tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü tarih ana bilim dalı yakın

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANA BİLİM DALI
YAKIN ÇAĞ BİLİM DALI
EBÜLFEZ ELÇİBEY’ İN HAYATI, SİYASİ FAALİYETLERİ,
DÜŞÜNCELERİ VE FİKRİYATI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Nilüfer MUTLU
Tez Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. A.Ender GÖKDEMİR
ANKARA-2013
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANA BİLİM DALI
YAKIN ÇAĞ BİLİM DALI
EBÜLFEZ ELÇİBEY’ İN HAYATI, SİYASİ FAALİYETLERİ,
DÜŞÜNCELERİ VE FİKRİYATI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Nilüfer MUTLU
Tez Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. A.Ender GÖKDEMİR
ANKARA-2013
ÖZET
Mutlu, Nilüfer. Ebülfez Elçbey’in Hayatı, Siyasi Faaliyetleri, Düşünceleri
ve Fikriyatı, Yüksek Lisans Tezi. Ankara 2013.
Bu tez çalışmasında ilk etapta, Azerbaycan’ın kısa tarihçesine
değinilmiştir. Ardından Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinin lideri Ebülfez
Elçibey’in hayatı ve siyasi faaliyeti ele alınmıştır.
Çalışmanın temel amacı, Halk Cephesi lideri Ebülfez Elçibey’in
faaliyetlerine ve düşüncelerine bilimsel açıklama getirmektir. Çalışmada,
Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey’in iktidardaki bir yıl boyunca izlediği politikalar,
komşu ülkelerle olan ilişkileri ve düşüncelerinin ana aşamaları ayrıntılı olarak
ele
alınmıştır.
Çalışmada
Türkçe,
Azerbaycan
Türkçesi
ve
Rusça
kaynaklardan ve zaman zaman da internet ortamından yararlanılmıştır. Ayrıca
konu
ile
ilgili
uzmanlarla
zenginleştirilmiştir.
Anahtar Sözcükler
1. Azerbaycan
2. Türkiye
3. Elçibey
4. Halk Cephesi
5. Karabağ
bire
bir
yapılan
görüşmelerle
çalışma
ii
ABSTRACT
Mutlu, Nilüfer. Abulfaz Elchibey life, political activities his thoughts and
ideology, Master’s Thesis, Ankara 2013.
In this thesis, firstly the short history of Azerbaijan have been discussed.
Then the leader of the independence struggle of Azerbaijan Mr. Abulfaz
Elchibey life and his policies are discussed.
The main purpose of the study is to bring scientific explanation for the
activities and thoughts of the People's Front Leader Mr. Abulfaz Elchibey. A
year of the President Mr. Abulfaz Elchibey have been investigated in this study.
And the main stages of his policies of the ruling and the his ideas of relations
with nieghboring countries are discussed the in detail. Turkish, Azerbaijani and
Russian sources and same internet resources were used to collecting data. In
addition, the study was enriched by conducting interviews with experts on the
subject.
Key Words
1. Azerbaijan
2. Turkey
3. Elchibey
4. People’s Front
5. Karabagh
iii
ÖNSÖZ
“Ebülfez Elçibey’in hayatı, siyasi faaliyetleri, düşünceleri ve fikriyatı”
isimli bu tez çalışması, 20.yy. Azerbaycan siyasi tarihi içinde, Milli İstiklal
Hareketi’ni altın harflerle yazdıran Mehmet Emin Resulzade ideolojisinin
devamcısı, bağımsız Azerbaycanın’ın ilk Cumhurbaşkanı, Birleşik Azerbaycan
idealinin
yaratıcısı
Ebulfez
Elçibey’in
siyasi
faaliyetleri,
bağımsızlık
mücadelesini kapsayan bir çalışmadır.
Bir toplum ve ülkenin durumunu çeşitli boyutları ile öğrenmenin en
uygun yollarından birisi, o topluma öncülük eden aydınların faaliyetlerini ele
alıp incelemekten geçer. Çünkü en önde giden, bir nevi toplumun "lokomotif"
rolünü oynayan aydınlar, bir taraftan mensup oldukları toplumun çoğu
özelliklerini taşımakta, diğer taraftan da meydana gelen hareket ve olaylarda
merkezi/belirleyici bir yer tutmaktadırlar.
Böylece, onların nitelikleri, düşünceleri ve faaliyetlerinden toplumun
genel hareket yönü çıkartılabilir. Ayrıca aydınlar, sahip oldukları eğitim ve ifade
yeteneği ile toplumlarının istek taleplerini dile getirme, diğer bir deyişle temsil
görevini de üstlenmektedirler. Sonuç olarak, aydınların faaliyetini öğrenmek, o
toplumun genel birikimini de aydınlığa çıkaracaktır.
Ebülfez Elçibey’in siyasi ve ideolojik görüşlerini anlamak bakımından
onun tarihle ilgili görüşleri, tarih bilinci ilgi çekmektedir, fakat bu konuda
kendisinin herhangi bir eseri mevcut değildir. Ne var ki onun bu tarihi süreçler
üzerine, ayrıca somut olaylar hakkında yorum ve görüşleri değişik
kaynaklarda, anılarda, söyleşilerde ve kayıtlara geçmiş konuşmalarında
açıkça ifade edilmiştir. İlginçtir ki siyasi biyografisi bağlamında bu konuya ışık
tutmadan sonuca varmak zordur, üstelik Elçibey’in farklı mekan ve zamanlarda
tarihin farklı konuları hakkında belirttiği fikir ve tezler bir bütünlük arz
etmektedir. Bu çalışmamızda Becan İbrahimoğlu ve Adalet Tahirzade’nin
derledikleri ve yayınladıkları basın materyallerini esas alarak Elçibey’in tarihle
ilgili görüşlerini değerlendirmeye çalışılmıştır.
Çalışmanın temel amacı, Ebülfez Elçibey’in, Azerbaycan Türklerine
bağımsızlık fikrini aşılamaya başlaması ve Azerbaycan’ı bağımsızlığa
iv
götürecek bu mücadeleye bilimsel açıklama getirmektir. Çalışma boyunca,
Türk Dünyasının XX. Yüzyılda yetiştirdiği en büyük fikir ve mücadele
adamlarından biri olan Ebülfez Elçibey’i daha iyi tanımak, düşüncelerini
analiz etmek ve belirli bilimsel çerçeveye oturtmak için özen gösterilmiştir.
Çalışmada, Ebülfez Elçibey’in Azerbaycan’da yaşanan önemli siyasi
olayların ışığında hayatı ve faaliyetleri anlatılacaktır. Ayrıca Azerbaycanlıların
yasadıkları uluslaşma, devletleşme, bağımsızlık uğrunda mücadele gibi birçok
süreç bazen ayrıntılı şekilde anlatılacaktır.
Çalışmada Ebülfez Elçibey’in hayat ve faaliyetlerinin yanı sıra
Azerbaycan’daki Cumhuriyet öncesi ve sonrası olaylar, onun içinde bulunduğu
dönemin siyasi, sosyal, diplomatik hareketleri takıp edilmiş ve aktarılmaya
çalışılmıştır. Bu çerçevede, çalışma, bir taraftan biyografi ağırlıklı siyasi tarih
niteliğine yaklaşırken, diğer taraftan modern Azerbaycan tarihine yeni bakış
açısı ve bilgileri de getirmeyi amaçlamıştır.
v
İÇİNDEKİLER
ÖZET ..............................................................................................................i
ABSTRACT ....................................................................................................ii
ÖNSÖZ ........................................................................................................iii
İÇİNDEKİLER ...............................................................................................v
KISALTMALAR ........................................................................................... viii
GİRİŞ .............................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN HAYATI VE SİYASİ KARİYERİ
1.1. EBÜLFEZ ELÇİBEYİ’İN HAYATI ............................................................3
1.2. SİYASİ KARİYERİNİN BAŞLANGICI ......................................................4
1.3. ÜNİVERSİTEDE TARİH HOCASIYKEN ÖĞRENCİLER ARASINDAKİ
PROPAGANDA FAALİYETLERİ ...................................................................8
1.4. ELÇİBEY’İN HAPSEDİLMESİ (1975) .................................................... 12
İKİNCİ BÖLÜM
AZERBAYCAN ULUSAL MÜCADELESİNDE MÜSAVAT VE
AZERBAYCAN HALK CEPHESİ
2.1. MÜSAVAT PARTİSİ’NİN KURULUŞU .................................................. 15
2.2. YENİ MUSAVAT PARTİSİ .................................................................... 18
2.3. MİLLİ MÜCADELEDE AZERBAYCAN HALK CEPHESİ (AHC)
DÖNEMİ .................................................................................................... 20
2.4. EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN AHC BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞI VE
FAALİYETLERİ .................................................................................................................. 24
vi
ÜCÜNCÜ BÖLÜM
EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN İKTİDARDAKİ BİR YIL BOYUNCA İZLEDİĞİ
POLİTİKALAR
3.1. DÖNEMİN SİYASİ VE SOSYAL DURUMU ........................................... 30
3.2. 17 KASIM – 5 ARALIK 1988 MEYDAN MİTİNGLERİ ........................... 37
3.3. EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN DEVLET YAPILANMASI VE HUKUK ALANINDAKİ
POLİTİKASI ......................................................................................................................... 41
3.4. AHC İKTİDARININ İKTİSADİ VE SOSYAL POLİTİKASI ............................... 43
3.5. EBÜLFEZ ELÇİBEY İKTİDARININ KÜLTÜR VE
EĞİTİM POLİTİKASI ................................................................................................... 45
3.6. AHC İKTİDARININ ASKERİ VE DIŞ POLİTİKASI ......................................... 48
3.7. BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTI ................................................. 52
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
EBÜLFEZ ELÇİBEY İKTİDARININ KOMŞU ÜLKELERLE OLAN İLİŞKİLERİ
4.1. RUSYA’YLA OLAN İLİŞKİLER VE RUS ASKERLERİNİN
AZERBAYCAN’DAN ÇIKARILMASI ............................................................. 55
4.2. SURET HÜSEYNOV DARBESİ (4-17 HAZİRAN 1993) ........................ 57
4.3. BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU(BDT) ÜYELİĞİ SORUNU ........ 62
4. 4. RUSYA İLE EŞİT SİYASİ VE EKONOMİK İLİŞKİLER
KURMA GİRİŞİMLERİ ...................................................................................................... 63
4.5. DİĞER ESKİ SSCB DEVLETLERİYLE İLİŞKİLER .................................... 66
4.6. GÜNEY AZERBAYCAN SORUNU ........................................................................ 67
4.7. AZERBAYCAN - TÜRKİYE İLİŞKİLERİ (1991-1993) ............................................. 69
4.8. AHC İKTİDARI DÖNEMİNDE AZERBAYCAN - ABD İLİŞKİLERİ ..................... 76
4.9. AHC’NİN AVRUPA ÜLKELERİYLE İLİŞKİLERİ ..................................... 77
vii
BEŞİNCİ BÖLÜM
EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN SİYASİ GÖRÜŞLERİNİN ANA AŞAMALARI
5.1.SOVYET BOLŞEVİK SİSTEMİ VE TARİHİNE YAKLAŞIMI .................... 79
5.2. AZERBAYCAN TARİHİ VE GÜNEY(İRAN)
AZERBAYCAN MESELESİ .......................................................................... 80
5.3. ATATÜRK’LE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ ....................................................... 85
5.4. TÜRKÇÜLÜK FİKRİ .............................................................................. 86
SONUÇ ........................................................................................................ 92
KAYNAKÇA ................................................................................................ 98
viii
KISALTMALAR
A. g. E
: adı geçen eser
A. g. M
: adı geçen makale
AB
: Avrupa Birliği
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
AGİK
: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konseyi
AGİT
: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
AHC
: Azerbaycan Halk Cephesi
AİOC
: Azerbaycan Uluslararası Petrol Şirketi
ASAM
: Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi
BM
: Birleşmiş Milletler
BTC
: Bakü-Tiflis-Ceyhan
BTE
: Bakü-Tiflis-Erzurum
DTÖB
: Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi
KKTC
: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
NATO
: Kuzey Atlantik Paktı
SOCAR
: Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi
SSBC
: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
TBMM
: Türkiye Büyük Millet Meclisi
TPAO
: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
TUSAM
: Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi
TİKA
: Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı
GİRİŞ
Ebülfez Elçibey (1938-2000) XX. yüzyılda Azerbaycan toplumunun
önde gelen şahsiyetlerinden biri olmuştur. Elçibey, bir aydın olarak milletinin
haklarını Rus yönetimi karşısında uzun yıllar savunmuş, bir devlet adamı
olarak Azerbaycan Milli devletinin çıkarlarını korumuştur.
Kısaca kronolojik şekilde Azerbaycan tarihine bakacak olursak:
İslamiyet sonrası; Azerbaycan’a yayılan Arap orduları, Bizanslılardan,
Sasaniler’e ve Hazarlara kadar uzanan bir hâkimiyet dizisine son vermiş
oldular. Araplardan sonra; önce Selçuklu, sonra da Osmanlıların idaresinde
birliğe ve devletleşmeye doğru, çeşitli devreler geçiren, en yaygın deyimi ile
" Odlar Yurdu" Azerbaycan’da; hanlıklar döneminde de; ne yazık ki, Rusya’ya
karşı girişilen mücadeleler yüzünden bir birlik meydana getirilememiştir.
Hanlıkların düşüşünü, Çarlık Rusyası’nın Emperyalizmi izlemiştir. Çarlık
Rusya’sı yıkılıp, Bolşevik sistemi yerini alınca Rusya’nın her karış toprağında
olduğu gibi Azerbaycan’da da iç karışıklıklar meydana gelmiştir.
1917'de; İmparatorluğun çöküp, Romanov hanedanlığının son bulması,
geçici Kerenski Hükümeti’nin kurulması, milletler için bir ümit ışığı olmuştur.
Ancak yeni sistemde de insan haklarından söz edilemezdi. Bununla birlikte
1917 Şubat devrimi Azerbaycan’daki bağımsızlık hareketini hızlandırmış ve 28
Mayıs 1918 senesinde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluşunu da
bir bakıma tetiklemiştir. Ancak bu bağımsızlık uzun sürmemiş, 27 Nisan
1920’de Kızıl Ordu tarafından Azerbaycan’ın bağımsızlığı son bulmuştur. 1991
tarihinde bir kez daha yükselerek Azerbaycan’da ikinci bağımsızlık ilan
edilmiştir. Çalışmanın konusu, önde gelen Azerbaycanlı bir aydın ve devlet
adamı olan Ebülfez Elçibey’nin (1938-2000) hayatı ve siyasi faaliyetlerinin yanı
sıra Azerbaycan'daki değişimleri de ele almaktadır.
Çalışma çerçevesinde Türkçe ve başta Azerbaycan Türkçesi, Rusça
olmak üzere birçok yabancı dilde kaynaklardan yararlanılmıştır. Ayrıca zaman
zaman internet ortamındaki kaynaklara başvurulmuştur. Bu çalışmayı
ayrıcalıklı kılan bir husus; yerli ve yabancı kaynaklar ve kütüphanelerdeki
eserlerden faydalanmanın yanı sıra, çalışmanın hazırlanması sürecinde konu
2
uzmanlarının
düşüncelerine
yer
verilmiş
olmasıdır.
Bu
bağlamda,
Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçiliği ve Azerbaycan Türk Kültür Derneği
uzmanlarının görüşlerine başvurulmuştur.
İlk bölüm Ebülfez Elçibey’in hayatı ve siyasi kariyeri alt başlıklar altında
açıklanmaya çalışılacaktır.
İkinci bölümde Milli Mücadelede etkili olan partiler alt başlıklarda ele
alınmıştır.
Üçüncü bölümde Ebülfez Elçibey’in iktidardaki bir yıl boyunca izlediği
politikalar alt başlıklarla incelenmiştir.
Dördüncü bölümde Ebülfez Elçibey iktidarının komşu ülkelerle olan
ilişkileri ele alınmıştır.
Çalışmamın en önemli kısmını oluşturan beşinci Ebülfez Elçibey’in
siyasi görüşlerinin ana aşamaları, düşünceleri ve Azerbaycan’daki gelişmeler
anlatılmıştır. Bu konu aynı zamanda tezin ana fikrini oluşturmaktadır. Son
olarak, genel değerlendirme yapılarak sonuca varılmıştır.
Ebülfez Elçibey döneminde Eğitim Sisteminde yapılan değişiklikler
sayesinde Üniversitelere giriş test yöntemiyle uygulanmaya başlamıştır. Bu
konuyu araştırmama vesile olan en önemli etken benim M.E. Resulzade adına
Bakü Devlet Üniversitesi Tarih Bölümünü bu test sistemiyle kazanmam
olmuştur.
Çalışmalarım sırasında yardımlarını esirgemeyen tez danışmanım
sayın Yrd. Doç.Dr. A.Ender GÖKDEMİR’ teşekkürü bir borç bilirim.
BİRİNCİ BÖLÜM
EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN HAYATI VE SİYASİ KARİYERİ
1.1. EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN HAYATI
Ebülfez Elçibey Kimdir?
Azerbaycan Türküdür. 24 Haziran1938 yılında Nahçıvan Muhtar
Cumhuriyeti Ordubad İlçesinin Keleki köyünde doğmuştur.
7 yıllık Unuskend okulunu bitirdikten sonra Ordubad İlçesi 1 numaralı
ilkokulunda eğitimini sürdürdü.
Anlattığına göre Elçibey gençliğinde, cenneti bulmak için Marks’ın Das
Capital (Kapital) kitabını okumaya çalışmıştı. Genelde Elçibey’in ailesi ve
çevresinde dinin etkili olması da onun sonralar Marksizm ve komünist
ideolojisinden uzak durmasına neden olmuştur. 1957’de Azerbaycan Devlet
Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Arap Filolojisi Bölümünü kazanmış ve 1963’te
mezun olmuş Elçibey için Doğu kültür ve tarihi Azerbaycan ve Türklük tarihini
idrak etmek için böylece gerekli altyapı edinmişti. Öte yandan 1963-1964’te
Mısır’da Sovyet kredileri ve teknik desteği ile yapılan baraj inşaatında
tercüman olarak çalışması onun genel olarak Ortadoğu, Batı emperyalizmi,
Sovyet yayılmacılığı, ‘üçüncü dünya’ gibi konularda doğrudan tecrübe
edinmesine imkan sağlamıştır. Mezun olduğu Üniversitenin Tarih Fakültesinde
Asya ve Afrika Halkları Tarihi Kürsüsünde 1966’da asistanlığa başlamış ve
1969’da 11. Yüzyılda Mısır Tolunoğulları Devleti konusunda doktora tezi
hazırlamıştır.1
1
Tolunoğulları Devleti, İstanbul, 1997. Ebülfez Elçibey, ISBN 975-437-215-2
4
1.2 SİYASİ KARİYERİNİN BAŞLANGICI
Ebülfez Elçibey’in siyasi ve ideolojik görüşlerini anlamak bakımından
onun tarihle ilgili görüşleri, tarih bilinci ilgi çekmektedir, fakat bu konuda
kendisinin herhangi bir eseri mevcut değildir. Ne var ki onun bu tarihi süreçler
üzerine, ayrıca somut olaylar hakkında yorum ve görüşleri değişik
kaynaklarda, anılarda, söyleşilerde ve kayıtlara geçmiş konuşmalarında
açıkça ifade edilmiştir. İlginçtir ki siyasi biyografisi bağlamında bu konuya ışık
tutmadan sonuca varmak zordur, üstelik Elçibey’in farklı mekan ve zamanlarda
tarihin farklı konuları hakkında belirttiği fikir ve tezler bir bütünlük arz
etmektedir. Bu çalışmamızda Becan İbrahimoğlu ve Adalet Tahirzade’nin
derledikleri ve yayınladıkları basın materyallerini esas alarak Elçibey’in tarihle
ilgili görüşlerini değerlendirmeye çalıştık ve bu kitaptaki bazı kısımlar
Türkiye’de kitap halinde basılmıştır.2
Kuşkusuz ki yetiştiği ortam, aldığı eğitim ve yaşam deneyimi tarihi
görüşlerinin şekillenmesini çok etkilemiştir. Onun doğup büyüdüğü Nahçivan,
Ermenistan, İran ve Türkiye arasında bulunduğu için halkın tarih bilincinde
milliyetçilik belirgin şekilde ön plana çıkmaktaydı. Elçibey’in babası Kadirkulu
Meşedimerdan Oğlu 2. Dünya Savaşı sırasında Sovyet ordusuna askere
alınmış ve Almanya ile savaşta yaşamını yitirmiştir. Bu savaş ve babasının
şehit olması, Elçibey’in Sovyet rejimine, Stalinci rejime ve milli tarihe
bakışlarını çok etkilemiştir. Öte yandan, unutmamak gerekir ki öncelikle
Haydar Aliyev’in Nahçivanlı olması sayesinde Azerbaycan’ın siyasi, toplumsal
ve kültürel yaşamında son 50 yılda Nahçivanlı siyasetçi, yazar ve sanatçı, bilim
adamları önemli rol oynamışlardır. 1950’li yıllardan başlayarak Bakü’de
Nahçivanlı göçmenler çoğunluğu aydınlar olmak üzere büyük bir güç
oluşturmuşlardı ve Elçibey’in siyasi biyografisini bu faktör dışında ele
alamayız.
Ebülfez Elçibey: Bu Menim Taleyimdir. Tertip edenler Becan İbrahimoğlu, Adalet Tahirzade. Gençlik
Neşriyatı, Bakü, 1992. (Azerice, ileride Derleme diye geçecektir); Ayrıca bakınız: Elçibey'le 13 Saat.
Adalet Tahirzade, Turan Yayıncılık, İstanbul, 2001, ISBN 975-7893-30-7
2
5
Ebülfez Elçibey’in tezine göre, SSCB bir imparatorluktu ve Azerbaycan
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak Sovyet emperyalizminin sömürgesiydi. Bu
bağlamda Karabağ bölgesine 1923’te özerklik verilerek Azerbaycan içinde
Ermeni anklavı oluşturulmasını Moskova’nın ve Stalin’in oyunu olarak görüyor,
o dönemde Kirov ve Orconikidze gibi Bolşevik liderlerin Azeri lider
Narimanov’a baskı yaptıklarını vurguluyordu. Genel olarak Moskova’nın
Sovyet halklarının kardeşliği sloganıyla aslında partinin dar kadrosunun
iktidarını koruduğunu belirtiyordu. Bu felsefe Sovyet devlet yapısının
temelindeydi ve bütün federal politikaların hakları birbirine karşı koymaktaydı,
idari sınırlar ise 1936’da ünlü Stalin anayasasıyla uydurulmuştu.3 Özellikle
Azerbaycan ile Nahçıvan arasında Ermenistan arazisi bulunmasındaki hedef
aslında Azerbaycan’ın Türkiye’den uzak tutmaktı.
Stalin rejimine bakışına gelince, o, totaliter Bolşevik doktrinini Rusya’nın
siyasi kültürü ve halkçılığına bağlıyordu. Bu bağlamda birçok değerli ve
yetenekli aydının, bilim adamlarının devlete sadakat, sadık tebaa zihniyet
burada önemli husustu. Dolaysıyla Azeri aydınlarının Stalin döneminde açık
despotik kıyım ve mezalim ortamında muhalefet etmeyişlerini Elçibey
Ortadoğu ve Avrasya düşünce sistemine bağlıyordu. Bolşevik devrim
öncesinde demokrasi ve özgürlük kültürü almış aydınların 1930’larda tasfiye
edilmeleri sonraki ‘uygar köleler kuşağının’ ortaya çıkmasına yol açmıştı.
Sosyoekonomik ve kültürel modernleşmedeki çok derin değişikliklere rağmen
özgürlük fikri, temel insan hakları ortadan kalkmıştı (düşünce, vicdan, toplantı,
örgütlenme,
ifade, mülkiyet, serbest dolaşım vb. haklar). Üstelik Sovyet
emperyalizmi, onun fikrince bizzat Rusya’nın ve Rus halkının özgürlüğünü ve
ekonomik kalkınmasını, modern evrensel değerlere kavuşmasını, refahını
engelliyordu. Buna göre, emperyalist politika Rus halkını da mahkum
etmekteydi, kendisi özgür olmayan halk ise başka halka özgürlük vermezdi.
Sovyet döneminde Rus halkının demografik sorunları, doğal nüfus artışının
olmayışı, geleneksel Rus kültürü ve aile yapısının çöküşü, alkolizm, köy
3
Derleme, s. 17.
6
ekonomisi ve toplumunun derin krizi sonuçta perestroyka reformlarını
gündeme getirmişti. Sonuçta ülke haklar hapishanesine dönüşmektedir, çünkü
parti içinde Rusların çoğunlukta olması gerçekte Rus halkının hakim olduğunu
gösteriyordu, oysa nitelik açısından durum farklıydı. Özgürlük olmadığı için,
hedefler de somut ve rasyonel değildi. Rus halkı kendisi geleceğini ve
hedeflerini belirleyemediği gibi, SSCB halkları, ayrıca Azeri Türkleri de milli
hedeften yoksundular. Genelde Sovyet sosyalizmini en olgun şekliyle
gerçekleştirme hedefi, bütün dünyada kapitalist ve emperyalist Batıyı da askeri
–
stratejik,
ekonomik,
ideolojik,
kültürel
bakımdan
bertaraf
etmeyi
gerektiriyordu. Halbuki bizzat Letonyalıların veya Azerilerin böyle global ve
ütopik hedefleri olamazdı. Bu dev çelişki genelde bütün sistemin çöküşüyle
sonuçlanacaktı ve aslında Rus halkı esaretten kurtulacaktı.4
Öte yandan Stalin anayasasının özü, ana ilkeleri 50 yılda hiç
değişmeden kalmıştı: 1977’de Brejnev anayasası diye kabul edilen anayasada
ise beyanname niteliğindeydi. Genel olarak Elçibey’in Sovyet anayasasındaki
başlıca hükümler konusunda görüşleri şöyle özetlenebilir:
a)
‘SSCB’nin ekonomik temeli, üretim araçları üzerinde genel halk
mülkiyetidir…’ Bu bağlamda hukuki anlamda devlet mülkiyeti söz konusuydu
ve parti yönetimi bu mülkiyet hakkını kullanıyordu.
b)
‘SSCB’nin siyasi temelini halkın (köy, kasaba, ilçe, il, bölge ve kent
Sovyetleri oluşturur.’ Bu durumda parti kurma ve örgütlenme yasağı, basın ve
iletişim özgürlüğünün olmayışı halkın siyasi iradesini ortaya koymasını
engelliyordu. Zira anayasanın 6. Maddesi Sovyetler Birliği Komünist Partisini
toplumun ideolojik ve siyasi öncüsü, halkın en bilinçli ve en olgun kısmı olarak
tarif ediyordu, bunu tek parti tekeli halinde hukuka uyduruyordu. Oysa parti,
doğal olarak iktidara sadık olanların bürokratik örgütüne dönüşmüştü. Partinin
ekonomi ve siyasi yapıdaki öncü rolü ve işlevi nihayetinde ekonomik gelişmeyi,
siyasette ise yenilenme ve özgür düşünceyi, reformcu fikirleri engelliyordu.
4
Derleme, s.107-108.
7
Elçibey Bolşevik misyonunu asıl sorun olarak görüyordu: ‘Lenin’e göre,
onun idesi uğruna Rus halkı kurban edilebilirdi’.5 Sovyet sisteminin hukuka
aykırı, despotik doğasının ülkede uzun süreli antidemokratik siyasi kültüre yol
açtığını düşünen Elçibey, parti yönetiminin keyfi ve zorba tutumunun da
bundan kaynaklandığına emindi. ‘Stalin, üst düzeyde en yakın 74 parti
arkadaşını idam ettirmiştir. Ondan sonra gelen Khruşov (Türkiye’de
Avrupa’dan alınmış şekliyle Kruşçev diye yazılması tamamen yanlıştır) Stalin
ekibinden olanları kurşuna dizdirdi. Bu devletin temelinde hukuk yoktur’. 6
SSCB’nin doğu tipi despotik süper devlet olarak gören Elçibey’e göre
Batı emperyalizminden farkı, kendi metropolünün de özgür liberal sistemden
yoksun olmasıydı. Rus halkı kendisi özgür değildi, İngiliz, Fransız ulusları gibi
kendisi özgür olup başka halkları sömürmekle, sadece Çar hanedanı ve
soylular, sonra sadece Parti yönetimi için emperyalist sistemi sürdürmek
arasında uçurum vardı. Elçibey, örnek olarak Britanya’nın Hindistan’da liberal
sistemi
uyguladığını,
özel
mülkiyeti
ve
girişimciliği
yasaklamadığını
belirtiyordu. Halbuki Moskova, her yerde bu liberal unsurları yok etmişti.
Dolayısıyla sistemin reformlarla değiştirilmesi ve ilerlemesinin önü de
kapatılmıştı.7
Stalin döneminde Azerbaycan’da resmi Türk etnik adının kaldırılarak
Azerbaycanlı diye yeni bir ulus ‘uydurulması’, milli aydınlara yapılan baskılar
ve milli tarihi unutturma çabaları Elçibey’in dikkat çektiği başlıca hususlardı.
Bu bağlamda Sovyet Marksist – Leninist resmi tarih tez ve buna bağlı
Azerbaycan tarihi tezi Elçibey için başlıca eleştiri hedefi olmuştu. Bu teze göre,
örneğin Gürcistan veya Türkmenistan tarihi gibi Azerbaycan tarihi de SSCB
tarihinin bir parçasıydı. Bu bağlamda SSCB’deki halkların bütün tarihi en eski
zamanlardan başlayarak sonuçta tek bir devlet olarak SSCB’de bir araya
gelmek için yaşanan tarihmiş gibi ele alınıyor, son 70 yıllık birliktelik ezeli tarih
birliği şeklinde yorumlanıyordu. Üstelik bütün halkların tarihleri mevcut Sovyet
Азәрбајҹан (Azerbaycan) gazetesi, 24.08.1990. (Azerice, Bakü).
Derleme, s. 123.
7
Јeни фиkиp (Yeni fikir), haftalık gazete, sayı 8, 1992.
5
6
8
devletinde belirlenmiş modern sınırlara bağlanıyordu, böylece Azerbaycan
tarihi, İran, Gürcistan, Ermenistan arazileri dışında kabul ediliyordu, oysa
bunun hiçbir bilimsel temeli ve gerekçesi olamazdı, çünkü Azerbaycan SSC
sınırları 1918 – 1920 arasında belirlenmişti ve yüzyılların tarihi bu sınırlar içine
sığdırılamazdı. Resmi tarihe göre, Azeriler Gürcüler ve Ermenilerle birlikte tarih
boyu İran işgalcilerine karşı kardeşçe mücadele etmiş ve direnmişlerdi.
Elçibey’e göre, İran en azından 11. yüzyıldan itibaren bin yıl Azeri Türklerinin
devletiydi ve onların yönetimindeydi, dolayısıyla durumda Azeri halkı kendi
devletine karşı Gürcülerle ve Ermenilerle birlikte özgürlük savaşı verdiği
hakkında tez bilimsel değil, tamamen ideolojik, siyasi ve zoraki bir tezdi.
8
Elçibey sosyalizm fikrine karşı olmakla birlikte SSCB’de sosyalizm
olmadığını,
Marksist
teoriye
aykırı
olarak
Bolşevik
Leninist
doktrin
uydurulduğunu, sosyalizm adı altında kurulan ve uygulanan sistemin
sosyalizmle ilgisi olmadığı kanısındaydı. Öte yandan devletin açık militarist
yapısı sosyalizm ilkelerine aykırıydı, çünkü sosyalizm savaşçı değil, barışçı
ideolojidir. Khruşov bir dereceye kadar militarist yapıyı zayıflatmak istese de
başarısız oldu. SSCB devletinin askeri- polis devleti olarak niteliyordu ve
Elçibey’e göre, parti ahlakı, demokratik merkeziyetçilik, özeleştiri, genel halk
devleti aslında asılsız ve içi boş kavramlardı.9
1.3. ÜNİVERSİTEDE TARİH HOCASIYKEN ÖĞRENCİLER ARASINDAKİ
PROPAGANDA FAALİYETLERİ
1966’da arasında M.İ. Kirov Azerbaycan Devlet Üniversitesinde Tarih
Fakültesi Asya ve Afrika Ülkeleri Halkları Tarihi Kürsüsü asistanı olarak göreve
başlayan Elçibey, 1968’den itibaren profesör ve doçentlerin derslerine
konferans vermek üzere giriyor ve seminerlere katılıyordu. Kimi kaynaklarda
Şarkiyat Fakültesinde çalıştığı belirtilir, oysa bu fakültede Tarih kürsüsü yoktu
ve Türkiye, İran ve Arap Ülkeleri tarihi derslerini adı geçen kürsüden, yani
8
9
Derleme, s. 181-183; Tercüman gazetesi, 23.12.1989.
Азадлыг (Azatlık) gazetesi, 24.12.1989.
9
fakülte dışından gelenler veriyorlardı. Ocak 1975’te tutuklanana kadar öğretim
görevlisi olarak yaklaşık 6 yıl çalışan Elçibey’in, 1989’da artık tartışmasız lider
olduğu zaman onun geçmişine lekelemek için, üniversitede hocayken
öğrencilere yirmi beş Ruble rüşvet karşılığında geçerli not verdiği söyleniyordu.
Aslında Azerbaycan yüksekokul ve üniversitelerinde bunu yapan yüzlerle
öğretim görevlisi vardı ve vardır, rüşvet eğitim sistemine çoktan yerleşmiştir.
Fakat Elçibey oldukça mütevazi, sade biriydi, bir hırka, bir hurma mantığıyla
yaşıyordu, rüşvetle ilgisi yoktu. Elçibey ve bir grup aydının 1960-70’li yıllarda
bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi verdikleri hakkında iddia asılsızdır, 10 bu
konularda bazı fikirler söylem olarak vardı, özellikle Güney Azerbaycan teması
popülerdi. Fakat SSCB’den bağımsız Gürcistan mücadelesi gibi bir dava Azeri
aydınlar arasında 1990’lı yıllara kadar olmamıştır. Hatta meşhur Meydan
mitinglerinde bile bağımsız devlet fikri ön plana çıkmamıştı. Bu bağlamda
Elçibey yalnızdı, ütopya ve saçmalık gibi görülse açık radikal ülkücü ve fanatik
Türk milliyetçisiydi. Öğrencisi Muhibbi Ahmedov şöyle anlatıyor: “Üniversitenin
Şarkiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü 1. Sınıfındayken onun iş, dava arkadaşı
ve meslektaşı Rafik İsmaylov Türkiye Tarihi derslerine giriyordu. 1974 Kasım
günlerinden birinde nedense Elçibey (o zaman Ebülfez Aliyev) dersliğe girdi.
Konuya daha girmeden, Azerbaycan’ın bir sömürge olduğunu, servetlerinin
yağmalandığını, milli kölelik yaşadığını bildirdi. Yeni köyden gelmiş gençler için
bu bir şoktu. Cennette yaşamadığımızı biliyorduk, Sovyet yalanlarına
alışkındık, ancak bu tür milliyetçi bakış bizde şok etkisi yaptı”.  Doğrudur,
üniversite çevrelerinde ve öğrenciler arasında Güney Azerbaycan sorunu,
Azeri Türkçesi sorunu üzerine onun devamlı söz ettiği bilinmekteydi.
Söz konusu dönemde üniversitede onun öğrencisi olanların neredeyse
tamamı, sonradan Azerbaycan Halk Cephesi üyesi oldu. SSCB’de ceza gören
insan hakları savunmacıları, yurtdışına göç serbestliği isteyen Yahudiler,
Gürcü liberaller ve milliyetçiler, Ermeni aşırı Taşnakçı grupları Batıya
yöneliktiler, bağımsızlık ve özgürlüğün oradan geleceği, oradan destek
Hanım Halilova, Bey. Ebülfez Elçibey Kitabı. Söyleşi Süleyman H. Arslan. Rıhtım yayınları, 2009,
İst, s.39- 43.
