Göçün kadınlaşması ve göçmen kadınların örgütlenme

advertisement
Yayınlayan: Ankara Üniversitesi KASAUM
Adres: Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Cebeci 06590 Ankara
Fe Dergi: Feminist Eleştiri No. 1 Sayı 2
Erişim bilgileri, makale sunumu ve ayrıntılar için:
http://cins.ankara.edu.tr/
Göçün kadınlaşması ve göçmen kadınların örgütlenme
deneyimleri
Çağla Ünlütürk Ulutaş ve Alıcan Kalfa
Çevrimiçi yayına başlama tarihi: 24 Aralık 2009
Bu makaleyi alıntılamak için: Çağla Ünlütürk Ulutaş ve Alıcan Kalfa, “Göçün kadınlaşması ve göçmen
kadınların örgütlenme deneyimleri,” Fe Dergi 1/2 (2009): 13-28.
DOI: 10.1501/Fe0002_0000000002
URL: http://cins.ankara.edu.tr/goc.html
Bu eser akademik faaliyetlerde ve referans verilerek kullanılabilir. Hiçbir şekilde izin alınmaksızın
çoğaltılamaz.
13
Göçün kadınlaşması
Göçün kadınlaşması ve göçmen kadınların örgütlenme deneyimleri
Çağla Ünlütürk Ulutaş ve Aslıcan Kalfa
1970’lerden itibaren yaşanan sosyal ve ekonomik dönüşümler, refah devletinin çöküşü, neo-liberal
politikaların izlenmesi, kadınların daha olumsuz olarak etkilendiği yıkıcı süreçler yaratmış, göç
akımları giderek kadınlaşmıştır. Refah devletinin çöküşü ve kadınların işgücüne katılım oranlarının
artmasıyla bakım hizmetlerine olan talep artmış, cinselliğin metalaşması ve pornografinin yayılmasıyla
ise fuhuş sektörü giderek genişlemiştir. Bu bağlamda göçmen kadınlar ev içi hizmetlerinde ve fuhuş
sektöründe artan bir şekilde yer almaya başlamışlardır. Göçmenlik ve kadınlık statülerine dayalı
ayrımcılık, her iki sektöre içkin risklerle birleşince hedef ülkelerde son derece olumsuz çalışma ve
yaşam koşulları oluşturmuştur. Bu süreçte farklı tarzda göçmen örgütlenmeleri kadınların hak
taleplerini dile getirebilecekleri, dayanışabilecekleri ve güçlenebilecekleri uygun bir zemin
hazırlamıştır.
Anahtar kelimeler: Fuhuş sektörü, refah devleti, neoliberalism, göçmenlik, ev içi hizmetleri, kadın
örgütleri
The Femininization of Migration and Migrant Women's Organization
Since the 1970s social and economic changes, the collapse of the welfare state and neoliberal economy
policies have created conditions through which women have been affected more negatively. As a result,
migration flows have gradually feminized. With the collapse of the welfare state and the rise of the
participation of women to the labour force, the demand of care services has proliferated; with the
commodification of sexuality and the rise of pornography, sex sector has grown. In this context migrant
women have gradually worked in the sex sector and domestic work. Discrimination based on being a
woman and a migrant has combined with various risks. In this way, there has been extremely negative
working and living conditions in destination countries. In this process different types of migrant
organizations have composed a basis for women to demand their rights, to act with solidarity and to get
stronger.
Key words: Sex workers, welfare state, neoliberalism, migration, care services, women's organizations
Giriş
Özellikle 1970lerden itibaren kadınların işgücüne katılım oranlarının artmasıyla birlikte cinsiyet rollerinin
değişmesi ve küresel ekonomik dönüşüm, göçün küresel düzlemde kadınlaşmasıyla sonuçlandı. Küreselleşme ve
neo-liberal dönüşüm sürecinin körüklediği gelir adaletsizliği ve yoksullaşma kadınların ailelerini ayakta tutmak
üzere göç etmelerinin önemli bir nedeni oldu.
Kadınların göç ettikleri ülkelerde maruz kaldıkları ayrımcılık, istismar ve her tür olumsuz çalışma koşullarına
karşı kadın ve işçi hareketleri ile elbirliği içinde örgütlü bir mücadele sürdürerek göç alan ülke hükümetlerini ve
kamuoylarını etkilemeleri mevcut konumlarını değiştirebilmelerinin tek yolu olarak görünmektedir. Bununla
birlikte çoğunlukla yasal statüden yoksun ve korunmasız olmaları nedeniyle, göçmen kadınların kamusal alana
çıkmaları, örgütlenmeleri ve hak talebinde bulunmaları son derece zordur. Ancak örgütlenmenin önündeki bu
engellere rağmen, göçmen kadınların yoğunlaştıkları fuhuş ve ev hizmetleri sektörlerinde bu sektörlerin
çalışanları tarafından çeşitli örgütler kurulmuştur. Örgütlenme örneklerine baktığımızda, kimilerinde göçmenlik
temelinde, kimilerinde çalışılan sektöre göre, kimilerinde ise sendikaların veya hükümet dışı örgütlerin program
14
Ünlütürk Ulutaş ve Kalfa
ve projelerinin kapsamında örgütlenme biçimleri karşımıza çıkabilmektedir. Bu örgütlerin yalnızca sanal iletişim
ağları üzerinden gerçekleştiği son derece esnek biçimleri olabildiği gibi, faaliyetlerinin bir merkezce örgütlendiği
formel biçimleri de görülmektedir. Bu çalışmada, göçmen kadınların yoğun olarak yer aldıkları ev hizmetleri ve
fuhuş sektörlerinde maruz kaldıkları olumsuz koşullar ile örgütlenme olanakları ve deneyimleri Avrupa’dan
örnekler sunularak ele alınacaktır.
Göçmen örgütlenmelerinin Avrupa özelinde ele alınmasının sebebi, Avrupa ülkelerinin eski Doğu Bloku
ülkelerinden ve Doğu Asya ülkelerinden yönelen kadın göçünün önemli bir hedefi haline gelmiş olmasıdır.
Gelişmiş Avrupa ülkeleri, göç etme arzusunda olan kadınlar için bir çekim merkezi olmuştur. Emekleri çoğu
zaman görünmez olsa da göçmen kadınlar Avrupa ülkelerinde işgücü piyasalarında aktif konumda yer almakta,
ekonomik ve toplumsal yaşama kayda değer katkılar sunmaktadırlar. 1 Avrupa’nın konumuz açısından bir diğer
önemi, Avrupa genelinde birçok ülkedeki göçmen örgütlerini kapsayan üst örgütlerin varlığıdır. Türkiye’de de
artan oranda göçmen kadın çalışmasına rağmen, göçmen kadınların örgütlenmesine ilişkin herhangi bir örnek
yoktur. Sendikaların gündeminde bu konu hiç yer almamaktadır. Ev hizmetlerinde ve fuhuş sektöründe
çalışanların bir elin parmaklarını geçmeyecek örgütlenme deneyimleri bulunmakla birlikte, hiçbiri göçmenleri
kapsamamaktadır. Kadın Dayanışma Vakfı ve İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’nın insan ticareti 2 mağduru
göçmen kadınlara yönelik çalışmaları ve sığınma evleri bulunmaktadır Bununla birlikte, kendi isteğiyle göç
eden kadınların Türkiye’deki çalışma ve yaşama koşullarını iyileştirmeye dönük herhangi bir örgütlenmeden söz
etmek mümkün değildir ve bu nedenle burada Türkiye’den örneklere yer vermek söz konusu olamamıştır.
Önemli çekim merkezleri olan Avrupa ülkelerinde göçmen kadınlar, daha ziyade ev hizmetleri ve fuhuş
sektöründe çalışmaktadırlar. Vasıfsızlık ve gidilen ülkenin diline yeterince hâkim olmamak göçmen kadınların
bu sektörlerde yoğunlaşmalarına yol açabildiği gibi, cinsiyete ve etnisiteye dayalı ayrımcılık da, “en alttaki
işlere” hapsolmalarına neden olmaktadır3.
Cinsiyete dayalı işbölümü nedeniyle ev hizmetlerinin halen kadın işi olarak görülmesi ve erkekler tarafından
paylaşılmaması; orta sınıf kadınların işgücüne artan katılımları; nüfusun yaşlanması ve devletin sağlık ve bakım
hizmetlerinden çekilmesi sonucunda, birçok gelişmiş ülkede giderek bir hizmet sektörüne dönüşen ev ve bakım
hizmetleri büyük oranda göçmen kadınlar tarafından yerine getirilmeye başlamıştır. Öte yandan, 1990lı yıllardan
itibaren gelişen ve giderek ivme kazanan internet teknolojileriyle yayılan “milenyum çağına özgü” cinsellik
algısı ve seksin kolaylıkla ulaşılabilir, anında ve muhakkak tüketilmesi gereken bir meta haline gelmesi, fuhuş
sektörünün genişlemesine ve sektörde göçmen kadınlara olan talebin artmasına neden olmuştur. Bu sektörlerde
çalışan göçmen kadınlar, kadın olmaktan, göçmen olmaktan, ülkede yasadışı bulunmaktan, yaptıkları işlerin
niteliğinden ötürü aşağılanma ve sömürü gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Çalışmada, ilk olarak fuhuş sektöründeki göçmen kadınların çalışma koşullarına değinilecek, daha sonra farklı
örgütlenme örnekleri verilecektir. Bunu ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınların çalışma ve yaşam
koşullarının ve sektördeki örgütlenme deneyimlerinin ele alındığı bölümler izleyecektir.
Göçün Kadınlaşması: Göç Olgusuna Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Bakmak
Yirminci yüzyıl, kadın göçünün artması anlamında bir “dönüm noktası” teşkil etmektedir. 4 Göç hareketleri son
yıllarda artmakta, çeşitlenmekte ve kadınlaşmaktadır.5 Günümüzde kadınlar tüm göçmenlerin yaklaşık olarak
yarısını oluşturmaktadırlar.6 Kadınların toplumdaki ikincil konumlarından doğan cinsiyet farklılıkları bir filtre
işlevi görerek yapısal güçleri cinsiyetlendirmekte ve kadınlarla erkeklerin deneyimlerini farklılaştırmaktadır.7
Kadınlaşan göç akımlarını oluşturan önemli bir etken genişleyen sosyal ağlardır. Ekonomik nedenler göç
kararlarını etkileyebilmekte, göç sürecinin gerçekleşmesinde aile ve hane ile ilgili geçim stratejileri ön plana
çıkabilmektedir.8 Kadın ve erkeklerin göç etme eğilimleri farklılaşmakta, bu bağlamda bazı göç rotalarında
gerçekleşen yoğunlaşmaların cinsiyete göre değişmesi de söz konusu olmaktadır. Bu durumun, hedef ülkelerdeki
işgücü piyasalarının yapısal dinamikleri ve cinsiyete göre şekillenen tabakalaşmadan kaynaklandığı
belirtilmektedir.9 Bu nedenlerle göç çalışmalarında farklı cinsiyet deneyimlerinin gözetilmesi ve toplumsal
cinsiyet ilişkilerinin göç teorilerine yansıtılması önem kazanmaktadır. Göç süreçleri, kadınların bağımsız birer
birey olarak karar verici durumda oldukları ve “aile, akrabalık, arkadaşlık ve komşuluk ya da hemşerilik
15
Göçün kadınlaşması
bağlarına dayanarak kurulan ağlara güvenerek” göç ettikleri gerçeği10 gözden kaçırılmadan çözümlenmelidir.
