163-169 Primer AkciÛer

advertisement
Primer Akciğer Kanserinde
Konvansiyonel Radyoloji
Turan ACICAN*, Akın KAYA*
* Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Anabilim Dalı, ANKARA
Akciğer kanserlerinde en fazla görülen radyolojik görünümler atelektazi, kronik pnömonik konsolidasyon ve periferik kitledir. Yalnızca radyolojik olarak akciğer kanserinin hücre tipi belirlenemez, yine de santral yerleşimli akciğer kanserlerinde yassı hücreli ya da küçük hücreli kanserleri, periferik yerleşimli olanlarda ise adeno kanser
ya da büyük hücreli kanserleri öncelikle düşünmek gerekir. Tümörün kaviteleşmesi yassı hücreli kanseri kuvvetle akla getirirken, belirgin mediastinal adenopati olması daha ziyade küçük
hücreli kanserleri düşündürür. Hava bronkogramı olan pnömoniyi taklit eden konsolidasyon
paterninde bronkoalveoler hücreli kanser akla
gelmelidir. Apikal karsinomlar (pancoast tümörleri) apikal bir şapka gibi görülürler ve rahatlıkla
daha önceden geçirilmiş bir tüberküloz ile karışabilirler. Lordotik akciğer grafisi ve bilgisayarlı
akciğer tomografisi tümör varlığının ve yaygınlığının saptanması için faydalı olur. Akciğer grafisi plevral sıvı, kosta harabiyeti atelektazi ve diyafragma gibi tümöre bağlı komplikasyonları ortaya koyma açısından daha çok değerlidir
(2,7,14).
PERİFERİK TÜMÖRLER
Bronş kanseri olgularının %40’ı büyük segmental bronşların uzağından, küçük hava yollarından
kaynaklanır ve yaklaşık %30 olguda periferik
kitle tek radyolojik bulgudur. Periferik tümörler
sıklıkla hilusa doğru büyür ve çoğu bronkoskopide görülebilir az bir kısmı perifere doğru büyür.
1 cm’den büyük tümörler radyolojik olarak görülebilir.
Tümörün Şekli
Genel olarak bronş kanserleri (bronkoalveoler
hücreli CA hariç) yuvarlak ya da oval şekildedirler. Bu nedenle yetişkinlerde bronş kanseri soliter pulmoner nodüllerin başlıca nedenlerindendir. Lobülasyon tümörün farklı büyüme hızları
nedeni ile ortaya çıkan bir bulgudur. Aynı sıklıkta görülen bir bulgu çentik (göbeklenme)’tir ve
tümörün yavaş büyüyen bir bölümüdür. Bazen
radyolojik olarak halter görünümü ya da birbirinin yakınında iki nodül görülebilir. Akciğer
apeksindeki tümörler (pancoast tümörü; süperior sulcus tümörü) apikal plevral kalınlığa benzer.
Bazen tümörün kenarı irregülerdir, bir ya da daha fazla uzantıyı çevreye yayar. Tümörden çevreye doğru uzantılar ile oluşan “corona radiata”
görünümü tümörün direkt yayımı ya da tümör
çevresindeki fibrotik yanıta bağlı olabilir. Belirgin corona radiata varlığında bronş kanseri olasılığı çok fazladır. Yine de kronik pnömoni ve
granüloma gibi benign oluşumlarda da bu görü-
Akciğer kanserlerinde radyolojik görünüm ikiye
ayrılır.
1. Periferik tümörler: Tümör hilusun uzağındadır.
2. Santral tümörler: Tümör hilus üzerinde ya da
yakınındadır.
163
Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2001; 49(1): 163-169
Primer Akciğer Kanserinde Konvansiyonel Radyoloji
nüm olabilir. Tek bir lineer ya da bant gölge, lezyonu plevraya bağlayabilir, buna plevral tail
(kuyruk) bulgusu denir. Bu bulgu hem malign
hem de benign pulmoner nodüllerde izlenebilir.
