Yıl: 2, Sayı: 2, Mart 2015, s. 420-425 Muhammed Felat AKTAN1 KİTAP TANITIMI BÜLBÜLÜN KIRK ŞARKISI2 Klasik edebiyat ile ilgili çalışmalarıyla ön plana çıkan İskender Pala, son çıkan kitabında İslam Peygamberinin hayatını, bir bülbülün ağzından tarihȋ anekdotlar ışığında anlatmaktadır. Ocak 2015’de Kapı Yayınları tarafından basılan eserde, alegorik unsurlar ve metaforlar dikkat çekmektedir. Siyere oranla daha çok romansal yönü ağır basan ve 589 sayfadan oluşan eserde, 99.999 kelime kullanılmıştır.3 Pala’nın esere vermiş olduğu başlık ile açıklamaya çalıştığı konu arasında uyumun söz konusu olduğu, içindekiler kısmının konuyu genel olarak bütün yönleriyle ele aldığı görülmüştür. Kronolojik olarak esere yaklaşan yazar, bölümlerde vakaların tarihsel süreçleri üzerinde durmuştur. Bilgilendirici bir roman özelliği taşıyan eser, didaktik unsurları bünyesinde barındırır. Kitabın iki ana kahramanı bülbül ve güldür. Eser baştan sona bülbülün ağzından tarihȋ gerçeklerden yararlanılarak anlatılmıştır. Şark toplumunda “Gül” motifi bülbül ile çağrıştırılmasının yanında bu motifin İslam tarihinde ve klasik metinlerde Hz. Peygamberi de simgelediği bilinmektedir. Divan edebiyatında bülbül, şarkısıyla ağlayıp inleyen durmadan sevgilisinin güzelliklerini anlatan bir aşığın simgesidir. Sesinin güzelliği şiirsel olup, tek gayesi güle kavuşmaktır. (Pala, 2008, s77) Eserin sunuş bölümü Divan şairi Nazȋm’in beytiyle başlamaktadır. Bölüm, bülbül ile Hz. İbrahim arasındaki diyalogdan oluşmaktadır. Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı vakit, olaya şahit olan bülbül, bu uğurda kendini feda eder ve ateş içinde gördüğü güller sayesinde kainatın en büyük gülünü görebilmek için Hz. İbrahim’den Allah’a dua etmesini ister. Duası kabul olunur, bülbüle 40 şarkı hakkı verilir. Yazar, sebeb-i telif bölümünde, eserin yazılış sebebini kitabın ilk sayfalarında Hazreti Yusuf’un köle pazarında satılacağını duyan yaşlı bir kadının kıssası ile bağdaştırarak açıklıyor. (s7-s8) Köle ticareti sırasında Hz. Yusuf’a herkes bir fiyat biçerken yaşlı bir kadının da talipliler arasında olduğu görülür; ancak asil ve zengin insanlara oranla maddi durumu düşük 1 Arş. Gör., Dicle Üniversitesi, Eski Türk Edebiyatı, [email protected] 2 PALA, İskender, Bülbülün Kırk Şarkısı, Kapı Yayınları, İstanbul, 2015 Romanda kullanılan kelime sayısı önsözde verilmiştir. (bknz s7) 3 Kitap Tanıtımı: Bülbülün Kırk Şarkısı olan bu kişinin onu alması ütopiktir. Buna rağmen talipliler listesine kendini yazdırmaya çalışır. Pala, her ne kadar kelimeleri itina ile seçip, bir kuyumcu titizliği ile bu tarihȋ romanı işlese de kitabın onun karşısında acze düştüğü mesajını okuyucuya hissettirir. Bunun yanında eseri oluştururken elinden gelenin en iyisini hazırlamaya çalıştığını bu bölümde belirtir. “Ninni” başlığı altında MS. 450 yılı oluşan vakalar birinci bölümde anlatılmıştır. İsa peygamberden sonra dünya ve çölde hayat, Kâbe’yi çıplak tavaf eden hacılar, İbrahim peygamberin çocukları, Hz. Muhammed’in büyük atası Kusay, Cahiliye Dönemi yapılan zulümler, cehaletler ve bu dönemde kuma gömülmek istenen kızların çığlığı ile ilgili konular işlenmiştir. (s23-s38) İkinci bölümde 557 yılı içerisinde cereyan eden olaylar işlenmiştir. Nesilden nesile aktarılan