i İLKOKUL SINIF ÖĞRETMENLERİNİN SINIF YÖNETİMİ PROFİLLERİ İLE ÇOCUK HAKLARINA YÖNELİK TUTUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ TUĞBA DÖNMEZ YÜKSEK LİSANS TEZİ İLKÖĞRETİM ANABİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEMMUZ, 2015 i TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren on iki (12) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir. YAZARIN Adı :Tuğba Soyadı : Dönmez Bölümü : Sınıf Öğretmenliği AnaBilim Dalı İmza : Teslim tarihi : TEZİN Türkçe Adı: İlkokul Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri İle Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişki İngilizce Adı: The Relationship Between Classroom Management Profiles of Primary School Teachers and Their Attitude Towards Children Rights i ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim. Yazar Adı Soyadı: Tuğba Dönmez İmza : ………… ii Jüri onay sayfası Tuğba DÖNMEZ tarafından hazırlanan ‘İlkokul Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri İle Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişki” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği/oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği AnaBilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. Danışman: (Prof. Dr. Naciye Aksoy ) (İlköğretim Bölümü, Gazi Üniversitesi) Başkan: (Doç. Dr. Mustafa Ulusoy ) (İlköğretim Bölümü, Gazi Üniversitesi) Üye: (Yard. Doç. İkbal Yetişir) (Ortaöğretim Fen Ve Matematik Alanlar Eğitim Bölümü, Ankara Üniversitesi) Tez Savunma Tarihi: 23/07/2015 Bu tezin İlköğretim AnaBilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum. Prof. Dr. Servet Karabağ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü iii TEŞEKKÜR Bu çalışmanın ortaya çıkmasından tamamlanmasına kadar olan süreç boyunca değerli zamanını bana ayıran, hatalarımı gideren, iş disiplinine hayran olduğum ve örnek aldığım kıymetli hocam, danışmanım Prof. Dr. Naciye Aksoy’a Haklarını ödeyemeyeceğim, maddi ve manevi destekleriyle her zaman yanımda olan aileme sonsuz teşekkürler… Bu çalışmanın bilime katkı sağlaması ve bu alanda yapılacak yeni çalışmalara örnek olması dileğiyle… Ankara, 2015 Tuğba DÖNMEZ iv İLKOKUL SINIF ÖĞRETMENLERİNİN SINIF YÖNETİMİ PROFİLLERİ İLE ÇOCUK HAKLARINA YÖNELİK TUTUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) TUĞBA DÖNMEZ GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Temmuz 2015 ÖZ Bu araştırma, ilkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasındaki ilişkinin betimsel düzeyde değerlendirildiği bir çalışma olup nicel tarama modeline göre tasarlanmıştır. Araştırmanın evrenini, 2014-2015 eğitim öğretim yılında Ankara ili Keçiören ilçesindeki kamu okullarında görev yapan 1250 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise basit tesadüfi örnekleme tekniği ile belirlenmiş 428 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmada örneklem grubuna “Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği” ile “Çocuk Haklarına Yönelik Tutum Ölçeği” uygulanmıştır. Öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin alt boyutları ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasındaki ilişki incelendiğinde otoriter öğretmen profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında ilişki olmadığı, takdir edilen sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında pozitif yönlü ve düşük düzeyde ilişki olduğu, başıboş sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında negatif yönlü, düşük düzeyde ve aldırmaz sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında negatif yönlü orta düzeyde ilişki olduğu saptanmıştır. Bilim Kodu: Anahtar Kelimeler: sınıf yönetimi profilleri, çocuk hakları, ilköğretim, sınıf öğretmenleri Sayfa Adedi: VII + 123 Danışman: Prof. Dr. Naciye AKSOY v THE RELATIONSHIP BETWEEN CLASSROOM MANAGEMENT PROFILES OF PRIMARY SCHOOL TEACHERS AND THEIR ATTITUDE TOWARDS CHILDREN RIGHTS (Master Thesis) TUĞBA DÖNMEZ GAZI UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES July 2015 ABSTRACT In this study, the relationship between classroom managements profiles of primary school teachers and their attitudes towards the children rights was examined. The study was designed as quantitative descriptive survey model. The population of the study includes 1250 public primary school teachers working at Keçiören districts of ankara in 2014-2015 school year. "Classroom Management Profile Questionnaire" and "Attitude Scale for Children's Rights" were applied. According to the results statistically there is no relationship between authoritarion classroom management profile and attitudes towards the right of children. However there is statistically low-level positive relationship between authoritarian classroom management profile and attitudes towards children rights and lowlevel negative relationship between laissez-faire classroom management profile and attitudes towards the rights of the children.also the results of the study showed that there is a statistically moderate-level negative relationship between indifferent classroom management profile and attitude towards chilren’s rights. Science Code : Key Words: classroom management profiles, children rights, primary school, primary school teachers Page Number : VII + 123 Supervisor : Prof. Dr. Naciye Aksoy vi İÇİNDEKİLER ÖZET .......................................................................................................................... v ABSTRACT ............................................................................................................... vi İÇİNDEKİLER ........................................................................................................ vii TABLOLAR LİSTESİ .............................................................................................. xi KISALTMALAR LİSTESİ ...................................................................................... xii BÖLÜM I..................................................................................................................... 1 GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 1.1. Problem Durumu .......................................................................................... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ..................................................................................... 4 1.3. Araştırmanın Önemi ..................................................................................... 5 1.4. Sayıltılar ......................................................................................................... 6 1.5. Sınırlılıklar ..................................................................................................... 6 1.6. Tanımlar ....................................................................................................... 6 BÖLÜM II .................................................................................................................. 7 KAVRAMSAL ÇERÇEVE ........................................................................................ 7 2.1.Sınıf Yönetimi ................................................................................................ 7 2.1.1. Sınıf Yönetimi ve Disiplin Kavramı ................................................... 8 2.1.2.Sınıf Yönetiminin Boyutları ................................................................. 9 2.1.2.1. Sınıf Ortamının Düzenlenmesi .................................................. 9 2.1.2.2.Plan-Program Etkinlikleri ....................................................... 11 2.1.2.3. Zamana Yönelik Etkinlikler ................................................... 11 vii 2.1.2.4. İlişkilerin Düzenlenmesi .......................................................... 12 2.1.2.5. Davranışların Düzenlenmesi ................................................... 12 2.1.3.Sınıf Yönetimini Etkileyen Faktörler ................................................ 13 2.1.3.1.Sınıf Yönetimini Etkileyen Sınıf İçi Faktörler ........................ 14 2.1.3.2.Sınıf Yönetimini Etkileyen Sınıf Dışı Faktörler ...................... 16 2.1.4.Sınıf Yönetimi Yaklaşımları .............................................................. 18 2.1.4.1. Geleneksel Yaklaşım ............................................................... 18 2.1.4.2.Çağdaş Yaklaşım ...................................................................... 19 2.1.5. Sınıf Yönetimi ve Disiplin Modelleri ................................................ 20 2.1.5.1.Müdahaleci Olmayan Sınıf Yönetimi Yaklaşımı ..................... 22 2.1.5.2.Müdahaleci Sınıf Yönetimi Yaklaşımı ..................................... 23 2.1.5.3. Etkileşimsel Sınıf Yönetimi Yaklaşım ..................................... 25 2.1.6.Sınıf Yönetimi Profilleri ..................................................................... 25 2.1.6.1. Otoriter Sınıf Yönetimi Profili ................................................ 26 2.1.6.2.Takdir Edilen Sınıf Yönetimi Profili ....................................... 27 2.1.6.3. Başı Boş Sınıf Yönetimi Profili ............................................... 27 2.1.6.4. Aldırmaz Sınıf Yönetimi Profili .............................................. 28 2.2. Çocuk ve Çocuk Hakları ............................................................................ 29 2.2.1. Çocuk Kavramı ................................................................................. 30 2.2.2. Çocuk Olgusunun Tarihsel Gelişimi ................................................ 30 2.2.3. Çocuk Hukuku ve Çocuk Hakları .................................................... 33 2.2.4. Çocuk Haklarına İlişkin Uluslararası Belgeler ve Sözleşmeler ....... 34 2.2.4.1. Washington Kararları ........................................................... 34 2.2.4.2. Çocuk Hakları Cenevre Bildirisi .......................................... 35 2.2.4.3.Çocuk Hakları 2. Cenevre Bildirgesi ..................................... 36 viii 2.2.4.4. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi ......................... 38 2.2.4.5. Türk Çocuk Hakları Bildirisi ............................................... 39 2.2.4.6. Çocuk Hakları Sözleşmesi .................................................... 39 2.2.5.Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Dayandığı Temel Felsefeler ..... 42 2.2.6. Çocuk Hakları Sözleşmesinin Temel İlkeleri ................................... 43 2.2.7. Çocuğun Eğitim Hakkı ..................................................................... 44 2.3. Çocuk Hakları Bağlamında Sınıf Yönetimi Profilleri ............................... 45 2.3.1. Demokratik Eğitim ........................................................................... 45 2.3.2. Demokratik Okul .............................................................................. 48 2.3.3. Demokratik Sınıf ve Sınıfta Çocuk Hakları ..................................... 50 2.3.4. Çocuk Haklarına Saygı Çerçevesinde Demokratik Öğretmen ........ 53 2.4. İlgili Araştırmalar ....................................................................................... 56 2.4.1. Çocuk Hakları İle İlgili Yapılan Araştırmalar ................................ 56 2.4.2.Sınıf Yönetimi Alanında Yapılan Araştırmalar ................................ 61 2.4.3.Sınıf Yönetiminde Çocuk Hakları İle İlgili Yapılan Araştırmalar .. 70 BÖLÜM III ............................................................................................................... 73 YÖNTEM ................................................................................................................. 73 3.1. Araştırmanın Modeli .................................................................................. 73 3.2. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ........................................................... 73 3.3. Veri Toplama Araçları ve Verilerin Toplanması ....................................... 75 3.4. Ölçeklerin Geçerlilik ve Güvenirlik Analizi Sonuçları .............................. 77 3.5. Verilerin Analizi ......................................................................................... 77 BÖLÜM IV ............................................................................................................... 79 BULGULAR ve YORUMLAR ................................................................................ 79 4.1.Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerine İlişkin Alt Problemler ............. 79 ix 4.2.Çocuk Haklarına Yönelik Tutum Ölçeğine İlişkin Alt Problemler ............ 88 4.3. Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri ile Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ..................................................... 93 BÖLÜM V ................................................................................................................ 95 SONUÇ ve ÖNERİLER ........................................................................................... 95 5.1. Sonuç ve Tartışmalar ................................................................................. 95 5.2. Öneriler ...................................................................................................... 97 KAYNAKÇA ............................................................................................................ 99 EKLER ................................................................................................................... 111 EK-1: Araştırma İzni…………………………..........................................................113 EK-2: Kişisel Bilgi Formu ………………………………………….……............. ...115 EK-3: Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği …………………………………….117 EK-4: Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği…………………………………….…………...119 EK-5: Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği Kullanım İzni ……………………..………....121 EK-6: Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği Kullanım İzni ……………….…...123 x TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1. Öğretmenlerin Kişisel ve Demografik Bilgileri ............................................. 74 Tablo 2. Ölçeklerin Geçerlilik / Güvenilirlik Analiz Sonuçları.................................... 77 Tablo 3. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profili Puanlarına Göre Durumları................. 79 Tablo 4. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Cinsiyetlerine Göre Durumları ... 80 Tablo 5. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Mesleki Kıdem. Göre Durumları 81 Tablo 6. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Öğretmenlik Mesleğini İsteyerek Seçme Durumlarına Göre T Testi Sonuçları ................................................................ 83 Tablo 7. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Sınıf Düzeyine Göre Sonuçları .. 83 Tablo 8. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Sınıflardaki Öğrenci Sayılarına Göre ANOVA Testi Sonuçları ............................................................................................. 85 Tablo 9. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Dağılımı ................... 87 Tablo 10. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Cinsiyetlerine Göre Durumları.................................................................................................................... 90 Tablo 11. . Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Mesleki Kıdemlerine Göre Yapılan ANOVA Sonuçları ............................................................................... 91 Tablo 12. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Öğretmenlik Mesleğini İsteyerek Seçme Durumlarına Göre Yapılan T Testi Sonuçları .................................... 92 Tablo 13. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Okuttukları Sınıf Düzeyine Göre Yapılan ANOVA Testi Sonuçları. ....................................................... 92 Tablo 14. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Sınıflarındaki Öğrenci Sayılarına Göre Yapılan ANOVA Testi Sonuçları ....................................................... 93 Tablo 15. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profilleri ile Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişki .......................................................................................................... 94 xi SİMGE VE KISALTMALAR LİSTESİ akt. : aktaran vb. : ve benzeri ÇHS: Çocuk Hakları Sözleşmesi UNICEF: United Nations International Children's Emergency Fund (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) BM: Birleşmiş Milletler ÇHB: Çocuk Hakları Bildirgesi UNESCO: United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı) SPSS: Sosyal Bilimler için İstatistik Paket Programı xii BÖLÜM I GİRİŞ Bu bölümde problem durumu, araştırmanın amacı, önemi, sayıltıları, sınırlılıkları ve tanımları yer almaktadır. 1.1. Problem Durumu Çocuk kavramı ve çocuk hakları siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ve eğitsel açıdan önemli bir çalışma alanıdır. Özellikle son çeyrek yüzyıl bu konuda araştırmaların artığı bir yüzyıl olarak dikkat çekmektedir. Çocuğun insan var olduğu sürece var olmasına rağmen son zamanlarda daha bir dikkatle incelenmesinin sebebi değişen yönelişlerle beraber insana, çocuğa bakış açısının farklılaşmasıyla açıklanabilir. Çocuğa bakış açısı çağdan çağa, toplumdan topluma hatta aileden aileye değişim göstermektedir. Eski çağlarda çocuk küçük insan olarak tanımlanmakta ve gücünün yettiği kadarıyla ekonomik olarak yarar sağlamaktaydı. Erkek çocuk babasıyla balık tutmakta, avcılık yapmakta iken kız çocuğu da ev işlerine yardım etmekteydi. Roma Hukuku’nda çocuklar, aile babasının sınırsız hâkimiyeti altındayken, Eski Atina’da Aristo’nun yaşadığı döneme kadar küçük çocukların öldürülmesi uygulamalarına karşı ahlaki ve yasal sınırlamalar bulunmamaktaydı. Eski Türklerde, çocuklar aileleri tarafından toplumun töresi için yetiştirilir ve korunurlardı ayrıca çocuklar soyun devamı olarak görülürdü (Akyüz, 2001). Bugün ise hala çocuğu ekonomik yarar olarak gören aileler olmakla birlikte çocuğun erkil olduğu çocuk merkezli ailelerde ortaya çıkmaya başlamıştır. Ayrıca toplumun geleceği çocuklar olduğu için çocuklara önem vermeliyiz, yatırımların en iyisi çocuğa yapılan yatırımlardır gibi faydacı yaklaşımlarda günümüzde oldukça yaygın ve sık duyulur söylemlerdir. Elbette bugünün çocuklarının yarının büyükleri olacağı inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak yarının büyükleri olacak diye çocukların haklarını gözetmek “çocuğun çocuk olma hakkını” (Akyüz, 2001) görmezden gelmeye yol açar ve toplumun yüksek yararı çocuğun yüksek yararı ilkesini zedeler. Örneğin topluma gerekli olan bir 1 mesleği yapacak insanların kalmaması halinde çocuğu o mesleğe yöneltip toplumun yüksek yararını gözetmek belki de çocuğun sevmediği bir mesleği yapmasına sebep olabilir. Çocuğun yüksek yararı ilkesi Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ana ilkelerinden biridir. Çocuk Hakları Sözleşmesi ülkemizde Aralık 1994’te Meclisten geçerek yürürlüğe girmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuğun bir birey olarak hakları olduğunu anlatan, dünya çocuklarının yaşam kalitesini hak ettikleri düzeye çıkarmayı amaçlayan bir sözleşmedir (UNICEF [United Nations International Children's Emergency Fund], 1992). Sözleşmenin amacı; çocukların yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarının gerçekleştirilmesini sağlamak, çocukların korunması için evrensel ölçü ve ilkeleri belirlemek ve onları her türlü ihmal, istismar ve kötü muamelelere karşı korumaktır (Akyüz, 2001). Karaman Kepenekçi (1999) insan haklarını insanın insan olması nedeniyle sahip olması gereken haklar olarak tanımlamaktadır. Buradan yola çıkılarak çocuk hakları da çocuğun çocuk olmasından dolayı sahip olması gereken haklardır diye tanımlanabilir. Çocuk deyince de akla ilk olarak çocuğun yaşama, barınma, korunma ve beslenme hakları gelmektedir. Ancak bu haklar en genel haklardır ve çocuğun sahip olduğu haklar bunlardan daha fazlasını içermektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun sahip olduğu haklar sıralanmıştır. Bu sözleşme ile Türkiye çocuğun haklarını tanımış ve uygulamada bu hakları yerine getireceğini taahhüt etmiştir. Çocukların aileden sonra tanıştıkları ilk ortam okullardır. Okullar çocukların bilgi ve becerilerini geliştiren, genel kültür ve yeteneklerini artıran, sosyalleşmesini sağlayan yerler olarak görülür. Çocuklar aile tarafından alınan eğitimlerini okulda aldıklarıyla birleştirerek birer yetişkin haline gelirler. Hakların öğretimi aileden sonra okulun görevidir. Bu yüzdendir ki okullar ayrıca çocuğa hak ve sorumluluklarını öğreten çocuğun haklarına saygı duyan ve haklarını en iyi şekilde kullanmasını sağlayan yerler olmalıdır. Bu görevi yerine getirmesi gereken en önemli kişiler ise öğretmenlerdir. Birçok kavramı, kuramı, ilkeyi okulda öğrenen çocuk yine bunların uygulamasını okullar sayesinde hayata geçirmektedir. Okulda kendi haklarını öğrenmeyen ve bu hakların ihlalini yaşayan çocuk günlük hayatta da haklarını bileme ve korumakta sorunlar yaşayabilir. Bu yüzdendir ki okullar öğrenciye bu eğitimi de veren ve uygulayan yerler olmalıdır. 2 Öğretmenler sınıfta sadece ders anlatan ya da öğrenciyi bilgilendiren kişiler değillerdir. Öğretmenlerin sınıf yönetimi becerileri de öğrencinin şekillenmesinde ve davranışlarının kontrolünde önemlidir. Çok sinirli ve tahammülsüz bir öğretmenin sınıfında öğrencilerin kendileri rahat hissetmesi beklenemez ve böyle bir ortamda öğrencinin hakları ihlal edilebilir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin maddeleri ise öğrencinin haklarının her ortamda göz önünde bulunması gerektiğini söyler. Öğretmenler öğrencileriyle konuşurken bile onların haklarına göz önünde bulundurmalıdır. Yasak ve kuralları öğrenci hakları çerçevesinde ortaya koymalıdır fakat ne yazık ki öğrencilere okulun ilk gününden itibaren kurallar öğretiliyor ve bu kurallar anayasa kanunları gibi duvara asılıp çerçeveletiliyor. Öğrencilerin hakları ise belli derslerde belli bir konu dâhilinde işlenmekten başka hayata geçilemiyor. Bugün verilmekte olan genel terbiyenin en esaslı hatalarından birisi, çocuklara daima görevlerinden bahsetmek ve haklarının ne olduğunu açıklamamaktır. Hâlbuki bu şekilde hareket etmek işe tersinden başlamak demektir; zira onların görevlerinden önce haklarını öğrenmeleri doğallığa daha uygundur ( Rousseau, 2011). Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 28. maddesine göre; okul disiplini çocuğun insan olarak taşıdığı saygınlıkla bağdaşır biçimde olmalıdır ve yine aynı sözleşmenin 37. maddesi hiçbir çocuğun işkence veya diğer zalimce insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve cezaya tabii tutulamayacağını ifade eder. Diğer bir deyişle bu sözleşme çocuğun sadece haklarını derslerde öğretilmesini değil uygulamaların haklara saygı çerçevesinde olmasını ifade eder (Kent Kükürtçü, 2011). Sınıf yönetimi kendi içerisinde okul iklimi ve sınıf düzeni, öğretmenin kişilik özellikleri, zaman yönetimi, disiplin yaklaşımları ve modelleri gibi değişkenleri kapsar. Bu değişkenlerin çocuk haklarını dikkate alması için demokratik olmaları gerekir. Bir okulun demokratik olabilmesi için, okuldaki bütün bireylerin yanı sıra, öğretmenlerin de öğrencilere karşı sergiledikleri tavır da önemlidir. Sadece insan hakları ile ilgili derse giren öğretmenlerin değil, tüm öğretmenlerin insan haklarına saygılı ve demokratik bir şekilde ders işlemesi, öğrencilerin de insan haklarına saygılı ve demokratik olmalarında önemli rol oynar. Öğretmenlerin öğrencilere tartışabilecekleri ortamlar sağlamaları, söz hakkı vermeleri, onları dinlemeleri, söyledikleri ile alay etmemeleri ve söylediklerine değer vermeleri, onlar arasında hiç bir şekilde ayrım yapmamaları, şiddet kullanmamaları, 3 hoşgörülü olmaları, kendi görüşlerini zorla kabul ettirmeye çalışmamaları gerekir. Kısaca, öğrencilere saygı duymaları ve onların da kendine saygı duymasını sağlayacak bir sınıf ortamı oluşturmaları gerekmektedir (Karaman Kepenekçi, 2000). Bu genel çerçeve içerisinde bu çalışmada öğretmenlerinin sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında ilişki ortaya konacaktır. Öğretmen, öğrencilerin, velilerin ve yöneticilerin çocuk haklarına ilişkin algılarını, görüşlerini ortaya koyan araştırmalar daha önceden yapılmıştır. Sınıf yönetimi alanında da çok sayıda araştırma vardır. Öğretmenlerin sınıf yönetimi becerilerini ortaya koyan araştırmalar olmakla birlikle sınıf yönetimini farklı değişkenlerle inceleyen araştırmalar da mevcuttur. Literatür tarandığında öğretmenlerin sınıf yönetimi anlayışlarının çocuk hakları ile ilişkisini inceleyen araştırmalar gerek yurtdışında gerekse yurt içinde çok azdır. İlkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerini çocuk haklarına dayalı olarak doğrudan inceleyen bir araştırmaya ise rastlanmamıştır. 1.2. Araştırmanın Amacı Araştırma ile ilkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin çocuk hakları temelinde incelenmesi hedeflenmiştir. Bu bağlamda araştırmanın genel amacı ilkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Bu ana amaç doğrultusunda, aşağıda belirtilen alt amaçlar ile ilgili sorulara yanıt aranmıştır. 1) İlkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profilleri nasıl dağılım göstermektedir? 2) İlkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetim profilleri dağılımı öğretmenlerin cinsiyetlerine, kıdemlerine, sınıflarında bulunan öğrenci sayılarına, öğretmenlik mesleğini isteyerek seçip seçmeme durumlarına göre değişmekte midir? 3) İlkokul sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutumları nasıldır? 4) İlkokul sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutumları öğretmenlerinin cinsiyetlerine, kıdemlerine, sınıflarında bulunan öğrenci sayısına, öğretmenlik mesleğini isteyerek seçip seçmeme durumlarına göre değişmekte midir? 5) Öğretmenlerin sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında ilişki var mıdır? 1.3.Araştırmanın Önemi Çocuk hakları konusu çok boyutlu bir konudur. Bu konuda eğitim bilimleri, hukuk bilimleri, sosyal hizmetler başta olmak üzere felsefe, sosyoloji gibi birçok alan araştırma 4 yapmaktadır. İlgili bilim ve disiplinler çocuk hakları konusunu kendi alanı içerisinde analiz etmekte, değerlendirmekte ve yorumlamaktadır. Eğitim bilimleri ise bu konuyu öğretmenler, veliler, yöneticiler, öğrenciler, programlar gibi eğitim unsurları çerçevesinde ele almaktadır. Ancak bu araştırmalar alanının ilk araştırmaları olmaları bakımdan çocuk hakları konusuna genel çerçeveler dâhilinde bakmıştır. Bu çalışmaları başka açılardan devam ettirmek, alanı dallandıracak çalışmalar yapmak alana çok yönlü bakış açısı kazandıracaktır. Bu araştırma ise çocuk haklarını sınıf yönetimi anlayışıyla birleştirerek alana yeni bir katkı sağlayacağı fikri ile doğmuştur. Öğretmenler özellikle de ilkokul sınıf öğretmenleri çocuklar üzerinde derin izler bırakır. Eğitim öğrencide istendik davranışlar geliştirecekse bu istendik davranışlar çocuğun haklarını gözeterek öğretilmelidir. Çocuk haklarının temelinde sevgi, saygı, hoşgörü, adalet ve özgürlük vardır. Bu bakımdan öğretmenlerin bu temellere bağlı olması gerekir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan maddelere öğretmenlerin sınıf ortamında ne derece uyduğu, sınıf yönetimi anlayışlarında bu hakları önemseyip önemsemediğinin araştırılması, çocuk haklarının uygulayıcısı olan öğretmen profillerinin ortaya çıkarılması bakımından önemlidir. Ancak sınıf yönetimi ile çocuk haklarını ilişkilendiren araştırmalar gerek yurt içinde gerekse yurtdışında çok azdır. Oysaki eğitim kurumlarının özellikle de öğretmenlerin uygulamada bu haklara saygı duyması, bu hakları gözetmesi ve hayata geçirmesi beklenir. Bu çalışma ile hizmet öncesi ve hizmet içi öğretmen eğitimi programlarında yer alan sınıf yönetimi ile ilgili derslerin içeriğine çocuk hakları konusunun yerleştirilmesine, böylece öğretmen adayları ve mevcut öğretmenlerin konuyla ilgili farkındalıklarının sağlanması, bilgi, beceri, tutum ve anlayışlarının gelişmesine katkılarda bulunmak ve öncülük etmek hedeflenmektedir. Bu bağlamda bu araştırma öğretmenlerin sınıf yönetimi profillerini çocuk hakları çerçevesinde ortaya koyması bakımından önemli bir eksikliği giderecektir. Ayrıca bu araştırma ülkemizde yapılacak olan çocuk hakları araştırmalarına örnek teşkil edecek konuya farklı bir bakış açısıyla bakmayı sağlayacaktır. 1.4. Sayıtlılar Örneklemde yer alan katılımcıların veri toplama aracına içtenlikle cevap verdikleri, veri toplama araçlarının ve verilerin analizinde kullanılan istatiksel yöntemlerin araştırmanın amaç ve alt amaçlarını yanıtlamaya uygun olduğu varsayılmaktadır. 5 1.5. Sınırlılıklar Bu araştırma Ankara ili, Keçiören ilçesindeki devlet ilkokullarında 2014-2015 öğretim yılında görev yapan ilkokul sınıf öğretmenleriyle ve kullanılan ölçme araçlarıyla sınırlıdır. 1.6. Tanımlar Sınıf Yönetimi: Sınıf yaşamında öğrenmenin gerçekleştiği bir çevrenin oluşturulabilmesi için gerekli olanakların, süreçlerin, öğrenme düzeninin, öğrenme ortamının, kurallarının belirlenmesi, sürdürülmesi, öğretmen ve öğrencilerin etkin çalışmalarındaki engellerin en aza indirgenmesi, öğretim zamanının uygun kullanılması, etkinliklerin öğrenciler tarafından belirlenerek katılımlarının sağlanması; sınıfta zamanın, madde ve insan kaynaklarının etkin olarak yönetilmesi sürecidir (Başar, 1999). Sınıf Yönetimi Profili: Öğretmen sınıf içinde gösterdiği davranışlarla öğrencide olumlu etkiler yapabileceği gibi olumsuz etkiler de yapabilmektedir. Öğretmenin öğrenci üzerinde olumlu etkiler bırakması öğretmen-öğrenci arasında kurulan olumlu iletişim süreciyle sağlanabilir. İletişim çift yönlü olduğu takdirde bu süreç başarıyla gelişir. Çoğu zaman sınıf içi iletişim süreci öğretmenlerin kişisel niteliklerinin etkisi altında biçimlenmektedir. Bu kapsamda öğretmenlerin iletişim sürecinde ortaya koydukları davranış biçimleri onların sınıf yönetim profillerini oluşturmaktadır ( Ekici, 2004). Disiplin: Okuldaki öğrencilerin okul kurallarına ve hükümlerine uymasını sağlamak için alınan önlemlerdir. Çocuk Hakları: Çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki bakımlardan özgürlük ve saygınlık içinde, sağlıklı ve normal biçimde gelişebilmesi için hukuk kuralları ile korunan yararlarıdır (Akyüz, 2001). Çocuk Haklarına Dair Sözleşme: Uluslararası hukukta çocuk haklarını düzenleyen temel yasal metindir. Sözleşme Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilmiştir. Türkiye’de sözleşme 1995 tarihinde bir kanun olarak yürürlüğe girmiştir. Demokratik Eğitim: Programları ve yöntemleri demokrasinin dayandığı temel ilkelere göre saptanan eğitime ve öğretim çalışmalarında, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde, eğitsel etkinliklerde öğrencinin birey olarak değerine ve bütünlüğüne, birlikte çalışmaya, karşılıklı saygıya, hoşgörüye, kişiliğe değer ve önem veren eğitime denir (Oğuzkan, 1981). 6 BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE Bu bölümde araştırmanın kavramsal çerçevesini oluşturan sınıf yönetimi, çocuk hakları ve sınıf yönetiminde çocuk hakları konusu çok yönlü olarak ele alınmıştır. 2.1. Sınıf Yönetimi Sınıf yönetimi üzerinde fazlaca konuşulan ve tartışılan önemli bir kavramdır. Bir ülkenin, toplumun çocuğa bakışı, çocuğa ilişkin değerleri, davranışları ve tutumu gelenekler, alışkanlıklar, resmi politikalar, resmi eğitim programları ve uygulamaları yoluyla eğitim sistemlerinin en küçük birimi olan sınıf ortamlarına yansır. Bir başka ifade ile toplumda çocuğa yönelik egemen davranış kalıpları ile çoğu zaman sınıf içinde öğrencilere yönelik öğretmen davranışları arasında paralellik söz konusudur. Sınıflar ülkelerin ve toplumların minyatürleri gibidir. Bir ülkenin çocuk haklarını önemseyip önemsemediği de yine o ülke öğretmenlerinin sınıf yönetiminden anlaşılabilir. Sınıf yönetimi birçok boyut ve değişken göz önünde bulundurularak incelenmesi gereken kavramdır. 