sanal topluluklarda izlenimi yönetme

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM
ANABİLİM DALI
SANAL TOPLULUKLARDA İZLENİMİ YÖNETME
Yüksek Lisans Tezi
Nihan Gümrükçü Özdemir
Ankara-2006
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM
ANABİLİM DALI
SANAL TOPLULUKLARDA İZLENİMİ YÖNETME
Yüksek Lisans Tezi
Nihan Gümrükçü Özdemir
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Eser Köker
Ankara-2006
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM
ANABİLİM DALI
SANAL TOPLULUKLARDA İZLENİMİ YÖNETME
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Eser Köker
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı
İmzası
Prof. Dr. Haluk Geray...............................
..................................
Prof. Dr. Eser Köker.................................
..................................
Yard. Doç. Dr. Ülkü Doğanay...................
..................................
...................................................................
..................................
...................................................................
..................................
...................................................................
..................................
Tez Sınavı Tarihi : 14.07.2006
İÇİNDEKİLER
ŞEKİL VE TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................iii
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
I.İNTERNETLE BİRLİKTE SANAL ORTAMDA KARŞILAŞMALAR VE
İZLENİM YÖNETİMİ............................................................................................ 16
I.1.İzlenim Yönetimi Kavramı ............................................................................ 16
I.1.1.İzlenim Yönetiminin Kavramsal Gelişimi................................................. 16
I.1.2.İzlenim Yönetimi Tanımları ...................................................................... 24
I.1.3.İzlenim Yönetimi Modelleri ...................................................................... 27
I.1.4.İzlenim Yönetimi Süreci............................................................................ 34
I.1.4.1.İzlenimlerini İnceleme ........................................................................ 34
I.1.4.2.İzlenim Oluşturmaya Güdülenme....................................................... 35
I.1.4.3.İzlenim Oluşturma .............................................................................. 38
I.1.5.İzlenim Yönetimi Taktikleri ...................................................................... 39
I.2.İnternet Ortamındaki Sanal Alanlar ............................................................ 47
I.2.1.Yeni Bir İletişim Teknolojisi Olarak İnternet............................................ 47
I.2.2.İnternetin Kitle İletişim Aracı Olarak Tarihi ve Gelişimi.......................... 48
I.2.3.İnternetin Türkiye’ye Girişi ....................................................................... 49
I.2.4.İnternetin Türkiye’de Kullanımı Araştırması ............................................ 50
I.2.5.İnterneti Diğer İletişim Biçimlerinden Ayıran Özellikleri ........................ 52
I.2.6.İnternette Etkileşim.................................................................................... 56
I.2.7.Sanal Mekanda/Alanda Sanal Topluluklar ................................................ 58
I.2.8.Sanal Topluluklarda Katılımcı Olarak Birey: Sanal Kimlik...................... 61
I.2.9.Sanal Sohbet (Chat) ................................................................................... 66
II.TÜRKİYE’DE SANAL ALANDA İZLENİM YÖNETİMİ ARAŞTIRMASI76
II.1.Sanal Alanların İzlenim Yönetimine Zemin Olarak Değerlendirilmesi .. 76
II.2.Arkadaş Bulsana ........................................................................................... 82
II.3.Katılımcıların Özellikleri ............................................................................. 85
II.4.Arkadaş Bulsana Sanal Alanında Biçimsel Özelliklerin Tartışılması ..... 85
II.4.1.Takma İsim............................................................................................... 85
II.4.2.Tanıtım Kartları Başlık Yazısı ................................................................. 90
II.4.3.Selamlaşma İfadeleri ................................................................................ 92
II.4.4.Tanıtım Kartları ........................................................................................ 94