Bununla birlikte kadın göçünün giderek arttığı 1970li yıllara kadar yapılan göç çalışmaları cinsiyet körü olarak
değerlendirilebilir. Örneğin genel olarak Batı Afrika’yı ele alan çalışmalar kadınlara göç süreçlerinde erkeklerin
pasif izleyicileri olarak yer vermiş, ya da kadınlar sadece kırsal alanlarda göç eden eşlerinin ardında kalan ve
hane içi yükümlükleri yerine getiren anneler olarak kodlanmışlardır. Oysa aile birleştirmesinin yanı sıra eğitim,
sığınma, vasıflı işlerde çalışma amacıyla, çalışma izniyle veya izinsiz olarak hedef ülkelere giriş
yapabilmektedirler.11 Bunun yanında kadın göçmenlerin sadece fuhuş sektöründe çalıştıklarına dair yanlış
varsayımlar da literatüre yansımıştır.12 1970li yıllardan itibaren göç çalışmaları, erkek merkezli bakış açısından
sıyrılmış, kadınların deneyimlerine yer veren analizler yapılmıştır. Bu erken dönem feminist göç çalışmaları
mevcut literatürde kadınların görünürlüklerini artırmayı hedeflemiştir. Erkek egemen sosyal ve kültürel kalıplar
bağlamında göçmen kadınların kaynak ülkelerdeki ikincil konumları çözümlenmiştir.13 Özellikle 1980li yıllardan
itibaren yapılan feminist çalışmalarda, “göç akımlarında kadınların konumlarının heterojen yapısı, işgücü
piyasalarındaki varlıkları, refaha katkıları ve artan politik faaliyetleri vurgulanmıştır.”14 1980lerin sonunda
gerçekleşen sosyo-ekonomik dönüşümlerle birlikte kadın göç akımlarının artışı, feminist göç literatüründe de
yansımasını bulmuştur.
Sovyet Sisteminin çöküşünün beraberinde getirdiği yıkım sürecinde kadınlar işsizlik ve yoksulluk gibi
dezavantajları iki kez göğüslemiş ve sarsıntıyı daha derinden tecrübe etmişlerdir. Ayrıca çöküş ortamında
yaşanan ekonomik ve sosyal buhran, aile içi şiddetin ve boşanma oranlarının artmasına sebep olmuştur. Bu
etkenler, kadınların daha iyi bir hayat arayışı için mücadele etikleri ve ailelerini geçindirmenin yollarını
aradıkları bir ortamın oluşmasına yol açmış, böylelikle kadın göçü kitlesel olarak yayılmıştır. Bu süreçte gerek
Batı Avrupa ülkelerinde, gerekse Türkiye’de, hatta bazı Orta Doğu ülkelerinde çöküşle birlikte göç eden
Sovyetler Birliği kökenli kadınların yoğunluğu artmıştır. Güney Doğu Asya ülkelerinde de 1990larda yaşanan
sıcak para krizleriyle kadın yoksulluğunun arttığını vurgulamak gerekmektedir. Bu ülkelerde erkek egemenliği,
kadınları daha farklı pratiklerle ezebilmekte ve özellikle kız çocuklarından evi geçindirmeleri
beklenebilmektedir. Ailenin geçimini üstlenmenin bir yolu kadınların göç ederek fuhuş veya ev hizmetlerinde
çalışmasıdır. Asyalı kadınlar güçlü toplumsal ilişki ağlarına sahiptirler ve bu ağlar yoluyla, yeni göçmenler için
gerekli ilişkiler kolaylıkla kurulmakta ve istihdam fırsatları oluşturulmaktadır. Göç veren Asya ülkelerinin
hükümetleri de kadınların göç akımlarının geliştirilmesinde aktif bir rol üstlenmektedirler15. Bu kadınların hedef
ülkelerde istihdam olanağı bulabildikleri temel sektörler fuhuş ve ev hizmetleridir. Özellikle Sovyet kökenli
kadınlar, yüksek eğitim düzeyleri ve meslek sahibi olmalarıyla dikkat çekmektedirler. Yüksek vasıflara sahip bu
kadınların fuhuş ve ev hizmetlerinde çalışmaları beyin israfına yol açmaktadır. Bu gelişmelere koşut olarak son
on yılda fuhuş sektörü ve ev içi hizmetlere odaklanan feminist göç araştırmalarında çarpıcı bir artış olmuştur.
Filipinler, Sri Lanka ve Endonezya’da kadınların göç etmesini destekleyen liberal bir göç politikası hâkimdir.
Buna karşın Bangladeş’te göç eden kadının ailenin bir erkek üyesinin onayını alması gerekmektedir 16. Bu
gelişmelere koşut olarak son on yılda fuhuş sektörü ve ev içi hizmetlere odaklanan feminist göç araştırmalarında
çarpıcı bir artış olmuştur.17 Kofman’ın da belirttiği gibi, göç literatüründe kadın göçmen emeğinin daha az vasıflı
alanlara indirgenerek incelenmesi ve beyin göçü literatüründe kadınların görünmez olmaları, anaakım cinsiyet
körü göç yaklaşımlarının bir yansımasıdır. Bununla birlikte kadınlaşan göç akımlarındaki artışın işgücü
piyasasındaki temel yansımasını fuhuş ve ev hizmetleri sektörlerinde bulduğu gerçeği reddedilemez. 18 Bu
noktada, kadınların söz konusu sektörlerde yoğunlaşmalarının ve artan uluslararası hareketliliklerinin
arkasındaki cinsiyet ilişkilerini sorgulamak önem kazanmaktadır. Ayrıca bu sektörel ayrışmanın sınıf, etnisite ve
cinsiyet kesişimindeki yansımalarını irdelemek gerekmektedir. Feminist araştırmaların önemli bir özelliği,
hanehalkı stratejileri ve güç ilişkileriyle göç politikalarının kadınlar üzerindeki etkilerini analize katmış
olmalarıdır. Bu noktada göçün kadınlar için, ülkelerindeki patriarkal baskı mekanizmalarına karşı bir direnme
olanağı sunmasına da dikkat çekilmiştir.19 Yapılan araştırmalar özellikle eski Doğu Bloku ülkelerinden göç eden
kadınların, yüksek eğitim düzeyleri ve meslek sahibi olmalarına dikkat çekmiştir. Ancak göç ettikleri ülkeler bu
kadınların profesyonel uzmanlıklarıyla ilgilenmemekte, daha çok onların eğitimli ve uzman kadınlar olarak her
işi yapmaya hazır olmalarıyla ilgilenmektedir20. Yüksek vasıflara sahip bu kadınların fuhuş ve ev hizmetlerinde
çalışmaları beyin israfına yol açmaktadır.
Neoliberal politikalar ve formel işgücü piyasasının daralması ile, haneler kadın emeğine daha bağımlı
hale gelmiş ve kadınların göçü hanehalkı direniş stratejilerinin bir parçası olmuştur. İlerleyen bölümlerde
sunulacak olan örneklerde görüleceği gibi, aşağıda fuhuş ve ev hizmetleri sektörlerinde çalışan göçmen
kadınların çalışma koşulları ve örgütlenme örnekleri ele alınacaktır:
16
Ünlütürk Ulutaş ve Kalfa
Göçmen Seks Çalışanlarının21 Çalışma Koşulları ve Örgütlenme Deneyimleri
Göçmen kadınların çalıştıkları sektörler arasında son yıllarda giderek genişleyen ve küreselleşen fuhuş sektörü
önemli bir yer tutmaktadır. Küreselleşme ile birlikte haz ve arzu kavramlarının ulus ötesi bir nitelik
kazanmasıyla, cinsel hizmetlere olan talebin artması fuhuş sektörünün genişlemesinin önemli sebeplerindendir.
Talep artışının önemli bir nedeni, internet teknolojileriyle birlikte giderek daha ulaşılabilir ve tüketilebilir hale
gelen pornografik yayınların yoğunlaşmasıdır. İnternet teknolojilerinin gelişmesi, cinsel hizmetlerin de
yaygınlaşmasına, fuhuş sektöründe yürütülen faaliyetlerin daha kolay bir şekilde örgütlenmesine yol açmış ve
fuhuş sektörü böylelikle küresel bir pazar halini almıştır. Talep artışı ile birlikte, sunulan hizmetler çeşitlenmiş
ve çeşitli ülkelerden değişik etnik kökenlere sahip sektör çalışanları pazar içinde ulaşılabilir hale gelmişlerdir.
İnternet teknolojilerinin gelişmesinin yanı sıra göçün kadınlaşması da, sektörün küresel düzlemde genişlemesine
yol açmıştır. Sovyet Sisteminin çöküşüyle birlikte, dağılan ülkelerdeki kadınların coğrafi olarak yakın ülkelere
göç ederek fuhuş sektörüne dâhil olmalarıyla, sektörde çeşitlilik ve böylelikle yabancı kadınlara olan talep
artmıştır. Telefonla, internet aracılığıyla cinsel tatmin sağlayarak çalışan, porno sektöründe çalışan göçmen
kadınların, müşterilerin fantezilerindeki değişimlere koşut olarak sektörde yer alan Uzakdoğulu, siyahi
kadınların ve çocuk-kadınların varlığı bu çeşitliliğin göstergeleridir. Fuhuş sektörü, hem girilmesi görece daha
kolay bir sektör olduğu hem de daha fazla gelir elde etmenin mümkün olduğu bir alan olduğu için kadınlarca
tercih edilmiştir. Ancak şüphesiz bu tercih, kadınların içinde bulundukları koşullar içerisinde ayakta kalmalarını
sağlayabilmek için tercih ettikleri bir eylem biçimidir. Bu anlamda fuhuş sektöründe çalışmak birçok çalışma
biçimi ya da meslekten çok ayrı bir yerde durmaktadır. Çünkü yapılan iş doğrudan kişinin benliğine ve bedenine
dair bir iştir. Cinsellik, kadın bedenine doğrudan şiddet uygulamanın son derece müsait bir alanıdır. Buna paralel
olarak, birçok seks çalışanı, müşterilerinin22 cinsel, fiziksel ya da psikolojik şiddetine maruz kalabilmektedir.
Müşterilerin yanı sıra seks çalışanlarının aracıları ve polis 23 de, çoğu zaman şiddetin aktörleri olabilmektedirler
ve değişik şiddet biçimleri iç içe geçebilmektedir. Gerek sektörü düzenleyen yasalar, gerekse ceza yasaları, seks
çalışanlarının ayrımcılığa uğramalarına katkıda bulunmaktadır.
Göçmen seks çalışanları açısından durum ağırlaşmakta, risk faktörleri katmanlaşmaktadır. Göçmen seks
çalışanlarının göç ettikleri ülkenin dilini bilmemeleri, maruz kaldıkları sömürüyü artırmakta, herhangi bir sosyal
korunmadan yoksun olmaları da yukarıda saydığımız tüm risklere daha açık olmaları sonucunu doğurmaktadır.
Bu durum göçmen seks çalışanlarının özellikle AIDS gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma risklerini
artırmaktadır, çünkü bilgilendirici ya da destekleyici sistemlere erişim şansları son derece sınırlı olabilmektedir. 24
Göçmen kadınlar ayrıca depresyon gibi bazı ruhsal rahatsızlıkların da tehdidi altındadırlar.25 Ayrıca bu kadınlar
seks çalışanı ve kadın olmanın dışında bir de yabancı olmaları dolayısıyla yaftalanmakta, şiddete uğradıkları
zaman polise başvurmaları da tüm bu sebeplerle daha da güçleşmektedir. Söz konusu sektörlerde yer alan
kadınların çoğunun çalışma izinlerinin bulunmaması yasal yardım talep etmelerini engelleyebilmektedir.
