KAHVE Kahve bitkisi Rubiaceae ailesinin bir üyesi olup, yüksek

advertisement
KAHVE
Kahve bitkisi Rubiaceae ailesinin bir üyesi olup, yüksek rakımlardaki alanlarda yetişen çok
yıllık bir ağaçtır. Kahvenin 70 farklı türü bulunmaktadır(1).
Kahve, sudan sonra tüketilen ikinci içecektir ve dünyada yılda yaklaşık 500 milyar bardak
kahve tüketilmektedir (1). Kahve içimi aromatik lezzeti ve hoş tadı nedeniyle çok popülerdir
(2). Kahve, kafein ve klorojenik asitler gibi birçok kimyasal bileşen içermektedir. Bu
bileşenlerin konsantrasyonu, uyanıklığı/uyanık kalmayı, fiziksel ve zihinsel performansı
arttırma gibi faydaları olduğu öne sürülmektedir (3). Kahvede bulunan kafeinin bir
sitümulan/uyarıcı olmasından dolayı sağlıklı yaşam tarzı ile ilişkili bir alışkanlık olarak kabul
edilmemektedir (4).
Dünya genelinde birçok insanın kahve tüketmesinin en önemli nedenlerinden biri vücut
üzerinde uyarıcı bir etkiye sahip olmasındandır. Uyarıcı etkisi kafeinde bulunan
fitokimyasallardan kaynaklanmaktadır (5). İlk kez 1820 yılında izole edilmiş beyaz kristal bir
toz olan kafein doğal acı bir tada sahiptir (1). Kafein kahvenin önemli ve aktif bir bileşeni
olarak kabul edilmektedir; ancak kahve içerisinde sağlığı etkileyen tek bileşen değildir (1).
Aynı zamanda kahve; potasyum, niasin, magnezyum ve tokoferol ve fenol klorojenik asit gibi
antioksidan maddeler içermektedir (6).
Kafein; uyanıklığı iyileştirmesi ve algıyı arttırmasıyla da öne çıkmaktadır (7). Klorojenik asit,
kafeik asit ve hydroxyhydroquinone gibi diğer bileşenleri, sağlık üzerinde çeşitli faydaları
olduğu bilinen antioksidanlardır. Kafeinsiz kahvenin sağlık üzerine olan yararları klorojen
asitle ilişkilendirilmektedir (1).
Şimdiye kadar kahvenin sağlık üzerine olan etkisini araştıran çalışmalar tutarsız sonuçlar
ortaya koymuştur;
Kahve tüketimi parkinson, tip 2 diyabet, kolorektal kanser ve Alzheimer hastalıklarını
azaltmak ve serum kolesterolünü arttırmak, kalp hastalıkları ve uykusuzluğu etkilemek ile
ilişkilendirilmiştir (1).
Kahve tüketimi ile kanser arasındaki ilişki üzerinde yapılan çalışmaların sonuçları da
tutarsızlık göstermektedir. Birçok çalışma, kahvenin sağlık üzerinde hiçbir etkisi olmadığını
veya zararlı etkilere sahip olduğunu ifade ederken, kahve tüketiminin sağlığa yararlı olduğunu
gösteren çalışmalar da mevcuttur (9-15). Ayrıca çalışmalar kahvenin vücudun farklı
yerlerinde farklı etkilere sahip olduğunu, belli bir organ veya sistem için yararlı iken, diğerleri
için zararlı olduğunu da belirtmektedir. Kahvenin kafein gibi bazı bileşenlerinin, özellikle
menopoz sonrası sorunları tedavi etmek için hormon alan kadınlarda, bazı ksenobiyotiklere ile
etkileşime girdiği görülmüştür. Bu, meme kanseri için bir risk faktörüdür. Bazı raporlar
prostat kanseri ile ilişkisi için olumlu bir risk oranı olduğunu öne sürmektedir. Romatoid
artritin ve osteoporoz gelişimi riski düzenli olarak artan kahve tüketimi ile artmaktadır.
