kıshenganga/neelum anlaşmazlığı

advertisement
BÖLGESEL GELİŞMELER
SINIRAŞAN SULAR BAĞLAMINDA BAŞARILI BİR ÇÖZÜM ÖRNEĞİ: HİNDİSTAN-PAKİSTAN ARASINDA
KISHENGANGA/NEELUM ANLAŞMAZLIĞI
Hindistan-Pakistan arasındaki su anlaşmazlığın çözüme bağlanmasında, üzerinde uzlaşılabilecek ilke ve benzeri genel kabullerin ortaya çıkarılması süreci, Ortadoğu başta olmak
üzere dünyanın pek çok bölgesindeki sınıraşan su anlaşmazlıklarının çözümü bağlamında
bir örnek teşkil edebilir.
Vakur SÜMER
İki ülke arasında süregiden pek çok çözümsüz konunun aksine, Hindistan ve Pakistan su konusunda
kayda değer bir uzlaşıya ulaşmayı başarmışlardır. İki
ülke arasında su konusunda işbirliğine yönelik hukuki
düzlemlerin oluşumu oldukça eskiye gitmektedir. Her
ne kadar iki ülke arasında su konusunda işbirliğine
yönelik hukuki düzlemlerin oluşumu oldukça eskiye
gitmekteyse de, bu zeminlerin test edilmesi ve antlaşma metinlerinin salt varlığının ötesinde, bağlayıcı
pratikleri ortaya koyması bağlamında 2013 yılında
beliren tahkim kararları, değerlendirilmesi gereken
bir gelişmedir. Tahkim kararları ile havza özelinde
birtakım hukuki ilkeler öne çıkmıştır.
2010 yılının Mayıs ayında Pakistan, Hindistan ile
arasında bulunan sorunlu Keşmir bölgesinde, İndus
nehir sistemindeki Kishenganga Nehri üzerinde Hindistan tarafından gerçekleştirilecek bir hidroelektrik
santrali projesinin kendisine zarar vereceği gerekçesiyle tahkime başvurdu. Tahkim süreci sonunda mahkeme bir dizi hukuki ilke ortaya koyarak ve bunlara
vurgu yaparak bir çözüm üretti. Tahkime dayanak
olan hukuki metin, İndus Nehri ve bağlantılı kollar
hakkında Hindistan ve Pakistan arasında imzalanan
78
1960 tarihli antlaşmadır. Anlaşma’nın 9. Maddesi’ne
göre, gerekli şartlar sağlandığında bir Tahkim Mahkemesi kurulabilecekti.
Bahse konu hidroelektrik üretim tesisi, Hindistan kontrolündeki Keşmir bölgesinde, alandaki Pakistan-Hindistan sınırını belirleyen Kontrol Hattı’nın
birkaç kilometre yakınında bulunmaktadır. Proje tamamlandığında, Kishenganga Nehri’nden bir aktarım
tüneliyle taşınacak su ile Kishenganga Barajı’nın yaklaşık 700 metre (irtifa olarak) aşağısındaki santralde
elektrik üretilecek ve sonrasında sular, Wular Gölü
ve devamındaki Pakistan topraklarına salınacaktır.
Hesaplamalara göre proje 330 megavat elektrik üretecektir.
Pakistan’ın başvurusu üzerine kurulan Tahkim
Mahkemesi, birkaç ara kararı takiben nihai kararını 2013 yılı Aralık ayında oluşturdu. Tüm kararlarını oybirliği ile alarak hareket eden Mahkeme yedi
hukukçu ve teknik konularda yetkin yargıç üyeden
müteşekkil idi.
20 Aralık 2013 tarihli nihai kararında Mahkeme
-özetle- şunları hükme bağlamıştır:
Eylül-Ekim 2015 Cilt: 7 Sayı: 70
Hidroelektrik Santrali’nin işletilmesinde;
1.Hindistan, santral girişinde
günlük ortalama akış 9 metreküp üzerinde ise, 9 metreküp/
saniye suyu sürekli olarak aşağı
havzaya bırakacaktır.
2.Hindistan, santral girişinde
günlük ortalama akış 9 metreküp altında ise, bu günlük
ortalamanın tamamını aşağı
havzaya salacaktır.
Yine karara göre, hidroelektrik
santralinin kurulumundan 7 yıl
sonra herhangi bir taraf asgari akış
miktarının yeniden değerlendirilmesini Daimi İndus Komisyonu ve
1960 Antlaşması çerçevesinde talep
edebilecektir.
Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden su politikaları uzmanı
Mara Tignino’ya göre Mahkeme,
bu kararı ile sınıraşan su kaynaklarıyla ilgili anlaşmazlıkların çözümünde 4 temel başlıkta yenilikçi
çözümler üretmiştir.
Buna göre, prosedürel anlamda,
mahkeme heyetinde bir mühendisin yer alması çeşitli biçimlerde uzmanlık ihtiyaçlarını dengeleyerek
konuların çözüme ulaştırılmasında
ilgi çekici bir yaklaşım olmuştur.