Seks Çalışanları Hareketi ve Örgütlenme Girişimleri
Seks çalışanlarının çeşitli risk ve tehlikelere maruz kalmaları, olumsuz koşullar altında çalışmaları ve
birçok bakımdan dezavantajlı durumda olmaları, hak talebinde bulunmalarının ve örgütlenmelerinin motoru
olmuştur. Örgütlerin temel sorun alanları AIDS ve cinsel yolla bulaşan hastalıklarla mücadele, seks çalışanlarını
bu hastalıklar ile ilgili bilgilendirme, yasal haklar konusunda bilinçlendirme ve çeşitli risklere karşı koruma
önlem ve faaliyetleridir. Son derece ciddi sonuçları olan ve ölüm riski taşıyan bir hastalık olan AIDS’in seks
çalışanlarının çalışma yaşamlarıyla yakından ilintili olması ve halk sağlığını tehdit edici boyutlara sahip olması,
seks çalışanlarının örgütsel yapılarının genellikle AIDS’le mücadele odaklı olmasına yol açmıştır. Seks
çalışanlarının örgütlenme tipleri kolektif eylem, girişim, birlik, sendika ve internet vasıtasıyla faaliyetlerde
bulunan sanal örgütlenmeler, belli bir soruna odaklanan program ya da projeler, iletişim ağlarıdır. Genel eğilimin
birlik, girişim, kuruluş gibi sivil toplum örgütü tipinde örgütlenmeler oluşturmak yönünde olduğu söylenebilir.
Uluslararası çapta örgütlenmelere de rastlanmaktadır.
1970lerden itibaren Batıda radikal politik hareketlerin ve özgürleşme söylemlerinin yaygınlık
kazanması ve eşcinsellerin haklarını aramaya başlamalarıyla seks çalışanları için hak arama mücadelelerini
yürütecek uygun bir zemin doğmuştur. Bu gelişmelerle birlikte seks çalışanları örgütlenmeye başlamışlardır.26
1980lerden itibaren ise HIV virüsünün hızla yayılması ve göçmenlerin yer aldığı fuhuş sektörünün küresel
17
Göçün kadınlaşması
düzeyde genişlemesi seks çalışanlarının örgütlenmelerini tetikleyen önemli etkenlerdir. Seks çalışanları 1985
yılından itibaren çeşitli kongreler ve toplantılar bünyesinde bir araya gelmeye başlamışlardır. Bu toplantılar, seks
çalışanlarının sağlık durumları ile ilgili sempozyumları ve hak talepleri üzerine yaptıkları tartışmaları
içermektedir.27 Seks çalışanları örgütlenmelerinin yaygınlık kazanması ise 1990lı yıllara rastlamaktadır.
2000li yılların başında, seks çalışanlarından oluşan örgütlerin eylemlilikleri artmış, seks çalışanları ile
ilgili bir deklerasyon kabul edilmiştir. Deklerasyon herhangi bir yasal belge olmaktan çok, Avrupa ülkelerinin
seks çalışanlarının sivil ve çalışma haklarını ihlal etmemeleri yolunda dikkatlerini çekmeyi hedeflemiştir.
Deklerasyonda talep edilen haklar, “özgür ve güvenli yaşam hakkı, kölelik ve zorunlu çalıştırılmanın önlenmesi,
evlenme ve aile kurma hakkı, yasalar önünde eşitlik ve ayrımcılığa karşı korunma hakkı, adil yargılanma hakkı,
örgütlenme, sendika kurma ya da bir sendikaya üye olma hakkı ve çalışma, olumlu çalışma koşulları ve işsizliğe
karşı korunma hakkını” içermektedir.28 2005 yılında ise seks çalışanları “Seks İşçiliği, İnsan Hakları, Emek ve
Göç Konulu Avrupa Konferansı”nda yine Brüksel’de bir araya gelerek “Avrupa Seks İşçileri Bildirgesi”ni ve
“Avrupa Seks İşçileri Hakları Deklarasyonu”nu kabul etmişlerdir. Konferansın toplanma amacı, “Avrupa
genelinde seks çalışanlarını sınırlayan ya da baskı altına alan yasal düzenlemelere ve uygulamalara karşı ortak
bir tavır geliştirmektir.”29 Deklarasyonda daha sonra birçok Avrupa ülkesinde mevcut olan ayrımcılık yüklü
yasal düzenlemelerden örnekler sunulmaktadır.30 Bu süreçte ICRSE31 yani Avrupa Uluslararası Seks Çalışanları
Hakları Komitesi etkin bir şekilde yer almış, Avrupa’da seks çalışanları hareketinin gelişiminde önemli rol
oynamıştır. 2001 yılında seks çalışanlarının Venedik’te kırmızı şemsiyelerle onur yürüyüşü yapmalarıyla kırmızı
şemsiyenin seks çalışanlarının ayrımcılığa karşı direniş sembolü olarak kabul edilmesi de ICRSE tarafından
gerçekleştirilmiştir.32 Komite farklı Avrupa ülkelerinden gelen seks çalışanlarına danışmanlık ederek seks
çalışanlarının talep ve önerilerinin yer aldığı “Seks Çalışanları Bildirgesi”nin kabul edilmesini sağlamıştır. 33
Gelişen internet teknolojileri ve küreselleşme, seks çalışanlarının 1990lı yıllardan itibaren internet
vasıtasıyla iletişim ağları oluşturmaları sürecini hazırlamış, bir tür sanal örgütlenme tarzının gelişmesi söz
konusu olmuştur. Avrupa temelli bir örgütlenme olan TAMPEP (Avrupa Uluslararası Göçmen İşçiler Arasında
AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkları Önleme Projesi) bu konuda önemli bir örnek oluşturmaktadır.
Amaçları arasında, göçmen seks çalışanlarının insan haklarını savunmak, Avrupa genelinde seks çalışanları
arasındaki bilgi akışını sağlamak olan TAMPEP34 aynı zamanda AIDS’le mücadeleyi hedefleyen örgütler
arasında önemli bir örnektir.
AIDS’le mücadelede etkin bir şekilde yer alan başka bir internet temelli örgütlenme olan SWAN (Seks
Çalışanlarının Haklarını Savunmak İçin İletişim Ağı), Orta, Doğu ve Güney Doğu Avrupa ve Orta Asya
ülkelerini kapsayan ve seks çalışanlarının oluşturduğu örgüt ya da projelerin bir araya gelmesini sağlayan bir
iletişim ağıdır.35 Adı geçen bölgelere ait ülkelerden katılan sivil toplum örgütleri, HIV virüsünün toplumda
yayılmasını engellemeye ve uyuşturucu maddelerin kullanımıyla mücadele etmeye çalışan, seks çalışanlarının
haklarını ya da kadın haklarını savunan örgütlerdir. 36 Bununla birlikte AIDS ya da cinsel yolla bulaşan diğer
hastalıklara odaklanmış sivil toplum örgütlerinin SWAN üyeleri arasındaki ağırlığı göze çarpmaktadır. SWAN
aracılığıyla hem iletişim ağına üye ülkelerdeki, hem de dünyanın çeşitli ülkelerindeki seks çalışanlarının durumu,
fuhuş sektörü ile ilgili yasal düzenlemeler, seks çalışanlarının faaliyetleri ya da seks çalışanlarını bir araya
getirmeyi amaçlayan program, proje ya da başka iletişim ağlarıyla ilgili bilgi sağlamak mümkündür.
Örgütlerde seks çalışanlarını yasal haklar ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgilendirmeye
yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Polonya merkezli bir örgüt olan TADA (AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan
Diğer Hastalıklarla Mücadele Örgütü)37 bu faaliyetlerini sokaklarda çalışarak, danışmanlık yaparak, AIDS ile
ilgili çeşitli organizasyonlar düzenleyerek gerçekleştirmektedir. 38 TADA’nın eğitim verdiği alanlar, cinsel yolla
bulaşan hastalıklardan korunma, sokakta çalışan seks çalışanlarına yönelik metotlar ve seks çalışanlarının
ayrımcılığa uğramalarını engelleyici eğitim faaliyetleridir. Az önce bahsi geçen TAMPEP de AIDS ile mücadele
etmek amacıyla hareket etmekte ve seks çalışanlarıyla daha yakından iletişime geçebilmek için sosyal yardım
programları gibi faaliyetler yürütmektedir. Bu programlar, seks çalışanlarına prezervatif gibi bazı güvenli seks
araçları dağıtmayı ve bunun da ötesinde, onlarla kişisel olarak iletişime geçmeyi amaçlamaktadır.39
Bazı örgütlerin seks çalışanlarını yasal hakları konusunda bilgilendirmek ve hak taleplerinde bulunmak
amaçlı faaliyetleri mevcuttur. Bu örgütlerden ICRSE’nin temel amaçları “Avrupa genelinde seks çalışanlarından
oluşan örgütleri bir araya getirmek, seks çalışanlarının sosyal ve medeni haklarını savunmak, seks çalışanları
örgütlerine destek sağlamak, seks çalışanlarının, eşcinsellerin ve transseksüellerin ayrımcılığa uğramalarını
engellemektir.”40 ICRSE bu amaçlarını gerçekleştirmek için seks çalışanları örgütlenmelerinin internet yoluyla
bir araya gelmelerini, kendi lehlerine olabilecek yasal değişiklikleri gerçekleştirmek için hak arama
18
Ünlütürk Ulutaş ve Kalfa
mücadelelerinde bulunmalarını teşvik etmekte ve seminerler, konferanslar ve çalışma grupları organize
etmektedir. IUSW’nin söylemlerinde de seks çalışanların hak mücadeleleri öne çıkmaktadır. Örgütün talepleri
arasında, “seks işçiliğinin her biçiminin suç olmaktan çıkarılması, profesyonel birlik ve sendikalar kurmak ve
bunlara üye olmak, iş sözleşmesine bağlı olarak çalışan ya da kendi hesabına çalışanlarla aynı temelde çalışmak,
şiddet, cinsel istismar, çocuk emeği, tecavüz ve ırkçılığa hoşgörü gösterilmemesi, seks çalışanlarına yasal destek,
“hayır” deme hakkı, temiz ve güvenli çalışma koşulları, tek başına ya da diğer işçilerle birlikte çalışma hakkı,
seks çalışanlarına ayrımcılığa uğramayacakları kliniklerde tedavi olanaklarına erişim sağlanması, endüstriden
çıkmak isteyenlere yönelik mesleki eğitim programları düzenlenmesi gibi maddeler yer almaktadır.”41 IUSW’nin
internet sitesinde, yasallaştırma/yasaklama perspektifiyle, pornografiyle, insan kaçakçılığıyla, seks işçiliğiyle ve
seks endüstrisiyle ilgili bilgiler ve tartışmalar yer almaktadır. Ayrıca örgütün düzenli yayını RESPECT! de
internet üzerinden yayınlanmaktadır. Red Thread’in faaliyetleri arasında da çalışanları vasıtasıyla seks
çalışanlarını yasal düzenlemeler ve çalışma koşulları ve haklarıyla ilgili bilgilendirmektir.42
Kimi örgütler üyelerine mesleki eğitim imkânları sağlayarak diledikleri takdirde sektörden çıkmalarını
sağlayacak stratejiler izlemektedirler. Seks çalışanlarının haklarını korumaya odaklanan ve bir SWAN üyesi olan
HPIPA (Macaristan Fahişelerin Çıkarlarını Koruma Birliği)43 seks çalışanlarının mümkün olduğu kadar sınırlı bir
şekilde bu sektörde çalışmaları için faaliyetler yürütmektedir. Örgüt, yirmi dört saat ulaşılabilen telefon hattı
hizmeti sunmakta, güvenli seks ve istenmeyen hamilelikler gibi konularda bilgilendirme kampanyalar
düzenlemekte, seks çalışanlarına prezervatif dağıtımı yapmakta, yasal danışmanlık hizmeti sunmakta ve
sektörden ayrılmak isteyen seks çalışanlarına mesleki eğitim sağlamaktadır. 44 IUSW de üyelerine özgeçmiş
yazma, IT teknolojileriyle ilgili kurslar ya da endüstriyi terk etmelerini sağlayacak beceriler kazandırabilecek
kurslar gibi çeşitli olanaklar sağlamakta, böylelikle sendika üyesi olmanın kazanımlarını sunmaktadır. 45. (Lopes,
2005: 10).
