Kimler Suistimal ediyor?

advertisement
Kimler Suistimal ediyor?
ÖZET: Cemalettin Bektaş: “Elbette
çevreyi korumak hepimizin en önemli önceliklerinden olmalı ama bir ülke dışa bağımlı
olmaya devam ederse çevreyi en çok kirleten gelişmiş sanayi ülkelerinin avucunun
içinde kalmaya devam edecek. Dünya tatlı
su kaynaklarının önemli bir kısmını golf sahalarını sulamak için kullanacak kadar insanı düşünen gelişmiş ülkeler, elbette diğer
ülkelere karşı güçlerini korumak için birçok
şey düşünüyor olabilir. Burdur da Dünyada
ve Türkiye’de yaşanan bu olaylardan mutlaka nasibini alacaktır.” dedi.
ANAHTAR KELİMELER: Çevre, Beşiktaş, Çin,
Burdur Gölü.
ABSTRACT: Cemalettin Bektaş reports ‘Certainly protecting the environment
must be the most significant priority of all
however if a country continues to be foreign
– dependent, it will go on to stand in the
palms of the developed industrial countries
which pollutes the environment most. The
developed countries which are so human
– friendly that they use a huge amount of
the freshwater to water the golf course, may
have many thoughts to retain their power
against the other countries. Burdur will also
take its share from the events encountered
in Turkey and in the World.’
KEYWORDS: Environment, Beşiktaş, China,
Burdur Lake.
B
irçok ülkede faaliyet gösteren
çevre ve sivil toplum örgütleri
vardır. Kimisine göre ülkenin kalkınması ve korunması için gerekli olan
bu örgütler kimisine göre ise; ülkenin
gelişmesine engel olmak için gelişmiş
ülkeler tarafından desteklenmektedir.
Medya haberlerine bakıldığı üzere gelişmiş ülkelerdeki gösteriler pek fazla
dünya gündeminde yer bulamasa da,
gelişmekte olan ülkelerdeki bu örgütlerin yaptıkları her gösteri ve protesto
dünya gündeminde rahatlıkla yer bulmaktadır.
Kyoto Protokolü Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda
mücadeleyi sağlamaya yönelik 11
Aralık 1997’de Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde
imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan
ülkeler, küresel ısınmaya sebep olan
karbon dioksit, metan, nitröz oksit,
kükürt heksaflorür, HFC‘ler ve PFC‘lergazların salınımını azaltmayı kabul
etmişleridir. Protokol, antlaşmayı imzalayan ülkelerin atmosfere saldıkları
karbon miktarını 1990 yılındaki düzeye düşürmelerini öngörmektedir. Protokol 2005 yılında Rusya’nın katılımıyla yürürlüğe girmiştir. Bunun sebebi;
protokolün yürürlüğe girebilmesi için,
onaylayan ülkelerin 1990’daki emisyonlarının yeryüzündeki toplam emisyonun %55’ini bulması şartıdır. Kyoto
protokolünü Türkiye’nin de aralarında
bulunduğu 160 ülke imzalamıştır. Sözleşmeye göre; endüstriden ulaşıma
ısıtmadan kaynaklanan sera gazlarını
azaltmaya yönelik mevzuatlar yeniden düzenlenecek, az enerji harcayarak daha uzun yollar alan teknolojiler
geliştirilecektir. Çöp depolama ve çevrecilik temel ilke olacak, yenilenebilir
enerji kaynaklarına yönel inecek, fosil
yakıtların yerine bio yakıtların tercihi
sağlanacak, yüksek enerji tüketen ve
çevreyi kirleten ağır sanayi kuruluşlarında düzenlemeler yapılacak, protokole aykırı davranan ülkelere vergi
artırımı ve para cezası gibi yaptırımlar uygulanacaktır. Başta ABD olmak
üzere, üretimin azalmasından kaynaklanacak milyar dolarlık maliyetten
dolayı protokolü imzalasalar da onaylamamışlardır. Protokole bakıldığında
amacının çok çok iyi olduğu ilk göze
çarpan özellik olsa da, bakıldığı üzere
protokolün asıl amacının atmosfere
salınan karbon miktarının 1990 yılında ki düzeye düşürülmesi istenmektedir. Asıl soru şu ki 1990 yılından sonra
hangi gelişmekte olan ülkenin sanayisi
ABD, Rusya ve diğer gelişmiş ülkelere
rakip olmuştur?
