TURK DIS POLITIKASINDA LUBNAN 160809 N.indd

advertisement
TÜRK DIŞ
POLİTİKASINDA
LÜBNAN
Zeli̇ha Sağlam
Araştırma 07
Giriş
Tarih boyunca Ortadoğu’nun en işlek ticaret yollarından birinde bulunan Lübnan, küresel aktörlerin
güç çatışmalarının her zaman merkezinde yer aldı.
İsrail’in 1948 yılında Filistin’de bir devlet olarak kurulmasıyla tüm bölge ülkelerinde ve özellikle İsrail’e
komşu olan Lübnan’da siyasi sorunlar katlanarak
büyümeye başladı. Bunun yanında ülkeye yapılan
dış müdahaleler Lübnan’da problemleri ağırlaştırdı
ve iç çekişmelere sebep oldu.
Lübnan’daki iç çekişmelerin temel nedeni toplumsal
uzlaşmanın sağlam hükümet kurumları ile desteklenememesidir. Sistemi oluşturan tüm etnik ve
mezhebi unsurların dış aktörlerle doğrudan bağlantılı
olması, uluslararası ve bölgesel gelişmelerin Lübnan
siyasetini doğrudan etkilemesine yol açmaktadır.
Dışarıdaki güç dengelerinin Lübnan’daki halk hareketlerini yönlendirmeye çalışması da ülkenin kendi
geleceğini tayin etme hakkını tehlikeye atmaktadır.
Bu çalışma Ortadoğu’da 400 yıl devam eden
Osmanlı yönetiminin ardından 2. Dünya Savaşı
sonunda bölgede Batılıların eliyle parçalanma meydana getirilerek kurulan ulus devletlerden biri olan
Lübnan’ı ele almakta, Lübnan’ın iç ve dış sorunlarına
değinmektedir. Son olarak Lübnan Türkiye ilişkilerine ve kısaca Türkiye’nin Ortadoğu politikasına
yer vermektedir.
Emperyalizmden Doğan Bir Ülke:
Lübnan
Güçlü bir sömürge geleneğine sahip olan Avrupalı
devletler Ortadoğu’da daha etkin şekilde yer alabilmek için Osmanlı idaresi altındaki dinî azınlıkları etkilemiş ve onları himaye altına almıştır.
Fransa Katolik Marunileri, Rusya Ortodoksları,
1
İngiltere Dürzileri himaye etmiştir. Suriye’de
Mehmed Ali Paşa yönetimine karşı 1840’ta gerçekleşen ayaklanmada yabancı müdahale gerçekleşmiş ve her devlet kendi himayesine aldığı
dinî azınlıklara destek vermiştir.1
Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu toprakları, İngiliz
hükümeti adına Mark Sykes ile Fransız hükümeti
adına Georges Picot tarafından imzalanan 16
Mayıs 1916 tarihli gizli antlaşma ile paylaşılmıştı.
Buna göre Fransa; Suriye, Lübnan, Kilikya ve
Musul bölgelerini, İngiltere ise Ürdün, Irak ve
Kuzey Filistin’i almıştı. Filistin’in geriye kalan
toprakları üzerinde uluslararası bir rejim ve sınırları belli olmayan bir de Arap devleti kurulacaktı.
Gerçekte, Sykes-Picot Antlaşması, İngiltere’nin
ikiyüzlü dış politikasını göstermekte ve bölgede
bugüne kadar sürecek anlaşmazlık tohumlarını
atmaktaydı. Çünkü İngiltere Osmanlı Devleti’ne
karşı savaşmalarını sağlamak ve böylece yükünü hafifletmek için Arapları kendi yanına
almayı tasarlamış ve şimdi İngiltere ile Fransa
arasında paylaşılmış bulunan topraklar üzerinde bir Arap krallığının kurulması yönünde bir
antlaşma imzalanmıştı.2 Tam da anlaşmaya
uygun olarak Fransa, bölgede kullanabileceği
Hristiyan bir oluşum için, 1920 yılında Paris
Barış Görüşmeleri’nde Marunilerin “Büyük
Lübnan” projesini desteklemişti. Bu gelişmeler,
sınırlar içinde farklı grupları barındıran unsurların birbirine karşı daha şiddetli şekilde
kamplaşmasına neden olmuştur.
Suriye pahasına büyütülen Lübnan’a sahip olan
Fransa, iki mandasındaki siyasetini geleneksel
olarak Fransız yanlısı olan Maruni Hristiyan
öğelerin Müslüman Arap nüfusa karşı güçlendirilmesi ve desteklenmesine dayandırdı. Fransa,
mandanın ilk günlerinde her iki ülkede de üstün
askerî gücün arka çıktığı bir sömürge devletmiş
gibi hareket etti. Basın denetim altındaydı ve milliyetçi hareketler anında bastırılıyordu. Manda
şartları, her iki ülke için de üç yıl içerisinde
bir anayasa sözü verdi. Fransız yanlısı nüfusun çoğunlukta olduğu Lübnan’ın yönetilmesinin Suriye’den daha kolay olacağı umuluyordu.
