ÖZEL ÇAĞLAYAN KOLEJİ AYLIK VELİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA HOŞGÖRÜ Hoşgörü hem bireysel birey hem de toplumsal anlamda önemlidir. Bireysel olarak hoşgörülü olmak davranışlara, ışlara, görüşlere, olaylara farklı açılardan bakabilmeyi, ötekini olduğu gibi kabullenmeyi, kabullenme farklılıklara saygı duymayı,, sabırlı olmayı, kendini kontrol edebilmeyi ve affetmeyi de beraberinde getirir. Toplumsal açıdan farklı dil, din, kültür, inançtan insanları nları kabullenmek, güzellikleri onlarla paylaşmak, barışık olmak ve onlara yaşama hakkını vermeyi öğrenmeyi öğrenmeyi beraberinde getirir. Hoşgörüyü yaşamak ve yaşatmak için sevgi, sevgi saygı ve çaba gerekir. İnsanın olduğu yerde eğer hoşgörü yoksa orada sürekli bir başkasını suçlama, bencillik, güvensizlik, tartışma, kavga ve anlaşmazlık görebilmek mümkündür. mümkündür İnsanlar arası ilişkide hoşgörü hayatı kolaylaştırır ve daha yaşanabilir hale getirir. Bazen güzel bir söz, gülen bir yüz, bazen anlamlı bir nükte, bazen hatalara, bazen bir olumsuzluğa karşı yerinde bir anlayış, insanları rahatlatıcı, stres ve sıkıntılarını giderici anlamlar taşır. Böylece hayat herkes için yaşanabilir hale gelir. Mevlana der ki: “Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim, sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” ÇOCUĞUMUZA HOŞGÖRÜYÜ NASIL ÖĞRETEBİLİRİZ? ÖĞRETEBİLİRİZ Çocuklarımızın ilk olarak larak anne ve babasını model aldığını unutmamalıyız. Çocuklarımıza davranışlarımızla örnek olmalıyız. Çocukların yanında konuşmalarımıza özen göstermeliyiz. Farklı kültürlere, dinlere, dünya görüşlerine sahip insanları kınarsak, onlarla ilgili şakalar yaparsak çocuklarımız çocuklar da ister istemez bizim gibi düşüneceklerdir. Evimizde hoşgörü ve farklılıklara saygı varsa çocuğumuz da daha yaratıcı ve güvenli venli bir kişilik geliştirir, çevresine saygılı olmayı ve hoşgörü göstermeyi daha çabuk öğrenir. Hoşgörünün olmadığı aile ortamında yetişen çocuksa çocuk çekingenlik, ürkeklik ya da saldırganlık ve kuralsızlık göstermektedir. Ebeveynlerinden yeterli ilgiyi görmeyen rmeyen ama sınırsız özgürlüklerin sunulduğu bir ortamda büyüyen çocuklar arkadaşlarından onay almaya ve ilgi çekmeye çalışırlar. Bu çaba zaman zaman çocuğun olumsuz davranışlarının pekişmesine sebep olabilir. Çocuklarımız, gündelik hayatta, okulda, mahallede, televizyonlarda hoşgörüsüzlüğün çeşitli biçimleriyle karşılaşabilirler. Çocuğun bilinçaltına giden mesajlarda, uygunsuz birçok tutum ve davranış normal ve kabul edilebilir olabilmektedir. Bilgisayar oyunlarında sergilenen farklı olana, farklı kültürlere karşı şiddet, nefret, düşmanlık da çocuklarımızın bilinçaltında derin izler bırakabilmektedir. Çocuklarımızın oynadığı oyunlar ve izlediği programlarda seçici davranmalarını sağlayarak farklı kültürlere karşı bir hassasiyet geliştirmeliyiz. Çocuklar farklı olanın kötü bir şey olmadığını öğrenmelidirler. Kültürler arası farklılıklardan ziyade, benzerlikleri vurgulamalıyız. Hoşgörünün birlikte yaşama sanatı olduğunu unutmamalıyız. Hoşgörü eğitimle kazanılacak bir değerdir. Çocuklarımıza eğitim sürecinde akademik başarı kadar hoşgörü, sorumluluk, saygı vb. değerleri kazanmanın önemli olduğunu hissettirmeliyiz. Adil olmayı, karşısındakine saygılı olmayı, kendisinin ve başkalarının hakkını savunma bilincini vermeliyiz. Çevresinde olup bitenlere karşı çocuklarımızda bir duyarlılık kazanmasını ve gerektiğinde tepkisini göstermesini desteklemeliyiz. Çocuğumuza tartışmalı konularda kendi görüşlerini ortaya koyabilme, duygu ve düşüncelerini anlatma fırsatı vermeliyiz ve konulara eleştirel olarak bakabilecek ve başka görüşler üzerinde düşünmeyi özendirecek bir ev ortamı sağlamalıyız. Çocuğumuza kendisinin önemli, değerli ve özel olduklarını hissetmelerine yardımcı olmalıyız. Karar alma süreçlerine olabildiğince çocuğumuzu dahil etmeye çalışmalıyız; çünkü kendine değer verme ve başkalarına saygı gösterme, hoşgörülü bireyin temel özellikleridir. ÇOCUK YAŞAMINDA HOŞGÖRÜ VE EMPATİ NEDEN ÖNEMLİDİR? Çocuklarımızın sosyal çevresindeki farklı tutumlardan etkilenmemesi, farklı grup ve bireylere hoşgörüyle yaklaşması için bazı becerilere sahip olması gerekmektedir. Bu becerilerden en önemlisi, empatik düşünebilmektir. Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine “empati” adı verilir. Çocuklar sosyal yaşam içinde yer alırken kabul etmeyi, uyum sağlamayı, nerede nasıl davranmaları gerektiğini öğrenirler. Bu aşamaların ardından kabul görmeye de başlarlar. Çocuk ancak sosyal olarak kabul gördüğünde sosyal iletişim içinde yer alabilir. Kabul görmenin en önemli koşullarından birisi de empatidir. Kendi ihtiyaçları ve duyguları kadar grup içindeki diğer bireylerin de duygularını ve ihtiyaçlarını fark etmek önemlidir. Başkalarının davranışlarının altında yatan duyguları fark etmek, bu duyguların hangi tepkilere neden olduğunu anlayabilmek uyum için çok önemlidir. Bu durum çocukların arkadaşlık ilişkilerinde açıkça gözlenmektedir. Empatik düşünebilen çocuklar çevrelerinde olup bitenleri daha iyi yorumlayabilirler, başkalarının problemlerini daha kolay anlayabilirler ve ilişkileri içindeki problemleri daha kolay çözebilirler. Bu özellikleri de diğer çocuklar tarafından kolayca kabul görmelerini sağlar. Empatik düşünebilen çocuklar kendi duygularının farkında oldukları ve duygularını da ifade edebilmeyi becerdikleri için ilişkilerinde daha az sorun yaşarlar. Çocuklarımıza empati yeteneği kazandırarak, zayıf olanı anlama, kendini ötekinin yerine koyabilme ve hoşgörülü olabilme yetisi kazandırmalıyız. Empatik düşüncenin hakim olduğu ortamlarda genellikle hoşgörü, anlayış, huzur, sevgi ve saygı davranışları görülür. Aksi ortamlarda ise genellikle sorun, gerilim, anlaşamazlık, çatışma ve yalnızlık yaşanır. İnsan; bir sözü söylerken, bir davranışı sergilerken hep karşısındakini düşünmeli ya da muhatabının yerine kendini koyabilmelidir. Anne-babalar çocuklarını severler, korurlar, desteklerler. Ancak bazen ebeveyn çocuğuyla anlaşamayabilir, hatta çatışmaya bile girebilir. Bunun nedeni ebeveynin, kendini çocuğunun yerine koymaması ya da kendi çocukluğunu unutmasıdır. Büyüklerin küçükleri anlamaları empatiyle sıkı ilişkilidir. Düşüncelerine; diline; inançlarına; cinsiyetine; kültürüne; fiziksel görüntü, sağlık durumu, zekâ düzeyi, ilgi alanları gibi kişisel özelliklerine ve başkaca aidiyetlerine saygı duyulan her çocuk, başkalarının farklılıklarına saygı duymayı ve farklılıkların olmasından dolayı mutlu olmayı öğrenir. Empatik düşünen çocuk; Farklılıkların doğal olduğunu kabul eder ve farklı özelliklere sahip arkadaşlarına hoşgörüyle yaklaşır. Arkadaşlarının hatalı davranışları karşısında saygı göstermeyi, farklı düşünce ve davranışlar karşısında kırıcı ve alaycı olmadan, yumuşak ve şefkatle hareket etmeyi öğrenir. Olumlu düşünme yetisini kazanır, kendisiyle ve çevresiyle barışık olur. Kendisinin ve başkalarının hata yapabileceğini öğrenir, kendini hata yapanların yerine koyarak duygularını açıklayabilir. Başkalarının ve kendisinin hatalarını uygun yollarla anlatır. Uyuşmazlıkları barışçı yollardan çözmeyi öğrenir. Savundukları görüşler ve açığa vurdukları duyguları kendisiyle çelişen kimseleri sabırla karşılamayı öğrenir. Doğrunun tek olmayabileceğini, uzlaşmayla ortak doğruların bireysel doğrulardan daha öncelikli sayılması gerektiğini kavrar. Sevgili velimiz, çocuklarımızı topluma, müsamahakar, yardımsever, çevresini seven ve hoş gören bireyler olarak yetiştirmek istiyorsak birlikte yol alalım, zira çocuklarımız geleceğimizdir. Saygı duyan, seven ve hoş gören bir toplum olma dileğiyle…. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BÖLÜMÜ