Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri

advertisement
Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri
Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri
S. Emre ÖZCAN*
Özet
Sürdürülebilirlik, bütçe açıklarının ve borçların aşırı boyutlarda olup olmadığını
ortaya koyan bir kavramdır. Sürdürülebilirliğe ilişkin analizler, statik ve dinamik
olmak üzere iki temel ayrıma tabi tutulabilmektedir. Statik anlamda açık ve
borçların sürdürülebilirliğini ölçmek için geliştirilmiş yaklaşımlar; muhasebe
yaklaşımı, sürdürülebilirlik göstergeleri yaklaşımı ve dönemlerarası bütçe kısıtı
yaklaşımıdır. Bu çalışmada açık ve/veya borçların sürdürülebilirliğinin
değerlendirilmesinde kullanılan statik yaklaşımlar hakkında bilgi verilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilirlik, Dönemlerarası Bütçe Kısıtı, Birincil Açık,
Ponzi Oyunu
Static Fiscal Sustainability Analysis
Abstract
Sustainability is a concept that brings up whether the budget deficits and debts
are at excessive level. The analysis concerning sustainability can be divided into two
basic parts as being static and dynamic. The approaches developed to evaluate
whether deficit and debts are sustainable, are accounting approach, sustainability
indicators approach and intertemporal budget constraint approach. In this study,
the information about the static approaches that evaluate whether deficit and/or
debts are sustainable is given.
Key Words: Sustainability, Intertemporal Borrowing Constraint, Primary Gap,
Ponzi Game
JEL Classification Codes: H62, E62
*
Yrd.Doç.Dr., Dumlupınar Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, [email protected]
228
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
S. E. ÖZCAN
Giriş
Klasik iktisadı tahtından eden 1929 Ekonomik Buhranıyla beraber, Keynes’in ve
dolayısıyla müdahaleci devlet anlayışının yıldızı parlamıştır. Müdahaleci devlet
anlayışıyla beraber, talep yetersizliğinin devlet müdahalesi ve bütçe açıklarıyla
ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar uygulanmaya başlamıştır. Deflasyonun
hakim olduğu ekonomiler için bir çıkış kapısı olan talep yönlü Keynesyen
politikalar, zamanla bütçe disiplinini temellerinden sarsmaya başlamıştır. 1970’li
yıllardaki Petrol Krizi de, bütçe disiplininin daha da bozulmasına yol açarak, açık ve
borçların çok yüksek düzeylere ulaşmasına sebep olmuştur. 1980’li yıllarla birlikte
birçok ülke, makroekonomik istikrarı olumsuz yönde etkileyen açık ve borçlarla
karşı karşıya kalmıştır. 80’li yıllar, bütçe açıklarının ve borç stoklarının mercek
altına alındığı, mali politikaların sorgulandığı ve sürdürülebilirlik kavramının, açıkborç sarmalına girmiş ülkeler için baş tacı edildiği yıllar olmuştur. Son zamanlarda
ise önemini korumakla beraber ismi daha az zikredilir hale gelmiştir. Ancak; Blejer
ve Cheasty (1990:1)’nin, “Kamu açıkları günaha benzer. Günahtan olduğu gibi
kamu açıklarından da kaçınmak güçtür…” ifadesi ve geçmişteki tecrübeler dikkate
alındığında, sürdürülebilirliğin önemini hiç kaybetmeyecek bir kavram olduğu
aşikârdır.
Bu nedenle; bu çalışmada, Blejer ve Cheasty (1990)’e göre, her zaman günah
işleme potansiyeli yüksek olan kamunun, açık ve borçlarının, sürdürülebilir olup
olmadığının değerlendirilmesinde kullanılan statik yöntemler incelenecektir.
1. Sürdürülebilirlik Kavramı
Literatürde “sürdürülebilirlik” kavramına ilişkin yapılan tanımlamalar hemen
hemen aynı özellikleri taşısa da, sürdürülebilirliğin aslında açık bir tanımı
bulunmamaktadır (Slack ve Bird, 2004:4).
Sürdürülebilirlik, özünde geleceğe yönelik tahminler içeren ve belirli
varsayımlar barındıran bir kavram olmakla birlikte, borç ödeyebilme gücü
(solvency) ve kırılganlığı (vulnerability) da içinde barındıran bir kavramdır
(Geithner, 2002:4).
Sürdürülebilirlik, bütçe politikaları açısından, hükümetlerin şimdiki ve
gelecekteki harcama yükümlülüklerini karşılayacak şekilde finansmanlarını yönetme
yeteneği olarak tanımlanabilir. Diğer bir deyişle, hükümetlerin bugünkü ve
gelecekteki vergi yükümlüleri arasında bir adaletsizliğe yol açmadan, harcamalarını
gerçekleştirilebilme yeteneğidir (Kalyoncu, 2005:14).
Buna göre; sürdürülebilirlik kavramı, bütçe açıklarının ve borçların aşırı
boyutlarda olup olmadığını ortaya koymakta ve dolayısıyla, hükümetin acze düşme
(insolvency) olasılığını göstermektedir (Kalyoncu, 2005:33).
Diğer bir tanım da sürdürülebilirliği, cari finansman maliyetleri altında gelir ve
harcama dengesinde büyük bir düzeltmeye ihtiyaç duyulmaksızın bugünkü değer
bütçe kısıtının sağlanabilmesi olarak ifade eder (Geithner, 2002:5).
Tüm bu tanımlamaların ortak noktası; hükümetin, gelir, harcama ve ikisi
arasındaki farktan ibaret olan açıklarının düzeyini dikkate alıyor olmasıdır. Mali
performansın tatmin edici olup olmadığını ise açığın boyutu ve zamanla bu açığın
gelişimi belirleyecektir (Slack ve Bird, 2004:4).
Sargent ve Wallace (1981:1-18), bütçe açıklarının sürekli olarak borçlanma ile
finanse edilemeyeceğini, borçlanma ile finansmanda ısrar edilmesinin, uzun
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
229
Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri
dönemde enflasyonist etkilere yol açacağını ifade etmişlerdir. Sürekli olarak açık
veren bir ekonomide, hükümetin açıklarını borçlanma yoluyla finanse etmeye
çalışması, faiz ve borç yükünün hızla artmasına ve borçlanma politikasının
çökmesine yol açacaktır. Borçlanma politikasının çökmesinin temel sebeplerinden
biri, hızla artan faiz oranları ve borç yükü sonrasında hükümetin borç bulamaz hale
gelmesidir.
