EMANETE RİAYET ETMEK Muhterem Müslümanlar! Yüce Dinimiz

advertisement
EMANETE RİAYET ETMEK
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Dinimiz İslam'ın, insanları dünya ve
ahiret saadetine kavuşturmak için belirlediği,
uyulmasını emrettiği vazgeçilmez ahlaki
prensiplerden birisi de "emanete riayet
etmek"tir. Cansız varlıkların dahi kabul
etmediği "emanet”i insanın yüklendiğini şu
ayeti kerime ortaya koymaktadır:
"Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif
ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar,
(sorumluluğundan) korktular. Onu insan
yüklendi; (bununla beraber onun hakkını tam
yerine getiremedi) çünkü o çok zalim, çok
cahildir". (1)
Şu ayeti kerime ile de Yüce Allah: "Emanete
riayet etmenin" Müminlerin özelliklerinden
birisi olduğunu haber vermiş, dolayısıyla
bizlerden emanetlere riayet etmemizi istemiştir.
"Ve onlar (Müminler) emanetlerine ve
ahitlerine riayet ederler". (2)
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu husustaki
davranışları ve sözleri ile bizlere en büyük
örnektir.
Daha
kendisine
peygamberlik
verilmeden toplumunda "Muhammedü'lEmin"
olarak meşhur olması ve hatta kendisine
duyulan sonsuz güvenden dolayı yanına
bırakılmış olan emanetleri, Hicret esnasında,
sahiplerine geri verilmek üzere Hz. Ali'yi
görevlendirmesi, Onun emanet konusundaki
hassasiyetini vurgulayan örnek davranışlardan
bir kaçıdır". (3)
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bu konudaki şu sözleri
de ne kadar manidardır:
"Sana emanet bırakanın emanetini geri ver.
Sana ihanet edene ihanet etme". (4)
"Emaneti
olmayanın
(emanete
riayet
etmeyenin) (kamil bir) imanı yoktur" "Ahdi
olmayanın (ahde vefa göstermeyenin) dini
yoktur". (5)
Emanetle
ilgili
ayet
ve
hadislerin
incelenmesinden, bu kavramın hayatımızla ilgili
pek çok yönü içine aldığı anlaşılmaktadır. (6)
Emaneti, sadece korunmak üzere kişiye
bırakılan şeyler olarak anlamak doğru değildir.
Bu başta olmak üzere, yüce dinimiz İslam ve
bütün hükümleri ilahi birer emanettir. Namaz,
oruç, hac ve zekat gibi bütün ibadetler; her türlü
görev, makam ve mevki ile buralara ehil
olanların getirilmesi; ölçü ve tartıya riayet
etmek; insana bahşedilen bütün uzuvlar ile akıl,
zeka ve düşünme melekeleri; hakları gözetme;
adalet ve insafla hükmetme; mallar, canlar,
eşler ve çocuklar; ırz ve namus; vatandaşın
devlete, devletin vatandaşa, çalışanın işverene,
işverenin çalışana, ortakların birbirlerine karşı
olan hak ve sorumlulukları; borçlar; kişilere
tevdi edilen sırlar; bir toplantıdaki özel
konuşmalar emanet kapsamına girmektedir.
Bizlere düşen üzerimize tevdi edilen bu
emanetlere riayet etmek, yani bunların
gereklerini yerine getirmek, aksi davranışlardan
kaçınmaktır.
Emanetlere riayet etmekle, hem Rabbimize,
şahsımıza diğer insanlara ve toplumumuza karşı
olan vazifelerimizi yerine getirmiş olmanın
mutluluğunu yaşar ve hem de güven, saygı ve
huzurun hakim olduğu bir toplumun oluşmasına
önemli ölçüde katkıda bulunmuş oluruz.
Emanetlere riayet etmemenin ise güvensizlik,
kargaşa, haksızlık, kin, nefret ve huzursuzluk
gibi bir takım olumsuzluklara sebep olacağı da
unutulmamalıdır.
İnanan insanlar olarak Peygamber Efendimizin
uyarı niteliğindeki şu sözünü asla hatırımızdan
çıkarmamalıyız:
"Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman
yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz,
kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet
eder". (7)
Download