Türkiye’de örnekleme yapacak
olursak bir futbol maçında Türkiye’nin
köklü takımlarından Beşiktaş Kulübünün taraftar grubu Çarşı; açmış olduğu
‘Nükleersiz Türkiye’ pankartı, dış dünya
ülkeleri tarafından bir anda dünya gündemine servis edilmişti. Bakıldığında
bu haberleri servis eden dünya televizyonları nedense Türkiye’nin enerji sektöründe bağımlı olduğu ülkeler. Başta
petrol ve doğalgaz olmak üzere enerji
ithalatına ödenen paralar rekor seviyedir. İthalatın yüzde 42’si ise tek başına
Rusya üstlenmiş durumda. Herhalde
Rusya, Türkiye’nin enerji sektöründeki kendine olan bağımlılığı sona ersin
istemez. Türkiye’de ki birçok proje ve
ihaleler aslında Türkiye’nin gelişmek
için ne kadar çok çaba sarf ettiğini
göstermektedir. Yollar, barajlar, enerji alanındaki projeler, havaalanları…
Her proje ortaya konduğunda muha-
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 5
lefetten itirazlar, başarılı olunmazsa sivil
toplum baskıları ve sonra halk gösterileri. Dünyada Atlanta Havalimanından
daha büyük olması beklenen üçüncü
havalimanı projesinde de buna benzer
olaylar olmuştur. Proje ile ilgili açıklanan
ÇED Raporu’na göre projenin çoğunluğunun mevcut ormanın üzerinde inşa
edilecek olması nedeniyle bu bölgedeki
ekolojik sisteme zarar verileceği endişesi gündeme getirildi. İnşaat bölgesindeki kurutulacak göl alanlarının sulak alan
olma özelliklerini yitirecek olmaları da
eleştirilen konuların başında geldi. ÇED
Raporunun üzerine çevre örgütlerinin
bir kaçı bu projenin durdurulmasını dahi
istemişlerdir. Türkiye Cumhuriyetinin en
büyük ihalesi bu şekilde durdurulmak
istenmesi ne derece sağlıklıdır. Aynı
şekilde 3. Köprü ihalesinde birçok sivil
toplum ve çevre örgütleri yeşil alan katledildiği için projenin durdurulmasını istemişti. Peki, bu projelerin hiç mi ülkeye
faydası yok?
Sanayi kuruluşlarının devlet için
ne kadar gerekli olduğunu anlatmamıza sanırım gerek yok. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun ilk 15 senesinde
yüzlerce fabrika açılmış devletin dışa
bağımlılığı bitirilmeye çalışılmıştır. Sanayide ham madde pazarı, işlenmesi
ve tüketimi; girdi, işlev ve sonuç olarak
ele aldığımızda Türkiye Cumhuriyetinin
buna ne kadar uygun pozisyonda olduğunu görebiliriz. Elimizde ki maden
yatakları ve coğrafi koşullar sanayi yatırımı için dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Fakat baktığımızda Türkiye’nin ne
bunları çıkarmaya yönelik teknolojisi
ne de bürokrasisi var. Çoğu madenin
çıkarılması, satışından pahalı diye çıkarmıyoruz. Çıkardıklarımızı ise doğanın
dengesini bozuyor diyerek şikâyette bulunuyoruz. Burdur ve çevre illeri son 10
yılda mermer yatırımcılarının istilasına
uğramış durumda. Birçok çevreci Burdur
Gölünün kurumasını bile bu mermer
ocaklarına bağlamış durumda. Dağlarımızın delik deşik olmasından, görüntü
kirliliğinin oluştuğundan ve ağaçların
kesildiğinden dert yanarak şikâyetçiler.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 6
Hâlbuki bu sektör on binlerce kişi için
ekmek kapısı. İşçisi, nakliyecisi, aracısı…
Sadece 500 den fazla Çinli yatırımcı bu
mermer ocakları için Burdur’da bulunuyor. Bu sadece Burdur için değil Denizli,
Afyonkarahisar ve Isparta içinde geçerli.