Buna göre, hükümetin mevcut politikalarını devam ettirmesi sonucunda
borç/GSYİH oranının sınırsız bir şekilde yükseleceği anlaşılıyorsa, mevcut borçlar
sürdürülemez olarak ifade edilir (TÜSİAD, 1996:49). Borç stokunun milli gelire
oranının uzun dönemde sabit kalması, borcun sürdürülebilir olduğunu gösterir.
Başka bir deyişle, sürdürülebilirliğin sağlanması için borç stokunun milli gelire
oranının makul olarak kabul edilebildiği bir dönem temel alınarak, borç/GSYİH
oranının uzun dönemde bu düzeyde korunması gereklidir. Ancak; borçların nasıl bir
ekonomi tarafından çevrileceği de önemle üzerinde durulması gereken bir konudur.
Borç/GSYİH düzeyi %150 ve %50 olan iki ülkede, borç/GSYİH oranı istikrarlı ise
borçların sürdürülebilir olduğu söylenebilir. Ancak, borçların başlangıç düzeyinin
çok yüksek olduğu durumlarda, bu normatif bir önerme olacaktır (Edwards, 2002:3).
Borç/GSYİH oranının korunması yönündeki yaklaşımın, sürdürülebilirlik
göstergesi olarak kullanılabilmesinin altında, zımni iki varsayım yatmaktadır. İlk
varsayım, borçların çevrileceği ekonominin boyutuyla ilgilidir ve söz konusu oranın,
borç verenlerin rahatsız olup olmamaya karar verecekleri bir gösterge olduğu
yönündedir. Diğer varsayım, borçların geri ödenmesinde kullanılacak gelirlerin,
milli gelirin bir fonksiyonu olduğunu ifade etmektedir. Milli gelirdeki artışlar, vergi
gelirlerinde de artışa yol açacaktır (İnan, 2003:29).
Nihayetinde; en temel ve basit anlamda, sürdürülebilirliğin sağlanması, borç
stokunun seviyesine, beklenen mali açığa, borçlanma faiz oranlarına, büyüme
oranına, beklentilere ve hükümetlerin borç servisini (geri ödeme) karşılayabilmek
için gerekli vergi ve istikrar tedbirlerini uygulayabilme gücüne bağlıdır.
2. Sürdürülebilirliğin Analiz Yöntemleri
Sürdürülebilirlik kavramı, statik ve dinamik olmak üzere iki yönden incelenmesi
gereken bir kavramdır. Statik yönden ele alındığında, gelir ve harcamaların
düzeyleri arasındaki ilişki incelenirken, dinamik yönden ele alındığında, büyüme
oranları ile bütçe kısıtının her iki yönü arasındaki ilişki incelenir (Slack ve Bird,
2004:4).
Statik anlamda açık ve borçların sürdürülebilirliğini ölçmek için geliştirilmiş
olan yaklaşımlar, üç ana başlık altında toplanabilmektedir. Bunlar; muhasebe
yaklaşımı, sürdürülebilirlik göstergeleri yaklaşımı ve dönemlerarası bütçe kısıtı
yaklaşımıdır (Siriwardana, 1998:82-85).
Dinamik analizler ise iç-dış borç ve bütçe kestirimleri kullanılarak, alternatif
stratejilerin ve geleceğe yönelik politika önerilerinin geliştirildiği analizlerdir.
Dinamik analizler, genel ya da kısmi denge analizi yöntemlerine dayandığı için
oldukça kapsamlı ve uygulanması zor olan analizlerdir.
Bu çalışmada, statik analiz yöntemleri içinde sayılan söz konusu üç yöntem
hakkında sırasıyla bilgi verilmeye çalışılacaktır.
230
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
S. E. ÖZCAN
2.1. Muhasebe Yaklaşımı
Muhasebe yaklaşımı; yükümlülüklerin, ekonominin GSYİH’sinin büyüme oranı
kadar artacağını ve borç/GSYİH oranının sabit kalacağını varsayarak, finanse
edilebilir bütçe açığını belirlemeye çalışan bir yöntemdir. Muhasebe yaklaşımının
borç verenlerin hangi borç stratejisinin sürdürülebilir veya sürdürülemez olduğunu
belirlemedeki rolü belirsizdir (Kalyoncu, 2005:36).
Muhasebe yaklaşımını açıklayabilmek için öncelikle kamunun finansman kısıtını
tanımlamak gerekmektedir. Bt , t dönemi sonundaki borç stokunu, rt , t
dönemindeki faiz oranını ve SURPt ise t dönemindeki birincil fazlayı göstermek
üzere kamunun finansman kısıtı şu şekilde yazılabilir:
Bt = (1 + rt ) Bt −1 − SURPt
(1)
Eşitlik 1’deki kamu finansman kısıtı, veri faiz oranı ve birincil açık düzeyinde,
borç stoku dinamiğini ifade etmektedir. Bu denkleme göre;
• Eğer, SURPt = 0 ise; yani hükümet birincil fazla ya da açığa sahip değilse,
borç stokunun büyüme hızı, faiz oranına eşit olacaktır.
∆Bt = Bt − Bt −1 = rBt −1
(2)
• Eğer, birincil fazla negatif ise borç stoku faiz oranından daha hızlı
büyüyecektir.
• Eğer, birincil fazla pozitif ise bu durumda borç stokunun büyüme hızı faiz
oranından daha küçük olacaktır.
• Eğer, birincil fazla pozitif ve toplam faiz ödemelerinden daha fazla ise
SURPt > rt Bt −1 borç yükü zamanla azalacaktır.
Eşitlik 1’e göre, kamu finansmanının sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için,
borç faizi ödemeleri birincil bütçe fazlaları ile sağlanmak zorundadır. Birincil bütçe
fazlaları, borç faizi ödemelerini karşılayamıyor ise yani SURPt < rt Bt −1 ise hem
anapara, hem de faiz ödemeleri için yeniden borçlanma gereği oluşacak ve borç
stoku daha da artacaktır.
Muhasebe yaklaşımının, ekonomik performansı da kapsayan daha iyi bir ölçüm
aracı olarak kullanılabilmesi için borç/GSYİH oranının da analize dahil edilmesi
gereklidir. Bu amaçla Eşitlik 1’i, gt , t − 1 ve t dönemi arasındaki GSYİH büyüme
oranını ifade etmek üzere borç/GSYİH cinsinden yeniden düzenlersek;
Bt (1 + rt ) Bt −1 SURPt
=
−
Yt (1 + gt ) Yt −1
Yt
(3)
veya bt = Bt Yt , surpt = SURPt GSYİH t göstermek üzere;
bt =
1 + rt
bt −1 − surpt
1 + gt
(4)
eşitliği elde edilir. Eşitlik 4’den hareketle, borç/GSYİH değişimlerini
aldığımızda, yeni eşitlik şu şekilde olacaktır:
∆bt = bt − bt −1 =
rt − gt
bt −1 − surpt
1 + gt
(5)
Eşitlik 5’e göre;
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
231
Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri
• Eğer,
surpt = 0 ise, borç/GSYİH oranı r − g oranında artacak veya
azalacaktır.