2.1.1. Sınıf Yönetimi ve Disiplin Kavramı Toplumun fertlerinin yetiştiği sınıflarda öğretmenin sınıftaki öncelikli görevinin, plan ve programlarda yer alan hedefleri gerçekleştirmek olduğu söylenir. Ancak öğretmen bunu yaparken sınıfın düzenini sağlamakta, öğrencilerle iletişim kurmakta, öğrenci etkinliklerini ve ödevlerini kontrol etmekte, sınıfın fiziksel durumunu en iyi hale getirmekte, öğretim materyallerini düzenlemektedir. Sınıf yönetimi bu ve bu gibi birçok değişkeni kapsamaktadır. Sınıf yönetiminin iyi olabilmesi için tüm değişkenlerin farkına varılmalı ve kontrolü sağlanmalıdır. Sınıf yönetimi birçok değişkeni kapsadığından eğitimciler tarafından da farklı şekiller de tanımlamıştır. Karslı’ya (2009) göre; sınıf yönetimi müfredat programında yer alan amaçları gerçekleştirmek için sınıfta sahip olunan insan ve madde kaynaklarını bu amaçlara 7 yönlendirme sürecidir. Lemleck’e (1988) göre ise sınıf yönetimi “ kaynakları örgütleme, çevreyi etkili bir biçimde düzenleme, öğrenci gelişimini gözleme, ortaya çıkabilecek öğrenci sorunlarını önceden tahmin edebilme gibi unsurları içeren sınıftaki hayatın bir orkestra gibi yönetilmesi”dir. (Lemleck 1988’den aktaran Başar, 2011). Sınıf yönetimine sistematik olarak bakıldığında sınıf yönetimi; kaynakları örgütleme, çevreyi etkili biçimde düzenleme, öğrenci gelişimini gözleme, öğrenci sorunlarını önceden tahmin edebilme gibi unsurları etkili bir biçimde koordine edebilme olarak tanımlanabilir (Terzi, 2002). Sınıf yönetimi öğretimin amaçlarına ulaşmasına yardımcı olan, öğrenme öğretme ortamının oluşturulması ve yürütülmesi için yapılan etkinlikler (sınıfı fiziksel ortamını düzenleme, kuralları oluşturma, derslerde dikkati çekebilme ve eğitsel etkinliklerde yer almayı sağlama vb.) olarak tanımlanır (Kılbaş, 2003). Weber’ e (1986) göre sınıf yönetimi öğrencilerin öğrenmelerini olanaklı kılacak, öğretimsel amaçlara ulaşmasını sağlayacak, sınıf durumlarını açıklamak ve sürdürmek için öğretmenlerin kullandıkları davranışlardan oluşan ve adım adım tamamlanması gereken karmaşık bir yapıdır. Kısacası, sınıf yönetimi gerçek hayatın küçük bir örneği olan sınıfta uyulması gereken kuralların belirlenmesi, buna bağlı olarak uygun sınıf düzeninin hazırlanması, öğretim programının tam anlamı ile incelenerek sınıfta yürütülecek öğretim etkinliklerinin buna göre hazırlanması, sınıf içerisinde geçirilen zamanın dikkatli düzenlenmesi, olumlu ve ılımlı bir sınıf ortamının sağlanması sürecidir (Çelik, 2002). Alanyazına bakıldığında sınıf yönetimi ile disiplin kavramları bazen birbirinin yerine kullanılmakta, bazen disiplin, sınıf yönetiminin kapsamı içerisinde ele alınmaktadır. Sınıf yönetimi ve disiplin konusundaki model ve yaklaşımlar ele alınırken Kameenui ve Darch, (1995) "sınıf yönetimi yaklaşımları" ifadesini kullanırken, Charles (1996) "disiplin modelleri" ifadesini kullanmıştır. Ancak disiplin kavramını sınıf yönetimi içerisinde ele almak daha uygun görülmektedir (Aydın, 2004). Disiplin ile ilgili tanımlar incelendiğinde disiplin, belirlenen kişilik veya davranış desenlerini göstermenin beklenildiği bir öğretim şekli ya da böyle bir öğretimin sonucu kontrol edilen davranış olarak tanımlanabilir. Bunun yanında disiplin; düzeltmek veya eğitmek amaçlı cezalandırma anlamında da kullanılır. Literatür incelendiğinde bazı eğitimciler, disiplin kavramı ile ilgili etkinlikleri, okul hayatına zarar verici ve sinir bozucu aktiviteler olarak ifade etmektedirler (Cotton, 1994). 8 Sınıf içi disiplin, öğrencinin kendisiyle ve diğer öğrencilerle ilişkilerini düzenleyen; öğrencilerin bireysel ve sınıf olarak hak ve özgürlüklerini garanti altına alan ilke, değer ve kurallar bütünüdür (Arıcak, 2004). İyi bir sınıf yönetimi öğrencilerin ihtiyaçlarının farkına varılmasıyla başlar ve öğrenciyi merkeze alır. Sınıf yönetilirken de öğrenciler için nasıl daha iyi bir eğitim- öğretim ortamı oluşturulabilir? sorusu çerçevesinde hareket edilmeli ve olumlu sınıf ortamı yaratılmalıdır. Sınıf yönetiminin temel amacı; eğitim hedeflerine ulaşmak için, öğretmen ve öğrencinin olumlu iletişim içinde bulunacakları öğrenme ortamları düzenlemektir. 2.1.2. Sınıf Yönetiminin Boyutları Sınıf yönetimi, birçok değişkeni kapsadığından birçok faktör tarafından da etkilenmektedir. Bu faktörler arasında, öğretmenin kişisel, sosyal ve mesleki özellikleri, çevrenin okul ile uyumu, öğrencilerin özellikleri ve gereksinimleri, okul yönetimi, okulun fiziki yapısı, misyonu ve vizyonu gibi faktörler sayılabilir. Başar (2011) sınıf yönetimi boyutlarını; sınıf ortamının düzenlenmesi, plan-program etkinlikleri, zamana yönelik etkinlikler, davranış düzenlemeleri, ilişki düzenlemeleri olarak gruplandırmıştır ve literatürde yaygın olarak görülen gruplandırma da bu şekildedir. 2.1.2.1. Sınıf Ortamının Düzenlenmesi Sınıf ortamı; sınıfı oluşturan fiziksel düzenlemeler, psikolojik durumlar ve öğrencilerin duyuş ve değerlendirmelerini etkileyen sosyal ve kültürel öğelerin etkileşiminin bir ürünüdür (Özden, 2011). Etkili sınıf yönetimi için öğrencilerin içinde bulundukları ortamlarında eğitim ve öğretim için uygun olması gerekir. Sınıf ortamının genişliği, sınıf alanının çeşitli etkinliklerin yapımı için bölünmesi, ısı, ışık, gürültü düzenekleri, renkler, temizlik, estetik, eğitsel araçlar, oturma düzeni, öğrencilerin gruplanması sınıf ortamının fiziksel düzenine ilişkin unsurlardandır. Fiziksel düzenlemeler, öğrencinin rahat etmesini sağlamak, okul ve sınıf ortamının çekiciliğini artırarak öğrencinin okula isteyerek gelmesini gerçekleştirmek, öğrenmeyi kolaylaştırmak amaçları için yapılır. “Eğitim” olarak tanımlanan davranış değişikliği, uygun ortamlarda gerçekleşir (Başar, 2011). Öğrencilerin kendini gerçekleştirmesi için sınıf ortamın buna uygun olması gerekir. Olumlu bir havanın olmadığı, katı kuralların hâkim olduğu, başarı duygusunun desteklenmediği, soğuk, sert ve heyecandan yoksun ortamlarda öğrencilerin kendilerini 9 rahat hissetmeleri ve mutlu olmaları beklenemez. Bu yüzdendir ki eğitim ortamlarının öğrenciye saygılı, demokratik, başarının desteklendiği ve teşvik edildiği, olumlu iletişim sağlandığı ortamlar olması öğrencilerin öğrenmesine katkı sağlayacaktır. Öğretmen tarafından etkili bir sınıf yönetimin oluşturulması için öğretim amaçlarına uygun şekilde ve olanaklar ölçüsünde öğrenci sayısı, ısı, ışık, renk, temizlik, görünüm, yerleşim düzeni, sınıfın genişliği ve alanın değişik etkinlikler için bölünebilirliği, boş alanlar, havalandırma, estetik, eğitsel araçlar ve gürültü gibi fiziksel değişkenlerin güdüleyici, öğrencileri öğrenme-öğrenme sürecine katıcı ve ilgi çekici bir biçimde düzenlenmesi gerekir (Karslı, 2009). Sınıftaki öğrenci sayısı, öğretmenin her öğrenciye ayıracağı zaman ve ilgi bakımından önemlidir. Öğrenci sayısının fazla olması öğretmenin performansını etkiler ve her öğrenciye öğretmenin ayırdığı zamanı daraltır. Genel olarak sınıflarda 30’ dan fazla öğrenci olması istenmeyen bir durumdur ancak sınıftaki öğrenci sayısı, dersin niteliğine, eğitim düzeyine ve türüne göre değişebilir. Isı, öğrencilerin derse yönelik konsantrasyonunda etkiliyken; ışık, insan psikolojisi üzerinde etkili olan önemli bir fiziksel değişkendir. Sınıfta iyi renk uyumunun sağlanması da göz estetiği ve zihinsel etkinlik açısından uyarıcı etkiler yaratabilir (Taştan, Ertan, Kandos, 2007). İlköğretim sınıfları için sarı, pembe ve turuncu gibi sıcak renkler kullanılmalı; yazı tahtasının gri, siyah veya yeşil renkte olması okumayı kolaylaştırmaktadır (Özden, 2011). Gürültülü bir ortamda, öğrencinin zihni konuya odaklanamaz. Öğretmenin, sınıf kurallarını oluştururken gürültüyü azaltacak maddelere de yer vermesi ve öğrencilerin birbirini rahatsız etmesini engellemesi gerekir. Öğrencilerin olduğu yerde gürültünün olması kaçınılmazdır. Özellikle ilkokullarda gürültünün sıfıra inmesi mümkün değildir. Ancak bu gürültü düzeyinin, eğitim öğretim etkinliklerini önleyecek düzeyde olmamasına dikkat edilmelidir. Aynı zamanda eğitim- öğretim mekânlarının temiz ve bakımlı olmaları gerekir. Kötü kokuların baskın olduğu, sınıf duvar ve zeminlerinin bakımsız olduğu, pencere ve kapılarının sağlam olmadığı bir mekânda eğitim-öğretim tam olarak amacına ulaşamamaktadır. Okullarda yaygın olarak görülen sınıf yerleşim düzenleri; sıralı yerleşim düzeni, küme yerleşim düzeni, bireysel yerleşim düzeni, 10 yuvarlak masa düzeni şeklinde gruplandırılabilir. Yerleşim düzeni amaca derse ve eğitim kademesine uygun olarak değişik şekiller alabilir. Önemli olan uygun oturma düzeni kullanmak ve her yerleşim düzeninin öğrenciler ve sınıf ortamı üzerindeki etkilerinin farkında olmaktır (Özden, 2011). 2.1.2.2. Plan-Program Etkinlikleri Sınıf yönetimin ikinci boyutunu plan-program etkinliklerinin yönetimi oluşturur. Amaçlar esas alınarak yıllık, ünite, günlük planların yapılması, kaynakların belirlenip dağılımının sağlanması, iş ve işlem süreçlerinin belirlenmesi, araç sağlama, yöntem seçme, öğrenci özelliklerini belirleme, gelişimlerini izleme ve değerlendirme, öğrenci katılımın düzenleme bu grupta ele alınabilir. Bu etkinlikler, geçmişi ve var olan durumu ele alarak geleceği görme ve şekillendirme amaçlı çabalar olarak görülebilir (Başar, 2011). Öğretim etkinliklerinin planlanmasının temel amacı, ders için ayrılan sınırlı zaman içinde, sınıftaki öğretim etkinliklerini daha verimli ve etkili hale getirmektir. Çünkü öğrencilere sağlanacak uygun öğrenme durumları, ancak özenle yapılmış bir planlama sonucunda gerçekleşir (Ekici, 2005). Etkili eğitim ve öğretim için belirlenmiş amaçlara mümkün olduğunca az sürede, en az maliyet ve en etkili bir biçimde ulaşabilmek için bütün öğretim etkinliklerinin önceden planlanması şarttır. Plan, program hedeflerine ulaşmak için hangi öğretim etkinlerinin seçileceğini, bilginin öğrencilere nasıl sunulacağını, hangi araç- gereçlerin kullanılacağını ve başarının nasıl değerlendirileceğini önceden tasarlayıp kâğıt üzerinde göstermek gerekmektedir (Ekici, 2005). 2.1.2.3. Zamana Yönelik Etkinlikler Sınıfta zamanın iyi yönetilmesi gerekir. Belli bir zamanda belli bir hedeflere ulaşmak eğitim ve öğretimin temel amacıdır. Bu yüzden sınıfta zaman planlanması yapılmalı ve zaman etkili ve verimli bir şekilde kullanılmalıdır. Zamanın verimli kullanılması; öğrencilerin dikkatini öğretim yaşantıları üzerine yoğunlaştırmaları ve öğrenme amaçlarına ulaşmak için yeterli düzeyde güdülenmelerini ifade etmektedir. Öğretmen öğrencide oluşması beklenen davranış değişikliklerini sağlamak amacıyla öğrencinin akademik anlamda öğrenmesini sağlayabilirse ders zamanını etkili kullanmış olur (Ekici, 2005). 11 Etkili okullarda zaman etkili ve verimli kullanılmaktadır. Etkili öğretmenlerde sınıfta geçen süre içinde derse hazırlık, sıraların düzenlenmesi, dersle ilgili hazırlıkların yapılması, istenmeyen öğrenci davranışlarının önlenmesi, disiplin sağlanması gibi konulara daha az, öğrenme-öğretme etkinliklerine ise daha fazla zaman ayırmaktır. Ders öncesinde bazı hazırlıkların gerçekleştirilmiş olması, gerek öğretmene gerekse öğrenciye zaman kazandırabilir (Karslı, 2009). 2.1.2.4. İlişkilerin Düzenlenmesi Sınıf kurallarının belirlenip öğrencilere benimsetilmesi, sınıf yaşamının kolaylaştırılmasına yönelik öğrenci-öğrenci, öğrenci-öğretmen ilişki düzenlemeleridir (Başar, 2011). Öğretmen ve öğrenciler arasındaki samimi ve güven verici bir ilişki sınıf ortamının en önemli değişkenleri arasındadır. Öğretmenin sınıfına tebessüm ederek girmesi, öğrencilere adları ile hitap etmesi, öğrencilerin kolaylıkla öğretmenleriyle diyalog kurabilmeleri, sınıfta alternatif öğretmen görüşüyle ters düşebilen görüşleri ileri sürebilmeleri sıcak ve güven verici öğretmen-öğrenci ilişkilerin göstergeleri arasında sayılabilir (Özden, 2011). Öğretmene etkili bir sınıf iletişiminin sağlanmasında çok büyük sorumluluk düşer. Öğrencilerin ilgi, beklenti ve gereksinimlerini tanımak etkili bir sınıf iletişim için gereklidir. Canlı bir sınıf ortamı oluşturmada sorumluluk alan, paylaşan, tartışan, eğlenen, öğrenen kısaca yaşayan öğrenci tipini yaratmak önemlidir. Tabii bunun için öğrencilerin fark edilmesi gerekir. Fark etmek ise öğrencilerin öğrenme kapasitelerini, ilgilerini, duygularını bilmektir (Büyükalan, 2011). 2.1.2.5. Davranışların Düzenlenmesi Sınıfta ilgili etkinliklerin, eğitim ortamının istenen davranışı sağlayabilir hale getirilmesi, sınıf ikliminin olumlulaştırılması, sorunların ortaya çıkmadan önce tahmin edilmesi yoluyla istenmeyen davranışların önlenmesi, sınıf kurallarına uyulmasının sağlanması, yapılmış olan istenmeyen davranışların değiştirilmesi bu boyuta ilişkin olarak söylenebilir (Başar, 2011). Demokratik sınıf ortamı, etkili davranış yönetiminin önemli değişkenlerinden biridir. Bu nedenle öğrencilere kendilerini yöneltme olanağı sağlanmalıdır. Davranış anlamlı hedeflere dönük olarak yönetilebilir. Dolayısıyla herhangi bir davranışın öğrenciye kazandırılması için öncelikle geçerli nedenlerin bulunması gerekir. Öğretmen öğrencilerin hangi davranışları neden göstermeleri gerektiğini açık ve anlaşılır bir ifade ile anlatmalıdır 12 (Aydın, 2000). Sınıf için olumsuz davranış olarak niteleyebildiğimiz, derse devam etmeme ya da ders geç gelme, derse hazırlıksız gelme, sınıfta uygun olmayan yer ve zamanda konuşma, arkadaşlarına, kendisine ya da eşyalara zarar verme, deste ders dışı etkinliklerle uğraşma gibi davranışların ortadan kaldırılmasında en etkili yollardan biri sınıf kurallarının belirlenmesidir (Büyükalan, 2011). Öğretim amaçlarını gerçekleştirmenin şartı, davranışları ve öğrenmeyi yeterince yönetebilmektir. Davranışları, yönetmenin amacı kişinin kendi kendine kontrol eder hale getirilmesidir (Halis, 2001). Davranış düzenlemeleri eğitim ve öğretimi olumsuz yönde etkileyen; öğretmenin beklentilerine ve dersin amaçlarına ters düşen, etkileşimi engelleyen istenmeyen davranışları ve sınıf liderliğini kapsar (Başar, 2011). 2.1.3. Sınıf Yönetimini Etkileyen Faktörler Çelikten’e (2008) göre sınıf yönetimini etkileyen etmenler sınıf içi ve sınıf dışı olmak üzere ikiye ayrılır. Sınıf yönetimini etkileyen sınıf içi etmenler öğrenci, öğretmen ve sınıf ortamıdır. Sınıf yönetimini etkileyen sınıf dışı faktörler ise yakın çevre ve uzak çevre olmak üzere ikiye ayrılır. Yakın çevre; aile, okul ve akran gruplarından uzak çevre ise eğitim yönetimi, ülkenin genel yönetimi ve dünyadaki gelişmelerden oluşur. Aydın (2004) ise sınıf yönetimi değişkenlerini öğretmen, öğrenci, okul, program, eğitim ortamı, eğitim yönetimi, aile ve çevre olarak ele almaktadır. Taş (2006) sınıf yönetimini etkileyen faktörleri sosyal, psikolojik ve eğitsel etkenler olarak sıralamıştır. Aile, toplumsal norm ve değerler, öğrencilerin geldikleri çevre, beklentiler ve kitle iletişim araçları sosyal etkenlerdir. Öğretmenin kişilik özellikleri ile öğrenci özellikleri ve ihtiyaçları psikolojik etkenlerdir. Okulun yönetim yapısı, öğretmenlerin niteliği, eğitimi, okul amaç ve değerlerine bağlılığı, kontrolü kaybetme korkusu, dersin işlenişi, sınıfın fiziksel durumu ve sınıf kurallarının belirsizliği eğitsel etkenlerdir. Erdoğan (2002) sınıf yönetimini etkileyen faktörleri, dersin işlenişi, öğrenci özelliği, öğretmen, ortam, çevre, aile, okulun büyüklüğü, sınıfın büyüklüğü, oturma düzeni, yönetim yapısı ve fiziksel yapısı olarak sıralamıştır. Başar (2011) ise bu değişkenleri genel olarak öğrenci, öğretmen, eğitim ortamı, okul, eğitim yönetimi, aile ve çevre olarak ele almaktadır. 13 2.1.3.1. Sınıf Yönetimini Etkileyen Sınıf İçi Faktörler Sınıf yönetimini etkileyen sınıf içi faktörler öğrenci, öğretmen, eğitim-öğretim programı, sınıfın fiziki yapısı olarak gruplandırılabilir. Eğitim sisteminin ve öğrenme-öğretme sürecinin temel öğesi hiç kuşkusuz öğrencidir. Öğrenciler aynı zamanda sınıf yönetimi içinde önemli bir öğe konumundadır. Öğrencilerin çeşitli özellikleri etkili bir sınıf yönetiminin gerçekleştirilmesini ve sınıf ortamının düzenlenmesini etkilemektedir. Öğrencilerin yaşı, cinsiyeti, zekâsı, ilgileri, ihtiyaçları, beklentileri, öğrenme stilleri, tutumları, değerleri, motivasyonları, sahip oldukları bilişsel ve psiko-motor yetenekleri, sosyo-ekonomik düzey vb. gibi sosyal ve kültürel özellikleri sınıf yönetimi ve sınıf ortamı açısından oldukça önemlidir (Özdemir, 2011). Eğitimin temel öznesi olan öğrenciler, sınıfa gelirken fiziksel, sosyal, ruhsal özellikleriyle beraber gelirler. Öğretmenin öğrencisinin farkına varması ve onu tanıması için bu özellikleri bilmesi gerekir. Her birey, sınıf ortamının oluşmasında etkin bir rol oynar. Bir sınıfta bulunan bireylerin hepsi sınıf kültürünün oluşmasına katkı sağlar. Öğrenciler bunu yaparken kendi farklı özelliklerini kullanır ve farklılıklarıyla ön plana çıkarlar. Önemli olan bu farklılıkları önemsememek ya da bastırmak değil bireysel farklılıkları önemseyen, dikkate alan bir sınıf kültürü oluşturmaktır. Öğrencilerin kişilik ve gelişim özellikleri, ilgi ve ihtiyaçları, içinde yaşadıkları toplumsal çevre ve aile yapıları öğrencilerin davranışlarına yön veren etkenlerdir ki bu etkenler çok iyi bilinmeli ve etkinlikler bu yönde hazırlanmalıdır (Yılmaz, 2007). Okul binaları, yöneticiler, öğretmenler, memurlar, hizmetler ve tüm öğrenme materyalleri öğrenciler içindir (Kutlu, 2000). Öğrencinin yüksek yararı eğitim için vazgeçilmez bir ilke olmalı ve buna uygun davranılmalıdır. Öğrenciyi önemsemeyen bir okul, yönetici ya da öğretmen mesleğinin ilkelerine uygun davranmıyor demektir. Etkili sınıf yönetimi için gereken öğretim süreçlerinin düzenlenmesinden ve yürütülmesinden, eğitim ortamının oluşturulması için gereken psikolojik ve fiziksel düzenlemelerin yapılmasından sorumlu olan kişi öğretmen olduğundan sınıf yönetimini etkileyen faktörlerden en stratejik olanı öğretmendir. Bu nedenle, öğretmen etkili bir eğitim gerçekleştirmek amacıyla, sistemin değişkenlerini bütünleştirmek ve uyumlu hale getirmek zorundadır (Aydın, 2004). 14 Sınıf ortamının ve sınıf yönetiminin planlanması, düzenlenmesi ve öğrenme-öğretme etkinliklerinin gerçekleşmesinde en önemli unsurlardan biri öğretmendir. Günümüzde bilgi teknolojilerinin 10-15 yıl öncesine kadar günlük yaşantımız kadar eğitim süreçlerini de, okula gelmeyecek düzeyde ve dramatik biçimde değişmesine karşın öğretmen eğitim süreçlerinde hala etkili bir biçimde rol almaktadır (Özdemir, 2011). Bir öğretmenin kalitesi yetiştirdiği bireylerin nitelikleri ile ölçülebilir. Okul toplumsal beklentiler doğrultusunda öğrenciye çağdaş nitelikler kazandırabilirse etkili olabilir. Bu nedenle sınıfta öğrenciye yönelik her davranış ve etkinliğin amaca uygun, planlı, kurallı, ilkeli ve düzenli olması gerekir. Öğretim programları, öğrencilerin nitelikli biçimde yetişmesinde ve ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden kalkınmasında önemli işlevlere sahiptir. Öğretim programlarının aynı zamanda sınıf ortamı açısından da değerli rolleri vardır. Sınıf ortamı düzenlenirken öğretim programları önemli bir değişkendir. Öğretim programlarının yapısı, geliştirildiği temel yaklaşımı, programın genel amaçları ve öğrencilere yönelik belirlenen kazanımlar, programın içeriği ve konuların yapısı, öğrenme-öğretme etkinliklerinin niteliği ve ölçme değerlendirme süreç ve yöntemleri sınıfta gerçekleştirilecek öğrenme-öğretme faaliyetlerinin ve sınıf ortamının niteliğini oldukça etkilemektedir (Özdemir, 2011). Programın başarıya ulaşması kullanılan öğretim yöntemlerine bağlıdır. Ne yazık ki, her zaman her durumda geçerli, her öğretmen tarafından kullanılabilen, her konuya uygun bir öğretim planı yoktur. Başarılı olmak için öğretmenlerin öğrencilerin özelliklerini ve düzeylerini dikkate alıp eğitim hedef ve amaçlarına uygun planları hazırlamaları gerekmektedir. Bunda öğretmen mesleki yeterliliği çok etkili ve önemlidir (Kaya, 2003). Sınıf yönetimini ve sınıf ortamında gerçekleşen öğrenmelerin niteliğini, sınıfın fiziki yapısı da önemli oranda etkilemektedir. Sınıf ortamının dikkatli bir biçimde düzenlenmesi ve öğrencilerin nitelikli biçimde öğrenmelerini olumsuz şekilde etkileyen faktörlerin ve elemanların ortadan kaldırılması etkili, düzenli ve sağlıklı bir öğrenme ortamı oluşturmada hayli önem taşımaktadır (Özdemir, 2011). Sınıfın fiziki yapısı hem öğrencileri hem de öğretmeni etkilemektedir. Sınıf ortamı veya çevresi öğrencinin öğrenme motivasyonunu artırdığı gibi, güven ve özsaygıyı geliştirir ve öğrenmeye yönelik olumlu duygularla sınıfa gelmesini sağlar. Etkili bir sınıf yönetimi için eldeki olanaklar ölçüsünde fiziksel değişkenlerin güdüleyici, öğretici ve ilgi çekici biçimde 15 düzenlenmesi gerekmektedir. Olumlu sınıf düzenlenmesinde sınıftaki fiziki unsurlar ve işlevleri iyi anlaşılmalı ve onların düzenlenmesiyle ilgili ilkellere uyulmalıdır. Bu unsurlar; yerleşim düzeni, sınıfın temizliği, renklerin kullanımı ve görünümü, ısı, ışık, öğrenci sayısı, akustik, estetik, gürültü, öğretim araç ve gereçleri ve güvenlik olarak sıralanabilir (Başar, 2011). 2.1.3.2. Sınıf Yönetimini Etkileyen Sınıf Dışı Faktörler Sınıf yönetimi etkileyen sınıf dışı faktörler okul ve okul yönetimi, aile, çevre ve arkadaş, kitle iletişim araçları olarak gruplandırılabilir. Okul yönetimi, eğitim yönetiminin sınırlı bir alana uygulanmasıdır. Bu alanın sınırlarını eğitim sisteminin yapısı ve amaçları belirler. Okul yönetiminin görevi okuldaki tüm madde ve insan kaynaklarını en verimli biçimde kullanarak, okulu amaçlarına uygun olarak yaşatmaktır (Bursalıoğlu, 1994). Okulda olumlu bir iklimin oluşturulmasında okul toplumunun bütün üyelerinin kendilerini her yönden rahat, güvenli ve özgür hissetmeleri gerekir. Katı disiplin politika ve uygulamalarından uzak ve esnek yapılı olan okullar, diğerlerine oranla daha başarılı ve olumlu okul iklimine sahiptirler (Şişman ve Turan, 2004). Eğitim ailede başlar. Kişilik yapısının temel davranışları büyük ölçüde ailede elde edilir. Bunların sonradan değiştirilmesi çok güç olur. Tembel-çalışkan, doğrucu-yalancı, pısırıkgirişken, bencil-özgecil benzeri ikilemlerin kazanılması ailede başlar, gelişir, çoğu zamanda pekişir. Okulun bunları değiştirebilmesi güçtür, uygun çözüm, önceden aileyi etkilemektedir (Başar, 2011). Aileyle ilgili olarak öğretmenin yapması gerekenlerden ilki, ailenin tanınması, bunun aracı da öğretmen-veli iletişimidir. Bu iletişim yüz yüze olabileceği gibi, yazı ve telefonla da olabilir. Öğretmen, öğrencinin defterine yazdığı veya velisine iletmesine verdiği için öğrenciye verdiği notlar aracılığı ile iletişim sağlayabilir. Ailelere haftalık, aylık okul-sınıf haberleri bülteni gönderebilir. Öğrenciler aracılığıyla sözlü iletişim yanlış anlamalara neden olabileceği için kullanılmaması yerinde olur (Cangelas 1988’den aktaran Başar, 2011). Sınıf yönetimini ve sınıf ortamlarında öğrenci davranışlarını etkileyen faktörlerden biri de çevredir. Çevre öğrencilerin yaşadıkları fiziksel ve sosyal çevre anlamına gelmektedir. 16 Öğrencilerin yaşamlarının önemli bölümünü geçirdikleri fiziksel ve sosyal çevre, onların bir yandan sosyal, psikolojik ve duygusal gelişimleri açısından önem arz ederken, diğer yandan okul ve sınıf ortamlarındaki öğrenme durumları, başarılarını ve davranışlarını etkileyen önemli değişkenlerdir (Özdemir, 2011). Öğretmen, toplumu bir pazar gibi kullanabilmelidir. Sınıfın yaşamı toplumdan kopuk değil, onunla iç içe olmalıdır. Çevrenin bir sınıf gibi kullanılabilmesi için önce öğretmen çevreyi tanımalı, kültürel geçmişini, bugününü, kaynaklarını, güçlü ve zayıf yönlerini, değişim ve değişime direnim güçlerini bilmelidir. Bu çabalar okulca da ele alınmalıdır. Okul çevreye yapabileceği ve çevreden alabileceği katkıları bilmeli, planlamalı ve eyleme geçmelidir. Çevrede rastlanan olumsuz davranışların değiştirilmesi, sınıf etkinliklerinin çevre taşınmasıyla da sağlanabilir. Okulun eğitsel kol etkinlikleri veya sınıf çevre işbirliği ile sınıf veya okulun düzenlediği çeşitli etkinliklere veliler ve çevredeki insanlar davet edilebilir (Başar, 2011). Öğrenci davranışlarının kazanılmasında en etkili ortamlardan biri de arkadaş gruplarıdır. Öğrencinin okuldan ayrıldıktan eve gidene kadar, nerelerde, kimlerle neler yaptığı bilinmeye çalışılmalıdır. Bu konuda öğretmen, okul, aile işbirliği yapmalıdır. Arkadaş grupları, bunların etkinlik türleri, davranış biçimleri bilinmeli, çocuk istenilen davranışı gösteren gruplara yönetilmeli, gerektiğinde bu ilgi ve ilişki grupları ailelerinde yardımıyla okulca oluşturulmalı, onlara olanak sağlamalıdır. Öğrencinin iletişim çevresini genişleten önemli bir faktör, bilgi ve teknoloji alanındaki gelişmelerdir. Öğrencinin dünyası okul ve çevre arasında sıkışıp kalmamalıdır. Özellikle televizyon öğrenci için çok çekici bir araçtır. Öğrenci televizyonun renkli ve gizemli dünyasına girerek zamanın büyük bir kısmını bu aracın boşunda geçirmektedir (Karslı, 2009). Televizyon programlarının, özellikle dizi ve filmlerin, çocuk ve gençlerin davranışları üzerinde oldukça önemli etkileri olduğu söylenebilir. Dizilerdeki veya filmlerdeki kahramanları veya etkilendikleri oyuncuları kendileri rol model alan bazı çocuk ve gençlerin istenmeyen davranışlarda bulundukları, şiddete eğilimi oldukları veya şiddete başvurdukları gazete ve TV haberlerinde sıkça görülmektedir (Özdemir, 2011). 17 Bazı çocukların zamanın çalan ikinci önemli araç, bilgisayardır. Bilgisayarlar da televizyon gibi çocuklar açısından çekici gözüken araçlardır. Özellikle çocuklara yönelik CD oyunları, küçük çocukları ve ergenleri çekmektedir. Saatlerce bilgisayar oyunları karşısında görülen çocuk, öğrenmeye ve sosyal etkileşimde bulunmaya yeterince vakit ayıramamaktadır. Çok önemli bir eğitim aracı olmasına rağmen, bilgisayarın bu renkli dünyası, öğrencileri farklı iklimlere taşımaktadır (Karslı, 2009). Günümüzde özellikle kentlerde yaşayan gençlerin ve çocukların büyük bölümünün bilgisayar ve interneti kullanmaktan öte, yaşamlarının bir parçası haline getirdiği düşünüldüğünde, medya ve bilgisayar okur-yazarlığı daha da önem kazanmaktadır. Ancak sadece bir derste değil pek çok derste günümüz teknolojilerinin doğru kullanımına yönelik bilgi, beceri, tutum ve alışkanlıkların kazandırılması gerekmektedir (Özdemir, 2011). 2.1.4. Sınıf Yönetimi Yaklaşımları Değişen dünya ve toplum sonucunda eğitim kavramı da değişmiştir ve değişmeye de devam edecektir. Eğitim kavramının çağdan çağa, toplumdan topluma değişmesi öğretmenlerin sınıf yönetimi anlayışlarını da etkilemiştir. Bunun sonucunda farklı sınıf yönetimi yaklaşımları ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımlar ise genel olarak geleneksel ve çağdaş yaklaşım şeklinde gruplandırılabilir. 2.1.4.1. Geleneksel Yaklaşım Geleneksel yaklaşım öğretmen merkezlidir. Başka bir anlatımla, sınıf içi yaşantılarda ve bu yaşantıların aktarıldığı eğitim etkinliklerinde öğretmen etkin, öğrenci edilgen, bir konumdadır. Öğretmen öğrenci ilişkileri, aşırı ölçülerde yapılandırılmıştır. Sınıf içi kurallar oldukça katı ve tek yönlüdür. Eğitim amaçlarının ve sınıf içi kuralların belirlenmesinde, öğrenci katılımına yer verilmez. Ayrıca sadece öğretmen tarafından belirlenen ve değişmez doğrular olarak gösterilen bu kurallar, tartışmaya kapalıdır. Daha çok öğretmenin geleneksel otorite figürü olarak algılandığı toplumlarda gözlenen bu yaklaşım demokratik yaşamın gerekleri ile bir arada düşünülemez. Öğrenciler, kişilik yapıları ve benlik tasarımları farklı olması nedeniyle, otorite simgesi olarak algıladıkları öğretmenlerine, farklı tepkiler geliştirirler. Ancak öğretmen kendince uysal ya da yaramaz olarak tanımladığı bu öğrencilerin, gerçekte uyum sorunları yaşamakta olduklarını göremez. Bu durumda genellikle, öğretmen yaramaz olarak tanımladığı öğrencilere karşı, açık ya da örtülü bir mücadele başlatır (Aydın, 1998). 18 Eski disiplin anlayışı olarak nitelendirebileceğimiz bu yaklaşımda öğrencinin ilgi, istek ve beklentileri baskı altına alınır. Öğretmen katı kuralcıdır, kurallara uymak zorunludur. Öğrenciden sessizce ders dinlemesi beklenir. Öğrencide olumsuz davranış görüldüğünde cezalandırmaya başvurulur. Öğrenci notla ya da şiddetle tehdit edilir. 2.1.4.2. Çağdaş Yaklaşım Sınıf yönetiminin merkezine öğrencinin alındığı, otoritenin yerini etkileşmeye bıraktığı sınıf yönetimi yaklaşımıdır (Ünal ve Ada, 2000). Öğrenciyi merkeze alan öğretimde, öğrenci risk almaya hazırdır. Öğrencinin risk alması demek karar vermeye ortak olması, araştırması, üretmesi ve paylaşmasıdır. Öğretmenin yol göstermesi ise modellik etmesi, öğretmesi, ilgilenmesi ve koruyucu olmasıdır. Demokratik sınıf ortamında ise sınıf içerisindeki hareketlerde serbestlik, güdümleme, yönlendirme, söz hakkı verme gibi durumlara uygun atmosferdir (Akyol, 2006). Çağdaş sınıf yönetimi yaklaşımı, sınıfı bir sistem olarak algılamayı gerektirir. Bu anlamda sınıf; öğrenci, öğretmen, ders programları, eğitim ortamı gibi iç, okul, çevre ve aile gibi dış etmenlerin etkileştiği bir alandır. Dolayısıyla sınıf içi yaşam, gerçek yaşamdan soyutlanmış bir ortam değil, canlı ve dinamik süreçler toplamıdır. Yeni (modern) disiplin anlayışı olarak nitelendirebileceğimiz bu yaklaşımda öğrencilerin ilgi, istek ve beklentilerine önem verilir. Disiplin kurallara daha esnek ve mantıklıdır. Öğrencinin sınıfta sessiz oturması da bir sorunun varlığını gösterir. Öğrencinin aktif olması, olumlu davranışların ödüllendirilmesi esastır. Öğrencilere karşı tutarlı davranılması ve yapıcı davranışlarda bulunulması gereklidir (Burden, 1995). Ceza’ya çok az yer verilir. Uygulamada eşitlik ve adalet ilkesine uyulur. Bu disiplin anlayışı bireyde demokratik anlayışı geliştirmeyi amaç edinir. Öğretmen bu sürecin iç ve dış dinamiklerini oluşturan özgün koşulların bilincinde olmalıdır. Şu halde öğretmen, okul içindeki ve çevredeki olanaklardan eğitim amacıyla en uygun şekilde yararlanmalıdır. Örneğin, öğretmen bir yandan okuldaki rehberlik servisi ile diğer yandan öğrencilerin aileleri ile yakın ilişkiler geliştirerek, sistemin öğelerinden yararlanabilir. Böylece hem eğitim sorunları karşısında yalnız kalmaktan kurtulur, hem de eğitim sistemini etkileyen ögelerin katkılarını bütünleştirir. Doğal olarak kolektif ve duyarlı bir sınıf atmosferi sağlanarak, eğitimin kalıcılığı artırılır. Çünkü davranış değişikliği sürecinin, sadece sınıfla sınırlandırılması, gerçekçi ve geçerli bir yaklaşım 19 değildir. Ancak her koşulda, sınıf yönetiminin en önemli öğesi olan öğretmen, öğrencileri için bir model olmayı başarabilmelidir (Aydın, 2000) 2.1.5. Sınıf Yönetimi ve Disiplin Modelleri Sınıfta benimsenen disiplin yaklaşımına göre geliştirilen değişik sınıf yönetimi modelleri bulunmaktadır. Bu modeller, öğretmene, öğrenci ihtiyaçlarına, öğretimsel kaynaklara veya dersin kazanımlarının niteliğine göre değişkenlik gösterebilmektedir. Öğretmenlerin benimsediği disiplin yaklaşımlarından hareketle farklı sınıf yönetimi modellerinden söz edilebilir. Öğretmen bu modellerden birini esas alabileceği gibi zaman ve duruma göre farklı yaklaşımlardan da yararlanabilir (Demirtaş, 2005). Aslında sınıf yönetimi yaklaşımları ile sınıf yönetimi modellerini keskin sınırlarla ayırmak zordur. Çünkü sınıf yönetimi modelleri de kendi içinde geleneksel ve çağdaş yaklaşımlardan oluşmaktadır. Sınıf disiplininin sürekli hale getirilebilmesi konusunda birçok model ve çalışma mevcuttur. Hiçbir model eksiksiz ve tek başına yeterli değildir ancak bazıları, diğerlerine göre daha avantajlı olabilmektedir. Öğretmen eğitiminde pek çok alanda öğretmenlere bilgi ve beceri kazandırılmaya çalışılsa da sınıf içi disiplinin sağlanması konusunda nasıl davranmaları gerektiği üzerinde pek fazla durulmamaktadır. Aday öğretmenlere, derslere hazırlıklı gidilmesi ve dersin iyi planlanması durumunda sorun çıkmayacağı söylenmektedir fakat sadece göreve yeni başlayanlar değil, deneyimli öğretmenler bile disiplin sorunları ile karşı karşıyadırlar (Tertemiz, 2004, s.113). Fiziksel ortamın düzenlenmesi, kural ve prosedürlerin oluşturulması, öğretimin planlanması, kişilerarası ilişkiler ve disiplin gibi boyutlardan oluşan sınıf yönetimi üzerine literatürde çok sayıda model önerilmiştir ve önerilmeye devam edilmektedir(Aksoy, 2001). Bunlar arasında Skinner’in Davranış Değiştirme Modeli, Redl ve Wattenberg Modeli, Canter’in Güvengen Davranış-Etkin Disiplin modeli, Kounin’in Grup Dinamiği Modeli, Ginot Modeli, Dreikurs ve Nelson’un Ussal (Mantıksal) Sonuçlar Modeli, Psiko-dinamik Model, Glasser’in Gerçeklik Terapisi Modeli, Berne’nin Kişisel-Sosyal Gelişim Modeli, İnsanlar Arası İlişkileri Çözümleme Modeli, Thomas Gordon Modeli sayılabilir (Celep, 2004; Erdoğan, 2002; Sarıtaş, 2000; Tertemiz, 2004). İstenmeyen davranışlarda bulunan çocuklara yönelik olarak öğretmenler için mevcut olan birçok disiplin yaklaşımı, modeli ve sistemi vardır. Bu modellerin çoğu öğrencileri disiplin altına almak için doğru yolu 20 içerdiklerini öne sürmektedir. Bu modellerde; “benim sistemimi takip edin ve ben de sizi; mutlu birbiriyle yardımlaşan öğrencilerden oluşan, çok iyi disipline edilmiş bir dünya ve eğitim cennetimin mutlu topraklarına yönlendireyim” ifadesi yer alır. Bunların hepsi iyi modellerdir ve çoğu da psikolojik teorilere ilişkin çeşitli derecelere dayalıdır. Hepsinin, çocukları ve çocukların istenmeyen davranışlarını nelerin motive ettiğine ilişkin oldukça dar ve farklı görüşleri vardır ve hepsi de bununla ilgilenmeye yönelik çeşitli teknikleri tanımlamaktadır. Bazı modeller, çocukların hafif taleplerine dayanırken, diğerleri uygunsuz davranışları durdurmaya ilişkin açık taleplerde bulunmaktadır, bazıları uygunsuz davranışları ortadan kaldırmak için güçlü kontrol eylemleri kullanırken, diğerleri öğretmen olarak size yöneltilen saldırı eğilimli eylemlerle ilgilenmeye yönelik yöntemler sunmaktadır (Wolfgang, 1999). Toplumsal gelişmelere bağlı olarak eğitim alanındaki gelişmeler sınıf yönetimi modellerini baskıcı modelden demokratiğe, şekil yönelimliden amaç yönelimliye, öğretmen ağırlıklıdan öğrenci ağırlıklıya doğru yönlendirmiştir (Ağaoğlu, 2006; Başar, 2011; Sarıtaş, 2005; Sarı ve Dilmaç, 2004). Öğretmen, öğretim yılı içerisinde çeşitli etkinlikleri planlamak, uygulamak ve değerlendirmek durumundadır. Her bir etkinliğin amaca uygun yürütülebilmesi, farklı sınıf yönetimi modellerini gerektirir (Sarıtaş, 2005). Sınıf yönetimi yaklaşımları ve modelleri birçok araştırmacı tarafından birçok şekilde sınıflandırılmıştır. Şimşek (2004) öğretmenlerin disiplin anlayışlarını Baskıcı/Aşırı Denetleyici Disiplin, İtaate Dayalı Disiplin, Eşitlik Anlayışına Dayalı Disiplin, Öğrenci Merkezli Disiplin Anlayışı olarak gruplamıştır. Duman, Çetin, Gelişli (2004) araştırmalarında sınıf yönetimi yaklaşımlarını geleneksel yaklaşım, müdahaleci olmayan yaklaşım, müdahaleci (baskıcı) yaklaşım, etkileşimsel yaklaşım, gelişimsel yaklaşım, önleyici yapıcı modern disiplin anlayışı olmak üzere sınıflandırmışlardır. Sınıf yönetimi modelleri Başar (2011) tarafından tepkisel, önlemsel, gelişimsel ve bütünsel olmak üzere dört başlık altında toplanmaktadır. Bir diğer gruplandırmaya göre ise sınıf yönetiminde karşılaşılan yönetim modelleri; geleneksel, tepkisel, önlemsel, gelişimsel ve bütünsel olmak üzere beş başlıkta ele alınmaktadır (Kaya, 2003; Erdoğan, 2002; Sarıtaş, 2000). Öğrencilerin gelişiminin psikolojik temellerine ve öğretmenlerin yönetim ile ilgili inançlarına dayanarak Wolfgang & Glickman (1980) üç farklı psikolojik düşünce modeli ortaya atmıştır: ilişki-dinleme, zıtlaşma-anlaşma ve kurallar/ödül-ceza. Çocuk gelişimi teorisine göre ilişki-dinleme çocuğun davranışlarının kendi kontrolünde olduğu ve iç 21 potansiyelinden geliştiğini savunan hümanistik ve psikoanalistik teorinin merkezindedir. Zıtlaşma-anlaşma ise sosyal öğrenme teorisine dayanır ve çocuğun hem iç potansiyelinden hem de yetişkinler ile olan ilişkilerinin de içinde olduğu dış güçler sayesinde geliştiğini savunur. Kurallar/ödül-cezalar ise davranışsal öğrenme teorisinden ortaya çıkmıştır ve çocuğun gelişiminde sonuçların ve dış koşulların etkili olduğunu savunur. Wolfgang ve Glickman (1980) bu psikolojik analize dayanan farklı bir sınıf yönetim modeli ortaya atmıştır. Bu modelde sürekli bir düzlem üzerinde açıklanabilecek üç farklı yaklaşımdan söz edilebilir: müdahaleci olmayan (ilişki-dinleme), müdahaleci (kurallar/ödül-ceza) ve etkileşimci (zıtlaşma-anlaşma). Bu yaklaşımlar öğretmen kontrol düzeyini gösterirler ve bu yönetim stratejileri yüksek derecede öğrenci merkezli ile yüksek derece öğretmen merkezli aralığındadır. Yüksek derecede öğretmen kontrolünün olduğu model müdahaleci yaklaşım iken müdahaleci olmayan yaklaşımda en az derecede yönlendiricidir. Bu iki uç arasında işbirliğini vurgulayan etkileşimci yaklaşım bulunur. Öğretmenlerin sınıf yönetim biçemleri bu yaklaşımlara göre sınıflanabilir. Bununla beraber öğretmenler bu yaklaşımların tümünü kullanabilirler ancak genelde bir tanesi üstündür (Chambers ve Hardy, 2005, Rami, 2011). 