ÇOCUK ve ERGENLERDE ANKSĠYETE (KAYGI) BOZUKLUKLARI Doç. Dr. AyĢe KILINÇASLAN ĠÜ. Ġstanbul Tıp Fak. Çocuk ve Ergen Ruh Sağl. Ve Hast. AD. Anksiyete (kaygı) GeniĢ anlamda tehlike beklentisi ile birlikte olan emosyonel huzursuzluk olarak tanımlanabilir. Anksiyete sağlıklı bireylerde de yaĢam boyu deneyimlenen ve bireylerin geliĢimi sırasında koruyucu ve uyumsal iĢlevi olan normal bir duygudur. Geçici korku ve anksiyete normal çocuğun geliĢiminin bir parçasıdır. Anksiyete Bazı korku ve kaygılar belli dönemlerde daha sıktır: Bebekler hemen yakın çevresindeki korku veren uyaranlardan, yüksek seslerden vb. korkarlar. 8-10 aydan itibaren yabancılardan ve anneden ayrılmadan korkarlar. Okul öncesi çocuklar yalnız kalmaktan, karanlıktan, hayvanlardan ve hayali yaratıklardan korkabilirler. Okul çağı çocukları doğa üstü güçlerden, sosyal durumlardan, doğal afetlerden hastalık ve kazalardan korkabilirler. Anksiyete Çocuklarda görülen normal korku ve kaygıyı patolojik olandan ayırt etmek gerekir. Ansiyete, çocuğun bulunduğu geliĢimsel döneme uyumsuzsa, Toplumsal, mesleki ve ailevi yaĢantısını etkilemeye baĢlarsa, Uzun bir zaman dilimine yayılırsa, Günün büyükçe bir bölümünde karĢısına çıkarsa, KiĢi bu duygusunu kontrol edemez ve anksiyetesiyle baĢa çıkamaz hale gelirse psikiyatrik bir sorun olma olasılığı yüksektir. Etyoloji Psikolojik varsayımlar 2. Biyolojik varsayımlar 1. Psikolojik varsayımlar Psikoanalitik varsayım: Anksiyete temelde bir iç çatıĢmanın (intrapsiĢik) ürünüdür. Buradaki çatıĢma benlik (ego) ile altbenlik (id), ya da benlik ile üstbenlik (superego) arasında oluĢabilir. Psikolojik varsayımlar DavranıĢçı varsayım: Anksiyete öğrenilmiĢ bir süreçtir. Sosyal öğrenme ile ailenin tepkileri model olarak alınır. Psikolojik varsayımlar BiliĢsel (kognitif) varsayım: Anksiyetenin nedeni olayın kendisi değil, bu olayın kiĢi tarafından nasıl yorumlandığı, nasıl algılandığıdır. Olayların çarpıtılmıĢ düĢünce örüntüleriyle algılanması sonucunda anksiyete ortaya çıkar. Biyolojik varsayımlar Biyolojik varsayımlar: Anksiyete bozukluklarında otonom sinir sisteminde sempatik etkinliğin arttığı, buna bağlı olarak fizyolojik belirtilerin ortaya çıktığı düĢünülmektedir. Biyokimyasal çalıĢmalarda nörotransmiterler üzerinde durulmakta, noradrenalin ve serotonin ile iliĢkilendirilmektedir. Ayrıca bazı nörokimyasal maddelerin (sodyum laktat gibi) verilmesiyle yapay olarak panik nöbetleri ortaya çıkarılabilmektedir. Kalıtımsal bir yatkınlık da bilinmektedir. KLİNİK ÖZELLİKLER Temel olarak anksiyete bozukluklarında belirtiler benzerdir. Genel anlamda anksiyetenin 4 temel klinik özelliği vardır: 1) Bilişsel belirtiler: Gerçeklik duygusunda değiĢme, çevrenin değiĢiyor gibi algılanması, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü, kontrolünü yitirme kaygısı, fiziksel zarar göreceği endiĢesi 2) Affektif belirtiler: Korku,huzursuzluk, endiĢe, çaresizlik, alarm duygusu, panik 3) Davranışsal belirtiler: Anksiyete yaratan durumlardan kaçınma davranıĢı, dona kalma 4) Fizyolojik belirtiler KLİNİK ÖZELLİKLER Fizyolojik belirtiler: Kardiovasküler sistem: Çarpıntı, kan basıncı değiĢiklikleri, soluk renk ya da yüzde kızarma Solunum sistemi : Nefes darlığı, hava açlığı, boğazda düğümlenme, boğulma hissi Gastrointestinal sistem : Yutma