Kafestol ve kahveolün bir yandan kolesterolü yükseltme potansiyeli gibi etkileri varken, diğer
yandan kemopreventif potansiyele sahip olduğu yani kanserden koruyucu olabileceği
belirtilmektedir (1).
Kanser Araştırmaları Uluslararası Ajansı (IARC) tarafından 1990 yılında yayımlanan bir
derleme bu tartışmaları tetiklemiştir.
Bu rapor;
1) İnsanlarda kahve tüketiminin mesane için kanserojen olduğunu gösteren sınırlı sayıda kanıt
olduğu;
2) Kahve içmenin kadınlarda meme ve kalın bağırsak için karsinojenik olduğunu gösteren
kanıtların eksikliği,
3) İnsanlarda kahve içmenin pankreas, yumurtalık ve diğer vücut bölgeleri için kanserojen
olduğunu gösteren delillerde yetersizlik olduğunu belirtmiştir.
Kanser Araştırmaları Uluslararası Ajansı’nın (IARC) genel değerlendirmesi, kahvenin
insanlarda mesane için muhtemel kanserojen olduğu (IARC Kategorisi Grup 2B) ve kalın
bağırsak kanseri ile kahve tüketimi/içiciliği arasında ters bir ilişki olduğunu belirtmiştir.
Kahve içiciliği diğer organlar için kanserojen olarak sınıflandırılamaz (8).
Yapılan Çalışmalar
Kohort çalışmalarının değerlendirildiği meta-analizde kahve tüketimi ile pankreas kanseri
insidansı arasındaki ilişkiyi nicel olarak değerlendirilmiştir. Ortalama takip süresi 14,9 yıl
olan 671 080 bireyi (1496 kanser vakası) kapsayan 14 çalışmanın katılım kriterleri bir araya
getirilmiştir. Hiç kahve içmeyen ya da nadiren günde bir kahve içen bireylerle
karşılaştırıldığında, düzenli kahve tiryakileri için pankreas kanseri riski %18 daha az iken,
düşük ve orta düzeyde kahve içenlerde %14 daha az olduğu bulunmuştur. Alt grup
analizlerinde, erkeklerde kahve içiciliğinin azalan pankreas kanseri ile ilişkili olduğu
görülürken, bu ilişki kadınlarda görülmemiştir. Bu ilişki Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya-
Pasifik bölgelerindeki çalışmalarla benzerdir. Bu meta-analiz bulguları kahve içme ve
pankreas kanseri riski arasında ters bir ilişki olduğunu göstermektedir (9).
Kafeinin, iyi huylu meme hastalığı gelişimini kolaylaştıran etkisi nedeniyle, meme kanseri
için olası bir risk faktörü olabileceği öne sürülmektedir. Ancak, kahve antikanserojen
özellikleri gösteren polifenoller içermektedir. Hastane bazlı bir vaka-kontrol çalışmasında
kahve ve kafeinsiz kahvenin meme kanseri etiyolojisindeki rolünü değerlendirmek için Baker
ve arkadaşları menopoz öncesi kadınlar ve menopoz sonrası kadınlar arasında farklı ilişkiler
olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Çalışmaya katılanların 1972’si birincil meme kanserli vaka
grubunu oluşturmakta olup, 1895’i ise non-neoplastik durumdaki kontrol grubudur. Tüm
katılımcılara kapsamlı bir epidemiyolojik anket uygulanmıştır. Menopoz öncesi kadınlarda
kahve tüketimi, meme kanserinde doğrusal bir azalma ile ilişkilendirilmiştir; günde ≥4 bardak
tüketenlerde riskte %40 azalma olduğu görülmüştür. Menopoz öncesi kadınlarda kafeinsiz
kahve tüketimi ile meme kanseri riski arasında açık bir ilişki bulunamamıştır. Postmenopozal
kadınlarda, meme kanseri riski, kahve veya kafeinsiz kahve tüketimi ile ilişkili değildir.