10
10
göreceğinden kesin emindiler. Oysa Elçibey Batının riyakârlığından emindi ve
hiç Batı hayranı olmadı, milli köklerin Doğuya, Türk coğrafyasına ve İslam’a
bağlı olduğunu ısrarla her yerde açıklıyor ve propaganda ediyordu. Dekanlık,
Rektörlük, parti KGB birimleri Elçibey’i hizaya getirmek için birkaç sefer
uyarmışlardı. Ne var ki Elçibey ıslah olunmaz Türkçüydü ve öğrencilere dersi
değil, kendi tarih yorumlarını anlatıyordu, üstelik Ceza Kanunun uyarınca suç
olduğu halde bunu bilinçli olarak yapıyor, Sovyet devletine, ideolojisine ve
komünizmin temel ilklerine açıkça karşı çıkıyordu, sonuçlarını göze almıştı.
1974
Kıbrıs
harekatına
sevinen
Elçibey,
Sovyet
devletinin
Üniversitesinde sevinçle karşılayarak öğrencilerine şöyle seslenmişti: “Hey
uşaklar, gözünüz aydın… Kıbrıs’ı aldık!”11 Sonra 1983’te KKTC bağımsızlığını
ilan edince de ikinci Türk devleti kurulduğunu beyan ederek Bakü’de
arkadaşlarıyla kutlamıştı. Bu nedenle Ocak 1975’te Azerbaycan SSC Ceza
Kanununun 67. Ve 188. Maddeleri hükümlerine göre tutuklandı ve
yargılanarak bir buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Duruşmalar sırasında
Elçibey öğrencilere iddianame, şahitlerin ifadeleri ve kendisinin verdiği adeta
deklarasyon gibi ifade öğrencilere neler öğrettiğine şüphe bırakmıyordu. O,
SSCB imparatorluğunu çökeceğini söylüyordu, dünyada milyonların örnek
saydığı, hayran olduğu, peşinden koşup uydu olduğu süper gücün çöküşte
olduğunu belirtiyor, Sovyetler için adeta Soljenitsın’la aynı kaderi biçiyordu.
Fakat KGB yetkililerini çaresiz durumda bırakan şuydu: öğrenciler, sınıfta ona,
KGB’nin ifade için çağırıp çağırmadığını sorunca, Elçibey çağrıldığını söylüyor
ve ayrıntıları anlatıyordu. Bu artık KGB için de önemli prestij kaybıydı. Üstelik
Elçibey dönemin parti yönetimini, Politbüro, Merkez Komite üyelerini, Brejnev
ve Haydar Aliyev’i da açıkça eleştiriyordu.12 Öte yandan, Rusçanın
asimilasyon aracı olarak empoze edilmesini, kentlerde, özellikle Bakü’de
11
Star, 23.08.2000.
Ahmedov, Mahattin oğlu, 1957 d. 1979 Bakü Üniversitesi Şarkiyat Üniversitesi Türkoloji
Bölümü mezunu (1992’den T.C. vatandaşı Orhan Uravelli)
12
Derleme, s. 135-136.
Alexander Soljenitsın (11 Aralık 1918, Kislovodsk – 2 Ağustos 2008, Moskova) – Rus yazar,
denemeci, şair. Sovyetler Birliği, İsviçre, ABD çalışmış. Nobel Edebiyat Ödüllüdür(1970). SSCB’nin
siyasal sistemi ve onun hükümetinin politikalarına karşı çıkmıştır.
Muhibbi
11
Azerice okuldan daha fazla Rusça okul açıldığını kınıyordu. Tarih Fakültesinde
öğrencilerin hazırladıkları duvar gazetesi onun sayesinde Sovyet karşıtı
yazılarla
doluydu,
diğer
sömürge
ülkelerden
örnek
vermekle
ve
karşılaştırmalarla Azerbaycan ve genelde bütün Sovyet halklarının esarette
yaşadıklarından, uygar köle olduklarından bahsediliyordu. Özellikle 19181920’de var olan bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti ve onun lideri Mehmet
Emin Resulzade’yi anlatılıyordu, çünkü Sovyet döneminde onu tamamen
unutturmuşlardı, istikbal ve refahı sosyalizm ve Sovyet halklarıyla kardeşlik
ilkesine bağlıyorlardı.
Son olarak ona özür dilemesi ve Türkiye aleyhinde bir gazete makale
yazması karşılığında affedileceği, savcının davayı kapatacağı söylendi. Ancak
Elçibey, birçoklarının ifadesiyle Don Kişot gibi davranarak yolundan dönmedi.
Gerçi kendisi Don Kişot olduğunu hiç kabul etmemişti ve sonunda haklı
çıkmıştı: ‘Öğrencilere diyordum ki bu imparatorluk benim hesaplarıma göre
1985 – 1986 civarında çökecek… Beni savunanlar da vardı, gülüp geçenler
de, iftira atanlar da edenler da… Fakat attığım tohumlar sonunda ürün verdi…
Tarihçi olduğumdan Don Kişot değildim, bu tür devletlerin insanlığa aykırı
olduğunu, geleceği olmadığını idrak ediyordum.13
Elçibey şunu kaydetmişti: ‘İnsan hakları savunmacılarından, defalarca
hapiste yatan Vladimir Bukovski de benim dediklerimi söylüyor, Rus şovenliği
ve partinin soysuz imparatorluk politikası yüzünden devletin çökeceğini
yazıyordu.14 Elçibey’e öğrencilere şunu anlatıyordu: büyük ve ulu bir halk
felaket içindedir, rüşvet, yalan ile yozlaşma ve milli bilinçten, dinden kopuyor.15
1.4. ELÇİBEY’İN HAPSEDİLMESİ (1975)
13.11.1974’te savcılığın açtığı dava uyarınca 20.11.1974’te Elçibey,
Bakü, Besti Bağırova Sokak No 32 adresinde gözaltına alınmış ve ifadesi
Јeни фиkиp (Yeni fikir), haftalık gazete, sayı 9, 1992.
Derleme, s. 140.
15
Элм, (Bilim), Bilimler Akademisi gazetesi, 30.09.1989.
13
14
12
alındıktan serbest bırakılmış, yargılama ise devam etmişti.16 Ocak 1975’te
Azerbaycan SSC Ceza Kanununun 67. Maddesi (milliyetçi ayrımcılık fikirlerini
yayma) ve 188. Madde (SSCB devletine karşı kin ve düşmanlık propagandası,
iftira yayma) hükümlerine göre iddianame hazırlanmıştı ve 15 Ocakta nezarete
atıldı. Ardından iş arkadaşları, yakınları ve meslektaşlarının ifadeleri
alınmıştır.17 Yaygın söylentilere göre, Malik Mahmudov, korkutma ve baskılar
yüzünden sanığın Sovyet devletine karşı aşırı propaganda ve düşman fikirler
yaydığına hakkında ifadeyi imzalamıştı. Bunun dışında birkaç öğrenci de aynı
doğrultuda ifade vermişlerdi ve zaten Elçibey de gizli bir propaganda
yapmıyordu, derslerde, iş yerinde, çay bahçelerinde, meclislerde, çevresinde
daima açıkça fikirlerini beyan ediyordu, yeraltı örgüt ve eylemler, tehlikeler,
gizli faaliyetler çok sonralar uydurulmuştur. KGB elemanları, zaten Elçibey’i
devamlı takip ediyorlardı, onunla sıkça temasa geçerek ‘ıslah amaçlı siyasi
görüşmeler’ yapıyorlardı. Kendisi şöyle diyordu: “KGB’yi o kadar iyi biliyorum
ki bu kadar iç içe olmak bence ahlaka sığmıyor”.18
Avrupa’da Güvenlik ve İşbirliği (Helsinki) süreci kapsamında durumunu
garantiye alana kadar muhaliflere pek dokunmayan SSCB mercileri, durumu
garantiye alınca saldırıya geçtiler. 1974’te Soljenitsın  vatandaşlıktan çıkarıldı
ve sınır dışı edildi. Saharov, ev hapsine alındı ve yabancılarla temasları
yasaklandı, birçok muhalif tutuklandı. Elçibey’in davasını da bu kapsamda ele
almak gerekir, fakat kaydetmek gerekir ki Elçibey’in yurtdışındaki basın ve
çevrelerle hiçbir ilişkisi yoktu. Dolayısıyla, onun Moskova için baş ağrısı
olmadığı açıktı, Elçibey daha çok Azerbaycan KGB memurları için sorundu,
çünkü iyi çalışmadıklarını ortaya koyuyordu. Öte yandan Elçibey de itiraf ettiği
üzere Azerbaycan’da1920’lerden sonra Sovyet karşıtı ideolojik muhalefet, fikir
hareketi hiç olmamıştı.
Elçibey’in tutuklanmasına protesto eden öğrenciler birkaç gün Tarih
Fakültesi koridorlarında toplanmışlardı, genelde Üniversite gençliği bu
16
Halilova, a.g.a. , s. 42.
Элм, (Bilim), a.g. , 30.09.1989.
18
Kamil Veli Nerimanoğlu, Azerbaycan Türklerinin Azadlıq Elçisi Ebülfez Eli Elçibey. Türk
Araştırmaları Vakfı Yayını (Latin Harfleriyle Azeri Türkçesiyle). İst., 1992, s. 35.
17
13
konudan uzaktı ve tepkiler çok sınırlı kaldı. Duruşmalara ise isteyen bütün
öğrencileri almıyorlardı: “Ben hiçbir iddiayı ve suçlamayı inkar etmiyordum ve
hepsini itiraf ediyordum, derste öğrencilere anlattıklarımı mahkemeye de
anlatıyordum. Sonunda bana, örgütü ve arkadaşlarımı sordular. Sanırım
yukarıdan bunları temkine davet etmişlerdi, Azerbaycan’da Sovyet karşıtı
örgüt konusu bütün KGB teşkilatını, yönetimi ve Haydar Aliyev’i de zor
durumda bırakabilirdi”.19
Ağabeyi annesini Nahcivan’dan Bakü’ye getirmiş ve Elçibey’le görüş
düzenlemişti. Elçibey annesinin bulunduğu duruşma salonunda ifade
vermeyeceğini bildirdi ve annesi salondan çıkarıldı. 20 Annesinin mahkemeye
sunduğu dilekçenin dava dosyasında çıkarılmasında ısrar eden Elçibey,
mahkemede ağabeyi Murat Aliyev ve akrabalarının bulunmasını da
istememişti.
Bir buçuk yıl hapis cezasına çarptırılan Elçibey altı ay hapiste yattıktan
sonra geriye kalan bir yıllık cezayı Karadağ Çalışma ve Islah Kampında
geçirdi. Ardından Üniversitede, Elçibey’in çalıştığı Fakültede Sovyet bilim
adamı ve öğretmeni adını ‘lekeleyen’ tutumunu kınama toplantısı düzenlendi.21
Cezası dolduktan sonra Üniversitedeki işine dönmek istese de Rektör
F. Bağırzade yukarıdan inen talimata uyarak onu işe almadı ve Elçibey bir süre
sonra Bilimler Akademisinin El Yazıları Araştırmaları Enstitüsünde işe alındı.22
İkinci tutuklanmasını ise Elçibey şöyle anlatıyordu: “1988’de 4 Aralığı 5
Aralığa bağlayan gece askerler bizi kuşatıp otobüslere doldurdular ve
hapishaneye götürdüler. Bayıl Hapishanesinde 30 gün gözaltında kaldım”. 23
Јeни фиkиp (Yeni fikir), haftalık gazete, sayı 10, 1992.
Dmitriyeviç Saharov(21 Mayıs 1921 - 15 Aralık 1989), insan haklarının önde gelen
savunucularından SSCB'li nükleer fizikçi. SSCB'de reformların yapılmasını ve komünist olmayan
ülkelerle iyi ilişkiler kurulmasını desteklemiş, 1975'te Nobel Barış Ödülü'nü kazanmış, ama yönetimin
baskısıyla karşılaşarak 1986'ya değin ülke içinde sürgünde yaşamıştır.
19
Andrey
20
Halilova, a.g.a. , s. 45.
Nerimanoğlu, a.g.a. , 1992, s. 50.
22
Derleme, s.145-146.
23
Элм,(Bilim), a.g. , 30.09.1989.
21
14
İKİNCİ BÖLÜM
AZERBAYCAN ULUSAL MÜCADELESİNDE MÜSAVAT VE
AZERBAYCAN HALK CEPHESİ
2.1.MÜSAVAT PARTİSİ’NİN KURULUŞU
Önde
gelen
Azerbaycanlılar
1905
devrim
sonrası
Osmanlı
İmparatorluğu'nda faaliyetlerini belirlemek üzere bir forum oluştururken, bazı
daha az bilinen ve Bakü'de kalanlar da, daha sonra Azerbaycan'ın en büyük
siyasal örgütü olacak olan, milliyetçi bir kurumu oluşturma çabası içinde
olmuştur.
Bir grup eski Himmetçi, tüm dünyada müslüman halklar arasındaki
milliyetçi uyanışlardan da etkilenmiş olarak, 1912'de Müsavat (Eşitlik) adı
altında gizli bir dernek kurmuştur. Kuruculara göre, bu isim, derneğin
müslümanlara Ruslarla eşit hakların verilmesini sağlamak ve aynı zamanda
tüm İslam dünyasında özgürlüğe kavuşmak isteklerini simgelemektedir.24
Müsavat Partisi’nin çok genel özellikte olan programının, geniş bir
kesime seslenme amacında olmuştur. Müsavat’ın bu ilk dönemlerinde, siyasal
yönelimlerine ilişkin bir ipucu, "müslüman ilerlemesini özellikle vurgulaması,
böylece tutucu çevreleri dışladığını göstermesi diğer bir ipucu da yerli orta
sınıfa seslendiği varsayılabilecek şekilde, "ticari, sanayi ve ekonomik"
gelişmeye yer vermesi olmuştur.
Müsavat daha çok aydınlar, öğrenciler, tüccar ve işadamları tarafından
destekleniyordu ve doğal olarak Bakü'de temellenmiştir. Güvenlik dolayısıyla
üç kişilik hücreler seklinde örgütlenilmiş ve bu hücreler tüm Transkafkasya'ya
yayılmış hatta İran Azerbaycan’ında bazı merkezlere kadar uzanmıştır. Kısa
bir süre içinde kendini Parti olarak tanımlamaya başlayan Müsavat, aslında
pek aktif sayılmamıştır. Hata, misilleme korkusu içinde Bakü merkezi,
hükümetin açıktan açığa eleştirilmemesi uyarısını yapmıştır. Sıkı bir gizliliğin
24
Hüseyin BAYKARA, Azerbaycan İstiklal Mübarezesi Tarihi, Bakü, 1992.
16
sağlanması ve seçilmiş üyelerin sayısının arttırılması, hareket çizgisi olarak
belirlenmiştir. Müsavat'ın programının esas noktaları bütün Müslümanların
eşitliğinden
çok
birleşmesinden
bahsediyordu.
Programı
aşağıdaki
maddelerden oluşuyordu:25
1. Milliyet ve din farkı gözetmeden bütün müslüman halkının
birleştirilmesi.
2. Bağımsızlıklarını kaybeden müslüman memleketlerin yeniden
bağımsız olmalarına çalışmak.
3. Bağımsızlıklarını koruma veya elde etmek için yapılacak savaşta
müslüman memleketlere manevi ve maddi yardımda bulunmak.
4. Müslüman halklarının savunma ve saldırma gücünün gelişmesi için
yardım etmek.
5. Bu fikirlerin yayılmasını engelleyen engelleri kaldırmak.
6. Müslüman Birliği’ne ve ilerlemesine yardım edecek partilerle bağlantı
kurmak.
7. İnsanlığın refahı ve ilerlemesi için çalışan yabancı partilerle gerek
görüldüğünde irtibatta ve fikir alışverişinde bulunmak.
8. Müslümanların yaşaması için gerekli olan ticari, sanayi ekonomik
hayatı güçlendirmek için her türlü aracı kullanmak.
Müsavat'ın ilk dönemlerindeki faaliyetine ilişkin belgelerin azlığı, Sovyet
tarihçilerinin bazılarının Parti'nin 1917'den önce gerçekten var olup
olmadığından kuşkulanmasına dahi neden olmuş ancak bu kuşku kesinlikle
çürütülmüştür.26
Müsavat, 1913'de, Resulzade’nin kişiliğinde, siyasal olarak deneyimli ve
düşünsel olarak yetkin bir öndere kavuşmuştur. Resulzade Azerbaycanlı
sürgünler arasında, Osmanlı topraklarında yaşamaya devam etmek yerine,
Romanov hanedanının üçyüzüncü yıldönümünde çıkarılan aftan yararlanarak
ülkesine dönmeyi tercih etmiştir. Müsavat Partisine girdikten kısa bir süre
A. Serge Zenkovsky,: Rusya’da Pan-Türkizm ve Müslümanlık (çev. ) İzzet Kantemir, s.87.
Todeuz Swetochowski: Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan’ı (1905-1920)
(çev. ) Nuray Mert, Birinci Basım, Bağlam Yayınları, Ağustos 1988, s.108.
25
26
17
sonra partinin önderi durumuna gelen ve rakipsiz bir denetim kuran M.E.
Resulzade bu konumunu, daha sonra da korumuştur.27
Müsavat'ın siyasi faaliyeti programında daha çok barıştan yana
olmuştur. 1910 - 1914 yıllarında bağımsız bir Azerbaycan yaratılması için az
tarihi ve ekonomik zemin veya daha doğrusu bir devletin kurulması için
gereken propaganda mevcut değildi. Müsavat kendisini daha çok burjuvaziler
ve aydınlar arasından destekleyenler bulmuştur, oysa köylüler ve asiller
Panislamizmin muhafazakar fikirlerine karsı olumlu yaklaşarak solcu aydınlara
tamamen inanmıyorlardı.28
İktidara gelmek isteyen Azerbaycan aydını, Ermeni rekabetinden
huzursuz esnaf, daha çok saygı görmesini isteyen Han, Bey ve Ağa (Aristokrat
arazisi sahibi) gibi Müsavat'ın arkasında onun açık olmayan fikirlerinden
kendisine destek arayan bunlar gibi binlercesi vardı.
İstanbul'daki Jön Türklerin iktidarı ele geçirmesi ile umutların artması
1908 -1914 deki Türklüğe karsı sempatinin kuvvetlenmesi için de bir faktör
olmuştur. Müslümanlara dünya üstünde Doğunun zaferini ve Avrupa’ya
hükmetmesini temin ederek Asya halklarının dinine ve kültürüne karşı yine
saygı duyularak yeni bir kuvvetin doğacağı görünmüştür.29
6 Mart 1955'de Müsavat Partisi lideri M. E. Resulzade’nin Ankara'da
vefatından sonra hemen toplanan Parti M. E. Resulzade'nin yerine Mirza Bala
Mehmetzade'yi genel başkanlığa seçmiştir. 1959 yılında Mehmetzade'nin de
vefatı ile genel başkanlığa Kerim Öder seçilmiştir. 1976'da Azerbaycan Milli
Merkezi Başkanı Abdülvahap Yurtsever'in vefatı ile bu görev Kerim Oder'e
verilmiştir. 1981'de, Kerim Oder'i vefatından sonra Mehmet Azer Aran takip
etmiştir.30
27
Zenkovsky, a. g. e. , s. 108.
Zenkovsky a.g.a. , s. 88.
29
Zenkovsky a.g.a. , s. 89.
30
Rasim Mirze, ed. Musavat Partiyası Sorgu Kitabı, Bakü,1994, s. 30.
28
18
2.2.YENİ MUSAVAT PARTİSİ
Yeni Müsavat Partisi, Gence şehrinde 24 Ekim 1989'da halk hareketi
içerisinde yer alan bir grup tarafından yeniden kurulmuştur. Partinin 1936
yılında ilan edilen Yeni Program Esasları küçük değişikliklerle benimsenmiştir.
1991'de Partinin Birinci Kurultayı’nda adı Azerbaycan Milli Müsavat Partisi
olarak değiştirilmiştir.31
Müsavat düşününü yaymak üzere gizli olarak Yeni Müsavat adlı bir
gazete yayınlanmaya başlamıştır. Bu parti sınırlı da olsa faaliyette bulunmuş,
bazı konferanslar gerçekleştirilmiş ve Birlik adlı bir dergi yayınlamıştır.32
1992'de Azerbaycan'ın bağımsızlığa kavuşması ve Azerbaycan Halk
Cephesi lideri Ebülfez Elçibey'in Cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonucunda,
Müsavat Partisi Merkez Komitesi ve Başkanlık Divanı partinin Azerbaycan'a
taşınmasına karar vermiştir. Bu karar doğrultusunda Genel Sekreter Ahmet
Karaca Bakü'ye giderek, Yeni Müsavat Partisi Genel Başkanı ve Yönetim
Kurulu üyeleri ile görüşmüştür. Yapılan görüşmelerde önce bir Berpa
(restorasyon) Merkezi'nin kurulması kararlaştırılmıştır.33 Berpa Merkezi için
öngörülen listeyi Müsavat Partisi Başkanlık Divanı'nın onaylamasının
ardından, Berpa Merkezi Başkanlığına Azerbaycan Milli Meclis Başkanı İsa
Kamber, Genel Sekreterliğe ise Nesip Nesipzade getirilmiştir. Müsavat Partisi
yeniden teşkilatlanma işine girişmiş ve 7 Kasım 1992'de Müsavat Partisi 3.
Berpa Kurultayı toplanmıştır. İsa Kamber Müsavat Genel Başkanlığına
seçilmiş ve Müsavat Partisi Meclisi'nin üyeleri belirlenmiştir. 3. Berpa
Kurultayının ardından Müsavat Partisinin yurt dışındaki Merkez Komitesi,
Başkanlık Divanı ve diğer organları kendiliğinden sona ermiş ve Müsavat
Partisi tamamıyla Azerbaycan'a yerleşmiştir. 3. Berpa Kurultayında Partinin
yeni nizamnamesi ve programı kabul edilmiştir.34
Neriman Yakublu: Müsavat Partiyasının Sorgu Kitabı, Bakı, 1998, s. 32.
Mirze, a. g. e. , s. 32.
33
Mirze a. g. e. , s. 31.
34
Mirze a. g. e. , s. 31.
31
32
19
Müsavat Partisinin programında günümüze kadar gelen ve sürekli
tekrarlanan temalardan biri de, Kafkasya'nın coğrafi, ekonomik ve stratejik bir
birlik
oluşturduğu,
zamanın
şartlarına
göre
Kafkas
ülkelerinin
bağımsızlıklarının elde edilmesinde veya korunmasında, bu bölge milletleri
arasında işbirliğinin öncelikli koşul olduğu temasıdır. Bu günümüzde de,
Azerbaycan'ın güvenlik kaygılarına yönelik olarak izlediği bir siyasettir.
1994'te açıklanan Müsavat'ın Dış Politika Doktrininde de, Batı, Türk
Dünyası ve İslam Dünyası, temel referans noktaları olarak alınmış, aktif ve
pragmatik bir dış politikanın gerekliliğinin yanı sıra, İran ve Türkiye ile Rusya
ve Batı arasında dengeleme politikası izlenmesinin önemi üzerinde durulmuş
ve Kafkasya devletleri arasında işbirliği güvenlik konusunda tekrar ön plana
çıkmıştır. Azerbaycan'ın bütünlüğü ve iki Azerbaycan'ın, bir ideal olarak
bakılsa da, birliği, tekrarlanan temalar arasında yer almıştır.
Sonuç olarak Müsavat Partisi, 1911 yılında kurulduğunda, milliyetçilik,
İstiklalcilik, halkçılık, cumhuriyetçilik gibi ilkeleri benimseyen bir parti olarak,
Azerbaycan milli hareketinin gelişiminde ve sonuç olarak devlet yapısının
oluşmasında çok önemli rol oynamıştır.
1920'de Parti Azerbaycan'ın bağımsızlığını kaybetmesinin ardından
tekrar muhacerette faaliyet göstermiş. Son olarak ikinci bağımsızlık
döneminde bir süre için Azerbaycan Halk Cephesi ile iktidar içerisinde yer
almış olsa da, Aliyev'in iktidara gelmesi ile muhalefet partisi konumuna
geçmiştir. Bütün bu dönemler boyunca Müsavat, Azerbaycan milli hareketi
içerisindeki belirleyici konumunu korumayı başarmıştır.
1988-1989 yıllarına gelindiğinde diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi
Azerbaycan'da da her sahada yıllar yılı uğranılan haksızlıklar en çarpıcı bir
şekilde dile getirilmeye başlanmıştır. Ancak, Azerbaycan Türklerinin bu
haksızlıklara karşı açık tavrı ve arkasından daha bağımsız bir hayat istekleri
Moskova'yı tedirgin etmeye başlamıştı. Yıllarca yan yana barış içinde yaşamış
olan Azerbaycan Türkleri ile Ermeniler arasındaki sürtüşmeler de yaklaşık aynı
dönemlerde başlamıştır. Fransa ve Amerika'daki militan Ermeni grupların da
devreye girmesi ile Ermenistan'da yaşayan 300.000'e yakın Azeri Türkü'ne ve
20
Azerbaycan'ın bir parçası olan Karabağ’daki Azeri yönetimine karşı iki
cepheden harekât başlatılmıştır. Bu gelişmeler ile beraber 20 Ocak 1990
katliamının hiddetiyle Azerbaycan Parlamentosu, 21 Ocak 1990'da başkan
Elmira Kafarova tarafından okunan bildirge ile bağımsızlığını ilan etmiştir.35
Türkiye, 18 Ekim 1991’de tam bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ı
bağımsız devlet olarak tanıyan ilk ülke olmuş ve iki bağımsız ülke arasında ki
ilişkiler gelişmeye başlamıştır. Türkiye, 25 Mayıs 1991 tarihinde Bakü’de
konsolosluk ve 14 Ocak 1992 tarihinde ise büyükelçilik açmıştır.
2.3. MİLLİ MÜCADELEDE AZERBAYCAN HALK CEPHESİ (AHC)
DÖNEMİ
Mücadele liderlerinin devlet kurumlarındaki görevlerine son verilerek
gözaltına alınmaları belli bir dönem için halkı sindirmiş ve milli mücadelede
zafiyete yol açmıştır. Bu durgunluk dönemi SSCB Yüksek Sovyet’inin DKOB’ni
Azerbaycan egemenlik alanından çıkararak doğrudan Moskova'ya bağlayan 12 Ocak
1989 tarihli "Azerbaycan SSC'nin DKOB'de özel Yönetim Biriminin Uygulanması"
kararları alınması ve ulusal harekât liderlerinin bir aylık gözaltı sürelerinin sona ermesi
ile yeni bir hareketliliğe dönüştü.36
Bu arada Ermeni saldırıları ve Karabağ sorunun çözümünde örgütsüz
mücadeleyle yapılan miting ve grevlerin sorununun çözümünü sağlayamaması,
çalışmaları daha çok organize bir milli mücadele teşkilatı oluşturmak üzerine
yoğunlaştırmayı zaruri hale getirmiştir. Durgunluk dönemini sona erdiren ilk
örgütlenme girişimi, 1989 yılı Şubat ayının sonlarında oldu. AHC İnisiyatif Grubu ile
Varlık arasında Mart ayının başına kadar süren görüşmeler sonucu imzalanan
anlaşmaya göre, AHC Geçici İnisiyatif Merkezi (AHC-GlM) ve iki tarafın beser
kişiyle katılacağı Koordinasyon Kurulu oluşturuldu.37 13 Mart'ta AHC-GlM'e Çenlibel,
Bakü Âlimler Kulübü gibi diğer bazı örgütler de katildi.38 Aynı gün AHC-GlM resmi
Avşar Zakir, Yeni bir Yüzyıla Doğru Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri İlişkileri. Anakara Vadi
Yayıncılık.1994, s. 6.
36
Cafersoy, a.g.a. s. 14.
37
Cafersoy, a.g.a. s. 14.
38
Balayev, a.g.e., s..39.
35
21
onaydan geçmek için Azerbaycan Yüksek Sovyet’ine başvuruda bulundu. Ülke
halkından binlerce kişi de AHC'yi destekleme isteği ile Azerbaycan Komünist Parti
Birinci Sekreteri Ebdürrahman Vezirov'a yazılı başvuruda bulundu. Ardından ünlü
Azerbaycan yazar ve şairleri İsmail Şıhlı, Yusif Semedoğlu, Memmed Araz ve Sabir
Rüstemhanlı, Azerbaycan halkına çağrıda bulunarak demokratikleşme mücadelesi
için AHC'de birleşmeyi önerdiler.39
Bu
arada
AHC-GlM
faaliyetlerini
giderek
artırmakta
ve
yaygınlaştırmaktaydı. Merkezini Nisan 1989 sonlarında Bakü’de organize ettiği
bölgesel etnik sorunlara çözümüne ilişkin konferansa SSCB'nin diğer bölgelerinden
resmen kayıtlı olmayan örgütler ve yurt dışından muhabirler de katıldılar.3 Ayrıca
AHC-GlM faaliyetlerinin halka aktarılması amacıyla Rusça ve Azerbaycan
Türkçesinde AHC Bülteni çıkarılmaya başlandı.
Bir yandan bu gelişmeler yaşanırken, diğer yandan Azerbaycan'daki iç gerginlik
de giderek artmaktaydı. Durumun gerginleşmesine neden olan etkenler arasında,
SSCB Komünist Partisinin Nisan 1989 toplantısının ardından Azerbaycan resmi
basınında AHC aleyhine propagandanın artmasının yanı sıra hem Merkez hem de
Ermenistan tarafından Azerbaycan egemenliğini ihlal eden olağanüstü hal
uygulamaları kısa bir dönem için de olsa ulusal siyasi mücadelede bir düşüş ve
zayıflama dönemi başlattı.
Mücadele liderlerinin devlet kurumlarındaki görevlerine son verilerek
gözaltına alınmaları belli bir dönem için halkı sindirmiş ve ulusal mücadelede
zafiyete yol açmıştır. Bu durgunluk dönemi SSCB Yüksek Sovyet’inin DKOB'ni
Azerbaycan egemenlik alanından çıkararak doğrudan Moskova'ya bağlayan 12 Ocak
1989 tarihli "Azerbaycan SSC'nin DKOB'de özel Yönetim Biçiminin Uygulanması"
kararları alması ve ulusal harekat liderlerinin bir aylık gözaltı sürelerinin sona ermesi
ile yeni bir hareketliliğe dönüştü.32 Bu ortamda SSCB Bakanlar Kurulu'nun,
DKOB'deki kurum ve kuruluşların Azerbaycan SSB egemenliğinden çıkarılmasını
öngören 6 Mayıs 1989 tarihli karan durumu daha da gerginleştirdi.40 Bunun üzerine,
Bakü’de ve diğer bölgelerde uygulanan olağanüstü hal rejimine rağmen, halk
ülkedeki gelişmelere tepkisini göstererek Meydan Harekatı’ndan sonra ilk kez 28
39
40
Cafersoy, a.g.a. , s. 15.
Cafersoy, a.g.a. , s. 14.
22
Mayıs 1989'de, 1918'de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin ilan edildiği
günde, Bakü’de gösteri yaptı.41 Sistemsiz bir biçimde yapılan bu gösterinin ardından
4 Haziran'da Bakü’nün Spartak (Spartakus) stadyumunda 1918-1920
dönemindeki Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin üç renkli bayrağının
göklere çekildiği örgütlü bir gösteri daha yapıldı.42
Yukarıda belirttiğimiz gelişmeler ışığında, 16 Temmuz 1989'de Bakü’de AHC
Kuruluş Kongresi yapıldı.43 Kongreye AHC 30 rayon şubesinden oy verme hakkı olan
196 ve gözlemcileriyle birlikte toplam 240 temsilci katıldı.44 Kongre AHC-GlM faaliyet
raporunu, Azerbaycan'daki siyasi durumu, AHC-GiM'in basınla ilişkilerini, AHC
Meramnamesi (Program) ve Nizamnamesi ile teşkilat konularını görüşerek karara
bağladı.45 AHC Başkanlığına Ebülfez Elçibey'in seçildiği kongrede, ayrıca AHC Merkez
İdare Kurulu, Denetim Kurulu, Meşveret Kurulu ve Yayın Kurulu oluşturuldu.46
Kongrede kabul edilen en önemli kararların başında AHC Program ve
Nizamnamesi geliyordu. Programda kendini "cumhuriyetin bütün alanlarında
köklü demokratikleşmeyi ve yeniden yapılanmayı savunan toplumsal bir teşkilat"
olarak tanımlayan AHC'nin nihai amacı, Azerbaycan'da hukuk devleti ve gelişmiş
demokratik toplum kurmak olarak belirtilmişti.47
Yönetim alanında, AHC ilke olarak Sovyet idare kurumları ile yönetilmeyi
kabul etmekte, fakat bu kurumların gerçek anlamda halkın iradesine dayanışması ve
kendi yönetim bölgesinde tam egemen olmasını istiyordu (madde 2.7).
Ekonomi alanda, "bölgesel kendini yönetim" yaklaşımını kabul eden AHC,
Azerbaycan toprakları, suları, madeni kaynaklar ve diğer doğal zenginlikleri
üzerinde cumhuriyetin tarım ekonomik egemenliğini savunmaktaydı.
5-6 Mart'taki olağanüstü toplantıda Yüksek Sovyet, devlet başkanlığı
kurumunun kaldırılmasını isteyen AHC'ye koalisyon hükümeti kurma teklifinde
Edalet Tahirzade, Elcibey, Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını 1999, s. 55.
Sultanov,Oktay, 80’li Yılların Sonu, 90’lı Yılların Başlarında Azerbaycan’da Politik Mücadele,
Bakü,yy.1995 s, 67.
43
Tahirzade, a.g.e. , s. 56.
44
Edalet Tahirzade, Meydan 4 Yıl 4Ay, 2.cilt, s. 267.
45
Cafersoy, a.g.a. s. 15.
46
Cafersoy, a.g.a. s. 15.
47
Programa Narodnogo Fronta Azerbaydjana (AHC'nin Programı), 1989, 1. Obsie Prinsipi, (Genel
İlkeler) madde 1.1. ve 1.2., s.1. Bu bölümde bundan sonra AHC'nin Programına yapılan bu
göndermelerin tümu aksi belirtilmedikce bu kaynağa atif yapmaktadir.
41
42
23
bulundu, Toplantının ardından Başbakan Hasan Hasanov'la AHC Başkanı arasında
koalisyon kurmak için niyet protokolü imzalandı, fakat protokolde bu hükümetin AHC
Yüksek Meclisi'nin 8 Mart 1992 tarihli taleplerinin (Devlet Başkanlığı sisteminin
kaldırılması, Yüksek Sovyet'in Anayasa kabulü dışındaki bütün yetkilerini Milli
Meclis’e vermesi) yerine getirilmesinin ardından oluşturulacağı belirtiliyordu. 48
Yakup Memmedov'un AHC'nin bu taleplerini gerçekleştirmek için 15 Mart'a kadar süre
istemesi ve AHC'nin hiçbir gösteri düzenlenmemesine ilişkin istekleri kabul edildi.
Fakat elde ettiği bu zaman zarfında önemli kadro değişiklikleri yapan Yakup
Memmedov, Savunma Bakanlığı’na Rehim Gaziyev'i ve İçişleri Bakanlığı'na da
Tahir Eliyev'i atama dışında hiçbir muhalefet temsilcisine hükümette görev
vermedi. Değiştirilen diğer kadrolara ise eski komünist nomeklatüranın
temsilcileri atandı. AHC taleplerinin gerçekleştirilmesi için verilen son gün olan 15
Mart yaklaştıkça Yakup Memmedov'un basın toplantıları ve televizyon
konuşmalarında devlet başkanlığı seçimlerinin yapılması için hazırlıklar yapıldığı
daha fazla belirginleşmeye başladı.49 İktidarın devlet başkanı seçimine gitme
yönündeki çabaları ve koalisyon hükümeti için gerekli koşulları yerine
getirmemesi, mevcut koşullarda Başkanlık sisteminin Azerbaycan için uygun
olmadığını ve parlamenter demokrasiyi savunan AHC'nin tepkisini getirdi.