2.1.5.1. Müdahaleci Olmayan Sınıf Yönetimi Yaklaşımı Müdahaleci olmayan sınıf yönetimi yaklaşımı insancıl (hümanist) ya da öğrenci merkezli olarak da bilinen felsefi ve psikolojik temele dayanmaktadır. İnsancıl düşünceye göre birey dışarıdan gelen uyarıcıların pasif alıcısı değil duyan, düşünen, hisseden, yaratan, kendi· amaçlarını algılayan ve bu amaçları içsel potansiyelini kullanarak ve keşfederek başaran kişidir (Hanif, Nawaz ve Tanveer 1979’ dan aktaran Aksoy, 2001) Kontrolün en alt seviyede olduğu müdahaleci olmayan yaklaşım Ginott’un (1972) uygun iletişim çalışmasına ve Gordon’un (1977) öğretmen etkililiği eğitimi modeline dayanmaktadır. Ginot’un ileri sürdüğü uygun iletişim modelindeki iletişim öğrencilerin olaylar ve kendilerine ilişkin duygularıyla uyumlu iletişim olarak tanımlanmaktadır. Bu modelin merkezinde ise öğretmenler izin verirse öğrencilerin kendi davranışlarını kontrol edebilecekleri düşüncesi vardır. Gordon modeli ise öğrencinin benlik kavramı, öğrenmesi ve üretken davranışları arasındaki ilişkiye vurgu yapan hümanistik psikolojiden geliştirilmiştir. Bu yaklaşımda öğrencilerin herhangi bir müdahale ya da ödül-ceza etkisi olmadan, yetişkinler tarafından dinlenilmesi ve anlaşılmaya çalışılması ön plana çıkmaktadır (Burkett, 2011, Martin & Sass, 2010, Rami, 2011) . 22 Öğretmen etkiliği modelinin hedefi, öğretmen ve öğrenci arasındaki açık ve doğru iletişimin ifade edilmesidir. Tanım olarak, iletişim kelimesi insanlar arasındaki fikir alışverişini ifade etmektedir. Açıkçası, konuşma-duyma ile iletişim arasında bir fark vardır. İletişim, tarafların birbirlerinin söylediklerini anladığı ve anlayışı daha ileri götürmek için cevaplar hazırladığı bir süreçtir. Gordon’a göre “hiçbir şey söylememek aslında kabul demektir. Sessizlik öğrencinin gerçekten kabul edildiğini hissettirebilecek güçlü bir sözsüz mesajdır ve öğrenciyi daha çok paylaşımda bulunmak üzere teşvik eder (Wolfgang, 1999). 2.1.5.2. Müdahaleci Sınıf Yönetimi Yaklaşımı Müdahaleci sınıf yönetimi yaklaşımı geleneksel ya da davranışçı yaklaşım olarak bilinen felsefi ve psikolojik temele dayanmaktadır. Davranışçı yaklaşımda bireyin davranışları ile bireyin psikolojik, fizyolojik, duygusal rahatsızlıkları ve gelişim düzeyleri arasında bir ilişkinin var olduğu inkâr edilmemektedir. Ancak bu yaklaşım bireyin içsel duygu ve düşünceleri değil gözlenebilir ve ölçülebilir davranışları ile çevrenin bireyin davranışları üzerindeki etkisi üzerine odaklanmaktadır (Zirpoli ve Melloy, 1997; Alexrod, 1977; akt. Aksoy 2001). Müdahaleci sınıf yönetimi yaklaşımına göre öğretmen öğrenci davranışlarını kontrol etmede temel sorumluluğa sahiptir. Bu nedenle, öğretmen sınıf içi davranışlara yönelik kuralları kendisi oluşturur, beklentilerini açık ve anlaşılır şekilde belirtir ve öğrencilerin kurallara uymasını sağlamak için ödül ve zorlayıcı gücü kullanır. Müdahaleci yaklaşım olumsuz öğrenci davranışları ile baş etmede öğrenciler arasındaki bireysel farklılıkları dikkate almaz. Olumsuz davranışlar oluştuğunda anında müdahale edilmelidir (Levin ve Nolan, 1991’den aktaran Aksoy, 2001). Müdahaleci sınıf yönetim yaklaşımı dışsal kontrol fikrine ve Lee Canter’ın (1979) davranış psikolojisi teorisine dayanan zorlayıcı disiplin tarzını benimsemektedir. Zorlayıcı disiplin tarzı sınıf düzenin bozan davranışların artması sonucu sınıf düzenini tekrar oluşturmak için öğretmenin kontrolü ele almasına dayanır. Bu yaklaşımda öğretmen öğrenci davranışlarına göre önceden belirlenmiş kurallar, ödül-cezaları kullanır. Öğrenci davranışları sonucunda karşı karşıya kalacağı durumu önceden bilir. Öğrenciler istenmeyen davranışlara karşı bu şekilde engellenir ve görevleri üzerinde daha fazla zaman harcamaları sağlanır. Davranışçı yaklaşımdakine benzer şekilde müdahaleci yaklaşımda olan öğretmenler dış çevreye odaklıdırlar, öğrencilerin gelişimi için daha fazla kontrollüdür ve daha çok davranış 23 değiştirme stratejilerini kullanırlar. Bu yaklaşımda otorite vurgulanır, kurallar belirlenir, sonuçlar pekiştirilir ve koşullandırma strateji olarak kullanılır. Bu yaklaşımda olan öğretmenler durumların kontrolünü sağlamada pekiştirme, modelleme, sınırlama ya da izole etme tekniklerini kullanırlar (Burkett, 2011, Lanoue, 2009, Zirpoli & Melloy, 1997). Müdahaleci yaklaşım kapsamına giren en tanınmış sınıf yönetimi ve disiplin modelleri Canter modelidir. Canter modeli insan çatışmalarının çeşitli formlarına ilişkin güvengenlik eğitiminin uygulanmasından kaynaklanır. Güvengen disiplin modeline göre insanlar çatışma anında üç yola başvururlar; ilk yol güvengen olmayan yoldur. Bu yolu tercih edenler duygularını söylemek yerine pasif olarak şikâyet ederler. İkinci yol ise düşmanca ifade etme şeklidir. Bu yolu tercih edenler her ne olursa olsun reddederler ve başka fikirleri kabul etmezler. Üçüncü yol ise güvengen yoldur. Bu şekilde yaklaşanlar sorunlara yaklaşırken sakin ve ciddidirler (Wolfgang, 1999). Güvengen disiplin modeline göre iddialı ve otoriter öğretmenler, öğrenciler uygun davranışları kazandırmada kendileri sorumlu tutarlar. Öğretmenler disiplin sağlamada tehditler yerine tavsiyelerde bulunmayı tercih ederler. Bu görüşü benimseyen öğretmenler tutarlı ve vaad ettiklerini gerçekleştiren kişilerdir (Tertemiz, 2004: 72) 2.1.5.3. Etkileşimsel Sınıf Yönetimi Yaklaşımı Orta düzeyde kontrole örnek olan etkileşimci sınıf yönetim yaklaşımı Albert’in (1989) işbirlikli disiplin teorisine ve Dreikurs’un (1982) sosyal disiplin modeline dayanır. Demokratik ilkelerin kolayca uygulanabileceği bu yaklaşımda öğretmenin kontrol düzeyi düşüktür. Bu modelde bireyin üzerinde çevrenin ve bireyin sahip olduğu içsel güçlerinin etkili olduğu varsayılır. Bazı durumlarda öğrenciler üzerinde otorite kullanılabilir ancak diğer durumlarda öğrencilerin kendi davranışlarını düzeltmeleri için fırsatlar sağlanmalıdır. Öğrencilerin yaptıklarının sorumluluğunu almaya ve aynı zaman da yetişkinler tarafından önemsenmeye ihtiyaç duyarlar. Bu yaklaşımın görüldüğü sınıflarda kurallar belirlenir ancak bireylerin bu kurallara uyma sorumluluğuna sahip olmasına odaklanılır. Bu yaklaşımda öğretmenler ve öğrenciler sürekli etkileşimi geliştirmeye, devam ettirmeye ve de uzlaşma davranışına isteklidirler (Martin & Shoho, 1999, Laut, 1999, Rami, 2011). Glasser ve Dreikurs etkileşimsel sınıf yönetimi yaklaşımı kapsamında yer alan en tanınmış isimlerdir. 24 Celep’in (2004) Glasser’den (1997) aktardığına göre Glasser’in çalışması problemlere çözüm yolları bulmada ortam şartlarına göre hareket etmeye odaklanmıştır. Glasser’e göre öğrenciler, eğer onlara kendi davranışlarını yargılama ve değiştirme olanağı verilirse ussal kararlar verebilirler. Glasser’in modeli baskının eğitimde disiplin sağlama konusunda yarar sağlamayacağını göstermek amacıyla kullanılmıştır. Glasser, insanların kendileri için iyi olanı seçerek davrandığını ve herkesin ancak kendisini mutlak düzeyde kontrol edebileceğini belirten denetim kuramı günümüzde seçim kuramı adıyla anılmaktadır (Celep, 2004). Deikurs öğrencilerin sınıf içindeki istenmeyen davranışlarının sebebini araştırmıştır. Deikurs’a göre istenmeyen davranışı güdüleyen bilinçaltı hedefler, 1) dikkat çekme, 2) güç ve kontrol, 3) intikam, 4) çaresizliktir. Deikurs; cezalandırma, olumsuz pekiştirme, övgü ya da olumlu pekiştirmenin kullanılmasına inanmamıştır. Bunun yerine, doğal/mantıksal sonuçları ve teşvik sürecini kullanmıştır (Deikurs,1968’den aktaran Wolfgang, 1999). 2.1.6. Sınıf Yönetim Profilleri Sınıf yönetimi profilleri otoriter sınıf yönetimi, takdir edilen sınıf yönetimi, başıboş sınıf yönetimi ve aldırmaz sınıf yönetimi olarak gruplandırılmaktadır (Ekici, 2004). 2.1.6.1. Otoriter Sınıf Yönetimi Profili Otoriter sınıf yönetimi profilinde öğretmen öğrenci üzerindeki kontrol ve sınırlamalarıyla dikkat çekmektedir. Genel olarak otoriter sınıf yönetimi profili uygulanan sınıfın özellikleri şunlardır (Kris, 1996b; Hepburn, 1983; Moore, 1989; akt. Aluçdibi, 2010): -Öğrencilere sık sık sıralarında düzenli oturmaları yönünde uyarılar yapılır. Sıralar, masalar genelde düzgündür. Genellikle öğrenciler dersin başında kendi sıralarında otururlar ve dersin sonuna kadar orada oturmak zorundadırlar. -Öğrencilere çok nadir olarak izin verilir ve geç kalanlara anlayış gösterilmez. -Öğrenciler, öğretmenin sözünü kesmemeleri, tartışmalara teşvik etmemeleri, öğrenmek veya iletişim becerileriyle ilgili pratik yapma şanslarının olmadığını bilmeleri gereklidir. -Güçlü disiplin sağlama ve eleştirisiz uyumlu öğrenciler tercih edilir. Kurallara yanlışlıkla uymayan öğrencilerin bu davranışı neden yaptıklarıyla değil davranışın sonucuyla ilgilenilir veya konu doğrudan disiplin kurulunda çözülmeye çalışılır. Öğrencilerin uyarıları ve kuralları takip etmeleri ve nedenini sormamaya çalışmaları gereklidir. 25 -Olağanüstü durumlarda, öğrencilerin dikkatli olmaları gerektiğiyle ilgili olarak işaretler/ uyarılar verilmez. -Öğrencilere çok nadir olarak ödül/ motivasyon verilir. -Arazi gezileri gibi öğrenme aktiviteleri düzenlemek için hiç çaba gösterilmez. Çünkü bu tür faaliyetlerin sadece öğrencilerin öğrenmelerden uzaklaşmalarına neden olacağı düşünülmektedir. -Öğrencilerin gerekli tüm bilgileri sadece öğretmenden ve dersi dinleyerek öğrenecekleri düşünülmektedir. -Bu sınıftaki öğrenciler derse katılma isteği duymasalar bile yapılan aktivitelere gönüllü olarak katılmak zorunda olduklarını bilirler. Öğrencilere sadece neyi ne zaman yapmaları gerektiği söylenir. -Öğretmen tüm sınıf kararlarını verir. Öğrencilerin hiçbir zaman söz hakkı yoktur. Bir öğrenci otoriter sınıf yönetimi profiline sahip olan öğretmenini şu sözlerle tanımlamaktadır: “Bu öğretmeni gerçekten anlayamıyorum ve bazen tahammül edemiyorum. Çok sıkıcı ve öğrencilerine açık fırsatlar vermiyor. Adaletsiz ve haksız davranıyor, sadece kendi düşüncelerini uygulamaya koymaya çalışıyor”(Ekici, 2004). 2.1.6.2. Takdir Edilen Sınıf Yönetimi Profili Takdir edilen sınıf yönetimi profilinde öğretmenin öğrenci üzerinde bazı mantıklı nedenlere dayalı kontrolleri ve sınırlılıkları yer alır. Fakat öğrenciyi bağımsız olarak kendiliğinden cesaretlendirir. Genel olarak takdir edilen sınıf yönetimi profili uygulanan sınıfın özellikleri şunlardır (Kris 1996’ dan aktaran Aluçdibi, 2010); -Sık sık kuralların arkasındaki nedenler açıklanır. Eğer bir öğrenci düzeni bozarsa, kibarca uyarılır, fakat kesinlikle azarlanmaz. Ciddi olarak düşünülmesi gereken durumlardan sonra disiplin kuralları uygulanır. -Sözel iletişime ve kritik eleştirilere açık bir sınıf ortamı vardır. Öğrenciler bir öneri ve soruları olduğunda tartışmaya girebileceklerini bilirler. -Öğrencilere karşı sıcak, verimli ve anlayışlı davranışlar gösterilir. 26 -Faaliyetlere yönlendirme yoğundur ve yerinde ödüller verilir. Sık sık ödevlere öneriler yazılır ve öğrenciye pozitif etki yapabilecek notlar verilir. Öğrencilere proje ve diğer çalışmalar için rehberlik yapılır. Bir öğrenci takdir edilen sınıf yönetimi profiline sahip olan öğretmenini şu sözlerle tanımlamaktadır: Bu öğretmeni seviyorum. Öğrencinin mükemmel olamayacağını anlıyor ve anlayış gösteriyor. Çok kibar, anlayışlı bir öğretmendir. Siz onunla duygularınızı saklamadan açıkça konuşabilirsiniz (Ekici, 2004). 2.1.6.3. Başı Boş Sınıf Yönetimi Profili Başı boş sınıf yönetimi profilinde, öğretmenin öğrencilerden çok az talepleri vardır ve öğrencileri kontrol etmeye yönelik çok az davranışlar gösterirler. “Kendi düşündüklerini yap” bu sınıf yönetimi profilini tanımlayan tipik bir ifadedir. Bu öğretmen öğrencilerin tepkilerini ve hareketlerini kabullenir ve sadece izleyici olmayı tercih eder. Genel olarak başı boş sınıf yönetimi profili uygulanan sınıfın özellikleri şunlardır (Kris, 1996c; Moore, 1989; Woolfolk ve Nicolich, 1980; akt. Aluçdibi, 2010): -Öğrencilerin hisleri ve duyguları asla incitilmez ve öğrencilere çok zor hayır denilir. Bu yüzden öğrenciler kırılmaz veya kurallar zorla uygulamaya konulmaz. Eğer bir öğrenci sınıf düzenini bozarsa, öğrencinin bu davranışı yeterince dikkat etmediğinden dolayı yapmış olabileceği kabul edilir. -Bir öğrenci dersi böldüğünde, öğrencinin mantıklı olarak bir şeyleri eklemek istediği düşünülür. -Öğretmen sürekli disiplin uygulayamaz. -Öğretmenler öğrencileriyle çok kaynaşırlar ve gerçekten onlara çok değer verirler. Sınıfın kontrolünü sağlamak yerine öğrencilerinin iyi duygulara sahip olmalarına dikkat ederler. Bazı zamanlarda sınıf içi kararlar alırken akademik bilgileri yerine öğrencilerin duygularına önem verirler. -Öğretmenler bir öğrenci arkadaşı olmak isterler. Sınıf dışında bile öğrencilerle iletişim kurarak onları cesaretlendirirler. 27 -Bu sınıf yönetimi profilinin gösterildiği sınıflarda oldukça izin verici bir uygulama olduğundan dolayı, öğrencilerin sosyal açıdan kabul edilebilir davranışları öğrenmeleri oldukça zordur. Öğrenciler istediklerinde her şeyi elde edebileceklerini düşünürler. -Öğrenciler çoğu zaman yeterli motivasyona sahip değildirler. Kesinlikle öğrenciler bu öğretmen profiline sahip öğretmenleri çok severler. Bir öğrenci başı boş sınıf yönetimi profiline sahip olan öğretmenini şu sözlerle tanımlamaktadır: Öğretmenim çok iyi popüler bir öğretmendir. Sınıfa karşı hiçbir zaman sert değildir ve hiçbir zaman hayır diyemiyor. Fakat bazı zamanlarda sınıftaki bazı şeyler kontrolden çıktığından dolayı, tam olarak anlatılanları öğrenemiyoruz. Aslında biraz disiplini sağlayabilse çok iyi olacak (Ekici, 2004). 2.1.6.4. Aldırmaz Sınıf Yönetimi Profili Aldırmaz sınıf yönetimi profilinde öğretmen sınıfa pek katılmaz ve öğrencilere karşı çok duyarsızdır. Öğrencilerden çok az isteği vardır. Genel olarak başıboş sınıf yönetimi profili uygulanan sınıfın özellikleri şunlardır (Kris 1996’dan aktaran Aluçdibi, 2010); -Öğretmen öğrenci üzerinde hiçbir konuda baskı kurmak istemez. Bu nedenle sık sık sınıf içi çalışmaların ve hazırlıkların değersiz olduğunu düşünürler. Aynı şekilde arazi gezileri ve özel projelerin merakı/ soruları bitireceğini belirtirler. -Öğretmenler ders malzemeleri hazırlamak için zamanlarını kullanmak istemezler. Bazı zamanlarda, bu öğretmenler hazırladıkları bir materyali yıllarca kullanırlar. Her yıl aynı ders planını kullanırlar, hiç sıkılmaz ve hiç yenilemezler. Onlar için, her gün, her ders saati ve her öğrenci birbirinin aynıdır. -Öğretmenler, sınıf disiplini ve öğrencilere güven sağlama yeteneğinden yoksundurlar. Ayrıca disiplin konusunda sınıftan çok az isteği vardır. -Öğretmen sadece zaman öldürecek, ders süresini dolduracak davranışlar gösterir. Bu soğuk/ ilgisiz ve her öğrencinin başının çaresine baktığı bir ortamda, öğrenciler çok az öğrenme fırsatlarına sahiptirler. -Öğrenciler çok az motivasyona sahiptirler. -Öğretmenler ders anlatımını ders süresinin ilk 20 dakika içinde yaparlar. Bazen film veya slâyt gösterisi yaparlar. Bunu, zaman geçirmek amacıyla yaparlar, öğrencilerin öğrenmesini kolaylaştırmak amacıyla değil. 28 -Dersten sonra eğer biraz zaman kalırsa (genellikle dersin en az son 15 dk kalır) öğrenciler sessizce konuşmaları ve çalışmaları için serbest bırakılır. Bu öğretmenden sıkılmadıkları sürece/ öğretmeni rahatsız etmedikleri sürece bu öğretmen öğrencilerin neler yaptıklarıyla ilgilenmez. Öğretmen öğrencilere karşı ilgisiz olduğundan dolayı, öğrenciler kendi eğitimlerinden sorumludurlar. Bir öğrenci aldırmaz sınıf yönetimi profiline sahip olan öğretmenini şu sözlerle tanımlamaktadır: Bu öğretmen sınıfı hiç kontrol edemiyor ve bizler sınıfta asla bir şeyler öğrenemiyoruz. Sınıfta çoğu zaman diğer derslerin ev ödevlerini yapıyoruz. O kadar başıboşluk vardır ki öğrenciler kitaplarını bile çok nadir olarak getirirler (Ekici, 2004). 2.2. Çocuk ve Çocuk Hakları Çocuğun çocuk olmasından dolayı sahip olduğu haklar uzun bir tarihsel süreç sonucunda ortaya çıkmıştır. Çocuk hakları hala yöneticiler, eğitmenler dâhil toplumun bir çok kesimi tarafından bilinmemektedir. Ancak toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturan çocukların haklarını bilmek ve bunlara saygı göstermek insanlığın çocuklara ve dünyaya en büyük armağanı olacaktır. Haklara saygı duyulan bir ortamda yetişen, haklarını bilen nesiller insanlığın bir adım daha yükselmesini sağlayacaktır. Bu bölümde çocuk, çocuk hakları konuları derinlemesine ele alınmıştır. 2.2.1. Çocuk Kavramı Çocuk ve çocukluk kavramı, kültürden kültüre, uygarlıktan uygarlığa, çağdan çağa, ele alınış amacına ve kişiden kişiye göre değişen bir kavramdır. Çocuk ve çocukluk son yüzyıllara kadar üzerinde pek durulmayan ve tanımlanmayan bir dönem olarak görülmekteydi. Ancak son dönemlerde üzerinde düşünülmeye başlanan çocukluk kavramı literatürde de farklı şekillerde tanımlanmıştır. Çocuk kelimesinin tam karşılığı insan yavrusudur. İngilizcede child, Almancada kınd, Fransızcada enfant, Osmanlıcada tıfıl olarak geçmektedir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise çocuk; küçük yaştaki oğlan veya kız, soy bakımından oğul veya kız evlat, bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak, genç erkek şeklinde tanımlanmaktadır. Genel olarak ise doğumdan 18 yaşına kadar olan evre çocukluk dönemi olarak kabul görür. 29 Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS)’ne göre ise 18 yaşından küçük herkes çocuk sayılmaktadır. UNICEF’in hazırladığı raporda çocuk; yaşla ve olgunlaşmayla gelişen ihtiyaçlara sahip bir birey olarak tanımlanmaktadır. Biyolojik olarak çocuk, ergenlik döneminden önceki bireydir. Ergenlikten önceki bu dönemde, genellikle ailede anne babasına bağımlı birisi olarak kabul edilmektedir. Çocuk birey olarak kabul edilmeyip; bağımsız bir kişiliği olmadığı varsayılır (Fazlıoğlu, 2007). Akyüz’e (2012) göre çocuk, masum, duyarlı, bağımlı ve gelişmekte olan bir insan varlığıdır; aynı zamanda da meraklı, canlı ve umut doludur. Bu dönemi oynayarak, öğrenerek ve gelişerek geçirirse hem kendisi mutlu olur; hem de ileride toplumun refahı ve mutluluğuna katkı sağlar. Bu nedenle, ülkeler gelişmek, barış ve refah içinde yaşamak istiyorlarsa çocukların sağlıklı büyümelerine ve yetenekleri doğrultusunda gelişmelerine önem vermek zorundadır. 2.2.2. Çocuk Olgusunun Tarihsel Gelişimi Çocuk, eski devirlerden beri toplumların ilgilendiği bir varlıktır. Ancak, bu ilginin niteliği, kapsamı ve biçimi tarihsel gelişimde farklılıklar göstermektedir. Söz konusu farklılıklar, toplumların sosyal, kültürel gelişmesine, örgütlenmesine ve toplum içindeki egemenlik koşullarına bağlı bulunmaktadır (İnan, 1968). Çocuğun kendine özgü dünya, dönem/çağ ve kültürünü ifade etmekte kullanılan çocukluğun uzun yıllara dayanan sosyal tarihini inceleme işi, birçok faktör, kavram ve düşüncenin eşliğinde yapılabilmektedir. Genel bir muhasebe için yapılacak tarihsel (değişken), bağlamsal(belli bir mekâna/zamana özgü) ve olgusal (vergisel) bir değerlendirmede elbette çocuğu ve çocukluğu ilgilendiren çeşitli boyutlar söz konusu olabilir. İktisadi, eğitsel, dini, ailevi, ideolojik, siyasi vb. değerlendirmeler çerçevesinde geniş bir tarihi geçmiş, tartışmalı bağlamlar ve çelişik olgularla karşılaşmak, konunun ne derece zengin olduğunu gösterir (İnal, 2014). Çocukluğun kökenini ve tarihini araştırmaya başlayanlar; çocukluk, annelik, ev, aile gibi kavramların insanlığın evrensel bir parçası değil de, birçok yönüyle sonradan icat edilmiş olduğunu görmektedir. Çocuk, eski çağlarda üzerine titrenilen, etrafında pervane olunan bir varlık değildi. Bırakın üzerine titrenilen bir varlık, hafif ateşlendiğinde bütün aile huzurunun bozulduğu bir çekim merkezi olmayı, çocuklar normal bir insan olarak dahi değerlendirilmiyordu (Kaya, 2011). 30 Gülcan (2003), coğrafi, siyasal, sosyal ve ekonomik ortamlardaki koşulların bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı olduğunu ve bu nedenle bir olgu incelenirken bir bütünün parçası durumunda değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Çocukluk da toplumsal bir yaratma olduğu için çocuğun nasıl algılandığı, insanlık tarihinin “karşılıklı etkilemeler ve etkilenmeler” süreci içinde değerlendirmelidir (Elkind, 2000, s.231). Aries (1962) ve Postman (1995), tarihsel olarak çocukluk olgusunun gelişiminde ve sürekliliğinde (çocukluğun yitişi) okuryazarlığın, ahlaki değerlerin (ayıbın nasıl tanımlandığı gibi), eğitimin ve teknolojinin etkili olduğunu söylemektedir (akt. Yurtsever, 2009). Çocukluk olgusunun tarihsel, felsefi, yasal ve pratikteki uygulamalarına bakıldığında birbirini takip eden dört aşamanın (1. Çocuk/küçük insan görüşü 2. Çocuk toplumsal varlıktır görüşü 3. Çocukluk İnsan Yaşamının Çok Özel ve Önemli Bir Dönemidir Görüşü 4. Post modern Çocuk Paradigması) gerçekleştiği görülmektedir (Yurtsever, 2009). Yursever’e (2009) göre çocukluğun ne olduğunu anlamaya çalışan ilk görüş, “çocuk/küçük insan” diye adlandırılan görüştür. Bu görüşe göre, çocukla yetişkin arasında önemli bir “büyüklük” farkı vardır. Ayrıca, yaşça da fark olduğundan çocuk “ufak” bir insandır. Bu görüş, bugün de çocuk gelişiminin yalnızca bir büyüme süreci olduğu düşünüldüğünde kabullenebilecek bir yaklaşımdır. Örneğin, ilk bakışta çocukların yalnızca büyüdüğü sanılır. Çocuklar genelde bebeklerden daha iri, gençler ve yetişkinlerden daha ufaklardır. Bu gözleme göre çocuklar, bir takım “devler”ce çevrilmiş bir dünyada yaşamaya başlarlar. Çocukluğun ne olduğunu anlamaya çalışan ikinci görüş, “çocuk toplumsal bir varlıktır” görüşüdür. Bu görüşe göre çocuk, biyolojik varlığı dışında toplumsal bir varlığa da sahiptir. Bu görüşün gelişmesinde semavi dinlerin büyük etkisi olduğu görülmüştür. Çocukluğu insan yaşamının çok özel ve önemli bir dönemi olarak ele alan paradigma (Modern Çocuk Paradigması) genel olarak 20. yüzyılın ürünü olarak kabul edilir. Ancak 20. yüzyılın, modern çocuk paradigmasının tüm nedenlerini de hazırladığının ileri sürülmesi tartışmaya açık bir konudur. Çünkü modern çocuk paradigması, geleneksel Doğu ve Batı toplumlarının çocukluk karşısındaki olumsuzluklar kadar, dönemin felsefe ve uygulamalarından güç ve teşvik almıştır. Semavi dinler ile bazı ünlü düşünürlerin yaklaşımları bu bağlamda göz ardı edilmemesi gereken önemli gelişmelerdir. Musevilik aileye kutsal bazı sorumlulukları yüklemektedir. Hıristiyanlık da kutsal çocuk imgesi ile çocuğu dışlayan bir topluma bir mesaj vermektedir. İslamiyet ise bu mesajın toplumsal gerekliliği üzerinde ısrarla durmaktadır. Dinden gelen bu özgün dalgalanmalar ilerleyen 31 dönemde filozof ve aydın yaklaşımlarına da esin kaynağı olmuştur. Geleneksel toplumların Batı’da ve Doğu’da görmezlikten geldikleri çocukluk olgusu, bu ısrarın sonucunda ortaya çıkan çocuk duyarlılığını, özen ve ihtimamı oluşturmuş, anne ve babaları bu bağlamda çocuğa karşı sorumlu tutmuştur. Dönemin toplumsal ve siyasal hareketliliği de paradigmanın hayata geçmesinde çok önemli işlevler yüklenmiştir.Ailenin tarih sürecindeki değişimine bakıldığında aile yapılarındaki değişimin çocukluk olgusunun değişimine neden olduğu görülmektedir. Modern aileden post modern aileye geçiş, çocukların yetiştirmesini de etkilemektedir ve post modern çocuk paragdigmasını ortaya çıkarmıştır. Post modern kozmopolit aileler, iki ebeveynin çalıştığı aileleri, tek ebeveynli aileleri, boşanmış ve yeniden evlenmiş aileleri kapsamaktadır. Bir zamanlar güçlü bir tabu sayılan farklı din ve ırklar arası evlilikleri de içermektedir. Ebeveyn rolleri kadınlar için eğitim ve iş olanakları açıldıkça değişmektedir. Babalar, geçmişe göre çocuk bakımı ve ev işlerinin yapılmasına daha çok katılmaktadırlar. Post modern ailede çocuğun algılanması da yeniden yaratılmıştır. Post modern ailede çocuk yetkin, hazır ve yaşamın tüm olanaklarıyla ve meydan okumalarıyla uğraşabilecek biri olarak görülür. Erken yaşlardan itibaren ev bakımı dışında da bulunabilen, boşanma ve tek ebeveyn ile başa çıkabilen, televizyon ekranlarında yaygın biçimde izlediğimiz şiddet ve ürkütücü cinsellik görüntüleriyle başa çıkabilecek çocuklara gereksinimiz vardır. Yine zamanın kısıtlı olması nedeniyle genellikle ebeveyn ve öğretmenleri, sorumlulukları çocuklarla paylaşmaya gönüllü hale getirmektedir. Postmodern ebeveynlik tanımı çocuklarla birlikte geçen zamanın miktarını değil ama nitelikli zamanı dikkate almaktadır. Günümüzde artık çocukluğun tüm çocuklar için ortak olduğu ve hayat çizgisinin temel fiziksel ve gelişimsel örüntülerince karakterize edilmiş bir gelişim evresi olduğunu kabul edilmektedir. Gerek çocukların gündelik hayatlarındaki çeşitliliğin, gerekse yetişkinlerin çocuk ve çocuklukla etkileşimlerindeki çeşitliliğin bir bütünün parçaları olduğu bilinir hale gelmiştir. Artık çocukluk dünya toplumları tarafından sosyal bir olgu olarak yapılandırılmakta, çocukların incelemeye değer oldukları görüşü hâkim olmakta ve çocukların dünyaya ilişkin özgül bir bakış açısına sahip oldukları ve biz yetişkinler olarak onları dinlemeye değer bulduğumuz görüşleri kabul edilmektedir. Böylece çocukluk, çocuk-yetişkin ilişkisi ve çocukların hakları bir bütünün parçaları olarak değer bulmaktadır (James, 2000, s.250; Mayall, 2000, s.255-257, Freeman, 1998, s.433-435). 32 2.2.3. Çocuk Hukuku ve Çocuk Hakları Hukuk, toplumsal hayatı düzenleyen ve uyulması kamu gücüyle desteklenen kurallar bütünüdür(İnan,1968). Çocuk hukuku hukukun çocuklara özgü dalıdır. Çocuk hukuku, bu kuralları açıklar, yorumlar, boşlukları gidermeye yönelik öneriler getirir ve aksayan yönlerine ilişkin eleştirilerde bulunur. Bu kurallarla çocuk, saygınlığı, özgürlüğü, özgünlüğü ve gelişme gereksinimi göz önünde tutularak çocuğu ailede, okulda, iş yerinde, eğlence yerlerinde, sokakta, mahkemede, ıslahevinde ve cezaevinde… özetle toplumda koruyup kollamaktır(İnan, 1968; Serozan, 2005, akt. Akyüz, 2012). Çocuk Hukukunun geçmişi pek eski değildir; bu yeni bir hukuk dalıdır. Tarihsel gelişim içinde çocukların korunmasının kapsamı ve koruma şekli değişiklikler göstermiştir. Bu değişiklikler toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesi gibi etkenlere bağlı bulunmaktadır (Tiryakioğlu, 1991: 1). Çocuk hukuku kavramının; çocuğu, doğum öncesinden başlayarak ve doğum sonrası belirli bir yaşa kadar korumak amacını taşıyan hakların oluşturduğu bir içeriğe sahip olduğu söylenebilir. Çocuk hukukunun temel özelliği bir sosyal koruma hukuku olmasıdır. Sosyal koruma, sosyal hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 2006, (m.2-5), 20-21). Bir “sosyal koruma hukuku” olan çocuk hukuku; kişinin 18 yaşına kadar geçirdiği dönemde, özel bir dizi hakka ve bu hakları kullanabilmek için özel bir takım olanaklara ve araçlara sahip olması şeklinde tanımlanabilir. Hukuk ile hak arasında yakın ilişki vardır. Hak, en basit deyimiyle bir şeyi yapma veya başkalarından bir şeyi yapmalarını, belirli bir şekilde davranmalarını isteme yetkisidir. Bu yetkiyi güvence altına alan ise hukuk’tur. Yürürlükteki hukuk açısından çocuk hakları ise, çocuk hukukunu ilgilendiren kurallar tarafından düzenlenmiş, yargı organlarınca gerçekleştirilen korunma yollarına kavuşturulmuş haklardan oluşur. Bu haklar çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal, ahlaki ve ekonomik bakımından korunmasını ve gelişmesini sağlarlar. Şu halde çocuk hakları, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal, ahlaki bakımlardan özgürlük ve saygınlık içinde, sağlıklı ve normal bir biçimde gelişebilmesi için hukuk kurallarıyla korunan yararlarıdır. Çocuk haklarını koruyan hukuk kuralları, çocuğun değerini korumanın araçlarıdır. Bu haklar ve bunları koruyan kurallar aracılığı ile çocuk, güçsüzlüğü ve özel gereksinimleri dikkate alınarak korunur, kollanır ve yaşamının en güzel 33 fakat en kırılgan kesitini oluşturan çocukluk dönemini gereği gibi yaşama olanağına kavuşturulur (Akyüz, 2012). Çocuk hakları, insan haklarının ve anayasal temel hakların 18 yaşından küçük çocuklara da tanınmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu kavram 1989’da Birleşmiş Milletlerce benimsenmiş ve 1994’te Türkiye Cumhuriyeti tarafından da onaylanmış olan Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’yle hukuk yazınına girmiştir (Güriz, 1992: 130). 2.2.4. Çocuk Haklarına İlişkin Uluslararası Belgeler ve Sözleşmeler Çocuk hukukunun geçmişi pek eski değildir; yeni bir hukuk dalıdır. Tarihsel gelişim içinde çocukların korunmasının kapsamı ve koruma şekli değişiklikler göstermiştir. Bu değişiklikler toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesi gibi etkenlere bağlı bulunmaktadır (Çetinkaya, 1998, s.8). Çocuk hakları düşüncesi, insan haklarının önemli parçalarından biridir. Dolayısıyla çocuk haklarının ortaya çıkışı, gerçekleşmesi, gelişmesi ve kavranmaya çalışılması insan haklarının gelişim serüvenine bağlı olarak açıklanır (Doğan, 2000). Çocukların ve çocuk haklarının korunması düşüncesi, çocuklar arasında dil, din, ırk, renk, millet, dini inanç ve düşünce gözetmeksizin, çocuklara karşı insanların sorumlu olduğu fikri ile başlamıştır (İnan, 1968). Çocukların “Manga Carta”sı olarak ifade edilen 20 Kasım 1959’da kabul edilmeden önce, çocuk haklarının gelişimi yaklaşık dört yüzyıl gerilere dayanır 15. yüzyıl sonlarında İspanyol filozof Vives, çocukların korunması gerektiğini, 18. yüzyılın sonlarında da İsviçreli eğitimci Pestalozzi fakir çocukların sefaleti ve eğitimsizlikleri sorununu dile getirmişlerse de bunlar hukuksal temellerden çok eğitimin ilkeleri niteliğinde olmuştur (Akyüz, 2012). 