fiUBAT 2015 - Bütün Dünya

advertisement
T Ü R K
R E S S A M L A R
YUSUF KAT‹PO⁄LU
fiUBAT 2015
1941 y›l›nda Trabzon’da do¤du. Orta ö¤renimini burada tamamlad›. 1968’de
‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyübo¤lu Atölyesi
Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. Akademi’nin Avrupa Burs S›nav› ilk
sergisi oldu (1971). Trabzon’da resim ö¤retmenli¤i yapt› (1971-1980). 1975’te
Trabzon Güzel Sanatlar Galerisi’ni kurdu ve yöneticili¤ini üstlendi. Çal›flmalar›n›,
1980’den bu yana yaflad›¤› Kuzguncuk, Üsküdar’da sürdüren ve bugüne de¤in
ellinin üzerinde kiflisel sergi açan sanatç› yeni yap›tlar›n›, “Bugün Deniz Galafl”
bafll›¤›yla, 14 fiubat- 7 Mart aras›nda Uzun Haf›z Sokak, No: 16, Rasimpafla,
Yelde¤irmeni, Kad›köy adresindeki Galeri Diani’de sergileyecek.
Baflkalar›n›n umutsuzlu¤a kap›ld›¤› yerde, inanc›m›z,
umudumuz olur. Hayat›m›zda umutsuzlu¤a yer yoktur.
“Ç›k›fl Yolu”, özledi¤imiz Türkiye’nin yoludur.
Türk Milleti; çok daha güzel, güvenli, mutlu, refah içinde
yaflayaca¤› ayd›nl›k bir gelece¤e lay›kt›r. Geçmiflte bunu çok daha zor
flartlar alt›nda baflard›k. Bugün de baflaracak güçteyiz. Milletimizin
gelece¤ini, yine milletimizin azim ve kararl›l›¤› ayd›nlatacakt›r.
Ö¤retmenimiz, Türkiye’dir.
Sevdam›z, ad›m›z, soyad›m›zd›r Türkiye...
Biri Size
‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan
‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim
Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor:
Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na
arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli.
Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay.
Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir;
ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.
Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313
Gsm: (0536) 634 35 97
E-posta: [email protected]
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 fiUBAT 2015
2000
Baflkent Üniversitesi
Ad›na Sahibi:
Prof. Dr. Mehmet Haberal
Yay›n Genel Yönetmeni
Mete Akyol
Görsel Yönetmen
ve Yay›n Genel Yönetmeni
Yard›mc›s› :
Turgut Keskin
Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü:
Gülçin Orkut Akyol
Teknik Yap›m Yönetmeni:
Faruk Güney
Yay›n Dan›flman›:
Yaflar Öztürk
Türk Dili Dan›flman›:
Haydar Göfer
Sanat Dan›flman›:
Süheyla Dinç
E¤itim Dan›flman›:
Dr. Fatma Ataman
Düzeltme Sorumlusu:
Nükhet Aliciko¤lu
Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür
hizmeti olan Bütün Dünya 2000,
Baflkent Üniversitesi
kurulufllar›ndan
1. Cadde, No: 77, Bahçelievler,
Ankara adresindeki Aküm
Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve
Yay›nc›l›k Ajans›
Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin
3. Cadde, No: 2, Yenimahalle,
Ankara adresindeki tesislerinde
bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu:
Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan)
Prof. Dr. Ahmet Mumcu
Prof. Dr. Solmaz Do¤anca
Prof. Dr. Sevil Öksüz
Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu,
Prof. Dr. Okay Eroskay
Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu,
Prof. Dr. Sedefhan O¤uz,
Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu,
Gürbüz Atabek, Kaya Karan,
Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu,
Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay
Sürekli Yazarlar:
Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi,
Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek,
Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, ‹lkay Erdem, Haluk Erdemol,
Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren,
Prof. Dr. fiadan Gökoval›, Metin Gören, Ça¤dafl Güner,
Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan,
Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sabahat Önen,
Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen,
Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer,
‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal,
Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu,
Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z
Yönetim Merkezi:
10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara
Tel: (0312) 215 51 27-313
Faks: (0312) 222 90 07
‹letiflim Adresi:
Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok,
Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul
Tel: (0216) 456 27 27 (pbx)
Faks: (0216) 456 27 29
Da¤›t›m: Yaysat
Bas›m Tarihi: 22 / 01 / 2015
www.butundunya.com.tr
[email protected]
1
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
YIL:17 SAYI: 200
2000
3 Kahramanlarımız ve...
Karfl›lar›ndaki Suskunlu¤umuz
Mete Akyol
5 Gazi Mustafa Kemal ve Bir
Resmi Gazete Dr. Sıtkı Aydınel
8 Despot Yolsuzlukları
Dr. Ö¤üt Yazman
12 Babasının Tarlası
13 Entelektüel Paradigmalara
Uyum ya da Kaos Do¤an Kuban
18 Atatürk’ün Erzurum Kongresi
Açıfl Konuflmas› Cengiz Önal
23 Hakimiyeti Milliye Yazıları
25
Prof. Dr. Mehmet Haberal,
Dünyaca Ünlü Bilim ‹nsanlar›n›
Ankara’da A¤›rlad›
29 Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi
Sinan Meydan
35 200+50 Yıldır Neden Bocalıyoruz?
Konur Ertop
41 Mimar Sinan’ın Kafatası ve
Unutulan Gerçekler
Cengiz Özakıncı
47 Kurfluna Dizilen Yunan
Askerleri Orhan Velidedeo¤lu
51 Felsefe Kültürün Neresinde?
Tekin Özertem
55 Ermeni Sorununda
‹ngiltere’nin Rolü Gürbüz Evren
60 Gülen Düflünceler ‹lkay Erdem
63 Yatırım De¤il Cinayet
Can Pulak
2
65 Bitmeyen Senfoni Metin Gören
69 Ataol Behramo¤lu
fiadan Gökoval›
74 Seni Seviyorum Nuray Bartoschek
77 Karayazgılı Oedipus
Haluk Erdemol
83 Sokrates Berk Yüksel
87 ‹sveç’deki Titanik Vasa
Nevin Dedeo¤lu
91 Neler Olmuyor ki Dünyada
Sezin San Sungunay
95 Oturmak Dr. Mustafa Çetiner
98 Garcia’ya Mektup
103 40 Yıl ‹çinde Hepimiz
Böcek mi Yiyor Olaca¤›z?
Sabriye Afl›r
107 Pearl Nehri Kulesi
Gizay Temizsoylu
111 Bitkiler Sayı Sayıyor
Yücel Aksoy
115 Michio Kaku ile
Gelece¤e Bak›fl
120 Bir Kahramanın Öyküsü
Nergis Öztürk
123 Füze Selami Sema Erdo¤an
130 Yalnız Adam Yahya Aksoy
133 Uvvv! Dondum Dondum!
Muzaffer ‹zgü
137 Özgür Periler Mehmet Uhri
142 Bellagio ‹zlen fien Toker
147 Amsterdam’da Bir Çatı Katı
Mehmet Ünver
34
40
68
128
151
152
154
156
158
160
‹lk Dersimiz Türkçe
F›rçalayarak
Bilginizi Denetleyin
Ufak Tefek Bilgiler
Çözümler
Yar›n›n Büyükleri
Bulmaca
Satranç
Ay›n Kitaplar›
Bir Fotograf Bin Sözcük
Kahramanlar›m›z
ve... Karfl›lar›ndaki
Suskunlu¤umuz
onunda, bizim de içine itildi¤imiz bir dönemin, s›¤ bilgilerle
yetinebilen kiflileri taraf›ndan
bugün bir spor salonu, bir iki park ya
da bir iki cadde ad› olarak bilinen
Abdi ‹pekçi, son yaz›s›n› yazd›¤›
1 fiubat 1979 tarihinin 36 y›l ötesinde,
2015 y›l›n›n fiubat’›nda bugün, bir
efsane ya da bir destan kahraman›
olarak beliriyor an›lar›m›zda.
Abdi ‹pekçi’yle birlikte, de¤iflik
y›llar›n ayn› haftas›nda sonsuzluklar›na emanet etti¤imiz U¤ur Mumcu da,
Gaffar Okkan da yerlerini al›yorlar bu
efsaneler tablosunda.
Onlarla ayn› yaflam biçiminin ve
ayn› ölüm biçiminin onuruna sahip
öteki “uygarl›k kahramanlar›m›z” da
bir anda dolduruyorlar, an›lar›m›z›n
fleref kürsüsündeki yerlerini. Ayn›
onurlu yaflam ve ayn› onurlu ölüm
ötesinde bu uygarl›k kahramanlar›m›z›n ortak özellikleri, yaflamlar› boyu
yaln›z b›rak›lmalar›d›r.
Onlar› yaln›z b›rakanlar, ayn› çizgide olmalar›n karfl›n, birer “seyirci”
kalmay› ye¤leyen ve en gerçekçi
tan›m›yla toplumumuzun “adam sendeci” olarak adland›r›lan kesimidir.
Bugün birer efsane kahraman›
niteli¤e sahip bu uygarl›k kahramanlar›m›z, ço¤unun s›fat›, bir bölümünün
S
ise yap›s› da “ayd›n” olmas›na karfl›n,
ayd›nl›klar›n› karanl›klara tafl›maktan
üflenen etkin bir kesimi harekete
geçirebilmek için düflünsel emeklerini
cesaretle ortaya koymalar›n›n yan›s›ra,
yaflamlar›n› namlular›n tehdidi karfl›s›nda hedef yapmaktan da çekinmemifllerdi. Onlar Türk toplumuna,
Atatürk Devrimleri’nin önemini ve
anlam›n› anlatmaya, hatta benimsetmeye çal›flm›fl, toplumumuzun tüm
bireyleriyle birlikte, dönemin tüm
yöneticilerine de, Atatürk Devrimleri’
nin ve ilkelerinin, bir ödül de¤erinde
olmalar›n›n da ötesinde gerçekte,
uygar bir yaflam biçiminin “olmazsa
olmaz” ögeleri oldu¤unu ö¤retmeye
özen göstermifllerdi.
ugünlerin “hal ve gidifl”
serüveninin baflrol oyuncular›
ve onlar›n ayaklar›n›n çevresinde dolaflan figüranlar d›fl›ndaki bu
uygar, dürüst, ça¤dafl, fakat ayn› anda
“adam sendeci” kimlikli bu kesimin
bugün birinci vazifesi, bir zamanlar
yaln›zca seyicileri olduklar› bu uygarl›k kahramanlar›n adlar›n›n duyuldu¤u
ve görüldü¤ü her yerde, kendilerinden
defalarca özür dilemektir.
Toplumumuzu, okyanus dalgalar›
ortas›nda yelkensiz ve dümensiz
b›rakan siyasal f›rt›nalar›n herbiri, bu
B
3
Abdi ‹pekçi
Cavit Orhan Tütengil
Muammer Aksoy
U¤ur Mumcu
Çetin Emeç
Ümit Do¤anay
Do¤an Öz
Bahriye Üçok
Necip Hablemito¤lu
Gaffar Okkan
Bedrettin Cömert
kahramanlar›m›z› tek tek aram›zdan
ald›¤›nda, do¤al olarak önce çok
üzülmüfltük, çok dövünmüfltük ama…
Bu f›rt›nalar›n teknemizi dalga
dalga sürükleyip, sonunda bambaflka
sahillere vurdu¤unda ve kendimizi bu
sahillerin hiç de al›flamayaca¤›m›z
bambaflka iklimlerinde buldu¤umuzda
ancak, anlayabildik ne yapmamam›z
gerekip de yapt›¤›m›z› ve ne yapmam›z gerekip de yapmad›¤›m›z›…
Kurflunland›¤›n›n 36’nc› y›l›nda
bu ay Abdi ‹pekçi’yi anarken, onla
birlikte Bedrettin Cömert’in, U¤ur
Mumcu’nun, Ahmet Taner K›fllal›’
4
Ahmet Taner K›fllal›
n›n, Çetin Emeç’in, Cavit Orhan
Tütengil’in, Ümit Do¤anay’›n, Do¤an
Öz’ün, Bahriye Üçok’un, Muammer
Aksoy’un, Necip Hablemito¤lu’nun,
Gaffar Okkan’›n ve ayn› uygarl›k
u¤rafl› çizgisinde yitirdi¤imiz yüzlerce
“destan kahraman›”m›z›n an›lar›n›n
huzurunda tek tek herbirini, hem kendilerine sayg›m›zdan, hem kendimizden utanc›m›zdan, bafllar›m›z› önümüze e¤erek bir kez daha an›yor ve…
Yanl›fllar›n›n yeni yeni ay›rd›na
varmaya bafllayan tüm “seyircilerini”
ba¤›fllamalar›n› diliyoruz.•
[email protected]
Y›lmadan Yorulmadan
Dr. S›tk› Ayd›nel
Gazi Mustafa Kemal
ve Bir Resmi Gazete
21 Nisan 1931 tarihli bu resmi gazete ”Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin Millete Beyannamesi”
bafll›¤›n› tafl›yordu.
u beyanname (Bildiri) yak›nda
yap›lacak yeni seçimler için
Cumhuriyet Halk F›rkas›n›n
propagandas›n› içeriyordu. Bu bildiriyi
yorumlayabilmek
için önce, bu tarihe
kadar partinin
geçirdi¤i aflamalar›
özetle an›msatmakta yarar görmekteyiz. Bilindi¤i gibi
Halk F›rkas› 11
Eylül 1923 tarihinde
kuruldu. Mustafa
Kemal Pafla genel
baflkanl›¤a, ‹smet
Pafla da baflkan
vekilli¤ine seçildi.
‹smet Pafla imzas›yla
Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk
merkezlerine mesaj›
iletildi. (Bütün vatan›
kurtulufl ve ba¤›ms›zl›¤a getiren cemiyet
B
bugünden itibaren Halk F›rkas›na
dönüflecektir.)
10 Kas›m 1924’te de Halk F›rkas›n›n ad›
BD fiUBAT 2015
(Cumhuriyet Halk F›rkas›) olarak
de¤ifltirildi. 27 Ekim 1927’de 2.
Büyük kongre yap›ld›. (Birinci Büyük
Kongre Sivas kongresi olarak kabul
edildi.)
17 May›s 1931’de üçüncü Büyük
Kongre topland›. 24 Nisan 1931 tarihinde de 4. Devre TBMM üyeleri için
seçim yap›ld›.
u özel bilgiyi verdikten sonra
21 Nisan 1931 tarihli resmi
gazeteyi yorumlayabiliriz.
Dikkat edilirse bildiride bafll›kta
Reisicumhur dendi¤i halde sonda ise
Gazi Mustafa Kemal denmektedir.
Çünkü bildirinin sonundaki makam
Cumhuriyet Halk F›rkas› Genel
Baflkanl›¤›’d›r. Bu çok önemli bir
ay›r›m. Cumhurbaflkan› tarafs›zd›r.
Devletin bafl›d›r. Bu s›fatla Türkiye
Cumhuriyetini ve Türk Milletinin
birli¤ini temsil eder. O tarihte bile
Mustafa Kemal Pafla, demokrasinin
ana kural›na, bu ay›r›m dolay›s›yla
uymufltur.
B
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
6
“Cumhuriyet
Halk F›rkas›n›n
karar verilen
genel siyasetini flu
cümle aç›kça
ifadeye yeterlidir
san›r›m.
Yurtta sulh,
cihanda sulh için
çal›fl›yoruz.”
Bildirinin bafllang›c›nda:
“fiimdiye kadar oldu¤u gibi bu gün
dahi toplulu¤unuza sunulacak bildirimiz aç›k ve kesin olacakt›r. Çünkü
onlar yar›n size hesap verilmek üzere
yap›lacak olumlu ifllerin ifadesidir.’’
ifadeleri geçmektedir. Bu ifadede
geçen hesap verme sözcükleri de
Mustafa Kemal’in diktatör olmad›¤›n›n ve demokrasiye ne kadar inand›¤›n›n delilidir.
BD fiUBAT 2015
Bildirinin 1. Maddesinde:
“Cumhuriyet Halk F›rkas›n›n Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkç›, Devletçi,
Laik ve ‹nk›lâpç› vas›flar› de¤iflmeyen
esaslar›d›r.” ilkeleri yer almaktad›r.
Bildirinin di¤er maddelerinde:
Devletçilik nedir? Türkiye Cumhuriyeti halk›n›n ayr› ayr› s›n›flardan oluflan de¤il ifl bölümü nedeniyle ayr›lm›fl
(çiftçi, sanayici, vb.) bir toplum olarak
de¤erlendirmek esas ilkelerimizdendir. Çiftçilerimizin, esnaf›n, iflçilerin,
serbest meslek sahiplerinin, büyük
tüccar ve fabrikatörlerin korunma
önlemlerinin al›nmas› gibi konular
ifade edilmektedir.
10. Maddesi ise derinlemesine incelemeyi gerektirmektedir. “Cumhuriyet
Halk F›rkas›n›n karar verilen genel
siyasetini flu cümle aç›kça ifadeye
yeterlidir san›r›m: Yurtta sulh, cihanda sulh için çal›fl›yoruz.”
Bu cümlenin nerede, ne zaman
söylendi¤i konusunda karars›zl›klar
vard›r. Üstelik Cumhuriyet Tarihi
günlü¤ünü ve Atatürk T.C. Tarihi
kronolojisini yazanlar (baz›lar›) bu
bildirideki tarihi (21 Nisan 1931) günü
yazmam›fllard›r. Bu nedenle Yurtta
sulh, cihanda sulh sözünün nerede,
ne zaman söylendi¤i hakk›nda karars›zl›klar do¤mufltur.
Oysa bu söz pek çok dile çevrilmifl
ve dünya çap›nda bir de¤er kazanm›flt›r. Gazi Mustafa Kemal pek çok
savaflta fiilen bulunmufl, yurtta da bir
çok iç isyanla u¤raflm›fl bir kifli olarak,
deneyim ve birikimlerinin sonucunda
bu sözü söylemifl; ancak ne yaz›k ki
ne yurtta ne dünyada buna uyulmufltur.
Atatürk’ün bu konuda söyledi¤i pek
çok güzel söz vard›r. Bu sözleri ve
yorumlar› bir araya getiren eserler
yaz›lm›flt›r. Bu kadarla yetinerek
bildirinin bundan sonraki maddelerini
özetliyor ve önemli gördü¤ümüz
konular üzerinde biraz daha
duruyoruz.
11. madde: “Bütün devrim sonuçlar›n› vatandafllar›n tam emniyetini, milli
düzeni ve inzibat›, yurt içi ve adli
organizasyon ve yasalar ile koruyan
ve hiçbir olay veya etki önünde sars›lmayan bir hükümet otoritesini kurmak
ve uygulamak ifllerimizin temelidir.”
güne kadar meydana gelen iç
isyanlar ve karfl› devrim
hareketlerine yönelik adli ve
askeri önlemler alma konusunda
Gazi’nin hassasiyetini ifade eden bu
maddeyi daha fazla yorumlamaya
gerek duymuyoruz. Bundan sonra
vergi kanunlar›, milli e¤itim, sa¤l›k,
bay›nd›rl›k, altyap› (demiryolu, karayolu, liman, vb.), ekonomi konular›nda yap›lacaklar s›ralan›yor.
O
Sonuçta da:
“Yapmak iktidar›nda olmad›¤›m›z
iflleri, uyuflturucu, oyalay›c› sözlerle
yapar›z diyerek, millete karfl› gündelik
siyaset takip etmek fliar›m›z (âdetimiz)
de¤ildir.”
Verdi¤i sözler hakk›nda güvence
veren sadece bizde de¤il bütün dünyadaki siyaset adamlar›n›n uymas›
gereken bir kural› ifade etmektedir.•
[email protected]
7
Ça¤dafl Düflünce
Dr. Ö¤üt Yazman
D
espot
Yolsuzluklar›
Dünya Demokrasi Haritas›’nda seçim yap›lan çok say›da
cumhuriyet rejimi var. 168 ülkeden 88 tanesi demokrasi
yoksunu ve dünya nüfusunun yar›s›ndan fazlas›n›
bar›nd›r›yor.
ir ülkenin demokrasisi ne kadar
sakatsa, yolsuzluk o kadar fazla
oluyor. Küreselleflme olgusu
ile uluslar aras›nda ›fl›k
h›z› ile hareket eden
finansal fonlar, para aklamalar› ve yolsuzluklar›
destekliyor.
Dünyay› dolaflan
paralar üçe ayr›l›r. Biri
ola¤an ve yasaya uygun
ifllemlerin ürünü temiz
parad›r. Di¤eri uluslara-
B
8
ras› uyuflturucu, silah ticareti, kaçakç›l›k ve cinayet flebekelerinin elde
etti¤i kara parad›r.
Üçüncüsü ise baz› ülke
yöneticilerinin, yolsuzluk,
rüflvet ve devletten çald›klar› gri parad›r.
Kara parac›lar, despot
yönetimleri bulunca
onlarla iflbirli¤i yap›p
inan›lmaz paralara sahip
olur ve muhataplar›yla
bonkörce paylafl›rlar. Bu
BD fiUBAT 2015
nedenle kara para ile gri para aras›nda gizli bir boru hatt› vard›r. K›saca
kara para ile gri para birleflir; bence
bu ikisine birden “kirli para” demek
daha do¤rudur. Baflka bir anlat›mla
(kara ve gri) hepsi “haram para”d›r.
Çeflitli isimlerle milyarlarca dolar
toplan›r, gizlenerek y›kan›r yeniden
yat›r›l›r. S›n›r tan›maz, duruma göre
girer- ç›kar.
Despot Paralar›
S›cak para (despotlar›nki dahil) havuzlara s›¤maz; art›k büyük denizler
gibidir. Girifl-ç›k›fl dalgalar› krizleri
tetikler. Bir flekilde iktidara geldikten
sonra, ülkesini bask›ya ve zora dayanarak yöneten kimseye “despot” denir.
Kirli para trafi¤i artt›kça baz› devletlerin özellikle despotlar›n yönetti¤i
ülkelerin en üst düzey devlet adamlar›
Tatyana Dyaçenko
bu pisliklere bulaflt›lar.
Örne¤in Rusya’n›n d›flar›dan borç
ald›¤› 20 milyar dolar›n 10 milyar
dolar› yok oldu. Sonra New York’taki
bir Amerikan bankas›nda bayan Tatyana Dyaçenko’nun (Yeltsin’in k›z›)
ve yak›nlar›ndan her birinin ayr› ayr›
20’fler milyon dolarl›k hesaplar› ortaya
ç›kt›. (1999)
Ferdinand Marcos
ve efli ‹melda Marcos
Örnek Olay Marcoslar
1946’da ABD çekilirken Filipinler Cumhuriyeti kuruldu.
Cumhurbaflkan› seçilen Ferdinand Marcos ve efli Imelda 21
y›l süreyle (1965-86) ülkeyi
yönettiler. Cumhurbaflkan›
Marcos “ilk halka seslenifl”
konuflmas›nda ekonomik kalk›nmay› sa¤layaca¤›n›, kaçakç›l›k, rüflvet ve yolsuzluklara
son verece¤ini söylüyordu.
1969’da ikinci kez seçilmek için totaliterlik e¤ilimleri
artm›flt›. Muhaliflerin sesini
k›smaya bafllad›, yandafl medyay› kulland›. Devlet hazinesinden ald›¤› 56 milyon dolar› o
seçimde harcad› ve ikinci kez
seçildi.
9
BD fiUBAT 2015
Yönetim karfl›t› gösteriler, a¤›r hasar
veren protestolar aylarca sürdü. (OcakMart 1970) Marcos, s›k› yöne-tim
yasas› ç›kard›. ‹ki kez cumhurbaflkan› seçilebilme koflulunu kald›rd›.
Anayasay› de¤ifltirdi. Hukukta masumiyet karinesi de aranmayacakt›.
Muhalifleri y›llarca hapiste tuttu.
‹çlerinde Beningno Aquino gibi bir
çok parlamento üyesi vard›.
apse at›lanlar›n baz›lar›n›n,
sonradan kay›p olduklar›
aç›klan›yordu. Bas›n› susturdu. Tek bir resmi yay›na yöneldi.
Resmi Gazete, kanun de¤ifliklikleri
ile Marcos’un konuflmalar›n› yay›ml›yordu. Her y›l gizli servislere ayr›lan
devlet paralar›ndan, örtülü ödeneklerden, ülkeye gelen yard›m paralar›ndan,
ülkede yap›lan her iflten Marcoslar
pay ve para al›yordu. Özel ve kamu
iflletmelerine el koyuyor, bunlar›
yak›nlar›na veriyordu. Efli ‹melda’y›
baflkente vali atad›. fiehircilik ve imar
ifllerini ona ba¤lad›. Yetmedi, anayasa
de¤iflikli¤i ile baflbakanl›¤› da kendisine ba¤lad›. Hem cumhurbaflkan› hem
baflbakan oldu.
Üçüncü kez cumhurbaflkanl›¤›
adayl›¤›nda, (Bagong Lipunan- Filipince-) Yeni Toplum’la (New Society)
halka parlak gelece¤i anlat›yordu.
Muhalefet lideri Benigno Aquino,
sürgünde bulundu¤u ABD’den seçime
kat›lmak için dönüflünde Manila
Havaalan›’nda öldürüldü. (1983)
1986 seçimlerinde bir kez daha
hileye baflvurunca Marcos’un
diktatörlü¤ü halk›n ayaklanmas› ile
son buldu. ABD askeri helikopter ve
H
10
Filipinler’in d›fl
borcu Marcos’la
79 misli artarak
360 milyondan
28,3 milyar dolara
ç›kt›. Filipinler, Dünya’
n›n ve Asya’n›n en çok
d›fl borçlu ülkesi
olmufltu.
uçaklar› ile ülkeden kaç›r›lmas›, ABD’
nin usanm›fll›¤›n›n son noktas›yd›.
Filipinler’in d›fl borcu 79 misli artarak
Marcos’la 360 milyondan 28,3 milyar
dolara ç›kt›. Filipinler, Dünya’n›n ve
Asya’n›n en çok d›fl borçlu ülkesi
olmufltu.
H›rs›z Despotlar Listesi
Yolsuzluklar› ile ünlenmifl diktatörlerin her biri ayr› bir Marcos’tur. Her
biri ayr› bir yaz› konusu olabilir.
Burada ancak baz›lar›n› ve ülkelerini
belirtebiliriz: J.C. Duvalier (Haiti),
Muhammed Suharto (Endonezya),
Alberto Fujimori (Peru), Viktor
JC. Duvalier
Muammer
Kaddafi
Muhammed Suharto
Yanukovych (Ukrayna), Nicolae
Ceaucescu (Romanya), Slobodan
Milosevic (S›rbistan), Idi Amin
(Uganda), Mobutu Sese Seko
(Kongo- eski Zaire), Ömer El Beflir
(Sudan), Ali Abdullah Saleh-Salih
(Yemen), Zeynelabidin
Bin Ali (Tunus),
Nicolae
Ceacescu
Çiçekleri küçük bahçenin / çiçekleri
biraz da/ çölde akan kan›m›zla
sulanmad› m›? /sulanm›yor mu? / Ve
rahat, karl› gecelerinde ‹sviçre’nin /
y›ld›zlar› biraz da / gözyafllar›m›zla
y›kan›p yanm›yor mu?
u m›sralar yaz›lal› yar›m yüzy›ldan fazla zaman geçti.
Günümüzde despot yolsuzluk-
B
Slobodan Milosevic
Hüsnü Mubarek (M›s›r), Muammer
Kaddafi (Libya)
***
‹sviçre, yolsuzluk paralar›n› bankalar›nda saklayan ilk ülkedir. Naz›m
Hikmet bir trenle ‹sviçre’den geçerken
flöyle yazm›flt›:
‹sviçre’yi bilirsin gülüm, / dilsiz
kasas› derler, / bir yerlerden, bir
fleylerden kaç›r›lan paralar›n. (...) /
‹di Amin
lar› sürüyor; milyarlarca insan açl›k
s›n›r›nda. Bunun için, ünlü ozan›m›za
özenip, onun sözlerine benzeterek
bitirmek isterim.
fiimdi ›l›man gecelerinde Asya’
n›n Afrika’n›n, Okyanus’un eteklerinde yar› ç›plak insanlar›n, terkedilmifl
çocuklar›n, gözyafllar›, biraz da muson
ya¤murlar›yla y›kan›p, yanm›yor mu?•
[email protected]
11
BD fiUBAT 2015
Babas›n›n
Tarlas›!
öylünün biri, Atatürk Orman
Çiftli¤indeki tarlalardan
birini, kendi mal›ym›fl gibi
ekip biçiyordu. Gazi’ye haber verdiler.
Atatürk bunun üzerinde önceleri
durmad›. Sonra çiftli¤i gezdi¤i
günlerden birinde adama rastlad›:
"Burada ne yap›yorsun?" diye
sordu.
Köylü gülümseyerek:
"Tarla sürüyorum." dedi.
"‹yi ama, bu tarla senin midir?"
"De¤ildir."
"Kimindir?"
K
12
"Atatürk’ündür!"
"Güzel ama, sen baflkas›na ait bir
topra¤›n, ona sorulmadan sürülüp
ekilemeyece¤ini bilmiyor musun?"
"Biliyorum, fakat benim bu
tarlay› sürüp ekmeye hakk›m vard›r."
Atatürk: "Bu hakk› nereden
al›yorsun?"
Köylü: "Atatürk bizim babam›z
de¤il midir? ‹nsan babas›n›n tarlas›n›
sürüp ekerse suç mu olur?"
Atatürk, be¤enme ve sevgi dolu
gülümsemeyle köylünün s›rt›n› okflad›
ve "Hakl›s›n!.." diyerek uzaklaflt›.
BD fiUBAT 2015
Entelektüel
Paradigmalara
Uyum
a da Kaos
Y
Yazan: Prof. DO⁄AN KUBAN
Ça¤a ayak uyduramayan toplumlar›n temel sorunu,
ça¤dafl yaflam deneylerinin yüzeyselli¤i nedeniyle dünyan›n
gelece¤i ve potansiyelleri ba¤lam›ndaki cehaletlerinden
kaynaklan›yor.
Do¤an Kuban
Cumhuriyet, Bilim-Teknik Eki
a¤dafl yaflam yeni teknoloji
sat›n almak, otomobil, televizyon, telefon sat›n almak, lüks
yap› yapmak, dünyan›n öbür
insanlar› gibi yaflamaya özenmekle
elde edilmiyor. Kent trafi¤ini kontrol
edemeyen, kald›r›m yapamayan,
çöpünü temizleyemeyen, y›lda ortalama bir kitap bile okumayan, sanat› ve
felsefeyi d›fllayan, okullara ortaça¤
medrese programlar› dayatan, bilimi
körleten, fakat nüfusu yüz milyona
yaklaflm›fl toplumlar›n yaflamalar› zor,
Ç
gelecekleri karanl›k.
Böyle toplumlar›n kalabal›klar›
yollarda ve inflaatlarda verilen
kurbanlara ac›may› da unutuyorlar.
Türk kültürünün entelektüel bir
çekirde¤e gereksinimi var. Entelektüel
çekirdek bilgi birikiminden var›lacak
bir düflünsel ayd›nlanmad›r. ‹nsanlara
daha bilinçli ve duyarl› olmay› ö¤retecektir. Bat›daki bilgi birikimi bu
ayd›nlanma olana¤›n› o toplumlara
sa¤l›yor. Dünya entelektüelleri gelecek
sorunlar›n›n içeri¤ini toplumlar›na
13
BD fiUBAT 2015
anlatmak için mücadele veriyorlar.
Bizde ise ilkel bir politik söz dalafl›n›n
yan›nda birlefltirici bir söylem oluflmuyor. Türkiye gibi ortaça¤ rozetli üyesi
çok olan toplumlarda bu ayd›nlanma
çabas›na nereden bafllamal›?
Kan›mca birlefltirici bir ayd›nlanma olana¤›, sahip ç›kt›¤›m›z geçmiflin
do¤ru de¤erlendirilmesinden bafll›yor.
Bu gerçekleflmedikçe uydurma tarih
üzerine bina edilen hayaller topluma
kendinde olmayan güçler hayal ettiriyor. Gerçek potansiyelini anlamas›na
olanak vermiyor. Ve yalana inan›yor.
GÖÇER TÜRK’TEN EVRENSEL
PARAMETRELERE
Bat›y› fetheden Türkçe konuflan
göçerlerin uzun ve kimli¤i saptanm›fl
bir tarihi var. Bizim halk bunu masal
olarak bile bilmiyor. Bu tarihin bir
aflamas› olan Osmanl› tarihini bir
reklam konusu ve yanl›fl bir güç
imgesi olarak kullan›l›yor.
2000 y›ll›k bu süreci süreci
Do¤an Kuban
14
günlük politikan›n böbürlenme
hastal›¤›ndan kurtarmak entelektüel
bir zorunluluk ve tarihe karfl› bir sayg›
borcudur. Osmanl› tarihi halk için
sultan, yeniçeri, harem imgeleriyle
dolu fantastik zaferler dönemidir.
e var ki Osmanl› ordusu
Moskova kap›lar›na gitmedi.
Ama Ruslar Bak›rköy’e
N
geldiler.
Biz Rus donanmas›n› Karadeniz’
de yakmad›k. Fakat onlar Balt›k Denizi’nden gelip ‘Çeflme’de Osmanl›
donanmas›n› yakt›lar.
Biz Venedik’e bile gitmedik, ama
Venedik Donanmas›, 17. yüzy›lda
Çanakkale Bo¤az›n› kapatt›.
K›r›m Tatarlar› Hanl›¤› yok olunca, bizim Ruslara karfl› savunmam›z
kalmad›. Ruslar Do¤u illerini 1917’ye
kadar ellerinde tuttular.
Biz Viyana’y› alamad›k, ama
Avrupal›lar ‹stanbul’u iflgal ettiler.
Gönlümüze göre tarih yazamay›z. Türk tarihini,
Osmanl› dönemi
d›fl›nda, yerleflmifl
toplum tarihi olarak,
ya da göçer tarihi olarak, imparatorluklar
tarihi olarak, uygarl›k
tarihi olarak yazmak
olanaks›zd›r. Fakat
Türkçe konuflan halklar›n ve Türkçenin
sürekli tarihini yazmak olas›d›r. Bu
süreklili¤in nedeni
göçer Türklerin büyük
alanlara yay›lan ege-
BD fiUBAT 2015
Kan›mca
birlefltirici bir
ayd›nlanma
olana¤›, sahip
ç›kt›¤›m›z
geçmiflin do¤ru
de¤erlendirilmesinden bafll›yor.
menlik aflamalar›d›r. Bu tarihin bugün
için en önemli yan›, Türkçenin günümüze uzanan süreklili¤ini sa¤lam›fl
olmas›d›r. Türk diyalektleri Avrasya’
n›n neredeyse 2500 km uzunlu¤undaki
bir bölümünde Lingua Franca olarak
kullan›lm›flt›r. Bir çok devletin ulusal
dili olarak da yaflamaktad›r.
O
smanl› Devletinin ‹stanbul
Fethinden öncesi büyümesi
de göçer Türk tarihinin
devam›d›r. Osmanl› bu uzun göçer
tarihinde temellenir. Osmanl› ‹mparatorluk dönemi, Türk dilli göçerlerin
k›sa egemenlik tarihlerinden farkl›d›r.
Fetheden ve devleti kuran halk Türktür. Osmanl› ‹mparatorlu¤u Bizans
co¤rafyas›na oturur. Toplum Bizans
halklar›yla bütünleflir. Uzun ömürlü
karmafl›k bir yap›s› vard›r. Göçer
dönemiyle yap›sal bütünlü¤ü yoktur.
Osmanl› ça¤›n› anlamak yeni
paradigmalar yaratmay› gerektirir.
OSMANLI: KEND‹NE ÖZGÜ
POL‹T‹K YAPI
‹slam ve Türklü¤ün Osmanl›
tarihini yönlendirecek temel çerçeveler olmas›ndan hareket edince, kozmopolit Osmanl› toplumunun
tarihini yazmak olanaks›z hale
gelmifltir. Osmanl› Do¤uda ve Bat›da
‹slam için kavga eden bir güç olarak
takdim edilmifl, kendi yap›s›n›n gere¤i
olan bir yorum yap›lmam›flt›r. Türklük
de devflirme askeri, devflirme bürokrasisi, esir haremi, Türk olmayan
sultanlar›yla kendisi için çizilen kal›pla
çeliflmifltir.
Oysa Osmanl› ‹mparatorlu¤u, var
olan kal›plara giremeyecek kendine
özgü bir politik yap›d›r. Osmanl›
tarihinin göçer geçmifliyle iki sürekli¤i
var: Biri Türk Dili, ikincisi göçerlerin
fethettikleri toplumlarla simbiyotik
yaflant› kurma yetenekleri ve
gelenekleri.
Bu simbiosis 16. yüzy›l sonuna
kadar baflar›l› olmufl, Osmanl› tarihinin
süreklili¤ini de sa¤lam›flt›r. Bu olgu
insan toplumlar›n›n ortak yaflama
potansiyelinin oldu¤unun da kan›t›d›r.
Anneannem Midilli’li, annemin
babas› Ortaasyal›
bir aileden Erzurumlu, babam
Çerkez olan ben,
‹stanbullu bir Türküm. Bizim aileden
herkes ‹stanbullu Türktü. De¤iflik dilli,
dinli insanlar Türk diliyle belirli, fakat
de¤iflik kimlikler tafl›m›fllar, ayn›
topraklarda 800 - 900 y›ll›k bir süreç
15
BD fiUBAT 2015
içinde örtüflen ortamlar›n ürünü olarak
ortak davran›fllar kazanm›fllard›r.
Çerkezi, Giritli’yi, Bosnal›y›, Laz’›,
Gürcü’yü, Kürd’ü kökeninden dolay›
d›fllayan bir kültür Osmanl› ça¤›nda
oluflmad›. Ben bunun ‹ngiliz emperyalistlerin bafllatt›¤› bir emperyalist olgu
oldu¤una inan›r›m. Kald› ki kimi
cemaatler kendilerini Türk görmeseler
bile dünya bizi hep Türk olarak bildi.
Biz dünyan›n bildi¤i kimlik alt›nda
var›z. Bunu tart›flmak anlams›zd›r.
TÜRK-‹SLAM SENTEZ‹
Cumhuriyet döneminde ortaya
ç›kan toplum
kültürünün
niteli¤ine iliflkin
en önemli kavram Türk-‹slam sentezidir. Allah›n
sözü insan›n sözü ile efl olamayaca¤›na göre, Kuran’›n emirleri, insanlar›n
tefsiri ile bir sentez oluflturmaz. ‹slam,
Arap ya da Fars kültürü ile sentez
anlam›na gelebilir. Öte yandan
Kuran’a ba¤l› farzlar d›fl›nda,
Hintli’yi, Çinli’yi, Endonezyal›’y›,
Afrikal›’y› ve Türk’ü birlefltiren bir
kültür olmad›¤›n›, antropoloji okuyan
herkes bilir. Çinli, Hintli, Afrikal›,
Hristiyan olduklar› zaman da Avrupa
kültürünün parças› olmazlar. Ama
Farabi ve ‹bni Sina’n›n Hellen-Fars,
‹bni Rüflt’ün Yunan-Arap sentezinden
söz edilebilir. Osmanl› fiiiri, a¤›rl›¤›
Fars edebiyat› olan bir sentez olarak
görülebilir. Fakat Osmanl› Divan
fliirine halk sahip ç›kamazd›. Çünkü
anlam›yordu. Türkler çeviri yapt›lar,
ithal ettiler. Özgün kültür üretmediler.
16
Bu, göçer tarihinin do¤al uzant›s›d›r.
Göçerin güç gösterisinin bedeli,
uygarl›k tarihine Türk olarak bir fley
katmam›fl olmam›zd›r.
Bizim kültürümüz dilimizdir.
Onunla üretti¤imiz bir fliirimiz var.
Bunun Anadoludaki ilk kurucusu
Yunus Emre’dir.
RUS VE OSMANLI NEDEN
ÇÖKTÜ?
Osmanl› ‹mparatorlu¤u, var olan eski
toplum yap›s›n› yok etmeyip kulland›¤› için yaflam›flt›r. Fakat bunun da
bedelini ödemifltir. 19. yüzy›lda dine
dayal› sistemlerin gücü azal›nca Rus
ve Osmanl› imparatorluklar› çöktüler.
Rus devrimi, Türk devrimi bu çöküfllerin sonucudur. Devletin laik oluflu
da bu sonucun parças›d›r. Dinler de
yok olmad›lar. Laiklik, bilimsel
düflüncesinin egemenli¤idir.
Cumhuriyet
döneminde ortaya
ç›kan toplum
kültürünün
niteli¤ine iliflkin en
önemli kavram
Türk-‹slam
sentezidir.
Türk devrimi ‹slam dünyas›n›n
tek gerçek sosyal devrimidir. Dil, harf,
laik toplum devrimlerinin ‹slam tarihinde baflka efli yok. Biz onun için en
ça¤dafl ‹slam toplumuyuz.
BD fiUBAT 2015
evgili Okuyucular: Bu yaz›y›
tarihi bir yorumla bitirmek
istiyordum. Fakat daha ayd›nlat›c› bir kan›t buldum. Alman Devlet
Balesi’nin Berlin’de verdi¤i Çaykovski’nin F›nd›kk›ran Balesini seyrettim.
Osmanl› ordusunun Moskova’ya
gidememesi, Ruslar›n ‹stanbul’a
dayanmalar›n›n nedeni bu performans›n do¤as›nda sakl›yd›.
Musiki yapmak savafltan daha zor
ve yarat›c›. Bir bale koreografisi savafl
takti¤i saptamaktan daha karmafl›k.
S
Dans performans› silah atmaktan daha
zor, daha çok disiplin istiyor.
Atatürk bunu anlayabilen dahi bir
devlet adam›yd›. “Bulgarlar neden mi
Çatalca’ya geldiler? Çünkü Sofya’da
bir Opera var!” demiflti.
Bilime dayal› bir entelektüel
düflünce topluma egemen olmadan,
sanat ve musiki toplum yaflam›nda
yerlerini almad›kça uygarl›k da¤›n
berisinde kalacak. Her gün patlayabilecek bir sosyal ve ekonomik patlaman›n korkusu ile yaflayaca¤›z. •
B‹L‹NMEYENLER DUYULMAYANLAR
Yüzy›l›n dâhisi:
ATATÜRK
‘Ata’ sözünü sevmezdi...
‘Atatürk’ hitab›n› ilk kez dönemin Türk
Dil Kurumu Baflkan› bir konuflmas›nda
kullanm›fl, Mustafa Kemal de çok be¤enerek soyad› olarak alm›flt›. Kendisine ‘Ata’
diye hitap edilmesinden hiç hofllanmazd›.
En sevdi¤i yemek...
Manast›r Askeri Lisesi y›llar›ndan
kalan bir al›flkanl›kla hayat› boyunca en
sevdi¤i yemek kuru fasulye ve pilav olarak
kald›. Tatl›ya düflkün de¤ildi ama can›
istedi¤inde çok sevdi¤i gül reçelini tercih
ederdi.
En büyük hayali
Dünya turuna ç›kmakt›... Ömrü yetseydi
bir dünya turuna ç›k›p Türk dili ve tarihi
üzerindeki çal›flmalar›n› geniflletmek en
büyük hayaliydi.
Baflucu kitab›
‘Çal›kuflu’ydu... Binlerce kitab› vard›. Ama
bunlar›n aras›nda
bir tanesini hayat›
boyunca, hatta
cephede bile baflucundan ay›rmad›.
Reflat Nuri Güntekin’in ünlü ‘Çal›kuflu’
roman›n› hep yan›nda tafl›r, her gün rastgele bir yerinden açar,
birkaç sayfa okurdu.
Kabul salonundaki at yavrusu... Atlardan sonra
en sevdi¤i hayvan köpekti. ‘Fob’ ad›n›
verdi¤i köpe¤i, Gazi’nin yata¤›n›n ayakucunda uyurdu. Hayvanlara düflkünlü¤ü
öyle belirgindi ki, bir gün misafirlerinin
de görebilmesi için yeni do¤mufl bir tayla
annesinin Çankaya Köflkü kabul salonuna
getirilmesini bile emretmiflti.
17
Atatürk’ün Dünyas›
Cengiz Önal
ence; bir millette flerefin, haysiyetin, namusun ve insanl›¤›n vücut
ve beka bulabilmesi, mutlaka o milletin özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤a
sahip, ça¤dafl olmas›yla kaimdir. Ben flahsen bu sayd›¤›m vas›flara,
çok ehemmiyet veririm. Bu vas›flar›n kendimde mevcut oldu¤unu iddia
edebilmek için milletimin de ayn› vas›flar› tafl›mas›n› esas flart bilirim.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
B
60
Atatürk’ün
Erzurum Kongresi
Aç›fl Konuflmas›
ayg›de¤er Temsilci
Efendiler! Kongremiz
baflkanl›k heyetine, beni
seçmekle gösterilen güvene ve
ilgiye özellikle teflekkür ederim.
Buna dayanarak baz› hususlar›
arz etmek istiyorum.
Efendiler! Tarih ve olaylar›n yönlendirmesi ile fiilen içine
düfltü¤ümüz bugünkü kanl› ve
kara tehlikeleri görmeyecek ve
bundan dehflet ve üzüntü duymayacak hiçbir vatansever
düflünülemez. I. Dünya Savafl›’
n›n sonlar›na do¤ru milliyetler
temeline dayanarak verilmifl
sözler üzerine Osmanl› hükümetimiz de adaletli bir bar›fla Mustafa Kemal, ilk büyük kongreyi toplad›¤›
kavuflmak arzusuyla ateflkes
Erzurum’da hükümet kona¤› önünde Vali
istedi. Ba¤›ms›zl›k u¤runda
Zühtü Bey, memur ve subaylarla (23.7.1919)
S
18
BD fiUBAT 2015
namus ve cesaretle
dövüflen milletimiz, 30
Ekim 1918’de
imzalanan Mondros
Mütareke belgesi ile
silâh›n› elinden b›rakt›.
Devletlerin manevi
kiflili¤i ve imzalayan
temsilcilerin kendi
namuslar›n›n niyet ve
güvencesinde olan bu
mütareke belgesi
hükümleri bir tarafa
b›rak›larak ‹tilaf
Devletleri’nin askeri
kuvvetleri saltanat
merkezini ve hilafetin baflflehri olan
‹stanbul’umuzu iflgal etti. Gün
geçtikçe artan bir fliddetle Saltanat ve
Hilafete ait hukukumuz ile hükümetimizin kiflili¤i, milli onurumuz sald›r›lara ve adaletsizliklere u¤rad›. Osmanl› Vatandafl› olan Rum ve Ermeni
unsurlar, gördükleri destek ve yard›mlar›n sonucunda milli fleref ve namusumuzu yaralayacak taflk›nl›klara
bafllad›lar. Nihayet üzücü ve kanl›
devresine girinceye kadar küstahça
sald›r›lara devam ettiler.
Fakat derin bir üzüntü ile itiraf
etmeliyiz ki, bu cesur ataklar, sekiz
aydan beri birbirinin pefli s›ra iktidar
olan, ama milli denetimden uzak
hükümetlerden birinin di¤erinden
daha kötü olarak gösterdi¤i zay›f ve
beceriksiz icraatlar›ndan, baflkentte
ve baz› gazetelerde görülen çok ay›p
ihtiraslardan ve milli vicdan›n inkar›
ve Kuvay-› Milliye’nin hesaba
kat›lmamas›ndan dolay› geliflme f›rsat›
bulmufltur.