Çalışmada yer verilen bu örnekler dışında çeşitli ülke ve bölgelerde başka örnekler de mevcuttur. Ancak
seks çalışanlarının oluşturdukları örgütlerin feminist hareketle gereken ölçüde temasa geçmemiş olması önemli
bir sorundur. Örgüt söylemlerinde de feminist bir bakış açısına nadiren rastlanmaktadır. Diğer yandan
örgütlenmelerin açık bir şekilde seks çalışanlarının insan ve çalışma haklarını talep eden bir söyleme sahip
olmaları ya da seks çalışanlarına mesleki eğitim, yasal destek gibi çeşitli hizmetler sağlama yönünde hareket
etmeleri olumlu bir eğilimdir. Bununla birlikte, bu hizmetlerin yerli ve göçmen seks çalışanlarına ulaşabilme
derecesiyle ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmaması da, örgütlerin misyonlarını ne ölçüde yerine getirdiklerini
merak konusu haline getirmektedir.
Ev Hizmetlerinde Çalışan Göçmen Kadınlar
“Yakın zamanda Avrupa’ya düzensiz biçimde göç etmiş olan herhangi bir kadınla konuştuğunuzda, size
muhtemelen ev hizmetlerinde çalıştığını söyleyecektir. Bu mesleği seçme nedenleri sorulduğunda ise cevap
çoğunlukla aynıdır: ‘Çünkü fuhuş dışında bize açık olan tek sektör bu!’ 46”. Bu çarpıcı cevabın arkasından neden
sorusu bir kez daha sorulduğunda çok boyutlu karmaşık bir tabloyla karşılaşılır. Doğu Bloku’nun yıkılması,
Refah Devletinin dönüşümü ve dünyayı etkisi altına alan neo-liberal dalga, ekonomik nedenle göç eden
kadınların temel gerekçelerini oluştururken, kadınların işgücüne katılımlarının artışı, nüfusun yaşlanması ve ev
hizmetlerinin metalaşması, sektörün genişlemesi ve işgücü talebinin artışıyla sonuçlanmıştır. İmalat sanayinin
daralması, işsizlik artışı ve esnekleştirme uygulamalarıyla üretimin ve işgücü piyasalarının yeniden yapılanması
da tablonun önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Bu yeniden yapılanma sürecinin cinsiyete ve etnisiteye dayalı
ayrımcılıkla beslenmesi, yalnızca vasıfsız göçmen kadınları değil, vasıflı olanların da önemli bölümünü hizmet
sektörünün düşük statülü alanlarına sıkıştırmıştır47.
Bakım hizmetleri hane içindeki erkekler tarafından paylaşılmadığı gibi, refah devletinin çöküşüyle
kamusal bakım olanakları da giderek daralmaktadır. Devletin yalnızca finansman desteğinde bulunduğu, bakımın
hane içindeki kadınlar tarafından ücretsiz veya profesyonel bakıcı kadınlar tarafından ücretli olarak yerine
getirildiği bir sistem hâkim hale gelmektedir. Bu işler düşük statüsü ve ağır çalışma koşulları nedeniyle yerli
işgücü tarafından cazip bulunmazken, göçmen işgücünün düşük ücretle, tüm koşullara boyun eğerek yirmi dört
saat hizmet vermeyi kabul etmesi, göçmen işgücü talebini artırmıştır. Sovyet sisteminin yıkımı, ekonomik kriz
ve yapısal uyum programları gibi nedenlerle, yüksek işsizlik ve yoksulluk sorunuyla boğuşan ülkelerde,
19
Göçün kadınlaşması
kadınların göç ederek, hızlı talep artışının olduğu bu sektörde çalışmaya başlamaları, pek çok haneyi ayakta tutan
temel yaşam stratejisi haline gelmiştir. Böylece ev hizmetleri, fakir göçmen kadınların, refah düzeyi daha yüksek
ülkelerin hali vakti yerinde ailelerine bakım hizmeti sağladıkları bir uluslararası sistem içinde dağılmıştır48.
Kadınların ekonomik amaçlarla başka ülkelere göç etmeleri, kendi ülkelerindeki cinsiyet ilişkilerini
dönüştürmemekte, evde kalan baba kendiliğinden çocukların bakımını üstlenmemektedir. Son dönem çalışmalar
zengin ülkelerde istihdama katılan kadınların çocuk ve yaşlı bakımı, temizlik gibi “annelik görevlerini” yerine
getirmek için genel olarak bir göçmen kadının emek gücünü kiraladığına dair bilgilerimize, göçmen kadının da
kendi evindeki “annelik görevleri” için, kendi ülkesindeki başka bir kadının emeğine başvurduğu bilgisini
eklemiştir. Bu kadınlar çoğunlukla aile üyelerinden oluşmaktadırlar. Hochschild49 bunu “küresel bakım
zincirleri” olarak kavramsallaştırmıştır. Zincirin sonuna gidildikçe, ev hizmetleri için ödenen ücret azalmakta ve
zincirin en sonunda genel olarak ücretsiz aile emeğinin bulunduğu görülmektedir. 50 Parrenas51’ın Roma’da
görüştüğü göçmen kadınlardan biri olan Filipinli Carmen küresel bakım zincirlerinin oluşumunu şu sözlerle
anlatmaktadır:
Filipinlerde yirmi dört yıl önce kızımın doğumundan bu yana benim yanımda çalışan bir hizmetçim var.
Daha önce ona 300 peso ödüyordum, şimdi 1000 peso (40$) ödüyorum. Benim işverenimse dul bir
mimar. Yirmi dört ve yirmi altı yaşlarında iki çocuğu var. Ev işlerini yapacak vakti yok, evin tüm işini,
yemeği, bütçeyi, alışverişi yapan benim. Ben 1500 $ kazanıyorum, ayrıca sağlık giderlerimi de ödüyor.
Pazar günleri de ofisini temizliyorum ve 200 $ kazanıyorum.
Hochschild52, küresel bakım zincirlerinin duygusal artık değer elde etme mekanizması olduğunu öne
sürmektedir. Şefkatin ve “annelik emeğinin” küreselleşmesiyle yapısal bakım eşitsizlikleri ortaya çıkmaktadır.
Fakir ülkelerdeki anne yoksunluğuna karşın, zengin ülkelerde anne bolluğu ortaya çıkmaktadır. Lan 53’in
görüştüğü Filipinli bir bakıcı kadının şu sözleri Hoschild’in argümanını doğrular niteliktedir:
Oğlum her zaman bana ne zaman Filipinlere gideceğimi soruyor. Ben her seferinde belki gelecek yıl
diyorum. Haziranda Filipinlere gitmeyeli üç yıl olacak. Ancak işverenlerim gitmemi istemiyorlar. Ben
gidersem burada çocuklarıyla ilgilenebilecek kimse yok.
Göçmen kadınlar yeni “denizaşırı annelik” rollerine uyum sağlamaya çalışırlarken, çocuklarına daha iyi bir
gelecek sağlamak için onları terk ediyor olma çelişkisiyle de yüz yüze gelmektedirler54. Görüldüğü gibi ev
hizmetlerinin küreselleşmesi, devletin kadın emeğine el koymasını ve ulusal bakım sistemlerinin
cinsiyetlendirilmiş doğasını açığa çıkarmaktadır. Kadınlar başka ülkelerdeki ailelerin temizlik ve bakımlarını
üstlenmek üzere göç ettiklerinde, kendi ailelerinin bakımını akrabaları olan veya ücretli çalışan kadınlara
bırakmaktadırlar. Diğer yandan, hedef ülkelerdeki kadınların ev işlerini göçmen kadınlara devretmeleri,
doğrudan özgürleşmelerini sağlamamaktadır. Devletler kendilerine düşen bakım görevlerini yerine
getirmedikleri için, erkeklerse bu sorumluluğu eşit biçimde paylaşmadıkları için, göç sürecinin her iki ucundaki
kadın da, toplumsal yeniden üretim yükünü taşımaktadır55.
Kadınlar için çoğunlukla ailelerini ayakta tutma amacına dayanan bu göç biçiminde, genellikle ömür
boyu yaşamak için göç hedeflenmez. Daha ziyade zamansal ve mekânsal bir esneklik söz konusudur 56.Öyle ki,
bu esneklik kendisini “dönüşümlü göç” biçiminde dahi gösterebilmektedir. Bu kısa dönemli düzensiz göç
biçiminde birçok göçmen kadın, farklı zamanlarda aynı işi yapmaktadır. Örneğin Doğu Avrupalı kadınlar, Batı
Avrupa ülkelerine turist vizesi ile girmekte, birkaç ay bir işte izinsiz olarak çalışmakta, daha sonra geri dönmek
üzere işlerini başka bir göçmen kadına bırakmaktadırlar57. Göçün bu aşırı esnek biçimi, göçmenliğin ve iş
ilişkisinin sürekli olmaması dolayısıyla, aynı ülkeden gelen kadınlar arası dayanışma ağlarından başka hemen
hiçbir tür örgütlenme ve direnme olanağına el vermemektedir. Aynı biçimde göçün ve çalışmanın düzensiz, kayıt
dışı doğası kadınları cezalandırılma, sınır dışı edilme, işsiz kalma tehdidiyle sürekli yüz yüze getirmektedir. Bu
koşullarda kadınların önemli bölümü, seslerini duyurmak, görünür olmak ve mücadele etmek yerine mümkün
olduğunca “görünmez” ve “fark edilmez” olmayı tercih edebilmektedirler. Bu nedenle az sayıdaki örgütlenme
örneği, son derece olumsuz koşullara sahip bu alanda çalışan göçmen kadınları görünür kılmak adına atılmış
önemli bir adımı ifade etmektedir.
20
Ünlütürk Ulutaş ve Kalfa
Ev hizmetleri çoğunlukla kayıt dışı, kuralları düzenlenmemiş, yalıtılmış, istismara açık, düşük ücretli ve düşük
statülü işlerdir. Hem hizmetin gerçekleştiği hem de kadınların yaşamlarını sürdürdükleri alan olan “ev”in
gözlerden ırak ve izole edilmiş mekanlar olması baskı ve istismarı şiddetlendirmektedir 58.Yapılacak işlerin ve
çalışma saatlerinin sınırları belirsizdir. Göçmen kadınların yaşamlarını sürdürdükleri ve çalıştıkları mekânın aynı
ev olması, günün her saati, evde yapılan her iş için hazır bulunmaları sonucunu doğurur. Diğer yandan gözlerden
uzak bir alan olarak ev, göçmen kadınlara uygulanan şiddet ve cinsel istismarın da gizli kalmasını sağlar. Aynı
biçimde evde kadına sunulan koşullar, yalnızca çalışma koşullarını değil, tüm yaşam koşullarını belirler.
Düzensiz göç ettikleri durumlarda, kadınların kendileri sınır dışı edilme korkusuyla evden dışarı çıkmayı tercih
etmedikleri gibi, işveren tarafından eve kilitlendikleri pek çok örnek olay söz konusudur. Böylece kadınların
çalıştıkları “evler” sunulan koşullara göre, bir “yuvaya”, bir “işyerine”, bir “çalışma kampına” veya bir
“hapishaneye” dönüşebilmektedir.
KALAYAAN59 adlı örgütün yaptığı bir araştırma, ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınların çalışma
biçimlerinin niçin literatürde sıklıkla “yeni kölelik” olarak adlandırıldığını gözler önüne sermektedir. Kadınların
çalışma ve yaşama mekânlarının aynı ev olması, çalışma ile diğer etkinliklerinin iç içe geçerek sürmesine ve
çalışma etkinliğinin neredeyse tüm günlerini kaplamasına yol açmaktadır. Araştırma kadınların ortalama günlük
çalışma saatinin on altı saat olduğunu açığa çıkarmıştır. Yani kadınların uyku dışında kalan tüm zamanlarını
çalışarak geçirdikleri söylenebilir. Uzun saatler çalışmalarına karşın, kadınların çoğunun günlük ve haftalık
izinleri de kullandırılmamaktadır. Üstelik kadınların önemli bölümü ya insan onuruna yakışır yaşam
koşullarından mahrum bırakılmakta, ya da fiziksel veya cinsel saldırıya maruz kalmaktadırlar. Kalayaan
tarafından İngiltere’de ev hizmetlerinde çalışan 687 görüşmeci ile yapılan araştırmanın çalışma koşullarına
ilişkin çarpıcı bulguları tablo 1’de yer almaktadır60.
