Avrasya Hospital Sa€l›k Dergisi Diyabet Özel Sayısı Y›l: 15 - Say›: 55 - www.avrasyahospital.com BÖLÜMLERİMİZ TEŞHİS VE TEDAVİ ÜNİTELERİMİZ HASTANEMİZİ FARKLI KILAN ÖZELLİKLER Temelden itibaren hastane olarak projelendirilip, inşa edilen ülkemizin ender özel hastanelerinden biridir. Avrasya Hospital; 51 yoğun bakım olmak üzere 135 nitelikli hasta yataklarına sahiptir. 6 adet üstün teknolojik donanımlı ameli- yathane, 3 doğumhane, 3 küçük cerrahi müdahale odası mevcuttur. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi, Koroner Yoğun Bakım Ünitesi, KVC Yoğun Bakım Ünitesi, Cerrahi ve Dahili Yoğun Bakım Üniteleri, Onkoloji Merkezi (Radyasyon Onkolojisi, Medikal Onkoloji Ünitesi) bulunmaktadır. 50 adet modern poliklinik odası, yüksek teknolojisi ve deneyimli kadrosu, 4200 m2’lik kapalı, 1000 m2’lik açık otoparkı ile 7 gün 24 saat hizmet veren bir sağlık kuruluşudur. BÖLÜMLERİMİZ • 24 Saat Acil Hizmet • Genel Cerrahi • Onkoloji • Kad›n Hastal›klar› ve Do€um • Çocuk Sa€l›€› ve Hastal›klar› • ‹ç Hastal›klar› • Kulak Burun ve Bo€az • Nöroloji • Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi (Nöroflirurji) • Gö€üs Hastal›klar› • Gö€üs Cerrahisi • Kardiyoloji • Kalp ve Damar Cerrahisi • Göz Hastal›klar› • Difl Sa€l›€› • Ortopedi ve Travmatoloji • Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Üroloji • Estetik-Plastik Cerrahisi • El ve Mikro Cerrahi • Psikiyatri • Cilt Hastal›klar› • Beslenme ve Diyet • Eriflkin Yo€un Bak›m • Koroner Yo€un Bak›m • Yeni Do€an Yo€un Bak›m TEŞHİS VE TEDAVİ ÜNİTELERİ Onkoloji Merkezi Kanser Teflhis ve Tedavisi Radyasyon Onkolojisi Kemoterapi Ifl›n Tedavisi Lineer Akseleratör (Linak) Kobalt Ayg›t› Simülatör Üç Boyutlu (3D) Tedavi Planlama Onkoloji Yo€un Bak›m› Genel Cerrahi Acil Cerrahi Kanser Cerrahisi Endoskopik Cerrahi Sünnet Endoskopi Ünitesi Gastroskopi Duodenoskopi E.R.C.P. Kolonoskopi Rektoskopi Gö€üs Hastal›klar› Bronkoskopi Transtorasik ‹€ne Aspirasyonu Plevral Biyopsi Torasentez Plörodesiz Solunum Fonksiyon Testleri Allerji Testleri Kardiyoloji Koroner Anjiyografi 128 Kesit BT Anjiyo MR Anjiyo Damarlar›n Doppler Tetkiki Periferik Anjiyografi Kalp Anjiyografisi Balon Anjiyoplasti Stent Tak›lmas› ASD VSD PDA Kapat›lmas› Valvüloplasti DSA ile Damarlar›n Tetkiki Kal›c› Kalp Pili Tedavisi Periferik Anjiyografi (Alt-ÜstEkstremite-Karotis-Renal-Beyin Anjiyografisi) Ekokardiyografi Eforlu EKG EKG Stres Eko Holter Tansiyon Holter Kardiovasküler Cerrahi Eriflkin Koroner Arter BYPASS Kalp Kapak Cerrahisi Do€ufltan (Konjentinal) Kalp Hastalıkları Cerrahisi Büyük Aort Damarı Cerrahisi Bacak Atardamarları ve Varis Karotis (fiahdamarı) Ameliyatları Nöroloji EEG A€r› Tedavisi Göz Ünitesi FFA (Göz Anjiyosu) Görme Alan› Belirleme Ünitesi Argon Laser Yag Laser Kontakt Lens Üroloji Böbrek Tafl› K›rma Ünitesi (ESWL) Pnömatik Tafl K›rma Sistoskopi Üreteroskopi Renoskopi Sünnet Dermatoloji (Cildiye) Laser Uygulama Ünitesi Kal›c› Epilasyon Cilt Gençlefltirme Varis Tedavisi Elektrokoterizasyon Krioterapi Radyoloji Emar-MR (Manyetik Rezonans) Multislice Tomografi 128 Kesit Tomografi (Dijital Anjiyo) Ultrason Renkli Doppler Mamografi Fluoroskopi Konvansiyonel Röntgen Laboratuvar Biyokimya CHEK-UP Mikrobiyoloji Patoloji Laboratuvar› Histopatoloji Sitoloji Frozen ‹nceleme Hasta Bafl› Giriflimler MİSYONUMUZ VİZYONUMUZ DEĞERLERİMİZ Nitelikli uzman kadrolar›m›z ile bireylerin teflhis, tedavi , bak›m ve koruyucu sa€l›k hizmetlerini kapsayan uygulamalar›m›z›, etik de€erlere ba€l›, hasta haklar›na sayg›l›, dil, din, ›rk ve cinsiyet ayr›m› gözetmeksizin kaliteli ve ekonomik olarak sunmakt›r. Ça€dafl bir yönetim sistemi, t›bbi uygulamalar› ve teknolojisi ile örnek gösterilen, toplumun beklentileri ile hastalar›m›z›n tüm sa€l›k gereksinimlerini karfl›layan ve bu özellikleri ile öncelikle tercih edilen, güvenilir, standart, kurumsal, sayg›n bir sa€l›k kuruluflu olmakt›r. De€iflim ve geliflime aç›kl›k fiefkat ve güleryüzlülük Çevreye ve insana sayg› Tak›m çal›flmas›na olan inanç Güvenilirlik HASTANEMİZ SGK, BANKALAR VE ÖZEL SAĞLIK SİGORTALARI İLE ANLAŞMALIDIR. 2 Yön. Kur. Başkanı Op. Dr. Hüseyin URLU Hastanemizi Temelden Yeni Teknolojilerle Büyütmeye, Modernize Etmeye Devam Ediyoruz... Yön. Kur. Baflk. Op. Dr. Hüseyin Urlu Hastanemiz Onkoloji Merkezine 3,5 Milyon Dolarlık yeni Trilogy (Accelerator) cihazı alındı. Avrasya Hospital 1999 yılında açıldığından bu yana kanser teşhis ve tedavi merkezine sahiptir ve kanserle mücadele konusunda önemli yatırımları siz hastalarımız için yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Avrasya Hospital radyoterapi yapılabilen, ruhsatlandırılmış Radyasyon Onkoloji Merkezi olan ilk özel hastanedir. Yenilenen Linak cihazımızdan sonra Cobalt 60 radyoterapi cihazı sökülerek yerine TRILOGY (Accelerator) radyoterapi cihazı alındı ve montajı yapılıyor. Böylece hastanemizde 2 adet yeni üst düzey Radyoterapi cihazı oldu. Bu sistem ile tek cihazda, tüm vücut veya baş ve boyun bölgesinde kanser tedavisinde en uygun tedavi şeklini ve tedavileri sağlayacak, hastalarımıza daha hızlı ve konforlu ışın tedavisi imkânı verecektir. Kanser tedavisinde 15 yıllık tecrübemizi ve birikimimizi bu yeni gelen sistem ile taçlandırarak kanserli hastalarımıza daha etkin ve ulaşılabilir bir sağlık hizmeti sağlayabileceğiz. Medikal Onkoloji Bölümü Doç. Dr. Mahmut İlhan önderliğinde ile hizmetini sürdürmektedir. Patoloji Uzmanı Dr. Nilgün Demirbağ ile Patoloji Laboratuarı açıldığı günden itibaren Histopatoloji, Sitoloji, Frozen İnceleme ve hasta başı girişimlerde (ameliyat ve endoskopi yapılması anında) cerrahların endoskopistlerin yanında erken ve hızlı teşhis koyabilmektedir. Radyoloji / Görüntüleme Merkezimizde 3 tecrübeli Radyolog bulunmaktadır. MR (Emar Manyetik Rezonans), Multislice Tomografi, 128 Kesitli Tomografi (Digital Anjiyo yapabilen tümör yazılımı olan) ve yenilenen Üst Düzey Ultrason cihazları, Renkli Doppler, Mamografi, Fluoroskopi, Konvansiyonel Röntgen cihazları ile tümör ve kanser teşhisinde önemli imkanlara sahibiz. Endoskopik tetkiklerde ise, 4 Uzman kadrosu ile Gastroskopi, Duedenoskopi, E.R.C.P, Kolonoskopi, Rektoskopi yapılmakta Bronkoskopi, Sistoskopi vs. diğer endoskopik işlemleri de aynı anda uygulanabilmektedir. Ayrıca her çarşamba kanser alanında uzmanlaşmış 12- 15 hekimle tümör konseyleri yapılmaktadır. Tümör – Kanser konseylerinde Medikal Onkolog, Radyasyon Onkologu, Radyologlar, Klinisyenler, Cerrahlar bulunarak her hafta birçok hastanın dosyası incelenmekte ve tetkik ve teşhisleri tamamlanmakta, tedavi planları yapılmaktadır. Konseyde doktorlar bilgi, deneyim ve tecrübelerini paylaşmakta, konseyden çıkan sonuçlar hastalarımıza şifa olarak dönmektedir. Kanserin hem erken teşhisinde hem de erken tedavisinde önemli bir hastaneyiz. Avrasya Hospital, ‘Hiçbir şey insan ve sağlık kadar önemli değildir’ felsefesiyle, hasta ve çalışan memnuniyeti odaklı, kalite ve işletmede verimlilik politikası ile ilk açıldığı günden bu yana hastalarına ekonomik ve kaliteli hizmet sunmaktadır. 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet vermektedir. Dergimizin bu sayısında da siz değerli okuyucularımıza ve diyabetli hastalarımıza “Diyabetle Yaşam” ve diyabetten korunma yolları, teşhis, tedavi aşamaları konularında değerli bilgiler, yeni kurulan TRILOGY (kanser tedavi cihazının) haberini vermeye çalıştık. Sağlık ve sevgi sunuyor. Sağlık ve mutluluk diliyoruz. Kurumlar Vergisi Dalında 3 Kez Bronz Madalya Ekim - Kasım - Aralık, 2014 Sahibi : Op. Dr. Hüseyin Urlu Genel Yay›n Yönetmeni: Op. Dr. Tamer Sözen Yaz› ‹flleri Müdürü: Ömer Urlu Yay›n Koordinatörü: ‹brahim Urlu Bilgi ‹fllem ve ‹letiflim: Güner Mollao€lu - Gülay Tunçel YAYIN KURULU Uz. Dr. Ahmet Altun Prof. Dr. Ali Bayram Op. Dr. Ali Güven Ak›nc› Doç. Dr. Ali Rıza Cenal Uz. Dr. Ali Vardar Op. Dr. Attila Okur Op. Dr. Arman Çitçi Uz. Dr. Ayflegül Navdar Uz. Dr. Banu Altoparlak Op. Dr. Bülent Öztürk Uz. Dr. Celal Gölgeci Op. Dr. Coşkun Görmüş Doç. Dr. Çetin A. Evliyaoğlu Uz. Dr. Deniz Yardımcı Op. Dr. Ebru Topuz Uz. Dr. Ersin Sar› Prof. Dr. Esat Akıncı Dt. Eylem Uslu Op. Dr. Ferhat O€uz Op. Dr. Fuat Kurflun Op. Dr. Galip Arda Pelen Op. Dr. Gamze Baykan Uz. Dr. Handan Yaflar Op. Dr. Hasan Lice Op. Dr. Hüseyin Urlu Uz. Dr. Ifl›l Soysal Op. Dr. ‹stepan Suna Op. Dr. Kemal Y›ld›r›m Uz. Dr. Mecdi H. Ergüney Doç. Dr. Mahmut İlhan Prof. Dr. Mehmet Meriç Op. Dr. Mehmet Koç Uz. Dr. M. Ali Talay Uz. Dr. Nilgün Demirba€ Dr. Nur Arslan Op. Dr. Nurcan Dalan Op. Dr. Özgür Çetiner Op. Dr. Özgür Odabafl Op. Dr. Özgür Ortak Uz. Dr. Suzan Uzan Uz. Dr. fienay S›ld›r Op. Dr. Tamer Sözen Dr. Türkan Kasabal› Uz. Dr. Türkan Zeybel Uslu Uz. Dr. Züleyha Ö. Kadehçi Baflhemflire: Gülay Aziret YAYIN DANIfiMA KURULU Prof. Dr. Ayan Gülgönen - Prof. Dr. Bülent Ergun Prof. Dr.Lemi ‹brahimo€lu - Prof. Dr. Rafet Yi€itbafl› Prof. Dr. Türker Özkan - Prof. Dr. Hasan Serdaro€lu Prof.Dr. Kürflat Bozkurt - Op. Dr. Halil Önsoy Op. Dr. Halil Toplamao€lu ‹LET‹fi‹M: Befltelsiz Mahallesi Seyit Nizam Caddesi 101. Sk. No:107 Zeytinburnu - ‹stanbul Tel:(0212) 665 50 50 (pbx) Fax: (0212) 665 50 60 www.avrasyahospital.com.tr - [email protected] Grafik, Tasarım ve Baskı: Litros Yolu Fatih Sanayi Sitesi No: 129-130 Topkap›-‹stanbul Tel: (0212) 565 21 12 - 544 16 83 E-mail: [email protected] 3 AVRASYA HOSPITAL HABERLER DİYABETLİLER DERNEĞİ Üyelerini Yat Gezisinde Ağırladık... Doğru sonuçlar ve doğru tedaviler için sürekli takip içerisinde olmak, sürekli besin değerlerini dikkate almak şart. M isafirlerimiz şeker hastalığı ile tanışma hikayelerini Avrasya Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mecdi Ergüney hocamızla paylaşarak detaylı bilgiler aldılar. Etkinlikte Diyabetliler ve Engelliler Derneği Başkanı Adnan Saygılı, Özel Diyabetliler grubu Başkanı Seyit Serhat Mamaç, Diyabet Sofrası İnternet Yöneticisi Turgay Altıncı, Trimpeks ürün müdürü Aslı Derya Gülmüş, Diyabet hastaları ve yerel basından İstanbultimes ekibi hazır bulundu. Etkinlikte konuşan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mecdi Ergüney “Diyabetle barışık bir hayat şarttır.” dedi. 4 Dr. Ergüney “Aile içerisinde yer alan kalıtsal getiriler sonucunda ya da başka etkenlerden dolayı kişi diyabete yakalanabilir. Bu gibi durumlarda bu hastalık ile ömür boyu yaşamayı öğrenmek şart. Bu yüzden kesinlikle doktor tarafından sunulan önerilere kulak vermek gerekli. Ayrıca en çok dikkat isteyen şeylerin başında kişinin beslenmesi geliyor. Yeme içme yönünden kişi ne tükettiğine, ne kadar tükettiğine dikkat etmek zorunda. Doğru sonuçlar ve doğru tedaviler için sürekli takip içerisinde olmak, sürekli besin değerlerini dikkate almak şart. Ancak bu sayede bir hayat boyunca bu hastalık ile birlikte yaşayabilirsiniz. Doğru sonuçlar için sıkı bir takip ve düzenli beslenme şarttır” dedi. AVRASYA HOSPITAL HABERLER KANSER TEDAVİSİNDE İLERİ TEKNOLOJİ TRILOGY CİHAZI ÇOK YAKINDA HİZMETİNİZDE... TRILOGY TEKNOLOJİSİ; • YOĞUNLUK AYARLI TEDAVİ • ARK TEDAVİSİ • STEREOTAKSİK RADYOTERAPİ/RADYOCERRAHİ • IGRT (GÖRÜNTÜ KILAVUZLUĞUNDA RADYOTERAPİ) özellikleri tek cihazda toplanmıştır... Y enilenen Linak cihazımızdan sonra Cobalt 60 radyoterapi cihazı sökülerek yerine TRILOGY (Accelerator) radyoterapi cihazı alındı ve montajı yapılıyor. Böylece hastanemizde 2 adet yeni üst düzey Radyoterapi cihazı oldu. Bu sistem ile tek cihazda, tüm vücut veya baş ve boyun bölgesinde kanser tedavisinde en uygun tedavi şeklini ve tedavileri sağlayacak, hastalarımıza daha hızlı ve konforlu ışın tedavisi imkânı verecektir. Kanser tedavisinde 15 yıllık tecrübemizi ve birikimimizi bu yeni gelen sistem ile taçlandırarak kanserli hastalarımıza daha etkin ve ulaşılabilir bir sağlık hizmeti sağlayabileceğiz. YEREL BASIN AVRASYA HOSPİTALE TAM NOT VERDİ. Yerel basın ekibi hastanemizi ziyaret ederek, hastanemiz hakkında detaylı bilgiler aldılar. AVRASYA HOSPITAL’İ FARKLI KILAN ÖZELLİKLER T da emelden hastane olarak projelendirilip, inşa edilen ve bu özelliğiyle sayılı özel hastaneler arasında yer alan Avrasya Hospital 1999 yılınİstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde hizmete girdi. Tüm hizmetlerinde “hasta ve hasta yakını memnuniyetini” ve “hasta haklarını” esas alan Avrasya Hospital, “Tüketiciyle Dost Altın Kalite Ödülü”ne layık görülen ilk özel sağlık kuruluşu olma özelliğini taşımaktadır. Tüketici dergisi, Tüm Tüketicileri Koruma Derneği,Uluslararası First Busines dergisi, gibi kuruluşlardan alınmış “Yılın Sağlık Kuruluşu”, “Sağlıkta Yılın Markası”, “Markaları marka yapan altın adamlar” ödülleri bulunmaktadır. Kalıcı ve sürdürülebilir bir kalite için, bütün dünyanın kabul ettiği ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi’ni 11 yıldır gururla taşıyan Avrasya Hospital; bu doğrultuda; idari ve medikal alandaki tüm çalışanlarına yönelik sunduğu eğitimlerle kalitesinin en üst düzeyde devamlılığını amaçlamaktadır. Avrasya Hospital olarak öncelikli hedefimiz; halkımızın ve tüm insanlığın sağlık sorunlarına, çağdaş olanaklarımız ve uzman kadrolarımızla, yerinde, acil, etkin, kaliteli ve ekonomik çözümler üretmektir. 5 AVRASYA HOSPITAL HABERLER DUBAİ’Lİ İŞADAMI NASSER BİN ABDULLATİF ALSERKAL HASTANEMİZDE TEDAVİ OLDU... D ubai’nin tanınmış iş adamlarından Avrasya Hospital’i tercih edenler arasında. Nasser Bin Aldullatif Alserkal tedavi sonrasında Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Urlu, Genel Koordinatör İbrahim Urlu’yu ziyaret ederek teşekkürlerini sundu. Dubai’li işadamı Avrasya Hospital ailesine “Bütün dünyayı gezip görme şansı elde ettim. Sağlık sorunlarımda gittiğim ülkelerde böyle güler yüzlü ekip ve başarılı tedavi süreci yaşamadım. Tedavi olduğum sürede bana gösterilen ilgi ve alaka çok mutlu etti. Emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi. Hastaneyi çok beğendiğini dile de getiren Dubaili iş adamı Nasser Bin Aldullatif Alserkal yeni kurulan hastane projesiyle ilgilide detaylı bilgiler alıp birlikte çalışma isteğinde dedi. Prof. Dr. AYDIN AYAYDIN’dan Avrasya Hospital’e Ziyaret... İ stanbul Bakırköy İlçesi Eski Milli Eğitim Müdürü Fevzi Ektiren Kalp ve Damar Cerrahisi ekibimiz tarafından Bypass ameliyatı oldu. Başarılı bir operasyon geçiren Ektiren’i, CHP 21. Dönem İstanbul Milletvekili TBMM Medya Sorunlarını Araştırma Komisyonu Başkanlığı ve Plan Bütçe Komisyonu Üyeliği yapan Prof. Dr. Aydın Ayaydın, Genel Koordinatörümüz İbrahim Urlu eşliğinde ziyaret etti. Prof. Dr. Ayaydın, ziyaret sonrasında Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Meriç, Kalp ve Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Esat Akıncı, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ali Rıza Cenal’den bilgi aldı. ARAMIZA YENİ KATILANLAR 6 Uzm. Dyt. Ezgi MUMCU Diyetisyen Op. Dr. Orkunt ÖZKAPTAN Üroloji Op. Dr. Güzin YILDIRIM Göz Hastalıkları Yeditepe Üniversitesi ‘Beslenme Ve Diyetik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. GATA (Gülhane Askeri Tıp Akademisi), Haydar Paşa Numune Hast., İstanbul Üni. Tıp Fak., Haseki Eğitim Ve Araştırma Hastanesi... gibi bir çok hastanede eğitimlerinin devamını ve stajlarını başarılı bir şekilde tamamlayarak ‘Uzman Diyetisyen ‘ ünvanını aldı. 2014 Eylül ayı itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. 1979 ‘da Almanya’da doğdu. 1996 yılına kadar Almanya’da Yaşayan Özkaptan 1998-2004 yılları arasında İstanbul Üni. Tıp Fak. okudu. Daha sonra Okmeydanı Eğitim Ve Araş. Hast. Üroloji Uzm. ihtisas yaptı. 20112013 yılında Kastamonu Taşköprü Devlet Hast. mecburi hizmetini tamamladı. 2013-2014 Almanya ‘LAPAROSKOPİK’ cerrahi eğitimi aldı. 2014 Ekim ayı itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. 1961 Ordu doğumlu. İlk, Orta, Lise eğitimini Ordu’da bitirdi. İst. Üni. Tıp Fak. mezunu. Haseki Eğt. Araşt. Hast. ihtisasını tamamladı. Evli ve 2 çocuk annesi. 