Journal of Turgut Ozal Medical Center OLGU SUNUMU/CASE REPORT 2016;23(1):84-7 DOI: 10.5455/jtomc.2014.2710 Aortic Bypass Surgery Simultaneously Performed with Coronary Artery Bypass Grafting and Mitral Valve Replacement in a Patient with Takayasu Arteritis: A Case Report Takayasu Arteritli Bir Hastada Koroner Bypass ve Mitral Kapak Replasmanıyla Eş Zamanlı Uygulanan Aorta-Bisubklavian Bypass Operasyonu: Olgu Sunumu Hüseyin Ağırbaş, Serdar Menekşe, Ümit Halıcı Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, Samsun, Türkiye Abstract Initially characterised by involvement of the aorta and its main branches, eye disorders, and weakening of the upper extremity pulses, Takayasu arteritis is a vascular disease with unknown etiology. There are several surgical options for its treatment. A 54-yearold man with Takayasu arteritis presented in our clinic with unstable coronary artery disease. The patient underwent operation with a diagnosis of ischemic mitral regurgitation. Turunkus brakiosefalikus and left subclavian artery osteal were occluded and we also observed signs of subclavian steal syndrome. For a safe surgery and to maintain cerebral perfusion we first performed ascending aorta bypass with a dacron graft. Then we simultaneously performed aortic-coronary bypass and mitral valve surgery. Prior to the operation, we initiated a steroid therapy, which continued postoperatively. We did not observe any complications. In order to maintain cerebral perfusion, we believe that open heart surgery and vascular procedures can be simultaneously and safely applied in patients with Takayasu arteritis who are in their remission process. Keywords: Takayasu Arteritis; Aortabisubklavian Bypass; Coronary Artery Disease. Öz Takayasu arteriti, temelde aorta ve büyük dallarını tutan göz bozuklukları ve üst ekstremite nabızında belirgin zayıflamayla karakterize etiyolojisi bilinmeyen bir damar hastalığıdır. Bu hastalıkta cerrahi tedavi seçenekleri farklı özelliklere göre şekillenebilmektedir. 54 yaşında Takayasu arteriti olan erkek hasta kliniğimizde unstable koroner arter hastalığı ve iskemik mitral yetmezliği tanılarıyla opere edilmiştir. Hastada turunkus brakiyosefalikus ve sol subklavian arterin osteal tıkalı olduğu ve subklaviyan steal sendromu olduğu izlenmiştir. Operasyonda güvenli bir cerrahi için serebral perfüzyonun devamı açısından öncelikle dacron greftle asendan aorta bisubklavian bypass yapılmıştır. Sonrasında eş zamanlı olarak aortakoroner bypass ve mitral valve operasyonu gerçekleştirilmiştir. Operasyon öncesi remisyonda olan hastaya steroid tedavisi başlanmış ve operasyon sonrası da devam edilmiştir. Hastada herhangi bir komplikasyon izlenmemiştir. Remisyon dönemindeki Takayasu arteritli olgularda serebral perfüzyonun devamı açısından açık kalp cerrahisiyle eş zamanlı vasküler prosedürlerin güvenle uygulanabileceğini düşünüyoruz. Anahtar Kelimeler: Takayasu Arterit; Aortabisubklavien Bypass; Koroner Arter Hastalığı. 84 Received/Başvuru: 19.12.2014 Accepted/Kabul: 14.03.2015 Correspondence/İletişim Hüseyin AĞIRBAŞ Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, SAMSUN, TÜRKİYE E-mail: [email protected] For citing/Atıf için Agirbas H, Menekse S, Halici U. Aortic bypass surgery simultaneously performed with coronary artery bypass grafting and mitral valve replacement in a patient with takayasu arteritis: a case report. J Turgut Ozal Med Cent 2016;23(1):84-7 DOI: 10.5455/jtomc.2015.2710 J Turgut Ozal Med Cent Olgu Sunumu / Case Report 2016;23(1):84-7 