21
Göçün kadınlaşması
Tablo: 1 İngiltere’de Ev Hizmetlerinde Çalışan Göçmenlerin Çalışma Koşulları Araştırması Sonuçları
Çalışma Koşulları
Dokuz saatten fazla çalışanlar
%94.3
Günde çalışılan ortalama saat
16
Ayda 500£’den az kazananlar61
% 84
Aylık ortalama ücret
297£
Fiziksel saldırıya maruz kalanlar
% 22.5
Dışarıya çıkmasına izin verilmeyenler
% 60
Boş vakti olmayanlar
% 66
Düzenli yemek verilmeyenler
% 34.7
Yemek molası verilmeyenler
% 59
Kendine ait bir yatağı olmayanlar
%36
Toplam örneklem: 687 kadın
Kaynak: Jayaweera ve Anderson, 2008: 42.
Ev Hizmetlerinde Çalışan Göçmen Kadınların Örgütlenme Deneyimleri
Göçmenlik, kadınlık ve hizmetçilik gibi üç farklı dezavantajlı toplumsal ilişkinin kesişiminde, son derece
olumsuz çalışma ve yaşam koşullarını bir arada içeren bir işte çalışmak; ev hizmetlerinde çalışan göçmen
kadınların ayakta kalmak için örgütlenmelerini ve dayanışmalarını zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte
tamamen yalıtılmış bir alan olan evde çalışmaları ve yaşam alanlarının da çoğunlukla aynı ev olması,
kendileriyle aynı yazgıya sahip olan diğer kadınlarla bir araya gelmelerinin önündeki en büyük engeldir.
Kayıtdışı çalışma söz konusu olduğunda, yakalanma ve sınır dışı edilme korkusu, kadınların kamusal alana
çıkmalarını zorlaştırmaktadır. İşverenle kurulan ilişkinin biçimi de kadınların örgütlenme girişimlerinde
belirleyicidir. Despotik ilişki biçimi kadınların örgütlenmekten korkmalarına neden olduğu gibi, maternalist
ilişkiler de, kadınları kurgusal bir akrabalık bağının kız kardeşleri veya kız çocukları olarak konumlandırmakta
ve kadınların tüm olumsuz koşullara boyun eğmelerine yol açmaktadır62. Söz edilen gerekçelerin ev
hizmetlerinde çalışan göçmen kadınları örgütlenmekten alıkoymasına karşın, önemli örgütlenme örnekleri de
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle, ev hizmetleri için göçün “markası” haline gelen Filipinli kadınların örgütlenme
sürecinin öncüleri oldukları görülmektedir.
Filipinli kadınlar daha örgütlüler, çünkü onların kurdukları ağların özgüllüğü, İngilizce konuşuyor
olmaları; onlar bu kuşağın kocalarını izlemeksizin ve çocuklarını getirmeksizin Avrupa’ya yalnız göç
eden kadınları. Ve onların bir cemiyete daha çok ihtiyaçları var. Diğer yandan bir kadın olarak ülkenizi
terk etmek gibi büyük bir adımı atmayı başarınca, güçlenme konusuna çok daha açık oluyorlar63.
22
Ünlütürk Ulutaş ve Kalfa
İngiltere’de 1987’de kurulan KALAYAAN64 Filipinli göçmen kadınlar öncülüğünde kurulan
örgütlerden en etkin ve ünlü olanıdır. Filipinlilerin ulusal dilinde “özgürlük” anlamına gelen KALAYAAN, ev
hizmetlerinde çalışan işçilerin hakları için kampanya yürütmek üzere kurulmuş bir şemsiye örgütlenmedir. İlgi
alanı ev hizmetlerinde çalışma vizesi ile ülkeye giriş yapmış olan kadınlardır. Örgüt, ev hizmetlerinde çalışan
göçmen işçilerin işçi statülerinin tanınması; aynı hizmet kategorisinde işverenlerini değiştirebilme haklarının
olması; önceki işverenlerine dava açmaları halinde, yasal muamele süresince ikamet ve çalışma haklarının
olması gibi konularda diğer göçmen ve işçi örgütleri ile bir arada kampanyalar yürütmüş, sokak gösterileri
düzenlemiş ve önemli kazanımlar elde etmiştir65. Kalayaan ev hizmetlerinde çalışan göçmenlere çeşitli destek
hizmetleri de sunmaktadır. İngilizce kursları düzenlemekte, el konan pasaportlarının yeniden elde edilmesi,
sağlığa ve diğer kamusal hizmetlere erişim, resmi formların doldurulması gibi konularda yardım ve danışmanlık
hizmetleri sağlamaktadır.
Bazı örgütler ise doğrudan göçmen kadınlar tarafından kurulmamış olmakla birlikte, ev hizmetlerinde
çalışan göçmen kadınların haklarını korumayı ve geliştirmeyi bir çalışma alanı olarak belirlemiştir. Bu gibi
örgütler genel olarak sosyal hakların geliştirilmesi, daha demokratik bir Avrupa’nın oluşturulması gibi amaçlarla
hareket etmekte ve bu alanda Avrupa Birliği projeleri üretmektedirler. Bu örgütlerden bir olan SOLIDAR 66,
1951’den bu yana kalkınma, insani yardım, sosyal politika, sosyal hizmetler, yaşam boyu eğitim alanlarında
çalışan ve tarihsel olarak ulusal ve uluslararası sendikal hareketlerle sıkı bağları olan bir hükümet dışı
örgütlenmedir.
Filipinli göçmenler öncülüğünde kurulmakla birlikte otuz farklı ülkeden 3000 üye potansiyeline erişmiş
UWA67’nın (Birleşik İşçiler Birliği) en çarpıcı özelliği ise üyelerinin Nakliyat ve Genel İşçiler Sendikasına
(TGUW)68
üye olmalarıdır. UWA’nın örgütlenme modelinde en önemli nokta işçilerin birbirlerini
örgütlemeleridir. Sendikal hareketle kurulan bağlantı ise, göçmen kadın işçilerin taleplerini siyasi organlara ve
bireylere duyurmalarına yardımcı olmaktadır. Birlik, aynı zamanda BBC’de programlara çıkarak önemli bir
kamuoyu desteği sağlamıştır. UWA ve KALAYAAN kampanyalarında el ele çalışmaktadırlar 69. Bu da örgütler
arasındaki işbirliğinin güçlenmedeki önemini ortaya koymaktadır. Üstelik Avrupa’daki göçmen kadın örgütleri
kendi aralarında işbirliği yapmakla kalmamış, aynı zamanda 1998 yılında bugün on Avrupa ülkesinden ev
hizmetlerinde çalışan göçmen kadın örgütleri, destekçi örgütler, sendikacılar ve akademisyenlerin yer aldığı
RESPECT70 adında bir çatı örgüt kurmuşlardır. KALAYAAN ve SOLIDAR girişimiyle beş farklı Avrupa
ülkesinde, ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınların çalışma ve yaşam koşulları üzerine gerçekleştirilen
karşılaştırmalı araştırma, Avrupa Birliği’nde partnerler bulmanın ilk adımı olmuştur. Ağın birleştirici dokümanı
olan, “Ev Hizmetlerindeki Göçmen İşçilerin Hakları Belgesi’nin 71” oluşturulması sürecinde altı Avrupa
ülkesinden çeşitli gruplarla müzakereler yapılmıştır72. Söz konusu Belge, 30- 31 Kasım 1999’da Avrupa’nın
farklı bölgelerinde ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınların katıldıkları bir konferansta kabul edildi. Belge’de
ev hizmetlerinde çalışan göçmenlerin, Avrupa toplum yapısının bir parçası olduklarına; birey olarak ve işçi
olarak haysiyetlerinin ve haklarının korunması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Kayıtlı veya kayıtdışı,
Avrupa’da doğmuş olan veya olmayan tüm ev hizmetlerinde çalışan göçmenler için eşitlik ve adalet talebine yer
verilmiştir. Belgede AB ülkeleri içinde ve kaynak ülkeler ile AB arasında seyahat; asgari ücret, hastalık ve
annelik ödemeleri ile emeklilik haklarını da içeren, ayrımcı olmayan çalışma haklarından yararlanma; fiziksel,
cinsel, psikolojik istismar korkusu olmadan çalışma; asgari ücret, azami çalışma süresi ve sorumlulukların
düzenlendiği, dava yoluna başvurulabilecek iş akdi bağıtlama; sendikalaşma; kaynak ülkede edinilen niteliklerin,
tecrübelerin ve eğitimin tanınması gibi haklar talep edilmiştir.
Ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınların, kadın olmaları, göçmen olmaları, işçi olmaları,“evde”
çalışıyor olmaları, istismara maruz kalmaları, pasaportlarına el konulması gibi çok yönlü dezavantajlı statüleri,
her bir örgütlenmenin farklı noktalara odaklanmasına yol açmıştır. Bu alanda mücadele eden örgütlerin bazıları
toplumsal cinsiyete, bazıları göç ve etnisiteye, bazıları kadın ticaretine ve köleliğe, bazıları işçiliğe, bazıları ise
tümüne birden dikkat çekmektedir. Başlangıçta bu konu, yoğun olarak “kölelik” ve “kadın ticareti” çerçevesinde
ele alınmıştır. RESPECT, ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınlarla ticarete konu olan kadınların durumlarının
örtüşmediği gerekçesiyle 2001 yılında kadın ticareti çerçevesini reddederken, Avrupa Birliği’nin kadın haklarına
göçmen haklarından daha duyarlı olmasının da etkisiyle, ev hizmetlerinde çalışmanın toplumsal cinsiyete ilişkin
farklı yönlerini tartışmaya son vermemiştir73. Gerçekten de göçmen kadınlara ilişkin yayınların, faaliyetlerin,
proje ve politikaların önemli bölümü, kadınları göç sürecinin aktif karar verici ajanları olarak ele almaktan
kaçınmakta ve bunun yerine kadınlara göçün kurbanları olarak yaklaşan bir bakış açısı geliştirilmektedir. Çok
sayıda kadını mağdur eden kadın ticaretine ilişkin önlem ve yayınların önemi göz ardı edilmeksizin, kadın
23
Göçün kadınlaşması
göçünün diğer biçimlerini göz ardı ederek kadın ticaretine odaklanan bir bakış açısı doğru bulunmamaktadır.
Diğer yandan kadınların düzensiz göçü çoğunlukla onları göç sürecinde ve göç sonrasında dezavantajlı bir
konuma sokmaktadır. Bu durumda bir yandan söz konusu dezavantajlara ve ayrımcı uygulamalara dikkat
çekerken, diğer yandan bu kadınların birer kurban değil aktör olduklarını göz ardı etmemek gerekmektedir. Bu
bağlamda, RESPECT’in “güçlü ve onurlu, bununla birlikte korumasız göçmen kadın kimliği inşa etme çabası 74”
önemsenmelidir.