Tümör kenarları genellikle çevre akciğer dokusundan rahatlıkla ayrılabilmekle beraber, bazı
periferik kanserlerde kenarlar belirgin değildir,
pnömoniye benzer. Bu olgularda sferik şekil ve
relatif olarak yavaş büyüme infeksiyoz nedenlerden ayrıma izin verir.
Bazen segmental ya da subsegmental bronşlardan kaynaklanan tümörler radyolojik olarak mukoid tıkaç görünümünü andırabilir. Bunlar hilusa
doğru uzanan V ya da Y şeklinde gölge koyuluğu yaparlar.
Resim 1. Yassı hücreli akciğer CA kavite.
Hava Bronkogramı ve Kavitasyon
Özellikle adenokanserlerde hava bronkogramı
olabilir yine periferik yerleşimli kanserlerin yaklaşık %16’sında kavitasyon görülür (3). Kavitasyona en fazla yassı hücreli kanserler neden olur
(Resim 1). Bir seride 100 kaviteli CA’nın 82’si
yassı hücreli idi (3). Adenokanserler ve büyük
hücreli kanserler bazen kavite yaparlar ancak
küçük hücreli kanserler pratik olarak kavite
oluşturmazlar. Kavite herhangi çaptaki bir tümörde görülebilir ve sıklıkla ekzantriktir, duvarlar çok düzensizdir ve tümör nodülü görülebilir.
Duvar genellikle en az 8 mm kalınlığındadır, ancak nadir olgularda 4 mm ya da daha ince olabilir. Kavite içinde sıvı seviyesi sıktır.
Resim 2. Toraks CT, yassı hücreli CA kalsifikasyon.
dışı kanserlerde kalsifikasyon olabileceği için
hücre tanısı ayrımında yararlı değildir.
Kalsifikasyon
Tümörün Büyüme Hızı
Patologlar histolojik incelemede kalsifikasyon
görürler. Bu çeşit kalsifikasyonlar tümör nekroz
alanlarında distrofik olabilir veya müsinöz adenokanserlerde olduğu gibi intrinsik olabilir. Kalsifikasyon konvansiyonel radyografide çok nadir
görülebilir, CT ile karsinomaların %6-7’sinde kalsifikasyon tespit edilebilir (Resim 2) (2). Kalsifikasyon genellikle egzantrik olmakla birlikte bazen fokal, santral de olabilir.
Bronş kanserlerinin çoğunda tümörün büyüme
hızı 1-18 ay arasında değişir. Radyolojik olarak
tümör çapında %26’lık büyüme tümör hacminin
2 katına ulaştığını gösterir. Büyük bir seride ortalama “doubling time” undiferansiye kanserlerde 4.1 ay, yassı hücreli kanserlerde 4.2 ay, adenokanserlerde ise 7.3 ay olarak bulunmuştur
(2). Bronkoalveoler hücreli kanserlerde primer
tümör çok yavaş büyür. Eğer doubling time bir
aydan kısa ise lezyon büyük olasılıkla benigndir.
Mahoney ve arkadaşları kalsifiye tümörlerin genellikle 5 cm’den büyük çapta olduğunu bildirdiler ancak amorf (şekilsiz) ya da bulut gibi kalsifikasyon küçük periferik tümörlerde görülebilir
(9). Hem küçük hücreli hem de küçük hücreli
Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2001; 49(1): 163-169
SANTRAL TÜMÖRLER
Santral yerleşimli bir tümörün kardinal radyolojik bulguları; tümörün distalindeki akciğerin kol-
164
Acıcan T, Kaya A.
lapsı, konsolidasyonu ve hilus dolgunluğudur.
Bulgular tek ya da birden fazla olabilir.