2.2.4.1. Washington Kararları Uluslararası alanda çocukların korunmasına ilişkin bir örgütün kurulma fikri, 1984 yılında Jules Jeune tarafından ortaya atılmıştır. Çocuk ve çocukların korunması hakkının gündeme geldiği ilk uluslararası toplantı 1918'de Washington' da toplanan iş konferansıdır. Bu konferansta; 14 yaşından küçükler ise sokulmamalıdır, 15 yaşından küçük çocukların geceleri işyerlerinde çalışmaları yasaklanmalıdır, Daha büyük çağdaki çocukların 34 çalışmaları günde 8, haftada 48 saatten fazla olmamalı, az olmalıdır gibi kararlar alınmıştır. (Tiryakioğlu, 1991). 2.2.4.2. Çocuk Hakları Cenevre Bildirisi I. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra dünyada evrensel barışın sağlanması amaçlı Milletler Cemiyeti kurulmuştur. Cemiyet öncelikle barışçı ve mutlu bir toplumun inşası gereğine dikkat çekerek, çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunması amaçlı Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi'ni hazırlamıştır. 1920 yılında kurulan milletlerarası çocuklara yardım teşkilatının temel amaçlarından birisi, savaştan zarar gören ülkelerin çocukların acil ihtiyaçlarını gidermekti. Teşkilat bu amacını gerçekleştirme çabalarını sürdürürken, en geniş çapta ve devamlı olarak çocukları korumak için olan programın düzenlenmesine ve programın ilkelerinin araştırılmasına çaba gösteriyordu. İşte bu çabaların sonucunda çocuğun değerine ve eğitim hakkına ilk özenli ilkeler 26 Eylül 1924 tarihinde Milletler Cemiyeti Genel Kurulunda kabul edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını taşıyan bildirinin ilkeleri aşağıdadır. 1. Çocuk, bedenen ve ruhen doğal bir biçimde gelişebileceği elverişli koşullar içinde bulundurulmalıdır. 2. Aç çocuk beslenmeli, hasta çocuk iyileştirilmeli, zihinsel engelli çocuk olanaklar ölçüsünde geliştirilmeli, sapkın çocuk yola getirilmeli, öksüz ve kimsesiz çocuk koruma altına alınmalı ve yardım görmelidir. 3. Çocuklar felaket zamanında, en önce yardım görmelidir. 4. Çocuk kendi hayatını kazanacak duruma getirilmeli ve her türlü sömürüye karsı korunmalıdır. 5. Çocuk, en değerli şeyleri, öteki kardeşleriyle paylaşabilecek bilinçte yetiştirilmelidir. Yukarıdaki maddeleri imzalayan ülkelerin temsilcileri; insanlığın, en değerli şeylerini çocuklara vermeyi zorunlu görmüş, ırk, ulus, din ve diğer her türlü etkiden uzak olarak kabul etmişlerdir (Müftü, 2001). 35 2.2.4.3. Çocuk Hakları 2. Cenevre Bildirisi Cenevre Bildirisi II. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine yaşama geçirilememiştir. 1946 yılında Birleşmiş Milletlerin kurulusundan bir yıl sonra Birleşmiş Milletlerin Ekonomik ve Sosyal Haklar Konseyine “bütün dünya milletlerini 1924’deki kadar birbirine bağlamak amacıyla” Cenevre Beyannamesi’nin canlandırılması önemlidir. Bütün milletlere mensup erkekler ve kadınlar insanlığın yapısındaki en mükemmel şeylerin çocuğa verilmesi gerektiği düşüncesi ile 1948 yılında 2. Çocuk Hakları Bildirisi olarak adlandırılan heyette yer alan ilkeler şunlardır. 1. Çocuk hiçbir fark ve ayrım gözetilmeden tüm insan haklarına sahip olmalıdır. 2. Çocuğun, toplumsal güvenliğe, tıbbi hizmetlere ve sağlık bakımına hakkı vardır. 3. Çocuk bedensel, zihinsel ve toplumsal yönlerden özgürlük ve onurla gelişecek biçimde korunmalıdır. 4. Bedensel, zihinsel ve toplumsal yönden özürlü olan çocuğa eğitim verilmelidir. 5. Tüm çocuklar, eğitim ve gelişme yönünden eşit haklara, olanaklara sahip olmalıdır. 6. Çocuk, her türlü ihmal, zulüm ve özellikle erken ise alınması ile ilgili sömürüye karsı korunmalıdır. 7. Her çocuğun sevgi, şefkate gereksinimi vardır. 8. Dernek ve yönetsel kuruluşlar, kimsesiz ve muhtaç çocuklara özel ilgi göstermekle yükümlüdürler (Akarslan, 1998). 2.2.4.4. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi 1948’de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edilmiş, ancak çocukların yaratılışları gereği korunmaya ve gözetilmeye ihtiyaçları olduğu gerçeğinden hareketle, bildirgenin üzerinde yapılan ayrıntılı çalışmalarla yeniden 10 maddelik bir Çocuk Hakları Bildirgesi hazırlanmıştır ve 20 Kasım 1959’da BM Genel Kurulu’nda oy birliği ile kabul edilmiştir (Müftü, 2001). Çocuk Hakları Bildirisi (ÇHB), öncesinde yayınlanan bildirinin geliştirilmiş şeklini oluşturmaktadır. Çünkü ÇHB, önsözünde kendinden önceki çalışmalara atıflarda bulunulmuş ve 1924 tarihli Cenevre 36 Çocuk Hakları Bildirisi’ni tekrar etmekle birlikte, Cenevre Bildirisi’nin genişletilmiş şeklidir (Akyüz, 1980; Kirby, 1983). ΙΙ. Dünya Savaşı, birincisine oranla çocukları daha fazla şiddet ve felâketlere maruz bırakması sonucunda bu durumun önlenebilmesi amacı ile 1959 ÇHB’de çocuğun fiziksel ve ruhsal olarak olgunlaşmamış olduğu göz önünde tutularak, doğum öncesi ve sonrasında özel bakıma ve korunmaya muhtaç olduğu belirtilmiş, bundan sonra çocuklar arasında ayırım yapılmaması, çocukların gelişmelerini sağlayacak tüm imkân ve olanaklardan yararlanmaları gerçeği vurgulanmıştır. Ayrıca fiziksel, zihinsel veya ruhsal özürlü çocukların eğitim ve bakım görmeleri öngörülüyor, bu tür çocukların sevgi ve anlayışa ihtiyaç duydukları ve eğitim hakları olduğu fikri savunuluyordu. Uluslararası topluluk, çocuk refahı ile ilgili konularda yol gösterici olarak bu bildirgeyi yıllarca göz önünde tutmuştur (Müftü, 2001). 1959 Çocuk Hakları Bildirisi’nin ilkelerini şu şekilde sıralamak mümkündür (Akyüz, 1980; Tiryakioğlu, 1991): 1. Her çocuk, kendisinin ya da ailesinin ırkı, rengi, cinsiyeti, dini veya herhangi bir düşüncesi, milli veya sosyal menşei, serveti, doğumu yüzünden hiçbir ayrıcalık gözetilmeksizin istisnasız bu bildirideki haklardan yararlanmalıdır. 2. Çocuk özel bir korunmadan yararlanmalıdır. Ona özgürlük ve haysiyet içinde sağlıklı ve normal şekilde beden fikir ve ruh gelişimini sağlayacak olanak ve kolaylıklar kanun ve diğer yasalarla sağlanmalıdır. Kanunlar hazırlanırken çocuğun çıkarları önemle göz önünde tutulmalıdır. 3. Çocuk doğduğu andan itibaren bir ad ve vatandaşlık sahibi olmaya hak kazanmalıdır. 4. Çocuk sosyal güvenlikten yararlanmalıdır. O, sağlıklı bir şekilde büyümek ve gelişmek hakkına sahip olmalıdır. Bu amaçla çocuk ve anası doğumdan önce ve sonra uygun özel bakım ve korunmaya hak kazanmalıdır. Çocuğun yeterli beslenmeye, meskene, dinlenmeye ve tıbbi bakıma hakkı vardır. 5. Bedensel, fikirsel ve sosyal bakımdan özürlü olan çocuk, durumunun gerektirdiği özel tedavi, eğitim ve ihtimamı görmelidir. 37 6. Kişiliğinin tam ve ahenkli bir tarzda gelişebilmesi için çocuğun sevgi anlayışa ihtiyacı vardır. Çocuk mümkün olduğu kadar ana babasının ihtimam ve sorumluluğu altında duygusal bir bağlılık, ahlaki ve maddi bir güvenlik ortamı inde büyümek olanağına sahip olmalıdır. Küçük yaştaki çocuk özel durumlar dışında annesinden ayrılmamalıdır. 7. Çocuk hiç olmazsa ilköğretim düzeyinde ücretsiz ve zorunlu bir eğitim almaya hak kazanmalıdır. Çocuğa genel kültürünü ilerletecek yeteneklerini, kişisel muhakemesini, ahlaki ve sosyal sorumluluğunu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eşit olanaklar esasına dayanan bir eğitim verilmelidir. 8. Çocuk her türlü şartlarda ilk korunan ve yardım gören olmalıdır. 9. Çocuk ihmalin, zulmün ve istismarın her türüne karşı korunmalıdır. Çocuk hiçbir şekilde ticaret konusu olamaz. Çocuk uygun bir yaştan önce çalıştırılmamalı, sağlığına eğitimine, beden ve fikir ve ahlak gelişimine engel olacak bir meslek veya işte çalışmaya zorlanmamalı çalışmasına izin verilmemelidir. 10. Çocuk ırk, din veya insanlar arasında ayrılık yaratan durumların gerektirdiği işlemlerden korunmalıdır. Çocuk enerjisini yeteneklerini hemcinslerinin hizmetine adayacak anlayış, sabır, evrensel barış, dostluk kardeşlik ruhu ve düşüncesi içinde yetiştirilmelidir. 2.2.4.5. Türk Çocuk Hakları Bildirisi 14 Şubat 1962 günü 7. Milli Eğitim Şûrası’nda, 8 Mayıs 1962 günü 2. Sosyal Hizmetler Konferansı’nda, 30 Temmuz 1962 günü Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Konfederasyonları Kurultayı’nda, 26 Haziran 1963 günü UNESCO Türkiye Milli Komisyonu 7. Genel Kurulu’nda kabul edilmiş bulunan Türk Çocuk Hakları Bildirisi, Anayasa’nın 10,14, 35, 41, 43, 45, 48, 49 ve 50. maddelerinin açık ve kesin hükümleri ile 1923 Cenevre, 1948 Çocuk Esirgeme Kurumları Birliği ve 20 Ekim 1959 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirilerinin ışığı altında Türk çocuğunun hakları aşağıdaki maddelerde saptanmış ve memleket kamuoyuna sunulması kararlaştırılmıştır (İnan, 1979:103). Bu bildiride kabul edilen maddeler ise şu şekildedir (İnan, 1979:103): İyi bakım, iyi yetiştirilme ve çocuğa uygun bir eğitim, her yerde ilgi, sevgi ve yardım görme her Türk çocuğunun hakkıdır. Resmî, özel, her kurum, her yetişkin yurttaş bu çocuk hakkını tanımak, 38 elindeki olanaklarla onu gerçekleştirmek yükümündedir. Sıkıntı içinde bulunan çocuğun kurtarılması en başta ve en önce gelir. On altı yaşından önce hiçbir çocuk resmî öğreniminden alıkonularak özel işlerde çalıştırılamaz. Hiçbir suretle istismar edilemez. Her ana-baba kendi çocuğunun iyi bakımını, bilgili, becerikli ve iyi ahlâklı yetişmesini; 7–16 yaşları arasında orta dereceli öğrenime devam etmiyorsa teknik ve tarımsal bilgi ve becerileri kazandıran işliklere, derslere ve kurslara devam edip, çalışıp olgunlaşmasını, zamanını değerlendirmesini sağlamakla görevlidir. Ana-babanın yetmediği hallerde bu ödev, çocuğun birinci derecede yakın akrabasına ve ilgili devlet kurumlarına düşer. İlköğrenimden sonra orta dereceli okullara veya meslek okullarına, işliklere, sanatlara devam edemeyen çocuklar için teknik veya tarımsal bilgi ve beceri veren işliklerin, pratik derslerin ve kursların açılması, gerekli eşya, araç ve gereçlerin zamanında sağlanması ve çocukların bunlardan yeteri kadar faydalanmalarının temini idare amirlerinin, belediye başkanlarının, muhtarların ve millî eğitim idarelerinin ödevidir. Arızalı ve intibaksız çocukların tedavileri, sıkıntı içindeki çocukların kurtarılmaları, bunların durumlarına uygun bir meslek için kendi hayatlarını kazanacak derecede başarılı ve kudretli yetiştirilmeleri ve durumlarına uygun işlere yerleştirilmeleri ana-baba ile beraber devletin, bu amaçla kurulmuş kurumların ödevidir. Bu kurumlar tez elden, yeteri kadar artırılmalıdır. Üstün kabiliyetli çocuklar devletçe ve ailelerinin de yardımı ile geniş yetişme vasıta ve imkânlarına kavuşturulurlar. Mevzuatta bulunan, çocukla ve onun korunmasıyla ilgili kanunlar ve maddeler, ilgili daire, kurum ve makamlarca tez elden önemle uygulanmalı, izlenmeli ve tamamlayıcı kanunlar tez elden hazırlanmalıdır (Akyüz, 1994:15). Anayasanın hükümlerinden ve o tarihe kadar çıkarılmış bildirgelerden esinlenerek hazırlanmış bulunan Türk Çocuk Hakları Bildirisi, tüm anne ve babalar ile özel ve resmi kurumlara, uyulması gereken temel ilkeler doğrultusunda baskıyı öngören bir belgedir. Önceki bildirgelere göre farklılığı, ayrıntılar ve Türk çocuklarına özgü konular oluşturmasıdır (Ballar, 1997: 56). 2.2.4.6. Çocuk Hakları Sözleşmesi Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden önce kabul edilen ya da yayınlanan bildirilerin yaptırım güçleri olmamıştır. Çünkü bildirgeler hükümetler tarafından kabul edilen ancak kuralların uygulanmaması halinde yaptırımı bulunmayan genel ilkelerdir. Bildirgelerin hükümet/devletler nezdinde yaptırım gücü olmaması, çocuk hakları bildirgesinde bahsedilen temel ilkeleri herkesi bağlayacak niteliğe sokma zorunluluğu doğurmuştur. Ayrıca zamanla gelişen ve kalkınan dünyamızda çocuk haklarının korunması, gelişmesi onların her türlü ihmal ve istismardan uzak tutulmalarının bağlayıcı uluslararası belgelere 39 gereksinim olduğu gerçeğini ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler ‘’Çocuk Yılı’’ olarak kutladığı 1979 yılı Polonya’dan Prof. Lopatka çocuk haklarına dair bir sözleşmenin hazırlanması için çağrıda bulunmuştur. Çocuk haklarını daha önceden kabul edilen bildirge ve belgelerin olması Polonya’nın çocuk hakları sözleşme çağrısını eleştirmelerine rağmen, Polonya’nın öne sürdüğü sözleşme fikri 1979 yılında BM genel kurulunda büyük bir kabul görmüştür (Ballar, 1997; Tiryakioğlu 1991). Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Polonya’nın yaptığı bu öneriyi dikkate alarak 1979’da 43 üye devletin temsilcilerinden oluşan bir çalışma komisyonu kurulmuştur. Polonyalılar tarafından hazırlanmış olan Çocuk Hakları Sözleşme taslağı incelenmeye alınmıştır. Taslak 10 yıl gibi bir süreyle son şekli almıştır (Hill ve Tisdall, 1997). Bu çalışmaların ardından, BM genel kurulu, sözleşme metnini çocuk hakları bildirgesinin 30. yıl dönümü olan 20 Kasım 1989 tarihinde kabul etmiş 26 Ocak 1990’da ise sözleşme metni 61 devlet tarafından imzalanmıştır. Bugün Çocuk Hakları Sözleşmesi ABD ve Somali dışında 191 devlet tarafından onaylanmıştır. 2 Eylül 1990’da da yürürlüğe girmiştir. Toplam 54 maddeden meydana gelen Çocuk Hakları Sözleşmesi kendisinden önceki çocuk hakları bildirgesinin ''İnsanlık, çocuklara elindeki en iyi şeyi borçludur.'' biçimindeki felsefesini tamamlamaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi çocuk haklarının en önemli adımıdır. 1824 tarihi Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi ile başlayan halka, 1959' daki Çocuk Hakları Bildirgesi ile devam etmiş olup, 1989'da sözleşme ile istenen ve beklenen hukuksal dayanaklara kavuşulmuştur (Doğan, 2005). Böylelikle çocuk hakları uluslararası topluluğunun ortak ve evrensel değeri haline gelmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilerek; 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe konulmuştur. Kongre hem sivil hem de politik alanda ekonomik, sosyal ve kültürel haklar açısından Uluslararası insan Haklarının uygulamalı tek çalışmasıdır. Anlaşmaya göre devletler bu haklara saygı göstereceklerini imza koyarak kabul etmektedirler. Çocuk Hakları Sözleşmesi halen var olan en geniş uluslararası kabul görmüş ve katılımlı sözleşmedir. Devletlerin büyük çoğunluğunun bu sözleşmenin prensiplerine katılmış olduğu görülmektedir (Çetinkaya, 1998). Sözleşmenin Amacı: Çocukların korunması için evrensel ilkeler belirlemek, onları her türlü ihmal, istismar ve kötü muamelelere Karşı korumaktır. Bunun yanında Sözleme, 40 çocukların potansiyellerinin ve yeteneklerinin gelinmesini sağlayacak programlar için bir çerçeve oluşturmak amacını da gütmektedir (Onur, 1994: 65). Çocukların Magna Carta’sı olarak nitelendirilen bu sözleşme; çocuk haklarını bütün yönleriyle medeni, siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak birlikte kapsayan, bir haktan yararlanılmasının diğer haklardan soyutlanamayacağını kabul ederek çocuğun kendi düşünsel, ahlaki ve manevi niteliklerini geliştirmek için gereksinim duyduğu özgürlük, sağlıklı ve güvenli bir çevreyi, tıbbi bakım olanaklarını, yiyecek, giyecek ve barınak anlamında asgari standartları öngörmeyi amaçlamaktadır (Müftü, 2001: 125). Çocuk Haklarına Dair sözleşme, bir yandan çocukluk döneminde çocuğa hem çocuk hem de birey olarak haklar tanıyan, öte yandan da geleceğin hür düşünceli, açık fikirli, yaratıcı, insanlığın gelişimine katkıda bulunabilecek insanlar yetiştirilmesini amaçlayan bir düzenlemedir (Moroğlu, 2003: 38). Çocuk Hakları Sözleşmesi daha önceki yaklaşımların aksine, tek tek her çocuğun içinde bulunduğu durumun geliştirilmesi, toplumun aktif ve sorumlu bir üyesi durumuna gelebilmesi için ayrılan kaynaklardan yararlanma hakkına sahip olması fikrine dayanır (UNICEF, 1998, s.51). Sözleşme, önsöz ve üç kısımdan oluşmaktadır. Önsözde Birleşmiş Milletler ‘in temel ilkeleri ile insan hakları sözleşmeleri ve bildirgelerinin bazı özel hükümlerine gönderme yapılmış; savunmasız konumları nedeniyle çocukların özel bir özene ve korunmaya gereksinim duydukları belirtilmiştir. Çocukları koruma sorumluluğunun ilk önce aileye ait olduğu, devletin de aileye bu konuda yardım edeceği vurgulanmıştır. Sözleşme’nin birinci kısmında, 18 yaşından küçük çocukların sahip olduğu haklar ve bunların gerçekleştirilmesi için devlete düşen görevler düzenlenmiştir. İkinci ve üçüncü kısımlarda, Sözleşme ’de yer alan hakların taraf devletlerce uygun araçlarla yetişkinlere ve çocuklara yaygın biçimde öğretilmesi yükümlülüğü 42 madde ile belirtildikten sonra, 43. ve devamındaki maddelerde, Sözleşme’nin yürürlüğe girmesini ve Sözleşme ’ye uyulmasını düzenleyen kurallara yer verilmiştir. Sözleşme’nin amacı, çocukların korunması için evrensel ilkeler belirlemek, onları her türlü ihmal, istismar ve kötü muamelelere karşı korumaktır. Bunun yanında Sözleşme, çocukların potansiyellerinin ve yeteneklerinin gelişmesini sağlayacak programlar için bir çerçeve oluşturmak amacını da gütmektedir (Akyüz, 2000, s.19). 41 2.2.5. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Dayandığı Felsefi Temeller Sözleşmenin, çoğulcu demokratik toplum düzeninde, çocuğun ve gencin demokrasi kültürü ortamında yetişmesinin temellerini düzenleme amacına yönelik olduğunu belirtir. Ona göre, sözleşmedeki düzenlemeler “hakları olan çocuk ve genç” anlayışı üzerine temellenmiştir. Bu anlayışı, çoğulcu demokrasinin ilkelerini sözleşmenin eksenine oturtmuştur (Cılga, 1999: 509). Sözleşme, “Çocuğun gerek bedensel gerekse zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğu” temelinde düzenlenmiştir (Göç, 2006). Çocuk hakları sözleşmesinin temel dayanağı bizzat taşıdığı ontolojik değerden ve onun şahsiyetinden dolayı duyulan saygıdan kaynaklanır. Çocuk hakları Sözleşmesi’nin felsefi dayanağı (UNİCEF, 2004): Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilân edilen ilkeler uyarınca insanlık ailesinin tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara, Birleşmiş Milletler halklarının, insanın temel haklarına ve bireyin, insan olarak taşıdığı haysiyet ve değere, Birleşmiş Milletlerin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ve Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerince insanlara tanınan ırk, renk, cinsiyet, dil, din ve siyasal hiçbir ayırım gözetilmeksizin evrensel insan haklarına, Çocukların özel ilgi ve yardıma hakkı olduğuna, Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliğine, Çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilân edilen ülküler ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilme hakkının gerekliliğine, Çocuğun korunması ve uyumlu gelişmesi bakımından her halkın kendine özgü olan geleneklere ve kültürel değerlere dayanır. 42 Taraf devletler yukarıda ifade dilen felsefi dayanaklar üzerinde çocukların yaşamsal, gelişimsel, koruma ve katılım hakkı gibi 4 temel hak olmak üzere toplam 54 madde üzerinde antlaşmaya varmışlardır (UNICEF, 1992). 2.2.6. Çocuk Hakları Sözleşmesi Temel İlkeleri ÇHS’nin genel ilkeleri, çocuğu yetenekleriyle birlikte bir kişi olarak tanımlamaktır. Sözleşmede, çocuğun yedi temel hakkı 4 ana başlık altında ele alınmıştır. Bu temel başlıklar ise ayrımcılık yasağı, yaşama ve gelişme hakkı, çocuğun yüksek yararından oluşmaktadır (Johnson ve Woodhouse, 2009). ÇHS’nin 2. md’sine göre sözleşmeyi imzalayan taraf devletler çocuğun her türlü ayrımcılık ve yaptırıma uğratılmasına karşı etkin bir koruma sağlamak için her türlü önlemi almak durumundadırlar. Kendileri, anne babaları ya da vasilerinin sahip oldukları ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık doğuş ve diğer statüler nedeniyle çocuklar arasında ayrım yapılamaz (Akyüz, 2012; Tiryakioğlu, 1991). ÇHS, bütünüyle bir eşitlik manifestosu olma özelliği taşımaktadır. Sözleşme sadece küçüklerin yaş durumlarından dolayı büyüklerin serbest tasarruflarına tabi bir nesne olmaktan kurtarmakta ve onları büyüklerle eşdeğer bir özne durumuna getirme özelliğine sahip olmaktadır. ÇHS, çocukları büyüklerle eşit düzeye çıkarmakla kalmayıp aynı zamanda kendi aralarında da eşit tutmaktadır. Sözleşmenin 2. md’si aynı zamanda anayasamızın 10. md’sine eşdeğer bulunmaktadır. Anayasa’nın söz konusu maddesine göre, her ne sebeple olursa olsun herkesin yasa önünde eşit olduğu vurgulanmaktadır (Serozan, 2000). ÇHS’nin 3. md’sine göre yasama organları, yönetsel makamlar, mahkemeler, kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları ve anne babalar tarafından çocuklarla ilgili olarak yapılan ve çocukları ilgilendiren tüm faaliyetlerde çocuğun yararının göz önünde tutulması gerektiği vurgulanmıştır (Ersoy, 2008; Karaman Kepenekçi ve Akyüz, 2005). Çocuğun yararı kavramı ile çocuğun kısa vadede, dar ve bencil çıkarları ifade edilmemektedir. Bu kavram ile uzun vadeli, kapsamı geniş olan, gelecekteki ve toplumsal çevre içinde yer alan çocuk yararı ifade edilmek istenmiştir. Dolayısıyla yüksek yarar kavramı çocuğun zihinsel, bedensel, duygusal, sosyal, kültürel, ahlaki, hukuki ve ekonomik, daha doğrusu her yönüyle korunup kollanmasıdır (Akyüz, 2010). Bu ilke, toplumda çocukların 43 gereksinimlerinin öncelikle ele alınmasının ve çocuk dostu toplumların oluşturulmasının ön koşulu olarak görülmektedir. Dolayısıyla ÇHS, kamusal ya da özel kurumların bütün etkinliklerinde çocuğun yüksek yararının korunması doğrultusunda hareket etmelerini zorunlu kılmakta ve çocuğun sağlıklı gelişimini çocuğun güvenliğinin en önemli unsuru olarak kabul etmektedir (Ersoy, 2008). Ç.H.S. her çocuğun yaşama hakkına sahip olduğunu kabul etmektedir. Bu doğrultuda sözleşmeyi onaylayan devletleri çocuğun yaşamını ve gelişimini güvence altına almakla yükümlü tutmaktadır (Ersoy, 2008). ÇHS’nin 6. md’si çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu belirtmiş ve 4.12.13.14.19.26.27.28.31. md’lerde bu haklara yönelik çeşitli hükümlere yer verilmiştir. Dolayısıyla ÇS’yi onaylayan her devlet, çocukların yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme haklarını geliştirme ve yerine getirme yükümlülüğüne sahiptir ( Akyüz, 2012). ÇS’nin 12. md’si çocuklara kendilerini ilgilendiren her konuda görüşlerini özgürce ifade edebilme ve dinlenilme hakkını vermiştir. Söz konusu maddeye göre; görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip her çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini ifade edebilme hakkı vardır, çocuğun gerek yaş gerekse de olgunluk derecesine uygun olarak görüşlerine özen gösterilmelidir, çocuğu ilgilendiren adli ve idari açıdan her türlü işlemde çocuğun doğrudan veya temsilci aracılığıyla dinlenmesine fırsat verilmelidir (Akyüz, 2012). 2.2.7. Çocuğun Eğitim Hakkı Eğitim hakkı, çocuğun en önemli temel haklarından biridir. Eğitim olmadan insanlar üretken biçimde çalışamazlar, sağlıklarına özen gösteremezler, kendilerini ve ailelerini gereği gibi koruyamazlar ve kültürel açıdan zengin bir yaşam sürdüremezler. Okuma yazma bilmemek, insanların yaşadıkları toplumlarda, bütün halklar ve gruplar arasında anlayışı, barışı ve hoşgörüyü, iki cinsiyet grubu arasında eşitliği öngören bir ruhla yer almalarını güçleştirir. Konu toplumun bütünü açısından ele alındığında, eğitim hakkının gerçekleştirilmemesi, demokrasi ve toplumsal ilerleme, böylece de uluslararası barışa ve güvenliğe zarar verecektir (Akyüz, 2001). Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 28. maddesi, çocukların eğitim hakkını tanımakta, taraf devletleri, çocuklara ücretsiz zorunlu temel eğitim sağlamak, ortaöğretimi genel ve mesleki olmak üzere çeşitli biçimlerde örgütlemek ve bunları tüm çocuklara açık bulundurmakla 44 yükümlü tutmuştur. Bunların yanında devletlere uygun bütün araçları kullanarak yükseköğretimin yetenekleri doğrultusunda tüm çocuklara açık duruma getirilmesi, eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi ve rehberliğin bütün çocuklar tarafından elde edilebilmesi, disiplinle ilgili her konuda, çocuğun insan olarak sahip olduğu saygınlığın korunması görevlerini de vermektedir. Sözleşme’nin 29. maddesi ise devletlerden, çocuğun kişiliğinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesini, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı duyarak anlayış, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla yetiştirilmesini ve özgür bir toplumda etkin bir yaşantıya sorumluluk üstlenecek biçimde hazırlanmasını istemektedir (Akyüz, 2001). Sözleşme’nin nitelikli eğitime ilişkin yaklaşımı ise, çocukların bilişsel gereksinimlerini gözetmenin yanında fiziksel, toplumsal, duygusal, moral ve manevi gelişimlerini gözetmektir (Akyüz, 2001). Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, eğitim planlaması yapılırken, gerek tüm eğitim sistemi gerekse tek tek okullar yapılandırılırken çocuk haklarının temel alınmasını ve çocuğun yüksek yararının gözetilmesini gerektirmektedir. Başka bir anlatımla, eğitim sistemi şiddetten arınmış, demokrasi ve hoşgörüyü geliştiren ve öğrencilere yaşamlarını sorumlu yurttaşlar olarak sürdürecekleri becerileri kazandıran ortamlar sağlamalıdır. Bunun sonucunda, çocuklara değer veren ve hakları temel alan bir okul ortaya çıkacaktır (Akyüz, 2001). 2.3. Çocuk Hakları Bağlamında Sınıf Yönetimi Profilleri Sınıfta temel özneler olan öğrencilerin, çocuk olmasından ötürü sahip olduğu bir takım hakları vardır. Bu hakların eğitimle ilgili olan bütün insanlar tarafından bilinmesi ve saygı duyulması gerekir. Sınıf yönetiminin çocuk hakları bağlamından incelemeden önce demokrasinin kavramını çocuk üzerinde ve çocuğun bulunduğu ortamlardaki durumunu incelemek gerekir. 2.3.1. Demokratik Eğitim Günümüzde Dünya’nın birçok ülkesinin ve bu arada Türkiye’nin kamuoyunda insan hakları, vatandaşlık ve demokrasi gibi alanların eğitiminin önemi gibi tartışmalar ön plana çıkmış olup, bu konuda planlı çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmaların hemen hemen hepsinde insan hakları, vatandaşlık ve demokrasi eğitiminin “demokratik eğitim”den geçtiğinin altı çizilmekte ve eğitim süreci demokratikleşmeden, belirtilen alanlarda 45 verilecek bir eğitimin başarısız olacağı ifade edilmektedir. Bu kadar çok önem taşıyan ve bir anahtar rolü oynayan demokratik eğitimin çeşitli tanımları da yapılmıştır (Karaman Kepenekçi, 2003). Binbaşıoğlu’na (1986) göre demokratik eğitim, amacı, programları ve yöntemleri demokrasinin dayandığı ilkelere göre saptanan; öğretim çalışmalarında, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde, eğitsel etkinliklerde öğrencinin birey olarak değerine ve bütünlüğüne, birlikte çalışmaya, karşılıklı saygıya, hoşgörüye, kişiliğe değer ve önem veren eğitimdir. Özsoy’a (2004) göre ise demokratik eğitim, eğitimin amaç, kurumsal-yönetimsel yapı ve süreçlerinin niteliğini yansıtırken; demokrasi eğitimi ancak yerine bir başkası geçirilinceye dek geçerli olabilecek belli bir demokrasi anlayışını kendine konu edinen eğitimi ifade etmektedir. 1949 yılında toplanan 4. Mili Eğitim Şurasında ise demokratik eğitim “bireyin kişiliğine ve onuruna saygı gösteren, cins, ırk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin, herkesin ilgi ve yeteneklerine göre gelişme olanakları sağlama amacı gözeten eğitim” şeklinde tanımlanmıştır (Karakütük, 2001). Demokratik eğitimi gerçekten gereklilik var mıdır? sorusuna cevap arayan Kıncal ve Işık (2003) demokratik eğitimin gerekliliğini şöyle sıralamışlardır: 1.Demokratik okul ile ilgili süreçlerin merkezini oluşturmalıdır, bu da ancak demokratik eğitimle olur (Wood, 1998). 2. Demokratik toplumlarda okulların kontrolü, korunması ve ideolojik amaçlar için kullanılmaması ancak demokratik eğitim sayesinde mümkündür (Matusova, 1997). 3.Demokratik eğitime gereksinim vardır, çünkü pek çok okul hala demokratik olmayan bir şekilde yönetilmektedir (Cookson, 2001). 4.Okullar, yaşamları boyunca demokratik davranışlara sahip olacak bireyleri ancak demokratik eğitim aracılığıyla eğitebilirler (Print, Ornstrom ve Nielsen, 2002). 5.Okullar yalnızca demokrasinin ne olduğuyla ilgili bilgilerin verildiği yerler olarak değil, demokrasinin yaşama uyarlanarak, bireylerin bundan sonraki yaşamlarında demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak seçebilmelerini sağlayacak kurumlardır. Demokrasinin bir yaşam biçimi olarak bireylere aktarılması ancak demokratik eğitimle mümkün olacaktır (Barth,1990). Demokratik olmayan bir eğitimle, demokrasiyi yaşam biçimi olarak seçmiş bireyler yetiştirmek mümkün değildir (Miser,1991). 46 6.Demokratik değerler güvenli ve düzenli okullara sahip olmanın anahtarı olarak ele alınabilir (Johnson, Johnson, Stevahn ve Hodne, 2002). Bu nedenle demokratik eğitime gereksinim duyulmaktadır. 7. Demokratik değerler, okulu bir arada tutan tutkal niteliğindedir (Johnson, Johnson, Stevahn ve Hodne, 2002). Bu nedenle okulun işlevlerinin devamlılığı için demokratik eğitime gereksinim duyulmaktadır. 8.Son olarak, okulun üzerine düşen rolleri etkili ve ekonomik bir şekilde yerine getirebilmesi için okullarda demokratik eğitime gerek duyulmaktadır (Kılcal ve Işık, 2003). Okul eğitimini demokrasi ile ilişkili olarak ele alan Dewey’e (1996) göre demokratik bir toplumda eğitimin, bu topluma özgü iki temel gerekçesi ve hedefi vardır. Bunlardan ilki yönetim biçimi olarak demokrasiyle ilgilidir ve vatandaşların demokrasinin devamını sağlayacak temel bilgi ve becerilere sahip olmasını içerir. İkincisi ise yaşam biçimi olarak demokrasi ile ilgilidir. Dewey’in bir arada yaşama biçimi olarak tanımladığı demokrasi de bu yaşam biçimine uygun bir eğitimi, yani demokratik eğitimi gerekli kılar (Dewey 1996’dan aktaran Korkmaz, 2013). Demokratik eğitimde, eğitimin merkezinde birey, diğer bir deyişle öğrenci vardır. Her birey kendine özgü bir kişilik olarak kabul edilir ve ona saygı duyulur. Demokrasilerde karar veren, toplumun bireyleri olduğu için, demokratik eğitimde de eğitimi asıl öğeleri öğrencilerdir. Böylece, okulda öğretmenin yükü hafifler. Öğretmen artık klasik anlamda ders anlatan ve öğrencilere bir şeyler öğreten kişi olmaktan çıkmış, öğrencilere bilgiye ulaşmada ve öğrenmede yardımcı olan, yol gösteren, etkinlikleri planlayıp öğrenciyi aktif olarak bu etkinliklere katan, kısaca öğrenmeyi öğreten kişi durumuna gelmiştir. Demokratik eğitimde, her birey aynı haklara sahiptir ve ayrımcılık yoktur. Ayrıca demokratik eğitim, herkesin okulda her istediğini yapabileceği, dilediği eğitimi verebileceği anlamına da gelmemelidir. Tam tersine, demokratik eğitimde mevcut hukuk kurallarına uyulur. Örneğin, tüm öğrencilerin, kendileri için hazırlanmış olan disiplin yönetmeliğine uymaları beklenir. Ancak bu kurallardan değiştirilmesi isteyenler olursa, öğrencileri de bunlar üzerindeki görüşlerini serbestçe ifade etmelerine imkân sağlanır (Çağlar 1977’den aktaran Karaman Kepenekçi, 2003). Demokrasi, kararların serbest bir tartışma ortamında oylama ile alındığı ve karardan etkilenenlerin karara katılımlarının sağlandığı, insan onuruna saygının ve insanların hukuk önünde eşitliğinin yaşama geçirildiği, uzlaşma ve hoşgörü rejimidir. Demokrasilerde 47 hedefe ulaşmak için şiddete kesinlikle başvurulmamalıdır. Demokrasinin yaşayabilmesi için bu koşulların tüm kurumlarda (devlet, aile, okul, işyeri vb.) gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Okul ortamında gerçekleşmesi durumunda “demokratik okul”dan söz edilir (Karaman Kepenekçi, 2003). . Batı’da 19. yüzyılda gelişmeye başlayan Çocuk Hakları Hareketi çocuğun bir kişi(lik), kendine ait özerklik ve özgürlük dönemi olduğunu “çocuğun yüksek yararı” üzerinde temellendirirken, ürettiği birçok belgede çocuğa biçtiği birçok hak arasında onun yönetme ve yönetenlerden biri olma hakkını görmemiştir. Kant’ın Aydınlanma üzerinden dile getirdiği erginlik meselesinde çocuk, aydınlatıcı güçlerin (devlet, ebeveyn, öğretmen vd.) üzerinde her türlü tasarrufa sahip olunmasında nesne olmaya devam etmiştir. Çocuk hakları hareketi, çocuğu, yetişkine havale edilen siyasetin dışında tutmaya gayret etmiş; olsa olsa onu “sembolik demokrasi oyunları”(sınıf mümessiliği, okulda, nöbetçi öğrencilik, kol başkanlığı ya da bizim 23 Nisan’lardaki devlet büyüğünün koltuğuna oturma gibi) içinde görmekten de öte geçmemiştir (İnal, 2014). 