Müslümanları ve Maruni olmayan Hristiyanları
içeren Büyük Lübnan’ın (le Grand Liban) oluş2
turulması nüfus dengesinin değişmesine neden
oldu.3 1920’de Fransa; Lübnan ve Suriye’de mandasını kurmuştu ve Cebeli Lübnan’da Suriye’den
koparılan toprakların (Sur, Sayda, Trablusşam
ve Bekaa Vadisi) eklenmesiyle 10.400 km²lik
Lübnan devleti kuruldu. 23 Mayıs 1926’da da
cumhuriyet ilan edildi.
Büyük oranda Maruniler ve Dürziler ile
az miktarda Müslüman, Rum ve diğer bazı
Hristiyan grupların yaşadığı Cebel’i Lübnan’a
dahil edilen topraklarda çoğunlukla Sunni ve
Şii Müslümanların ikamet etmesi sebebiyle bu
devletin nüfus yapısı iyice karmaşıklaşmış ve
Hristiyanlar lehine olan denge bozulmuştur.
Böylece Lübnan, coğrafi ve iktisadi açıdan yaşayabilir, kendi ayakları üzerinde durabilir hale
gelmiş olsa da yeni nüfus dengeleri daimi bir
istikrarsızlık unsuru olarak belirmiştir.4
23 Mayıs 1926’da hazırlanan anayasa iki meclisli bir parlamentoyu ve bir başbakanı ön
görmüştü. Etnik ve mezhepsel farklılıklardan
dolayı parlamentodaki koltuklar ve kabine üyelikleri dinsel üyelikler temelinde dağıtılmıştı.
Cumhurbaşkanın Maruni, başbakanın Sünni
Müslüman ve meclis başkanının Şii olmasına
karar verilmişti. Kabinede daima bir Yunan
Ortodoks ve Dürzi üye olacaktı. Buna rağmen altı
yıllığına seçilen ve başbakanı seçen cumhurbaşkanı güçlü yetkilere sahip olduğundan Maruniler
ülkedeki siyasal ve toplumsal hâkimiyetlerini
sürdürdüler. Marunilerin bu ayrıcalıklı konumu
ülke içinde her zaman sorun oldu.
Lübnan’da Dinî ve Etnik Unsurlar
Derin vadiler araziyi birinden diğerine geçilmesi
güç kompartmanlara böldüğünden Lübnan’da
çeşitli dinî ve etnik gruplara ait halk adeta ayrı
cemaatler halinde yaşar. Bu cemaatlerin başlıcaları Sunni Müslümanlar (kıyı kesiminde), Şii
Müslümanlar (Bekaa Vadisi’nde ve güneyde),
Katolik Maruniler (büyük bölümü Lübnan dağlarında), Dürziler (Lübnan dağlarının orta kesiminde), Ortodoks Rumlar (kıyı şehirlerinde) ve
Katolik Ermenilerdir (güneyin kırsal kesimlerinde). Bunların oranı hakkında resmî istatistikler
bilgi vermemekte, gayriresmî kaynakların verdiği
bilgiler de birbirini tutmamaktadır.5 17 [Şii, Sünni, oransal bir dağılım gerçekleştirildi ve hükümler
Dürzi, İsmaili, Alevi (Nuseyri), Maruni Katolik, Taif’te biraz değiştirildi.10
Rum Ortodoks, Rum Katolik, Ermeni Ortodoks,
Ermeni Katolik, Süryani Katolik, Süryani Lübnan’da Çözüm Bekleyen Sorunlar
Ortodoks, Roman Katolik, Keldani, Asuri, Kıpti, • “Lübnanlılık” ve ortak sosyokültürel değerler
Protestan]6 etnik grup ve dinî mezhebin varlık
yerine mezhep bağlarının ulusal paktla kimlik
gösterdiği, 4.131.5837 (Filistinli ve Suriyeli mülhaline gelmesi, Lübnan için sorun oluşturan teteciler nüfusa dahil değildir.) nüfuslu Lübnan’da
mel etkendir. Lübnan’da Batı yanlısı 14 Mart
geçmişten bugüne iç çatışmalar bitmek bilmemiş
Cephesi’yle muhalif 8 Mart Cephesi arasındaki
ve son iki yüzyıl boyunca da dış müdahaleler
ihtilaflar çok derin olsa da güç çatışması dengeülkeye nefes aldırmamıştır. Ülkeden Amerika ve
lidir. Lübnan’ın mezhebî-dinî devlet yapısında
Avrupa’ya göç eden kalabalık bir Hristiyan nüfushiçbir grup bir diğerini yok edemez. Bu nedenle
tan sonra nüfus yapısı Müslümanlar lehine değişbütün gruplar istikrar için aralarında uzlaşmak
miştir. Ülkede %60 oranında Müslüman, %40
mecburiyetindedir.11
oranında Hristiyan olduğu tahmin edilmektedir.