Santral Tümör ile İlişki, Kollaps ve
Konsolidasyon
Majör bir bronşun obstrüksiyonu, atelektazi ve
sekresyonların retansiyonu ile bunu takip eden
pulmoner opasiteye neden olur. Fakat kollateral
hava birikerek bu postobstrüktif değişiklikleri
kısmen önleyebilir. Akciğerin obstrükte olan bölümü sekonder olarak infekte olabilse de, bu relatif olarak seyrektir. Zamanla lipid yüklü makrofajlar obstrüksiyonun distalinde birikirler ve
endojen lipoid pnömoni (golden pneumonia)
görünümünü oluştururlar. İnterstisyum lenfositik
infiltrasyon ve kollajen birikimi ile kalınlaşır.
Resim 4. Sağ üst lob atelektazisi. “S” belirtisi.
kogramı görülür hale gelebilir. Aşağıdaki bulgular, bir obstrüktif neoplazma sekonder pnömoniyi düşündürür:
Kollaps ve konsolidasyona neden olan kanser tipi büyük sıklıkla yassı hücreli kanserdir. Bunun
nedeni en fazla görülen tip olması ve büyük kısmı santral orjinli olmasıdır (Resim 3). Mayo klinik serilerinde yassı hücreli kanserli hastaların
%50’den fazlasında kollaps, konsolidasyon veya
obstrüktif pnömoni vardır (2). Bu bulguların diğer kanser tiplerinde bulunma sıklığı %15-37
arasındadır (2,14). Kollaps ve konsolidasyon
yama tarzında veya homojen olup radyografik
olarak tanınabilir.
1. Altta yatan tümör kitlesinden dolayı kollabe
ya da konsolide olan lobdaki şekil değişiklikleri.
Lober kollapsta kitle tarafındaki fissür, değişmesi gereken yere gidemez ve fissür bombelik yapar (S belirtisi) (Resim 4). Bu bulgu kollapsın
altta yatan kitle nedeni ile olduğunu, tümörün
yeterince santral olduğunu ve bronkoskopik biyopsinin başarılı olabileceğini gösterir.
2. Bir lobda pnömoni oluşu. Otuzbeş yaş üzerindeki bir hastada eğer volüm kaybı da varsa ve hava bronkogramı yoksa, bazen obstrüksiyonun periferinde sekresyonların birikimi ve infeksiyon nedeniyle opasifiye olmuş lob normalden büyük görülebilir. Obstrüktif pnömonilerde ve atelektazilerde tümör bronkoskopide kolaylıkla görülebilir.
Santral tümörlerde volüm kaybı sıktır ancak volüm kaybı olmaksızın konsolidasyon da seyrek
değildir. Konvansiyonel radyografide özellikle de
antibiyotik tedavisi öncesinde hava bronkogramı seyrek olarak görülebilir. Eğer tümör tedavi
ile gerilerse daha önce görülemeyen hava bron-
3. Bir ana lob bronşunda, kitle ya da irregüler
stenoz görülebilir.
4. Eşlik eden santral bir kitle görülebilir. Basit bir
pnömonide radyolojik olarak bir hiler lenfadenopati görülmesi nadirdir, ancak bakteriyel akciğer
apseleri hiler ya da mediastinal adenopati yapabilirler ve bronş kanseri ile karıştırılabilirler.
5. Bir lobda 2 haftadan fazla değişmeden kalan
lokalize pnömoni ya da aynı lobda tekrarlayan
pnömoni varlığında mutlaka malignite akla gelmelidir. Basit bir pnömoni bu sürede genellikle
temizlenir ya da diğer segmentlere de yayılır.
Obstrüktif bir neoplazm olmadığında pnömoni
tam olarak rezole olur. Uygun bir antibiyotik tedavi ile konsolidasyon düzelebilirse de, altta ya-
Resim 3. Akciğer yassı hücreli CA. Solda atelektazi.