nur, Kâbe’nin varoluş macerası, Haşimoğulları ve Şeybe, Kayıp Zemzem’in bulunuşu, Abdullah’ın kurban seçilmesi ve çıkan tartışmalar… Bütün bu kıssalar “Koşug” başlığı altında işlenmiştir. (s39-s58) Üçüncü ve dördüncü bölümler sırasıyla “Pastoral” ve “Sone” balığı altında 570-571 yıllarında meydana gelen olayları anlatmıştır. Habeşli komutan Ebrehe ve “Fil” vakası, Abdullah ve Amine’nin evlilikleri, Abdullah’ın ecelden kurtulamaması (s59-s72) gibi konular 570 yılında; Ebrehe ve ordusunun helak edilmesi, Fil yılında Mekke ve Kureyş, Amine’nin Abdullah için mersiye okuması, kutlu doğumun öncesi ve sonrasında meydana gelen olağanüstü olaylar ve son olarak Hz. Muhammed’in dünyaya gelişi 571 yılında işlenmiştir. Beşinci bölüm Balad başlığı altında, 571-575 yılları arasını; altıncı bölüm Terza-Rima başlığı altında 575-583 yılları arasını kapsamaktadır. İlk kısımda İslam peygamberinin göğsünün yarılması hadisesi, kahinin korkunç teklifi, Halime Hatun kıssası anlatılırken ikinci kısımda ise Amine Hatun’un ani vefatı ve sonrasında karşılaşılan zorluklar temayı oluşturmuştur. (s87-s118) Bahariye başlığı altında 583-594 yıllarında gelişen vakalar yedinci bölümde anlatılmıştır. Başlıca tema Hz. Muhammed’in Kureyş’te “el emin” olarak adlandırılması, Mekke’ye iyilik getiren Hılfülfudȗl ve İslam peygamberinin ilk izdivacıdır. (s119-s134) Sekizinci bölüm 595-600 yılları arasını kapsamaktadır. Bu bölümde Hz. Muhammed’in Mekke’nin iftiharı olması, Kabe’nin yeniden inşası, Ukaz Panayırı “Kıta” başlığı altında işlenmiştir. Dokuzuncu bölüm 610-613 yılları arasını kapsamaktadır. Hira Dağı’nın arınma ve tefekkür için bir sığınak olduğu, vahyin gelmesi ve vahyin kısa bir süre kesilmesi sonrasında yaşanan karamsarlık bu bölümün temasını oluşturur. Onuncu bölüm ise Müzdevic başlığı altında 613-614 yıllarını işler. İslamiyet’in yayılması, yeni dine karşı muhalefet, Kureyş’in Müslümanları takip ve tazyike başlamak bölümün içeriğini oluşturur. (s135-s176) On birinci ve on ikinci bölümler sırasıyla Terkib-i Bend, Sagu başlığı altında 614-615 yıllarını işler. On birinci bölüm, Gıfarlı Ebu Zer’in hikâyesi, karalama kampanyaları, İslamiyet’i benimseyenlere karşı şiddetin artması ve onlara yapılan işkence temaları ele alınırken, (s177s189) on ikinci bölümde ise Ebu Cehil’in melanetleri ve İslam’ın ilk şehitleri konuları işlenmiştir. (s190-s200) On üçüncü ve on dördüncü bölümler Berceste ve Müstezat başlığı altında 615-616 yıllarını kapsar. On üçüncü bölümde Müslümanlara yapılan eziyetlerin eğlenceye dönüştürülmesi ve Kureyş’in sindirme politikaları; on dördüncü bölümde Habeşistan’a hicret ve TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 2, Mart 2015, s. 420-425 421 Muhammed Felat Aktan bu şehirde karşılaşılan zorluklar bölümün başlıca konuları olmuştur. (s201-s222) On beşinci bölüm ise Ömer ve Hamza’nın yeni dine katılımları ile Müslümanların müşriklere karşı Kâbe tavafı yer alır. Bu vakalar 616 senesinde gerçekleşir. (s223-s238) On altıncı bölüm 616-618 yıllarını; on yedinci bölüm 619-620 yıllarını kapsamaktadır. Ağıt başlığı altında Haşimoğullarına ve Muttaliboğullarına toplumsal ve ekonomik ambargo, Kureyş’te kıtlık ve kuraklık, ambargonun getirdiği ölümler bölümün konusunu oluşturmuştur. On yedinci