2.3.2. Demokratik Okul On dokuzuncu yüzyılda eğitimde özgürlükçü fikirlerin savunulduğu, eğitim ortamında çocuğu temel alan, çocuğun ihtiyaçlarına, kişilik gelişimine öncelik veren ve her açıdan bir bütün olarak gelişimini destekleyen yeni bir pedagoji ortaya çıkmıştır. Özgürlükçü pedagoji olarak adlandırılan bu pedagoji, 20. yüzyıl başındaki yeni eğitim hareketini, 1920’li yıllardaki anti-otoriter eğitim hareketini, 1960’lardaki özgür eğitim ve okulsuz toplum hareketini ve günümüzdeki öğrenci merkezli eğitim ve çocuğa göre okul fikirlerini etkilemiştir (Hesapçıoğlu ve Akbağ, 1996; Leiff ve Rustin,1974, akt. Korkmaz, 2013). Tüm bu hareketler ise “alternatif eğitim” adı ile anılmıştır. Bu hareketin neleri kapsadığı tartışmaya açık bir konudur. Ancak bu kapsama giren tüm uygulamaların yaygın biçimde uygulanan eğitimin eleştirisinden doğduğu ve “ana akım eğitimden farklı hayat ve eğitim felsefelerinden” (Martin, 2000) beslendiği söylenebilir ( akt. Korkmaz, 2013). Hecht ve Ram (2010) günümüzdeki demokratik okulların gelişim sürecini üç dalga üzerinden açıklayarak özgür okulları da demokratik okul kapsamına dahil ederler. Buna göre 1900’lerin başındaki ilerlemeci eğitim birinci dalga, 1960’larda ortaya çıkan özgür okullar hareketi ikinci dalga, demokratik okulları ise 1990’dan bu yana yaşanan üçüncü dalga olarak adlandırırlar. Hecht ve Eyal’e göre demokratik eğitim kökleri Dewey’in yazılarında kapsamlı biçimde ele alınan ilerlemeci eğitimin günümüzdeki halidir. Miller da (2006) özgür okul hareketini bir anlamda Dewey’in fikirlerinin radikal bir uzantısı; ilerici eğitim 48 uygulamalarının zamana adapte edilme çabası olarak görür. Bununla birlikte, Dewey’in demokratik eğitimi ile özgür okul hareketi ve günümüzdeki demokratik okul hareketi arasında önemli bir farklılık vardır. Miller’a (2006) göre özgür/demokratik okulları da içine alan alternatif eğitim geleneğini destekleyenler, radikal demokrasi fikrine bağlıdır ve demokrasiyi öğretmek konusunda kamu okul sistemlerine güvenmezler. Genç insanların, sadece kamu eğitiminin hiyerarşik yapısından ve kontrolünden bağımsız oldukları zaman demokratik yaşamı uygulayabileceklerini savunurlar. Alternatif eğitimciler de Dewey gibi demokratik toplumda insanların düşüncelerinin kontrol edilmemesi, farklı düşüncelerin ifade edilmesinin ve tartışılmasının gerektiğini düşünürler, ancak Dewey’den farklı olarak standartlaştırılmış bir eğitim sisteminin buna hizmet edebileceğine inanmazlar (Miller, 2006). Bu nedenle genelde alternatif okullar özelde ise demokratik okullar kamu eğitiminin bir parçası haline gelmemişlerdir.. Bununla birlikte, demokratik okullar uzun uygulama ve tartışma geçmişleri ile demokratik eğitim teorisine önemli bir katkı sunmuş ve on yıllardır en kapsamlı demokratik eğitim uygulamalarını hayata geçirmişlerdir (Korkmaz, 2013). Hecht (2002), demokratik okulların birbirinden farklı uygulamalara sahip olduğunu ancak hepsinin ortak paydasının, demokratik bir topluluk, çoğulcu öğrenme ve diyaloğa dayalı ilişkiler olduğunu belirtir (Korkmaz, 2013). 1998’de EĞİTİM SEN’ce düzenlenen Demokratik Eğitim Kurultayın’da demokratik okulun başlıca özellikleri: Öğrenci merkezli olmalı Okul yönetimi, etkili ve demokratik olmalı, Okul çeşitli seçmeli dersler sunmalı, Toplumsal, kültürel ve sanatsal ve sportif etkinlikler sunmalı, Okul çalışanları arasında mesleki etkileşim ve dayanışma olmalı, Yoğun hizmet içi eğitim yapılmalı, Yaratıcı sorun çözme becerisi kazandırmalı, Çevreye açık olmalı, Okullar arası işbirliği, eş güdüm ve iletişim düzeneği sağlanmalı Eğitim teknolojisini etkin kullanmalı diye tanımlamışlardır (EĞİTİM SEN,1998). Demokratik eğitimin temeli okullarda atılmaktadır. Okulların demokratik olabilmesi için iki ön koşulun mutlaka gerçekleştirilmesi gerekir. Bunlar; 1. Okul ve sınıf ortamında tüm 49 insanlar arasında şiddetten uzak; sevgiye, saygıya, anlayışa ve hoşgörüye dayanan çift yönlü bir iletişimin sağlanması 2. Okullarda, okulun tüm öğelerinin (öğretmen, öğrenci, aile) okul ve sınıf yönetiminde kendilerini ilgilendiren kararlara katılımının sağlanması (Karaman Kepenekçi, 2003). Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 2, 3, 5, 12, 13, 14, 15, 16, 19, 28, 29. maddeleri, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 1. ve 2. maddeleri ve Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 18., 19., 27. maddeleri ışığında öğrenme ortamlarında çocuk haklarına saygı gösterilmesi için devletlerin ve okulların şu yükümlülükleri vardır (UNESCO-UNICEF, 2007); − Hangi gerekçeyle olursa olsun hiçbir ayrım gözetmeden her çocuğa eşit saygı. − Anlayış, barış, hoşgörü, eşitlik ve dostluğun egemen olduğu bir toplumda, insan haklarına ve temel özgürlüklere ve farklılıklara saygıyı öğretme. − Çocuğun yüksek yararını her durumda ve en başta gözetme. − Çocuğun gelişim halindeki yeteneklerine saygı. − Çocukların kendilerini ilgilendiren bütün meselelerde görüşlerini belirtme ve yaş ve olgunluk durumlarına göre bu görüşleri dikkate aldırma hakkına saygı. − İfade, din, vicdan, düşünce ve toplanma hakkının tanınması. − Çocukların özel yaşamlarına saygı. − Okul disiplininin, çocuğun onuru ve Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ’de yer alan diğer bütün haklara uygun biçimde uygulanması için gerekli önlemleri alma. − Çocukların her tür fiziksel sömürüden, zarar veya istismardan, ihmalden, kötü muameleden ve cinsel sömürü dahil sömürüden korunması. 2.3.3. Demokratik Sınıf ve Sınıfta Çocuk Hakları Sınıf ortamı, öğrencilerin okul hayatlarının büyük kısmını geçirdikleri, öğrenciler ile öğretmenlerin en fazla etkileşim olanağı bulduğu ve topluluk ruhunun en çok yaşandığı alandır. Bu sebeple öğrencilerin tutum ve davranışları üzerinde önemli etkiye sahiptir. Öğrenciler, sınıf içinde demokratik becerileri ve değerleri öğrenirler ve uygulama fırsatı bulurlar. Bu nedenle sınıflar, demokratikleşme kültürünün öncelikli olarak oluşturulması gereken alanlardır. 50 Çocuk hakları konusunun öğretilmesinden çok uygulanmasına ihtiyaç vardır. Öğrencilere derste insan hakları, çocuk hakları, demokrasi gibi kavramları öğretmek eğer uygulamada göz ardı edilecekse hiçbir işe yaramayacaktır. Öğrencilerde vakitlerinin çoğunun okulda geçirdiğinden okul ve sınıf ortamının çocuk haklarına saygı gösteren ve buna uygun davranışlarda bulunan yerler olması gerekir. Çocuk hakları öğrencilere öğretilecek bir konu olmaktan ziyade öğretmenlere ya da yetişkinlere öğretilecek bir konudur. Çocukların haklarını savunabilmeleri için çocuk haklarının ne olduğunu bilen ve uygun davranan çevrelere ihtiyaç vardır. Bunun okul ve sınıf ortamında düşünürsek eğer okul yöneticileri, öğretmenler, okulda görevli kişiler çocuğu haklarının ne olduğu bilmezlerse öğrenciye haklarını ve bu hakkın getirdiği sorumluluklardan bihaber olacaklardır. Çocuk hakları eğitiminde sadece kitap, program ve müfredatla istenilen yere varılamaz. Bu yüzden başta sınıf ve okul ortamının, çocuk hakları kültürüyle çelişen davranışların gösterildiği bir ortamdan uzaklaşması ve öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci, öğrenciyönetici, öğrenci-veli ilişkilerinin de çocuk haklarının gerekli kıldığı değerlerle uyumlu olması gerekir. İnsan hakları (çocuk hakları) önce okulda korunmalı ve geliştirilmelidir. Okul, ilk günden itibaren güvenli, adil, eşitlikçi, barışçıl, çatışmaları çözebilen, farklılıklara saygı gösteren, dürüst ve diğer insan hakları ilkelerinin bulunduğu bir ortama sahip olduğunu göstermelidir. Okullarda bulunan yetişkinler de çocuklarda görmek istediği davranışı sergilemelidirler. Kısaca, ancak böyle bir atmosfer içinde insan hakları kavramının öğrenilmesini öğrenciler için bir anlam taşıdığı söylenebilir. Çünkü öğrenciler onlara karşı sergilenen davranışlarla, öğretilen şeyler arsında bir paralellik olduğunu göreceklerdir. Otoriter bir ortamda insan haklarını öğretmeye çalışmak öğrenciler için hiç bir anlam ifade etmeyecekti (Karaman Kepenekçi, 2003). Eğer, öğrenciler, öğretmenler, yöneticiler, aileler ve okulda çalışan diğer görevliler arasında korku temeline dayanan ilişkiler varsa, bu okulda verilecek insan hakları eğitiminin ne derece yararlı ve geçerli olabileceği tartışma konusudur (Karaman Kepenekçi, 2003). Demokratik sınıf, demokratik iklim için gerekli olan tüm koşulların beraber yürütüldüğü sınıftır. Bu nedenle sınıf düzeyindeki demokratik eğitim ortamı, eğitim ortamındaki tüm öğeler ve süreçler göz önünde bulundurularak, bunların demokrasi ile ilişkileri kurularak ele alınmalıdır. Dewey’in çalışmaları ve demokratik okullara ilişkin literatür, sınıf düzeyindeki demokratik eğitim ortamını incelerken temel alınabilecek dört boyutun 51 varlığını ortaya koymaktadır. Bunlar, sınıftaki kararların alınma biçimini açıklayan karar alma/katılım boyutu; hedefler, içerik, öğretim yöntemleri, öğretim materyalleri, değerlendirme öğelerini içeren eğitim programı-öğretim boyutu; kişiler arası ilişkileri ve aileyle ilişkileri içeren ilişkiler boyutu; öğretmenin niteliklerini, rollerini ve sorumluluklarını içeren öğretmen boyutudur (Korkmaz, 2013). Demokrasi, insan hakları saygı, kişiler arası çatışmaların barışçıl yollarla çözülmesi, kişiler arası uyumlu ilişkilerin kurulması en iyi günlük hayat içinde birlikte yaşama ile öğrenilebilir. Okul ortamı, bu tür yaşantılar için uygun fırsatlar sunar. Çünkü okul yaşamı, toplum yaşamının küçük bir örneğidir. Bu yüzden, ilk olarak okulda bulunan tüm bireyler arasında eşitlikçi, saygılı, adil, hoşgörülü, dayanışmacı, barışçıl ilişkilerin kurulması gerekmektedir. Kısaca, eğitimcilerin, insan hakları, demokrasi gibi değerlerin geliştirilmesinde en iyi katkıyı herkesin birbirine saygılı olduğu bir okul ve sınıf ortamı geliştirerek yapacakları söylenebilir. Bu yüzden John Dewey, okulun bir demokrasi modeli olması gerektiğini savunur. Dewey’e göre, insan hakları ve demokrasi önce okulda korunmalı ve geliştirilmelidir. Okullarda bulunan öğretmen, yönetici gibi yetişkinler, öğrencilerde görmek istedikleri davranışları önce kendileri sergilemelidir. Ancak böyle bir ortamda, insan hakları ve demokrasi kavramının öğretilmesi öğrenciler için bir anlam ifade edebilir (Karaman Kepenekçi, 2003). Öğretmen, öğrenciler ve veliler sınıf içi disiplini ve çatışmaları, ancak demokratik sınıf ortamındaki uzlaşma kültüründen yararlanarak aşabilirler. Disiplin anlayışındaki algısal farklılıklar; keyfi, baskıcı tavırlarla çözümlenemez. Demokratik sınıf yönetme anlayışı ile bu ve benzeri problemlerin gözlemlenmesi, katılımcı anlayışla çözümlenebilir. Şüphesiz, burada öğretmene fazla yük düşmektedir. Demokratik sınıf ortamı oluşturmak ve yasal otoriteyi kullanmak, ancak demokratik değerlere sahip öğretmenler tarafından geliştirilebilir. Bu kültürü benimsemeyen öğretmenin yasal otoriteyi uygulaması, mevcut disiplin modellerinden daha tehditkâr ve baskıcı bir anlayış geliştirebilir nedenle sınıf içi otorite yaklaşımının ön koşulu olarak, demokratik kültür ve anlayış benimsenmelidir. Öğrencileri, çocuk hakları konusunda duyarlı bir şekilde yetiştirmek için, yaşadıkları ortamlarda, saygılı ve eşitlikçi davranışların sergilenmesini sağlamak gerekmektedir. Çocuk hakları eğitiminin ailede, okulda meslek gruplarında ya da kitle iletişim araçlarında verilmesinde yarar vardır. Ancak, toplumdaki diğer örgütlerin yanında okulun, öğrencilerin çocuk haklarını anlamalarını ve saygı duymalarını sağlamada tutum ve davranışları 52 şekillendirmede önemli bir görevi vardır. Çünkü öğrenciler günlerinin büyük bir kısmın, okulda geçirmektedir. Bu yüzden, çocuk hakları eğitiminde ilk planda mutlaka okuldan yararlanılmalıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin uygulanabilmesi için çocuk katılımını destekleyen, aynı zamanda bu konuda eğitimcilerin işini kolaylaştıran okul ortamları oluşturulmalıdır. Okullar, öğrencilerin demokrasiyi yaşayarak öğrendiği ortamlar olmalıdır. Okullarda demokrasinin kuralları işlemediği sürece orada demokrasi öğrenilemez. Çocuk haklarının öğretilmesi, desteklenmesi ve teşvik edilmesi için okullar en elverişli ortama sahiptir. Kuşkusuz bu ortamlar çocuk hakları uygulamaları açısından desteklenmelidir. İnsan hakları özelde çocuk hakları eğitiminin başarıya ulaşabilmesi için, okullarda iletişim engellerinin kaldırılmasının ve hoşgörü, işbirliği ve karşılıklı güven atmosferinin oluşturulmasının öncelikle önem taşıdığı söylenebilir. Böyle bir atmosferin gerçekleşmesi ise, tüm bireylerin okul yaşamının bir parçası olmasını gerektiren uzun dönemli bir süreçtir. Demokratik yöntemler, ancak öğrencilerin ve yetişkinlerin işbirlikçi çabalarıyla uygulanabileceğine göre, öğrencilere belli konularda sorumluluk alma fırsatının verilmesi, sorumluluk verilirken yetişkinlerin gereksiz müdahalelerinin önlenmesi, sorumluluklarının gerektirdiği görevleri yapmalarının da denetimsiz bırakılmaması önem taşımaktadır (Drubay 1986’dan aktaran Karaman Kepenekçi, 2003). İnsan hakları özelde de çocuk hakları eğitiminin başarıya ulaşmasında yukarıda belirtilen koşulla bağlantılı bir diğer koşul ise eşitlik, kardeşlik gibi demokratik değerlerin okul ve sınıf yönetiminde, ırk, renk, sosyal sınıf, din ya da başka bir ayrım gözetmeksizin herkese uygulanmalıdır (Karaman Kepenekçi, 2003). 2.3.4. Çocuk Haklarına Saygı Çerçevesinde Demokratik Öğretmen Öğrencilerle birebir iletişim içinde olan öğretmenlere çocuk haklarını öğretmek ve yaşatmak konusunda diğer kişilerden daha fazla sorumluluk düşmektedir. Öğretmen özellikle sınıf öğretmeni sınıf ortamında rol modeldir. Buna bağlı olarak da yaptığı davranışlar, söylediği sözler sürekli olarak incelenmekte ve isteyerek ya da istemeyerek taklit edilmektedir. Örneğin, öğretmenin sevmediği bir öğrenciyi sınıfa sevdirmek çok zor bir davranıştır. Yine eğer öğretmen sınıfta öğrencilere kötü davranıyorsa öğrencilerde birbirine kötü davranacaktır. Öğretmenin uygulamaya koymadığı bir davranışı sınıfa öğretmeye çalışması çok zor bir ihtimaldir. Bu yüzden eğer çocuklara çocuk hakları 53 öğretilecekse bunun için önce öğretmeninin bu konuyu öğrenmesi ve sınıfında da çocuk haklarına uygun davranması gerekir. Okulda, öğretmenler; çocukları dinleyerek, onların düşünce ve vicdan özgürlüğü desteklemeli ve çocuk haklarının uygulanmasını sağlamalıdır. Chicoine (1997) demokratik öğretmenin niteliklerini şöyle açıklar: Kendini sürekli gözden geçirme, Kendi performansı üzerine sistematik ve düzenli olarak düşünme, Saygılı olma ve herkesin birbirine karşı saygısını destekleme, Müzakere ve önerilere açık olma, Esnek, olumlu, iyimser, empatik, adil, güvenilir olma, Espri anlayışına sahip olma, İyi bir dinleyici olma ve dinlemeyi teşvik etme, Rasyonel olma ve rasyonel tartışmayı destekleme, Öğrencilere karşı arkadaşça ve açık olma, Farklı eğitim felsefelerini bilme, Uzmanlık bilgisine sahip olma, Öğrencilerin bilişsel stillerine uygun olarak bilgiyi sunabilme, Bireysel farklılıklar ve öğrenme stilleri konusunda bilgili olma, Alternatif değerlendirme yöntemlerine hâkim olma, Ekip çalışmasına açık olma, Cinsiyet, ırk, yaş gibi ayrımcılıklar konusunda eğitimli olma, Gözlemci olma, Grup dinamikleri ve çatışma çözümü konusunda bilgili olma. Çocuk hakları eğitimini destekleyen bir öğretmen-öğrenci ilişkisinin var olup olmadığını şu sorulara verilecek yanıtlar belirleyebilir (Males ve Stricevic 2001’den aktaran Özdemir Uluç, 2008): 54 − Öğretmen öğrencileri bir birey olarak kabul ediyor mu? Onları bir paydaş olarak görüyor mu? Öğretmen, çirkin bir dil kullanıyor mu? Öğretmenin söylediklerinin aynısını öğrencilerin öğretmene söylemesi ve bunun öğretmen tarafından kabul görmesi mümkün mü? Öğretmen her hangi bir tartışmada, tartışmaya taraf olmayanların katılımını nasıl karşılar? − Öğretmenin içinde bulunduğu ruh hali davranışlarını nasıl etkiler? Agresif mi? Huzursuz mu? Sabırsız mı? Öğrencilerin sorularını nasıl karşılar? Öğrencilerin soru sormalarını teşvik eder, onları bu konuda yüreklendirir mi? Öğrencilerin kendisiyle konuşmasına fırsat yaratır mı? − Öğrencilerle çok yakın ya da çok uzak mıdır? − Öğrencilerden beklentileri nelerdir? Öğrencilerden beklentileri konusunda çok iyimser ya da çok kötümser midir? Çok düşük ya da çok yüksek beklentileri var mıdır? − Öğretmen adil midir, bireylere nasıl davranır? Herkese aynı mı davranır? Öğrencileri değerlendirirken nasıldır? Öğrencileri, değerlendirme sürecine dâhil eder mi? Öğrencilerin mazeretlerini, gerekçelerini dinler ve yardımcı olmaya çalışır mı? Öğretmenin değerlendirmesi yanlışlara mı, çok iyi yapılanlara mı odaklanır? Sonuçları nasıl açıklar, nasıl geri bildirim verir? Başarısız kâğıtları isim vererek açıklar mı? − Öğretmenin komik durumlara tepkisi nasıldır? − Öğretmen hangi kuralları koyar? Bu kuralları öğrencilerle tartışır mı? Kurallarını değiştirmek mümkün müdür? − Öğretmen öğrencilerin ilgilerini sorar mı? Onların kaygı ve korkularını bilir mi? Öğrencilerin okulla ilgili ne hissettiklerini bilir mi? İngiltere-Oxfordshire’da bir ilköğretim okulunun öğretmenlerin, diğer okul personelinin, ailelerin, uzmanların ve yerel hükümet yetkililerinin katılımı ile belirlediği eşit fırsatlar politikası ise şöyledir (Osler ve Starkey, 1996’dan aktaran Özdemir Uluç, 2008): Sınıfta tüm çocukların, sınıftaki bilgisayar, oyun köşesi gibi olanaklardan eşit yararlanmasına gayret edilmektedir. 55 Çalışma grupları oluşturulurken kullanılan cinsiyet, kültür, beceriler gibi kriterler izlenmektedir. Çocuklara ayrılan zaman sürekli gözetilmekte, böylece her çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmaktadır. Talepkar olmayan çocuklara da zaman ayırmaktadır. Sınıftaki işlerin toplumsal cinsiyet rollerine göre dağıtılmamasını sağlamaktadır. Covell, Howe ve McNeil’e (2008) göre çocuk hakları eğitiminde en büyük sorun öğretmen eğitimidir. Öğretmenler demokrasi gibi konuları tartışmakta güvensiz ve isteksizler. Vatandaşlık, demokrasi, insan hakları gibi kavramlar ezberci bir sistemle öğretilemez, Öğretmenler genellikle geleneksel ve ezberci yöntemleri tercih ediyorlar. Çocuklar bu konuları ancak yasayarak ve deneyimleyerek öğrenirler. Öğrencilere demokratik seçimler tanıma ve sorumluluk alma konusunda fırsatlar verilirse bu eğitim gerçekleştirilebilir. Burada bir diğer sıkıntı ise yetişkinlerin çocukların haklarını tanımamalarıdır (Covell, Howe ve Mc Neil 2008). Çocukların haklarına saygı gösterildiği bir okul ortamının yaratılması, muhtemelen öğretmenin rolüne olan saygıyı da artıracaktır. Ancak böyle bir sonucun alınabilmesi için öğretmenlerin de yeterince desteklenmesi ve gereksinim duydukları kaynakların sağlanması gerekir (UNESCO-UNICEF, 2007). 2.4. İlgili Araştırmalar Bu bölümde öncelikle çocuk haklarında sonra sınıf yönetiminde daha sonrasında ise sınıf yönetiminde çocuk hakları konusunda yapılan çalışmalara yer verilmiştir. 2.4.1. Çocuk Hakları İle İlgili Yapılan Araştırmalar Çocuk hakları konusunda yapılan araştırmalar oldukça sınırlıdır. Bu sınırlı çalışmalar da daha çok öğretmenlerin, yöneticilerin, velilerin, öğrencilerin, öğretmen adaylarının konuya bakış açısı üzerinde yoğunlaşmıştır. Fazlıoğlu (2007) yüksek lisans tezinde ilköğretim okullarında çalışan öğretmen ve yöneticilerin çocuk hakları konusundaki bilinç düzeylerini ortaya çıkarmak için İstanbul ili Maltepe ilçesi devlet okullarında çalışan 318 öğretmen ve 50 öğrenciye anket uygulamıştır. Araştırma sonucunda, öğretmen ve yöneticilerin çocuk hakları bilinç düzeyleri arasında farklılık görülmediği, öğretmen ve yöneticilerin çocuk haklarının önemini kavramış olmalarına rağmen uygulamada yeterli düzeyde olmadığını 56 ortaya koyulmuştur. Kaya (2011) ise yüksek lisans tezinde öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin görüşlerini ortaya koymuştur. Araştırmanın verileri araştırmacı tarafından geliştirilen veri toplama aracı ile Afyon Karahisar Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin İlköğretim Bölümü ve Türkçe Öğretmenliği Bölümünde öğrenim gören 492 öğrenciden elde edilmiştir. Araştırma sonucuna göre öğretmen adaylarının büyük bir çoğunluğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni okumamış, çocukların en önemli hakkı olarak yaşama hakkını belirtmiş, katılım hakkı ise önemli haklar arasında görülmemiştir. Ersoy (2011) ilköğretim öğrencilerinin çocuk haklarına ilişkin algıları belirlemek amacıyla yaptığı çalışmasında öğrencilere yarı-yapılandırılmış görüşme formu uygulamıştır. Görüşme sonucunda; öğrencilerin ilgi ve isteklerini hak olarak düşündüklerini, sosyo-ekonomik düzeylere göre öğrencilerin hak olarak düşündükleri durumların değiştiğini aynı zamanda görsel ve yazılı basının bu konuda yetersiz kaldığı ortaya konmuştur. Çocuk haklarının eğitim programlarında yerini inceleyen araştırmalara ender de olsa rastlanılmaktadır. Eğitim programlarında çocuk haklarını inceleyen çalışmaların çoğu tez niteliğindedir. Uçuş (2009) çalışmasında ilköğretim programlarında Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilke ve hükümlerinin yer alma düzeylerini incelemiş ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin okullarda ne derece uygulandığını ortaya koymak için öğretmenlerin ve yöneticilerin görüşlerine başvurmuştur. İlköğretim birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar olan eğitim programlarını kazanım, içerik, öğretme-öğrenme durumları açısından tarayan araştırmacı, 2005’ten bun yana uygulanan programın çocuk merkezli olduğunu ve çocuk yararını göz önünde bulundurma ilkesine bağlı olarak hazırlandığı sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca program öğrencilerin katılım haklarını, bireysel haklılıklarını, ayrımcılığın engellenmesi, engelli çocuklarının önemsenmesini göz önünde bulundurarak hazırlanmıştır. Ancak araştırmaya göre programda savaşa, depreme ve benzeri durumlara maruz kalan çocuklarla, çalışan çocuklar, mülteci çocuklarla ilgili bir bulguya, çocukların korunma haklarına, dernek kurma ve barışçıl bir şekilde toplanma özgürlüğü, sömürü ve istismarlara yönelik kazanım, içerik ve etkinliklerle ilgili yeterli bulguya rastlanılmamıştır. Öğretmen ve okul yöneticileri ise çocuk hakları konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını, doğrudan çocuk haklarına yönelik uygulamalar yapmadıklarını, ders programında ele alındığı zaman öğrencilerle paylaştıklarını ifade etmişlerdir Masallarda, kitaplarda, evde ve okulda çocuk haklarının durumunu inceleyen araştırmalarda mevcuttur. Aynı zamanda Türk Eğitim Sistemi’nde çocuk haklarını inceleyen araştırmalarda vardır. 57 Karadayı (2000) çalışmasında ülkemizdeki durumu ortaya koymayı amaçlamış ve fırsat eşitliğine vurgu yapmıştır. Gelir ve statü bakımından önemli avantajlar sağlayan yükseköğretime daha çok üst sosyo-ekonomik tabakadan gelen ailelerin çocuklarının yerleştiğini belirtmiştir. Eğitim sistemimizin yetenekleri seçebildiğini fakat yetenekleri ortaya çıkarıp geliştirmediğinden bahsetmiştir. Özdemir Uluç (2008) doktora tezinde çocuk haklarının ilköğretim programlarındaki yerini geniş bir biçimde incelemiş, ilköğretimde zorunlu derslerin programlarında çocuk haklarına yer veriliş biçimlerini betimlemiştir. Nitel araştırma desenlerinden durum çalışması kullanılmış, ilköğretim programlarına araştırmacı tarafından hazırlanan çocuk hakları kategorilerine göre içerik analizi yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre çocuk hakları eğitimi bir yasal zorunluluk olarak uluslar arası ve ulusal hukukta ve politikalarda yer bulmakla beraber, sistemli bir strateji konusu yapılmamıştır. İlköğretim programlarında yer alan çocuk hakları konu ve kazanımları belli bir sistematik içinde değil, rastgele verildiği izlenimi edilmiş, konular ve kazanımların önerilen etkinliklerde yeterince içselleştirilmediği gözlemlenmiştir. Aynı zamanda programların yüzeysel bir çocuk hakları farkındalığı ile hazırlandığı ifade edilmiştir. Merey (2012) ise doktora çalışmasında Türkiye ve ABD’deki sosyal bilgiler ders kitaplarında çocukların katılım haklarına ne düzeyde yer verildiğini ortaya koymayı amaçlamıştır. Araştırmada nitel araştırma desenlerinden durum çalışması, veri toplama aracı olarak doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın analiz ünitesi ise “çocukların katılım hakkı” olmuştur. Araştırma sonucunda, Türkiye ders kitaplarında BM’nin çocuklara tanıdığı katılım hakkının toplam sıklığı 1611’dir.Bunun %30.04’ünü “ders içi etkinlikler” %27.26’sini “ders kitaplarındaki metinler” oluşturmaktadır. ABD sosyal bilgiler kitaplarında BM’nin çocuklara tanıdığı katılım hakkının toplam sıklığı 554’tür. Bunun %57,9’unu “ders kitaplarındaki metinler” %22,2’sini “ders içi etkinlikler” oluşturmaktadır. Turan (2011) ise çalışmasında masallarda çocuk haklarına ne düzeyde yer verildiğini belirlemek amacıyla “Her Güne Bir Masal” adlı masal kitabını içerik çözümlemesi tekniğini kullanarak incelemiştir. Çözümleme kategorisi olarak “çocuk hakları” alınmış, bu da kendi içerisinde çocuğun “yaşamsal hakları”, “gelişme hakları”, “korunma hakları” ve “katılım hakları” olmak üzere 4 alt kategoriye ayrılmıştır. İncelenen 70 masalda çocuk hakları ile olumlu anlatımları %60.58, olumsuz anlatımlara %39.42 oranında yer verildiği görülmüştür. Masallarda ne fazla korunma haklarının olumsuz kullanımına %26.58 oranında yer verildiği ifade edilmiştir. 58 Literatürde çocuk haklarını başka değişkenlerle ilişkilendiren araştırmalara da rastlanılmaktadır. Ay Zög (2008) çalışmasında genel lise ve meslek lisesi öğrencilerinin çocuk haklarını algılama düzeyleri ile akademik başarıları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. İstanbul ili Beyoğlu ilçesinde 840 öğrenciye araştırmacı tarafından hazırlanan “Çocuk Hakları Ölçeği” uygulanmıştır. Araştırma sonucunda kişilik ve korunma hakları ile not ortalamaları arasında istatiksel olarak .05düzeyinde pozitif yönlü anlamlı bir ilişki ve yine kişilik ve korunma hakları alt boyutları ile zayıf sayıları arasında negatif yönlü bir ilişki ortaya çıkmıştır. Peker (2012) araştırmasında ilköğretimde okullarında görev yapan sınıf öğretmenlerinin demokratik tutumları ile çocuk haklarına ilişkin tutumlarını değerlendirmiştir. Araştırmada Karaman Kepenekçi (2006) tarafından geliştirilen “Çocuk Hakları Tutum Ölçeği” ile Gözütok (1995) tarafından geliştirilen “Demokratik Tutum Ölçeği” kullanılmış ve iki ölçek arasında ilişki sınanmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenler demokratik tutum olarak en yüksek “uygulanmayan demokrasi öğrenilemez” ve “insanların amaçlarına saygılı olma demokratik bir insanın en temel özelliğidir” maddelerine katılım gösterirken, çocuk haklarına yönelik tutum olarak en yüksek “çocukların savaşlardan korunmaları gerektiğine inanıyorum” maddesine katılım göstermişlerdir. İki ölçek arasında istatistiksel olarak .01 düzeyinde düşük düzeyde, pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki ortaya çıkmıştır. Ayrıca çocuk hakları öğretiminin nasıl olması gerektiğini araştıran, çocuk hakları öğretimi için proje çalışmaları da literatürde yer almıştır. Yurtsever (2009) doktora tezini anne ve babaların çocukların haklarına yönelik tutumlarını ve bu tutumları etkileyen etmenleri ortaya koymak amacıyla planlamıştır. Araştırmada İstanbul ilinde bulunan resmi ve özel okullara devam eden 6-14 yaş grubu çocuğu olan anne ve babaların çocuk haklarına ilişkin tutumlarının belirlenmesine yönelik “Ebeveyn Çocuk Hakları Tutum Ölçeği”nin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın ikinci bölümünde ise; aile ve çocuğa ait bazı değişkenlerin ebeveyn çocuk tutumlarına etkisi incelenmiştir. “Ebeveyn Çocuk Hakları Ölçeği” 63 maddeden oluşan 5 dereceli likert tipi bir ölçektir. Ölçek anne ve babaların çocukların haklarına ilişkin tutumlarını “Bakım ve Koruma” ve “Kendi Kendine Karar Verme” olmak üzere iki temel faktör altında değerlendirmektedir. Ölçeğin uygulanması sonucunda elde edilen önemli sonuçlar anne ve babaların çocukların hakları konusunda çocuğun cinsiyetine bağlı olarak farklı tutumlar benimsedikleri, kız çocuğu olan hem annelerin hem de babaların “Bakım ve Koruma”dan yana tutum sergiledikleri, erkek 59 çocuğu olan babaların “Kendi Kendine Karar Verme”den yana tutum sergiledikleri, yetkili anne ve babaların “Kendi Kendine Karar Verme”den yana tutum sergiledikleri görülmüştür. Peker Ünal (2010) çalışmasında ilköğretim sınıf öğretmenleri için, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 13. ve 28. maddelerinin eğitimini amaçlayan bir öğretim programı tasarlamayı, bu programı web tabanlı olarak sunmayı, sınıf öğretmenlerinin ve öğretim üyelerinin görüşlerine göre eğitim programını ve web tabanlı uygulamasını değerlendirmek ve değerlendirme sonuçlarına göre belirlenen düzeltmeyi yapmayı amaçlamıştır. Belirtilen amacın gerçekleşmesinde karma yöntem kullanılmış, verilerin toplanmasında anketler, görüşme formları, başarı testi ve senaryodan yararlanılmıştır. Web tabanlı sunuma uygun hale gelen eğitim programına, araştırma grubunda yer alan sınıf öğretmenlerinin ve öğretim üyelerinin katılımı sağlanmıştır. Eğitim programına katılan ve katılmayan sınıf öğretmenlerinin başarı puanları ve görüşleri arasında fark olduğu görülmüştür. Washington (2010) araştırmasında 5-6 yaş grubu çocuğu olan ailelerin çocuk hakları ile ilgili görüş, bilgi ve yargıların neler olduğunu tespit etmek üzere “Çocuk Hakları Eğitimi Aile Ölçeği” ve 5-6 yaş aile grubu çocuklarının çocuk hakları ile ilgili farkındalıklarını belirlemek amacıyla da “Çocuk Hakları Eğitimi Çocuk Soru Listesi” geliştirmiştir. Araştırmada öntest-sontest deneme modeli kullanılmıştır. Dört ay boyunca kullanılan “Aile Katılımlı Çocuk Hakları Eğitim” programı sonrasında annebabaların çocuk hakları eğitimi hakkındaki düşüncelerinde program uygulaması öncesine göre anlamlı bir farklılık sağlanmıştır. Torun (2011) yüksek lisans tezini, oyunla desteklenmiş çocuk hakları öğretiminin, öğrencilerin akademik başarılarına, öğrenilenlerin kalıcılığına ve çocuk haklarına ilişkin tutumlarına etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada, öntest-sontest puan ortalamaları birbirine denk olan iki sınıfta, biri deney grubu diğeri kontrol grubu olarak belirlenmiş öntest-sontest kontrol gruplu deneme modeli kullanılmıştır. Araştırmacı tarafından hazırlanan “Başarı Testi” ile Karaman Kepenekçi tarafından hazırlanan “Çocuk Hakları Tutum Ölçeği” uygulama öncesi ve sonrası öğrencilere uygulanmıştır. Araştırmanın nitel verilerini elde etmek için deney grubu öğrencilerin oynatılan her oyundan sonra günlük yazdırılmıştır. Araştırma sonucunda deney grubu ile kontrol grubu öğrencilerinin akademik başarıları ve çocuk haklarına yönelik tutumları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark ortaya çıkmıştır. Ancak deneme işleminden 30 gün sonra yapılan kalıcılık testinde her iki grubun sontest ile kalıcılık testleri arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Günlüklerin incelenmesi 60 sonucunda ise, öğrencilerin oyun oynarken çok eğlendikleri, mutlu oldukları ve heyecanlandıkları belirlenmiştir. Ayrıca öğrencilerin oyunlar sayesinde dersi ve dersin öğretmenini daha çok sevdikleri ve oynayarak öğrendikleri sonucu ortaya çıkmıştır. 2.4.2. Sınıf Yönetimi Alanında Yapılan Araştırmalar Sınıf yönetimi alanında yapılan çalışmalar incelendiğinde bu konu ile ilgili gerek tezlerin gerek makalelerin gerekse kitapların sayısının oldukça fazla olduğu göze çarpmaktadır. Bu yüzden bu bölümde araştırmalar alabildiğince daraltılmış ve ilköğretim alanında ve araştırmayla kesişen çalışmalara yer verilmiştir. Bu çalışmada öğretmenlerin sınıf yönetimi profilleri ele alındığından bu bölümde de sınıf yönetimi profilleri üzerinde yapılan araştırmalar ele alınmıştır. Alanyazına bakıldığında sınıf yönetimi ile disiplin kavramları bazen birbirinin yerine kullanılmış, bazen disiplin, sınıf yönetiminin kapsamı içerisinde düşünülmüştür. Sınıf yönetimi ve disiplin konusundaki model ve yaklaşımlar ele alınırken Kameenui ve Darch, (1995) "sınıf yönetimi yaklaşımları" ifadesini kullanırken, Charles (1996) "disiplin modelleri" ifadesini kullanmıştır (Aydın, 2004). Bu yüzdendir ki araştırmalar sadece sınıf yönetimi profilleri kapsamında değil disiplin modelleri, disiplin anlayışları, sınıf yönetimi yaklaşımları, sınıf yönetimi modelleri, sınıf yönetimleri profilleri vb. bakımından incelenecektir. Cemaloğlu ve Kayabaşı (2007) çalışmalarında ilköğretim okulunda görev yapan 155 öğretmenin tükenmişlik düzeyleri ile sınıf yönetiminde kullandıkları disiplin modelleri arasındaki ilişkiyi saptamışlardır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin en fazla akıl-sonuç en az da Glasser modelini kullandığı, öğretmenlerin duyarsızlaşma, kişisel başarı ve duygusal tükenmişlik düzeylerinin yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca kişisel başarı alt boyutunda tükenmişlik düzeyi artıkça öğretmenlerin daha çok “Canter ve Kounin" modellerini tercih ettikleri, duygusal tükenmişlik yaşayan öğretmenlerin Glasser modelini daha çok uyguladıkları saptanmıştır. Koç (2011) yüksek lisans tezinde tarama modelinde betimsel bir çalışma yapmıştır. Bu araştırmada öğretmen adaylarının Davranış Değişikliği Modeli, Deikurs’un Sosyal Disiplin Modeli, Kounin Modeli, Glasser Modeli, Canter Modeli ve Etkili Öğretmen Eğitimi Modeli hakkında görüşleri incelenmiştir. Araştırmaya Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi'nde son sınıfta eğitim görmekte olan 360 öğretmen katılmıştır. Araştırmada veriler anket aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmaya göre farklı branşlardaki son sınıf öğrencilerinin bu araştırmada kullanılan disiplin modellerine ilişkin farklı görüşleri olduğu ortaya çıkmıştır. Disiplin sağlamada ceza kullanımı, öğretmen 61 adayları tarafından en az katılım oranına sahipken, disiplin sağlamamada öğrenci katılımı ve empati anlayış en fazla katılım oranına sahiptir. Polat, Kaya, Akdağ (2013) tarafından betimsel tarama modelinde tasarlanan araştırmanın amacı ise, öğretmen adaylarının sınıf yönetimine ilişkin disiplin tercihlerini ortaya çıkarmaktır. Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesine 2010-2011 öğretim yılında devam eden 2. 3. ve 4. sınıf öğrencilerinden Sınıf Yönetimi ve Öğretmenlik Uygulaması dersi alıp almama durumuna göre seçilerek toplam 731 öğretmen adayına Disiplin Görüşleri Envanteri uygulanmıştır. Wolfgang tarafından tanımlanan iletişim-dinleme, yüzleştirmeanlaşma ve kural-sonuç disiplin modellerine ait puanlar, Sınıf Yönetimi ve Öğretmenlik Uygulaması dersi alıp almama, cinsiyet, program ve sınıf değişkenleri açısından karşılaştırılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmen adaylarının en çok tercih ettikleri disiplin modeli yüzleştirme-anlaşma çıkarken; en az tercih ettikleri model kural-sonuç modeli olarak bulunmuştur. Öğretmenlik Uygulaması alan adayların almayanlara göre ve erkek öğretmen adaylarının kadın adaylara göre, daha otoriter bir model olan, kural-sonuç modeline ait puanların anlamlı bir biçimde yüksek; yüzleştirme-anlaşma puanlarının ise düşük olduğu tespit edilmiştir. Programlar açısından incelendiğinde ise okul öncesi öğretmen adaylarının, öğretmen otoritesinin en az düzeyde olduğu, iletişim-dinleme modeli puanlarının diğer programlardakinden anlamlı biçimde yüksek olduğu görülmüştür. Şentürk’ün (2006) Öğretmen Adaylarının Uygulama Liselerindeki Rehber Öğretmenlerin Kullandıkları Sınıf Yönetimi Modellerine İlişkin Algıları adlı araştırmasının amacı, öğretmen adayı öğrencilerin uygulama yaptıkları liselerdeki rehber öğretmenlerin kullandıkları sınıf yönetimi modellerine ilişkin algılarını belirlemektir. Araştırma sonunda elde edilen bulgulara göre uygulama liselerindeki rehber öğretmenlerin gelişimsel modele uygun davranışlara öncelik verdikleri ve bu boyuttaki davranışları yeterli düzeyde gösterdikleri saptanmıştır. Ancak öncelikle kullanılması önerilen önlemsel modele dayalı davranışları beklenen düzeylerde göstermedikleri, tepkisel modele uygun davranışların önemli bir bölümünü ise beklenenden daha çok kullandıkları belirlenmiştir. Önlemsel ve tepkisel modelin kullanımındaki bu yetersizlikler dikkate alındığında, rehber öğretmenlerin sınıf yönetiminde bütünsel modele uyan sistematik bir yaklaşım göstermedikleri ve sınıf yönetimi modellerini uygun biçimde kullanma yeterliklerinin sınırlı olduğu söylenmektedir. Uğur’ un (2007) araştırmasının amacı; Ankara ilinde ortaöğretimde görev yapan beden eğitimi öğretmenlerinin sınıf yönetimi yaklaşımlarını ve karşılaştıkları 62 sorunları saptamaktır. Araştırma betimsel bir yöntem içermektedir. Araştırma için ortaöğretimde görev yapan öğretmenlere bir anket uygulanmıştır. Bu anketten elde edilen verilerle araştırmanın problemine çözüm aranmıştır. Araştırmanın evrenini, 2005–2006 öğretim yılı Ankara ili merkezindeki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaöğretim okullarında görev yapan beden eğitimi öğretmenleri, örneklemini ise araştırmanın grubundan tesadüfî örneklem metodu ile seçilen 190 beden eğitimi öğretmeni oluşturmuştur. Sonuç olarak; beden eğitim öğretmenlerinin sınıf yönetimi modellerinden, tepkisel yöntemi kullandıkları ve dersin işlenmesi için gerekli tesis, araç-gereç, fiziksel mekan, idare ve diğer branş öğretmenlerinden destek alamamak, ailelerin ilgisizliği, öğrencilerin kıyafet sorunları ile karşılaştıkları ve beden eğitimi müfredat programlarının tam olarak uygulamasının yapılamadığı söylenebilir. Kaya ve Alım (2012) çalışmalarında coğrafya öğretmenlerinin sınıf yönetimine ilişkin karşılaştıkları sorunların, sınıf yönetimini nasıl sağladıklarının ve bu konudaki önerilerinin ortaya konulmasını amaçlamışlardır. Araştırmada veri toplamak için görüşme tekniği kullanılmıştır. Çalışma grubuna Gaziantep il merkezinde 2010-2011 eğitim-öğretim yılında 17 farklı lisede görev yapan zümre başkanı coğrafya öğretmenleri seçilmiş ve seçilen bu öğretmenlerle görüşülmüştür. Hazırlanmış olan yarı yapılandırılmış görüşme formu ile önce 4 öğretmenle pilot uygulama yapılmıştır. Öğretmen görüşlerinden hareketle sınıf içinde karşılaşılan sorunların öğrenci kaynaklı olduğu; öğretmenlerin sınıf yönetiminde daha çok önlemsel, gelişimsel ve tepkisel model yaklaşımlarını sergiledikleri tespit edilmiştir. Sınıf içinde karşılaşılan sorunlar göz önünde bulundurularak; öğretmen adaylarının ilerlemecilik felsefesi doğrultusunda çağdaş sınıf yönetimi yaklaşımına uygun olarak daha donanımlı yetiştirilmesi, öğretmenlere ise mesleki süreçlerinde değişen şartlar da göz önünde bulundurularak periyodik aralıklarla hizmet içi eğitimin verilmesi önerilmektedir. Yıldırım (2012) tarafından hazırlanan yüksek lisans tezinin amacı, sınıf öğretmenlerinin, sınıflarında sergiledikleri davranışlar ile kullandıkları sınıf yönetim modellerini belirlemektir. Tarama modelinde desenlenen araştırmanın çalışma grubunu, 2010-2011 eğitim öğretim yılında Burdur İline bağlı Gölhisar, Çavdır, Tefenni ve Altınyayla ilçelerindeki ilköğretim okullarında görev yapan 195 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri “Kişisel Bilgi Formu”, “Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Anlayışları Anketi”, ve “Sınıf Öğretmenlerinin Kullandıkları Sınıf Yönetim Modelleri Görüşme Formu” ile toplanmıştır. Çalışmanın, sınıf öğretmenlerinin kullandıkları sınıf yönetim modellerine ilişkin 63 görüşlerinin belirlenmeye çalışıldığı bölümünde, nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, öğretmenlerin sergiledikleri otokratik davranışların cinsiyet değişkenine göre farklılık gösterdiği; demokratik davranışların ise yaş ve mesleki kıdem değişkenine göre farklılık gösterdiği ortaya çıkmıştır. Araştırmada, öğretmenlerin yarısından fazlasının önlemsel, tamamına yakınının ise gelişimsel modele uygun davranışları sergiledikleri; yine yarısından fazlasının tepkisel modele uygun davranışları sergiledikleri; tepkisel modele uygun davranışları azaltmaları koşuluyla, bütünsel modele uygun bir sınıf yönetimi gerçekleştirebilecekleri sonuçlarına ulaşılmıştır. Tümkaya’nın (2005) Öğretmenlerin Sınıf İçi Disiplin Anlayışları ve Tükenmişlikle İlişkisi adlı araştırmasının amacı; öğretmenlerin sahip oldukları sınıf içi disiplin anlayışları ile cinsiyet, medeni durum, çocuk sayısı, çalışma yılı, işi isteyerek seçip seçmeme durumu, öğrenci sayısı ve görev yaptıkları okulun sosyo-ekonomik düzeyine bağlı bir faklılaşma olup olmadığını belirlemek, ayrıca sınıf içi disiplin anlayışları ile tükenmişlik düzeyleri arasındaki ilişkiyi tespit etmektir. Çalışma, Adana içindeki alt, orta ve üst sosyo-ekonomik düzeydeki çeşitli ilköğretim okullarının I. Kademesinde görev yapan toplam 331 öğretmenle yürütülmüştür. Araştırmada, araştırmacı tarafından hazırlanan “Öğretmenlerin Sınıf İçi Disiplin Anlayışları Anketi” ile Seidman ve Zager tarafından (1986–87) geliştirilen “Öğretmen Tükenmişliği Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma bulguları, öğretmenlerin sahip oldukları sosyo-demografik özelliklerden; çocuk sayısı, çalışma yılı, işi isteyerek seçip seçmeme, öğrenci sayısı ve okulların sosyo-ekonomik düzeyi gibi değişkenlerin sınıf içi disiplin anlayışı ile ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur. Çelikkaleli ve İnandı (2012) İlköğretim Öğretmenlerinde Disiplin Anlayışı ve Kişilerarası İlişkiye Yönelik Yetkinlik İnancının İncelenmesi adlı çalışmaları ilköğretimde okullarında çalışan öğretmenlerin disiplin anlayışları ile kişilerarası ilişkiye yönelik yetkinlik inancı arasındaki ilişkiyi incelemek ve disiplin anlayışlarını ve kişilerarası ilişkiye yönelik yetkinlik inançlarını cinsiyet, toplam hizmet yılı ve çalışılan kademeye göre belirlemek amacıyla yapılmıştır. Veri toplamak amacıyla, Öğretmen Disiplin Anlayışı Ölçeği ve Öğretmen Kişilerarası Öz-Yeterlik Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, öğretmenlerin baskıcı ve itaate dayalı disiplin anlayışı ile meslektaşlardan, yöneticilerden elde edilen desteğe yönelik yetkinlik inancı ve toplam yetkinlik inancı arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Ne öğretmenlerin disiplin anlayışları ne de kişiler arası yetkinlik inançları cinsiyetlerine göre anlamlı bir biçimde farklılaşmamaktadır. Buna karşın, eşitlik 64 ve öğrenci merkezli disiplin anlayışları öğretmenlerin kıdemlerine göre anlamlı bir biçimde farklılaşmaktadır ve çalışılan kademeye göre, I. Kademe öğretmenlerinin öğrenci merkezli disiplin anlayışı puanları II. Kademeye göre yüksektir. Şahbaz, Yörük ve Özcan (2015) Okul Öncesi Öğretmen Adaylarının Disiplin Anlayışları İle İç-Dış Denetim Odakları Arasındaki İlişki Bu çalışmanın genel amacı, okul öncesi eğitim kurumlarında uygulama yapan öğretmen adaylarının sınıf yönetiminde kullandıkları disiplin anlayışları ile kendi denetim odakları arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Araştırma, betimsel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeline uygun olarak düzenlenmiştir. Bu araştırma kontrol odağı ve disiplin anlayışı arasındaki ilişkiyi tanımlamayı amaçlamıştır. Araştırma verileri 2013– 2014 öğretim yılında Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okulöncesi Eğitimi Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda birinci ve ikinci öğretimde 4. sınıflara devam eden 63 okulöncesi öğretmen adayına Kişisel Bilgi Formu, Öğretmen Disiplin Anlayış Ölçeği, Rotter’ın İç Dış Kontrol Odağı Ölçeği uygulanarak toplanmıştır. Öğretmen adaylarının kontrol odağı yönelimleri dışsal yönde özellik göstermektedir. Disiplin anlayışları ise demokratik olmayan otoriter disiplin anlayışı yönünde olma eğilimindedir. Okul öncesi öğretmen adaylarının disiplin anlayışları, sınıflarında bulunan çocuk sayılarına, eğitim verdikleri yaş grubu değişkenlerine göre anlamlı bir fark bulunmamıştır Uğurlu (2012) Resmi Liselerde Çalışan Öğretmenlerin Kişilik Özellikleri İle Kullandıkları Disiplin Stilleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi adlı yüksek lisans tezinde, resmi liselerde çalışan öğretmenlerin kişilik özellikleri ile disiplin stilleri arasındaki ilişki araştırılmıştır. İlişkisel tarama modeline uygun olarak yapılan araştırmada ölçme aracı olarak kişisel bilgi formu, öğretmenlerin kişilik özelliklerini belirlemek için Beş faktör Envanteri ve disiplin stillerini belirlemek için de Öğretmen Disiplin Stilleri Envanteri kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, öğretmenlerin kişilik özelliklerinin cinsiyet, yaş, mesleki kıdem, medeni durum ve branş değişkenlerine göre; disiplin stillerinin de cinsiyet, yaş, mesleki kıdem, medeni durum, mezun olunan okul, branş ve çalıştıkları okul türü değişkenlerine göre farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Öğretmenlerin kişilik özelliklerinin, tercih ettikleri disiplin stilleriyle ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır. Buna göre kişilik özellikleri alt boyutlarından gelişime açıklık ile öğretmen disiplin stillerinden destekleyici, uzlaşmacı ve görüşmeci alt boyutları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Kişilik özellikleri alt boyutlarından özdisiplin ve dışadönüklük ile öğretmen disiplin stillerinden zorlayıcı, 65 destekleyici, uzlaşmacı ve görüşmeci alt boyutları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Yine kişilik özellikleri alt boyutlarından uyumluluk ile öğretmen disiplin stillerinden destekleyici ve görüşmeci alt boyutları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Ancak kişilik özelliklerinden duygusal denge alt boyutu ile destekleyici disiplin stili arasındaki ilişki, negatif yönde anlamlı çıkmıştır. Güvenç (2007) tarafından hazırlanan “Öğretmen Adaylarının Algılarına Göre Sınıf Yönetim Biçemleri Ve Denetim Odakları” adlı yüksek lisans tezinin amacı, ilköğretim okullarında görev alacak öğretmen adaylarının sınıf yönetim biçemleri ile denetim odaklarını ayrıca denetim odaklarına göre sınıf yönetim biçemlerini belirlemektir. Tarama modelinde gerçekleşen bu araştırma, 2008–2009 eğitim öğretim yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesinde ilköğretim okullarında görev almak için öğrenim gören sekiz bölümden 345 katılımcı ile yapılmıştır. Araştırmada veriler Savran ve Çakıroğlu (2004) tarafından Türkçe ’ye çevrilen “Sınıf Yönetimine Yönelik Tutum ve İnanç Anketi” ve Dağ (1991) tarafından Türkçe ‘ye çevrilen “Rotter Denetim Odağı Ölçeği” ile toplanmıştır. Araştırmada elde edilen sonuçlara göre öğretmen adaylarının çoğu Ders Yönetimi alt boyutunda müdahaleci ve etkileşimci bir sınıf yönetim biçemine sahiptir. İnsan Yönetimi alt boyutunda ise öğretmen adaylarının müdahaleci olmayan ve etkileşimci olduğu belirlenmiştir. Öğretmen adaylarının sınıf yönetim biçemlerinin Ders Yönetimi alt boyutunda bölümlerine göre farklılaştığı, İnsan Yönetimi alt boyutunda ise benzer olduğu görülmüştür. Öğretmen adaylarının sınıf yönetim biçemleri cinsiyetleri açısından incelendiğinde, Ders Yönetimi alt boyutunda benzer bir özellik gösterdiği buna karşın, İnsan Yönetimi alt boyutunda erkek katılımcıların daha müdahaleci olduğu görülmüştür. Denetim odakları incelendiğinde öğretmen adayları arasında içten ve dıştan denetimli bireylerin bulunmasına rağmen büyük çoğunluğunun hem içten hem de dıştan özellik gösterdiğine rastlanmıştır. Öğretmen adaylarının denetim odakları bölümlerine ve cinsiyetlerine göre farklılaşmaktadır. Kadın öğretmen adayları erkeklere göre daha dıştan denetimli bulunmuştur. Öğretmen adaylarının denetim odaklarına göre sınıf yönetim biçemleri incelendiğinde, Ders Yönetimi alt boyutunda denetim odağına göre yönetim biçemlerinin değişmediği, İnsan Yönetimi alt boyutunda ise dıştan denetimli olan öğretmen adaylarının daha müdahaleci olduğu belirlenmiştir. Okut (2011) tarafından hazırlanan “İlköğretim Fen ve Teknoloji, Matematik Öğretmenlerinin Eğitime ve Sınıf Yönetimine İlişkin İnançları Arasındaki İlişki” adlı araştırma ilköğretim okullarında 66 görevli fen ve teknoloji, matematik öğretmenlerinin eğitime ve sınıf yönetimine ilişkin inançları arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemek üzere yapılmıştır. Bu amaçla veri toplama araçları olarak Okut (2009) tarafından geliştirilen “Eğitime İlişkin İnanç Ölçeği” ve Martin, Yin ve Baldwin (1998) tarafından geliştirilen, Türkçeye uyarlaması Savran (2002) tarafından yapılan “Sınıf Yönetimine Yönelik Tutum ve İnanç Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçek, ilköğretim okullarında görevli 289 öğretmene uygulanmıştır. Araştırma sonuçları öğretmenlerin % 10’unun aktarmacı, % 37’sinin eklektik, % 53’ünün ilerlemeci inancı benimsediklerini göstermiştir. Ayrıca öğretmenlerin, sınıf yönetiminin öğretimin yönetimi alt boyutunda müdahaleci inanca, insanın yönetimi alt boyutunda ise müdahaleci olmayan inanca sahip oldukları bulunmuştur. Öğretmenlerin eğitime ve sınıf yönetimine yönelik inançları arasında anlamlı bir ilişki vardır. Müdahaleci inanca sahip öğretmenlerin aktarmacılığa, müdahaleci olmayan öğretmenlerin ise ilerlemeciliğe eğilimli oldukları bulunmuştur. Güvenç (2012) Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetim Biçemleri Ve Denetim Odakları adlı çalışmasının amacı ilköğretim okullarında görev yapan sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetim biçemleri ile denetim odaklarının ve denetim odaklarına göre sınıf yönetim biçemlerinin belirlenmesidir. Araştırma 2009 – 2010 eğitim öğretim yılında Çanakkale ili Bayramiç ilçesinde görev yapan 71 katılımcıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama araçları olarak Sınıf Yönetimine Yönelik Tutum ve İnanç Ölçeği ile Rotter Denetim Odağı Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonuçları öğretmenlerin sınıf yönetiminin ders yönetimi alt boyutunda büyük oranda müdahaleci olduklarını, insan yönetimi alt boyutunda ise öğretmenlerin büyük oranda etkileşimci yaklaşımları benimsedikleri göstermektedir. Öğretmenlerin sınıf yönetim biçemleri cinsiyetleri açısından incelendiğinde her iki alt boyutta benzer olduğu görülmüştür. Araştırmada öğretmenlerin denetim odağı inançları da incelenmiştir. Öğretmenlerin büyük çoğunluğunun hem içten hem de dıştan denetim odağı inancına sahip olduğu belirlenmiştir. Öğretmen adaylarının denetim odaklarına göre sınıf yönetim biçemleri incelendiğinde, Ders Yönetimi alt boyutunda denetim odağına göre yönetim biçemlerinin değişmediği, İnsan Yönetimi alt boyutunda ise dıştan denetimli olan öğretmen adaylarının daha müdahaleci olduğu belirlenmiştir. Ekici (2004), “İlköğretim I. Kademe Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profillerinin Değerlendirilmesi” konulu çalışmasında; sınıf yönetimi profilleri hakkında genel bilgi verilmiş ve ilköğretim I. Kademe öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerini farklı 67 değişkenler açısından değerlendirilmiştir. Araştırmada otoriter, takdir edilen, başı boş ve aldırmaz sınıf yönetimi profilleri incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu toplam 234 ilköğretim I. Kademe öğretmeni oluşturmuştur. Araştırma sonucunda öğretmenlerin en fazla takdir edilen sınıf yönetimi profilini tercih ettikleri belirlenmiştir. Ayrıca öğretmenlerin cinsiyetlerine, kıdemlerine, görev yaptıkları okulların bulunduğu sosyo ekonomik düzeyine ve öğrenci sayısına göre bazı sınıf yönetimi profilleri arasında istatistiksel olarak 0.05 düzeyinde anlamlı fark olduğu bulunmuştur. Aluçdibi (2010) Ortaöğretim Öğrencilerinin Biyoloji Dersi Motivasyon Düzeylerine Biyoloji Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profillerinin Etkisinin Değerlendirilmesi adlı yüksek lisans tezinin temel amacı, ortaöğretim öğrencilerinin biyoloji dersi motivasyon düzeylerine biyoloji öğretmenlerinin sınıf yönetim profillerinin etkisinin değerlendirilmesini belirlemektir. Bu araştırmanın örneklemini; Ankara ili merkez ilçelerine bağlı genel ortaöğretim okulları arasından basit tesadüfi yolla seçilmiş 9., 10., 11. ve 12. sınıf öğrencilerinden 3252 öğrenci ve bu öğrencilerin biyoloji dersini veren 110 biyoloji öğretmeni oluşturmuştur. Araştırmada verilerin toplanmasında ölçme aracı olarak Glynn ve Koballa (2006) tarafından hazırlanan ”Biyoloji Dersi Motivasyon Anketi” ve Kris (1996) tarafından hazırlanmış olan “Sınıf Yönetimi Profili Envanteri” kullanılmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesiyle elde edilen genel sonuçlar şöyledir; Biyoloji öğretmenlerinin sınıf yönetimi profilleri dağılımının “orta” düzeyde olduğu belirlenmiştir. Diğer taraftan, tespit edilen ortalamalara göre öğretmenlerin “orta” düzeyde “Otoriter Öğretmen”, “Başıboş Öğretmen” ve “Aldırmaz Öğretmen” davranışı gösterdikleri belirlenirken, “yüksek” düzeyde “Takdir Edilen Öğretmen” davranışı gösterdikleri anlaşılmaktadır. Kadın öğretmenlerin sınıf yönetimi puanları, erkek öğretmenlerden yüksektir. Diğer yandan kadın öğretmenler, takdir edilen, başıboş ve aldırmaz öğretmen davranışlarını erkek öğretmenlerden daha çok göstermektedir. Erkek öğretmenlerin otoriter öğretmen davranış puanları, kadın öğretmenlerden yüksek bulunmuştur. “16-20 yıl arası” kıdeme sahip öğretmenlerin sınıf yönetimi ortalamaları en yüksek değerde bulunmuştur. En düşük sınıf yönetimi puanına sahip kıdem ise “21 yıl ve üzeri” bulunmuştur. Ayrıca, “16-20 yıl arası” kıdeme sahip öğretmenler takdir edilen, başıboş ve aldırmaz öğretmen davranışlarını diğer kıdem gruplarına göre daha sıklıkla göstermektedir. Otoriter öğretmen davranışını ise en yüksek sıklıkla “21 yıl ve üzeri” kıdeme sahip öğretmenler sergilemektedir. “Başıboş” sınıf yönetimi profiline sahip öğretmenlerin öğrencilerinin 68 biyoloji dersi motivasyonu yüksek değerlerde bulunurken, “Aldırmaz” sınıf yönetimi profiline sahip öğretmenlerin öğrencilerinin biyoloji dersi motivasyonu daha düşük düzeyde bulunmuştur. Ekici, Aluçdibi, Öztürk (2012) tarafından hazırlanan Biyoloji Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profillerinin Cinsiyet ve Kıdem Değişkenleri Açısından İncelenmesi adlı araştırmanın amacı; Biyoloji öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerini cinsiyet ve kıdem değişkenleri açısından incelemektir. Bu çalışma betimsel nitelikte bir alan araştırmasıdır. Çalışmada Ankara ili merkez ilçelerinde görev yapan toplam 110 Biyoloji öğretmenine ulaşılmıştır. Çalışmanın verileri Kris (1996) tarafından hazırlanan ve Ekici (2004) tarafından Türkçeye uyarlanan “Sınıf Yönetimi Profili Envanteri” ile toplanmıştır. Araştırma sonunda; Biyoloji öğretmenlerinin en fazla Taktir edilen sınıf yönetimi profilini kullandıkları belirlenmiştir. Kadın öğretmenler en fazla Taktir edilen sınıf yönetimi profilini kullanmayı tercih ederlerken, erkek öğretmenlerin ise en fazla Otoriter sınıf yönetimi profilini kullanmayı tercih ettikleri belirlenmiştir. Cinsiyete ve kıdeme göre yapılan değerlendirme sonucunda, biyoloji öğretmenlerinin sınıf yönetimi profili puan ortalamalarının istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Kurt’un (2013) Biyoloji Öğretmenlerinin Öğrenci Başarısından Sorumluluk Algılarının Sınıf Yönetimi Profillerine Göre Analizi adlı çalışması, biyoloji öğretmenlerinin öğrenci başarısından sorumluluk algılarını sınıf yönetimi profillerine göre analiz etmek amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmada tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmaya toplam 117 biyoloji öğretmeni katılmıştır. Veriler öğretmenlerin öğrenci başarısından sorumluluk algı ölçeği ve sınıf yönetimi profili ölçeğiyle toplanmıştır. Çalışmada biyoloji öğretmenlerinin öğrenci başarısından sorumluluk algılarının ölçeğin hem genelinde hem de boyutlarında orta düzeyde olduğu tespit edilirken, öğrenci başarısından sorumluluk algılarının başarısızlıktan sorumluluk algılarına göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Biyoloji öğretmenlerinin en fazla kullandıkları sınıf yönetimi profilini birinci sırada otoriter sınıf yönetimi profili oluştururken, bunu aldırmaz sınıf yönetimi profili, takdir edilen sınıf yönetimi profili ve başıboş sınıf yönetimi profili izlemektedir. 2.4.3. Sınıf Yönetimde Çocuk Hakları İle İlgili Yapılan Araştırmalar Ülkemizde bu alanda yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Benzer çalışmalara baktığımızda Karaman Kepenekçi (1999) insan hakları eğitimde okul ve sınıf havasının rolü adlı çalışmasında öğrencilerin, okulun ve sınıfın yönetim şekli ile ilgili algı ve beklentileri insan haklarına ilişkin tutum ve davranışları etkilediğini Bu yüzden, okullarda 69 demokratik ve insan haklarına saygılı bir eğitim ortamlarını sağlamak gerektiğinden bahseder. Okul ve sınıf ortamında insan hakları konusunda öğretilenlerle uygulamalarının tutarlı olduğu takdirde insan hakları eğitiminin amacına ulaşacağını vurgular. Kent Kükürtçü (2011) çalışmasında ise anne-babaların ve öğretmenlerin çocukların istenmeyen davranışları karşısında kullandıkları disiplin yöntemleri tespit etmiş ve bu yöntemlerin çocuk hakları sözleşmesine uygunluğunu incelemiştir. araştırma sonucunda gerek annebabalar gerekse öğretmenlerin çocuk merkezli demokratik yöntemlere eğilimleri olmasına karşın çocuk hakları sözleşmesinin 2., 3., 5., 12., 18., 19., 28.,29., 31., 32., 42. maddeleriyle örtüşmeyen disiplin yöntemlerini de uyguladıkları ortaya çıkmıştır. Gömleksiz ve arkadaşları (2008) araştırmalarında yönetici ve öğretmenlerin okul bahçelerinde öğrencilere yönelik davranışlarını incelemişlerdir. Araştırma örnekleminden elde edilen bulgular, öğrencilerin temiz, sağlıklı ve güvenli ortamlarda eğitim alma hakkının gözetilmediğini; öğretmen ve yöneticilerin yönetim ve disiplin açısından bilgi ve beceri eksikliklerinin bulunduğunu; genel olarak da çocuk haklarının öğretmen ve yöneticiler tarafından istismar ve ihlal edildiğini göstermektedir. Teneffüste yönetici ve öğretmenlerin öğrencilere karşı onur kırıcı sözler söyleme, sopayla vurma, azarlama, ilgisizlik, öğrenciyi itme, tekmeleme ve tokat atma gibi olumsuz davranışlar gösterdikleri gözlenmiştir. Bu alanda yapılan yurtdışı çalışmalar incelendiğinde Reyneke (2013) çocukların katılım hakları sınıf disiplinine ilişkin çıkarımlar adlı makalesinde çocukların katılım hakkının içeriğini tartışmıştır. İkinci olarak, öğrencilerin katılım düzeyini oluşturmaya yardım etmek için Hart ve Shiers’in katılım modelleri de tartışılmıştır. Üçüncü olarak, bu hakkın uygulanması çocuk hakları sözleşmesinin 12. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak Lundy’in önerilen modeline atıfla tartışılmıştır. Son olarak ise, katılım hakkının uygulanmasına ve etkinleştirilmesine ilişkin disipline yönelik cezalandırıcı ve güçlendirici yaklaşımların etkiliği değerlendirilmiştir. Ayrıca makalede altı çizilen önemli noktalar şunlardır; çocuk hakları genellikle engelleme, koruma ve katılım hakları olarak ayrılmaktadır. Söz söylenme veya fikrini ifade hakkı çocukların katılım haklarının bazı gösterim şekilleridir. Çocuk hakları bağlamında katılım haklarının tartışılmasının önemli noktalarından bir tanesi, bir taraftan çocuğun tam otonom ve kapasite eksikliği arasında denge bulmak diğer taraftan da kendi kişiliği, katılımı ve özgür bir şekilde topluma katılma yeteneği ile çocuğun insan haklarını etkin bir öznesi olduğunun kabul edilmesidir. 70 Çocukların söz söyleme haklarını kullanma konusunda en önemli sorunlarından biri de, ilk başlarda tüm çocukların yetişkinlerin işbirliğine bağımlı olmalarıdır. Yetişkinler çocukların bu haklarını etkinleştirmeye gönüllü değildir, çünkü çocukların karar almaya anlamlı bir şekilde katkıda bulunacak kapasitelerin olduğundan şüphelidirler ve/veya çocuklara fazla kontrol verilmesinin kendi otoritelerini göz ardı etmeye neden olacağı ve/veya bu hakkın etkinleştirme süreçlerinin fazla zaman alacağı konusunda endişe duymaktadırlar. Shahid (2009) çocuk haklarına ilişkin olarak ilkokul öğretmenlerinin bilgisi, davranışları ve uygulamaları adlı makalesinde ise şu konulara değinmiştir; Pakistan’da fiziksel cezalandırma ve çocukların cinsel istismarının artmasının yanında 2005 yılından sonra olumlu adımlar mevcuttur. Pakistan’da, çocuk haklarının gelecek konusunda oldukça önemli olduğu kabul edilmektedir. Öğretmenler, çocuk hakları konusunda değerli bilgilerin sağlanmasında önemli bir bağlantıdır. Öğretmenler, çocuğun başarısına karar verilmesi konusunda kilit kişidir. Her çocuğun beceri gelişiminin bir kolaylaştırıcısı olarak öğretmenlerin, çocuklarla yaratıcı bir şekilde etkileşim yürütmeye ve çeşitli materyaller kullanmaya ihtiyacı olabilir. Sınıflarda barış ve adalet tohumlarının ekilmesi, barışcıl bir dünya görüşüne sahip yeni bir dünya liderleri nesli ve sıradan vatandaşlar yetiştirebilir. Bu yüzden ilkokul öğretmenlerinin BM Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ilişkin bilgileri, davranışları ve uygulamaları hakkında veri toplamaya ihtiyaç vardır. Veri toplama amacıyla, Pakistan’ın Lahore şehrinin Punjab ilçesindeki devlet ilkokul öğretmenlerinden rastgele örneklem seçilmiştir. Öğretmenlerin, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ilişkin bilgileri, davranışları ve uygulamaları 3 adet kendi geliştirmiş ve yapılandırılmış anketlerle ölçülmüştür. İlk anketlerde öğretmenlerden veri toplanmış ve ikinci ankette de 4, ve 5. İlkokul öğrencilerinden veri toplanmıştır. Çalışmanın sonuçları ilköğretim öğretmenlerinin büyük bir kısmının çocuk hakları konusunda bilgili olduğunu göstermektedir. Benzer şekilde, öğretmenlerin, çocuk haklarına ilişkin yeterince iyi olumlu davranışları bulunmaktadır. Yine, birçok öğretmen çocuk haklarını kendi sınıflarında uygulamaktadır. Osler (2010) çocuk hakları, okul disiplini sorumlulukları ve anlayışları adlı makalede, etkili sınıf disiplini anlayışlarını oluşturmak üzere 5 İngiliz okulunda yürütülen araştırmayı raporlamıştır. Söz konusu araştırma; okulların ve eğitim yetkililerinin, bir disiplin tedbiri olarak okulda uzaklaştırmanın kullanılmasını en aza indirmek için kabul ettikleri stratejileri belirlemek üzere daha geniş bir araştırma projesinin bir parçasını oluşturmuştur. Öğrencilere okuldaki ilişkileri, ödül ve ceza sistemleri, karşılaştıkları belirli problemler ve 71 bunların etkin bir şekilde çözülebileceği yollar sorulmuştur. Öğrenciler ayrıca dikkat çekmeye ve kara alma aşamasına katılıma yönelik olarak okullardaki mekanizmaya ilişkin yorumlarda bulunmaya davet edilmiştir. Bu tartışmadan yola çıkarak bu makalede iyi disiplini teşvik etmek ve öğrencilerin haklarını ve sorumluluklarını garanti etmek için okulların kabul edebileceği uygulamalar ve ilkeler tespit edilmeye çalışılmıştır. 72 BÖLÜM III YÖNTEM Bu bölümde araştırmanın modeli, evreni ve örneklemi, verilerin toplanması ve elde edilen verilerin analizine ilişkin bilgiler verilmiştir. 3.1. Araştırmanın Modeli Bu araştırma ilkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarına yönelik tutumlarının ele alıp değerlendirildiği betimsel düzeyde bir çalışma olup tarama modeli kullanılmıştır. Tarama modelleri, geçmişte ya da hâlen var olan bir durumu olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır (Karasar, 2009). Betimsel araştırmalar; geçmişe dönük yapıldıklarında “ne idi?”yi ortaya koyarlar. Bu tür çalışmalarda “betimsel araştırma” ilk ve temel araştırma eylemidir. Eğitim sorunlarının pek çoğunun betimsel nitelik taşıdığı söylenebilir (Balcı, 2010). Bu araştırma var olan durumu katılımcıları etkilemeden nesnel bir şekilde ortaya koyduğundan tarama modelindedir. 3.2. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi Araştırma sonuçlarından elde edilen verilerin (bulgu) genellenmek istenilen bütününe evren adı verilmektedir (Ekiz, 2009). Araştırmanın evrenini 2014- 2015 Eğitim Öğretim yılında Ankara ili Keçiören ilçesindeki devlet okullarında görev yapan sınıf öğretmenleri oluşturmaktadır. Buna göre 2014- 2015 Eğitim Öğretim yılında Ankara ili Keçiören ilçesindeki kamu okullarında görev yapan 1250 sınıf öğretmeni araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Bu sayıya Keçiören İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü web sayfası (http://kecioren.meb.gov.tr/) ziyaret edilerek ulaşılmıştır. Ayrıca okullar tek tek aranarak doğruluğu teyit edilmiştir. Örneklem, belli bir evrenin, belli sayıda birimlerinin seçilmesiyle oluşan, evrenin temsilcisi bir birim, 2014-2015 Eğitim Öğretim yılında Ankara ili Keçiören ilçesindeki kamu okullarında görev yapan sınıf öğretmenleri olarak tanımlanmaktadır. Araştırmalar 73 genellikle örneklem üzerinde yapılmakta, elde edilen araştırma sonuçları birçok durumda ilgili evrene genellenmektedir (Ekiz, 2009). Araştırmanın örneklemi basit tesadüfi örnekleme tekniği ile belirlenmiştir. Dolayısıyla ‘Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri ile Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Değerlendirilmesi” araştırması için anket uygulamasında Ankara ili Keçiören ilçesindeki ilkokullarında görev yapan 600 öğretmene ulaşılması hedeflenmiş olup; geri dönmeyen anketler, eksik bilgi, değişkenlerden boş bırakılması gibi sorunlardan dolayı 428 öğretmenin görüşleri değerlendirmeye alınmıştır. Bu sayıyı evrenin %34,24’ ünü oluşturmaktadır. Büyüköztürk’e (2010) göre 1000 kişilik evren alfa değeri .05 ve .05 sapma miktarı ile 278 örneklem sayısı ile temsil edilebilir. Buna göre evrenin örneklemi temsil etme derecesi oldukça yüksektir. Örneklem grubu sınıf öğretmenlerinin demografik ve kişisel bilgileri ise aşağıdaki gibidir. Tablo 1.