Erzurum'da Kongrenin topland›¤› okul
(23 Temmuz 1919)
B
elirtilen nedenlerle, Saltanat
merkezinin de kuflat›lm›fl
olmas›yla, tam olarak kaderimize sahip ç›kacak bir milli iradenin
de olmad›¤› fleklinde yanl›fl fikir hâkim
olmufltu. Cans›z bir vatan, kans›z bir
millet neleri hak etmiflse çekinmeden
onlar›n uygulanmas›na ‹tilaf Devletleri’nce bafllanm›flt›r.
Vatan›n bölünüp parçalanmas›
söz konusu olan bu kararda Do¤u
illerinde “Ermenistan”, Adana ve
Kozan havalisinde “Kilikya” adlar›yla
Ermenistan, Bat› Anadolu’nun ‹zmir
ve Ayd›n havalisinde Yunanistan,
Trakya’da hükûmet merkezimizin
kap›s›na kadar böylece Yunanistan;
Karadeniz sahillerimizde “Pontus”
Krall›¤› ve ondan sonra vatan›n kalan
k›sm›nda yabanc› iflgal ve kontrolü
gibi art›k 650 seneden beri ba¤›ms›z
saltanat sürmüfl ve tarihi adalet ve
kahramanl›¤›n› vaktiyle Hindistan
19
BD fiUBAT 2015
hududuna, Afrika’n›n ortas›na ve
Macaristan’›n bat›s›na kadar yürütmüfl
olan bu milletin kölelik düzeyine
indirilmesi istenmektedir.
Sonuçta bu devletin tarih sayfas›n›
kapatarak, devleti sonsuzluk mezar›na
gömmek gibi insanl›k ve uygarl›kla
ve hele de milliyet ilkeleriyle aç›klanmas› mümkün olmayan emeller kabul
ve destek bulmufl ve görülüyor ki
uygulama devresi de bafllam›flt›r. Bu
uygulama gözümüzün önünde üzüntü
verici bir flekilde yaflan›yor. ‹zmir,
Ayd›n, Bergama ve Manisa havalisinde flimdiye kadar binlerce analar›n,
babalar›n, kahramanlar›n ve çocuklar›n ak›p giden temiz kan›, Ayd›n gibi
Anadolu’muzun en seçkin bir flehrinin
Yunanl›lar›n zulüm ve ateflli tahribat›na kurban oluflu, memleketin baz›
bölümlerinin ‹talyan ve di¤erlerinin
iflgaline u¤ramas› ve Anadolunun iç
k›s›mlar›na do¤ru üzücü flekilde göç
edilmesi elbette milli gayretlere
dokunmufltur.
fendiler! Bilinen gerçeklerdendir ki, tarih; bir milletin kan›n›,
hakk›n›, varl›¤›n› hiçbir zaman
inkâr edemez. Bundan dolay›, böyle
bir yalan örtüsünün arkas›ndan
vatan›m›z ve milletimizin aleyhinde
verilen hükümler, kanaatler kesinlikle
iflas etmeye mahkûmdur!
Ve iflte bütün bu i¤renç zulümlerden ve bu talihsiz zavall›lardan, tarihimize karfl› uygun görülen haks›zl›klardan üzüntü duyan millî vicdan,
sonunda sesini yükselterek hayk›rm›fl
ve Müdafaa-i Hukuk-u Milliye
(Milli Haklar› Savunma) ve
E
20
Muhafaza-i Hukuk-u Milliye (Milli
Haklar› Koruma) ve Müdafaa-i
Vatan (Vatan› Savunma) ve Redd-i
‹lhak (‹flgali Red) gibi de¤iflik isimlerle fakat ayn› kutsal de¤erlerin korunmas› için ortaya ç›kan milli ak›m,
bütün vatan›m›zda art›k bir elektrik
flebekesi hâline girmifl bulunuyor.
‹flte bu kararl›l›kla meydana
getirdi¤i kahramanl›k ruhudur ki vatan
ve milletin kutsal bildiklerini kurtarma
ve korumaya dayanan son sözü söyleyecek ve hükmünü uygulatt›racakt›r.
enel ve özel durum hakk›nda
hepinizce bilinen baz› konular›
burada tekrar hat›rlatmay›
faydal› buluyorum:
Dört aydan beri M›s›r’da milli
ba¤›ms›zl›¤›n geri al›nmas› için pek
kanl› olaylar ve kar›fl›kl›k devam
ediyor. Sonuçta ‹ngilizler taraf›ndan
tutuklanarak Malta’ya götürülmüfl
olan temsilciler serbest b›rak›lm›fl ve
bu temsilcilerin Paris Bar›fl Konferans›’na gitmelerine izin vermek zorunda
kalm›fllard›r.
Hindistan’da ba¤›ms›zl›k için
genifl ölçüde ihtilâl oluyor. Milli
hedeflerine ulaflmak için bankalar,
Avrupal› kurulufllar, demiryollar›
bombalarla tahrip ediliyor.
Afganistan ordusu da ‹ngilizlerin
milliyeti yok etme siyasetine karfl›
savafl›yor. ‹ngilizlerin bel ba¤lad›klar›
hudut kabileleri de Afganl›lara kat›ld›klar› ve bu yüzden ‹ngiliz askerlerinin de içeriye çekilmek zorunda
kald›klar›n› ‹ngiliz gazeteleri itiraf
etmifllerdir.
Suriye’de ve Irak’ta ‹ngilizlerin
G
BD fiUBAT 2015
ve yabanc›lar›n zorbal›k ve yönetiminden bütün Arabistan ayaklanm›fl
haldedir. Arabistan’›n her yerinde
yabanc› hâkimiyeti reddediliyor.
Yaln›z memleketin refah ve mutlulu¤u
için yabanc›lar›n iktisadi ve bay›nd›rl›kla ilgili desteklerine, medeni vas›talardan yard›m almaya raz› olunuyor.
Ba¤dat ve fiam bir araya gelerek bu
karar› her tarafa bildirmifllerdir.
durum sebebiyle bu karar› uygulamaya koymaktan korkuyorlar. Milli
ba¤›ms›zl›klar›n› tehlikede gören ve
her taraftan iflgale u¤rayan Rus milleti,
bu genel zorbal›¤a karfl›, milletinin
bütün bireylerinin ortak gücüyle
çarp›flm›fl ve herkesçe bilindi¤i üzere
bu kuvvet, kendi memleketleri içinde
üstün gelmifl, çareyi kendi üzerlerine
bela olan milletleri etkileri ve kontrolü
alt›na almakta bulmufllard›r.
uzey Kafkasya, Azerbaycan ve Gürcistan birleflerek milli
varl›klar›na karfl› yürümek isteyen Denikin
Ordusu’nu savafla zorlayarak Karadeniz sahiline sürmüfltür.
Ermenistan’a gelince;
bir istila fikri sevdal›s›
olan Ermeniler, Nahcivan’dan Oltu’ya kadar
bütün Müslüman halka
bask›da, baz› yerlerde
de katliam ve ya¤mac›l›kta bulunuyorlar.
Hudutlar›m›za kadar
Müslümanlar› yok
Mustafa kemal, Erzurum Kongresi Günlerinde etmek, onlar› göçe
Son zamanlarda devletleraras›nda zorlayarak do¤u illerimiz ile ilgili
ortaya ç›kan rekabet sebebiyle ‹ngi- isteklerine güven içinde yaklaflmak
ve bir taraftan da 400 bin oldu¤unu
lizlerin Kafkasya’dan tamamen
çekilmesine karar verilmifl ve uygula- iddia ettikleri Osmanl› topraklar›ndaki
Osmanl› Ermenileri’ni dayanak
maya bir süreden beri bafllanm›flt›r.
‹talyan kuvvetlerinin Batum yoluyla yaparak memleketimizi iflgal etmek
Kafkasya’ya gelmesi kararlaflt›r›lm›fl istiyorlar.
Karadeniz’in bat› taraf›na gelince,
ise de ‹talya ve Kafkasya’daki iç
K
21
BD fiUBAT 2015
Macar ve Bulgarlar memleketlerinin
önemli bir k›sm›n› iflgal etmek isteyenlere karfl› bütün milli varl›klar›yla
çarp›fl›yorlar. Meriç nehrinin bat›s›n›n,
yani Balkan harbinden önce devletimizin s›n›rlar› içinde olan Bat› Trakya’
n›n Bulgarlardan al›narak Yunanl›lara
verilmesi ‹tilaf Devletleri’nce kararlaflt›r›lm›fl olmas› nedeniyle uygulamaya
bafllanm›flt›r. Yunan iflgal kuvvetlerine
karfl› Bulgar milli kuvvetleri taraf›ndan
desteklenen Bulgar kuvvetleri, Bat›
Trakya bölgesi içinde yapt›klar›
savafllar sonunda birçok Yunan birli¤ini uzaklaflt›rm›fllard›r.
zel durumumuza gelince,
daha ‹stanbul’dan ç›kmadan
önce vatan ve milletin kurtulmas› yolunda birçok sorumlu ve yönetici ile görüflülmüfltü. Baflkent’deki
ayd›nlar›n, din ve devlete hizmetleri
geçmifl olan büyük kiflilerin harcad›klar› zamanlar› çok de¤erli olmakla
beraber, etki ve denetim alt›nda kalm›fl
bir çevre, kendilerini daima tehdit
etmekte ve ifl yapt›rmayarak üzmektedir. Her halde kaderimize hâkim bir
milli iradenin her türlü kar›flma ve
kar›flt›rmalardan korunmufl, sa¤lam
bir flekilde ortaya ç›kmas›, ancak
Anadolu’dan beklenilmekte ve umulmaktad›r. Buna dayanarak bir milli
fluran›n ortaya ç›kmas› ve gücünü milli
iradeden alacak sorumlu bir hükûmetin varl›¤›n› istemek, özellikle son
zamanlarda ‹stanbul’da hemen hemen
bütün kesimlere ait düflünürler için
de¤iflmez bir fikir halini alm›flt›r.
Burada dokunakl› bir gerçek
olmak üzere arz edeyim ki, memleke-
Ö
22
timizde çok miktarda yabanc› paras›
ile birçok propaganda cereyan ediyor.
Bundaki amaç pek aç›kt›r:
Milli hareketi sonuçsuz b›rakmak,
milli istekleri felce u¤ratmak, Yunan
ve Ermeni emelleri ve vatan›n baz›
önemli k›s›mlar›n› iflgal amaçlar›n›
kolaylaflt›rmakt›r.
Bununla beraber her devirde, her
memlekette ve her zaman ortaya
ç›kt›¤› gibi bizde de kalp ve sinirleri
zay›f, anlay›fls›z insanlarla beraber
vatans›z ve ayn› zamanda refah ve
kiflisel ç›kar›n› vatan ve milletin zarar›nda arayan sefiller de vard›r. Do¤u
ifllerini idare ederken, zay›f noktalar›
aray›p bulmakta elinden çok ifl gelen
düflmanlar›m›z, memleketimizde bunu
adeta bir teflkilat haline getirmifllerdir.
Fakat kutsal de¤erlerinin kurtuluflu
emelleri ile ç›rp›nan bütün millet, iflte
bu yüce amaç ve savafl›nda her türlü
engelleri muhakkak ve mutlaka k›r›p
süpürecektir. Bütün bu emellere ulaflmak için kendini adayan asil milletimizin içinde milli bir birey gibi çal›flmaktan meydana gelen zevk ve övüncü,
burada teflekkür ve iftiharla arz ederim.
on iste¤im fludur ki, Yüce Tanr›,
Sevgili Peygamberi hürmetine,
bu kutsal vatan›n sahibi, savunucusu ve k›yamet gününe kadar sad›k
koruyucusu olan soylu milletimize,
Saltanat makam›n› ve yüce hilafeti,
sa¤lam ve kutsal de¤erlerimizi düflünmekle sorumlu olan heyetimize
baflar›lar buyursun. •
S
[email protected]
(Gelecek Ay: Sivas Kongresi Aç›fl
Konuflmas›)
BD fiUBAT 2015
YAZILARI
Uluslararas› Alandaki
Yerimiz
ir devletin güç ve sayg›nl›¤›n›n
en büyük ölçüsü, uluslararas›
alanda sahip oldu¤u yeridir.
Milli toplumlarda, kifliler çeflitli
nedenlerle, nas›l çeflitli yerlere sahip
olabiliyorlarsa, devletler de, uluslararas› alanda, gösterdikleri özelliklere
göre farkl› muamelelere maruz
kal›rlar. Herhangi bir devletin uluslar
aras› alandaki yerine etki eden etkenler
çeflitli flekil ve nitelik arz ederler.
Devletin asli unsurlar›ndan olan toprak
ve nüfusun niteli¤i kadar niceli¤i de
önemi haiz oldu¤u gibi, hükümetin
devlet faaliyetine yön veren ideal ve
görüflleri de di¤er milletleri çok yak›ndan ilgilendirir. Bu, insanl›¤›n yap›s›
gere¤i böyledir...
Kifli, toplum içindeki yerini, nas›l
her gün temasta bulundu¤u dost ve
komflular›n›n durumundan anlarsa,
devlet de, uluslararas› dengedeki
a¤›rl›¤›n›, di¤er milletlerin kendisine
karfl› gösterdikleri tav›r ve hareketten
kolayca keflfedebilir. Kiflileri birbirine
karfl› flu veya bu mevkie geçiren güç,
servet, nüfuz, bilgi, erdem ve ideal
gibi maddi ve manevi, etkenlerin
uluslararas› yaflamda da etkin olduklar›n› inkâr etmek mümkün de¤ildir.
B
Bir devletin uluslararas› alandaki yeri
sadece arazisinin geniflli¤i, nüfusunun
kalabal›k oluflu veya askerinin çoklu¤u
ile belirmez. Bu etkenlerin önemi
inkâr olunmamakla beraber, milleti
oluflturan kiflilerin ekonomik gücü,
millet büyüklerinin yönetme yetenekleri ve devlet faaliyetine hâkim olan
ülkü, ideal birli¤i gibi yarat›c› nedenlerin de o yerin belirlenmesinde
etkileri çok büyüktür.
Esasen aktif siyaset odur ki;
hükümet, milletin sinesinde ortaya
ç›kan, beliren bütün bu maddi ve
manevi güçlerden yararlanarak ve
onlar›n azami verimini alarak, devlete,
uluslararas› yaflamda en uygun yeri
sa¤lamaya çal›fl›r.
Cumhuriyet
Türkiyesi’nin
uluslararas› alandaki
yerine en çok etki eden
etkenler, onun maddi
gücü kadar, manevi
alandaki zafer ve
baflar›lar›d›r.
23
BD OCAK 2015
umhuriyet Türkiyesi’nin uluslararas› alandaki yerine en çok
etki eden etkenler, onun maddi
gücü kadar, manevi alandaki zafer ve
baflar›lar›d›r. Maddi güç manevi hamle
ve heyecanlarla beslenmedikçe ondan
beklenilen ürünleri veremez.
D›fliflleri Bakan›m›z›n, bütçe
görüflmeleri esnas›nda yapt›¤› aç›klama ile bu gerçek bir kez daha ortaya
ç›km›flt›r. Muhterem Türk Diplomat›
demifltir ki; “Bu ziyaret izlenimlerinden, her yerde, Büyük Liderimize karfl›
aç›kça belirtilen gerçek sayg›y› ve
hükümetimizin izledi¤i aç›k ve samimi
siyasetin oluflturdu¤u güveni özellikle
C
Büyük Gazi’nin kiflili¤i ve
dehas›yla, ondan
esinlenen d›fl siyasetimizin
samimiyet ve aç›kl›¤›,
Türkiye’nin uluslararas›
alandaki pek seçkin
yerinin en güçlü dayanak
noktalar›d›r.
24
ve memnuniyetle arz etmeyi uygun
görürüm…”
Büyük Gazi’nin kiflili¤i ve dehas›yla, ondan esinlenen d›fl siyasetimizin samimiyet ve aç›kl›¤›, Türkiye’nin
uluslararas› alandaki pek seçkin
yerinin en güçlü dayanak noktalar›d›r.
ir zamanlar Türkiye ça¤dafl
dünyaya yabanc› ve hatta ona
düflman bir durumda kabul
edilir ve bütün uluslararas› siyaset
hareketleri bu düflünüfle göre yönetilirdi. Büyük Gazi, Avrupa’ n›n bu
ortaça¤ kal›nt›s› u¤ursuz inanc›n›
kökünden koparm›fl ve devletler
toplulu¤unda bir Türkiye’nin,
sözgelifli bir Fransa veya ‹sviçre’ den
fark› olmad›¤›n› ve olamayaca¤›n›
büyük eseriyle ona kabul ettirmifltir.
Öyle bir Türkiye ki; d›fl
siyasetinin temelleri, “Herkesin
kuflkusuz kabulünü zorunlu gördü¤ü
hak ve adalet ilkeleri ile Türkiye’nin
ça¤dafl ve yaflamsal ç›karlar›”na
dayanmaktad›r. •
B
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 27 May›s
1929
BD fiUBAT 2015
Prof. Dr. Mehmet Haberal,
Dünyaca Ünlü Bilim
‹nsanlar›n› Ankara’da
A¤›rlad›.
rof. Dr. Mehmet Haberal’a
“Silivri Günleri”nde yapt›¤›
dört ziyaretinin birincisinde
söyledi¤i “Ben sizin yerinize burada
yatmaya haz›r›m; yeter ki siz d›flar›
ç›k›n ve bilimsel çal›flmalar›n›z›
P
sürdürün” sözüyle, özellikle Baflkent
Üniversitesi Ailesi’nin tüm bireylerinin gönüllerinde özel bir yere sahip
olan dünyaca ünlü biliminsan› Prof.
Nadey Hakim, bu kez birlikte bilimsel
çal›flmalar yapmak üzere geçen ay
Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof Dr. Nadey Hakim, Imperial College Cerrahi ve
Kanser Bölüm Baflkan› Prof. Dr. Jeremy Nicholson, Kraliyet T›p Derne¤i Baflkan›
Prof. Dr. Babulal Sethia ve Direktörü Ian Balmer
25
BD fiUBAT 2015
Prof. Haberal’a yeni bir ziyaret yapt›.
‹ngiltere Kraliyet T›p Derne¤i
Baflkan Yard›mc›s› ve ülkenin seçkin
üniversitelerinden Imperial College
ö¤retim üyesi Prof. Nadey Hakim bu
“çal›flma ziyareti”ni dünyaca ünlü üç
bilimadam› meslekdafl›yla birlikte
gerçeklefltirdi.
Prof. Haberal’›n Ekim ay›nda
‹ngiltere’ye yapt›¤› ziyarette imzalanan bir anlaflma gere¤i Prof. Nadey
Hakim’le birlikte, Ankara’ya gelen
Prof Dr. Nadey Hakim ve beraberindeki
heyeti Baflkent Üniversitesi’nde Üniversite
Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal karfl›lad›
‹ngiltere’nin ünlü bilim insanlar› aras›nda, Kraliyet T›p Derne¤i Baflkan›
Baflkan› Prof. Dr. Babulal Sethia,
Direktörü Ian Balmer, Imperial
College Cerrahi ve Kanser Bölüm
Baflkan› Prof. Dr. Jeremy Nicholson
yer ald›lar.
Baflkent Üniversitesi ve Imperial
College aras›nda yap›lan bu anlaflma,
her iki üniversitenin
bilim adamlar›n›n
ortak bilimsel çal›flmalar yapmas›n›
içermektedir.
Bilim ‹nsanlar›
Baflkent Üniversitesindeydi
Baflkent Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Ali
Haberal ve üniversite
Üniversite’deki bilimsel çal›flmalar hakk›nda bilgi alan ziyaret- yetkilileriyle birlikte,
çiler Difl Hekimli¤i Fakültesi Fantom Laboratuar›n› da gezdi bilim insanlar›na
26
BD fiUBAT 2015
Konuklar, Baflkent
Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde uygulamal›
olarak ders yap›lan
mahkeme salonunda
(Üstte)
Prof. Haberal Baflkent
Üniversitesi Hastanesi
hakk›nda bilgi veriyor.
(2. Resim)
Baflkent Üniversitesi’ni gezdiren Prof.
Dr. Mehmet Haberal, konuklar›n› k›sa
bir süre önce hizmete aç›lan ve Türkiye’nin en büyük üniversite kütüphanesini de içinde bar›nd›ran Baflkent
Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’ni tan›tt›. Kütüphane hakk›nda bilim
Prof. Nadey Hakim’in
kendi elleriyle haz›rlad›¤›
Prof. Haberal’›n büstüne
ayr›lan köfleyi ziyareti
s›ras›nda duygulu anlar
yafland›, (Alttaki resim)
insanlar›na
bilgi veren
Haberal’›n,
Prof. Hakim’e
bir de sürprizi vard›. Prof. Nadey
Hakim’in kendi elleriyle yapt›¤› ve
‹stanbul’daki Ortado¤u Organ Nakli
27
BD fiUBAT 2015
Prof. Nadey Hakim’in Baflkent Üniversitesi’ne arma¤an etti¤i tablonun kütüphanedeki yerinde aç›l›fl› yap›ld›. (Üstte)
Derne¤i (MESOT) Kongresi’nde
Haberal’a arma¤an etti¤i Haberal
büstü de, kütüphanedeki özel yerini
alm›flt›. Ayr›ca, Prof. Nadey Hakim’in
Baflkent Üniversitesi’ne arma¤an etti¤i
ve nefrektomi operasyonunun resmedildi¤i büyük boyutta bir tablonun da
o gün kütüphanedeki yerinde aç›l›fl›
yap›ld›. Prof. Hakim, ünlü ressam
Henry Ward taraf›ndan yap›lan bu
tablonun ‹ngiliz Ulusal Galerisi’nde
ve Lordlar Kamaras›’nda sergilendikten sonra bugün Baflkent Üniversitesi’ndeki yerini almas›ndan duydu¤u
mutlulu¤unu da belirtti.
Baflkent Üniversitesi yerleflkesindeki yeni kurulufllar› da ziyaret eden
konuk biliminsanlar›, üç günlük çal›flma programlar›ndan sonra ‹ngiltere’ye
döndüler. •
Prof. Dr. Nadey Hakim ve di¤er misafirler
Üniversite bünyesinde bulunan Atatürk
Müzesini ziyaret ederek an› defterini
imzalad›lar (Yanda)
28
Sakl› Tarih
Sinan Meydan
Atatürk’ün,
‹nsanl›k
Projesi
1
Atatürk’ün pek bilinmeyen, ya da unutulan
projelerinden biridir ‹nsanl›k Projesi. Onun
“Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” sözü asl›nda
bu projesini özetler.
tatürk’ün ‹nsanl›k Projesi,
ulusaldan evrensele uzanan
bir özgürlük, ba¤›ms›zl›k,
kardefllik ve bar›fl idealidir.
Atatürk’ün kurtulufl formülü
ba¤›ms›zl›k, uluslaflma ve ça¤dafllaflmad›r. Ça¤dafllaflabilmek, daha do¤rusu Atatürk’ün ifadesiyle “tek
uygarl›¤a” mensup olabilmek için her
fleyden önce uluslaflmak; kendi tarihin-
A
den, kendi kültüründen beslenmek
gerekir. Atatürk’ün 1930’lardaki Türk
Tarih ve Dil Tezleri, antropoloji
çal›flmalar›; Türk Tarih Kurumu, Türk
Dil Kurumu ve Ankara Dil ve TarihCo¤rafya Fakültesi’ni kurdurmas›,
yerli ve yabanc› bilim insanlar›na Türk
tarihinin, Türk dilinin, Türk kültürünün izlerini aratt›rmas› asl›nda hep
uluslaflmaya yönelik çal›flmalard›r.
29
BD fiUBAT 2015
Atatürk bu çal›flmalar›yla fievket
Süreyya Aydemir’in ifadesiyle sadece
Türklerin köklerine de¤il “insanl›¤›n
kaynaklar›na yönelmifltir”:
A
ydemir’in deyifliyle, “… fiu
bir gerçektir ki, bir zaman
geldi Atatürk, dünya yuvarla¤› üstünde insan›n yüzy›ll›k maceras›n›
sanki avucunun içinde seyreder gibi
oldu…” Atatürk, binlerce y›ll›k Türk
tarihini ve zengin Türk dilini a盤a
ç›kartarak sadece Türk kültürüne
de¤il, dünya uygarl›k miras›na da
büyük bir katk› sa¤lam›flt›r. Atatürk’ün
tarih ve dil çal›flmalar› insanl›¤›n
fievket Süreyya Aydemir
“ortak köklerine” vurgu yapan, birlefltirici niteli¤e sahip çal›flmalard›r.
Aydemir’in ifadesiyle, “Bütün insanl›¤›, bir ve kardefl köke ba¤lamak?
Bütün insanl›¤› bir ve kardefl bilen,
insanlar› dünya vatandafllar› olarak
gören o soy insan için bu ne engin
heyecan kayna¤›d›r.”
Atatürk’ün söylem ve eylemleri
ile 1920’lerde 1930’larda billurlaflan
‹nsanl›k Projesi’nin -s›ras›yla- aflamalar› flunlard›r:
30
1. Emperyalizme karfl› kurtulufl
savafl›.
2. Geri kalm›fll›¤a karfl› uygarl›k
savafl›
3. Yurtta bar›fl dünyada bar›fl
ilkesi,
4. Uluslararas› bölgesel paktlar/
bar›fl çemberleri.
Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi’nin
ilk ad›m›, tüm mazlum milletlerin,
emperyalizme baflkald›rarak verecekleri kurtulufl savafllar›yla “tam ba¤›ms›zl›k” kazanmalar›d›r. Atatürk,
yüzy›l›n bafl›nda emperyalizme karfl›
verdi¤i bir kurtulufl savafl›yla yar›
ba¤›ml›, savafl yorgunu Osmanl›
‹mparatorlu¤u’nun enkaz›ndan tam
ba¤›ms›z ve ça¤dafl bir ulus devlet
kurmay› baflarm›flt›r. Atatürk, birçok
kere Kurtulufl Savafl›’n›n “emperyalizme ve kapitalizme baflkald›r›” oldu¤unu ifade etmifltir. Atatürk, Kurtulufl
Savafl›’n›n sadece Türkiye’nin de¤il
bütün mazlum milletlerin kurtuluflunu
amaçlad›¤›n› vurgulam›flt›r:
“Türkiye’nin bugünkü mücadelesinin yaln›z Türkiye’ye ait olmad›¤›n›
tekrar etmek lüzumunu hissediyorum.
Türkiye’nin bugünkü mücadelesi
yaln›z kendi nam ve hesab›na olsayd›,
belki daha k›sa, daha az kanl› olur ve
daha çabuk bitebilirdi. Türkiye’nin
müdafaa etti¤i dava mazlum milletlerin bütün fiark’›n (Do¤u)’nun
davas›d›r.”
Mazlum milletlerin bir gün özgür,
ba¤›ms›z olaca¤›na da inanc› tamd›r:
“Bugün günün a¤ard›¤›n› nas›l
görüyorsam, uzaktan bütün Do¤u
milletlerinin de uyan›fl›n› öyle görüyorum. (…) Sömürgecilik ve emperya-
BD fiUBAT 2015
“Bugün günün
a¤ard›¤›n› nas›l
görüyorsam,
uzaktan bütün
Do¤u milletlerinin
de uyan›fl›n› öyle
görüyorum.”
lizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler aras›nda hiçbir renk,
din ve ›rk fark› gözetilmeyen yeni bir
ahenk ve iflbirli¤i ça¤› olacakt›r.”
“‹nsanl›¤a yönelmifl fikir hareketi
er geç muvaffak olacakt›r. Bütün
mazlum milletler zalimleri bir gün
yok edecek ve ortadan kald›racakt›r.
O zaman dünya yüzünden zalim ve
mazlum kelimeleri kalkacak, insanl›k
kendisine yak›flan bir toplumsal duruma eriflecektir.”demifltir.
örüldü¤ü gibi kurtulufl savafl›
ustas› Atatürk, insanl›¤›n
gerçekten özgürlü¤üne ve
bar›fla kavuflabilmesi, “yeni bir uyum
ve iflbirli¤i ça¤›n›n” kurulabilmesi
için emperyalizmin, sömürgecili¤in
son bulmas› gerekti¤ine yürekten
inanm›flt›r. Bu nedenle sömürgeci ve
emperyalist devletleri “lanetlemifltir”:
“‹stilac› ve sald›rgan devletler,
yerküresini kendilerinin mal›, insanl›¤›
kendi h›rslar›n› tatmin için çal›flmaya
mahkûm esirler saymaktad›r. Bunlar›n
amac› zulüm ve bask› oldu¤u için
onlar› lanetle anmakta kendimizi hakl›
görüyoruz.” demifltir. Atatürk, emperyalizmin “bar›fl” kavram›n›n arkas›na
G
gizlenen sinsi planlar›n›n da fark›ndad›r. fiöyle demifltir: “‹nsanlar› mutlu
edece¤im diye, onlar› birbirine bo¤azlatmak, insanl›ktan uzak ve son derece
üzülünecek bir yöntemdir. ‹nsanlar›
mufltu edecek biricik araç, onlar›
birbirine yaklaflt›rarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karfl›l›kl› maddi ve
manevi gereksinimlerini karfl›layan
hareket ve enerjidir. Dünya bar›fl›
içinde insanl›¤›n gerçek mutlulu¤u,
ancak bu yüksek ideal yolcular›n›n
ço¤almas› ve baflar›l› olmas›yla
mümkün olacakt›r.”
20. yüzy›l›n baflar›ya ulaflan ilk
ve tek antiemperyalist mücadelesinin
bafl mimar› Atatürk’ün izinden giden,
emperyalizme bafl kald›ran baflka
mazlum milletler de olmufltur, ancak
maalesef hiçbiri Türkiye’nin gösterdi¤i baflar›y› göstermemifltir. Bu da
Atatürk’ün sözünü etti¤i o “uyum ve
BD fiUBAT 2015
Atatürk’ün
insanl›k Projesi’nin
özü ise “Yurtta
bar›fl dünyada
bar›fl” diye
formüle etti¤i
bar›flseverliktir.
özü ise “Yurtta bar›fl dünyada
bar›fl” diye formüle etti¤i bar›flseverliktir. Ömrünün 17 y›l› savafl meydanlar›nda geçen Atatürk, “Zorunlu
olmad›kça savafl bir cinayettir” diyerek bir bar›fl ça¤›n›n aç›lmas› için
mücadele etmifltir.
fiu sözler de Atatürk’ündür: “Mutlaka, medeni, insani ve bar›flç› ülkü
belirmeli idi.”
“Savaflç› olmam; çünkü, savafl›n
ac›kl› hallerini herkesten iyi bilirim.”.
“Biz kimsenin düflman› de¤iliz,
yaln›z insanlar›n düflman› olanlar›n
düflman›y›z.”
“Bizim intikam›m›z, zalimlerin
zulmüne karfl›d›r.”
”Onlarda zulüm hissi yaflad›kça
bizde de intikam hissi devam
edecektir.”
tatürk, -kendini korumak,
ülkesini savunmak d›fl›ndasavafl› “cinayet” olarak gören
bir komutand›r. Kurtulufl Savafl›
sonunda, Lozan Antlaflmas› öncesinde
yeni bir savafl tehlikensin ortaya ç›kt›¤›
günlerde bu düflüncesini flöyle ifade
etmifltir: “Her halde flu veya bu
nedenler için ulusu savafla sürüklemek
yanl›s› de¤ilim. Savafl zorunlu ve
yaflamsal olmal›. Gerçek görünüm
fludur: Ulusu savafla götürünce vicdan›mda ezinç duymamal›y›m. Öldürenlere karfl› ölmeyece¤iz diye savafla
girebiliriz. Ama ulusun yaflam› tehlikeye karfl› karfl›ya kalmay›nca savafl
bir cinayettir”
Atatürk’ün bar›flseverli¤inin en
aç›k kan›t› düflman›na bile sayg›
duymas›d›r. Bir zamanlar savaflt›¤›
A
iflbirli¤i ça¤›n›n” bafllamas›n›
geciktirmifltir.
Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi’nin
ikinci ad›m›, kurtulufl savafl›yla “tam
ba¤›ms›zl›¤›n›” kazanan milletlerin,
uygarl›k savafl›yla ça¤dafllaflmas›d›r.
Atatürk bunu, (ak›l+bilim= ça¤dafllaflma/uygarlaflma) formülüyle
hayata geçirmifltir.
Atatürk’ün insanl›k Projesi’nin
32
BD fiUBAT 2015
Anzaklar için sonradan söyledikleri,
düflman Yunan komutanlara davran›fl›,
bir zamanlar savaflt›¤› Venizelos’la
kurdu¤u dostluk vb. Ayr›ca Atatürk
Türkiyesi bar›fl, huzur arayanlar›n
s›¤›nd›¤› güvenli bir liman olmufltur.
Örne¤in, Stalin’le anlaflmazl›¤a düflen
Troçki, Hitler Almanyas›’ndaki Nazi
bask›s›ndan kaçan Alman bilim insanlar› Türkiye’ye s›¤›nm›flt›r.
Atatürk’ün d›fl politika anlay›fl›n›n
temelinde de bar›flç› politika vard›r.
fiöyle demifltir: “Türkiye’nin güvenli¤ini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bar›fl istikameti bizim
daima ilkemiz olacakt›r.”
Atatürk “Yurtta bar›fl dünyada
bar›fl” ilkesinin insanl›¤›n ilerlemesinde en esasl› etken oldu¤unu belirtmifltir: “Türkiye Cumhuriyeti’nin en esasl›
ilkelerinden biri olan ‘yurtta bar›fl
dünyada bar›fl’ gayesi, insaniyetin ve
medeniyetin refah ve ilerlemesinde en
esasl› etken olsa gerekir. Buna
elimizden geldi¤i kadar hizmet etmifl
ve etmekte bulunmufl olmak, bizim
için övünülecek bir harekettir.”
da flöyle aç›klam›flt›r: “E¤er devaml›
bar›fl isteniyorsa kitlelerin vaziyetlerini iyilefltirecek uluslararas› tedbir
al›nmal›d›r. ‹nsanl›¤›n bütününün
refah›, açl›k ve bask›n›n yerine geçmelidir. Dünya vatandafllar›, k›skançl›k,
açgözlülük ve kinden uzaklaflacak
flekilde e¤itilmelidir.”
“E¤er devaml›
bar›fl isteniyorsa
kitlelerin vaziyetlerini iyilefltirecek
uluslararas› tedbir
al›nmal›d›r.
‹nsanl›¤›n bütününün refah›, açl›k
ve bask›n›n yerine
geçmelidir.”
B
ir keresinde de “Bar›fl, milletleri refah ve mutlulu¤a erifltiren en iyi yoldur” demifltir.
Atatürk, Türk d›fl politikas›n›n
bar›fl fikrine dayal› oldu¤unu, uluslararas› her hangi bir soruna bar›fl
yoluyla çözüm aramay› hedeflediklerini belirterek, “Milletleraras› bar›fl
havas›n›n korunmas› için Türkiye
Cumhuriyeti yapabilece¤i herhangi
bir hizmetten geri kalmayacakt›r”
demifltir.
Atatürk sürekli bar›fl›n flartlar›n›
Görüldü¤ü gibi Atatürk sürekli
bar›fl için “açl›k” ve “bask›n›n” ortadan kald›r›l›p “insanl›¤›n›n bütünün
refah›n›n” sa¤lanmas›n› ve dünya
vatandafllar›n›n “k›skançl›k”, “açgözlülük” ve “kinden” uzaklaflacak flekilde e¤itilmeleri gerekti¤ini belirtmifltir.•
[email protected]
33
Baflkalar›n›n umutsuzlu¤a kap›ld›¤› yerde, inanc›m›z,
umudumuz olur. Hayat›m›zda umutsuzlu¤a yer yoktur.
“Ç›k›fl Yolu”, özledi¤imiz Türkiye’nin yoludur.
Türk Milleti; çok daha güzel, güvenli, mutlu, refah içinde
yaflayaca¤› ayd›nl›k bir gelece¤e lay›kt›r. Geçmiflte bunu çok daha zor
flartlar alt›nda baflard›k. Bugün de baflaracak güçteyiz. Milletimizin
gelece¤ini, yine milletimizin azim ve kararl›l›¤› ayd›nlatacakt›r.
Ö¤retmenimiz, Türkiye’dir.
Sevdam›z, ad›m›z, soyad›m›zd›r Türkiye...
Biri Size
‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan
‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim
Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor:
Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na
arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli.
Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay.
Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir;
ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.
Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313
Gsm: (0536) 634 35 97
E-posta: [email protected]
Büyük Yap›tlar›m›z
Konur Ertop
200+50 Y›ld›r
Neden
Bocal›yoruz?
1961
Anayasas›n›n
›fl›¤›nda Türkiye’nin
sorunlar›na
çözümler:
960’larda araflt›rmac›lar, ayd›nlar,
siyaset adamlar› Türkiye’nin
sorunlar›n› genifl biçimde ele
ald›lar. Toplumsal kalk›nmay› sa¤lama, halk›n bilgi ve düflünce düzeyini
yükseltme yollar›n› araflt›rd›lar. Cumhuriyet ayd›nlanmas›n›n gelifltirdi¤i
devrim ilkeleri yeni Türkiye ve dünya
koflullar›na ba¤l› olarak güncellefltiriliyordu. Atatürkçülü¤e ça¤›n gereklerine uygun yorumlar getiriliyordu. Bu
1
dönemde Türkiye’nin ça¤dafllaflma
tarihini inceleyip elefltiren, yeni toplum
düzeni için önerilerde bulunan incelemeler birbirini izledi. Bunlar aras›nda
yer alan Türkiyede Ça¤dafllaflma,
Türk Düflününde Bat› Sorunu, 100
Soruda Türkiye ‹ktisat Tarihi, 200
y›ld›r Neden Bocal›yoruz? gibi
önemli yap›tlar Prof. Niyazi Berkes’in
imzas›n› tafl›yordu. Niyazi Berkes, Dil
35
BD fiUBAT 2015
ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi’nde
sosyoloji doçentiydi. Türkiye’nin
sorunlar›na toplumcu görüflle yaklaflan
de¤erlendirmeleriyle dikkati çekmiflti.
ek parti döneminde Pertev
Naili Boratav, Behice Boran,
Adnan Cemgil gibi ayd›nlar›n
yay›nlad›¤› “Yurt ve Dünya” dergisinde örne¤in gençli¤in toplumsal konumu gibi konular› incelerken ya da
dönemin “Tan” gibi bir muhalefet
gazetesinde üniversitelerin ifllevi
üzerinde dururken sert elefltirileri dile
getiriyordu.
Osmanl› döneminden gelen ve
dinsel e¤itimin kendi niteli¤inden
kaynaklanan ezbercili¤in okullarda
hâlâ sürdü¤ünü, s›navlar›n bu ezbercili¤i sürekli k›lan etkenlerden oldu¤unu
vurgulam›flt›. Gençli¤in, de¤iflen
sosyal ve siyasal hayat›n gerektirdi¤i
nitelikler ile de¤iflmeyen ahlak ve eski
e¤itim kuralları aras›nda s›k›flt›¤›n›
göstermiflti. Köy Enstitüleri örne¤ini
halk-ayd›n ikili¤ini ortadan kald›racak,
halk sanat›ndan esinle halk› tan›maya
yard›mc› olacak kiflilerin yetiflece¤i
kurumlar olarak de¤erlendiriyordu.
Türkiye’deki toplumsal de¤ifliklikler
karfl›s›nda toplumsal bilimlerin bu
sorunlar› ele al›p çözmekten uzak
durdu¤unu ›srarla belirtmiflti.
Türkiye’deki bilimi Bat› ile karfl›laflt›r›rken, “...biz hâlâ bilimi ba¤›ms›z
bir duruma getiremedik. Yani geçmiflte
oldu¤u kadar bile bir bilim gelene¤i,
e¤itimi, zihniyeti kuramad›k,” diyordu.
Bat› uygarl›¤› halkas› içinde yer
alabilmek için devlet, siyaset, hukuk,
ekonomi, e¤itim, aile, görgü, k›l›k-
T
36
Niyazi
Berkes
k›yafet alanlar›nda art›k din ölçülerinden kurtulmufl bir anlay›flla harekete
geçmek gerekti¤ini söylüyordu.
erkes’in üniversite çevresindeki ilerici meslektafllar› ile
onlar›n toplumcu görüfllerini
yans›tan“Yurt ve Dünya” dergisi,
›rkç›l›k-Turanc›l›k ve faflizm karfl›t›yd›. Kapitalizme elefltiriler yöneltiliyordu. Makineleflme yoluyla köy
nüfusunun azalt›larak sanayiye aktar›lmas›, Kemalizm’in kazan›mlar›na
sahip ç›k›lmas›, bilimin ba¤›ms›zl›¤›n›n savunulmas› gibi konular ele
al›n›yordu. Tutucu çevrelerin onlara
olan tepkileri düflünce düzeyinden
taflmakta, siyasal yönetimin bask›s›yla
birleflmekte gecikmedi…
Berkes’in önemli çevirileri de
vard›. Bunlardan biri, okurlar›n görüfl
ufkunu geniflleten Milli E¤itim Bakanl›¤› Dünya Klasikleri dizisinde ç›kan
B
BD fiUBAT 2015
“Sokrates’in Müdafaas›”yd›. Çevirinin
ayr›nt›l› önsözünde, filozofun
düflünceleri yüzünden öldürülmesini
anlat›rken flöyle demiflti:
“Sokrates’in u¤rad›¤› kötü son,
ahlak de¤erlerine gerçekten inanan
bir insan›n, bu de¤erlere inanmayan
ve fakat onlar›n bekçisi oldu¤unu
iddia eden insanlar taraf›ndan ikiyüzlüce mahkûm edilmesi olmufltur. Bu
son, derece ve de¤er fark› bir yana,
tarihte yaln›z onun bafl›na gelmekle
kalmam›flt›r.”
Sokrates’in u¤rad›¤›
kötü son, ahlâk
de¤erlerine gerçekten
inanan bir insan›n, bu
de¤erlere inanmayan
ve fakat onlar›n bekçisi
oldu¤unu iddia eden
insanlar taraf›ndan
ikiyüzlüce mahkûm
edilmesi olmufltur.
Tuhaft›r, tam da böyle bir son,
Berkes’in de yazg›s› olmakta gecikmedi: Solculuk umac›s›n›n sald›¤›
korku Üniversitedeki ilerici meslektafllar›yla birlikte onun da kadrosunun
kald›r›lmas›na, böylece kürsüsünden
uzaklaflmas›na yol açt›. Bunun üzerine
yurt d›fl›na göçerek bilimsel çal›flmalar›n› Kanada’da sürdürdü. Emeritus
profesör olarak McGill üniversitesinden emekliye ayr›ld›. Zorunlu göç-
menlik döneminde kendi ülkesinin
toplumsal ve siyasal yaflam›yla,
sorunlar›yla yak›n ilgisini hep
sürdürdü.
1
961 Anayasas›n›n ›fl›¤›nda Türkiye’nin sorunlar›na çözümler arayan önemli araflt›rmac›lar aras›nda
o da yerini ald›. Ona göre bilim,
toplum için olmal›yd›, toplum ç›karlar›na hizmet etmeliydi Ça¤dafllaflmay›
toplumsal, siyasal, kültürel,
ekonomik alanlarda sorunlar› ortadan
kald›rabilecek tek yol say›yordu..
Gericili¤e yol açan geleneksel ö¤elerin
ça¤dafllaflma sonucu yok
edilebilece¤ini düflünüyordu.
Ça¤dafllaflmada temel de¤erleri
Atatürk devrimlerinin getirdi¤ini
kabul ediyor, bu süreci laiklik kavram›
çerçevesinde yorumluyordu.
Atatürkçülü¤ün ana ö¤eleri ise ona
göre, tam ba¤›ms›zl›k, devletçilik ve
laiklikti.
Türkiye’nin dünyadaki konumunu
aç›klayan de¤erlendirmesi, uyar›
doludur:
“Ne bir Müslüman devleti, ne bir
Bat› ulusudur; ne H›ristiyanl›k
camias›na, ne sosyalist ya da kapitalist
uluslar camias›na mensuptur. Ne
Asyal›d›r ne Avrupal›. (…) Bat›
Avrupa’yla olan iliflkilerin
ekonomik, politik yanlar› artm›flsa
da hep tek yanl› ve daima aleyhe
ifller olmufl; gelene¤i olmayan,
Türk halk›na çok pahal›ya mal
olan ›st›rapl› ve flüpheli bir iliflki olarak
kalm›flt›r. Avrupa, Türkiye’yi
hiç bir zaman kendinden bir parça
saymam›flt›r.”
37
BD fiUBAT 2015
1961 Anayasas›n›n
›fl›¤›nda Türkiye’nin
sorunlar›na aranan
çözümlere Atatürk
ilkelerinin toplumcu
yorumu temel
oluflturmufltur. Prof.
Berkes bu görüflü
gelifltirenler
aras›ndad›r.
Türkiye’deki bilimi Bat› ile karfl›laflt›r›rken, “...biz hâlâ bilimi ba¤›ms›z bir
duruma getiremedik. Yani geçmiflte
oldu¤u kadar bile bir bilim gelene¤i,
e¤itimi, anlay›fl› kuramad›k,” diyordu.
961 Anayasas›n›n ›fl›¤›nda Türkiye’nin sorunlar›na aranan
çözümlere Atatürk ilkelerinin
toplumcu yorumu temel oluflturmufltur. Prof. Berkes bu görüflü gelifltirenler aras›ndad›r. Ulusal Kurtulufl
Savafl›m›z› “mali ve siyasi ba¤›ms›zl›¤›n› kaybeden bir ulusu parçalamak
için kullan›lan zorlay›c› güce karfl›,
ulusun bütün varl›¤› ile can›n› difline
takarak giriflti¤i bir eylem” diye
tan›mlam›flt›r. Savafl sonras›nda
ulusun iç ve d›fl durumunda meydana
gelen kökten de¤ifliklikler üzerinde
özellikle durur. Atatürk devrimlerinin
hedeflerini ve bu hedefe yönelik
eylemi flöyle özetlemifltir:
“1) Türk ulusunun yirminci
yüzy›lda yaflayabilmesi için geçirmek
1
38
zorunda oldu¤u de¤iflikliklerin
içerideki gerici engellerini ortadan
kald›rmak;
2) ‹çerdeki engellerden kurtularak
yürütülecek olan bu de¤iflmenin
olabildi¤ince h›zla yürüyebilmesi için
ülkeyi dünya politika kavgalar›n›n
d›fl›nda tutmak, onu hiçbir yabanc›
ç›kara alet etmemek;
3) Türk halk›n›n büyük ço¤unlu¤unun içine düfltü¤ü yoksulluktan
kurtar›lmas› için al›nacak teknik
önlemlerin etkili olmas›n› sa¤layacak
toplumsal reformlar› yapacak ve bunlar› yabanc› ç›karlar›na göre de¤il,
ancak Türk halk›n›n durumunun
iyileflmesi aç›s›ndan yapmak.”
tatürk döneminin getirdi¤i
kazan›mlar yaflat›lamam›flt›r.