İşçi olma kimliği ise, RESPECT’in içindeki bazı gruplar için sahiplenilen bir kimlik olmakla birlikte
bazıları için değildir. Filipinli kadınlar ev hizmetlerinde çalışan göçmen işçiler olarak örgütlenmekte ve kamusal
alana çıkmaktadırlar. Buna karşılık, Almanya’da ev hizmetlerinde çalışan, çoğu yüksek nitelikli ve beyin israfına
maruz kalan Polonyalı kadınlar, “ev hizmetlerinde çalışan işçi” olma niteliklerinden onur duymamakta ve bu
sıfatı kullanmaktan kaçınmaktadırlar. Her iki bakış açısına da hizmet etmek üzere, RESPECT, ev hizmetlerinin
“gerçek bir iş” olarak tanınması kadar, profesyonel eğitim ve derecelerin uluslararası bazda tanınmasını da talep
etmektedir75.
Sendikal Hareket ve Göçmen Kadınlar
Ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınlar, söz edilen gerekçelerle çoğunlukla sendikal harekette kendilerine yer
bulamamakla birlikte, bazı sendikalarla işbirliğinde bulundukları da görülmektedir. UWA, KALAYAAN ve
Waling Waling’in üyeleri Nakliyat ve Genel İşçiler Sendikası’na (TGUW) üye olmuşlardır ve sendika bu
örgütlerin mücadelesine destek vermektedir. TGUW’un göçmen işçilere yönelik yaklaşımı diğer pek çok
sendikadan ayrılmaktadır. Sendika, göçmen işçilere düşmanca bir tavır beslemektense onları bünyesine dahil
etmeyi ücretlerin düşürülmesinden ve çalışma koşullarının kötüleşmesinden göçmen işçiler yerine patronları
sorumlu tutmayı benimsemiştir. Sendika “efsanevi refahla, patronları şampanya içerken binaları temizleyen
unutulmuş alacakaranlık işçileri arasındaki utanç verici zıtlığı sona erdirmek amacıyla”, Afrikalı temizlik
işçilerini örgütlemeye başlamıştır76.
İtalya’da 1946’da kurulan ulusal ev hizmetleri sendikası ACLI-COLF (Hıristiyan İşçiler Birliği),
1980lerden itibaren ev hizmetlerinde göçmen kadın istihdamının artışı ile toplumsal cinsiyet, sınıf ve etnisiteyi
bir arada ele almaya ve göçmen kadınları da örgütlemeye başlamıştır. Özellikle, ev hizmetlerinde göçmen kadın
işçilerin istihdam edilmeleriyle birlikte, aynı sektördeki yerli işçilerin kazanımlarının zarar görmesi bu süreçte
önemli rol oynamıştır. Böylece sendika, sınıfa dayalı ortak bir sömürü anlayışını benimsemiştir. 1979’daki
kongrede ilk defa göçmen kadın delegelerin de yer almalarıyla göçmen kadınların sendikaya dâhil olma süreçleri
başlamıştır77. Sendika ev hizmetlerinde çalışan (yerli ve göçmen) kadınların çalışma ve yaşama koşullarını
geliştirmeyi ve haftalık/ yıllık izinlerden yararlanmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda işçi ve
işverenlere danışmanlık hizmetinin yanı sıra, iş sözleşmeleri, sosyal sigorta düzenlemeleri, ücret düzeyleri
hakkında bilgi hizmeti sunmaktadır78.
CGIL (İtalya Genel İşçi Konfederasyonu) 1980lerin sonunda bir göç politikaları departmanı
oluşturmuştur. Bu departman, göçmen kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışmaktadır. Örneğin bu bölüm, Filipinli
ve Seylanlı kadın örgütleri ile ortak bir eğitim düzenleyerek, bu kadınları ev hizmetlerinde toplu sözleşme
konusunda bilgilendirmiştir. 1997’de, CGIL Lazio göçmen kadınlar için özel bir komite kurmuştur. 1998 yılında
CGIL, seks çalışanları, homoseksüel ve transseksüel işçilerin yanı sıra farklı din, dil ve etnik kökendeki işçi
kategorilerinin haklarını korumak üzere Yeni Çalışma Kimliği (NIDIL) olarak adlandırılan bir ulusal girişim
başlatmıştır. 'Via Amica' ise Konfederasyon’un göçmen seks işçilerini korumak üzere geliştirdiği projedir. Proje
kapsamında göçmen seks çalışanları sağlık, barınma, çalışma ve oturma izinleri gibi alanlarda bilgilendirilmiştir.
Konfederasyon aynı zamanda yerel halk, polis ve kamu otoriteleri ile seks çalışanları arasında arabuluculuk
yapmış ve ayrıca işini değiştirmek isteyen seks çalışanlarına yeni işler edindirmiştir79 .
Londra temelli bir örgüt olan IUSW (Uluslararası Seks İşçileri Birliği)80 kuruluş kararının gerekçesi
olarak, seks endüstrisinin büyüyen ve genişleyen yapısına dikkat çekerek bu sektörde çok sayıda kişinin istihdam
edilmesine rağmen endüstridekilerin üye olabilecekleri bir sendikanın var olmamasını, ya da çeşitli vasıtalarla
sendikal hareketten dışlanarak ayrımcılığa uğramalarını göstermiş,81 buna koşut olarak faaliyetlerini bu yönde
geliştirmiştir.82 Ancak örgüt kendini sendika olarak tanımlasa bile birçok sendika tarafından tanınmamış ve
işbirliği talepleri geri çevrilmiştir. Fakat daha sonra IUSW İngiltere’nin en büyük dördüncü sendikası olan
24
Ünlütürk Ulutaş ve Kalfa
GMB’ye83 (Britanya Genel Sendikası) yaklaşmayı başarmış ve iki örgüt birlikte hareket etmeye başlamışlardır.
Şu an IUSW, TUC (Sendika Kongresi)84 tarafından da tanınmış durumdadır. Keza Hollanda merkezli Red
Thread85 de, sendika tipi bir örgütlenme örneği olmamakla birlikte sendikalarla dirsek temasında bulunmuş ve
sendikalaşma yolunda adımlar atmış bir örgüttür.86 1991 yılında ilk kez bir sendikayla çalışma fikri doğmuş,
bunun üzerine FNV87 ile çalışmaya başlamıştır. Red Thread’e göre, seks çalışanlarının sendikalaşmaları her
zaman çözüm anlamına gelmeyecektir, çünkü seks çalışanlarının sendikalaşmaları, ancak çok küçük kayıtlı bir
grubun çıkarlarına yarayacak, geriye son derece geniş ve örgütsüz bir kitle kalacaktır.88
Sonuç
1980lerden itibaren dünya genelinde uygulanan yapısal uyum politikaları, ekonomik krizler ve Sovyet
Sisteminin çöküşü, yoksulluğu, işsizliği ve ekonomik ve sosyal buhranları beraberinde getirmiş; bu gelişmeler
kadınları daha fazla sarsan etkiler yaratmıştır. Bu dezavantajlarla baş etmenin önemli bir yolu, yeni iş
olanaklarından faydalanabilmek için görece daha gelişmiş ülkelere göç etmektir. Bu yıllarda toplumsal cinsiyet
rollerinde yaşanan değişimle birlikte, kadınların ailelerini geçindirmek için giderek artan bir sorumluluk
yüklenmeleri, göç akımlarının küresel düzeyde kadınlaşmasına yol açmıştır.
Göçmen kadınlar hedef ülkelerde çeşitli sektörlerde yer almakla birlikte, çalıştıkları sektörler arasında
fuhuş ve ev hizmetleri başı çekmektedir. Bunun temel nedenleri, bu iki sektörde sunulan hizmetlere küresel
düzeyde yönelen talep artışı ve bu sektörlerin özel vasıflar gerektirmemesidir. Refah devletinin 1970lerden
itibaren yaşadığı dönüşüm ve daralmayla bakım hizmetlerini sunmada yetersiz kalması ve erkeklerin bakım
hizmetleri sunumunu kapsayacak biçimde hane içi işleri üstlenmemeleri, çalışan kadınların ucuz göçmen kadın
emeğine bağımlı hale gelmelerini beraberinde getirmiş, böylelikle gerek Sovyet kökenli, gerek de Uzak Doğu
kökenli kadınların yer aldıkları ev hizmetleri, geniş bir sektör halini almıştır. Fuhuş sektörü ise, özellikle internet
teknolojilerinin gelişmesi ve pornografi ile birlikte cinselliğin metalaşmak suretiyle bir tüketim malzemesi olarak
talep görmesiyle genişlemiştir. Göçmen kadınların daha fazla gelir getirmesi dolayısıyla girdikleri fuhuş
sektöründe artan çeşitlilik, ulusötesi eril hazzın ve arzunun tatmini için bir araç halini almıştır.
Gerek ev hizmetlerinde, gerekse fuhuş sektöründe çalışan kadınların maruz kaldıkları çeşitli riskler
vardır. Tüm bu riskler, kadınların göçmen olmaları ve bulundukları ülkenin dilini bilmemelerinden dolayı
derinleşmektedir. Fuhuş sektöründe çalışan kadınlar ayrımcılık ve damgalanma gibi sosyal risklere maruz
kalmışlardır. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara son derece açık olmakta ve müşterileri tarafından şiddet
görebilmektedirler. Ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınlar ise, yerli işçilerin yapmak istemeyecekleri en zor
işleri son derece düşük ücretler karşılığında yapmaya razı olmakta ve çok uzun saatler boyunca, kölelik
koşullarında sigortasız çalıştırılmaktadırlar.
Kadınların yaşadıkları tüm bu risklerin, onların örgütlenmelerini sağlayan bir yönü olmuştur. Bu
bağlamda gerek ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınlar, gerekse fuhuş sektöründe çalışan kadınlar maruz
kaldıkları risklerde ortaklaşarak örgütlenmeye başlamışlardır. Fuhuş sektöründe çalışan göçmen kadınlar, temel
olarak eşcinselleri ve transseksüelleri de kapsayacak şekilde seks çalışanlarını bir araya getirmeyi hedefleyen
örgütler tarafından içerilmiş ve hareketin içinde yer alarak haklarını talep eder olmuşlardır. Fuhuş sektöründe
çalışan göçmen kadınları kapsayan örgütler, AIDS başta olmak üzere cinsel yolla bulaşan hastalıklarla mücadele
etmeyi hedefleyen program ve projeler tipinde oluşmakta, sendikalar, hükümet dışı kuruluşlar ve zaman zaman
iletişim ağları gibi sanal örgütlenmeler de gündeme gelebilmektedir. Bu örgütlerin seks çalışanlarını ve göçmen
seks çalışanlarını güçlendirmeyi ve eğitmeyi hedefleyen çok farklı hizmetleri bulunmaktadır. Ev hizmetlerinde
çalışan göçmen kadınların örgütlenmelerinde ise, kimi zaman bir merkez eliyle örgütlenmiş formel yapılar
karşımıza çıkmaktadır. Ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınların örgütlenmelerinde Filipinli kadınlar başı
çekmekte ve çok sayıda örgütün altyapısını oluşturmaktadırlar. Az sayıda sendika da son dönemde bu kadınları
örgütlemeye veya sorunlarını çözmeye yönelik programlar geliştirmeye başlamıştır. Göçmen seks çalışanları
örgütlerinin söylemlerinde hak talepleri, özellikle sendikalaşma, tedavi hakkı gibi öğeler ön plandadır. İki
sektörde çalışan göçmen kadınlar da, örgütlendikleri ölçüde sınırlı düzeyde de olsa görünürlük kazanmış ve
göreli kazanımlar elde ederek güçlenmişlerdir.