2014 Ekim ayı itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. AVRASYA HOSPITAL HABERLER ÜNLÜLER HASTANEMİZİ TERCİH ETTİ... RAHMETLİ CEM KARACA’NIN EŞİ İLKİM KARACA HASTANEMİZDEYDİ... Rahmetli Cem Karaca’nın özel insan güzel eşi İlkim Karaca, kanun sanatçısı Özge Doğru Avrasya Hospital Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Urlu, Genel Koordinatörümüz İbrahim Urlu, Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Coşkun Görmüş hocamızla tatlı sohbet sonrasında günün anısına çekilen fotoğraf karesi. Dizilerin Renkli Yüzü; Gökçe SEZER HASTANEMİZDE DOĞUM YAPTI... Mimar Sinan Üniversitesi mezunlarından ve ekranların sevilen dizilerinden Benim İçin Üzülme, Evlerden Biri, Seni Bana Yazmışlar, 24 Saat, Hırsız Polis gibi birçok dizide rol alan tiyatrocu Gökçe Sezer Kolozin Avrasya Hospital’i tercih edenler. Kolozin ailesine bebekleriyle birlikte bir ömür boyu sağlıklı günler diliyoruz. SELÇUK URAL, BİZLERİ ZİYARET ETTİ... Müzik dünyasının ünlü isimlerinden olan, oyuncu Hakan URAL’ın babası Selçuk URAL Avrasya Hospital ailesini ziyaret etti. Yönetim Kurulu Üyesi Genel Koordinatör İbrahim URLU, Başhekim ve Uz. Dr. Türkan Uslu, Muhasebe Müdürü Ayşe ÜNAL, Basın Halkla İlişkilerden Gülay TUNÇEL ile hoş sohbetin ardından hastanemizi gezerek uzman kadro ve ekibimiz ile başarılarımızın devamını dileyerek hatıra fotoğrafı çektirdi. Avrasya Hospital muhasebe ekibini de ziyaret eden Selçuk URAL değerli eserlerini ekibimizle paylaştı... ABD’Lİ BASKETBOL OYUNCUSU AVRASYA HOSPİTALİ SEÇTİ... Amerikalı Basketbol Oyuncusu lynetta Jonae Kızer Avrasya Hospital’i ziyaret ederek, bir dizi tetkiklerden geçti. Hatay Büyük Şehir Belediyesi Basketbol Takımına transfer olan Vırgınialı oyuncu Kızera ile 1 yıllığına sözleşme imzaladı. Avrasya Hospital Ailesi olarak yeni sezonda Hatay Büyük Şehir Belediyesi Basketbol Takımına ve yeni transferi sempatik hareketleriyle ilgi odağı olan misafir sporcumuz bayan Kızeraya başarılar diliyoruz. 7 Prof. Dr. Ali BAYRAM Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Şeker Hastalığı ile Hastalığı Arası Diabetes Mellitus ve Koroner Kalp Hastalığı’nın Önemi Ve Görülme Sıklığı H em Diabetes Mellitus (DM) , yani, şeker hastalığı, hem de koroner kalp hastalığı (KKH) tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemini korumaktadır. Teşhis ve tedavideki ilerleme ve yeniliklere rağmen bu ikili en ciddi sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Kardiyovasküler hastalıklar dünya çapında, mortalite ve morbiditenin majör nedeni olma yolunda gittikçe artan bir rol üstlenmektedir. Çalışmalar, tüm dünyada kardiyovasküler hastalıklardan ölüm oranının 1990 ve 2020 yılları arasında, % 28.9’dan % 36.3’e yükseleceğini göstermektedir Ortalama ömrün giderek uzaması hem şeker hem de kalp hastalıklarının artmasına ve bu hastalıkların bir arada görülme sıklığının artmasına neden olmaktadır. Diyabet ve koroner kalp kalp hastalığı çoğunlukla kırklı yaşlarda başlamakta, 50 yaşından sonra daha da sık görülmektedir. Bilimsel çalışmalar hem erkekte hem de kadında tip 2 diyabet sıklığının yaşla arttığını ortaya koymuştur. Diyabet dünya genelinde sıktır; toplumun % 2’ sinde, > 35 yaşındakilerin % 4’ ünde, > 65 yaşındakilerin ise % 10-20’ sinde diyabet vardır. Prof. Dr. Ali BAYRAM Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı 1957 yılında Trabzon’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Trabzon’da tamamladı. 1979’da Erzurum Atatürk Üniv.Tıp Fak. mezun oldu. İç Hastalıkları Uzmanlığını aynı fak., Kardiyoloji İhtisasını Konya Selçuk Üniv. Tıp Fak.’de tamamladı. 1987’de Doçent, 1993’de Profesör oldu. Trabzon Karadeniz Teknik Üniv. Konya Selçuk Üniv. Öğretim Üyeliği Manisa Celal Bayar Üniv. Tıp Fak. Kurucu Dekanlığı yapmıştır. Trabzon Numune Eğit. ve Arş. Hast. Kardiyoloji Kliniği kurucu şefliği, Ahi Evren Göğüs, Kalp Damar Cerrahisi Eğit. ve Arş. Hast. Kardiyoloji Kliniği Şefliğini yürütmüştür. İyi derecede ingilizce bilmektedir. 2013 yılı itibariyle Prof. Dr. Ali Bayram Avrasya Hospital’de görev yapmaktadır. 8 Şeker hastasının kalp-damar hastalığına yakalanması için kan şekerinin çok yüksek olması veya diyabet yaşının çok uzun olması gerekmemektedir. Prof. Dr. Ali BAYRAM Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı e Koroner Kalp ındaki İlişki Diyabet dünyada 150 milyondan fazla insanı etkilemekte olup, gelecek yılda obezitede artışa ve yaşlanmaya bağlı olarak bunun iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Bunun dışında, 60 yaşın üzerindeki insanların yaklaşık yarısında yakın gelecekte metabolik sendrom gelişecektir. Şeker hastalarında, kardiyovasküler hastalıkların her şeklinde mortalite 2-8 kat daha yüksektir. KKH diyabetiklerde bütün ölümlerin % 75 ‘inden sorumludur. Diyabetli hastaların yarısında teşhis konulduğu anda vasküler komplikasyonlar , yani damar bozuklukları, gelişmiş olmaktadır. Bu nedenle erken teşhis önemlidir. Ancak ne yazıkki diyabetlilerin yarıya yakını teşhis konulmamış halde yaşamlarına devam etmektedirler. Koroner arter hastalarının % 20 sinde aşikar diyabet olduğu, % 30’unda glukoz tolerans testinin bozuk olduğu ve % 5 kadarında da bozulmuş açlık glukozu bulunduğu gösterilmiştir. Akut miyokard infarktüsü (kalp krizi) geçiren hastalarda hastaneden çıkmadan yapılan glukoz tolerans testinin % 30’a varan hastada önceden bilinmeyen glukometabolik bozukluğu ortaya çıkardığı ve daha önemlisi glukoz toleransı bozuk olan gurupta uzun süreli gidişatın daha kötü olduğu ortaya konulmuştur. sonuçlanmakta, 220 000’ i ise tedaviye alınmaktadır. Koroner Kalp Hastalığında Risk Faktörleri Ülkemiz, koroner kaynaklı kadın ölümleri yönünden Avrupa’ da birincidir, 45-74 yaşları arasında İKH kökenli ölüm oranı ise Avrupa ülkeleri arasında en yüksek düzeydedir. Günümüzde kabul edilen önemli koroner kalp hastalığı risk faktörleri şunlardır: Ülkemizde KKH sıklığı; 40 yaşından önce % 1, 40-49 yaş grubunda % 2, 5059 yaş grubunda % 12 ve 60 yaş üzerinde % 20’ den fazladır. TEKHARF çalışmasında, ülkemizde Tip 2 Diyabetli sayısının yılda ortalama % 6 veya 120 bin arttığını ortaya koymuş, bunun da kardiyovasküler sağlığımız için kaygı verici olduğunu vurgulamıştır. Diyabetin, sistolik kan basıncı, santral obezite ve dislipidemiden ( kan yağlarında anormallik) bağımsız olarak kardiyak olayları % 70 dolayında yükselttiği gösterilmiştir. 1. Yaş : Erkeklerde ≥45, kadınlarda ≥55 veya erken menopoz) 2. Cins: Erkeklerde daha sık 3. Aile öyküsü : Birinci derece akrabalardan (anne, baba, kardeş) erkekte 55, kadında 65 yaşından önce kalp damar hastalığı, kalp krizi (infarktüs) veya ani ölüm bulunması 4. Sigara ve diğer tütün ürünlerini içiyor olmak 5. Hipertansiyon : Kan basıncı ≥140/90 mmHg veya antihipertansif tedavi görüyor olmak 6. Hiperkolesterolemi : Total kolesterol ≥200 mg/dl, LDL-kolesterol ≥130 mg/dl Ülkemizde koroner kalp hastalığı (KKH) ile ilgili olarak yapılan TEKHARF çalışmasına göre ülkemizde 1.6 milyon kalp hastası bulunmaktadır. Yılda 90-130 000 kişi KKH’ ndan ölmektedir. Ülkemizde de ölümlerin en önemli nedeni % 43 ile KKH’ dır. Ülke genelinde 3.8 milyon KKH hastası olduğu tahmin edilmektedir ; yılda 310 000 civarında koroner olay meydana gelmekte , bu hastaların 90 000’ i ani ölümle 9 Prof. Dr. Ali BAYRAM Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı 7. Düşük HDL-kolesterol (iyi kolesterol) değeri (<40 mg/dl) . HDL-kolesterolün 60 mg/dl üzerinde olması hastalık riskini azaltmakta ve risk hesaplamalarında bir risk faktörünün düşülmesini sağlamaktadır. 8. Diabetes mellitus : Diyabet bir risk faktörü olmanın yanı sıra, koroner kalp hastalığı varlığına eşdeğer bir risk taşıdığından risk değerlendirmesinde ayrı bir yeri vardır 9.Hareketsizlik 10. Kilo fazlalığı : Bu konuda en değerli kriter, vücut kitle indeksi ve bel çevresidir. Vücut kitle indeksi, kg olarak ağırlığın, metre olarak boyun karesine bölünmesiyle elde edilir (VKİ: kg/m2). Vücut kitle indeksinin 25’in üzerinde olması veya bel çevresinin erkeklerde 10 cm, kadınlarda ise 88 cm’nin üzerinde olması, yalnızca kalp damar hastalığı riskini artırmakla kalmayıp şeker hastalığı, yağ yüksekliği ve tansiyon yüksekliği riskini de artırmaktadır. 11. Stres: Uzun bir zaman sürekli strese maruz kalma, hastalığın gelişmesini kolaylaştırmaktadır. 12. Depresyon: özellikle son yıllarda depresyon da kalp damar hastalıkları yönünden risk faktörü olarak kabul edilmeye başlandı. Şeker hastalığının ateroskleroz için bağımsız bir risk faktörü olduğu uzun yıllardan beri bilinmektedir. Ancak son yıllarda DM ve kardiyovasküler sistem arasındaki ilişkiler daha iyi anlaşılmış ve DM risk değerlendirmesinde “kardiyovasküler hastalık eşdeğeri” olarak kabul edilmiştir. Gerçekten bu ikili, madalyonun iki yüzü gibidir. Şeker hastalarında kalp-damar hastalıkları gelişme ihtimali sağlıklı kişilere göre erkek ve kadında riski sırası ile iki ile beş kat artmaktadır. Çok sayıda ileriye dönük çalışma bu ilişkiyi doğrulamıştır. Sigara kullanımı, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, sol ventrikül hipertrofisi (kalp kasının irileşmesi) gibi risk faktörlerinin varlığında bile şeker hastalığının eşlik etmesi riski yükseltmektedir. Şeker hastasının kalp-damar hastalığına yakalanması için kan şekerinin çok yüksek olması veya diyabet süresinin çok uzun olması gerekmemektedir. Şeker hastalığının farkına varılmadığı dönemde bile (gizli şeker dönemi, prediyabetik dönem) kalp damarlarında sertleşmeler, kalınlaşmalar, plak oluşumları başlamakta, damarlarda daralma-tıkanma süreçleri ilk günlerde bile kendini göstermektedir. Diyabet süresinin artması ve şeker düzeninin sağlan- 10 maması devam ettikçe bu ihtimal giderek yükselmektedir. Diyabetlilerde Koroner Kalp Hastalığının Belirgin Özellikleri a. Diyabetiklerde sol ana koroner arter hastalığı sık görülür; bu damar, kalbin en büyük ve en önemli damarıdır. b. Diyabetik koroner arter hastalarında çok damar hastalığı , aynı damarda birden fazla yerde tıkanma, yaygın tutu- lum ve koroner d a m a rların uç kısımlarında tıkanmalar sık görülmektedir. Kollateral denilen yan dalların gelişimi zayıf ve yetersizdir. Diyabetlilerde sol karıncık kasılmasında bozulma daha sık görülür. c. Diyabetik aterosklerotik lezyonlar kollajen yapımında azalma , ,yıkımında artış, matriks metalloprotein aktivitesinde ve sitokinlerde artış sonucu çoğu kez kararsız plak özellikleri gösterir . Kararsız plaklar kalp krizine yol açmaktadır. Prof. Dr. Ali BAYRAM Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı 135 mg/dl olmalıdır. ( 135-160 mg/dl Tip 1 Diabetes Mellitusta) 4. Hipertansiyon varsa , tansiyon mutlaka normal düzeylerde tutulmalı, bu yönde özenli davranılmalıdır. Tansiyon ilaçları düzenli alınmalıdır. Sistolik kan basıncı 130 mmHg, diastolik kan basıncı 80 mmHg’nin altında tutulmalıdır. Böbrek yetmezliği ve proteinuri>1 g/24 s. varsa TA: 125/75 mmHg’ nin altında tutulmalıdır. d. Nöropati (sinir sisteminde bozulma) nedeniyle kalp krizleri diyabetiklerde “ağrısız” seyredebilmekte, bu yüzden krizin farkına varılamamakta, yani teşhis gecikmektedir. Tip 2 Diyabet hastası, kompleks koroner arter hastalığına rağmen sıklıkla belirti yoktur. Ciddi koroner kalp hastalığı olan birçok diyabetli, daha teşhis konulmaya fırsat kalmadan ölmektedirler. e. Şeker hastalarında kalp krizleri daha ağır seyretmekte, ölümler daha sık görülmektedir. f. Önceden miyokard infarktüsü geçirmemiş diyabetiklerle , miyokard infarktüsü geçirmiş diyabetik olmayanlar benzer mortalite özellikleri göstermektedirler. Erişkin DM hastalarında en başta gelen ölüm nedeni koroner arter hastalığıdır. g. Diyabet premenopozal kadınların koroner kalp hastalığı korunmasını ortadan kaldırır. h. Tip 2 diyabeti olan bir hasta myokard infarktüsü geçirdiğinde bu hastaların sağkalım prognozu, diyabeti olmayan koroner kalp hastalığı hastalarından çok daha kötüdür . ı. Diyabette konjestif kalp yetmezliği (KKY) riski artar. Koroner arter prevalansı düzeltildikten sonra, diyabet KKY ve KKY’ ne bağlı ölümlerden sorumlu bağımsız bir risk faktörü olarak saptanmıştır. i. Diyabetlilerde, özellikle şeker düzeyinin yüksek seyrettiği hastalarda inme (=felç) daha sık görülmekte, ölüme daha yüksek oranda yol açmaktadır. j.Diyabette trombositler (kan pulcukları) daha trombojenik, kolesterol daha aterojenik ve aterotromboz daha yoğun ve saldırgandır. Bu üç özellik, damarların tıkanmasını kolaylaştırmakta, d a m a r l a rd a k i k i re çl e n m e l e r i n hızlanmasına neden olmaktadır. k.Diyabette hipertansiyon daha sıktır. Diyabetik hastaların % 70’ inde hipertansiyon ve bunların % 35-40’ ında hipertansiyona bağlı kardiyovasküler ve renal komplikasyonlar saptanmıştır. Diyabetik Hastalarda Koroner Kalp Hastalığı Yönünden Başlıca Öneriler 5. Sigara içiliyorsa mutlaka terk edilmelidir. Sigara diyabetik hastalarda koroner kalp hastalığı riskini kesin şekilde artırır. Amerikan Diyabet Derneği, diyabetik hastalarda sigarayı bırakmanın önemini resmi olarak onaylamıştır. Nargile de içilmemelidir. Sigara dumanını içime çekmiyorum, filtre kullanıyorum, hafif (light) çeşidini içiyorum gibi düşünce ve söylemlerin hiçbir yararının olmadığı bilinmelidir. Sigara içilmesi; Tip 2 DM’ de ve bozulmuş glukoz intoleransında (gizli şeker)insülin direncini artırmaktadır. 6. Düzenli fiziksel egzersiz-spor yapılmalıdır. Spor alışkanlığı edinilmli ve yaşamın bir parçası olarak devam ettirilmelidir. Her gün 30-40 dakika spor yapılmalıdır. 7.Sağlık kontrolleri aksatılmamalıdır. Diyabetli hastalarda aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulmalıdır : 8. Kiloya dikkat edilmelidir. Göbek çevresi erkeklerde 100 cm (ideali 94 cm), kadınlarda 88cm (ideali 80 cm) altında tutulmalıdır. 1. Diyabetik hastalar koroner kalp hastalığı açısından yakından izlenmeli ve araştırılmalıdır. 9. Moral-motivasyon yüksek tutulmalı, depresyona girilmemeli, stresten uzak durulmalıdır. 2. Kolesterol değerleri yakından takip edilmelidir. Risk faktörleri (dislipidemi gibi) saptanmalı ve düzeltilmelidir. Kolesterol ilaçları önerilmişse mutlaka doktorun önerdiği şekilde kullanılmalıdır. Toplam kolesterol düzeyi 175 mg, LDLkolesterol düzeyi 70 mg ve trigliserid düzeyi 150 mg’ ın altında ve HDL-kolesterol düzeyi erkeklerde 40 mg /dl, kadınlarda 46 mg/dl üzerinde tutulmalıdır. 10. Uyku düzenine dikkat edilmelidir. 3. Kan şekeri kontrolü sıkı bir şekilde yapılmalı, kan şekeri ideal düzeyde tutulmalıdır. Şeker ilaçları aksatılmamalıdır. Hemoglobin A1C değeri % 6.5 ‘ un altında tutulmalıdır. Tip 2 Diabetes Mellitus’ lu hastalarda AKŞ < 108 mg/dl , Postprandiyal kan şekeri< 11. Antitrombotik ilaçlar (aspirin, klopidogrel) ve RAAS blokerleri verilmelidir. Diyabetin kardiyovasküler komplikasyonları çok geniş bir glisemi (kan şekeri düzeyi) yelpazesinde ortaya çıktığından diyabetin önlenmesi, erken tanısı ve kontrolü hastalığın kardiyovasküler komplikasyonlarının gelişmesinin önlenmesi yönünden büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle koroner kalp hastalarının diyabet yönünden değerlendirilmesi kadar , diyabetik hastaların da olası kardiyovasküler hastalık açısından araştırılması ve izlenmesi yaşamsal önem taşımaktadır . 11 Uz. Dr. Türkan USLU Başhekim - Nöroloji Diabetik Nöropati Nedir? Hangi Tipleri Vardır? D Uz. Dr. Türkan USLU Başhekim - Nöroloji ‹stanbul do€umlu. Uluda€ Üni. T›p Fak.’nden 1990 Y›l›nda mezun oldu. Bak›rköy Ruh ve Sinir Hast. Hastanesi’nde Nöroloji ihtisas›n› tamamlad›. 