DOI:10.5455/jtomc.2015.2710 çıkış yerinden osteal tıkalı olduğu gözlendi. Transtorasık Ekokardiyografide, EF:%30, sol kalp boşluklarında genişleme, sol ventrikül sistolik ve diyastolik disfonksiyonu, orta-ileri iskemik mitral yetmezlik saptandı. Koroner Angiografide, LMCA; normal, LAD; proksimalinden total tıkalı, LAD distali CX’den gelen kollaterallerle retrograt dolmakta, CX; dominant olup normal yapıda, RCA; ortasından total tıkalı olup Cx’den gelen kollaterallerle retrograde dolmakta, Sol subklavian arter ostiumuna yakın segmenttentten itibaren total tıkalı olarak izlenmiştir. Bunun üzerine, remisyon dönemindeki TA’li hastaya CABG+mitral kapağa müdahale kararı alındı. Ancak operasyonda güvenli bir cerrahi için serebral pefüzyonunı açısından öncelikle dacron Y greftle asendan Aorta-Bisubklavian bypass planlandı. Operasyon öncesi remisyon döneminde olan hastaya steroid tedavisi başlanmış ve operasyon sonrası da devam edilmiştir. Operasyona alınan hasta; arter monitörizasyonu femoral arterden yapıldıktan sonra genel anestezi altında midsternal insizyon ile göğüs boşluğu açıldı. Eş zamanlı olarak safen ven bacaktan subkutan diseksiyon tekniği ile hazırlandı. Sol subklavian arter osteal total tıkalı olduğu için LİMA grefti hazırlanmadı. Asendan aorta ve bilateral subklavian arterler anastamoz için hazırlandı. Side klemp altında 14/7 Dacron Y greftin proximal anastamozu brachiocefalik arter yakın asendan aortaya yapıldı. Sonrasında subklavian arterlere distal anastamozlar gerçekleştirildi (Resim 1). Sistemik heparinizasyonu takiben aortik ve bikaval kanülasyon yapılarak kardiyopulmoner by-pass’a (CPB) girildi. Aortik kanül Y greftin hemen proximal kısmı lateraline konuldu. Vücut CPB’ta 32 c’ye kadar soğutuldu. Aorta’ya kross klemp konmasının ardından, antegrade ve retrograde soğuk K+’lu kan kardiyoplejisi tekniği ile kardiyak arrest sağlanarak safen ven ile distal bypasslara geçildi. LAD ve RCA main koroner arterlere distal anastamozlar yapıldı. Sonrasında sol atrium açıldı, mitral kapak hiç rezeke edilmeden 31 no St Jude biyolojik kapak anulusa implante edildi. Atriotomi kapatıldı. Sonrasında sağ safen greftin proximali antegrade iğne giriş yerine, LAD safen proximali de sağ safen ven proximalinin üzerine, asendan aortaya kross klemp altında anastamoz yapıldı. GİRİŞ Takayasu arteriti (TA), aort ve ana dalları ile pulmoner arteri etkileyen nadir bir büyük damar vaskülitidir. Torasik aort ve dalları, abdominal aort ve dallarından daha fazla tutulur. Tutulan damarın beslediği organa ilişkin iskemik belirtiler gözlenir. Beyine giden damarlar etkilenmişse geçici iskemik atak, inme v.b. nörolojik belirtiler ve görme bozuklukları, extremiteleri besleyen damarların tutulumuna bağlı kladikasyo görülebilir (1). Hastalığın başlangıcında halsizlik, ateş, kilo kaybı gibi nonspesifik belirtiler nedeniyle tanı zordur ve gecikmeler olabilir. Tedavide kortikosteroitlere yanıt iyi olmasına karşın immünsupresif tedavi de eklenebilir. Bu hastalıkta cerrahi tedavi seçenekleri farklı özelliklere göre şekillenebilmektedir. Darlık derecesinin fazla olduğu veya tam tıkanıklık durumunda by pass, endovasküler stent veya anjioplasti gibi yöntemler uygulanabilir (2). Yıllık insidansı 2.6/ milyon yeni olgu, prevalansı ise 2.66.4/ milyon arasındadır. Genç kadınlarda fazla görülmekte ve etyolojisi günümüzde tam anlaşılamamıştır. Tüm ülkelerde görülmesine karşın asya ülkelerinde daha sık görülmektedir. Takayasu arteriti ilk defa 1908’de Takayasu’ nun (3) olgu takdiminden sonra Shimizu ve Sano (4) tarafından