“200 y›ld›r Neden Bocal›yoruz?” kitab›n›n yazar›, geliflmenin
önüne dikilen engelleri aç›klarken
A
BD fiUBAT 2015
flunlar› söyler:
“Türk kalk›nma tarihinin kesintisiz bir devrim fleklinde geliflmesini
tekrar tekrar köstekleyen üç engel
vard›r: Gericilik, yabanc› politik
ç›karlar›n zararlar›, halk›n ço¤unlu¤unun yoksullaflmas›. Bunlardan
topumu s›y›ran, ulusa bir süre dinlenme nefes alma, kalk›nma f›rsat›n›
veren tek dönem Kemalizmin açt›¤›
dönem olmufltur. Onun için ona, Türk
kalk›nmas›n›n normal yolu ve gelene¤i
olarak bak›yoruz.”
Atatürk ilkelerini bir partinin
sahiplenmesini hofl görmez. Ayd›nlar›n, bilim insanlar›n›n, politikac›lar›n
bu ilkeleri yorumlay›p elbirli¤iyle
gelifltirmesini, yaflama geçirmesini
öngörür:
“Kemalizm, Halk Partisi’nin bir
ideolojik arac› de¤il, modern Türk
rejiminin (ekonomik, toplumsal ve
kültürel yanlar›n› kapsayan) hukuksal
temelidir. Bu temelin y›k›lmas› ile yok
edilen fley, alelade bir ideoloji de¤il,
devletin ve bütün toplumun ça¤dafl
dünyadaki varl›¤›d›r. Kemalizmsiz bir
Türkiye ancak Ortaça¤da varolabilir,
ya da modern uygarl›k dünyas›nda
ba¤›ms›zl›¤› olmayan insan y›¤›n›
olarak varolabilir.”
Politikac›lar›n tam da 2015 Türkiyesinde yaflanananlar› and›ran tutumlar›na elefltiriler yöneltir. 2. Abdülhamid'in "anayasal› mutlakiyet" rejimini
an›msatarak, "Çok partili bir tek parti"
rejimi, yeni bir "demokratik istibdat
idaresi" kurdu. Dahas› var: Kemalizme
karfl› eski düflmanca durumunu art›k
de¤ifltirmifl bulunan Bat›'ya, Kemalizmin diktatörlük oldu¤unu, Türkiye'ye
demokrasiyi ilk defa kendi meflhur
"kurucu"lar›n›n getirdi¤ine
inand›rd›lar.”
N
iyazi Berkes geçmifli 3.
Selim dönemine kadar
uzanan bilimde, düflüncede
yenileflme, ça¤dafllaflma hareketlerini
konu ediniyor, baflar›s›zl›klar üzerinde
durarak ç›k›fl yollar› öneriyordu. “200
y›ld›r neden bocal›yoruz?” diye
sormas›n›n üzerinden yar›m yüzy›l
daha geçti. fiimdi de “200+50 y›ld›r
neden bocal›yoruz?” sorusuna yan›t
aran›yorsa, Berkes’in uyar›lar›na kulak
verilmelidir.•
[email protected]
T
am ba¤›ms›zl›k denildi¤i zaman,
elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî,
askerî, kültürel ve benzeri her hususta
tam ba¤›ms›zl›k ve tam serbestlik
demektir. Bu sayd›klar›m›n herhangi
birinde ba¤›ms›zl›ktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle
bütün ba¤›ms›zl›¤›ndan mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden
bar›fl ve sükûna eriflece¤imiz inanc›nda de¤iliz.
M. Kemal Atatürk
39
F›rçalayarak
Serdar Günbilen
40
Otopsi
Cengiz Özak›nc›
" Mimar
Sinan’›n
Kafatas›"
ve
Unutulan
Gerçekler
C
umhuriyet gazetesinin 05.08.1935 günlü
say›s›nda, birinci sayfadan verilen haber
flöyleydi: "Dahi San'atkar Mimar Sinan'›n
Kafas› Mezar›ndan Ç›kar›ld›. Süleymaniye'de
büyük Türk mimar› Sinan'›n mezar›nda araflt›rmalar yap›lm›fl, Mimar Sinan'›n kafatas› ç›kar›lm›flt›r.
Koca Mimar'›n kafatas› sa¤lam ve bozulmam›fl
olarak bulunmufltur. Koca dâhinin kafatas›
üzerinde yap›lan tetkikat, büyük Mimar'›n yaln›z
kültür itibariyle de¤il, ›rk noktas›ndan da Türk
oldu¤unu göstermifltir. Türkler ›rk itibariyle
Brakisefal, yani yass› yuvarlak kafal›d›r. Mimar
Sinan'›n kafatas›n›n muayenesinde bu büyük
bafl›n da
Cumhuriyet gazetesi, 05.08.1935.
41
BD fiUBAT 2015
Ressam Melchior Lorichs’in 1559’da
yapt›¤› resimde, sa¤daki beyaz giysilinin
Mimar Sinan oldu¤una iliflkin (Bkz:
Mehmet Arman Güran & Ayfle Zekiye
Abal›, TTK, Belleten, A¤ustos 2011.)
Brakisefal oldu¤u meydana ç›km›flt›r.
Mimar Sinan'›n kafatas› Antropoloji
Müzesi'nde muhafaza edilecektir."
Bu haber, üzerinden 63 y›l geçtikten sonra ilk kez 1998'de "Mimar
Sinan'›n Kafatas› Nerede?" bafll›¤›yla
42
bir köfle yaz›s›na konu olacak; "Mimar
Sinan'›m›z›n kafatas›n›n mezar›ndan
ç›kart›ld›¤›n›, dahas› bugün kay›p
oldu¤unu biliyor muydunuz?" sorusuyla bafllayan yazar, 1935'te ç›kar›l›p
ölçülen kafatas›n›n yeniden mezara
konmad›¤›n›; hiç bir kurumda bulunamad›¤›n›, "s›rra kadem bast›¤›"n›
duyuracakt›.[i]
Bu iddia k›sa sürede gazete köflelerinden dergi sayfalar›na, televizyon
programlar›na, sanal ortama s›çrayarak
alabildi¤ine yay›lm›flt›. "Kafatas›
ölçümü" toplumun belle¤inde Hitler
BD fiUBAT 2015
Almanyas›, Kafatasç› Irkç›l›k,
Soyk›r›mc›l›k, Faflizm olgular›n›
ça¤r›flt›rd›¤›ndan, 1998'de ortaya at›lan
bu iddia, Atatürk'ü ve kurucusu oldu¤u
Türkiye Cumhuriyeti'ni Kafatasç›,
Irkç›, Soyk›r›mc›, Faflist olarak
damgalayan kesimlerce kan›t olarak
kullan›lacakt›. Bir parti 'Efl Genel
Baflkan›', 29.01.2013 günü yay›mlanan demecinde; "Mimar Sinan mezar›nda kafatas› olmadan yat›yor. Çünkü
kafatas›n› al›p bilim ad›na ölçmeye
çal›flt›lar. ‹flte bu ›rkç›l›¤›n en hayas›z
halidir." [ii] diyecekti.
O
Ulus gazetesi, 06.08.1935.
ysa, bu suçlamalar için kan›t
gösterilen 05.08.1935 günlü
gazete haberi gerçe¤e ayk›r›yd› ve Atatürk'ün Koruyucu Baflkan
ve manevi k›z› Afet ‹nan'›n Baflkan
Yard›mc›s› oldu¤u Türk Tarihi Araflt›rma Kurumu Baflkanl›¤›'nca yap›lan
bir resmi aç›klama ile derhal yalanlanm›flt›.[iii]
06.08.1935 günlü gazetelerde
yay›mlanan aç›klamada: Mimar Sinan'›n mezar›n›n küçük bir bölümünün
01.08.1935 günü Türk Tarihi Araflt›rma Kurumu'nun seçti¤i bir kurul
önünde, büyük bir özenle aç›ld›¤›;
yap›lan incelemede iskeletin pek büyük
bir bölümünün çok bozulmufl durumda
bulundu¤u ve mezar›n yine ayn› kurul
önünde kapand›¤›, yap›n›n toprak
alt›nda ve üstünde kalan bölümlerinin
mimari aç›dan incelenmek üzere ölçülerinin al›nd›¤› duyuruldu. "Mimar
Sinan'›n kafatas› ölçülerek Türk ›rk›ndan (Brakisefal) oldu¤unun saptand›¤›"na iliflkin haberler, bu duyuruyla
resmen yalanlanm›flt›.
Mimar Sinan'›n mezar›n› açan
kuruldaki görevlilerden Mimar Sedat
Çetintafl da, y›llar sonra yapt›¤› aç›klamada: "Tamam›yla kesme tafltan
yap›lm›fl olan lâhdin yan taraf›ndan
topra¤a girerek bir tekini çürütüp
açt›rd›m. Buradan bir tek omzumla
43
BD fiUBAT 2015
beraber bafl›m› sokabildim. Ceset
tamam›yla çürümüfl, kafa örne¤inde
bir toz hâlinde toprak üstüne çökmüfltü. Hava ve rutubetten çürüyor
galiba ki, Bursa'da Yeflitepe'nin kav
k›sm›nda da böyle böyle o kadar
cesetten bugün hiçbir fley kalmam›flt›r. Burada Sinan'›n adut denilen,
omuzlardan inen kol kemiklerinin
onar santim boyunda birer parça ile
kafatas›ndan üç dört santim çap›nda
bir parça bulabilmifl ve bunlar› idare
heyeti huzurunda antropolog dostum
fievket Aziz Kansu'ya vermifltim. (...)
Fakat bu hadisede benim en büyük
kâr›m, bu vesile ve f›rsattan istifade
ile üstad›m›n mezar ve lahdini içli ve
d›fll› rölöve ederek levhalar›n› Resim
ve Heykel Müzesi'ndeki eserlerim
aras›nda dünyaya ve milletime hediye
edebilmek imkân›n› elde ediflim
olmufltur." [iv] diyordu.
Mimar Sedat Çetintafl'›n 1963'te
yay›mlanan bu aç›klamalar› da Mimar
Sinan'›n kafatas› ölçülmüfltür, Türk
Mimar Sedat
Çetintafl'›n Eylül
1936'da bitirdi¤i
Mimar Sinan
Türbesi rölövesi.
44
Mimar Sedat Çetintafl'›n
imzal› foto¤raf›.
›rk›ndand›r (Brakisefal'dir) diyen
gazete haberlerini yalanl›yordu.
Atatürk dönemi, Türk tarihinde
BD fiUBAT 2015
er y›l yinelenen "Mimar Sinan'›
Anma Törenleri" nde,
özgeçmifli anlat›l›rken, onun Gayrimüslim devflirme kökenli
bir Müslüman oldu¤u
hiç bir zaman gizlenmemiflti.
Örne¤in, 1932'de,
‹stanbul'da Mimar
Sinan'›n türbesinde devlet ileri gelenleri öncülü¤ünde gerçeklefltirilen anma
töreninde ö¤retim üyesi bir konuflmac›, halka flöyle seslenmiflti: "Baz›lar›
Mimar Sinan'›n Türk olmad›¤›n› iddia
ederler. Mimar Sinan Türk ›rk›na
mensup olmasa da onu Türk muhiti
yetifltirmifltir. Sinan'›n eserlerinden
kendi flahs›na oldu¤u kadar Türk
milletine de bir iftihar hissesi ç›karmak
tabiidir."
Sonuç olarak, Atatürk döneminde
Mimar Sinan, Gayrimüslim devflirme
kökenli bir Müslüman olarak tan›t›lm›fl; "kültürel bak›mdan Türk" say›lm›fl; hak etti¤i sayg›y› göstermek için
"›rk olarak Türk" say›lmas›
gerekmemifltir.
Gerçek bu iken, 1998'den bu
yana: Atatürk Mimar Sinan'›n
kafatas›n› ölçtürdü, Türk ›rk›ndan (Brakisefal) dediler, kafatas›n› Antropoloji Müzesi'ne
kald›rd›k deyip yok ettiler, Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'
nin kurucu ideolojisi Kafatasç›
Irkç›l›kt›r, propagandas› yürütülmekte ve yaz›m›z›n bafl›nda
aktard›¤›m›z 05.08.1935 tarihli
H
Cumhuriyet gazetesi, 14.09.1931
Mimar Sinan'la ilgili en çok yay›n›n
yap›ld›¤›, en çok kültürel etkinli¤in
gerçeklefltirildi¤i, tüm yap›tlar›n›n
rölövelerinin çizilmeye ve onar›lmaya giriflildi¤i bir dönemdir. Bu etkinliklerde onu "›rk bak›m›ndan Türk"
göstermeye yönelik bir çaba yoktur.
Örne¤in, Reflat Ekrem Koçu, Ahmet
Refik (Alt›ner) gibi tarihçiler, Mimar
Sinan'›n Kayseri'de Gayrimüslim bir
ailenin çocu¤u iken, devflirme olarak
al›n›p Müslüman olarak yetifltirildi¤ini, 1931'de, Osmanl› Arfliv Belgeleri'
ne dayanarak yazm›fllard›.
Cumhuriyet gazetesi, 06.04.1930
45
BD fiUBAT 2015
"Diyarbekirli,
Vanl›, Erzurumlu,
Trabzonlu,
‹stanbullu,
Trakiyal› ve
Makidonyal› Hep
Bir Irk›n Evlatlar›,
Hep Ayn›
Cevherin
Damarlar›d›r”
Cumhuriyet gazetesi, 01.04.1932
gazete haberi, bu propagandada kan›t
olarak kullan›lmaktad›r. Oysa, kan›t
olarak gösterilen o haber, Atatürk'ün
Koruyucu Baflkan ve manevi k›z› Afet
‹nan'›n Baflkan Yard›mc›s› oldu¤u
Türk Tarihi Araflt›rma Kurumu
Baflkanl›¤›'nca yalanlanm›fl; Mimar
Sedat Çetintafl'›n aç›klamalar› da
haberin do¤ru olmad›¤›n› göstermifltir.
tatürk, Bat›'n›n kafatas›
ölçümüne dayal› ›rk saptama
yöntemine karfl›; bütün
Türkler'in tornadan ç›km›fl gibi ayn›
gövdesel yap›da olmad›¤›n›, binlerce
y›l dünyaya yay›lm›fl, baflka toplumlarla kaynaflm›fl olan Türkler'in, d›fl
görünüfllerinin de baflka baflka olma-
A
46
s›n›n do¤al oldu¤unu savunmufl; ve
onun bu görüflü, 1931'den bafllayarak
okullarda ders kitab› olarak okutulan
Vatandafl ‹çin Medeni Bilgiler'de yer
alm›flt›r. 05.10.1932 günlü Cumhuriyet ve 26.10.1932 günlü Diyarbekir
gazetelerinde yay›mlanan demecinde:
"Diyarbekirli, Vanl›, Erzurumlu,
Trabzonlu, ‹stanbullu, Trakiyal› ve
Makidonyal› Hep Bir Irk›n Evlatlar›,
Hep Ayn› Cevherin Damarlar›d›r”
diyen Atatürk'e ve ilkelerine, Kafatasç›
Irkç›l›k damgas› yap›flt›rman›n do¤rulukla, dürüstlükle ba¤dafl›r bir yan›
yoktur.•
[email protected]
Kaynakça:
[i] Mustafa Arma¤an, 5i)
Mimar Sinan'›n Kafatas› Nerede?" Zaman
g., 13.11.1998.
[ii] Gülten K›flanak (BDP Efl Genel
Baflkan›) "Mimar Sinan Kafas› Olmadan
Yat›yor", Radikal g., 29.01.2013.
[iii] Ulus g. 06.08.1935.
[iv] Yeni ‹stanbul g., 25.04.1963'den
aktaran; Beflir Ayvazo¤lu, "Mimar
Sinan'›n Kafatas›", Zaman g. 10.06.2010
200 Yunan askerinin
‹nciralt›’nda kurfluna
dizilmesiYunan
Genelkurmay Baflkanl›¤›
arflivlerinde vatana
ihanet bafll›¤›yla
yer al›r.
Türk Dili
Orhan Velidedeo¤lu
Kurfluna Dizilen
Yunan Askerleri
C
umhuriyet gazetesinde, Anadolu’nun iflgali s›ras›nda
‘Savafla hay›r’ dedikleri için
kurfluna dizilen Yunan askerleri
bafll›¤› alt›nda bir haber yay›mland›
(4 Ocak 2015).
Bu habere göre, ‹zmir’in iflgali
y›llar›nda silah alt›na al›narak savaflmak için Pire Liman›’ndan kalkan
gemilerle ‹zmir’e gönderilen; ancak,
“Anadolu’nun iflgali ‹ngiliz emperyalizminin bir oyunudur, kardefllerime
kurflun s›kamam” diyerek karfl› ç›kan
200 Yunan askeri, Yunan Krall›¤›’nca
‹nciralt›’nda kurfluna dizilir ve olay,
Yunan Genelkurmay Baflkanl›¤› arflivlerinde vatana ihanet bafll›¤›yla yer
al›r.
1921 y›l›n›n Ocak ay›n›n birinci
günü öldürülen bu askerler, olay›n
94’üncü y›ldönümünde, katledildikleri
‹nciralt›’nda, bar›fl fliirleri okunarak
ve Ege Denizine karanfiller b›rak›larak
an›lacakt›r.
Bu haber bana, o y›llarda yine
Pire Liman›’na yak›n bir esir kamp›nda yaflanan olaylar› an›msatt›. Olay›,
1940’l› y›llar›n ortalar›nda, (10, 12
47
BD fiUBAT 2015
yafllar›mda) Arif Hikmet Bey’den
dinlemifltim:
Y›l 1930. TBMM’nin ilk zab›t
katiplerinden Arif Hikmet Bey, ayn›
zamanda, bugünkü Hacettepe Üniversitesi Beytepe yerleflkesinin(*) eteklerinde bulunan, o zamanki ad›yla
‘Çavundur’ çiftli¤inin iflletmecisidir;
dolay›s›yla çevre köylerle de iliflki
içerisindedir. Çiftlikle ilgili bir konu
için gitti¤i Beytepe ya da onun çevresindeki köylerden birinde, Kurtulufl
Savafl›na çavufl rütbesiyle kat›lm›fl,
ama bir ara Yunanlara esir düflmüfl
bir Kurtulufl Savafl› gazisi ile tan›flt›r›l›r
ve kendisine tarihi bir olay anlat›l›r:
Çavufl, emrindeki 15-20 askerle
birlikte Yunan kuvvetlerince esir al›n›r
ve Pire Liman› çevresindeki bir esir
Kurtulufl Savafl›nda Yunanlara
esir düflen Türk askerleri
kamp›na gönderilir.
‹lk günler kendilerine pek kötü
davran›lmaz. Ancak, kamp kumandan›n›n bir kurt köpe¤i vard›r ve dolayl›
olarak Türklere hakaret etmifl olmak
için köpe¤in ad›n› ‘Kemal’ koyar;
48
köpe¤e -Türk esirlere duyuracak
flekilde- hep bu adla seslenir. Çavufl
ve arkadafllar› buna katlanamay›p
kumandan› uyarsalar da o yine köpe¤ini bu adla ça¤›rmaya devam eder;
eder ama... bir süre sonra köpek kaybolur; aramalar sonunda bir hendekte
ölüsü bulunur. (!)
O
günden sonra kumandan
esirlere çok ac›mas›z davran›r
ve eziyet eder. Özellikle de
Anadolu’da bulunan Yunan ordusunun silah, yiyecek, giyecek gereksinimlerini karfl›lamak üzere Pire
Liman›ndan ‹zmir’e gönderilen silah,
malzeme ve erzak çuvallar›n› gemiye
yükleme iflinde bu esirler kullan›l›r.
Çavufl ve erlerden bir k›sm›, bu
görevi Anadolu’ya
kaçmak için çok güzel
de¤erlendirir. Gözeticilerin güvenini
kazand›ktan bir süre
sonra, her biri ambara
son tafl›d›¤› erzak
çuvallar›ndan üçünü,
aralar›nda s›¤›nacak
kadar boflluk b›rak›p
dördüncü çuval› da
bunlar›n üstüne yat›r›p
o bofllu¤a saklan›rlar.
Ne var ki, say›lar›n›n
eksilmesinin ay›rd›na
var›lmas› üzerine
yakalan›rlar ve tekrar esir kamp›na
gönderilirler.
Birkaç gün sonra, kamp kumandan›n›n emri üzerine, kamp meydan›na dizilirler. Otuz/ k›rk ad›m önlerinde
de bir hayli Yunan askeri bileklerinden
BD fiUBAT 2015
birbirine ba¤l› olarak dizilmifltir. Biraz
sonra kumandan gelir ve tercüman
arac›l›¤›yla Türk askerlerine sordurur:
“Burada rahat›n›z yerinde, can
güvenli¤iniz garanti alt›ndayd›. Niçin
kaçma girifliminde bulundunuz?”
Çavufl yan›tlar: ”Anadolu’da
kardefllerimiz vatan› savunmak için
savafl›rken biz burada yan gelip yatamazd›k. E¤er kaçabilseydik, silaha
sar›l›p yine size karfl› savaflacakt›k.”
T
ercüman bu sözleri,
karfl› tarafta dizilmifl
Yunan askerlerinin
duyaca¤› biçimde yüksek sesle,
Yunancaya çevirir. Ard›ndan
kamp kumandan› o askerlere
yönelerek: “Duydunuz de¤il
mi? fiu esir Türkler, bu kamptan
kaç›p Anadolu’ da bize karfl›
savaflan arkadafllar›na kat›lmak
istiyorlar. Sizler ise bu savafla kat›lmamak için kaç›yorsunuz; utan›n!..” der
ve ikinci bir emirle kaçak Yunan
askerlerin tümü kurfluna dizilir... •
“Duydunuz de¤il mi?
fiu esir Türkler, bu
kamptan kaç›p
Anadolu’da bize karfl›
savaflan arkadafllar›na
kat›lmak istiyorlar.”
[email protected]
(*) Ne ‹ngilizce ‘kampus’, ne Arapça
‘külliye’... Onun Türkçesi ‘y erleflke’dir:
Bir üniversitenin çeflitli çal›flmalar›n›n
yap›ld›¤› binalar›n yerlefltirildi¤i alan.
Ayr›ca: “Kampus” ve “külliye” ayn› de¤il,
ayr› amaçl› kurulufllard›r; birbirinin yerine
kullan›lamaz.
Atatürk harbiye’de Ö¤renci iken...
Atatürk, k›fl mevsiminde yapm›fl oldu¤u bir yurt gezisinden sonra, Çankaya
Köflkü’nün s›cak ve rahat ortam›na girdi¤inde, çevresindekilere flu an›s›n› anlat›r:
“Biz Harbiye’de ö¤renci iken, okulun sobalar› yanmazd›. Bütün k›fl titreflir
dururduk. Nihayet bir gün arkadafllar beni müdüre ç›karmak
için seçtiler. Müdür, Zülüflü ‹smail Pafla ad›nda bir saray
adam› idi. Müsaade ald›k, huzura ç›kt›k; önce Padiflaha
sonra müdüre dualar›m›z› arz ettik. Nihayet, maksada
geldik, ifli anlatmak istedik. Ama müdür, daha ilk cümlelerde
kükredi: ‘Ne so¤u¤u be nankörler! Padiflah nimeti gözünüze
dizinize dursun. Görmüyor musunuz? Sobalar nas›l gürül
gürül yan›yor. Defolun buradan!’ Gerçekten, müdürün sobas›
gürül gürül yan›yordu. Müdür, buram buram terliyordu.
S›caktan gö¤sünü ba¤r›n› açm›flt› ve zannediyordu ki, bütün
okulun sobalar› da böyle yanar... Çocuklar, biz bu Çankaya
Köflkü’nde, bazen, galiba bu Zülüflü ‹smail Pafla gibi
kendimizi aldat›yoruz...”
Atatürk’ün anlatt›klar›, onun
ne kadar gerçekçi, özelefltiriden kaç›nmayan ve aç›k sözlü
bir lider oldu¤unu da göstermektedir.
49
“Türkçem... Y›llard›r sald›r›ya u¤ram›fl Türkçem..."
Çünkü birçok dil esir alm›fl Türkçemi...
Biz de bu ac› durumu anlatabilmek için baz› örnekler verelim dedik.
Bunlar yaln›zca bu istilan›n boyutlar›n› ortaya dökmek içindir.
‹flte bu istilay› ispatlayan o kadar çok fley vard› ki...
Sonunda "Bu da olur mu?" diyece¤iniz bir kitap ç›kt› ortaya.
Lütfen okuyun ve okutun...
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan
Tekin Özertem
Felsefe
Kültürün
Neresinde
ugünlerde üzerine çok konufluluyor ya!..
Biri ç›k›p da “ Felsefe nedir?” diye
soracak olsa ne cevap verirdim diye
düflündüm kendi kendime. Her halde
k›saca düflünmek, soru sorabilmek, varolan bilgi
ile yetinmemek derdim diye geçirdim akl›mdan.
Descartes’›n (1) sözününü an›msad›m:
Düflünüyorum öyle ise var›m…
Ve modern felsefenin babas› Descartes’›n
düflünmek / düflünebilmek ile yaflam›n /
varolman›n iç içeli¤ini böylesine öz, böylesine
aç›k bir flekilde ifade etmifl olmas› karfl›s›nda bir
kez daha önümü ilikledim.
Descartes’›n “Düflünüyorum öyle ise var›m.”
sözü üzerine düfltü akl›ma felsefenin kültürün
neresinde oldu¤u sorusu.
B
51
BD fiUBAT 2015
Haz›r, bilen bilmeyen durduk yerde
ortaya ç›k›p felsefe üzerine laf ederken
birkaç laf da ben edeyim dedim.(!)
‹lk söylemek istedi¤im fley flu:
okumufl, bir çal›flma yapm›flt›m. Bu
kitaptaki bir uyar›s›n› da alt›n› çizerek
bir ömür boyu unutmamak üzere
akl›m›n bir kenar›na yazm›flt›m: Basit
gerçekleri karmafl›k bir hale
elsefeye dair bir fleyler söyle- getirerek kendilerini önemli k›lan
yebilmek için önce özgürce
insanlardan sak›n›n›z!
düflünebilmekten, özgür
Descartes’›n bu ö¤üdüne uyarak
düflünceden ve sorgulamaktan aç›klamaya çal›flaca¤›m felsefenin
korkmamam›z gerek. Sonra da özgür- kültürün neresinde oldu¤unu. Daha
ce düflünebilmeyi,
önceki bir yaz›mda da
düflünmekten ve
belirtmifltim. Çeflitli
Önemli olan
düflünceden korkmaaras›nda
birbirlerinden farkl› da tan›mlar
may› ve sorgulayabenim için kültürün en
olsa çeflitli kültürlerin aç›k, en anlafl›l›r tan›bilmeyi ö¤renmemiz... .
m› bir yaflam biçimi
oluflumunda
Sorgulanacak
oldu¤u. Bu nedenle ne
olan ne mi? Hayata felsefenin, yani özgür kültürsüz insan vard›r,
dair her fley! S›n›r
ne de kültürsüz topdüflüncenin ve
yok! Ama ifle önce
lum. Her insan›n, her
sorgulaman›n ne
kendimizden bafllatoplumun kendine
mak gerek. Önce
ölçüde etkin olup özgü bir kültürü / bir
kendimizi sorgulamayaflam biçimi vard›r.
olamad›¤›.
l›y›z. Yaflam›n nereÖnemli olan birbirlesinde durdu¤umuzu… Yafl›yormufl
rinden farkl› da olsa çeflitli kültürlerin
“gibi” yap›p yapmad›¤›m›z›!
oluflumunda felsefenin, yani özgür
Descartes’›n Akl›n ‹daresi ‹çin
düflüncenin ve sorgulaman›n ne ölçüde
Kurallar/ Regulae ad Directionem
etkin olup olamad›¤›.
Ingenii adl› kitab›n› çok y›llar önce
‹nsan, önce avc› ve toplay›c›
Tiyatro Tarihi dersinde, sevgili ö¤ret- olarak sürdürmüfl binlerce y›l varl›¤›n›.
menim rahmetli Prof. Dr. Melahat
Hiç bir fley bilmeden do¤an günefle,
Özgü’nün verdi¤i dönem ödevi olarak ya¤an ya¤mura, kara, gök gürültüsüne,
F
Düflünüyorum
öyle ise var›m…
René Descartes
52
BD fiUBAT 2015
do¤uma, ölüme vb. dair. Bilmedi¤i
için de korkmufl. Hem de çok korkmufl. Korkuyu yenmenin çaresi de
korktu¤u fleye boyun e¤mek, tap›nmak
olmufl. Tanr›lar› keflfetmifl. Tanr›
günefl olmufl, ay, olmufl, atefl olmufl…
hep insan›n bilemedi¤i güç ve güçlerle, bilinmeyenlerle efllefltirilmifl. Alet
kullanmay›, çeflitli amaçlar için aletler
yapmay› ö¤renmifl sonra. Topra¤›
ifllemeyi, yerleflik yaflamay›… Medenileflmifl yani flehirli olmufl. Yaz›y›
keflfetmifl. Örf, adetler ve kurallar
oluflturmufl. Bunlar giderek yerlerini
yaz›l› yasalara b›rakmıfl. Bilgi de
yaz›ya geçip kuflaktan kufla¤a aktar›l›r
olmufl…
B
afllang›çta farkl› gereksinimlerini karfl›lamaktan kaynaklanm›fl insan›n bilgi edinme
iste¤i. Bildikçe, keflfettikçe
üretmifl, ö¤rendikçe de yaflam› giderek
farkl›laflm›fl ve düzeyi yükselmifl. Gün
gelip de bilmek için bilmek isteyince
ifller kar›flmaya bafllam›fl. Bilmek
isteyenlerle istemeyenler ayr›flm›fllar.
Bilmek için bilmek isteyenler az›nl›kta
kalm›fllar. Bu hep böyle olmufl.
Bilginin önüne set çekenler yönetir
olmufllar dünyay›. Ama yine de
engelleyememifller bilmek için bilmek
isteyenlerin yaflam› ve evreni keflfedip
bilmeyenlerle paylaflmalar›n›. ‹nsan›n
kendini aflmas›n›.
‹nsan›n Cehalet Vadisi’nden yola
ç›k›p yaflam› ve kendisini keflfetmesinin, insanl›¤›n kurtuluflunun (2)
öyküsü k›saca bu! Bu muhteflem yolculu¤un k›lavuzu da felsefe!
Evet. Yani özgür düflünmek ve
Galileo Galilei
sorgulayabilmek! Her fleye ra¤men,
her türlü iflkenceye; yak›larak ölmeye,
zindanlarda çürümeye… ra¤men
düflünmek, sorgulayabilmek, bilgiye
ulafl›p paylaflmak.
Bu uzun, çok uzun yolculuk
boyunca hep kutsal› ç›karm›fllar bilmek için bilmek isteyenlerin karfl›na
bilinmeyenden nemalananlar. Bilimin,
bilginin, özgür düflüncenin, sorgulaman›n çarp›k ç›kar iliflkilerini ortaya
ç›karaca¤›ndan korkanlar öldürmüfl
Sokrates’i. Galile’yi de onlar yarg›lam›fl güneflin dünyan›n de¤il, dünyan›n güneflin etraf›nda döndü¤ü bilgisine ulaflt›¤› için. Hâlâ sürüyor dünyam›z›n geri kalm›fl ülkelerinde bilgiyi ve
gerçe¤i kutsala s›¤›narak engelleme
çabalar›. Hâlâ bilinmeyeni, bilgisizli¤i
kutsayanlar›n pefllerine tak›lm›fl;
bilimin ayd›nl›¤›ndan, bilinmeyeni
bilmekten korkan insan topluluklar›
yafl›yor dünyan›n dört bir yan›nda…
Felsefenin kültürün neresinde
oldu¤una gelince: Bunca laftan sonra
sorunun yan›t›n› toplumlar›n kültür /
yaflam düzeylerine bak›p öyle
53
BD fiUBAT 2015
yan›tlamak gerekir diye düflünüyorum.
Geliflmifl toplumlarda / ülkelerde,
felsefenin kültürün temelini oluflturdu¤u kuflkusuz. Geliflmifl gibi görünen,
üretmeyip / üretemeyip geliflmifl
kültürlerin ürettiklerini tüketen /
tüketmekle yetinen toplumlar›n / ülkelerin felsefeden nasiplerini almam›fl
olduklar› da ayan beyan ortada. Nasiplenmifl olsalard› tükettiklerini üretebilecek düzeyde olabilecekleri de!
Bugün, ülkemde, lise ö¤retim
program›nda felsefe ve mant›k derslerine yer yok. Benim ö¤renci oldu¤um
y›llarda vard›. Latince de seçme dersti.
O y›llarda ö¤rendim felsefenin ilk
ça¤larda tüm bilimleri kapsad›¤›n›,
tüm bilimlerin anas› oldu¤unu. Do¤aya, insana ve dünyaya iliflkin bilgilerin
ve kavramlar›n tümünün güvenilir ve
anlaml› olup olmad›klar›n›; yaflama
katk›lar›n› sorgulamaya, araflt›rmaya
ve tart›flmaya yarad›¤›n›. Mant›kl›
olabilmenin ve ak›l yürütebilmenin
önemini…
Bugün okullarda okutulmuyor
olsa da felsefe ve mant›k ö¤renmek
için bir engel söz konusu de¤il. Ders
d›fl›nda bir ilgi alan› olarak felsefe ve
mant›kla ilgilenmek, gönüllü olarak
bu konularda bilgi sahibi olmak
mümkün. Çünkü felsefe asla belli bir
az›nl›¤›n ilgi alan› de¤ildir.
54
Unutulmamas› gereken, felsefe
halka ne kadar inerse halk›n o kadar
yükselece¤idir. Özerk, özgür bireyler
olabilmek için en büyük yard›mc›m›z
felsefedir. Diderot’nun (3), felsefe’nin
sustu¤u yerde adaletin akl›n› yitirece¤i
sözü asla unutulmamal›d›r.
Felsefe kültürün neresinde diye
düflünürken akl›ma nedense çocukluk
y›llar›mda söylenen bir türkü geldi.
fiimdilerde pek çal›n›p söylenmiyor.
ofl, hofl oldu¤u kadar da
düflündürücü bir Afl›k Dertli
(4) türküsü: Telli sazd›r
bunun ad› / Ne ayan(5)
dinler, ne kad› / Bunu çalan anlar
kendi / fieytan bunun neresinde?...
fieytan bunun neresinde?... fieytan
bunun neresinde?... Dertli, …‹çinde
mi, d›fl›nda m› / Burgusunun bafl›nda
m› / Gö¤sünün nak›fl›nda m› fieytan
bunun neresinde?… diye süren bu
türküyü halk›n, kimi ayanlardan bezdi¤i; kimi kad›lar›n haram yedi¤i, saz›n
fleytan ifli, saz çalman›n fleytanla birlik
olma anlam›na geldi¤i söylenen 18.
yüzy›l›n sonlar›nda yakm›fl. Bugün
de fleytan ifli oldu¤una inan›p, felsefeye direnenler var…
Ama felsefe olmadan, felsefe
okumadan özgürleflmek mümkün
de¤il. Dilimiz de buna fevkalade
müsait… •
[email protected]
H
1- René Descartes (1596 - 1650) Frans›z yazar,
matematikçi ve filozof 2- ‹nsanl›¤›n Kurtuluflu,
Hendrik W. van Loon, Çev: Nüvit Osmay 3Denis Diderot (1713-1784), Frans›z yazar ve
filozof. 4- Afl›k Dertli (1772 - 1846) 5- Ayan:
Osmanl› ‹mparatorlu¤unda, XVIII. yüzy›ldan
sonra illerin yönetiminde yetkili yerli kifliler
Evrensel Bak›fl Aç›s›
Gürbüz Evren
Ermeni Sorununun
Oluflturulmas›nda
‹ngiltere’nin
Rolü
Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda Osmanl› Devleti vatandafl›
olan Ermeniler, do¤uda ilerleyen Rusya ordusuna kat›lm›fl,
Mart 1915’te ise Rus askerleri ile birlikte girdikleri
Van’da, Türk ve Müslüman unsurlara yönelik büyük bir
katliam yapm›fllard›.
smanl› yönetiminin ‹stanbul’
daki Ermeni toplumunun
önde gelenlerine yapt›¤›,
“Düflmanla iflbirli¤inden vazgeçin”
uyar›s› dikkate al›nmam›fl, Ermeni
komiteleri bölgedeki katliamlar›n›
O
sürdürmüfltü. Bunun üzerine Osmanl›
Devleti, 27 May›s 1915 tarihinde
ald›¤› Tehcir karar› ile Do¤u Anadolu’
daki 6 vilayette bulunan Ermenileri
Suriye baflta olmak üzere güneydeki
topraklara zorunlu göçe tabi tutmufltu.
55
BD fiUBAT 2015
Ermeni lobileri, Tehcir s›ras›nda 1
milyondan fazla insan›n yaflam›n›
yitirdi¤ini iddia ederek, bunun bir
soyk›r›m oldu¤unu ileri sürmektedir.
aha önceki yaz›larda Fransa
ve Amerika Birleflik Devletleri’nin Ermeni politikalar›n›
ele alm›flt›k. Bu yaz›da ise ‹ngiltere’
nin Ermeni sorununun ç›kar›l›fl›ndaki
rolüne de¤inece¤iz.
1880’li y›llardan itibaren Avrupa’
da yavafl yavafl ön plana ç›kan Ermeni
sorununa ilgi göstermeye bafllayan
‹ngilizler, Frans›zlar›n Katoliklerin,
Ruslar›n da Ortodokslar›n koruyucusu
rolüne soyunmalar› üzerine, Ermeni
Protestanlar›n hamili¤ini üstlendiler.
Bu amaçla, Protestanlar›n say›s›n›
art›rmak için Islahat Ferman›’na
(1856) din de¤ifltirme özgürlü¤ünü
getiren bir madde eklenmesini sa¤lad›lar. ‹ngilizlerin amac›, gittikçe güçlenen ve ‹ngiliz ç›karlar›n› tehdit etmeye
bafllayan Rusya’n›n önünü keserek,
Osmanl› vatandafl› Hristiyanlar aras›n-
D
‹ngilizlerin amac›,
Osmanl› vatandafl›
Hristiyanlar
aras›ndaki en
önemli ve etkin
topluluk olan
Ermenileri kendi
yanlar›na çekip,
onlar› Osmanl›lara
karfl› kullanmakt›.
56
daki en önemli ve etkin topluluk olan
Ermenileri kendi yanlar›na çekip,
onlar› Osmanl›lara karfl› kullanmakt›.
Ayr›ca Ruslar›n elinden Ermeni
müttefiklerini alarak, bir taflla iki kufl
vurmakt›.
‹flte bu yüzden Osmanl›-Rus
savafllar› s›ras›nda, bazen Osmanl›dan
yana gözükseler de, bunun karfl›l›¤›nda, her defas›nda Türklerden, gerek
toprak, gerekse ileride kendi ç›karlar›
do¤rultusunda kullanmak için baflta
Ermeniler olmak üzere, az›nl›klar›n
haklar› konular›nda tavizler koparm›fllard›r. Ekonomik geliflme için gerekli
olan hammaddeleri, madenleri, yer
alt› ve yer üstü zenginliklerini bulmak
ve üretilen mallar› yeni pazarlara
sunabilmek çabas› içinde olan ‹ngiltere, ‹ran, Kafkasya, Orta Asya ve
Orta Do¤u’ya giden yollar›n Osmanl›
topraklar›ndan geçti¤i gerçe¤inden
hareket ediyordu.
zellikle Karadeniz üzerinden
söz konusu bölgelere ulaflmak
isteyen ‹ngilizler, öncelikle
yerel müttefiklere büyük gereksinim
duyacaklar›n› çok iyi biliyorlard›.
Ermenilerin yaflam alan› olan
bölgelerin, ‹ngilizlerin göz diktikleri
transit yollar üzerinde bulunmas› ve
Ermenilerin ticarete yatk›nl›¤›, ‹ngiltere’nin seçimini çok h›zl› bir flekilde
yapmas›na yol açm›flt›r. Ama ‹ngilizlerin dikkate almas› gereken önemli
bir husus vard› ki, bu da, Ermenilerin,
Rusya ve Osmanl› gibi iki ayr› ve
önemli devletin vatandafl› olduklar›
gerçe¤iydi. ‹flte bu durum, ‹ngilizlerin,
gerek Ruslar, gerekse Osmanl›larla
Ö
BD fiUBAT 2015
olan iliflkilerinde dikkatli ve dengeli olmalar›n› gerektiriyordu.
Trabzon, Erzurum ve Do¤u
Beyaz›t arac›l›¤›yla Karadeniz’i
‹ran’a ba¤layan ticaret yolu, bu
s›rada önem kazanm›flt›. 1840
y›l›ndan itibaren Manchester’de
yerleflen Ermeniler, ‹ngiltere
tezgâhlar›n›n dokudu¤u pamuklu
kumafllar›, bu yoldan ‹ran’a ve
Orta Asya’ya gönderiyorlard›.
870 y›l›ndan sonra ‹ngiltere’de
artmaya bafllayan üretilmifl
pamuklu stoklar› büyük bir
ekonomik bunal›m yaratma yolundayd›. Bunlar süratle sat›lmaz ve
üretilecek yeni ürünler için pazarlar bulunmazsa, birçok tesisin
kapanmas›, iflaslar›n artmas› ve
binlerce çal›flan›n iflsiz kalmas›
söz konusuydu. Trabzon, Erzurum
ve Do¤u Beyaz›t üzerinden Karadeniz’i ‹ran’a ba¤layan ticaret yolu, bu
sorunu bitirecek tek çözümdü. ‹flte bu
nedenle ‹ngilizler, Do¤u Anadolu’daki
Ermeni tüccarlar›na sermaye ve kredi
yard›m› yapt›lar, gerekli destekleri
verdiler. Görüldü¤ü gibi ‹ngiliz
sömürgecilerinin Ermenilere yaklafl›m› a¤›rl›kl› olarak ekonomik ç›karlara
dayan›yordu.
Di¤er bir neden ise siyasiydi.
‹ngilizler kendilerine birçok alanda
rakip olan Ruslara karfl› kullanabilecekleri unsurlar›n bafl›nda Ermenileri
görüyorlar, Ermenileri, gerek Osmanl›lara gerekse Ruslara karfl› müttefik
olarak de¤erlendirmek istiyorlard›.
‹ngiltere, bu bölgeden geçen
ticaret yollar›n› denetimine almak için
1
1870 y›l›ndan sonra ‹ngiltere’de
üretilen pamuklu stoklar› büyük bir
ekonomik bunal›m yaratma
yolundayd›.
iki aflamal› bir plan izlemeyi hedefliyordu. Buna göre ilk ad›mda Osmanl›
Ermenilerinin haklar›n› savunmak
bahanesiyle onlar› yan›na çekmek ve
ard›ndan Osmanl› Devleti’ni s›k›flt›rarak, Ermenilere özerklik verilmesini
sa¤lamakt›. ‹ngiliz plan›n›n ikinci
aflamas›nda ise Özerk Ermenistan
arac›l›¤›yla Rusya Ermenilerini etkileyip, isyanlar ç›karmakt›. Zaman
içerisinde de özerk Ermenistan ile
birleflmelerini sa¤layarak, bu genifl
bölgeyi tamamen kontrolü alt›na
almakt›.
1890’l› y›llarda Anadolu’da görev
57
BD fiUBAT 2015
yapan ‹ngiliz Yüzbafl› Norman,
yüzy›l›n sonuna do¤ru yaflanan
Ermeni olaylar› konusunda yapt›¤›
araflt›rmalar› 29 sayfal›k bir rapor
haline getirmifltir. ‹ngiltere ve Avrupa
kamuoyunun yanl›fl bilgilerle donat›lmas›na ve bu yüzden de Türk düflmanl›¤›n›n giderek artmas›na dikkat çeken
Yüzbafl› Norman’›n raporu, geçmiflte
oldu¤u gibi günümüzde de Ermeni
lobileri taraf›ndan göz ard› edilmekte,
yok say›lmaktad›r. Söz konusu rapordaki baz› önemli bölümler flöyledir:
“Do¤u Politikam›z baflar›s›zl›¤a
u¤rad›, hem de çok ac› bir flekilde
Türkleri kendimizden so¤uttuk. Ermenilere bofl ümitler verdik ve ülkeyi
kana bo¤duk. Ortaya ç›kard›¤›m›z
kötülüklerin çaresini bulmak görevimizdir fakat ne yaz›k ki Anadolu’da
de¤erli hayatlar›n› yitirmifl olan binlerce kifliyi Türkiye’ye geri veremeyiz.
Düflüncelerimin, bütün ‹ngilizler
Frans›z Büyükelçi
Paul Cambon
58
göz önüne al›nd›¤›nda sadece bir
az›nl›¤› temsil etti¤ini ve bugün ‹ngiltere’de genel düflüncenin, Türklerin
aleyhine ve Ermenilerin lehine oldu¤unu biliyorum. Bu, Ermeni entrika
ve desiselerinin (hile, entrika) daha
önce hiçbir zaman ‹ngiliz halk›n›n
gözleri önüne serilmemifl olmas›
yüzündendir.”
‹ngiltere, Ermenilerle yak›ndan
ilgilenmifl, baflta Londra olmak üzere
birçok ‹ngiliz kentinde örgütlenme ve
propaganda çal›flmalar› yapmalar›na
olanak sa¤lam›flt›r.
rans›z Büyükelçisi Cambon,
Fransa D›fliflleri Bakan›’na yazd›¤› mektuplarda bu konuyu
özetle flöyle dile getirmifltir.
“1885 y›llar›na do¤rudur ki, ilk
olarak Avrupa’da bir Ermeni hareketinden söz edildi. Ermeni propagandac›lar› kendi dâvalar› için ilk önce
Fransa’y› kazanmaya çal›flt›lar. Fransa’n›n kahramanl›k, flövalyelik duygular›na müracaat ettiler. Dergilerde
makaleler yay›nland›. Ziyafetler tertip
edildi. Nutuklar söylendi. Ermeniler,
Londra’da iyi karfl›land›lar. Gladstone
kabinesi Ermenileri toplad›, örgütlenmelerine destek verdi. Kendilerine
yard›m vadetti. O zamandan itibaren
propaganda komiteleri Londra’da
yerleflerek, ‹ngiliz hükümetlerinden
ilham almaya bafllad›lar.”
‹ngiltere, Birinci Dünya Savafl›’
n›n hemen sonras›nda, Amerika Birleflik Devletleri’nin, Ermeni sorununa
müdahalesinin, bölgedeki ç›karlar›
aç›s›ndan gerekli oldu¤unu da düflünüyordu. Bu nedenle Amerika Birleflik
F
BD fiUBAT 2015
Devletleri’ni, Ermenistan mandas›
konusunda ikna etmeye çal›fl›yordu.
ezopotamya’daki zengin
petrol ve maden kaynaklar›n› denetimi alt›na alma
hesab›n› yapan ‹ngilizler, bu bölgeyi
kuzeyden gelecek tehlikelere karfl›
Amerika Birleflik Devletleri arac›l›¤›
ile korumay› düflünüyordu. ‹flte bu
nedenle Mezopotamya’n›n kuzeyinde
kurulacak Amerikan mandas›ndaki
Ermenistan ‹ngiltere’nin ç›karlar›
aç›s›ndan büyük önem tafl›yordu.