güçlügü, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı Genitoüriner sistem : Sık idrara çıkma, empotans, cinsel isteksizlik Cilt belirtileri : Terleme, kızarma, sıcak basması Nörolojik : Tremor, parestezi, anestezi, baĢdönmesi, bayılma hissi veya bayılmalar, kas gerginliği, motor huzursuzluk EPĠDEMĠYOLOJĠ Anksiyete bozuklukları çocuk ve ergenlerde en sık görülen bozukluklardan birisidir. Toplumda yapılan çalıĢmalarda çocuklarda %5-18 görülür. Çocuklarda en sık özgül fobiler, seperasyon anksiyetesi bozukluğu (SAB) ve yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) görülür. Klinik çalıĢmalarda K/E oranı eĢit gibidir. DüĢük sosyo-ekonomik düzeyde (SED) çocuklarda separasyon anksiyetesi ve fobiler, orta ve yüksek SED çocuklarda yaygın AB daha sıktır. Ayrıca kültürler arasında da normal korkuların geliĢiminde farklılıklar vardır. SINIFLAMA Yaygın Anksiyete Bozukluğu Panik Bozukluk- Agorafobi Özgül Fobi Sosyal Fobi Travma Sonrası Stres Bozukluğu Akut Stres Bozukluğu Genel Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu Madde Kullanımına Bağlı Anksiyete Bozukluğu BaĢka Türlü Adlandırılamayan Anksiyete Bozukluğu YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU Yoğun ve kontrol edilemeyen kaygı ile karakterizedir. Yoğun: söz konusu duruma verilen tepkinin aĢırı olması, Kontrol edilemeyen: kaygı/endiĢe baĢlayınca kiĢinin bu duygularını durduramaması GeliĢimsel olarak gözlenen kaygı/endiĢenden, YAB, kaygının gerçekçi olmayan doğası ve uzun süre devam etmesi ile ayırt edilir. Tanı için yoğun kaygı günlük iĢlevi bozmalıdır ve en az 6 ay sürmelidir. Yaygınlığı %2.7 ile %4.6 arasında değiĢmektedir. Çocukluk çağında E/K oranı eĢitken, ergenlikte kızlarda daha sık gözlenir YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU Kaygı sıklıkla bir alana sınırlı değildir. YAB olan çocuk ve ergenlerde en sık gözlenen kaygılar; yeterlilik, onay görme ve eski davranıĢlarının uygunluğudur. Gelecek ile ilgili olaylar, yeni ya da tanıdık olmayan ortamlar diğer kaygı nedenleridir. Bir iĢi zamanında yerine getirmeyle ilgili kaygılar görülebilir. YAB olan çocuklar genellikle toplum kurallarına uyan ve mükemmeliyetçi çocuklardır; yetiĢkinler tarafından inatçı ya da katı olarak tanımlanabilirler. YAB olan çocuk ve ergenlerin sıklıkla baĢkaları tarafından yatıĢtırılması (reassurence) gerekir, ancak bu durum kaygının azalmasında kısa süreli bir iyilik meydana getirir. YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU Motor gerginliğin artması ve aĢırı uyarılmıĢlık (vigilance) hali gözlenebilir. BaĢ ağrısı, karın ağrısı ve uyku güçlükleri gibi somatik belirtilere sık rastlanır. Genel olarak gergin, sinirli ve heyecanlı oldukları bildirilir. Özelikle çocuklarda kaygı ne kadar fazla ise irritabilite o kadar fazladır. YAB Tanı Kriterleri A. En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay ya da etkinlik hakkında (iĢte ya da okulda baĢarı gibi) aĢırı anksiyete ve üzüntü (endiĢeli beklentiler) duyma. B. KiĢi, üzüntüsünü kontrol etmede zorlanır. C. Anksiyete ve üzüntü aĢağıdaki 6 semptomdan üçüne (ya da daha fazlasına) eĢlik eder (son 6 ay boyunca hemen her zaman en azından bazı semptomlar bulunur). Not: Çocuklarda sadece bir maddenin bulunması yeterlidir. (1) huzursuzluk, aĢırı heyecan duyma ya da endiĢe (2) kolay yorulma (3) düĢüncelerini