İki sektörün birbirinden ayrı yapı ve işleyişlere sahip olması, talepleri ve örgütlenme biçimlerini
farklılaştırabilmektedir. Fuhuş sektöründeki örgütlenme örnekleri, daha çok maruz kalınan olumsuz koşullarla
sağlık sorunlarını temel almaktadır ve hedef grubu seks çalışanlarıdır. Göçmenlere dolaylı olarak ulaşmakta ve
örgütlenmelerini sağlamaktadır. Ancak göçmenlikle ilgili sorunların çözümü noktasında açık hedefler koyması
söz konusu olamamaktadır. Çünkü örneğin yerli çalışanlarla eşit haklar elde etme talebi, fuhuş sektöründe
25
Göçün kadınlaşması
serbestçe çalışmak üzere göçmenlere ilişkin kısıtlamaların kalkması gibi sorunlu bir talebi gerektirecektir. Seks
işçiliğine ilişkin feminist hareket içindeki yasaklama ve yasallaştırma yönünde kutuplaşmış yaklaşımlar, kadın
örgütleriyle işbirliğinin de önünde engel oluşturmaktadır. Buna karşılık ev hizmetlerinde çalışma, toplumsal
refaha katkıda bulunduğu ve sosyal devletin açıklarını kapattığı için, göçmenlerin yasallaştırılması ve çalışma
haklarına ilişkin mücadelenin çerçevesi çok daha kolay çizilebilmektedir. Erkeklerin eviçi emek harcamadığı ve
neo-liberal devletin gerekli kamusal bakım olanaklarını sunmadığı günümüz koşullarında, orta sınıf aile
yaşamının sürdürülebilirliğinde ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınlar anahtar bir rol üstlenmektedirler. Bu
durum, göçmen ve kadın hareketlerine entegre olmalarını da kolaylaştırmaktadır.
Temel ayrılıklarına rağmen, her iki sektörde çalışmanın, göçmen kadınları oldukça ortaklaştıran yanları
da vardır. Göçmen olmaktan ve yaptıkları işten kaynaklanan korumasızlık, dışlanma ve sömürü en temel
ortaklıklarıdır. Diğer taraftan bu sektörler arasında geçişlilik de söz konusu olabilmektedir. Bu bağlamda bu
dezavantajlı göçmen kadın gruplarının ikisini de kapsayacak bir örgütlenme modeli daha güçlü bir örgütlenmeye
öncülük edebilir. Bu kadınların maruz kaldıkları olumsuz çalışma ve yaşam koşulları ile ayrımcılığın yalnızca
göçmenlik statülerinden kaynaklanmadığı, cinsiyete ve sınıfa da dayalı olduğu göz önünde bulundurulduğunda,
kadın örgütleri ve sendikalarla bir arada yürütülecek bir dayanışmanın önemi de ortaya çıkacaktır. CGIL,
sendikal hareketin hem fuhuş sektöründe hem de ev hizmetlerinde çalışan göçmen kadınlara verdiği desteğe
önemli bir örnektir. Feminist hareketin ve sendikaların bu örgütlerle ortaklaşmaları ve temasa geçmeleri önemli
bir adım olacaktır.
(Morokvasic, 1993), aktaran Eleonore Kofman, Annie Phizacklea, Parvati Raghuram and Rosemary Sales, Gender and International Migration in
Europe: Employment, Welfare and Politics, (London, Routledge: 2000), 1.
2
Kadın ticareti, son yıllarda giderek artan, önemli bir sorundur ve ulusal/uluslar arası mekanizmalarla örgütlü bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Bununla birlikte kadınların düzensiz göçü, artan oranda kadın ticareti kapsamında ele alınmakta, tüm göçmen kadınlar “kurban” veya “mağdur”
olarak ele alınmaktadır. Bu durum kimi zaman Amerika’nın ve Avrupa Birliği ülkelerinin göçü kısıtlayıcı politikalarına da bir dayanak teşkil
etmektedir. Kadın ticareti mağduru kadınlarla, kendi isteğiyle düzensiz olarak göç eden kadınların maruz kaldıkları koşulların ve hak taleplerinin
birbirinden farklı olduğu gözden kaçmamalıdır.
3
Göçmen kadınların vasıflı işlerde istihdam edilmeleri önündeki bir diğer engel de, sahip oldukları mesleki vasıfların ve diplomalarının gittikleri
ülkelerce tanınmamasıdır. Özellikle eski Doğu Bloku ülkelerinden ve Filipinler’den göç eden kadınlar beyin israfına maruz kalmaktadırlar.
4
Pamela Sharpe, “Gender and the Experience of Migration”, in Women, Gender and Labour Migration, ed. Pamela Sharpe, (London: Routledge,
2003), 1.
5
Kofman, Phizacklea, Raghuram and Sales, Gender and International Migration in Europe: Employment, Welfare and Politics, 1.
6
Delaet Kelson 1999: 2’den aktaran Sharpe, “Gender and the Experience of Migration”, 1.
7
Grico; Boyd, 1998: 11’den aktaran Evangelia Tatsoglou ve Alexandra Dobrowolsky, Women, Migration and Citizenship: Making Local, National
and Transnational Connections, (Hampshire: Ashgate Publishing, 2006), 17.
8
Christiane Harzig, “Women Migrants as Global and Local Agents”, in Women, Gender and Labour Migration, ed. Pamela Sharpe, (London:
Routledge, 2003), 23.
9
Lisa Pfeiffer, Susan Richter, Peri Fletcher, Edward J. Taylor, “Gender in Economic Research on International Migration and Its Impacts: A Critical
Review”, in The International Migration of Women, ed. Andrew R. Morrison, Maurice Schiff and Mirja Sjöblom, (Washington: The Worldbank and
Palgrave Macmillan, 2005), 12.
10
Harzig, “Women Migrants as Global and Local Agents”, 25.
11
Kofman, Phizacklea, Raghuram, and Sales, Gender and International Migration in Europe: Employment, Welfare and Politics, 2.
12
John K. Anarfi, “Ganaian Women and Prostitution in Cote d’Ivoire”, in Global Sex Workers: Rights, Resistance and Redefinition, eds. Kamala
Kempadoo and Jo Doezema, (New York: Routledge, 1998), 104–105.
13
Paulina De Los Reyes, “Patterns of Female Migration in Latin America”, in Women, Gender and Labour Migration, ed. Pamela Sharpe, (London:
Routledge, 2003), 276.
14
Kofman, Phizacklea, Raghuram and Sales, Gender and International Migration in Europe: Employment, Welfare and Politics, 3.
1
15
http://www.ilo.org/public/english/region/asro/mdtmanila/training/unit2/asiamign.htm.
Jayati Gosh, "Migration And Gender Empowerment: Recent Trends and Emerging Issues", Human Development Research Paper (2009/04), http://
mpra.ub.uni-muenchen.de/19181
17
Eleonore Kofman, “Female ‘Birds of Passage’ a Decade Later: Gender and Immigration in the European Union”, International Migration Review
33 No. 2, (1999): 269–299; Kofman, Phizacklea, Raghuram and Sales, Gender and International Migration in Europe: Employment, Welfare and
Politics; Rhacel Salazar Parrenas, Servants of Globalization, (California, Stanford University Press, 2001); Helma Lutz, “At Your Service Madam!
The Golablization of Domestic Service”, Feminist Review, No. 70 (2002).
18
Eleonore Kofman, “Gendered Gloabl Migrations: Diversity and Stratification”, International Feminist Journal of Politics, 6(4): 643–665. (2004),
16
Eleonore Kofman, Annie Phizacklea, Parvati Raghuram and Rosemary Sales, Gender and International Migration in Europe: Employment,
Welfare and Politics, (London, Routledge: 2000), 3–22.
20
Helma Lutz, “The’Intimate Others’- Migrant Domestic Workers in Europe” in Irregular Migration, Informal Labour and Community: A Challange
for Europe eds. E. Berggren, B. Likic Brobric, G. Toksöz, N. Trimiklionitis (Maastricht, IMILCO, 2007), 233.
21
Bu araştırmada seks işçisi kavramı yerine seks çalışanı kavramının tercih edilmesinin sebebi, seks işçisi kavramının işçi işveren ilişkisine bağlı
olarak çalışan daha sınırlı bir kesimi içermesidir. Oysaki araştırmada bahsedilen ve fuhuş sektöründe çalışan göçmen kadınlar, çok daha çeşitli
şekillerde çalışabilmektedirler. Bunlar arasında kendi hesabına çalışmak ya da aracı vasıtası ile çalışmak yaygındır. Seks çalışanı kavramı, tüm bu
çalışma biçimlerini kapsadığı için araştırmada kullanılması uygun görülmüştür.
22
Hubbard ve Zimba’ya göre, müşteriler seks çalışanlarının sorunlarının birincil kaynağını oluşturmakta ve onları sömürebilmektedirler. Dianne
Hubbard, Evelyn Zimba, “Sex Work and the Law in Namibia: A Culture-Sensitive Approach”, in Research for Sex Work No 6: Sex Work, HIV/AIDS,
Public Health and Human Rights, ed. Ivan Wolffers, (2003), 10–11.
23
Sözgelimi seks işçiliğinin yasak olduğu ve bu tarz faaliyetlerde bulunmanın suç olarak düzenlendiği Güney Afrika’da polis bu yasayı uygulamak
yerine başka suçları bahane ederek seks çalışanlarını tutuklayabilmektedir. Nitekim Güney Afrikalı seks çalışanı kadınlarla yapılan bir araştırmada
polis tarafından tecavüze uğradıklarını, dövüldüklerini, sulh hâkimini görmeden tutuklandıklarını ve aç ve susuz bırakıldıklarını aktaran kadınlar
olmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz: Nicolé Fick, , (2005), “Sex Workers’ Experiences With the Local Law Enforcement in South Africa”, in Research
for Sex Work No 8: Sex Work and Law Enforcement, ed. Melisa Ditmore, (2005), 4–8.
24
Salan Ek, Marjolein Maas and Mony Tep, Research for Sex Work No 4: Risk and Violence içinde, der. Ivan Wolffers, (2001), 4–6.
25
United Nations Department of Economic and Social Affairs, “2004 World Survey on the Role of Women in Development-Women and International
Migration”, (2005), 71.
26
Seks çalışanlarının oluşturdukları ilk örgütlenme biçimi Amerika’da 1973 yılında kurulan COYOTE’dir (Eski Moda Ahlaktan Vazgeçin). Bunu,
1982 yılında Uruguay’da kurulan AMEPU (Uruguay Profesyonel Fahişeler Birliği) izlemiştir.
27
Bu toplantılar Brüksel’de Avrupa Parlamentosunda, Tayland’da, ABD’de, Avustralya’da, Hollanda’da, Almanya’da, Hong Kong’da ve bazı Latin
Amerika ülkelerinde düzenlenmiştir. (Gallin, 2003).
19
28
European Conference, (2005), “The Declaration of the Rights of Sex Workers in Europe”,
http://www.sexworkeurope.org/website/DeclRightsBrussels05.pdf, 5.
29
http://www.sexworkeurope.org/site/index.php?option=com_content&task=view&id=23&Itemid=53.
30
Deklarasyona göre “Fransa’da bir seks çalışanının çocuğu hakkında çocuğun rüştünü ispat etmesinden itibaren “seks çalışanının kazancıyla
geçimini sağladığı” gerekçesiyle dava açılabilmekte ve böylelikle seks çalışanlarının özel yaşam ve aile yaşamı hakları ihlal edilmekte, Yunanistan’da
seks işçiliğinin yasal ve seks çalışanlarının kayıtlı olduğu yerlerde seks çalışanları evlenememektedirler. Eğer evlenirlerse vesikalarını ve çalışma
haklarını kaybetmektedirler. İtalya’da polis seks çalışanlarının mülkiyetlerine ya da mal varlıklarına el koyduğu vakit cezadan muaf olabilmekte,
Hollanda’da seks işçiliği yasal olmasına rağmen göçmen seks çalışanları çalışma iznine sahip olamamaktadırlar. Rusya’da (ve tabi ki dünyanın başka
ülkelerinde de) polis seks çalışanlarını ücretlerini ödemeksizin çalıştırmakla tehdit etmekte, köleliğe zorlamaktadırlar” (European Conference, 2005:
2).
31
ICRSE (Avrupa Uluslararası Seks Çalışanları Hakları Komitesi) 2004 yılında kurulmuş olup Avrupa genelinde seks çalışanlarının haklarının
savunuculuğunu yapmaktadır. Merkezi Hollanda’dadır.