II.4.5.Semboller................................................................................................ 102
II.4.6.Dil Kullanımı.......................................................................................... 104
II.4.7.Resimler.................................................................................................. 108
II.4.8.Zaman ve Mekan .................................................................................... 111
II.5.İçeriğe İlişkin Tartışmalar ......................................................................... 112
II.5.1.Kullanılan Taktikler ............................................................................... 112
II.5.2.Sanal Alandan Beklentiler...................................................................... 118
II.5.3.Kendini Tanımlama İfadeleri ................................................................. 120
II.5.4.Anlama Biçimleri ................................................................................... 122
II.5.5.Dilsel Oyunlar ........................................................................................ 125
II.6.Oyun mu Gerçek mi?: Sanal Kurmaca .................................................... 127
i
II.7.Karşılaştırmalar .......................................................................................... 134
II.7.1.Cinsiyete Göre Farklılaşmalar................................................................ 135
II.7.2.Yaşa Göre Farklılaşmalar ....................................................................... 140
II.7.3.Medeni Duruma Göre Farklılaşmalar..................................................... 142
II.7.4.Eğitim Durumuna Göre Farklılaşmalar .................................................. 143
II.7.5.Mesleğe Göre Farklılaşmalar ................................................................. 144
SONUÇ.................................................................................................................... 146
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 153
ÖZET
ABSTRACT
EKLER
ii
ŞEKİL VE TABLOLAR DİZİNİ
Şekil 1: İzlenim Yönetiminin İki Öğesi
Şekil 2: İzlenim Yönetiminde Sosyal Psikoloji Sürecinin Üç Bileşenli Modeli
Şekil 3: İzlenim Yönetimi Süreci
Şekil 4: İzlenim Yönetiminin Sibernetik Modeli
Şekil 5: İzlenim Yönetimi Sürecinde Anahtar Değişken ve Başlıca İlişkiler
Şekil 6: Sanal Topluluklarda İzlenim Yönetimi
Şekil 7: Taktik İzlenim Yönetimi Davranışlarının Sınıflaması
Tablo1: İnternetin Diğer İletişim Araçları ile Karşılaştırılması
iii
GİRİŞ
Toplumların ve bireylerin ekonomik, sosyal, psikolojik yapılarında büyük
değişimlere neden olan teknolojik gelişmelerin bir uzantısı sayılan internet, en hızlı
değişen iletişim ortamlarından biridir. İnternet, birçok bilgisayar sisteminin birbirine
bağlı olduğu ve sürekli büyüyen bir iletişim ağıdır. İnternetin kullanım alanı ve bu ağ
üzerinde kullanıcı sayısı, ortaya çıktığı günden itibaren sürekli artmış ve geleneksel
iletişim araçlarına alternatif bir model olarak bireylerin yaşamında yer almıştır.
İnternetin başlangıçta ortaya çıkış nedeni askeri amaçla da olsa zamanla bu amaç pek
çok alandaki bilgiye kolay, ucuz ve hızlı bir şekilde ulaşmaya dönüşmüştür. İnternet
üzerinde yapılabilen pek çok faaliyet bulunmaktadır; internetin temel işlevini
haberleşme ve iletişim olarak sayarsak bu kapsamda bireyler alış veriş yapmak, her
konuda araştırma yapabilmek, ihtiyaç duyulan bilgileri ve dökümanları kişisel
bilgisayarlarına aktarmak, her konuda yazılı veya sesli tartışabilmek v.b. nedenlerle
interneti kullanmaktadırlar. İnternetle yapılabilen en önemli faaliyetler, hızlı ve ucuz
bir şekilde haberleşme olanağı sağlayan e-mail (elektronik posta), şekil, grafik,
resim, yazı, ses, görüntü, müzik içeren sayfalardan oluşan www (world wide web),
herhangi bir konu üzerinde tartışma olanağı sağlayan haber grupları, gerçek zamanlı
sohbet etme imkanı sağlayan ve araştırmanın inceleme konusunu oluşturan sanal
topluluklar ve bu topluluklarda gerçekleştirilen sanal sohbet (chat) olarak
sıralanabilir.
İnternette sohbet etme olanaklarının genişlemesiyle daha çok sayıda insanın
gündelik yaşamlarında bilgisayar başında geçirdikleri sürenin artması, sosyal
bilimcilerin bu olguyu dikkate almalarına yol açmıştır. Gündelik yaşam deneyimleri
içinde internet kullanımları anlam ve yorumu üzerine çok sayıda inceleme mevcuttur.