165
Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2001; 49(1): 163-169
Primer Akciğer Kanserinde Konvansiyonel Radyoloji
Yine santral yerleşimli tümörlerde nodal metastaz eşlik etme olasılığı daha yüksektir. Lenf nodu
yayılımı aynı tarafta sırası ile, segmental, interlober ya da lober intrapulmoner nodlar daha sonra hiler lenf bezleri ve takiben de mediastinal lenf
bezlerine olur. Kontrlateral lenf bezlerine yayım
seyrek değildir. Özellikle sol taraftaki primer tümörlerde, en fazla da sol alt lob tümörlerinde
sıktır. Lenf bezlerine metastazlar sıçrama tarzında da olabilir; lober ya da hiler lenf bezi metastazı olmaksızın mediastinal nodal metastaz olabilir (mediastinal nodal metastazların yaklaşık
%30’unda).
tan karsinomaya sekonder ise asla tam olarak
rezole olmaz.
Hilus Büyümesi
Hiler dolgunluk bronş kanserli olgularda sık rastlanan bir bulgudur. Mayo klinik serilerinde %38
olguda hiler ya da perihiler kitle vardır ve %12
olguda santral kitle tek radyolojik anormalliktir.
Bu kitleler tümörün kendinden, metastatik tümör içeren büyümüş lenf nodlarından, konsolide
akciğerden veya bunların kombinasyonundan
olabilir. Hangisi olduğuna karar vermek güçtür.
Genellikle lobüler şekil daha büyük olasılıkla
adenopati olduğunu gösterir.
Seçilmiş evre III A olgularda 5 yıllık yaşam %2636’dır. Düşük oranlar mediastinal lenf metastazı
olup olmamaya göre değişir (11). Ancak tüm N2
olgular (ipsilateral lenf bezi metastazı) alındığında 5 yıllık yaşam %3-6’dır (13).
Hilusa superpoze olmuş bir kitle hilus dansitesine eklendiğinden hilusta dansite artışı meydana
gelir (Resim 5). Bu durumda lateral grafi esastır.
Hava Hapsi (Air Traping)
Hiler ve mediastinal metastazın tek yararlı radyografik bulgusu genişlemedir. Toraks CT, MR,
PET (pozitron emisyon tomografi) gibi teknikler
özellikle mediasten için gereklidir. 10 mm’den
küçük nodlar %95 olasılıkla normaldir. Yine lenf
nodlarında kalsifikasyon benign lezyonlarda
olur. Mc Loud ve arkadaşlarının serisinde 2-4 cm
arası lenf nodlarının %37’si hiperplazik idi ve
metastaz içermiyordu, bunun tersi olarak lenf
bezi büyümesi olmaksızın mikroskobik metastaz
da olabilir (10). Santral adenokanserlerde normal çapa sahip lenf bezinde metastaz yassı hücreli kanserlere göre daha sık olarak rastlanmaktadır (14). Radyolojik tetkiklerin yetersiz kaldığı
mediastinal lenf bezleri incelemesi için yapılan
rutin mediastinoskopi yalnızca paratrakeal nodlara, proksimal trakeobronşiyal nodlara ve süperior subkarineal nodlara ulaşabilir. Diğer nodlar
için mediastinotomi gibi alternatif yaklaşımlar
gerekir ki buralar erken metastaz olasılığı yüksek olan aortopulmoner ve anterior mediastinal
nodlardır.
Ekspirasyon grafisinde saptamak mümkündür.
Ancak bu bulgu nadirdir, Fraer ve Pare rutin ekspirasyon-inspirasyon filmleri çekilmesine rağmen 6 yılda ancak 1 olguda bunu saptadılar (8).
Çek valf sistemine bağlı obstrüksiyona sekonder
overinflasyon daha da nadirdir.
TÜMÖRÜN İNTRATORASİK YAYILIMI
Bronş kanserleri lokal olarak endobronşiyal ve
transbronşiyal yayılırlar. Yayılım lenfatik yolla hiler ve mediastinal lenf nodlarına doğrudur. Kan
yolu ile yayılım uzaktaki diğer torasik yapılara
olur.
İntratorakal Lenf Bezi Metastazı
Hiler ve mediastinal lenf bezi metastazı özellikle
adenokanser ve küçük hücreli kanserde tanı konulduğu esnada sıklıkla mevcuttur. 3 cm çapından büyük tümörlerde nodal tutulum daha sıktır.