yoğunlaĢtırmakta zorluk çekme ya da zihnin durmuĢ gibi olması (4) irritabilite (5) kas gerginliği (6) uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da sürdürmekte güçlük çekme ya da huzursuz ve dinlendirmeyen uyku) YAB-AYIRICI TANI VE KOMORBİDİTE YAB, tıbbi hastalıklardan ayırt edilmelidir: Özellikle otonomik belirtiler baskınsa olası tıbbi nedenlerin araĢtırılması önemlidir. Öykü ve fizik muayene ile gastrointestinal sorunlar, hipertiroidizm, feokromostoma, hipoglisemi ve lupus ayırt edilmeli gerekirse ileri tetkiklere gidilmelidir. Özellikle ergenlerde aĢırı kafein kullanımı ya da diğer stimulantların kullanımı sorgulanmalıdır. YAB-AYIRICI TANI VE KOMORBİDİTE YAB tanısı sadece eğer kaygı yaygın ise konulması uygundur: Sosyal fobide sadece sosyal ortamlarda bulunması, bir performans sergilemesi gerektiğinde yoğun kaygı yaĢanır. Panik atağında kaygı panik atak sırasında ya da panik atak yaĢama ile ilgilidir. OKB’da hastalık mirop bulaĢması gibi bir obsesyonla ilgilidir; Ayrılma anksiyetesinde evden ya da bağlanma figüründen ayrı kalma ile ilgili kaygı vardır; Anoreksia nervozada kilo alma ile ilgili kaygı vardır, Somatizasyon bozukluğunda bir çok fiziksel yakınma vardır; Hipokondriasiste ciddi bir hastalığının olması ile ilgili kaygı vardır, PTSB’da hatırlatıcılarla kaygı vardır. Anksiyete özgül bir stresi izler Ģekilde ortaya çıkıyor, kısa süreli ve göreceli olarak yoğunluğu hafif ise uyum bozukluğu tanısı daha uygundur. YAB-AYIRICI TANI VE KOMORBİDİTE YAB-dıĢı anksiyete bozuklukları Depresyon DEHB Psikotik tablolar SEYĠR YAB olan bir çok yetiĢkin anksiyetelerinin çocukluk çağından beri var olduğunu ve yaĢamlarının çoğunda mevcut olduğunu bildirmektedir. Bu durum YAB’nun yapısal (temperamental) bir özellik olduğunu düĢündürmektedir. Bu görüĢ ile uyumlu olarak, bir çok olguda YAB tipik olarak kronik ancak dalgalanmalar gösteren bir seyir izler. Özellikle belirtiler stres olduğunda daha da ağırlaĢır. TEDAVİ Bir çok olgu BiliĢsel DavranıĢçı Terapilerden faydalanır. BDT, bireysel olarak, aile ile birlikte ya da grup Ģeklinde uygulanabilir. BDT anksiyöz biliĢi hedef alan biliĢsel yeniden yapılandırma giriĢimlerini ve fiziksel uyarılmayı hedef alan gevĢeme tekniklerini içerir. DavranıĢçı yöntemde anksiyete meydana getiren uyarana in vivo maruz bırakma ve kaçınma davranıĢının azaltılmasını kullanılır. Tüm giriĢimler arzu edilen davranıĢın geliĢtirilmesi ve kaçınma davranıĢının azaltılması için ödüllendirmeyi (positive reinforcement) içerir. SSRI’lar YAB’da ilk tercih edilecek ilaçlardır. AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU Seperasyon anksiyetesi boz.) Evden ya da birinci bağlanma figüründen ayrılmaya bağlı olarak oluĢan aĢırı korku ve anksiyetedir. Anksiyete çocuğun yaĢına ve geliĢimsel düzeyine göre uygunsuz olmalı ve en az 4 hafta sürmelidir. Anormal ayrılma kaygısını, 7 ay ile 6 yaĢ arasında gözlenen yaĢa uygun fenomenden ayırt etmek önemlidir. SAB %2.4 ile %5.4 arasında görülmektedir. AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU SAB olan çocuklar ayrılma durumu ya da ayrılma beklentisi olduğunda sıkıntıya girerler, ayrılma durumlarından kaçınmak isterler. YaĢadıkları sıkıntı “terör” Ģeklini ya da otonomik uyarılma halini alabilir. SAB olan çocuklar, yapıĢarak, ağlayarak, yalvararak