1
Bu incelemelerden bir bölümü internet kullanımı ile demokratik toplum tahayyülü
arasındaki ilişkileri tartışmaya yöneliktir. Bu incelemelerde merkezde duran kavram
özel/kamusal alan ikiliğidir.1 17. yüzyıldan beri liberal düşünce geleneği içinde
kurulan özel ve kamusal alanların birbirine karşıt ve aynı yaşam alanları olarak
tasarlanmasına yönelik eleştiriler, 19. yüzyıldan beri sürmektedir. Ancak 20. yüzyılın
son çeyreğinde yeni sol ve feminist yaklaşımların müdahelesi ile birlikte özel alan ile
kamusal alanın arasındaki karşıtlık ve bu iki yaşam alanının birbirini dışlayıcı
özellikler aracılığıyla kurulduğu savı geride bırakılmıştır. Gerek özel alanın
politikliği iddiaları gerekse kamusal alanın yapısal dönüşümü süreçlerinde kitle
iletişim araçlarının işlevlerinin tamamen farklılaşıp siyasal değer ve inançlarını
öncelemek yerine psikolojik duygulanımlara dayalı yeni bir temsiliyet türüne yönelip
demokratik değerlerin ve mücadelelerin izini sürdükleri iddiaları kapitalist
toplumlarda demokrasinin derinleştirilmesi tartışmaları içinde geliştirilmiştir.2 Bu
bağlamda internetteki sohbet ve ilişki biçimlerinin demokratik toplum tahayyülünün
geliştirilmesi için bir olanak sunup sunmadığı yönündeki tartışmalar biçimlenmiştir.
İnternetin iletişimin özel alandaki kapalılığını ve gizliliğini gidermeye yönelik
potansiyeli ile yeni politik ortaklıklar yaratma gücü bu tartışmaların odağında
durmaktadır (Timisi, 1999:130). Ancak bu çalışmada bu tartışma ekseninin dışında
kalmak yeğlenmiştir, zira bu tartışma ekseni içinde sohbet etme süreçlerine ilişkin
1
Kamusal alan-özel alan ayrımı, kamusal alanın dönüşümü ve yeni iletişim teknolojileri ile kamusal
alan ilişkisini ele alan pek çok kaynak bulunmaktadır. Daha detaylı bilgi için bakınız: Habermas, J.,
(1997), Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, Özbek, M., (2004), Kamusal Alan, Benhabib, Ş., (1999),
Modernizim Evrensellik Birey, Bilici, M.; Uğur, A., (1998), Bilgi Toplumu, İnternet ve Demokrasi:
Dijitalleşen Alemin Genleşen Kamusal Alanı, Boz, F., (2002), İnternet ve Demokrasi, Curran, J.,
(1993), Kamusal Bir Alan Olarak Medyayı Yeniden Düşünmek, Çelebi, A., (2004), Kamusal Alan ve
Sivil Toplum: Siyasal Bir Değerlendirme, Garnham, N., (2001), Medya ve Kamusal Alan, Timisi,
N.,(1999), Yeni İletişim Teknolojileri ve Demokrasi, Uğur, A., (1986), İletişim Alanında Gelişmeler:
Yeni İletişim Teknolojilerinin Toplumsal ve Siyasal Etkileri, Keane, J., (1992), Medya ve Demokrasi
2
Bu tartışmaların politik açılımları müzakereci demokrasi şeklinde de ele alınmaktadır. Daha detaylı
bilgi için bakınız: Doğanay, Ü., (2003), Demokratik Usuller Üzerine Yeniden Düşünmek,
2
değerlendirmeler sınırlıdır. İnternet üzerine yapılan incelemelerin diğer bir öbeği “bir
teknolojik
araç
olarak
internet”
üzerine
yoğunlaşmaktadır.
Yeni
iletişim
teknolojilerinin ekonomik ve politik iktidar kullanımları içinde konumunu tayine
yönelik bu çalışmalarda kapitalist toplumlarda yeni iletişim teknolojilerinin pazar
konumları irdelenmektedir (Geray, 1994, 2003; Başaran, Geray, 2005; Stratton,
2002; Ertürk, 2002) Bu çalışmalar yeni yasal düzenlemeler gereği ve gerekçeleri
üzerine görüş bildiren bir dizi başka çalışma ile birleşmektedir. (Batır, 2005;
Akçamete, 2001; Özgür, 2001; Ergün, 2005)
Bu yüksek lisans tezi internetteki sohbet üzerine yoğunlaşmak istediği için
öncelikle konuşma ve karşılaşma düzenleri üzerinde durmayı yeğlemiş ve kişiler
arası iletişim alanına yönelerek, kişiler arası ilişkiler ile internet kullanımı arasındaki
bağları tartışmaya açmak istemiştir.