bölüm Mersiye başlıklı olup Hz, Muhammed’in çok sevdiği iki yakınını kaybetme temasından oluşur. Bölüm aynı zamanda “hüzünler yılı” olarak da adlandırılır. On sekizinci bölüm 620 senesini, on dokuzuncu bölüm 621 senesini kapsar. Taif’e sefer on sekizinci bölümün; “miraç” hadisesi ise, on dokuzuncu bölümün başlıca ana temasıdır. (s257-s286) Yirminci bölüm, tahmis başlıklı olup 621-622 yıllarını içerir. Bu dönemde Akabe biatı, İslamiyet’in Mekke dışına taşması, Yesrib’e ilk hicretler konuları işlenmiştir. (s287-s300) Yirmi birinci, yirmi ikinci ve yirmi üçüncü bölümler 622 yılında meydana gelen vakalardan oluşmuş, sırasıyla Kaside, Mesnevi ve Azade başlıkları altında verilmiştir. İlk bölümde hicretin başlangıcı, ikinci kısımda Yesrip şehrinin umut kapısı olması, son bölümde ise önemli şahsiyetlerin fonksiyonları üzerinde durulmuştur. (s301-s346) Yirmi dördüncü bölüm 622-623 dönemlerini, yirmi beşinci ve yirmi altıncı bölüm ise 623 yılındaki olayları ele almıştır. İlk bölümde Tuyuğ başlığı altında, Medine yerlileri olan Evs ve Hazrec Yahudileri, Medine Sözleşmesi ve Müslümanlar arası kardeşlik ihdası üzerinde durulur. (s347-s357) Diğer iki bölüm ise 623 yılı vakalarını ele alır. Rubai ve Nesip başlığı altında Selman-ı Farisi’nin kıssası, salgın hastalıklar, Es’ad b. Zürȃre’nin vefatı ve Havle’nin acıklı hikayesi üzerinde durulmuştur. (s358-s384) Yirmi yedinci, yirmi sekizinci ve yirmi dokuzuncu bölümler Müfred, Gazel, Semai başlıkları altında 624 senesindeki olayları aktarmaktadır. Konular sırasıyla Ebu Süfyan ve kervanı, Bedir zaferi, zafer sonrası kazanımlar, esir müşriklerin durumu ve Nuayman’ın kıssasından oluşmaktadır. (s385-s424) Otuzuncu ve otuz birinci bölümler 625 yılını işaret etmektedir. Uhud savaşı, Hind’in intikamı ve şehitler konusu Tehzil başlığı altında; Hind’in naraları, Mus’ab b. Umeyr, Reci Suyu destanı ise Türkü başlığı altında işlenmiştir. (s425-s450) Otuz ikinci ve otuz üçüncü bölümler 627 yılında cereyan eden hadiseleri anlatmaktadır. Güzelleme ve taşlama başlıkları altında İfk hadisesi, Yahudilerin Hz. Peygamber’i karalama kampanyaları, Yahudilere gerekli yaptırımların uygulanması, mağlup Kureyş’in kırılan gururu ve Hendek Savaşı bölümün konularını oluşturmaktadır. (s451-s480) Otuz dördüncü ve otuz beşinci bölümler 628 senesi içerisinde meydana gelen olayları içermektedir. Satir ve Nefes başlığı altında Hudeybiye Antlaşması, Hayber’in fethi, çeşitli krallara gönderilen davet mektuplarından oluşmaktadır. (s481-s504) Otuz altıncı bölüm Tardiye başlığı altında 630 senesini içerir. Bu bölümde Kureyş’in Hudeybiye Antlaşmasını bozması, Mekke’ye gizli hareket, Mekke’nin Fethi, Kâbe’nin putlardan temizlenmesi, genel af ilan edilmesi, Ebu Süfyan’ın Müslüman oluşu bölümün temasını oluşturmuştur. (s505-s520) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 2, Mart 2015, s. 420-425 422 Kitap Tanıtımı: Bülbülün Kırk Şarkısı Otuz yedinci bölüm 630-631 yılları arasını Menkıbe başlığı altında, otuz sekizinci bölüm ise 631-632 yıllarını Recez başlığı altında vermektedir. İlk kısımda şirkin son hamleleri, Huneyn Vadisi düellosu, Şeyma’nın hikayesi, ikinci kısımda ise İslamiyet’in tüm cihana yayılışı, Halid b. Velid ve Amr b. As’ın imanı, Ka’b b. Züheyr ve Bürde Kasidesi bölümün konusunu oluşturmuştur. (s521-s550) Otuz dokuzuncu ve kırkıncı bölümler 632 yılında meydana gelen hadiseleri içermektedir. Otuz dokuzuncu bölüm İlahi başlığı altında, son peygamberin son seferi, İslam çatısı altında toplanan müminler, Umre ve hac, evrensel mesaj hükmünde olan Veda Hutbesi konularından oluşmuştur.