1999 y›l›ndan itibaren Nöroloji Uzman› olarak görev yapmaktad›r. 2008 y›l›ndan beri Avrasya Hospital’da Baflhekim olarak görev yapmaktad›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1112 iyabetik nöropati, uzun süreli diabetes mellitusu olan hastalarda periferik sinir sisteminde hasar oluşmasıdır. Diabetik retinopati ve diabetik nefropati gibi diabetin komplikasyonlarından biridir. Hastalarda hiç bir belirti veremeyebileceği gibi el ve ayaklarda ağrı, uyuşma, iğnelenme belirtilere neden olabilir. İlerlemiş vakalarda kaslarda güçsüzlük, dokularda beslenme bozuklukları, ciltte renk değişikliklerine neden olabilir. Diabetik nöropati sadece ekstremiteleri etkilemez, barsak, üriner, seksüel fonksiyonlar, kalp gibi iç organ ve sistemleri de etkiliyebilir. Diyabet toplumda %7 ‘nin üzerinde görülmektedir. Diyabetik hastaların yaşam boyu %60-70’inde diabetik nöropati gelişmektedir. Diabetik nöropati için risk faktörleri nelerdir? Diabetik nöropati, diabetin başlamasından sonra herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Ancak yaş ileriyse, hastalık süresi uzunsa, kan şekeri iyi kontrol edilemiyorsa, hastanın obesitesi, sigara, kolesterol, hipertansiyon gibi eşlik eden başka hastalıkları varsa diabetik nöropatinin ortaya çıkma olasılığı artar. Diabet süresi 10 yılı aşmış hastalarda diabetik nöropati ortaya çıkma riski oldukça artmıştır. Kötü kan şekeri kontrolü, 12 obesite ve hipertansiyonun varlığı bu riski daha da yükseltir. Diabetik nöropatinin nedenleri nelerdir? Yapılan araştırmalar kan şekeri veya glukoz yüksekliğinin sinir hasarının temel nedeni olduğunu göstermektedir. Diabette sinir hasarı ,metabolik nedenlerle periferik sinir aksonlarında beslenme bozukluğu, kılcal damar dolaşımında yetmezliğe bağlı iskemi, yüksek kan yağları , otoimmun olarak sinir hasarı, karpal tünel sendromu gibi mekanik nedenler, sinir dokusundaki hasara kalıtsal yatkınlık, alkol ve sigara kullanımı gibi faktörlerin etkisi ile oluşmaktadır. Diabetik nöropatinin belirtileri nelerdir? *Diabetik nöropatinin belirtileri etkilenen sinirlere, etkilenme şiddetine ve hastalığın süresine bağlı olarak değişiklik gösterir. *Hastalığın başlangıcında ellerde, ayak uçlarında hafif uyuşma, karıncalanma, yanma, üşüme gibi belirtiler varken ilerlemiş vakalarda, şiddetli ağrılar, deride renk değişiklikleri, kaslarda erime gibi belirtiler eklenir. *İleri vakalarda diabetik otonomik nöropati denilen, mide barsak, kalp gibi iç organları da etki- Uz. Dr. Türkan USLU Başhekim - Nöroloji liyen belirtiler görülmeye başlanır. Kalbe ait otonomik ve ağrı sinir liflerinin hasarı ile sessiz miyokard enfarktüsü denilen, hastanın farketmediği kalp krizleri de diyabetin seyri içinde karşılaşılabilen nadir durumlardan biri olur. *Diabetik nöropatide periferik sinir sistemi değişik şekillerde etkilenebilir. En sıklıkla el ve ayaklarda uçları tutan (distal), simetrik, hem duysal hem de motor sinirleri etkiliyen tipi görülür. Bunlar dışında yalnız bir siniri etkiliyen, birden çok tek siniri etkiliyen tipleri de görülebilir. Ayrıca kafa sinirlerinde de hasar oluşturabilir. *Otonomik nöropati, ani tansiyon düşüklükleri veya kalp ritm problemlerine yol açabilmesi ile en çekinilen tiplerinden biridir. *Diabetik nöropati, periferik sinir uzantılarının kılıf yapılarını tutabildiği gibi (miyelin kılıfı) doğrudan aksonu veya her ikisini birden etkiliyebilir. Bu etkilen- menin türü de hastalığın belirtilerinde değişikliğe neden olabilir. Diabetik nöropatide görülebilen yakınma ve belirtiler: * El ve ayaklarda parmak uçlarından başlayarak uyuşma, yanma, karıncalanma, üşüme, iğnelenme * El ve ayak kaslarında atrofi (erime) * Bulantı, kusma, kabızlık, gece ishalleri * Ortostatik Hipotansiyon (ani ayağa kalkmalarda tansiyon düşmesine bağlı göz kararması, baygınlık hissi ) * İdrar tutmada güçlük (kaçırma veya yapamama) * Mesane sorunları * Erkekte sertleşme sorunları, kadınlarda cinsel disfonksiyonlar * Kilo kaybı Diabetik nöropati tipleri nelerdir? Diyabetik nöropati sınıflandırma için periferik, kraniyal, otonomik, proksimal ve fokal olmak üzere alt tiplere ayrılabilir. En sık görülen diabetik nöropati türüdür. Ayaklarda daha belirgin olmak üzere el ve ayaklarda duyu ve motor sinirlerin birlikte veya yalnızca duyu sinirlerinin tutulduğu formlarda karşımıza çıkabilmektedir. El ve ayak uçlarında, uyuşma, keçeleşme, yanma, ağrı elektrik çarpması, iğne batması şeklinde belirtiler olabilir. El ve ayak kaslarında atrofi görülebilir. Etkilenme bilateral (sağ ve solda simetrik) yani aynı oranda olur. Kafa sinirlerinin tek veya çoklu tutuluşları şeklinde görülür. Yüz felci (7. kraniyel sinir), göz kaslarında tutuluş (3. ve 6. kraniyel sinir felci) ve trigeminal sinir tutuluşları en sık görülenleridir. 3. kraniyel sinir felci (okulomotor sinir felci) göz kapağında düşüklük, ve bir gözde içe yukarı ve aşağı bakamama belirtileri gösterir. Bunun sonucunda çift görme yani diplopi oluşur. Ağrısızdır ve pupilla (göz bebeği) tutuluşu olmaz. 13 Uz. Dr. Türkan USLU Başhekim - Nöroloji c) Fokal nöropati: Bir sinir yada sinir grubunda ani tutuluş ile ile kas güçsüzlüğü ve ağrı gelişmesidir. Bedendeki herhangi bir sinir veya sinir grubu hasara uğrayabilir (mononöropati) karşı olan terleme halsizlik gibi belirtileri hissetmeme söz konusu olabilir. Bu durum tehlikeli hipoglisemilerin hasta tarafından farkedilmemesi sonucunda ciddi riskler oluşturabilir. d) Otonomik nöropati e) Proksimal nöropati: Otonomik nöropati sindirim, dolaşım, barsak, mesane, üriner ve fekal sfinkterler, solunum, göz, seksüel ve terleme fonksiyonlarında bozukluklara yol açar. Bu hastalarda küçük çaplı sinir liflerinin daha fazla etkilenmiş olması nedeniyle ağrı ve düşmüş kan şekeri düzeylerine Diyabetik amiyotrofide denen uyluk ve omuz çevresini tutabilen, oldukça ağrılı ve kas erimesine ve kas güçsüzlüğüne yol açan nöropatilerdir. Daha nadir olarak interkostal sinirleri tutarak göğüs ve batın üzerinde ağrılı alanlar ve kas güçsüzlüğüne yol açabilir. Diabetik nöropatiden nasıl korunulabilir? Kan şekerinin iyi kontrolü diabetik nöropatiden korunmanın en iyi yoludur. Ancak bu konuda genetik eğilimlerin rolü bulunduğu ileri sürülür ve gizli şeker denilen yalnızca oral glukoz tolerans testi bozuk hastalarda bile diabetik nöropati gelişebilmektedir. Bu durumda yapacak birşey yok diyerek gereken önlemleri almamak doğru değildir. Diabetik nöropati gelişiminde değiştirilebilir risklerin azaltılması doğru olacaktır. Kan yağlarının düşürülmesi, alkol ve sigara tüketiminin bırakılması bunlardan bazılarıdır. Diabetik Nöropati tanısı nasıl konur? Diabetik nöropati tanısı hastalık öyküsü ve ayrıntılı bir bir nörolojik muayene ile konur. Muayenede kan basıncı, kalp hızı, kas gücü, yüzeyel duyu bozukluğu (dokunma, ağrı ve ısı), vibrasyon ve eklem pozisyonuna bakılır. Hekim gerekli görürse aşağıdaki ek tetkiklere ihtiyaç duyabilir. Sinir iletim testi (EMG): Üst ve alt ekstremitelerde motor ve duyu sinirlerinin elektriksel ileti özellikleri çalışılarak bu sinirler ait ileti zamanlarında ve iletilen elektriksel sinyal gücündeki değişiklikler ile periferik polinöropati veya tek sinir tutuluşları gösterilebilir. Bu çalışmalar kalın çaplı sinir liflerinin fonksiyonları hakkında bilgi verirken, ince ve çıplak sinir lifleri hakkında bilgi vermez. Bu nedenle EMG’nin normal bulunması periferik nöropati varlığını dışlamaz. Küçük çaplı lif etkilenmesinin düşünüleceği bu durumda ek tetkiklere başvurmak gerekir. Diabetik Nöropti Nasıl Tedavi edilir? D. Nöropati tedavisi uzun soluklu bir tedavidir. Medikal tedavide 3 grup ilaç kullnıyoruz. a) Antidepresanlar b) Antiepileptikler c) Narkotik Analjezikler Medikal tedavi dışında, cerrahi tedavi, sinir blokları yapılabiliyor. 14 Uz. Dr. Mecdi Hikmet ERGÜNEY İç Hastalıkları Diyabetlilerde Aşı Uygulamaları A DA, WHO, Amerikan İmmunizasyon Danışma Kurulu (The Centers for Disease Control and Prevention’s Advisory Committee on Immunization Practices gibi uluslararası otoriteler tüm diyabetli hastalarda influenza (grip, hepatit B ve pnömokok (zatürre) aşıları yapılmasını önermektedirler. 6 Aylıktan itibaren, tüm diyabetlilere yılda bir grip aşısı yapılmalıdır. Grip aşısının koruyuculuğu, özellikle yaşlılarda daha kısa (6-8 ay) sürmektedir. Ülkemizde grip mevsiminin Aralık-Ocak aylarında başlayıp Nisan-Mayıs aylarına kadar sürdüğü dikkate alındığında, aşı uygulamalarının ekim, kasım ayında başlatılması uygundur. 2 Yaşından itibaren, tüm diyabetlilere ömür boyu bir defa olmak üzere pnömokok (zatürre) aşısı uygulanmalıdır. İlk aşılandığında 65 yaşından genç olan, aşılanalı 5 yıldan uzun süre geçmiş ve halen 64 yaşından büyük olan diyabetlilere bir kez daha zatürre aşısı yapılmalıdır. Nefrotik sendrom, kronik renal yetersizlik (börek) veya transplantasyon (bökrek nakil) gibi durumlarında da zatürre aşısı tekrarlanmalıdır. Daha önce aşılanmamış olan, 19-59 yaş aralığındaki diyabetlilere hepatit B aşısı (HBV) yapılmalıdır. Daha önce aşılanmamış olan 59 yaşından büyük diyabetlilerde aşının koruyuculuğu daha düşük olmakla birlikte, hepatit B aşısı (HBV) aşısı yapılabilir. Endemik yani salgın (örnek, Hindistan, Afrika, Suriye) ülke yada bölgelere seyahat edecek diyabetliler, gidecekleri bölgeye özgü aşılarını mutlaka yaptırmalıdır. TÜRKİYE ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA DERNEĞİ (TEMD) ÖNERİLERİ • Çocukluk çağındaki tip 1 diyabetlilerin rutin aşılama programı sürdürülmelidir (Sınıf D, ortak görüşe dayalı kanıt). • Diyabetli bireylerde influenza ve özellikle pnömoni infeksiyonlarına bağlı komplikasyon riski ve mortalite yüksektir [Sınıf C, Düzey 3 kanıt (1,2)] • Diyabetli bireylerde influenza ile ilişkili komplikasyonların riskini azaltmak için her yıl (tercihen Kasım ayının başında) influenza aşı yapılmalıdır. • Diyabetli bireyler de en az diğer kronik hastalıkları olan hastalar kadar pnömokok infeksiyonlarına yatkındırlar. Bu sebeple aşılanmaları gereklidir Uz. Dr. Mecdi Hikmet ERGÜNEY İç Hastalıkları 1949 Trabzon doğumlu. İlk, orta ve liseyi Trabzonda bitirdi. 1973’de İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak.’den mezun oldu. 1979’da İst. Eğit. ve Arşt. Hast.’da Uzmanlığını aldı. Çeşitli devlet hast. klinik şefliği ve eğitim sorumluluğu görevlerini üstlendi. Evli ve ingilizce bilmektedir. 2014 yılından beri Avrasya Hospital’da çalışmaktadır. Muayene Saatleri : 08:00 - 17:00 • İki yaşından büyük tüm diyabetlilere, ömür boyu bir defa pnömokok aşısıuygulanmalıdır (Sınıf D, ortak görüşe dayalı kanıt). • İlk aşılandığında 65 yaşından genç olan ve aşılanalı 5 yıldan uzun süre geçmiş olan ≥65 yaş diyabetlilere bir kez daha pnömoni aşısı yapılmalıdır. • İmmun baskılanma durumlarında; nefrotik sendrom, kronik böbrek yetersizliği veya transplantasyonlu hastalarda pnömokok zatürre aşısı tekrarlanmalıdır . 15 Uz. Dr. Handan YAfiAR Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları TİP 1 DİYABET Diabetes Mellitus (DM, Şekerli Diyabet) pankreasın beta hücrelerinden insülin salgılanmöasında bozukluk(Tip 1) ya da karaciğer, kas ve yağ hücrelerinde insülin etkisine direnç sonucu gelişen (Tip 2) karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması bozukluğudur. Uz. Dr. Handan YAfiAR Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları Malatya’da do€du. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sa€lı€ı ve Hastalıkları ihtisasını yaptı. Evli ve 2 kız çocuk annesi. 1 Aralık 2011 tarihinden itibaren Avrasya Hospital’de çalıflmaktadır. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4012 16 TİP 1 DİYABET NEDİR? Tip 1 diyabet, kronik, ömür boyu süren bir hastalıktır. Bu hastalıkta pankreasta yapılan insülin adı verilen hormon, çok az üretilebildiği veya hiç üretilemediği için kandaki şekerin (glukozun) enerjiye dönüşmek üzere hücre içine girmesi mümkün olamamakta ve kanda glukoz seviyesi yükselmektedir. Tip 1 DM, son otuz yılda hızlı bir artış göstermiş ve diyabet başlangıç yaşı giderek düşmüştür.Tip 1 DM başlangıç yaşı en sık olarak 5-7 yaşlar ve püberte yaşlarıdır.Diyabetin ortaya çıkışında mevsimsel farklılıklar vardır.En sık son- Tip 1 Diyabet Tanısı Almış Her Hastanın Ömürboyu; * İnsülin kullanmak * Düzenli olarak spor yapmak * Sağlıklı kiloda olmak ve bunu korumak * Dengeli ve düzenli beslenmek * Evde kan şekerini takip etmek için söz vermesi gereklidirt. Uz. Dr. Handan YAfiAR Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları bahar ve kış aylarında görülür.Erkek ve kızlarda sıklık eşittir. Tip 1 diyabetin etyolojisinde genetik, çevresel ve otoimmun faktörler rol oynar.Ailede şeker hastalığı varlığında risk artmaktadır.Babanın diyabetli olması durumunda çocukta risk %5-6’dır.Diyabetli çocukların kardeşlerinde Tip 1 Diyabet riski yaklaşık%6 iken ailede birden fazla kişinin diyabetli olması durumunda bu oran daha da yüksektir. Kimyasal maddeler, virüsler besinler gibi çeşitli çevresel faktörler genetik yatkınlığı olan bireylerde şeker hastalığı gelişimini tetikleyebilir.Psikolojik stresin de Tip 1 DM ortaya çıkışında kolaylaştırıcı bir faktör olduğu ve özellikle erken yaşlarda oluşan stres durumunun diyabet gelişimini etkileyebileceği bildirilmiştir. Özetlemek gerekirse, tip 1 diyabetin kesin sebebi bilinmemektedir. Fakat çoğu kez genetik yatkınlığı olan bir kişide immun reaksiyonu başlatan bir viral infeksiyon ya da çevresel bir tetikleyici söz konusudur.Vücudun ak kan hücreleri (lenfositler) hatalı olarak insülin üretiminden sorumlu pankreas beta hücrelerine yönelip bu hücreleri tahrip etmeye başlar ve sonuç olarak insülin yapılamaz. TİP 1 DİYABETİN BELİRTİLERİ NELERDİR? Tip 1 diyabetin başlıca belirtileri; ağız kuruluğu, susama hissi, sık ve bol idrar yapma, yorgunluk ve halsizlik, sık acıkma, diyet yapmadığı halde zayıflama, bulanık görme ve özellikle ayaklarda -bazen de ellerde- hissizlik veya uyuşma ve karıncalanmadır. Belirtiler o kadar hızlı ilerler ki, bazı hastalar diyabet tanısı konulmadan önce önemli bir şikayetleri olmadığını söyler. Bazen ilk dikkat çeken bulgu idrar kontrolünü kazanmış bir çocukta gece yatağını ıslatmaya başlaması olabilir.Klinik bulguların yanı sıra kan şekerinin yüksek olması, idrarda şeker saptanması tanıya götüren diğer bulgulardır. DİYABETLİ ÇOCUKTA İZLEM Tip 1 diyabet tanısı konmuş bir çocuk hasta, insülin tedavisi başlanıp dozları ayarlanıncaya ve kan şekeri kontrol altına alınıncaya kadar yakın takip edilir. Diyabetli çocuğun izleminde öncelik evde düzenli kan glukoz düzeyi kontrolü yapılmasıdır. İdeali sabah, öğle ve akşam yemek öncesi, gece yatmadan önce ve 03.00-04.00 dolaylarında kan glükozu ölçümüdür. Aileden kan glükozu ölçümü yanı sıra zaman zaman idrarda glükoz ve keton kontrolü, hipo ve hiperglisemik reaksiyonların, beslenme ve egzersiz durumunun kaydedilmesi istenir.İstenen kan glükoz düzeyi;öğünlerden önce yaklaşık;80 mg/ dl., yemekten 90-120 dk sonra;140mg/dl civarında olması istenir.Genelde bu pek mümkün olmadığından 60-220mg/dl arası değerler kabul edilebilir.Uzun süreli izlemde en değerli ölçüt; HbA1c’ dir.Bu değer son 2-3 ayın kan glukozu hakkında fikir verir.Genellikle sağlıklı kişilerde %6’nın altındadır. %6,5-7,5 arası değerler iyi kontrolü, %7,5-9,0 orta derece kontrolü, %9,0 üzeri kötü kontrolü gösterir.Diyabetli çocuğun uzun süreli klinik izleminde düzenli olarak üç ayda bir büyüme ve gelişmesi, beslenmesi, spor aktivitelerine katılımı ve psikolojik durumu değerlendirilir, insülin enjeksiyon yerleri kontrol edilir, ayrıntılı fizik muayene yapılır, kan basıncı ölçülür. KOMPLİKASYONLAR: Çocukluk yaşlarında görülen komplikasyonların büyük bir bölümü iyi bir izlem ile önlenebilen metabolik bozukluklardır.Tip 1 diyabet kontrol edilemezse, kan şekerinin aşırı yükselmesine bağlı “diyabetik ketoasidoz” veya kan şekerinin aniden düşmesi “hipoglisemi” ya da yükselmesi “hiperglisemi” gibi komplikasyonlara yol açabilir. İyi kontrol edilemeyen diyabet, uzun yıllar sonra kalp, damarlar, sinirler, göz ve böbrekler gibi; vücudun pek çok organını olumsuz etkileyebilir.Kan şekerinin normale yakın düzeyde tutulması komplikasyon riskini azaltır. DİYABETİN BELİRTİLERİ * Ağız kuruluğu, susama * Sık idrara çıkma * Yorgunluk ve halsizlik * Sık ve aşırı acıkma * İstem dışı kilo kaybetme * Bulanık görme * Ayaklarda hissizlik veya uyuşma, karıncalanmta 17 Op. Dr. Kemal YILDIRIM Göz Hastal›kları Diyabet ve G Z D Op. Dr. Kemal YILDIRIM Göz Hastal›kları Malatya do€umlu. ‹st. Üniv. ‹st. T›p Fakültesi 1988-1994 mezunu. 