Yeni iletişim teknolojileri ile ortaya çıkan elektronik iletişim,
modern
toplumlardaki kişisel ilişkileri dönüşüme uğratmıştır. Yeni ilişki tarzları giderek
yerleşiklik kazanmış, sanal topluluklardan biri olan sohbet (chat) odalarında, bireyin
diğer bireyler üzerinde izlenimlerini belirleme veya etkileme çabaları kendini
göstermeye başlamıştır. Bireyler diğer sosyal ortamlarda olduğu gibi, sanal
ortamlarda da diğer bireylerle ilişkilerini kendileriyle
ilgili sunumlar yoluyla
gerçekleştirirler. Bireyler sosyal etkileşimlerde belli rollere uygun davranmaktadırlar.
Rollere uygun sunumlar gerçekleştirmenin yanı sıra diğer bireylerin gözünde belli
kimlikler oluşturmaya da ihtiyaç duyarlar (Demir, 2002:5). İnternetin toplum
yaşamında yer almasıyla birlikte
bireylerin yaşamlarında yeni bir sosyal alan
oluşturduğu konusu tartışılmaya başlanmıştır. Bu tartışmaların temelinde internetin
bireylere yeni bir dünya sunarak bu yeni dünya üzerinde şekillenen kimlik kurguları
3
yer almaktadır. İnternet üzerinde kimliğin akışkan olduğu görüşünde birleşenler
bunun, bireylerin “ideal insanı” yaratma ve toplumca onay gören, arzu edilen bir
kimliği oluşturma güdüsü ile şekillendiğini öne sürmektedirler. Bireylerin ideal
olarak sunulan kimliği oluşturmalarına yönelik olarak literatür incelendiğinde tüm bu
çabalar bizi izlenim yönetimi (impression management) kavramına götürmüştür.
İnsanlar, toplumsal, fizyolojik ve duygusal gereksinmelerini çevrelerindeki
diğer bireylerle etkileşimde bulunarak karşılarlar. Bireylerin sosyal sistemlerden
bağımsız yaşayamamaları nedeni ile anlamlı sosyal ilişkiler kurmak istemeleri doğal
bir etkinlik olarak kabul edilmektedir. Sosyal ilişkilerin yapılandırılmasında ise,
bireyin davranışları kendisinden olduğu kadar karşısındaki bireylerden de etkilenir.
Böyle bir durumda bireyler, yalnızca çevrelerindeki bireylere ilişkin kendi
izlenimlerini biçimlendirmekle kalmaz, aynı zamanda ilişkide bulunduğu diğer
bireylerin de kendisine ilişkin izlenimlerini yönetmeye çalışır (Rowatt, 1997:27).
İzlenim, “Bireyin zihninde bazı öğelerin etkileşimi sonucunda oluşan bir imgedir”
(Dincer, 1998), Okay’a göre ise, (2000:255) izlenim, “ Bireylerin, bir obje, kurum
veya başka bir bireye ilişkin düşünceleridir”. Bu tanımlardan hareketle izlenimin,
kişinin etkileşimde bulunduğu diğer kişilere ait zihninde oluşan imgeler olduğu
söylenebilir. Bireylerin sık sık çevresindeki diğer bireylerin kendisine ilişkin
algılarını izlemesi ve onları yönetmeye çalışma çabası (Martin, Leary ve Rejeski,
2000:169-179) izlenim yönetimi olarak isimlendirilir.
İzlenim yönetimi, sosyal etkileşimlerin amaç ve anlamını oluşturan,
bireylerin davranışlarına yön veren ve diğer bireylerin beklentilerini anlamaya
yardımcı olan girişimleri içermektedir (Elwell, 1998:64; Rosenfeld, Giacalone ve
Riordan, 1995:3-12). Bu yönü ile izlenim yönetiminin, düzenli ve kontrollü sosyal
4
ilişkileri oluşturucu ve hoş olmayan, utandırıcı, arzu edilmeyen durumlardan
kaçınmaya yardımcı çift yönlü bir ritüel (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12) olarak
sosyal etkileşimlerde önemli olduğu söylenebilir. Çünkü sosyal etkileşimlerin etkili
bir şekilde gerçekleşebilmesi için bireylerin birbirleri hakkında bilgi sahibi olmaları
gereklidir (Leary, 1996). Diğer taraftan bireyin sergilediği izlenimler kendisine
yönelik davranış beklentileri ve kişinin kendisine nasıl davranılmasını beklediği
konusunda fikir verir (Leary, 1996; Giacalone, 1989:52-56). Bireyler bu nedenle
sosyal kimlikler oluşturur ve buna uygun davranışlar sergilerler (Slama ve Wolfe,
1999:135-139).