• Eğer, surp > 0 ise yani hükümet birincil fazlaya sahipse, borç/GSYİH oranı
r − g oranından daha az oranda büyüyecektir.
• Eğer, surp < 0 ise yani hükümet birincil açığa sahipse, borç/GSYİH oranı
r − g oranından daha fazla oranda büyüyecektir.
Buna göre; veri faiz oranı ve GSYİH büyümesi varsayımı altında, birincil açık ya
da fazlanın sabit bir borç/GSYİH oranı sağlayabilmesi durumunda, birincil açıkların
(fazlaların) sürdürülebilir olduğu söylenebilir. Yani ∆bt = bt − bt −1 = 0 durumunda
sürdürülebilir birincil açık, şu şekilde gösterilebilir:
surpt =
rt − gt
bt −1
1 + gt
(6)
6 numaralı eşitlik, borç/GSYİH oranını t dönemindeki düzeyinde sabit tutmak
için gereken birincil fazla düzeyini göstermektedir. Gerekli faiz dışı fazlanın
sağlanamaması durumunda borç/GSYİH oranı hızla büyüyecek ve kamu, borcunu
ödeyememe riski ile karşı karşıya kalacaktır (Cuddington, 1997:3-7).
2.2. Sürdürülebilirlik Göstergeleri Yaklaşımı
Sürdürülebilirlik göstergeleri, bütçe politikalarındaki tutarsızlığın büyüklüğünü
hesaplamak ve belirlenen temel yılın borç/GSYİH oranını istikrarlı kılmak için
gerekli olan politikaları ve bu politikaların boyutlarını dikkate alır. Sürdürülebilirlik
göstergeleri olarak; net kamu değeri yaklaşımı, vergi boşluğu yaklaşımı ve birincil
açık yaklaşımı olmak üzere üç yaklaşım aşağıda incelenecektir.
2.2.1. Net Kamu Değeri Yaklaşımı
Net kamu değeri yaklaşımında; kamunun cari varlıklarıyla birlikte gelecekte
değişik kaynaklardan elde edebileceği gelirlerin bugünkü değeri, toplam kamu
varlığı olarak tanımlanır. Kamu yükümlülükleri ise; cari borç ve yükümlülükler ile
gelecekteki toplam harcamaların bugünkü değerinden oluşmaktadır (TÜSİAD,
1996:50). Buna göre, net kamu değeri (Net Worth
( NW ) ), şu şekilde formüle
edilebilir:
NW = ( G + Bd + B f ) − ( R + S )
(7)
Eşitlikte; G , gelecekte yapılacak kamu harcamalarının bugünkü değerini, Bd ,
iç borçları, B f , dış borçları, S , kamunun sahip olduğu toplam döviz rezervlerini ve
R ise gelecekte elde edilecek vergi ve vergi dışı gelirlerin bugünkü değerini
göstermektedir. Kamunun varlıkları ile yükümlülükleri arasındaki farka eşit olan
kamu net değerinin negatif olması, hükümetin “acz” içinde olduğunun bir
göstergesidir. Bu bakımdan net kamu değerinin sıfır olduğu nokta, hükümetlerin
acze düşme sınırıdır.
Kamu; net değerini değiştirmeksizin harcama yapmak ya da borç almak
istiyorsa, bu durumda aldığı her borcun ya da yaptığı harcamaların karşılığında, ya
gelecekteki harcamalarını kısmak ya da gelecekte elde edeceği gelirlerde artış
sağlamak zorundadır. Bu bakımdan ileride vazgeçilmesi güç olan yeni kamu
232
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
S. E. ÖZCAN
harcamaları, toplam borç stokunda meydana gelen net bir artış şeklinde
yorumlanmalı ve karşılığı yaratılmalıdır.
Kamunun net değerinin, net kamu yükümlülüklerinden büyük olması
durumunda, devletin borçlanmak ya da mevcut borçlarını ödemek açısından sorunu
yoktur. Ancak; net kamu değeri sıfıra yaklaşmışsa ya da başka bir deyişle kamu acze
düşmek üzereyse, kamunun, net varlıklarını artırmadan yeniden borçlanmaya
gitmesi imkânsızdır. Kamunun acze düşmemesi ve borçlarını sürdürebilmesi için net
değerini sürekli artırması ya da reel yükümlülüklerine oranla sabit tutması bir
gerekliliktir. Bu bakımdan; kamunun, borçlarını sürdürüp sürdüremeyeceğini
ölçmek açısından net kamu değerinin belirlenmesi ve borçlanma politikasının buna
göre düzenlemesi, son derece önemlidir (TÜSİAD, 1996:50).
Buiter (1985:13-79), sürdürülebilir bütçe politikasını, kamunun net değerinin
çıktıya oranını cari seviyede sürdürmesini sağlayabilen politika olarak tanımlamış ve
kamu net değerini içeren sürdürülebilirlik göstergesini şu şekilde ifade etmiştir:
G NW = d − d t = ( rt − nt ) wt − dt
Burada;
(8)
( dt ) = ( Dt Yt ) , d ,
= [ rt − nt ] wt ) , r , reel faiz
d , birincil açığın GSYİH’ye oranını
sürdürülebilir birincil açığın GSYİH’ye oranını
(d
oranını, n , GSYİH’nin reel büyüme oranını ve w ise net değerin GSYİH’ye
oranını ( wt = Wt Yt ) ifade etmektedir.
Eşitlik 8’e göre, sürdürülebilir birincil açıkla, cari birincil açığın farkının negatif
NW
çıkması, net varlık rasyosu G ’nin durağanlığını engeller. Bu durum ise cari
birincil açığın, net değer rasyosunu stabilize etmek için çok büyük olduğu ve bütçe
politikalarının sürdürülemez olduğu anlamına gelir (Chalk ve Hemming, 2000:7).
Buiter (1985) tarafından ileri sürülen net değer göstergesinin yorumlanması
kolay olsa da devletin net değerini tahmin edebilecek yeterli ve doğru bilgileri elde
etmenin zorluğu, söz konusu göstergenin kullanımını sınırlayıcı bir faktördür (Chalk
ve Hemming, 2000:7).