tarif edilmiştir. Aortun vasovasorumundan başlayan ve panarteritis şeklinde adventisya ve mediaya yayılan granülomatöz enflamasyonun koroner arter tutulumu ilk defa Frövig ve Löken (5) tarafından tesbit edilmiştir. Takayasu arteritinde, klinik olarak teşhis edilmiş veya otopside rastlanmış koroner arter lezyonlarının insidansının %10’u geçmemesi (6,7) bizi semptomatik koroner arter tutulumu teşhis edilen ve cerrahi yoldan tedavi edilen olgumuzu sunmaya yöneltti. Ancak bu olgumuzdaki koroner arter tutulumunun arteritten ziyade ateroskleroz kaynaklı olduğu düşüncesindeyiz. Hastadan biyopsi alınmamasının bir eksiklik olduğu ancak daha önce Takayasu arteriti tanısı konulduğu için buna gerek duyulmamıştır. OLGU SUNUMU Temmuz 2014 tarihinde, 54 yaşında Takayasu arteritli erkek hasta kliniğimize unstable koroner arter hastalığı ve iskemik mitral yetmezliği tanılarıyla operasyon amaçlı interne edildi. Hastanın göğüs ağrısı (usap), nefes darlığı (NYHA Class-3), kollarda eforla çabuk yorulma (cladicasyo) şikayetleri vardı. Hasta kronik sigara içicisiydi. Fizik muayenesinde, hastanın dört ekstremitesinden de tansiyon ve nabız alınamamaktaydı. Hastanın öncelikle rutin tetkikleri, EKG ve Telegrafisi istendi. Rutin tetkiklerinde akut faz reaktanlarının hafif yüksekliği dışında anlamlı bir patolojik bulguya rastlanmadı. EKG’de nsr’de, rate:76/ dk, tele’de hafif mediasten genişliği saptandı. Karotis doppler usg’de, sağ CCA ve ICA kalibrasyonunda azalma, (ICA’da distal oklüzyon?), sol vertebral arterde ters yönde akım (subklavian stell sendromu), sağ vertebral arterde çap azalması saptandı. Bunun üzerine hastaya çok kesitli karotis BT Anjiografi planlandı. Hastanemiz Radyoloji kliniğinde çekilen BT Anjiografide, truncus brachiocefalicus ve sol subklavian arterin arcus aortadan Sistemdeki havaların tahliyesi ve kanama kontrölünün ardından hemodinami ve vücut ısılarının normale gelmesinden sonra CPB’a son verildi. Kanama kontrolünü takiben drenler yerleştirilerek, katlar anatomik olarak kapatıldı. Hasta KVC yoğun bakım ünitesine alındı. Operasyonda güvenli bir cerrahi için, serebral perfüzyonun devamı açısından öncelikle dacron greftle asendan aorta-bisubklavian bypass yapılmıştır. Sonrasında eş zamanlı olarak aortakoroner bypass ve mitral valav operasyonu gerçekleştirilmiştir. Postop 1. gün vazopressör ilaç ihtiyacı olan hasta genel durumunun iyi olması üzerine 2. gün servise alındı. Servis takiplerinde genel durumu iyi seyreden ve herhangi bir komlikasyon gelişmeyen hastaya medikal tedavisi düzenlenerek ve önerilerde bulunularak poliklinik kontrölüne çağrılmak üzere postop 9. günde cerrahi şifa ile taburcu edildi. 85 J Turgut Ozal Med Cent Olgu Sunumu / Case Report 2016;23(1):84-7 DOI:10.5455/jtomc.2015.2710 yöntemdir (14,15). Vakaların çoğunda lezyonlar, koroner arterlerin ostium veya proximal bölümündedir (16). Damar darlığının ileri derecede olması, medikal tedaviye yanıt alınamaması veya ani tromboz durumlarında by pass gereklidir; greft operasyonu (ven veya yapay), ,transluminal anjioplasti veya endovasküler stent gibi yöntemlerle by pass uygulanmaktadır (1,2,17). TA’nde en başarılı yöntem otolog ven greftidir ve yapay greftlerin %36’sı tekrar tıkanmaktadır. Vaskülitlerde öncelikle akut faz yanıtlarının düşürülmesi ve remisyon sonrasında invaziv işlemlerin yapılması önerilmektedir (2,13,17). Aktif dönemde inflamasyon nedeniyle girişim yerinde anevrizma ve kronik dönemde darlık gelişme olasılığı vardır. Hasta aktif arterit döneminde olsaydı, steroid tedavisi başlanıp remisyona