‹ngiltere, Amerikan Yönetiminin
Ermenistan mandas›n› almas› için
yo¤un bir kampanya yürütüyordu,
ancak Baflkan Wilson, ülkesinin Ortado¤u’da giderek daha genifl bir alana
yerleflmesi konusuna s›cak bakm›yordu. Ermenistan’›n Baflbakan› Kaçaznuni, Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda
Ermenilerin, ‹ngiltere’ye verdi¤i
deste¤in ve hizmetlerin karfl›l›¤›n›
alamamas›n› anlat›rken, ‹ngiliz emperyalistleri taraf›ndan nas›l kullan›ld›klar›n› flu sözlerle anlat›yordu:
“Kas›m’da Almanya teslim oldu.
Almanlar Gürcistan’› boflaltt›lar.
Batum’a, müttefiklerimiz olan ‹ngilizler girdiler. Yeni umut kap›lar› aç›ld›.
Bunlar, bizim dostlar›m›zd›. Biz de
kendileriyle beraber düflmanlar›m›z
olan Türklere karfl› savaflmam›fl
m›yd›k? O halde, istifade edece¤imiz
de muhakkakt›. Oysa yine aldat›lm›flt›k. ‹ngilizler bizim müttefik oldu¤u-
M
Ermenistan Baflbakan›
Kaçaznuni
“Oysa yine
aldat›lm›flt›k.
‹ngilizler bizim
müttefik
oldu¤umuzu
bilmiyorlard› ya
da unutmufllard›.”
muzu bilmiyorlard› ya da unutmufllard›. Aksine Gürcülere, Azerilere büyük
ilgi gösteriyorlard›. Biz de ‹ngilizlere,
nankör dedik.”
‹ngiltere’nin Ermeni politikalar›n›
yazmaya devam edece¤iz. •
[email protected]
Siz kendi elinizle teslim etmedikçe, kimse kendinize
olan sayg›n›z› elinizden alamaz.
Mahatma Gandhi
59
Gülen Düflünceler
Yazan: ‹lkay Erdem
Resimler: Ça¤dafl Güner
Çirkinli¤i görmemek
için!
E
yfel Kulesi 1889’da Fransa’n›n
ça¤dafll›k simgesi olarak Paris’in orta yerine “dikildi¤inde”,
yo¤un bir kent zevki tart›flmas›na
neden olmufltu. “Güzel mi oldu, çirkin
mi?” tart›flmas›, önce Parislileri, daha
sonra giderek birçok ülkeyi sarm›flt›.
Tart›flmaya “Bu bir cinayettir”
diyerek kat›lanlardan biri de ünlü
roman ve öykü yazar› Guy de Maupassant idi. Maupassant, bu kuleyi
anlams›z bir demir y›¤›n›, bir çirkinlik
abidesi olarak görenlerin bafl›nda
geliyordu ama her akflam yeme¤ini
kulenin ikinci kat›ndaki restoranda
yemekten de vazgeçmiyordu.
Bu tutumunun nedenini
soran bir merakl›ya
birgün flu yan›t› vermflti:
"Koca Paris'te, bu
i¤renç yap›y› görmeden, keyifle yemek
yiyebilece¤im tek yer
buras›d›r.”
Türkçe
Sevdas›
Recaizade Mahmut
Ekrem (1847-1914)
E¤itim Bakanl›¤›
yapt›¤› günlerden
birinde, özel kalem
müdürünün imza için
60
getirdi¤i evrak dosyalar›n› incelerken
birden öfkeyle aya¤a kalkt› ve
“Rezalet bu, rezalet!” diyerek hayk›rd›.
Özel kalem müdürü, bakan
sakinlefltikten sonra yan›na gitti ve
öfkesinin nedenini sordu.
“‹flte bu sözcük att›rd› tepemi”
dedi bakan ve evraktaki bir sözcü¤ü
göstererek ekledi: "Tümüyle dil bilgisi
kurallar›na ayk›r› olarak yaz›lm›fl!"
Tahmin etmifltik!
hakespeare’in Macbeth oyunu,
1946 y›l›n›n son günlerinde Avni
Dilligil yönetimindeki ‹zmir
fiehir Tiyatrosu’nda, iki soban›n
›s›tmaya çal›flt›¤› büyük ve so¤uk bir
salonda oynan›yordu. Oyunun oynand›¤› her gece, seyirci say›s› azal›yordu.
30 kifliye varan bir kadroyla oynanan
oyuna bir akflam yaln›zca 11
seyirci gelmesine karfl›n sanatç›lar oyunu yine de, her geceki
ciddiyetleriyle oynamay›
sürdürdüler. Oyun, boru ve
trampet sesleri aras›nda bitip,
perde kapand›¤›nda salondan tek
alk›fl sesi bile gelmemesi,
alk›fllara karfl›l›k vermek için
perde arkas›nda bekleyen
oyuncular› merakland›rd›.
Yönetmen Avni Dilligil, ne
yapaca¤›n› bilemeyen
perdecinin flaflk›n bak›fllar›
aras›nda perdenin iplerini
kendi çekip, perdeyi aç›nca,
Guy de
sahnedeki 30 oyuncu bir
Maupassant
S
BD fiUBAT 2015
anda, ›s›nmak için salondaki iki
soban›n bafl›na toplanan 11 seyirciyle
göz göze geldi. Yönetmen Avni
Dilligil ve oyuncular büyük bir
flaflk›nl›kla salondaki bu manzaray›
seyrederlerken, seyircilerden birinin
sesi yükseldi: “Bize birkaç saniye
daha izin verin lütfen” diye ba¤›rd›
seyirci. “Sizi alk›fllayabilmek için
ellerimizin buzunu eritiyoruz...”
Honore de Balzac
vermifl, ondan görüflünü bildirmesini
istemiflti. Balzac, tasla¤› okuduktan
sonra yazar aday›na flu ö¤üdü verdi:
"Roman›n›z› bast›r›p piyasaya
ç›karmay› akl›n›zdan bile geçirmeyin
ama, bu yazd›klar›n›z› yine de özenle
saklay›n” dedi. “Birgün ünlü oldu¤unuzda yay›mlars›n›z!"
Ayn› fikirdeyim ama
Bravo!
Victor Hugo
enç bir flair, fliirlerini Victor
Hugo'ya okuyup, onun görüflünü ö¤renebilmek olana¤›
bulmufltu. Victor Hugo, fliirleri okumay› bitirdikten sonra elini uzatt›,
flairli¤e heveslenen genci kutlad›:
"Bravo, tüm hayranl›¤›mla kutlar›m sizi” dedi. “Özensiz, anlams›z bir
fleyler yazmak istemiflsiniz, u¤raflm›fls›n›z ve sonunda baflarm›fls›n›z...."
G
Meflhur olduktan
sonra…
Yazar olmay› düflleyen bir kifli, yazd›¤› roman›n›n bir kopyas›n› Balzac'a
ernard Shaw’un Silahlar ve
Adamlar (Arms and Men) adl›
oyunu 1894’de yap›lan aç›l›fl
gecesinde seyircilerin büyük be¤enisiyle karfl›lanm›flt›. Salonu dolduran
tiyatroseverler, savafl karfl›t› bu oyunun sanatç›lar›n› ve yazar›n› dakikalarca alk›fllam›fllar, daha sonra yazar
Bernard Shaw’u ›srarla sahneye davet
etmifllerdi.
Shaw, seyircilerin bu iste¤ine
karfl›l›k vermek ve onlara teflekkür
etmek için sahneye geldi¤inde, arka
s›ralarda oturan bir seyirci yüksek
sesle “Yuuuhhh” diye ba¤›rmaya
bafllad›.
Shaw’u coflkuyla alk›fllayarak
kutlayan seyirciler, bu kiflinin tepkisini
flaflk›nl›kla karfl›larken ünlü yazar
B
61
BD fiUBAT 2015
sakin bir biçimde sesin geldi¤i yöne
döndü ve sesin sahibine flöyle dedi:
“Ben de sizinle tamamen ayn›
fikirdeyim ama... Hak verin, bir tiyatro
dolusu seyirciye karfl› ikimiz ne
yapabiliriz?”
‹mam› Timurlenk olan›n
imurlenk’in önderli¤inde
Mo¤ol ordusunun Anadolu’yu
iflgal etti¤i y›llarda Nasreddin
Hoca bir gün, Timur’un adamlar›ndan
birine “hangi mezhepten” oldu¤unu
sordu. Adam duraksamadan yan›t
verdi: “Ben Timur’un mezhebindenim” dedi.
Onun bu yan›t›n› duyan çevredeki
kifliler, “Bu mezhebin peygamberi
kimmifl, onu da sor” diyerek Hoca’y›
T
s›k›flt›rmaya bafllad›lar.
Nasreddin Hoca onlar›, kendine
özgü bilgeli¤iyle flakac›l›¤›n› harmanlayarak yan›tlad›:
“Bunu sormaya gerek yok” dedi.
“Madem ki bu mezhebin imam›
Timurlenk’dir, peygamberi de olsa
olsa Cengiz’dir.”
Seyirci çuvallad›
Oscar Wilde’›n sonradan modern
klasikler aras›na giren bir oyunu,
sergilendi¤i ilk gece seyirciler taraf›ndan be¤enilmemifl, umulan düzeyde
alk›fl almam›flt›. Wilde kendisine bu
fiyaskonun nedenini soranlara flöyle
yan›t verdi:
“Oyun kötü de¤ildi; fakat seyirciler baflar›s›zd›.”•
Z›playanlar Nedir?
Teksasl› bir çiftçi tatil için Avustralya’ya gitmiflti.
Tüm özelliklerini yak›ndan görmek için bu k›tay›
dolafl›rken tan›flt›¤› bir çiftçi, kendisini çiftli¤ine davet
etti. Teksasl› çiftçi, çiftçinin çiftli¤indeki bu¤day tarlas›n›
gözünün ucuyla seyrettikten sonra, küçümser bir ifadeyle,
kendi ülkesindeki bu¤day tarlalar›yla karfl›laflt›rd›:
“Bizim oralarda da bu¤day tarlalar› vard›r ama
bizimkilerin en küçü¤ü, buradaki tarlalardan iki kat daha
büyüktür.”
Çiftli¤i biraz dolaflt›ktan sonra ineklerle karfl›laflt›lar. Teksasl› çiftçi, yine
dudaklar›n› büktü ve bu kez inekleri küçümsedi:
“Bizim oralarda da inekler vard›r ama” dedi. “Burada gördüklerimden iki üç
kat daha büyüktür bizim inekler.”
Tam bu s›rada yanlar›ndan iki kanguru z›playarak geçti. Teksasl› çiftçi,
yaflam›nda ilk kez gördü¤ü kangurular karfl›s›nda flafl›rd› ve merakla sordu:
“Bu z›playanlar nedir böyle?” dedi.
Konu¤unun abart›l› konuflmalar›ndan s›k›lan Avustralyal› çiftçi, kangurulara
flöyle bir bak›p, önemsemeyen bir ifadeyle karfl›l›k verdi: “Nas›l olur da bilmezsiniz
bu hayvanlar›?” dedi. “Sizin oradaki tarlalarda hiç çekirge yok mudur yani?”
62
fiimdiki Zaman
Can Pulak
Yat›r›m De¤il
Cinayet
Türkiye’nin ve Bodrum gibi de¤erli turizm bölgelerinin,
rüzgar ve günefl enerjisinden yararlanmama gibi
bir lüksü olamaz.
nerjiyi dünyan›n dövizini ödeyerek d›flar›dan sat›n al›yoruz.
Onun için yerli üretim imkanlar›ndan sonuna kadar istifade etmeliyiz.
Ama bir flartla… Do¤ay› tahrip etmeden,yaflam alanlar›na zarar vermeden,
yang›ndan mal kaç›r›rcas›na plan
de¤ifltirmeden ve halk›n da görüfllerini
dikkate alarak, enerji yat›r›mlar›na
izin vermeliyiz.
Bodrum’un Yal›kavak bölgesi,
son y›llar›n h›zla yükselen bir turizm
merkezidir. Muhteflem marinas›yla,
farkl› ve de¤erli yap›lar›yla, güzelim
koy, sahil ve plajlar›yla, ünlü bal›k
restoranlar›yla, da¤ ve çiftlik evleriyle,
yazlar› klimadan de¤erli rüzgar›yla
ve güneflin en güzel bat›fl noktas›
olarak bilinmesiyle Yal›kavak, tablo
gibi güzelli¤e sahip nadir yerlerimizden biridir. ‹flte böylesine de¤erli
bölgemizin ba¤r›na, b›çak saplar gibi
rüzgar türbinlerini yerlefltirmeye
kalk›fl›yoruz. Bunun ad› enerji yat›r›m›
filan de¤il cinayettir.
Evet Yal›kavak’›n iyi ve güçlü
E
bir rüzgar› vard›r ama, ayn› rüzgar
bakir da¤lar› da yalayarak, Halikarnas
yar›madas›n›n üzerinden Datça’y› da
afl›p, Ege denizine üfürür. Yani bu
rüzgardan yararlanmak için Yal›kavak’› seçmek, bunda inatla ›srar etmek,
akl›n alaca¤› bir ifl de¤ildir.
Baflka yer mi yok, Türkiye bofl
ve uçsuz bucaks›z hazine arazisi
zenginidir. Bunlar dururken, üstelik
bunlar›n da üzerinden ayn› güçlü
rüzgar eserken, yerleflim merkezlerine
ve de¤erli turizm bölgelerine el atmak,
inan›lmaz ve ileride telafisi güç bir
hatad›r.
al›kavak- antik Sand›ma köyü
ve Akyarlar civar› için yap›l›p,
alelacele ç›kar›lan RES
(Rüzgar Enerji Santrali) imar planlar›,
neresinden bakarsan›z bak›n 3194
say›l› temel imar kanununun yaflam
alanlar› ile ilgili belirtilmifl temel
hükümlerine tamamen ayk›r›d›r.
Kurulmas› düflünülen rüzgar türbinleri,
yerleflim alanlar› ve kullan›mlar› ile
Y
63
BD fiUBAT 2015
iç içedir. Oysa bunlar›n enaz 2-3
kilometre uzak bölgelere kurulmas›,
gürültü ve görüntü kirlili¤i yaratmamas› gerekiyor.
odrum Belediyesi, rüzgar
üretecek firman›n yapt›rd›¤›
planlar› ve müracaatlar›
reddetmifl. Ama fiehircilik
Bakanl›¤›na öyle yetkiler verilmifl ki,
Belediyelere filan kulak asmadan,
diledi¤ini diledi¤i
yere rahatça
yapt›rabiliyor.
Yal›kavak’ta da
böyle olmufl.
Bakanl›k fiziki, do¤al, tarihi ve
kültürel de¤erlere
ald›rmadan, koruma ve kullanma
dengesini dikkate
almadan, mülkiyet
haklar›n›, tapuya güven ilkesini,
kazan›lm›fl haklar› filan yok sayarak,
üstelik ÇED raporu bile istemeyerek
bir masabafl› plan› haz›rlam›fl ve
yürürlü¤e koymufl. fiimdi k›yametler
kopuyor, dava üstüne dava aç›yor
vatandafllar. Projenin, imar plan›n›n,
ÇED raporu gerekli de¤ildir karar› ile
acele kamulaflt›rma karar›n›n iptali
için peflpefle yüzlerce dava aç›l›yor.
Yal›kavak’ta bafllayacak olan
proje çok tehlikeli bir projedir. Bunun
di¤er turizm bölgelerine de düflünülmesi bir felaket olur. Bu projelerin
turizmden para kazand›¤›m›z yerleflik
merkezlere yap›lmas›, hem turizm
ekonomisini büyük ölçüde çöküntüye
u¤rat›r, hem de yarataca¤› genifl çapl›
B
64
psikolojik etki alan› ile turizm bölgelerine zararlar verir. Neler olur mesela?
RES Türbinleri yerleflim
alanlar›na yak›n yerlere dikilirse,
mekanik gürültü rahats›zl›¤› yarat›r.
Sa¤l›¤a zararl› düflük frekansl› sesler
ç›kar›r. Ritmik gölgeleme etkisiyle
alg›lama sistemini zorlar. Kopabilecek
kanatlar meskün bölgelere savrulur.
Baz› ülkelerde bunun örnekleri
görülmüfltür.
Rüzgar Enerji
Santralleri yerleflim
alanlar›na yak›n
yerlere dikilirse,
mekanik gürültü
rahats›zl›¤› yarat›r.
Ayr›ca yarataca¤› görüntü kirlili¤i
de iflin bir baflka önemli yönü. Yol
yak›nken, mahkeme kararlar› filan
beklenmeden bu projeden vazgeçilmeli, rüzgar türbinleri için yeni ve
yerleflim bölgelerine uzak yerler tespit
edilmeli ve vatandafl›n huzursuzlu¤u
önlenmelidir. •
[email protected]
Sporun
Dünyas›
Metin Gören
Bitmeyen
Senfoni
Ünlü bestekar Franz Schubert'in sekizinci senfonisiydi.
Tamamlanamad›¤› varsay›larak ad›, bitmeyen ya da
bitmemifl olarak tan›mland›.
S
anatç›n›n; ''Bir eksiklik oldu¤unu
hissediyordum ama; nerede
oldu¤una bir türlü karar veremedim'' fleklindeki tümcesi, Cumhuriyet
döneminin spor yap›s›yla sanki
örtüflüyor gibi. Atatürk'ün düflünce
f›rt›nas›nda oluflturdu¤u ve büyük bir
aflkla kanun gücüne dönüfltürdü¤ü,
sporda kalk›nma hamleleri, siyasal
güçlerin elinde oyuncak oldu.Türk
Sporu, uzun y›llara harakiri ( Japonlara
özgü bir tür intihar ) yapt›.1
948 Londra Olimpiyat Oyunlar›'n-
da bafllayan gürefl egemenli¤i, ancak
23 y›l sürebildi. ‹ki olimpiyat sonras›,
ata sporu patentli gürefl, birey u¤rafllar
sonucu gelen birkaç madalyan›n
gölgesinde küçüldü. Ahmet Ay›k,
Mahmut Atalay, asr›n güreflcisi Hamza
Yerlikaya'dan sonra, generalin apoletini minderde gözyafllar› içinde söktüler.
Bilimsel çal›flmay› inkar eden bir
düflünce yap›s› gürefl sporunu tarihin
karanl›klar›na gönderdi. Türk Gürefli
Franz Schubert'in bitmeyen ya da
bitmemifl senfonisi gibi flimdi.
65
BD fiUBAT 2015
bir dönemin, Türk Spor
tarihindeki yeri, bitmeyen
senfoninin na¤melerini
yans›t›yor.
Tamamlanmad›¤› varsay›larak ad› sonsuza
do¤ru giden bir bestenin
Franz Schubert'in yeniden
dirilerek tamamlanmas›
nas›l ki bir hayal ise Türk
Naim
Spor'unun yar›da b›rak›Süleymano¤lu
lan ifllemleri kimin ifline
yarad›¤›
da
bir
denklem gibi. ÇaresizBir eksikli¤i var ama nerede?
li¤i
mi?.
Hay›r,
siyasal yap›lar›n ifl
Naim Süleymano¤lu ile bafllayan
bilmezli¤i,
program
üretmekteki
Halter senfonisi, büyük flef, cep herkübilgisizli¤idir.
lü, küçük dev adam unvanl› SüleymaYüce Atatürk'ün gecesini gündüno¤lu ile on y›l baflar›dan baflar›ya
züne
katarak, hasta yata¤›nda bile
kofltu, alk›fllar aras›nda. Ç›ra¤›, daha
çal›flt›¤›,
emek harcad›¤› 3530 say›l›
sonra kalfa olan ve sonunda usta
spor
içeren
kanununun dördüncü
unvan› ile dünyay› kas›p kavuran
Halil Mutlu'nun çabas› da, bitmeyen
senfoninin bitirilmesine ve onlarca
sporcu taraf›ndan icra edilebilmesine
ne yaz›k ki; yetmedi.
oping denilen illet, genç
sporcular›n adeta kan›na
girdi, senfoni ise bofl salonlarda yank›lanarak çal›nd› ve sonra
orkestra sustu. Yine ünlü bestekar
Franz Schubert'i an›msad›m, ''Bir
eksikli¤in oldu¤unu hissediyordum
''diyordu. Sekizinci, ya da bitmeyen,
bitmemifl senfoninin, en hüzün verici
konseri devflirme sporcularla sunum
yapmas›yd›.
2008 Olimpiyat Oyunlar›na giden
kafilemizde 63 sporcu vard› ama
bunlar›n ondördü devflirme idi. Bitmeyen senfoni bu kez baflar›s›z bir konser
verdi. Doksaniki y›ll›k, as›ra yaklaflan
D
66
2008 Olimpiyat
Oyunlar›na giden
kafilemizde 63
sporcu vard› ama
bunlar›n ondördü
devflirme idi.
maddesine bir kez daha dikkatinizi
çekmek istiyorum sevgili okuyucular:
''Her Türk genci spor yapmak
zorundad›r.''
Böylesine bir zorunluluk, faflizmin ya da komünizmin ülkeyi çepeçevre saraca¤›, yalanlar›yla örtüfltürülmese idi, bu ülkenin ünlü sanatç›lar›
ne senfoniler bestelerdi.Ve de Arjantin'e dek uzayan, ''Olimpiyat alabilme
hayali'' belki de gerçek olurdu.
BD fiUBAT 2015
Baflbakan'›n (flimdi Cumhurbaflkan›) liderli¤inde alt›yüz kiflilik bir
ikna ordusuyla Güney Amerika'ya
giden kafilenin umut ›fl›klar› nas›lda
sönüvermiflti.
Doping denilen illetin açt›¤› derin
yaralar› hiçe sayarak,
Olimpiyat düzenleyicilerin
karfl›s›na oturan yetkililere, ''Ne yaz›k ki; sporcular›n›z otuzdördü dopingli.
Bizim bu olumsuzlu¤a
göz yuman bir ülkeye
olimpiyat vermemiz son
derece sak›ncal›d›r.''
söylemlerine karfl›n, bizim
''Söz veriyoruz bundan
böyle s›f›r tolerans'' karfl›
yan›t› ikna nedeni olamad›.
nlü bestekar Franz Schubert'i
yeniden an›msad›m ve onun
sekizinci senfonisini. Hani,
tamamlanamad›¤› varsay›larak ad›
bitmeyen ya da bitmemifl senfonisini.
Ü
Sanki olimpiyat düzenleyicileri,
Schubert'in söylediklerini, bize söylemifl gibilerdi; ''Bir eksikli¤iniz oldu¤unu hissediyoruz. Düzeltin de
karfl›m›za gelin.'' Bu olas› m›? Ne
yaz›k ki hay›r. Bir tek umut, futbolda
bafllat›lan yeni hamlelerin uygulamadaki baflar›s›nda. B›çak s›rt› bir u¤rafl
ama umut iflte. En az›ndan spor senfonisinin bir bölümünü daha bitirmifl
olabilmenin sevincini yaflamak. •
[email protected]
Mutlulu¤un Peflinde
500 kifli bir seminerdeydi. Konuflmac› bir grup çal›flmas› yapmaya
karar verdi. Herkese bir balon vererek bafllad›. Herkes gazl›
kalemle balonuna ad›n› yazmal›yd›. Sonra bütün balonlar topland›
ve bir odaya kapat›ld›. Kat›l›mc›lara 5 dakika içinde üzerine
isimlerini yazd›klar› balonu bulmalar› söylendi. Herkes deli gibi
kendi ad›n› aramaya bafllad›, tamamen bir kaos ortam› olufltu.
5 dakikan›n sonunda kimse kendi balonunu bulamam›flt›.
Konuflmac› bu kez herkesin bir balon almas›n› ve üzerinde
ad› yazan kifliye o balonu vermesini söyledi. Böylelikle birkaç
dakika içinde herkes kendi balonuna kavuflmufltu. Bunun üzerine konuflmac› flunlar›
söyledi:
“Yaflam›m›z da böyle. Herkes mutlulu¤u ar›yor ve nerede oldu¤unu bilmiyor.
Bizim mutlulu¤umuz baflkalar›n›n mutlulu¤unda gizlidir. Mutluluk verin; sizinki size
gelir. Ve insanlar›n yaflam amac› da budur… Mutlulu¤un peflinden gitmek.”
67
Haz›rlayan:
SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin
1-Çay›n içerisindeki ana
etken madde hangisidir?
a-Tein
b-Kafein
c-Mentol
d-Nikotin
2-Afla¤›dakilerden
hangisi daha h›zl›d›r?
a-Uzay meki¤i
b-Ifl›k
c-Ses
d-Formula arabas›
5-Afla¤›dakilerden
hangisi Japonya’da
17. yüzy›ldan bu yana
e¤lence hayat›nda
erkeklere flark›, dans,
sohbet ve oyunlar ile
efllik eden kad›nlara
verilen add›r?
a-Kimono
b-Saburu
c-Odoriko
d-Geyfla
8-Edebiyatta, insan
d›fl›ndaki varl›klar› insan
gibi konuflturma sanat›na
ne denir?
a-‹ntak
b-Fabl
c-Akis
d-Nida
9-Peygamberi öven
kasideye ne denir?
a-Mani
b-Naat
c-Sünnet
6-ABD’nin
3-‹nsan›n kendisine afl›r› simgelerinden biri olan d-‹lahi
Özgürlük Heykeli’ni
derecede hayranl›k
10-Tiyatronun bilim ve
hangi devlet ABD’ye
duymas› ve önem
sanat dan›flman›na ne ad
vermesine ne ad verilir? hediye etmifltir?
verilir?
a-‹ngiltere
a-Otizm
a-Dramaturg
b-Fransa
b-Sadizm
b-Rejisör
c-Osmanl›
c-Narsisizm
c-Koreograf
d-Japonya
d-Nevroz
d-Besteci
4-‹lk kez 1920 y›l›nda 7-Pakistan 1947
y›l›nda ba¤›ms›zl›¤›n› ilan 11-Sosyoloji Bilimi’nin
kullan›lan olimpiyat
ilgi alan›na afla¤›daki
bayra¤›nda yer alan farkl› edip Cumhuriyet
konulardan hangisi
renklerdeki 5 çember kurdu¤unda hangi
girmez?
ülkeden ayr›lm›flt›?
neyi simgeler?
a-Demografi
a-Çin
a-Dünya ›rklar›n›
b-S›n›fsal eflitsizlik
b-Afganistan
b-Spor dallar›n›
c-Toplumsal cinsiyet
c-Hindistan
c-K›talar›
d-Fenomenoloji
d-‹ngiltere
d-Erdemleri
Yan›tlar:
151.
sayfada
fiairin Dünyas›
fiadan Gökoval›
‹yiliklerle dolu
güneflin kalbi
Ve iyi fliirler
dilimin ucunda”
fiadan Gökoval›
Ataol Behramo¤lu’dan
Ö¤rendi¤imiz Çok fiey Var!
urdum bakt›m ard›ndan sen
giderken / Bana bir hoflçakal
bile demeden giderken / ‹nsan
neler duyar anlad›m o zaman / Can
al›p bafl›n› bedenden giderken
Bir Hitit prensesiyle yapt›¤›m sanal-Anadolu turunun izlenimlerini
yazd›¤›m Masals› Türkiye adl›
kitab›m, bu fliirle biter. Dörtlü¤ü, Ataol
Behramo¤lu’dan izinsiz kullanm›flt›m.
Çünkü bu, “yaflayan büyük
flairimiz” bana, “fliirin dostu, benim
dostum” der.
D
DÖRT DÖRTLÜK fiA‹R
‹flah olmaz bir fliir tutkunu olarak,
fliirle iliflkisini keflfetti¤im gençlere,
hangi flair(ler)i sevdi¤ini sorar›m.
Ald›¤›m yan›tlar, flu dört isim üzerinde
yo¤unlafl›r: Naz›m, Da¤larca, Attila
‹lhan ve Ataol Behramo¤lu.
“Ataol” diyenlerin, hiç olmazsa
bafll›¤›n› ve birkaç dizesini ak›llar›nda
tuttuklar› Yaflad›klar›mdan Ö¤rendi¤im Bir fiey Var fliiridir.
‹zmir ve Salihli’de pek sevildi¤ini
bildi¤im Ataol Behramo¤lu’nu, 18
69
fiadan Gökoval› - Ataol Behramo¤lu
May›s 1991’deki “‹lkyaz / 91 ‹kindisi”
ne ça¤›rd›m. Onca ifl yo¤unlu¤u ve
ça¤r› çoklu¤una karfl›n, kabul etti.
Cuma akflam› karfl›lay›p, ‹zmir’
de konuk ettim kendisini. Ününü
duymufl olmakla birlikte, ertesi günkü
fliir etkinli¤inin ne kadar ilgi görece¤ini kestiremiyordu. Dahas›, ertesi sabah
kendisini otelden ald›¤›mda hayli
umutsuz görünüyordu. Ben, umut
verici konuflmak yerine, kendi gözüyle
görsün istiyordum. Ali Yüce’nin
deyifliyle, “fliir dü¤üncüleri”ni tafl›yan
otobüse binince, yolcular›n sevinç ve
70
coflkusunu görünce, yüzü güldü.
Yol boyunca, hayranlar› Ataol’a
kitaplar›n› imzalat›rken ben, usta
spikerler Misket Dikmen, Fikret Alan
ve aram›zda bulunan flairler, Ataol
fliirleri okuduk. Her seferinde oldu¤u
gibi, 80 km’lik, efldeyiflle bir saat bir
çeyreklik yol nas›l geçti, ay›rd›na
varamad›k.
SARD‹S’DE ATAOL
BEHRAMO⁄LU
Turgutlu’yu, Ahmetli’yi geçtikten
sonra, otobüs, ilkça¤›n ünlü Kral
Yolunun, günümüzde Ankara Asfalt›n›n ikiye böldü¤ü, Lidya’n›n bay›nd›r
baflkenti Sardis (Sardes, Serdeis)’e
ulaflt›.
‹zmir’den gelen dostlar aras›nda
Ataol, kendisinden 2 bin 700 y›l önce
burada yaflam›fl Alkman’›n günümüzdeki temsilcisi gibi, Bizans dükkanlar›
aras›ndan, “‹kindi”nin gerçekleflece¤i
genifl alana girdi. Buras›, ilkça¤›n en
görkemli ve günümüzde baflar›l› bir
flekilde restore edilmifl Gymnasion
(jimnazyum) avlusuydu. Görkemli
fasad›n (cephenin) önünü, bini aflk›n
fliirsever doldurmufltu. Ataol’u görür
BD fiUBAT 2015
görmez, onca kifli, daha önce ço¤alt›p
ellerine verdi¤im ünlü Yaflad›klar›mdan Ö¤rendi¤im Bir fiey Var fliirini
seslendirdi. Bu muazzam fliir korosu
Ataol’u flafl›rtt›.
evsim bahard› ya, mikrofonu
elime al›p, bin kiflilik koroyla
birlikte, misafir flairimizin
Bahar fiiiri’ni sese çevirdik:
Bu sabah mutlulu¤a aç pencereni/ Bir
güzel ar›n dünkü
kederinden / Bahar
geldi, bahar geldi güneflin do¤du¤u yerden
Çocu¤um uzat ellerini
/ fiu güzelim, bulut gözlü buza¤›y› / Duy böyle
koflturan sevinci / Dinle nas›l telafl telafl çarp›yor / Toprak anan›n
kalbi. / fiöyle yan›bafl›ma çimenlere uzan /
Kulak ver gümbürtüsüne dünyan›n / Bahar›n gençli¤in ve
aflk›n/ Türküsünü 盤›r bir a¤›zdan.
‹zleyiciler sab›rs›zd›. Ataol’un
sesini duymak, onun fliirlerini kendi
sesinden dinlemek istiyordu. Ataol,
tüm zarafetiyle ald› saz› (pardon,
mikrofonu) eline. Alk›fl tufan› aras›nda, flu sözleri duyuldu:
“Salihli fiiir ‹kindileri’ne ça¤r›lmak, Nobel Edebiyat Ödülü almak
gibi bir fley. Bunu yaratan sanatç›
Belediye Baflkan›n›z Zafer Keskiner
ile, neresine dokunsan›z fliir f›flk›ran
fiadan Gökoval› sa¤olsun. Böyle fliir
etkinli¤i, b›rak›n ilçelerimizi, hangi
ilimizde var? Gününüz, gelece¤iniz
M
fliir gibi olsun!”
Salihli’liler, çevreden ve ‹zmir’
den gelen fliirseverler, “biz Ataol
Behramo¤lu’nu gördük. fiiirlerini
kendi sesinden dinledik” diye sevinip
övündüler. Dört saat kadar süren
etkinli¤imizde, gençler solo ve koro
halinde fliirler okudular. Toplant›
aras›nda, orkestra ve solistler, nice
güzel parçalar seslendirdi.
YAfiAMINDAN KES‹TLER
13 Nisan (Nüfus kayd›na göre 20
May›s) 1942’de, ‹stanbul Çatalca’da
do¤du, Ata Haydar, Aykut Baykal,
Ataol Gürsu imzalar›n› da kulland›.
‹smet Han›m ile Ziraat Yüksek
Mühendisi Haydar Behramo¤lu’nun
o¤lu. ‹lkokulu ve liseyi Çank›r›’da
okudu. DTCF Rus Dili ve Edebiyat›
Bölümünden mezun oldu.
Çeflitli ifller yapt›. De¤iflik dergilerde yazd›; baz› arkadafllar›yla Halk›n Dostlar› ve Militan dergilerini
ç›kard›. Baz› yaz› ve fliirleri yüzünden
veya baz› kurulufllara üye oldu¤u için
71
BD fiUBAT 2015
birçok kez yarg›land›, hepsinde akland›. S›k› Yönetim Mahkemesi taraf›ndan 8 y›l hapse mahkum edilince,
gizlice yurtd›fl›na gitti, uluslararas›
toplant›larda Türkiye’yi temsil etti.
Muhsin Ertu¤rul’un kendisini
keflfetmesi sonucu ‹stanbul fiehir
Tiyatrolar›nda dramaturg olarak çal›flt›; yine onun önerisiyle tiyatro oyunlar›
yazd›. Naz›m Hikmet ile Ahmet Arif’in toplumcu lirik fliir anlay›fl›n›
benimsedi. ‹kinci yeni fliirine tepki
gösterdi. 1969’da Ant Dergisinde
“Toplumcu Genç fiairler Savafl Aç›yor” bafll›kl› aç›k oturumda fliir
anlay›fl›n› ortaya koydu.
aflta Rusça olmak üzere, baz›
bat›l› flairlerden baflar›l› çeviriler
yapt›. Türk ve dünya flairlerinin
seçme -kimilerini kendisinin çevirdi¤ifliirlerini içeren oylumlu antolojiler
haz›rlad›. “fiiiri fliir yapan fleyin
insanca s›cakl›k ve kendili¤indenlik
oldu¤u” görüflünü savundu.
B
Ataol Behramo¤lu
"fiiiri fliir yapan
fleyin insanca
s›cakl›k ve
kendili¤indenlik
oldu¤u" görüflünü
savundu.
1981 Asya-Afrika Yazarlar Birli¤i “Lotus Ödülü” baflta olmak üzere
yurt içinde ve d›fl›nda birçok ödül
kazand›.” (YKY, Tanzimattan Bugüne
Edebiyatç›lar’dan özet)
72
Cumhuriyet Gazetesinde, sanat
ve politika içerikli “Cumartesi Yaz›lar›”n› kaleme al›yor. Çevirileri de fliir
tad›nda:
Ma¤ara adam› resim yapmay›
ö¤reniyordu / Ve hiç gerek duymadan
zarif olmaya / Bafllad› yontmaya kaba
bir bizonu / A¤›r bir taflla ma¤aras›n›n
duvar›na. (...) / Gönlü, yarat›c›l›¤›n
korkunç s›rr›yla dolu / Anlad›, bu
yoldan dönüfl olmad›¤›n›; / ‹çinde hem
mutluluk, hem suçluluk duygusu/ Silerken ilkel yumru¤uyla göz yafllar›n›.
Yevgeni Vinokurov
ATAOL BAHÇES‹NDEN
Ç‹ÇEKLER
Bilinir, söylenir ki; her seçki
özneldir, seçene göre seçimdir. Ben
de flair dostumun bahçesine gizlice
girip çiçekler derece¤im; flairi ad›na
size sunmak üzere.
lk olarak, 1991 y›l›nda, daha
kitaplar›na girmede bana verdi¤i,
sonradan dillerde dolafl›p, fliir
defterlerine yaz›lan, sevgililere yollanan “Sevgilimsin”in ilk beflli¤i ile
son üç dizesini takdim ediyorum;
toprak bir vazo içinde:
Sevgilimsin, kim oldu¤unu
düflünmeye vaktin yok yapacak iflleri
düflünmekten / Kalabal›¤›n içinde,
kalabal›ktan biri / Gecenin içinde bir
y›ld›z, yitip giden çocukluk gibi / Sevgilimsin, ak difllerini öpüyorum, aralar›nda bir m›sra gizli / Dün geceki
tamamlanmam›fl seviflmeden (...)
Sevgilimsin, aras›na bir ka¤›t koyup
erteliyoruz aflk› / Otobüslerde ve trende kaçamak yaflanan / Ve bedenlerimiz
‹
BD fiUBAT 2015
kana kana kanayamadan yan yana
KIZI BARIfi’A
Buyrun flu dörtlü¤ü -varsa- k›z›n›z›n
yata¤›n›n baflucuna as›n:
Bütün insanlar› dostun bil, kardeflin bil k›z›m, / Sevincin ürünüdür insan
nefretin de¤il k›z›m, / Zulmün önünde
dimdik tut onurunu, Sevginin önünde
e¤il k›z›m.
Bütün dünyada, suçsuzlara iflkence eden suçlulara karfl› duranlar›n
bafl›nda flairler gelir. Attila ‹lhan’›n
dedi¤i gibi: “Bafllang›çta daima flairler vard›r, bafllang›çta daima flairler
olacakt›r!”
Bütün ayd›nlar gibi, çok iflkence
çeken Ataol, iflkencecileri flu dörtlükle
“müebbete” mahkûm eder:
Cellat uyand› yata¤›nda bir gece
/ Tanr›m dedi, bu ne zor bilmece /
Öldürdükçe ço¤al›yor adamlar / Ben
tükenmekteyim öldürdükçe...
fi
u karfl›laflmay› ve bu karfl›laman›n
ürünü olan, k›sa ama ömrü uzun
olacak flu fliire bakal›m. fiairimiz,
1973 y›l›nda, bir arkadafl›yla Nobel’li
Pablo Neruda’y›, bir hastal›¤› ertesinde, fiili’nin Paris Büyükelçili¤inde
ziyaret eder. Bu buluflman›n an› ve
an›t fliiri fludur:
Pablo Neruda / Yüzünde a¤›r bir
yorgunlu¤un izleri / Oturun Mösyöler,
dedi / Nobele falan bofl verin / Bana
Naz›m’dan sözedin!
Ataol Behramo¤lu imzal› onlarca
çeviri, on kadar ansiklopedi, bir o
kadar düflün yaz›s›, ondan fazla fliir
kitab› binlerce fliir…
Siz olsan›z, hangi fliirlerini seçer-
siniz? Ben, seçti¤im onca fliiri, ‹z ‹lk Yaz ‘91’e ald›m. Galiba, kendi
haz›rlad›¤› iki ciltlik Son Yüzy›l
Büyük Türk fiiiri Antolojisi’nden
(II. Cilt) kendi seçti¤i fliirlerin adlar›n›
verelim:
Yeniden Hüzünle, Bir Gün
Mutlaka, Bu Aflk Burada Biter,
Y›k›lma Sak›n, Beyaz, ‹pek Gibi
Ya¤d› Kar, Hemingway’in Bir
Hikayesinden Ça¤r›fl›mlarla,
Unuttum, Nas›ld› Annemin Yüzü,
Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel
Yurdum, Eski Nisan, Akflamüstü
Bir Kahvede
Yaz›m›n uzunlu¤u mazeretine
s›¤›narak, burac›kta bir dörtlü¤ünü
alay›m buraya:
Belki ben boflalan bir ilkokul /
Patlayan bir a¤aç ilkbaharda / Belki
ben hüzünle dolu / Ve ›ss›z bir yol
ya¤murda
‹lkça¤da Sardis gençlerinin çeflitli
sanat dallar›n› flen flakrak icra ettikleri
Gymansion avlusundan ayr›l›rken flu
dörtlük ç›nlatt› Lydia (Lidya)
göklerini:
Dostlar› özlemle kucaklamay›
unutma / Çocuk sevmeyi çiçek koklamay› unutma / En zorlu an›ndayken
bile kavgan›n / Gökyüzüne bakmay›
unutma… •
[email protected]
73
Yaflamdan Yans›malar
Nuray Bartoschek
Seni
Seviyorum
Baz› günler geçmiflin
sayfalar› aras›nda kaybolmay›
seviyorum. Zaman›n nas›l
ak›p geçti¤inin ay›rd›na
varmadan, bütün gün eski
güncelerimi okuyor,
foto¤raflara bak›yor, an›lar
aras›nda geçmifle yolculuk
yap›yorum.
Bu hafta sonu eski defterlerimden
birinde y›llar önce yazd›¤›m “Art›k
sevinemiyoruz ya¤an kara, soban›n
s›cakl›¤›na, Biz s›cak bir odada de¤il,
s›cak bir dünyada yaflamak istiyoruz.”
74
sözlerini okuyunca aradan geçen bunca y›lda bir arpa boyu yol alamad›¤›m›z› düflündüm.
ilim insanlar› her ne denli
küresel ›s›nmadan söz etseler
de, dünya sevgisizlikten giderek so¤umakta bence. Ara s›ra insana
iliflkin umutlar›m›z› tazeleyen, yüre¤imizi ›s›tan sevgi öyküleriyle karfl›laflsak da, dört bir yan›m›z› sevgisizlik,
bencillik, h›rs, doyumsuzluk sarm›fl
durumda. Gözlerini h›rs bürümüfl,
yüre¤i buz kesilmifl insanlar doymak
bilmeksizin hep “daha” diyorlar.
“Daha fazlas›na sahip olmal›y›m. Her
fley benim olmal›. Tüm güç bende
B
BD fiUBAT 2015
Ne yaz›k ki,
pek çok
iliflkide efller
gösterilen
olumlu
çabalar›n
ay›rd›na bile
varm›yorlar.
olmal›.” Önlerine ç›kan her fleyi ezip,
yok etmekten çekinmiyorlar. Milyonlar› pefline tak›p yok olufla sürüklerken
avaz avaz ba¤›r›yorlar “Bizim yüre¤imiz insan sevgisiyle dolu!“
Hele bir sesinizi ç›karmaya kalk›fl›n, iflte o zaman göreceksiniz o yüre¤in ne denli sevgi yoksunu oldu¤unu.
çinde yaflad›¤›m›z tüketim toplumunda “Sevgi” de sistemin
kurban› olmaktan kurtulam›yor.
Her y›l fiubat ay›nda televizyonlarda “Sevginizi anlatman›n yolu, tek
tafl p›rlanta yüzük almaktan geçer.”
mesajlar› veriliyor.
‹
14 fiubat sevgi günü çiçekçilerde
fiyatlar ikiye katlan›yor. Sevgi günü
kutlamas›, bir al›flverifl ç›lg›nl›¤›na
dönüflüyor giderek. Oysa gerçek
sevginin yolu hiçbir zaman maddiyattan geçmedi ve geçmeyecek. Sevginin
beslenmesi için pahal› arma¤anlara
gereksinim yok.
Polislerin götürdü¤ü
elleri kelepçeli adama
gazeteciler soruyorlar “
Neden öldürdünüz?”
Adam›n yan›t›: “Çünkü onu çok
seviyordum. “
evginin yolu fliddetten geçer
mi? Nas›l hastal›kl› bir sevgidir
ki bu, sevdi¤inin can›na
k›ymaya neden olmaktad›r. Gerçekten
seven insan, sevdi¤inin tek k›l›na zarar
gelmesini istemez. Sevdi¤inin can›
yanarsa, onun yüre¤i kanar. Günlerce
söylenen, sayfalarca yaz›lan sevgi
sözcüklerine karfl›n kuflku bir kurt gibi
kemirmekte yürekleri. Sevdi¤i hakk›nda gizlice yap›lan araflt›rmalar›n,
güvensizli¤in tavana vurdu¤u iliflkilerin içinde sevgiyi yaflatmak olas› m›d›r
gerçekten? “Sevmek ayn› zamanda
güvenmek de¤il midir?
Tüm dünya tersini söylese bile
“O diyorsa do¤rudur” diyebilecek
kadar güvenmek de¤il midir sevmek?
Ne yaz›k ki, pek çok iliflkide efller
gösterilen olumlu çabalar›n ay›rd›na
bile varm›yorlar. Hep daha fazlas›n›
bekliyorlar ve istediklerini elde ettikçe
S
75
BD fiUBAT 2015
“Daha” diyorlar. Bir taraf sürekli
isterken, di¤er taraf sevgi ad›na sürekli
çabal›yor ama yine de karfl› taraf›
mutlu etmeye yetmiyor gücü. Sonuçta,
yorucu bir iliflki ç›k›yor ortaya.
E¤er hata aramak istiyorsak, her
yerde hata bulabiliriz. Gönül neyi
görmek istiyorsa, göz onu görür. Oysa,
en küçük olumlu çabalar›n ay›rd›na
varl›¤›n›.
Sevdi¤imiz için yapt›klar›m›z
asl›nda kendimiz için, yüre¤imizdeki
sevgi ad›na yapt›klar›m›z de¤il midir?
Öyleyse, sevgiye bir bedel beklemek
neden? Sevgi gününde, yine “sevgi
盤›rtkanlar›” hepimizi sevgimizi
göstermek için pahal› arma¤anlar
almaya davet etmeden önce kendimiz-
Sevdi¤imiz için yapt›klar›m›z
asl›nda kendimiz için,
yüre¤imizdeki sevgi
ad›na yapt›klar›m›z
de¤il midir?
varman›n ne denli mucizeler yaratabilece¤ini unutuluyor.
C
ümleler ya “Beni seviyorsan…” diye bafll›yor ya da
“Ben senin için neler yapt›m,
yap›yorum…” diye. Oysa, sevgi
pazarl›k konusu olacak bir eflya de¤ildir. Gerçek sevgi varsa, gücünün
yetti¤inin, yapabilece¤inin en iyisini
yapar zaten insan. Koflullu sevgi,
insan› özgür k›lan de¤il, tutsak eden
bir sevgidir. Sevgi baflkas›na kan›tlamak için olmaz yüreklerde, insan
ancak kendine kan›tlar sevgisinin
le yüzleflelim istedim.
E¤er yan› bafl›m›zda sevdiklerimiz ve sevenlerimiz varsa hâlâ -ille
de sevgili olmas› gerekmiyor - sar›lal›m birbirimize içtenlikle “‹yi ki
vars›n, soluk al›p verdi¤in için, yaflant›mda oldu¤un için çok mutluyum“
diyelim ve sözcüklerin içini doldurarak ekleyelim “Seni seviyorum.”
Yaflant›m›zdan sevdiklerimiz ve
sevenlerimiz hiç eksilmesin. Sevginin
yürekleri ›s›tt›¤› daha s›cak bir dünyada yaflamak dile¤i ile sevgi günümüz
kutlu olsun. •
[email protected]
Bulunmufl Yüzük
Yarg›ç, san›¤a sordu: "Demek yüzü¤ü çalmad›n da yolda buldun?"
"Evet efendim, yolda buldum. ‹nanmazsan›z düflüren sahibine sorun!" "
Peki, sahibinin kim oldu¤unu biliyordun da, yüzü¤ü neden götürüp ona vermedin?"