2.2.2. Vergi Boşluğu (Vergi Açığı) Yaklaşımı
Sürdürülebilirlik göstergelerine ilişkin bir diğer yaklaşım da Blanchard (1990)’ın
ortaya attığı, vergi boşluğu (tax gap) yaklaşımıdır. Blanchard’ın yaklaşımının
diğerlerinden farkı, hedef değişken olarak faiz dışı fazlayı değil, kamu borç
stokunun sürdürülebilirliğini sağlayacak olan ideal bir vergi geliri/milli gelir oranını
tespit etmeye çalışmasıdır. Yaklaşımda, ilk aşamada ideal vergi oranı tespit
edildikten sonra, gerçekleşen oranın ideal orandan ne kadar farklılaştığı incelenerek,
uygulanacak maliye politikası için bir yol belirlenmeye çalışılır (İnan, 2003:20-21).
tt , vergi/GSYİH oranını, t , sürdürülebilir vergi/GSYİH oranını ve gt , birincil
bütçe harcamaları/GSYİH oranını göstermek üzere, vergi açığı (vergi boşluğu)
göstergesi şu şekilde yazılabilir:
tt − t = tt + ( nt − rt ) bt − g t
(9)
Eşitlik 9, basitçe şunu ifade etmektedir: Toplanılan vergi gelirleri, hem kamu
kesiminin faiz dışındaki harcamalarının hem de faiz harcamalarının, milli gelir artış
oranı ile iskonto edilmiş kısmını karşılamalıdır. Sadece, bu miktar
karşılanabildiğinde borç stokunun sürdürülebilirliği mümkün olacaktır.
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
233
Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri
Eşitlikte, milli gelir artış oranının aynı oranda bir vergi geliri yaratacağı
varsayımı gereği, GSYİH artışı reel faiz haddinden düşülmektedir. Eşitlikten elde
edilen sonuç pozitif ise, yani t döneminde toplanan vergi gelirlerinin GSYİH’ye
oranı, faiz dışı harcamalar ve faiz oranı veri iken, kamu borç stokunun
sürdürülebilirliğini sağlayan ideal vergi gelirleri/GSYİH oranından fazla ise borç
stokunun sürdürülebilir olduğu söylenebilir. Aksi takdirde, borç stoku sürdürülemez
durumdadır (İnan, 2003:21).
Blanchard (1990), vergi boşluğu yaklaşımının yanında, bir de orta dönemli vergi
açığı göstergesi öne sürmüştür. Her ne kadar orta dönemli vergi açığı göstergesi,
vergi boşluğu yaklaşımı ile aynı da olsa, ele alınan zaman aralıkları açısından
farklılaşmaktadır. Orta dönemli vergi aralığı göstergesi; sabit faiz oranları, sabit
büyüme oranı, veri cari ve tahmin edilen harcama politikası varsayımı altında, borç
oranını durağanlaştırmak için gelecek N yılda vergi oranının ne kadar artırılması
gerektiğini ölçmektedir. Buna göre borç stoku/GSYİH oranını durağanlaştıracak
vergi oranı şu şekildedir (Chalk ve Hemming, 2000:8-9):
1
t =
N
N
( gt +i − ( nt +i − rt +i ) bt +i ) = N1
∑
i =0
N
∑g
i =0
t +i
− ( nt − rt ) bt
(10)
Buradan hareketle orta dönemli vergi boşluğu göstergesi ise;
tt − t = tt + ( nt − rt ) bt −
1
N
N
∑g
i =0
t +i
(11)
ile gösterilebilir. Orta dönemli vergi boşluğu göstergesinin yorumu, vergi aralığı
göstergesi ile çok benzerdir. Ancak, ileride yapılacak harcamaların bugünden
belirlenmesi veya tahminini gerektirmektedir.
2.2.3. Birincil Açık Yaklaşımı
Birincil açık yaklaşımı (primary gap) da, vergi açığı yaklaşımı gibi Blanchard
(1990) tarafından geliştirilmiştir. Birincil açık yaklaşımı, borç oranını durağan
kılmak için gerekli olan daimi birincil açığa dayanmaktadır. Birincil açık göstergesi
şu şekilde ifade edilebilir:
d − dt = ( nt − rt ) bt − dt
(12)
Burada d t = ( nt − rt ) bt ve bt = Bt Yt ’dir. Eşitlik 12; veri büyüme oranı, reel
faiz oranı ve birincil dengenin cari ve gerekli oranı altında, borç/GSYİH oranını
durağan kılmak için gerekli olan birincil açık miktarını ölçmektedir. Buna göre;
birincil açık göstergesi, borç/GSYİH oranını durağanlaştıran birincil açık ile cari
birincil açık arasındaki farka eşittir.
Eşitliğin negatif değer alması, cari birincil açığın, borç oranını durağanlaştırmak
için çok büyük olduğu ve dolayısıyla bütçe politikalarının sürdürülemez olduğu
anlamına gelir.
2.3. Dönemlerarası Bütçe Kısıtı Yaklaşımı
Dönemlerarası bütçe kısıtı yaklaşımının temeli, Hamilton ve Flavin’in 1986
yılında yapmış olduğu çalışmaya dayanmaktadır. Hamilton ve Flavin (1986)’in
borçların sürdürülebilirlik sorununa ilişkin geliştirmiş oldukları yaklaşım, sadece
ekonometrik analizlerdeki gelişmeler açısından değişmiş ve güncelliğini
korumuştur.
Kamu borç dinamiğini, dönemlerarası bütçe kısıtı yaklaşımı altında inceleyen
çalışmalar, mevcut borç stokunun veya kamu açığının, kamunun gelecekteki gelir
234
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
S. E. ÖZCAN
fazlaları ile karşılanıp karşılanamayacağını inceler. Buna göre; gelecekteki faiz dışı
fazlaların bugünkü değeri, borç stokunun veya kamu açıklarının değerine eşit veya
fazla olduğu durumlarda, kamu açık veya borçlarının uzun vadede sürdürülebilir
olduğu yargısına ulaşılabilecektir.