Yüksek Sovyet'in 25 Mart'ta yapılan olağanüstü toplantısında muhalefet
milletvekillerinin yeni anayasa kabulüne kadar devlet başkanlığı sisteminin kaldırılması
önerisi kabul edilmedi.50 Görüşmeler sırasında AHC Başkanı yaptığı konuşmada
aşağıdaki uyarıda bulundu: "Devlet başkanı seçmek için acele ediyorsunuz, secin, fakat
üç ay sonra seçeceğiniz devlet başkanın bir yıl sonra düşüreceksiniz.- Devlet başkanı
o ülkede seçilir ki, orada iktidarı elinde tutabilsin. Halk Cephesi veya başka bir siyasi
grup onu düşüremesin. Ele kurumlar oluşturulmalıdır ki, devlet başkanını
savunabilsin veya devlet başkanın diktatöre dönüşmesini engelleyebilsin". 51
Muhalefetin itirazlarına rağmen, Yüksek Sovyet 25 Mart'ta verdiği kararla
devlet başkanlığı seçimini 7 Haziran 1992'de yapma kararı aldı. Olayların bu şekilde
48
Cafersoy, a.g.a. , s. 42.
Cafersoy, a.g.a. , s. 42.
50
Cafersoy, a.g.a. , s. 43.
51
Edalet Tahirzade, Elcibey, Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını, 1999 s. 74.
49
24
gelişmesi üzerine AHC Yüksek Meclisi 27 Mart'ta seçime katılma kararı, 9 Nisan'da
da Ebülfez Elçibey'i aday gösterme kararı aldı.52
2.4. EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN AHC BAŞKANLIĞI GÖREVİNDE
Yüksek Sovyet'in seçim kararı almasının ardından Merkez Seçim Kurulu
AHC Başkanı Elçibey'in yanı sıra, Yüksek Sovyet'in Başkanı Yakup Memmedov,
Profesör Nizami Suleymanov, Etibar Memmedov, İlyas İsmayılov ve Rafik
Abdullayev'i de resmen aday olarak kayda aldı.161
Seçim sonucunda AHC adayın seçileceği giderek belirginleşirken, 2 Mayıs
1992'de Türkiye’den dönemin Başbakanı Demirel'le Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in Bakü'yü ziyaretleri ve Türkeş’in Elçibey'i destek
mitingine katılması, AHC liderinin devlet başkanlığı şansını daha da pekiştirdi.53
Bu arada 9 Mayıs’ta Dağlık Karabağ’daki son Azerbaycan yerleşim bölgesi olan
Şusa Errnenilerce ele geçirildi. Bu askeri yenilgi ülkedeki siyasi krizi daha da artırdı.
Bu arada Mutellibov yandaşları Yüksek Sovyet önünde on bir gün süren mitingin
ardından parlamentoyu Muteliibov'u tekrar iktidara getirmek için olağanüstü
toplantı yapmağa zorladılar.54
253 milletvekilinin katıldığı 14 Mayıs’taki Yüksek Sovyet olağanüstü
toplantısında Hocalı Soykırımını araştıran Meclis Komisyonunun, ilgili olayda
Mutellibov'un hataları olduğu, fakat suç unsuru taşıyan sorumluluğu bulunmadığını
belirten raporu okundu.55 Bunun ardından verilen teklif Üzerine Mutellibov'un
istifasını kabul eden 6 Mart 1992 tarihli Yüksek Sovyet kararı iptal edildi. Toplantı
aynı zamanda devlet başkanlığı seçimlerinin yapılmasına ilişkin 25 Mart 1992 tarihli
kararı da iptal ederek seçim kampanyasının durdurulmasına karar verdi.56 Bu şekilde
taraftarları Ayaz Mutellibov'un yeniden iktidara dönmesini sağlanmaya çalışırken, 15
Mayıs’ta AHC Genel Merkezi önünde yapılan gösteride, 14 Mayıs tarihli Yüksek
52
Cafersoy, a.g.a. , s. 43.
Tahirzade, a.g.a. , s. 76.
54
Sultanov, a.g.a. , s. 191.
55
Cafersoy, a.g.a. ,s. 44.
56
Cafersoy, a.g.a. , s. 45.
53
25
Sovyet kararı devlet darbesi olarak tanımlanarak halk anayasal AHC yanlısı silahlı
güç ve askeri araçların koruması altında Yüksek Sovyet'e doğru yürüyüşe geçerek
yol üzerindeki önemli binaları ve Ulusal Televizyon binasını ele geçirdiler. Ayni gün
saat 20.00'ye kadar devlet başkanlığı ikametgâhının boşaltılmaması durumunda
uçaklardan bombardımanın başlayacağı uyarısı yapılmasını ardından Mutellibov bir
Rus askeri uçağıyla ülkeyi gizlice terk etti. Olaylarda bir kişi ölmüş ve üç kişi de
yaralanmıştı.57
Mutellibov'un iktidara dönüşünün engellenmesinin ardından ülkede iktidar
fiilen AHC'nin eline geçti. 14 Mayıs kararlarının yasal temellerini ortadan kaldırmak
için Yüksek Sovyet Başkan Yardımcısı ve AHC üyesi Tamerlan Garayev'in girişimleri
ile Milli Meclis toplanarak Yüksek Sovyet'in 14 Mayıs’ta karar yetersayısı bulunmadığı
gerekçesiyle o gün alınan kararlanın anayasaya aykırı olduğunu ilan etti.58 Fakat bu
seferde devlet başkanlığı görevini yürüten Yakup Memmedov'un bu kararı
imzalamaması yeni bir kriz doğurdu. Krizi çözmek için 16-17 Mayıs tarihlerinde AHC
ve Yüksek Sovyet yöneticilerinin yanı sıra hükümet üyelerinin de katıldığı bir
toplantıda yeni bir koalisyon hükümeti oluşturulması ve Yüksek Sovyet'e yeni bir
başkan seçilmesi konularında uzlaşma sağlandı.5918 Mayıs'ta yapılan Yüksek
Sovyet toplantısında Yakup Memmedov'un yerine başkanlık görevine AHC'den
İsa Gemberov seçildi.60
Mutellibov'un ülkeden ayrılışının ardından AHC liderlerinden İsa
Gemberov'un Yüksek Sovyet Başkanı seçilmesi, AHC'nin siyasi arenadaki
gücünün muhalefetten iktidar alanına taşınmakta olduğunun en önemli
göstergesidir. Bu durum Ebülfez Elçibey’in başkanlığı seçimlerindeki şansını
artırdı ve muhalif adaylardan Etibar Memmedov'un adaylıktan çekilmesinde
etkili oldu.
İnisiyatifi tamamen ele geçiren AHC, seçim sürecinin devam etmesini ve
7 Haziran 1992'de devlet başkanlığı seçimlerinin yapılmasını sağladı. Merkez
Seçim Komisyonu'nun 13 Haziran'da yaptığı resmi açıklamaya göre geçerli
Dimitri Furman, "Üçüncü Dünya’ya Dönüş (Azerbaycan Demokrasisinin Kederli Tarihi)" Azadlıq,
16 Eylül 1993.
58
Sultanov, a.g.a. , s. 203.
59
Cafersoy, a.g.a. , s. 45.
60
Edalet Tahirzade, a.g.a. , s. 80.
57
26
oyların % 59,4'unu alan Ebülfez Elçibey'in 16 Haziran'da yemin ederek devlet
başkanlığı görevini devralmasıyla bir sene sürecek AHC iktidarı resmen
başladı.61
Elçibey’in aldığı oy oranı Sovyet Cumhuriyetleri içinde bulunduğu durum
açısında dikkat çekicidir. Azerbaycan dahil Kazakistan ve Türkmenistan gibi
Türk cumhuriyetlerinde gerçekleştirilen seçimlerde iktidarlar %90 altında oy
almamaktadır. Çünkü cumhuriyetlerde iktidarda bulunan kişiler baskıcı bir
yönetim uygulamakta, seçimlerde de muhalefet ve halk üzerinde baskılarına
devam etmektedirler. Böylece onların aldıkların oy oranları yüksek seviyede
oluyor. Elçibeyi’in iktidara gelişinde aldığı oy oranı ülkenin içinde bulunduğu
zor şartlara rağmen diğer seçimlere göre bu seçimim daha demokratik
ortamda geçtiğinin göstergesidir. Ebülfez Elçibey önderliğindeki Azerbaycan
halkının, demokratikleşme alanında attığı adımlar bütün medenî dünyanın
takdirini kazanmıştır.
İktidara gelen AHC ciddi sorunlarla karsı karşıyaydı. Daha sonra Elçibey
iktidara geliş arifesinde ülkedeki durumunu bu şekilde tasvir edecektir: "Siyası
anarşi, çeşitli silahlı güçler arasındaki çatışma, devlet kurumlanın faaliyetsizliği
ülkeyi iç savaşın eşiğine getirmişti. Ayrıca;
1. Devletin Ulusal Ordu kurulmasına yönelik olumsuz tutumu önce Hocalı
soykırımına, ardından Şuşa ve Laçın’ın işgal edilmesine ve ülkede baskınlık furyasının
esmesine, hatta Berde, Yevlah ve Gence kentlerinden halkın göçmesine neden
olmuştu.
2. Ülkede merkezi yönetimin yokluğu, anarşi ve suçun artmasına olanak
vermekteydi. Organize suç örgütleri başkent ve rayonlarda açık faaliyet gösteriyor,
insanlar açıkça yasadışı silahlarla dolaşıyordu.
3. Ülkenin zenginlikleri süpürülüyordu. Yerli ve yabancı kişiler sınırlarını kendisi
kontrol edemeyen, gümrük ve ulusal parası bulunmayan ülkemizden on binlerce
büyük ve küçükbaş hayvan, büyük miktarda inşaat malzemelerini, teknik araçları
ve değerli hammaddeyi yurtdışına taşıyordu. Ülkeden çıkarılan mal,
getirilenlerden
üç – dört kere azdı. Özelleştirme yasası çıkarılmasına rağmen, üst düzey görevliler
61
Cafersoy, a.g.a. s. 46.
27
görevlerini kötüye kullanarak müesseseleri yasadışı biçimde özelleştirmekteydiler.
Eski ekonomik ilişkilerin bozulması ve anarşi 1992 yılının ilk dört ayında ülkedeki
sanayi üretimin önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde kırk oranında düşürmesine
neden olmuştu. Ziraat alanında daha önce yapılması öngörülen on bin hektar
alanda tahıl ve pamuk yetiştirmek için gerekli olan ekim bile yapılmamıştı. Bir
buçuk yıl geçmesine rağmen devlet bütçesi henüz belirlenmemişti. Vergi
sisteminin bulunmaması nedeniyle on milyar ruble vergi dışı kalmıştı.
4. Ülkenin bağımsızlığı ilan edilmişse de bunun gerçekleşmesi için hiçbir çaba
gösterilmemiştir. Bağımsız dış politikanın bulunmaması Ermenistan-Azerbaycan
anlaşmazlığı konusunda uluslararası arenada yanlış bir irnaj oluşturmuştu".62
Sorunlar bununla da bitmiyordu. Azerbaycan’ın temel ihtiyaç maddeleri
stokları ve üretilmiş petrol stokları tükenmiş, yedi milyon nüfuslu ülkenin
Merkez Bankası'nda toplam bir buçuk milyon dolar ve on milyon ruble para
kalmıştı.63
Bu koşullar altında iktidara gelen Elçibey, yapacaklarını temel ilkeler
halinde Seçim
Programında
belirtmişti. İç
politikada ülkenin toprak
bütünlüğünü ve vatandaşların güvenliğini sağlamayı, vatandaşların kişisel ve
siyasi haklarının uluslararası normlara uygun olarak gerçekleşmesini
sağlayacak siyasal sistemi oluşturmayı vaat eden Elçibey, bu ortamı
sağlayacak demokratik toplumun yasal temellerini oluşturmak için yeni bir
anayasanın yapılmasını esas koşul olarak görüyordu. Ayrıca ülke güvenliğinin
sağlanması ve Karabağ sorununun çözümünde etkin garantör olarak ulusal
ordunun kurulmasının şart olduğu ifade ediliyordu. Karabağ krizinin çözümü
konusuna iç politika bölümünde yer verildiği programda, bu sorunun
çözülmemesi durumunda siyasi bağımsızlığın ve iktisadi gelişmenin mümkün
olamayacağı belirtilerek, çözümün BM Nizamnamesi ve AGİK ilkeleri
çerçevesinde sağlanabileceği savunuluyordu.64
"Ebülfez Elçibey'in AHC II. Olağanüstü Kurultayındaki Konuşması", Azadlık, 8 Aralık 1992.
Edalet Tahirzade, Ebülfez Elçibey, "Bağımsızlık: İkinci Girişim", Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını,
1999, s. 336.
64
"Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanı Adayı Ebulfez Elçibey'in Seçim Programı", İç
Politika Bölümü, Azadlık, 3 Haziran 1992, s. 5.
62
63
28
İktisadi alanda ülke ekonomisinin tamamen yeniden kurulması, özel
mülkiyet ve piyasa ekonomisine dayanan ve uluslararası uygulamayı esas alan
etkin ekonomik kurumların oluşturulması isteniyor, Azerbaycan’ın uluslararası
ekonomik faaliyetlere aktif katılımının sağlanması yönünde politika izleneceği
belirtiliyordu. Piyasa ekonomisinin yasal temellerinin oluşturulması ilk iş olarak
kabul ediliyor, özelleştirme, iç pazarın korunması, toprak reformunun yapılması,
ulusal para, maliye ve gümrük sisteminin oluşturulması öngörülüyordu. Sosyal
güvenlik ve demografik alanda toplumun her üyesinin saygın biçimde
yaşamasını sağlayacak ve Azerbaycan halkının milli geleneklerini dikkate alan
bir
politikanın
uygulanacağı
ifade
ediliyordu.
Ayrıca,
vatandaşların
maaşlarından devlet bütçesi, tıbbi yardım ve benzeri sektörler için yapılan
kesintileri
azaltmayı
öngören
yeni
sosyal
güvenlik
programının
gerçekleştirileceği, devlet sosyal güvenlik sisteminin yanı sıra bazı sigorta
sistemine izin verileceği de belirtilmekteydi.65
Hukuk alanında, halkın kendi kaderini belirleme hakkını kullanarak
devletini kurmasını temel alan ve her bir vatandaşın temel ve siyasi haklanın
bütünlüğü ilkesi ile sınırlanan demokratik iktidar (çoğunluğun iktidarı) kabul
ediliyordu. Hukuk sisteminde demokratik ıslahatların yapılacağı, mahkeme
sisteminin değiştirileceği, yeminli mahkemeler sisteminin kurulacağı ve cezaevleri
sisteminin iyileştirilmesi için önlemler alınacağı vaat ediliyordu.66
Etnik ilişkilerde hakların eşitliği, kendi kaderini tayin etme, bağımsızlık ve milli
ihtiyaçların gerçekleştirilmesinde, ülkede yaşayan bütün etnik grupların kültür, dil ve
geleneklerinin korunması ve gelişimi için her türlü fırsatın sağlanacağı ifade
ediliyordu. Ayrıca kuzey ve güney Azerbaycan Türklerinin etnik ve kültürel
bütünlüğünü sağlamak amacıyla ortak tarih, edebiyat, sanat ve Azerbaycan
Türklerinin sosyo-ekonomik ve siyasi hayatını araştıran ortak kurumların kurulması,
devlet dili ilan edilen Türkçenin gerçekten bu statüye ulaşması için çaba gösterilmesi,
yurtdışındaki Azerbaycanlılarla ilişkilerin geliştirilmesi de vaatler arasındaydı. 67
65
Cafersoy, a.g.a. , s. 49.
Cafersoy, a.g.a. , s. 50.
67
Cafersoy, a.g.a. , s. 50.
66
29
Kültür, bilim ve eğitimde gelişmenin sağlanması için devlet politikası
oluşturulması ve kişisel girişimleri teşvik için uygun koşulların sağlanması, bu
alanlardaki hantal bürokratik yapının lağvedilerek mali desteğin artırılması, milli
ihtiyaçlara ve çağdaş normlara uygun olmanın yanı sıra biçim, model ve program
çeşitliliğini
temel
alan
yeni
bir
ulusal
eğitim
doktrininin
hazırlanıp
gerçekleştirileceği yönünde beyanlarda bulunuluyordu.68
Maneviyat ve din alanında inanç ve din farklılığını kabul eden, her türlü
fanatizmi reddeden, bütün dinlerin özgür gelişimini garanti eden bir devlet politikasının
izleneceği ve dindarlara dini ihtiyaçlarının gerçekleştirilmesi için uygun ortam
oluşturulacağı ifade edilerek, bütün ibadet yerlerinin onarılarak dindarlara iadesi,
dini
eğitim
yapılmasının
öngörülmekteydi.69
68
69
Cafersoy, a.g.a. , s. 50.
Cafersoy, a.g.a. , s. 51.
önündeki
bürokratik
engellerin
kaldırılması
ÜCÜNCÜ BÖLÜM
EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN İKTİDARDAKİ BİR YIL BOYUNCA İZLEDİĞİ
POLİTİKALAR
3.1. DÖNEMİN SİYASİ VE SOSYAL DURUMU
Azerbaycan egemenliğini ilan ettiğinde iktidarda Sovyet yanlısı olan
Ayaz Mutallibov bulunmaktaydı. Bu dönemde Azeri-Ermeni çatışması giderek
bir sıcak savaşa dönüşme eğilimi göstermiştir. Başta Baltik Ülkeleri olmak
üzere, pek çok Sovyet Cumhuriyeti’nde “Halk Cepheleri” kurulmaya
başlanmıştır.
Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) fikri 1988 yılında düşünce olarak
doğmuş, kurulmasından sonra parlamento tarafından da onanmıştır.
1988 Nisan’da başlayan kitle hareketi milli direniş özellikleri kazanmaya
başlamış, bu gelişme üzerine Moskova, 24 Kasım’da ordusunu Bakü’ye
göndererek direnişi dağıtmaya girişmiştir. Ancak yaklaşık bir milyon insanın
bulunduğu miting meydanına Sovyet ordusu girememiştir. Halk hareketi
sürerken, içinden çıkan birçok lider başarılı bir sınav vermiştir. Hareketten
sonra tutuklananlar KGB sorgularına alınmışlar ve hapis cezasına çarpıtılanlar
olmuştur.70
16 Temmuz 1989’da Bakü’de AHC Kuruluş Kongresi yapılmış ve
AHC’nin başkanlığına Ebülfez Elçibey seçilmiştir. Kendine Mehmet Emin
Resulzade ve Atatürk’ü örnek alan Ebülfez Elçibey’in önderliğindeki AHC
ülkede söz sahibi bir hareketti ve bağımsızlığın arkasındaki asıl kahramanlar
onlardı.
AHC’nin çabalarıyla
Azerbaycan
bağımsız oldu. Sovyetlerin
Ruslaştırma politikalarına direnen ve bu politikayı eleştiren Elçibey, tanınan bir
Türk milliyetçisi idi. Ebülfez Elçibey milletinin adının Türk, Azerbaycan’ın ise
Türk dünyasının bir parçası olduğu gerçeklerini söyleyerek Moskova’nın
politikasını eleştirdiği için hapse atılmıştı.71
70
71
Ahmet Polat. Azerbaycan Makro Müşavirlik Yayıncılık. Anakara. 2004, s. .28-29.
Nesib Nesipli; “Azerbaycan ve Moskova-Erivan-Tahran İttifakının Jeopolitik
31
1989 Ekim’inde Halk Cephesi, Sovyet tarafından bir siyasal kuruluş
olarak kabul edilmiştir. Halk Cephesi’nin programına göre Azerbaycan
Sovyetler Birliği içinde, siyasal, ekonomik ve kültürel egemenliğe sahipti ve
kendi milli bayrağı olacaktı. Azerbaycan halkına da “Azeri Türkleri” denecekti.
Halk, Müttalibov’dan ziyade AHC’ye itibar ediyordu. Mütellibov, iktidarı
süresince muhalefetle iyi ilişkileri sağlamamış dolayısıyla iktidar ile AHC
arasındaki ilişkiler gerginleşmişti.
AHC’nin girişimi ile 8 Temmuz'da, muhalefeti bir araya getiren
"Demokratik
Azerbaycan"
seçim
bloğu
oluşturuldu.
Bloğun
seçim
manifestosunda hukuk devleti kurulması, Azerbaycan devlet egemenliğinin
parlamento kararları ile gerçekleştirilmesi, politik ve ekonomik alanda gerçek
anlamda çoğulculuğun sağlanması gibi ilkeler dikkati çekmekteydi. İktidarın
muhalefete uyguladığı baskılar çerçevesinde resmi basında AHC’ ye yönelik
kampanyalar artmış, 14 Temmuz'da Azadlık gazetesi kapatılmış ve yalnızca
1990 yazında gözaltına alınan AHC üyelerinin sayısı 250'yi bulmuştur.72
7 Haziran 1992’de Azerbaycan’da gerçekleşen Devlet Başkanlığı
seçimlerini AHC lideri Ebülfez Elçibey kazanmıştır. 73 Elçibey, iktidar olduğu
durumda gerçekleştirmek istediklerini temel ilkeler halinde seçim programında
belirtmişti. İç politikada ülkenin toprak bütünlüğünü ve vatandaşların
güvenliğini sağlamayı, vatandaşların kişisel ve siyasi haklarının uluslararası
normlara uygun olarak gerçekleşmesini temin etmeye dönük siyasal sistemi
oluşturmayı vaat eden Elçibey, bu ortamı sağlayacak demokratik toplumun
yasal temellerini oluşturmak için, yeni bir anayasanın yapılmasını esas koşul
olarak görüyordu. Ayrıca ülke güvenliğinin sağlanmasının ve Karabağ
sorununun çözümünde etkin garantör olarak milli ordunun kurulmasının şart
olduğu ifade ediliyordu. Karabağ sorununun çözümlenmemesi durumunda,
siyasi bağımsızlığın ve iktisadi gelişmenin mümkün olmayacağı ve çözümün
Kuşatması” Stratejik Analiz, cilt 1, sayı 4, (Ağustos), Ankara,2000, s.145.
72
Nazim Cafersoy, “Azerbaycan'da Bağımsızlığın Diğer Adı: Ebülfez Elçibey”, Stratejik Analiz
Dergisi, ASAM Yay, cilt, 1 ayı 5, Eylül 2000, s. 12. AHC’nin programı hakkında geniş bilgi için bkz:
Ahmet Polat, a.g.a. s. 25-50.
73
Elçibey,oyların % 59.4’nü kazanmıştır. Kaynak http: //www.tika.gov.tr/ülke-profilleri.asp
32
BM nizamnamesi ve AGİK ilkeleri çerçevesinde sağlanabileceği savunuyordu.
Dış politikada Azerbaycan'ın, BM Nizamnamesi ve AGİK kararlarına, eşit
haklara ve karşılıklı çıkarlara dayalı dış politika izleyeceği ifade ediliyordu.
Ayrıca programda, piyasa ekonomisine geçiş, hukuk devleti kurma, azınlıklara
kültürlerini koruma ve geliştirme konusunda devlet desteği, kültür, bilim ve
eğitimde gelişimin sağlanması gibi konular yer alıyordu.74
Elçibey döneminde, Stalin’in 1937'de adını “Azerbaycan Dili” olarak
değiştirdiği “Türk Dili” 22 Aralık 1992'de Milli Meclis'in kararıyla devletin resmi
dili olarak kabul edilmiş, daha sonra 25 Aralık'ta, yine Stalin'in zorla kabul
ettirdiği Kiril alfabesinin yerine Latin alfabesine dönülmesi onaylanmıştır.
Uygulamada da milli dilin, resmi dairelerde devlet dili statüsüyle kullanılması
sağlanmıştır. Bir yandan kültürel alanda Türklük bilincinin güçlendirilmesi
yönünde politikalar uygulanırken, öte yandan da ülkedeki etnik azınlıkların
kültürel varlığını korumalarını ve geliştirmelerini öngören 16 Eylül 1992 tarihli
Devlet Başkanı kararnamesi imzalanmıştır. Eski SSCB coğrafyasında türünün
tek örneği olan bu kararname kapsamında, ülkedeki etnik azınlıkların kültürel
varlıklarını koruma ve geliştirme çabaları devlet tarafından desteklenmiş, AHC
iktidarı döneminde Bakü'de yaklaşık 30 kültür merkezinin kurulmasına yardım
edilmiş, ayrıca etnik azınlıkların dört gazetesine devlet tarafından mali yardım
yapılmış, kendilerine devlet televizyon ve radyosunu kullanma olanakları
sağlanmıştır.
AHC iktidarının önündeki en önemli sorunlardan biri de milli ordunun
kurulmasıydı. AHC, milli ordu kurulması ve Karabağ savaşının yürütülmesinde
önemli adımlar attı. Ordu kurulmasında uygulanan politika sonucunda, 1992
Ağustos'unda Azerbaycan 15 bin asker ve bundan biraz fazla sayıda
gönüllülerden oluşan bir askeri güce sahip oldu. Azerbaycanlı subayların sayı
ve nitelik bakımından yetersizliği nedeniyle Milli Ordu’da bir yandan eski
Sovyet Ordusu'nun Rus, Ukraynalı etnik kökenine sahip subaylar kullanılırken,
öte yandan da yeni subaylar yetiştirilmek üzere Türkiye'nin askeri okullarına
öğrenciler gönderildi.75
74
75
Cafersoy, a.g.m. s. 15-16.
Cafersoy, a.g.m. s. 18-19.
33
Elçibey, ülkede bulunan Rus askeri tesislerini kapatmış ve buradaki Rus
birliklerini çıkartmayı da başarmıştır.76
Elçibey’in seçimleri kazanması, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerindeki
yoğun dönemin başlangıcı olmuştur. İdeolojik görüş itibariyle milliyetçi
olduğunu belirten ve Atatürk hayranlığını sık sık dile getiren Devlet Başkanı
Elçibey “Türkiye Azerbaycan’ın dış politikasının başköşesinde yer tutacaktır”
diyerek Türkiye’ye atfettiği önemi ortaya koymuştur. Ayrıca Elçibey, Türkiye’yi
Azerbaycan’ın stratejik ortağı olarak gördüklerini, hatta dış politikalarını
Türkiye’nin stratejik çıkarlarına zarar vermeyecek biçimde yürütmeye
çalıştıklarını belirtmiştir. Elçibey, 28 Ekim-5 Kasım 1992 tarihlerinde 9 günlük
Türkiye ziyareti gerçekleştirmiştir. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılan
Elçibey, 31 Ekim 1992’de Ankara’da gerçekleştirilen ilk Türk Devletleri
Zirvesi’ne katılarak ortak beyannameyi imzalamıştır. 2 Kasım 1992’de
Ankara’da Azerbaycan Büyükelçiliği açılmış, iki ülke arasında ticaret, ulaşım,
suçluların iadesi ve diğer konularında anlaşmalar imzalanmıştır. Bu
anlaşmalar içerisinde en önemlisi olan İşbirliği ve Dayanışma Anlaşması çeşitli
alanlarda ilişkileri geliştirmeyi ihtiva eden 12 maddeden oluşmaktaydı. İlgili
anlaşma 10 yıllık süre için imzalanmış ve önceden bildirim ile 5 yıl daha
uzatılması öngörülmüştür. İmzalanan anlaşmalarla, Azerbaycan-Türkiye
ilişkilerinin ekonomik alanda geliştirilmesi amacıyla Türk işadamlarına
kolaylıklar sağlanmıştır.77
İçerideki kimlik oluşumu Elçibey’in milliyetçi politikaları çerçevesinde
şekillendirilmek isteniyordu. Bu dönemde ülkede en çok tartışılan konu
Azerbaycan'da konuşulan dilin ne olduğuydu. Yukarıda değinildiği gibi,
1992’de kabul edilen anayasada resmi dil “Türkçe” olarak kabul edilmiştir.
Elçibey, Sovyetler döneminde dayatılan “Azerbaycan milleti” ve “Azerbaycan
dili” gibi kavramları reddederek, Azerbaycan’ın Türk dünyasının bir parçası
olduğunu kabul ediyordu. Bu dönemde Azerbaycan, geçiş süreci dönemini
Ali Faik Demir, “Türkiye’nin Güney Kafkasya’ya Yönelik Dış Politikası”, Faruk
Sönmezoğlu(der), Türk Dış Politikasının Analizi. DER. Yayınları, İstanbul 2007, s.720.
77
Araz Aslanlı, Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Dış Politikası, Platin yayınları Ankara 2005,
s.242-243.
76
34
yaşamıştır. Sovyetler döneminde benimsetilmeye uğraşılan toplumsal
değerlerin yerine milliyetçilik gibi değerler getirilmiştir.78
Elçibey’in izlediği milliyetçi politikalar AHC’nin, anti-komünist ve
milliyetçi cephe hareketinin öncüsü olmasına yol açmıştır. Bu durum Rusya’da
büyük rahatsızlık yaratmıştır. 4 Haziran 1993’te Elçibey’e karşı, ipuçları öteden
beri ortada olan darbe girişimi başlatılmıştır.
Bu dönemde Ermeni işgallerinin engellenememesi, Azerbaycan
kamuoyunda üzüntü ve kızgınlık yaratmıştır. Rus yanlısı olarak bilinen Albay
Suret Hüseyinov, 4 Haziran 1993 tarihinde Gence kentinde ayaklanma
çıkartarak Elçibeyi'i iktidardan indirmeyi amaçlamıştır. Bu teşebbüs bir
hükümet darbesi idi. Nisan 1993’ten itibaren Rusya Federasyonu “Yakın Çevre
Doktrini”ni resmen kabul etmiş ve böylece SSCB’den ayrılan bölgelerin kendi
“arka bahçesi” olduğunu ilan etmiştir. Doğal olarak Rusya’nın çekildiği
bölgelerde hala güçlü bağlantıları ve manipülasyon kuvveti vardı.
Nazım Cafersoy, bu doktrinin kabul edilmesiyle Azerbaycan-Rusya
ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını vurgulayarak darbenin Rusya
tarafından desteklenmiş olabileceği ihtimali üzerinde durmaktadır. Cafersoy'a
göre, Rusya’nın Azerbaycan’a daha katı davranması; Ermenileri saldırılar için
teşvik etmesi ve hatta Rus askerlerinin Kelbecer işgaline katılması biçiminde
gelişmiştir. 26 Mayıs’ta Azerbaycan’ı terk eden son Rus tümeninin ayrılmadan
önce Azerbaycan Savunma Bakanlığı’na bırakması gereken silahları AHC
iktidarını sona erdiren 4 Haziran darbesinin liderine bırakması ise bu dönemin
doruk noktası olmuştur.79
Azerbaycan ordu birliklerinin Bakü’ye
yönelmesi; yeni Ermeni
saldırıların gerçekleşmesi ve ülkede bulunan etnik grupların ayaklanmasıyla
sonuçlanmıştır. Albay Ali İkram Hummedov liderliğinde ayaklanan Talışlar,
Şule Yanar, “Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey Döneminde Türk Kimlik Oluşumu”,(s. 577-638)
Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri, Der.Yrd.Doç.Dr. Bekir Günay IQ Yayıncılık, Mayıs 2005
İstanbul, s. 621.
79
Cafersoy, a.g.m. s. 293.
78
35
Lenkeran merkezli Talış Cumhuriyeti’ni kurduklarını ilan etmişlerdir. Ali İkram
Hummedov, olayı bölge dışı tahriklerin bir ürünü olarak değerlendirilmiştir. 80
Yine, Lezgiler de Dağıstan’ın güneyinde yaşayan Lezgiler ile birlikte özerk
bölge kurmak yönündeki isteklerini ortaya atmışlardır. Lezgiler’in hareketinin
adı Samur Hareketidir.”
Talışlar
ise
“Talış Halkının
Partisi” içinde
örgütlenmiştir. Ancak bu parti sonradan “Azerbaycan Halklarının Eşitliği
Partisi” adını almış ve yasal zeminde faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu
yaşanan
olaylar,
bölgede
Rusya’nın
hala
güçlü
olduğu
izlenimini
uyandırmıştır.81
Türkiye ise darbe girişimi esnasında Elçibey’in meşru devlet başkanı
olduğunu ifade etse de, darbeyi önlemek ve Elçibey’e destek vermek adına
herhangi bir somut adım atmamıştır. Türkiye'nin tutumu, diplomatik bir
açıklamadan öteye gitmemiştir. Darbe sırasında Türkiye bu sürece diplomatik
müdahale yapma konusunda da yavaş kalmıştır. Bu tarihten sonra kısa sürede
Azerbaycan’da Elçibey iktidarı fiili ve daha sonra hukuki olarak sona ermiş,
Haydar Aliyev dönemi başlamıştır.82
Gorbaçov'un Sovyet sisteminde reform yapmak amacıyla ekonomide
Perestroyka ve siyasi yapıda Glasnost politikaların uygulama girişimleri Sovyet
sisteminin bir parçası olan Azerbaycan’ı da etkilemiştir. Özellikle siyasi alanda
liberalleşme girişimleri Azerbaycan'daki siyasi mücadeleye ivme kazandırmış, siyasi
alanda serbestliğin artmasına olanak tanıyan yasanın çıkarılmasıyla beraber, 1986
yılından itibaren ülkede siyasi amaçlı dernek, kurum ve kuruluşların sayısı hızla
artmıştır.83 Ermenilerin Karabağ konusundaki girişimlerinin haklin siyasi katılımlarının
artırması da bu sureci hızlandırmıştır. Karabağ olayları nedeniyle kitleselleşen siyasi
hareketçilik ve tepki halkın giderek daha sık ve geniş katılımlı gösteriler yapması
Yaşar Kalafat, “Azerbaycan-İran Bağlamında Güney Kafkasya’da Etno-Sosyal Yapı”, Avrasya
Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, cilt 7,sayı 1, s.226.
81
Mustafa Aydın, “Kafkasya ve Orta Asya’yla İlişkiler”. Baskın Oran(ed.) Türk Dış
Politikası,Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular,Belgeler, Yorumlar. cilt 2. 8.Baskı.
İstanbul.İletişim Yayınları, 2005, s. 405.
82
Araz Aslanlı, a.g.a. s.143-144.
83
Nazim Cafersoy, ”Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası (Haziran 1992-Haziran 1993)” Bir
Bağımsızlık Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü, 2001, s.10.
80
36
ile kendini belli etmiştir. Bu hareketlilikse, zaman içinde amaca ulaşmak için
toplumsal örgütlenmeyi ihtiyaç haline getirmiştir.
Azerbaycan'daki ilk sosyo-politik teşkilatlanma girişimleri aslında Karabağ
olayları patlak vermeden önce olmuştur. Bunlar arasında 1987'de Bakü'de Azerneşr
binasında ilk toplantısını yapan Çenlibel Birliği önemli bir örnektir. Asıl amacı milli
kültürü koruyup geliştirmek olan ve üyeleri arasında ülkenin ünlü aydınları, öğrenciler
ve işçiler bulunan bu birlik kısa sürede siyasi faaliyetlere yönelmiş, bazı toplantılarına
Ebulfez Elçibey de katılmıştır.84
Öte yandan, Karabağ’da olayların tırmanması, Ermeni saldırılarının artması,
Ermenistan'dan Azerbaycanlıların kovulması ve bu soruna Azerbaycan'daki
komünist yönetiminin çözüm bulamaması tüm bu oluşumları bir araya getirecek
bir teşkilatlanma zaruretini giderek öne çıkarmıştır. Çünkü "1988 yılının başlarında
ideolojik ve siyası nitelikli Ermeni saldırıları başladığı zaman Azerbaycan'da bu
saldıranları önleyecek ne bir devlet, ne de kendini savunabilecek bir sivil toplum
vardı".85
Bu çerçevede, milli çapta bir örgütlenmeye duyulan ihtiyaç ve "ahaliyi Ermeni
saldırılarından korumak için bir savunma cemiyeti" kurma teklifi, açıkça ilk olarak
Ebülfez Elçibey'in 16 Mart 1988 tarihinde Bilimler Akademisinde yapılan mitingdeki
konuşmada dile getirilmiştir.19 Ardından, Elçibey 16 Mayıs 1988 tarihinde şimdiki
Azadlık Meydanı (eski adi Lenin Meydanı) yapılan mitingde Azerbaycan
Savunma Cemiyeti'nin kurulduğunu açıkladı. 861988 yazında ise Bakü Alimler Kulübü
(Bakü Bilim Adamları Derneği) adı altında faaliyet gösteren bir grup Azerbaycan
aydını tarafından daha önce Baltik cumhuriyetlerinde kurulan "Halk Cephesi"
örgütlerini örnek alan ve SSCB içinde cumhuriyetin egemenliğini sağlamayı
amaçlayan Azerbaycan Halk Cephesi (AHC)'ni oluşturmak için bir inisiyatif grubu
kuruldu.87 Bu Grup AHC'nin Nizamname ve Program tasarılarını hazırlamak için
çalışmasının yanı sıra, Cumhuriyetin ekonomik sorunlarının ve Azerbaycan halkının
84
Cafersoy, a.g.a. s. 11.