"Verecektim ama... ‹çindeki yaz›y› okuyunca vazgeçtim." "
Ne yaz›yordu yüzü¤ün içinde?" "Ebediyen seninim, yaz›s› vard› efendim."
76
Mitolojiden Yans›yanlar
Haluk Erdemol
KARAYAZGILI
OEDIPUS
u say›m›zda konu olarak seçti¤imiz Oedipus’un (Oidipus)
öyküsüne bafllamadan önce
mitolojik zaman dizininde biraz geriye
gidip onun kimli¤inden söz etmek
uygun olacakt›r.
Dergimizin Kas›m ve Aral›k 2012
say›lar›nda yer verdi¤imiz Aktaion
ve Europa’n›n öykülerinden hat›rlanaca¤› üzere Europa’n›n erkek kardefllerinden Kadmus, Zeus taraf›ndan
B
François
Xavier Fabre
(1766-1837)
kaç›r›lan Europa’y› aramak için diyar
diyar gezerken k›zkardeflini bulma
umudunu yitirince son u¤rak yeri olan
Yunan anakaras›nda Thebai kentini
kurmufltu. Böylece Thebai soyunun
da kurucusu olarak haktan›r bir
yönetim sergileyen kral Kadmus
Olymposlular›n be¤enisini kazanm›fl
ve Zeus’un onay›yla Ares ile Afrodit’in k›zlar› olan Harmonia ile
evlenmiflti. Bu evlilik zaman içinde
77
BD fiUBAT 2015
Ingres (1780-1867)
meyvelerini verdi¤inde ikinci göbekten Aktaion, üçüncü göbekten Oedipus isimli torunlar› dünyaya gelecekti.
O
edipus’un yazg›s›nda daha ismi
bile konulmadan baba oca¤›ndan ayr› düflmek vard›. Babas›
Thebai kral› Laius ile annesi Iokaste’
nin çocuklar› olmuyordu. Gizlice
dan›flt›¤› biliciler “Çocuksuz kalman
hayr›na olur,” demifllerdi Laius’a. “Bir
o¤lun olursa o çocuk senin katilin
olacak.”
Fakat yazg›n›n çarklar› dönecek
ve Iokaste bir o¤lan do¤uracakt›.
Iokaste sevinmiflti, ama Laius yazg›s›na meydan okumaya kararl›yd›.
Bebe¤i annesinin kuca¤›ndan çekip
ald› ve emekleyemesin diye ayaklar›n›
78
ba¤layarak da¤ bafl›na
b›rakt› onu. Bebe¤i Korinth’
li bir çoban buldu. ‘fiiflkin
ayakl›’ anlam›na gelen
Oedipus ismini verdi ona.
Sonra kral Polybus’a götürdü bebe¤i. Çünkü kral›n da
çocu¤u olmuyordu.
Korinth kral› Polybus ve
kraliçe Periboea bebe¤i
ba¤›rlar›na bast›lar. Böylece
Oedipus Korinth saray›nda
eriflti ergenli¤e. Oyunlar ve
yar›flmalarda birlikte zaman
geçirdi¤i arkadafllar›n›n
kendisinin anne-babas›na
benzemedi¤i söyleyip durmalar› can›n› s›k›yordu.
Kuflkular›n› gidermek ve
gelece¤ini ö¤renmek amac›
ile bilicileriyle ünlenmifl
Delphoi Apollon tap›na¤›n› ziyaret
etti. Karfl›laflt›¤› davran›fl kadar yüzüne
söylenenler de ürkütücüydü. “Bu
kutsal yeri kirletiyorsun,” dediler ona,
“Baban› öldürüp annenle evleneceksin, defol!”
Oedipus’un
yazg›s›nda daha ismi
bile konulmadan baba
oca¤›ndan ayr›
düflmek vard›.
Oedipus anne-baba bildi¤i ve çok
sevdi¤i Polybus ve Periboea’ya felaket
getirece¤i endiflesine kap›larak onlar›n
yan›na dönmedi. Korinth’den uzaklafl›rken Thebai yolu üzerindeki kayal›k
ve dar bir geçitte bir araba ç›kt› karfl›s›-
BD fiUBAT 2015
na. Bir sürücü ve bir askerin efllik
etti¤i yafll› bir adam yoldan çekilmesini isteyince Oedipus “Tanr›lar ve
anne-babamdan baflka kimse bana
emir veremez” diyerek diretti.
Yafll› adam›n sürücüye “Sür arabay› flu küstah›n üzerine” komutunu
vermesi üzerine ç›kan çat›flmada
sürücü Oedipus’un m›zra¤›yla, yafll›
adam da arabadan düflerken at›n
dizginlerine tak›l›p sürüklenerek öldü.
Sürücünün yan›ndaki asker kaçm›flt›.
Arabadaki yafll› adam kral Laius’tu.
Oedipus yazg›s›ndan kaçamam›fl,
bilmeden as›l babas›n›n›n ölümüne
neden olmufltu.
Sfenks’le karfl›laflt›¤›nda yüre¤i
korkuyla dolsa da önünden geçmek
istedi.
S
fenks “Bil bakal›m,” dedi
Oedipus’a, “Önce (veya sabah)
dört, sonra (veya ö¤len) iki,
daha sonra da (veya akflam) üç
ayakla yürüyen ve ayaklar›n›n
hepsini kullan›rken en zay›f durumda olan yarat›k nedir?”
Tedbiri elden b›rakmay›p elinde
k›l›c›yla Sfenks’in karfl›s›nda dikilen
Oedipus hiç duraksamadan yan›tlad›
bilmeceyi:
“‹nsand›r o,” dedi, “Bebekken
el ve ayaklar› üzerinde emekler,
u talihsiz karfl›laflma
sonucu kendi yazg›s›ndan
da kaçamayan Laius o
gün Oedipus’un kovuldu¤u
Apollo tap›na¤›na do¤ru yolculuk yap›yordu. Thebai kentine
musallat olan bir canavar hakk›nda bilicilere dan›flmak
istemiflti. Yaban diyarlardan
uçarak gelip kentin girifline
pusu kuran bu canavar Sphinx
(Sfenks) denilen, gövdesi aslan,
gö¤sü ve bafl› kad›n, kartal
kanatl› bir yarat›kt›. Kayal›k bir
tepeye tünemifl, kente giren
ç›kan yolcular›n önünü kesip
onlara bilmeceler soruyor,
bilemeyenleri önce aslanlar›n
yapt›¤› gibi bo¤azl›yor, sonra
da yiyiyordu.
Thebai’ye yaklaflan Oedipus çevresindeki kayal›klara
saç›lm›fl kemik y›¤›nlar› aras›n- Oedipus k›z› Antigone eflli¤inde sürgünde,
da koca kanatlar›yla tünemifl Friedrich Rehberg (1758-1835)
B
79
BD fiUBAT 2015
büyüyünce iki aya¤›yla yürür,
yafllan›nca da de¤nek kullan›r.
Emeklerken en zay›f durumdad›r.”
kalanmaktad›r flimdi. Bir yandan kral
Laius’un ölüm haberiyle üzülürken
öte yandan kendilerini Sfenks belas›ndan kurtaran korkusuz yabanc›y›
sevinçle karfl›larlar. Ödül olarak krall›k
taht›n› sunarlar ona. Dul kraliçe
Iokaste, yani gerçek annesi de efli olur.
Bilicilerin öngörüsü akl›ndan ç›kmaz,
ama içi rahatt›r; çünkü gerçek annebaba bildi¤i Polybus ile Periboea’dan
onlara bir kötülük getiremeyece¤i
kadar uzaktad›r art›k.
O
Gustave Moreau (1826-1898)
Do¤ru yan›t karfl›s›nda afla¤›lanmay› kendine yediremeyen Sfenks
kayal›klardan afla¤› atar kendini;
parçalan›r.
Thebai kenti yas ve sevinçle çal80
edipus ile Iokaste’nin iki o¤lu,
iki de k›z› olur. Çocuklar›n
yetiflkinli¤e eriflti¤i y›llarda
kente veba (veya kurakl›k-açl›k) belas›
çöker. Vaktiyle kenti Sfenks belas›ndan kurtaran Oedipus bu kez de kurtar›c› olmaya kararl›d›r.
Sarayda tanr› misafiri olarak
a¤›rlanan bir bilici çarenin eski kral
Laius’un katilinin bulunmas›na ba¤l›
oldu¤u öngörüsünde bulunur. Gerçe¤i
bulma kararl›l›¤› içinde Oedipus Apollo rahibi kör bilici Tiresias’› ça¤›r›r.
Önce konuflmaktan kaç›nan Tiresias,
bildi¤ini saklamakla kente ihanet
etti¤ini, belki de bu olayda parma¤›
oldu¤unu söyleyerek kendisine hakaret eden Oedipus’a öfkelenir, arad›¤›
katilin bizzat kendisi oldu¤unu söyler.
Oedipus bu suçlamaya gülüp geçerken
Iokaste eskilerden akl›nda kalan baz›
an›larla teselli etmeye çal›fl›r Oedipus’u. “Bilicilerin her söyledi¤ine inanma,” der, “Vaktiyle biliciler Laius’a
ölümünün o¤lunun elinden olaca¤›n›
söylemifllerdi, oysa onu Delphoi
yolundaki geçitte haydutlar öldürdü.
Hem Laius o¤lumuzu ayaklar›ndan
ba¤lay›p da¤ bafl›nda ölüme terketmiflti. Gördü¤ün gibi bilicilerin
öngörüsü do¤ru ç›kmad›.”
unlar› duyunca endifleye
kap›l›r Oedipus. Geçitteki
çat›flmay› ve çocuklu¤undaki
ayak sakatl›¤›n› hat›rlay›nca endiflesi
koyulafl›r. Yine de sürdürür araflt›rmalar›n›. Geçitteki çat›flmadan kaçarak saraya Laius’un ölüm haberini
getiren asker bulunup sorgulan›r.
‘Haydutlar’ olarak bilinen sald›rganlar›n asl›nda bir kifli oldu¤u ortaya
ç›kar.
Bu arada Korinth’den gelen bir
ulak kral Polybus’un ölüm haberiyle
birlikte kraliçe Periboea’n›n mektubunu getirir. Periboea kral öldü¤üne
göre art›k gerçe¤i saklamas›na gerek
kalmad›¤›n›, Oedipus’u bebekken
bulup evlat edinmifl olduklar›n›
yazmaktad›r.
B
orkunç gerçek ortaya ç›kar.
Iokaste üzüntü ve utanç içinde
odas›na kaçar ve orada asar
kendini. Oedipus hem annesi hem de
efli olan bu talihsiz kad›n›n cans›z
bedenine sar›l›rken onun elbisesini
tutturan i¤neleri gözlerine bat›r›p kör
eder kendini. Saraydan sürülür. O¤ullar› taht kavgas›na giriflirken elinden
tutan k›z› Antigone’nin eflli¤inde
ömrünü tüketece¤i sürgün yaflam›na
bafllar. Oedipus’un kara yazg›l› öyküsü
antik Yunan’da Sophocles, Euripides
ve Aiskylos’un trajik oyunlar›na konu
olmufltur. Freud çocukluk ça¤›ndaki
anne sevgisi karfl›s›nda babay› rakip
gören ruh hali için Oidipus Kompleksi
K
Antik vazo resmi (MÖ.5.yy)
terimini ortaya atm›flt›r.
Mitolojik öyküde ve trajedilerde
söz konusu ruh halini ça¤r›flt›ran
ipuçlar›na rastlanmad›¤›ndan Freud’un
analizini onun yap›tlar›nda aramak
gerekmektedir. T›pta doku yang›s›na
ba¤l› fliflkinlik için kullan›lan ‘ödem’
tan›s› (‹ng. Oedema, Fr. Oedème)
Oedipus sözcü¤ünden kök almaktad›r.
Not: Baz› kaynaklar Sfenks’in bir
bilmecesinden daha söz etmektedir:
‘Biri di¤erini do¤ururken di¤eri
öncekini do¤uran iki k›zkardefl
kimdir?’
Yan›t: gece ile gündüz. •
[email protected]
81
Dil Derne¤i Beflir Gö¤üfl Türk Dili ve E¤itimini Gelifltirme Ödülü’ne
de¤er bulunan Tan›klar›yla Deyimler Sözlü¤ü, ilkokuldan üniversite
gençli¤ine kadar genç kuflaklara Türkçemizin do¤ru ö¤retilmesi ve
kullan›lmas› için çok de¤erli bir kaynak. 5 ciltten oluflan, yaklafl›k
3.000 sayfada 21.000 deyim içeren "800 ozan›n ve yazar›n
1.000 yap›t›n›n tarand›¤› eser, on y›ll›k bir eme¤in ürünü.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
S
BD fiUBAT 2015
Öğretisiyle Yüzyılları Aşan Bilge
okrates
Bir adam ortay› bulmay›
bilmelidir ve her iki taraftaki
afl›r›l›ktan olabildi¤ince
kaç›nmal›d›r.
Yazan: BERK YÜKSEL
S
okrates M.Ö. 5. yüzy›lda Atina’da
yaflam›fl bir Yunan filozofudur.
Ö¤rencisi Platon ve gençler üzerinde
önemli etkileri olmufltur. Bilgiye çok
önem verir ve flöyle derdi:
"Hiç kimse bile bile kötülük yapmaz;
kötülük bilginin eksikli¤inden ileri gelir."
Sokrates, Atina’da halk›n topland›¤›
alanlarda dolafl›r, her meslekten kiflilere
sorular sorar, kendilerini tan›yabilmeleri
için onlara yaflamlar›n› sorgulamak
yöntemleri ö¤retirdi. “Herkes kendi
düflüncelerini oluflturmal›d›r”
görüflünden hareketle ö¤rencilerini,
kendi kifliliklerini özgür düflünce
ortam›nda gelifltirmeye yöneltirdi.
Sokrates’e göre üç tür insan vard›r:
83
BD fiUBAT 2015
“Birinci tür insan: Bilmedi¤ini
bilmeyen insan. Bütün kap›lar›n› kendi
eliyle kapat›p uykuya dalm›flt›r.
‹kinci tür insan: Bilmedi¤ini
bilen insan. Uykudan uyanarak eksikli¤ini fark eden, kararl› bir flekilde
eksiklerini tamamlamaya istekli ve
uyanan insand›r.
Üçüncü tür insan: Bildi¤ini bilen
insan. Buna uyan›k ve olgun-kâmil
insan da denebilir.
Bu özelliklere sahip bir insan,
varoluflun, hayat›n anlam›n› sezip,
istemlerini ve nefsini bu anlama uygun
bir biçimde yönlendirebildi¤i ölçüde
huzuru ve mutlulu¤u elde edebilecektir.”
Özgür bir yaflam›n gökyüzünden
ba¤›fl olarak inmedi¤i, ona sahip
olabilmek için her gün çal›flmak ve
hatta savafl›m vermek gerekti¤i gerçe¤inin savunucusu Sokrates, “Özgürlü¤ü k›s›tlay›c› bask›c› yap›dan kaçarak
da özgürleflilmez” görüflünü flu sözü
ile özetlemektedir:
"Sizin istedi¤iniz gibi konuflup
yaflamaktansa, kendim gibi konuflup
ölmeyi ye¤lerim."
“Sokrates’in Savunmas›” adl›
eserinde Platon onun, flehrin tanr›lar›na
inanmay›p, onlar›n yerine baflka
tanr›lar koyarak gençli¤i zehirlemekle
suçland›¤› ve sonunda ölüme mahkûm
edildi¤i mahkemedeki savunmas›n›
anlatmaktad›r. Kendini bilmenin
güçlü¤ünü bilmesine karfl›n Sokrates,
¤rencilerine flu ö¤üdü
verirdi: “Okuduklar›n›z› ve bunun önemini ve yap›labilirli¤i
duyduklar›n›z› de¤il, kendi gerçe¤ini hiçbir zaman gözden uzak
tutmam›flt›r. O, erdemi söylemleri
öz düflüncelerinizi, kendi
içinizde olup bitenleri söyleyin. Baflka- do¤rultusunda yaflayarak gösteren ve
toplumsal önyarg›lardan hoflnut olunlar›n›n a¤açlar›ndan meyve yeme
mamas› gerekti¤ini savunmaktad›r.
al›flkanl›¤›ndan s›yr›larak, kendi
Onun “Kendini tan›” sözündeki
bahçenizin fidanlar›n› yetifltirin. ‹flte
öz konu, “bireyin içe bak›flta kaybolo zaman, meyve yemenin zevkini
mas› de¤il, daha çok yeteneklerinin
tadacaks›n›z.”
ve s›n›rlar›n›n bilincine varmas›d›r”.
"Sizin istedi¤iniz gibi konuflup
“Kendini tan›”
yaflamaktansa, kendim
özdeyiflinin bir anlam›
da, “Ne kadar az bilgibi konuflup
di¤inin bilincine var!”
ölmeyi
d›r. O, "Kendini tan›,
ye¤lerim."
o zaman baflkalar›n›
ve evreni de tan›yacaks›n" derken, insan›n kendini tan›ma
yolunda ç›kaca¤›
yolculu¤un, kendi
Ö
84
BD fiUBAT 2015
mikro kozmosundan bafllayarak,
evrenin büyük s›rla"Kendini tan›.
r›n›n sakl› oldu¤u
O zaman
makro kozmosa
baflkalar›n›
do¤ru geniflleyece¤ine de iflaret etmekve evreni de
tedir. Sokrates,
tan›yacaks›n"
“Kendilerini Tan›malar›” için insanlar›n önce kendi
yaflamlar›n›
incelemelerini
önerir. Kiflinin, kendi ile objektif
Kendini ölümün sonsuzlu¤una götühesaplaflmas› budur. Bilinçli, fark›nda, recek olan bald›ran zehirini içmeden
“Gerçek ‹nsan”›n kendini tan›ma
az önce bir ö¤rencisinin elinde de¤iflik
serüveni çok zor ve çileli, ancak bir yap›da bir müzik ayg›t› görmüfltü.
o kadar da zevkli ve heyecan verici
“Bana bunun nas›l çal›nd›¤›n›
bir serüvendir.
anlatsana” dedi ö¤rencisine. Ö¤renci“Sorgulanmam›fl bir yaflam,
si üzgün bir biçimde bafl›n› öne e¤di
yaflamaya de¤mez” görüflünün sahibi flöyle karfl›l›k verdi:
bu ünlü düflünürün savunma konufl“Ö¤reteyim ama Sokrates” dedi.
mas› ve ölümü, özgür insan düflüncesi- “San›r›m bunu çal›p keyif alacak
ni, yaflayan bir gerçe¤e dönüfltürme- zaman›n›z olmayacak.”
sinin çapaks›z bir tablosudur. O,
yaflam› boyunca inand›¤› ve ödün
okrates’in yan›t›, yaln›zca o gün,
vermeden savundu¤u düflünceleri
o ö¤rencisine de¤il, gerçekte tüm
u¤runa ölüme giderken, kendi “Bir
zamanlardaki ö¤rencilerine
insan›n kendini tan›ma u¤rafl›, ömür
verdi¤i bir derstir: “Evet bunu
boyu devam eder” sözünü, kendi
çal›p keyif alacak zaman›m yok ama,
yaflam biçimiyle örneklemifl olmas›n›n ö¤renmenin keyfi var ya...”
yan›s›ra, tüm insanlara verdi¤i bir
Hakk›nda anlat›lan öykülerden
insanl›k ö¤üdünün kiflili¤inde olufltur- birinde de onun, ölümünden birkaç
du¤u somut bir simgesini de, önündeki saat önce vedalaflt›¤› efliyle aras›nda
yüzy›llar›n sonsuzlu¤una her zaman geçen flu konuflma anlat›lmaktad›r:
canl› kalacak bir arma¤an olarak
“Ah, bu kötü adamlar, seni haks›z
b›rak›yordu.
yere öldürecekler” diyerek a¤layan
Sokrates’i burada k›saca anma- üzgün efline Sokrates flu karfl›l›¤›
m›z›, hakk›nda anlat›lan öykülerden vermiflti: “Evet, haks›z yere öldüreal›nt›lad›¤›m›z iki küçük anekdotla,
cekler ama... Ya hakl› yere öldürmeye
ya da ders notuyla noktalayal›m:
kalksalard›?... •
S
85
K
itap Türkiye’nin 200 y›ll›k demokrasi maceras›n› anlatmaktad›r.
Osmanl›n›n tarihi ve kültürel miras›n› devrald›¤›m›z belirtilerek Atalar›m›z›
ve Atam›z› sevmek üzerine bir sentez denemesine yer vermekte, Yeni
Osmanl›c›l›k heveslerine karfl› ç›kmaktad›r. Tarihi belgelerle demokrasi ve
çok partili hayata geçiflimiz, 1950 den sonraki bütün milletvekili seçim
sonuçlar› ile anlat›lmaktad›r. AKP iktidar›n›n demokrasiye ayk›r› bütün
uygulamalar› birer birer elefltirilmektedir.Bu kitapta dünyada ilk defa siyaset
bilimi 21. yüzy›l literatürüne geçmek üzere bir tez ileri sürülmektedir :
Ad› "Bukalemun Yeni Sultanist Rejimdir.”
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD fiUBAT 2015
Denize
indirildi¤i gün
batan ve 333 y›l
sonra gün yüzüne
ç›kart›lan gemi
İsveç’deki Titanik
VASA
Yazan: NEVİN DEDEOĞLU
‹
sveç Kral› Gustav 2. Adolf’un
emriyle infla edilen ve 1628’de
ç›kt›¤› ilk seferinde batan Vasa isimli
gemi, 17. yüzy›l›n el de¤memifl bir
parças› olarak Stockholm’deki Vasa
Müzesi’nde her y›l binlerce insan
taraf›ndan ziyaret ediliyor.
Kral Gustav II. Adolf, 1625’te
‹sveç Kraliyeti’nin bir güç sembolü
olmas› için, bir savafl gemisi infla
edilmesini istedi. Yüzlerce iflçinin 3
y›l boyunca u¤raflarak infla ettikleri
gemiye, tahttaki Vasa soyunu temsilen
Vasa ismi verildi. 10 A¤ustos 1628
günü, 70 metre uzunlu¤undaki dev
savafl gemisi Vasa’n›n denize indiriliflini ve ilk seferini kutlamak için
toplardan selamlama at›fl› yap›ld›.
Bitirildi¤inde, o güne kadar yap›lm›fl
olan gemilerin en güçlüsü ve en büyü¤ü olan Vasa, Stockholm Liman›’nda
toplanan kalabal›¤›n merakl› bak›fllar›
87
BD fiUBAT 2015
Vasa, Stockholm’deki müzesinde sergileniyor
aras›nda, mürettebat›yla birlikte yola
ç›kt›. ‹lk seferi için yelken açan Vasa,
henüz bin 300 metre kadar yol alm›flt›
ki, Kaptan Söfring Hansson yelkenlerin aç›lmas›n› istedi. Ve 10 yelkeninden 4’ü aç›lan gemi, bir anda yan
yatmaya bafllad›. Kendi kendine tekrar
toparlanarak dengede duran gemi,
birkaç dakika içinde yeniden yan
yat›nca bu kez toparlanamad›. Ç›kt›¤›
ilk seferde, önlem amaçl› olarak kapal›
olmas› gereken top kapaklar›, geminin
haflmetini sergilemek üzere aç›k
b›rak›lm›flt›. Bu nedenle, aç›k top
lombarlar›ndan içeri su girmeye bafllad› ve dev savafl gemisi, mürettebat›yla
birlikte suya gömüldü. Gemidekilerin
yaklafl›k 50’si, yaflanan bu olayda
yaflamlar›n› yitirdiler.
VASA NEDEN BATTI?
Dev savafl gemisi Vasa’n›n batmas›,
onu uzun süre bekleyen Kral› çok
sinirlendirdi. Kral, sorumlular›n
Bu yaz›n›n yazar›yla tan›fl›n: Nevin Dedeo¤lu
ilk, orta ve lise ö¤renimini do¤um yeri Ankara’da tamamlad›ktan
sonra yüksek ö¤renimini de Ankara’da yapt›, Gazi Üniversitesi
‹letiflim Fakültesi’nden mezun oldu. Mali ekonomi dal›nda
yüksek lisans yapt›, Ankara’da çeflitli kurumlarda çal›flt›, Antalya’ya
yerleflti. Son olarak çal›flt›¤› Akdeniz Üniversitesi Daire Baflkanl›¤›’ndan emekliye ayr›ld›. Da¤c›l›k sporuna ilgisini, “yaflam›n›n
bir bölümü” olarak adland›rd›¤› foto¤rafç›l›kla bütünlefltirdi.
88
BD fiUBAT 2015
Gün yüzüne ç›kart›lan Vasa yenilenmek üzere nakledilirken
hemen cezaland›r›lmas›n› istedi.
Kazadan kurtulan kaptan Söfring,
mürettebat, tersanedeki gemi ustalar›
ve geminin bafl marangozlar› Hein
Jakobson ile Arent de Groot sorgulanarak yarg›land›lar. Fakat kimse
cezaland›r›lmad›. Çünkü herkes iflini,
o günün flartlar›na göre gerekti¤i
biçimde yerine getirmiflti.
S
orun fluydu ki, Kral bordoda
normalden daha fazla say›da top
bulunmas›n› istemiflti. Geminin hem
ölçüleri hem de tasar›m› konusunda
onay› al›nan Kral’›n, hem çok fazla
top yüklenmesi konusundaki ›srar›,
hem de geminin bir an önce bitirilmesi
konusundaki bask›s›, Vasa’n›n sonunu
haz›rlam›flt›. Geminin alt›, suda sabit
durabilmesini sa¤lamak için safra
olarak görev yapan büyük tafllarla
doldurulmufltu. Ancak Vasa’n›n üst
k›sm› çok a¤›r oldu¤undan, tafl›m›fl
oldu¤u 120 tonluk safra yeterli
Kral›n ihtiflam h›rs›n›n
kurban› olan 1200 ton
a¤›rl›¤›ndaki Vasa, tam
64 adet top
tafl›yordu. Toplar›n
a¤›rl›¤›, geminin
dengesini altüst
etmiflti.
olmam›flt›. ‹sveç Deniz Kuvvetlerinin
önde gelen gemilerinden biri olacakken, Kral›n ihtiflam h›rs›n›n kurban›
olan 1200 ton a¤›rl›¤›ndaki Vasa, tam
64 adet top tafl›yordu. ‹flte bu toplar›n
a¤›rl›¤›, geminin dengesini altüst
etmiflti.
YEN‹DEN GÜN YÜZÜNE
ÇIKIYOR
Yaklafl›k 50 kifliye mezar olan bat›k
Vasa’n›n tekrar gün ›fl›¤›n› görmesi,
333 y›l› buldu. Araflt›rmac› Anders
89
BD fiUBAT 2015
Vasa’y› süsleyen oyma heykeller
Franzen 1950’lerin bafllar›nda Vasa’y›
aramaya bafllad›.
F
ranzen’in 1956’da buldu¤u
Vasa, y›llar süren haz›rl›klardan
sonra 24 Nisan 1961 tarihinde su
üstüne ç›kar›ld›. Polietilen glikol ile
y›llar boyunca ›slat›lan ve koruma
ifllemleri uygulanan Vasa, geçici bir
yap›n›n içinde tutuldu.
1981’de ise, ‹skandinav
ülkelerinin kat›l›m›na
aç›k olarak düzenlenen
bir proje yar›flmas› ile
Vasa için bir müze binas› infla edildi. Gemi,
ihtiyac› olan ›s› ve nem
oranlar›n›n sa¤land›¤›
bu yeni binaya 1988
y›l›nda tafl›nd› ve ertesi
y›l da Vasa Müzesi ziyarete aç›ld›.
Dünyada ayakta
kalan tek 17. yüzy›l ge90
misi olan Vasa, üzerindeki yüzlerce oyma
heykel ve orijinal
parçalar›n›n yüzde
95’ten fazlas› korunmufl bu haliyle,
benzersiz bir sanat
hazinesi kabul ediliyor. Vasa ile birlikte
kurtar›lan 700 heykel
de dahil olmak üzere
14 bin parça tahta
cisim, tayfalar›n
kemikleri, eflyalar› ve
gemi ekipmanlar› da,
gemideki yerlerinde
ve Vasa Müzesi’ndeki 9 sergide yer
al›yor.
‹sveç Monarflisini yüceltmek,
onun gücüne, kültürüne, politik h›rslar›na anlam kazand›rmak için infla
edilen ve 17. yüzy›ldan bugüne ulaflan
el de¤memifl bir parça konumundaki
Vasa, ‹skandinavya’daki tüm müzelerden daha fazla ilgi görüyor ve ziyaret
ediliyor. •
Neler Olmuyor ki Dünyada
Sezin San Sungunay
Ebola Yarasadan
Bulaflt›
1
ötesinde büyük bir a¤aç kovu¤u bulundu. Uzmanlara göre virüs, a¤aç
kovu¤undaki yarasalarla oynayan çocu¤a bulaflt› ve ard›ndan da salg›n
bafllad›. Tropik bölgelerde yaflayan
yarasalar›n, Ebola virüsü tafl›d›¤›
biliniyor.
2
Araba Kullanmak
Hala Yasak
Suudi Arabistan’da otomobil kulland›klar› için tutuklanan iki kad›n, terör
‹lk Ebola hastas› oldu¤u öne sürülen
iki yafl›ndaki Emile Ouamouno’nun
yarasalarla oynam›fl ve virüsü onlardan kapm›fl olabilece¤i belirtildi. Bilim insanlar›, çocu¤un yaflad›¤› Gine’nin ormanl›k bölgesinde yer alan
Meliandou köyünde ayr›nt›l› araflt›rmalar yapt›, örnekler toplad› ve halk
ile konufltu. Aral›k 2013’te ölen Ouamouno’nun evinin 50 metre kadar
91
BD fiUBAT 2015
davalar›na bakan bir mahkemeye sevk
edildi. Kad›n haklar› savunucusu bu
iki kad›n, otomobil kullanma yasa¤›n›
deldikleri için Lahsa eyaletinde yarg›lanacak. ‹ki kad›na yönelik iddialar›n
tam olarak ayr›nt›s› verilmedi; ancak
araba kullanmalar›ndan çok, sosyal
medyadaki faaliyetleri nedeniyle yarg›lan›yor olabilecekleri kaydedildi.
Suudi Arabistan, kad›nlar›n otomobil
kullanmas›na izin vermeyen tek ülke
olarak an›lmaya devam ediyor.
Afganistan’da
Etek Giyen Kad›n
3
Dünya, geçen ay çok ilginç bir foto¤raf› konufltu. Sosyal medya üzerinden
paylafl›lan foto¤raf, fleriat kurallar›n›n
ac›mas›zca uyguland›¤› Afganistan’›n
baflkenti Kabil’de çekilmifl. Hayat
Esnafi adl› yerel gazeteci taraf›ndan
çekilen foto¤rafta, genç bir kad›n
Kabil’in sokaklar›nda burka giymeden
sadece etekle ve bafl› aç›k flekilde dolafl›yor. Kimi kullan›c›lar, Esnafi’nin
Facebook’ta paylaflt›¤› foto¤raf›n alt›na kad›n›n öldürülmesi gerekti¤ini
92
yazd›. Bir grup Afgan kad›n ise, kad›n
haklar› alan›nda devrim yapmak istedi¤ini öne sürdükleri bu genç k›za
destek verdi. Baz› yorumlarda, ise akli
dengesinin yerinde olmad›¤› iddia
edildi.
4
Mars’ta Görevli
Robot Yaflland›
10 y›l› aflk›n süredir Mars yüzeyinden NASA merkezine bilgiler
yollayan robotun belle¤inde sorun
ç›kmaya bafllad›¤› aç›kland›. Haf›za
kayb› yaflayan Opportunity (F›rsat)
isimli robotun ömrünün sonuna
yaklaflm›fl olabilece¤i vurgulan›yor.
11 y›l önce Mars’a ayak basan
Opportunity’den beklenen 3 ay
boyunca aktif olarak veri toplamas›yd›. Ancak robot, bugüne
kadar Mars üzerinde 41,8 kilometre
yol kat etti ve gezegen hakk›nda
birçok önemli bilgiyi Dünya’ya
ulaflt›rd›.
BD fiUBAT 2015
5
Kürtaj Yasa¤›
Çekincesi
‹rlanda Dublin’de bir mahkeme, beyin
ölümü gerçekleflen hamile bir kad›n›n
ba¤l› oldu¤u yaflam destek ünitesinin
fiflinin çekilmesine hükmetti. Ailesi,
kad›n›n “huzur içinde ölmesine” izin
verilmesini talep ediyordu. Ancak
kad›n›n karn›ndaki fetüs halen yafl›yor
oldu¤undan doktorlar, bu ifllemin
‹rlanda’daki kürtaj yasa¤›n› delip delmeyece¤inden emin olmak istiyorlard›. Bunun için de mahkemenin
karar vermesini bekliyorlard›. Sonunda mahkeme, kad›n›n 18 haftad›r
hamile oldu¤u ve fetüsün hayatta
kalma flans›n›n çok düflük oldu¤u
yönündeki t›bbi verileri kabul etti¤ini
belirtti.
6
Üniversite ‹zni
‹çin Açl›k Grevi
Yunanistan Parlamentosu, cezaevinden üniversiteye gidip gelmesine izin
verilmesi için bir ayd›r açl›k grevi
yapan 22 yafl›ndaki Nikos Romanos’un üniversiteye girifl iznini onaylad›.
Doktorlar da, Nikos Romanos’un açl›k
grevini sonland›rd›¤›n› bildirdi. Silahl›
banka soygununa teflebbüsten 15,5 y›l
hapis cezas›na mahkûm edilen; di¤er
taraftan yüksekö¤retim s›nav›n›
kazanan Romanos’a üniversiteye
gidebilsin diye Çarflamba günü özel
yasa ç›kar›ld›. Parlamentoda oylanan
bu ek madde sayesinde, mahkûmlar
elektronik bileklik takarak, ders y›l›n›n
üçte ikisinde üniversiteye gidebilecekler.
7
TV Program›na
Rekor Ceza
M›s›rl› hiciv sanatç›s› Besim Yusuf,
televizyon program›nda 3 Temmuz
darbesinin generallerini elefltirince
önce program› iptal edildi; sonra
BD fiUBAT 2015
milyonlarca dolar ceza ald›. El Bernameg adl› televizyon program›nda,
aralar›nda darbenin lideri ve flimdiki
cumhurbaflkan› Abdülfettah el Sisi’nin
de bulundu¤u generalleri elefltirildi¤i
için program, geçen y›l M›s›r özel
kanal› CBC’den kald›r›lm›flt›. Yusuf’un kald›r›lan program›na, bir y›l sonra
ceza ya¤d›. Aslen doktor olan ünlü
mizahç›, karara karfl› temyize gidece¤ini aç›klad›.
8
Ba¤›ml› Anneler
ve Bebekleri
‹skoçya’da yap›lan bir araflt›rmaya
göre, uyuflturucu ba¤›ml›s› annelerin
bebeklerinin geliflim sorunlar› ve
görme bozukluklar› yaflad›¤› tespit
edildi. 80 bebe¤in incelendi¤i
9
Güzellik Yar›flmas›
Yasakland›
Arjantin’de ilk kez bir yerleflim biriminde güzellik yar›flmas› düzenlenmesi yasakland›. Chivilcoy
Belediye Meclisi karar›na gerekçe
olarak güzellik yar›flmalar›n›n cinsiyet
fark› gözetmesini ve kad›na karfl›
fliddeti teflvik etmesini gösterdi. Buenos Aires bölgesinde bulunan Chivilcoy’da art›k güzellik yar›flmalar›
yerine karnaval maskesi yar›flmalar›
yap›lacak. Latin Amerika ülkelerinde
güzellik yar›flmalar› genellikle televizyon ve e¤lence dünyas›nda kariyer
düflünenler için s›çrama tahtas› olarak
görülüyor.
10
araflt›rmada, bu bebeklerin sosyal
iletiflim, koordinasyon ve merkezi
sinir sistemlerinin, di¤erlerine k›yasla
daha zay›f oldu¤u belirlendi. Di¤er
taraftan çocuk sa¤l›¤› uzmanlar›,
dezavantajl› durumun ebeveynlerin
çocuklar›yla yeterince ilgilenmemesiyle ba¤lant›l› olabilece¤ini
aç›kland›.
94
Viagra’n›n
Babas›na Ödül
Araflt›rmalar› ile Viagra’n›n bulunmas›na öncülük eden Doktor Simon
Campbell, ‹ngiltere’de verilen Yeni
Y›l Ödülleri’nde fiövalye Niflan› ile
onurland›r›ld›. Dr. Campbell, Pfizer
ilaç flirketi için çal›fl›rken Viagra’n›n
bulunmas›n› sa¤layacak araflt›rmalar
yürütmüfltü.
[email protected]
BD fiUBAT 2015
Yüzy›l›m›z›n Yeni Sigaras›
Oturmak
Yirminci yüzy›lda insan sa¤l›¤›n›n en
Yazan:
Dr. Mustafa Çetiner
büyük tehditlerinden biri herhalde sigara
idi. Araflt›rmac›lar bu yüzy›l›n sigaras›n›
ise daha flimdiden tespit etti: “Oturmak”
yani “hareketsiz yaflam” biçimi.
BD’de Mayo Klini¤in Endokrinoloji Bölümü
uzmanlar›ndan Dr. James Levine son 15 y›l›n
en büyük sa¤l›k sorununun “oturmak” oldu¤unu
söylüyor. Yap›lan çal›flmalar, gün içinde 6 saat ve üzeri
süreleri oturarak geçiren kiflilerde fleker hastal›¤›, obezite,
depresyon ve baz› kanserlerin artt›¤›n› gösteriyor. Kronik
hastal›¤› olan kiflilerin hastal›k bulgular› da hareketsiz
A
Dr. James Levine
95
sa¤l›kl›. Araflt›rmac›lar, sadece ayakta
Olabildi¤ince uzun süre
geçirilen sürenin belirgin art›r›lmas› ile kilo
ayakta durun, olabildi¤ince
verilebilece¤ini ve
sa¤l›kl› bir yaflam
sürdürülebilece¤ini
belirtiyor.
Amifller üzerinde
2004 y›l›nda yap›lan
bir klinik çal›flma,
hareketsiz
yaflam›n
zararlar› üzerine
yaflam ile fliddetleniyor.
oldukça
önemli
bilgiler
veriyor. Amifl
As›l kötü haber, düzenli egzersiz
toplulu¤u,
ABD’de
yaflayan,
muhafayaparak oturmak ile artan risklerin
zakar
bir
Hristiyan
grubu.
Genel
önlenebilece¤ini düflünenler için. E¤er
olarak basit bir yaflama inan›yorlar.
günde 6 saatten daha fazla süreyi
oturarak geçiriyorsan›z, yapt›¤›n›z bir Otomobil, telefon, elektrik gibi
modern yaflam›n kolayl›klar›ndan
kaç saat süren a¤›r egzersizler sizi
sak›n›yorlar.
kurtarm›yor. Peki ne yapmak gere-
yürüyün, yürüyün,
yürüyün...
kiyor?
Yan›t› 4 harf; NEAT yani “nonexercise activity thermogenesis.”
NEAT pratik olarak flu demek. Olabildi¤ince s›k aya¤a kalk›n, olabildi¤ince
uzun süre ayakta durun, olabildi¤ince
yürüyün, yürüyün, yürüyün...
olay m›? Her ifli bir koltukta
halledebilecek teknolojik
donan›m ça¤›nda kolay de¤il. Ama
çal›flmalar ayakta bir
kiflinin metabolizmas›n›n oturan birinin iki
kat› daha h›zl› çal›flt›¤›n›
ortaya koyuyor. Dolay›s›yla gün içi aktiviteyi
artt›rmak tüm gün oturup bir kaç saat yüksek
tempolu a¤›r sporlar
yapmaktan çok daha
K
96
flte bu grup insanlar üzerinde
yap›lan epidemioloji çal›flma,
Amifllerin ça¤dafl› s›radan
Amerikal›lara göre çok belirgin
biçimde düflük kanser ve obezite riski
tafl›d›¤›n› gösterdi. Üstelik Amifller,
s›radan Amerikal›lar gibi düzenli
egzersiz yapm›yor, k›rm›z› etten
zengin besleniyor, rafine fleker ve
di¤er ya¤l› g›dalar›
sak›nmaks›z›n
kullan›yorlar. Peki
Amifllerin s›rr› ne? S›r
tabii ki NEAT... Amifl
toplumunda ortalama
bir kad›n günde
14.000, bir erkek ise
18.000 ad›m at›yor,
günde ortalama 12,8
km yürüyor.
Peki bizler bu
Amifller
‹
BD fiUBAT 2015
Olabildi¤ince merdiven kullan›n,
mümkünse asansörün ismini unutun.
modern dünyada bu mesafeleri
yürüyebilir miyiz? Yan›t evet.
‹flte size bir kaç pratik yol.
Yürürken konuflun. Yani yürürken
yan›n›zda arkadafl›n›z olsun ve zaman›
unutun.
Araba kullanmay›n. Toplu
tafl›ma ‹stanbul’da bile tercih edilmelidir.
Bir konu hakk›nda konuflurken,
tart›fl›rken ayakta durun, kahvelerinizi
ayakta için.
n
Hareketsiz geçirile
nunda
her 20 dakikan›n so
eklem ve ba¤larda
or.
deformasyon bafll›y
Cep telefonu konuflmalar›n›z›
ayakta yap›n. Telefonu evin veya
ofisin uzak bir noktas›na koyun ve
çald›¤›nda aya¤a kalk›p almaya gidin.
Masa bafl›ndan çal›fl›rken
küçük aralar verin. Normal flartlarda
hareketsiz geçirilen her 20 dakikan›n
sonunda eklem ve ba¤larda deformasyon bafll›yor. Dolay›s›yla 20 dakikada
bir 1-5 dakika süreyle aya¤a kalk›n,
gerinin, bir kaç ad›m at›n.
Gözünüzü uzaklardaki nesnelere odaklay›n.
Olabildi¤ince merdiven kullan›n, mümkünse asansörün ismini
unutun.
Toplu tafl›malarda bir durak
önce veya sonra inin, yürüyün, yürüyün, yürüyün. “Home Office”te çal›flmak san›ld›¤› gibi iyi bir fley de¤il,
uzak durun. Mümkünse evinizin
uza¤›nda bir ofis kiralay›n. Ofisinizi
içinde dolaflabilece¤iniz biçimde
tasarlay›n, mesela çöp kutusunu,
dosyalar›n›z› uza¤a bir yere koyun,
kalk›n, gidin al›n.
Büyük fincanlarda kahve, çay
içmeyin. Küçük fincanlarda hemen
çay›n›z› kahvenizi için ve servis için
kalk›n.
Az TV izleyin. ABD’de
ortalama TV izleme süresi 5 saatin
üzerinde, TV izleme süresini günde
bir saatin alt›na indirin.
Ailenizi, arkadafllar›n›z› dostlar›n›z› da bu yürüme ve ayakta durma
seferberli¤ine dahil edin.
Hep beraber yürüyün, yürüyün,
yürüyün...
97
Dikkatli okuyucular›m›z bu yaz›m›z› önceki
say›lar›m›zdan an›msayacaklard›r."Garcia’ya
mektup götürecek" bilince sahip kiflilere
gereksinimin her gün daha da artt›¤›
düflüncesiyle yaz›m›z› bir kez daha
yay›mlamay› uygun gördük. Bütün Dünya
Gazeteci Elbert Hubbart
98
BD fiUBAT 2015
Elbert Hubbart’›n bu yaz›s›n›n, yüz y›l boyunca çeflitli
ülkelerde yap›lan bask›s›,
yüz milyon adeti aflm›flt›r. Tüm meslektafllar›na örnek oluflturacak bir olgunluk düzeyindeki bu Amerikal› gazetecinin, Philistine adl› ayl›k bir derginin
1899 flubat say›s›nda yay›mlanan bu
yaz›s›, hiçbir ola¤anüstü özelli¤i olmayan, s›radan bir çavuflun görev sorumlulu¤unun öyküsüdür.
Hubbart’›n "Garcia’ya Mektup"undan etkilenen ilk kifli, New York Merkez Demiryolu iflletmesi yöneticilerinden George Deniels oldu. Bu yönetici,
Philistine dergisindeki yaz›y› Genel
Yönetmeni’ne okuduktan sonra ondan,
bu yaz›y› ço¤alt›p tüm demiryolu çal›flanlar›na da¤›tmak için izin istedi.
George Daniels istedi¤i izni ald›ktan
sonra "Garcia’ya Mektup"u beflyüzbin
adet bast›rd› ve "Bu çavufluörnek al›n›z" önyaz›s›yla iflletmenin tüm çal›flanlar›na da¤›tt›.
Garcia’ya Mektup’un varl›¤›,
k›sa bir süre sonra Rus Demiryollar›
Genel Yönetmeni Prens Hilakoff’un
kula¤›na ulaflt›. New York Merkez Demiryolu iflletmesi çal›flanlar›ndan birinden sa¤lanan "mektup"un bir kopyas›n›
okuduktan sonra Prens Hilakoff, bu-
nunRusça’ ya çevrilmesini ve Rus demiryolu flirketinin tüm çal›flanlar›na
da¤›t›lmas›n› emretti.
Garcia’ya Mektup, demiryolu iflçilerinden, Rus ordusu mensuplar›n›n
eline geçti. Erler aras›nda elden ele dolaflan mektubu ordu komutanlar› okuyunca, mektubun resmilefltirilmesine
ve tüm ordu mensuplar›na da¤›t›lmas›na karar verdiler.
Japonlarla bafllayan savafl için cepheye giden Rus askerlerin tümünün ü99
BD fiUBAT 2015
niformalar›n›n ceplerinde Garcia’ya
Mektup’un bir kopyas› bulunuyordu.
Japonlar, savaflta tutsak ald›klar›Rus
askerlerin tümünün ceplerinden ç›kan
bu mektubu görünce bunu ciddi bir incelemeden geçirdiler. Mektup Japonca’ya çevrildi ve bunun, tutsak al›nan
tüm Rus askerlerin ceplerinde bulundu¤u haberiyle birlikte Japon ‹mparatoru’na sunuldu. Mektuptan imparator
da etkilendi ve birer kopyas›n›n Japon
Hükümeti’nin tüm üyelerine da¤›t›lmas›n› emretti.
Tüm Japon bakanlar, Garcia’ya
Mektup’u ço¤alt›p, kendi bakanl›k örgütünde görevli tümçal›flanlara gönderdiler.
ABD Deniz Kuvvetleri mensuplar›na
1913’de da¤›t›lan mektubun özel ola-
rak ço¤alt›lm›fl kopyalar›ise, Birinci
Dünya Savafl›’na kat›lan askerlerin önemli bir bölümünün ceplerinde bulunuyordu.
Dergide yay›mland›¤›n›n ondördüncüy›l›nda Garcia’ya Mektup’un
resmi olarak ço¤alt›lan bask›s›, k›rk
100
milyona ulaflm›flt›.
•••
Amerika Birleflik Devletleri ve
‹spanya aras›ndaki savafl›n bir aflamas›nda ABD Baflkan›, çok acele olarak
Küba’daki isyanc›lar›n önderi Garcia’ya bir haber göndermek istedi. Garcia,
hangisinde oldu¤ubilinmeyen Küba
da¤lar›ndanbirinde ve nerede olduklar›bilinmeyen onlarca s›¤›naktan birinde saklan›yordu. Kendisine posta ya
da telgraf yoluyla ulaflabilmek olanaks›zd›.