Dönemlerarası bütçe kısıtı oluşturulurken, öncelikle dış borçların ihmal edildiği
bir ekonomi varsayımında bulunulur. Buradan hareketle, hükümetin t dönemindeki
bütçe kısıtı şu şekilde yazılır (Bolatoğlu, 2003:49-60):
Gt = Tt + ( M t − M t −1 ) + ( Bt − Bt −1 Rtn−1 )
(13)
Eşitlik 13’de, Gt , t dönemindeki toplam harcamaları (transfer ödemeleri dahil),
Tt , t dönemindeki toplam vergi gelirlerini, M t , t dönemi sonundaki parasal
tabanı, Bt , t dönemi sonundaki borç stokunu ve Rt −1 , t − 1 dönemi ile t dönemi
n
arasındaki bir yıl vadeli borç senetlerinin nominal getirisini göstermektedir. Eşitlik
13’ün parasal tabandaki değişimi, yani senyoraj gelirlerini de kapsıyor olması, üstü
kapalı olarak kamunun merkez bankasını da içerdiğini ima etmektedir.
Sürdürülebilirlik, reel değişkenler ile ifade edilmesi gerekli bir kavram
olduğundan, Eşitlik 13’ün her iki tarafı fiyat düzeyine bölünerek, Eşitlik 14 elde
edilmiştir.
gt = τ t + θt + ( bt − bt −1 Rtr−1 )
(14)
Eşitlik 14’de, gt faiz dışı reel kamu harcamalarını,
θt reel senyoraj gelirlerini, bt
r
t −1
reel borç stokunu ve R
τt
reel vergi gelirlerini,
ise hane halkının elindeki
kamu borcunun reel getirisini göstermektedir. Hükümetin senyoraj gelirlerini de
vergi gelirlerine dahil ettiğimizde
( revt = τ t + θt ) bütçe
kısıtını şu şekilde
yazmamız mümkündür:
gt = revt + ( bt − bt −1 Rtr−1 )
(15)
st , reel faiz dışı açığı göstermek üzere, faiz dışı açığı st = revt − gt olarak
yazabiliriz. Buna göre, faiz dışı fazla tanımına göre yazılmış bütçe kısıtı şu şekilde
olacaktır:
bt = bt −1 Rtr−1 − st
(16)
Eşitlik 16’ya göre, bir sonraki dönemin borç stoku, cari dönemdeki faiz
ödemeleri dahil borç stoku ile faiz dışı fazla tarafından belirlenmektedir. Reel faiz
oranlarının sabit olduğu varsayımı altında; bütçe kısıtı ∆bt = rbt −1 − st olarak
yazıldığında, borç stoku, faiz dışı fazlanın zaman içinde almış olduğu değerlere göre
değişecektir. Faiz dışı fazla ise üç farklı değer alabilecektir.
Eğer faiz dışı fazla sıfıra eşitse, borç stokunun büyüme oranı reel faiz oranına
eşit olacaktır. Hükümetin faiz dışı açık vermesi durumunda ise borç stoku reel faiz
oranından daha hızlı büyüyecektir. Aksine, hükümetin her dönem faiz dışı fazla
vermesi durumunda, borç stokunun büyüme hızı, faiz oranının büyüme hızından
daha düşük olacak ve eğer faiz dışı fazla, faiz ödemelerinden daha fazla ise borç
stoku zaman içinde azalacaktır.
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
235
Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri
Buraya kadar yapılan açıklamalarda, kamu kesiminin bütçe kısıtı belirli bir
dönem içinde ele alınmıştır. Ancak, dönemlerarası analiz yapabilmek için, söz
konusu kısıtın dinamik hale getirilmesi gerekmektedir. Bunun için ileriye doğru
iterasyon yapılması yeterlidir.
∞
bt −1 = ∑
n=0
st + n
n
+ lim
∏R
n →∞
r
t + s −1
s =0
bt + n
n
(17)
∏R
s =0
r
t + s −1
Eşitlik 17, dönemlerarası bütçe kısıtını ifade etmektedir. Dönemlerarası bütçe
kısıtına göre cari dönemdeki borcun piyasa değeri, gelecekteki faiz dışı fazlaların
bugünkü değerleri toplamına eşit ise kısıt sağlanmakta ve kamu açıkları
sürdürülebilir olarak nitelendirilmektedir.
Diğer yandan, 17 numaralı eşitliğin sağdan ikinci terimine ilişkin beklentiler de
büyük önem arz etmektedir. Eğer; hükümete borç verenler, alacaklarının geri
ödenebileceğini düşünürlerse ve hükümet cari harcama-vergi yapısını sabit
tutabiliyorsa, cari borcun değeri, gelecekteki fazlaların şimdiki değerine eşit olmak
zorundadır. Başka bir ifadeyle; dönemlerarası bütçe kısıtı, “Ponzi Oyunu Yok” (No
Ponzi Game Condition) veya “Transversalite” koşulunu sağlamak zorundadır.
Borçlular açısından Ponzi Oyununa düşmeme koşulu ya da borç verenler
açısından transversalite koşulu, genel olarak uzun dönemde sürdürülebilirlik ile eş
anlamlı olarak kabul edilir. Matematiksel bir koşul olan transversalite koşulu,
borcun faiz oranından daha fazla artmaması gereğini ifade eder. Aksi takdirde, (17)
numaralı eşitliğin sağındaki ikinci terim sıfıra eşit olmaz ve dolayısıyla bütçe kısıtı
sağlanmaz. Yüksek faiz oranı uzun süre devam ederse, borçlar ekonomiden daha
hızlı büyüyebilir (Cuddington, 1997:9-19).
Ponzi Oyununa düşmeme koşulu, borç verenlerin borçlunun borcunu ödemeden
ölmesine izin vermemeleri şeklinde açıklanabilir. Ponzi Oyunu Yok şartı, gelecekte
net borç stokunun sıfıra yaklaşacağı ve borçların bitirileceği anlamına gelmektedir.
Eğer Ponzi Oyunu Yok şartı yerine getirilemezse, harcamalar toplamının şimdiki
değeri, gelirler toplamının şimdiki değerini aşacaktır. Bu durumda borç verenlerin
giderek büyüyen miktarlarda sınırsız borç vermeleri gerekir ki, bu da borç verenler
açısından kabul edilemezdir (Önel ve Utkulu 2006:672). Buradan hareketle
sürdürülebilirlik ancak ve ancak;
Et = lim
n →∞
bt + n
n
=0
∏R
(18)
r
t + s −1
s =0
transversalite koşulu ya da
∞
bt −1 = Et ∑
n=0
st + n
n
(19)
∏R
s =0
r
t + s −1
koşulu gerçekleştiğinde sağlanabilmektedir. Burada
Et , t dönemindeki
beklentileri temsil etmektedir. Eşitlik 18 ve 19 birbirine denktir ve sürdürülebilirlik
için yeterli ve gerekli koşulları göstermektedir. Bu iki koşuldan birinin sağlanması,
diğerinin de sağlandığı anlamına gelmektedir.