19941998 ‹st. Üniv. ‹st. T›p Fakültesi Göz Hastal›klar› Ana Bilim Dal›’nda ihtisas yapt›. 2001 itibaren Avrasya Hospital’da Göz Hastal›klar› Uzman› olarak çal›flmaktad›r. Muayene Saatleri : 08:00 - 17:00 Dahili Tel: 1132 - 1136 iyabet gözde katarakt, glokom ve en önemlisi diyabetik retina hastalığına sebep olarak görme azalmasına yol açabilir. Diyabetlerde görme kaybı gelişme ihtimali normalden 25 kez daha fazladır. 20-65 yaş arasındaki görme kaybının en sık sebeplerinden biri olarak ortaya çıkar. Diyabetik hastalarda göz hasarı gelişme ihtimali 10 yıllık diyabetiklerde %20, 30 yıllık diyabetiklerde %80 civarındadır. Fakat hastalığın teşhis ve tedavisindeki gelişmeler sayesinde, zamanında yapılan girişimlerle görmeyi ciddi şekilde etkileyen hasarlara günümüzde daha düşük oranlarda rastlanmaktadır. Diyabet ve retinopati için risk faktörleri nelerdir? • Diyabet hastalığının süresi ne kadar uzunsa, retinopati gelişme riski de o kadar fazladır • Zayıf diyabet kotrolü,retinopati riskini yükseltir, bunu değerlendirmede HbA1c seviyeleri önemlidir. • Yüksek tansiyon retinopati riskini arttırır. • Böbrek hastalığı ve protein kaybı – yüksek kreatinin seviyeleri retinopati ile ilişkili bulunmuştur. 18 • Yüksek kolesterol seviyeleri göz bulguları verebilir. • Tip 2 diyabet olgularında obezite ve retinopati ilişkili bulunmuştur. • Retinopati gebelik esnasında ilerleyebilir, diyabet ve tansiyonu iyi kontrolde tutulmalı. Tanı ve Tedavi için öncelikle hastanın gözünün retina tabakası incelenir. Eğer diyabetik retinopati bulguları mevcut ise retina damarlarının muayenesi anjiyografi ile tamamlanır. Anjiyografi de, tıkalı damar ve yeni damar oluşumu saptanırsa yapılacak laser tedavisi hastanın görmesini koruyacaktır. Göz içi kanama mevcut ise ultrasonografi uygulayarak gözün arka bölümünün durumu incelenir. Gözde retina damarlarında tıkanıklıklar veya yeni damar gelişimi saptanır ise hastaya laser tedavisi uygulanır. Bu tedavi gözde tıkalı olan bölgedeki oksijen ihtiyacını karşılamak için gelişen anormal damarların oluşumuna dolayısı ile kanamalara ve gözün kaybına engel olur. laser tedavisi, görmenin azalmasını önler. Vitrektomi dediğimiz ileri mikrocerrahi yöntemi ile göz içine girerek hasar veren dokuları temizlenip,hastalara görme kazandırılabilir. Op. Dr. Kemal YILDIRIM Göz Hastal›kları Göz muayeneleri ne sıklıkta yapılmalıdır? Tip 1 diyabet olgularında ; Tanı konulduktan sonraki 3. - 5. yılında ve sonrası yılda bir, ya da çocukluktan beri takipli olgularda püberte de göz muayenesi mutlaka yapılmalıdır. Tip 2 diyabet olgularında; Tanı konulmasıyla beraber ilk göz muayenesi ve sonrası yılda bir yapılmalıdır. Önceden diyabet saptanmış kadınlar gebe kalırsa; Her 3 ayda bir ve doğumdan 6 hafta sonra göz muayenesi yapılmalıdır. Diyabet olgusu eğer görme ile ilgili problemler yaşıyorsa , daha sık göz muayenesinden geçirilmelidir Fundus Flourescein Anjiografisi (FFA) denilen gözdibi anjiosu da son derece kolay bir muayene yöntemidir. Göz bebekleri damlalarla genişletilir. Kol damarlarından floresan bir boya maddesi verilerek boyanın göziçi damarlarında dolaşımı gözlenir ve fotoğrafları çekilir. Böylelikle damarlardan sızıntılar, kanamalar, birikintiler, beslenmeyen sahalar, yeni damarlar, zar oluşumları ve diğer hasarlar tespit edilir. Bu sayede tedavi edilecek sahalar belirlenmiş olur. Göz dibi anjiosunun diyabetik retina hastalığı başlamamışlarda kontrol amacıyla yılda bir kez, retina hastalığı belirtileri başlamış olanlarda, 6 ayda bir yapılması tavsiye edilmektedir. Diyabet ve retinopati de tedavi nasıldır? ışık parlamalarıdır. Diyabette retinaya laser 2 şekilde uygulanır. Sadece lokal bir hasar veya ödem varsa, yalnız o bölgeye laser uygulaması yapılır. Diyabetik hasar sadece bir sahayla sınırlı değilse, maküla bölgesi hariç tüm retinaya birkaç seans boyunca laser uygulanır. Proliferasyon safhasındaki diyabetik retina hastalıklarında uygulanır. Tedavi, çoğunlukla laserle yapılmakta ve ana hatlarıyla ikiye ayrılmaktadır: Birincisi, retinada yeni oluşan damarların gerilemesini sağlayacak şekilde laser yapılarak göz içine kanama, retina dekolmanı ve glokom oluşması engellenir. Çoğu hastada istenilen sonuç elde edilmekle birlikte, bazen yapılan etkin laser tedavisine rağmen bu komplikasyonlar oluşabilmektedir. İkincisi, maküla denilen görme merkezinde su toplanması olan hastalarda ödemi azaltmak veya yok etmek için yapılan laser tedavisidir. Tedaviyi takiben ödem kaybolsa veya azalsa bile görme artmayabilir. Bunun için, bu lezyonlar ne kadar erken tedavi edilirse, görme o kadar iyi düzeyde kalmaktadır. Bununla birlikte, tedavi sonrası görmenin daha iyileştiği veya daha kötüleştiği de olmaktadır. Laser tedavisine rağmen göz içine kanama, retina dekolmanı ve glokom olan veya makula ödeminin devam ettiği durumlarda vitrektomi ameliyatı yapılmaktadır. Anatolia Göz’de vitrektomi ameliyatlarıyla başarılı sonuçlar elde edilmektedir Diyabet e bağlı retinopati dışında diğer göz hastalıkları nelerdir? Glokom, 40 yaş üstü görülebilen bir hastalıktır.Diyabet olgu Yapılan çalışmalarda, lazer fotokoagülasyon uygulamasının larında daha sık rastlanması ve pek belirti vermemesi nedeniydiyabete bağlı retinopati olgularında görme kaybını önlemede le yıllık kontroller önem arz eder. riski belirgin olarak azalttığı gösterilmiştir. Katarakt, genelde ileri yaşlarda lens bulutlanmasıyla gelişen bir tablodur, eğer olgu diyabet liyse daha erken yaşta ve daha hızlı Laser tedavisi Diyabetik göz hastalığında retina tabakasındaki bozuklukları ve seyirlidir. hastalıkları düzeltmek amacıyla kullanılır. Laser tedavisi ağrısız Göz bozuklukları nedeniyle gözlük numarası belirlenirken kan bir işlemdir: Göz bebekleri damlalarla genişletilir. Göze bir mu- şeker seviyelerinin regüle olması beklenmelidir, yoksa yanlış ayene merceği takılır. Laser yapılırken, hastanın tek hissettiği değerlendirmeler yapılabilir. 19 MEDİKAL KADRO M E D İ K A L Op. Dr. Ali Güven Akıncı Op. Dr. Hüseyin URLU Uz. Dr. Türkan USLU Baflhekim - Nöroloji Başhekim Yard. - Göğüs Cerrahisi 1950 Dörtyol/Hatay’da do€du. 1973 ‹st. T›p Fak.'nden mezun oldu. 1980 y›l›nda Vak›f Gureba Hast. Genel Cer. Uzm. E€itimi ald›. B.Evler Erdem Yügen Klini€i’nde çal›flt›. 1992-1998 y›llar› aras›nda Özel Çaml›k Hastanesi’nin Baflhekimli€ini yapt›. 1998’den itibaren Avrasya Hospital’da Yön. Kur. Baflk. ve Genel Cerrahi Uzmanl›€› görevini yürütmektedir. Dahili Tel: 1020 ‹stanbul do€umlu. Uluda€ Üni. T›p Fak.’nden 1990 Y›l›nda mezun oldu. Bak›rköy Ruh ve Sinir Hast. Hastanesi’nde Nöroloji ihtisas›n› tamamlad›. 1999 y›l›ndan itibaren Nöroloji Uzman› olarak görev yapmaktad›r. 2008 y›l›ndan beri Avrasya Hospital’da Baflhekim olarak görev yapmaktad›r. Gaziantep 1970 do€umlu. Gaziantep Anadolu Lisesinden mezun oldu. ‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fak. 1994 y›l›nda bitirdi. Yedikule Gö€üs Cerrahisi Merkezinde uzmanl›k e€itimi ald›ktan sonra, Kastamonu Devlet Hast. mecburi hizmetini tamamlayarak, Özel Ordu Umut Hast. çal›flt›ktan sonra, 2007 y›l›nda Avrasya Hospital bünyesine kat›ld›. Evli ve iki çocuk babası. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1113 Op. Dr. Tamer SÖZEN Kad›n Hastalıkları ve Do€um Yön. Kur. Başkanı Kad›n Hastalıkları ve Do€um ‹stanbul’da do€du. 1991 y›l›nda ‹stanbul T›p Fak. mezun oldu. 1992-1996 y›l›nda ‹st. T›p Fak. Kad›n Hast. Do€um Ana Bilim Dal›’nda ihtisas yapt›. Bir y›l süreyle Alman Hast.’ne ba€l› olarak çal›flt›. 2000 y›l›ndan beri Avrasya Hospital’de görev yapmaktad›r. Evli ve 2 çocuk babas›. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1123 Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1112 Op. Dr. Nurcan DALAN 1967’de Tekirda€’da do€du. ‹lk ve orta e€itimini Tekirda€ fiarköy’de tamamlad›. Lise e€itimini Kandilli K›z Lisesinde, T›p e€itimini de Uluda€ Ün. T›p Fakültesi’nde tamamlad›. Uzmanl›k e€itimini Osmangazi Üni.’nde tamamlad›. Lüleburgaz SSK ve K›rklareli SSK Hast. 7 y›l görev yapt› Halen Avrasya Hospital’da görev yapmakta ... Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1128 - 1136 Op.Dr. ‹stepan SUNA Kad›n Hastalıkları ve Do€um 1956 Yozgat do€umlu. 1981 ‹stanbul Çapa T›p Fakültesi mezunu, fiiflli Etfal Hastanesi’nde Kad›n Hastal›klar› ve Do€um ihtisas›n› 1996 y›l›nda tamamlad›. Evli ve iki çocuk babas›d›r. Muayene Saatleri: 08:30 - 17:00 Dahili Tel: 1109 - 1122 Op. Dr. Gamze BAYKAN Op.Dr. Mehmet KOÇ Kad›n Hastalıkları ve Do€um Tüp Bebek ve Reprodüktif Endokrinoloji 05.07.1972 yılında Kırşehirde doğdu. 1996 yılında Atatürk Üniv. Tıp Fak. bitirdi. Kadın Hast. ve Doğum uzmanlığı eğitimini Şişli Etfal E.A. Hast. yaptıktan sonra 2003-2007 özel bir sağlık kuruluşunda çalıştı. 2007 yılında İ.Ü. Çapa Tıp Fak. Perinatoloji (2. Düzey USG eğitimi aldı. 2008 yılında yurtdışında Laparaskopi(kapalı ameliyat) eğitimi aldı. 2008 Kasım ayından itibaren hastanemizde çalışmaktadır. 2009-2010 yılları arasında İ.Ü. Çapa Tıp Fak. Yard. Üreme Teknikleri Merkezinden Tüp Bebek eğitimi almıştır. Tüp bebek uzmanlığını İ.Ü. Çapa Tıp Fak. 2010 yılında aldı.Yurt içi ve yurt dışında bir çok kongreye katıldı. Evli ve 1 çocuk babası. Muayene Saatleri:08:00-18:00 Dahili Tel: 1114 Op.Dr. Coşkun GÖRMÜŞ Genel Cerrahi 1977 İstanbul’da doğdu, 2001 yılında Uludağ Üni. Tıp Fak. mezun oldu. 2002-2007 yılları arsında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ihtisas yaptı. 20092010 yılları arasında Van Özalp Devlet Hast., 20102012 yılları arasında Bilecik Bozüyük Devlet Hast. çalıştı. 2012 Mart Ayından itibaren Avrasya Hospital’de görev yapmaktadır. Evli ve 1 çocuk babasıdır. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1017 Op. Dr. Bülent ÖZTÜRK Genel Cerrahi 1974 Razgart’da do€du. 1997 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla T›p Fakültesi’nden mezun oldu. Aral›k 2002’de Haseki Araflt›rma ve E€itim Hastanesi’nde Genel Cerrahi ‹htisas›n› tamamlad›. Avrasya Hospital’da Genel Cerrahi Uzman› olarak çal›flmakta. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4013 Op. Dr. Arman Ç‹TÇ‹ Üroloji ‹stanbul’da do€du. 1992 y›l›nda ‹st. T›p Fakültesi’nden T›p Doktoru olarak mezun oldu. 1999 y›l›nda ‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fakültesi’nde Üroloji ihtisas›n› tamamlad›. 1999-2000 y›llar›nda Erciyes Üni. T›p Fak. Üroloji A.B.D.’da ö€retim görevlisi olarak çal›flt›. 2000’den beri Avrasya Hospital’de görev yapmaktad›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4010 Op. Dr. Ebru TOPUZ K.B.B. 1974 ‹stanbul do€umlu. ‹lk, Orta, Lise ö€renimini ‹stanbul’da tamamlad›ktan sonra, Uluda€ Üni. T›p Fak,’ne girdi. 1997 y›l›nda mezun olduktan sonra fiiflli Etfal E€itim ve Araflt›rma Hastanesinde 4 y›l K.B.B. ihtisas›n› yapt›. 2 y›l ayn› hastanede uzman olarak çal›flt›. Evli ve iki çocuk annesi. Muayene Saatleri 09:00 - 17:00 Dahili Tel: 4008 Uz. Dr. Ersin SARI Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları Eskiflehir do€umlu. Marmara Üniversitesi ‹ngilizce T›p Fakültesi’nden mezun oldu. Eskiflehir Osmangazi T›p Fakültesi’nde uzmanl›€›n› tamamlad›. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4006 20 Kad›n Hastalıkları ve Do€um Op. Dr. Özgür ÇET‹NER Kad›n Hastalıkları ve Do€um 1973 Tokat do€umlu. ‹lk, orta, lise ve üniversite e€itimini ‹stanbul’da tamamlad›. ‹stanbul T›p Fak. mezun olduktan sonra Taksim E€itim ve Araflt›rma Hastanesinde ihtisas›n› tamamlad›. Bir süre serbest doktorluk yapt›. Halen Avrasya Hospital’da görev yapmakta. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1122 1977 ‹skenderun’da do€du. 2000 yılında Cerrahpafla Tıp Fakültesi’den mezun oldu. Kadın Hastalıkları ve Do€um Uzmanlı€ı e€itimini fiiflli Etfal E€itim ve Arafltırma Hastanesinde yaptı. 2011 Kasım ayından itibaren Avrasya Hospital’da görev yapmakta. Evli ve 2 çocuk Annesi. Op. Dr. Hasan LİCE Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1134 Genel Cerrahi 1967 yılında İstanbul’da doğdu. 1993’de Çapa Tıp Fak. mezun oldu. 1994-1998 yılları arasında Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesinde asistanlık yaptı. 1998-2012 yılları arasında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 2. Cerrahi Kliniğinde Genel Cerrahi, Kanser Cerrahisi, Laparoskopi Cerrahisi ve Endoskopi alanlarında teşhis ve terapatik çözümler konusunda hizmet verdi. Evli ve 2 çocuk babası. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1017 Op.Dr. Özgür ODABAfi Genel Cerrahi 1971 y›l›nda Trabzon’da do€du. 1989 y›l›nda ‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fak. ‹ngilizce program›n› kazand›. 1995 y›l›nda Haseki Hast. Genel Cerrahi ‹htisas›na bafllad›. Mart 2000’de Cerrahi Uzman› oldu. fiu an Avrasya Hospital’da Endoskopi ERCP ve Genel Cerrahi ünit. görev yapmaktad›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4013 Uz.Dr. Banu ALTOPARLAK Gö€üs Hastal›klar› Erzurum’da do€du 1997 y›l›nda Ankara Gazi Üni. T›p Fak.’nden mezun oldu. Uzmanl›k e€itimini ‹stanbul Yedikule Gö€üs Hastalıkları ve Gö€üs Cerrahisi E€itim ve Araflt›rma Hastanesi’nde tamamlad›. 2005 y›l›ndan beri Avrasya Hospital’de görev yapmaktad›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1015 - 1012 Op. Dr. Orkunt ÖZKAPTAN Üroloji 1979 ‘da Almanya’da doğdu. 1996 yılına kadar Almanya’da Yaşayan Özkaptan 1998-2004 yılları arasında İstanbul Üni. Tıp Fak. okudu. Daha sonra Okmeydanı Eğitim Ve Araş. Hast. Üroloji Uzm. ihtisas yaptı. 2011-2013 yılında Kastamonu Taşköprü Devlet Hast. mecburi hizmetini tamamladı. 2013-2014 Almanya ‘LAPAROSKOPİK’ cerrahi eğitimi aldı. 2014 Ekim ayı itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1008 - 1012 Op. Dr. Attila OKUR Kad›n Hastalıkları ve Do€um 1969 yılında Konya’da doğdu. 1992 yılında Hacettepe Tıp Fak.’nden mezun oldu. 1993- 1997 yıllarında Eskişehir Osman Gazi Üni.’nde ihtisasını tamamladı. 1997-2012 yılları arasında Kütahya Devlet Hast. Kadın Doğum Uzmanı olarak görev yaptı. 2012-2014 yıllarında İstanbul Arnavutköy Devlet Hast. çalıştı. 2014 Temmuz ayından itibaren Avrasya Hospital’de görev yapmaktadır. Muayene Saatleri: 08:00 - 14:30 Cumartesi : 08.00 - 13.00 Dahili Tel: 1113 Op. Dr. Özgür ORTAK Ortopedi ve Travmatoloji 1976 Bornova do€umlu. Ege Üniv. T›p Fakültesinden 2000 Y›l›nda mezun oldu. 2005 y›l›nda Vak›f Gureba Araflt›rma ve E€itim Hastanesinde Ortopedi ve Travmatoloji ihtisas›n› tamamlad›. Evli ve 1 çocuk babası. Halen Avrasya Hospital’da çal›fl›yor. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1011 - 1012 Op. Dr. Fuat KURfiUN Plastik-Rekonstruktif ve El Cer. 1966 ‹stanbul do€umlu. 1990 ‹stanbul Üniv. T›p Fak.’nden mezun oldu. 2000 y›l›nda uzmanl›k e€itimini tamamlad›. 2006 y›l›nda Avrasya Hospital’da çal›flmaya bafllayan Op. Dr. Fuat Kurflun El Cerrahisi alan›nda Amerika Birleflik Devletleri Columbia University Newyork Hand Department of Orthopedic Surgery de bir y›l çal›flt›ktan sonra 2008 Eylül’ünde tekrar aram›za kat›ld›. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1108 Op. Dr. Galip Arda PELEN K.B.B. Op. Dr. Ferhat O⁄UZ 1979 Balıkesir doğumlu. 2004 yılında İst. Üni. Tıp Fak. mezun oldu. Göztepe Eğit. Araş. Hast. K.B.B. İhtisası yaptı. 2013 Mayıs ayı itibari ile Avrasya Hospital’da görev yapmaktadır. Mersin’de do€du. ‹lkokul-Lise ö€renimini Mersin’de tamamlad›. 