32
http://www.sexworkeurope.org/site/index.php?option=com_content&task=view&id=25&Itemid=81.
33
http://www.sexworkeurope.org/
TAMPEP, Avrupa Birliği’ne üye dört ülkeden (Hollanda, İtalya, Almanya ve Avusturya) oluşan ve de Avrupa genelindeki göçmen seks
çalışanlarını bir araya getirmeyi amaçlayan bir projedir (Brussa; Mongard, 1998). 1993 yılında faaliyete geçen proje, Doğu Avrupa, Güney Doğu
Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki çeşitli kadın, transseksüel ve göçmen seks çalışanı gruplarına ulaşmıştır. Sağlık hizmetleri sağlamayı amaç
edinmiş olan TAMPEP, elli farklı milliyetten seks çalışanına ulaşmıştır ve halen yirmi dört ülkede faaliyet göstermektedir.
34
Arnavutluk, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Kazakistan, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Makedonya, Polonya, Romanya, Rusya,
Sırbistan, Slovakya ve Ukrayna olmak üzere toplam on beş ülkeden çeşitli sivil toplum örgütü, SWAN’in üyelerini oluşturmaktadır.
36
http://www.swannet.org/en/taxonomy/term/1
35
37
TADA, (AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan Diğer Hastalıklarla Mücadele Örgütü) Polonya’da meydana gelmiş bir oluşum olup temelde AIDS ve
cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklarla mücadele etmeyi hedefleyen bir kuruluştur. Fakat bununla birlikte TADA, HIV virüsüne daha açık olan, para
karşılığı cinsel hizmetler sunanlar ya da eşcinseller ve biseksüeller gibi özel kesimleri kapsadığını ve bu özelliğiyle diğer HIV/AIDS’le mücadele
eden örgütlerden ayrıldığını dile getirmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.tada.pl/x/67021
38
1980 ve 1990lardaki politik dönüşüm ve Sovyet Sisteminin çöküşü Polonya’da genel olarak seks işçiliğinde bir artışa rol açmış, bunun dışında
sosyalist dönemde fuhuş sektörü faaliyetlerinin devlet tarafından son derece sıkı bir biçimde kontrol edilmesi, sektörü yeraltına itmiş ve görünmez
kılmıştır (Nowak, 1999: 9). Bununla birlikte 1990lardaki ekonomik dönüşüm aynı zamanda insanların tüketim kalıplarında, yaşam tarzlarında ve
değer yargılarında değişimi beraberinde getirmiş ve serbest piyasa ekonomisi yapılanması sürecinde cinsellik de bir meta haline gelmiştir. Nowak,
1999: 10).
39
http://tampep.com/
40
http://www.sexworkeurope.org/.
41
http://www.iusw.org/start/index.html.
http://www.rodedraad.nl/index.php?id=221
43
HPIPA (Macaristan Fahişelerin Çıkarlarını Koruma Birliği), bir sivil toplum örgütü olup Macaristan’da seks işçiliğinin 2000 yılında
yasallaştırılmasının hemen ardından kurulmuştur. Başlangıçta sadece kadın seks çalışanlarının çıkarlarını korumak üzere çalışmalar yürüten örgüt,
2002 yılından itibaren eşcinsel ve transseksüel seks çalışanlarını da kapsamına almıştır.
44
http://www.prostitualtak.hu/
45
Ana Lopes, “Sex Workers of the World Unite!”, International Union Rights 12, No: 4, (2005): 10.
42
Bridget Anderson, “Why Madam Has So Many Bathrobes: Demand for Mıgrant Domestıc Workers in the EU”, Tijdschrift voor Economische en
Sociale Geografie 92, No:1 (2001): 18.
47
Ev hizmetlerinin metalaşması ve küreselleşmesinin arkasında yatan sosyo-ekonomik nedenlerle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Parrenas,Servants of
Globalisation; Joya Misra, Jonathan Woodring, Sabine Merz, “The Globalisation of Care Work: Immigration, Economic Restructuring and the World
System”, http://www.umass.edu/sadri/pdf/WP/WP%20-%20Misra%20Woodring%20Merz.pdf .
48
Misra vd., Globalisation of Care Work: Immigration, Economic Restructuring and the World System”,3.
49
Hoschild, “Global Care Chains and Emotional Surplus Value” in On The Edge: Living with Global Capitalism (London, Jonathan Cape, 2000).
50
Nicola Yeates, “Global Care Chains: A Critical Introduction” in Global Migration Perspectives (Global Commission on International Migration,
Geneva , 2005); Lutz, “The’Intimate Others’- Migrant Domestic Workers in Europe” 238.
51
Parrenas,Servants of Globalisation, 74-75.
52
Hoschild, “Global Care Chains and Emotional Surplus Value”
53
Pai Chai Lan, “Negotiating Social Boundries and Private Zones: The Micropolitics of Employing Migrant Domestic Workers” in Social Problems
50, No: 4 (2003): 541.
46
54
Rebecca Raijman, Silvina Schammah-Gesser, Adriana Kemp, “International Migration, Domestic Work, and Care Work: Undocumented Latina
Migrants İn Israel” in Gender and Society 17, No: 5 (2003): 731.
55
Shu-Ju Ada Cheng “Rethinking the Globalization of Domestic Service: Foreign Domestics, State Control, and The Political Identity in Taiwan” in.
Gender and Society 17, No: 2 (2003): 167-168.
56
Lutz, “The’Intimate Others’- Migrant Domestic Workers in Europe” 234.
57
Silke Steinhilber, “The Specific Situation of Female Migrant Workers in Relation to Social Security”
www.coe.int/t/.../socialpolicies/socialsecurity/.../2004migrantes_en.doc.
58
Rebecca Raijman, Silvina Schammah-Gesser, Adriana Kemp, “International Migration, Domestic Work, and Care Work: Undocumented Latina
Migrants İn Israel” 730.
59
Filipinler Ulusal Dilinde “özgürlük anlamına gelen ev hizmetlerinde çalışan Filipinli göçmen kadınların örgütü.
60
Hiranthi Jayaweera, Bridget Anderson, “Migrant Workers And Vulnerable Employment: A Review Of Existing Data”, COMPAS Report for TUC
Commission on Vulnerable Employment, http://www.vulnerableworkers.org.uk/wp-content/uploads/2008/08/analysis-of-migrant-worker-datafinal.pdf.
61
Saatlik asgari ücret 5.35£ olduğu ve haftada maksimum kırk sekiz saat çalışıldığı düşünüldüğünde, bu ücretin öngörülen ücretin hemen hemen
yarısına tekabül ettiği görülecektir. Ayrıntılı bilgi için bkz. ww.berr.gov.uk/employment/employment‐legislation/working‐time‐regs/index.html
62
Pierette Hondegneu- Sotelo, Domestica, (London, University of California Press, 2001), 11-27.
63
Helen Schwenken, “The Challenges of Framing Women Migrants’ Rights in the European Union”, Revue Européenne des Migrations
Internationales, Femmes, genre, migration et mobilités 21, No: 1, (2005): 177–194.
64
www.kalayaan.org.uk
65
Kwabena Mate, Marleen Schepers, “Invisible Servitude: An In-Depth Study on Domestic Workers in the World”, in Description and
Recommendations for Global Action, (Social Alert Series, Brussels, 2000), 41-42.
66
http://www.solidar.org/
67
The United Workers' Association
68
Transport & General Workers Union
69
Natasha Pearce, “How can migrants organise themselves?” Paper presented at the Rosa Luxemburg Conference: Future Conditions of Work. Trade
Unions – Migrants – Women, November 25/26 2000, Hamburg, (Yayımlanmamış tebliği); Bridget Anderson, “Why Madam Has So Many Bathrobes:
Demand for Mıgrant Domestıc Workers in the EU”, Tijdschrift voor Economische en Sociale Geografie 92, No: 1, (2001): 18- 26.
70
RESPECT, Haklar, Eşitlik, Dayanışma, Güç, Avrupa ve İşbirliği kelimelerinin İngilizce baş harflerinden oluşur.
71
Ev Hizmetlerindeki Göçmen İşçilerin Hakları Bildirgesi tam metni için bkz. http://www.philsol.nl/of/99/charter-domestics-oct99.htm
72
Schwenken,“The Challenges of Framing Women Migrants’ Rights in the European Union”, 191.
73
Schwenken,“The Challenges of Framing Women Migrants’ Rights in the European Union”, 189.
74
Schwenken,“The Challenges of Framing Women Migrants’ Rights in the European Union”, 191.
75
Schwenken,“The Challenges of Framing Women Migrants’ Rights in the European Union”, 190.
76
http://www.tgwu.org.uk/Templates/Internal.asp?NodeID=91084&L1=-1&L2=91084,
77
Jocqueline Andall, “Organizing Domestic Workers in Italy: The Challange of Gender, Class and Ethnicity” in Gender and Migration in Southern
Europe, (Oxford, New York, 2007), 145–173.
78
https://equal.cec.eu.int/equal/jsp/dpComplete.jsp?cip=IT&national=IT-G-TRE-002
79
ILO, Organizing the Unorganized: Informal Economy and Other Unprotected Workers ( ILO, Geneva, 2001).
IUSW isminde “uluslararası” ifadesini taşısa da, Londra merkezli, bununla birlikte değişik etnik kökenlere sahip seks çalışanlarını örgütlemeyi
amaçlayan bir sendikadır (Gallin, 2003). 2005 verilerine göre 150 kadar üyeye sahip olan sendika (Gallin, 2003), gelen talepler doğrultusunda kısa
zamanda İngiltere genelinde seks çalışanlarını örgütlemeyi hedeflemektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz: Ana, Lopes, “Sex Workers of the World Unite!”,
80
International Union Rights içinde, Vol. 12, Issue 4, (2005), 10.
81
Gallin, “Note on The International Sex Workers’ Movement”,
82
Hareketin içinde yer alanlar, örgütü kurmadan önce o senenin 8 Mart’ında Soho’da bir gösteri düzenlemişler, daha sonra çeşitli seks çalışanlarıyla
bağlantı kurarak RESPECT! adlı bir bülten yayınlamaya başlamışlardır Bkz: Lopes, Ana, (2005), “Sex Workers of the World Unite!”, in
International Union Rights, Vol. 12, Issue 4, 10.
83
GMB ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.gmb.org.uk/.
84
TUC ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.tuc.org.uk/.
85
Red Thread, 1985 yılında Hollanda’da kurulmuş bir örgüt olup amacı kadın, erkek, transseksüel, eşcinsel, Hollandalı ya da göçmen seks çalışanları
arasında ayrım gözetmeksizin seks çalışanlarının haklarını savunmaktır. Örgütün 2005 verilerine göre 100 kadar üyesi vardır. Bkz: Gallin, “Note on
The International Sex Workers’ Movement”. Red Thread, “Kırmızı Düşünce” olarak Türkçeye çevrilebilir.
86
Hollanda’da ortalama 25000 seks çalışanı olduğu tahmin edilmektedir. Seks çalışanları sokaklarda, masaj salonlarında, gece kulüplerinde,
genelevlerde ve eskort acentelerine bağlı olarak çalışmaktadırlar. İnternet ve cep telefonlarıyla şekillenen yeni iletişim teknolojileri seks hizmetlerine
olan talebi artırmıştır. Ülkede on sekiz yaşından küçüklerin fuhuş sektöründe çalışmaları yasaktır. Ekim 2000’den beri genelev işletmek yasaldır. Her
belediyenin kendi fuhuş sektörü politikasını geliştirme hakkı olduğu için ülkenin farklı bölgelerinde değişen uygulamalara rastlanmaktadır.
87
FNV ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.powertofnv.nl
88
http://www.rodedraad.nl/index.php?id=227&type=2
Download