236
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
S. E. ÖZCAN
Uzun dönemdeki borcun bugünkü değerinin sıfıra eşit olduğu varsayımı altında,
transversalite koşuluna göre borcun tamamen geri ödenmesi gibi bir zorunluluk
yoktur. Örnek olarak, hükümetin borçlanma haddinden daha yavaş ve sürekli artan
kamu borcu, dönemlerarası bütçe dengesinin sağlanmasını engellemeyecektir. O
yüzden önemli olan borcun uzun dönemde tamamen geri ödenmesi değil, borcun
faiz ödemelerinin vergi artışları ile mi yoksa yeni borçlanma ile yapılacağıdır.
McCallum (1984:123-135), ard arda yüksek reel faizin yaşandığı dönemlerde,
borç stokunun ekonominin genelinden daha yüksek oranda büyüyebileceğini ve borç
stoku/GSYİH oranının sınırsız bir şekilde yükselebileceğini öne sürmüştür. Sürekli
hale gelen faiz dışı bütçe açıkları dönemlerarası bütçe kısıtını ihlal edecektir. O
yüzden, faiz dışı açıklar, belirli dönemlerde faiz dışı fazlalıklara dönüştürülmek
zorundadır. McCallum (1984), sürekli faiz dışı açıkların bütçe kısıtı ile tutarlı
olmadığını savunmakla birlikte, sürekli bütçe açıklarının sürdürülebilir bir politika
olabileceğini iddia etmiştir. Örneğin; bir ülke, borç stokunun belirli bir kısmının faiz
ödemelerini karşılayabilecek miktarda faiz dışı fazla verebiliyorsa, belirli bir
miktarda bütçe açığı da verebilecektir. Böyle bir durumda borç stoku, reel faiz
oranlarından daha yavaş artacağı için izlenen politika, sürdürülebilir bir politika
olacaktır. Yani, sabit ve pozitif faiz dışı açık politikası sürdürülemez bir politika
iken, sabit ve pozitif faiz ödemeleri dahil açık politikası sürdürülebilir bir politikadır.
Hamilton ve Flavin (1986)’in çalışmasından sonra, bu alanda yapılan tüm
çalışmalar Hamilton ve Flavin’in geliştirdiği yaklaşımı izleyen ve/veya bu yaklaşımı
geliştirmeye çalışan ülke uygulaması niteliğindedir. Hamilton ve Flavin’i izleyen
temel çalışmalar; Trehan ve Walsh (1988), Wilcox (1989), Hakkio ve Rush (1991),
Quintos (1995) ve Bohn (1998)’un çalışmaları olarak sıralanabilir.
Trehan ve Walsh (1988), dönemlerarası bütçe kısıtının sağlanması için, faiz
oranının sabit olduğu durumda borç stoku ile faiz dışı dengenin eşbütünleşik
olmasını yeterli ve gerekli bir şart olarak ifade etmiştir.
Wilcox (1989), uygulanmakta olan mevcut politikanın devam ettirilmesi
durumunda, borcun iskonto edilmiş değerini sıfıra götüren politikayı sürdürülebilir
politika olarak tanımlamıştır. Wilcox, sabit bir referans noktasından geriye doğru
iskonto edilerek elde edilmiş reel kamu borç serisinin durağanlığını, sürdürülebilirlik
için gerekli ve yeterli bir koşul olarak saptamıştır.
Hakkio ve Rush (1991)’ın analizi, reel faiz oranının sabit bir ortalama etrafında
durağan olduğu varsayımı altında, toplam bütçe gelirleri ve giderleri arasındaki uzun
dönemli ilişkiye dayanmaktadır. Hakkio ve Rush’a göre sürdürülebilirlik için,
[
]
dönemlerarası bütçe kısıtı sağlandığında, gelir ve gider serileri 1, −1 vektörü ile
eşbütünleşik olmalıdır.
Quintos (1995) ise sürdürülebilirlik koşulunu yeniden ele alarak, zayıf ve güçlü
sürdürülebilirlik kavramlarını sürdürülebilirlik yazınına katmıştır. Güçlü anlamda
sürdürülebilirlik sağlandığında, kamunun mevcut politikalarında herhangi bir
değişikliğe gitmesine gerek yoktur. Zayıf sürdürülebilirlik durumu ise kamunun acze
düşmeyeceğine, ancak borç patikasının (ekonominin büyüme hızından yavaş bir
şekilde) patlamaya doğru gideceğine ve faiz ödemelerindeki artışın kamuyu borç
bulamayacak duruma getirebileceğine işaret eder. Kamunun, gelirlerinden daha fazla
harcamaya devam etmesi ve diğer yandan borçlarının servisinde daha yüksek
faizlerle borçlanmaya devam etmesi, uzun süre devam ettirilebilecek bir politika
olmayacağından, mevcut politikalarında değişikliğe gitmesi bir gereklilik olacaktır.
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
237
Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri
Bohn (1998), hükümetlerin borç birikimine nasıl reaksiyon göstereceği sorusu ile
yola çıkmış ve sürdürülebilirliğin belirlenebilmesi için, faiz dışı fazla/GSYİH
oranının, borç/GSYİH oranına tepki verip vermediğinin incelenmesi gerektiğini
ifade etmiştir. Bohn (1998)’a göre; hükümetlerin borçlardaki birikime (borç/GSYİH
oranı yükselirken) sistematik olarak tepki vermeleri durumunda, faiz dışı fazla
politikası, artan borç yüküne göre hükümet tarafından yeniden belirleneceğinden,
kamu açıkları sürdürülebilecektir. Bu yüzden hükümetlerin sistematik olarak tepki
verebilmesi, sürdürülebilirlik için yeterli bir koşul olacaktır.
3. Yeni Yaklaşımlar
Yukarıda özetlenen çalışmalar, kamu açık-borçlarının veya diğer bir deyişle mali
politikaların sürdürülebilirliğinin ölçülmesinde temel teşkil eden analizlerdir.
Bununla birlikte her geçen gün mali sürdürülebilirliğin ölçümüne yönelik yeni
yaklaşımlar da geliştirilmektedir.
Nitekim Burnside (2004), mali sürdürülebilirlik analizlerine yeni yaklaşımları
değerlendirmiş olduğu çalışmasında, sürdürülebilirlik analizlerini Geleneksel
Yaklaşımlar ve Yeni Yaklaşımlar olarak ikiye ayırmaktadır.