• 1948 yılında İsrail’in Filistin’de bir devlet kurması
Ticaret ve hizmet merkezi olan Beyrut’un zenönce Filistin’in komşularını sonra da tüm bölgeyi
ginliği, mezhep bağlılıklarına rağmen ortak bir
etkileyen bir olay olmuştur. Temel sorunlardan
ulusal çıkar duygusuna sahip Müslümanlardan ve
biri özelikle 1967 Arap İsrail Savaşı’ndan sonra
Hristiyanlardan oluşan bir orta sınıfın meydana
Lübnan’a yerleşen Filistinlilere ait organizasyongelmesine yardımcı oldu. Fransız manda yönetimi
ların yükselen askerî gücüydü. Amaç, görünüşte
Lübnan’da ve Suriye’de siyaset alanının dışında
Filistin olayını canlı tutmak ve mücadeleyi devam
görece modern bir yönetim sistemini, gümrük
ettirmek iken bu gruplar Lübnan iç işlerine dahil
örgütünü ve öncü nitelikte bir kadastroya dayanan
oldu. İç ve bölgesel politik gündemin birbirinden
tapu sicil kaydını hayata geçirdi. Yollar inşa etti
ayrılmasının zor olduğu Lübnan’da Filistinliler
ve kent hayatını geliştirdi.8 Etnik ve dinî bölünkendi siyasal ve askerî pozisyonlarını güçlendirmelerle ilki 1958’de, ardından 1975-1990 yılları
mek için ülkedeki siyasal sistemin zayıflığından
arasında yaşanan iç savaşlar ülkede derin yaralar
faydalanmışlar, Müslüman mezhep grupları ve
açtı ve ülkeyi büyük bir yıkıma uğrattı.
siyasi partiler bu durumu kullanarak siyasi reform
için Marunilere baskı yapmışlardı. Lübnan’daki
İç savaş, taraflar arasında 1990 yılında yapılan Taif
bu reform talepleri bir gruptan diğerine farklılık
Antlaşması’yla sona erdi. Taif Antlaşması ülkede
göstermektedir. Gruplar için siyasi reformlar
Müslüman ve Hristiyanların meclis ve hükümette
daha geniş ekonomik fırsatlar anlamına geleşit oranda temsilini öngören bir sistem ortaya çımekteydi.12 Lübnan’da dengesiz siyasi dağılıma
kardı. Cumhurbaşkanının yetkileri azaltılarak katepki devam etmektedir. Mezhepler arasındaki
binenin yetkisi arttırıldı. İniş ve çıkışlara rağmen
sorunların giderilmesi siyasette eşit bir şekilde
Lübnan’da Taif Anlaşması “İkinci Cumhuriyet”
temsil edilebilmeleriyle çözüme kavuşabilecektir.
19439 yılında tasarlanandan daha az kısıtlayıcı ve
Nüfus sayımının bile 1932 yılından bu yana yadaha adil bir teorik temel üzerine dayanmaktaydı.
pılamaması ülkenin şeffaf bir yapıdan uzaklığını
1990’larda ülkenin siyasi dinamiklerinin gelişimi
göstermektedir.
Taif ruhuyla daha az şekillendi, kuramsal temeller sadece teorik kaldı. Ülkenin siyasi yapısı ve • Diğer bir sorun Lübnan’ın güvenliğini tehdit
mezhep ilişkilerine dayalı toplumsal yapısı, siyasal
eden İsrail unsurunun bölgeye müdahaleleridir.
nesneleri kendi taraftar yönelimlerine göre etkiledi.
İsrail’in ilki 1978 yılında ikincisi 1982 yılında
Lübnan demokrasisi elitlerin eliyle yürütülmüş
başlayan ve 18 yıl süren bölgeyi işgali ülkeyi
ve yürütülmeye de devam etmektedir. Mezhepler
kaosa sürükledi. Ürdün’e sığınan Filistinlilerin
için demokrasi kavramları ilk kez 1943 yılında
1970 yılında yaşanan “Kanlı Eylül”13 olaylarıyla
Misak-ı Millî ile belirlenmişti. Her mezhep için
tekrar göç ederek Lübnan’a yerleşmesi, Lübnan’ı
Araştırma 07 3
İsrail’in hedefi haline getirdi. 1982’de Güney
mamasıdır. 1948’den bu yana Lübnan’a yerleşen
Filistinliler, 2010’da Lübnan hükümeti tarafınLübnan’ı işgal eden İsrail ordusunun Hizbullah
dan belli düzenlemeler yapılmasına rağmen, hâlâ
(silahlı Şii yapılanma) tarafından Mayıs 2000’de
ne özel mülkiyet hakkına sahipler ne de sosyal
geri çekilmek zorunda bırakılması, İsrail’in
güvenlik ve sağlık sigortasından faydalanabicaydırıcılık kapasitesine karşı büyük ve yeni bir
liyorlar. Çünkü Lübnan’da Filistinliler yabancı
meydan okumaydı. Ancak İsrail’in aşağılayıcı
işçi statüsünde sayılmakta ve Lübnanlılara ait
bir yenilgiye uğradığı gerçeği, bir başka savaşı
bazı meslekleri yapmalarına da izin verilmeneredeyse kaçınılmaz hale getirdi. 2006 yazında
mektedir.17
Hizbullah örgütü, İsrailli iki askeri kaçırıp onları
İsrail’in elindeki Lübnanlı mahkûmlarla takas
• Lübnan 15 yıl iç savaşla uğraşmış, sadece bölge
etmek istediğinde İsrail aradığı bahaneyi de buldışından değil, 29 yıl Suriye ordusu ve istihmuş oldu. İsrail, Hizbullah’a karşı hava gücünü
baratının perde arkasından ülkeyi yönetmeye
son raddesine kadar kullanmış ve gerektiğinde
çalıştığı bir yer olmuştur. 18 yıl süren İsrail işgali
bir kara saldırısına kendini hazırlamış olsa da,
ile birçok insan hakları ihlalleri gerçekleşmiş
bir başka yenilgiye maruz kaldı. Savaştan sonra
ve işgal Lübnan’da derin yaralar açmıştır. 2010
Hizbullah ile yeniden kapışmak için can attıysa
yılında bölgede başlayan Arap ayaklanmaları ise
da ona karşı kullanabileceği uygun bir askerî
Lübnan’ı derinden etkilemekte, özellikle Suriye
seçeneğe bir türlü sahip olamadı. İsrail, 2008
olayları ülkenin içindeki karışık yapıların tekrar
ortalarında, ABD’nin İran’a karşı Hizbullah’ı
saflaşmalarına sebep olmaktadır.