ABD Baflkan›’n›n ona, ne denli önemli bir haber göndermek istedi¤ini
bilen çevresindekiler, Garcia’ya bir haberin, ancak elden götürülebilecekbir
mektupla ulaflt›r›labilece¤ini bildirmek
zorunda kald›lar.
Baflkan’›n çaresiz bak›fllar› karfl›s›nda yan›t, çevresindeki subaylardan
birinden geldi.
”Benim birli¤imde, Rowan ad›nda
bir çavufl vard›r” dedi. ”Kimsenin nerede oldu¤unu bilmedi¤i Garcia’y› o
bulabilir ve mektubunuzu kendisine
ulaflt›rabilir.”
Bu yan›ta Baflkan’›n akl› pek yatmam›flt› ama, ortada yap›labilecek baflka
birfley yoktu.
Rowan ça¤r›ld›. Kendisine, Garcia’ya gönderilecek mektup uzat›ld›ve...
”Bunu, Garcia’ya teslim edeceksin”
denildi.
Rowan mektubu ald›, üniformas›n›n yan›ndaki deri kesenin içine koydu, kesenin a¤z›n› s›k›ca büzdükten
sonra, gö¤sünün üzerine kay›flla ba¤lad›. Önce Baflkan’a selam verdi, sonra
komutanlara, en son da kendi komutan›-
BD fiUBAT 2015
na selam verdi,d›flar› ç›kt›.
Rowan, yola ç›kt›ktan tam dört gün
sonra, gecenin karanl›¤›ndan da yararlanarak, üstü aç›k bir kay›kla Küba sahilinin aç›klar›na vard›. Küba’n›n, balta
girmemifl ormanlar›na dal›p, gözden
kaybolduktan üç hafta sonra, adan›n
öteki yakas›nda ortaya ç›kt›.Ülkesinin düflman› bir ülkeyi, yürüyerek bir
uçtan öteki uca geçti ve Garcia’ya, mektubu teslim etti.
Burada size Rowan’›n, Garcia’ya
mektubu götürebilmek için ne zorluklar atlatt›¤›n›, ne tehlikeler geçirdi¤ini
anlatacak de¤ilim. Onun, ne denli kahraman bir asker oldu¤unu da anlatacak
de¤ilim. Yaln›zca bir noktay›, hem de
çok gereksinim duydu¤umuz bir noktay›, iyice belirtmek için yaz›yorum size
tüm bunlar›.
BD Baflkan›’n›n makam odas›ndaki olay›, ana çizgileriyle bir kez daha gözden
geçirelim:
ABD Baflkan›Mckinley, Garcia’ya
teslim edilmek üzere Rowan’a bir mektup verdi. Ona yaln›zca, ”Bu mektubu
Garcia’ya teslim ediniz” dedi. Rowan
mektubu ald›, gö¤süne ba¤lad›, selam›n› verdi ve odadan ç›kt›.
Lütfen dikkat ediniz: Rowan, ”Garcia nerede?”diye bir soru sormad›.
”Garcia kim?” diye bir soru da sormad›. Yapt›¤›tek fley, kendisine verilen
görevi almak oldu. Zaten kendisinden
beklenen, onun da yapmas› gereken
buydu.
Rowan, ülkesindeki her okula heykeli dikilebilecek ve yetiflen tüm kuflaklara örnek olarak tan›t›labilecek bir
ölümsüz kahramand›r. Fakat bugünün
gençleri onun kahramanl›¤›ndan çok,
baflka bir özelli¤ini örnek almak zorundad›rlar. Rowan’›n örnek al›nmas› gereken özelli¤i, verilen görevi sadakatle
kabullenmek, o görevi yerine getirebilmek için hemen harekete geçmek ve
görevi eksiksiz tamamlayabilmek için
tüm enerjilerini bir noktada toplamak
disiplinidir.
Özetle, Garcia’ya gönderilecek
mektubu almak, hemen götürmek için
yola ç›kmak ve mektubu Garcia’ya teslim ederek görevi kendinden beklenildi¤i güven düzeyinde tamamlamak sorumlulu¤u ve terbiyesidir.
General Garcia flimdi yaflam›yor,
fakat yeryüzünde baflka Garcia’lar var.
Ve o Garcia’lara gönderilecek baflka
mektuplar var.
Çevremize bakt›¤›m›zda ise,
genellikle güçsüz, isteksiz, gönülsüz
ve umursamaz kiflilerle karfl›lafl›yoruz.
Yönetici olarak görev yapt›¤›n›z ifl yerinizde, varsay›n ki alt› yard›mc›n›z
var. Bunlardan birini ça¤›r›n ve kendisinden flöyle bir istekte bulunun:
”Lütfen benim için ansiklopediye
bak›p, Corregio’nun yaflam›na iliflkin
101
BD fiUBAT 2015
özet bir bilgi haz›rlay›n.”
Yard›mc›n›z size, ”Peki, efendim”
deyip, bu görevi yapmaya hemen gidecek mi? Boflyere umutlanmay›n. Büyük bir
olas›l›kla böyle birfley yapmayacak.
Donuk bir ifadeyle yüzünüze bakacak
ve size, flu sorulardan birini ya da birkaç›n›soracakt›r:
”O kimdir?”
”Hangi ansiklopediden bakay›m?”
”Fakat bu görev benim sorumluluk
alan›ma girmiyor ki, efendim...”
”Bismarck’›n yaflam öyküsünü istemiyorsunuz, de¤il mi?”
”Bunu benden daha k›demli bir arkadafl yapsa daha iyi olmaz m›, efendim?”
”Yaflam› hakk›nda bilgi istedi¤iniz
bu kifli halen yafl›yor mu, yoksa ölmüfl
mü, efendim?”
”Acelesi var m›, yoksa elimdeki
ifli bitirdikten sonra yapsam olur mu?”
”Ben ansiklopediyi bulup getirsem
olur mu, yoksa oradaki bilgiyi aynen
kopya çekmemi mi istersiniz?”
”Bu kiflinin yaflam›n› niçin ö¤renmek istiyorsunuz, efendim?”
”Onun yaflam öyküsünde neyi vurgulamam› istersiniz?”
Siz tüm bu sorular›büyük bir
sab›rla yan›tlay›p, kendisinden bu bilgiyi niçin istedi¤inizi, onun bu bilgiyi
nereden, nas›l bulaca¤›n›tane tane aç›klad›ktan sonra bile çal›flma arkadafl›n›z, hiçkuflkum yok, kendi bölümüne
gidecek ve kendi yard›mc›lar› aras›nda
Garcia’ya Mektup’u götürecek bir kifliyi aramaya çal›flacakt›r.
Bir stenograf ilan›için baflvuranla102
r›n onda dokuzu, ne imla kurallar›n›,
ne de noktalama iflaretlerini kullanmay› bilir. Daha da kötüsü, baflvuruda
bulundu¤u ifliçin bunlar›n olmazsa olmaz kurallar oldu¤unu akl›na bile getirmez.
Böyle bir kifli, Garcia’ya mektup
götürebilir mi?
Benim yüre¤im, evde oldu¤u zaman da, iflten uzakta oldu¤u zaman da
iflini yapan adamdan yanad›r. Garcia’ya götürmesi için kendisine verilen
mektubu al›p, cebine koyan, fakat aptalca sorular sormayan adamdan yanad›r.
Uygarl›k, iflte bu çaptaki kifliler için uzun ve biraz da s›k›nt›l›bir soruflturma dönemidir. O her kentte, kasabada, köyde ve her büroda, ma¤azada
ve fabrikada vard›r. Dünya, iflte bu çaptaki kiflilerin sorumluluk bilinci ve ifl
terbiyeleriyle ayakta durabiliyor. Tüm
insanl›k, evrimini biraz daha, biraz daha h›zland›rabilmek için, tüm gücüyle, iflte bu bilinçve bu terbiyedeki,
bu çaptaki kifliler için hayk›r›yor:
“Garcia’ya mektup götürecek kiflilere gereksinimimiz var... Hem de en
k›sa sürede, her yerde ve her zaman.”•
Mükemmellik eklenecek
bir fley kalmad›¤›nda
de¤il, ç›kar›lacak bir fley
kalmad›¤›nda oluflur.
Exupery
Dünya Döndükçe
Sabriye Afl›r
40 y›l içinde
hepimiz böcek mi
yiyor olaca¤›z?
Böcekler, baz›lar›m›z için karfl›laflmak istemedi¤imiz,
karfl›laflt›¤›m›zda ise huzursuzluk veren ‘küçük
teröristler’dir fakat Asya ve Afrika’daki pek çok ülkeyi
de içeren dünyan›n büyük bir yüzdesi için ise, besleyici
ve çevre dostu lezzetler olarak yükseliflte...
ünya nüfusuna her y›l yaklafl›k
70 milyon insan ekleniyor.
Büyüme bu h›zla devam ederse, 2050 y›l›nda dünya nüfusunun 9 milyarl›k bir büyüklü¤e ulaflmas›
bekleniyor. Tüm
bu insanlar›n
beslenmesi
D
için, bugün üretilen yiyecek miktar›n›n
en az iki kat art›r›lmas› gerekiyor.
Fakat hayvanc›l›¤›n art›r›lmas› için
gerekli olan tar›m arazilerinin
halihaz›rda yüzde 70’ini
kullan›yoruz, okyanuslarda afl›r›
avlanma yap›l›yor, kirletiliyor
103
BD fiUBAT 2015
1.900 üzerinde
Örgütü de açl›kla
böcek türünün
mücadele etmek,
‘yenilebilir nitelikte’ beslenmeyi desteklemek ve çevre
oldu¤u
kirlili¤ini azaltmak
için alternatif besin
belirtiliyor.
ve iklim de¤iflikli¤i
ile hastal›klar tar›msal üretimi tehdit ediyor. Bugün
dünya üzerinde
yaklafl›k 1 milyar insan
aç ve g›da israf›n› önlemek, g›da üretimini daha
verimli hale getirmek için yeni fikirler
bulmam›z gerekti¤i çok aç›k. Olas›
bir çözüm mü? Böcekler…
u fikre aç›k olmayabilirsiniz,
size mide buland›r›c› geliyor
olabilir ama böcek tüketimi on
binlerce y›ld›r süren yayg›n bir uygulama. Yaklafl›k 2 milyar insan, günlük
beslenmelerinin bir parças› olarak
böcek yiyor ve 1.900 üzerinde böcek
türünün ‘yenilebilir nitelikte’ oldu¤u
belirtiliyor. En yayg›n tüketilen türler
ise, t›rt›llar, ar›lar, eflekar›lar›, çekirgeler, larvalar, kurtlar ve kar›ncalar.
B
BM GIDA ÖRGÜTÜ’NÜN
‘BÖCEKLER’ RAPORU
Birleflmifl Milletler G›da ve Tar›m
kayna¤› olarak böcekleri
iflaret etti. Örgütün ‘Yenilebilir Böcekler: G›da ve Yem Güvenli¤inin Gelece¤i için Öneriler’ adl›
raporunda, dünyan›n farkl› bölgelerinde 2 milyar kiflinin halihaz›rda sofralar›nda protein ve mineral aç›s›ndan
zengin böceklere yer verdi¤i belirtildi.
G›da ve yem güvenli¤inin
sa¤lanmas› için böcek çiftliklerinin
kurulabilece¤i ifade edilen raporda,
‘böceklerin hemen her yerde yaflayabildi¤i, kolayca üreyebildi¤i ve
çevreye zarar vermedi¤i’ vurguland›.
Örgüt, k›rm›z› et ve bal›k eti ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda protein aç›s›ndan son
derece zengin olan böceklerin yetersiz
beslenen çocuklar için çok iyi bir besin
kayna¤› olabilece¤ine iflaret etti.
Raporda, böceklerin ayn› zamanda
zengin demir, magnezyum, manganez,
BD fiUBAT 2015
fosfor, selenyum ve
çinko kayna¤› oldu¤unun da alt› çizildi.
Böcekler, Asya ve Afrika
ülkelerinin mutfaklar›nda
yayg›n olarak kullan›l›yor
HAL‹HAZIRDA
TÜKETMEKTE
OLDUKLARIMIZ
Böcek yemek fikri size
i¤renç geliyorsa, zaten
düzenli olarak böcek
tüketmekte oldu¤unuzu bir düflünün.
Amerikan G›da ve
‹laç Dairesi’nin haz›rlad›¤› raporda, her gün kaç böcek
tüketmekte oldu¤umuz yer al›yor.
Örne¤in bira yap›m›nda kullan›lan
flerbetçiotunun 10 gram›nda 2.500
kadar yaprak bitinin olmas› kabul
edilebilir bulunuyor. Meyve sular›nda
250 mililitre bafl›na 1 kurtçuk olmas›
normal karfl›lan›rken, köri tozunun
her 25 gram›nda 100 böcek parças›
olmas›n›n, do¤ranm›fl hurma paketlerinde10 ölü böcek olmas›n›n kabul
edilebilir oldu¤u ifade ediliyor. Liste
uzuyor ve uzuyor.
Midenizi mi buland›r›yor? Buland›rmamal› çünkü onlar› y›llardan bu
yana yiyorsunuz ve sizi hiç rahats›z
etmiyor.
NEDEN BÖCEKLER?
Çünkü sürdürülebilir bir besin kayna¤›. Besleyici ve böcek yetifltiricili¤i
pek çok insana istihdam sa¤layabilir.
Öyle görünmeyebilirler ama böcekler;
et ve bal›kla k›yaslanabilecek ölçüde
yüksek ya¤ asitleri, protein, vitamin,
lif ve mineral içeriyorlar.
Örne¤in c›rc›r böce¤i 205 gr/kg
protein içerirken, s›¤›r eti 256 gr/kg
protein içeriyor. Protein aç›s›ndan
zengin bir tür olan termitlerin, yüzde
64 protein içerdikleri belirtiliyor. Baz›
böceklerde bu oran yüzde 80’e kadar
ç›kabiliyor.
Böcekler aminoasitler ve omega
3 ya¤ asitleri bak›m›ndan da zengindir,
un kurtlar› bal›k kadar omega 3 ve 6
ya¤ asitleri içerirler. Baz› böceklerin
demir zenginlikleri de oldukça flafl›rt›c›. Örne¤in, s›¤›r eti 6 mg/gr demir
içerirken; çekirgeler 20 mg/gr, t›rt›llar
31 mg/gr demir içeriyor.
ayvanc›l›¤›n aksine böcek
tüketimi, daha çevre dostu.
Böcekler so¤ukkanl› hayvanlar
ve bu nedenle vücut ›s›lar›n› korumalar› daha az enerji gerektirir. Bu da
yemi, yenilebilir vücut kitlesine
dönüfltürmeleri konusunda oldukça
verimli olduklar› anlam›na geliyor.
1 kilogram c›rc›r böce¤i için 2 kilogram yem yeterlidir ve yüzde 80’i
yenilebilirdir.
Di¤er taraftan, ayn› miktarda s›¤›r
H
105
BD fiUBAT 2015
Baz› ülkelerde
amonyak gibi
Böcek Üretim Çift- ve
sera gazlar› üretir.
Bu da böceklerin,
likleri için
çevre kirlili¤ini
teflvikler bile
azaltabilece¤i
anlam›na geliyor.
ç›kar›ld›.
Böcek üretiminin, baflta
kad›nlar olmak üzere, çok
büyük tecrübe ve ciddi ekipmanlar
getirmedi¤i için, insanlara istihdam
da sa¤layabilece¤i öngörülüyor.
Ayr›ca bu tür çiftlikler için baz›
ülkelerde teflvikler bile ç›kar›ld›. Çin,
Zimbabwe gibi baz› ülkelerde bu tür
çiftliklere ciddi yat›r›mlar yap›l›yor.
eti için 8 kilogram yem gerekir ve
bunun ancak yüzde 40’› yenilebilir.
Böcek üretimi için, canl› hayvan
üretiminde gerekli olan tar›m arazisi,
sulama ve tar›m ilaçlar›n›n çok daha
az› yeterlidir.
Ayr›ca, böcekler hayvan yemi
olarak da kullan›labiliyorlar, bal›k
yemi gibi.
öcekler, geleneksel çiftlik
hayvanlar›na k›yasla daha az
tar›msal arazi ve suya ihtiyaç
duyduklar› gibi, çok da h›zl› ürerler.
K›sa bir yaflamsal döngüleri oldu¤u
için, çabuk büyürler ve çok küçük
alanlarda, çok say›da üretilebilirler.
Böcekler, di¤er canl› hayvanlara göre
–özellikle s›¤›ra göre, daha az metan
B
106
FEST‹VAL‹ B‹LE VAR
Asya ve Afrika ülkelerine k›yasla,
Bat› dünyas›nda böcek tüketimi
konusunun halen bir tabu oldu¤unu
söyleyebiliriz. Fakat bu, Avrupa
ülkelerinde böcek tüketilmedi¤i
anlam›na da gelmiyor.
ek çok büyük Bat› ülkesi
kentinde de, henüz s›n›rl› da
olsa böcekler yeniliyor. Hatta
Avrupal›lar›n bu tabusunu k›rmak için,
‘bir böcek yeme festivali’ bile düzenleniyor. ‹lki 2006’da gerçeklefltirildi
ve her y›l ilkbahar aylar›nda Londra’da
gerçeklefltiriliyor. Ad› “Pestival”…
Bu, alternatif yiyecek kaynaklar›
aray›fl›nda, zengin besin de¤eriyle
böcekler gelecekte ne ölçüde de¤erlendirilecek ve yayg›nlaflacak flimdiden
kestirmek elbette güç. Fakat ilerleyen
y›llarda bu konular›n üzerinde çok
daha ciddiyetle durmak zorunda
kalaca¤›m›z apaç›k.•
P
[email protected]
BD fiUBAT 2015
Çevre dostu yap›
düflüncesinde
devrim yaratan
dünyan›n ilk ak›ll›
gökdeleni
PEARL
NEHR‹
KULES‹
Yazan: G‹ZAY TEM‹ZSOYLU
T
eknolojinin geliflimiyle birlikte
faydaland›¤›m›z imkânlar artarken, her gün daha iyi ve daha
güçlüsünün yap›m› için harcanan
çabalar, olumsuz sonuçlar da
do¤urabiliyor. Her geçen gün
bir yenisi eklenen ve h›zla
yükselen binalar, son teknoloji
ürünü arabalar, daha fazla
üretim için yap›lan fabrikalar
yüksek maliyetlerle hayata
geçiriliyor. Daha iyi ve konforlu bir yaflam için sunulan pek
çok yenili¤in bedeli, yüksek
oranda enerji kay›plar›, çevre
kirlili¤i ve bütçeleri zorlayan koflullar
olabiliyor .
‹flte tam bu nedenle teknolojiyi
geri dönüflüm avantajlar›yla birlefltiren,
Guangzhou’dan
bir görünüfl
107
BD fiUBAT 2015
çevre dostu ilk ak›ll› gökdelen Çin’in
Guangzhou flehrinde infla edildi.
Çin’in güney ucunda, Pearl Nehri’nin yan›nda bulunan Guangzhou
flehri, 1000 y›l öncesinde do¤uyla bat›y› birbirine ba¤layan ‹pek Yolu’nun
önemli bir liman›yd›. fiimdi teknoloji
ve ticaretin birleflti¤i bir önemli
merkezlerden biri...
G
uangzhou flehri çevresinde
yükselen pek çok önemli ifl
merkezi ve kule var ama
hiç biri 2006 y›l›nda yap›m› tamamlanan Pearl Nehri Kulesi’ne benzemiyor. 71 katl› bir bina olan Pearl Nehri
Kulesi, çevre dostu bir yap› anlay›fl›n›n
devrim say›lacak bir sistemle hayata
geçirildi¤i dünyadaki ilk örnek. Yap›
kendinden sonra yap›lan binalara
ilham vermesi nedeniyle günümüzde
de önemini koruyor.
Ünlü kule bu boyutlardaki bir
binan›n tüketece¤inden %60 daha az
enerji tüketiyor, kendi enerjisini üretebilmek için güneflin ve rüzgar›n etkisinden yararlan›yor. Dünyadaki en
Kule, enerji üretmek için rüzgar
etkisini kullan›yor
108
fazla enerji tüketen ikinci ülke olan
Çin için, enerjiyi tüketirken tekrar
üreten bir yap› örne¤i hayati derecede
önem tafl›yor.
Mühendisler sadece do¤an›n
güçlerini kullanmakla kalmay›p, ayn›
zamanda onlara direnen bir ”kule”
infla etmifller. Binan›n tasar›m› 1 hafta
içerisinde çizilmifl ve bu aflamadan
tam 4 y›l sonra proje hayata geçirilmifl.
Gökdelenin inflaat›n›n yap›laca¤›
temel, binan›n 3 kat› uzunlu¤unda bir
çukur aç›lmas›yla bafllam›fl. Binada
bir bedenin damarlar›ndaki gibi her
kat› birbirine ba¤layan bir boru sistemi
kurulmufl. Bu sayede yüksek katlara
da betonun tafl›nmas› mümkün olmufl.
Depremlere dayan›kl› olmas› için çelik
iskelette kaynak yerine afl›r› güçlü
somun ve c›vatalar kullan›lm›fl
Tüm binay› iki katl› ve yüksek
teknolojili özel bir cam yüzey kapl›yor. Camlar›n içinde daha fazla elektrik üretebilmek için yerlefltirilmifl
günefl panelleri bulunuyor. Çift katl›
cam sistemi ayn› zamanda, binaya
giren ›s›n›n derecesini de belirleyebiliyor.
Ayr›ca ço¤u
binada tercih edilen
hava ile serinleme
yöntemi yerine, bu
binada tavandaki
metallerin aras›ndan so¤uk su geçirilen bir sistem
uygulanm›fl. Bu
uygulama ile yap›daki odalar›n ›s›s›n›
istenen seviyede
tutmak mümkün olabiliyor.
BD fiUBAT 2015
Çinliler, enerjiyi tüketirken
tekrar üreten Pearl Nehri Kulesi
ile gurur duyuyor.
Guangzhou’da hava yoluyla
bulaflan hastal›k tehlikesi çok fazla.
Bu hastal›klar›n bafl›nda da bir dönem
10 kifliden birinin ölümüne yol açan
SARS hastal›¤› geliyor. Bu nedenle
bu konuda da büyük bir hassasiyet
gösterilmifl. Normal bir binada hava
Enerji üreten rüzgar
türbinlerinden biri
ak›m› befl ya da alt› kez kendini
tekrarlarken, bu binada hava özel bir
sistemle temilenirken yap›y› sadece
bir kez dolafl›yor.
Y
ap›n›n bir di¤er avantaj› da çok
daha az malzeme kullanarak
yap›lm›fl olmas›. Bu sayede her
katta %80 gibi çok önemli oranda bir
maliyet tasarrufu sa¤lanm›fl.
Binan›n rüzgâr yükü hafifletilip,
bas›nç dayan›kl›l›¤› art›r›l›rken, hava
ak›mlar›n› enerjiye dönüfltürecek bir
özelli¤i bulunuyor. fiiddetli rüzgârlar
kimi zaman di¤er binalarda sars›lmaya
yol açarken Pearl Nehri Kulesi, rüzgâr›
enerjiye dönüfltürmek
Temelin, geniflli¤i yaklafl›k 800 arac›n
park edebilece¤i genifllikte.
Binan›n yap›m› için çelik üretimi
gerçeklefltiren fabrika, bina için 18 binden
fazla çelik parça üretmifl. Yaklafl›k 3
Eyfel Kulesi yap›labilecek çelik kullan›lm›fl.
Bu ak›ll› gökdelenin inflas›nda tam
1000 iflçi çal›flm›fl.
BD fiUBAT 2015
için tasarlanan hava delikleri sayesinde
di¤er binalardan daha sa¤lam duruyor.
P
rojenin mühendisi Dr. Cui
Xiaoqing büyük bir bask› alt›nda çal›flt›¤›n› ve proje bitene
kadarki sürede yaflland›¤›n› hissetti¤ini söylüyor.
Gordon Gill
Yap›dan bir iç görünüfl
Pearl Nehri Kulesi’nin proje
aflamas›nda enerji kayb› yaflatmayan
bir bina olmas› fikriyle yola ç›k›lm›fl.
Ancak bürokrasi yüzünden enerji
sa¤layacak 50 mikro türbinden vazgeçilmesi nedeniyle ‘s›f›r enerji’ fikri
tam anlam›yla hayata geçirilememifl.
Yap›n›n mimarlar›ndan Gordon
Gill, “Ç›¤›r açan bir fley yapt›¤›n›zda
önemli olan, bir fikrin bafllang›c›d›r.
Bizim yapt›¤›m›z› baflka biri gelifltirirse beni bundan daha fazla mutlu
edecek bir fley olamaz. S›f›r enerji
fikriyle yola ç›kt›k fakat projemize bu
fikri tam olarak uygulayamad›k.
Umar›m bu bir ad›m, bir bafllang›ç
olur.” diyor.
Hava kirlili¤i yaratan, fazlas›yla
enerji tüketen ve çevre ile uyumsuz
yap›lm›fl gelifligüzel tüm tasar›mlar
insanlar› umutsuzlu¤a düflürürken,
Pearl Nehri Kulesi tüm ihtiflam›yla
daha yaflan›r bir dünya için binalar›n
bile savaflt›¤›n› gösterir nitelikte. •
T›ptaki Geliflmeler
Top oynarken aya¤›n› inciten adam, fliflen baca¤› için doktora gitti. Doktor flöyle
bir bakt›ktan sonra: “fiiflen yerin üstüne s›cak havlu koy” dedi.
Geceyi yine a¤r›lar içinde geçiren adam, sabah solu¤u yine doktorda ald›. Doktor
bu kez “fiiflen yerin üstüne buz koy” dedi. Adam flafl›rd› ve biraz da öfkeyle “Ama
doktor bey” dedi. “Dün sabah s›cak havlu koymam› söylemifltiniz, flimdi ise buz
koymam› istiyorsunuz... Bir terslik yok mu bu iflte?”
Doktor da sert bir sesle karfl›l›k verdi: “Son 24 saat içinde t›pta ne ilerlemeler
kaydedildi¤ini sen biliyor musun?”
110
Do¤an›n Gizemi
Yücel Aksoy
B
itkiler
Say› Say›yor
Backster’in bilimsel dergilerde
yay›mlanan çal›flmalar›, sadece
Amerika’da de¤il tüm dünyada
büyük ilgi uyand›rd›.
aponya’da Yokohama yak›nlar›nda yaflayan
bir felsefe doktoru ve ayn› zamanda baflar›l› bir
elektronik mühendisi olan Dr. Ken
Hashimoto, Backster’in bildirilerini
okuduktan sonra çok duyarl› bir ayg›t
gelifltirdi. (Kendisi ayn› zamanda Japon
polisine yalan makinas› konusunda
dan›flmanl›k yapmaktayd›). Akupunktur
i¤neleri yard›m›yla kaktüs ailesinden
bir bitkiyi bir yalan makinas› (poligraf)
ayg›t›na ba¤lad›. Amac›, karfl›s›na ald›¤›
bir bitkiyle gerçek bir konuflma yapabilmekti. Kiflilerin
konuflmalar›n› yani seslerini nas›l elektronik çizgiler
haline getirebiliyorsa, sistemi tersine çevirip, grafik
çizgilerini de sese dönüfltürebilmeyi amaçlam›flt›.
Ancak, yapt›¤› çok say›da deneyden bir sonuç
alamad›. Ne Backster’in çal›flmalar›nda ne
de kendi ayg›tlar›nda bir yan›lma
oldu¤una inanmak
J
BD fiUBAT 2015
istemeyen Hashimoto, sorunun, kendisinin bitkilerle iletiflim kurmas›nda
olabilece¤ine karar verdi. Ama eflinin
bu konuflmay› gerçeklefltirece¤inden
emindi.
N
itekim, Bayan Hashimoto,
bitkileri çok seven, onlarla
b›kmadan usanmadan saatlerce ilgilenebilen ve de çok iyi çiçek
yetifltirici olarak tan›nan biriydi;
bitkiye olan sevgisini dile getirdi¤inde
yan›t gecikmedi. Ç›kan titreflimler
sese dönüfltürüldü¤ünde, uzaktan
gelen ince bir v›nlamay› and›r›yordu.
Ama hofl ve de¤iflken ritm ve tonlar›
ile daha çok bir flark›ya benziyor,
zaman zaman duygulu ve neredeyse
nefleli bir havaya bürünüyordu. Çal›flmalar ilerledikçe, bayan Hashimoto
bitkiyle öyle bir yak›nl›k kurmufltu
ki, çok geçmeden ona say› saymas›n›
ve yirmiye kadar toplama yapmas›n›
ö¤retti.
Bayan Hashimoto’nun bitkileriyle konuflmalar›ndan birine tan›k olan
genç Amerikal› John Francis Doug-
“Japonca
konuflan Bayan
Hashimoto’ya,
bitki de kaktüsçe
yan›t veriyor.”
herty flaflk›nl›¤›n› flu sözcüklerle dile
getiriyordu:
“Japonca konuflan Bayan Hashimoto’ya, bitki de kaktüsçe yan›t
veriyor.” (*)
Dr. Ken Hashimoto, Japonya’da
kitaplar› en çok satan yazarlar aras›ndad›r. “Duyu Ötesi Alg›lamaya Girifl”
kitab› 60, “Dördüncü Boyut Dünyas›n›n Gizemi” ise 80 bask› yapm›fl.
Kendisinden, konuflmay› ve toplama
yapmay› beceren kaktüs fenomenini
aç›klamas› istendi¤inde, bunun fizik
biliminin bugün
için bilinen
Bayan Hashimoto
bitkileriyle konufluyor
kuramlar› ile
aç›klanamayaca¤›n›, bildi¤imiz
üç boyutlu dünyan›n ötesinde
baflka dünya
bulundu¤unu
söylemifltir. Dr.
Ken Hashimoto’
nun çal›flmas›nda,
kendisinin de¤il
de eflinin baflar›l›
112
BD fiUBAT 2015
olmas›, çok önemli bir koflulun göstergesiydi: Çal›flmalar ya da deneylerde,
mutlaka bitkilerle özel yak›nl›k
kurulmas› gerekiyordu. Bu koflul,
Backster’in çal›flmalar›n› izleyip
uygulamak isteyen dünyan›n di¤er
birçok grubunda da kan›tland›.
fiöyle ki: Yarat›c› deneyler, ancak
deneyi yapan kifli deneyle bütünleflince gerçekleflir. Çeflitli ülkelerde
yap›lan say›s›z deneyler, olumsuz ve
düflmanca duygular›n, etkin iletiflimin
en büyük engeli oldu¤unu gösterdi.
Bitki deneylerinin de izleyiciler önünde uygulanmas› s›ras›nda bu etkiye
karfl› koymak ya da bu engeli aflmak,
iflin en güç yan›d›r. Bu baflar›lamazsa,
bitki ve dolay›s›yle ayg›t devreden
ç›kar. Yeniden olumlu bir ba¤lant›
kurulana dek hiç yan›t al›namaz.
CAN VEREN SEVG‹
Backster çal›flmalar›n› ABD’nin
do¤usunda sürdürürken, Marcel Vogel
isimli araflt›rmac› kimyager de Kaliforniya’da çeflitli seminerler veriyordu. Bir gün ö¤rencilerinden biri
Vogel’a, Backster’in Bitkilerin
duygular› var m›d›r? bafll›kl› yaz›s›n›
içeren bir dergi gösterdi. Vogel, “Bu
tür flarlatanlar›n yaz›lar›n› okuyup
zaman›m› öldüremem” diyerek dergiyi çöp sepetine att›. Dergiyi çöp
sepetine att› ama düflünceyi zihninden
atamam›flt›. Birkaç gün sonra yaz›y›
tekrar bulup ç›kard› ve bu konuda
çal›flmas› gerekti¤ine karar verip
kollar› s›vad›.
Çal›flmalar›ndan birini, psiflik
yetenekleri olan arkadafl› Vivian
Wiley ile birlikte planlad›. Bayan
Wiley, evinin bahçesindeki “taflk›ran”
çiçe¤inden iki yaprak kopard›; birini
yata¤›n›n yan›ndaki etajerin üstüne,
di¤erini de oturma odas›na koydu.
“Her sabah kalkt›¤›mda
baflucumdaki yapra¤a bak›p onun
yaflamas›n› diliyorum, öbürüne ise hiç
ilgi göstermiyorum. Ne olaca¤›n›
birlikte görece¤iz” dedi bayan Wiley.
B
ir ay sonra Vogel’i arayarak
evine gelmesini ve yapraklar›n
resmini çekmesi için foto¤raf
makinas›n› da mutlaka yan›nda getirmesini istedi.
Vogel gördü¤üne inanam›yordu.
Bayan Wiley’den ilgi görmeyen yaprak kararm›fl, buruflmufl, çürümeye
bafllam›flt›. ‹lgisini hergün üzerinde
yo¤unlaflt›rd›¤› yaprak ise sanki yeni
kopar›lm›flcas›na yaflam dolu ve yemyeflildi. Sanki bilinmeyen bir güç,
do¤a yasas›na meydan okuyarak
yapra¤› sa¤l›kl› tutuyordu.
Vogel, bu çal›flmadan çok etkilendi ve kendisi de bir deney planlad›.
Üç “karaa¤aç” yapra¤› kopar›p evine
Marcel Vogel
113
BD fiUBAT 2015
getirdi. Bunlar› bir cam
plaka üzerine
yerlefltirip
yata¤›n›n yan›na koydu.
Hergün kahvalt›dan önce
yaklafl›k bir dakika süreyle
düflüncelerini yo¤unlaflt›rarak iki
kenardaki yapra¤a bak›p, sevgisiyle
onlar› yaflamaya zorluyordu. Ortadaki yapra¤›
ise kas›tl› olarak görmezden geliyordu.
Bir hafta sonra
ortadaki yaprak kararm›fl,
büzüflmüfl, d›fltakiler ise
hâlâ yeflil ve canl› görünüyordu. Al›nan sonuç
yine çok etkileyiciydi.
Vogel psiflik enerjinin
gücüne tan›k olmufltu.
Bitkiler afl›r›
duyarl›d›r.
Çevrelerine
enerji verirler,
insana yarar
sa¤layan
güçler
yayarlar.
ogel, bir baflka
deneyinde, bir devetaban›
bitkisinin yapraklar›n› galvanometreye ba¤lad›. Bitkinin önünde
duruyor, tümüyle gevflemifl olarak
derin soluklar al›yor ve parmaklar›n›
bitkiye dokunurcas›na yaklaflt›r›yordu.
Ayn› zamanda da bir dosta yöneltilebilecek türden s›cak duygular›n›
aktarmaya çal›fl›yordu. Her seferinde
de ayg›t›n yaz›c› ucu titreflimler kaydediyordu. Üç befl dakika sonra Vogel’in sevgi sinyalleri gittikçe azald›
ve sonunda bitkide hiçbir hareket
saptanmad›; sanki onun ça¤›r›lar›na
karfl›l›k olarak tüm enerjisini tüketmifl
gibiydi.
Vogel, yapt›¤› say›s›z çal›flmalar
V
114
sonucunda
edindi¤i izlenimleri ve
düflüncelerini
flöyle aç›klad›:
“Bitkiler afl›r›
duyarl›d›r. Çevrelerine enerji verirler, insana
yarar sa¤layan güçler yayarlar. Kifli,
kendi güç alan›na akan bu enerjiyi
hissedebilir. Kiflinin güç
alan› da, karfl›l›kl› olarak bitkiyi besleyebilir.”
Vogel, Amerikan
yerlilerinin bitkilerin
bu özelli¤ini çok iyi
bildiklerini söylüyordu.
Yerliler, gereksinim
duydukça ormana
gidip, kollar›n› iki yana
aç›p s›rtlar›n› çam
a¤açlar›na yaslay›p,
kendilerini a¤ac›n
gücüyle tazelerlerdi.
erçekten de günümüzde bu
yöntemi ço¤u kimse f›rsat
buldukça uygular; büyükçe bir
a¤aca s›rt›n› dayay›p bir süre dinlendi¤inde, enerji depolad›¤›n› duyumsar.
Ayr›ca, ormanlarda ya da a¤açl›k
alanlarda yap›lan yürüyüfllerin de
insan› dinlendirdi¤i, enerji verdi¤i
bilinen bir gerçektir. •
G
[email protected]
Gelecek ay: Severim ama küserim de
(*) ‹nternette arama motoruna “Mrs Hashimoto and Her Plants” yaz›p t›kland›¤›nda,
Bayan Hashimoto’nun bitkisiyle konuflmas›n›
içeren bir video görüntüsüne ulafl›l›yor.
Dünyan›n en
zeki 100 insan›ndan
biri olarak kabul edilen
bilimadam›n›n gelece¤e
ait öngörüleri
Yaflayan en zeki insanlardan biri olarak kabul edilen
-2-
ünlü fizik ve gelecek kuramc›s› Michio Kaku, gelece¤in
teknolojilerinin hayat›m›z› ve iflimizi nas›l de¤ifltirece¤ini, 27
Kas›m 2014 günü ülkemizde konuk oldu¤u bir toplant›da anlatt›. Bilim dünyas›n›n
en ünlü isimlerden biri olan Michio Kaku, Einstein’›n ”birleflik alan kuram›”ile
“ifl, ticaret ve finans alanlar›n› etkileyen e¤ilimlerin gelece¤i” konular›nda
çal›flmaktad›r. Dr. Kaku’nun, Teknoloji Zirvesi’nde yapt›¤›“Bugünden Gelece¤e
Bak›fl” bafll›kl› konuflmas›n›n ikinci bölümünü okuyucular›m›za sunuyoruz…
Sayın Hikmet ULU⁄BAY ve
Say›n Selen EK‹N’e teflekkürlerimizle
oore Kanunu’nu modern
tarihin en önemli kanunlar›ndan biri oldu¤u söylenebilir.
Milletlerin serveti bu basit e¤riye
ba¤l›. Bu e¤riye göre, bilgisayar gücü
her 18 ayda bir ikiye katlan›yor.
fiimdi düflünün. Bugün posta ile
bir do¤um günü kart› ald›n›z diyelim.
‹çinde bir çip var, kart› aç›yorsunuz
ve “Mutlu y›llar sana” flark›s›n› söylemeye bafll›yor. O çip, 1945’teki tüm
müttefik kuvvetlerin teknolojisinden
daha fazla bilgisayar gücüne sahip.
Stalin, Hitler, Churchill, Roose115
BD fiUBAT 2015
velt, o çip için savafl bafllat›rlard›.
Peki siz o çiple ne yap›yorsunuz?
Çöpe at›yorsunuz. 1969’a bakal›m.
1969 y›l›nda iki insan› aya gönderdik.
Ancak grafi¤e dikkatlice bakarsan›z
Uzay Program›n›n sahip oldu¤u bilgisayar gücünün 64k ifllemciden ibaret
oldu¤unu göreceksiniz. Dinozor mu
bunlar?
fiu an ise cep telefonunuz 1969
senesindeki tüm Uzay Program›’ndan
daha fazla bilgisayar gücüne sahip.
O roketlerden birine beni koymayacaks›n›z. Bir cep telefonundan güç
al›p uzay bofllu¤una beni göndermeyeceksiniz. Suç olur resmen. 1969’da
yapt›¤›m›z da büyük bir suç. Bir cep
116
telefonundan ald›¤›m›z güçle insanlar›
aya göndermek.
fiimdi bir de 2020’
ye bak›n. 2020’ye
bakt›¤›n›z zaman,
gelece¤i görüyorsunuz. Önümüzdeki 10
y›l içerisinde bilgisayar çiplerinin maliyeti
1 sent olacak. Yani
bilgisayarlar hem her
yerde olacak hem de
hiçbir yerde olmayacak. Ayn› elektrik
gibi. Bugün elektrik
nerede? Elektrik yer alt›nda, tavan›n
içinde, duvarlar›n aras›nda. Elektrik
görünmezdir. Elektrik hem her yerdedir, hem de hiçbir yerde. Elektrik
kelimesi de dünya dillerinden kaybolmaktad›r. Kimse art›k elektrik demiyor. Bilgisayarlara da ayn›s› olacak.
Çiplerin maliyeti 1 sent oldu¤unda
bilgisayar gücü hem her yerde olacak
hem de hiçbir yerde olmayacak. Bilgisayar kelimesi de dildeki yerini
kaybedecek. ‹nternet de ayn› flekilde
hem her yerde olacak hem de hiçbir
yerde olmayacak. Tamamen mobil
teknoloji sayesinde.
fiimdi içinizden, “Bizim bilgisayarlar›m›z farkl› ama.” Diyorsunuz.
“Bizim bilgisayarlar›m›z di¤er teknolojilerden farkl›.” Hay›r!
⤛d› ele alal›m. Ka¤›t. 4000
y›l önce Çinliler, M›s›rl›lar
papirüsü icat etti. Sonras›nda
100 bilim insan›, özür diliyorum 100
yazman, 100 yazman bir papirüs
BD fiUBAT 2015
parflömeni koruyordu. 100’e 1. Böylece eski ça¤ uygarl›¤› kurulmufl oldu.
Bu birinci aflamayd›.
‹kinci aflama, sene 1450. Gutenberg, matbaay› icat etti. 1 insan, 1
kitap. 1450 y›l›nda ilk kiflisel kitap.
Sonras›nda 1930’lu y›llarda kiflisel
kütüphaneyi oluflturduk. 1 insan bir
kütüphane.
Bugün dördüncü aflamaday›z.
K⤛t hem her yerde var, hem de hiçbir yerde yok. Moda deyimi oldu.
Art›k k⤛d› düflünmüyoruz bile.
Musluk suyu da ayn› bu aflamalardan
geçti. Bilgisayarlar›n ise hiçbir fark›
yok. Tek fark, sürecin daha h›zl›
ifllemesi. 50’li y›llarda ana bilgisayarlar vard›. 100 bilim insan› 1 ana bilgisayar› korurdu. ‹kinci aflamada, kiflisel
bilgisayarlar karfl›m›za ç›kt›. 1 insan,
1 bilgisayar. Bugün üçüncü aflamaday›z. 1 insan ve ‹nternetin milyonlarca
bilgisayar›.
Nihayet dördüncü aflamaya geçece¤iz. Dördüncü aflamada bilgisayar
ortadan kalkacak. Hem her yerde
olacak, hem hiçbir yerde. Gözlükleri-
nizde bile olacak. Bu gözlükler,
Google Glass’tan daha güçlü olacak.
Bu gözlükler, sizi gördükleri zaman,
yüzleri tan›yacaklar. Yani gelecekte
birini gördü¤ünüz zaman, bir biyografisini göreceksiniz. Görüntülerinin
yan›nda bilgileri yer alacak. Sizinle
Çince konuflsalar bile sorun olmayacak. Gözlükler Çinceyi al›p ‹ngilizceye, Türkçeye, istedi¤iniz dile an›nda
çevirecek. Çok kullan›fll›lar.
caba kaç kez böyle bir konferansa gittiniz ve biriyle
karfl›lafl›p “Nereden tan›yorum
ben bu adam›?” dediniz. Jim, John,
Jack, kimdi bu adam? Gelecekte,
gözlükleriniz size “Jim o, salak.”
diyecek.
Her y›l Turkcell Zirvesi’nde karfl›lafl›yorsunuz. Bu akflam› ele alal›m
mesela. Kokteyle gidiyorsunuz ve
kokteylde de çok önemli kifliler olacak
ama kim olduklar›n› bilmiyorsunuz.
Gelecekte, bu tür kokteyllerde kime
ya¤ çekece¤inizi an›nda ö¤reneceksiniz. Ama Hollywood’dan ç›kan bir
A
117
BD fiUBAT 2015
bilim kurgu filmindeki uzaylılar gibi
görünmek istemeyebilirsiniz.
Çocuklar bilgisayarlar›n hem her
yerde hem de hiçbir yerde olmas›
fikrine bay›l›yor. Bu teknolojinin
arkas›ndaki itici güç çocuklar.
Say›sal uçurumdan bahsedilen
zaman› hat›rl›yor musunuz? 10 y›l
kadar önce herkes say›sal uçurumu
konufluyordu. Dijital zenginler ve
dijital fakirler olacakt›. Yanl›fl!
Bu devrimi günümüzde kim gerçeklefltiriyor? Fakir çocuklar. Çocuksan›z
ve ‹nternette de¤ilseniz, asl›nda
yoksunuz. Bunu yapman›n birçok yolu
var. Görüntüyü do¤rudan retinaya
düflürebilir lensleri ekran olarak
kullanabilir veya göz cihaz› takabilirsiniz. 3 flekilde bilgi hem her yerde
hem de hiçbir yerde olur. Nihayetinde
mankenler de bu teknolojiyi
kullanacak.
ihayetinde bu sizin ofisiniz
olacak. Ev e¤lence merkeziniz olacak. Nas›l çal›flt›¤›n›z›
bu tan›mlayacak. Ama bir sorun var.
Gözlük kullanm›yorsunuz diyelim.
Gözlükleri sevmiyorsunuz diyelim.
O zaman ne mi yapacaks›n›z?
Gelecekte, gözlük istemezseniz göz
k›rpacaks›n›z. K›rpt›¤›n›z gibi
çevrimiçi olacaks›n›z. ‹nternetli
kontakt lensleri ilk kim alacak
diye sorarsan›z final s›navlar›na
girecek olan üniversite ö¤rencileri derim. Göz k›rpacaklar
ve sordu¤um tüm sorular›n
cevaplar› lenslerine gelecek.
‹nternetli lensleri ö¤rencilerden sonra kim alacak?
Politikac›lar, aktörler, aktristler.
Böylece televizyonda konuflma
yaparken prompter kullanmalar›
gerekmeyecek.
u internetli kontak lensleri
baflka kim alacak? Turistler
her fleyin rehberini görecek.
Sanal gerçeklik çocuklar için. Bir
gözlük tak›p çizgi film izledi¤inizde
olur. Buna sanal gerçeklik denir.
118
BD fiUBAT 2015
Bu farkl›. Buna art›r›lm›fl gerçeklik
denir. Bilgiye, biyografilere, filmlere,
her fleye eriflti¤iniz anlam›na geliyor.
Hepsi de tek bir göz k›rpmayla oluyor.
Bunu daha önce gördünüz. Art›r›lm›fl
gerçekli¤i ilk gösteren bir Hollywood
filmi var. Neydi o filmin ad›? Karfl›n›zda eski California valisi. Çok kötü
bir halde. Karfl›n›zda, Terminatör
filminden Arnold Schwarzenegger.
Terminatör robot sizi gördü¤ünde
görüntünüzün yan›nda bir biyografinizi görüyor. Ordu, bunun çal›flan bir
sürümünü kullan›yor.
“Bu bilim kurgu de¤il mi?” diye
soruyor olabilirsiniz. Böyle bir fley
olabilir mi yahu? “Bilgi hem her yerde
olacak, hem de hiçbir yerde olmayacakm›fl!” Bu zaten var. Orduda büyük
boyutlarda bir art›r›lm›fl gerçeklik
cihaz› var. Mi¤ferinize tak›yorsunuz.
Gözünüzün önüne getiriyorsunuz ve
bitti. Savafl alan›n›n ‹nterneti karfl›n›za
ç›k›yor. Düflman güçleri, ittifak güçler,
a¤›r silahlar, sald›r›lar. Bu hali haz›rda
var.
eki bu teknolojiyi kim ister?
Herkes. Eflleri düflünün.