Postmenopozal kadınların sonuçlarında histolojik alt tipine göre bir farklılık yoktur. Bulgular
menopoz öncesi dönem kadınlarda kahve alımının koruyucu etkisini desteklerken, menopoz
sonrası kadınlar için bu desteklenmemektedir. Bu konuda daha ileri çalışmaların yapılmasına
ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır (10).
Hemşire Sağlık Çalışması’nda (Nursing Health Study; NHS) 1980 yılında 34-59 yaş arası
67.470 kadın üzerinde endometriyal kanser riski ile kahve tüketimi arasındaki ilişki
değerlendirilmiştir. Bu çalışmada günde 4 bardaktan az kahve tüketiminin endometrial kanser
riski ile ilişkili olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışmada günde 4 fincan ya da daha fazla
kahve tüketen kadınların günde 1 fincandan daha az tüketen kadınlara göre %25 daha az
endometrial kanser riskine sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Benzer bir ilişki kafeinli
kahve tüketiminde de bulunmuştur. Kafeinsiz kahve tüketimi için, günde 2 fincandan fazla
kahve tüketen kadınlarda, ayda 1 fincandan az tüketen kadınlara göre düşündürücü bir negatif
korelasyon olduğu bulunmuştur. Bu prospektif veriler günlük 4 veya daha fazla fincan kahve
tüketenlerin daha az endometrial kanser riski ile ilişkilendirildiğini öne sürmektedir. Kahve
içimi yaygın kullanımından ötürü, endometrial kanser riskini azaltmak için ek bir strateji
olabilir. Ancak kahveye eklenen şeker ve krema potansiyel faydaları dengeleyebilir (11).
Epidemiyolojik çalışmalar, kahve tüketiminin çeşitli sağlık durumları ile ilişkili olduğunu
belirtmektedir. Japonya'da yapılan büyük ölçekli prospektif kohort çalışmasında kolorektal
kanser insidansı ile kahve tüketimi arasındaki ilişki incelenmiştir. Kanser Risk
Değerlendirmesi için Japonya İşbirliği Kohort Çalışması (JACC Çalışma)
verileri
kullanılmıştır. Bu çalışmada 1988’den 2009 sonuna kadar takip edilen toplam 58.221 kişi (23
607 erkek, 34 614 kadın) analiz edilmiştir. Kahve tüketimi ile kolorektal kanser riski analizi
için 738 669 kişinin takibi süresince, 687 kolon kanseri vakası (355 erkek ve 332 kadın) ve
314 rektum kanseri vakası (202 erkek ve 112 kadın) tespit edilmiştir. Sonuçlara göre günde 1
fincan kahve tüketimi ile günde 2-3 fincan kahve tüketen erkekler karşılaştırıldığında riskin
daha az ve günde 4 fincandan fazla kahve tüketenlerde riskin daha yüksek olduğu
bulunmuştur. Erkeklerde artan kahve tüketiminin kolon kanseri riskinde istatistiksel olarak
anlamlı artış ile ilişkili olduğu görülmüştür. Kadınlarda ise kahve tüketiminin kolon kanseri
riski ile ilişkili olmadığı bulunmuştur. Aynı zamanda, kahve tüketiminin kadın ve erkeklerde
rektal kanser ile ilişkili olmadığı görülmüştür. Sonuç olarak bu kohort çalışması kahve
tüketiminin Japon erkeklerde kolon kanseri riskini arttırdığını göstermiştir (12).
Birçok epidemiyolojik çalışma, kahve tüketimi ile prostat kanseri arasındaki ilişkiyi
araştırmak için yapılmıştır. Ancak sonuçlar tutarsızdır. Yapılan bir meta-analize kahve
tüketimi ve prostat kanseri riskine ilişkin tüm epidemiyolojik çalışmalar dahil edilmiştir.