Cafersoy, a.g.a. s. 11.
86
Cafersoy, a.g.a. s. 11.
87
Aydın Balayev, Azerbaydjanskoe Natsionalnoe Dvijenie: Ot Musavata Do Narodnogo Fronta
(Musavat'tan Halk Cephesine Azerbaycan Ulusal Harakeketi, Bakü,Elm, 1992, s. 38.
85
37
tarihsel geçmişine ilişkin sorunlarını konu edinen çeşitli seminerler düzenleyerek,
o güne kadar Azerbaycan'da sayılan onlarla ifade edilen sivil örgütlerin
temsilcileriyle görüşmeler yaptı.88 Söz konusu örgütlerden biri de 26 Ekim 1988
tarihinde kurulan Varlıq (Mevcudiyet) teşkilatıydı.89 Daha önce var olan bazı küçük
oluşumları bir araya getirerek kurulan bu örgütün temel amacı, cumhuriyetin
toplumsal, siyasi, sosyo-ekonomik ve kültürel sorunlarını çözümüne halkın geniş
katılımını sağlamaktı.90 Daha sonra bu örgüt AHC İnisiyatif Grubu'yla birlikte
AHC'nin temelini oluşturdu.
3.2. 17 KASIM – 5 ARALIK 1988 MEYDAN MİTİNGLERİ
Azerbaycan'da siyasi örgütlenme girişimleri hızla sürerken, ayni surecin
temelini oluşturan kitlesel siyasi hareketlilik Karabağ’daki gelişmeler nedeniyle
yeni bir ivme kazanmıştır. Kasım 1988'in ortalarında Ermenilerin Dağlık Karabağ’da
Azerbaycan halkı arasında tarihsel bir anıt gibi anlam taşıyan Tophane ormanını
toptan imha etmeleri, Azerbaycan'da geniş, milli tepkiye neden olarak 17 Kasım - 5
Aralık arasında Bakü’nün Azadlık Meydanı’nda gerçekleştirilen, daha sonraları
"Meydan Harekatı" olarak adlandırılacak gösteriler serisini başlattı. 18 Kasım
mitinginde gündeme gelen en temel sorun, Ermenistan'dan kovulan Azerbaycanlılar
ile halen orada yaşamakta olanların sorunlarını, Dağlık Karabağ çatışmasının
sorunlularının amaçlarının ortaya konması ve sorunun çözümü için neler yapılması
gerektiğiydi.91 Katılımcı sayısı giderek artan "Meydan Harekatı" gösterilerinde milli
mücadele söylemi zamanla daha belirgin hale gelmiş, "Yaşasın Bağımsız
Azerbaycan", "Yaşasın Birleşik Azerbaycan", "Türk Milletine Aşk Olsun" ve
"Azerbaycan Türklerinin İsmi Geri Verilsin" gibi sloganlar atılmaya başlanmıştır.92
Mitinglerin yapıldığı alanda dağıtılan bildirilerde "Sorunları Çözecek Tek Güç Halk
Birliği- Azerbaycan Halk Cephesi partisinde olduğuna rastlanmakta, konuşmalarda
ise daha çok millileşmeye, bağımsızlığa ilişkin görüşler dile getirilmekteydi.
88
Cafersoy, a.g.a. s. 12.
Edalet Tahirzade, Elcibey, Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını, 1999, s. 54.
90
Balayev, a.g.e., s. 38.
91
Cafersoy, a.g.a. s. 12.
92
EdaletTahirzade, Meydan 4 Yıl 4Ay, 2.cilt, Bakü, Ay-Ulduz, 1997, s. 114.
89
38
17 gün süren Meydan Destanı denilen fenomen Yurt Öğrenci Birliğinin
eylemleriyle başlamıştı ve ilginçtir ki Elçibey’in öğrenciyken kaldığı yurtta
kalanlar söz konusuydu. Filoloji, Doğubilim, Tarih, Kütüphanecilik –
Bibliyografya, Coğrafya, Gazetecilik ve Medya Fakültesi öğrencileri geceye
doğru Meydanı işgal ederek gösteri yaptılar. Mikrofon yoktu, amatörce
sloganlar atılıyor, kimileri yurda yatmaya giderken ötekiler geliyordu ve metro
00.30’da kapanana kadar böyle devam etti. Elçibey mitinglere ikinci gece
katıldı ve sonra Meydan’ın lideri oldu.
18.11.1988’de Elçibey Meydandakilere şöyle diyordu: “Önümüzde üç
sorun var:
1) Ermenistan’da daimi ikamet yerlerini terk etmek zorunda kalmış ve
Azerbaycan’a kaçmış on binlerle insanın kaderi.
2) Halk Ermenistan SSC’de kalan Azerileri güvenliğinin, milli hak ve
özgürlüklerinin sağlanması;
3) Yukarı (Dağlık) Karabağ meselesi.
Bizi ülkeye ve dünya kamuoyuna çapulcu, köktendinci, doğu barbarları,
demokrasi düşmanları diye tanıtmak istiyorlar. En azından Azerbaycan
yönetiminin halkın yanında olmasını ve satılmamasını sağlamalıyız” 93
Artık 50 yaşına gelmiş Elçibey rejim karşıtı milliyetçi olarak tanınıyordu
ve tabii hemen mitinglerin bilge ve yöneticisine dönüştü, ayrıca Azerbaycan
SSC yetkilileri, parti ve hükümet liderleri de onunla temas halindeydiler. Çünkü
gençlerin duygusal tutumu ve maceracılığından çekinen yönetim, mitingleri
başka şekilde kontrolde tutma mekanizmasına sahip değildi. Elçibey ise
Meydan mitinglerinin, Azeriler için ilk demokrasi denemesi olduğunu
kaydederek, mitingcilerin değil, 70 yıl içinde halkın miting, gösteri ve toplantı
özgürlüğünü elinden alanların suçlu olduklarını dile getirmekteydi. Ayrıca bu
mitinglerde o, halkın rejime karşı örgütlenmesi ve Azerbaycan Halk Cephesi
kurulması için kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu,
bunun propagandasını
yapıyordu. O sırada parti ve devlete ait basın, TV ve radyo Elçibey’i ve
93
Derleme, s. 10 – 11.
39
mitingleri açıkça görmezden geliyor, Meydandakileri holigan, çapulcu, çeteci,
lümpen diyerek aşağılıyordu. Rejimin bu provokatör tutumu mitinglerde daha
aşırı tepkilere yol açmaktaydı.
Mitingler, bu öğrencilerin girişimiyle Hükümet Sarayının denize bakan
tarafında, Lenin Meydanında başladı ve burada, devasa binanın dibinde
Lenin’in bayağı büyük heykelinin çevresinde tribün şeklinde bir yerdir ve resmi
tören ve bayramlarda parti de devlet yöneticileri buradan halka seslenir ve
geçit resimlerini yönetirlerdi. Şimdi Lenin heykelinin altında gençler protesto
eylemleri yapıyorlardı ve Lenin Meydanı işte o günlerde Azatlık Meydanı adını
aldı fakat H.Halilova heykeli bu Meydan mitingler zamanı parçaladıkları
hakkında iddia ediyor oysa heykel iki yıl sonra yıkılmıştır. 94
Meydanda iyi kötü organizasyon sağlanmıştı, ambulans vardı, seyyar
mutfak, tuvaletler, su deposu, sıhhi kontrol ekip merkezi vardı. Meydan
çevresine kamyonlar dizilerek dışarıdan araç girmesi engellenmişti. Meydana
tehlikeli madde sokulmasını önlemek için girişler kontrol ediliyordu. Ortalama
gösterici sayısı gündüz 20 – 25, gece 10 – 15 bindi, birkaç defa Meydanda 120
bin civarında adam toplanmıştır.
Elçibey, mitinglerden altı ay sonra 04.06.1989’da Spartak Stadındaki
gösteride konuşurken, Meydan mitinglerini ‘halk hareketi’ ifadesiyle tarif
etmişti, “kimi korkak yazarlar, aydınlar bu mitinglere bir sürü, kalabalık, derinti
diye aşağıladılar”, dedi. …Bu Meydan’da olup bitenler halk hareketiydi, bütün
Azerbaycan ayaktaydı. Ben o yiğit gençler önünde saygıyla eğiliyorum” 95.
Mitinglerin genç lideri Nimet Panahov ile Elçibey arasındaki diyalog ve
işbirliği de önemli bir konudur, çünkü sonradan bu ilişkiler, Nimet’in Haydar
Aliyev
senaryolarına
müdahalesiyle
alet
bastırıldıktan
olması
sonra
sebebiyle
Nimet
bozuldu.
Panahov’un
Mitingler
ordu
yargılanmasını
engellemek için yetkili mercilerle devamlı temaslar sürdürülmüştü.
Son gece hakkında Elçibey şöyle diyordu: “Meydan’ın son gecesi Hudu
Memmedov askerlere, Afganistan’da Sovyet ordusu saflarında savaştığını,
orada devletin emrinde olduğunu, şimdi burada vatanın emrinde olduğunu,
94
95
Derleme, s. 16 – 17.
Derleme, s. 27.
40
Karabağ için direndiğini bildirdi. Askerler, Vurun Müslümanları, halk
düşmanlarını! diye saldırıyorlardı. Ne yazık ki o geceyi videoya kaydedemedik.
Faşist ordusu bile böyle yapmamıştı. Yaklaşık 1.700 kişiye karşı 15.000 asker
seferber edilmişti. Hepsi birer canavardı”.96
Meydan Destanı biterken 04.12.1988 gece saat 01.07-01.30 arasında
Elçibey meydandakilere, birkaç saat önce Nimet Panahov’la birlikte
Azerbaycan KGB yetkilileriyle buluştuklarını bildirmişti. Görüşmelerde Nimet
Panahov aynı şekilde sağduyudan uzak, hayalci ve maceracı talepler ileri
sürmüştü. Ancak doğru olarak, İçişleri Bakanlığı dahil, birçok kurumlarda
Ermeni görevliler bulunduğuna işaret edilmişti. Miting öncülerine, başlıca şu üç
yanlışla ilgili olarak uyarı yapılmıştı: Rusya’ya karşı açık protesto, Ermeniler
karşı tehdit, şiddete tahrik nitelikli tutum, Orduya ‘faşist’ tarifi ve ordu karşıtı
propaganda.
Elçibey aslında milli ayrım yapmadıklarını söylemiş ve “sadece
Azerbaycan yöneticilerinin halktan yana olmalarını, halkın Karabağ’daki
çıkarlarını savunmalarını, demokrasi ve refah sorunlarına eğilmelerini
istiyoruz” demişti.97 Yukarı Karabağ Özerk Bölgesinin özerkliğinin kaldırılması
ve bu teşekkülün başındaki Pogosyan’ın görevden alınması, başlıca talepler
olarak kalıyordu. Kimseyi Meydan’da kalmak için tahrik etmediklerini,
isteyenlerin kalabileceklerini belirtmişti.
Meydan’da ağlayan 7-8 yaşlarında bir çocuk, onunla ilgilenen Elçibey’ye
şöyle demişti: ”Ebülfez amca, öyle yapın ki kan dökülmesin. Diyorlar ki kan
dökülecekmiş”. Meydan’a girişler yasaklanmıştı ve olağanüstü durum ilan
edilmişti. Mitinglere son verildi, kalan son gruplar çevik güç tarafında zor
kullanılarak tutuklandı ve meydan boşaltıldı, kan dökülmedi. Elçibey toplumda
karizma ve popülerliğe sahip olan ve Meydandakiler sokak serserileriymiş gibi,
onlardan ilk başta uzak duran Bahtiyar Vahabzade, Halil Rıza, İsmayıl Şıhlı,
Yusuf Sametoğlu, Sirus, Ramiz Rövşen vb. aydınları halkın tarafına çekmişti
ve bu sayede sağduyu sağlanmıştı.
96
97
Derleme, s. 12-13.
Nerimanoğlu, a.g.a. , s. 72.
41
Bir yıl sonra Elçibey Meydan mitingleri hakkında şöyle diyordu. “Nimet,
Kasım 1988 harekatının kahramanıdır. Dünya böyle bir hareket görmemişti”.98
4 Aralığı 5 Aralığa bağlayan gece çevik kuvvet meydanı ‘temizledi’, birçok
gösterici tutuklandı, Elçibey 30 gün Bayıl Hapishanesinde kaldı ve bu ikinci
hapisti.99
Kaydedelim ki genelde mitingler, Karabağ sorunuyla ilişkilendirilir, oysa
Elçibey sıkça vurguladığı üzere, Karabağ sorunu, merkezin bilinçli oyunuydu,
oyalamaydı ve Kafkasya’da demokrasi ve özgürlüğün arka planda kalması
isteniyordu.
Bu gelişmeler ve Sovyet Ordusu'nun meydanlardaki halk gösterilerinin
dağıtılmasında kullanılması sonucu hareketlenen geniş halk kitlelerini durdurmak
için 24 Aralık 1988'de Bakü’de ve cumhuriyetin on yedi rayon'unda olağanüstü hal
ilan edildi. Bakü’deki Meydan Hareketi’nin bu şekilde güç kullanılarak bastırılması,
harekat liderlerinin gözaltına alınması ve cumhuriyetin çeşitli bölgelerindeki olağanüstü
hal uygulamalarını kısa bir donem için de olsa ulusal siyasi mücadelede bir düşüş
ve zayıflama dönemi başlattı.
3.3. EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN DEVLET YAPILANMASI VE HUKUK ALANINDAKİ
POLİTİKASI
Elçibey devlet başkanlığına seçildiğinde kendisini bekleyen sorunların
başında, ülkede merkezi otoritenin ve iç istikrarın sağlanması geliyordu. Bu yoldaki en
büyük engel de yasadışı silahlı güçlerdi. Bu nedenle Elçibey ilk olarak 1 Temmuz'da
"Yasadışı Silah ve Askeri Malzemenin Edinilmesi, Bulundurulması ve Taşınmasının
Önlenmesi ile Kamu Düzeninin Sağlanması için Ek Önlemler Alınması" başlıklı
kararnameyi yürürlüğe koydu.100 Ardından da dağılma arifesine gelmiş olan İçişleri
ve Milli Güvenlik Bakanlıklarında değişiklikler yapılarak iç istikrarın sağlanması için
yetkilerini artırıldı, belediye ve gümrük polisleri kuruldu. Alınan bu Önlemler
98
Derleme, s. 39.
Элм,(Bilim), a.g. ,30.09.1989; Tercüman, 23.12.1989.
100
Edalet Tahirzade, Elcibey, Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını, 1999, s. 93.
99
42
sayesinde Berde, Şeki, Agcabedi, Astara ve diğer kentlerdeki yasadışı silahlı
birlikler lağvedilerek ve buralarda merkezi otoritenin denetimi sağlandı.
Yeni iktidar ayrıca devletin çeşitli kurumlarının yeni hukuki ve iktisadi
sisteme göre yeniden kurmayı hedefliyordu.101 Bu çerçevede, Devlet
Başkanlığı kurumu ile Bakanlar Kurulu'nun görevleri arasında kesin ayırıma
gidilerek Bakanlar Kurulu'na ekonomi ve sosyal alanların yönetimi, Devlet
Başkanlığı’na ise bu alanların stratejisini belirleme görevi verildi. 102
22 Haziran'da AHC Yüksek Meclisi'nin seçimlerden sonraki ilk
toplantısında konuşma yapan Devlet Başkan, temel görevlerinin toprak
bütünlüğünün korunması, genç Azerbaycan devletinin güçlendirilmesi ve milli
bağımsızlığının
onarılması
olduğunu
ifade
etti.103
23
Haziran'da
gerçekleştirilecek reformların koordinasyonu için "Stratejik Programlardan
Sorumlu Devlet Başkanı Danışmanlığı “görevi oluşturularak Sabit Bagirov bu
göreve atandı. 25 Haziran'da Milli Meclis Siyasi Partiler Yasası’nda değişiklik
yaparak yasayı daha demokratik hale getirdi. Alınan diğer kararlar arasında
Devlet Başkanı’nın etnik azınlıkların kültürel gelişimine ilişkin kararnamesi, kitle
iletişim araçları kanunu, inanç özgürlüklerinin sağlanmasına ilişkin yasa,
sosyal güvenlik ve emekli maaşları hakkında kanun ve seçim yasası da
vardı.104
Devlet Başkanı 1993 yılını "devlet yapılanması yılı" ilan etmişti. Onun
öngörüşüne göre 1993 yılında etkin bir yürütme oluşturulacak, yeni parlamento
seçilecek, yeni anayasa kabul edilecek ve adli ve iktisadi alanlardaki
reformlarda önemli aşamalar kaydedilecekti.105 Bu çerçevede Anayasa
tasarısını hazırlayacak bir Anayasa Komisyonu ve adli ıslahatlar totaliter rejimin
baskı unsuru olan eski mahkeme sistemini ortadan kaldırarak, yerine
demokratik ilkelere dayanan, vatandaşların hak ve özgürlükleriyle devletin
yasal menfaatlerini savunacak yeni bir mahkeme-hukuk sistemi kurmaktı. Bu
"AHC İktidarının Devlet Yapılanması ve Hukuk Alanındaki Politikası", dizi yazısı I, Azadlık, 3
Kasım 1994.
102
Cafersoy, a.g.a. , s. 52.
103
Tahirzade, a.g.a. , s. 87.
104
Azerbaycan, 26 Ağustos 1992, Tahirzade, a.g.e., s. 131.
105
Nazım Cafersoy, a.g.a. , s. 53.
101
43
çerçevede, "Mahkeme Islahatları Programı" hazırlanmış, mahkemelerin
statüsüne ilişkin yeni yasal düzenlemeler yapılmış ve cezaevi rejimi
sivilleştirilerek, bu kurumlar İçişleri Bakanlığından alınıp Adalet Bakanlığına
bağlanmıştır. Böylece, genel olarak bir yıllık Elçibey iktidarı döneminde devletin
çeşitli alanlarına ilişkin yüz kırktan fazla yasa ve kararname kabul edilerek
yasama ve hukuk sisteminin yenilenmesi yönünde çaba gösterilmiştir.106
3.4. AHC İKTİDARININ İKTİSADİ VE SOSYAL POLİTİKASI
AHC'nin iktidara gelirken nasıl bir ekonomik miras devraldığını yukarıda
belirtmiştik. İktisadi alanda uygulanan programı anlatmaya geçmeden önce bir
noktaya değinmemiz gerekir. AHC iktidarı döneminde önemli politik görevlere,
AHC ve Musavat Partisi üyelerinin yanı sıra, diğer partilerden de kadrolara
atanarak yenilenme sağlanmışsa da, aynı uygulama ekonomi alanında
yapılmamış ve ekonominin yönetildiği Bakanlar Kurulunda önemli kadro
değişiklikleri yapılmayarak eski kadronun yüzde seksen-doksanı korunmuştur.107
Fakat bu politikanın pratikteki sonucu, siyasi açıdan iktidarı tamamen kontrölüne alan
AHC'nin ekonomik iktidarın eski rejim kadrolarının elinde kalmasına firsat vermesinin
iki amacı vardır; birincisi ekonomi yönetimi gibi teknik bir konuda uzun süre bu
alanda çalışmış, yönetim deneyimine sahip eski kadrolardan yararlanma; ikincisi ise
bu şekilde eski rejim temsilcilerine düşman muamelesinin yapılmadığını göstererek milli
uzlaşma beyanlarını uygulamada göstermekti.108
AHC iktidarının iktisadi programına göre, reformların 1992 yılının
ortalarından başlayarak 1994 ortalarına kadar sürecek ilk aşamasında gerekli yasal
koşulların oluşturulması, maliye, kredi ve banka sisteminde koklu değişikliklerin
yapılması, özelleştirme ve ziraat reformlarına başlanması, enflasyon oranının
"AHC İktidarının Devlet Yapılanması ve Hukuk Alanındaki Politikası", dizi yazısı, Azadlık, 5
Kasım 1994.
107
Cafersoy, a.g.a. , s. 54.
108
Cafersoy, a.g.a. , s. 54.
106
44
azami ölçüde düşürülmesi ve nüfusun refah düzeyinin kötüleşmesini önlemek
öncelikli amaçlar olarak ortaya konmuştu.109
4 Haziran 1993 darbesi bu programın ilk aşamasının tamamlanmasını
engellese de bir yıllık dönemde önemli işler yapıldı. İlk önce reformların yasal temelini
oluşturacak otuz beş yeni yasa çıkarıldı. Ayrıca, "Piyasa Ekonomisine Geçişin Temel
İlkeleri" ve "Krize Karşı Önlemler Paketi" isimli iki program hazırlandı. Yine bu
dönemde, Azerbaycan’ın uluslararası iktisadi ve mali kurumlarına üye kabul edilmesi
gerçekleşmiş ve ekonomik sorunların çözümü için Dünya Bankası’nın desteği
sağlanmıştır.110
Mali açıdan iflas durumunda olan ülkenin güçlendirilmesi için çeşitli önlemler
alınarak Haziran 1992'de Devlet Değerli Taşlar Fonu oluşturulmuş, bir yıllık
sürenin sonunda bu fonda 1,5 ton altın ve değerli taş toplanmıştır. İktidara gelirken
teslim alınan 1,5 milyon dolar döviz rezervi, 1 Haziran 1993 tarihi itibariyle 156 milyon
dolara çıkarılmıştır. Alınan önlemler sonucu yasadışı yollarla yurtdışına çıkarılan 70
milyon dolar değerindeki döviz tekrar ülkeye kazandırılmıştır. Rusya’nın ekonomik
bağımlılığından kurtulmak için 15 Ağustos 1992 tarihinde ulusal para birimi Manat
tedavüle çıkarılmış ve 1Manat = 10 Ruble paritesi uygulanmıştır.111 Bu değer eşitliği bir
yıllık süre içerisinde Manat = 9 Ruble oranına gerilemiştir.112
Banka sisteminde reformların yasal temellerini oluşturmak için Ağustos 1992'de
"Azerbaycan Milli Bankası", "Azerbaycan Cumhuriyetinde Bankalar ve Banka
Faaliyetleri", "Döviz Düzenlemeleri", "Ulusal Para", "İpotek Alınması" ve "İflas Yasası"
isimli yasalar kabul edilmiştir.113 Ocak 1993'den itibaren Ulusal (Merkez) Banka
yeniden yapılandırılmış, yeni bağımsız devletlerle mali işlemler yapmak için bankalar
arası anlaşmalar yapılmış ve IMF'nin finans desteği ile yaklaşık kırk banka uzmanı
eğitim programı çerçevesinde yurtdışına gönderilmiştir.
AHC iktidarının soysal politikası geçis döneminde yapılan reformların halkın
üzerindeki fakirleştirici etkilerini asgariye indirmek üzerine kurulmuştur. Sosyal
alana yönelik ekonomik önlemler bu temele dayandırılmıştır: Üretimdeki
İktisadi ve Sosyal Politika", dizi yazı I, Azadlıq, 18 Ekim 1994, s.4.
Cafersoy, a.g.a. , s. 54.
111
Tahirzade, a.g.e., s. 94.
112
Cafersoy, a.g.a. , s. 55.
113
"İktisadi ve Sosyal Politika", dizi yazısı I, Azadlık, 18 Ekim 1994.
109
110
45
düşüşü ve enflasyon artışını önleyerek toplumun refah düzeyinin kötüye gidişini
durdurmak; vatandaşın özgürce iş yaparak kendi refah düzeyini artırmaları için
gerekli ortamı oluşturmak ve gelirlerin yeniden dağıtımı aracılığı ile toplumun düşük
gelirli bölümünün geçiş döneminden zarar görmemesini sağlamak.114
Ebülfez Elçibey'in resmen göreve başlanmasının ardından imzaladığı 17
Haziran 1992 tarihli ilk kararnamenin "Azerbaycan Vatandaşlarının Parasal
Gelirlerinin ve Bankalardaki Hesaplarının Enflasyona Endekslenmesi" olması
devletin artan fiyatlar nedeniyle değerini kaybeden parasal kaynaklar nedeniyle zor
durumda kalan halka destek çabası olarak yorumlanabilir.115
AHC iktidarı arifesinde memur ve işçilerin önemli bir kesimi dört aydan beri maaş
alamamıştı. Bu sorunun esas nedeni Azerbaycan ekonomisinin Rusya Merkez
Bankasından gelen Ruble'ye bağımlı olması ve bu paranın da sık sık gecikmesiydi. 15
Ağustos 1992'de milli para birimi Manat'ı tedavüle çıkarılması ekonomiyi Ruble
bağımlılığından kurtarmış ve böylece maaşların zamanında ödenmesi sağlanmıştır.
Yapılan fiyat artışlarında toplumun düşük gelirli kesiminin durumu esas alınarak
artışın aşamalı olarak yapılmasına dikkat edilmiştir. Bu bağlamda Kasım 1992'de enerji
fiyatlarına %240, ekmek ürünlerine %180 oranında zam yapılırken, asgari ücret %360
oranında artırılmıştır. Bu dönemde ülkedeki asgari ücretin Rusya'dakine oranı 1,4 kez,
ortalama ücretin ise 1,6 kez düşük olmasına rağmen, temel tüketim mallarının fiyatı 2,5
kez daha düşük olmuştur.116
3.5. EBÜLFEZ ELÇİBEY İKTİDARININ KÜLTÜR VE EĞİTİM POLİTİKASI
AHC'nin bir yıllık iktidarı döneminde kültür ve eğitim politikası eski komünist
rejimin kültür ve eğitim alanındaki etkilerini ortadan kaldırarak yeni milli devlet için
gerekli olan kültürel temeli hazırlamak üzerine kurulmuştur. Bu bağlamda, bağımsızlığın
bir milletin temel başarısı olduğu konusu basın ve televizyona sıkça işlenmiş, ilk
bağımsız milli devlet olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti mirasını gün ışığına
114
Cafersoy, a.g.a. , s. 57.
Cafersoy, a.g.a. , s. 58.
116
Cafersoy, a.g.a. , s. 58.
115
46
çıkaracak çalışmalar yapılmış, Mehmet Emin Resulzade'nin ve dava arkadaşlarının
hayat ve faaliyetlerinin halka anlatılmasına büyük önem verilmiştir. Bu çerçevede, bir
yıllık iktidar döneminde kültür politikasının temel yönü milliyetçilik, vatanseverlik ve
demokratik ilkelerin yerleştirilmesine yönelik çalışmalar olmuştur.117
Öncelikle, Stalin'in 1937'de adını "Azerbaycan Dili" olarak değiştirdiği "Türk Dili",
22 Aralık 1992'de Milli Meclis'in kararıyla devletin resmi dili olarak kabul edilmiş, daha
sonra 25 Aralık'ta yine Stalin'in zorla kabul ettiği Kiril alfabesinin yerine Latin alfabesine
dönülmesi onaylanmıştır. AHC döneminde devlet yazışmalarının yalnızca bu dilde
yapılmasına önem verilmiş, devlet kurumlarında ve büyük şehirlerde sık sık kullanılan
Rusçanın bu niteliğini kaybetmesi için çaba gösterilmiş, medya aracılığıyla devlet dilinin
önemi ve egemen olması yönünde yayınlar yapılmıştır. Ardından komünist rejim
tarafından unutturulmaya çalışılan Türklük bilinç ve tarihinin tekrar kazanılması yönünde
çalışmalara devlet politikası olarak hız kazandırılmıştır. Bu çerçevede, Milli Meclis 2
Şubat 1993'de "Azerbaycan Cumhuriyeti Vatandaşlarının Soyadlarının Devlet Diline
Uygun Hale Getirilmesi" kararını kabul etmiştir.
Böylece, bir yandan kültürel alanda Türklük bilincinin güçlendirilmesi yönünde
politikalar uygulanırken, öte yandan da ülkedeki etnik azınlıkların kültürel varlığını
koruma ve geliştirmelerini öngören 16 Eylül 1992 tarihli Devlet Başkanı kararnamesi
imzalanmıştır. Eski SSCB coğrafyasında bunun tek örneği olan bu kararname
kapsamında ükede etnik azınlıkların kültürel varlıklarını koruma ve geliştirme
çabaları devlet tarafından desteklenmiş, AHC iktidarı döneminde Bakü'de otuz
kadar kültür merkezinin kurulmasına vardım edilmiş, etnik azınlıkların bir çok
gazetesine devlet tarafından mali yardım yapılmış, devlet televizyon ve radyosunu
kullanma olanakları sağlanmıştır.118
Ülkenin kültürel gelişmesinde önemli yere sahip basının faaliyetinin
düzenlenmesine ve devlet desteğinin sağlanmasına özel ilgi gösterildi. AHC
iktidarının daha ilk yüz gününde kitle iletişim araçları yasası çıkarılarak gazetelere yüz
milyon Ruble para yardımında bulunuldu.11912 Ağustos 1992'de Milli Meclis "Basın
117
Cafersoy, a.g.a. , s. 59.
Cafersoy, a.g.a. , s. 60.
119
Fazil Gazenferoğlu, Tarihten Geleceğe Ebülfez Elçibey, Bakü, Prestij, 1998, s.192.
118
47
Kurumları ve Personeline Yönelik Kolaylıklar" kararıyla basın sektörünün faaliyetini
daha da kolaylaştırdı.
Ülke savaş içinde olsa da devletin kültür faaliyetlerine verdiği destek
azaltılmamaya çalışıldı. Bu bağlamda kültürel faaliyetlere Devlet Başkanlığı fonundan
toplam 54.6 milyon Ruble yardım yapıldı. 25 Aralık 1992'de yayınlanan kararname
ve yurtdışındakı Azerbaycanlı soydaşlarla bağlantı kurulmasi ve "Dünya
Azerbaycanlılar Kurultayı" düzenlenmesi için organizasyon komitesi oluşturuldu.
Ardından 4 Şubat 1993'te Devlet Başkanı Kararnamesi ile bir grup sanatçı
"Azerbaycan Devlet Sanatcisı" ismiyle ödüllendirilmiştir. Ayrıca 16 Nisan 1993
tarihli "Ekonomik Reformlar Döneminde Kültür Adamlarına Devlet Desteğinin
Sağlanması" kararnamesi yürülüğe kondu.120
AHC iktidarının yeni toplum bilinci oluşturma çabaları içerisinde eğitim
politikasına özel yer ayırmamız gerekmektedir. Eğitim politikası eski komünist
rejimin korunmasına hizmet eden eğitim sisteminin değiştirilmesine yönelmiştir.
Bu çerçevede yapılan eğitim reformlarının başında rüşvet sisteminin egemen
olduğu (üniversite giriş sisteminin test sisteminin uygulaması ilk kez 19 Haziran
1992 tarihinde Turkiye'ye yüksek eğitim için gönderilen 1125 öğrencinin seçimi
sınavında yapıldı. Ardından 21 Haziran'da Öğrenci Girişi Devlet Komisyonu
oluşturuldu ve yerli üniversitelere giriş sınavlarının da test sistemi ile yapılması
için hazırlıklara başlandı.121Paralel bir gelişme, Azerbaycan Eğitim Uzmanları Heyeti'nin
on bir yıllık Öğretim kurumlarında (Mektep) verilecek yedi yeni sosyal dersin eğitim
programını belirlemeleri ve bu program esasında altmış kadar yeni okul kitabının
yazılmasıdır. Bu çerçevede, ilkokul öğrencilerine yeni Latin Alfabesi öğretilmeye
başlanmasının
yanısıra,
yeni
eğitim
programlarının
ve
okul
kitaplarının
hazırlanmasını stratejik öncelik olarak gören iktidar yüz on milyon Manat ödenek
ayırarak eğitim kitapları basacak "Öğretmen" basımevini hizmete açmıştır.122
120
Cafersoy, a.g.a. , s. 60.
Cafersoy, a.g.a. , s. 61.
122
Cafersoy, a.g.a. , s. 61.
121
48
3.6. AHC İKTİDARININ ASKERİ VE DIŞ POLİTİKASI
AHC iktidarının önündeki en önemli sorunlardan biri de milli ordu
kurulmasıydı. Ermenistan'ın ülkeye yönelik askeri saldırıları ve Karabağ'dakı
işgal, bu bağlamda ülkenin toprak bütünlüğünün tehlike altinda bulunması milli ordu
oluşturma konusunu özellikle hayati hale getirmekteydi. AHC iktidarı öncesi dönemde
yerel komünist yönetim milli ordu kurulması konusuna önem vermemişti. Mutellibov
yönetimi Eylul 1991'de bir Savunma Bakanlığı kurmuş ve AHC'nin baskısı ile 9
Ekim 1992'de Yüksek Sovyette Milli Ordu kurma kararı aldırmış Bu koşullarda
iktidara gelen AHC, milli ordu kurulması ve Karabağ savaşının yürütülmesinde
önemli adımlar attı. 31 Temmuz'da Devlet Başkanı ve Azerbaycan Cumhuriyeti
Silahlı Kuvvetleri Baş Komutanı'nın Emri yayınlanarak Milli Ordu kurulması
süreci hızlandırıldı.123 Askerlik çağına gelmiş gençlerin düzenli olarak orduya
alınması ve nizamlı ordu birliklerinin kurulmasına başlandı. Daha önce
gönülluü olarak savaşan birliklerin Savunma Bakanlığına bağlanarak Milli
Ordu'ya katılmaları sağlandı. Ordu kurulmasında uygulanan politika sonucu
1992 Ağustos ayı sonuna kadar Azerbaycan 15 bin asker ve bundan bir az
fazla sayıda gönüllülerden olusan bir askeri güce sahip oldu.124 Azerbaycanlı
subayların sayı ve nitelik bakımından yetersizliği nedeniyle Milli Orduda bir
yandan
eski Sovyet Ordusunun Rus ve Ukraynalı etnik kökenine sahip
subayları kullanırken, öte yandan da yeni subaylar yetiştirilmek üzere
Türkiye'nin askeri okullarına öğrenciler gönderildi.
26 Temmuz 1992'de SSCB Hazar Askeri Filosundaki beş geminin
Azerbaycan'a verilmesiyle Azerbaycan Askeri Deniz Filosunun kurulmasına
başlandı. Aynı tarihte başlayan ve 15 Kasıma kadar süren Azerbaycan-Rusya
görüşmeleri sonucu Hazar Askeri Deniz Filosunun gemileri ve emlakının %
25'inin Azerbaycan Savunma Bakanlığına verilmesi karara bağlandı.125 Rusya
ile yapılan bu anlaşma sonucu Azerbaycan'a on yedi Askeri gemi verildi.
123
Tahirzade, a.g.e. , s.102.
Halk Gezeti (Halk Gazetesi), 26 Agustos 1992.
125
Tahirzade, a.g.e., s. 100.