Kontakt lensleri birbirine
ba¤lanacak. Böylece koca, eflinin ne
gördü¤ünü efli de kocas›n›n ne gördü¤ünü görebilecek. Çünkü kocalar hep
yanl›fl fleyleri sat›n al›r. Hep al›flverifli
onlar yapar ama hep yanl›fl elmay›,
yanl›fl ayakkab›y›, yanl›fl maafl› al›rlar.
Bu sayede kad›n, kocas›n›n gözünden
her fleyi görebilir.
Bunlar›n hepsi hayat›n dijitalleflmesi anlam›na geliyor.
Gelecek ay: Hayat›m›zdaki robotlar
119
Not Defterimden
Nergis Öztürk
Bir
Kahraman›n
Öyküsü
Size flimdi, iki öyküden oluflan bir olay anlataca¤›z. Önce,
birinci öykümüzden bafllayal›m.
l Capone’un Chicago’daki
tüm devlet mekanizmas›na
hâkim oldu¤u, 1930’lu y›llarda, içki kaçakç›l›¤›ndan, fuhufl ve
cinayete kadar pek çok karmafl›k suça
ad› kar›flmaya bafllam›flt›.
Al Capone’un, bu kanunsuz iflleriyle u¤rafl›rken kendisine yard›mc›
olmas› için tuttu¤u bir avukat› vard›.
‘Basit Eddie’ lakapl› avukat, yasalarla
ilgili manevralar yapma konusunda
çok yetenekliydi. Bu nedenle, karfl›s›na ç›kan yasal engelleri müvekkili
için basitçe bir bir kald›rmas› ve
Büyük Patron’u uzunca bir süre hapse
t›k›lmaktan kurtarmas› zor olmad›.
A
120
Tabii Al Capone da, avukat›na olan
minnetini ifade etmek için ona hatr›
say›l›r ödemeler yap›yordu. Eddie’ye
yaln›zca büyük paralar de¤il, özel kâr
Al Capone
BD fiUBAT 2015
pay› bile veriliyordu.
Eddie ve ailesi, bir kona¤a yerlefltirilmifllerdi ve günün tüm olanaklar›ndan yararland›r›larak yafl›yorlard›.
Konak, göz alabildi¤ine büyük bir
arazi üzerine kuruluydu. Eddie yüksek
standartlarda yafl›yor ve çevresinde
yaflanan gaddarl›¤› pek de dikkate
alm›yordu. Her insan›n oldu¤u gibi,
elbette Eddie’nin de bir yumuflak karn›
vard›: Taparcas›na sevdi¤i o¤lu.
O
ndan hiçbir fleyi esirgemiyor,
pahal› giysiler, arabalar ve
çok iyi bir e¤itim imkân› gibi,
neye gereksinimi varsa sa¤l›yordu.
Tutar önemli de¤ildi. Eddie, kanunsuzluklara bulaflm›fl olmas›na karfl›n,
o¤luna her zaman neyin do¤ru neyin
Edward Joseph O’Hare
yanl›fl oldu¤unu ö¤retmeye çal›fl›rd›.
O¤lunun kendisinden daha iyi bir
insan olmas›n› istiyordu. Ancak, sahip
oldu¤u tüm nüfuzu ve servetine karfl›n,
o¤luna veremedi¤i iki fley vard›:
Temiz bir isim b›rakmak ve ona
örnek olmak…
Ve bir gün… Eddie zor bir karar›n efli¤ine geldi. Bu yol ayr›m›nda,
o güne dek yapt›¤› tüm yanl›fllar›
düzeltmeye karar verdi. Savc›ya giderek Al Capone hakk›nda ne biliyorsa
anlatmay›, lekelenmifl ad›n› temizlemeyi ve o¤luna dürüst bir adam
oldu¤unu göstermeyi akl›na koydu.
Bunu yapabilmek için, suç çetesine
karfl› tan›kl›k yapmak zorundayd› ve
bunun da kendisine pahal›ya patlayaca¤›n› biliyordu. ‹fadesini verdi. Ve
ayn› y›l içinde Eddie’nin yaflam›, ›ss›z
bir Chicago soka¤›nda aç›lan yayl›m
atefliyle son buldu.
O¤luna, verebilece¤i hediyelerin
en büyü¤ünü, ödeyebilece¤i en büyük
bedelle vermiflti. Yaflam›yla…
Polis Eddie’nin ceplerinde, bir
tespih, bir haç, bir dini madalyon ve
bir dergiden kesilmifl fliir kupürü
buldu. Eddie’nin cebindeki fliirde
aynen flöyle yaz›yordu:
“Yaflam›n saati yaln›zca bir kez
kurulur ve hiç kimse, akrep ve yelkovan›n ne zaman duraca¤›n› bilemez.
Sahip oldu¤un tek zaman bugündür.
Yafla, sev ve azimle mücadele et.
Zamana hiç güvenme. Çünkü saat
birdenbire duruverir.”
***
imdi s›ra, ikinci öykümüzde:
‹kinci Dünya Savafl› pek çok
kahraman yaratt›. Bunlardan
birisi de Binbafl› Butch O’Hare
idi. Güney Pasifik’te görevli Lexington uçak gemisinde savafl uça¤›
pilotuydu. Bir gün, tüm filo göreve
gönderilmiflti. Havaland›ktan sonra
yak›t göstergesine bakt›¤›nda, deposunun doldurulmad›¤›n› gördü.
fi
121
vurmaya çal›flt›. Cephanesi bitince de
usta manevralarla düflman uçaklar›n›n
hassas bölgelerine dokunarak uçamaz
hale gelmelerini sa¤lad›.
S
Butch O’Hare
Yak›t›n, görevini tamamlayarak gemiye dönmesine yetmesi mümkün
de¤ildi. Filonun komutan›na durumu
bildirince, komutan› ona gemiye
dönmesini söyledi. ‹stemeyerek, filodan ayr›ld› ve gemiye do¤ru dönüfle
geçti. Bu s›rada gördü¤ü bir fley, adeta
kan›n› dondurdu. Bir filo Japon savafl
uça¤›, Amerikan uçak gemisine do¤ru
h›zla yol al›yordu. Amerikan filosundaki uçaklar, uzakta bir sortidelerdi
ve uçak gemisi tümüyle savunmas›zd›.
Binbafl› Butch O’Hare’nin, dönüp
filosuna haber vermesi ve filonun
zaman›nda yetiflerek uçak gemisini
kurtarmas› olanaks›zd›. Gemidekilere
de yaklaflan tehlikeyi haber
veremiyordu. Yapacak tek fley vard›:
Japon filosunu gemiden uzak tutmak.
C
an›n› hiçe sayarak, Japon
uçaklar›n›n aras›na dald›.
Uça¤›n›n kanatlar›na monte
edilmifl silahlar›, flaflk›na dönen
düflman uçaklar›na do¤ru tek tek
ateflledi. Ve cephanesi bitene kadar,
mümkün oldu¤unca fazla uça¤›
122
onuç olarak, bu cesur adam›n
tehlikeli manevralar›ndan
usanan Japon filosu, yönünü
de¤ifltirerek uzaklaflt›. Tek bafl›na bir
bölük Japon uça¤›na karfl› koyarak
onlar› püskürten Binbafl›, hasar görmüfl uça¤›yla gemisine indi¤inde,
derin bir nefes ald› ve olayla ilgili
raporunu yazd›. Zaten, uça¤›na yerlefltirilmifl kameran›n kaydetti¤i görüntüler de, tüm olan biteni gözler önüne
seriyordu. Gemisini ve filosunu korumak için cesurca mücadele etmesi,
Japonlara befl uçak kay-bettirmiflti.
20 fiubat 1942’de yaflanan bu
olay›n ard›ndan, Binbafl› terfi etti ve
Kongre’den onur madalyas› ald›.
Butch bir y›l sonra, 29 yafl›ndayken
kat›ld›¤› bir hava muharebesinde
yaflam›n› yitirdi. Fakat do¤du¤u flehir,
onun kahramanl›¤›n› asla unutmad›
ve Chicago Havaalan›’na onun ad›
verildi. E¤er yolunuz Amerika’ya
düflerse, Chicago’daki O’Hare Havaalan›’nda, bu cesur adam›n heykelini
ve boynundaki kahramanl›k madalyas›n› görebilirsiniz.
Butch O’Hare, bir suç imparatoruna dönüflen Al Capone’un, yasalar›n
aç›klar›ndan en iyi biçimde faydalanarak hapisten s›yr›lmas›n› sa¤layan
ama bir noktada, vicdan›n›n sesine
kulak verip yanl›fllar›n› düzeltmeye
çal›flan avukat› Edward Joseph O’
Hare’nin, yani Eddie’nin o¤luydu…•
[email protected]
Yaflamdan Kesitler
Sema Erdo¤an
Adana Demirspor’un
Efsane ‹smi
Füze
Selami
Foto¤raf: Gülen Özyüzücüler
Selami Tekkazanc›
nam› di¤er Füze
Selami, Devlet Demir
Yollar›’ n›n tak›m›
olarak kurulan Adana
Demirspor’ un efsane
isimlerinden.
953-1954 sezonunda Hacettepe’
ye att›¤› unutulmaz golle iki ilke
imza att›. Hem Adana Demirspor
flampiyon oldu hem de Türkiye Kupas›
ilk defa Adana’ ya geldi. Kazanc›
ustas› olarak Eskiflehir’den Adana’ya
gelen Ömer Tekkazanc›’n›n 7 çocu¤unun en küçü¤ü.1933 do¤umlu. Sak›p
ve ‹hsan Sabanc› ile ilkokul arkadafl›
1
123
BD fiUBAT 2015
Turgay fieren vard›. Bizi
Ankara tak›m› yapm›fllard› ama Devlet Demir
Yollar›n› temsilen oynuyorduk. Selami’nin 30
metreden att›¤› 2 flut Turgay fieren’in ellerinin
aras›ndan kayarak filelerle bulufltu. Ertesi gün
gazeteler 'Selami’nin 2
füzesi Turgay’› avlad›'
manfleti att›lar. O günden
sonra Selami hep ‘Füze
Selami’ olarak yaz›ld›”.
Jübilesinde 25 y›l giydi¤i formas›n› Fatih
Terim’e verdi.
olan Selami Tekazanc›’n›n akl› hep
futboldayd›. Bu yüzden onu çok
döven a¤abeyinin kendi elleriyle
götürdü¤ü Adana Demirspor’da tak›ma kabul edildi.16 yafl›ndayd›, ö¤renci
olmas› lisans almas›na engeldi. ”Ya
okul ya futbol” seçene¤i kondu önüne.
Çok karfl› ç›ksa da tasdiknamesini
alan annesi oldu.
Füze flutlar›yla Selami
Demirspor’da
1950 y›l›n›n bafllar›nda Demirspor
formas›yla ilk maç›na ç›kan Selami
Tekkazanc›, att›¤› sert flutlarla ad›n›
k›sa sürede duyuracak ve “Füze Selami” lakab›n› alacakt›.
“Füze” lakab›n›n nas›l tak›ld›¤›na
tan›k isimlerden biri 1951 y›l›ndan
beri ac› tatl› bir çok an›y› paylaflan
tak›m arkadafl› Coral lakapl› Ali
Hikmet Ayd›nl›o¤lu idi.
“Demirspor’un Galatasaray’›
2-0 ma¤lup etti¤i maçta Galatasaray
kalesinde Türkiye’nin en iyi kalecisi
124
“Coral” Ali Hikmet Ayd›no¤lu
nkara’ da oynanan bir maçta
Adanal› bir elçilik görevlisinin ‘Hadi hemflerim bir füze
gönder’ tezahürat› da bu lakab›n
tribünlerde yank›lanmas›na vesile olur.
Tesadüf odur ki her tezahürat sonras›
Selami gol atar.
Selami Tekkazanc› ile1954 y›l›nda o unutulmaz flampiyonlu¤u
yaflayan, futbolseverlerin Kartal Yaflar
olarak tan›d›¤› Yaflar Kartal füze
flutlar›n en yak›n tan›klar›ndan.
“‹nönü Stad›nda Fernerbahçe ile
oynuyoruz. Ya¤mur ya¤m›fl, saha
çamur içinde. Hakem lehimize bir
direkt vurufl verdi. Fenerbahçe’de sol
A
BD fiUBAT 2015
bek oynayan, tek bafl›na baraj
kurmas›ndan dolay› Mehmetçik denen
Basri Dirimlili 9,15 te elini arkas›na
att› baraj kurdu. Firikikler ya da
penalt› oldu¤u zaman bizim tak›mda
topun bafl›na kimse gitmezdi. Selami
çamurdan 3-4 kilo olmufl topun
Yaflar Kartal
bafl›na gitti. Ben de ‘Basri abi tek
bafl›na baraj kurmuflsun ama topun
bafl›nda kim var sen Selami’yi bilmiyor musun, bir taraf›na de¤erse ne
yapars›n?’ diye sordum. fiakayla
kar›fl›k beni kovdu. Selami gerildi ve
topa vurdu. Basri abi de topa kafas›yla
karfl›l›k verir vermez yere y›k›ld›,
sedyeyle kald›rd›lar. ‹stedi¤i yere
ak›ll›ca vuran ve her vuruflunu gole
çeviren biriydi.”
Demirspor Sevdas›
Adana ve Adana Demirspor sevdas›
hep a¤›r basar ve futbol kariyerini
ç›kan f›rsatlara karfl›n mavi lacivert
renkli formada tamamlar. 1951 y›l›nda
Selami’nin ad› Galatasaray’›n ilk Türk
teknik direktörü Gündüz K›l›ç’a kadar
gider. Genç tak›mla idmanlara ç›kar,
Galatasaray formas›yla iki maçta
oynar. Bir akflam Adana Demirspor’da a¤abeyleri, kaptanlar›, hocalar›
k›saca tak›m›n her fleyi Muharrem
Gülergin’i karfl›s›nda bulur. Galatasaray’a söz verdi¤ini söyleyerek itiraz
etse de boflunad›r. Adana’ya döner ve
Adana ‹dmanyurdu maç›na ç›kar 2
gol atar.
1952 y›l›nda ise Macar Antrenör
Ignace Molnar’›n ça¤r›s› üzerine
Fenerbahçe ile sözleflme imzalar. Macar antrenörün onu özel olarak çal›flt›rmas›, sert flutlar›n› kahkahalarla izlemesi tak›mdaki Ankaral›lar gurubunu
çok rahats›z eder. Fenerbahçe ile üç
özel maç oynar. (Befliktafl, Ankara Demirspor ve Ankaragücü) Befliktafl’a
iki gol atar. Tak›mdaki gruplaflma
art›nca a¤abeyimin dü¤ünü var bahanesi ile Adana’ya izinli döner ve döner
2 gol att›¤› kaleci
Turgay fieren
jübilesinde
yan›ndayd›.
BD fiUBAT 2015
ama yavafl vurdum diye korktum,
kalecinin solundan doland›m,
topa do¤ru kofltum, zaten bu
s›rada top kaleye girdi, gol oldu.
Maç yeniden bafllad›, yine bir
pas att›lar, ceza sahas›na girdim, çok h›zl› bir flut att›m. Top
fileleri balon gibi fliflirdi, geri
önüme düfltü. O sevinçle topa
bir daha vurdum, yine filelere
girdi. Biz gol diye sevinirken
hakem golü vermedi. Maç 1-0
bitti, flampiyon olduk.”
Asker futbolcu olarak oynad›¤›
Karagücü’nde flampiyonluk yaflad›.
dönmez de Devlet Demiryollar›’nda
ifle bafllar. Fenerbahçeli bir yönetici
onu almaya gelir ama arkadafllar›
yöneticiyi döverek gönderirler. Fenerbahçe maceras› da böyle sonuçlan›r.
Hastal›kta sa¤l›kta sahada
Adana Demirspor’un flampiyonlu¤a
kofltu¤u 1954 y›l›nda finale iki maç
kala aya¤›ndaki rahats›zl›ktan dolay›
bir maçta oynamak ister ama kabul
edilmez. Bursa maç›na ç›kar, finale
kal›rlar. Hacettepe’nin kazanaca¤›na
kesin gözüyle bak›ld›¤› son maçta da
sahadad›r ama son15 dakikaya kadar
oyunda yoktur. O ac›lar içinde k›vran›rken trübünler k›zg›nl›k tezahüratlar›yla inler. ‹flte o günü bir röportaj›nda öyle anlat›r: “Son 15 dakika ve
skor 0-0. Güzel bir pas geldi, topu
kaleye sürdüm, kaleci flut ataca¤›m
diye korktu, ç›kar gibi yapt›, ben de
topu sa¤›ndan yavaflça b›rakt›m. Top
kalenin sa¤ dire¤ine çarpt›, di¤er
dire¤e do¤ru gidiyordu, gol olacakt›
126
emirspor’un ilk flampiyonlu¤una att›¤› bir gol yaz›lsa da
hakeme di¤er golü vermedi¤ini soracak ‘Selami ne yapacaks›n
bir tane att›n flampiyon oldunuz’
yan›t›n› al›r. Dönüfl yolunda her istasyondaki sevgi gösterilerini ve Adana’
da ise omuzlarda sokaklarda dolaflt›r›ld›klar› günü hiç unutmaz.
D
“Asker Futbolcu”
Selami askerli¤ini hakem albay›n
ça¤r›s› ile Karagücü’nde yapar ve
burada da flampiyonlu¤u yaflar. Karagücü’nün kamplar›n› yak›ndan takip
eden tak›mlar çoktur ve askerli¤inin
bitmesine yak›n Befliktafl, Alt›nordu,
‹stanbulspor ve Fenerbahçe’den teklif
al›r. 40 bin lira ya da 4 daire ile dönemin en yüksek teklifini Befliktafl yapsa
da Adanal›lara verdi¤i sözü unutmaz
‘Ölürüm de baflka yere gitmem’ der,
1956 da askerlik bitince Adana’ya
döner. Demirsporlu yöneticilerle ilk
mukaveleyi imzalamaya gitti¤inde
üzerinde eski bir gömlek ve pantolon
aya¤›nda ise terlik vard›r. Cebinde ise
befl kuruflu yoktur. Hiç bir fley sormadan notere giderler mukaveleyi imzalar. Hiç bir zaman futbolu kazanç
kap›s› olarak görmez hatta cebinden
verir. Herkes 30 lira al›yorsa o 15
lira al›r. Befl liras› sonra diye 10 liray›
verir ard›ndan filancay› tak›ma
alaca¤›z sonra veririz deyip 10 liray›
da isterler. D›flar›dan gelene mahçup
olmamak için itirazs›z ç›kar›r verir.
Kazand›¤› para hep bu flekilde
parça parça olur. Apandisit ameliyat› olduktan onbir gün sonra
sahaya ç›kar, kimseye iyileflmedi¤ini söyleyemez, k›r›lan burnunun ameliyat› sonras› tamponlar›
ç›kar›l›r sahaya sürülür.
Selami’yi üzen jübile
Füze Selami 25 y›l formas›n› giydi¤i
Demirspor’da 1972 y›l›nda 39 yafl›nda
iken futbolu b›rak›r ama jübilesi 1974
y›l›nda yap›l›r. Üç büyüklerin flöhretler
karmas› ile 5 Ocak Stad›'nda yap›lan
Adana Demirspor ve Adanaspor
karfl›laflmas›na Adanal› sporseverlerin
ak›n etmesi en büyük mutlulu¤u olur.
Birinci devrenin sonunda omuzlara
al›narak saha d›fl›na al›nmadan önce
25 y›l onurla tafl›d›¤› formas›n›,
elinden tutup tak›ma getirdi¤i ve Türk
futboluna ad›n› yazd›ran Fatih Terim’e verir. Birkaç y›l sonra Demiryollar›’ ndan emekli olur, antrenörlük
belgesi al›r ve bir süre Adanaspor ile
birkaç tak›m› çal›flt›r›r. Ard›ndan en
büyük hobisi olan avc›l›kla geçirir
günlerini. Jübilesini yapt›¤› günden
sonra 25 y›l›n› verdi¤i Demirspor a
u¤ramaz, maçlar›na gitmez. Çünkü
k›rg›nd›r. Nefleli, sevecen, ailesine
Selami, geç de olsa
jübilesini flöhretler karmas›
karfl›laflmas›yla yapt›.
ba¤l›, çocuklar› ve torunlar› en büyük
mutlulu¤u olan Füze Selami’nin 2
k›z›, bir o¤lu, 5 torunu var. Demirspor
altyap›s›nda yetiflen profesyonel olarak
10 y›l futbol oynayan o¤lu Ömer tekkazanc› ondan geriye kalan foto¤raflar›, yer ald›¤› gazeteleri vb. tüm
belgeleri trilyonluk bir miras gibi
sakl›yor.
“Babam 25 y›l›n› verdi¤i, u¤runa
hayat›n› de¤ifltirecek teklifleri reddetti¤i tak›m›nda jübilesini yapmayan
dönemin yöneticilerine k›rg›nd›. O
yüzden futbola küsmüfltü ama tek kelime etmedi. Jübilesine Adanaspor
öncülük etti¤i için o da ahde vefas›n›
orada antrenörlük yaparak gösterdi.”•
[email protected]
127
UFAK TEFEK B‹LG‹LER
Sabahat Önen
"Gündüzsefas›" ad›yla
da bilinen, kenarlar›
mavi bir çizgi ile çevrili
beyaz, mavi veya mor
çiçekler açan bitki
kahkaha çiçe¤idir.
Görüflürüz!
Türkiye'deki insanlar›n
%65'i yanl›fl arama geldi¤inde bile telefonu
"Görüflürüz" diyerek
kapat›yor.
S›rlar›n
Yükü A¤›r
Araflt›rmalara göre,
tafl›n›lan
s›rlar›n insan
vücuduna
fiziksel a¤›rl›k
olarak etkisi
vard›r.
Solaklar›n
Fark›
Solak insanlar›n beyinleri
farkl› çal›flt›¤› için, bilim
adamlar› yapt›klar›
araflt›rmalara solak
insanlar› dahil etmezler.
128
Dünya'n›n neredeyse
her yerinde kullan›lan
Wi-Fi teknolojisi, bir
kad›n taraf›ndan
bulunmufltur.
Dünya'n›n
en merakl›
hayvan›
sincapt›r.
Meyve De¤ilmifl
Zürfalar
1 ay boyunca
su içmeden
yaflayabilir.
Ananas meyve de¤ildir.
Tarlada yetiflir.
Orant›s›z Ceza
Bangladefl'te kopya
r›
çekerken yakalanan
okulla
Paral› devlet
ö¤rencilere 15 yafl›ndan
l›¤›
Roma Uygar
r.
büyükse hapis cezas›
t›
aç›lm›fl
döneminde
verilebilmektedir.
BD fiUBAT 2015
KITALARARASI GRUP
Antartika dahil 7 k›tada konser vermifl
tek grup, Metallica'd›r.
10 GÜNLÜK KAOS
A¤ustos 2010'da Pekin’de yaflanan
trafik s›k›fl›kl›¤›n›n aç›lmas› tam 10 gün
sürmüfltür.
Okyanusa Aç›k Ülke
Kas›rgalar en çok Büyük Okyanus’ta
ve Amerika Birleflik Devletlerinde
görülür.
Michael Faraday
(1791-1867)
19. yüzy›l›n en büyük
bilim adamlar›ndan
biridir. Ekonomik
nedenlerle yeterli
e¤itim alamam›fl olsa da kendini iyi
yetifltirmifl, bir bilim insan›d›r. Küçük
yafllarda ciltçide çal›flan Faraday,
ciltlenmek üzere gelen fizik kitaplar›n› okuma merak› ile bilgilerini geniflletti. Elektromanyetik indüklemeyi,
manyetik alan›n ›fl›¤›n kutuplanma
düzlemini döndürdü¤ünü buldu.
Klor gaz›n› s›v›laflt›rmay› baflaran
ilk kiflidir. Elektrik motorunu icat
etmifltir. Deneysel olarak, bir maddeden geçen elektrik ak›m›n›n, o
maddenin bileflenlerinde belli
oranda bir çözülüme yol açt›¤›n›
gösterdi. Bu sonuç ilk elektrik
sayaçlar›n›n üretimine olanak
vermifltir. Faraday'›n bir baflka
önemli katk›s› da "amper" denilen
ak›m biriminin kesin tan›m›n› vermifl
olmas›d›r. Elektrolizde geçen
"elektrot", "anot", "katot", "elektrolit", "iyon" gibi terimler de Faraday’a
aittir. Faraday, ayr›ca m›knat›s
kutuplar› aras›nda döndürdü¤ü bir
bak›r yuvarlak ile devaml› bir ak›m
elde etmeyi de baflarm›flt›r. 1840
y›l›nda ›fl›k enerjisi ile elektromanyetik enerjinin birbirine çok benzer,
hatta ayn› oldu¤u kuram›n› gelifltirdi. Mekanik elektri¤i m›knat›s yard›m›
ile elektri¤e dönüfltürmesi, flimdiki
jeneratörlerin esas› say›lmaktad›r.
Faraday 25 A¤ustos 1867’de
ölmüfltür.
129
BD fiUBAT 2015
Düflünceleri
Evrensel
Yaln›z Adam
"Dinle neyden kim flikâyet etmekte
Ayr›l›klardan hikâyet etmekte..."
Yazan: YAHYA AKSOY
flemeli- nefesli çalg›lar
aras›nda yer alan ve gönül
seslerini musikinin na¤melerine dönüfltürerek arfla yükselten ney,
sevgiliden ayr› düflen yaln›z adam›n
feryad›d›r. Ney, yaln›z adam›n arkadafl›, gönül dostu, gönül sesi, aflk nefesi
ve can yoldafl›d›r. Umutla, sevgiyle,
heyecanla ve hevesle yaln›z adama
efllik eder. Ney'de bir nefes, bir ses
olur yaln›z adam›n duygu ve düflüncelerini sevgiliye tafl›r ve mesaj›n› arfla
ulaflt›r›r. Ney'in sesinde ve nefesinde
Ü
130
âfl›k ile mafluk sevgi sal›nca¤›nda
buluflurlar. "Kim gördü ney gibi hem
bir a¤› hem ilaç Ney ki hem bir
hemdem hem bir yoldafl Ney kan dolu
bir yoldan söz etmekte Mecnûn' un
aflk k›ssalar›n› söylemkete..." Sevgisini
sonsuz yaflama potas›nda eriten gönül
eri Hz. MEVLÂNÂ (1207-1273) ,
insanlar›n kin ve nefretten ar›narak
ak›lla ve aflkla yücelece¤ine ve ilâhi
sevgiye erifleceklerine inanm›flt›r. "Biz
birlefltirmek için geldik, ay›rmak için
de¤il" diyerek insanl›¤› ilâhi sevgi
BD fiUBAT 2015
Güneflin etraf›nda dönen tüm varl›klar
ve zerreler gibi ilahi sevgiyle
bütünleflmek isteyen insan, gönlünü ve
ruhunu yüceltmek için Semâ döner..
yolunda birlefltirip, yüceltmeyi
amaçlam›flt›r. Semâ, gönüller alan
yüce sevgiliye kavuflmak içindir.
Semâ, insanlar›n Hakk'tan ald›¤›
ihsan›,halka açmas›d›r, sa¤dan sola
kalbin etraf›nda dönerek ,bütün insanlar›, bütün yarat›lm›fllar›, bütün
kalbiyle sevgi ve aflkla kucaklay›fl›d›r.
Sema töreni, 7 bölümdür ve her bölümün ayr› bir manas› bulunmaktad›r:
"Na't-› fierif" bölümü, 'Kün' yani 'Ol'
emrini temsil eden bölüm, 'nefes',
'ruha selam', 'selam 'bölümü dörttür,
'maflr›k' da Allah'›nd›r, ma¤rib de,
'fatiha ve dua' bölümü ile semâ biter.
üneflin etraf›nda dönen tüm
varl›klar ve zerreler gibi ilahi
sevgiyle bütünleflmek isteyen
insan, gönlünü ve ruhunu yüceltmek
için Semâ döner...
Yaln›z adam› Mesnevi'nin beyitleri aras›nda dolaflt›¤›m›z zaman
bulmaktay›z.
G
"Ayr›l›ktan parça parça olmuflum/
Yürek isterim ki özlemimi açay›m/
Herkes kendince beni dost bildi /Ama
kimse içimdeki gizi deflmedi / Ten
candan can tenden gizli de¤il / Gel ki
can› görmeye kimse izinli de¤il..."
aln›z adam içinde insana özgü
bir sevgi tafl›r, ilahi sevgi ile
bütünlefltirir. Hz. Mevlânâ
döneminde yaflanan tarihi olaylar,
savafllar ve insanlar›n yaflad›¤› tüm
koflullar ele al›narak incelendi¤i
zaman, "insan, ak›l-ruh ve ahlâk
üçgeninden ibarettir" diyen yaln›z
adam ama evrensel Mevlânâ'n›n ne
demek istedi¤i ve ö¤ütleri daha iyi
anlafl›lacakt›r. Bütün dünyan›n arad›¤›
evrensel sevgi ve hoflgörü bu felsefenin temelinde ve ruhunda bulunmaktad›r. Bütün insanl›¤›n arad›¤› ›fl›¤›
ruhlara serperken hoflgörü temelini
güçlendirmenin bütün yollar›n› ve
kanallar›n› gönül ve ak›l gözüne
Y
131
BD fiUBAT 2015
ba¤layan Mevlânâ, flöyle demekte:
"Âfl›k nedir bilmiyorsan gecelere sor,/
fiu sararm›fl yüzlere, kurumufl dudaklara sor..."
Halk Kültüründe Hoflgörü / Türk
Kültüründe Hoflgörü bafll›klar› alt›nda
befl ana bafll›kta yap›lan uluslarars›
toplant›lara çok say›da bilim ve kültür
adam› ve araflt›rmac› bildirileri ile
kat›ld› ve bunlar kitap olarak hemen
yay›mland›.
yr›ca Uluslararas› Hoflgörü
Kongresi Dünyaya Ortak
Mesaj yay›mlad›. Bu etkinlikler kapsam›nda iki önemli kal›c›
kaynak eser ç›kar›ld›:
Hoflgörü Y›l›'nda Mevlânâ. ve
Yunus Emre, Hasrettin Hoca, Hac›
Bektafl-› Veli Düflüncesinde
Hoflgörü.
A
UNESCO 2007 y›l›n› Mevlana Y›l›
Büyük düflünürlerin düflünce
ve yorumlar› tarih boyunca
insanl›¤a ›fl›k tutmufl ve yol
göstermeye devam
etmektedir.
UNESCO, 1995 y›l›n› Hoflgörü
Y›l› olarak ilan etmiflti. O y›llarda
Kültür ve Turizm Bakal›¤›'ndaki
görevim nedeniyle, uzun y›llar, fiebi Arus törenlerinde Bakanl›k ad›na
konuflma yapm›fl olmaktan, yurt içinde
ve d›fl›nda anlaml› etkinlikleri uygulamaya koymufl bulunmaktan k›vanç
duymaktay›m.
Uluslararas› Hoflgörü Kongresi
(10-12 Haziran 1995- Antalya)
Siyasette Hoflgörü / Kültü-leraras›
Hoflgörü / Dinleraras› Hofl görü / Türk
132
olarak ilan etti. Çok say› etkinlik
yap›ld›. Büyük düflünürlere, felesefe
adamlar›na ve bilginlere ve gönül
erlerine aylar, günler ve y›llar yetmemektedir. Büyük düflünürlerin düflünce
ve yorumlar› tarih boyunca insanl›¤a
›fl›k tutmufl ve yol göstermeye devam
etmektedir. Kitaplara ve y›llara
s›¤mayan bu de¤eri bir makaleye
s›¤d›rma olana¤› bulunmamaktad›r.
"...fiu topra¤a sevgiden baflka bir
tohum ekmeyiz / Madem ki sen bensin,
ben de senim / Niceye flu senlik
benlik... / Ölümümüzden sonra mezar›m›z› yerde aramay›n›z ! / Bizim
mezar›m›z âriflerin gönüllerindedir."
"Senin gözündeki ›fl›¤›n da gönül
›fl›¤›d›r; göz ›fl›¤›, gönüllerin ›fl›¤›ndan
meydana gelir," diye insanl›¤a
seslenen, yaln›z ama düflünceleri
evrensel gönül eri Hz. Mevlânâ' ya
selam olsun... •
Yazar Dede ve Torunlar›
Muzaffer ‹zgü
y ne olmufl, ne olmufl? Okulun
kaloriferi bozulmufl. Bizim
evde de kalorifer var, hiç
bozulmuyor. Onun ayar›n› annem
babam biliyorlar. Bizi ne afl›r› ›s›t›yor,
ne de üflüyoruz. Oh, odam›z s›cac›k!
Zaten k›fl geldi miydi odalardaki
kaloriferlerin hepsini açm›yoruz.
Oturma odas›nda
oturuyoruz. Küçük
bir oda ama biz
seviyoruz bu oday›.
H›h, bazen de yere
serdi¤imiz minderlerde oturuyoruz.
Uf, minderde
oturmak çok hofl. Otur, uzan, yan dön,
ellerini bafl›m›n alt›na koy. Sonra
düfller kur... kufllarla uçmak, bal›klarla
yüzmek, tavflanlarla arkadafll›k
etmek... ne güzel.
Ama flimdi?.. fiimdi düfl kuram›yorum ki. Zaten ders bile yapam›yoruz. Ö¤retmenimiz de üflüyor, eldivenlerini tak›yor. Bize
de: “Çocuklar
eldivenleri olanlar
ellerine geçirsinler” diyor. Benim
eldivenim yün.
Bir anda ellerimi
›s›t›veriyor. Sonra
133
BD fiUBAT 2015
atk›mla da bo¤az›m› sar›yorum.
Uf!.. Uf!.. Yine de üflüyorum. Salt
benim de¤il, bütün arkadafllar›m
üflüyorlar... Gözümüz ö¤retmenimizde. Sanki kalorifere bir el atmas›yla
hop diye kalorifer çal›flacak, biz de
›s›naca¤›z...
I ›h... Ne yapsak donuyoruz.
Ö¤retmenimiz de, biz de ikidebir
kalorifer peteklerini elliyoruz. O
s›cac›k petekler gitmifl, yerine buz
gelmifl.
¤retmenim, “Haydi çocuklar,”
diye bize sesleniyor. “fiimdi
aya¤a kalkal›m, tahtan›n yan›na
toplanal›m, hep birlikte
z›playal›m.” Hop!.. Hop!..
“Bir de flark› söyleyelim mi
çocuklar?”
Ak›n ba¤›r›yor, “Bahar
geldi, heryer yemyeflil,
flark›s›n› söyleyelim ö¤retmenim...” Hep birden gülüyoruz
ama flark›y› da söylemeye
bafll›yoruz. Sesimiz çok c›l›z
ç›k›yor. Yaln›z Nehir’le Ak›n
bang›r ban¤›r ba¤›r›yorlar.
Ö¤retmenim önce
Nehir’in saçlar›n› okfluyor,
“Oh oh Nehir, tastamam
ça¤layan bir nehirsin...” diyor. Eh,
bunu duydu ya Nehir. Daha çok
ba¤›r›yor. Ak›n durur mu, ondan daha
çok ba¤›r›yor. “Dallarda erikleeeeer...”
Ah Ak›n ah, a¤z›m›z› suland›r›yor, bu so¤ukta. Ama yine de ›s›nam›yoruz. Ö¤retmenim çok üzülüyor.
Soruyor, “Bugün hava s›cakl›¤› kaç
derece olacakt›?..”
Hepimiz birden ba¤›r›yoruz.
134
“S›f›r›n alt›nda...”
Ark›n’›n sesi gümbürdüyor:
“Çoook alt›ndaaaa...”
Can›m ö¤retmenim, bize hemen
çocuklu¤umu anlatmaya bafll›yor.
Kaloriferli de¤ilmifl evleri. Soba
yakarlarm›fl ama sobada salt odun
yakarlarm›fl. Odun iyice sobada
yand›ktan sonra onun korlar›n› mangala atarlarm›fl. ‹flte as›l s›cakl›¤›n tad›
o zaman ç›karm›fl. Kedileri sarman
sanki közlerin mangala konmas›n›
beklermifl. Mangal orta yere konduktan sonra Sarman gelir, mangal›n
alt›na yatarm›fl, ama nas›l yatma, böyle
upuzun. Kuyru¤unu da uzat›rm›fl iyice.
Ondan sonra h›r h›r diye uyumaya
bafllar, mangal›n keyfini en çok da o
ç›kar›rm›fl.
Kendileri de mangal keyfi yaparlarm›fl, hep Sarman m› yapacak?
Kestane patlat›rlarm›fl pat pat... Anneleri m›s›r kavururmufl, çat çat... Bazen
de maflay› koyarlarm›fl közün üzerine,
ekmek dilimlerini dizerlermifl üzerine... Oh, nar gibi k›zar›rm›fl ekmek
BD fiUBAT 2015
dilimleri. Sonra da bu ekmek dilimlerinin üzerine tereya¤› sürerlermifl...
Uf, uf, kardefller birbirlerine baka
baka, gözlerini yuma yuma ya¤l›
ekmek dilimlerini yerlermifl...
Hiç tereya¤›n›n kokusunu al›r da
Sarman h›r h›r yatar m›? Hemen
gözlerini açar, mangal›n alt›ndan ç›kar,
Miyav miyav... “Hani bana hani
bana?” dermifl.
Ö¤retmenim ne güzel anlat›yordu
çocuklu¤unu, mangal keyfini. Bir de
flu üflümek olmasayd›... Uf uf, çok
üflüyoruz!
“Ö¤retmenim bugün beslenme
saatini öne alal›m...”
una ac›km›fl bile. Eh Tuna bu,
herzaman ac›k›r. Kantine gider,
birfleyler al›r yer, aaa bir bakar›z
ki ikinci dinlenmede de Tuna kantinin
önünde.
“Ne o Tuna, yine mi ac›kt›n?”
Salt bafl›m› sallar, gözleri hep
yiyeceklerdedir.
Ö¤retmenim, “Haydi bakal›m
çocuklar, size kalori olur, ›s›t›r.
Beslenme çantalar›m›z› ç›karal›m.”
Oh, Tuna yemeye
bafllam›fl bile.
Yanaklar› iki
kocaman balon
gibi fliflmifl gözleri de yumulu...
Annemin haz›rlad›¤› peynirli
tostu ç›kard›m.
Uvvv buz gibi...
Kalorifer yan›yor
olsayd›, tostlar›m›z› ka¤›t havlulara sar›p, kalorifer pete¤inin üzerine
koyuyor, birazc›k ›s›t›yorduk. Ama
flimdi birfley yapam›yoruz, so¤uk
so¤uk a¤z›m›z›n içinde bir bu yana
bir o yana döndürüyoruz.
a babam›n haz›rlad›¤› ayran?
Onu nas›l içece¤im? O da buz
gibi donmufl. Arkadafllar›m›z
birbirimize bak›yoruz, üflüye üflüye
getirdiklerimizi yemeye çal›fl›yoruz.
Uf, peynirin tad› yok... I ›h ayran
içilmiyor.
Üçüncü s›n›ftay›m. fiimdiye dek
hiç böyle bir so¤uk yaflamad›m. Tostu-
Üçüncü s›n›ftay›m.
fiimdiye dek hiç
böyle bir so¤uk
yaflamad›m.
Tostumu çi¤niyorum
ama bir yandan da
s›cac›k evimizi
düflünüyorum.
135
BD fiUBAT 2015
öyküler, ne güzel düfller...
Ö¤retmenim, “Çocuklar, ben
müdür beyin odas›na dek gidip bir
konuflay›m” dedi. Ö¤retmenimiz tam
kap›dan ç›k›yordu ki, müdür yard›mc›s› Canan ö¤retmen içeriye girdi.
“Çocuklar” dedi, “fiimdi size
sevinece¤iniz bir haber verece¤im...”
mu çi¤niyorum ama bir yandan da
s›cac›k evimizi düflünüyorum. Ohhh,
o kocaman minderin üzerindeyim.
Dizlerime dek de o ince battaniyeyi
örtmüflüm. Elimde de kitapl›ktan
ald›¤›m son öykü kitab› var... Ne güzel
uuv birdenbire canlan›verdik,
Canan ö¤retmenin gözlerine
bakmaya bafllad›k. “Okulu tatil
ediyoruz çocuklar...” Uuuvaaav!..
S›n›fta bir sevinç, bir alk›fl...
“Servislere de telefon ettik. fiimdi
gelecekler...”
Uuuvaaav!.. Öyle güçlü bir alk›fl ki...
“Yar›n okula gelmeyeceksiniz...”
Aaa, ›s›n›verdik birazc›k galiba...
“Yar›n kaloriferleriniz onar›lacak.”
Sevinçten z›pl›yoruz. Biliyoruz,
servis arabalar›n›n içerisi flimdi
s›ms›cac›kt›r. Evlerimiz s›ms›cac›kt›r.
“Öbür gün okula geleceksiniz...”
fiimdi servislerin yolunu gözlüyoruz...
Ö¤retmenim de çok mutlu, biz
de... Bir de flu servisler bir an önce
gelse de dolufluversek içine...
[email protected]
Evlat Edinilmek
Okulda birinci s›n›f ö¤rencileri, bir aile foto¤raf› üzerinde
tart›fl›yorlard›. Foto¤raftaki küçük çocu¤un saç rengi
ailenin öteki bireylerinin saç renginden de¤iflikti.
Ö¤rencilerden biri o çocu¤unun belki de evlat edinilmifl
olabilece¤ini söyledi. Bu sözü duyan bir küçük k›z
ö¤renci, sesini yükseltti: "Ben evlat edinme konusunu
bilirim, çünkü bende evlatl›¤›m!"
Arkadafl› sordu; "Madem biliyorsun, bize de anlatsana... Evlat edinilmek ne
demektir?" Küçük k›z ö¤renci kendinden emin bir biçimde bilgisini özetledi:
"Annenin karn›nda de¤il, yüre¤inde büyümüflsün demektir."
136
Gözle Gönül Aras›
Mehmet Uhri
Özgür Periler
mekli ö¤retmendi. Uzun y›llar
ilkö¤retim okullar›nda müzik
ö¤retmenli¤i yap›p emekli
olduktan sonra küçük bir dükkan aç›p
müzik kitaplar›, notalar ve aksesuarlar
sat›yordu. Müzikten hiç ayr›lmam›flt›. Zaman içinde
dükkan› müzikseverlerin buluflma noktas› olmufltu. Hastanede ifli oldu¤u
zaman önceden
telefon aç›p
uygun olup olmad›¤›m› sorar, hasta-
E
ne ortam›n›n keflmekeflinden ürktü¤ü
için yard›mc› olmam› rica ederdi. S›ra
önceli¤i veya öncelikli muayene gibi
bir fley de¤ildi, arad›¤›. Pek çok
hastam›z gibi hastane kalabal›¤›ndan
ürküyor, elinden tutup yönlendiren olmas›n› istiyordu.
O gün düzenli kulland›¤› ilaçlar› için
süresi biten raporunu yenilemeye
gelmiflti. ‹lgili
dahiliye uzman›
doktor arkadafl›mla
görüflüp yar›m saat
137
BD fiUBAT 2015
kadar sonra yan›na gitmek üzere
randevulafl›nca odama davet ettim.
Çal›flma ortam›m› iflgal edip vaktimi
al›yor olman›n tedirginli¤i içindeydi.
D
ostça muhabbetle tedirginli¤ini gidermek için “Bildim bileli
müzikle u¤rafl›yorsunuz. Sizin
için müzi¤i özel yapan nedir? Baflka
sanat alanlar› ilginizi çekmiyor mu?”
diye bir soru yönelttim. Muhabbet
erbab› oldu¤unu bildi¤im için günün
s›radanl›¤› içinde keyifli bir sohbet
için f›rsat kovalad›¤›m› da itiraf
etmeliyim.
Sordu¤um soru üzerine bir süre
düflündü. Hafiften gülümseyip kafas›n›
sallad›.
“Bu konu üzerinde konuflup
tart›flt›¤›m çok dostum oldu. Onlar da
hep ayn› soruyu sordular. Hatta müzi¤in fliirle yak›nl›¤›na iflaret edip hiç
olmazsa sözleri olan müzi¤e yak›n
durmam gerekti¤i üzerinden yüklendiler. Benim arad›¤›m ise sanat›n özgür
138
olmas›, özgür kalmas›yd›. Onlara müzi¤in
ele gelmeyen flekilsiz
halinin gerçek özgürlük oldu¤unu, özgürce
sanat yapabilmeyi
müzikte buldu¤umu
anlatt›m. Yine de pek
anlaflt›¤›m›z söylenemez.”
“Anlamad›m. Di¤er
sanatlar size yeterince özgür gelmiyor
mu?”
“Yaz›l› anlat›m,
fliir, öykü, roman
sözcük ve cümle kal›plar›yla s›n›rl›d›r.
Seçti¤iniz sözcü¤e veya cümle kurulufl
yap›s› içine hapsolursunuz. Heykel,
Onlara müzi¤in ele
gelmeyen flekilsiz
halinin gerçek özgürlük oldu¤unu, özgürce
sanat yapabilmeyi
müzikte buldu¤umu
anlatt›m.
resim gibi plastik sanatlarda ise
kulland›¤›n malzemenin izin verdi¤i
kadar›n› ortaya ç›karabilirsin. Müzik
ise kula¤a ulaflan bir ezgidir. Özgürce
uçar gelir kula¤›na konar. Onu içeri
al›p almamak sana kalm›flt›r. Müzikte
iflitti¤ini anlat deseler sözcüklerle
anlatamaz oturur yine çalar, seslendirirsin.”
“Müzikte de kulland›¤›n›z enstrü-
BD fiUBAT 2015
mana ba¤l› de¤il misiniz?”
“Enstrüman arac›d›r. Müzik önce
kafada bafllar. Beethoven meflhur 9.
Senfoniyi sa¤›r haliyle bestelemifltir.
‹flitmedi¤i halde beyninde üretmifl
sese ve notaya dökmüfltür. Hatta en
genifl anlamda içinde bulundu¤umuz
evren bir sanat eseri ise evrenin
bafllang›c›n› anlatan kutsal kitaplar›n
'önce söz veya ses' vard›” diye bafllamas› çok anlaml›d›r. Veya k›yamet
gününün ‹srafil’in Sur’unu öttürmesi
ile bafllayaca¤› inanc› müzi¤in
özgünlü¤üne iflaret etmiyor mu?”
aylar›n gelmesi ile konuflmaya
ara verdik. Bizimkinin mütevaz› da olsa klasik müzik
alan›nda çal›flmalar› oldu¤unu
biliyordum. Besteleri pek ilgi görmese
de umurunda olmam›flt›. fiimdilerde
bir bale süiti yazmaya çabalad›¤›ndan
söz etti. Çay›n›n flekeriyle u¤rafl›rken
az önce söylediklerini düflünüyordum.
‹kna olmam›flt›m.
“Müzi¤in en özgür sanat oldu¤unu iddia ediyorsunuz. O zaman
sanatlar içinde en ileri olan›n müzik
Ç
olmas› gerekmiyor mu?”
“Öyle zaten. Di¤er sanat alanlar›
egemenlerin bask›s› alt›nda kal›p
sansüre u¤rarken müzi¤in ele avuca
gelmez yap›s› onu hepsinden ileriye
s›çratm›flt›r. 250 sene önce avrupa
monarflilerle yönetilip tek ses iradesi
alt›ndayken müzisyenler çok sesli
müzik yap›yordu. ‹çinde bulunduklar›
toplumun 250 sene ötesinde günümüzün çok sesli, çok renkli, çok kültürlü
toplumunu ve yönetim modelini bir
senfoni içinde gösterebiliyorlard›.