Mediastinal İnvazyon
Mediastene direkt invazyon daha sıklıkla CT ve
MR ile saptanabilirse de bazen konvansiyonel
radyolojik tekniklerle de saptanabilir. Grafide frenik sinir paralizisine bağlı diyafragma yüksekliği
gösterilebilir. Yine de lober kollaps ve akciğer altı sıvı birikimi diyafragmanın paralitik yükselmesini taklit edebilir. Baryumlu özefagus grafisi özo-
Resim 5. Sağ hiler dansite artışı. Sağ süperior segment tümörü.
Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2001; 49(1): 163-169
166
Acıcan T, Kaya A.
fagusun yer değiştirmesini ve direkt invazyonunu
gösterebilir.
Göğüs Duvarı İnvazyonu
Periferik bir akciğer kanseri plevrayı geçerek göğüs duvarına yayılabilir. Ancak bu tek başına
cerrahi rezeksiyona engel değildir. Kosta ya da
vertebra destrüksiyonu grafide görülebilir, ancak
CT ile konfirmasyonu gerekir. Yumuşak doku invazyonu en iyi CT ya da MR ile saptanır. Bazen
CT bile yetersiz kalır. Lokalize göğüs ağrısı tümörün plevraya ya da göğüs duvarına atladığının en spesifik belirtisidir.
Tecnisyum99 radyonüklid kemik sintigrafisi kemik tutulumunda duyarlı bir tekniktir, grafi normal iken de Tec99’da anormalik saptanabilir.
Resim 6. Akciğer yassı hücreli CA. Pancoast tümörü.
Süperior Sulcus Tümörü (Pancoast)
Brakial pleksus alt kordlarına, sempatik zincire
bası vardır. İpsilateral Horner sendromu, lokal
kemik destrüksiyonu vardır. Radyolojik olarak
olguların 1/2-3/4’ünde kitle, kalanlarda plevral
kalınlaşmayı andıran “apikal cap” olarak görülür, eşlik eden kosta ya da vertebrada destrüksiyon ortalama 1/3 olguda görülür (Resim 6-7)
(2). Yine de bu tümörlere radyografilerde tanı
koymak kosta ve klavikula süperpozisyonundan
dolayı güçtür. Asimetrik plevral kalınlaşma özellikle de eşlik eden semptomlar varsa dikkatle incelenmelidir. Kronik olarak genişleyen apikal
cap süperior sulkus tümörlerini kuvvetle düşündürür, bu hastalar genellikle semptomludurlar.
Resim 7. Toraks CT pancoast tümörü. Vertebra karpus alt kısmını erode etmiş tümör.
Plevra Tutulumu
Hem periferik hem de santral karsinomlar plevrayı;
sıvı tümörün direkt invazyonunun güçlü bir göstergesidir. Bazen adenokarsinomalar lobüler
plevral kalınlaşma yaparak mezotelyomadan
ayrılamayabilirler.
• Direkt yayılım
• Lenfatik yayılım
Hücre Tipi ile Radyolojik Patern İlişkisi
• Pulmoner arterler içinde tümör embolisi aracılığı ile tutabilirler.
Erken sıklıkla masif lenfadenopati ve direkt mediastinal invazyon küçük hücreli ve dev hücreli
kanserlerde iyi tanımlanmış bir fenomendir. Hilus içinde ya da bitişiğinde bir kitle küçük hücreli kanserde karakteristiktir ve olguların %78’inde
görülür (2). Periferik nodül adenokanserlerde
(olguların %72’sinde) ve büyük hücreli kanserde
(%63 olgu) sıktır. Bu, squamöz ve küçük hücreli kanserden iki misli fazladır. Büyük periferik
Serbest ya da loküle plevra sıvısı tüm hücre tiplerinde görülmekle beraber en sık adenokanserlerde görülür. Plevra sıvısı tümöre bağlı ise
T4’tür. Decker ve arkadaşları sitolojik olarak negatif plevra sıvısı olan 73 bronş kanserli hastayı
incelemişler ve ancak 4 tanesinin cerrahi olarak
rezektabl olduğunu bulmuşlardır (5). Hemorajik
167
Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2001; 49(1): 163-169
Primer Akciğer Kanserinde Konvansiyonel Radyoloji
kitleler squamöz ve büyük hücreli kanserlerde
sık iken, adenokanser ve küçük hücreli kanserlerin çoğunda tümör çapı 4 cm’den küçüktür.