124
49
Ardından Azerbaycan, Rus askeri gemilerinin Bakü Boğazını terk etmelerini
istedi ve gemiler kırk üç gün sonra bölgeyi terk ederek Mahaçkale'ye
(Dağıstan) çekildiler.126
Karabağ savaşı alanında Elçibey iktidarının ilk dört ayında Azerbaycan
ordusu Ağdere, Goranboy, Gedebey rayonIarında büyük bir araziyi
düşmandan temizledi. Ayrıca on binden fazla Ermeni'nin yaşadığı Başkent
kasabası, Laçın bölgesinde otuz üç köy, Cebrayil'in ondan fazla köyü kurtarıldı.
Laçın koridoruna ve Hankendi'ye yönelik birkaç taarruz girişimi yapıldı.
Azerbaycan kendi sınırlarını kendisi koruma isteğini uygulamaya döken
ilk eski Sovyet cumhuriyeti oldu. Bu çerçevede 7 Ağustos 1992'de Moskova'da
iki ülke adına görüşmeler yapan Azerbaycan'in Rusya Büyükelçisi Hikmet
Hacızade ve Rusya'nın Azerbaycan Büyükelçisi Valter Şoniya arasında
"Azerbaycan Cumhuriyeti Topraklarında Bulunan Rusya Sınır Kuvvetlerinin
Geçici Statüsü ve Faaliyeti" isimli anlaşma imzalandı.127
Anlaşmaya göre, Rusya sınır kuvvetleri aşamalı olarak 1994 Ağustos'una kadar
Azerbaycan'dan çıkarılacak ve Azerbaycan milli sınırlarının korunması yetkisi
Azerbaycan'a devredilmiştir. Sınırların korunması için 27 Ağustos 1992'de Devlet
Başkanı
tarafından
"Azerbaycan
Devlet
Sınılarının
Korunmasını
Güçlendirilmesi için Alınacak Önlemler" hakkında karar imzalandı.
Ülke sınırlarının savunulmasını Azerbaycan'a devretmesi anlaşmada
belirlenmiş zamandan önce, 13 Mart 1993'de gerçekleşti. Seksen binlik Rus ordusunu
çıkarılması süreci Gence'de yerleşen son Rus askeri Birliginin 26 Mayıs 1993 yılında
ülkeyi terk etmesi ile sona erdi. Bununla Azerbaycan iki yüzyıldan beri ülkede
konuklandırılmış olan Rus Ordusundan kurtulmuş oldu.128
AHC iktidarının yürüttüğü dış politikayı değerlendirmek icin iktidara gelen
AHC'nin programındakı dış politika yaklaşımını, onun liderinin seçim öncesi
vaatlerini ve söylemlerinin, dönemin dış politikasının yürütülmesinden sorumlu
Edalet Tahirzade, 13 Saat Elcibey'le Yüzyüze, Bakü, 1999, s 43.
Edalet Tahirzade, Elcibey, Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını, 1999, s. 106.
128
Cafersoy, a.g.a. , s. 63.
126
127
50
kisilerin görüşlerinin açığa çıkartılması gerekir. Bu noktada ilk önce ortaya konulması
gereken unsur AHC teşkilatının dış politika anlayışıdır.
AHC'nin dış politikadaki genel yaklaşımı 25-27 Ocak 1992'de yapılan AHC
kurultayında kabul edilen programında belirtilmistir.
Programda AHC'nin dış politika anlayışı "Azerbaycan devletinin bütün ülkelerle
barış içinde yaşaması ve sorunlarını güç kullanmadan çözmesi, içişlerine
karışmaması, çok yönlü işbirliği ve karşılıklı yardım esasına dayanarak kendi dış
politikasını belirleyip gerçekleştirmesi, diğer devletlerle doğrudan diplomatik
ilişkiler kurması ve uluslararası kurumlarda temsil olunması" gerektiği biçiminde
ifade edilmekteydi.129 Ayrıca programda Azerbaycan devletinin mevcut coğrafi,
tarihi, geleneksel, milli - psikolojik, ekonomik ve diğer etkenleri dikkate almak suretiyle
dış politikasında özel olarak önem vermesi gereken noktalar şu sekilde
belirtilmekteydi:
1. Kafkaslardakı gerginlik kaynaklarını görüşmeler aracılığı ile çözmek;
demokrasi,
bağımsızlık
özgürlük
ve
mucadelesi
imparatorluğu
yapan
savunan
Kafkasya
güçlere
halkları
karşı
ile
milli
karşılıklı
dayanışmada bulunmak, ayrıca onlarla ekonomik, kültrel ve diğer yönlerde sıkı işbirliği
yapmak amacıyla "Kafkas Evi" kurmak;
2.
Bağımlı halkların ulusal özgürlük ve bağımsızlık için yaptıkları
mücadelede
dayanışmaya
gitmek
ve
onların
mücadelesini
savunmak;
3. Türk devletleri ile her yönlü sıkı işbirliği kurmak, milli ve manevi değerler
sistemini birbiri ile bağlantılı olarak araştırmak ve bu değerleri gelecek nesiller
için korumak genel Türk kültürel birliğinin kurulmasını sağlamak;
4. Dünyadaki İslam devletleri ile her alanda işbirliği yapmak;
5. Barış, güvenlik ve insanlığın gelişmesi için demokratik rejimli bütün dünya
devletleri ile her yönlü ilişkiler kurmak.130
AHC iktidarının dış politikalarının genel esaslarının belirlenmesinde ikinci
önemli kaynak Devlet Başkanı Elçibey'in seçim programıdır. Programın dış politika
129
130
Cafersoy, a.g.a. , s. 69.
Cafersoy, a.g.a. , s. 70.
51
bahsinde Azerbaycan'ın BM Nizamnamesi ve AGlK sonuç bildirgeleri esasında
eşit haklara ve karşılıklı yarara dayanan politika ile uluslararası arenada bağımsız
devletler sırasına girmesi gerektiği ifade ediliyordu.131 Seçim programında
Azerbaycan'ın AHC programında belirtilen uluslararası hukuk ilkelerine bağlılığı
tekrar dile getirilirken ülkenin Avrupa ve Asya kavşağında yerleşmesi nedeniyle barış,
içinde işbirliği ve uluslararası güvenliğin sağlanmaında Asya ve Avrupa'dakı
gelişmelerde yer alması gerektiği de belirtilmekteydi. Programda ayrıca ülke için en iyi
dış politikanın silahlı tarafsızlık ve nukleer, kimyasal ve biyolojik silahların üretimi,
yerlşstirilmesi ve kullanılmasından vazgeçilmesi olduğu savunulmaktaydı.
Programda yabancı askeri güçlerin ülkede yalnız Azerbaycan Cumhuriyeti
hükumeti ile imzalanmış özel devletlerarası anlaşmalarla yerlestirilebileceği ifade
edilmişti.132Eski SSCB'nin bağımsızlık kazanan devletler ile ilişkilerinde eşitlik ve
karşılıklı yarara, sınırların ihlal edilmezliği ve içişlerine karışmama ilkelerine
dayanarak
geleneksel
ekonomik ve
kültürel ilişkilerini korunması
ve
geliştirilmesinin gerekli olduğu ifade edilmekteydi. SSCB"nin eski borç ve mülkiyetine
varisliğin Azerbaycan'a da ait olduğu ve diğer varislerle bu konuların görüşülerek
belirlenmesine katılma isteği dile getirilmekteydi-Ayrıca Türk halkları ile etno-kültürel
birliğini sağlamak amacıyla Azerbaycan'ın komşu devletlerle iktisadi, politik ve kültürel
ilişkilerin gelişimine özel önem verilmesi gerektigi bildirilmektedir.
3.7. BAKÜ-TİFLİS-CEYHAN BORU HATTI
"Azerbaycan Devlet Başkanı Adayı Ebulfez Elçibey'in Seçim Programı", Azadlık, 3 Haziran
1992.
132
Cafersoy, a.g.a. s. 70.
131
52
1989'da "Ramco" şirketinin başkanı S.Rimp'in Azerbaycan'a gelmesiyle
Petrol şirketlerinin Azerbaycan'a ilgisi başlamış, Azerbaycan petrolü yeniden
Batı petrol şirketlerinin dikkat merkezinde yer almıştır.
"Ramco"'nun ardından "Pennzoil", ”BP/Statoil" ve "Amoco" temsilcileri
de Azerbaycan hükümeti ile görüşmelere başlamıştır.133 Sovyetler Birliği Petrol
ve Gaz Bakanlığı ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Bakanlar
Konseyi birlikte "Azeri", "Çırag" ve "Güneşli" petrol yataklarının ortak kullanımı
için Batı’nın büyük trans milli petrol şirketleri arasında ihale açmaya karar
verdi.
Haziran 1991'de ABD'nin "AMOCO", "UNOCAL" ve İngiltere'nin "British
Petroleum" şirketleri arasında özel komisyon tarafından yapılan ihale sonucu
AMOCO" ile ortak şirket kurulması kararlaştırıldı. Eylül 1991'de AMOCO"
"Azeri" yatağının ortak kullanımı hakkında "BP/Statoil", "RAMCO ENERGE",
"UNOCAL" ve "Me Dermott" şirketleri ile "karşılıklı ilgi bölgesi" (Area of Mutual
interests) anlaşması imzalandı.134 Ancak uluslararası petrol şirketlerinin
Azerbaycan ile görüşmeleri Muttalibov’un, muhalefet partileri ve
halkın baskıları sonucu istifa etmesiyle askıda kalmıştır.
Elçibey'in iktidara gelmesi enerji görüşmelerinin yeniden başlamasına
yol açtı. Eylül 1992'de İngiltere'nin "BP" ve Norveç'in "Statoil" petrol Şirketleri
ile "Çirag" ve "Şahdeniz" petrol yataklarının işletilmesi konusunda anlaşma
imzalandı. Bu anlaşma gereği, "BP/Statoil" alyansı "Çırag" ve "Şahdeniz"
yataklarında petrol üretimi ile ilgili teknik-ekonomik esasların hazırlanmasına
yetki alıyordu.135
7 Ekim 1992'de Cumhurbaşkanı Elçibey, "AMOCO" şirketinin ortakları
olan "Me Dermott", "Jpesko International", "Transley Trayding" şirketleri ile
görüşerek, yapılan anlaşmaların birinde Azerbaycan'ın Şelf Proje İnşaat Birliği
fabrikasına teknik yardım edilmesi yönünde karar aldırdı.136
Osman Nuri Aras, Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, İstanbul, DER Yayınevi, Eylül
2001, s.34.
134
M. Ahmedov, Azerbaycan: Yeni Neft Erasi Ve Beynelhalg Siyaset, Bakü, 1997, s. 14.
135
Ahmedov, a.g.a. , s. 15.
136
Azerbaycan, 8 Ekim 1992.
133
53
9 Kasım 1992'de "Çırag", "Güneşli", ve "Azeri" yatakları üzerine bir
şirketin kurulması hakkında ARDNŞ ve konsorsiyum üyeleri arasında 5.
memorandum imzalandı. Bu memorandumun en büyük özelliklerinden biri
diğer yabancı petrol şirketleri ile beraber Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı olan
Türkiye'nin "TPAO" şirketinin de konsorsiyum üyesi olarak Azerbaycan
petrolünden pay almak konusunda ARDNŞ ile resmi olarak anlaşma
imzalaması idi. "TPAO"nin teknik ve maddi gücünün olmamasına rağmen
Elçibey hükümetinin izlediği milliyetçi politika ve Türkiye’ye verdiği önem
çerçevesinde "TPAO"un % 1,7'lik payla konsorsiyuma katılması sağlandı.
Önceki bölümlerde anlatıldığı gibi Elçibey’in politikaları ve Türkiye’nin
Azerbaycan
petrolünden
pay
alması,
Rusya’nın
Azerbaycan'a
karşı
politikasında değişikliklere sebep olmuştur. Rusya hükümetini temsil eden
"Lukoil"
petrol
şirketinin
konsorsiyuma
katılma
isteğinin
Azerbaycan
hükümetince olumlu karşılanmaması, Rusya’nın Karabağ savaşını yeniden
alevlendirmesine neden oldu. Rusya ordusunun desteğiyle 2 Nisan 1993'te
Ermenistan silahlı kuvvetleri Kelbecer bölgesini işgal etti.137
Ebülfez Elçibey döneminde gündeme getirilen Bakü petrolünün Ceyhan
Limanı’ndan satılması ancak Haydar Aliyev döneminde uygulanmıştır.
Azerbaycan, BTC projesi konusunda ABD ve Türkiye tarafından destek
almıştır. Haydar Aliyev Türkiye’yi ve ABD'yi ziyareti sırasında Azerbaycan'ın
alternatif boru hattı olarak BTC'yi desteklediğini iletmiştir. Ancak AİOC'un
ortaklarının hepsi ana ihraç boru hattı konusunda aynı düşüncede değildi.
Ceyhan hattının maliyetinin yüksek olmasından dolayı uzmanlar ve iş adamları
hattın ekonomik bağlamda verimsiz olduğunu
ileri sürmüştür.
29 Ekim 1998'de ABD, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan'ın katılımı ile
Ankara'da BTC'yle ilgili Ankara Deklarasyonu imzalandı. Kasım 1999'da ise
İstanbul'da AGIT Toplantısı'nda Ana İhraç Boru Hattı ile ilgili anlaşma
imzalandı. Ortaklar ve Azerbaycan Hükümeti adına Milli Petrol Şirketi ARDNŞ
(SOCAR: State Oil Company of Azerbaijan Republic) arasındaki uzun
137
Halk gezeli (Halk Gazetesi), 5 Nisan 1993.
54
görüşmeler
sonucunda,
ana
ihraç
hattı
olarak
Bakü-Tiflis-Ceyhan
seçilmiştir.138
İlk başlarda hayal ürünü olarak nitelendirilen projeye daha sonra
Yüzyılın Anlaşması adı verilmişti. 25 Mayıs 2005’te Bakü yakınlarındaki
Sengeçal terminali ana pompa istasyonunda düzenlenen törenle, ilk petrolün
hatta pompalanmasına başlanmıştı. 12 Ekim 2005’te Gürcistan’ın Türkiye
sınırında açılışı gerçekleşen boru hattından Ceyhan’a ilk petrol 28 Mayıs’ta
ulaşmıştır. Ham Petrol Boru Hattı'nın son durağı olan Ceyhan'a petrolün
ulaşması nedeniyle 13 Temmuz 2006 tarihinde yapılan törene Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
yanı sıra, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikheil Saakashvili, Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, İngiltere
Başbakan Yardımcısı John Prescott ve Türkiye dahil 32 ülkeden bakan veya
bakan yardımcıları katıldı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer törende
yaptığı konuşmada; Ceyhan Terminali'nin gelecek yıllarda daha da önemli bir
rol oynayacağını, 28 yıldır Irak petrolünü dünya pazarlarıyla buluşturan
terminalin, BTC'nin bağlanmasıyla artık Hazar petrolünün de dünya
pazarlarına açıldığı bir kapı görevini yerine getireceğini söylemiştir.139
Sohbet Mammedov ve Anatoliy Gordienko, "Trubu Bakü-Novorosissk Vivodyat iz ign",
Nezovisimaya Gazeta, 15 Mart 2005.
139
http://www.bianet.org/2006/07/13/82189.htm, Bakü-Ceyhan Boru Hattı Açıldı
138
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
EBÜLFEZ ELÇİBEY İKTİDARININ KOMŞU ÜLKELERLE OLAN İLİŞKİLERİ
4.1. RUSYA’YLA OLAN İLİŞKİLER VE RUS ASKERLERİNİN
AZERBAYCAN’DAN ÇIKARILMASI
Sovetler Birliğinin dağıldığı dönemde iktidara gelen AHC, Rusya ile
ilişkilerde büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı. Öncelikle, AHC'nin liderliğini yaptığı
halk harekatı, temelinde Rus imparatorluğundan kurtulma mücadelesiydi.140
Dolayısıyla, AHC iktidarının bölgedeki Rus egemenlik arzularıyla çatışması
kaçırılmazdı. Fakat, sürekli tarn bağımsız devlet olma söylemini kullanan AHC,
tarihte Azerbaycan'in bağımsızlığına en büyük tehdit olarak beliren Rusya ile
ilişkilerini pratik gerçeklerden hareketle güvenli bir temele oturtma çabası içinde
olmuştur.
AHC iktidarının Rusya politikasının ilk unsurunu Elçibey'in seçim
programında görüyoruz. Programda eski SSCB'den bağımsızlık kazanan
devletlerle ilişkilerde eşitlik ve karşılıklı yarara, sınırların ihlal edilmezliği ve içişlerine
karışmama ilkelerine dayanan geleneksel ekonomik ve kültürel ilişkilerin korunması
ve geliştirilmesinin gerekli olduğu ifade edilmekteydi.141 SSCB'nin eski borç ve
mülkiyetine varisliğin Azerbaycan'a da ait olduğu ve diğer varislerle bu konuların
görüşülerek belirlenmesine katılma isteği dile getirilmekteydi. Programda ayrıca
yabancı askeri güçlerin ülkeye yalnız Azerbaycan Cumhuriyeti hükümeti ile
imzalanmış özel devletlerarası anlaşmalarla yerleştirilebileceği tespit edilmekteydi.142
Bu husus da Azerbaycan'daki Rus üslerinin durumuna ilişkindi.
Ebülfez Elçibey AHC iktidarının dış politika amaçlarına ilişkin görüşlerini
dile getirirken bunlar içerisinde esas amaç olarak Rusya'nın askeri ve siyasi etkinlik
Tahirzade, 13 Saat Elcibey'le Yüzyüze, Bakü, 1999, s.26.
Azadlık(Azatlık gazetesi), 3Haziran 1992.
142
Cafersoy, a.g.a. , s. 95.
140
141
56
alanından kurtulmayı ortaya koymuştu.143 Bu çerçevede, AHC iktidarı askeri ve
siyasi açıdan Rusya'dan kurtulma politikasını birkaç faktör aracılığı ile
gerçekleştirmeye
çalışmıştır.
Bunlar
Rus
askerlerinin
Azerbaycan'dan
çıkartılması, Rusya'nın sürekli Azerbaycan'a baskı aracı olarak kullandığı Karabağ
sorununu Rusya'nın siyasi etki alanı BDT'ye üyeliği ret etmek ve Rusya ile eşit haklara
sahip bağımsız devlet olarak ekonomik ve politik ilişkiler oluşturmaktı.
Azerbaycan'dan Rus askerinin çıkarılması AHC iktidar döneminde ülkenin
bağımsızlığı iiçn en temel güvenlik konusu olarak ele alınmış, devlet başkanı Elçibey
bu konuda özellikle ısrarcı olduğunu belirtmiştir.144 Bu nedenle Rus ordusunun
Azerbaycan'dan çıkarılması için ilk önce 7 Ağustos'ta Moskova'da Azerbaycan
Büyükelçisi Hikmet Hacızade ile Rusya'nın Azerbaycan Büyükelçisi Valter Şoniya
arasında parafe edilen anlaşma ile Rus sınır kuvvetlerinin geçici statüsü belirlenerek,
iki yıl içinde sınır kuvvetlerinin teçhizatının tamamen Azerbaycan'a devredilmesi ve bu
görevi yerine getiren Rus askerlerinin ülkeyi terk etmeleri öngörülmüştür.145 Bu anlaşma
ve sınır güçlerinin çıkarılmasına ilişkin ek protokol 6 Ekim 1992'de Moskova'da
Azerbaycan Devlet Sekreteri P. Hüseyinov ve Rusya Güvenlik Bakanı V.Barannikov
arasında Rus Sınır Kuvvetlerinin 1 Haziran 1993'de çıkarılmasını öngörecek biçimde
imzalandı.146 Sınır Kuvvetleri çıkarana kadar Azerbaycan devlet sınırları Rusya'nın
Güney Kafkasya Askeri Komutanlığı ve Azerbaycan Devlet Sınırları Muhafaza
Komitesi Kuvvetleri tarafından ortak korunacaktı.147
Rus IV. ordusunun bütünüyle ülkeden çıkarılması konusu 12-13 Ekim 1992'de
Moskova'da yapılan Yeftsin-Elçibey zirvesinde de gündeme gelmiştir. Zirvedeki
konuşmasını aktarırken Elçibey, Rus ordusunun bütünüyle Azerbaycan'dan
çıkarılmasını Yeltsin'den istediğini, fakat Yeltsin'in ilk 6 ay buna karsı çıktığını
belirtmiştir.148 Buna karşılık Rus ordusunun Azerbaycan'dan halk tarafından
mutlaka çıkarılacağını ifade eden Elçibey, kendisinin bu tutumunun Yeltsin'i
yumuşattığını, fakat, Yeltsin'in yine de bunun bir iki seneye yayarak
143
Cafersoy, a.g.a. , s. 97.
Tahirzade, a.g.a. , s. 39.
145
Azadlık (Azatlık gazetesi)13Ağustos1992.
146
Tahirzade, a.g.a. , s. 39.
147
Cafersoy, a.g.a. s. 97.
148
Ebulfez Elçibey’in 11 Nisan 2000’de Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde(Ankara)yaptığı
“Rusya’nın Kafkasya Politikası” konulu konuşması.
144
57
gerçekleştirilmesini istediğini ifade etmiştir.149 Elçibey ayrıca kendi iktidarları
döneminde Rus ordusunun içten aşındırılarak Azerbaycan'dan gitmesinin üç-dört
ayda sağlandığını belirtmiştir.
1994 yıl ortalarında çıkarılması öngörülen Rus ordusunun zamanından önce
çıkarılmasında birkaç etkenin rol oynadığını belirtmek mümkündür. Bunlardan birincisi
Elçibey'in ifade ettiği gibi, "Azerbaycan'da bulunan Rus ordusu subaylarının ülkeden
ayrılması için çeşitli hizmet tazminatı, hayat boyu emeklilik hakları verilerek ülkeyi terk
etmeleri başarmış, komutansız kalan Ukraynalı, Özbek, Kazak ve benzeri etnik kökene
sahip erlerin ülkeyi terk etmesi içinse o cumhuriyetlerin muhalefet örgütlerinden
yardım istenmiştir.150 İkinci bir neden olarak Rusya'nın Rus ordusunu daha iyi
koşullarda
Azerbaycan'a
geri
getirebileceği
hesapların
ifade
etmek
mümkündür. Bu açıdan General Şerbak'in komutan ettiği Rusya Ordusunun on
bin kisilik 104. Tümeni 28 Mayıs 1993'de Gence'den ayrılırken Azerbaycan
Ordusuna bırakması gereken silahları, daha sonra darbeyi başlatan ve Azerbaycan
ordusuyla hiçbir resmi ilişkisi kalmayan ve Rus yanlışı olduğunu saklamayan Suret
Huseyinov'a bırakmasını olağan karşılamak gerekir.151 Böylece Rus ordusunun
darbenin ardından tekrar ülkeye gelmesi mümkündü.
4.2. SURET HÜSEYNOV DARBESİ (4-17 HAZİRAN 1993)
Yeni kurulmakta olan orduda emir komuta zinciri hala yoktu, düzenli
ordudan çok vatanı savunmak için gönüllü olarak orduya yazılmış gençler,
eskiden Sovyet Ordusunda hizmet etmiş ve belirli deneyimi olanlardan ibaret
silahlı yığınlar söz konusuydu.
Özellikle küçük ve orta rütbeli subay
(teğmenler, yüzbaşılar ve binbaşılar) kıtlığı söz konusuydu, yedek subaylara
muharip birlikte görev, çavuşlara teğmen rütbesi verilmekteydi.152 Bu ortamda
ordu komutanları kısa sürede toplumdan koptular, üstelik Elçibey’in
149
Cafersoy, a.g.a. , s. 98.
Ebulfez Elçibey’in 11 Nisan 2000’de Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde(Ankara)yaptığı
“Rusya’nın Kafkasya Politikası” konulu konuşması.
151
Tahirzade, a.g.a. , s. 221.
152
Halilova, a.g.a. , s. 97.
150
58
beklentilerinin aksine ordudaki rüşvet, kaos, keyfi komuta sistemi, hırsızlık,
çıkarcılık ve ihanetler halkı kısa sürede ordudan soğuttu ve yurtseverlik
beklentileri boşa çıktı.
Suret’in komutasındaki Gence’deki 709. Kıtanın Savunma Bakanlığının
emrinde olmadığı daha 1993 başında kesinleşti. Sovyet mafyasının klasik
temsilcisi Suret Hüseynov uyuşturucu bağımlısı, silah kaçakçısı, hem de
fabrika müdürü kara para zenginiydi. Para verdi, silahlı birlik kurdu, hatta
Ermenilere karşı başarıyla savaştı”.153
İlginçtir ki antlaşma uyarınca Rus ordu birliklerinin yaklaşık 200 yıl sonra
Azerbaycan arazisinden tahliyesi 26.05.1993’te resmen sonra ermiş, ardından
darbe başlatılmıştı. 31 Mayıs’ta Gence yakınındaki Yevlah’ta Etibar
Memmedov Suret Hüseynov ile görüştü ve darbeye siyasi destek de
sağlanmış oldu.154 Ülke genelinde sıkıyönetim uygulanmadığı için muhalefet,
medyayı serbestçe kullandığı gibi, bu tür buluşmalar da yapabiliyordu savaş
sürerken miting yapmak bile serbestti.
Elçibey daha o sırada, kan dökmeden uzlaşma istemişti ve Savunma
Bakanlığı ve Aliyev ile görüşmeler önermişti, Gürcistan ve Gamsahurdiya
faciasının Azerbaycan’da tekrarlanmasını istemiyordu.155 Amaç bir süre
darbeyi Gence kenti içinde lokal çerçevede tutmak, darbecilerle siyasi
muhalefetin ilişkisini kesmekti ve bu hata uzun süre devam etti. Başbakan
Penah Hüseynov, 5 Haziranda iktidarın diyalogdan yana olduğunu belirterek
Elçibey’in emriyle Haydar Aliyev’le temasa geçilmesi için talimat vermişti, fakat
Haydar Aliyev düzeni ve Devlet Başkanını desteklediğine dair beyanat
vermeye yanaşmadı. Bunun üzerine Başbakan, şimdi artık bildiğimiz üzere
Elçibey’le mutabakata varmadan 7 Haziranda istifa etti ki böylece asi Suret
Hüseynov’un ultimatomlarından biri yerine getirilmişti. Penah Hüseynov beş yıl
sonra şunu bildirmişti: ‘Haydar Aliyev ile Başbakanlık görevi için uzlaşma
sağlanmamıştı, ancak Etibar Memmedov, Arif Rahimzade, Şadman Hüseynov
vb. muhaliflere iktidarı paylaşmaya hazır olduğumuzu göstermeliydik. Ben 4
153
Halilova, a.g.a. , s. 97.
Azadlık, 06.06.1998.
155
Halilova, a.g.a. i-, s.248-249, 252.
154
59
Haziranda,
en
kritik
günde
Moskova’dan
dönen
Rahim
Gaziyev’in
havaalanında hapsedilmesini emrettim, ancak emrimi uygulamadılar. Bahane
de şuydu ki kan dökülmesini istemiyoruz. Meclis heyeti Gence’ye darbecilerle
görüşmeler için gönderildi, ancak milletvekilleri gardayken engellendiler. 6
Haziranda artık Haydar Aliyev’in davet edilmesini önerdim ve bunu panik
sonucu yapmamıştım, Başbakan olsam da yenildiğimizi anlıyordum. Öte
yandan bizim strateji, devletin bölünmesi tehlikesini ortadan kaldırdı, biz ise
siyasi kariyerimizi kurban ettik.156
İsa Kambarov ise Milli Meclis Başkanı olarak kararlı şekilde ordunun
darbeyi bastırmasını ve Savunma Bakanı Rahim Gaziyev’in tutuklanmasını
teklif etmekteydi. 8-9 Haziran 1993’te Milli Mecliste iktidar parlamenterleri
siyasi muhalefeti alt etseler de, darbeciler 11 Haziranda Gence’den başkent
yönünde harekete geçtiler. Elçibey iktidarı değil, Azerbaycan’ı düşünüyordu ve
İsa Kambarov’un itirafına göre, Haydar Aliyev’e Başbakan görevini bile teklif
etmişti157 ancak şu var ki o bunu artık darbe başladıktan sonra mecburen
yapmıştı. Haydar Aliyev ise iktidarın tamamını istediğinden, Başbakan görevini
kabul etmemişti. Anlaşıldığı üzere Başbakan görevi Suret Hüseynov için
öngörülmüştü ve Haydar Aliyev ise şimdilik İsa Kambarov’un yerine Meclis
Başkanı olmak istiyordu. 13 Haziranda İsa Kambarov’un istifasıyla Elçibey
yalnız kaldı ve direnmeyi bıraktı, çünkü Haydar Aliyev’in adından aynı gün
Resul Guliyev, Rahim Gaziyev ve Etibar Memmedov Savunma Bakanlığında
yeni Savunma Bakanı Dadaş Rızayev ile buluştular. Rızayev, görevine ve
yeminine ihanet etti ve tarafsız kalacağına söz verdi. Elçibey’in anlattığına
göre, Ordu kumandanlığı ona gönderdiği yazılı pusulada, “siyasi ihtilaf olduğu
için ordu olaylara karışmayacaktır’ deniyordu: ‘Ben telefon ederek bunun açık
askeri darbe olduğunu ve Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanının
darbeyi bastırmaktan sorumlu olduklarını söyledim. Ancak Savunma Bakanlığı
darbecilerin kente girmelerine seyirci kaldı. Moskova’da Ayaz Mütellibov,
Rahim Gaziyev ve Natik Aliyev RF Devlet Güvenlik Bakanı Barannikov bir
156
157
Azadlık gazetesi, 06.06.1998.
Yeni Müsavat gazetesi 6-8.06.1998.
60
araya gelip benim yerime Mütellibov’u yeniden iktidara getirme planı
kurmuştular. Barannikov, 20 Ocak 1990 faciasının sorumlularından olup o
sırada Azerbaycan İçişleri Bakan Yardımcısıydı. …Ben daha Şubat 1993’te
Aliyev’le görüştüm ve Vezirov ile Mütellibov’un ve kendisini, yani üçünün de
Bakü’ye gelip siyasi görev almalarını, ülkeye hizmet etmelerimi önerdim, fakat
Aliyev kabul etmedi… Etibar kurnazlığını sürdürüyordu, sonunda Haydar
Aliyev’in yalakası oldu”.158
17 Haziranda Etibar Memmedov ve Haydar Aliyev, Başbakan Vekili
Resul Guliyev ve Elçibey’le bir araya geldiler. Onlar, darbecilerin ortağı Rövşen
Cavadov’u İçişleri Bakanı görevine önerdiler ve bunu kabul etmeyen Elçibey,
Etibar Memmedov’a Başbakan görevini teklif etse de ‘Üç günlük Başbakan
olmak istemem’ diye o, itiraz etti. Bu görüşmelerden sonra, Elçibey’ makam ve
başkenti terk ederek Nahcivan’a gitti. 24 Haziran 1993’te Milli Mecliste
Elçibey’in muhalifleri ve darbecilerin yardımıyla Haydar Aliyev Başkan seçildi
ve iktidarı ele geçirme operasyonu başladı.159
Bazı uzmanlar darbeyi halkın sıkıntıları ve iktidara tepkileriyle
ilişkilendirenleri açık kanıtlarla eleştiriyorlar, çünkü darbe, rövanş çetesinin
zaferiydi. Daha bir yıl önce kaybedenler, yani Mütellibov yanlıları, eski parti
bürokrasisi, Nahcivan’da fırsat bekleyen Haydar Aliyev, Elçibey’in dava
arkadaşları ve daha fazla yetki isteyen Etibar Memmedov, Nimet Panahov vb
‘küskünler’ Suret Hüseynov’u pohpohlayarak maceraya, açıkça darbeye teşvik
ediyorlardı. Savunma Bakanı Rahim Gaziyev ve yönetime karşı kışkırtılan
Suret Hüseynov, emrindeki birlikleri cepheden çekerek 23 Aralık 1992
Hankendi operasyonunu bozmuştu.160
Kısacası ‘ihanet üçgeni’ vardı: Elçibey’e ihanet etmiş eski dava
arkadaşları, Rusya ile ilişkileri bulunan Suret Hüseynov’un Sovyet mafya
grubu, Haydar Aliyev grubu. Darbe uzun vadede sadece Haydar Aliyev klanına
yaradı, Suret ve diğerleri hapislerde yattı, Elçibey’i satanlar hala da siyasi
Yeni Müsavat gazetesi 6-8.06.1998.
Azadlık gazetesi, 06.06.1998.
160
Halit Kazımlı Rövanş Birliğinin 5 Yıl Önceki Zaferi. Yeni Müsavat, Bakı, 06-08.06.1998; Siyasi
Rövanş: Hamle Sırası Kızıllardadır. Yeni Müsavat, Bakı, 04.06.1993.
158
159
61
dalkavukluk ve yalakalık liginde kalmışlardır. Darbeden sonraki 5-6 yılda Aliyev
iktidarı, eski Elçibey iktidarından geriye kalan zayıf muhalefeti halkın gözünden
düşürmek için bütün medyayı seferber etmişti ve demek ki halkın Elçibey
iktidarına karşı aşırı bir düşmanlığı yoktu. Tam tersine darbe sırasında halk
seyirci kalmıştı, bu ise halkın darbeyi desteklediği anlamına gelmez. Elçibey’in
Aliyev’e karşı muhalefete geçen arkadaşları ise (İsa Kamberov, Panah
Hüseynov, Nesip Nesipzade vb. kendi iktidarlarını savunmak için kararlılık
gösteremediklerini defalarca kaydetmişlerdir. Elçibey’in şu sözleri dikkat
çekmektedir: “İktidarınız zayıftı, diyorlar, fakat zayıf iktidarı devirmek mi
gerekir, devirmek şart mı? Yasal, seçilmiş iktidarı devirmek suçtur”.161
Elçibey’e göre, Nimet Penahov darbenin öncülerinden olup Gence’de
Bakü ile darbe köprüsü kuruyordu fakat o, 5 yıl sonra bile kendine heykel
dikilmesini istiyordu: “Ben Haziran 1993’te Gence’ye gitmeseydim, bugün
Azerbaycan devleti olmayacaktı. Benim sayemde Haydar Bey iktidara
geldi.”162
Elçibey Haydar Aliyev’in samimiyetine inanarak Meclis Başkanı
olmasını kabul etmiş, yakın çevresini de ikna etmeye çalışmıştı, çünkü Haydar
Aliyev’in
engin
deneyim
ve
karizmasıyla
birçok
sorunu
çözeceğini
düşünüyordu. Fakat Aliyev Meclis Başkanı olduktan sonra sadece Suret’in
Bakü’ye girmesini bekledi ve önlem almadı. Elikram Humbetov, Rahim
Gaziyev, Etibar Memmedov, İskender Hamidov, Resul Guliyev ve Rövşen
Cavadov darbecilerin kente girmelerine yardımcı oldular.163
Rusya’nın darbedeki rolüne gelince, gelişmeler Yeltsin’in bu işe pek
karışmadığı, esasında onun karşısında duran ve onun da başına bela olan,
eski Sovyet ordusu şahinlerinin etkili olduğu parlamentonun (Dumanın)
müdahale ettiği söyleniyor. Çünkü Ekim 1993’te Yeltsin’e sadık ordu
birliklerince bombalanıp işgal edilene kadar Duma, açıkça SSCB’yi yeniden
kurmak nostaljisiyle hareket ediyordu.164
Azadlık gazetesi, 06.06.1998.
Müxalifәt gazetesi 01.10.1998.
163
Halilova, a.g.a. , s. 252-258.
164
Halilova, a.g.a. , s. 248.