Örneklem Grubu Sınıf Öğremenlerinin Demografik Ve Kişisel Bilgileri Değişkenler Cinsiyet Mesleki Kıdem Öğretmenlik Alt Kategoriler F % Kadın 300 70,1 Erkek 128 29,9 Toplam 428 100 1-5 Yıl 16 3,7 6-10 Yıl 87 20,3 11-15 Yıl 92 21,5 16- 20 yıl 105 24,5 21 yıl ve üzeri 128 29,9 Toplam 428 100 Evet 373 87,1 55 12,9 428 100 106 24,8 Mesleğini İsteyerek Hayır Seçme Durumu Toplam 1. Sınıf 74 2. Sınıf 99 23,1 Sınıf 3. Sınıf 112 26,2 4. Sınıf 111 25,9 Toplam 428 100 24 ve altı 59 13,8 Sınıflarda Bulunan 25-34 225 52,6 Öğrenci Sayıları 35-44 91 21,3 45-54 38 8,9 55 ve üzeri 15 3,5 Toplam 428 100 Okutulan Düzeyi Tablo 1’de görüldüğü gibi, örneklemi oluşturan sınıf öğretmenlerinin % 70, 1’i kadın, % 29, 9’u erkektir. Öğretmenlik mesleğinin geneli düşünüldüğünde bu oran öğretmenlik mesleğinin toplumumuzda bir kadın mesleği olarak düşünüldüğünü ve genel olarak bu mesleği kadınların seçtiğini göstermektedir. Örneklemi oluşturan sınıf öğretmenlerinin % 3,7’si 1-5 yıl arası, % 20,3’ü 6-10 yıl arası, % 21,5’i 11-15 yıl arası, % 24,5’i 16-20 yıl arası, % 29,9’u 21 yıl ve üstü mesleki kıdeme sahiptir. Sınıf öğretmenlerinin % 87,1’i öğretmenlik mesleğini isteyerek % 12,9’u ise öğretmenlik mesleğini istemeyerek seçmiştir. Örneklemi oluşturan sınıf öğretmenlerinin % 24,8’i 1. sınıfı, % 23,1’i 2. sınıfı, % 26,2’si 3. sınıfı, % 25,9’u 4. sınıfı okutmaktadır. 3. sınıf düzeyinin diğerlerine göre fazla olmasının sebebi ise 2012-2013 eğitim-öğretim yılında okula başlama yaşının daha erkene çekilmesinden kaynaklanmaktadır. Sınıf öğretmenlerinin % 13,9’unun sınıfında 24 ve altı arası öğrenci, % 52,6’sının sınıfında 25-34 arası, % 21,3’ünün sınıfında 45-54, % 3,5’inin sınıfında 55 ve üzeri öğrenci bulunmaktadır. Bu verilere göre Keçiören ilçesi ilkokul sınıfları ideal öğrenci sayısına sahiptir. 3.3. Veri Toplama Araçları ve Verilerin Toplanması Araştırmada, araştırmacı tarafından katılımcılara cinsiyet, mesleki kıdem, öğretmenlik mesleğini seçim durumu, okuttuğu sınıf ve sınıftaki öğrenci sayısından oluşan bir kişisel 75 bilgi formu uygulanmıştır. Bununla birlikte örneklem grubuna Ekici (2004) tarafından geliştirilen ‘Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği” ve Karaman Kepenekçi (2006) tarafından geliştirilen ‘Çocuk Haklarına Yönelik Tutum Ölçeği’ gerekli izinler alınarak uygulanmıştır. “Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği” kullanım izni EK-5’te, “Çocuk Haklarına Yönelik Tutum Ölçeği” kullanım izni ise EK-6’da verilmiştir. Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği: Kris (1996) tarafından hazırlanan ölçek Ekici (2004) tarafından Türkçeye uyarlanmıştır. Otoriter, takdir edilen, başıboş ve aldırmaz sınıf yönetimi profili türü için 5’li likert tipinde toplam 12 madde olarak düzenlenen ölçek, her sınıf yönetimi profili için toplam 3 madde içermektedir. Ölçeği yanıtlayanlar her maddeye 1 ile 5 arasında değer verebilmektedir. Dolayısıyla yanıtlayanlar ölçeğin boyutlarından en fazla 15 puan alabilirlerken, genelinden ise en fazla 60 puan alabilmektedirler. Sınıf yönetimi profili ölçeğinin genelinin Cronbach Alpha güvenirlik değeri Ekici tarafından 0.870 olarak hesaplanırken, otoriter sınıf yönetimi profili (1, 3 ve 9. Madde) için 0.863, takdir edilen sınıf yönetimi profili (4, 8 ve 11.madde) için 0.817, başıboş sınıf yönetimi (6,10 ve 12.madde) profili için 0.871 ve aldırmaz sınıf yönetimi profili (2, 3 ve 7.madde) için ise 0.886 olarak hesaplanmıştır. Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği (ÇHYTÖ): Karaman Kepenekçi (2006) tarafından geliştirilen ‘Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği’ 5’li likert formunda hazırlanmış olup, içeriğinde çocukların yaşamsal, gelişimsel, korunma ve katılım haklarına ilişkin 22 madde bulunmaktadır. Bu ifadeler için “Tamamen Katılıyorum”(5), “Katılıyorum”(4), “Kararsızım”(3), “Katılmıyorum”(2) ve “Tamamen Katılmıyorum”(1) tepki seçenekleri bulunmakta ve puanlanmaktadır. Ölçekteki ifadelerin 19’u olumlu, 3’ü olumsuzdur. Olumsuz ifadelere (2., 14. ve 15. maddeler) verilen tepkiler ters puanlanmakta ve puanlama sonucunda ölçekten alınacak en düşük puan 22 ve en yüksek puan ise 110’dur. Karaman Kepenekçi (2006) ölçeğin geçerliğine ve güvenirliğine ilişkin yaptığı çalışma sonucunda, ölçeğin tek faktörlü olduğunu, ölçekteki maddelerin madde toplam korelasyon katsayılarının 0.32 ile 0.61 arasında değiştiğini, Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısının 0.85, yarı test güvenirlik katsayısının ise 0.77 olarak belirlendiğini ifade etmiştir. Araştırmacı veri toplama araçlarını okulları tek tek ziyaret ederek katılımcılara elden dağıtmıştır. Veriler aynı gün içerisinde veya katılımcıların okulda bulunup bulunmamasına göre bir gün sonrasına bırakılarak toplanmıştır. Veri toplama aracının nasıl doldurulacağına yönelik bir açıklama araca eklenmiş gerektirdiği durumlarda katılımcılara 76 sözel açıklamalarda da bulunulmuştur. Bu konuda özellikle kişisel bilgilerin ve görüşlerin gizliliğinin nasıl sağlanacağı ve istendiği takdirde araştırmaya katılmaktan çekilebileceklerine yönelik bilimsel etik ilkeler doğrultusunda açıklamalar yapılmıştır. 3.4. Ölçeklerin Geçerlilik ve Güvenirlik Analizi Sonuçları Bu aşamada çalışmanın araştırma bölümünde kullanılan Sınıf Profili Yönetimi Ölçeği ve Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği puanlama yolu ile ölçülen ölçekler için araştırmacı tarafından geçerlilik ve güvenilirlik analizi yapılmıştır. Anket sorularının geçerliliği ve güvenilirliği için Cronbach’s Alpha test istatistiği kullanılmıştır. Tablo 2. Ölçeklerin Geçerlilik / Güvenilirlik Analizi Sonuçları Cronbach's Alpha N 0,531 100 0,912 100 Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği Tablo 2’de örneklem grubuna uygulanan ‘‘Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği’’nin ve ‘‘Çocuk Haklarına Yönelik Tutum Ölçeği’’nin güvenirlik analizinin sonuçları verilmiştir. Tablo 1’de görüldüğü gibi, Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği’ nin güvenirliğinin α=0,531 olduğu, Çocuk Haklarına Yönelik Tutum Ölçeği’ nin güvenirliğinin α= 0,912 olduğu, dolayısıyla bu değerlerin araştırma için yeterli olduğu görülmektedir (Büyüköztürk, 2010). 3.5. Verilerin Analizi Örnekleme giren sınıf öğretmenlerine uygulanan ‘‘Sınıf Yönetimi Profili Ölçeği” ve ‘‘Çocuk Haklarına Yönelik Tutum Ölçeği’’nden elde edilen verilerin analizinde SPSS 22.0 paket programı kullanılmıştır. Verilerin analizinde izlenen yol ise şu şekildedir: • Örneklemi oluşturan sınıf öğretmenlerinin demografik ve kişisel bilgileri ile ilgili bulgular için frekans analizi uygulanmıştır. Bir ya da daha çok değişkene ait değerlerin ya da puanların dağılımına ait özelliklerini betimlemek amacıyla verileri sayı ve yüzde olarak tablolaştırabilmek için frekans analizi kullanılmaktadır (Büyüköztürk, 2010). Elde edilen bulgular tablolaştırılarak yüzde (%) ve frekans (f) olarak ifade edilmiştir. 77 • Frekans analizi sonrasında, örneklem grubundan elde edilen veriler üzerinde uygun istatistiksel analizleri yapabilmek amacıyla her bir ölçekten elde edilen verilerin normal dağılım gösterdiği varsayılarak araştırmaya konu olan verilerin analizinde normallik varsayımını gerektiren istatistikler kullanılması gerektiği için (Büyüköztürk, 2010) verilerin analizinde parametrik istatistiklerin kullanılmasına karar verilmiştir. • Örneklemi oluşturan sınıf öğretmenlerinden elde edilen verilerin parametrik dağıldığının belirlenmesi sonucunda araştırmanın alt problemlerinin analizinde; iki ilişkisiz örneklemden elde edilen puanların birbirinden anlamlı bir şekilde farklılık gösterip göstermediğini test etmek için Bağımsız T testi, ilişkisiz iki ya da daha çok örneklem ortalamasının birbirinden anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını test etmek için Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) uygulanmıştır. ANOVA sonucunda gruplar arasında anlamlı görülmesi durumunda farkın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek için, öncelikle varyansların homojenliğine bakılarak varyanslar homojen ise Scheffe Testi, değilse Tamhane’s T2 Testi uygulanmıştır. Sayısal gelişmelerle ilgili veriler tablolar haline getirilip yorumlanmış, bağımsız değişkenler arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığı α = 0.05 düzeyinde test edilmiştir (Büyüköztürk, 2010). • Sınıf öğretmenlerinin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları ve Demokratik Tutum Düzeyleri toplam puanlarındaki ilişkiyi test edebilmek içinse Pearson Çarpım Moment Korelasyon Katsayısı kullanılmıştır. Korelasyon katsayısı bir değişkenin diğeriyle olan ilişkisinin derecesini göstermektedir. Araştırmada, korelasyonun anlamlılık değeri ise, hesaplanan korelasyon katsayısının büyüklüğü ve açıklanan değişkenliğin pratikteki önemi dikkate alınarak α= 0.01 düzeyinde değerlendirilmiştir. Korelasyon katsayısının 0.70- 1.00 arasında olması yüksek, 0.70- 0.30 arasında olması orta, 0.30-0.00 arasında olması ise düşük düzeyde bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte korelasyon katsayısının işareti ise ilişkinin yönünü yani olumlu ya da olumsuz olduğunu göstermektedir. İki değişken arasındaki ilişki durumu ise, yani X değişkeninin artması durumunda Y değişkeni de artma eğilimi gösteriyorsa bu X ve Y arasında pozitif yönde ilişki olduğunu göstermektedir. Açıklanan varyans, değişkenlerden birinde gözlenen değişkenliğin ne kadarının diğer değişken tarafından açıklandığını yorumlamak için determinasyon katsayısı, yani korelasyon sayısının karesi (r²) kullanılmıştır. (Balcı, 2010; Büyüköztürk, 2010). 78 BÖLÜM IV BULGULAR VE YORUM Araştırmanın bu bölümünde, araştırmanın alt problemlerinin yanıtlanması için elde edilen verilerin uygun istatistiksel yöntem ile analizi sonucunda ortaya çıkan bulgulara ve bu bulgulara yönelik yorumlara yer verilmiştir. Ayrıca, araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerinden elde edilen veriler için Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profil Ölçeğine İlişkin Alt Problemlerin İncelenmesi, Sınıf Öğretmenlerinin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarına İlişkin Alt Problemlerin İncelenmesi ve Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri ile Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi olmak üzere üç ayrı alt başlıkta gruplandırılmıştır. 4.1. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profilleri Tablo 3. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profili Puanlarına Göre Durumları N Min. Max. X Std. Sapma Çarpıklık Basıklık 428 3,00 15,00 8,89 ,750 1,073 1,031 428 3,00 15,00 9,07 ,568 ,140 -,297 428 3,00 15,00 9,39 ,635 ,446 ,008 Aldırmaz 428 3,00 15,00 9,17 ,741 ,487 -,339 Otoriter Takdir Edilen Başıboş Tablo 3’de görüldüğü gibi, ölçekten öğretmenlerin aldıkları puanların minimum 3, maximum 15 arasında değiştiği belirlenmiştir. Tablo incelendiğinde öğretmenlerin en fazla başıboş sınıf yönetimi profili ( = 9,39) gösterdikleri görülmüştür. Bunu aldırmaz sınıf yönetimi profili (=9,17) ve takdir edilen sınıf yönetimi profili (=9,07) izlemektedir. Bu sonuçlar öğretmenlerin en düşük düzeyde otoriter sınıf yönetimi profilini ( =8,89) 79 sahip olduklarını göstermektedir. Bu bulgular Ekici (2005) tarafından yapılan “ilköğretim 1. kademe öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin değerlendirilmesi” adlı araştırma ile benzerlik göstermektedir. Araştırmaya göre ilköğretim 1. Kademe sınıf öğretmenleri en düşük düzeyde otoriter sınıf yönetimi profiline sahiptirler. Ancak bu bulgular Kurt’un (2013) araştırma bulgularıyla örtüşmemektedir. Kurt biyoloji öğretmenlerinin en fazla otoriter sınıf yönetimi profiline sahip oldukları sonucuna ulaşmıştır. Yine Aluçdibi (2010) biyoloji öğretmenlerinin orta düzeyde otoriter sınıf yönetimi profili davranışları gösterdiklerini belirtmiştir. Bu durumun öğretmenlerin branş farklılıklarından kaynaklandığı söylenebilir. Tablo 4. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Cinsiyetlerine Göre Durumları Stad. Cinsiyet N Ort Sapma Kadın 300 8,96 0,785 Erkek 128 8,74 0,641 Takdir Kadın 300 9,07 0,593 Edilen Erkek 128 9,07 0,510 Başıboş Kadın 300 9,35 0,625 Erkek 128 9,49 0,652 Kadın 300 9,15 0,748 Erkek 128 9,21 0,727 Otoriter Aldırmaz T p 2,794 0,008 0,069 0,945 -2,000 0,046 -0,854 0,394 p>.05 Tablo 4’e göre sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin alt boyutlarının cinsiyet durumlarına göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bağımsız grup t testi sonucunda, otoriter sınıf yönetimi profili grupların aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Söz konusu farklılık kadın öğretmenlerin lehinedir. Takdir edilen sınıf öğretmeni profili, başı boş sınıf öğretmeni profili ve aldırmaz sınıf yönetimi profilinde ise grupların aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu bulgular Ekici’nin (2005) 80 “ilköğretim 1. kademe öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin değerlendirilmesi” adlı araştırma bulgularıyla örtüşmektedir. Araştırmada otoriter sınıf yönetimi profilinin cinsiyete yönelik aritmetik ortalamaları incelendiğinde, kadın öğretmenlerin daha fazla otoriter sınıf yönetimi profilini gösterdiklerini söylenebilir. Tablo 5. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Mesleki Kıdemlerine Göre Durumlarının T Testi Sonuçları N Ort Std. Sapma F p 1-5 yıl 16 8,92 ,745 2,025 0,090 6-10 yıl 87 8,96 ,866 11-15 yıl 92 8,70 ,573 16-20 yıl 105 8,93 ,786 21 yıl ve üzeri 128 8,95 ,737 Total 428 8,89 ,750 Takdir 1-5 yıl 16 9,94 ,475 3,139 0,015 edilen 6-10 yıl 87 9,92 ,612 11-15 yıl 92 9,20 ,479 16-20 yıl 105 9,07 ,589 21 yıl ve üzeri 128 9,11 ,572 Total 428 9,07 ,569 1-5 yıl 16 9,21 ,485 6-10 yıl 87 9,35 ,598 11-15 yıl 92 9,43 ,623 16-20 yıl 105 9,29 ,624 21 yıl ve üzeri 128 9,50 ,681 Total 9,39 ,635 Otoriter Fark 11-15 yıl > 6-10 yıl (p=0,028) Başıboş 428 81 2,162 0,073 Aldırmaz 1-5 yıl 16 9,15 ,860 6-10 yıl 87 9,18 ,618 11-15 yıl 92 9,14 ,758 16-20 yıl 105 9,09 ,758 21 yıl ve üzeri 128 9,25 ,779 Total 9,17 ,741 428 0,724 0,576 p>.05 Tablo 5’de görüldüğü üzere sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin alt boyutlarının puanları ortalamalarının mesleki kıdem değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda otoriter sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Takdir edilen sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. Hangi alt gruplar arasında farklılaştığını belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi sonrası post-hoc Scheffe testi sonucunda 6-10 yıl ile 11-15 yıl mesleki kıdeme sahip olanlar lehine istatistiksel olarak düzeyinde anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Başıboş sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Aldırmaz sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Ekici (2005) araştırmasında otoriter sınıf yönetimi profili ve aldırmaz sınıf yönetimi ile mesleki kıdem arasında anlamlı bir fark bulmazken, takdir edilen ve başıboş sınıf yönetimi profili arasında 0.05 düzeyinde anlamlı bir fark bulmuştur. Araştırma otoriter ve aldırmaz sınıf yönetimi profilleri ile mesleki kıdem arasında ilişki olmaması bakımından benzerlik gösterirken, bu araştırmada ortaya çıkan takdir edilen sınıf yönetimi profili 6-10 yıl ile 11-15 yıl mesleki kıdem sahip öğretmenlerde daha fazladır bulgusu Ekici’nin (2005) araştırmasında ortaya çıkan takdir edilen sınıf yönetimi profili 5 yıl ve altı kıdeme sahip öğretmenlerde daha fazladır sonucu ile örtüşmemektedir. 82 Tablo 6. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Öğretmenlik Mesleğini İsteyerek Seçme Durumlarına Göre T Testi Sonuçları Std. N Ort. Sapma Evet 373 8,87 ,751 Hayır 55 9,01 ,748 Takdir Evet 373 9,05 ,571 Edilen Hayır 55 9,24 ,531 Başıboş Evet 373 9,38 ,626 Hayır 55 9,49 ,693 Evet 373 9,14 ,706 Hayır 55 9,36 ,936 Otoriter Aldırmaz T p -1,283 0,200 -2,376 0,018 -1,221 0,223 -2,053 0,041 p>.05 Tablo 6’a göre “sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin alt boyutlarının mesleğini isteyerek seçme değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bağımsız grup t testi sonucunda, otoriter sınıf yönetimi profili grupların aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Söz konusu farklılık hayır diyenlerin lehinedir. Takdir edilen sınıf yönetimi profili grupların aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Söz konusu farklılık hayır diyenlerin lehinedir. Başıboş sınıf yönetimi profili grupların aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Aldırmaz sınıf yönetimi profili grupların aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Tablo 7. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Okutulan Sınıf Düzeyine Göre ANOVA Sonuçları Otoriter 1.Sınıf N Ort. Std. Sapma 106 8,83 ,879 83 F p 0,955 0,414 Fark 2.Sınıf 99 8,99 ,823 3.Sınıf 112 8,84 ,713 4.Sınıf 111 8,91 ,567 Total 428 8,89 ,751 Takdir 1.Sınıf 106 9,01 ,565 Edilen 2.Sınıf 99 9,17 ,475 3.Sınıf 112 9,07 ,663 4.Sınıf 111 9,04 ,541 Total 428 9,07 ,569 106 9,25 ,615 2.Sınıf 99 9,57 ,574 3.Sınıf 112 9,41 ,646 4.Sınıf 111 9,35 ,668 Total 428 9,39 ,635 106 8,97 ,667 2.Sınıf 99 9,25 ,818 3.Sınıf 112 9,34 ,708 4.Sınıf 111 9,10 ,727 Total 428 9,17 ,741 Başıboş 1.Sınıf 1,508 0,212 4,540 0,004 2.Sınıf > 1.Sınıf (P=0,001) Aldırmaz 1.Sınıf 5,451 0,001 3.Sınıf 1.Sınıf (P=0,003) p>.05 Tablo 7’de görüldüğü üzere sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin alt boyutlarının puanları ortalamalarının okuttukları sınıf değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda otoriter sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. 84 > Takdir edilen sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Başıboş sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. Hangi alt gruplar arasında farklılaştığını belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi sonrası post-hoc Tamhane T2 testi sonucunda 1.sınıf ile 2.sınıf arasında 2. Sınıfı okutan öğretmenler lehine istatistiksel olarak (p=0,001 < 0.05) düzeyinde anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Aldırmaz sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. Hangi alt gruplar arasında farklılaştığını belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi sonrası post-hoc Scheffe testi sonucunda 1.sınıf ile 3.sınıf arasında 3. Sınıfı okutan öğretmenler lehine istatistiksel olarak (p=0,003 < 0.05) düzeyinde anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Tablo 8. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profillerinin Sınıflardaki Öğrenci Sayılarına Göre ANOVA Testi Sonuçları Std. N Otoriter Ort. F P Fark Sapma 24 ve altı 59 8,95 ,822 6,799 0,000** 45-54 25-34 225 8,90 ,724 (p=0,010) 35-44 91 8,70 ,710 45-54 45-54 38 9,37 ,793 55 ve üzeri 15 8,49 ,248 Total 428 8,89 ,750 Takdir 24 ve altı 59 9,14 ,529 Edilen 25-34 225 9,10 ,569 (p=0,027) 35-44 91 8,88 ,587 45-54 45-54 38 9,27 ,507 (p=0,003) 55 ve üzeri 15 9,11 ,499 Total 428 9,07 ,569 24 ve altı 59 9,44 ,558 > 25-34 > 35-44 (p=0,000) Başıboş 85 4,246 0,002* 3,327 0,011* 25-34 > 35-44 Gruplar > 35-44 arasında anlamlılık yoktur. 25-34 225 9,33 ,621 35-44 91 9,41 ,686 45-54 38 9,50 ,573 55 ve üzeri 15 9,89 ,763 Total 428 9,39 ,635 59 9,09 ,710 25-34 225 9,16 ,670 altı (p=0,025) 35-44 91 9,06 ,675 55 ve üzeri > 25-34 45-54 38 9,32 1,120 Aldırmaz 24 ve altı 3,861 0,004** 55 ve üzeri > 24 ve (p=0,032) 55 ve üzeri > 35-44 55 ve üzeri 15 9,80 ,805 Total ,742 428 9,17 (p=0,011) p>.05 Tablo 8’de görüldüğü üzere sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin alt boyutlarının puanları ortalamalarının sınıftaki öğrenci sayısı değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonucunda otoriter sınıf öğretmeni profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. (F=6,799; p=0,000 < 0.05). Hangi alt gruplar arasında farklılaştığını belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonrası post-hoc Scheffe testi sonucunda 45-54 ile 25-34 öğrenci grubu arasında 45-54 öğrenciye sahip öğretmenler lehine, 45-54 ile 35-44 öğrenci grubu arasında 45-54 öğrenciye sahip öğretmenler lehine istatistiksel olarak (p< 0.05) düzeyinde anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Takdir edilen sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. (F=4,246; p=0,002 < 0.05). Hangi alt gruplar arasında farklılaştığını belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonrası post-hoc Tamhane T2 testi sonucunda 25-34 ile 35-44 öğrenci grubu arasında 25-34 öğrenciye sahip öğretmenler lehine, 45-54 ile 35-44 öğrenci grubu arasında 45-54 öğrenciye sahip öğretmenler lehine istatistiksel olarak (p< 0.05) düzeyinde anlamlı bir farklılık 86 saptanmıştır. Başıboş sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır.Aldırmaz sınıf yönetimi profili grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. (F=3,861; p=0,004 < 0.05). Hangi alt gruplar arasında farklılaştığını belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonrası post-hoc Scheffe testi sonucunda 55 ve üzeri ile 24 ve altı öğrenci grubu arasında 55 ve üzeri öğrenciye sahip öğretmen lehine, 55 ve üzeri ile 25-34 öğrenci grubu arasında 55 ve üzeri öğrenciye sahip öğretmen lehine, 55 ve üzeri ile 35-44 grubu arasında 55 ve üzeri öğrenciye sahip öğretmen lehine istatistiksel olarak (p < 0.05) düzeyinde anlamlı bir farklılık saptanmıştır. 4.2. Çocuk Haklarına Yönelik Tutum Ölçeğine İlişkin Alt Problemler Sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutum ölçeğine ait frekans dağılımı Tablo 9’da verilmiştir. Tablo 9. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Dağılımı 7 130 244 428 % 1,9 9,1 1,6 30,4 57 100 f 125 170 24 76 33 428 % 29,2 39,7 5,6 17,8 7,7 100 f 15 23 4 75 311 428 % 3,5 5,4 0,9 17,5 72,7 100 f 9 17 10 93 299 428 % 2,1 4 2,3 21,7 69,9 100 f 3 0 0 54 371 428 Toplam Katılıyorum Tamamen 39 Kararsızım Katılıyorum Madde-2 Katılmıyorum 8 Tamamen f Ölçek Maddeleri Madde-1 Katılmıyorum Cevap Seçenekleri Madde-3 Madde-4 Madde-5 87 Madde-6 Madde-7 Madde-8 Madde-9 Madde-10 Madde-11 Madde-12 Madde-13 Madde-14 Madde-15 Madde-16 Madde-17 % 0,7 0 0 12,6 86,7 100 f 3 0 10 63 352 428 % 0,7 0 2,3 14,7 82,2 100 f 7 16 29 74 302 428 % 1,6 3,7 6,8 17,3 70,6 100 f 1 6 13 89 319 428 % 0,2 1,4 3 20,8 74,5 100 f 11 18 30 110 259 428 % 2,6 4,2 7 25,7 60,5 100 f 1 1 4 52 370 428 % 0,2 0,2 0,9 12,1 86,4 100 f 1 1 8 36 382 428 % 0,2 0,2 1,9 8,4 89,3 100 f 9 12 39 147 221 428 % 2,1 2,8 9,1 34,3 51,6 100 f 4 24 6 44 350 428 % 0,9 5,6 1,4 10,3 81,8 100 f 171 154 33 49 21 428 % 40 36 7,7 11,4 4,9 100 f 233 120 15 24 36 428 % 54,4 28 3,5 5,6 8,4 100 f 20 14 11 74 309 428 % 4,7 3,3 2,6 17,3 72,2 100 f 6 21 4 76 321 428 % 1,4 4,9 0,9 17,8 75 100 88 Madde-18 Madde-19 Madde-20 Madde-21 Madde-22 f 5 4 3 41 375 428 % 1,2 0,9 0,7 9,6 87,6 100 f 1 0 1 41 385 428 % 0,2 0 0,2 9,6 90 100 f 1 0 11 32 384 428 % 0,2 0 2,6 7,5 89,7 100 f 1 15 1 54 357 428 % 0,2 3,5 0,2 12,6 83,4 100 f 2 0 22 101 303 428 % 0,5 0 5,1 23,6 70,8 100 Tablo 9’da sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutum ölçeği maddelerine verdikleri yanıtların frekans ve yüzde değerleri verilmiştir. Sınıf Öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutumlarını incelemek amacıyla uygulanan ölçekteki olumlu tutum maddeleri incelendiğinde, en yüksek katılım % 99,6 oranı ile “Çocukların istismar ve ihmalin tüm türlerine karşı korunması gerekir” maddesi olduğu ortaya çıkmıştır. Öğretmenlerin % 0,2’si ise bu görüşe katılmadığını belirtmiştir. Ayrıca “Çocuğun en temel hakkının “yaşama hakkı” olduğuna inanıyorum.” maddesine % 99,3 oranında ve “Devlet çocuğu her türlü kötü muameleden korumalıdır.” maddesine ise % 98,5 oranında katılım sağlanmıştır.En düşük katılım ise % 31,1 oranı ile “çocuk hakları konusunda özel bir uluslar arası sözleşme hazırlanmasına gerek yoktur.” maddesidir. Tablo incelendiğinde sınıf öğretmenlerinin ÇHYTÖ’deki maddelere verdikleri tepkilerin dağılımlarının en çok tamamen katılıyorum ve katılıyorum seçeneklerinde yığıldığı ve ters maddelerde ise (2., 14., ve 15. ) hiç katılmıyorum ve katılmıyorum seçeneklerinde toplandığı görülmektedir. Bu durumda araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına ilişkin genelde olumlu bit tutuma sahip oldukları söylenebilir. Bu sonuçlar bu alanda yapılan diğer araştırmalarla benzerlik göstermektedir. Karaman Kepenekçi ve Baydık (2009) zihinsel engelliler öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutumlarını inceledikleri araştırmalarında, zihinsel engelliler öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin olumlu tutuma sahip oldukları sonucuna ulaşmışlardır. Araştırmada ayrıca sınıf 89 öğretmeni öğretmen adaylarının zihinsel engelliler öğretmen adaylarına göre daha olumlu tutuma sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Doğan, Torun ve Akgün (2014) tarafından yapılan araştırmada ise okul öncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarına yönelik tutum puanlarının oldukça yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Neslitürk ve Ersoy (2007) okul öncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin olumlu tutum içerisinde olduklarını belirtmiştir. Ay Zöğ (2008) ise lise öğrencileri ile yaptığı çalışmada öğrencilerin çocuk haklarına ilişkin tutumları anne ve baba eğitim düzeylerine göre değiştiğini ifade etmiştir. Tablo 10. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Cinsiyetlerine Göre Durumları Cinsiyet N Ort. Std. Sapma T p Kadın 300 4,55 ,475 1,330 0,184 Erkek 128 4,48 ,396 p>.05 Tablo 10 incelendiğinde görüleceği gibi çocuk haklarına yönelik tutum ölçeği puanlarının cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bağımsız grup t testi sonucunda, çocuk haklarına yönelik tutum ölçeği puanlarının grupların aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. (t=1,330; p=0,184 > 0,05). Bu bulgudan, araştırmanın yapıldığı gruptaki erkek ve kadın sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutumlarının cinsiyet durumları farkına bağlı olmadığı sonucu çıkarılabilir. Karaman-Kepenekçi ve Baydık’ın (2009) yaptığı “Zihin Engelliler Öğretmen Adaylarının Çocuk Haklarına İlişkin Tutumları” başlıklı araştırmanın sonucu da bu bulguyu destekler nitelikte bir bulguya ulaşılmıştır. Karaman-Kepenekçi ve Baydık, yaptıkları araştırmada cinsiyetin zihin engelliler öğretmenliği programına kayıtlı öğrencilerin çocuk haklarına ilişkin tutumları üzerinde etkisi olmadığını sonucuna ulaşmışlardır. Peker (2012) tarafından yapılan araşırmada da sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutumlarının cinsiyete göre değişmediği ortaya çıkmıştır. Karaman-Kepenekçi’nin (2006) “Türkiye’de Üniversite Öğrencilerinin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları” başlıklı araştırması sonucu ise bu araştırmanın bulgusuyla örtüşmemektedir. Araştırmada Eğitim Bilimleri Fakültesinde öğrenim görmekte olan kız 90 öğrencilerin erkek öğrencilere göre çocuk haklarına yönelik daha olumlu tutumlara sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Değirmenci’nin (2011) yaptığı araştırma bulgusuna göre ise kadın öğretmen adaylarının erkek öğretmen adaylarına göre daha olumlu tutumlara sahip oldukları saptanmıştır. Tüm araştırma sonuçları değerlendirildiğinde cinsiyet değişkenine göre birbirinden farklı bulgulara ulaşıldığı görülmektedir. Bu durum, öğretmen adaylarının, çocuk haklarına ilişkin tutumlarının temel belirleyicisinin cinsiyet olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Tablo 11. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Mesleki Kıdemlerine Göre Yapılan ANOVA Sonuçları N Ort. Std. Sapma 1-5 yıl 16 4,54 ,325 6-10 yıl 87 4,59 ,424 11-15 yıl 92 4,48 ,616 16-20 yıl 105 4,61 ,347 128 4,45 ,413 428 4,53 ,453 21 yıl üzeri Total ve F P Fark Gruplar 2,514 0,051 arasında anlamlılık yoktur. p>.05 Tablo 11’de görüldüğü üzere sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutum ölçeği puanlarının mesleki kıdem değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır.Bu bulgular Peker (2012) tarafından yapılan “sınıf öğretmenlerinin demokratik tutumları ile çocuk haklarına yönelik tutumlarının değerlendirilmesi” adlı araştırmanın sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutumları mesleki kıdemlerine göre farklılık göstermemektedir sonucuyla örtüşmektedir. Ancak Fazlıoğlu‘nun (2007) araştırmasında ise 0-5 ve 6-15 kıdemli öğretmenlerin çocuk hakları bilnç düzeyleri 16 yıl ve üzeri kıdemli öğretmenlerin çocuk hakları bilinç düzeyinden daha olumlu olduğu saptanmıştır. 91 Tablo 12. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Öğretmenlik Mesleğini İsteyerek Seçme Durumlarına Göre Yapılan T Testi Sonuçları N Ort. Std. Sapma T p Evet 373 4,57 ,367 4,967 0,000 Hayır 55 4,25 ,780 p>.05 Tablo 12 incelendiğinde görüleceği gibi, sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutumlarının öğretmenlik mesleğini seçme durumlarına göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek üzere yapılan bağımsız grup t testi sonucunda, çocuk haklarına yönelik tutum ölçeği puanlarının grupların aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. (t=4,967; p=0,000 < 0,05). Bu bulgular sonucunda mesleği isteyerek seçen öğremenlerin çocuk haklarına yönelik tutumlarının mesleği isteyerek seçmeyen öğremenlere göre daha olumlu olduğu söylenebilir. Tablo 13. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Okuttukları Sınıf Düzeyine Göre Yapılan ANOVA Testi Sonuçları N Ort. Std. Sapma F p Fark 1.sınıf 106 4,59 ,333 2.sınıf 99 4,56 ,357 3.sınıf 112 4,42 ,555 2. Sınıf >3. Sınıf 4.sınıf 111 4,54 ,502 (p =0,028) Total 428 4,53 ,453 2. Sınıf > 4. sınıf 2.Sınıf >1. Sınıf 2,902 0,035 (p = 0,030) (p =0,025) p>.05 Tablo 13’de görüldüğü üzere sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutum ölçeği puanlarının okutulan sınıf değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. (F=2,902; p=0,035 < 92 0.05). Bunun sonucunda 2. sınıfı okutan sınıf öğretmenlerinin 1., 3., ve 4. sınıfı okutan sınıf öğretmenlerine göre çocuk haklarına yönelik tutumlarının daha olumlu olduğu söylenebilir. Peker (2012) tarafından yapılan araştırmada ise sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutum puanlarının okuttukları sınıf durumlarına göre farklılaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Tablo 14. Öğretmenlerin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Sınıflarındaki Öğrenci Sayılarına Göre Yapılan ANOVA Testi Sonuçları N Ort. Std. Sapma f 24 ve altı 59 4,57 ,404 25-34 225 4,58 ,358 (p =0,030) 35-44 91 4,55 ,423 24 ve altı >55 ve üzeri 45-54 38 4,25 ,723 55 ve üzeri 15 4,13 ,761 Total P Fark 24 ve altı > 45-54 7,893 0,000 (p =0,027) 428 4,53 ,453 p>.05 Tablo 14 incelendiğinde görüleceği gibi, sınıf öğretmenlerinin çocuk haklarına yönelik tutumlarının sınıflardaki öğrenci sayısına göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi (Anova) sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. (F=7,893; p=0,000 < 0.05). hangi alt gruplar arasında farklılaştığını belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonrası post-hoc Scheffe testi sonucunda 24 ve altı ile 4554 öğrenci grubu arasında 24 ve altı öğrenciye sahipöğretmenler lehine, 24 ve altı ile 55 ve üzeri öğrenci grupları arasında 24 ve altı öğrenciye sahip öğretmenler lehine istatiksel olarak (p<0.05) düzeyinde anlamlı bir farklılık saptanmıştır. 4.3. Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri ile Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Bu bölümde sınıf öğretmenlerinin Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları ve Sınıf Yönetim Profilleri toplam puanları iki sürekli değişken olarak değerlendirilmiş ve değişkenler arasındaki ilişkiyi test edebilmek içinse Pearson Çarpım Moment Korelasyon Katsayısı 93 kullanılmıştır. sınıf yönetimi profilleri ölçeğinin alt boyutları ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasındaki ilişki Tablo 15’ de verilmiştir. Tablo 15. Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi Profilleri ile Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişki Yönetimi Çocuk Haklarına Profilleri Ölçeği Alt Puanları Yönelik Boyutları N r p Otoriter 428 0,012 0,797 Takdir Edilen 428 0,269 0,000 Başıboş 428 -0,252 0,000 Aldırmaz 428 -0,443 0,000 Sınıf Tutum Ölçeği P<.01 Tablo 15’de görüldüğü gibi, otoriter sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı görülmektedir. (r=0,012; p = 0,797 > 0.01). Takdir edilen sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında göreli olarak düşük düzeyde, pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir (r=0,269; p = 0,000 < 0.01). Takdir edilen sınıf öğretmeni profili arttıkça çocuk haklarına yönelik tutum artmakta olduğu % 99 güvenirlilikle söylenebilir.Başıboş sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında göreli olarak düşük düzeyde, negatif yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir (r=-0,252; p = 0,000 < 0.01). Başıboş sınıf öğretmeni profili arttıkça çocuk haklarına yönelik tutum azalmakta olduğu % 99 güvenirlilikle söylenebilir.Aldırmaz sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında göreli olarak orta düzeyde, negatif yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir (r=-0,443; p = 0,000 < 0.01). Aldırmaz sınıf öğretmeni profili arttıkça çocuk haklarına yönelik tutumun azaltmakta olduğu % 99 güvenirlilikle söylenebilir. 