yok edecek ve böylelikle kendisinin bölgesel
hegemonyasına meydan okuyacak başlıca güç- Lübnan ile Türkiye İlişkileri
lerin burnunu sürtecek bir saldırı düzenlemesi
Yavuz Sultan Selim’in 1516’da Memlüklerle yapiçin umutsuzca çabaladı.14
tığı Mercidabık Savaşı’yla Osmanlı toprakları• Lübnan’ın iç sorunlarından bir diğeri Hariri na katılan Lübnan, 400 yıl boyunca Osmanlı
cinayetinin aydınlatılmayı beklemesidir. 2005 hâkimiyetinde kaldı. Bu dönemde isyan hareyılında eski başbakan Refik Hariri faili meçhul ketleri olsa da pek azdır. Mısır valisi Mehmet
bir cinayete kurban gitmiş ve suikastin Suriye Ali Paşa’nın bölgeyi 1840’ta işgali ile bölgedeki
tarafından işlenmiş olabileceği ihtimali üze- yerel güç mücadeleleri sona ermiştir. Dürziler
rinde durulmuştu. Bu olaydan sonra Suriye15 ve Maruniler arasındaki problemlere son verLübnan’dan çekilmişti. Olayın yaşandığı günden mek isteyen Osmanlı, Lübnan’ı iki idari bölgeye
itibaren ise ABD, Lübnan halkının yanında ol- ayırdı. Kuzeyde Maruni bölgesinde Maruni bir
duğunu ifade etmiş ve cinayetin aydınlatılması kaymakam, güneyde ise Dürzi bir kaymakam
için destek olacağını bildirmişti. ABD Dışişleri görev yapacaktı. Lübnan’da kaymakamlık sisBakanı John Kerry bu yılki basın bildirisinde temi öncesinde uygulanan emirlik sistemi sona
ABD’nin Lübnan içinden veya dışından, cina- erdi ve “çifte kaymakamlık” denilen yeni bir
yetin bir siyasi parti aracı olarak kullanmasına dönem başladı.
karşı olduklarını belirtmiş, bütün faili meçhul
siyasi cinayetlerin aydınlatılması ve cinayetlerin Osmanlılar 1840’tan bu yana bölgede vuku bucezasız kalmaması için Lübnanlıların yanlarında lan çatışmalara son vermek için 1861’de Cebel-i
olacaklarını bildirmiştir. Aynı zamanda Özel Lübnan Mutasarrıflığı adıyla bir yönetim şekli
Mahkeme’nin Hariri cinayeti ve diğer cinayet- başlattı ve Fuad Paşa başkanlığında İngiltere,
lerdeki bağımsız soruşturmasını ve çalışmalarını Fransa, Rusya, Avusturya ve Prusya’nın temsilcilerinin de katıldığı bir toplantı düzenleneda desteklediklerini dile getirmiştir.‪16‬
rek Cebel-i Lübnan’da ayrı bir yönetim şekli
• Lübnan’ın diğer bir iç sorunu 12 mülteci kam- kabul edildi. Bu yönetime göre, Bab-ı Âli’den
pında zor şartlar altında hayat mücadelesi veren atanacak valinin, nüfusun çoğunluğunu oluşFilistinlilerin varlığının hukuki zemine dayan- turan Hristiyanlardan seçilmesine karar verildi.
4
Lübnan bölgesi özerk bir yapıya kavuşmuş oldu.
Osmanlı Devleti parlamentonun ilk örneğini
Lübnan’da oluşturdu. Mutasarrıflık sistemiyle
Maruni, Dürzi ve diğer mezheplerin eşit temsil
hakkı sağlanmıştı. “Toplumlar arasında denge”
sağlayan bu sistem dinler arasında da orantılı bir
idari yapı sağladı.18 1850’de çifte kaymakamlık
sisteminin etkinliğinin arttırılmasıyla Lübnan’da
bürokratik hükümet yapısı oluşmuş oldu. Her
kaymakamlığa Müslüman, Dürzi, Maruni, Grek
Ortodoksları ve Grek Katolikleri temsil eden
birer üyenin yanı sıra, altı hâkimin yer alacağı birer meclisin kurulması kararı da alındı.19
Sonrasında ise İstanbul’a bağlanıp doğrudan
Osmanlı Devleti tarafından yönetilmiştir.20
bir bakışla değerlendiren, dolayısıyla Doğu’dan
kopmayı ve Batı’ya bağlanmayı ön kabul olarak değerlendiren zaman aralığı. İkincisi Soğuk
Savaş’ın zirveye çıktığı 1950’li yıllar. Soğuk
Savaş ve NATO üyeliğinin etkisinde bölgesel
rol üstlenen Türkiye, Ortadoğu’yla ilgilenmeye başladı. Üçüncüsü Soğuk Savaş’ın nispeten
gevşeme dönemine girdiği 1960-1970 yılları
arası. Bu dönemde Batı ile ilişkilerde yaşanan
sorunlar ve olumsuzluklar sonucunda, Ortadoğu
ülkeleri bir denge unsuru olarak görüldü ve bu
çerçevede “temkinli yaklaşım” süreci yaşandı.