H
er bir enstrüman›n kendi
özgün kimli¤ini koruyarak
çal›nan esere kat›ld›¤› senfoninin günümüzün demokratik toplumlar›ndan ne fark› var? Dahas› iktidara
ra¤men farkl› sivil toplum önderlerinin
ortaya ç›k›p toplumlar› etkileyebilmelerine olanak sa¤layan yönetim sistemi
250 sene hayal bile edilemezken
müzisyenler konçertolar›n› yaz›yordu.
Bilirsin keman, piyano, obua her
neyse her hangi bir müzik aleti için
yaz›lm›fl olan konçertolar bir sivil
toplum önderi gibi orkestray› pefline
BD fiUBAT 2015
takar birlikte muhteflem müzik eserlerine dönüfltürür. Günümüzün sivil
toplumunun gücünü ve anlat›m›n›n
karfl›l›¤›n› zaman›n müzisyenleri
eserleriyle iflaret ediyordu. Egemen
otorite zaman›nda fark edebilse
san›r›m sansür uygulamaktan kaç›nmazd›. Örnekleri ço¤altabilirim. Ama
müzik bu, ilham perilerinden ismini
al›r ve ele avuca s›¤madan flekilden
flekle girerek özgürce sal›n›r. Duygular
gibi ak›flkan ve özgürdür, müzik.”
u sözleri sözlerken gözlerindeki
heyecan›, inanm›fll›¤› ve enerjiyi
görmenizi isterdim. Ortam›,
günü, mekan› unutmufl gibiydi. Çay›n›
so¤utmamas›n› hat›rlat›nca tekrar o
çekingen haline döndü.
B
Müzi¤e buland›¤›nda
sözler ço¤u kez ezgiyi
bask›lar, ard›ndakini
gizler.
“San›r›m o nedenle müzik eserlerinin söz ile birleflmesine pek s›cak
bakm›yorsunuz. Müzi¤in anlatmak
istedi¤ini sözlerle k›s›tlay›p s›n›rlamak
istemiyorsunuz. Do¤ru mu?”
“fiiir de sanatlar›n en eskilerindendir. Ancak flairin seçti¤i söz ve
nükteler anlaml› olsa da hep bir fleyler
eksik kal›r. Okuyucusuna o eksik
sözcüklerle ulaflan fliir, zihinlerde
anlama ve nükteye dönüflürken iyiden
iyiye afl›n›r. Müzi¤e buland›¤›nda
sözler ço¤u kez ezgiyi bask›lar, ard›ndakini gizler. Sözlere tak›l›p müzi¤inden uzaklaflt›¤›m›z pek çok güzel beste
140
sayabilirim. Fahir Atako¤lu’nun
besteledi¤i sözlerini Sezen Aksu’nun
yazd›¤› “Lal” isimli parça çok iyi bir
örnektir. Sözler o kadar anlaml› ve
içtendir ki, müzi¤i örter bast›r›r.
Halbuki flark›n›n müzi¤i sözlerinin
çok ötesindedir.”
Ç
aylar›m›z› bitirip rapor ifllemi
için birlikte dahiliyeci
arkadafl›m›n yan›na giderken
hastanenin kalabal›k koridorlar›na yöneldi¤imizde tedirginli¤i artt›.
Koridorlardaki kalabal›¤a bak›p
“buradakilerin hepsi mi hasta?” diye
sordu. Art›k her yerde, her ortamda
konuflacak konu bulamayanlar›n
birbirine hastal›klar›ndan söz etti¤ini
ve böyle giderse sa¤l›kl› oldu¤unu
düflünen insanlar›n muhabbet konusu
bulamay›p yaln›z kalaca¤›ndan
endiflelendi¤ini söyledi. Tedirginli¤ini
biraz olsun yat›flt›rmak için az önceki
ilgi çekici konuya dönmeyi seçtim.
“Müzi¤in ça¤›n›n yüzlerce y›l
ilerisinde oldu¤unu söylemifltiniz. O
zaman günümüzde yap›lan müzik
gelece¤in toplumu için de ipucu
veriyor olmal›. Bugünkü müzi¤e bak›p
gelece¤in toplumunu hayal etmeye
çal›flabilir miyiz?
“Çok zor. Geçmiflte hayal edebilselerdi, önlem almaktan çekinmezlerdi. Yine de müzi¤in elektronikle
birleflip enstrüman ba¤›ml›l›¤›ndan
kurtulmas› çok daha özgür bir topluma
do¤ru ilerledi¤imizi düflündürebilir.
Dahas› rock müzik veya klasikteki
karfl›l›¤› oldu¤unu düflündü¤üm atonal
müzik örneklerine bak›p bireyin
kimlikler ve etiketlerinden kurtulup
BD fiUBAT 2015
çok daha özgürce kendini ifade
edebildi¤i bir toplum düflleyebiliriz.”
K
oridorda durup sa¤›na soluna
bak›nd›. Sonra sesini alçalt›p
bunlar› yüksek sesle söylememek gerekti¤ini, duyan bilen olsa
önlem almaktan çekinmeyece¤ini,
müzik perilerinin özgür olmas› ve
öyle kalmas› gerekti¤ine inand›¤›n›
söyledi.
‹fllemlerini k›sa sürede yap›p
raporunu ve reçetesini haz›rlad›k. ‹flimiz bitmiflti. Gerek olmad›¤›n› söylese
de tedirginli¤ini bildi¤im için hastane
kap›s›na kadar efllik ettim. Teflekkür
edip ayr›l›rken “fiimdi dükkana gidip
hastanenin u¤ultusunu kulaklar›mdan
atlatabilmek için ölüp gitmifl kemikleri
bile kalmam›fl birinin 350 y›l önce
yazd›¤› kantatlara, Bach’a s›¤›naca¤›m. Müzi¤in özgürlü¤üne b›rakaca¤›m kendimi” dedi.
Hastane bahçesine ç›kt›¤›m›zda
az önceki tedirginli¤inde eser kalmam›flt›. A¤›r ad›mlarla bahçenin kalabal›¤›na kar›fl›p sessizce uzaklaflt›.•
[email protected]
Makine ‹¤nesinin Öyküsü
Mühendis Elias Howe, uzun zamand›r dikifl makinesi yapmaya
çal›fl›yordu. Sorun i¤nedeydi. Bu ise Howe’u derin derin
düflündürüyordu. Beyni gece gündüz hatta uykuda bile
bununla meflguldü. Bir gece düflünde vahfli kabilelere esir
düfltü¤ünü gördü. Kabile reisinin önünde i¤nesiz bir dikifl
makinesi durmaktayd›. “Elias Howe!” diye kükredi kabile
reisi. “Bu makineyi hemen tamamlaman› emrediyorum.
Aksi halde öleceksin!..”
Elias’›n dizlerinin ba¤› çözüldü. Muhaf›zlar onu ölüm meydan›na
do¤ru sürüklediler. Kan, ter içinde kalan Howe dikifl
makinesini unutmufl can derdine düflmüfltü. Bir kaz›¤a
s›k›ca ba¤lanan Howe her fleyin bitti¤ini anlad›. Sonra,
kabile reisinin emri kulaklar›nda yank›land›.
“Öldürün!..”
Muhaf›zlar›n m›zraklar› gövdesine saplanmak üzere
havaya kalkm›flt› ki, Howe aniden bir fley fark etti.
M›zraklar›n ucunda bulunan göz biçimindeki delikler,
düflünüp de bir türlü keflfini baflaramad›¤› dikifl i¤nesinin
ta kendisiydi. M›zraklar tam gö¤süne saplan›rken
s›çrayarak uyand›, yataktan f›rlad›¤› gibi laboratuvar›na
kofltu. Düflteki m›zra¤›n ucundaki deli¤in benzerini i¤ne
üzerinde açarak yap›t›n› tamamlad›. Art›k dikifl makinesi
baflar›l› bir biçimde çal›fl›yordu.
Mühendis Howe’un keyfine diyecek yoktu. Yaln›z ak›l erdiremedi¤i konu,
uyan›kken yapamad›¤›n› düflünde baflarm›fl olmas›yd›.
141
Gezdikçe Gördükçe
‹zlen fien Toker
B
Como
Gölü’nün
‹ncisi
ellagio
‹stiridye kabu¤unun tam ortas›ndaki eflsiz bir inci tanesi
gibi Bellagio da Y fleklindeki Como gölünün merkezinde
yer al›yor.
‹talya’n›n Lombardiya bölgesinde, göl k›y›s›ndaki bu zarif ve
bak›ml› kent, yüzy›llar önce
yap›lan binalar›, görkemli villalar›,
tafl döfleli dar yollar› ve merdivenli
sokaklar›yla ziyaretçilerini büyülüyor.
Bellagio, yüzy›llard›r yaln›zca aristokratlar› de¤il, yazar, müzisyen, flair,
heykeltrafl gibi sanatç›lar› da etkileyerek onlara ilham vermeye devam
ediyor.
Ben de bir zamanlar Leonardo
da Vinci, Stendhal, Franz
Listz, Gustave Flaubert
‹
142
ve Mark Twain’in de ziyaret etti¤i
kente gitmek üzere Como’dan tekneye
biniyorum. 700 kiflinin yaflad›¤› kent,
göl k›y›s›ndan San Primo da¤›n›n
tepesine do¤ru yükselen alana yay›lm›fl bir çok mahalleden oluflsa da en
çok ilgi çeken bölümü,
ilk yerleflim
alanlar›ndan biri
olan Borgo denilen tarihi
kent merkezi. Benim bindi¤im tekne de göle do¤ru
uzanan a¤açlarla kapl›
burnun k›y›s›ndaki Borgo’
nun sar›, pembe ve bej
renkli binalar›n›n önündeki
küçük iskeleye yanafl›yor.
Üzerinde Bellagio yazan küçük
iskelede inip, buradaki turizm ofisinden bir harita al›yorum. ‹skelenin
önündeki cadde ile kentin üst bölümündeki caddeyi birbirine ba¤layan
dar sokaklar ve merdivenlerden ibaret
olan kent merkezi k›sa sürede yürünerek gezilebiliyor. Ben de sola do¤ru
yürüyorum.
öl k›y›s›ndaki a¤açlar›n arkas›ndaki banklarda oturanlar
Ekim ay›n›n son gününde
güneflin tad›n› ç›kar›yor, t›pk› önlerinde göle girip, ç›kan ördekler gibi...
Ço¤u neoklasik tarzdaki binalar çok
bak›ml›, özenle pastel renklere boyanm›fl, pencerelerin etraf›, baz›lar›n›n
G
Bellagio-Punta Spartivento
duvarlar› desenlerle süslenmifl. Duvarlar ve balkonlar sarmafl›klarla, çiçek
saks›lar›yla renklenmifl. Piazza
Mazzini adl› göl k›y›s›ndaki yoldan
Roma caddesine dönüp, Grand Hotel
Villa Serbelloni’nin bahçe duvar›
boyunca yürüyorum. Duvar› kaplayan
sarmafl›¤›n k›rm›z› renkli yapraklar›
yolun karfl›s›nda rengarenk ipek
Bellagio, yüzy›llard›r
yaln›zca aristokratlar›
de¤il, sanatç›lar› da
etkileyerek onlara
ilham vermeye devam
ediyor.
143
BD fiUBAT 2015
eflarplar satan dükkan›n vitrinine
yans›yor.
a¤a dönüp kilise meydan›na
devam etmek yerine, soldaki
yoldan ilerliyorum. Bu yol beni
burnun ucunda “Rüzgar›n bölündü¤ü
nokta” anlam›na gelen “Punta Spartivento”ya getiriyor. Gölün üç kola
ayr›ld›¤› bu nokta, sa¤da Lecco, solda
Como, karfl›da da Colico bölgelerinin
görüntüsüyle gölün baflka hiçbir yerinde görülemeyecek eflsiz bir manzara
sunuyor. Buradaki küçük park›n
ard›ndaki tek katl› restorandan bal›k
S
144
kokular› geliyor. A¤açlar›n
dallar› aras›ndan süzülen
günefl, k›y›daki banklarda
oturup, gölü çevreleyen
görkemli da¤lar›n görüntüsünü izleyenleri ›s›t›yor. Ben de
bir süre manzaray› izleyenlere
kat›ld›ktan sonra geri dönüp
San Giacomo kilisesinin
oldu¤u meydana yürüyorum.
Köfledeki dükkanda Noel
süsleri sat›l›yor. Raflar ve
vitrinler ço¤u camdan yap›lm›fl renk renk melekler, hayvanlar, çanlar, çiçekler, çam
a¤açlar›, y›ld›zlar, kalpler ve
rüzgar gülleri ile dolu.
Kilisenin önündeki Piazza
Della Chiesa meydan›n›n
köflesinde ise Villa Serbelloni’nin girifl kap›s› yer al›yor.
1845 y›l›nda burada kalan
Gustave Flaubert seyahat
günlü¤üne flu sat›rlar› yazm›fl:
“...gözleri memnun etmek için
yap›lm›fl bir gösteri... Burada
yaflamak ve ölmek istenir.”
rtaça¤’da kale, sonras›nda özel
mülk olan villa 18. yüzy›lda
Serbelloni ailesi taraf›ndan
al›nm›fl; binan›n bahçesi gelifltirilip,
güzellefltirilmifl. 1905 y›l›nda otele
dönüfltürülen villa burada kalmaya
gelen Prenses Ella Walker taraf›ndan
sat›n al›nm›fl. Onun ölümünden sonra
1959’da New York Rockefeller Vakf›’
na ba¤›fllanarak bir konferans ve
araflt›rma merkezine dönüfltürülmüfl.
Villan›n Bellagio burnunun tepesindeki genifl bahçesi, Nisan’dan Ekim
O
BD fiUBAT 2015
sonuna kadar Pazartesi hariç
her gün günde 2 kez yap›lan
rehberli turlarla gezilebiliyor.
Aralar›nda nadir ve egzotik
bitkilerin de oldu¤u, güller,
yaseminler, zeytin, limon,
portakal, manolya ve nar
a¤açlar› ile dolu bahçedeki
yürüyüfl yollar›n›n toplam
uzunlu¤u 18 km’yi buluyor.
eydandan Borgo’
nun üst bölümündeki caddesi olan
Garibaldi’de yürümeye
bafll›yorum. Bu cadde ve onu
göl kenar›ndaki yola ba¤layan dar sokaklar ve merdivenlerde
evler, çeflitli ma¤azalar, kafe ve
restoranlar var. ‹pek, tak›, seramik,
ahflap ve cam eflyalar satan ma¤azalar›n vitrinleri çok güzel düzenlenmifl.
Önünden geçti¤im bir flarküteri
vitrini bir hediyelik eflya ma¤azas›ym›fl gibi rengârenk. Zeytinya¤› ve
sirke flifleleri, flaraplar, flekerleme,
bisküvi ve çikolata kutular› ve zeytin
kavanozlar› fl›k ambalajlar› içinde
M
Villa Melzi
özenle vitrine yerlefltirilmifl. Bir süre
sonra sa¤da afla¤›ya inen, çak›l tafllar›
ile kapl› genifl merdivenlerden oluflan
Salita Serbelloni soka¤›na geliyorum.
Bu soka¤a halk hâlâ hendek diyor
çünkü Ortaça¤ zaman›nda buras› tarihi
kenti korumak için kullan›lan hendekmifl.
Göle do¤ru inerken, sa¤da hâlâ
Ortaça¤’dan kalan tarihi duvarlar›n
bir k›sm› görülebiliyor. Bu yolun sonu
145
göl kenar›ndaki caddeye ç›k›yor.
Belediye Binas›, St. George fiapeli,
kütüphane ve bir zamanlar neo-gotik
tarzda bir Anglikan kilisesi olarak
infla edilerek 1950’lerde konut olarak
düzenlenmifl Villa Gotica tarihi kent
merkezinde öne ç›kan di¤er yap›lar.
2-3 saat süren farkl› yürüyüfl rotalar›yla Bellagio etraf›ndaki köyleri de
görebilir; Loppia, Pescallo, Oliverio,
San Giovanni’ye giderek Villa Melzi’
nin bahçesini ve Navigasyon Aletleri
Müzesi’ni gezebilirsiniz. Yürümeyi
tercih etmezseniz yaz aylar›nda feribot
iskelesinin yan›ndan hareket eden
motorize turist trenine de binebilirsiniz. Bellagio’da yaln›zca do¤al güzellikler ve tarih yok; göl bal›klar›, yerel
flaraplar, kahveler, çevredeki da¤
köylerinde yap›lan peynir, salam ve
sucuklar, Bresalo ve Missoltini gibi
eflsiz lezzetler de var. Geleneksel aile
iflletmeleri olan Trattoria’lar, pizza
servis eden Pizzeria’lar, gurme restoranlar› ve kafeler farkl› lezzetler sunuyor. Ben de iskelenin karfl›s›ndaki
binan›n girifl kat›ndaki kafede oturup
mis gibi kokan bir kahve içiyorum.
az aylar›nda daha kalabal›k
oldu¤unu düflündü¤üm Bellagio, flimdi çok sevdi¤i konuklar›n› u¤urlad›ktan sonra yaln›z kal›p
hüzünlenen bir ev sahibi gibi. Yaz
aylar›ndaki kadar hareketli ve nefleli
olmasa da dar sokaklar›nda rahatça
yürüyüp göl manzaras›n›n tad›n› ç›kard›¤›m bu sakin halini o kadar seviyorum ki ayr›lmak zor geliyor. •
Y
[email protected]
‹nsanlar Yaflad›kça
Mehmet Ünver
A
msterdam’da
Bir
Çat› Kat›
Ortal›kta kar kokusunun oldu¤u gecelerden biri. Her an
ilk taneler düflmeye bafllayabilir. Kanallar ve özgürlükler
kenti Amsterdam’day›z. Yan›mda bana eflli¤inden büyük
keyif ald›¤›m kafa dengi bir dostum var.
anal boyundaki flirin bir caz
kulübünden henüz ç›km›fl›z.
Son iki saatimiz bir blues
sanatç›s›n›n kulaklar›m›za adeta
ziyafet çeken kadife sesini dinleyerek
K
geçmifl. O güzelim ezgilere can veren
sesi hala kulaklar›m›zda ç›nl›yor. Vakit
gece yar›s›na yaklaflm›fl. Art›k eve
dönme zaman›. Serin havan›n tad›n›
ç›kartmak istercesine kanal boyunca
147
a¤›r a¤›r yürüyoruz. Göz alabildi¤ine
tüm a¤açlara ›fl›lt›l› fenerler as›lm›fl.
Binalar›n kap›lar›, pencereleri ve
vitrinler yeni y›l için ›fl›kland›r›lm›fl.
Yediden yetmifle herkesin gelecek
için kurdu¤u güzel düfller kentin bir
iyimserlik atmosferine bürünmesini
sa¤lam›fl. ‹nsanlar gecenin bu geç
saatinde bile hâlâ aç›k kalan ma¤azalardan sevdiklerine hediyelik bir fleyler
alma çabas›nda. Ana caddede ç›n ç›n
seslerle tramvaylar dolafl›yor. Hepsi
de dolu.
ir köprüden geçip kald›¤›m
evin bulundu¤u meydana
do¤ru ilerliyoruz. ‹flte tam o
anda kar taneleri düflmeye bafll›yor.
Ad›mlar›m›z› h›zland›r›yoruz. Caddeler ve kanal boylar›na Amsterdam’›n
birbirinden flirin gotik evleri s›ralanm›fl. Hepsinin de kap›lar›nda pencere-
B
148
lerinde rengârenk y›lbafl› ›fl›klar› yan›p
sönmekte. H›z›n› artt›ran karla birlikte
daha bir hofl görünüyorlar. Çat›
kat›nda yaflad›¤›m ev tramvaylar›n
geçti¤i genifl bir meydana ve di¤er
binalar›n çat›lar›na bak›yor.
ar h›z›n› iyice artt›rd›¤›nda
eve var›p çat› kat›na ç›k›yoruz. Üflümüflüz. Buna karfl›n
içerisi düzenli çal›flan ›s›t›c›lar sayesinde s›cac›k. Uykumuz çoktan
gelmifl. Asl›nda bir an önce yataklara
uzanmal›y›z. Buna karfl›n bir kufl
yuvas›na benzetti¤im çat› odas›n›n
penceresinden tozu dumana katarak
ya¤makta olan kar› bir süre seyretmek
istiyoruz. Minderleri pencere kenar›na
koyup yerlefliyoruz. Afla¤›daki meydan tamamen beyaza boyanm›fl
durumda. Tramvaylar›n far ›fl›klar›nda
savrularak ya¤an kar›n oluflturdu¤u
K
BD fiUBAT 2015
masals› görüntüleri keyifle izlemeye
bafll›yoruz.
Bir saat sonra tüm çat›lar üç parmak kal›nl›¤›ndaki beyaz bir örtüyle
kaplanm›fl durumda. Buna karfl›n
hayat devam ediyor. Meydandan tramvaylar yine geçiyor, insanlar çeflitli
yönlere do¤ru hareket ediyorlar,
kimileriyse o havada köpeklerini
gezdiriyor. Bulundu¤umuz yerden
bakt›¤›m›zda baflka kentlerden ve
Avrupa ülkelerinden gelen trenlerin
dizi dizi ›fl›klar›n›n ana gar binas›na
girdi¤ini seçebiliyoruz. Üzerimizden
geçen hava trafi¤inin de hiç durmad›¤›n› evin içine kadar gelen uçak motoru gürültülerinden anl›yoruz. Kar
f›rt›nas›na karfl›n her fley ola¤an ak›fl›nda sürüyor.
ataklara çekilmeden önce
yak›nlardaki havaalan›na
inifle geçen bir uça¤›n motor
homurtusu bir kez daha çat› odas›n›
sars›yor. Kim bilir nereden geliyor?
Belki Dallas-New York-Amsterdam
seferini yapan dev bir jumbo jet, ya
da Jakarta, Singapur üzerinden gelip
inifle geçen bir baflka uçak. Dünyan›n
en yo¤un havaalanlar›ndan
birine sahip olan Amsterdam
kenti halk› bu trafi¤e al›flm›fl
olmal›. Gece s›cac›k yataklar›m›zda kâh uçak homurtular›yla, kâh camlara vuran
rüzgâr›n u¤ultusuyla geçiyor.
Sabah uyand›¤›m›zda kar
tüm kenti iki kar›fla yak›n
beyaz bir örtüyle kaplam›fl
durumda. Pencereden bak›p
göz alabildi¤ine uzanan bir
Y
çat›lar denizini seyrediyoruz. Binlerce
binan›n beyaza boyanm›fl çat›s›n› ve
hala ilk bafllad›¤› anki h›z›yla ya¤makta olan kar› keyifle seyrederken
ac›kt›¤›m›z› hissediyoruz. Böyle güzel
bir günde kahvalt›m›z özel olmal›. ‹lk
akl›m›za gelen; hemen bir arka sokakta bulunan bir Türk flarküterisi. Avrupa’n›n göbe¤inde, Türkiye’dekiler
kadar kaliteli pek çok kahvalt›l›k
çeflidi buradan temin edilebilir. Çay
suyunu oca¤a koyup soka¤a f›rl›yoruz.
Türk flarküterisi bize o karl› günde
tam bir ev keyfi yapacak kadar bol ve
lezzetli çeflit sunuyor. Erzincan usulü
deride tulum peyniri, Kars gravyeri,
tuzlu Trabzon tereya¤›, Ya¤l› Ezine
peyniri, Afyon kayma¤›, Kayseri
past›rmas›, Ege zeytini, m›s›r ekme¤i
ve daha neler neler. Türkiye’den binlerce kilometre uzakta Türk usulü bir
kahvalt› yapacak olman›n keyfiyle
çat› kat›na dönüyoruz. Çay suyu
çoktan kaynam›fl. Demliyoruz. Oday›
mis gibi buhurlu bir çay kokusu kapl›yor. Kahvalt›l›klara yumuluyoruz...
Art›k yiyecek halimiz kalmad›¤›nda son bardak çaylar›m›z› pencere
kenar›nda içmeye karar veriyoruz.
BD fiUBAT 2015
Yo¤un kar ya¤›fl›na karfl›n afla¤›da
meydanda ›fl›l ›fl›l kafeler, hat›ra eflyas›
satan dükkânlar, çiçekçiler ve kitapç›lar çoktan aç›lm›fllar. ‹nsanlar sa¤a
sola kofluflturup, tramvaylara binip,
iniyorlar. Yaflam her günkü gibi
devam ediyor. Az sonra biz de onlara
kat›laca¤›z. Amsterdam’da beyaz bir
günün keyfini ç›kartmak için parklar›,
kanal boylar›n› ve yaklaflan y›lbafl›
için kurulmufl olan flirin hediye pazarlar›n› gezece¤iz. Yorucu bir gün
olacak. Akflam çat› odam›za çekilmeden önce uzun zaman›n özlemiyle bir
Meksika restoran›nda bol bol burritos
yiyece¤iz.
ugün özgürlü¤ün, refah›n ve
e¤lencenin baflkenti olarak
yaflanan Amsterdam kenti
‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda Hitler’in
yaratt›¤› zalim Nazi güçlerinin eline
geçmiflti. fiimdilerde içinde keyifle
yaflanan çat› katlar› o zamanlar Nazi’
lerden saklanmaya çal›flan Yahudi
ailelerin s›¤›naklar› olmufltu. Anne
Frank da onlardan biriydi. Ailesiyle
B
150
Ann Frank’›n günlü¤ü
birlikte Amsterdam’ da kanal k›y›s›ndaki bir evin çat› kat›na s›¤›nm›fllard›.
Küçücük çat› kat›nda bir Yahudi aile
daha vard›. Aylarca hiç d›flar› ç›kmadan orada sakland›lar. Yiyecek ihtiyaçlar›n› zor da olsa sa¤layan dostlar›
sayesinde var olmaya çal›flt›lar. Gün
geldi onca insan üç tane patatesi ve
iki sosisi bölüfltüler. Kimi geceler aç
uyudular. Yakalanma korkusuyla
kafalar›n› pencereden uzat›p bakmaya
çekindiler. Gün ›fl›¤›na hasret kald›lar.
Yine de olmad›. Baflaramad›lar. Naziler eve bask›n yap›p onlar› yakalad›.
Çat› kat›nda sakland›klar› günleri
hat›ra defterine yazarak o karanl›k
dönemi herkesin gözlerinin önüne
seren Anne Frank, ailesiyle birlikte
toplama kamp›nda ölüme yolland›.
Sadece baba Frank bu soyk›r›mdan
sa¤ olarak kurtuldu ve k›z›n›n güncesini yay›mlayarak insanl›¤a bugünün
mutlu Amsterdam’›nda bir zamanlar
ne ac›lar yafland›¤›n› göstermifl oldu.
Bir daha yaflanmamas› dile¤iyle...•
[email protected]
BD fiUBAT 2015
fiUBAT AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI
Satranç Çözümleri
KURGUMAT: Umut Sayman 2
# (Sahmatya 2014) 1.d5 Kxd5
2.Ka2+# ( 1…Fxd5 2.Kc5+#,
1…Ac3 2.Ac4+#)
OYUN SONU: RecebovWojtaszek, 2015 Beyaz Kazan›r
1.a6 Fh2 2.Fc4 Kc2 3.fixe4 Kxc3
4.Kf5+ fig7 5.Kxf7+ fig6 6.Fd5
Fg1 7.Kf1 Kc5 8.fie5 Ka3 9.Kf6+
fih5 10.Kf4 (Ff7 #) fig6 11.Kg4+
fih7 12.Fe4+ fih8 13.Kg6 h5
14.Kc6 Ff8 15.fif6 fig8 16.Fd5+
fih7 17.fif7 1-0
1-(c) Olay, olgu
9-(a) Resim sanat›
2-(a) Gömlek kollu¤u
10-(a) Serüven, macera
3-(c) Gösterifl
11-(d) Birlik, birleflmifl
4-(a) Çözümleme
12-(a) Tema ile ilgili
5-(a) Bölüntü
6-(a) Yetkilendirme
13-(b) ‹kinci
müteahhit
7-(b) Büyük bir bal›k
14-(c) S›k›nt›
8-(b) Roma asker birli¤i
15-(b) Tarla bölümü
Kare Bulmaca
“Bilginizi Denetleyin”
1-(a) Tein
2-(b) Ifl›k
3-(c) Narsisizm
4-(c) K›talar›
5-(d) Geyfla
6-(b) Fransa
7-(c) Hindistan
8-(a) ‹ntak
9-(b) Naat
10-(a) Dramaturg
11-(d) Fenomenoloji
151
BD fiUBAT 2015
YARININ BÜYÜKLER‹
Gönderi adresi:
Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3,
Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul
e-posta: [email protected]
(e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla
olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Çınar Alıfl, Ankara
Karen ‹flçimen, Ankara
152
Derin Alıfl, Ankara
Nil fiahin, Ankara
Eymen Kambur, Ankara
Asl› Sultan Ermeydan,
Adana
Bilge Su Kesim,
Trabzon
BD fiUBAT 2015
Aslı Zeynep Balo¤lu,
Tekirda¤
Cem ve Nehir Akgünlü, Ankara
Belka Sular, ‹stanbul
Do¤a Ekinci, Ankara
Zehra Beren Baflar›,
Lefkofla, KKTC
Emine Duru Usta, ‹stanbul
‹pek Ayd›n, Ankara
Eymen Aydemir, Bolu
Toprak Yücegök, K.Marafl
Ziya, Evren ve Erek Karadeniz, Atlanta, ABD
153
BD fiUBAT 2015
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır.
154
Bulmaca
Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1-“Kaptanzade
…..’’(fotografta görülen Türk Sanat
Müzi¤i bestekar›m›z).- ‹çki. 2-Vladimir
Nabokov’un bir yap›t›.- Güzel sanat.Sahibi anlam› yükleyen bir ön ek. 3Verme, ödeme.- Uzak.- Pokerde
oyuncunun önündeki paralar. 4-Eski
dilde yüz, çehre.- Kas›mpat› da denilen
ve sonbahar k›fl aras› açan bir çiçek.Boru sesi. 5-Hedefi tutturamama.‹skoçya’n›n kuzeyinde yer alan bir adalar
toplulu¤u.- ‘’ Hüseyin Sadeddin
….’’(müzikolo¤umuz). 6-Roma’n›n eski
ad›- Radyoyu icad eden mucit. 7-‹fl,
eylem.- Japonya’da bir kent.- 8-Esas
niteli¤inde olan.- Yan yol. 9-‹skambilde
birli.- Varl›lar›n görüntüsünü veren cilal›
ve s›rl› cam.- Kar›fl›k renkli. 10-Tuza¤a
düflürülen fley.- Özenli, düzgün.Afrika’da bir baflkent. 11-Özerk.- Bir
para biriminin baflka bir para birimi
de¤erine olan oran›. 12-Ergenlik
sivilcesi.- ‘…. Fosforo¤lu’ (tiyatro
sanatç›m›z).- Erkeklerin ad veya
soyadlar›n›n önüne gelen sayg› sözü.
13-Gramerde sessiz harfle sona eren
bir kelimeyi kendinden sonra gelen
kelimeye baflka bir sessiz harfe ba¤lama.Hedefe varma. 14-‹sviçre’de bir akarsu.Gece ya¤an ve yapraklara konan ince
nem.- Yunan alfabesine bir harf. 15Mutlulukla ilgili.- Hayat›n› dilenerek
kazanan kifli. 16-Birçok çeflitten birer
parça al›n›p yeni birleflim oluflturma ifli.
17-Sebze ve meyvelerin toptan sat›ld›¤›
yer.- Yumurtan›n bir piflirilme flekli.18Basit flekerlerin genel ad›.- Naz›m
Hikmet’in bir yap›t›.- Ç›plak vücut resmi.
19-Türk mus›kisinde bir makam.- Da¤
s›rtlar›nda geçit veren çukur yer. 20Kars ilindeki ünlü harabeler.- Gezilecek
yer.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-18691935 y›llar› aras›nda yaflam›fl olup, ‹stiklal
marfl›m›z›n ilk bestekar› olan müzisyenimiz.- Trakya yöresine özgü bir halk
oyunu. 2-Nilüfer cinsinden bir bitki
türü.- Kuzu sesi.- Sonbahar. 3-Bir
ba¤laç.- Bir çeflit yumurtal› süt tatl›s›.Onurla ilgili.- Bir nota. 4-Endonezya’n›n
plaka imi.- Eski dilde da¤ bafl›.-Yolcu ve
turistlere geceleme imkan› sa¤layan
iflletme.- Tümör.- ‘… Dalafl›’(Frederic
Forsytn’nin bir yap›t›). 5-Güzel koku.‹talya’n›n, dünyan›n moda merkezi olan
ili.- Kazak baflkanlar›na verilen ad.
6-Nazik ve hofl konuflan kibar kimse.Çok güzel kad›n anlam›nda bir sözcük.Ö¤renci. 7-Ululuk, yücelik.- Bir tafl›t›n
alabilece¤i ton miktar›.- Cimri. 8- Kur’an’da bir sure.- Bir haber ajans›n›n k›sa
yaz›l›fl›.- Bir nota.- Yemen ile Umman
aras›nda yaflam›fl eski bir arap kavmi.Lityumun simgesi. 9-Rütbesiz asker.‘Matmazel …..’n›n Koltu¤u’ (Peyami
Safa’n›n bir yap›t›).- Kap› ve pencere
kenarlar›na s›zd›rmazl›k amac› ile sürülen
kimyasal madde. 10-Giysinin belden
afla¤› kalan bölümü.- Küçük ma¤ara.Do¤al bir afet.- Kastamonu’nun bir ilçesi.
11-Yahya Kemal Beyatl›’n›n hece vezni
ile yazd›¤› tek fliir.- ‘….. Sevdas›’
(Recaizade Mahmut Ekrem’in bir
yap›t›).12-Güneydo¤u Asya’da küçük
bir ülke.- Türk müzi¤inde bir makam.
13- Brezilya’da plajlar› ile ünlü bir kent.Gösteriflli, göz al›c› k›yafet.14-Ayn›
cinsten oluflan onluk küme.- ‘…. Halman’
(Türkiye’nin ilk kültür bakan› olan ve
geçti¤imiz günlerde kaybetti¤imiz
siyasetçimiz).- Yap›s›na girdi¤i sözcü¤e
üç anlam› katan yabanc› bir ek. 15-Siirt’in
bir ilçesi.- Bunama.
[email protected]
155
Satranç
Mustafa Y›ld›z
ZAYIF KARELER
ay›f kare” kavram›n› an›msayal›m:
Kendi alan›m›zda bulunan ve piyonla
koruyamad›¤›m›z kare zay›f karedir.
Z
Botvinnik – Flohr, Moskova, 1936
1.c5 ‹ki fikri birlefltiren hamle: b3-b4-b5
ilerlemesi ve at›n d6’ya yerleflmesi.
1...a5, ilk fikrin gerçekleflmesini engelliyor.
2.Ab1 Vf8 3.Aa3 Fd8 4.Ac4 Fc7 5.Ad6 Beyaz,
d6’da tafl de¤ifltirmekten çekinmiyor, çünkü,
ba¤l› geçer piyonlar kazan›r.
5...Ka8 6.Kb1 Vd8 7.b4 axb4 8.Kxb4 Fxd6 9.exd6 Va5 10.Kdb3 Ke8 11.Ve2
(11.Kxb7 Kxb7 12.Kxb7 Vxa4’ten daha kuvvetli.) 11...Va8 12.Ke3 fif7
Beyaz, flah›n› uzun çaprazdan ç›kar›p Vc4 oynayarak kazanmay› garantiye alabilir.
(Baflar›ya Giden Yol’dan al›nm›flt›r.)
77. TATA STEEL TURNUVASI’NDAN
‹LG‹NÇ KONUMLAR
Bir Açmazdan Sald›rarak Kurtulmak
Ding – Saric, Wijk Aan Zee, 2015
27. Axd5 Çinli Ding, siyah filin korumas›z
oluflundan yararlanarak açmazdaki at›yla
d5 piyonunu al›yor. Böylece hem açmazdan
kurtuluyor hem de kuvvetli bir atak
bafllat›yor. 27…Vxd5 (27… Kxc3
oynanamaz; 28.Axe7+ fif8 29.Axc6
nedeniyle.) 28.Vxh3 Ve4 Beyaz, kalite ve
piyon öne geçti, daha dikkatli oynamal›!
29.Kac1 Fg5 30.Kc3 Ff4 31.Vd3 Vd5
32.Vf5 Fxe5 33.Kc8 f6 34.Kdc1 Siyah terk
etti. 1-0
156
BD fiUBAT 2015
Dünya fiampiyonuna Karfl› Oynaman›n Zorlu¤u
Carlsen – Hou, Wijk Aan Zee, 2015
Siyah, bir piyon geride olman›n yan› s›ra
f7’deki kalesinin açmazda oluflundan ötürü
de zor durumda. Dünya Bayanlar fiampiyonu
Çinli Hou, Dünya fiampiyonu Carlsen’in at›na
ve kalesine çatal at›yor, en az›ndan atlar›
de¤ifltirmeyi umarak 52…Axf2?? oynad›.
53.Axe5 ile tüm aletleri tehdit alt›nda kald›.
(52…Ac5 53.Axe5 Axe6 54.Axc6 Kc7 55.Axa5
yolu, oyundaki sürdürümünden daha dirençli
olmas›na karfl›n sonucu de¤ifltirmeye
yetmezdi.) 53…Axh3+ Son ç›rp›n›fl. 53…fih2. “d6” piyonunun açmazda
oluflu nedeniyle siyah e5’teki at›n yol açt›¤› tehditleri savuflturamad› ve terk
etti. 1-0
Kaç›r›lan Vezir Fedas›
Ding – Caruana, Wijk Aan Zee, 2015
Caruana, yandaki konumda 33…Vd7 oynayarak kazand›. (Ancak vezir fedas›yla bafllayan flu devam yolunu kaçırdı: 33…Vxc5!
34.Axc5 f5 Vezir tehdidinin yan› s›ra fil çifti
mat› da gündemde 35.Va3 Fd4+ 36.Ke3 Fa8
ve kaleyi geri al›rd›.) Caruana bu artistik
kazanç yerine tafllar› tahtada tutan bir yol
seçti. 0-1
KURGUMAT
Umut Sayman
(Şahmatnaya Kompozitsiya, 2014)
2#
[email protected]
OYUN SONU
Recebov - Wojtaszek, 2015
Beyaz Kazanır
Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Dünyay› De¤ifltiren
Fizik Devrimi ve Yedi
Büyük
Fizikçi
Étienne Klein
Say Yay›nlar›
T
ürkiye’de matematik, fizik, kimya
ve biyoloji gibi temel bilimlere olan
ilginin düfltü¤ü ve üniversitelerde bu
bölümlerin ö¤renci bulamad›¤› için
kapanma ile yüz yüze b›rak›ld›¤› bir
süreçte “en do¤ru yol gösterici bilim”e
yönelmeye ça¤r› yapan kitaplardan biri.
‹smail Yerguz’un ak›c› çevirisi ile
bilime katk›lar› büyük, dahas› bir devrimi gerçeklefltiren fizikçileri yak›ndan
tan›ma olana¤› do¤uyor. ”Baz› devrimler yavafl ve kans›z olur. 1920’li
y›llarda fizik böyle bir devrimle
karfl›laflt›. Bu sadece düflünce dünyas›n›
ilgilendiren bar›flç› bir devrimdi.
Fizikçiler atomlar›n bir kaç y›l önce
keflfedilen bu küçücük madde parçalar›n›n s›radan fleyler olmad›¤›n›
anlad›lar. Tepkileri bilinen fizik
kurallar›na uymad›¤›ndan bunlar›n
anlafl›lmas› gerekiyordu. Bu giriflim
bilim adamlar›n› kimi zaman ac›
çekerek, ço¤u zaman büyük coflku
duyarak, klasik fizi¤e kök salm›fl baz›
158
ilkelerden vaz geçmeye götürdü.
Fizikçiler yeni bir fizik icat etmek
zorunda kald›lar: sonsuz küçük
kuantum fizi¤i.” Mutlak bir yaln›zl›k
içinde çal›flan Einstein, Bilimi halk›n
anlayabilece¤i biçimde anlatmay›
baflaran Gamow, az sözle çok fley
anlatan, matemati¤in güzelli¤ine tutkun
Dirac, 31 yafl›nda gizemli biçimde
kaybolan Sicilyal› Majorana,
düflüncelerini 25 y›ll›k sab›rla
kan›tlayan, Jung’la da çal›flan Pauli,
fizikçiler aras›ndaki ba¤lar› kurup
güçlendiren ama intihar› seçen
Ehrenfest, kad›nlardan ilham alan ve
bir kaçamak s›ras›nda önemli bir
denklemi kuran kedisi ile ünlü
Schrödinger ve “‹çlerindeki pusula,
özel e¤ilimlerin bilimsel güzergahlar›n›
da derinden etkiledi¤i” di¤er fizikçiler.
Gerçek Özgürlük
Do¤an
Cücelo¤lu
Remzi Kitabevi
D
o¤an Cücelo¤lu Türkiye’nin
çok önemli bir sorununa el at›yor.
Kiflinin kendisi, ailesi, efli, çevresi,
toplumla olan iliflkileri ve özgürlü¤ü.
“Genç bir üniversite ö¤rencisi için
özgürlük ne anlama gelir? S›cak bir
BD fiUBAT 2015
yatak, bir çal›flma masas›, yiyecek
yemek ve kimseye muhtaç olmadan
günlük ihtiyaçlar›n› karfl›layacak
paras› olmas› yeter mi? Özgürlük bir
gencin nelere sahip olduklar›yla m›,
yoksa nas›l var oldu¤uyla m› ilgili?
Bu sorular kendini ve yaflam› ciddiye
alan bir genç için önemli.”“‹yi Düflün
Do¤ru Karar Ver” kitab›n› yeniden
yazmak isterken 16 ay u¤raflarak yeni
bir kitapla okurlar›yla buluflan
Cücelo¤lu:”Ana karakterler, emekli
psikoloji profesörü Yakup Bey ve
genç üniversite ö¤rencisi Timur Bey
isim olarak ayn› kald›, ama ikisi
aras›nda yer alan sohbetlerin kapsam›
ve derinli¤i de¤iflti. Tahmin edebilece¤iniz gibi bir gencin aray›fl› sohbeti
yönlendirdi. Bir insan›n gençli¤i ve
yafll›l›¤›, ayn› zaman ve mekânda
karfl›lafl›p sohbete bafllay›nca, geçmifl
ve gelecek kaynafl›yor, birbiri içine
geçiyor. Bu kitab›n baz› sayfalar›n›
yazarken gözyafllar›m›n bana efllik
etti¤ini de bilmenizi isterim. ‘Gerçek
Özgürlük’ü yazd›¤›m için mutluyum.
Umar›m bu kitap okurun, içindeki o
özgür gücü keflfetmesine ve onun o
gücün kayna¤›yla sohbet etmesine
yard›mc› olur.” “Sizi bir fley sizin
seçti¤iniz kadar etkiler. Ö¤renilmifl
cehalet çok yayg›n. Kültür robotuyuz.
Gerçekten demokrasinin oluflabilmesi
için verdi¤im oyun benim oyum
olmas› gerekiyor. El alem ne der
korkusundan kurtulmak ve seçimlerimizi kendimizin yapmas›
gerekiyor” ça¤r›s› yap›yor.
Çocukluk Arkadafl›m
Atatürk
Mustafa
Kemal’le
45 Y›l
Asaf ‹lbay
Kaynak Yay›nlar›
A
tatürk’ün kendi eliyle kurdu¤u
devlet ve kurumlar›n yapamad›¤›n›,
yapmad›¤›n› Kaynak yay›nlar›
yap›yor. Kurtard›¤› ulusun, kuflaklar
boyu kendisini anlamas›n› sa¤layacak
olan 30 ciltlik Atatürk’ün Bütün
Eserleri’ni tamamlayan yay›nevi bofl
durmay›p Mahmut Esat Bozkurt,
fiükrü Kaya gibi yak›n çal›flma
arkadafllar›n›n yap›tlar›n› da yay›ml›yor. 65 y›l önce yay›nlanan ancak
gazete sayfalar›nda kalan üstelik
ulaflmas› zor olan Atatürk’ün yan›
bafl›nda bir ömür geçirmifl olan
Süleyman Asaf ‹lbay’›n an›lar› ilk kez
kitap olarak yay›mlad›. (...) ‹lbay,
Selanik inflaat ve demiryolu
mühendisli¤i yapt›. 1915’te Halep
Belediye Baflkanl›¤› üstlendi.
Cumhuriyet Devrimi’nden sonra ülkenin bay›nd›rlaflt›r›lmas› çal›flmalar›nda
Atatürk’ün yak›n mesai arkadafllar›
aras›ndayd›. Milletvekilli¤i yapt› ve
Talat Beylerle iliflkileri Serbest
Cumhuriyet F›rkas›’n›n kuruluflu ve
Balkanlarla ilgili görüflleri gibi siyasi
an›lar›n› da bulacaks›n›z.
159
Bir Fotograf
Bin Sözcü¤e Bedeldir
Gönderi: AL‹ ARKADAfi, ‹STANBUL
160
Baflkalar›n›n umutsuzlu¤a kap›ld›¤› yerde, inanc›m›z,
umudumuz olur. Hayat›m›zda umutsuzlu¤a yer yoktur.
“Ç›k›fl Yolu”, özledi¤imiz Türkiye’nin yoludur.
Türk Milleti; çok daha güzel, güvenli, mutlu, refah içinde
yaflayaca¤› ayd›nl›k bir gelece¤e lay›kt›r. Geçmiflte bunu çok daha zor
flartlar alt›nda baflard›k. Bugün de baflaracak güçteyiz. Milletimizin
gelece¤ini, yine milletimizin azim ve kararl›l›¤› ayd›nlatacakt›r.
Ö¤retmenimiz, Türkiye’dir.
Sevdam›z, ad›m›z, soyad›m›zd›r Türkiye...
Biri Size
‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan
‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim
Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor:
Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na
arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli.
Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay.
Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir;
ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.
Bütün Dünya Abone Servisi:
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tel: (0312) 215 51 27-28 Dahili: 313
Gsm: (0536) 634 35 97
E-posta: [email protected]
T Ü R K
R E S S A M L A R
YUSUF KAT‹PO⁄LU
fiUBAT 2015
1941 y›l›nda Trabzon’da do¤du. Orta ö¤renimini burada tamamlad›. 1968’de
‹stanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyübo¤lu Atölyesi
Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu. Akademi’nin Avrupa Burs S›nav› ilk
sergisi oldu (1971). Trabzon’da resim ö¤retmenli¤i yapt› (1971-1980). 1975’te
Trabzon Güzel Sanatlar Galerisi’ni kurdu ve yöneticili¤ini üstlendi. Çal›flmalar›n›,
1980’den bu yana yaflad›¤› Kuzguncuk, Üsküdar’da sürdüren ve bugüne de¤in
ellinin üzerinde kiflisel sergi açan sanatç› yeni yap›tlar›n›, “Bugün Deniz Galafl”
bafll›¤›yla, 14 fiubat- 7 Mart aras›nda Uzun Haf›z Sokak, No: 16, Rasimpafla,
Yelde¤irmeni, Kad›köy adresindeki Galeri Diani’de sergileyecek.
Download