161
162
62
4.3. BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU(BDT) ÜYELİĞİ SORUNU
Azerbaycan-Rusya ilişkilerini etkileyen unsurlardan biri de BDT üyeliği
konusudur Bağımsız Devletler Topluluğu, 8 Aralık 1991'de Beyaz Rusya'daki
Belovejskaya Puska'da bir araya gelen Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna tarafından
imzalanan anlaşma ile kurulmuştur.165.Anlaşma ile SSCB'nin uluslararası bir hukuki
kurum olarak mevcudiyetinin sona erdiğini ilan eden 3 ülke eski SSCB'yi oluşturan
diğer cumhuriyetleri de bu yeni oluşuma üye olmaya çağırdılar. 21 Aralık 1991'de
Almatı’da bir araya gelen Baltik cumhuriyetleri dışındaki eski SSCB üyeleri BDT'ye
katıldıklarını ilan ettiler.166 Görüşmeye katılan Mutellibov da muhalefetin itirazına
rağmen, Azerbaycan'ı BDT üyesi yapan anlaşmayı imzaladı. Fakat bu anlaşma daha
sonra muhalefetin etkin olduğu parlamento tarafından oyanlanmadı. Üyeliğe karsı çıkan
AHC yönetimi BDT'yi Rusya'nin etkinliğini sürdürmek için oluşturduğu bir kurum
olarak değerlendirdi.167
AHC kendi iktidar döneminde muhalefetteyken karşı çıktığı BDT'den
uzaklaşmak ve bunu yaparken de Rusya’nın tepkisini azaltmak için ihtiyatlı bir politika
uygulamıştır. Bu bağlamda Azerbaycan parlamentosu 7 Ekim 1992'de Mutellibov'un
21 Aralık 1991'de imzaladığı BDT anlaşmasını onaylamayı reddetti.168 Fakat BDT
ile ilişkiler tamamen kesilmedi ve Başbakan Birinci Yardımcısı Abbas Abbasov
başkanlığındaki Azerbaycan heyeti 8 Ekim'de Bişkek'te yapılan BDT toplantısına
gözlemci statüsü ile katıldı.169 Ayrıca ret kararının 12 Ekim'de Moskova'da
imzalanacak Azerbaycan-Rusya Güvenlik ve işbirliği Anlaşması'nın hemen
öncesinde alınmasının da, Rusya'nın karara olası tepkilerini azaltmak amacıyla
yapıldığını belirtmek mümkündür. Moskova'da Yeltsin'le yapılan görüşme sırasında
165
http:/www.cis.minsk.by/russran/cis_prof.htm
Cafersoy, a.g.a. , s. 101.
167
"BDT: Evet mi, Hayir mi?", Azadlık (Azatlık gazetesi), 29 Eylül 1992.
168
Azerbaycan, 9 Ekim 1992.
169
Azerbaycan, 17 Ekim 1992.
166
63
da BDT konusuna değinen Elçibey bu kurumun geleceğinden umutlu olmadığını,
ülkesinin Bati ve Doğu ülkeleri ile karşılıklı yarar ve güvenliğe dayanan ilişki kurmak
düşüncesinde olduğunu ifade etmiştir.170
Üyelik ret kararının ardından BDT toplantılarına gözlemci olarak katılan
Azerbaycan, bu konudaki ihtiyatlı tavrını Başbakan Penah Huseyinov
başkanlığındaki heyetin yine gözlemci statüsü ile katıldığı 14 Mayıs 1993'de
Moskova'daki BDT toplantısında da sürdürmüştür. Moskova'daki toplantının
ardından açıklama yapan heyet üyesi Abbas Abbasov, "Azerbaycan’ın eski
SSCB topraklarında ortak iktisadi mekan oluşturulmasına siyasi çıkarlarına zarar
vermeyeceği ölçüde razı olacağını “ ifade etmiştir.171
Azerbaycan'ın gözlemci statüsü ile BDT toplantılarına katılması AHC'nin
iktidardan düşmesine kadar sürmüştür.
4.4. RUSYA İLE EŞİT SİYASİ VE EKONOMİK İLİŞKİLER KURMA GİRİŞİMLERİ
AHC iktidarı için Rusya ile ilişkilerde en önemli zorluk, Rusya'nin
Azerbaycan'i eşit haklara sahip bir ülke olarak görmesini sağlamak ve onunla iki
bağımsız ülke arasında imzalanan türden anlaşmalar imzalamaktı. Rusya 19.
yüzyılın başlarından beri kendi yönetimi altında bulundurduğu Azerbaycan'ı bağımsız
ülke olarak görmekte zorluk çekmiş, iktidarda Rusya'ya demokrasi sağlama
iddiasında olan Yeltsin'nin bulunmasına rağmen, Azerbaycan'ı bağımsızlığını ilan
ettikten yaklaşık beş buçuk ay sonra Nisan 1992'de tanımıştır. Azerbaycan Devlet
Başkanı Dış Politika Danışmanı Vefa Guluzade Şubat 1992'de yaptığı açıklamada,
Rusya'ya defalarca devletlerarası işbirliği ve güvenlik anlaşması imzalama önerisinde
bulunduklarını, fakat Rusya'nın buna yanaşmadığını belirtmistir.172 Rusya Nisan
1992'de Azerbaycan'ı tanıyarak diplomatik ilişkiler kursa da Azerbaycan'la diğer eski
170
Cafersoy, a.g.a. , s. 101.
Azerbaycan, 18 Mayıs 1993.
172
Cafersoy, a.g.a. s. 102.
171
64
SSCB ülkeleriyle imzaladığı gibi bir Güvenlik ve işbirliği Anlaşması imzalaması Ekim
ayına kadar uzamıştır. Azerbaycan'in Rusya Büyükelçisi Hikmet Hacizade daha
Ağustos ayında anlaşmasının hazır olduğunu belitmiş, anlaşmanın hazırlanmış
sürecinde Rusya'nın anlaşmayla ortak bir ekonomik mekan olusturma ve tarafların
topraklarındakı etnik azınlıklara özerklik verme hususundakı önerilerinin Azerbaycan
tarafından kabul edilmediğini belirtmiştir.173
Azerbaycan ve Rusya arasında ikili ekonomik ve siyasi ilişkileri eşit koşullarda
geliştirme yolunda en önemli adımlar Eylül sonu ve Ekim ayı içerisinde atılmıştır. Bu
süreç 30 Eylül 1992'de Rusya Başbakanı Yegor Gaydar'ın Azerbaycan hükümetinin
daveti ile Bakü'ye gelmesiyle başlamış, Gaydar bir günlük ziyareti sırasında Devlet
Başkan Elçibey tarafından kabul edilmiş ve Başbakan Rehim Huseyinov'la
görüşmüştür.174 Göruşmeler sonunda iki ülke arasında serbest ticaret, 1993 yılında
ticari ve iktisadi işbirliği, karşılıklı ticari temsilcilikierin açılması, uzlaştırlmış para kredi
ve doviz politikalarının uygulanmasına ilişkin anlaşmalar imzalamıştır.175
12 Ekim 1992'de Eiçibey'in Moskova ziyareti Azerbaycan ve Rusya
arasındakı ilişkilerde önemli bir dönüm noktas olmuş, yapılan görüşmenin ardından
Azerbaycan ile Rusya arasında Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Güvenlik anlaşması
imzalanmıştır.176 Anlaşmaya göre, her iki ülke birbirlerinin bağımsızlığına sayg
göstererek,
içişlerine
müdahale
etmeden,
toprak
bütünlüğünü,
sınırların
değiştirilemezliği, güç kullanmama ve güç kullanma tehdidinde bulunmama, insan
hakları ve temel özgurluklere ilişkin sorumluluklara uyma ve uluslararası normlar
çerçevesinde ilişkilerini geliştirme taahhüdünde bulunuyorlardı.177 Anlaşma beş
yıllığına imzalanmıştı ve önceden yazılı bildirim ile beş sene daha uzatılabilecekti.
Anlaşmanın imzalanmasının ardından yapılan basın toplantısında Yeltsin artık
"ağabey-kardeş" ilişkilerinin geçmişte kaldığını ifade ederken, Elçibey anlaşmayı
demokratik Rusya ve demokratik Azerbaycan arasında ilişkiler kurma bakımından ilk
adım olarak nitelendirmişti.178 15 Ekim'de Bakü'de basın toplantısı yapan Devlet
Azadlık,13 Ağustos 1992
Azerbaycan, 2 Ekim 1992.
175
Cafersoy, a.g.a. , s. 103.
176
Azerbaycan, 14 Ekim 1992.
177
Azerbaycan Diplomasisi Dergisi, 1993, No 1. s. 27.
178
Cafersoy, a.g.a. , s. 104.
173
174
65
Başkanı Elçibey Rusya ile ilişkilerin iki taraflı anlaşmalar çerçevesinde ve
Azerbaycan'ın bağımsız olduğunu kabul etme ilkesine dayandırılarak geliştirildiğini
belirtiyor. Anlaşmanın imzalanmasının ardından Azerbaycan-Rusya ilişkilerindeki
iyilesme, iki ülke parlamentoları arasındakı gelişmenin sağlanması 14 Kasım 1992'de
Rusya Federasyonu Yüksek Milletler Sovyeti Başkan Yardımcısı Ramazan
Abdullatipov'un
Bakü'ye
gelişi
ve
iki
parlamento
arasında
ilişkilerin
geliştirilmesine ilişkin protokolün imzalanması ile sürdü.179
Rusya ile ilişkilerin kötüleşmesi ve belirsizlik süreci Azerbaycan
yetkililerinin söylemlerinde de ihtiyatla dile getirilmeğe başlandı. Bu bağlamda
Meclis Başkan İsa Gember Mayıs 1993'de bir gazeteye verdiği demeçte, "Rusya'nın
Azerbaycan politikasında belirsizliğin egemen olduğunu ve bunun da Rusya'nın
kendi içindeki iç belirsizlikten kaynaklandığını" ifade etti.180
Rusya, Karabağ sorununun çözümünde bir yandan ABD ve Türkiye ile birlikte
barış planı önerirken, öte yandan 4 Haziran'da Gence'de başlayan darbeden önce
son Rus askeri tümenini Azerbaycan'la Rusya arasında imzalanan anlaşmalar gereği
Azerbaycan Savunma Bakanlığına bırakması gereken silahları darbecilere
bırakarak ülkeden ayrıldı. Bu durum, Rusya'nın 4 Haziran darbesine iştiraki
konusunu gündeme getirmektedir. Bu darbenin başlatıldığı sırada Azerbaycan'in
Rusya Büyükelçisi tarafindan Azerbaycan yönetimine gönderilen bir gizli toplantı
tutanağında 1- 4 Haziran tarihlerinde Moskova'da Rusya Savunma Bakanı
Graçov'in, Güvenlik Bakanı Barannikov'un, ismi açıklanmayan bir karşı istihbaratın,
darbenin aktif teşkilatçisi Rehim Gaziyev'in, Ayaz Mütellibov'un, Haydar Aliyev'in
Temsilcisi Natik Aliyev'in ve Kurban Abilov isimli kişilerin biraraya gelerek
Azerbaycan'dakı durumu görüştükleri belirtiliyordu.181 Daha sonraları, Rehim
Gaziyev 7 Eylül 1994 tarihinde mahkemeye çıkarılınca yaptığı açıklamada KGB
mensupları ile Moskova'da Elçibeyi düşürmek için toplantılar yaptıklarını, bu
toplantıların en sonuncusuna da Aliyev'in bizzat katıldığını iddia ederek Elçibey'in
Halk Gezeti (Halk gazetesi), 19 Kasım 1992.
Azerbaycan, 6 Nisan 1993.
181
Gezenferoglu, a.g.a. , s. 218.
179
180
66
yerine Mütellibov'u getirmeyi kararlaştırdıklarını ifade etmiş ve duruşmaların halka
açık yapılması durumunda ilgili resim ve bantlaın sunacağını belirtmiştir.182
İlginç
olan baska
bir
nokta, darbenin Elçibey'in Haziran ortalarında
İngiltere'ye ziyarette bulunarak Batılı şirketlerle petrol anlaşması imzalamak yolunda
önemli görüşmeler yapacağı zamana denk gelmesidir. Darbenin hemen ardından
darbeci Suret Huseyinov'un Nezavisimaya Gazeta'ya verdigi bir demeçte petrol
anlaşmasını önce Rusya ile yapılması gerektiğini söylemesi de bu bağlamda
anlamlıdır.183
Bütün bu anlatılanlar çerçevesinde sonuç itibariyle, AHC'nin Rusya ile eşit
statüye ve karşılıklı yarara dayanan ilişkiler kurma politikasının Rusya tarafından
kabul edilmediğini söyleyebiliriz.
4.5. DİĞER ESKİ SSCB DEVLETLERİYLE İLİŞKİLER
Genel olarak Türkçü bir anlayışa sahip olan AHC iktidarı ortak kurumlar
oluşturmak aracılığı ile Türkiye ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerini
geliştirmeye çalışmış, bu bağlamda Türk devletleri zirvesinin yapılmasının aktif
savunucusu olmuştur. Elçibey, Ankara'da 31 Ekim 1992'de yapılan ilk zirveye
katılarak ilgili ülkelerin ilişkilerini geliştireceklerine ilişkin ortak beyannameye imza
atmış ve ikinci zirvenin 2 Mayıs 1993'de Bakü'de yapılması konusunda mutabakat
sağlanmıştır.184 Bu zirvede Elçibey Türkçe'nin BM resmi dili olmasi için ortak
çalışma yapılması önerisinde bulunmuş, fakat Nazarbayev her Turk cumhuriyetinin bu
tür önerilerini kendi başına BM'ye sunmasını desteklediğini ifade etmistir.185
Bu dönemde Azerbaycan'ın Orta Asya ülkeleri ile ilişkilerinde önemli
gerginlikler ve soğukluklar da yasanmıştır. Bu ülkeler Elçibey'in Türk dünyasının
ortak hareket etmesi yolundaki görüşlerine ve Türkiye Cumhurbaşkanı Özal'ın
Türk Ortak Pazarı kurulması önerisine mesafeli yaklaşmışlardır.186 Azerbaycan ve
182
Cafersoy, a.g.a. , s. 107.
Cafersoy, a.g.a. , s. 104.
184
Azerbaycan, 9 Kasım 1992.
185
Türkiye, 6 Kasım 1992.
186
Cafersoy, a.g.a. , s. 110.
183
67
Orta Asya cumhuriyetleri arasında soğukluk ve gerginliğin bir diğer nedeni,
Eiçibey'in demokrasinin zaruri olduğu görüşü ve bu çerçevede Kazakistan ve
Özbekistan'dak rejimleri otoriter olduğu gerekçesi ile sık sık eleştirmiş olmasıdir.187 AHC
iktidarının demokrasi yanlışı tutumu yalnızca eleştiri düzeyinde kalmamış, Azerbaycan
yönetimi Özbekistan'ın baskı altında kalan muhalif liderleri Muhammed Salih ve
Abdurrahman
Pulatov'a
Türkiye'ye
geçiş
hakkı
tanıyarak
Özbekistan
yönetiminin bu konudaki iade veya sınır dışı isteklerini reddetmiştir. Bu olay iki
ülke arasında ilişkileri soğutmuş ve Özbekistan yönetiminin Bakü-Taşkent uçak
seferlerini durdurmasına neden olmuştur.188
4.6. GÜNEY AZERBAYCAN SORUNU
AHC iktidar döneminde Azerbaycan İran ilişkilerinde en önemli mesele Güney
Azerbaycan sorunu olmuştur. 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay anlaşmalarıyla
Azerbaycan’ın bölünmesi sonucu yaklaşık yirmi beş-otuz milyon Azerbaycan
Türk'ünün İran'da ulusal hakları olmadan yaşamak durumunda kalmaları ilişkilerde
bazen kapalı, bazen da açık olarak gündeme gelmiştir.189
AHC'nin İranla ilgilenmesi daha 1988 yılında başlayan ulusal özgürlük
harekatı gösterilerinde "Tebriz, Tebriz" ve "Birleşik Azerbaycan" sloganının
sıklıkla ifade edildiği günlere dayanmaktadır.
Azerbaycan Türklerinin birliği ve İran'a yönelik tutumu milli mücadele
döneminde teşkilat Başkanı Elçibey tarafindan da sık sık siyasal arenaya getirilmiştir.
Daha önce "Birleşik Azerbaycan" konusu da dahil olmak üzere çeşitli düşüncelerinden
dolayı 1975'de hüküm giymiş olan Elçibey'in AHC Başkanlığı döneminde, "çok etnikli
İran'da Farslar dışında kalan halkların milli haklarının ihlal edilmesinin, onlara milli
dillerinin okullarda yasaklanmasının bu ülkenin gelecekte dağılmasına neden
olacağına ilişkin ifadeleri İran'da endişe doğurmuştur. Özellikle, Elçibey'in devlet başkan
seçimlerinden bir gün önce Azerbaycan Milli Televizyonu’nda yaptığı seçim
187
Cafersoy, a.g.a. , s. 110.
Cafersoy, a.g.a. , s. 110.
189
Cafersoy, a.g.a. s. 117.
188
68
konuşmasında İran'ın parçalanacağına ilişkin ifadeler kullanması İran'ın
endişelerini daha da artırmıştır.190
Öte yandan, resmi ikili ilişkiler düzeyinde "Güney Azerbaycan" konusu açıkça
hiç telaffuz edilmemiştir. Nitekim, 18 - 20 Ağustos 1992'de İran'da temaslarda
bulunan Azerbaycan Dışişleri Bakanı Tofig Gasimov'a ziyaretin ardından yapılan
basın toplantısında Elçibey'in İran'a yönelik eleştirisel konuşmalar hatırlatıldığında,
Gasimov, Elçibey'in bu konuşmalarını devlet başkanı olmadan önce yaptığını ve
bunun resmi devlet kanaati olarak kabul edilmemesi gerektiğini ifade
etmiştir.191Fakat iki ülke ilişkileri konusunda kamuoyuna verilen görüntüde
"Güney Azerbaycan" sorununun gündeme gelmediği ifade edilse de, kapalı kapılar
arkasında konu sık sık gündeme gelmiştir. Örneğin, Elçibey İran Büyükelçisi
tarafından defalarca İran'a davet edilmiş, fakat kendisi bunu ancak İran'ın bazı
koşulları yerine getirmesi durumunda gerçekleştirebileceğini ifade etmiştir.192
Elçibey tamamı Güney Azerbaycan sorunu ile ilgili olan bu koşulları şöyle
sıralamıştır: Ziyarete Tebriz'den başlanacak, sonra Tahran'a gidilecek; İran'da
Azerbaycan davası ile ilgili tutuklanan bütün mahkumlar serbest bırakılacak, İran'la
iyi ilişkilerin bu soruna takılmamasi için Güney Azerbaycan'da milli küItürün
geliştirilmesine ve bu dilde eğitim yapılmasına gazete ve dergi çıkarılmasına izin
verilecek. Elçibey bu koşulların çoğunun İran tarafından reddedildiği ve yalnız
Azerbaycan kültürünü geliştirme merkezleri kurma düşüncesine sıcak yaklaştığını
belirtmiştir.
Azerbaycan, resmi düzeyde bölünmüşlük sorununu genel olarak İranla
ilişkilerini daha fazla geliştirerek aşma çabası göstermiştir. Fakat, Azerbaycan’ın
iki ülke arasında geliş gidişin kolaylaştırılması, televizyon kanalları yayınlarının
karşılıklı mübadelesi ve karşılıklı kültür günleri yapılması yönündeki önerileri İran
tarafindan kabul edilmemiş, Nahçivan'da İran konsolosluğu açılmasına rağmen,
Tebriz'de konsolosluk açılması engellenmiştir.193
Azadlık, 25 Ağustos 1992.
Azadlık, 25 Ağustos 1992.
192
Cafersoy, a.g.a. , s. 118.
193
Cafersoy, a.g.a. , s. 118.
190
191
69
Bu arada, Azerbaycan'da milli yönetimin iktidara gelmesi İran'daki
Azerbaycan Türkleri arasında da hareketlilik doğurmuştur. İran'da Ali Vekili'nin
başkanlığında Karabağ'a Halk Yardımı Komitesi kurulmuş ve Karabağ
göçmenlerine yardımda bulunulmuştur. Tahran Üniversitesinin Türk (Azerbaycanlı)
öğrencileri Azerbaycan konusunda bir panel düzenleyerek Güney Azerbaycan'ın
sorunlarını milletvekillerinin katılımı ile tartışmışlar, İran'ın Azerbaycan politikasındaki
ayrımcılığın eleştirildiği panel resmi Tahran'ı endişeye sürüklemiş, Ulusal Güvenlik
Konseyi'nde konu görüşülerek bu tür konularla ilgilenecek özel bir grup
oluşturulrnuştur.Daha sonra Kelbecer'in işgalinin kırkıncı gününde Tahran
Mescid'inde (Camisi'nde) yapılan toplantı ve şehitlere mevlit okuma büyük bir gösteriye
dönüşmüştür.
Bu arada Azerbaycan, Güney Azerbaycan Türklerine her türlü
vatandaşlık haklarından yaralanma olanağı sağlayacağını açıkladı. Devlet Başkanı
Elçibey, 2 Şubat 1993'de yaptığı bir konuşmada kendisi için güney - kuzey
ayrımının olmadığını ifade ederek, Güney Azerbaycanlılara devlet kurumlarında
görev alma hakkının sağlanacağını belirtti.194
Bu gelişmeler İran'ı endişelendirirken, Tahran Dike içinde olayları
tırmandırmamak için basında Azerbaycan'a karşı ve Türk karşıtlığı içeren yazıların
yayınlanmasına son vermiş ve Azerbaycan konusunda ihtiyatlı davranmış,
Kelbecer'in işgali sonrası İran Dışişleri Bakanlığı Ermenistan'ı işgal ettiği Azerbaycan
topraklarından çıkmasını istemiştir.195
İran, öte yandan, AHC iktidarının oluşturduğu tehlikeyi bertaraf etmek için
Azerbaycan'daki muhalefete destek olmuş, özellikle Nahçivan Özerk Cumhuriyeti
Meclis Başkanı Haydar Aliyev'le sıkı işbirliği geliştirerek Ağustos 1992 ve Mart
1993'de İran'ı ziyaret edip görüşmelerde bulunmasını sağlamıştır.196Hatta
İran'ın Bakü Büyükelçisi'nin darbe sırasında Gence'ye giderek Suret Hüseyinov'la
görüştüğü bilinmektedir.
Edalet Tahirzade, Elcibey, Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını, 1999, s. 199.
Azerbaycan, 8 Nisan 1993.
196
Cafersoy, a.g.a. , s. 120.
194
195
70
71
4.7. AZERBAYCAN - TÜRKİYE İLİŞKİLERİ (1991-1993)
18 Ekim 1991'de bağmsızlığını ilan eden Azerbaycan'ın Türkiye ile ilişkileri
ozel bir önem arz etmektedir. Bu Azerbaycan'ın Türkiye'yi komsuları arasında
kendisine tarihsel, kültürel ve stratejik açılardan en yakın ülke olarak görmesinden
kaynaklanmaktadır.
Elçibey'in iktidara gelmesi ile Azerbaycan'ın dış politikasında bir stratejik
tercih değişimi yaşanmış ve Türkiye Azerbaycan dış politikası da özel bir konuma
oturtulmuştur. İdeolojik görüş itibariyle Türk milliyetçisi olduğunu belirten ve Atatürk
hayranlığını sık sık dile getiren Devlet Başkanı Elçibey, "Türkiye Azerbaycan'ın dış
politikasının baş köşesinde yer tutacaktır" diyerek Türkiye'ye atfettiği önemi ortaya
koymuştur. Ayrıca Elçibey, Türkiye'yi Azerbaycan'ın stratejik ortağı olarak
gördüklerini, iki ülke arasında bu konuda resmi anlaşma olmamasına rağmen,
dış politikalarını Türkiye'nin stratejik çıkarlarına zarar vermeyecek biçimde
yürütmeye çalıştıklarını belirtmiştir.197
Bu anlayış çerçevesinde AHC iktidarı döneminde Türkiye ile ilişkilerin
geliştirilmesi ve hatta stratejik ortaklık oluşturulması politikası uygulanmıştır.
İlişkilerin güçlendirilmesi yönünde ilk girişim 1992 Haziran ayında yapılmıştır. Elçibey
göreve gelmesinin ardından 24-27 Haziran 1992'de ilk yurtdışı gezisini Türkiye'ye
yaparak; Ankara'da Azerbaycan, Arnavutluk, Bulgaristan, Ermenistan, Yunanistan,
Gurcistan, Moldova, Romanya, Rusya, Türkiye ve Ukrayna Devlet Başkanlarının
katılımı ile gerçekleştirilen Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEIB) zirve toplantısına
katılmıştır. Daha hava alanında yaptığı açıklamada, Anadolu'ya ve Atatürk'e sevgi
duyduğunu belirten Elçibey, 25 Haziran'da İstanbul'da KElB anlaşmasini ve Boğazlar
Beyannamesini imzalamıştır. Ayrıca 26 Haziran'da TBMM'de bir konuşma yapan
Elçibey, ülkesinin Mustafa Kemal çizgisinde olduğunu belirterek Türkiye'yi model
kabul ettiklerini ifade etmiştir.198
AHC iktidarı döneminde ilişkilerin güçlendirilmesi yönündeki yeni girişimler
Ağustos başında Azerbaycan Dışişleri Bakanı Tofig Gasimov'un Ankara ziyareti
197
198
Cafersoy, a.g.a. , s. 118
Cafersoy, a.g.a., s. 124
72
sırasında gündeme gelmiştir. Ziyaret sırasında Gasimov, ülkesinin dış politikada
merkez olarak Ankara'yı görmek istediğini belirterek, diğer ülkelerle diplomatik
ilişkiler kurarken uzman eğitimi ve mali sorunlarda Türkiye'den yardım istemiştir. Ziyaret
sırasında her iki ülkenin Dışişleri Bakalıkları arasında işbirliği ve danışma toplantıları
yapılmasına ilişkin anlaşma ve konsolosluk protokolu imzalanmış (11 Ağustos 1992),
Türkiye
Dışişleri
Bakanlığının
diplomatik
görevlilerin
yetiştirilmesinde
Azerbaycan'a yardımcı olması karara bağlanmıştır.199
AHC iktidarının Türkiye ile ilişkileri geliştirme çabası siyasi ve ekonomik
alanlar dışında, eğitim alanına da taşınmış ve 19 Temmuz 1992'de YÖK'ün
yardımı ile Azerbaycan'da Türkiye üniversitelerine giriş sınavları gerçekleştirilerek ilk
etapta 929 öğrenci bursu olarak Türkiye'ye gönderilmiştir. Bu sayıya ilaveten iki
yüz öğrenci de askeri okullarda eğitim almak üzere Azerbaycan'dan Türkiye'ye
gönderilmiştir.
İlişkilerin gelişmesinde önemli dönemeçlerden biri Elçibey'in 28 Ekim - 5 Kasım
1992 tarihlerindeki dokuz günlük Türkiye ziyaretidir. Bu ziyaret sırasında önce
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılan Elçibey, 31 Ekim'de Ankara'da
gerçekleştirilen ilk Türk Devletleri Zirvesine katılarak ortak beyannameyi
imzalamıştır.200 Ayrıca, 2 Kasım'da Ankara'da Azerbaycan Büyükelçiliği açılmış, iki
ülke arasında işbirliği ve Dayanışma Anlaşması dahil ticaret, ulaşım ve suçluların iadesi
konularında anlaşmalar imzalanmıştır.201 Bu anlaşmalar içerisinde en önemlisi olan
İşbirliği ve Dayanışma Anlaşması, çeşitli alanlarda ilişkileri geliştirmeyi ihtiva eden on iki
maddeden oluşrnaktaydı ve on yıllık süre için bağlanmış ve önceden bildirim ile beş
yıl daha uzatılması öngörülmüştür.202
Azerbaycan - Türkiye ilişkilerinin ekonomik alanda geliştirilmesi amacıyla Türk
işadamlarının Azerbaycan'a yatırımlarında vergi indirimleri sağlanmıştır.
Azerbaycan'ın Türkiye'den 1992'de ithalati 94 milyon dolar ve Türkiye'ye ihracati 25,4
milyon dolar iken, bu rakamlar sırasıyla 1993'de ithalati 68, 2 milyon dolar ve
ihracati 33.9 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye Eksimbank'ın Azerbaycan'a
199
Cafersoy, a.g.a. , s. 124
Halk Gezeti (Halk gazetesi), 3 Kasım 1992.
201
Cafersoy, a.g.a. , s. 125.
202
Cafersoy, a.g.a. , s. 124.
200
73
toplam 300 milyon dolar (bunun 100 milyon doları Nahçivan Özerk Cumhuriyetine)
kredi vermesi konusunda mutabakat sağlanmıştır. Ekim 1992'de Türkiye, Bakü'de
eski SSCB mekanında ilk dijital telefon santralini kurarak 2500 telefonluk bir hat
hibe etmiştir.203
Elçibey yönetimi ‘’Türkiye ile ilişkileri her alanda geliştirme yönündeki
girişimlerini
sürekli
sürdürerek,
Batılı
şirketlerle
imzalanacak
petrol
anlaşmasında Türkiye'nin de yer almasını istemiştir. Bakü'den Ankara'ya gönderilen
notlarda "Elçibey gibi dost ve müttefik bir yönetici işbaşındayken Türkiye hızla
boru hatları konusunda harekete geçmelidir." mesajı verilmiştir. Türkiye'nin Azerbaycan
petrolu işine girmesi, Elçibey'in 1992 yılı 5 Aralık gecesi İzmir'de bir otel odasında Turgut
Özal'a "Türkiye'yi petrol işine sokacağım, iki adamını Bakü'ye gönder" demesi
ile başlamıştır. Bu görüşmenin ardından TPAO ve BOTAŞ'tan iki yetkili Bakü'ye
giderek Batılı şirketlerle beraber görüşmelere katılmıştır. Ayrıca Elçibey Mart 1993'de
Devlet Petrol Şirketi Başkanı Sabit Bagirov'u Ankara'ya göndererek Azerbaycan
petrolünün Ceyhan'a aktarılmasını sağlamak için gizli bir anlaşma yapmıştır.204 Fakat
4 Haziran darbesinin ardından Aliyev yönetimi tüm petrol anlaşmaları görüşme
sürecini durdururken Türkiye de bir süre bu süreçten dışlanmıştır.
Bu bağlamda, Eylül 1992'de Türkiye Ermenistan'a yüz bin ton buğday
satarak,
o
sırada
Azerbaycan'ın
bu
ülkeye
uyguladığı
ambargonun
etkisizleştirilmesine katkıda bulunmuştur. Ankara'nın Ermenistan'a yakınlaşma
girişimleri bununla da kalmamış, Kasım 1992'de buğday satışına başlanmış ve
Türkiye'nin Ermenistan'a 1992-1993 kişi boyunca üç yüz milyon kilowatt-saat elektrik
enerjisi satması taahhüdünü içeren bir enerji anlaşması imzalanmıştır.205
Türkiye'nin bu girişimleri Azerbaycan tarafindan tepkiyle karşılanmış,
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamada Türkiye'nin bu hareketi
"saldırgana açıkça destek vermek" biçiminde yorumlanmıştır. Azerbaycan Dışişleri
Bakanı Tofig Gasimov özellikle iki ülke arasında imzalanan enerji protokolünü
"Azerbaycan'ın arkadan hançerlenmesi" olarak nitelendirmiştir. Azerbaycan Meclis
203
Cafersoy, a.g.a. , s. 126.
Cafersoy, a.g.a. , s. 126.
205
Cafersoy, a.g.a. , s. 129.
204
74
Başkanı İsa Gember de Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ile 7 Aralik 1992'de
Bakü'de yaptığı görüşmede "Türkiye'ye büyük sevgilerinin olduğunu, bu
bakımdan Türkiye'nin Ermenistan'a buğday vermesini ülke kamuoyuna zorlukla da
olsa anlattıklarını, fakat elektrik vermesini anlatamadıklarını" belirtmiştir. Demirel
Hükümetinin bu politikasi, ana muhalefet partisi Anavatan tarafından da Bakü
karşıtı olarak nitelendirilmiş, tepkiler karşısında geri adım atan Demirel hükümeti bu
anlaşmayı yürürlüğe koymamayı tercih etmiştir. 206
Şubat 1993'den itibaren Karabağ'da Ermeni saldırılarının artmasına rağmen,
Demirel hükümetinin "bu konuda yavaş davranan dünya ile beraber hareket etme"
yaklaşımını degiştirmediğini görüyoruz. Bu yaklaşım 2 Nisan 1993'de Kelbecer'in işgali
sırasında da etkisini göstermiş, Demirel hükümeti Kelbecer'in işgali sırasında Elçibey'in
sivilleri bölgeden çıkarmak için istediği helikopterleri, Türkiye'nin anlamazlığa bu tür
mudahalesinin Rusya ile karşı karşıya gelme anlamına geleceği gerekçesi ile reddetmiştir.
Kelbecer'in işgali Türkiye'de Cumhurbaşkanı Özal ile Demirel Hükümeti arasında bu
konudaki yaklaşım farklılıklarını da ortaya çıkarmıştır. Dışişleri Bakanlığı Kelbecer'in
hemen boşaltılmasını talep eden ve sorunun başka yollardan çözümünden yana
olduğunu belirten açıklama yayınlarken, Özal "dişimizi göstermezsek bu iş halledilemez"
yaklaşımı sergileyerek Türkiye'nin askeri müdahale ihtimalini gündeme getirmiştir. Özal
bu dönemde verdiği bir demeçte Türkiye'nin Ermenistan-Azerbaycan çatışmasına
müdahalesinin cesaret işi olduğunu ve Türkiye'nin bu cesaret örneğini Kıbrıs
müdahalesinde gösterdiğini hatırlatmıştır.207 Bu çerçevede hükümetin mesafeli
yaklaşımına rağmen, Ermeni saldırılarının sürmesi halinde Türkiye aşamali bir
müdahale planı hazırlamış, Türkiye'nin BM Temsilcisi Mustafa Aksin bu işle
görevlendirilmiş ve olası bir müdahalenin BM Anlaşmasının 51. maddesine
dayandırılmasına karar verilmiştir. 208
Plana göre, müdahale gerçekleşirse bunun Nahçivan yönetimin çağrısı ile
doğrudan, Azerbaycan merkez yönetiminin görüşü olursa askeri yardım biçiminde
olacağı öngörülmekteydi. Fakat bu müdahale senaryolarının tartışıldığı sırada
Başbakan Demirel bir açıklama yaparak ülkesinin askeri güç kullanmayacağını
206
Cafersoy, a.g.a. , s. 129.
Azerbaycan, 9 Nisan 1993.
208
Cafersoy, a.g.a. s. 130.
207
75
açıklamıştır.209 Askeri müdahale olasılığının azaldığı bu dönemde Cumhurbaşkanı Özal
14 Nisan 1993'de Bakü'yü ziyaret ederek "ülkesinin Azerbaycan'ın yanında olduğunu,
Türk milletinin sabrının zorlanmaması gerektiğini" belirterek Başbakanla arasındaki
yaklaşım farklılığını ortaya koymuştur.210
Tüm bunlann yanısıra, Türkiye BM çerçevesinde girişimlerini artırmış, Kelbecer'in
işgali nedeniyle yapılan BM görüşmelerinde en sert açıklama yapılması önerisi Türkiye
tarafından verilmiştir. Fakat Türkiye'nin Ermenistan'ın şiddetle kınanması ve ciddi
uyarılarda bulunulması önerisi Rusya ve Fransa'nın karşı çıkması ile yumuşatılmıştır.211
Buna rağmen sonuçta Türkiye BM'nin Kelbecer'in boşaltılması kararını almasında aktif
rol oynamış ve bu ülkenin boşaltılması için ABD ve Rusya ile ortak plan hazırlanmıştır.
Türkiye Azerbaycan'daki 4 Haziran darbesinde yasal Devlet Başkanı Elçibey'i
desteklediğini beyan etmiş, fakat bu diplomatik bir açıklamadan öteye gitmemiştir.