Yassı hücreli kanserler büyük boyutlara ulaşabilirler ve diğer kanser tiplerinden daha sık kaviteleşirler. Periferik kitle olarak görülen yassı hücreli kanserlerin %22’si kaviteleşir periferik büyük
hücreli kanserlerin %6’sı adenokanserlerin ise
ancak %2’si kaviteleşir. Kollaps ve konsolidasyon en büyük sıklıkla yassı hücreli kanserde görülür (2).
kanserlerinden kolaylıkla ayrılırlar, bronkore bu
formda önemli bir klinik bulgudur. Çeşitli radyolojik görünümler vardır; sınırları belirsiz yama
şeklinde pnömoniyi andıran şekil, bir lobun homojen konsolidasyonu, düzensiz yama tarzında
ya da multipl kötü sınırlı bir ya da iki akciğere
birden yaygın multipl nodüller şeklinde olabilir
(Resim 8,9). Hem atelektazi hem de konsolidasyon olabilir. Hava bronkogramı aşikar bir bulgu
olabilir. Kavitasyon seyrektir. Olguların 1/3’ünde
plevral sıvı, 1/5’inde mediastinal lenfadenopati
görülür. Pnömoni, aspirasyon, pulmoner ödem
gibi tablolardan bronkoalveoler hücreli kanserin
konsolidatif formunun ayırımı klinik bulgular ve
bu hastalığın daha kronik seyirli olması ile yapılabilir.
Bronkoalveoler Hücreli Kanserde Radyoloji
Bronkoalveoler hücreli karsinom adenokanserin
bir alt tipidir. Sigara içimi etyolojide belirgin bir
yere sahip değildir. Ancak daha önce bir skar bulunuşunun etkisi vardır. Akciğer kanseri serilerinde bronkoalveoler hücreli kanser sıklığı %2-5 arasındadır, bizim serimizde de %2.5’idi (1). Tümörde erkek/kadın oranı eşittir, 50’li yaşlarda sıktır.
Patolojik özelliği tümör hücrelerinin alveol duvarları boyunca çoğalmasıdır. Tip II pnömositlerden,
bronş epitelinden ya da bir genel “stem cell”den
kaynaklandığına inanılır. İki klinik formda görülür:
1. Soliter pulmoner nodül; %50’den az hastada
görülür.
2. Unifokal ya da multifokal pulmoner konsolidasyon,
Resim 8. PA akciğer grafisi. Bronkoalveoler hücreli
kanser, sağda sınırları belirsiz, pnömoniyi andıran
gölge koyuluğu.
Prognozu soliter pulmoner nodül olarak ortaya
çıktığında diğer hücre tipli kanserlerden daha
iyidir daha çok evre I olarak değerlendirilir, rezektabldır. Tümör yavaş yavaş büyür ve evreden
ilişkisiz olarak 5 yıllık yaşam iyidir. Radyolojik
olarak daha büyük, kötü sınırlı, pnömoniyi taklit
eden formda, multifokal olanlarda ve dissemine
olanlarda prognoz kötüdür.
Radyolojik olarak en çok görülebilen bulgu, soliter, lobüllü ya da spiküler uzantılara sahip pulmoner nodül ya da kitlelerdir ve diğer hücreli
kanser tiplerinden ayrılamazlar. Subplevral yerleşim ve plöropulmoner uzantı (kuyruk) eğilimi
vardır. Böyle nodüllerin az bir miktarında görülebilir hava bronkogramı vardır (CT, özellikle de
HRCT’de daha iyi görülür). Bronkoalveoler hücreli kanserde doubling time 18 aydır.