(s551-s562) Kitabın son bölümünü oluşturan kırkıncı bölüm Naat başlığı altında verilmiştir. Bu bölümde Hz. Peygamberin vefatı ve sonrasında oluşan hadiseler bölümün temasını oluşturmuştur. Bülbülün Kırk Şarkısı, okuru, kronolojik olarak “Asr-ı Saadet” dönemine götürüyor. Her bölümün başına Divan şiirinden seçme beyitler yer verilmiş, şiirden yeteri kadar istifade edilmiştir. Bununla birlikte romanın üslubu da klasik metinlerin şiirsel dilini andırıyor. Bülbül kitabın başından sonuna kadar gülün hiç yanından ayrılmamış, Hz. Peygamberin doğumundan vefatına kadar her dönemde farklı bir üslupla karşımıza çıkmıştır. Hz. Muhammed’in doğumunda coşkulu ve canlı bir anlatımla karşımıza çıkarken; vefatında üslubu hüzünlü bir ses tonundadır. Nazȋm, Şeyyad Hamza, Bayburtlu Zihni, Niyȃzi-i Mısrȋ, Aziz Mahmut Hüdayȋ, Lȃedrȋ, Salȃhi-i Uşşakȋ, Hersekli Arif Hikmet, Nahifȋ, Neccarzȃde Rıza, Yaman Dede, Ziya Paşa, Leylȃ Hanım, Zekȃyȋ, Nigȃr Hanım, Fatȋn ve Neş’et, gibi divan şairlerin şiirlerinden seçme beyitler ile yazar, bölümlere giriş yapmıştır. Bölümlere girişte dikkat çeken bir başka özellik yazarın her bir bölümü, bir kahramana atfetmesidir. Şeybe, Vüheyb, Amine, Bahira, Talha, Zübeyr, Ammar, Yasir, Havle, Nuayman, Süheyl, Nevfe vb. isimler kendi bölüm başlığının altında yazılmıştır. Naat başlığı altında verilen son bölümde ise yazar “Gülüm” için ifadesini kullanmıştır. Olayları tarihȋ perspektiften ele alan yazar, zaman zaman ifadelerinde objektiflikten uzaklaşmıştır. Özellikle bülbülün duygularını belirtmede öznellik ön plana çıkmıştır. Ör: Yıkılası Ebvȃ, zalimler zalimi Ebvȃ vb. (s109) Yazar diğer kitaplarında olduğu gibi bu eserde de yazıları titizlikle incelemiş, kelimelerin kullanımında seçtiği sözcüklere özen göstermiştir. Eserin sonunda kaynakça kısmının verilmesi esere akademik bir hava katmaktan çok, sürükleyici hikâye anlatımının gerçek yaşamdan alıntı intibahını çıkarmıştır. Kaynakça kısmına baktığımızda siyer kitapları, Kuran-ı kerim mealleri, tefsir ve hadis kitapları, İslam tarihini anlatan kitapların ön planda olduğu göze çarpar. Bunun yanında kaynakça kısmında verilen bazı eserlerin, romanın iskeletini oluşturduğu görülmüştür. Martin Lings’in “Hz. Muhammed” adlı eseri, Necip Fazıl’ın “Çöle İnen Nur” adlı eseri adı geçen çalışmalardandır. Eserin kırk bölümden oluşması, yazarın 40 kavramı üzerinde durması bu sayının önemini vurgulamaktadır Kırk sayısının özel ve uğurlu bir sayı olduğuna, bazı tabiat varlıklarını TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 2, Mart 2015, s. 420-425 423 Muhammed Felat Aktan temsil ettiğine çok eski çağlardan beri inanılır. Din, matematik, astronomi, astroloji, edebiyat ve tasavvufta ayrı ayrı anlamlan vardır. Olgunluğu ifade eden kırk sayısı, hem eski Türk mitolojisinde hem de İslam inancında kutsal sayılmıştır. Dede Korkut Hikâyeleri, Manas Destanı, Kırgız Türeyiş Efsanesinde “Kırk Kız”ın varlığı, Göktürkler ’de “Kırk