Soğuk Savaş’ın yeniden kızıştığı 1980’ler ve
nihayet Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990’lar.23
Türkiye-Lübnan ilişkileri son on yılda büyük
gelişme göstermiştir. İkili ilişkilerdeki durağanlık 2000’li yılların başından itibaren değişmiştir. Mayıs 2004’te Lübnan Başbakanı
Refik Hariri’nin Ankara ziyareti ile başlayan süreç 2006’da dönemin başbakanı Fuad
Siniora’nın Türkiye’yi ziyaretiyle devam etmiştir.
Lübnan’daki taraflar arasında 2008 yılında varılan Doha Mutabakatı’nın ardından sona eren
siyasi krizin çözümünde Türkiye’nin oynadığı
yapıcı rol, Lübnan kamuoyu ve makamları nezdinde olumlu bir etki yaratmıştı. 2009 yılında
iki ülke arasında sağlık, tarım, askerî iş birliği,
ulaştırma ve eğitim gibi konuları kapsayan bir
dizi anlaşma imzalanmış; bu dönemden itibaren
iki ülke arasındaki vize uygulaması karşılıklı
olarak kaldırılmıştı.24
19. yüzyılda bölge üzerinde Batılı sömürgeci
güçlerin egemenlik ve nüfuz mücadeleleri öne
çıktığında bölgenin siyasi haritasında da çeşitli
değişiklikler oldu. Bugünkü siyasi sınırların
şekillenmesinde 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı
Devleti’nin yenilmesi ve Batılı güçlerin bölgeye
yönelik emelleri ve çabalarının büyük rolü oldu.
Osmanlı Devleti bölgeden çekilince İngiltere ve
Fransa Ortadoğu’ya yerleşti. Osmanlı Devleti’nin
çöküşünden sonra Anadolu’yu işgale yönelen
devletlere karşı Mustafa Kemal liderliğinde başlatılan Millî Kurtuluş Savaşı 1923’te Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla neticelendi.
Fransız manda idaresi altındaki Suriye 1930’da,
Lübnan 1941’de şeklen de olsa bağımsızlıklarını kazandılar. Filistin mandasında ise, manda
yönetimi sırasında buraya yönelen Yahudi göçü
2009’da Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu,
ve burada bir ulusal Yahudi yurdu oluşturulması
bakanlığı dö­neminde Türk dış politikasının kavyönünde İngiltere’nin sağladığı destekler dolaramsal çerçevesini çizerken dört alana odaklanyısıyla ciddi sorunlar ortaya çıktı.21
dığını göstermişti. Türkiye’nin küresel aktörlük
1923 yılında cumhuriyetin kurulmasını müteakip, rolünü pekiştirmeye çalışarak So­ğ uk Savaş’tan
Türk-Arap ilişkilerinin 1923-1945 arasında yete- tevarüs eden stratejik bağlantıları tahkim etmerince gelişmemiş olmasını, bölgede hâkimiyeti yi hedeflemesi, 2010’da Türk dış politikası­nda
hâlâ devam eden ve ülkelerin bağımsız politi- komşu ülkeler ve komşu bölgelerdeki etkinliği
kalar izlemesini engelleyen İngiliz, Fransız ve genişletmeye odaklanması ve daha önce ilgi
İtalyan varlığıyla birlikte Türkiye’nin izlediği duyulmayan yeni coğrafyalara açılmaya başmodernleşme ve Batı modeliyle açıklamak ge- lamasıdır. 2010 yılının en önemli iki gelişmesi
rekir.22 Tarihsel olarak Türkiye’nin Ortadoğu Türkiye-Brezilya-İran arasında imzalanan Tahran
politikasının gelişim süreci dönemleri şu şekil- Anlaşması ile insani yardım kuruluşu İHH ve 36
dedir: İki dünya savaşı arası dönem 1930 ve 1940 ülkeden gönüllülerle Gazze’ye yardım taşıyan
arası; Ortadoğu ve İslam dünyasını “oryantalist” Mavi Marmara gemi­sine yönelik İsrail saldırısı
Araştırma 07 5
oldu. Sonrasındaki gelişmeler ve bu gelişmeler
bağlamında hem yabancı hem de ulusal basında
Türk dış politikasının ekseni üzerine tartışmalar
yaşandı.25
2010 yılında Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan
arasında Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi
(YDDİK) kurulmuş, dört ülke ticaret, ulaştırma,
enerji, kültür ve turizm olmak üzere dört ana sektörde ekonomik entegrasyon faaliyeti yürütme
kararı almıştı. T.C. Dışişleri Bakanı “Ticaretin
Türkiye tarafından, enerjinin Suriye, ulaştırmanın Ürdün, turizmin de Lübnan tarafından
koordine edilmesi kararı” alındığını belirtmiş,26
fakat Suriye’de patlak veren iç savaştan sonra
iki ülke ilişkileri kesintiye uğramıştır.