Geleneksel olarak nitelendirilen çalışmalar, analizlerinde stokastik bir yapı
yerine deterministik bir yapıyı ele alan ve belirsizliği analizlere dahil etmeyen
çalışmalar olarak belirtilmiştir. Burnside (2004)’e göre; geleneksel olarak ifade
edilen ve yukarıda anlatılan çalışmalar, hükümetin borçlarını yapılandırma
(ödeyebilme) kabiliyeti ile ilgili bilgiler verebilmelerine rağmen, ilgili değişkenlerin
deterministik bir patikada geliştiklerinin varsayılması, analizlerin gücünü ve
geçerliliğini kısıtlamaktadır. Geleneksel analizler aynı zamanda makroekonomik
dalgalanmalar nedeniyle ortaya çıkabilecek muhtemel devlet borçlanması kısıtları
hakkında bilgi veremediği gibi borçların temerrüde düşmesini de analiz dışında
bırakmaktadır (Burnside, 2004).
Burnside (2004)’a göre; yeni yaklaşımlar olarak adlandırılan ve söz konusu
eksiklikleri muhatap alarak, geleneksel analizleri geliştirmek için yapılan üç temel
çalışma sırasıyla, Mendoza ve Oviedo (2006), Barnhill ve Kopits (2003) ve Xu ve
Ghezzi (2003)’nin çalışmalarıdır.
Mendoza ve Oviedo (2006)’nun “Tormented Insurer”, “Problemli Sigortacı”
yaklaşımında, gelir akımlarının tesadüfi davranışlarının, hükümetin borçlanma
kabiliyetini nasıl etkilediği incelenmiş ve hükümet borçlarının limitinin
hesaplanabilmesi için teorik bir bakış geliştirmiştir.
Xu ve Ghezzi (2003)’nin çalışması, hükümet borçlarının değerlendirilmesi
(fiyatlandırılması) açısından önem arz etmektedir. Xu ve Ghezzi’nin “Fair Spread”
“Adil Dağılım” yaklaşımı, şarta bağlı olasılıkların değerlendirilmesine olanak veren
bir yapı üzerine kurulmuştur ve potansiyel olarak krizlerin önceden tahmin
edilmesine olanak vermektedir. Aynı zamanda Xu ve Ghezzi, temerrüt olasılığını da
modellemişlerdir. Xu ve Ghezzi’nin çalışmalarında, standart analizlerdeki
varsayımlara benzer biçimde, yabancı döviz rezervleri ve devletin birincil dengesini
kapsayan özellikli varsayımlar yapılmaktadır. Ancak, bu varsayımların geçerliliği
tartışmalıdır.
Barnhill ve Kopits (2003)’in “Value at Risk”, “Riske Maruz Değer” yaklaşımı,
şarta bağlı olasılıkların doğrulanmasını içermektedir. Çalışmada, makroekonomik
dalgalanmalar ve şarta bağlı olasılıkların, mali sürdürülebilirliği nasıl
etkileyebileceği
analiz
edilmeye
çalışılmıştır.
Bu
yöntem,
238
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
S. E. ÖZCAN
∞
bt −1 = ∑ ( xt +i + σ t +i ) / ( yt +i yt −1 ) / Rtt−+1i −1 ile ifade edilen yaşam boyu bütçe
i =0
kısıtının sağ tarafına ilişkin varyansın hesaplanmasıdır. Barnhill ve Kopits’in devleti
bir firmaymış gibi modellemeleri ise devletin net dengesini stokastik bir süreç olarak
ölçmek ve net değerin negatif olma olasılığını değerlendirmektir. Bu durum ise
hükümetin temerrüde düşme olasılığı olarak ifade edilmektedir.
Sonuç
Özellikle açık ve borçların yüksek seviyelerde seyrettiği ülkelerde,
makroekonomik istikrar, açık-borç dinamiklerine yakından bağlıdır. Kamunun açık
ve borçlarının büyüklüğü, kompozisyonu ve sürekliliği, makroekonomik istikrarın
önemli belirleyicilerindendir. Açık ve borçlar, yüksek enflasyon (fiyat istikrarsızlığı)
ve gelir dağılımındaki dengesizlikler başta olmak üzere, birçok ekonomik sorunun
kaynağını teşkil etmektedir. Açıkların ve dolayısıyla finansmanında kullanılan
borçların boyutlarının çok yüksek düzeylere ulaşması, beklentileri olumsuz yönde
etkileyerek, istikrarsızlıklar zincirini kuvvetlendirmektedir. Borçların nasıl geri
ödeneceğine ilişkin belirsizlikler (yeni vergilerle mi, emisyonla mı, yeniden
borçlanma ile mi) bir yandan yatırım kararlarını olumsuz yönde etkilerken, diğer
yandan da sermayenin ülkeden kaçmasına yol açarak, ekonomik büyümeyi negatif
yönde etkilemektedir. Borçların ödenebileceğine ilişkin belirsizlik, finansal
piyasalardaki risk primini ve borçlanma maliyetlerini yükseltmektedir. Böylelikle
artan borçlanma maliyetleri ve beraberinde artan açıklar, açık-borç kısır döngüsünü
başlatmakta, beklentiler ve güvensizlik ise kısır döngüyü kuvvetlendirmektedir.
Böylelikle, kamunun her seferinde daha büyük miktarlarda fon talep eder hale
gelmesi, özel sektörü dışlayarak, iktisadi büyümeyi olumsuz yönde etkilemektedir.
Görüldüğü üzere, açık-borç dinamiğinin bozulması ile başlayan kısır döngü,
kendi kendini besleyen bir canavara dönüşmekte ve her tekrarında daha da
büyümektedir. Bu yüzden sürdürülebilirlik kavramı, büyük önem arz etmektedir.
Bu çalışmada, yazında sürdürülebilirlik kavramının ölçümüne yönelik olarak
geliştirilmiş statik yöntemler kısaca ele alınmıştır. Söz konusu yöntemler, geçmiş
dönemlerdeki açık-borç dinamiğinin izlenebilmesine yardımcı olan yöntemlerdir.
Her bir yöntemin, onu diğer yöntemlerden ayıran üstün yanları olduğu gibi, eksik
yanları da mevcuttur. Muhasebe yöntemi, hangi borç stratejisinin sürdürülebilir ya
da sürdürülemez olduğunun belirlenmesine olanak vermemektedir. Net Değer
Göstergesi, yorumlanabilmesi çok kolay olmasına rağmen hesaplanmasında
kullanılabilecek yeterli ve doğru bilgi bulunabilmesi zor olan bir göstergedir. Vergi
boşluğu yaklaşımı, gelecekte yapılacak harcamaların bugünden belirlenmesi veya
tahmin edilmesini gerektirmesi açısından eleştirilebilecek bir yaklaşımdır.