Şaman”, Oğuzname’de “40 Kulaç” kavramı eski Türk kültürünün; Hz. Peygamberin 40 Hadis müjdesi, Musa Peygamberin Tur Dağı’nda kırk gün kalması, Tasavvufȋ edebiyatta 40 makam kavramları İslam kültürünün unsurlarını ihtiva eder. Kur’an-ı Kerim’de kırk sayısı dört yerde geçmektedir. Bakara Suresi’nin 51. ayetinde Hz. Musa’nın Sina Dağı’nda kırk gün tutulduğu anlatılır, Maide Suresi’nin 26. ayetinde yoldan çıkmış bir kavme mukaddes yerlere girmelerinin kırk yıl haram kılındığından bahsedilir, Araf Suresi’nin 142. ayetinde Hz. Musa’ya Sina dağında verilen kırk günlük süreye değinilir ve Ahkaf Suresi’nin 15. ayetinde ise kişinin kırk yaşına geldiğinde olgunlaşacağından bahsedilmektedir. Müslümanlar arasında Hz. Muhammed’e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, O’na ilk bağlananların 40 kişi olması, kişinin malının kırkta birini zekât olarak vermesinden dolayı kırk sayısı daha da önemli bir yere sahip olmuştur. (GÜVENÇ, 2009, s89) Eserde sayısal olarak dikkatimizi çeken bir başka unsur da 99.999 sayısıdır. Yazar eserin önsözünde kitabın 99.999 sözcükten oluştuğunu belirtmiş; ancak bunun nedenini açıklamamış, okuyucuya bırakmıştır. Devirli sayılarda dokuz rakamı sonsuzluğu, devamlılığı; 99 sayısı ise dinȋ- tasavvufȋ edebiyatta “Esma’ul Hüsna” yı ve “kesret”i işaret etmektedir. SONUÇ Yazar, tarihȋ dönemlerde gördüklerini bülbülün ağzından genel olarak yargılamadan nakletmiştir. Yazar romanda, kendisini anlatıcı pozisyonunda olan “Bülbül”e; Hz. Peygamberi ise “Gül” benzetmiştir. Romanda bazı terimler ile ilgili açıklamalar yapılmış, kavramlar ile ilgili ön bilgiler verilmiştir. Didaktik bir tarzda, sade bir dil ile yazılan eserde, bazı kavramlar açıklanırken zaman zaman sanatlı söyleyiş de hakim olmuştur. Pala, bu eserde mefhumları tanımlarken başta teşbih ve istihare olmak üzere pek çok edebȋ sanat kullanmıştır. Eser, disiplinler arası çalışmanın ürünü olarak karşımıza çıkmıştır. Eserin siyer içerikli temasından dolayı, ilahiyat alanını; olayların tarihȋ gerçekler perspektifinden ele alınması tarih alanını ve “Bülbül’ün Kırk Şarkısı”nın roman türünde yazılması eserin edebiyat sahası kapsamı içinde olduğunu gösterir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 2, Mart 2015, s. 420-425 424 Kitap Tanıtımı: Bülbülün Kırk Şarkısı KAYNAKLAR AYTEMÜR, Celalettin, Kutsal Kitaplarda Hz. Muhammed, Ayışığı Yayınları, İstanbul, 2004 CEBECİOĞLU, Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Otto Yayınevi, İstanbul,2014 GÜVENÇ, A. Özgür, Kırk Sayısının Halk Edebiyatı Ürünlerinde Kullanımı Üzerine Bir İnceleme A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 41 Erzurum 2009 GÜZEL, Abdurrahman, Dini-Tasavvufi Türk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2006 KISAKÜREK, Necip Fazıl, Çöle İnen Nur, 50.bs. Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2013 LİNGS, Hz. Muhammed’in Hayatı (çvr: A.Çavuşoğlu) 2. bs . Akçağ Yayınları, İstanbul, 2004 PALA, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 199 PALA, İskender, Bülbülün Kırk Şarkısı, Kapı Yayınları, İstanbul, 2015 ZAPSU, Abdurrahman, Büyük İslam Tarihi: Hz. Muhammed Dönemi, Risale Yayınları, İstanbul,2006 425 TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 2, Sayı: 2, Mart 2015, s. 420-425