Lübnan’da istikrarın sağlanmasını birinci önceliği olarak gören Türkiye, ülkede ortaya çıkacak
kargaşanın iki ülke çıkarlarına zarar vereceğini
düşünerek gruplar arasında çıkan anlaşmazlıklarda arabulucu olmaya çalışmıştır. Lübnan’da
farklı gruplara mensup entelektüellerle yapılan
röportajlarda katılımcıların çoğu Türkiye’nin
Lübnan’da istikrar politikasını memnuniyetle karşılamaktadır.27 Son yıllarda TürkiyeLübnan ilişkileri ticarete de yansımış, Lübnan
ile 2000 yılında 150 milyon dolar civarında olan
Türkiye’nin dış ticaret hacmi 2012 yılı itibarıyla
1 milyar dolara ulaşmıştır.28
Fakat Suriye kriziyle Lübnan’da da başlayan
hareketlilik Lübnan’ın Türkiye ile ilişkilerini
de etkilemektedir. İsrail’in Suriye ve İran ile
6
mücadelesinde kuzey komşusu Lübnan hep bir
fiilî veya potansiyel çatışma alanı olagelmiştir.
Son yıllarda bölgede İran lehine değişen dengeler
ve Tahran’ın nükleer güç olma yolunda ilerlemesi,
İsrail’i çok rahatsız etmekte; fakat İran’dan önce
yanı başındaki temel tehdidi Hizbullah’ı bertaraf
etmek istemektedir.29 2011 yılının ilk aylarında iktidardaki 14 Mart Hareketi hükümetinin
düşmesi ve yerine Hizbullah destekli 8 Mart
Hareketi’nin yönetime gelmesi, ülke siyasetini
yeni mecralara soktu. Batı yanlısı bir hükümetin düşmesi Batılı ülkeleri ve İsrail başta olmak
üzere çevre ülkeleri tedirgin etmektedir. Suriye,
ülkesinde yaşanan gelişmelerden dolayı bunu
değerlendiremese de İran, Hizbullah aracılığıyla
bölgedeki nüfuzunu artırmıştır.30
Türkiye Lübnan’la ilişkilerini, Ortadoğu’daki
diğer ülkelerle ilişkilerinde olduğu gibi, son
yıllarda geliştirdi. Ortadoğu’nun tüm mezhep ve
gruplarını içinde barındırdığı için Ortadoğu’nun
aynası olarak bilinen Lübnan’la ilişkilerini
2009’da yoğunlaştırarark ticari ve ekonomik
anlaşmalar imzaladı ve iki ülke arasındaki vize
uygulaması kaldırıldı. Fakat 2011’de Suriye’de
başlayan iç karışıklıklarda Suriye hükümetine
karşı geliştirilen Türkiye politikası Suriye’ye
yakınlığıyla bilinen Lübnan’ı da etkiledi. Türkiye
Lübnan ilişkilerinde 2012’den bu yana durağanlaşma başladı. Türkiye, Suriye dışında Lübnan’la
bağımsız bir bağ kurmak istese de ülke içinde
Hizbullah ve Emel örgütü gibi güçlü yapıların
İran ve Suriye yanında yer alması Türkiye’nin
işini güçleştirmektedir.
Sonuç
2003 yılından sonra Türkiye’nin Orta Doğu politikası “komşularla sıfır sorun” yaklaşımı üzerine
kurulmuştur. “Dört tarafımız düşmanlarla çevrili”
anlayışından “dört tarafımızda dostlarımız var”
anlayışına geçiş sürecinde Ortadoğu ülkeleriyle
ilişkilerde yeni bir sürece girilmiştir. Türkiye, bölgede yükselen bir trend olma yolunda ilerlerken
özellikle Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Recep
Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılında Davos’ta İsrail
Devlet Başkanı’na karşı Filistinli insanların haklarını savunmak üzere yaptığı çıkış, başta Ortadoğu
ülkeleri olmak üzere bütün Müslüman ülkelerin
takdirini toplamıştır.
Ayrıca Ortadoğu’nun birçok bölgesinde çalışma
yapan Türkiyeli STK’lar da Türkiye’nin bu ülkelerdeki yumuşak gücünü besleyen unsurlar arasındadır.
Özellikle 31 Mayıs 2011 tarihinde İsrail’in Gazze’ye
insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine
yaptığı ve 9 insani yardım gönüllüsünü katlederek
54’ünü yaraladığı saldırı üzerine Türkiye İsrail’e çok
sert tepki vermiş, bu tutumu da bölge ülkelerinin
Türkiye’yle yakınlaşmasında etkili olmuştur. Ayrıca,
son yıllarda Türkiye’deki dizi filmlerin Ortadoğu’da
gösterime girmesi Ortadoğu’daki Türkiye algısını
yönlendiren etkenlerden olmuştur.