Kötü sınırlı bir radyolojik görünüm veya multipl
opasiteler olduğunda ise diğer hücre tipi akciğer
Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2001; 49(1): 163-169
Resim 9. Yan grafi: Bronkoalveoler hücreli kanser.
168
Acıcan T, Kaya A.
Kliniğimizde yatarak izlenen 124 primer akciğer
kanserli hastanın radyolojik bulguları ve hücre
tipleri (1);
Pnömonik infiltrasyon
%39
Kitle lezyon
%35
Hiler genişleme veya dansite artışı
%27
Atelektazi
%25
Plevral sıvı
%19
Mediasten genişliği
%17
3.
7.
Fishman AP. Pulmonary diseases and disorders, companian book. 2nd ed. Mc Graw-Hill Co. New York 1994:
227-44.
8.
Fraser RG, Pare JAP. Neoplasm of lung. In: Fraser RG, Pore JAP, Pare PO, Fraser RS (eds). Diagnosis of Disease of
the Chest. 2nd ed. Philadelphia: NB Saunders 1990: 1327623.
9.
Mahoney MC, Shipley RT, Corcoran HL, et al. CT demostration of calcification in carcinoma of the lung. AJR
1990; 154: 255-8.
11. Mountain CF. The biological operability of stage III nonsmall cell lung cancer. Ann Thorac Surg 1985; 40: 60-4.
KAYNAKLAR
2.
Duncan KA, Gomersall LN, Weir J. Computed tomography of the chest in T1 N0M0 non-small cell bronchial
carcinoma. Br J Radiol 1993; 66: 20-2.
10. McLoud TC, Bourgouin PM, Greenberg RW, et al. Bronchogenic carcinoma: Analysis of staging in the mediastinum with CT by corralative lymph node mapping and
sampling. Radiology 1992; 182: 319-23.
Hücre tipleri: %68 yassı h, %16 küçük h, %10
adeno CA, %2.5 bronkoal, 1 olgu büyük h CA
idi.
1.
6.
12. Seely JM, Mayo JR, Miller RR, et al. T1 lung cancer: Prevalence of mediastinal nodal metastases and diagnostic
accuracy of CT. Radiology 1993; 186: 129-32.
Acıcan A, Ural Ö, Çakır M ve ark. Primer akciğer kanserli 124 olgu. XXI. Ulusal Türk Tüberküloz ve Göğüs Hatalıkları Kongresi. 17 Ekim 1996 Marmaris. Bildiri Özet Kitabı 42: 90-1.
13. Shields TW. The significance of ipsilateral lymph node
metastasis (N2 disease) in nonsmall cell of the lung: A
commentary. J Thorac Cardiovasc Surg 1990; 99: 48-53.
Armstrong P. Neoplasms of the lungs, airways and pleura. In: Armstrong P, Wilson AG, Dee P, Hansel DM (eds).
Imaging of Disease of the Chest. Mosby-Year Book. Inc.
St. Louis 1995: 272-368.
14. White CS, Templeton PA, Belani CP. Imaging in lung cancer. Seminars in Oncology 1993; 20: 142-52.
Chaudhuri MR. Primary pulmonary cavitating carcinomas. Thorax 1973; 28: 354-66.
Yazışma Adresi:
4.
Conces DJ, Klinik JF, Tarver RD, et al. T1 N0M0 lung cancer: Evaluation with CT. Radiology 1989; 170: 643-6.
Dr. Turan ACICAN
5.
Decker DA, Dines DE, Payne WS, et al. The significance
of a cytologically negative pleural effusion in bronchogenic carcinoma. Chest 1978; 74: 640-2.
Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Anabilim Dalı
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
ANKARA
169
Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2001; 49(1): 163-169
Download