Dönemlerarası bütçe kısıtı yaklaşımı ise hükümetlerin borçlarını ödeyebilme
kabiliyeti hakkında bilgi verebilmelerine rağmen, makroekonomik dalgalanmalar
nedeniyle ortaya çıkabilecek muhtemel borçlanma kısıtları hakkında bilgi
verememekte ve borçların temerrüde düşmesini analiz dışında bırakmaktadır.
Geçmişteki durumu gösteren statik analizlerden farklı olarak dinamik analizler,
iç-dış borç ve bütçe kestirimleri kullanarak, alternatif stratejilerin ve politika
önerilerinin geliştirilebildiği analizlerdir ve alternatif senaryolara göre gelecekteki
kestirimleri de içermektedir. Bu bakımdan; sürdürülebilirlik analizlerinde, hem
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
239
Statik Mali Sürdürülebilirlik Analizleri
statik hem de dinamik analizlerin birlikte kullanılması, mevcut durumun tespiti,
politika önerileri ve alternatif politikaların olası sonuçlarının tespiti açısından daha
iyi çıkarımlar sağlayabilecektir.
Sürdürülebilirlik, her bir ekonomi için son derece önem arz eden bir kavramdır.
Bu yüzden sürdürülebilirliğe ilişkin analizlerin, araştırmacıyı doğru sonuçlara
götürebilmesi açısından, ilgili kavramların (birincil açık, gelir, harcama ve borç
düzeyleri vb.) ölçümlerinin doğru bir şekilde yapılması ve güvenilir veri
toplanabilmesi de büyük önem arz etmektedir.
Kaynakça
Barnhill, Jr. T. M. ve Kopits, G. (2003), “Assessing Fiscal Sustainability Under
Uncertainty”, IMF Working Paper, No:03/79.
Blanchard, O. J. (1990), “Suggestions for a New Set of Fiscal Indicators”, OECD
Economics Department Working Papers, No.79, OECD Publishing, DOI
10.1787/435618162862.
Blejer, M. I. ve Cheasty, A. (1991), “The Measurement of Fiscal Deficits: Analytical
and Methodological Issues”, Journal of Economic Literature, 24,1644-1678.
Bohn, H. (1998), “The Behaviour of US Public Debt and Deficits”, The Quarterly
Journal of Economics, MIT Press, 113(3), 949-963.
Bolatoğlu, N. (2003), Kamu Açıklarının Sürdürülebilirlik Problemi: Teori ve
Türkiye Üzerine Bir Uygulama, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Buiter, W. H. (1985), “Guide to Public Sector Debt and Deficits”, Economic Policy:
A European Forum, 1, 13-79.
Burnside, C. (2004), “Assessing New Approaches to Fiscal Sustainability Analysis”,
World Bank Working Paper, World Bank Latin America and Carribean
Departments Report on Debt Sustainability Analysis.
Chalk, N. ve Hemming, R. (2000),“Assessing Fiscal Sustainability in Theory and
Practice”, International Monetary Fund, Fiscal Affairs Department, IMF
Working Paper, WP/00/81.
Cuddington, J. T. (1997), “Analysing the Sustainability of Fiscal Deficits in
Developing Countries”, The World Bank Policy Research Working Paper, WPS
1784.
Edwards, S. (2002), “Debt Relief and Fiscal Sustainability”, National Bureau of
Economic Research, NBER Working Paper Series, Working Paper 8939.
Geithner, T. (2002), “Assessing Sustainability”, International Monetary Fund
Working Papers, Policy Development and Review Department.
Hakkio, C. S. ve Rush, M. (1991), “Is the Budget Deficits ‘Too Large’?”, Economic
Inquiry, 29(3), 429-445.
Hamilton, J. D. ve Flavin, M. A. (1986), “On the Limitations of Government
Borrowing: A Framework for Empiricial Testing”, The American Economic
Review, 76(4), 808-819.
İnan, E. A. (2003), “Kamu Borç Stokunun Sürdürülebilirliği ve Türkiye”,
Bankacılar Dergisi, 46, 15-37.
Kalyoncu, H. (2005), “Fiscal Policy Sustainability: Test of Intertemporal Borrowing
Constraints”, Applied Economic Letters, 12, 957-962.
240
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
S. E. ÖZCAN
McCallum, B. T. (1984), “Are Bond-financed Deficits Inflationary? A Ricardian
Analysis” The Journal of Political Economy, 92(1), 123-135.
Mendoza, E. G. ve Oviedo, P. M. (2006), “Fiscal Policy and Macroeconomic
Uncertainty in Developing Countries: The Tale of The Tormented Insurer”,
NBER Working Paper, No:12586.
Önel, G. ve Utkulu, U. (2006), “Modelling Long Run Sustainability of Turkish
External Debt with Stuructural Changes” Economic Modelling, 23, 669-682.
Quintos, C. E. (1995), “Sustainability of the Deficit Process with Stuructural Shifts”,
Journal of Businnes and Economic Statistics, 13(4) 409-417.
Sargent, J. T. ve Wallace, N. (1981), “Some Unpleasant Monetarist Arithmetic”,
Federal Reserve Bank of Minneapolis Quarterly Review, 1-18.
Slack, E. ve Richard, M. B. (2004). “The Fiscal Sustainability of The Greater
Toronto Area”, International Tax Program, Institute for International Business,
Joseph L. Rotman School of Management, University of Toronto, ITP Paper,
0405.
Siriwardana, M. K. M. (1998), “An Analysis of Fiscal Sustainability in Sri Lanka”,
Central Bank of Sri Lanka Staff Studies, 27-28 1997,1998, 80-111.
Trehan, B. ve Walsh, C. E. (1991), “Testing Intertemporal Budget Constraints:
Theory and Application to U.S Federal Budget and Current Account Deficits”,
Journal of Money, Credit and Banking, 23(2), 206-223.
TÜSİAD (1996), “Türkiye’de Kamu Harcamaları ve Kamu Borçları, Mali Disiplin
Üzerine Gözlemler ve Öneriler”, TÜSİAD-T 96-1/190.
Wilcox, D. W. (1989), “The Sustainability of Government Deficits: Implications of
the Present-Value Borrowing Constraint”, Journal of Money Credit and Banking,
21(3), 291-306.
Xu, D. ve Ghezzi, P. (2003), “From Fundamentals to Spreads: A Fair Spread Model
for High Yield Emerging Markets Sovereigns”, Global Markets Research,
Deutsche Bank.
Maliye Dergisi y Sayı 160y Ocak -Haziran 2011
241
Download