1988 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla T›p Fakültesine girdi. 1996-1999 yılları arasında aynı fakültede uzmanlık eğitimini tamamladı. 1999 yılında Avrasya Hospital’de göreve başladı. Muayene Saatleri: 08:00 - 14:30 Cumartesi : 11.30 - 15.00 Dahili Tel: 1133 K.B.B. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4011 Uz. Dr. M. Ali TALAY Uz. Dr. Handan YAfiAR Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları Van Ercifl’de do€du. 1988 - 1994 y›llar›nda Çapa T›p Fakültesi’nde t›p e€itimini ald›. Ayn› fakültede 1999 y›l›nda Çocuk Hastal›klar› ve Sa€l›€› Uzman› oldu. Malatya’da do€du. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sa€lı€ı ve Hastalıkları ihtisasını yaptı. Evli ve 2 kız çocuk annesi. 1 Aralık 2011 tarihinden itibaren Avrasya Hospital’de çalıflmaktadır. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1008 - 1012 Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4012 Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları K A D R O Prof. Dr. Mehmet MERİÇ Prof. Dr. Esat AKINCI MEDİKAL KADRO Prof. Dr. Ali BAYRAM Kardiyoloji Bölüm Baflkan› Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Bşk. Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı 1949’da Antalya’da do€du. 1973’de ‹stanbul Tıp Fak.’ni bitirdi. Aynı sene, ‹stanbul Tıp Fak. ‹ç Hast. Anabilim Dalında ihtisasa baflladı. 1995-1998 yılları arasında Alman Hastanesi’nde, 1998-1999 yılları arasında Academic Hospital’da çalıfltı, 20002006 y›llar› aras›nda fiafak Hastanesinde Kardiyoloji Bölüm Baflkanı olarak kalp kateterizasyon laboratuvarında çalıfltı. 2006 yılından itibaren JFK Hastanesi’nde çalıfltı. A€ustos 2010’dan 2011 yılı sonuna kadar Özel Avrupa fiafak Hastanesinde çalıfltı. 1 fiubat 2012 tarihinden itibaren Özel Avrasya Hospital’de Kardiyoloji Bölüm Baflkanı olarak çalıflmaya baflladı. ‹ngilizce ve Almanca bilmekte olup, iki çocuk babasıdır. 1961 yılında Denizli-Acıpayam’da doğdu. A.Ü. Tıp Fak. 1985 yılında mezun oldu. Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hast. Kalp ve Damar Cerrahisi ihtisasını 1993 yılında tamamladı. Koşuyolu Kalp Hast. baş asistanlık görevine atandıktan sonra 1998 yılında Doçent 1999 yılında klinik şefi olarak aynı hastanede görevine devam etti. 2005 yılında başladığı Avrupa Şafak Hastanesinde K.V.C. bölüm başkanlığı görevine 2011 yılına kadar devam etti. 2011-2012 yıllarında Universal grup Çamlıca hastanesinde bölüm başkanlığı görevini yürüttü, aynı yıl profesör unvanını aldı. Ağustos 2012’den beri Avrasya Hospital Kalp ve Damar Cerrahisi bölüm başkanlığı görevini yürütmektedir. 1957 yılında Trabzon’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Trabzon’da tamamladı. 1979’da Erzurum Atatürk Üniv.Tıp Fak. mezun oldu. İç Hastalıkları Uzmanlığını aynı fak., Kardiyoloji İhtisasını Konya Selçuk Üniv. Tıp Fak.’de tamamladı. 1987’de Doçent, 1993’de Profesör oldu. Trabzon Karadeniz Teknik Üniv. Konya Selçuk Üniv. Öğretim Üyeliği Manisa Celal Bayar Üniv. Tıp Fak. Kurucu Dekanlığı yapmıştır. Trabzon Numune Eğit. ve Arş. Hast. Kardiyoloji Kliniği kurucu şefliği, Ahi Evren Göğüs, Kalp Damar Cerrahisi Eğit. ve Arş. Hast. Kardiyoloji Kliniği Şefliğini yürütmüştür. İyi derecede ingilizce bilmektedir. 2013 yılı itibariyle Prof. Dr. Ali Bayram Avrasya Hospital’de görev yapmaktadır. Doç. Dr. Ali Rıza CENAL Kalp Damar Cerrahisi 1966 yılında Sivas-Divri€i’de do€du. 1991 yılında istanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu.1992-1998 tarihleri arasında Kofluyolu Kalp E€itim ve Arafltırma Hastanesinde ihtisasını yaptı. 1 yıl bu hastanede uzman doktor olarak çalıfltı. 20012011 yılları arasında Özel Avrupa fiafak hastanesinde ve 2011 y›l›nda Çamlıca Alman Hastanesinde görev yaptı. 2012 y›l›nda Avrasya Hospital’de göreve bafllam›flt›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4007 Uz. Dr. Celal GÖLGEC‹ Kardiyoloji 1970 y›l›nda Gaziosmanpafla – ‹stanbul’da do€du. 1996 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla T›p Fakültesinden mezun oldu. 2009 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi T›p Fakültesinde Kardiyoloji uzmanl›€›n› tamamlad›. Ocak 2010 tarihinden itibaren Avrasya Hospital’da Kardiyoloji uzman› olarak çal›flmaktad›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 17:00 Dahili Tel: 1126 Uz.Dr. Ayflegül NAVDAR Uz.Dr. Züleyha Ö. KADEHÇ‹ Radyasyon Onkoloji 1974 Lüleburgaz’da do€du. Trakya Üniversitesi T›p Fakültesi mezunu ‹stanbul Üniversitesi Çapa T›p Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dal›nda ihtisas›n› tamamlad›. Avrasya Hospital’da Onkolog olarak çal›fl›yor. Evli ve iki çocuk sahibi. Muayene Saatleri: 09:00 - 16:00 Dahili Tel: 3078 - 3079 ‹ç Hastal›klar› Rize do€umlu. 1996 y›l›nda ‹st. Ünv. Cerrahpafla T›p Fakültesinden mezun oldu. 1996- 2001 aras›nda Haseki E€itim ve Araflt›rma Hastanesinde ‹ç Hastal›klar› Uzmanl›k E€itimi ald›. Evli ve 2 çocuk annesi. 2001 yılından itibaren Avrasya Hospital’da görev yapmaktadır. Doç. Dr. Çetin A. EVLİYAOĞLU Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi 1964 Ankara doğumlu. 1988 Ankara Üni. Tıp Fak. mezun oldu.1995 yılında Ankara Numune Eğit. Araşt. Hast. Nöroşirurji ihtisasını tamamladı. 1997-1998 yılları arası Boston Harvard Üni. Brigham Women’s Hospitalda Nöroonkoloji research followluğu yaptı. 1996-2001 yılları arası Kocaeli Üni. ve 2001-2009 yılları arasında Kırıkkale Üni. akademik çalışmalarını devam ettirdi. 2005 Doçentlik ünvanı aldı. 2006-2009 yılları arası anabilim dalı başkanlığı yaptı. İngilizce ve Almanca bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. Muayene Saatleri : 08:30 - 14:00 Dahili Tel: 1131 - 1136 Uz. Dr. Mecdi Hikmet ERGÜNEY İç Hastalıkları Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1151 - 1122 1949 Trabzon doğumlu. İlk, orta ve liseyi Trabzonda bitirdi. 1973’de İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak.’den mezun oldu. 1979’da İst. Eğit. ve Arşt. Hast.’da Uzmanlığını aldı. Çeşitli devlet hast. klinik şefliği ve eğitim sorumluluğu görevlerini üstlendi. Evli ve ingilizce bilmektedir. 2014 yılından beri Avrasya Hospital’da çalışmaktadır. Op. Dr. Kemal YILDIRIM Muayene Saatleri : 08:00 - 17:00 Göz Hastal›kları Uz. Dr. H. Deniz YARDIMCI Cildiye (Dermatoloji) 1987 İstanbul Tıp Fak. mezunu olan Deniz YARDIMCI, Haseki Eğitim Araş. Böl. Dermatolog İhtisasını tamamlayarak 1992 yılında Uzman Dermatolog ünvanını aldı, 3 yıllık mecburi hizmet görevini Niğde Devlet Hast. sürdürdü. Haseki Eğitim Araştırma Hast. 2011 yılına kadar çalıştı. 2011 yılından sonra istanbul 29 Mayıs Hastanesinde mesleğine devam etti, 2013 itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. Evli 2 çocuk annesidir. Görev Saati: 09:00 - 16:00 Dahili Tel: 1105 Uz. Dr. Meral ÖZER Reanimasyon ve Anestezi Malatya do€umlu. ‹st. Üniv. ‹st. T›p Fakültesi 1988-1994 mezunu. 1994-1998 ‹st. Üniv. ‹st. T›p Fakültesi Göz Hastal›klar› Ana Bilim Dal›’nda ihtisas yapt›. 2001 itibaren Avrasya Hospital’da Göz Hastal›klar› Uzman› olarak çal›flmaktad›r. Muayene Saatleri : 08:00 - 17:00 Dahili Tel: 1132 - 1136 Op. Dr. Güzin YILDIRIM Göz Hastalıkları 1961 Ordu doğumlu. İlk, Orta, Lise eğitimini Ordu’da bitirdi. İst. Üni. Tıp Fak. mezunu. Haseki Eğt. Araşt. Hast. ihtisasını tamamladı. Evli ve 2 çocuk annesi. 2014 Ekim ayı itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. Mardin do€umlu. 1985’de ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla Tıp Fakültesini bitirdi. Kofluyolu Kalp ve Arafltırma Hastanesinde Anesteziyoloji ve Reanimasyon ihtisasını tamamladı. 2012 Ocak ayından bu yana Avrasya Hospital’da görev yapıyor. Görev Saatleri : 09:00 - 14:00 Görev Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4105 1967 yılında İstanbul’da doğdu. 1991 yılında Uludağ Üni.mezun oldu. Uzmanlığını İst. Eğit. Araş. Hastanesinde tamamladı. 2.5 yıl Moskova’da El Cerrahisi eğitimi aldı. 2013 yılı itibariyle Avrasya Hospital’de görev yapmaktadır. Uz. Dr. Ahmet ALTUN Görev Saati: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4503 Radyoloji 1963 Elbistan Do€umlu. Çukurova Üniversitesi Mezunu. ‹htisas›n› Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Radyoloji Ana Bilim Dal›nda, Radyasyon Onkoloji Rotasyonunu ‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fakültesi’nde tamamlad›. Halen Avrasya Hospital’da Radyoloji Uzman› olarak görev yapmaktad›r. Görev Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 2049 Dt. Eylem USLU Diş Hekimi Ardahan do€umlu. 1998 y›l›nda Hacettepe Difl Hekimli€i Fakültesi mezunu. Halen Avrasya Hospital’da difl hekimi olarak görev yapmaktad›r. Muayene Saatleri: 10:00 - 18:00 Dahili Tel: 1010 - 1012 Uz. Dr. Sezer TOPRAK Mikrobiyolog 1974’de Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. 2000 yılında Ankara Üniversitesinde Lisansüstü Eğitimi tamamladı. 2012 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde ihtisasını yaptı. Karabük’te özel bir hastanede çalıştı. 2014 yılından bu yana Avrasya Hospital’da çalışıyor. Uz. Dr. Tülay UYANIK Reanimasyon ve Anestezi Uz. Dr. Murat ULUSOY Radyoloji 1957-İstanbul’da doğdu. 1980 İstanbul Tıp Fak. mezun oldu. 1982-1985 İstanbul Bezmi Alem Vakıf Gureba Hast. Radyoloji Uzmanlığı eğitimini tamamladı. 1986-2006 Sinop Atatürk Hastanesi, Taksim Hast. ve Haseki Hast. çalıştı. 2006 yılında Haseki Hast. Radyoloji Klinik Şefliğinden kendi isteği ile emekli olup serbest çalışmaya başlamıştır. Haziran 2013’den itibaren Avrasya Hospital’de görev almaktadır. Görev Saati: 08:00 - 14:00 Dahili Tel: 2071 Uz. Dr. fienay SILDIR Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon 1947 K›br›s’ta do€du. 1972’de ‹stanbul Çapa T›p Fakültesinden mezun oldu. 1978 y›l›nda Okmeydan› Hastanesinde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ihtisas›n› tamamlad›. Evli ve üç çocuk annesi. Ekim 2007 tarihinden itibaren Avrasya Hospital’da FTR uzman› olarak çal›fl›yor. Muayene Saatleri : 08.00 - 17.00 Dahili Tel: 4304 Uz. Dr. Suzan UZAN Biyokimya ve Klinik Biyokimya 1968 y›l›nda Kocaeli’de do€du. 1991 y›l›nda ‹st. Üniv. Cerrahpafla T›p Fakültesi’nden T›p Doktoru olarak mezun oldu. 1998 y›l›nda ‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fakültesi’nde Biyokimya ve Klinik Biyokimya ihtisas›n› tamamlad›. Evli ve bir çocuk annesi. Görev Saatleri: 09:00 - 17:00 Dahili Tel: 2044 Uz. Dr. Ali VARDAR ‹ç Hastal›klar› 1963 ‹zmir do€umlu. 1987 y›l›nda GATA T›p Fakültesi’nden mezun oldu. 1990 – 1994 aras› Gata Haydarpafla E€itim Hastanesi’nde ‹ç hastal›klar› ihtisas›n› yapt›. 1994–2007 y›llar› aras› Deniz Kuvvetlerinin çeflitli hastanelerinde klinik flefli€i yapt›. 2008 y›l›ndan itibaren Avrasya Hospital’da ‹ç hastal›klar› uzman› olarak çal›flmaktad›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1016 Uz.Dr. Ifl›l SOYSAL Reanimasyon ve Anestezi ‹stanbul Do€umlu. 1992 Trakya Üniversitesi T›p Fakültesi’den mezun oldu. Avrasya Hospital’da çal›fl›yor. Evli ve bir çocuk babas›. Görev Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 2065 Uz.Dr.Hasan Murat DİKMEN Radyoloji 1964 yılında İstanbul’da doğdu. İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fak. bitirdikten sonra TUS sınavını kazanarak Önce Prof. Dr. Siyami Ersek ve Haydarpaşa Numune Hast.’de Radyoloji asistanı olarak çalıştı. Daha sonra tekrar TUS sınavına girdi ve Marmara Üniv. Radyodiagnostik Ana Bilim Dalın’nda ihtisas yaptı. İhtisas sonrası sırasıyla StarMar Görüntüleme Merkezi, Acıbadem İnternatinal Hospital, Memorial Hastanesi Şişli, Medikal Park Bahçelievler ve en son Özel Gaziosmanpaşa hastanelerinde 5 yıl Radyoloji uzmanı olarak görev yaptı. Ağustos 2012 tarihinde Avrasya Hospital da göreve başladı. Dahili Tel: 2071 Uz. Dyt. Ezgi MUMCU Diyetisyen Yeditepe Üni. ‘Beslenme Ve Diyetik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamladı. GATA (Gülhane Askeri Tıp Akademisi), Haydar Paşa Numune Hast., İstanbul Üni. Tıp Fak., Haseki Eğitim Ve Araştırma Hastanesi... gibi bir çok hastanede eğitimlerinin devamını ve stajlarını başarılı bir şekilde tamamlayarak ‘Uzman Diyetisyen‘ ünvanını aldı. 2014 Eylül ayı itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. Dahili Tel: 1126 Uz. Dr. Nilgün DEM‹RBA⁄ Patoloji 1963 y›l›nda Bolu’da do€du. 1986 y›l›nda Ege Üniversitesi T›p Fakültesinden mezun oldu. Uzmanl›k e€itimini Haseki E€itim ve Araflt›rma Hastanesi’nde tamamlad›. Avrasya Hospital’da Patoloji Uzman› olarak görev yapmaktad›r. Evli ve iki çocuk annesi. Görev Saatleri : 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 2047 21 Uz. Dr. Ali VARDAR ‹ç Hastal›klar› Diyabet Nedir, Tipleri Nelerdir? V Uz. Dr. Ali VARDAR ‹ç Hastal›klar› 1963 ‹zmir do€umlu. 1987 y›l›nda GATA T›p Fakültesi’nden mezun oldu. 1990 – 1994 aras› Gata Haydarpafla E€itim Hastanesi’nde ‹ç hastal›klar› ihtisas›n› yapt›. 1994–2007 y›llar› aras› Deniz Kuvvetlerinin çeflitli hastanelerinde klinik flefli€i yapt›. 2008 y›l›ndan itibaren Avrasya Hospital’da ‹ç hastal›klar› uzman› olarak çal›flmaktad›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1016 22 ücudun, besinlerden enerji elde etme sürecinde oluşan bozukluk ile karakterize bir hastalıktır. Yemekten sonra kandaki glukoz (şeker) düzeyi yükseldiğinde normal koşullarda pankreasın beta hücreleri tarafından insülin hormonu salgılanması gereklidir. Hücrelerin gereksinme duydukları enerjiyi sağlayabilmeleri için de glukozun hücre içine girmesi ve kullanılması gerekmektedir; bunu ise insülin uyarmaktadır. hücrelere hasar vererek, böbrek hastalığı, sinir hasarı ve koroner kalp hastalığı gibi komplikasyonlara yol açar. Diyabet dünya çapında artış göstermektedir. 2025 yılında dünya çapında 300 milyon kişinin diyabetli olacağı tahmin edilmektedir. Bu süre içinde diyabet sıklığının gelişmiş ülkelerde %32, gelişmekte olan ülkelerde ise %128 oranında bir artış göstermesi beklenmektedir.Diyabet, gelişmekte olan ülkelerde ölüm nedenleri ara Diyabetli bireylerde, pankreas tarafından üresında 4-5 inci sıralarda yer almaktadır. tilen insülin ya yetersizdir ya da insülin, hedef dokularda etkisini yeterince gösterememekte- Diyabeti olan birçok kişide aynı zamanda tedir. Bunun sonucunda: davi edilmesi gereken obesite (aşırı şişmanlık), • Kanda ve idrarda glukoz düzeyi artar. hipertansiyon (yüksek kan basıncı) ve dislipide• Kandaki aşırı glukoz düzeyleri dokulara ve mi gibi başka sağlık sorunları da sıklıkla bulun- Uz. Dr. Ali VARDAR ‹ç Hastal›klar› maktadır ve bu sorunlar zaman içinde sağlığı olumsuz etkilemektedir. Diyabetli hastanın tedavisinin planlanırken bütün bu eşlik eden durumların bir arada düşünülmesi gerekmektedir. ŞEKER HASTALIĞININ BELİRTİLERİ boyunca fark edilmeden devam edebilir. Çünkü hastalık hiç semptom vermeyebiVE TEŞHİSİ • Sekonder diyabet (Gebelik, pankreasın diğer hastalıkları, stres veya ilaçlar gibi başka tıbbi koşullara bağlı olarak gelişen bir diyabet tipidir. lisemi ile kendini gösteren metabolik bir rahatsızlıktır. Kandaki glukoz miktarının ayarlanmasında görevli en önemli hormon insülin hormonudur. Pankreasın beta hücrelerinden salgılanmaktadır. Diabetes mellitus yani şeker hastalığı, diabetes ve mellis kelimelerinden köken almaktadır. Eski Yunancada diabetes idraDiabetes mellitus’un üç ana tipi ra geçen, mellis ise tatlı ya da bal anlavardır: mına gelmektedir. Kan glukoz düzeyinin • Tip 1 (insüline bağımlı tip) aşırı miktarda yükselmesiyle yani hiperg• Tip 2 (insüline bağımlı olmayan tip) Bu koşullar ortadan kalktığında diyabet iyileşebilir. Gebelikle ilişkili olan diyabet, daha sonra oluşacak tip 2 diyabetin güçlü bir göstergesidir. IGT (bozulmuş glukoz toleransı) normal kan şekeri kontrolü ile diyabet arasındaki bir durumdur. İnsülin direnci düzeyini gösterir ve “prediyabetik (diyabet öncesi)” durumu ifade eder. Tip 2 (Erişkin Tip) diabette, insülin duyarlılığında azalma ya da insülinin etkisine karşı bir direnç söz konusudur. Bunun sonucunda da insülinin üretilmesi ve salgılanmasında azalma ortaya çıkmaktadır. Zaman içinde durumun ciddiyetine göre, insülin üretiminin ve salgılanmasının tamamen ortadan kalkması da görülebilmektedir. Tip 2 diabet uzun seneler lir ya da çok hafif semptomlar görülebilir. Tip 2 diabet riskini azaltabilmek için beslenme ve fiziksel aktiviteye dikkat etmemiz büyük önem taşımaktadır. Haftada en az 2 saat tempolu bir şekilde yürüyüş yapılması, ideal vücut ağırlığının korunmasına dikkat edilmesi, beslenme- de karbonhidrat alımının azaltılması, lifli gıdalarla beslenmeye özen gösterilmesi, zeytinyağı gibi faydalı yağlara yer verilmesi, elden geldiğince az stresli bir hayat tarzı benimsenmesi diabet riskinin azaltılmasında etkili olacaktır. Diabetes mellitusta (şeker hastalığında) erken tanı hastalığın oluşabilecek akut ve kronik komplikasyonlarının önlenebilmesi için büyük öneme sahiptir. Bu yüzden de diabette karşılaşılabilecek belirti ve bulguları bilmekte fayda vardır. Bununla beraber diabette hastaların yaklaşık yarısında belirti olmadığı (asemptomatik olduğu) da unutulmamalıdır. 