ya da somatik yakınmalarda bulunarak ayrılığa direnç gösterirler. Korkunun altında yatan, bağlanma figürüne ya da kendisine zarar geleceği ve sürekli ayrı kalacağı korkusudur. Okul reddi ve yoğun somatik Ģikayetler en sık tedavi arama nedenleridir. AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU GELİŞİMSEL PERSPEKTİF SAB en sık ergenlik öncesi çocuklarda bulunur, ancak herhangi bir yaĢta tanı konulabilir. Sıkıntı ya da ayrılıkla ilgili iĢlevsel bozulma geliĢimsel düzeye göre aĢırı olmalıdır. Çocuğun yaĢına göre belirti sayısı ve belirtilerin farklılığı değiĢmektedir, küçükler daha fazla belirti gösterirler ve daha sıkıntılıdırlar. SAD- AYIRICI TANI KOMORBİDİTE OKB ve diğer anksiyete bozuklukları ayırıcı tanıda düĢünülmelidir. SAB olan çocuklarda depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları sıktır. YAB ve özgül fobiler en sık görülen komorbid tanılardır. Depresyon özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarda sık görülür. SAB olan çocuklarda somatik Ģikayetler, arkadaĢları ile vakit harcamada ve okul dıĢı etkinliklere katılmada azalma görülebilir. Okula gitmeyi reddetme ve seperasyon düĢüncesi ile sürekli uğraĢmaya bağlı olarak akademik baĢarıda düĢme görülebilir. SEYĠR GidiĢi değiĢkendir, stres ve geçiĢlerin olduğu durumlarda belirtilerde artmalar olabilir. Özellikle küçük çocuklarda oluĢan SAB tamamen iyileĢebilir. Ancak bazı durumlarda rekkürens ve alevlenmelerle kronik gidiĢ gözlenebilir. Çocukta SAB varlığı eriĢkinlikte agorofobi, panik bozukluk, sosyal fobi ve depresyon görülme olasılığını artırır. SEYĠR -Geç baĢlangıç -Diğer psikiyatrik bozukluklarla komorbidite -Ailede psikopatoloji -Bir yıldan daha fazla okula devamsızlık KRONĠK GĠDĠġ OLASILIĞINI ARTIRIR. TEDAVĠ Okul reddi için en etkili tedavi çocuğun okula gitmesidir (exposure). UzamıĢ devamsızlıklardan sonra okula baĢlamak çocuk için daha zorlaĢır. Küçük çocuklarda sistematik desensitizasyon ile ödül sistemi, daha büyük çocuklarda biliĢsel stratejiler) oldukça etkilidir. Çocuğun anne ve babadan ayrılmasına tedrici olarak cesaretlendirilir (ör, diğer odaya gitme, üst kata çıkma, okula gitme gibi) ve baĢarılı çabaları ödüllendirilir. TEDAVĠ Özgül tedavi yöntemleri Ģunlardır: a) Maruz bırakma (tedrici maruz bırakma ve relaksasyonla birlikte sistematik desensitizasyon) b) Edimsel yöntemler (contingency management) (ödüllendirme, Ģekillendirme (shaping), söndürme) c) BiliĢsel stratejiler (problem çözme, baĢa çıkma düĢünceleri, kendi kendine konuĢma) d) Model olma (Uygun davranıĢın gösterilmesi) e) Aile tedavisi (anne babaya anksiyetenin ele alınması öğretilir ve anne baba koterapist gibi iĢlev görür). Genellikle psikofarmakolojik yaklaĢımdan önce psikoterapötik yaklaĢım uygulanır. Psikofarmakoloji psikoterapötik yaklaĢıma yardımcı tedavi olarak düĢünülmelidir. SOSYAL FOBĠ Tanımadık insanlarla karĢılaĢma, toplumsal ortamlarda bulunma ya da baĢkalarının gözünün önünde bir eylemi gerçekleĢtirirken belirgin ve sürekli korku duymadır. Korkulan sosyal duruma maruz kalma anksiyete meydana getirir, utanma ve rezil olma korkusu vardır. Toplum önünde konuĢma, sosyal toplantılara katılma, toplum içinde gösteri yapma, yabancılarla konuĢma ve otorite figürüyle karĢılaĢma korku uyaran durumlardır. Anksiyete oluĢturan durumlardan kaçınma