girmesi beklenip daha sonra operasyona alınırdı. TARTIŞMA TA genellikle genç kadınlarda erkeklere göre daha sıktır ve ortalama başlangıç yaşı Asya’da 25, Avrupa’da ise 41 olarak verilmektedir (2). TA’nin erkeklere göre kadınlarda yaklaşık 9 kat fazla görüldüğü bildirilmesine karşın, kadın ve erkeklerin eşit tutulduğunu belirtenler de vardır (8). Arterde darlık, tam tıkanma, anevrizma oluşumu, genişleme, bükülme ve fistül oluşumu şeklinde tezahür eden Takayasu arteritinin koroner arter tutulumuna ilk cerrahi müdahale, aortokoroner bypass tekniğinin ortaya konulmasından önce, 1961 yılında Inokuchi tarafından hastanın iki taraflı internal mammaria arterlerinin bağlanması suretiyle gerçekleştirilmiştir (9). Bu ilk müdahaleden günümüze kadar semptomatik koroner arter tutulumu sebebiyle ameliyat edilen Takayasu arteriti vakalarının sayısı 100’den azdır (10). Bu hastaların çoğunu japonlar teşkil etmiştir. Ayrıca bu hastaların yaklaşık üçte birinde koroner arter lezyonlarına ek olarak aort yetersizliği ve daha az oranda da mitral yetersizliği tesbit edilmiştir. TA’de en sık daralma, nadiren anevrizma ve dilatasyon şeklinde damar değişiklikleri gözlenir. Kerr ve ark. (1) en sık karotid arterlerin (%70), ikinci sıklıkta subklavian arterlerin (%45) daraldığını, femoral (%3.3) ve renal (%1.7) arterlerin ise çok az tutulduğunu belirtmişlerdir. Aynı araştırmacılar, üst ekstremitenin alt ekstremiteye göre daha sık tutulduğu ve özellikle klaudikasyonun erişkinlerde fazla olduğunu belirtmişlerdir. Açık kalp ameliyatı olacak hastalarda Takayasu arteritinin olması vasküler tutulum özelliklerine bağlı olarak; monitorizasyon, cerrahi manüplasyon ve greft seçimi, cerrahi teknik, postoperatif nörolojik sekel gelişimi açısından önem taşımaktadır. Asendan aortadaki tutulum açık kalp cerrahisinde kanülasyon ve proximal anastamoz gibi cerrahi manüplasyonlarda problem yaratabilmektedir. Erken dönemde aortadaki inflamasyona bağlı olarak safen ven oklüzyonu gelişebilir. Ancak çoğu zaman İTA kullanımı da mümkün olmamakta, dacron greft üzerine yapılan proximal anastamozlarda da erken oklüzyon bildirilmektedir. TA’nin koroner arter tutulumunun cerrahi tedavi sonuçları, steroidlerin ameliyat sonrası kullanıma girmesi ile iyileşme göstermiştir (15). TA’nde hipertansiyon, kalp yetmezliği, miyokard infarktüsü, inme, anevrizma rüptürü ve böbrek yetmezliği mortalite nedenleri olarak bilinmektedir (1,2,8,11,17). Buna karşın tedavi altındaki olguların 10 yıllık sağ kalım oranının oldukça yüksek (%80-90) olduğu belirtilmektedir (1,2,17). Bizim olgumuz yaklaşık 6 aydır izlem altındadır ve bu komplikasyonlardan hiçbirisi gelişmemiştir. SONUÇ Sonuç olarak, Takayasu arteritinde; aort ve ana dalları gibi vasküler tutulumlarla birlikte, koroner arter tıkanıklıkları ve kalp kapak hastalıkları eşlik edebilmektedir. Açık kalp cerrahisi adayı hastalarda klinik ve anatomik özelliklere göre uygulanacak farklı stratejiler açık kalp cerrahisinin güvenle yapılmasına izin verir. Remisyon dönemindeki Takayasu arteritli olgularda, serebral perfüzyonun devamı açısından açık kalp cerrahisiyle eş zamanlı vasküler prosedürlerin güvenle uygulanabileceğini düşünüyoruz. Ancak bu tedavi yönteminin güvenirliliği, etkinliği ve dayanıklılığının belirlenmesi için bu hastaların uzun dönem sonuçlarının yakın takip edilmesi gereklidir. TA’nde kardiyak tutulum olasıdır; %70 kardiyomegali, %28 kalp yetmezliği ve %13,6 angina pectoris bildirilmiştir (11). Kalp yetmezliğinin ana nedeni ise aort kökü genişlemesine ikincil kalp