Çalışmalar bir arada değerlendirildiğinde en düşük kategori ile karşılaştırıldığında, en yüksek
derecede kahve tüketiminin prostat kanseri riskini belirgin şekilde düşürmüş olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Kahve tüketiminde en yüksek kategori (US ≥ 4, Europe ≥ 5) ile referans kategori
karşılaştırıldığında, sınırda anlamlı bir etkileşim bulunmuştur; ancak diğer iki kategoride
herhangi bir ilişki görülmemiştir. Kahve tüketimi ve prostat kanseri evresi ve Gleason skoru
arasındaki ilişkinin değerlendirildiği bir çalışmada, elde edilen sonuçlar Gleason skoru <7
sınıfı dışında prostat kanserinin tüm kategorilerinde kahve içimi ile prostat kanseri arasında
anlamlı ters bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Özetle bu meta-analizde, yüksek kahve
tüketiminin (örneğin, yüksek ≥ 4 veya 5 fincan/ gün) sadece genel prostat kanseri riskini
azaltması yönüyle ile ilişkili olmadığı aynı zamanda ölümcül ve yüksek dereceli prostat
kanserinde de ters bir ilişki olduğu görülmüştür (13).
Güçlü kanıtlar kahve içiminin karaciğer hasarlarına karşı koruyucu olduğunu ve karaciğer
kanseri riskini düşürdüğünü belirtmektedir. Epidemiyolojik araştırmaların meta-analizi ile
kantitatif olarak kahve tüketimi ve karaciğer kanseri riski arasındaki ilişki değerlendirilmiştir.
Tüm çalışmalarda kahve tüketimi ve karaciğer kanseri riski arasında ters bir ilişki olduğu
gözlenmiştir ve bunların 6’sında bu ters ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Genel
olarak, günde 2 fincan kahve tüketimi artışı karaciğer kanseri riskinde %43 azalmayla
ilişkilendirilmiştir. Bu meta-analiz bulguları kahve tüketiminin arttırılmasının karaciğer
kanseri riskini azaltabileceğini düşündürmektedir (14).
Yapılan başka bir çalışma, gebelik sırasında annenin kahve tüketimi ile çocukluk çağı akut
lösemisinin (AL) gelişimi arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada
gebelikte kahve tüketimi ve çocukluk çağı akut lösemi (AL) arasındaki ilişki hiç içmeyenler
veya az içenler ile karşılaştırıldığında; hiç içmeyenlerde veya orta düzey içenlerde riskin daha
az , yüksek düzeyde içenlerde riskin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Çocukluk çağı
lösemileri ile ilgili çalışmaların altgrup analizlerinde, maternal kahve tüketimi ile akut
lenfoblastik lösemi ve akut miyeloid lösemi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
olduğu bulunmuştur. Bu çalışmada kahve tüketimi ile akut lenfoblastik lösemi ve akut
miyeloid löseminin de dahil olduğu çocukluk çağı akut lösemileri arasında doğrusal doz-yanıt
ilişkisi gözlemlenmiştir. Kahve tüketiminin artmasıyla çocukluk dönemi akut lösemi riski
artmaktadır. Meta analiz bulguları hamilelik sırasında annenin kahve tüketiminin çocukluk
akut lösemi riskini artırdığını düşündürmektedir. Sınırlı çalışmalar nedeniyle kahve
tüketimiyle çocukluk akut lösemi arasındaki olumsuz ilişkiyi araştıran prospektif çalışmaların
yapılmasına gerek vardır (15).
Kahve tüketiminin kanser ile ilişkisini değerlendiren çalışmalar çelişkili sonuçlar vermektedir.
Bu çalışmaların sonuçları incelendiğinde bazı kanserlerin görülme sıklığı kahve tüketimine
paralel olarak artmakta iken, bazı kanser türlerinde ise kahve tüketiminin koruyucu olduğu
sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmaların kişilerin beyanına bağlı anket çalışmaları olduğu
ve yüzbinler ile ifade edilen katılımcı sayısına karşın istatistiksel anlamlılık düzeylerinin
nispeten düşük olduğu (istatistik tabiri ile over power), kahve tüketen birçok kişinin
beraberinde tütün ürünlerini de sıklıkla tükettikleri (karıştırıcı etki) göz önüne alındığında
kahvenin kanser sıklığını arttırdığı veya kanseri önlediği sonucunu çıkarmak iddialı bir
yaklaşım olacaktır.