23 Uz. Dr. Ali VARDAR ‹ç Hastal›klar› ra kan şekeri ölçülür. 140 mg/dl’den küçük bir değer çıkarsa normal kabul edilir. 140-199 mg/dl aralığı diabet öncesi olarak değerlendirilir. 200 mg/ dl ve daha büyük değerler ise diabetes mellitus olarak yorumlanır. Bu tahlil için de yine tek ölçüm yeterli değildir. Farklı bir günde ikinci bir ölçüm ile sağlaması yapılmalıdır. En temel belirti ve bulgular şunlardır: • • • • Çok idrar çıkarma, Aşırı susuzluk. Aşırı yemek yeme, Belirli bir açıklaması olmayan kilo kaybı görmede bulanıklık. sonrası kan tahlili yapılır. Tek ölçüm yeterli değildir. Ayrı günlerde yapılmış en az 2 kan tahlili bulunmalıdır. 100mg/ dl’den düşük çıkan sonuçlar normal glukoz toleransı olarak değerlendirilir. 100125mg/dl aralığı diabet öncesi olarak kabul edilir. 126 mg/dl ve yukarısındaki değerler ise diabetes mellitus olarak teşhis edilir. Yara ve enfeksiyonların beklenenden daha geç iyileşmesi, uykuya meyilde artış olması. Oral glukoz tolerans testi(OGTT=Şeker Yükleme Testi): Açlık kan şekeri ölçümü Diabetes Mellitus tanı kriterleri: için örnek alındıktan sonra 250 ml su Açlık plazma glukozu (AKŞ: Açlık kan şe- içerisinde 75 gram glukoz eritilir. OGTT keri) ölçümü. 8 saat ve üzeri aç kalma uygulanacak kişiye içirilir. 2 saat son- Rastgele plazma glukoz ölçümü: Günün herhangi bir zamanında rastgele kan şekeri ölçümü yapılır. 200 mg/dl ve üzerindeki değerler diabetes mellitus teşhisine götürür. Diğer iki tahlilde olduğu gibi ayrı bir günde ikinci bir ölçüm gerekmektedir. HbA1c ölçümü: Kan tahlili ile değerlendirilir. HbA1c, kandaki glukozun eritrositlerde bulunan hemoglobin ile etkileşmesi sonucu oluşur. Kanda oksijen taşınmasını sağlayan bir proteindir. Kan glukoz düzeyi arttığı oranda HbA1c de artar. Son 3 aylık dönemdeki kan glukoz düzeyini anlamamıza yardımcı olur. % 6,5 ve daha büyük değerler ölçülmesi durumunda diabetes mellitus teşhisine ulaşılır. HbA1c ölçümü için günümüzde kullanılan testler tamamen standardize olmadığı için bu tetkikin diabetes mellitus tanısında kullanımı net değildir. HbA1c diabet teşhisi konmuş hastaların takibinde de öneme sahiptir. Uygulanan tedavinin başarısı ile ilgili bilgi vermektedir. HbA1c 6 - 7 ise hasta rahatsızlığını iyi kontrol ediyor. HbA1c % 7 - 8 iste hasta kan glukozunu orta düzeyde kontrol ediyor. HbA1c % 8 - 9 ise hasta şekerini kötü kontrol ediyor. HbA1c % 9 ve üzeri ise hasta rahatsızlığını kontrol edemiyor, risk çok yüksek. Amerikan Diyabet Derneği (ADA) ve Avrupa Diyabet Dernekleri Birliği (EASD) Tür Diabet Cemiyeti gibi kuruluşlar diyabetin tedavisinde kullanılacak aşamalı bir tedavi yaklaşımını önermektedirler: • Başlangıç tedavisi: Diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri • Hedeflenen glukoz düzeylerine ulaşılamazsa, tedaviye ağız yoluyla kullanılan glukoz düşürücü ilaçların ilave edilmesi • Son aşamada bu kombinasyon tedavisine insülin eklenmesi planlanabilir. 24 Anlaşmalıyız . 25 Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR İç Hastalıkları Gebelikte (Hamilelikte) Şeker Hastalığı Ş Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR İç Hastalıkları Rize do€umlu. 1996 y›l›nda ‹st. Ünv. Cerrahpafla T›p Fakültesinden mezun oldu. 1996- 2001 aras›nda Haseki E€itim ve Araflt›rma Hastanesinde ‹ç Hastal›klar› Uzmanl›k E€itimi ald›. Evli ve 2 çocuk annesi. 2001 yılından itibaren Avrasya Hospital’da görev yapmaktadır. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1151 - 1122 26 eker hastalığı (diyabet) kanda yüksek şeker düzeylerine neden olan bir durumdur. Bazı kadınlarda gebe kalmadan önce diyabet mevcuttur. Bazı diğer kadınlarda ise “gestasyonel diyabet” olarak adlandırılan durum şeklinde gebelikte meydana gelir. Her 200 gebelikten birinde pregestasyonel DM (gebelik öncesi diabet) olduğu, Ek olarak her 200 gebe kadından 5’inde gestasyonel DM (gebelik seyri sırasında diabet) geliştiği tahmin edilmektedir. Eğer gebe kalmadan önce diyabetiniz var ise, gebelik süresince kan şeker düzeyinizi kontrol altında tutabilmeniz öncekine nazaran daha zor bir hale gelebilir. İnsülin dozunuzu değiştirmeniz gerekebilir. Eğer gebelik öncesinde veya gebelik süresince diyabet tedavi edilmezse şu problemler ortaya çıkabilir: - Kanınızdaki yüksek şeker düzeyleri, bebeğin çok irileşmesine neden olabilir. İri bebekler- de, doğum öncesinde ve sırasında daha çok problem ortaya çıkma riski vardır. İri bebeklerde sezaryen gerekme riski daha yüksektir. Ayrıca doğum sırasında omuz takılması, doğum travması, doğum eyleminin uzaması da iri bebeğe ait risklerdir. - Gebelikte önce başlayan diyabetik hastalarda bebekte bazı anomalilerin görülme riski artar. Ancak gebelikte başlayan gestasyonel diyabet (GDM) bebekte anomalilere neden olmaz veya çok hafif ilgili olabileceği konusunda şüpheli araştırmalar vardır. - Gebelik esnasında, “pre-eklampsi” olarak adlandırılan yüksek tansiyonunuz olabilir ve bu durum sizde veya bebekte sorunlara yol açabilir. - Erken doğum eyleminiz olabilir (gebeliğin 37. haftası sonlanmadan önce) veya bebeğin erken doğurtulmasını gerektiren durumlar ortaya çıkabilir. - Bebeğin doğumunu takiben, “hipoglisemi” olarak adlandırılan kan şeker düzeyinde dü- Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR İç Hastalıkları şüklük olabilir. - Bebeğin doğumunu takiben, akciğerleri tam gelişemediği için solunum problemleri ortaya çıkabilir. - Ani bebek ölümü meydana gelebilir - Doğumdan sonra RDS (bebekte akciğer yani solunum) sıkıntısı gelişebilir - Doğumdan sonra bebekte hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) ve biluribin yüksekliği, polisitemi (bebekte kan hücrelerinin fazlalığı) gelişebilir. Eğer gebelik öncesinde ve süresince doğru bir tedavi alıyor ve düzenli kontrollerinizi yaptırıyorsanız, sağlıklı bir bebek doğurabilme şansınız yüksektir. Belirtiler: Pek çok gebe kadın diyabetin belirtilerini fark etmemektedir. Bu durum tahlillerle anlaşılmaktadır ancak susuzluk hissi, kilo kaybı, çok fazla yemek yemek, çok fazla miktarda idrar yapmak, yorgunluk gibi belirtiler olabilir. Diyabeti olan bir kadın gebe kalırsa, gebelik esnasında hastalığın kontrolünün zorlaşacağını ve daha kötüleşebileceğini bilmelidir. Tanı (Teşhis): Tanı için Oral Glikoz Tolerans Testi denilen testler yapılır. 24-28. gebelik haftasında bütün gebelere tarama amaçlı 50 gr. glukoz testi yapılır. 50 gram glukoz yükleme testi sadece tarama testidir kesin olarak diyabet tanısı koydurmaz. 50 gram glukoz testi değeri 140’dan yüksek çıkanlara 100 gram glukoz tolerans testi yapılır. 100 gram glikoz testinin sonucuna göre diabet tanısı koyulabilir. Tedavi: Gestasyonel diyabet tedavisi için bazen diyet yeterli olur. Diyet yeterli olmadığı zaman ise insülin tedavisine geçilir. Tablet şeklindeki şeker düşürücü ilaçlar gebelikte şimdiki kesin bilgilere kullanılamazlar. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir. Bazı ilaçların kullanılabileceği bildirilmiştir. Gebelik Diyabetinde insülin kullanımı ayrıntıları aşağıdadır.. Doğum nasıl ve ne zaman olmalı? Diyabetik gebelerde doğum eğer başka bir anormallik yoksa, sezaryen gerektirecek başka bir durum yoksa normal doğum şeklinde ve normal zamanında yaptırılır. Ancak genellikle (özellikle insülin kullananlarda) 40 haftayı geçmeden doğum planlanır. İri bebek yada anne kemik yapısının uygunsuzluğu gibi durumlarda sezaryen gerekebilir. Doğumdan sonra diabet devam eder mi? Çoğu kadında bebeğin doğumunu takiben bu durum geçer. Gebeliklerinde gestasyonel diyabet tanısı konmuş annelere doğumdan 6 hafta sonra 75 gram glukozla OGTT (şeker yükleme testi) uygulanır. Bu testle şeker hastalığının devam edip etmediği öğrenilir. Bu test normal çıksa bile annenin sonraki gebeliklerinde ya da hayatının ileriki dönemlerinde şeker hastalığına yakalanma riskinin diğer insanlara göre daha fazladır. Gebelik öncesinde diyabeti olanlar doğumdan sonra gebelik öncesindeki durumlarına tekrar döneceklerdir muhtemelen. İleriki yıllarda çocukta diabet gelişme riski var mı?: - Diabetik anneden doğan çocuklarda diabetik olmayan anne çocuklarına göre ileride Tip 2 diabet ve gebelikte (gestasyo- nel) diabet gelişme riski 20 kat artmıştır. - Gebe iken diabetli olan annenin çocuklarında diabet gelişme riski %33’tür GESTASYONEL DİYABET (HAMİLELİK ŞEKERİ) VE İNSÜLİN TEDAVİSİ Gestasyonel diyabet saptanan anne adayının tedavisinde genellikle öncelikle diyet uygulanır. Uygulanan diyete rağmen kan şekeri (açlık ve tokluk glukoz) değerleri hedeflenen seviyeye indirilemezse sıklıkla tedaviye insülin (insülin iğnesi, insülin ilacı) eklenir. GDM (gebeliğe bağlı şeker hastalığı) saptanan hastaların yaklaşık %15’inde insulin tedavisine ihtiyaç duyulmaktadır, kalan kısım ile normal kan şekeri değerlerini sağlayabilmektedir. Hamilelikte insülin tedavisi: İnsülin tedavisinde uygulanan doz hastadan hastaya ve ülkeler, ırklar arasında bir miktar değişiklik gösterebilmektedir. Obezite seviyesi, etnik ve genetik karak27 Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR İç Hastalıkları Hasta Hikayeleri İlk söylediğim kelime ‘Ben ölecek miyim? ‘Çünkü diyabet hakkında ufacık bir bilgin yoktu. Komadaydım.2.haftadır hastanelere başvuruyordum. Ama boşunaydı. Hastanede yatarken annem ve babamlar üzülüyordu ama kimse yanımda ağlamıyordu.1 yıldır diyabetim 19 yaşındayım Yıldız Teknik Üniversitesi’nde İngilizce öğretmenliği okuyorum. Hastalığa yakalandığımda ise Ege Üniversitesi’nde okuyordum.1 ay hastanede yattım devamsızlıktan sınıfta kaldım. İnat edip tekrar üniversite sınavına girdim. Bir yandan çok çalışırken bir yandan hastalığıma dikkat ediyordum.1 yıl içinde doktorlar, diyetisyenler, psikologlarla görüştüm. Değerli bilgilerini topladım. Makaleler okudum, diyabet eğitimi aldım. CHO sayımı eğitimini kendim tamamladım. Bu süreç içinde de insülin pompasını önerdiler çok araştırdıktan sonra kullanmaya karar verdim. Şu an insülin pompası kullanıyorum. Hasta olduğum için hiç bir zaman üzülmedim ve çok mutluyum. terler bu değişiklikte rol almaktadır. Hastanın kilosuna göre hesaplanan günlük insülin dozu belli aralıklarla paylaştırılarak uygulanır. İkiz gebeliklerde genellikle 2 kat fazla ünsülin dozu kullanılması gerekebilir. İnsülin nasıl kullanılır? - Açlık glukoz seviyesi yüksek olduğu için insülin tedavisine gerek duyuluyorsa genellikle yatmadan önce ve kahvaltı öncesi NPH insülin (orta etkili insülin) uygulanır. Açlık kan şekeri yüksekliği GDM hastalarının yaklaşık %15’inde yüksek saptanır sadece. - Tokluk kan şekerleri seviyesinde de yükseklik varsa kısa etkisi insülinler yemekten hemen önce uygulanır. Bu uygulamalar standart değildir, klinikler arasında farklı uygulamalar olabilmektedir. İnsülin cilt altına enjekte edilerek kullanılır. Hastalar doktorlarının tariflerine uygun şekil ve dozda kendi kendilerine uygulayabilirler. Genellikle karın bölgesi ve bacak ön kısmından cilt altına uygulanır. Gebelikte insülin kullanmak zararlı mı? İnsülin gebelikte B kategorisinde bir ilaç olarak güvenle kullanılan ilaçlar arasındadır. İnsülinin bebek üzerine zararlı etkileri yoktur, tersine gerektiği hallerde insülin kullanmamak hiperglisemiye (yüksek glikoz seviyeleri) neden olarak bebekte konjenital anomali ve makrozomi gibi riskleri arttırmaktadır. 28 İnsülin tedavisi ne zaman başlanır: Genellikle diyet uygulanmasına rağmen - Açlık kan şekeri 90 mg/dl’den büyük olduğunda - Yemekten 1 saat sonraki (postprandial) kan şekeri 130-140 mg/dl’den büyük olduğunda - Yemekten 2 saat sonra (postprandial) kan şekeri 120 mg/dl’den büyük olduğunda insülin tedavisine geçme kararı verilir. İnsülin tedavisi ile açlık kan şekeri 95’in altında ve yemekten 1 saat sonraki kan şekeri seviyeleri 120’nin altında tutulmaya çalışılır genellikle. Bu değerlerin amaçlanmasının sebebi makrozomi, omuz distozisi, bebekte obezite, metabolik sendrom gibi komplikasyonların önlenmesidir. Yukarıda belirtilen değerler standart değildir ve bazı kliniklerde değişiklik gösterebilmektedir. Kan şekeri (glukoz seviyesi) takibi: Hasta, kan şekerini hergün yaklaşık 3-4 kere stik (strip) denilen kan şekeri ölçüm cihazı ile kendi kendine evinde ölçer. Kan şekerinin ciddi bozulduğu ve regülasyon gereken durumlarda hastaneye yatırılarak hastanede ölçümler yapılır. Hastanın ölçtüğü kan şekeri değerlerine göre insülin dozlarında ayarlamalar yapılır. Glikolize hemoglobin (HbA1C) değerleri de kan şekeri regülasyonu hakkında bilgi verir, ayda bir HbA1C değeri kontrol edilebilir. Hipoglisemi (Kan şekerinin fazla düşmesi): İnsülin tedavisi gören hastalar kan şekerinin normalden aşağı düşmesi yani hipoglisemi açısından dikkatli olmalıdır. Hipoglisemi ataklarının oluşmasını önlemek için doktor tarafından önerilen beslenme zamanlarına ve öğün sayılarına dikkalice uyulmalıdır, öğün atlanmamalıdır. Aşırı yorgunluk ve aşırı egzersizden kaçınılmalıdır, uygulanan insülin dozlarına dikkat edilmelidir. İnsülin kullanan hamileler aşırı yürüme, egzersiz ve aşırı yorucu işlerden kaçınmalıdır. Hipoglisemi belirtileri: - Başağrısı - Görme bulanıklığı - Ağız etrafında karıncalanma - Güçsüzlük, yorgunluk - Baş dönmesi, sersemlik - Sinirlilik - Terlemek - Çarpıntı Buradakilere benzer kan glukozunun yani kan şekerinin aşırı düşmesinden şüphelendirecek belirtiler varsa hemen kan şekeri ölçülmelidir ve küp şeker, bal, meyve suyu gibi kan şekerini hızlı yükseltebilecek şekerli yiyeceklerden az milktarda alınmalıdır, hemen doktora danışılmalıdır. Uzun bir yürüyüş veya yolculuk sırasın- Uz. Dr. Ayşegül NAVDAR İç Hastalıkları da bu tür durumlara karşı hasta yanında mutlaka şeker bulundurmalıdır. Hipoglisemi durumunda 10-20 mg karbonhidrat (şekerli yiyecek) alarak acilen kan şekerinin yükseltilmesi gerekir. Ayrıca hipoglisemi gelişen saatten önceki yemeğe ait insülin dozu azaltılabilir. Bütün bu doz ayarlamalarının doktor tarafından yapılması gerekir, hastalar asla kendi kendilerine yapmamalıdır, çok sakıncalı sonuçları olabilir. İnsülin iğneleri: İnsülin insan vücudunda panksreastan salınan ve kan şekerini düşürmeye yarayan bir hormondur, diyabet hastalarında da insülin ilacı (insülin iğnesi) olarak aynı amaçla kullanılır. Hastalar insülin iğnelerini bu konuda eğitim alarak kendi kendilerine uygulayabilirler. Genellikle karın bölgesinden veya bacağın ön yüzünden uygulanır. Doğumdan sonra şeker (glukoz) seviyesi: GDM hastalarının kan glukoz seviyeleri doğumdan sonra takip edilmelidir. GDM hastalarının %90’ının doğumdan sonra kan şekeri seviyeleri kendiliğinden ilaç