görülebilir ve bu durum süregen bir sıkıntıya yol açabilir. Çocuk ve ergenler korkularının mantıksız ya da yoğun olduğunun farkına varmayabilirler. SOSYAL FOBĠ Toplumda çocuk ve ergenlerde %1 görülür. YaĢça büyük olan kesimde daha sıktır ve eriĢkinlerde en sık rastlanan anksiyete bozukluklarından birisidir. Çocuk ve ergenlerde sosyal fobinin tanınmadığı ve az tanı konulduğu, daha çok bu çocukların “utangaç” olarak geçiĢtirildiği bildirilmektedir (klinik örneklemde %14.9). Sosyal fobisi olan çocuk ve ergenler, baĢkalarının kendilerini aptal, garip, itici bulacağından ya da utanılacak aptalca bir Ģey yapacaklarından ya da söyleyeceklerinden korkarlar. Somatik belirtiler sıktır; kalp hızında artma, terleme, kızarma, titreme, gastrointestinal sıkıntı görülebilir. Sosyal fobisi olanlarda olumsuz biliĢ daha çok utanma, olumsuz değerlendirilme ve reddedilmeye yönelik yoğun kaygılara odaklanmıĢtır. SEÇĠCĠ KONUġMAZLIK Çocuğun konuĢma becerileri geliĢmiĢ olmasına karĢın, konuĢması beklenen belli sosyal durumlarda konuĢmamasıdır. Bunun sosyal fobinin bir varyantı olduğu düĢünülmektedir. Seçici konuĢmazlığı olan çocuklarda utangaçlık ve sosyal çekilme sıklıkla görülür. Daha önceki bildirimlerin tersine, bu çocukların çoğunda erken dönemde belirgin bir travma görülmemiĢtir. Çocuklarda ve ergenlerde görünüm farklı olabilir. Küçük çocuklarda sıklıkla öfke nöbetleri ya da anne babaya “yapıĢma” gözlenebilir. Okuldaki aktivitelere katılmayı reddedebilirler. Büyük çocuklar aile ya da sosyal toplantılarına katılmaktan uzak kalabilirler arkadaĢ iliĢkilerine giremezler. SEYĠR Çocukluk çağı sosyal fobisi tanı konulup tedavi edilmez ise önemli, uzun süreli olumsuz etkileri olabilir. Sosyal fobide okul reddi, eğitimin erken sonlandırılması ve iĢ hayatına katılmama gibi sonuçlar görülebilir. AYIRICI TANI-KOMORBĠDĠTE Sosyal fobide baĢkalarının önünde bir iĢi yerine getirmekten ya da baĢkalarıyla etkileĢimden özgül olarak korkma ana belirtidir. Panik bozukluğu olan kiĢilerde korku paniğin tekrarlamasına yönelikken, sosyal fobisi olanlarda sosyal durumlarla iliĢkilidir. YAB’da bir çok baĢka kaygı vardır. Özgül fobi, sosyal durumların dıĢındaki özgül durumlar ya da nesnelerle iliĢkilidir. Sosyal fobi ile SAB arasında ayırıcı tanı bazen güç olabilir. SAB’da birincil bağlanma figüründen ayrılma ile ilgili sıkıntı varken, sosyal fobide diğer insanlar ile etkileĢime girme ile ilgili sıkıntı vardır. Ancak okul reddi her ikisinde de görülebilir ve ayırıcı tanıda güçlük olabilir. AYIRICI TANI-KOMORBĠDĠTE OKB’da bulaĢma korkusu, yada baĢkalarına zarar verme ile ilgili korkular nedeniyle sosyal kaçınma görülebilir. Depresif mizaç, durumsal anksiyete ve madde kullanımında artıĢlar gözlenebilir. Sosyal fobisi olan çocukların, sosyal becerileri daha zayıftır. Sosyal fobisi olan çocukların bir çoğu, aktivitelere katılmayı reddettiğinden davranıĢları karĢıt olmakarĢı gelme gibi algılanabilir. TEDAVĠ BiliĢsel DavranıĢçı Terapi (BDT) yöntemleri sosyal fobide baĢarı ile uygulanabilmektedir. Sosyal beceri geliĢtirme tekniklerinin BDT ile kombine edilmesi önemlidir. Farmakoterapi sosyal fobisi olan çocukta tek tedavi yöntemi olarak düĢünülmemelidir. Özellikle BDT ile birlikte çok yönlü tedavi programının bir parçası olmalıdır. Farmakoterapide SSRI’lar ilk tercihtir.