Kaynaklar
1- Butt, M., Sultan, M. (2011). Coffee and it s Consumption: Benefits and Risks. Critical
Reviews In Food Science & Nutrition, 51(4), 363-373
2- Dorea, J. G., da Costa, T. M. (2005). Is coffee a functional food?. British Journal of
Nutrition (2005), 93, 773–782
3- George, S., Ramalakshmi, K., Mohan Rao, L. (2008). A perception on health benefits of
coffee. Critical Reviews In Food Science And Nutrition, 48(5), 464-486
4- Freedman, N., Park, Y., Abnet, C., Hollenbeck, A., Sinha, R. (2012). Association of coffee
drinking with total and cause-specific mortality. The New England Journal Of Medicine,
366(20), 1891-1904
5- Lalini Pillay .(2013).A Systematic Review: Examining the Relationship Between Coffee
Consumption and Breast Cancer Institute of Public Health
6- Trine Ranheim and Bente Halvorsen Coffee consumption and human health – beneficial or
detrimental? – Mechanisms for effects of coffee
consumption on different risk factors for cardiovascular disease and type 2 diabetes mellitus
Mol. Nutr. Food Res. 2005, 49, 274 – 284
7- Kamimori, G.H., Penetar, D.M., Headley, D.B., Thorne, D.R., Otterstetter, R., and
Belenky, G. (2000). Effect of three caffeine doses on plasma catecholamines and alertness
during prolonged wakefulness. Eur. J. Clin. Pharmacol. 56: 537–544.
8-
Agents
Classified
by
the
IARC
Monographs,
Volumes
1–109
http://monographs.iarc.fr/ENG/Classification/ClassificationsGroupOrder.pdf
9- Jie Dong, Jian Zou, Xiao-Feng Yu Coffee drinking and pancreatic cancer risk: A metaanalysis of cohort studies World J Gastroenterol 2011 March 7; 17(9): 1204-1210
10- Baker, J. A., Beehler, G. (2006). "Consumption of coffee, but not black tea, is associated
with decreased risk of premenopausal breast cancer." J Nutr 136(1): 166-171
11- Je Y, Hankinson SE, Tworoger SS, DeVivo I, and Giovannucci E. (2011).A prospective
cohort study of coffee consumption and risk of endometrial cancer over a 26-year of FollowUp.Cancer Epidemiol Biomarkers Prev; 20(12); 2487–95.
12-Yamada H1, Kawado M, Aoyama N, Hashimoto S, Suzuki K, Wakai K, Suzuki S,
Watanabe Y, Tamakoshi A. (2014). Coffee Consumption and Risk of Colorectal Cancer: The
Japan Collaborative Cohort Study. J Epidemiol.
13-Lu Y1, Zhai L, Zeng J, Peng Q, Wang J, Deng Y, Xie L, Mo C, Yang S, Li S, Qin X.
(2007).Coffee consumption and prostate cancer risk: an updated meta-analysis. 2014
;25(5):591-604.
14- Larsson SC and Wolk A: Coffee consumption and risk of liver cancer: a meta-analysis.
Gastroenterology 132, 1740–1745.
15-Cheng J1, Su H2, Zhu R3, Wang X1, Peng M1, Song J1, Fan D1 Am J Obstet Gynecol.
(2014) 210(2):151. Maternal coffee consumption during pregnancy and risk of childhood
acute leukemia: a metaanalysis.
Hacettepe üniversitesi Preventif Onkoloji Anabilimdalına, Başkent Üniversitesi Beslenme ve
Diyetetik Bölümüne ve Hacettepe üniversitesi Preventif Onkoloji Anabilimdalı öğretim üyesi
Doç Dr.Saadettin Kılıçkap’a bize verdikleri görüş ve desteklerinden dolayı teşekkür ederiz.
Download