kullanmaksızın normal seviyede seyreder. Ancak bu hastaların ileriki gebeliklerinde tekrar gebeliğe bağlı şeker hastalığı gelişme riski veya ileri yaşlarda bozulmuş glukoz toleransı, aşikar diyabet gelişme riski normalden fazladır. GDM hastasının doğumdan sonra takip edilen kan şekeri seviyeleri normal seyrederse insülin ve diyet tedavileri kesilir. Doğum sonrası GDM hastalarının takibi: - Doğumdan 6-12 hafta sonra “2 saatlik 75 gram oral glukoz tolerans testi” (75 gr OGTT) yapılmalıdır ve açlık kan şekeri bakılmalıdır. ADA (American Diabetes Association) 75 gr OGTT sonucu normal gelen hastalara doğumdan sonra en azından 3 yılda bir 75 gr OGTT tekrarlanmasını önermektedir. Hiperglisemi ile ilgili belirtiler varlığında tarama daha sık yapılmalıdır. Bu test sonucu normal veya bozulmuş glukoz toleransı, bozulmuş açlık glukoz seviyesi, aşikar diyabet şeklinde gelebilir. - İleride tekrar gebelik planlayanların taramasına daha fazla özen gösterilmelidir çünkü gebelikten önce anormal glukoz metabolizmasının saptanması ve prekonsepsiyonel glukoz seviyesinin normal tutulması bir dahaki gebelikte gelişebilecek komplikasyonları önlemek açısından çok önemlidir. - Bir daha gebelik planladığında gebelikten önce kan şekeri değerlendirmesi yapılmalıdır. - Doğum sonrası emzirmeleri önemle vurgulanmalıdır. Uzun dönem riskler: - Gebeliğe bağlı şeker hastalığı (GDM) hastalarının yaklaşık üçte biri veya yarısında sonraki gebeliklerinde de GDM gelişir. İleri yaşta olan ve doğumdan sonra fazla kilo alan gebelerde tekrarlama riski daha yüksektir. - GDM hastalarıının ileride bozulmuş glukoz tolerası veya Tip 2 diyabet, insülin bağımlı diyabet riski normalden fazladır. Hastaların yaklaşık %30’unda 15 yıl içerisinde tip 2 diyabet gelişir. Fazla kilolu olan hastalarda bu risk daha fazladır. Bu yüzden GDM hastaları doğum sonrası fazla kilolu olmadan ve düzenli egzersiz içeren, hareketli yaşam tarzı açısından özendirilmelidir. - Özellikle adacık hücre antikoru (ICA) ve GADA pozitif olan hastalarda ve GDM için insülin tedavisi gören hastalarda ileride insülin bağımlı (Tip 1) diyabet gelişme riski daha fazladır. Diyabet açısından emzirmenin önemi: Hamilelik sırasında şeker hastalığı (diyabet) gelişen annelerin doğum sonrası düzenli ve uzun süreli emzirme için teşvik edilmeleri çok önemlidir. Çünkü doğum sonrası bebeğini emziren annelerde ileriki yıllarda tip 2 diyabet gelişme riski azalmaktadır ve gecikmektedir. Bebekte de obezite, metabolik sendrom, diyabet gibi hastalıklar daha az görülmektedir. Ayrıca emzirme doğum sonrasında annenin daha kolay kilo kaybetmesine neden olduğu için de dolaylı olarak diyabet tekrarlama riskini azaltır. Çünkü kilolu anneler gestasyonel diyabet veya tip 2 diyabet gelişmesi açısından daha fazla risk altındadır. Bunların dışında emzirmenin over kanseri ve meme kanserini azalttığını gösteren çalışmalar mevcuttur. 29 Uz. Dr. Celal GÖLGECİ Kardiyoloji Yatan Hastalarda Kan Şekeri Düzenlenmesinde İnsülin Tedavisinin Yeri B Uz. Dr. Celal GÖLGECİ Kardiyoloji 1970 y›l›nda Gaziosmanpafla – ‹stanbul’da do€du. 1996 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Cerrahpafla T›p Fakültesinden mezun oldu. 2009 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi T›p Fakültesinde Kardiyoloji uzmanl›€›n› tamamlad›. Ocak 2010 tarihinden itibaren Avrasya Hospital’da Kardiyoloji uzman› olarak çal›flmaktad›r. Muayene Saatleri: 08:00 - 17:00 Dahili Tel: 1126 30 ilinen diyabet öyküsü olan ya da olmayan, yatan hastalarda hiperglisemi sık görülmektedir. Belirgin hipergliseminin yatan hastalarda komplikasyonlara ve asıl hastalığın ağırlaşmasına yol açtığı bilinmektedir. Bazı çalışmalarda intensif insülin tedavisinin ( İİT ) belirgin olumlu sonuçlarına rağmen, aksi sonuç bildiren çalışmalar da yayınlanmıştır. Yazımızda kan şekerinin hangi sınırlar içinde tutulması gerektiği ve İİT nin , çalışmalar ışığında, ne şekilde ve hangi hastalarda uygulanması gerektiğini anlatmaya çalışacağım. Türkiye’de TURDEP-II çalışması verilerine göre diyabet sıklığı %13.7’ye ulaşmıştır. Kesin diyabet tanısı konmasa dahi, geçici hiperglisemi (stres hiperglisemisi) hastanede yatan hastalarda sık görülmektedir . Belirgin hipergliseminin komplikasyonlara ve asıl hastalığın kötüleşmesine yol açtığı gösterilmiştir . Bazı randomize kontrollü çalışmalar ve kohort çalışmalarıyla intensif insülin tedavisi’nin hastalık gidişatını düzelttiği gösterilmiş olmasına rağmen, bu sonuçları desteklemeyen çalışmalar da mevcuttur. Stres Hiperglisemisi Hastanede yatan hastalarda katabolik hormonların ve hepatik glukoneogenezin artması, ayrıca periferal ve hepatik insülin direnci nedeniyle hiperglisemi görülebilmektedir . Akut hastalık durumlarında bunun insüline bağımlı olmayan dokulara (örn. santral sinir sistemi) yakıt sağlamak için adaptif bir yanıt olduğu düşünülmektedir. “American Association of Clinical Endocrinologists (AACE)” ve “American Diabetes Association (ADA)” hastanede yatan hastaların kan şekeri kontrolü için yayınladıkları kılavuzda hiperglisemisini herhangi bir zamanda bakılan kan şekerinin > 140 mg/dL olması şeklinde tanımlamışlardır. Akut hastalık geçtikten sonra stres hiperglisemisi sıklıkla düzelmektedir. Ancak, hastaneye kabulde yeni hiperglisemi saptanan hastaların %60’ına bir yıl içinde diyabet tanısı konması nedeniyle, hastalar takip edilmelidir . Stres hiperglisemisi saptanan hastalara, karbonhidrat metabolizma bozukluğunu değerlendirmek için hastaneden çıkışlarından kısa bir süre Uz. Dr. Celal GÖLGECİ Kardiyoloji sonra güncel kılavuzlar HbA1c ölçümünü önermektedir. ADA kriterlerine göre HbA1c ≥ 6.5 olan hastalara diyabet tanısı konulmaktadır. Kritik Hastalarda İntensif İnsülin Tedavisi Kritik hastalarda İİT uygulanarak sıkı kan şekeri kontrolü (< 140 mg/dL) sağlanan hastalarla geleneksel tedavi uygulanan hastaları karşılaştıran bir metaanaliz 2008 yılında yayınlanmıştır . Bu meta-analizde yazarlar kritik hastalarda sıkı kan şekeri kontrolünün hastane mortalitesini anlamlı olarak azaltmadığı, ancak hipoglisemi varlığının anlamlı olarak artırdığı sonucuna ulaşmışlardır. Sıkı kan şekeri kontrolünün tek faydasının cerrahi yoğun bakımda yatan hastalarda sepsis riskinde belirgin azalma olduğu gösterilmiştir, ancak bu faydalı etki medikal yoğun bakım hastalarında gözlenmemiştir. Diğer bir meta-analizde aynı şekilde kritik hastalarda hipoglisemi riskinin İİT grubunda altı kat artmış olduğu ve genel mortaliteye faydalı etkisinin olmadığı görülmüş . Sıkı kan şekeri kontrolü (80-110 mg/ dL) ile ilgili 2010 yılında yayınlanan bir meta-analiz ise , cerrahi ya da medikal yoğun bakımda yatan ve oral beslenen hastalara İİT uygulanmasını önermek için yeterli kanıt olmadığını göstermiştir.Hipoglisemi insidansı ise sıkı kan şekeri kontrol grubunda anlamlı olarak fazla görülmüştür. Parenteral beslenme ve mortalite arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Yazarlar İİT verilmeksizin aşırı parenteral glukoz verilmesinin hiperglisemiye ve hücre içine glukoz girişinde artışa neden olduğunu ve bu durumun artmış mortalite ile ilişkili olduğunu savunmaktadırlar. Parenteral beslenmeyen hastalarda sıkı kan şekeri kontrolünün hipoglisemi insidansını ve ölüm riskini artırdığını ortaya koymuşlardır. Sonuç olarak 2009 yılında yayınlanan meta-analizin tekrar analiz edilmesiyle ne cerrahi, ne medikal kritik hastalarda İİT›nin mortaliteyi azaltığı gösterilebilmiştir. Kritik hastalarda sıkı kan şekeri kontrolünün (< 120 mg/dL) incelendiği diğer bir meta-analiz hastanede yatan farklı hasta gruplarını (yoğun bakım hastaları, perioperatif bakım, miyokard infarktüsü, inme ve beyin travması geçiren hastalar) içermektedir . Sıkı kan şekeri kontrolünün erken dönemde hastane ya da yoğun bakım mortalitesine etkisi olmadığı görülmüştür. Herhangi bir nedenle hastanede yatan hastalarda İİT›nin faydalı olduğu kanıtlanmamıştır, ayrıca yoğun bakımda İİT›nin faydasının olmadığı da açıkça ortaya konmuştur. Hastanede yatan hastaların tümünde İİT ilişkili hipoglisemi riskinin arttığı bulunmuştur. Çok merkezli, 6104 hastanın katılımıyla gerçekleştirilen “The Normoglycemia in Intensive Care Evaluation-Survival Using Glucose Algorithm Regulation (NICE-SUGAR)” çalışmasında ölüm oranları intensif tedavi grubunda %27.5 iken, konvansiyonel tedavi grubunda %24.9 olarak bulunmuştur İntensif tedavi grubunda kan şekeri 80-110 mg/dL arasında tutulurken, konvansiyonel grupta 140-180 mg/dL arasında tutulmuştur. Ayrıca ciddi hipoglisemi (kan şekeri ≤ 40 mg/dL) intensif tedavi grubunda %6.8 iken, konvansiyonel tedavi grubunda %0.5 olarak bildirilmiştir. Kritik Hastalarda Kan Şekeri Hedefleri ve İnsülin Tedavisi AACE ve ADA 2009 yılında hastanede yatan hastaların kan şekeri hedefleri için bir kılavuz yayınlamışlardır. Bu kılavuzda, yoğun bakımda yatan hastalarda kan şekeri 180 mg/dL değerini aşmadan insülin tedavisi başlanması ve insülin başlandıktan sonra kan şekeri düzeyinin 140-180 mg/dL arasında tutulması önerilmektedir . Yeni yayınlanan ADA 2014 kılavuzunda da bu öneriler benimsenmiştir. AACE ve ADA yoğun bakımda yatan kritik hastalarda kan şekeri kontrolü için; kan şekeri hedeflerine ulaşmada etkin olması, dolaşımdaki yarı ömrünün kısa olması ve hastanın durumuna göre doz ayarının kolay yapılabiliyor olması nedeniyle intravenöz insülin infüzyonu önermektedir . Kritik hastalarda kan şekeri kontrolü için kabul görmüş tek bir insülin tedavi protokolü yoktur. Bir tedavi protokolünün başarılı olması için hastanın tedavisinde görev alan tüm ekibin konu ile ilgili bilgilendirilmiş ve eğitimli olması gerekmektedir. İntravenöz insülin protokollerinde hipoglisemi riskini azaltmak ve optimal glisemik kontrolü sağlamak için sık glisemi izlemi yapılması gereklidir . İnsülin infüzyonu verilen bir hasta düzenli yemek yemeye başlayınca ya da yoğun bakım ihtiyacı kalkınca subkütan insülin tedavisine geçilmelidir. Subkütan insülin tedavisine geçiş için belirlenmiş etkili ve emniyetli standart bir tedavi rejimi yoktur, ancak AACE ve ADA günlük total insülin infüzyon dozunun %75-80’inin bazal ve prandiyal olarak bölüştürülmesini önermektedir. Hiperglisemiyi önlemek için subkütan insülin tedavisi başlandıktan sonra 1-4 saat insülin infüzyonuna devam edilmelidir Hasta Hikayeleri Şeker hastası oğlum, Alper Kaan 15 Aralık 2012 yılında komaya girerek ‘Tip 1 Diyabet’ teşhisi konuldu. Her şey çok kısa sürede gelişti. Son iki günde çok idrara çıkma ve aşırı su içme isteği olmaya başladı. Aşırı halsizlik nedeniyle hastaneye götürdüm. Yatışı önerildi, vakit kaybetmeden yatışı yapıldı, Fakat özel bir hastanede çocuğuma teşhis konulamadı. Grip teşhisi ile serum takıldı. Sabaha karşı komaya girdi. Bağcılar devlet hastanesine sevk edildi.Acil bölümünde çocuğun Ex olması olasılığı yüksek….vs dediklerinde dünyam başıma yıkıldı.112 Acil ile Vakıf Üniversitesi hastanesi yoğun bakıma alındı.3 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yaklaşık 2 hafta serviste tedavi gördük aynı zamanda insülin tedavisine başladık. 31 Op. Dr. Fuat KURŞUN Plastik-Rekonstruktif ve El Cer. D iabetik Ayak, Diabet hastalığında görülen bir komplikasyonların en az rastlanılanı ama iskemik kalp hastalığı gibi en tehlikeli olanlardandan biridir. Op. Dr. Fuat KURŞUN Plastik-Rekonstruktif ve El Cer. 1966 ‹stanbul do€umlu. 1990 ‹stanbul Üniv. T›p Fak.’nden mezun oldu. 2000 y›l›nda uzmanl›k e€itimini tamamlad›. 2006 y›l›nda Avrasya Hospital’da çal›flmaya bafllayan Op. Dr. Fuat Kurflun El Cerrahisi alan›nda Amerika Birleflik Devletleri Columbia University Newyork Hand Department of Orthopedic Surgery de bir y›l çal›flt›ktan sonra 2008 Eylül’ünde tekrar aram›za kat›ld›. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 1108 32 Çeşitli sebeplerle kan şekeri kontrol altında olmayan hastalarda hastalığın ileri döneminde oluşan mikroanjiopatiye bağlı olarak oluşur. Mikroanjiopati diabetlilerde diabetli olmayanlara göre 2 kat daha fazladır. Diabetik ayak genellikle ileri yaştaki diabetli hastalarda zamana bağlı olarak görülür. Yani yaşı 50 den fazla olan diabetlilerde hastalığın başlangıcından 10-15 sene sonra diabetik ayak şikayetlerinin görülmesi olasılığı artar. Diabetik ayak şikayetleri ayak parmaklarında tırnak batması ile başlayip yukarı doğru ayak sırtı, ayak bileği ve bacağa doğru yayılan şişlik, parlak kırmızımsı renk, yer yer şiyahlaşmalar, akıntı, deri soyulması, kötü koku ve özellikle geceleri daha fazla hissedilen ağrıdan oluşur. Diabetik Ayak diabetliler arasında %2 oranında görülür ve en az rastlanan komplikasyondur. Op. Dr. Fuat KURŞUN Plastik-Rekonstruktif ve El Cer. Diğer Komplikasyonlar; • Kardiovasküler- İskemik Kalp hastalığı, • Göz – Diabetik Retinopati, • Böbrek- Nefropatidir. Diabetik ayak şikayetlerinin oluşma sebebi (Fizyopatoloji): Diabet hastalığındaİnsülin direnci nedeniyle insan vücundaki tüm hücrelerin şeker(glukoz metabolizması) kullanması bozulduğu gibi damar içyüzeyini döşeyen hücreler( endotel)de glukozu kullanamaz. Tüm hücrelerde ayrıca protein sentezi ve yağ sentezi (Lipogenez) de bozulur. Damar endoteli bozulmaya başlayınca mikroanjiopati denilen kılcal-kapiller damar hastalığı oluşur. Mikroanjiopati tüm organlardaki problemlerin ana kaynağı olduğu gibi, alt ekstremitedeki büyük damarların (iliac bifurkasyondan başlayıp distalde dorsalis pedise kadar uzanan bölüm) içyüzlerinde aterom plakları oluşturarak kan akımında azalmaya zamanla daha da iklerleyerek oklüzyon dediğimiz tam tıkanmaya neden olur. Bu dönemde klinik bulgu olarak hastanın genellikle ayak parmaklarından birinde nekroz dediğimiz siyahlaşma ve kötü koku, akıntı başlar. Ayak sırtında ödem, deride parlak kırmızımsı görünüm, yer yer soyulmalar başlar. Damar tıkanmasıyla oksijen dokulara ulaşamayınca hücrelerin ürettiği laktik asit dokuda birikerek hem ağrıyı artırır hem de yol açtığı asidoz nedeniyle böbrek komplikasyonlarını arttırır. demir eksikliği ve B12 eksikliği araştırılmalıdır. Doppler veya angiografi(MR angio veya DSA) ile alt ekstremite arteriel (atardamar) damarların durumu incelenir. Akıntılı yaradan kültür antibiogram yapılarak infeksiyona yol açan bakteri tespit edilir. Tedavi Yüksek olan kan şeker düzeyi insülin yardımıyla ayarlanmalıdır. Antibiograma uygun antibiotik seçilerek antibacteriel tedaviye başlanır. Alt ekstremite kan akımında azalma veya oklüzyon varsa dokuların oksijenlenmesini artırmak ve asidozu azaltmak için hiperbarik oksijen tedavisi planlanabilir. İnfeksiyonun yayılmasını önlemek için nekrotik (ölü) dokuların cerrahi olarak temizlenmesi(debridman) yapılır. Anemi, demir eksikliği, B12 eksikliği gibi komplikasyonları artırıcı faktörlerin düzeltilmelidir. Antibioterapi ve cerrahi debridman ile infeksiyonun ilerlemesi engellenemezse hastanın hayatı tehlikeye girebilir. Hasta ve hasta yakınları ile görüşülerek diz altı veya dizüstü amputasyon hayat kurtarıcı bir seçenek olarak önerilebilir. Bulgular(Klinik Tablo): Hastalar hastaneye genellikle ayak parmaklarındaki küçük bir infeksiyon sebebiyle başvururlar. Küçük bir problem gibi görünen bu infeksiyon patlamaya hazır bir bomba gibi sessizce beklemekte ve antibiotik tedavisine rağmen hzla ilerleyip ayak bileğine ve hatta daha yukarılara doğru yayılan yıkıcı bir infeksiyona dönüşebilir. Bu esnada yapılan kan tahlillerinde beyaz kan hücrelerinde belirgin bir artışa rağmen CRP de aynı şiddette artış olmayabilir. Bu durum diabetli hastanın immun sisteminin( savunma sistemi) de yetersiz olduğunu gösterir. Teşhis Klinik bulgulara ilave olarak hastanın durumunu ağırlaştıran anemi(kansızlık), 33 Uz. Dyt. Ezgi MUMCU Diyetisyen e m n e l s e B e v t e b a y Di T oplumumuzda şeker hastalığı olarak da bilinen diyabet; vücudumuzda pankreas adlı organın yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Uz. Dyt. Ezgi MUMCU Diyetisyen Yeditepe Üni. ‘Beslenme Ve Diyetik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamladı. GATA (Gülhane Askeri Tıp Akademisi), Haydar Paşa Numune Hast., İstanbul Üni. Tıp Fak., Haseki Eğitim Ve Araştırma Hastanesi... gibi bir çok hastanede eğitimlerinin devamını ve stajlarını başarılı bir şekilde tamamlayarak ‘Uzman Diyetisyen ‘ ünvanını aldı. 2014 Eylül ayı itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. Dahili Tel: 1126 İki diyabet tipi vardır: Tip 1 diyabette; vücut çok az insülin üretir veya hiç insülin üretemez. Tip 2 diyabette; vücut insülin üretir fakat kullanamaz. Kan şekerinin kaynağı, çeşitli besinlerde bulunan karbonhidrat adı verilen besin öğesidir. Karbonhidrat içeren besinler sofra şekeri, şekerli yiyecekler (bal, reçel, pekmez, marmelat, şekerli meyve suları, meşrubatlar, çikolata, dondurma, çeşitli tatlılar), un ve undan yapılan yiyecekler (ekmek, erişte, makarna gibi), pirinç, bulgur, kuru baklagiller, patates, sebzeler, meyveler, yoğurt ve süttür. Fakat bu besinlerin içerisindeki karbonhidratların kan şekerini etkileme hızları birbirinden farklıdır. Bu nedenle karbonhidrat içeren besinler kan şekerini hızla yükselten besinler (glisemik indeksi yüksek besinler: şeker, beyaz ekmek, patates, pilav, reçel, marmelat) ve kan şekerini daha geç ve daha yavaş yükselten besinler (glisemik indeksi düşük besinler: tam tahıl ekmeği, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği, makarna, kuru baklagiller, bulgur, yoğurt, süt, sebzeler) olarak iki gruba ayrılır. Glisemik indeksi yüksek besinlerin tüketiminden kaçının. Glisemik yükü besinlere beslenmenizde doğru miktarlarda mutlaka yer verin. Diyabet tedavisinde amaç; kan şekeri kontrolünü sağlayarak gelişebilecek komplikasyonları önlemek veya geciktirmek; 34 Uz. Dyt. Ezgi MUMCU Diyetisyen böylelikle yaşam kalitesini artırmaktır. Bu amaca yönelik olarak diyabet tedavisi; ilaç tedavisi, insülin tedavisi, sağlıklı beslenme ve egzersiz ile sağlanabilmektedir. Diyabet tedavisinde başarıyı sağlamak için yaşamınızda ve en önemlisi beslenme planınızda bazı değişikliklerin olması gerekmektedir. Kan şekerini oluşturan asıl kaynaklar besinler olduğu için sağlıklı beslenme diyabet tedavisinin en önemli ayağıdır. Sağlıklı beslenme de olduğu gibi diyabet tedavisinde de amaç; vücut için gerekli olan besin öğelerinin yeterli miktarlarda ve öğün içerisinde dengeli bir şekilde tüketilmesini sağlamaktır. Sağlıklı beslenmek için gerekli olan temel besinler şunlardır: -Karbonhidratlar; tahıllar, un ve undan yapılmış yiyecekler, sebze ve meyveler, patates, kuru baklagiller, süt, yoğurt - Proteinler; et, tavuk, balık, yumurta, süt, yoğurt, peynir - Yağlar; katı ve sıvı yağlar, fındık, badem, ceviz gibi yağlı tohumlar, peynir, süt, yoğurt, yumurta gibi besinler; -Posa; tam taneli tahıllar, kuru baklagiller, meyve ve sebzeler; Her bir besin ögesinin içerisindeki besin ögeleri farklı olduğu için; sağlıklı bir yaşam sürdürmede besin çeşitliliği büyük önem taşımaktadır. yoğurt, peynir, yumurta gibi yiyecekleri belirli bir miktarda tüketmesi, az az ve sık sık yemek yemesi gerekmektedir. Diyabet tedavisinde nelere dikkat etmeliyiz? -Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilmeli; beslenme düzeni 3 ana 2-3 ara öğün olacak şekilde planlanmalıdır. Böylece kan şekeri kontrolü sağlanmalıdır. -Az az, sık sık beslenmeye özen gösterilmelidir. - Bireye uygun vücut ağırlığı sağlanmalı ve sürdürülmelidir. -Beyaz ekmek yerine daha az işlenmiş, vitamin-mineral ve posa bakımından zengin tam taneli ürünler tercih edilmeli. - Pirinç yerine bulgur tercih edilmeli. Bulgur tercih edilse bile miktar kontrolü mutlaka sağlanmalı. - Öğünlerinizde kuru baklagillere sıklıkla yer verin. - Her gün sebze ve salata tüketmeye özen gösterin. - Hazır meyve suları yerine meyvenin kendisini tüketin. -Süt, yoğurt, ayran, peynir, fındık, badem gibi yağlı tohumlara yer verin. - Alkol tüketiminden kaçının. Diyabette beslenme tedavisinin amaçlarından biri olan kan şekeri kontrolünün sağlanmaması sonucunda kısa ve uzun dönemde sağlık sorunları oluşabilmektedir. Kalp damar hastalıkları bu sağlık sorunlarının en önemlilerinden birisidir. -Yediğiniz kırmızı et miktarını ve sıklığını azaltın. Haftada 2-3 gün kırmızı et yiyin ve mümkün olduğunca yağsız olmasına dikkat edin. - Haftada 2 gün mutlaka balık tüketin. - Yemeklerde daha az yağ ve daha az tuz kullanın. - Tereyağı yerine sıvı yağları tercih edin. Fakat miktar kontrolünü sağlamayı ihmal etmeyin. - Karaciğer, beyin, böbrek gibi organ etleri; sucuk, salam, sosis, pastırma gibi et ürünlerinin tüketiminden kaçının. - Kaymak, krema, hazır salata sosları, mayonez, cips gibi yağlı yiyecekleri ile kızartılmış yiyeceklerden sakının. - Etli sebze yemeklerine ek olarak yağ eklemeyin. Etin yağıyla pişirmeye özen gösterin. -Yemeklerinizi hazırlarken ızgara, fırın, haşlama gibi sağlıklı pişirme yöntemlerini tercih edin. Diyabet hastalığına sahip olmanız yaşamınız boyunca çoğu besinden mahrum kalmanız gerektiği anlamına gelmemektedir. Fakat tükettiğiniz besin çeşidine ve miktarına daha çok dikkat etmeniz gerekmektedir. Yediğiniz besinlerin çeşidi ve miktarının da yanı sıra besinlerin tüketim zamanı konusunda da bilinçli olmak gerekmektedir. Vücudunuz için gerekli olan besinlerin zaman ve miktar olarak belirli bir denge içinde alınması Hiperglisemi (kan şekerinin olması gerekenden fazla yükselmesi) ve Hipoglisemiyi (kan şekerinin düşmesi) önleyerek, kan şekeri kontrolünü sağlayacak, kan şekerinin kontrol altına alınması da kısa ve uzun dönemde gelişebilecek komplikasyonları önleyecek veya geciktirecektir. Diyabet, bireyin temel besin öğelerine olan gereksinim düzeylerini etkilemez. Diyabeti olmayan bir kişinin de rafine şeker tüketimini kısıtlaması, doymuş yağ ve kolesterolden zengin olan et, süt, 35 Uz. Dr. H. Deniz YARDIMCI Cildiye (Dermatoloji) Şeker Hastalarında Deride Olan Değişiklikler • Bakteriyel infeksiyon • Mantar infeksiyon • Ksentelazmalar (yüzde, gövdede, yağ birikimleri) • Ülserler Hastalığa özel olmayanlar: • Kaşıntı (Genital bölgede yineleyen) • Hiperhidroz (Terlemede artış) • Ayakta yaralar • Büller (Kanamalı su kabarcıkları) Diabetli hastalarda kan şekeri ile birlikte deri ve terdeki glikozda artmıştır. Deride yerleşen bakteri ve mantarlar değişir. Deride birçok birçok enfeksiyon hastalığına sebep olan stafilakoklar, kandida, trikofiton türleri artar. Deride dolaşım da bozulmuştur. Bu nedenlerle deri enfeksiyonları diabetiklerde sık görülür. Kıl kökü iltihapları, lenfanjit, erizipel, abse, mantar enfeksiyonları olabilir. Diabetiklerin derisindeki damar tutulmalarına bağlı bacak ön yüzde lekeler, kızarıklar, beyazlıklar, parmaklarda gangrenler olur. Bazı hastalarda duyu kaybı da olduğundan ülserler açılır. Damar tutulumundan olan beslenme yetersizliklerine bağlı uçlarda kızarıklık, tırnak bozuklukları ve kıl kaybı vardır. D iabetik hastaların %30 unda deri bulguları vardır. Deri değişiklikleri damar tutulumuna bağlı, enfeksiyona bağlı, tedaviye bağlı olabilir. Uz. Dr. H. Deniz YARDIMCI Cildiye (Dermatoloji) 1987 İstanbul Tıp Fak. mezunu olan Deniz YARDIMCI, Haseki Eğitim Araş. Böl. Dermatolog İhtisasını tamamlayarak 1992 yılında Uzman Dermatolog ünvanını aldı, 3 yıllık mecburi hizmet görevini Niğde Devlet Hast. sürdürdü. Haseki Eğitim Araştırma Hast. 2011 yılına kadar çalıştı. 2011 yılından sonra istanbul 29 Mayıs Hastanesinde mesleğine devam etti, 2013 itibariyle Avrasya Hospital’de görevini sürdürmektedir. Evli 2 çocuk annesidir. Görev Saati: 09:00 - 16:00 Dahili Tel: 1105 36 Deri değişiklikleri diabetin tanısından önce ortaya çıkarak diabetin erken belirtisi olabilir. Diabetin erken deri komplikasyonları olan derideki çibanlar, kasıkta genitalde tekrarlayan mantar enfeksiyonları, kaşıntılar, tedaviye rağmen inatçı olursa hastada gizli diabet araştırılmalıdır. Yüzdeki kızarıklıkta diabet için tipik bulgudur. Tedaviye bağlı olarak kullanılan ilaçlar insülin oral antidiabetikler nedeniyle kaşıntı, morarmalar, ültiker olabilir. Diabetlilerde ayak parmaklarında birden beliren içi kan dolu kabarcıklar (büller) olabilir. Birkaç haftada iyileşir. Diabetiklerdeki bu cilt değişikliklerini düzeltmek için kan şekeri kontrol altında olmalıdır. (açlık 140 mg. Tokluk 180 mg altında). Yıllık ayak muayesi yapmaları, deri değişikliklerini hemen bildirmeleri gerekir. Günlük ayak bakımı yapılmalıdır. DİABETTEKİ DERİ BULGULARI : Ayaklar nasır, çatlak, kızarıklık, ülser, koku, ödem, ağrı, nabız ve ısı yönünden bakılmalıdır. Hastada duyu kaybı kontrol edilmelidir. Tırnaklarda sertlik, kalınlık, renk değişikliği incelenmelidir. Hastalığa özel olanlar: • Saç dökülmesi • Diabetik demopati (Diabete bağlı ciltte beyaz yara izleri) • Nekrobiyozis lipoidica (Bacak ön yüzde çökük plaklar) Ayakkabılar geniş burunlu, yumuşak olmalı, ayağı sıkmamalıdır.Çoraplar hergün değişmeli, pamuk olmalıdır. Ayaklar hergün yıkanıp iyice kurulanmalı, nemlendirilmelidir. En ufak bir şikayette doktora başvurulmalıdır. Uz. Dr. Ersin SARI Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları ÇOCUKLARDA D DİYABET iabetes mellitus (DM) insulin salgılanmasında ya da insülin etkisindeki yetersizlik sonucu gelişen karbonhidrat, yağ ve protein metabolizma bozukluğuna bağlı, hiperglisemi ile seyreden kronik endokrin- metabolik bir hastalıktır. Dünya sağlık örgütü ve Amerikan Diabet derneğinin kabul ettiği etiyolojik sınıflamaya göre; Tıp I DM (insuline bağımlı diabet) • Otoımmun • Idiopatik Tıp II DM (İnsuline bağımlı olmayan diabet) • Gestasyonel DM • Diğer tipler Genetik Pankreas hastalıkları İnfeksiyona bağlı İlaçlara bağlı Endokrinopatiler MODY1,2,3 Çocuk ve adolesanlarda görülen DM in 97% si Tip I DM olarak görülmektedir. Tıp I DM prevalansı ve insidansı ülkeler arasında, aynı ülke içinde bölgeler arasında farklılık gösterir. İnsidansı yaş arttıkça artmaktadır. Bir yaşın altında nadirdir. 4-6 yaş arasında insidansında küçük bir artış gösterir, 10-14 yaş arası büyük bir artış gösterir. Bu artışlar okula başlama yaşlarında infeksiyona maruz kalma, pubertede insulin antagonisti hormonların artışı ve yaşanan strese bağlanmaktadır. Tıp IDM insidansında mevsimsel farklılıklar vardır. İlkbahar ve kış aylarında insidansı yüksek olduğu dönemlerdir. Etiyolojisinden sorumlu birçok faktör vardır. Bunlar genetik, otoımmune ve çevresel faktörlerdir. Tıp I DM de 6. kromozom üzerindeki HLA DR3 ve HLADR4 antijeni taşıyanlarda risk daha da artar. Annesi tıp I DM olan bir çocukta 2%, babası diabet olanda risk 7% dir. Süt çocukluğu döneminde inek sütü kullanılması da riski artırmaktadır. Kabakulak, rubella, coxackie B epidemileri sonrasında tıp IDM sıklığında artış gözlenmiştir. İnsulin eksikliği sonucu glıkozun hücre içine girişi bozulur ve sonuç olarak kan şekeri yükselir. Çok su içmesi sık idrar çıkma, açlık hissi, kilo kaybı, çabuk yorulma gibi şikayetler görülür. TANI Klinik bulguların aynı sıra kanda glıkoz düzeyinin açlıkta > 126 mg/dl, tokluk >200 mg/dl olması, glıkozüri, ve ketonuri saptanması tanıya götürür. TEDAVİ Tıp I DM tedavisinde amaç iyi bir metabolik kontrol sağlamak ve böylece akut metabolik komplikasyonlar ile, ileride gelişebilecek kronik komplikasyonları önlemektir. Bu amaçlara ulaşmak için çocuk ve ailelerinin diabet konusundaki eğitim önemlidir. Eğitim çocuğun yaşı, ailenin sosyakültürel durumu dikkate alınarak düzenlenmektedir. Eğitimde hasta ve ailesine, insulin doz değişiklikeri, evde glükometre ile kan şekeri tayini, idrarda şeker ve keton bakılması, beslenme özellikleri, besin değişimi, egzersiz yapmanın önemi ve prensipleri, hipoglisemi ve hipergliseminin tanınması ve alınması gereken önlemler, araya giren hastalıklarda yapılması gerekenler ögretilmelidir. Diabetik bir hastanın tedavisi ve eğitimi bir ekip tarafından düzenlenmelidir. Bu ekipte diabet konusunda uzman çocuk hekimi, diabet hemşiresi, diyet uzmanı ve psikolog olmalıdır. EGZERSİZ Egzersiz insüline karşı duyarlılığını arttırır ve akut olarak kan şekerinin düşürür. Çocuğa güven duygusu sağladığından destekleyici tedavi olarak önerilir. Ana öğünden 1-3 saat içinde 20-30 dk orta derecede egzersiz uygundur. Uzun süreli egzersiz uygulamasında öğün artırılır veya insulin dozu azaltılır. BESLENME Diabette beslenme normal büyüme ve gelişmeyi sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Enerjinin 50-60% karbonhidrat, 30% yağ ve 20% proteinden sağlanmalıdır. Diabet beslenmesinde karbonhidratların 70 % nişasta gibi kompleks karbonhidratlardan sağlanması önerilmektedir. Rafine şekerler hızlı emildiğinden ani kan şekeri yükselmesine neden olduğundan kaçınılmalıdır. Lifli ve posalı besinler yemek sonrası glıkoz düzeyini düşürdüğünden alınması önerilmektedir. Hazır diabteik ürünler tercih edilmemelidir. Kalorinin dağılımı 3 ana ve 1-3 ara öğün olarak düzenlenmelidir. Uz. Dr. Ersin SARI Çocuk Sa€lığı ve Hastalıkları Eskiflehir do€umlu. Marmara Üniversitesi ‹ngilizce T›p Fakültesi’nden mezun oldu. Eskiflehir Osmangazi T›p Fakültesi’nde uzmanl›€›n› tamamlad›. Muayene Saatleri: 08:00 - 18:00 Dahili Tel: 4006 37 Güner Mollaoğlu Avrasya Hospital IT Sorumlusu Google Diyabet Ölçen Akıllı Kontak Lenslerini Novartis ile Birlikte Geliştirecek! G oogle diyabet takibinde kullanılan akıllı kontak lenslerinin geliştirilmesi için İsviçreli ilaç devi Novartis ile işbirliğine gidiyor. Novartis tarafından duyurulan habere göre, Güner Mollaoğlu Avrasya Hospital IT Sorumlusu şirketin göz bakım birimi Alcon ve Google’ın yarı gizli Google [x] birimi arasındaki anlaşmayla “akıllı lens” teknolojisinin tedavi amaçlı ürünleri Novartis tarafından lisanslanacak. Anlaşmayla, Google [x] ve Alcon, “akıllı lens” teknolojisi üzerinde birlikte çalışmaya başlayacak. Akıllı lens teknolojisi, müdahale gerektirmeyen (tıp dilinde invazif olmayan) sensörler, mikroçipler ve kontak lenslere yerleştirilen minyatür elektroniklerden oluşuyor. Novartis’in bu konuya ilgisi ise iki temel nedenden kaynaklanıyor: Teknoloji, öncelikle, diyabet hastalarının en az müdahaleyle, sürekli glikoz ölçümlerinin yapılmasına izin veriyor. Akıllı kontak lensler göz yaşından aldığı verileri kablosuz bir şekilde mobil cihaza aktarıyor. Kaynak : Webrazzi Hazırlayan: Can Hikmet DEĞİRMENCİ N Ş İ F A E Z L E A A R Ş E K Ç A P I S M A L İ A T L K A A R L T H E P A T İ T A M E İ K A C E T A R S I İ A Ş E K Ş E M S İ K İ S S A B A L E D D I B N A R İ L E R A Z L H İ İ L A Y A İ D A N ÖNCEKİ SAYININ ÇÖZÜMÜ.. BULMACANIN ÇÖZÜMÜ, GELECEK SAYIDA... SOLDAN SAĞA 1. Özbek asıllı, batıda Avicenna adıyla anılan ünlü tıpçı, yazar, filozof. 2. Bir nota. Bir ajans. Bayan adı. 3. Bir ilimiz. Acıklı, üzüntülü olay. 4. Ot ilaveli. Ara vermek. Bir nota. 5. Teri kısaca apartman. Tersi başarı değeri. Almanca benim. 6. Biri holding adı. İtalya’da bir yan ardağ 7. Tersi artık, bundan böyle. Hala, öte, uzak. 8. Klasik Batı Müziği’nin ünlü bestecisi. 9. İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum. İlişik, ilgili. İntra venözün kısaltılmışı. 10. Önderlik. Küçük kardeş. 38 YUKARIDAN AŞAĞI 1.Vücutta kemikler, eklemler, kaslar, kirişler, sinirler gibi hareketi sağlayan organların bozukluklarını düzelten, tedavi eden cerrahi kolu. 2. Erkek adı. Bir kelimesinin kısa telaffuzu. 3. Kırmızı. Tersi söylemek. 4. Papatya. İspanyolca yaşa. 5. Cilve, eda. Paylama. 6. Sırt boyunca uzanarak vücuda destek sağlayan kemik yapı. 7. Bil ilimiz. İtalyan tv. kanalı 8. Töre bilimi, ahlaki. 9. Pişmanlık. 10. Fren ve motor yönetim sistemi-ivme kayması kontrolü- kısa yazılışı. Bayan giysisi. 11. Habis, kötü huylu. Hayvanların kulağına yapılan işaret. 12. Birden parlayıp, arkasından hemen yatışmak. 39