94 BÖLÜM IV SONUÇ Bu bölümde Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri ile Çocuk Haklarına Yönelik Tutumlarının Değerlendirilmesi (Keçiören İlçesi Örneği) araştırmasının bulgularına dayanılarak sonuçlar çıkarılmış ve öneriler yapılmıştır. 5.1. Sonuç ve Tartışmalar Araştırmaya katılan sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarına yönelik tutumlarının incelendiği araştırmada şu sonuçlara ulaşılmıştır; Bu araştırmanın sonucunda, öğretmenlerin en fazla başıboş sınıf yönetimi profili gösterdikleri görülmüştür. Bunu aldırmaz sınıf yönetimi profili ve takdir edilen sınıf yönetimi profili izlemektedir. Bu sonuçlar öğretmenlerin en düşük düzeyde otoriter sınıf yönetimi profiline sahip olduklarını göstermektedir. Araştırmaya katılan kadın öğretmenlerin erkek öğretmenlerden daha otoriter sınıf yönetimi profiline sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Takdir edilen, başı boş ve aldırmaz sınıf yönetimi profili ile cinsiyet arasında ise bir ilişkiye rastlanılmamıştır. Öğretmenlerin sınıflarında sergiledikleri otoriter davranışlar, cinsiyet değişkenine göre farklılık göstermektedir.araştırmanın sonuçları kadın sınıf öğretmenlerinin, erkek sınıf öğretmenlerine göre sınıflarında daha otoriter eğilimde olduklarını göstermektedir.Bu durum kadın öğretmenlerin meslek hayatına atılıncaya kadar erkek öğretmenlere oranla daha fazla engelle karşılaştıkları düşünülürse, Türk toplumunun kadına bakış açısı, sınırlamaları, dayatmaları, kadınlara yüklenen geleneksel ve sosyal roller (annelik, vb.) ile toplumsal beklentiler davranış düzenleme konusunda öğrencilere daha baskın duygularla yaklaşmaları sonucu oluştuğu gerekçesi ile açıklanabilir. 95 Otoriter, aldırmaz ve başıboş sınıf yönetimi profili mesleki kıdeme göre değişmezken; takdir edilen sınıf yönetimi profiline sahip öğretmenlerin daha çok 6-10 yıl ile 11-15 yıl mesleki kideme sahip oldukları görülmüştür. Başı boş, aldırmaz sınıf yönetimi profilleri grup ortalamaları arasında mesleği isteyerek seçme değişkenine göre anlamlı bir farklılık bulunmazken; otoriter ve takdir edilen sınıf yönetimi profillerinde mesleği isteyerek seçmeyen öğretmenlerin grup ortalamaları daha fazladır. Öğretmenlerin sınıf yönetimi profilleri okuttukları sınıf değişkenine göre incelendiğinde; otoriter ve takdir edilen sınıf yönetimi profili okutulan sınıf değişkenine göre değişmemektedir.Araştırma verileri başı boş sınıf yönetimi profile sahip öğretmenlerden 1. sınıf ve 2. sınıfı okutan öğretmenler karşılaştırıldığında 2. sınıfı okutan öğretmenlerin 1. sınıfı okutan öğretmenlere göre daha başı boş sınıf yönetimi profiline sahip olduğunu; aldırmaz sınıf yönetimi profiline sahip öğretmenlerden 1. sınıf ve 3. sınıfı okutan öğretmenler karşılaştırıldığında 3. sınıfı okutan öğretmenlerin 1. sınıfı okutan öğretmenlere göre daha aldırmaz sınıf yönetimi profiline sahip olduğunu göstermektedir. Öğretmenlerin sınıf yönetimi profilleri sınıfta bulunan öğrenci sayısı değişkenine göre incelendiğinde; başı boş sınıf yönetimi profiline sahip öğretmenlerin grupları arasındaki fark istatiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Otoriter sınıf yönetimine sahip öğretmenlerden 45-54 ile 25-34 öğrenci grubu arasında 45-54 öğrenciye sahip öğretmenler lehine, 45-54 ile 35-44 öğrenci grubu arasında 45-54 öğrenciye sahip öğretmenler lehine fark bulunmuştur. Takdir edilen sınıf yönetimi profiline sahip öğretmenlerden 25-34 ile 35-44 öğrenci grubu arasında 25-34 öğrenciye sahip öğretmenler lehine, 45-54 ile 35-44 öğrenci grubu arasında 45-54 öğrenciye sahip öğretmenler lehine fark bulunmuştur. Aldırmaz sınıf yönetimi profiline sahip öğretmenlerden 55 ve üzeri ile 24 ve altı öğrenci grubu arasında 55 ve üzeri öğrenciye sahip öğretmenler lehine, 55 ve üzeri ile 25-34 öğrenci grubu arasında 55 ve üzeri öğrenciye sahip öğretmenler lehine, 55 ve üzeri ile 35-44 grubu arasında 55 ve üzei öğrenciye sahip öğretmenler lehine fark bulunmuştur. 96 Sınıf öğretmenlerinin büyük çoğunluğu (% 80 ve üzerinde) çocuk haklarına yönelik olumlu tutum içerisindedir. Özellikle çocuğun her türlü ihmal ve istismara karşı korunması yönünde yüzde yüze yakın bir fikir birliğine sahiptirler. Çocuk haklarına yönelik maddelerden özellikle sınıf yönetimi ile doğrudan bağlantılı olabilecek “oyun oynamanın ve farklı etkinliklere katılmanın çocukların hakları olduğunu düşünüyorum” ve “çocukların düşüncelerini yazarak ya da çizerek anlatma hakları olduğunu düşünüyorum” maddelerine de yüzde doksanın üzerinde katılım göstermektedirler. Sınıf Öğretmenleri, çocuk haklarına yönelik tutum olarak “Çocukların istismar ve ihmalin tüm türlerine karşı korunması gerekir.”’ maddesine en yüksek katılımı göstermişlerdir. Öğretmenlerin çocuk haklarına yönelik tutumları cinsiyet ve mesleki kıdeme göre farklılık göstermemektedir. Öğretmenlik mesleği isteyerek seçen öğretmenlerin çocuk haklarına yönelik tutum ortalamaları mesleği isteyerek seçmeyenlere göre daha fazladır. 2. sınıfı okutan sınıf öğretmenlerin çocuk haklarına yönelik tutumlarının diğer sınıf düzeyini okutan öğretmenlere göre daha olumlu olduğu görülmüştür. Öğretmenlerin çocuk haklarına yönelik tutumları sınıfta bulunan öğrenci sayısına göre incelendiğinde; 45-54 sınıf mevcuduna sahip öğretmenlerin çocuk haklarına yönelik tutumlarının daha olumlu olduğu söylenebilir. Öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin alt boyutları ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasındaki ilişki incelendiğinde; otoriter öğretmen profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında ilişki olmadığı, takdir edilen sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında pozitif yönlü ve düşük düzeyde etki gösterdiği, başıboş sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında negatif yönlü ve düşük düzeyde ve aldırmaz sınıf öğretmeni profili ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında negatif yönlü ve orta düzeyde ilişki olduğu saptanmıştır. 97 5.2. Öneriler Araştırma sonucu elde edilen bulgulara dayalı olarak şu öneriler getirilmiştir: Bu çalışma sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarını bir arada inceleyen ilk çalışma olma niteliğini taşımakla birlikte bazı sınırlılıklara sahiptir. Araştırma Ankara il Keçiören ilçesindeki sınıf öğretmenleri üzerinde yapılmıştır. Başka branşlarla benzer araştırmaların yapılması araştırmanın sonuçlarını daha güvenilir kılacaktır. Bu araştırmanın verileri sadece nicel verilerle sınırlıdır. Konunun daha detaylı ve derinlemesine ele alınmasında nitel ( gözlem, görüşme…) çalışmalrın yapılması farklı açılımlar sağlayabilir. Bazı değişkenlere ait daha kesin sonuçlara ulaşabilmek için de uzun süreçli, ön-test/son-test modeline dayalı araştırmalar gerçekleştirilebilir. Bu araştırmada öğretmenlerin sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarına tutumları arasındaki ilişki incelenmiştir. Başka bir araştırmada öğretmenlerin disiplin anlayışları da çocuk hakları bağlamında incelenebilir. Çocuk hakları konusunda yapılan araştırmalar ülkemizde sayı olarak oldukça azdır. Bu konuda daha çok araştırma yapılmalı çocuk hakları konusu derinlemesine incelenmelidir. Çocuk hakları konusunda öğretmenleri bilinçlendirmek ve uygulamada çocuk haklarının önemsenmesi için hizmet öncesi verilen sınıf yönetimi dersinin içeriğine çocuk hakları eklenmeli ve çocuk haklarına saygı göstermelerini sağlayacak bilinci yerleştirmek adına bu konuda yapılacak hizmet içi eğitim çalışmalarına yer verilmelidir. Araştırma sonucunda otoriter sınıf yönetimi ile çocuk haklarına yönelik tutum arasında bir ilişki bulunamamıştır.Bu durum başka araşırmalarda da incelenmeli ve kesin sonuçlara ulaşabilmek için bu konuda yapılacak çalışmaların artırılması gerekmektedir. 98 KAYNAKLAR Ağaoğlu, E. (2006). Sınıf yönetimiyle ilgili genel olgular. Z. Kaya (Ed.). Sınıf Yönetimi. Ankara: Pegem. Akarslan, M. (1998). Ana hatlarıyla çocuk hakları ve çocuk hakları mevzuat, İstanbul: Alfa. Aksoy, N. (2001). Sınıf yönetimi ve disiplin modellerinin dayandığı temel yaklaşımlar. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 7 (25), 9-20. Akyol, H. (2006). Olumlu ve öğrenmeye uygun ortam yaratma, Leyla Küçükahmet (Ed.). Sınıf yönetimi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtımı. Akyüz, E. (2001). Çocuk Hakları Sözleşmesinin temel ilkeleri ışığında çocuğun eğitim Hakkı. Milli Eğitim Dergisi, 151. Akyüz, E. (2012). Çocuk hukuku, çocuk hakları ve korunması, Ankara: Pegem. Aluçdibi, F. (2010). Ortaöğretim öğrencilerinin biyoloji dersi motivasyon düzeylerine biyoloji öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin etkisinin değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Arıcak, T. (2004). Sınıf İçi Disiplin. M. Gürsel, H. Sarı ve B. Dilmaç (Ed.). Sınıf yönetimi, 239-275. Ay Zög, D. (2008). Öğrencilerin çocuk haklarını algılama düzeyleri ile akademik başarıları arasındaki ilişki (İstanbul ili Beyoğlu ilçesi örneği), Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Aydın, A. (2000). Sınıf yönetimi. İstanbul: Alfa. Aydın, B. (2004). Disiplin sorunları ve çözüm yöntemleri konusunda öğretmen görüşleri, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 39, 326-337. 99 Balcı, A. (2010). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntem, Teknik ve İlkeler, Ankara: Pegem. Ballar, S. (1997). Çocuk hakları, İstanbul: Beta. Başar, H. (2011). Sınıf yönetimi. İstanbul: MEB. Binbaşıoğlu, C. (1986). Demokratik davranışlar ve demokratik eğitim ilkeleri. Çağdaş Eğitim, 11 (109), 15-20. Burden, P. R. (1995). Classroom management and discipline: methods to facilitate cooperation and ınstruction. New York: Longman Publishers. Burkett, M. C. (2011). Relationships Among Teachers’ Personality, Leadership Style, And Efficacy Of Classroom Management. Mississippi: University of Mississippi. Bursalıoğlu, Z. (1994). Okul yönetiminde yeni yapı ve davranış. Ankara: Pegem. Büyükalan, F. (2011). İletişim ve etkileşim. Çağatay Özdemir (Ed.), Sınıf yönetimi. 75-95 Ankara: Pegem. Büyüköztürk, Ş. (2010). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı, Ankara: Pegem. Charles, C. M. (1996). Building classoom discipline (5th ed). USA: Longman Publisher. Chambers, S. & Hardy, J. C. (2005). Length of time in student teaching: effects on classroom control orientation and self – efficacy beliefs. Educational Research Quarterly, 28(3), 3-9. Celep, C. (2004). Sınıf yönetimi ve disiplini. Ankara: Anı. Cemaloğlu, N. & Kayabaşı, Y. (2007). Öğretmenlerin tükenmişlik düzeyi ile sınıf yönetiminde kullandıkları disiplin modelleri arasındaki ilişki. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27 (2), 123-155. Cılga, İ. (1999). Türkiye’de çocuk hakları çalışmaları Cumhuriyet ve çocuk “2.Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi.” (Yayıma Hazırlayan: B. Onur) Ankara: AÜ Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, s. 506-516. Cotton, K. (1994). Schoolwide and classroom discipline. 100 Covell, K. & Howe, R. B. (2001). Moral education through the 3Rs: rights, respect, and responsibility. Journal of Moral Education, 30 (1), 29-41. Covell, K., Howe, B. R., & McNeil, J. K. (2008). ‘If there's a dead rat, don't leave it’. Young children's understanding of their citizenship rights and responsibilities. Cambridge Journal of Education, 38(3), 321-339. Çelik, V. (2002). Sınıf yönetimi, Ankara: Nobel. Çelikkaleli, Ö. & İnandı, Y. (2012). İlköğretim öğretmenlerinde disiplin anlayışı ve kişilerarası ilişkiye yönelik yetkinlik inancının incelenmesi. Pegem Eğitim ve Öğretim Dergisi, 2 (2), 15-28. Çelikten, M. (2008). Yapılandırmacı yaklaşıma göre sınıf yönetimi. Ankara: Anı. Çetinkaya, N. (1998). Öğretmenlerin ve öğrencilerin çocuk haklarına bakışının değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Değirmenci, T. (2011), Öğretmen Adaylarının Çocuk Haklarına İlişkin Tutumlarının İncelenmesi, XX. Eğitim Bilimleri Kurultayı, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Burdur. Demirtaş, H. (2005). Sınıf yönetiminin temelleri. H. Kıran (Ed.). Etkili sınıf yönetimi. Ankara: Anı. Dewey, J. (1996). Demokrasi ve eğitim. (T. Yılmaz, Çev.) İzmir: Ege Üniversitesi. Doğan, İ. (2000). Akıllı küçük çocuk kültürü ve çocuk hakları üzerine sosyo-kültürel bir inceleme. İstanbul: Sistem. Doğan, İ. (2005). Modern toplumda vatandaşlık demokrasi ve insan haklarının kültürel temelleri, Ankara: Pegem. Doğan, Y., Torun, F., & Akgün, H. (2014). Okul öncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutumlarının çeşitli değişkenlere International Journal of Human göre incelenmesi. Sciences, 11(2), 503-516. Duman, T., Çetin, Ş. & Gelişli, Y. (2004). Orta öğretim öğrencilerinin, öğretmenlerin sınıfta disiplin sağlama yaklaşımlarına ilişkin görüşleri. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 2 (3), 281-292. 101 Eğitim SEN (1998). Demokratik Eğitim Kurultayı (2-6 Şubat 1998). Ankara: Eğitim Sen Yayınları. Ekici, G. (2004). İlköğretim ı. kademe öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin değerlendirilmesi. Eğitim ve Bilim. 29 (131), 50–60. Ekici, G. (2005). Öğretim yönetimi, sınıf yönetimi, Emin Garip (Ed.), Sınıf yönetimi Ankara: Pegem. Ekici, G., Aluçdibi F.& Öztürk N. (2012). Biyoloji öğretmenlerinin sınıf yönetimi profillerinin cinsiyet ve kıdem değişkenleri açısından incelenmesi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: 4 (8). Ekiz, D. (2009). Bilimsel araştırma yöntemleri, Ankara: Anı. Elkind, D. (2001). Değişen dünyada çocuk yetiştirme ve eğitim. Dünyada Ve Türkiye'de Değişen Çocukluk, (Emine Gül Kapçı, Çev.), Ankara: Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma Ve Uygulama Merkezi Yayınları. Erdoğan İ. (2002). Sınıf yönetimi, ders, konferans, panel ve seminer etkinliklerinde başarının yolları, İstanbul: Sistem. Ersoy, A. F. (2008). Children rights in the curriculum of primary education in Turkey. Paper presented at the Association for Childhood Education İnternational (ACEİ 2008) World Conference 2008. Moscow, Russia. Ersoy, A. F. (2011). İlköğretim Öğrencilerinin Çocuk Haklarına İlişkin Algıları İlköğretim Online, 10 (1), 20-39; 1 Eylül 2012 tarihinde http://dergipark.ulakbim.gov.tr/ilkonline/article/viewFile/5000037979/500003 6837 sayfasından erişilmiştir. Fazlıoğlu, Z. (2007). Çocuk hakları sözleşmesinde yer alan çocuk hakları konusunda öğretmenlerin ve yöneticilerin bilinç düzeyleri, Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Göç, L. (2006). Çocuk suçluluğu ve polisin yaklaşımı, Yüksek Lisans Projesi, Kahramanmaraş: Sütçü İmam Üniversitesi. 102 Gömleksiz, M; Kilimci, S; Akar Vural, R; Demir, Ö; Koçoğlu Meek, Ç. & Erdal, E. (2008). Okul bahçeleri mercek altında: şiddet ve çocuk hakları üzerine nitel bir çalışma, İlköğretim Online Dergisi, Sayı:7 (2), 273-28. Güriz, K. (1992). Batı ÜniversitelerininTarihi Gelişimi. Çağdaş Eğitim Çağdaş Üniversite. TC, 349-408. Güvenç, E. (2007). Sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetim biçemleri ve denetim odakları, Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Halis, İ. (2002). Demokratik sınıf ortama için profesyonel sınıf yönetimi. Konya: Mikro. Hecht, Y., & Ram, E. (2010). Demokratik eğitimde diyalog–dünyada birey.Alternatif Eğitim e-Dergisi, (1). Hill, M. & Tisdall. K. (1997). Children and society. United Kingdom: Longman. Howe, R. B. & Covell, K. (2001). Empowering children: Chlidren’s rights education as pathway to citizenship. London: University of Toronto Press. İnal, K. (2014). Çocuk ve demokrasi. İstanbul: Ayrıntı Pedagoji . İnan, A. N. (1968). Çocuk Hakları Beyannamesi ilkelerinin Türk hukuk sistemine etkisi. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. Cilt 1. İnan, R. (1979). Devletimizin çocuklara bakış açısı. Balıkesir: Merkez Yetiştirme Yurdunu Kalkındırma Derneği Seminer Yayınları. Kantos, Z. E., Taşdan, M. & Kantos, T., (2007). Sınıf kuralları, Zuhal Cafoğlu (Ed.). Yeni gelişmeler doğrultusunda sınıf yönetimi. Ankara: Grafiker. Karadayı, R. (2000). Çocuk haklarına dair sözleşmenin eğitim bakımından çocuklara getirdiği haklar ve ülkemizde durum. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstiüsü Dergisi. Karakütük, K. (2001). Demokratik laik eğitim. Ankara: Anı. Karaman Kepenekçi, Y. (1999). İnsan haklar eğitiminde okul ve sınıf havasının rolü. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, Sayı:19, 353-361. 103 Karaman Kepenekçi, Y. (2000). İnsan hakları eğitimi. Ankara: Anı. Karaman Kepenekçi, Y. (2003). Demokratik okul. Eğitim Araştırmaları Dergisi, 11, 44-54. Karaman Kepenekçi, Y. (2006). A study of university students’ attitudes towards children’s rights in turkey. The İnternational Journal of Children’s Rights, 14, Number 3. Karaman Kepenekçi, Y. & Baydık, B., (2009). Zihinsel engelliler öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin tutumları, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 42 (1). Karasar, N. ( 2009). Bilimsel araştırma yöntemi, Ankara: Nobel. Kaya, M. F. & Alım, M. (2012). Coğrafya öğretmenlerinin sınıf yönetimine ilişkin yaklaşımları. Doğu Coğrafya Dergisi, 17 (27). Kaya, S. Ö. (2011). Öğretmen adaylarının çocuk hakları ile ilgili görüşleri, Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar. Kaya, S., Polat S. & Akdağ M. (2013). Öğretmen adaylarının sınıf disiplinine ilişkin görüşlerinin incelenmesi, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 13 (2), 877-890. Kaya, Z. (2003). Sınıf yönetimi. Ankara: Pegem. Kent Kükürtçü, S. (2011). 5-6 yas çocuklarının ailelerinin ve öğretmenlerinin kullandıkları disiplin yöntemlerinin çocuk hakları ile ilişkisinin incelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Kılbaş, Ş. (2003). Sınıf yönetimi, Adana: Nobel. Kılcal, R. Y. & Işık H. (2003). Demokratik eğitim ve demokratik değerler. Eğitim Araştırmaları Dergisi, 3 (11), 54–59. Kirby, M. (1993). The united nations convention on the rights on the child and the declaration of the rights of the child as part of international law and municipal 104 law, first world congress on family law and human rights, Sydney. 18 Kasım 2014 tarihinde http://www.michaelkirby.com.au sayfasından erişilmiştir. Koç, E. (2011). Öğretmen adaylarının sınıf yönetiminde kullanılan sınıf modellerine ilişkin görüşleri, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Korkmaz, E. (2013). Okullarda demokratik eğitim ortamının gerçekleşmesine yönelik öğretmen algıları. Doktora tezi. Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul. Kurt, H. (2013). Biyoloji öğretmenlerinin öğrenci başarısından sorumluluk algılarının sınıf yönetimi profillerine göre analizi, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature And History Of Turkish, 8 (6), 473490. Lanoue, P. D. (2009). The Effect Of Professional Development İn Perceptual Control Theory On Administrator And Teacher Beliefs About Classroom Management. Doktora Tezi. Atlanta: University of Vermont. Laut, J. (1999). Classroom management: beliefs of preservice teachers and classroom teachers concerning classroom management styles. The Fall Teachers Education Conference. (ERIC Document Reproduction Service No. ED445815) Neslitürk, S. & Ersoy, A. F. (2007). Okul öncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarının öğretimine ilişkin görüşleri. Eğitimde Kuram Ve Uygulama Dergisi, 3 (2), 245-257. Martin, N. K. & Shoho, A.R. (1999). Beliefs regarding classroom managment styles: Relationships to particular teacher personality characteristics. Annual Meeting of American Educational Research Association (ERIC Document Reproduction Service No. ED432544). Martin, N. K. & Sass, D. A. (2010). Construct validation of the behavior and ınstructional management scale. Teaching and Teacher Education, 26 (5): 1124-1135. 105 Matthews, H. (2003). Children and regeneration: setting an agenda for community participation and ıntegration, Children and Society 17 (4), 264–276. Mayall, B. (2000). The sociology of childhood in relation to children’s rights. The International Journal of Children’s Rights, 8, 243-259. Merey, Z. (2012). Türkiye ve Abd’deki sosyal bilgiler ders kitaplarında çocukların katılım haklarına yer verilme düzeyinin karşılaştırılması, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Miller, C. K. (2006), Student and teacher perceptions of school social climate and attitudes toward bullying: implications for intervention. Presented to the Faculty of The Graduate College at the University of Nebraska, Lincoln, In partial fulfillment of requirements for the degree of Doctor of Philosophy. Moroğlu, N. (2003). Türkiye’de ve Dünya’da çocuk hakları. İstanbul: Alman Liseleri Kültür ve Eğitim Vakfı. Müftü, G. (2001). Çocukların hakları, Milli Eğitim Dergisi, 151, 7. Oğuzkan, F. (1981). Eğitim terimleri sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayını. Okut, L. (2011). İlköğretim fen ve teknoloji, matematik öğretmenlerinin eğitime ve sınıf yönetimine ilişkin inançları arasındaki ilişki. Pegem Eğitim ve Öğretim Dergisi, 1, 39-51. Onur, B. (1994). Toplumsal tarihte çocuk, Sempozyum, 23-24 Nisan (1993), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul. Osler, A. (2000). Children's Rights, responsibilities and understandings of school discipline. Research papers in Education, 15 (1), 49-67. Özdemir Uluç, F. (2008). İlköğretim programlarında çocuk hakları, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Özdemir, S. (2011). Sınıf ortamını etkileyen sınıf içi ve sınıf dışı etmenler, Çağatay Özdemir (Ed.), Sınıf yönetimi, Ankara: Pegem. Özden, Y. (2011). Sınıf içinde öğrenme öğretme ortamının düzenlenmesi, Emin Karip (Ed.). Sınıf yönetimi, Ankara: Pegem. 106 Özsoy, S. (2004). Eğitim hakkı: Kendi dilini bulamamış bir söylem. Eğitim Bilim Toplum, 2 (6), 58-83. Peker Ünal, D. (2010). İlköğretim öğretmenlerine yönelik web tabanlı çocuk hakları eğitimi programı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Peker, R. (2012). Sınıf öğretmenlerinin demokratik tutumları ile çocuk haklarına yönelik tutumlarının değerlendirilmesi (Manisa ili örneği), Yüksek Lisans Tezi Mehmet Akif Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Burdur. Polat, S., Kaya S. & Akdağ M. (2013). Öğretmen adaylarının sınıf disiplinine ilişkin görüşlerinin incelenmesi, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 13 (2), 877-890. Rami, A.C. (2011). Perceptions of first year teachers’s classroom management abilities and mentoring experience. Doktora Tezi. Northcentral University: Arizona. Reyneke, M. (2013). Children's right to participate: ımplications for school discipline. De Jure, 46 (1), 206-236. Rousseau, J. J. (2011). Emile bir çocuk büyüyor. (Ü. Akagündüz, Çev.) İstanbul: Selis Kitaplar. Sarı, H., Dilmaç, B. (2005). Sınıf Yönetiminin Temelleri. Gürsel, M., Sarı, H., Dilmaç, B. (Ed.). Sınıf Yönetimi. Konya: Eğitim Kitabevi. Sarıtaş, M. (2005). Sınıf yönetimi ve disiplini ile ilgili kurallar geliştirme. L. Küçükahmet (Ed). Sınıf yönetiminde yeni yaklaşımlar. Ankara: Nobel. Save the Children. (1999). Children are rights: realty or rhetoric? the un convention on the rights of the child: the first ten years. The International Savethe Children Alliance Sciences, 4 (2), 359-376. Serozan, R. (2000). Çocuk hukuku. İstanbul: Beta. Shahid, M. S .(2009). Knowledge, attitudes and practices of primary school teachers regarding rights of children. Journal of Elementary Education, 19, 1-2. 107 Şahbaz, N., Yörük, Ö. & Özcan, O. (2015). Okul öncesi öğretmen adaylarının disiplin anlayışları ile iç-dış denetim odakları arasındaki ilişki, Eğitim Öğretim Araştırma Dergisi, 4 (1). Şentürk, H. (2007). Uygulamalı liselerdeki rehber öğretmenlerin sınıf yönetimi yaklaşımları, Dumlupınar Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 8, 7-16. Şimşek, Ö. F. (2004). Bir grup rehberliği programının öğretmenlerin disiplin anlayışına etkisi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 37 (2), 41-59. Şişman, M. & Turan, S. (2004). Eğitim ve okul yönetimi. Yüksel Özden (Ed.) Eğitim ve okul yöneticiliği el kitabı. Ankara: Pegem. T.C. Anayasası. (2005). T.C. anayasası-insan hakları evrensel beyannamesi-insan hakları Avrupa sözleşmesi. Ankara: Seçkin. Tertemiz, N. (2004). Sınıf yönetimi ve disiplin, Leyla Küçükahmet (Ed.), Sınıf yönetimi, Ankara: Nobel. Terzi, A. R. (2002). Sınıf yönetimi açısından etkili öğretmen davranışları, Milli Eğitim Dergisi, Sayı 155–156. Tiryakioğlu, B. (1991). Çocukların korunmasına ilişkin milletlerarası sözleşmeler ve Türk hukuku. TC. Başbakanlık, Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı. Torun, F. (2011). Çocuk hakları öğretiminde oyun yönteminin başarıya, kalıcılığa ve tutuma etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adıyaman. Turan, S. (2011). Masalların çocuk hakları bağlamında çözümlenmesi (“Her Güne Bir Masal” adlı kitap üzerine bir inceleme), Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Tümkaya, S. (2005). Öğretmenlerin sınıf içi disiplin anlayışları ve tükenmişlikle ilişkisi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 44, 549-568. 108 Uçuş, S. (2009). Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilköğretim programlarındaki yeri ve Sözleşme’ye yönelik öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin görüşleri, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Uğur, O. A. (2006). Beden Eğitimi Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Yaklaşımları ve Karşılaştıkları Sorunlar Üzerine Bir Araştırma (Ankara İli Örneği). Yüksek Lisans Tezi. Uğurlu, B. (2012). Resmi Liselerde Çalışan Öğretmenlerin Kişilik Özellikleri İle Kullandıkları Disiplin Stilleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi: İstanbul UNESCO, UNICEF. (2007). A Human Rights-Based Approach to Education for ALL, New York, NY 10017, USA. UNICEF. (1992). Çocuk hakları sözleşmesi. Ünal, S. & Ada, S. (2003). Sınıf yönetimi. İstanbul: Marmara Üniversitesi Döner Sermaye işletmesi Teknik Eğitim Fakültesi Matbaa Birimi. Washington, F. (2010). 5 – 6 yaş grubu çocuklarına uygulanan aile katılımlı çocuk hakları eğitimi programının etkililiğinin incelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Weber, W. A. (1986). “Classroom management”, J. M. Cooper (Ed.). Classroom Teaching Skills, 272-357, Toronto: DC. Heath and Company, Lexington: Massachusetts. Wolfgang, C. H. (1999). Solving disipline problems methods and models for today’s teacher. Boston: Allyn and Bacon. Wolfgang, C. & Glickman, C. (1980). Solving Discipline Problems: Strategies for Classroom Teachers. Allyn and Bacon, Bostan Yıldırım, C. (2012). Sınıf öğretmenlerinin sınıflarında sergiledikleri davranışlar, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4 (7), 119-140. Yılmaz, M. (2007). Sınıf öğretmeni yetiştirmede teknoloji eğitimi. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27 (1). 109 Yurtsever, M. (2009). Ebeveyn çocuk hakları tutum ölçeğinin geliştirilmesi ve anne babaların çocuk haklarına yönelik tutumlarının farklı değişkenler açısından incelenmesi. Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Zirpoli, T. J. & Melloy, K. J. (1997). Behavior Management. Applications for teachers and Parents (2nd Ed). Prentice-Hall, Ine. New Jersey. 110 EKLER 111 112 113 114 EK-2 İlkokul Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri İle Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişki Değerli Meslektaşım, Bu anket “İlkokul Sınıf Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimi Profilleri İle Çocuk Haklarına Yönelik Tutumları Arasındaki İlişki” konulu yüksek lisans tez çalışması için hazırlanmıştır. Bu çalışmanın amacı ilkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimleri profilleri ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda ilkokul sınıf öğretmenlerinin sınıf yönetimi profilleri ile çocuk haklarına yönelik tutumları arasında ilişki var mıdır? sorusuna cevap aranmaktadır. Anket sorularına vereceğiniz yanıtlar araştırmacı haricinde hiçbir kuruluş ya da kişi tarafından incelenmeyecektir. Anket formundaki her ifadeyle ilgili vereceğiniz cevapların gerçek görüşlerinizi yansıtması, tüm soruların eksiksiz ve samimi bir şekilde doldurulması araştırma sonuçlarının daha sağlıklı olabilmesi açısından önem taşımaktadır. Anket formunun hiçbir yerine kimlik bilgilerinizi yazmanıza gerek yoktur. Bu çalışmaya ve bilime verdiğiniz katkıdan dolayı teşekkür ederim. Tuğba DÖNMEZ Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Öğrencisi Sınıf Öğretmeni, KIRIKKALE/DELİCE [email protected] 0539 503 16 15 BÖLÜM I KİŞİSEL BİLGİLER Bu bölümde sizinle ilgili 5 soru yer almaktadır. Lütfen her bir soruyu dikkatlice okuyup size uygun gelen seçeneğin yanındaki parantezin( ) içine çarpı işareti (x) koyunuz ve boşlukları doldurunuz. 1.Cinsiyetiniz? a.( ) Kadın b.( ) Erkek 2.Mesleki kıdeminiz? a.( ) 1- 5 yıl b.( )6- 10 yıl c.( )11- 15 yıl d.( ) 16 – 20 yıl e.( ) 21 yıl ve üstü 3.Öğretmenlik mesleğini isteyerek mi seçtiniz? a. ( ) Evet b.( ) Hayır 4.Kaçıncı sınıfları okutmaktasınız? a. ( )1. Sınıf b.( ) 2. Sınıf c.( ) 3. Sınıf d. ( )4. Sınıf 5.Sınıfınızda bulunan öğrenci sayısı kaçtır? a.( ) 24 ve altı b.( )25-34 c.( )35-44 115 d. ( )45-54 e.( )55 ve üzeri 116 EK-3 Çocuk Haklarına İlişkin Tutum Ölçeği (ÇHTÖ) Tamamen Katılmıyorum Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Maddeler Katılıyorum Madde No Tamamen Bu ölçekte öğretmenlerin çocuk haklarına yönelik tutumlarını belirlemek için sorulmuş 22 soru bulunmaktadır. Lütfen her bir madde için size uygun olan görüşün altındaki kutucuğa x işareti koyunuz. 1 18 yaşın altındaki herkesin çocuk olmaktan kaynaklanan özel haklara sahip olduğuna inanıyorum. () () () () () 2 Çocuk hakları konusunda özel bir uluslar arası sözleşme hazırlanmasına gerek yoktur. () () () () () 3 Çocuk hakları devlet tarafından koruma altına almalıdır. () () () () () 4 Devletler, çocuklarını daha iyi yetiştirmeleri için ailelere yardımcı olmalıdır. () () () () () 5 Çocuğun en temel hakkının “yaşama hakkı” olduğuna inanıyorum. () () () () () 6 Annesinden, babasından ya da her ikisinden de ayrı olan çocukların annebabasını görme hakkı vardır. () () () () () 7 Devletler farklı ülkelerde yaşayan parçalanmış ailelere bir arada yaşamaları için gerekli yardımı sağlamalıdır. () () () () () 8 Çocukların düşüncelerini yazarak ya da çizerek anlatma hakları olduğunu düşünüyorum. () () () () () 9 Çocukların özel yaşamı vardır bu yüzden de özel yaşamlarının gizliliğine saygı gösterilmelidir. () () () () () 10 Devlet çocuğu her türlü kötü muameleden korumalıdır. () () () () () 11 Evsiz çocukların devlet tarafından korunması ve yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. () () () () () 12 Anne-babasıyla yaşama şansı olmayan çocukların, uygun ailelere evlatlık olarak verilme veya koruyucu aile yanına yerleştirilme hakkı vardır. () () () () () 13 Devlet engelli çocukları korumak, eğitmek ve istihdam etmek için gerekli önlemleri almalıdır. () () () () () 14 Çocukların sağlıkları ile ilgili sorumluluk sadece ailelerde olmalıdır; devletler çocukların sağlık sorunlarına karışmamalıdır. () () () () () 15 Sadece yetişkinlerin sosyal güvenlik hakkı olmalıdır; çocuklara sosyal güvenlik hakkı tanımaya gerek yoktur. () () () () () 16 Devletlerin ailelere çocuklarına daha iyi yaşam standartları sağlamaları konusunda yardım etmeleri gerektiğine inanıyorum. () () () () () 17 Oyun oynamanın ve farklı etkinliklere katılmanın çocukların hakkı olduğunu düşünüyorum. () () () () () 18 Çocukların madde kullanımına karşı korunmaları gerektiğine inanıyorum. () () () () () 19 Çocukların istismar ve ihmalin tüm türlerine karşı korunması gerekir. () () () () () 20 Çocukların savaşlardan korunmaları gerektiğine inanıyorum. () () () () () 21 Devletler istismara ve ihmale uğramış çocukların tedavi ve terapileri için her türlü önlemi almak zorundadır. () () () () () 22 Suç işlemiş çocuklara, sağlıklı ve sosyal yurttaşlar olabilmeleri için yardım edilmesi gerektiğine inanıyorum. () () () () () 117 118 EK-4 119 120 EK-5 SINIF YÖNETİMİ PROFİLİ ÖLÇEĞİ KULLANIM İZNİ 121 122 EK-6 ÇOCUK HAKLARINA YÖNELİK TUTUM ÖLÇEĞİ KULLANIM İZNİ 123 124