Darbe sırasında Türkiye bu sürece diplomatik müdahale yapma konusunda da
yavaş kalmıştır. Daha 7 Haziran 1993'de Türk Dışişleri Bakanlığı, isyan Gence
sınırları dışına taşmadan diplomatik mudahale için "Eylem Planı" hazırlamış
olmasına rağmen, Türkiye isyancıları Bakü'ye yetmiş km yaklaştığı 15 Haziran'a
kadar hiç bir girisimde bulunmamıştır.212 15 Haziran'da Bakü'ye gönderilen heyet ise
geç kalmış bir adım olarak Elçibey'in iktidardan düşürülmesine engel
olamamıştır. Türkiye'nin bu kadar yavaş davravranmasını birkaç nedene
bağlamak mümkündür. Birincisi, darbenin Rusya tarafından düzenlendiği açıktı ve
darbe sırasında Türkiye'nin Azerbaycan politikasına, atak politika yürütmeyi
savunan Turgut Özal'ın ölümü ve başından beri Azerbaycan konusunda ihtiyatlı
davranarak Rusya ile karsı karsıya gelmemeğe çalışan Demirel'in yaklaşımı
tamamen hakim olmusştur. Bu bağlamda Rusya ile karşı karşıya gelinilmemeye
çalışılarak bir uluslararası kriz ortamının doğmasından kaçınılmıştır. Dönemin
Türkiye Dışişileri Bakanı Hikmet Çetin, "Azerbaycan'da Elçibey'in düşmesinde
kendi suçlarının olmadığını" belirterek "Ne yani ikinci bir Kıbrıs mı yaratacaktık?"
209
Cafersoy, a.g.a. s. 131.
Azerbaycan, 15 Nisan 1993.
211
Cafersoy, a.g.a. s. 131.
212
Cafersoy, a.g.a. s. 132.
210
76
diye sormuştur.213 Bunun dışında, Demirel başından beri Elçibey yönetiminin
Türkiye ile stratejik ortaklık politikasına, Türkiye ile Rusya'yı çatıştıracağı gerekçesi ile
karşı çıkmıştır. Buna karşılık Demirel başbakanlığı döneminde Nahçivan Özerk
Cumhuriyeti Meclis Başkanı Haydar Aliyev'le sıkı ilişkiler geliştirmiş, Aliyev'in
Türkiye'de adeta devlet başkanı muamelesi görmesini sağlamış, NÖC'un dış
ülkelerden yalnız başına kredi alması hakkı olmamasına rağmen, Elçibey
yönetimini aşarak Aliyev'e yüz milyon dolarlık kredi vermiştir. Demirel Hükumeti bu
krediyi geciktirmeden Aliyev'e ulaştırırken, imzalanan anlaşma gereği Azerbaycan
merkezi yönetimine verilmesi gereken iki yüz milyon dolarlık krediyi Elçibey
yönetimine ulaştırmamıştır. Türkiye'nin verdiği yüz milyon dolarlık kredi ise Aliyev
tarafından kendi siyasi hareketini finanse etmek için kullanılmıştır.214
Türkiye'nin darbe sırasında yavaş hareket etmesinin baska bir nedenini Elçibey
iktidarı döneminde Cumhurbaşkanlığı Devlet Hukuk Dairesi Başkanlığı görevini
yürütmüş Fazil Gezenferoglu'nun, "Elçibey'in Türkçü söylemi Turkiye'deki milliyetçi
akımı güçlendirerek iktidarda bulunan farklı siyasal gizgiye sahip siyaset adamlarını
tedirgin etmıştır." ifadesinde bulmak mümkündür.215
Elçibey'in İran'ı, Rusya'yı ve diğer Türk Cumhuriyetlerini karşısına alması
nedeniyle baz Türk yöneticileri tarafından çok radikal bulunan Turkçü söyleminden
Türkiye'nin rahatsızlık duyması da bir neden olarak gösterilebilir. Bu bağlamda Türk
devlet yöneticileri Azerbaycan'da daha ılımlı söylem kullanan birinin iktidara
gelmesine yardım etmese bile, göz yummuştur.
Cengiz Çandar ise Türkiye'nin yavaş hareket etmesinde başka bir neden
olarak, Türk Dışişleri Bakanliği'nda Kafkasya ve Orta Asya'da sözde İran tehdidine
karşı Rusya ile beraber hareket yanlışı olan çevreler bulunmasını gösterir.
Çandar'a göre bu çevreler Rusya'ya karşı olan demokratik Azerbaycan yönetiminin
zayıflatılmasına göz yummak suretiyle eski komünist lider Haydar Aiiyev'in bu denklem
içerisinde yer alması için zemin hazırlamış, Elçibey yönetimini sabotaj etmeseler bile
güçlendirecek girişimleri savşaklamışlardır.216
213
Cafersoy, a.g.a. s. 132.
Gezenferoğlu, a.g.e. , s. 207.
215
Cafersoy, a.g.a. s. 133.
216
Cafersoy, a.g.a. s. 133.
214
77
4 Haziran Darbesinin gerçekleşmesi ile Türkiye'nin Azerbaycan'dakı konumu
büyük zafiyata uğramış
ve Aliyev
yönetiminin
Şubat 1994'de uygulamaya
başladığı Türkiye'ye ve Batıya yeniden yakınlaşma politikasına kadar bir gerileme
dönemi yaşamıştır.
4.8. AHC İKTİDARI DÖNEMİNDE AZERBAYCAN - ABD İLİŞKİLERİ
15 Mayıs 1992'de
AHC'nin fiilen iktidara gelmesinin ardından ABD'nin
Azerbaycan'a yönelik ilgisinin arttığını göruyoruz. ABD yönetimi AHC Başkanı'nın
Devlet Başkanı seçilmesinin ertesi günü yaptığı açıklamada, seçimin demokratik
biçimde yapıldığını ve bunun Azerbaycan'ın yeni yönetiminin uluslararası hukuk
ve yasal normlara sadık kalacağını belirtmiştir.217
AHC iktidarının dış politikasında Batı ile ilişkiler öncelikli unsurlardan biri
olarak kabul edilmekteydi. Bunun iki stratejik gerekçesinin bulunduğunu
söyleyebiliriz. Bunlardan birincisi Rusya'ya karsı Azerbaycan'ın bağımsızliğının
korunmasında Batı dünyasının ve özellikle onun liderinin bölgede Rusya'ya karsı
denge oluşturmasını sağlamak; ikincisi ise, demokrasi ve serbest piyasa
ekonomisi ile yönetilen bir Azerbaycan kurmak için ABD ve diğer Batılı ülkeler ile
siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmek zaruretidir. Dönemin Dışişieri Bakanı Tofig
Gasimov da, o dönemde Karabağ sorununun AGİK çerçevesi çözümünde ABD'yi
Rusya'yı dengeleyici güç olarak gördüklerini açıkça belirtmiştir.218 Bu bağlamda,
AHC iktidarı ABD ile ilişkileri geliştirmek için bir yandan bu ülkenin karşılıklı
ilişkileri geliştirmede öne sürülen koşulları bir an önce yerine getirmek yolunda
adımlar atmış; öte yandan da bununla bağlantılı olarak bölgede ABD'nin Rusya'yı
dengeleyecek bir güç olarak yer almasını sağlamak için bu ülkenin petrol
şirketlerinin Azerbaycan'a yatırım yapmasını sağlama almaya çalışmıştır. Batılı
petrol şirketlerinin çağdaş teknolojiye ve yatırım yapacak mali güce sahip olmaları da
bu çabanın ekonomik mantığını oluşturmuştur.
217
218
Tahirzade, a.g.e., s. 80.
Cafersoy, a.g.a. , s. 139.
78
Bu çerçevede, Devlet Başkanı Elçibey'in 8-10 Temmuz 1992'de
Helsinki'de yapılan AGİK toplantısına katılması, Azerbaycan'ın Batıya açılması ve
ABD ile ilişkilerin geliştirilmesi yolunda önemli bir aşama olmuştur. AGİK
toplantısında konusma yapan Elçibey, Azerbaycan'da piyasa ekonomisine sahip
demokratik bir hukuk devletinin kurulması için gerekli reformların yapma çabasında
olduklarını belirterek, insanın temel amaç olduğu gerçeğinden hareket ettiklerini, iç
politikada siyasal hak ve özgürlüklere, yasalar önünde eşitliğe ve çok partili sisteme
dayanan 1918-1920 dönemdeki devlet geleneğini benimsediklerini belirtmiştir. Bununla
Azerbaycan, ABD'nin one sürdüğü koşullardan siyasi alanda demokratik islahatlar
yapma ve piyasa ekonomisine geçme koşullarını kabul ettiğini ve bunu hayata
geçireceğini ifade etmiş oluyordu. Helsinki'deki konuşmasında Elçibey, ayrıca
nükleer silahların yayılmamasından yana silahsızlanma yolundaki yeni ortak
önerileri
de
savunacaklarını
belirtmiştir.219 Öte yandan nükleer silahların
yayılmamasına ilişkin anlaşmaya katılma kararı, Eiçibey'in imzaladığı
ilk
kararnamelerden biri olmuştur.220 Elçibey Helsinki'deki konuşmasında, Karabağ
sorununun AGİK çerçevesinde görüşmeler yoluyla çözülmesinden yana
olduklarını, AGİK'in Ermenistan'ın tutumu karşısında daha somut karar almasını
istediklerini ve kendilerinin bu kurumun alacağı kararlara uymayı garanti ettiğini
belirtmiştir. Azerbaycan zirve sonunda Helsinki Beyannamesine imza atarak AGİK
çerçevesindeki sınırların değıştirilemeyeceğini de kabul etmiştir.221
4.9. AHC’NİN AVRUPA ÜLKELERİYLE İLİŞKİLERİ
Azerbaycan için Avrupa ülkeleriyle ilişkiler dış politikasının başka bir
önemli boyutunu oluşturmuştur. Resmen 16 Haziran 1992'de iktidarı devralan
Elçibey’in seçim programında ülkenin Avrupa ve Asya kavşağında yerlesmesi
nedeniyle barış içinde işbirliği ve uluslararası güvenliğin sağlanmasında Asya
219
Cafersoy, a.g.a. , s. 140.
Tahirzade, a.g.e., s. 203.
221
Cafersoy, a.g.m. , s. 140.
220
79
ve Avrupa'dakı gelişmelerde yer alınması gerektiği belirtilmekteydi.222 Bu
anlayış içerisinde Elçibey iktidara gelir gelmez Batıya açılma kapsamında 8-10
Temmuz 1992'de Helsinki'de yapılan AGİK zirvesine katılmış ve Helsinki
Senedi'ni imzalamıştır.223 Zirvede konuşma yapan Elçibey ülkesinin Avrupa'nın
demokrasi deneyimini Asya'ya taşımak istediğini belirtmiş ve "Azerbaycan'ın
Helsinki Senedi'ni imzalamakla Avrupa halkları ailesine üye olduğunu" ifade
etmistir.224
Azerbaycan'ı resmen tanıyan ülkelerin başında Almanya geliyordu.
Almanya Azerbaycan'ın bağımsizlığını 12 Aralık 1991'de tanıyan ilk Batılı
devlet olmuştur. Almanya ve Azerbaycan arasında diplomatik ilişkiler 20 Şubat
1992'de kurularak Bakü'de Almanya Büyükelciliği açılmıştır. Ardından 1992
yılının Martında Alman parlamentosu milletvekillerinden olusan bir grup
bölgeyi ziyaret etmiştir. AHC'nin iktidara gelmesinin ardından ilişkilerin
geliştirilmesi yönünde yeni adımlar atılmış, Azerbaycan Haziran 1992'de Batılı
ülkeler içinde ilk olarak Almanya'da büyükelcilik açmıştır. Eylül ve Kasım
1992'de önce Azerbaycan Ticaret Bakanlığı yetkilileri, daha sonra da
Başbakan Birinci Yardımcısı başkanlığındakı heyetler Almanya'yi ziyaret
ederek temaslarda bulunmuşlardır.225 Ocak 1993'de ise Devlet Sekreteri
Penah Hüseyinov Batılı ülkeler arasında ilk ziyaretini Almanya'ya yaparak iki
ülke arasındakı ilişkilerin geliştirilmesi için gayret göstermiştir. Şubat ayında
Azerbaycan Devlet Başkanı Elçibey Almanya Bundestag'ı Dış İlişkiler
Komisyonu Baskanı'nı kabulü sırasında Almanya ile ilişkileri geliştirmek
istediklerini ve Karabağ sorununun çözümünde yardım beklediklerini belirtmiş,
ardından Almanya Minsk Grubu görüşmeler sürecine katılmıştır.226
Azadlık, 03 Haziran 1992.
Azerbaycan, 10 Temmuz 1992.
224
Cafersoy, a.g.a. , s. 148.
225
Cafersoy, a.g.a. , s. 149.
226
Cafersoy, a.g.a. , s. 150.
222
223
BEŞİNCİ BÖLÜM
EBÜLFEZ ELÇİBEY’İN SİYASİ GÖRÜŞLERİNİN ANA AŞAMALARI
5.1.SOVYET BOLŞEVİK SİSTEMİ VE TARİHİNE YAKLAŞIMI
Elçibey’in savunduğu teze göre, eski Çarlık rejiminden servaj denilen
köylü yarı köleliğin memurların rüşvetçiliğini, devletçi baskıyı ve halkçı (köy
komünü) gelenekleri miras alan devletçi miras alan Sovyetler Birliği’nde
sosyalizm değil, parti bürokrasinin hakim olduğu bir tür devlet kapitalizmi
kurulmuştu. Bu sistem özgür insanın doğasına aykırıydı ve er geç dağılacaktı.
Azerbaycan’da Sovyet komünist rejiminin uygulamalarını yorumlarken Elçibey
petrol ve gaz gibi zengin doğal servetlere sahip olmanın, bağımsız bir millet
için büyük avantaj olduğu halde, sömürge halk için felaket olduğunu belirtiyor,
Moskova’nın bu servetten vazgeçmek istemediğini kaydediyordu.227 Esasen
komünizmin, her türlü özgürlüğün, milli bilincin düşmanı olduğunu savunan
Elçibey bu sistemin sonuç itibariyle demokrasiye ve milli kurtuluş fikrine
yenileceğinden emindi.228 SSCB’de özel mülkiyetin kaldırılması ve özellikle de
köylünün topraktan koparılması yüzünden 70 yılda SSCB’de tarım aralıksız
olarak gerilemiş ve ülkede gıda ürünleri sıkıntısı giderilememişti. Bunun
dışında genel devlet çıkarları hep öncelik verilmiş ve cumhuriyetlerdeki sanayi
kuruluşları SSCB genel müdürlüklerine bağlı sanayi birlikleri kapsamında
SSCB mülkiyeti olarak kaydedilmişti. Elçibey bunu sömürgeciliğin en açık
kanıtı sayıyordu.229
Азадлыг (Azatlık) gazetesi, 24.12.1989.
Азадлыг (Azatlık) gazetesi, 19.07.1991.
229
Derleme, s. 238-257.
227
228
81
5.2. AZERBAYCAN TARİHİ VE GÜNEY(İRAN)AZERBAYCAN MESELESİ
Elçibey’le ilgili olarak Türkçe kaynaklarda ve yayınlarda çoğu zaman
göz ardı edilen husus, genel Azerbaycan tarihi bağlamında onun Güney
Azerbaycan’a öncelik vermesidir. Halbuki, bu konuda açıkça, defalarca ve
ısrarlı şekilde vurguladığı tez şuydu: Azerbaycan arazileri, 1813 Gülistan
Barışı ve 1828 Türkmençay Antlaşması ile Rusya ve İran arasında
bölünmüştür ve Azerbaycan tarihi sadece bu bakımdan ele alınmalıdır. Bu
tezin başlıca dayanağı ise Güney Azerbaycan’da (İran’da) kuzeye göre daha
fazla Azerbaycan Türkü bulunmasıdır. Bu bağlamda onun tezi uyarınca,
Azerbaycan’ın bağımsızlık sorunu, sadece SSCB’den bağımsız Kuzey
Azerbaycan meselesiyle sınırlı değildi, Güney Azerbaycan da özgürlük
kazanmalıydı. Kısacası, Elçibey için Azerbaycan’ın bütünlüğünün sağlanması,
merkezi Bakü olan Kuzeyle merkezi Tebriz olan Güney bir bütün olmalıydı.230
Sovyet- İran devlet sınırı, keyfi şekilde Azerbaycan’ı ikiye bölüyordu ve her
türlü vizeler kaldırılmalıydı, bu siyasi sınır etnik sınır değildi. Doğrudur, Devlet
Başkanı olduktan sonra Elçibey İran’daki Azerileri daha çok insan hakları ve
demokratik özgürlükler kapsamında savunuyordu: ‘Güney Azerbaycan’da
yaşayan 23 milyon Türk’ün insan haklarının sağlanmasını istiyorum. Okul
olsun, kültürel hakları olsun diyoruz. Canım, 140 bin Ermeni’ye Karabağ’da bir
devlet istiyorlarsa ve dünya da bunu savunuyorsa, İran’da yaşayan 23 milyon
Türk için kültürel özerklik istemek kabahat mı?231
Elçibey, Devlet Başkanlığından ayrılıp siyasetten çekildikten sonra da
İran’daki Azeri Türklerinin milli davasının takipçisi olarak kalmıştı. Örneğin,
2000 yılında İran’daki seçimlerle ilgili olarak Fars şovenliğine dikkat çekmiş,
Azerilerin milli çıkarlarını savunan ve hapse atılan Prof. Dr. Mahmut
Çöhregani’nin serbest bırakılmasını istemiştir: ‘Geniş planda ise olay, Fars
despotizminin tescilidir… Türk dünyasının batısıyla doğusunun iki kapısı
230
231
Tek Azerbaycan Yolunda, İstanbul, 1998.
Türkiye gazetesi, 26.06.1992.
82
vardır: Bakü ve Tebriz… Bakü’nün kapısını ben açtım, öteki kapı da bir gün
mutlaka açılacaktır’.232
Bu meselenin ilginç boyutlarından biri Güney Azerbaycan’daki milli dava
ve demokrasi hareketlerinin tarihine ilişkin görüşleriydi. Elçibey Doğu halkları
arasında ilk demokrasi hareketinin Azerbaycan Türkleri arasında başladığını
savunuyor, sıkça şair Mirza Elekber Sabir’in 1907’de yazdığı ünlü mısraı tekrar
ediyordu: ‘Hürriyet olan yerde insanlık da olur’. Gerçekten de 1905-1906
Rusya Burjuva Devriminde Bakü önemli merkezlerden biriydi. Öte yandan
Tebriz’de 1906-1911 İran devriminin merkeziydi. 1920’de Tebriz isyanı
demokratik haklar uğrunda mücadelenin önemli aşamasıydı ve isyanın lideri
Şeyh Muhammed Hıyabani (1880-1920) Azeri’ydi.233 1918’de Müsavat Partisi
Güney Azerbaycan’ı da kapsayan tek Azerbaycan haritası hazırladığını, bu
konunun tartışıldığını kaydeden Elçibey bu konuda araştırmacıların ciddi
şekilde çalışmalarını istiyordu.
Özellikle
1988-1991
yılarında
Azerbaycan’da
Halk
Cephesi
yönetiminde yürütülen milli bağımsızlık mücadelesinde Batı ve Moskova’nın
beklentisi İslam köktendinciliği idi, ancak Elçibey’in belirttiği gibi Azeriler
totaliter aşırı dincilikten çoktan uzaklaşmışlardı.
Almanya’nın birleşmesiyle ilgili olarak Elçibey Bakü’de TRT muhabirine
şöyle demişti: ‘Biz burada bir bağımsız sistem kurulmasını, sonra Güney
Azerbaycan’da bağımsız bir düzen kurulmasını ve sonra Almanya gibi
birleşmesini, tek devlet olmasını istiyoruz… Birleşme kaçınılmazdır. Bunu ben
demiyorum, tarih diyor, bölünmüş milletler bir araya geleceklerdir… Yüzyıllarca
Hemedan’dan Derbent’e kadar Gökçe’den Hazar’a kadar arazilerde Azeri
Türkleri bir arada bir millet olmuşlardır’. Güney Azerbaycan’ın İran’ı böleceği
olasılığından bahsederken konunun ekonomik boyutu da önemliydi, çünkü
Azerilerin yurdu geri kalmış, gelişmemiş kırsaldı, hububat ve geleneksel
hayvancılık dışında yatırım almayan bölgeydi. Oysa petrol gelirleri hep güneye
harcanıyordu, Azeriler son elli yılda genelde Tahran ve diğer güney kentlerine
232
233
Star gazetesi, 23.02.2000.
Derleme, s. 15, 80.
83
göç etmek zorunda kalıyorlardı. Bir tarafta Sovyet – Rus emperyalizmi, diğer
tarafta Fars emperyalizmi, halkımızı yüz altmış yıldır ikiye bölmüş olup
sömürüyorlar.234
21.04.1990’da Üniversite öğrencileri karşısında konuşurken Azerileri
tarihi kaderini bölünmüş halkın faciası olarak nitelemişti. Azeri halkı normal
şekilde burjuvazisiyle ulus olmaya kadirdi, fakat bölünmüş ve sömürge olması
yüzünden isyan ederek devrim yapmaya kalkışmıştır. Rusya’da kurtulmak
isteği 1918-1920’de halkı bağımsız devlete kavuşturmuştu: fakat İran’daki
olaylar İran’ın birliği üzerinden değerlendirildi, çünkü Azeriler zaten İran’da
hakim durumdaydılar. 1920’ler kadar Azeri aydınları güney veya kuzeyde ortak
bir kültür ve kader birliği fikriyle hareket ederlerken Sovyet Bolşevik
devriminden sonra iki halk arasında ideolojik duvar inşa edilmişti. Sonra bu
duvar gerçek demir perdenin bir parçası haline gelmiş, aynı halkın kardeş
insanları birbiriyle ilişkileri nerdeyse imkansız hale gelmişti. Elçibey’e göre,
1990’larda Azerbaycan bağımsızlık hareketi aslında 70 yıl önce kesilen
sürecin devamıydı: ‘Biz Memmed Emin Resulzade’den ileri gidememişiz.
Okuyoruz ve o dönemin aydınlarından geride olduğumuzu görüyoruz. Yeniden
70 yıl önceye geri dönmek zorunda kalıyoruz. Güneyde ve Kuzeyde aynı sorun
karşımızda duruyor. Fakat bu sefer devrimden kaçınmalıyız, bize Fransa
İhtilali lazım değil… Yani reformcu olmalıyız, aşırılıkları ve dramları
engellemek için reformlar önemlidir… Güney Azerbaycan’da isyanı, devrimi
teşvik etmek maceracılık olur. Sanırım Güneydeki kardeşlerimiz de bu tür
devrimcilikten uzak duruyorlar. İran’daki devrimler, hep Rusya yardımıyla
bastırılmıştır. 1856’da Kırım harbindeki yenilgiden sonra, Marks’ın belirttiği
üzere Avrupa’nın jandarması rolünü kaybeden Rusya doğunun jandarması
oldu, halklar hapishanesi oldu… Afganistan’a giren Sovyet ordusu ne yaptıysa,
İran’a da girip aynısını yapacaktır. Bu yüzden isyan ve devrim istemiyoruz…’ 235
Elçibey için Güney Azerbaycan’da kültürel otonomi sağlanması bile çok büyük
bir başarı olacaktı, yani o gerçek koşulları da dikkate alıyordu, Güneylileri İranlı
vatandaşlık bilincini dikkate alıyordu. Fakat genel olarak her ki tarafta nüfus
234
235
Derleme, s. 60, 61, 62; Азадлыг (Azatlık) gazetesi, 03.01.1991..
Derleme, 62-63.
84
artışının
sonuç
itibariyle
bazı
sorunlara
neden
olduğunu
da
dile
getirmekteydi.236
Vefatından az önce belirttiğine göre, hayatının en büyük ukdesi Tebriz’i
özgür görmekti.237 Üç renkli Azerbaycan bayrağının Güney Azerbaycan için
de kutsal olduğunu düşünüyordu. Yakın tarihte, 1945-1946 arasında Güney
Azerbaycan’da yaşanmış milli felakete Elçibey daha çocukken tanık olmuş,
İran rejiminde kaçan ve sınırı geçerek Nahçıvan’a sığınan fedai Azerilerin acı
kaderi hakkında bilgisi vardı. Sonradan bu olayların içyüzünü öğrenme imkanı
kazandığı gibi Bakü’de söz konusu felaketin doğrudan tanıklarını ve
mağdurlarını bizzat tanıma fırsatı buldu. 1942’de İkinci Dünya Savaşı
sırasında SSCB, İran ve İngiltere arasında imzalanan anlaşma uyarınca İran’ın
güneyine İngiliz askeri birlikleri, Azerilerin yurdu olan kuzeyine ise Sovyet
ordusu girdi. Böylece İran’ın faşist Almanya’nın İran’a müdahalesi engellendiği
gibi, komşu Türkiye de uyarılmış oldu. Öte yandan, İran limanları ve arazisi
üzerinden ABD ve İngiltere’nin müttefik SSCB’ye askeri ve teknik yardımı
sağlanıyordu. İşte bu bağlamda SSCB İran’ın kuzeyindeki askeri varlığını fırsat
bilerek burada Sovyet yanlısı rejim kurma girişiminde bulundu ve İranlı Azeri
komünistleri kullandı. Ayrıca Azerbaycan Demokratik Partisi (Genel Sekreter
Seyit Cafer Pişeveri) kuruldu ve bu siyasi örgütün yönetiminde 1945’te merkezi
Tebriz olmak üzere Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti hükümeti kuruldu. Bu
hükümet, Stalin projesi olarak kurulmuş kukla rejim olsa da milli Azerbaycan
zemininde kurulmuştu, Azeri Türkçesi resmi diliydi. Fakat Doğu Avrupa’da
olduğu gibi Stalinci yayılmacılığı engellemeye çalışan Batı ülkeleri, İran’ın
bölünmesine sert tepki gösterdiler ve mesele yeni kurulmuş BM’de ilk ihtilafa
yol açmıştı. Stalin, geri adım atmak zorunda kalmış ve Sovyet askeri birlikleri,
İran’ı terk etmiştiler, ayrıca Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin yönetici
kadroları SSCB’ye sığınmıştılar. Fakat İran rejimi, Güney Azerbaycan’da
resmen komünist – demokrat avı başlattı, çok sayıda memur ve aydın idam
edildi, hapse atıldı. Binlerce Azeri yaşamını kaybetti, Sovyet devletine kaçmak
236
237
Јeни фиkиp (Yeni fikir), haftalık gazete, sayı 10, 1992.
Star, 03.08.2001.
85
zorunda kaldı. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Başbakanı Pişeveri
SSCB’de komplo sonucunda yaşamını yitirdi. Azerbaycan milli davasında
önemli bir sayfa feci şekilde kapanmıştı. Bu olaylar Elçibey’in Stalin rejimi ve
genelde SSCB devletine karşı nefretinin başlıca nedenlerinden biriydi. Bunu
farklı şekillerde defalarca vurgulamış, İran devletinin yüz yıldan beri Rusya
sayesinde bütünlüğünü koruduğunu ve Azeri azınlığın İran’da asimilasyona
uğradığını kaydetmiştir. İran’da 1950’li yıllardan başlatılan Ak Devrim
reformlarının Güney Azerbaycan’ın ekonomisinde ciddi gerilemeye neden
olmuştu ve Elçibey bunu Şahlık rejimin bilinçli politikası olarak görüyordu.
Güney Azerbaycan’ın İran için hububat kaynağı ve deposu olduğu
unutulmamalıydı.238 Azerileri ikiye bölmüş bu iki şoven devletin ortak jeopolitik
hedefi Kafkasya ve Ortadoğu’da kendi çıkarlarını korumaktı. Azeri halkı,
eninde sonunda bir bütün olarak devletini kuracaktır, fakat bunun için Rusya
ve İran’da özgür, demokratik devletler kurulması şarttır.239 1945’te kurulmuş
Azerbaycan hükümeti gibi sonuç felaket olur.240 1989 sonu ve 20 ocak 1990
faciasına kadar İran’la sınırı kalkmıştı, çünkü yerli hak sınır tesisleri ve dikenli
tel çitleri söküp atmıştı, Elçibey’in başkanlığında Azerbaycan Halk Cephesi bu
eylemi iki kardeşin kavuşması olarak alkışlamıştı. Merkezin bunu ‘cinayet ve
eşkıyalık’ olarak değerlendirmesine rağmen bu sınırın aynı bir halkı ikiye bölen
uydurma duvar olduğu belliydi. SSCB ve İran kasıtlı şekilde halkın arasında
duvar örmüş ve ilişkileri asgari düzeye indirmişti.241
Temmuz 1991’de Azerbaycan Halk Cephesinin 1. Kongresinde
Elçibey’in program niteliğindeki demecinde Güney Azerbaycan konusu açıkça
belirtilmişti.242 Güneyde, İran’da Azerilerin milli bilincinin İran vatandaşlık
zihniyetinin gerisinde kaldığını düşünüyordu. İslami birlik adı altında Azeri
Türklük bilinci arak plan itilmişti, milli dilde öğretim yoktu. İran Fars
devletçiliğinin Azerilerin milli değerlerini yok sayması son 70 yılın politikasıydı,
Јeни фиkиp (Yeni fikir), haftalık gazete, sayı 11, 1992.
Türkiye gazetesi, 13.12.1989.
240
Демократ (Demokrat) haftalık gazetesi, Sabirabad, nisan. Sayı 2, 1990; Азадлыг (Azatlık)
gazetesi, 10.01.1990.
241
Азадлыг (Azatlık) gazetesi, 12.07.1991.
242
Азадлыг (Azatlık) gazetesi, 19.07.1991.
238
239
86
İslamcı rejim, Şah rejimindeki İran şovenizminin yerine İslam yayılmacılığı ve
despotik teokratik gericiliği getirmişti. Kuzey Azerbaycan bağımsızlığı daha
yakındı, bunun deneyimi vardı, Azerbaycan SSC yeni müstakil devlet olması
olasılığı çok yüksekti. İran’da demokrasi olmadığı sürece Azerilerin hukuklarını
savunmaları zordu. Şu da var ki Halk Cephesinin başlıca görevi ve hedefi,
bağımsız, demokratik vahit Azerbaycan devleti kurulmasıydı. 243
5.3. ATATÜRK’LE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
Elçibey’in Atatürk’le ilgili görüşleri onun tarihe bakışı ve Türklük
düşüncesi çerçevesinde yorumlanmalıdır, çünkü Elçibey’in bu konuya
bakışında hiçbir zikzak ve çelişki olmayıp gayet doğrusaldır. Bütün yaşamını
bağımsız Azerbaycan devleti ülküsüne adamış olduğu için onun, SSCB
dağılana kadar tek bağımsız Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucusu Atatürk’e hayranlığı ve bağlılığı doğaldı. Elçibey sadece Devlet
Başkanı olduktan sonra Türkiye’yi ziyaret etmiştir ve 26 Haziran 1992’de
Anıtkabir Defterinde yazdıkları gayet önemli özellik taşıyordu: ‘Daha diyecek
söz kalmadı. Hepsini, Siz büyük Atamız dediniz. Ne mutlu Türküm diyene!
Sizin askeriniz Ebülfez Elçibey’.
Ankara’da Azerbaycan Büyükelçiliği açılış törenindeki konuşmasında
Elçibey Türk halklarının bağımsızlık konusuyla Atatürk arasında ilginç bir
bağlantı kurmuştu:
‘Bütün Türklük adına özgürlüğünü koruyup muhafaza etmiş ve bütün Türkler,
bütün Orta Asya Müslümanlarına ümit ışığı olan Türkiye Cumhuriyeti’ne
minnettarız ve bu büyük cumhuriyeti kuran, hepimizin atası olan Mustafa
Kemal Atatürk’ün karşısında eğiliyoruz…’244
Elçibey, 20 Ocak 1990 faciasından sonra bir söyleşide Turgut Özal’ın
Azerilere Şii diyerek karışmamaktan bahsetmesine karşı tepkisini Türkiyeli
243
244
Derleme, s. 238-257.
Türkiye gazetesi, 3.11.1992.
87
gazeteciye şöyle demişti: ‘Bunu anlayamadım, Atatürk demişken, biz önce
Türk sonra Müslümanız.’ Fakat bu ifadeyi hangi kaynaktan aldığını araştırmak
gerekiyor: çünkü tam olarak bu şekilde söylendiğini düşünmüyoruz.
Elçibey,
Halk
Cephesi
kurulduğu
sırada
Atatürk’ün
devletçilik
anlayışından bahsederken söyledikleri de dikkate değerdir: ‘Atatürk sistemini
çok beğeniyorum ve Atatürk zekasının faydasını da çok görmüşümdür. CHP
ile yetinmemişti, demiş tiki, başka partiler da kurulsun: muhalefet olsun.
Devletçi ekonomiyi geliştirirken özel sektörü unutmuyordu’.245
Öte yandan Atatürk’ün siyasi görüşleri ve kurduğu rejimle ilgili olarak şu
yorumu yapmıştı: ‘Mustafa Kemal’in çizgisini daha çok beğendiğim için bunu
söylüyorum.
Devleti
askerler
ellerinde
tutuyordu,
demokrasiyi
ise
güdümlüyordu, çünkü askerler olmazsa, rejimi bir arada tutan mekanizma
ortadan kalkacaktı, halk siyasi demokrasiye hazır değildi’.246
Genel olarak Elçibey, Atatürkçülük veya Kemalizm gibi terimleri
kullanmamıştır, ayrıca kendisi siyasi görüşleri ve ideolojik tutumuyla Atatürkçü
veya Kemalist olduğunu iddia etmemiştir, literatürde bunu öne süren yazara
rastlamadık. İran’daki rejimle ilgili eleştirisinde halkı ve toplumu Atatürk
prensipleri uyarınca yapılandırmaktan bahsetmiştir, bu bağlamda hem laiklik
hem de Türklüğü kapsayan sistemi kastetmiştir.247
5.4. TÜRKÇÜLÜK FİKRİ
Elçibey Türkçülük doktrini açısından modern tarihin en önemli
liderlerinden biridir ve onun Turancı değil, bizzat Türkçü olması dikkat
çekmektedir. İlginçtir ki Turan kelimesini pek kullanmamıştır. Bilindiği üzere,
Atatürk, Zeki Velidi Togan, Mehmet Emin Resulzade, Cemalettin Afgani, Ziya
Gökalp, İsmail Gaspralı, Sultangaliyev gibi fikir ve siyaset adamları, Türkçü
edebiyatçıları onun Türkçülük görüşlerini etkilemişlerdir. Türk tarihi konusunda
245
Derleme, s. 74.
Derleme, s. 113.
247
Derleme, s. 175.
246
88
onun fikirlerinin şekillendiren başlıca tez Zeki Velidi etkisiyle oluşmuştu.
Tesadüf değildir ki haziran 1992’de Türkiye’ye ilk ziyareti sırasında, üstelik
Devlet Başkanı sıfatıyla Zeki Velidi’nin Karacaahmet’teki mezarını ziyaret
etmek istemişti. Fakat ne yazık ki ilgililer yaklaşık bir saat içinde mezarı
bulamayınca bu mümkün olmamıştı.248 Buradaki üzüntüsünü de şöyle dile
getirmişti: ‘Ben şaşırıyorum. Buradaki Türk gençleri Türk tarihini bilmiyorlar.
Altaylardan, Tanrı dağlarından geldik diyorlar. Ancak önlerine harita koysanız
maalesef yerlerini bilmiyorlar’.
Diğer bir örnek de Kıbrıs’la ilgilidir ve Elçibey’in bu sorunda kayıtsız
şartsız Türkçü olduğunu ortaya koymuştu. 1974 Kıbrıs harekatına sevine
Elçibey, Sovyet devletinin Üniversitesinde sevinçle karşılayarak öğrencilerine
şöyle seslenmişti: ‘Hey uşaklar, gözünüz aydın… Kıbrıs’ı aldık! 249 Sonra
1983’te KKTC bağımsızlığını ilan edince de ikinci Türk devleti kurulduğunu
beyan ederek Bakü’de arkadaşlarıyla kutlamıştı.