Türkiye, Lübnan’la ilişkilerini, Ortadoğu’daki diğer ülkelerle ilişkilerinde olduğu gibi, son yıllarda
geliştirmiştir. Ortadoğu’nun tüm mezhep ve gruplarını içinde barındırdığı için Ortadoğu’nun aynası
olarak bilinen Lübnan’la 2009’da yoğunlaştırılan
ilişkiler, sonrasında ticari ve ekonomik anlaşmalar
imzalamış ve iki ülke arasındaki vize uygulaması
kaldırılmıştır. Fakat 2011’de Suriye’de başlayan iç
karışıklıklarda Suriye hükümetine karşı geliştirilen
Türkiye politikası, Suriye’ye yakınlığıyla bilinen
Lübnan’ı da etkilemiş ve ilişkilerde durağanlaşma
başlamıştır. Türkiye, Lübnan’la bağımsız bir bağ
kurmak istese de ülke içinde Hizbullah ve Emel
örgütü gibi güçlü yapıların İran ve Suriye yanında
yer alması işini güçleştirmektedir. Sonuç olarak
Türkiye’nin son on yılda Ortadoğu’da elde ettiği
tüm kazanımlar büyük bir sınavdan geçmektedir
ve Lübnan’da bu sınava tabidir.
Araştırma 07 7
Kaynakça
Armaoğlu, Fahir. 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul: Alkım Yayınevi, 15. Baskı, 2005.
Cambridge University Press, Vol. 34, No. 4, Kasım 2002.
Ataman, Muhittin & Nuh Uçgan. “Türkiye’nin Körfez
Ülkeleri, Yemen, Ürdün, Mısır ve Lübnan Politikası 2010”, Türk Dış Politikası Yıllığı 2010,
Ankara: SETA Yayınları, 2011.
Mansfield, Peter. Ortadoğu Tarihi, İstanbul: Say Yayınları, 2012.
Doğrusözlü, Cüneyt & Ahmet Üçağaç. “Lübnan 2011”,
Ortadoğu Yıllığı 2011, İstanbul: Açılım Kitap.
Nureddin, Muhammed. “Obama sadece vakit kazanmaya çalışıyor”, Anlayış, Sayı 72, Mayıs 2009.
Dursun, Davut. Ortadoğu’nun Ekonomik, Sosyal ve Siyasi Yapı Özellikleri Üzerine Genel Tespitler.
“Palestinians in Lebanon gain rights”, 17 Ağustos
2010, http://www.aljazeera.com/news/ iddleeast/2010/08/2010817161916277557.html
(29.04.2013).
Finkelstein, Norman G. “İsrail’in hedefi, ‘barış’ tekliflerini engellemek”, Anlayış, Sayı 69, 2009.
Sander, Oral. Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, İstanbul: İmge Kitabevi, 2008.
Gözen, Ramazan. “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası:
Gelişimi ve Etkenleri”, Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi, http://strateji.cukurova.edu.tr/
ORTA_DOGU/04.htm
Şimşek, Erdal. “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, Kitap inceleme, http://www.usakgundem.com/
book/7/t%C3%BCrkiye%E2%80%99nin-ortado%C4%9Fu-politikas%C4%B1.html.
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/le.html.
T.C. Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-lubnan-siyasi_iliskileri.tr.mfa (29 Nisan
2013).
İslam Ansiklopedisi, İSAM, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, Cilt 27, Ankara,
2003.
Kamrawa, Mehran. The Modern Middle East, London:
University of California Press, 2005.
Kerry, John. “Anniversary of Lebanese Prime Minister
Rafik Hariri’s Assassination”, Press Statement,
14 Şubat 2013, http://www.state.gov/secretary/
remarks/2013/02/204582.htm (28 Nisan 2013).
Kızıltoprak, Süleyman & Lütfü Özşahin. Lübnan, Uluslararası Hak İzleme Merkezi, İstanbul, Rapor
no.10, 2013.
Kor, Zahide Tuba. Ortadoğu’nun Aynası Lübnan, İstanbul: İHH Kitap, 2011.
Makdisi, Samir & Richard Sadaka. “The Lebanese Civil War, 1975-1990”, American University of
Beirut Institute of Financial Economics Lecture and Working Paper Series, No. 3, 2003.
Makdisi, Ussama. “After 1860: Debating Religion, Reform, and Nationalism in the Ottoman Empire”,
International Journal of Middle East Studies,
8
Turan, Ömer. Tarihin Başladığı Nokta Ortadoğu, İstanbul: Step Ajans, 2002.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www.
mfa.gov.tr/sub.tr.mfa?47937acd-de56-4972a212-421fcd58dfdf.
Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı İhracat Bilgi Platformu, http://www.ibp.gov.tr/pg/section-pg-hab.cfm?haberkodu=1000719.
-----,
http://www.ibp.gov.tr/pg/section-pg-ulke.cfm?id=L%C3%BCbnan (23 Nisan 2013).
USAK
Gündem,
“Türkiye-Lübnan-Suriye-Ürdün
Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi”, 26 Kasım 2010, http://www.usakgundem.com/haber/59590/t%C3%BCrkiye-l%C3%BCbnan-suriye-%C3%BCrd%C3%BCn-y%C3%BCksek-d%C3%BCzeyli-d%C3%B6rtl%C3%BC-%C4%B0%C5%9Fbirli%C4%9Fi-konseyi.html (28 Nisan 2013).
“Zahide Tuba Kor ile söyleşi: Lübnan, Ortadoğu’nun bir
aynası”, Anlayış, Sayı 82, Mart 2010.
Sonnotlar
1
Ömer Turan, Tarihin Başladığı Nokta Ortadoğu, İstanbul: Step Ajans, 2002, s. 326-327.
Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, İstanbul:
İmge Kitabevi, 2008, s. 382-383.
2
3
Peter Mansfield, Ortadoğu Tarihi, İstanbul: Say Yayınları, 2012, s. 292-293.