yetmezliğidir. TA’nde en sık aort ve ana dalları etkilenmekte, aortta ise özellikle aortik ark tutulmaktadır (1,2,8). Olgumuzda aortik ark normal bulunmuş ve yalnızca innominate arter ile sol subklavian arterde total tıkanıklık saptanmıştır. Koroner arter hastalığı oranı TA’nde %6-16 olarak verilmektedir (1,2,11,12). TA’nde ana tedavi yöntemi yüksek doz kortikosteroid tedavisidir ve çoğu olguda yalnızca steroid remisyon için yeterlidir. Ancak yan etki durumunda veya ilaç dozunun yüksek tutulamayacağı olgularda immünsupresif tedavi eklenebilir (2,8,13). Bizim olgumuz remisyon döneminde olduğu için steroid tedavisi yeterli olmuştur. Enflamatuar etki ameliyatın zamanlanması, cerrahi müdahalenin türü ve ameliyat sonrası uygulanacak tedavi konusunda birtakım tereddütler doğuruyorsa da, Takayasu arteritinin koroner arter tutulumunda cerrahi yaklaşım günümüzde etkinliğini ortaya koymuş bir Resim 1. Takayasu arteritli olgunun CABGx2 ve MVR’a eş zamanlı uyguladığımız Asendan Aorta-Bisubklavian by pass Y greftin BT Angiorafideki görüntüsü. 86 J Turgut Ozal Med Cent Olgu Sunumu / Case Report 2016;23(1):84-7 DOI:10.5455/jtomc.2015.2710 10. Amano J, Suzuki A: Coronary artery involvement in Takayasu’s arteritis. J Thorac Cardiovasc Surg 1991;102:554-60. 11. Orea Tejada A, Sanchez Torres G, Kuri Alfaro J. Cardiac damage in Takayasu’s arteritis. Study in 125 patients. Arch Inst Cardiol Mex 1983;53:441-7. 12. Siburian G, Hashimato Y, Numano F. Ventricular arythmias in Takayasu arteritis. Int J Cardiol 1993;40:243-9. 13. Lupi-Herrera E, Sanchez-Torres G, Marchushamer J, Mispireta J. Takayasu’s arteritis. Clinical study of 107 cases. Am Heart J 1997;93:94-103. 14. Thomas D, Dobourg O, Biletry O, Kieffer E, Vedel J, Fenoll L, et al: [Coronary involvement in Takayasu's disease. Apropos of 3 cases, of which 2 were surgically treated, and review of the literature]. Arch MalCoear 1984;77:386-96. 15. Ohara K, Kasewaga T, Ando T, Kawazoe K, Kosakai Y, Kaku K, et al: Surgical treatment for coronary artery disease associated with aortitis syndrome, Kyobu Geka 1986;39:423-8. 16. Saito Y, Hirota K, Ito I, Yamaguchi H, Takeda T. Clinical and pathological studies of five autopsied cases of aortitis syndrome. Jpn. Heart J 1972;13:107-17,. 17. Mark A, Creager MD. Takayasu arteritis. Rev Cardiovasc Med. 2001;2:211-4. KAYNAKLAR 1. Kerr GS, Hallahan CW, Giordano J, Leavitt RY, Fauci AS, Rattern M. Takayasu arteritis. Ann Intern Med 1994;120:919-29. 2. Numano F: Differences in clinical presentation and outcome in different countries for Takayasu’s arteritis. Curr Opin Rheumatol 1997;9:12-5. 3. Takayasu M: A case with unusual changes of the central vessels in the retina. Acta Soc Ophtalmol Jpn 1908;12:554-5. 4. Shimizu K,Sano K, Pulseless disease. Rinsho Geka (Clinical Surgery) 1948;3: 377-96. 5. Frövig AG, Löken AC: Syndrome of obliteration of the arterial branches of the aortic arch due to arteritis. Act. Psychiatr Neurol Scard 1931;26;313-37. 6. Lupi-Herrera E; Sanches-Torres G, Marcusharmer J. Mispirets J, Horwitz S, Vela JE. Takayasu arteritis: Clinical study of 107 cases. Am Heart J 1977;93:94-103. 7. Report of commitee on study of arteritis. Japan Ministry of Education: Clinical and pathological studies of aortitis syndrome. Jpn Heart J 1968;9;76-87. 8. Chugh KS, Sahuja V. Takayasu’s arteritis as a cause of renovascular hypertension in Asian countries. Am J Nephrol 1992;12:1-8. 9. Inokochi K, Yagl H, Nakamura M, Torii S, A case of pulseless disease and angina pectoris. Kokyu To Junican 1961;9;447-50. 87