Daha
Sovyet
devleti
varken,
02.12.1989’da
Bakü’de
Azadlık
meydanında halka hitap ederken Ziya Gökalp’a gönderme yaparak aydınların
kültürel birikimi artınca bazen topraktan, köylüden ve halkçı zeminden
koptuklarını dile getirmişti.250
Kasım 1992’de Ankara’daki konuşmasında Devlet Başkanı sıfatıyla
şunları dile getirmişti: ‘Birinci prensibimiz hangi milletten olursa olsun kendi
milli bilincine sahip olmaktır. İkinci prensibimiz çağdaşlıktır. Üçüncü
prensibimiz ise dinimiz ve kültürümüz devam ettirmektir. Türk Cumhuriyetleri
arasında en önemli problem dil. Öyle bir dil olmalı ki Çin’deki Tükler de,
Özbekistan’daki Türkler de anlayabilmeli. Dil birliği olmalı. 200 milyon Türk
milleti istediği yerde aynı dili konuşabilmeli’. Bunun için uzmanlardan oluşan
bir merkez kurulmasını önermişti. Kasım 1992’de 5 cumhuriyeti ve Türkiye’nin
katıldığı Türk Devletleri Ankara zirvesinde Elçibey, bu görüşmenin Türk alemi
için tarihi bir fırsat olarak değerlendirmiş, ekonomik ve siyasi birlik için zemin
bulunduğunu belirtmiş, bu zirvenin yüzyıllardır çekilen çilelerin ve beklentilerin
248
Milliyet, 27.06.1992.
Star, 23.08.2000.
250
Derleme, a.g.a. , s. 42.
249
89
eseri olduğunu kaydetmişti. İlginç olan onun, Devlet Başkanı sıfatıyla da
Türkçü projeyi eskiden olduğu gibi, bir fikir adamı ve doktrinci gibi açıkça beyan
etmesiydi. Kimi yazarlara göre, bu konuda hayalci olup, somut gerçekleri
görmek istememiştir. Lakin Elçibey fikirleri savunmadan iş yapılamayacağını
esas alıyordu, örneğin zamanla Türkiye’nin medyası ve kamuoyunda Türk
dünyası konularının da güncellik kazanacağını söylüyordu. Genel olarak
Elçibey Türkiye’de medya ve kamuoyunun Türk dünyası konusundan çok
uzakta kaldığını eleştirmiş ve beyin yıkamalarının Türkiye’de de etkili olduğunu
dile getirmiştir. O, mucizeler beklemediğini de ifade ediyor, ortak köken, tarih
ve kültüre, ortak coğrafyaya dayanmak suretiyle uzun vadeli kardeşlik
projesinden bahsediyordu. Fakat somut problemleri unutmadan vurguluyordu:
“İnşallah Tebriz’de de böyle olacaktır, Afganistan’da da böyle olacaktır, Doğu
Türkistan’da da böyle olacaktır.”251
‘Azerbaycan, Türk olduğunu anladığı zaman bütün problemler bitecek
diyen Elçibey, Azerbaycan davasını Türkçülük davasından ayırmıyordu.
Azerbaycan’ın Türklük ve Türk dünyası dışında kalamayacağı onun başlıca
doktriniydi. Çin’in Ankara Büyükelçisi, onun Doğu Türkistan konusundan uzak
durmasını, karşılığında Çin’in Karabağ sorununda destek vereceğini
belirtmişti. Ancak Elçibey açık ve net cevap vermişti: ‘Karabağ’da 50 bin Türk
var, Doğu Türkistan’da ise 25 milyon Türk var. Söyleyin kendilerine,
Karabağ’dan vaz geçtim’.252
Elçibey, Türklüğün Müslümanlıktan önde geldiğini vurguluyordu:
‘Birincisi bizim Türklüğümüzdür. Şimdi insanlarımızın kendisini bir millet olarak
idrak etmesi gerekir. Biz bir millet, bir devlet ve tek bir Azerbaycan olarak
yaşamayı düşünüyoruz’.253 Ona göre, Türkçülük fikri demokrasiyi engelleyen
şoven ve ırkçı bir çizgiye götürmeyecektir, çünkü çok partili rejim ve özgülükler
ortamında, hukukun üstünlüğü bu tehlikeyi ortadan kaldıracaktır. İlginçtir ki
etnik azınlıklara her türlü kültürel haklar tanınmasını tehlike olarak
görmüyordu, Azerbaycan’daki azınlıkların kimliklerinde etnik mensubiyetlerinin
Türkiye gazetesi. 6.11.1992.
Star, 23.08.2000.
253
Derleme, s. 58.
251
252
90
(Lezgi, Kürt, Talış vb.) kaydedilmesi gerektiğini savunuyordu. Fakat Elçibey
Türkçülüğü Türk – İslam sentezi halinde kabul etmiyordu ve bu açıdan
Ortadoğu düşünürlerinden çok farklıydı: ‘Bazen diyorum ki gelecek hedefimiz
özgür, demokratik toplumdur, Türkçülük bilincidir, İslam inancıdır,
bana
sorarsanız, ruhen biraz da şamanım’.254 Fakat Elçibey şarkiyatçı olduğu için
onun Türkçülüğü dil ve edebiyat kaynaklarına dayanır ve bu anlamda ender
siyasi kişilik sayılır. Onun Yunus Emre ve Şah İsmail Hatai şiirlerindeki
benzerlikleri karşılaştırması araştırmacıların dikkatini çekmiştir.255
Bu bağlamda Elçibey’e göre, Pantürkizm ve Panturanizm gibi
kavramları Sovyet Bolşevik ideologları ve Batı emperyalistler uydurmuşlardır.
Avrupa Birliği gibi Arap Birliği (Ligi) gibi Türk Ligi veya Birliği kurulmasının
herhangi bir yayılmacılık veya işgalcilik ya da yayılmacılıkla bir ilgisi olduğunu
söylemek apaçık önyargı ve Türk düşmanlığıdır. 256
Elçibey'in siyasi faaliyetini üç yöne ayırmak mümkündür.
Birincisi insanlar arasında, toplantılarda, adet anane yerlerinde,
meclislerde, kahvehanelerde halkın yüreğinde olan sağlam duyguları ortaya
çıkarmak, sohbetlerle, mübahaselerle hakikati insanlara söylemek ve birçok
gerçekleri de insanlardan öğrenmek idi. Halkın psikolojisini, düşünce tarzını
güzel bilen Elçibey bu yolu daha çok sevmiş ve bu yola üstünlük vermiştir.
Millete Elçibey'i sevdiren en büyük amillerden biriydi. Bu yolda Elçibey ona
göre üstün olduğu öne çıkmaktadır halkla beraber düşünüp, beraber çözüm
yolu bulmaktı.
İkinci yol bilim yoluydu. Bu konuda en önemli etken Türk Bilimi ve onun
ayrılmaz parçası olan Azerbaycan Türklerinin tarihinin ciddi şekilde
öğrenilmesiydi.
Ebülfez Elçibey'in siyasi faaliyetini anlamak için Arap hilafetinde Türk
devletinin tarihini öğrenilmesi Avrupa çağdaş ilmi sistemiyle Türk devletçilik
Јeни фиkиp (Yeni fikir), haftalık gazete, sayı 11, 1992.
Әдәбијјат (Edebiyat, haftalık gazete), 11.01.1991.
256
Азадлыг (Azatlık) gazetesi, 03.01.1991.
254
255
91
tarihinin araştırılması mühim bir öneme sahiptir. Elçibey'in1969’da 11.
Yüzyılda Mısır Tolunoğulları Devleti konusunda doktora tezi hazırlamıştır. Bu
eserin devlet kuruculuğuna has olan bölümlerinde ordu, donanma, memurluk,
divanlar, din ve hukuk ekonomi ve kültür meseleleri geniş analiz edilmiştir. Bu
eseri öylece de bu tipli diğer eserlerin metin altı manası her türlü
imparatorluğun mahiyetini izah etmeye ve Türk devletçilik ananesinin büyük
sistemini ortaya koymaya hizmet etmektedir. Elçibey Atatürk ve Lenin siyasi
devlet sistemini karşılaştırırken Atatürk'ün üstünlüğünü tarihi, siyasi, ekonomi
delillerle açıklayarak gençlere tarihe yeni bakışın esaslarını aşılamaya
çalışmıştır.
Bu
bakımdan
Zeki
Velidi
Togan'ın,
L.Kalfesoğlu'nun,
L.Gumilyov'un, A. İnan'ın, B.Ögel'in, eserlerini sevdiği kadar da sevdirirdi.
Hocası Ziya Bünyadov'un Arap kaynaklarına, Atabeyler tarihine, İslamiyetten
sonraki Azerbaycan tarihine yüksek değer veren Elçibey "Yeni nesli kadim eski
Sümer, eski Çin, eski Fars ve Arap dilleri üzere uzmanlar yetiştirmenin tam
zamanıdır" demiştir. Milli tarih öğrenilmezse Milli-Azadlık harekatı uğruna
verilen çabaların sonuçsuz kalacağını Elçibey çok iyi biliyordu. Bu bakımdan
o,
tarihçilerden
Y.Yusufov,
S.Eliyarlı'nın,
M.İsmayılov'un,
H.Aliyevin,
S.Aşurbeyli'nin, R.İsmayılov, Nesib Nesibzade'nin, Türk Dilbilimcilerden dan
F.Zeynalov, A.Ahundov, E.Abdullayev, T.Hacıyev V.Aslanov, E.Geybullayev,
C.Kahramanov,
F.Mehmedov,
F.Celilov,
E.Tahirzade,
A.Acalov
ve
başkalarının araştırmalarını izlemiş ve onlara yeni fikirler de vermiştir.
Ve nihayet Elçibey'in faaliyetinin üçüncü yolu medeniyet ve sanatla
bağlıydı. Özgür fikrin kapılarını açmak için edebiyat ve sanat değer taşırdı.
Elçibey milli bilincin yaranmasını dolayısıyla bu eserlere bağlı olduğunu
savunmaktaydı. Azerbaycan Türklerinin folklordan ve yazılı edebiyattan gelen
Azadlık duyguları, Sabir, Mirze Celil, Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet Bey Ağayev,
Üzeyir Bey Hacıbeyli, Yusuf Vezir Çemenzeminli, Hüseyin Cavid, Ehmed
Cavad, Almas Yıldırım, Vahap Yurtsever, Mikayıl Müşfig halkın milli
hafızasıydı. 60-70 inci iller azatlık düşüncelerinin despot rejimle yüz yüze
geldiği zor dönemlerdi. Yazarlardan R.Rıza, İ.Şıhlı, B.Vahapzade, İ.Efendiyev.
E.Memmedhanlı, S.Ahmedov, Anar, Y.Semedoğlu, E.Eylisli, Elçin milli
edebiyatın ciddi örneklerini yaratmışlar. Yeni edebi neslin yetişmesinde
92
Elçibey'in de mühim rolü vardı. Bu rol her şeyden önce yeni yazarların fikrinin
biçimlendirilmesine bağlıydı.
SONUÇ
AHC önderliğindeki millî hareket, Moskova’nın Azerbaycan üzerindeki
egemenliği ve bir iktidar sistemi olarak komünizmi reddeden temel iki noktaydı.
Azerbaycan'da bağımsızlığın ardından, Haziran 1992’de yapılan adil, doğru ve
özgür seçimler, demokrasi yönünde önemli bir adım olmuştur.257
Seçimleri kazanan Elçibey, Dağlık Karabağ savaşının sürmesine ve
toplumsal
dönüşümün
uygulamalarını
getirdiği
sürdürmüş
ve
bütün
zorluklara
demokratik
rağmen
kurumların
demokratik
oluşturulmasına
çalışmıştır. Ancak bir yıl sonra gerçekleşen Suret Hüseyinov darbesi,
demokratikleşme sürecini kesmiştir. Elçibey yönetimine karşı halkın beklentisi
oldukça yüksekti. Bu beklentilerin en önemlileri, Ermenistan’la savaşın
kazanılması ve ekonomik sorunların giderilmesiydi. Ayrıca, Moskova
karşısında Azerbaycan’ın bağımsızlığının pekiştirilmesi de iktidarın önündeki
başlıca sorunlardan biriydi. Beklentilerin karşılanamaması halkta hayal kırıklığı
yaratmıştır. Aynı zamanda, yürütülen reform girişimleri ortaya “gayri
memnunlar ordusu” çıkarmıştır. Ermenistan’la savaşta, başta hatırı sayılır
ilerleme kaydedilmişse de, 1993 başlarından itibaren bu ilerleme durmuştur.
Dahası, Nisan 1993’te Albay Suret Hüseyinov’un birliklerini çekmesi
sonucunda Kelbecer, Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Böylece Elçibey
yönetimi, kısa
sürede
tabanını önemli ölçüde
kaybetmiştir. Eskiye;
“komünizmin altın yıllarına” özlem duyulmaya başlamıştır. Özlenen yılların
Azerbaycan’daki simgesi Haydar Aliyev, bu sırada Nahçıvan Özerk
Cumhuriyeti Meclis Başkanlığı’nı yürütmekteydi. Elçibey iktidarına karşı en
önemli darbe Moskova’dan gelmiştir.258
Elçibey’in Moskova karşıtı politikaları Moskova’nın sabrını taşırmıştır.
Böylece,
Elçibey’in
iktidardan
uzaklaştırması
amacıyla
operasyonlar
başlamıştır. Albay Hüseyinov’un ayaklanması ile patlak verecek bir iç savaşta
Ramiz Mehdiyev, Azerbaycan Küreselleşmenin Talepleri, Geçmişten Dersler, Bugünün
Gerçekleri ve Geleceğin Perspektifleri, Da Yayıncılık, İstanbul Kasım 2005, s.112.
258
Kamil Ağacan, “ Azerbaycan’da Demokratikleşme Problemi ve kasım Seçimleri”, Stratejik
Analiz, Sayı 67, cilt 6, Kasım 2005, s.27.
257
94
ulusal yönetim zayıflarken, ülkenin güneyinde Talışlar, kuzeyinde ise Lezgiler
arasında ayrılıkçı eğilimler desteklenmiş ve böylece Elçibey iktidardan gitmek
zorunda bırakılmıştır.
Bu devasa operasyona karşı Elçibey’in araçları ise oldukça sınırlı idi:
Henüz tam olarak oluşturulamayan ve Ermenistan’la savaşa devam eden bir
ordu, yetersiz polis ve bir yıl öncesine kadar KGB’nin bir şubesi olarak çalışan,
henüz bağımsız kurumsal kimliği şekillenmeyen istihbarat... Ayrıca, Rus
baskıları karşısında Elçibey yeterli dış destek de bulamamıştır. Moskova’yı
artık tehdit olarak görmeyen Batılı ülkeler, Moskova’nın eski Sovyet
cumhuriyetlerine karşı askerî müdahalelerini kabul edilebilir bulmaktaydı. 259
Elçibey’in politikası, ülkenin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü
korumak, bununla birlikte toplumsal, siyasal ve iktisadi değişimi başarı ile
gerçekleştirmek çerçevesinde şekillenmiştir. Elçibey, Karabağ Sorunu’nun
çözülebilmesi ve Ermeni saldırılarına karşı konulabilmesi için bir düzenli
ordunun
kurulması
amacıyla
çalışmalara
başlamıştır.
Bu
dönemde
Azerbaycan, bir yandan Rusya, İran ve Ermenistan'ın tehditleriyle uğraşırken,
diğer yandan ülkede siyaseti, ekonomiyi ve toplumu şekillendirecek olan temel
yasalar hazırlanmış, ülkenin dünyada tanınması ve uluslar arası teşkilatlara
üyeliği için girişimlerde bulunulmuştur. Düzenli bir ordunun kurulması amacıyla
da asker ve subayların eğitimi konusunda Türkiye ile geniş işbirliği yapılmıştır.
Türkiye ile mevcut bağları daha da güçlendirmek için Kiril yerine Latin
alfabesine geçilmesine de karar verilmiş, bu değişim ancak 2000’li yıllarda tam
anlamıyla gerçekleşmiştir.
Elçibey, Azerbaycan’ın eski politikasını terk ederek yönünü tamamen
Batı’ya özellikle Türkiye’ye- çevirmesi ve Azerbaycan’da Karabağ sorununun
en yüksek bir noktada krize dönüştüğü 1993 başlarında dış politikada Türkiye
ve İran’la ilişkilerin dengeli yürütülememesi Elçibey iktidarının zaafı olarak
görülebilir.260
259
260
Ağacan, a.g.m, s.27.
Büşra Behar, “Türkiye ve Azerbaycan’da Türkçülük”, Avrasya Etütleri, 1996, Sayı 3, s.11.
95
Kamil Ağacan’a göre, böyle bir ortamda Elçibey darbeye karşı
koymayarak
fiilen
yönetimden
çekilmiştir.
Yönetimden
çekilirken
de
Moskova’da hazır bekletilen Ayaz Mütellibov’un geri dönmesini önleyerek
görevi, Moskova’ya daha soğuk yaklaşan Haydar Aliyev’e devretmiştir.
Sonraki bölümlerde ele alınacağı gibi Aliyev, Rus nüfuz alanından hızla
uzaklaşma yönünde politika uygulayan Elçibey yönetiminin Moskova’da
yarattığı kızgınlığı gidermek için, bir takım tavizlerle yatıştırma politikası
uygulamışsa da tamamen Rusya’nın beklentileri doğrultusunda hareket
etmemiştir.261
Elçibey dönemini değerlendiren Kamil Ağacan’a göre, Elçibey başarılı
bir devlet adamı idi. Türkiye’de zaman zaman Elçibey’in siyasetçi olmadığı,
şair ruhlu bir insan olduğu şeklinde ileri sürülen yaklaşımlar gerçeği
yansıtmamaktaydı. Elçibey kurt bir politikacı idi. SSCB’yi ve Moskova’yı çok iyi
bilirdi. Kuvvetle muhtemel daha 70’li yıllardan; hapsedildiği dönemden itibaren
SSCB’nin ne olduğu, iktidara gelirse neler yaşanabileceği konusunda kafa
yormuştu.
Dolayısıyla
da
ne
yaparsa
yapsın
Moskova’nın
onu
“cezalandıracağını” biliyordu. Bu sebeple de iktidarda kalacağı en kısa sürede,
en fazla neler yapılabileceğine önceden karar vermişti. Mart 1992’de
Parlamento görüşmelerinde başkanlığa aday olmak istemediğini, ülkedeki
yönetim sisteminin değiştirilmesini, parlamenter sisteme geçilmesini ve milli
mutabakat hükümeti oluşturulmasını savundu. Savunurken de, bunun tercih
edilmemesi halinde, şimdi seçilecek devlet başkanının bir yıl sonra
indirileceğini söyledi. Nitekim de öyle oldu. Elçibey’in yaptıklarını bu bağlamda
değerlendirmek gerekir. Bunca diplomatik çabaya, dış desteğe rağmen
Gürcistan’da Rus üslerinin varlığı hala sürmektedir. Oysa Elçibey, bir yıl içinde,
henüz Sovyet birlikleri Almanya’dan bile çekilmemişken, Rus ordusunu
Azerbaycan’dan çıkarmayı başardı. Elçibey’in, Güney Azerbaycan, petrol boru
hatları adımları da bu bağlamda değerlendirilmelidir. 262
Kamil Ağacan ile Mülakat, 26 Şubat 2007.
Salmanlı Zeynep , “1991 Sonrası Türkiye- Azerbaycan İlişkileri” Yüksek Lisan Tezi, Ankara
2007
261
262
96
Yine Azerbaycan’ın bağımsızlık döneminde Türkiye’nin tutumunu
değerlendiren Kamil Ağacan’a göre, Türkiye’nin berrak bir tutumu olduğunu
söylemek zordur. Bununla birlikte genel hava, Türkiye’yi Azerbaycan’ın
desteklenmesine itti. Ne var ki, Demirel Hükümeti ile birlikte durum değişti.
Demirel Hükümeti Elçibey’i tehdit olarak görmeye başladı. Elçibey’in varlığı,
yükselişi Türkiye’de Türkçüğü tetikledi. Demirel ve aynı zamanda ve bilhassa
Türkeş bu durumdan tedirgin olmaya başladı. Üstelik öyle bir hava vardı ki;
Türkiye
Elçibey’in
anti-Rus;
anti-İran
çıkışlarının
kendisini
tehlikeye
sürüklediğini düşünmeye başladı. Statükocu Türk bürokrasisi bu durumdan
rahatsızdı. Elçibey ikinci Denktaş olarak görülmeye başlandı. Hikmet Çetin’in
ifadesiyle “Türkiye ikinci Denktaş’ı taşıyamaz” kanaati oluştu ve Demirel
Elçibey’den kurtulmaya çalıştı. Demirel’le Aliyev arasındaki ilişkiler de bu
durumu besledi. Sonuçta, Demirel hükümeti, Elçibey’in itirazlarını göz ardı
ederek ve Azerbaycan’ın üniter yapısını ihlal ederek Nahçıvan’a -Aliyev’e- 100
milyon dolarlık kredi verdi. Bu kredi Elçibey’e karşı darbenin finansmanı için
harcandı.263
4 Haziran 1993’te Suret Hüseyinov’a 67 bağlı güçler Gence’de bir
ayaklanma çıkarmışlardır. Bu ayaklanma büyüyerek Bakü’ye kadar yayılmış,
bu durum üzerine bir yıl kadar süren Halk Cephesi iktidarı sona ermiştir.
Ayaklanmayı bastıramayan Elçibey, o dönemde Nahçıvan Parlamento
Başkanı olan Haydar Aliyev’i Bakü’ye davet ederek yardım istemiş, kendi
arzusu ile doğum yeri olan Keleki’ye gitmiştir. Elçibey Bakü’den ayrıldıktan
sonra, Parlamento tarafından cumhurbaşkanlığı yetkileri elinden alınmış, bu
karar referandum ile onaylanmış ve 3 Ekim 1993’te yapılan seçimi kazanan
Haydar Aliyev cumhurbaşkanı olmuştur.264
Ebülfez Elçibey, kardeş kavgasını önlemek için Bakü’den doğduğu köy
olan Keleki’ye gitmek zorunda kalmıştır. Elçibey bu hareketiyle, çıkarılan iç
savaş sebep gösterilerek bazı çevrelerce Rus ordusunun tekrar Azerbaycan’a
çağrılmasının önlemiş olmuştur.
Ağacan, a.g.m.
http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp, Türkiye ile Türkiye Cumhuriyetleri ve Bölge Ülkeleri
İlişkileri Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara 2000 DPT: 2511. ÖİK. 528.
263
264
97
Azerbaycan biri 4 Ekim 1994, diğeri 17 Mart 1995 tarihinde olmak üzere
Aliyev yönetimine karşı da iki darbe girişimine sahne olmuş, bunun sonucunda
etkileri tüm alanlarda hissedilen siyasi-toplumsal istikrarsızlık ve çalkantılar
yaşanmıştır.
XIX. yy. sonu ve XX. yy. baslarında, Azerbaycan toplumu uluslaşma
sürecine girerek bir değişime uğramış ve bu süreç milli bir devletin kurulması
ile sonuçlanmıştır.
İstikrar ve yavaş yavaş oluşan değişimler devri bitmiştir. Dönemin
çalkantılı gelişmelerinin harekete geçirdiği aydınlar, Azerbaycan taleplerinin
sözcülüğünü üstlenmişlerdir. Bu süreç bazı bakımlardan Rusya'da diğer
milletlerin milli bağımsızlık hareketlerine benzerlik gösteriyorsa da, kendine
has özelliklere sahip olmuştur. Bu dönemde nüfuslu entellektuellerin
liderliğindeki söz konusu toplum, kendisini organize edip devlet kurumlarını
oluşturabilmişti. Azerbaycanlıların millileşme ve devletleşme sürecinde öne
çıkan liderlerin basını Ebülfez Elçibey çekiyordu. İste bu çalışma Ebülfez
Elçibey’in hayatı ve faaliyetlerinin yanı sıra Azerbaycan’ın Cumhuriyet öncesi
siyasal yaşamını, bağımsızlığa giden yolda yaşanan siyasi olayları,
bağımsızlık sonrası siyasi gelişmeleri ve bunun sonuçlarını ortaya çıkarmayı
amaçlamıştır.
Ebülfez Elçibey’nin hayatını öğrenen birisi, aynı zamanda çağdaş
Azerbaycan’ın ortaya çıkması, millileşme ve devletleşme aşamaları hakkında
da bilgi sahibi olacaktır. O, uzun yıllar süren faaliyetleri ile Azerbaycan’da milli
ruhun uyanmasında, demokratik fikirlerin yerleşmesinde büyük rol oynamış,
milletin sevdiği eşsiz bir önder olmuştur.
Halk Cephesi Lideri Ebülfez Elçibey, örnek bir Azerbaycanlı aydını idi.
Hareketleri, davranışları, bitmez tükenmez mücadele ruhu, dinamikliği
kısacası hayatının ritmi hep bu dönem aydınlarına has olan özellikler idi. Bu
bağlamda, onun yardımıyla Azerbaycan entellektuellerinin faaliyetlerini de
öğrenmiş oluyoruz.
Sonuç olarak Azerbaycan’daki tarihi süreçleri bir insana endeksleyerek
98
anlatmak pek mümkün değildir. Hem aydınlar, hem de yeni oluşmaya başlayan
işadamları zümresi bu olayların kurucuları olmuştur. Dolayısıyla, sosyal ve milli
süreçler, tek bir adamın rolü ile açıklandığında bu açıklama tabii ki yarım
kalacak ve olayları geniş bir açıdan görme ve öğrenmemizi engelleyecektir.
Halbuki Azerbaycan elitleri bağımsızlık öncesi ve sonrasında farklı gruplara
mensup olsalar da, bir bütünlük içinde ve ekip ruhu ile çalışmışlardır.
KAYNAKÇA
99
Abbaslı, Nazile; Azerbaycan Özgürlük Mücadelesi, Beyaz Balina
Yayınları, İstanbul, 2001.
Ahmet, Polat; Azerbaycan Makro Müşavirlik Yayıncılık. Anakara.
2004.
Ağacan, Kamil; “Azerbaycan'da Demokratikleşme Problemi ve
Kasım Seçimleri”, Stratejik Analiz, sayı 67, cilt 6, Kasım 2005.
---------------------; “Dağlık Karabağ: 2006 Altın Fırsat Mı?” Stratejik
Analiz, ASAM Yayınları, Ankara, Şubat 2006.
Ali Faik, Demir; “Türkiye’nin Güney Kafkasya’ya Yönelik Dış
Politikası”, Faruk Sönmezoğlu(der), Türk Dış Politikasının Analizi.
DER. Yayınları, İstanbul 2007.
Araz, Aslanlı; Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Dış Politikası,
Platin yayınları Ankara 2005.
Armaoğlu, Fahir; XX Yüzyıl Siyasi Tarih, 1980–1990, Türkiye İş
Bankası Yayınları, Ankara,1991.
-----------------------; 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Genişletilmiş 13. Baskı,
İstanbul, Alkım Yayınevi, 1994.
Aliyev, Kemal; Antiçnıe İstoçniki po İstorii Azebaydjana, Baku, 1986.
Aras, Osman Nuri; Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi,
İstanbul, DER Yayınevi, İstanbul, 2001.
Atmaca, Tayfun; Yirminci Yüzyılın Sonunda Azerbaycan ve Türkiye
Münasebetleri (1993–1999), Ankara, 1999.
Avşar, Zakir; Yeni bir Yüzyıla Doğru Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri
İlişkileri. Anakara Vadi Yayıncılık.1994.
100
Aydın, Mustafa; “Kafkasya ve Orta Asya’yla İlişkiler”. Baskın
Oran(ed.) Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular,
Belgeler, Yorumlar. cilt 2. 8.Baskı. İstanbul. İletişim Yayınları, 2005.
Balayev, Aydın; Azerbaydjanskoye Natsionalnoe Dvijeniye: Ot
Musavata Do Narodnogo Fronta, Bakü, Elm, 1992.
Baykara, Hüseyin; Azerbaycan’da Yenileşme Hareketleri, XIX. Yüzyıl
Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1996.
----------------------------; Baykara,
Mübarezesi Tarihi, Baki, 1992.
Hüseyin;
Azerbaycan
İstiklal
Behar, Büşra E. ; Azerbaycan’da Siyasal Bağımsızlık (1918-1920,
1991-) ve Türkçülük, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih
Araştırma Merkezi Yayınları, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul
1996.
----------------------------- ; Türkçülük, Türkiye’de ve Azerbaycan da
(1990’lı yıllar) Avrasya Etütleri, Ekim 1996.
Cafersoy, Nazim; “Azerbaycan'da Bağımsızlığın Diğer Adı: Ebülfez
Elçibey”, Ankara: Stratejik Analiz, ASAM Yay, Cilt, 1 Sayı, 5, 2000.
---------------------------;Eyalet-Merkez Düzeyinden Eşit Statüye
Azerbaycan-Türkiye İlişkileri, Ankara: Avrasya Stratejik Araştırmalar
Merkezi (ASAM) Yayınları, (Ekim), 2000.
----------------------------; “Bağımsızlığın Onuncu Yılında AzerbaycanRusya İlişkileri (1991–2001)”, Ankara, Avrasya Dosyası, Azerbaycan
Özel, Cilt:7 Sayı:1 (İlkbahar), 2001, 286–318.
Çağla, Cengiz; Azerbaycan’da Milliyetçilik ve Politika, Bağlam
Yayınları, İstanbul, 2002.
Gezenferoğlu, Fazıl; Tarihten Geleceğe Ebülfez Elçibey, Bakü,
Prestij, 1998.
----------------------------; Türk Kimliği ve Azerbaycan Vatanı, Yükseliş
İktisadi ve Stratejik Araştırmalar Vakfı, Ankara, 1998.
Geybullayev, Giyaseddin; Azerbaycan Türklerinin Teşekkülü Tarihi,
Bakı, 1991.
101
Eliyarlı, Süleyman; Azerbaycan Tarihi (Eski Tarihten 1870’lere
Kadar),Azerbaycan Yayınevi, Bakü, 1996.
Tahirzade, Edalet; Elçibey’le 13 Saat. Turan Yayıncılık, İstanbul, 2001.
----------------------------; Meydan 4 Yıl 4 Ay, 2.cilt Bakü, Ay-Ulduz, 1997.
----------------------------; Elcibey, Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını, 1999.
---------------------------; Ebüfez Elçibey, "Bağımsızlık: İkinci Girişim",
Bakü, Cumhuriyet gazetesi yayını, 1999.
Tahirzade, Edalet, Becan İbrahimoğlu; Ebülfez Elçibey: Bu Menim
Taleyimdir. Gençlik Neşriyatı, Bakü, 1992.
Furman, Dimitri; "Üçüncü Dünya’ya Dönüş (Azerbaycan
Demokrasisinin Kederli Tarihi)" Azadlık gazetesi, 16-23 Eylül 1993.
Kurat, Akdes Nimet; Rusya Tarihi Başlangıçtan 1917’ye kadar, Türk
Tarih Kurumu basımevi, Ankara, 1993.
Kalafat, Yaşar; “Azerbaycan-İran Bağlamında Güney Kafkasya’da
Etno-Sosyal Yapı”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001,
cilt 7,sayı 1
Kamil, Ağacan; “ Azerbaycan’da Demokratikleşme Problemi ve
Kasım Seçimleri”, Stratejik Analiz, Sayı 67, cilt 6, Kasım 2005.
Kamil, Veli Nerimanoğlu; Azerbaycan Türklerinin Azadlıq Elçisi
Ebülfez Eli Elçibey. Türk Araştırmaları Vakfı Yayını (Latin Harfleriyle
Azeri Türkçesiyle). İstanbul, 1992.
Mehmetzade, Mirza Bala; Milli Azerbaycan Hareketi, Azerbaycan
Kültür Derneği, Ankara, 1991.
Mirze, Rasim; ed. Müsavat Partiyası Sorgu Kitabı, Bakı, 1994.
Mehdiyev, Ramiz; Azerbaycan Küreselleşmenin
Geçmişten Dersler, Bugünün Gerçekleri ve
Perspektifleri, İstanbul, DaYayıncılık, 2005.
Halilova, Hanım; Bey Ebulfez Elçibey Kitabı, Ankara 2009.
Talepleri,
Geleceğin
102
Nesibli, Nesib; “Azerbaycan’ın Milli Kimlik Sorunu”, Ankara, Avrasya
Dosyası, Azerbaycan Özel, Cilt:7, Sayı:1 (İlkbahar), 2001.
--------------------; Azerbaycan’ın Jeopolitiği ve Petrol, Bakü, Hazar
Üniversitesi Yayınevi, 2000.
Yakublu, Neriman; Müsavat Partiyasının Sorgu Kitabı, Bakı, 1998.
Osman, Nuri Aras; Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi,
İstanbul, DER Yayınevi, Eylül 2001.
Polat, Ahmet; Azerbaycan, Makro Müşavirlik Yayıncılık, Ankara. 2001.
Saray, Mehmet; Azerbaycan Türkleri Tarihi, İstanbul, Nesil
Matbaacılık ve Yayıncılık. 1993.
---------------------; Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, 1996.
Sultanov, Oktay; 80’li Yılların Sonu, 90’lı Yılların Başlarında
Azerbaycan’da Politik Mücadele, Bakü,yy.1995.
Swetochowski, Todeuz; Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus
Azerbaycan’ı (1905-1920) (çev. ) Nuray Mert, Birinci Basım, Bağlam
Yayınları, Ağustos 1988.
Şimşir, Sebahattin; Azerbaycan’ın istiklal Mücadelesi, 1. basım, IQ
Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, Ekim 2002.
---------------------------; Azerbaycanlıların Türkiye’de Siyasi ve Kültürel
Faaliyetleri(1920-1991) Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları No: 49
Şükürov, K.K.; “Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey Döneminde Türk
Kimlik Oluşumu”, Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri (Der:
Yrd. Doç.Dr. Bekir Günay), IQ Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2005.
Güler, Uğur; Elçibey, Ötüken Neşriyat, İstanbul-2006.
Ülkü, İrfan; Kızıl Yıldızdan Hilale Haydar Aliyev’in Fırtınalı Hayatı,
Üçüncü Basım, Otopsi Yayınları.
Yakublu, Neriman; Müsavat Partiyasının Sorgu Kitabı, Bakı, 1998.
103
Yanar, Şule; Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey Döneminde Türk Kimlik
Oluşumu. Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri, İstanbul, IQ
Yayıncılık, 2005.
Zenkovsky, A. Serge; Rusya’da Pan-Türkizm ve Müslümanlık (çev. )
İzzet Kantemir Üçdal neşriyat, 2. Baskı, İstanbul, 1983.
MÜLAKATLAR
104
Orhan Uravelli ile mülakat, Ankara, 31.08.2012
GAZETELER
Azatlık Gazetesi, 24.12.1989
Azatlık, 24.12.1989
Azatlık, 10.01.1990
Azatlık, 19.07.1991
Azatlık, 12.07.1991
Azerbaycan Gazetesi, 24.08.1990 (Azerice, Bakü).
Azerbaycan, 8 Ekim 1992
Azerbaycan, 8 Ocak 1993
Cumhuriyet, 18 Şubat 2001
Demokrat haftalık gazetesi, Sabirabad, Nisan. Sayı 2, 1990
Halk Gezeti, 15 Ocak 1992
Halk Gazetesi, 5 Nisan 1993
Hürriyet, 15 Nisan 1995
Milliyet Gazetesi, 12 Nisan 1993
Milliyet, 8 Nisan 1994
Yeni fikir, haftalık Gazete, sayı 8, 1992
Yeni fikir, sayı 10, 1992
Tercüman Gazetesi, 23.12.1989
Türkiye Gazetesi, 13.12.1989
Türkiye, 26.06.1992
Sabah, 29 Nisan 1998
Star Gazetesi, 23.02.2000
Star, 03.08.2001
105
DERGİLER
Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Sayı:285, Mayıs-Haziran 1992
Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Sayı:379, 2011
Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Yıl:41, Sayı:288, Kasım-Aralık 1992
Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Yıl:41, Sayı:280, Temmuz-Ağustos 1991
Download