4
Zahide Tuba Kor, Ortadoğu’nun Aynası Lübnan, İstanbul: İHH Kitap, 2011, s. 35.
İslam Ansiklopedisi, İSAM, Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Araştırmaları Merkezi, Cilt 27, Ankara, 2003,
s. 243.
John Kerry , “Anniversary of Lebanese Prime Minister Rafik Hariri’s Assassination”, Press Statement,
14 Şubat 2013, http://www.state.gov/secretary/remarks/2013/02/204582.htm (28 Nisan 2013).
16
Palestinians in Lebanon gain rights, 17 Ağustos
2010, http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2010/08/2010817161916277557.html (29 Nisan 2013).
17
Ussama Makdisi, “After 1860: Debating Religion, Reform, and Nationalism in the Ottoman Empire”, International Journal of Middle East Studies, Cambridge
University Press, Vol. 34, No. 4, Kasım 2002, s. 609.
18
5
İslam Ansiklopedisi, İSAM, Cilt 27, s. 250.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www.
mfa.gov.tr/sub.tr.mfa?47937acd-de56-4972-a212421fcd58dfdf (29.04.2013)
20 https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/le.html.
21
6
7
19
8
Mansfield, s. 294
1943 yılında Lübnan’ın ilk cumhurbaşkanı Maruni
lider Bişara el-Huri ile ilk başbakanı Sünni lider Riyad
el-Sulh arasında yapılan çeşitli görüşmelerden sonra
yazılı metin olmadan sözlü olarak kabul edilmiş ve
yürürlüğe girmiştir.
Süleyman Kızıltoprak & Lütfü Özşahin, Lübnan, Uluslararası Hak İzleme Merkezi, İstanbul, Rapor no. 10,
2013.
Davut Dursun, Ortadoğu’nun Ekonomik, Sosyal ve
Siyasi Yapı Özellikleri Üzerine Genel Tespitler, s. 1245.
22
Erdal Şimşek, “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, Kitap
inceleme, http://www.usakgundem.com/book/7/t%C3%BCrkiye%E2%80%99nin-ortado%C4%9Fu-politikas%C4%B1.html (6 Haziran 2013)
23
Ramazan Gözen, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası:
Gelişimi ve Etkenleri”, Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi, http://strateji.cukurova.edu.tr/ORTA_DOGU/04.
htm (6 Haziran 2013).
24
T.C. Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-lubnan-siyasi_iliskileri.tr.mfa (29 Nisan 2013).
9
10
11
Mehran Kamrawa, The Modern Middle East, London:
University of California Press, 2005, s. 356.
Muhammed Nureddin, “Obama sadece vakit kazanmaya
çalışıyor”, Anlayış, Sayı 72, Mayıs 2009, s. 26.
12
Samir Makdisi and Richard Sadaka, “The Lebanese
Civil War, 1975-1990”, American University of Beirut
Institute of Financial Economics Lecture and Working
Paper Series, No. 3, 2003, s. 12-13.
Muhittin Ataman, Nuh Uçgan, “Türkiye’nin Körfez
Ülkeleri, Yemen, Ürdün, Mısır ve Lübnan Politikası
2010”, Türk Dış Politikası Yıllığı 2010, Ankara: SETA
Yayınları, 2011, s. 165.
25
26
USAK Gündem, “Türkiye-Lübnan-Suriye-Ürdün Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi”, 26 Kasım 2010,
http://www.usakgundem.com/haber/59590/t%C3%BCrkiye-l%C3%BCbnan-suriye-%C3%BCrd%C3%BCn-y%C3%BCksek-d%C3%BCzeyli-d%C3%B6rtl%C3%BC-%C4%B0%C5%9Fbirli%C4%9Fi-konseyi.
html, (28 Nisan 2013).
27
Cüneyt Doğrusözlü & Ahmet Üçağaç, “Lübnan 2011”,
Ortadoğu Yıllığı 2011, İstanbul: Açılım Kitap, s. 128.
28
Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı İhracat Bilgi
Platformu, http://www.ibp.gov.tr/pg/section-pg-ulke.
cfm?id=L%C3%BCbnan (23 Nisan 2013).
29
“Zahide Tuba Kor ile söyleşi: Lübnan, Ortadoğu’nun
bir aynası”, Anlayış, Sayı 82, Mart 2010, s. 75.
“Palestinians in Lebanon gain rights”, 17 Ağustos
2010,
http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2010/08/2010817161916277557.html (29.04.2013).
13
14
Norman G. Finkelstein, “İsrail’in hedefi, ‘barış’ tekliflerini engellemek”, Anlayış, Sayı 69, 2009, s. 44-45.
15
Suriye, 1976 yılında Lübnan içinde yaşanan çarpışmaların akabinde ülkeye kuvvetlerini soktu ve taraflar
arasına girmeye çalışarak ateşkes sağlamaya çalıştı.
Buradaki diğer bir maksat Filistinli gerillaları ve Filistin
Kurtuluş Örgütü’nü kendi kontrolü altına almaktı.
Bundan dolayı Suriye’nin Lübnan’a asker sokması Mısır,
Irak gibi Arap ülkeleri tarafından tepkiyle karşılandı.
Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul:
Alkım Yayınevi, 2005, s. 733.
30
Doğrusözlü & Üçağaç, s. 119.
Araştırma 07 9
Download