Anlaşmazlıkların çözümü mekanizmalarında teknik uzmanların,
diğer mahkeme üyeleriyle eşit statüde olarak bulunmaları hidroelektrik santrallerinin inşası ve kullanımındaki gerçeklere ilişkin karmaşık
konuların anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır.
Uluslararası çevre hukuku açısından bakıldığında, mahkeme
kararında sınıraşan bir su yolunda
asgari akış miktarının garanti altına alınması, gelecekteki gelişmelerle
ilgili bir muhtemel gösterge niteliğindedir. Mahkemenin kararına
Eylül-Ekim 2015 Cilt: 7 Sayı: 70
göre, Hindistan Kishenganga Nehri’nin sularının yönünü değiştirebilir, fakat aynı zamanda nehirde
saniyede 9 metreküplük bir su akışını da sağlamak durumundadır.
Antlaşmaya taraf ülkeler, Daimi
İndus Komisyonu’na nehir akışlarıyla ilgili günlük verileri ve baraj gölünden su çekimleri ile ilgili
verileri vermekle yükümlüdürler.
Mahkeme heyetine göre, Daimi
Komisyon, veri paylaşımı ve İndus
Nehri kollarının kullanımlarıyla ilgili izleme faaliyetlerinde en uygun
mekanizma konumundadır.
Tignino’ya göre, ilginç bir biçimde yargıçlar, ihtiyatlılık ilkesini
(precautionary principle) bu davada
uygulamayı reddetmişlerdir. Pakistan, Kontrol Hattı’nda İndus kollarındaki akışları ölçümlemenin zor
olduğunu iddia etmişti ve taraflar,
geleceğe yönelik asgari akış düzeyleriyle ilgili farklı tahminler ortaya
koymuşlardı. Mahkeme heyeti, gelecekteki akış miktarlarının, gerek
gelecekteki kullanımlar, gerekse
Hindistan ve Pakistan’ın dışında
bulunan konular -iklim değişikliği gibi- çerçevesinde, kesinlikten
uzak olduğuna hükmetti. Mahkeme, kararını, ihtiyatlılık ilkesine
dayandırmak yerine Hindistan’ı,
Kishenganga hidroelektrik santralini, gelecekteki akış miktarlarındaki
dalgalanmalara adapte olabilmeye
de izin veren bir biçimde sonuçlandırmakla yükümlü tutarak bu belirsizliği dikkate almış oldu.
Son olarak mahkeme, bir yeniden değerlendirme penceresi açarak
yaklaşımının sürdürülebilirliği minvalinde bir eksen oluşturmuştur.
Buna göre, eğer bir ya da birden fazla taraf, Kishenganga Hidroelektrik
Santrali’nin tamamlanmasını takip
eden 7 yıl sonrasında mahkemenin belirlediği asgari çevresel akış
miktarının yeniden ele alınmasını
gerekli görürse, konu Daimi İndus
Komisyonu’na ya da antlaşma tarafından kurulmuş olan diğer mekanizmalara tevdi edilecektir.
Hindistan-Pakistan arasındaki
su anlaşmazlığın çözüme bağlanmasında, üzerinde uzlaşılabilecek ilke
ve benzeri genel kabullerin ortaya
çıkarılması süreci, Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın pek çok
bölgesindeki sınıraşan su anlaşmazlıklarının çözümü bağlamında bir
örnek teşkil edebilir. Bu noktadan
hareketle, Ortadoğu özelinde, bir
tahkim mahkemesinin kurulup karar vermesinden bağımsız olarak,
anlaşmazlığa taraf ülkeler arasında,
havzanın ihtiyaç ve kapasitelerine
uyarlanacak temel ilkeler üzerinden
sürdürülen bir diyalog çerçevesi kurabilmek, daha çok sonuç almaya
yönelik olabilir. Böyle bir çalışma,
uluslararası su hukukunun, farklı
havzalar için farklı kuralları içerecek biçimde genişlemesine de imkân oluşturabilir.
Hindistan-Pakistan anlaşmazlığının tahkim sürecinin gösterdiği
en önemli sonuçlardan biri de şu
olmuştur: Uluslararası çevre hukukunda uzunca bir süredir yer alan
‘ihtiyatlılık’ gibi temel bir ilkenin
dahi tüm sınıraşan havzalar ölçeğinde sürekli olarak geçerli olması
gerektiğini savunmak gerçekçilikten
uzaktır. Bu demektir ki, birtakım
uluslararası hukuk ilkeleri belli havzalarda ve belli koşullar altında geçerlilik alanı bulamayabilirler. Anlaşmazlık konusu havzanın temel
özelliklerine uyumsuz bir uluslararası hukuk normunu söz konusu
havzada dayatmak, çözümden çok
çözümsüzlüğe kapı aralayan bir
yaklaşımdır.
Yrd. Doç. Dr.,Selçuk Üniversitesi,
ORSAM Danışmanı
79
Download