Binlerce insan için ekmek kapısı olan bu
ocaklar doğayı ne derece zedeliyor onu
incelemek lazım. Bakıldığı üzere Burdur
Gölündeki çekilme, sadece deprem sonucu gölün tabanında ki çatlaklardan sızan sudan olmuyor. Burdur Gölünü besleyen suların üzerine kurulan barajların
etkisi elbette ki var. Fakat Burdur Gölü
çekiliyor serzenişinde bulunmaktansa
Burdur Gölünün çekilme sorununu nasıl
çözebiliriz diyerek projeler üretmemiz
gerekiyor. Çıkan molozların yer altı sularına karışarak Burdur Gölünü kuruttuğu ve suların çekilmesine neden olduğu
bile iddia edilmekte. Bu iddia da gerçeklik payı varsa yer altı sularının kirletilmesi işletme sahiplerinin vurdumduymaz
tavırlarından kaynaklanmaktadır. Çıkan
molozları(mermer çamuru) geri dönüşüm olarak asfalt çalışmalarında kullanılması başlı başına bir çözüm önerisi olabilir. Mermer tozlarının çeşitli solunum
yolu hastalıklarına (özellikle KOAH’a)
sebep olduğu bilinmektedir. Bu konuda işçilerin düzenli aralıklarla hekim
kontrolünden geçmesi ve solunum yolu
hastalıklarında yüzdesel bir artış olup
olmadığı araştırılmalıdır. Bu da işletme
sahiplerinin vicdanlarına bırakılmadan
devlet kontrolünde yapılabilir. Bir diğer
konu ise yeşil alanlarının ve ağaçların
tahrip edildiği konusundadır. Mermer
sert yapısı olmasından dolayı üzerinde
ağaç yetişmeyeceği her kesim tarafından bilinmektedir. Mermer ocaklarının
olduğu bölgelerde ağaçlar kesiyor söylentisini çıkarmak çok anlamsız.
Çevrecilerin ve sivil toplum
örgütlerinin gelişmiş ülkelerden çok
gelişmekte olan ülkelerde medyada
gündeme gelmesinin sebebi; gelişmiş
ülkelere, sanayi ve diğer alanlarda rakip
olma korkusu yüzündendir. Görüldüğü
üzere bazı sivil toplum ve çevre örgütlerini ABD, Rusya, AB ülkeleri gibi ülkelerin
desteklediklerini, gündeme gelmeleri
için medyayı en iyi şekilde yönlendirdiklerini görebiliriz. Devletimizin milletimizin üzerinde infial uyandırmaması için
bu tür konularda kanunları en iyi şekilde
düzenlemesi ve provoke edilmekten kaçınılması gerekmektedir.
Kısacası tarihte sömürge adıyla
anılan güçlü devletlerin diğer toplumlar üzerinde tahakküm kurarak zengin
kaynaklarından yararlanması durumu,
günümüzde şeklen değişiklik göstermiş
ve yine güçlü devletlerin zamanın medya organlarını da kullanarak toplumun
değerlerini manipüle etmek (yönlendirmek) suretiyle yeni bir algı yaratarak ve
toplumları kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak gücünü koruma şekline
dönüşmüştür. Bu noktada çevre hareketlerinin bir kısmı tamamen güzel duygularla ortaya çıkarken azımsanmayacak
bir kısmı da büyük devletlerin gelişmekte olan ülkelere karşı kullandığı bir algı
değiştirme ve gelişmekte olan ülkelerde
kaos yaratarak gelişimi engelleme silahı
olarak kullanılmaktadır. Ülkemizin enerji durumu incelendiğinde kullandığımız
enerjinin sadece % 24’ü yerli kaynaklardan sağlanabiliyor. Yaklaşık % 76 oranında enerjide dışa bağımlı durumdayız.
Yapılan ithalatın % 82’sini petrol ve doğal gaz ithalatı oluşturuyor. Bu durum
da başlı başına bizi güçlü ülkelere bağımlı kılıyor. Türkiye bu sorunu çözmek
için ne zaman hamle yapsa karşısında
hepimizin hassas olduğu bir konu olan
çevre bilinci kaşınarak bir çatışma ortamı hazırlanıyor. Elbette çevreyi korumak
hepimizin en önemli önceliklerinden
olmalı ama bir ülke dışa bağımlı olmaya
devam ederse çevreyi en çok kirleten
gelişmiş sanayi ülkelerinin avucunun
içinde kalmaya devam edecek. Dünya
tatlı su kaynaklarının önemli bir kısmını
golf sahalarını sulamak için kullanacak
kadar insanı düşünen gelişmiş ülkeler,
elbette diğer ülkelere karşı güçlerini korumak için birçok şey düşünüyor olabilir.
Burdur da Dünyada ve Türkiye’de yaşanan bu olaylardan mutlaka nasibini alacaktır.
Download