Yukarıda da belirtildiği gibi izlenim yönetimi, bireylerin yalnızca
çevresindeki diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini yönetmesi değil aynı
zamanda diğer bireylere ilişkin kendi davranışlarını da biçimlendirmesini içerir.
Birey, kendi davranışlarını sürekli olarak izlediğinde performansı ve sergilediği
davranış hakkında daha kesin ve doğru bilgi edinmiş olur (Rosenfeld ve diğerleri,
1995:3-12). Dolayısıyla izlenim yönetimi, bireylere arzu ettikleri veya varolmak
istedikleri
kimliklere
uygun
davranmalarında
ve
oluşturulan
kimliklerin
sürdürülmesinde de yardımcı olur (Bolino, 1999:82-99).
Leary’e göre (1996) izlenim yönetiminin bireyler için temel işlevleri üç nokta
etrafında toplanmaktadır:
1-
Bireylerarası etki: Bireyler, izlenim yönetimi ile özellikle
diğerlerinin kendilerine ilişkin izlenimlerinin, kendisi için önemli
sonuçları olduğuna ilişkin inançları nedeniyle ilgilenirler (Demir,
2002:3). Sosyal etkileşimlerde, bireyler arası yanıtlar, oluşturulan
izlenimler ve onların niteliği doğrultusunda olmaktadır. İzlenim
5
yönetimi bireyler arası etkileşimlerin önemli bir belirleyicisi
durumundadır. Bununla birlikte, izlenim yönetimi, bireyin diğer
bireylerin davranışlarını etkilemesinde tercih edilen bir yoldur. Bu
yolla birey, başkalarının üzerindeki gücü sürdürebilir veya
artırabilir. Burada bahsedilen güç, bireyin, diğer bireylerin
davranışları üzerinde istediği değişimi gerçekleştirebilmesidir.
2-
Kişiliğini geliştirmek ve sürdürmek: Bireyler izlenimleri hakkında
kaygılı olduklarında izlenimlerini yönetme çabası içerisine girerler.
İzlenim yönetimindeki başarısızlığın, bireyin kendisine olan
saygısını
azaltmasına,
başarısının
da
bireyin
kendini
iyi
hissetmesine neden olması bu çabanın nedenlerinden ilkidir. İkinci
neden
olarak,
bireyin
kimliğini
yapılandırması
ve
bunu
sürdürmesinde yardımcı olması söylenebilir. Bireylerin izlenim
yönetimini kullanmalarında üçüncü neden olarak, bunun kökleşmiş
bir alışkanlık olduğu sayılabilir. Bireyler diğer bireylerin kendileri
hakkındaki düşüncelerini önemserler.
3-
Duygusal düzenleme: İzlenim yönetimi, bireyin kendisine ilişkin
olumsuz duygularını azalttığı gibi olumlu duygularını da arttırır.
Diğer
bireylerce
onaylanmak
bireyin
kendisini
daha
iyi
hissetmesini sağlar.
Sosyal etkileşimlerde bulunan bireylerin kimliği son derece önemlidir. Sosyal
kimlik, uygun bulunan kimlik hakkındaki varolan veya olması arzu edilen bireyler
arası anlaşma doğrultusunda biçimlendirilip sürdürülür. Söz konusu kimlikler
oluşturularak, bireyler sosyal yaşamda nasıl görülmek ve davranılmak istediklerine
6
ilişkin beklentileri konusunda ipucu verirler (Sheer ve Weigold, 1995:592-612).
Yukarıda bahsi geçen sanal topluluklarda bu sosyal kimlik sanal ön eki ile
birleştirilerek, sanal kimliklerin ortaya çıkmasına, bu alanda bireylerin gerçek
yaşamdaki iletişim biçimlerine benzer şekilde bir iletişim süreci içerisinde
bulunmalarına, izlenimlerini yönetmeye ve farklı kimlik deneyimlerine olanak
tanımaktadır. Sherry Turkle ve Mark Poster internetin özgürleşim olanağını kutsayan
iki yazar olarak tanımlanmaktadır (Timisi, 2005:98). Her iki yazar da interneti benlik
projelerinin yaşam olanağı bulduğu yer olarak konumlandırmaktadırlar. Turkle, “Life
on The Screen” (Ekrandaki Yaşam) (1995) isimli kitabında internet ve internet
üzerindeki sosyal etkileşimi, insanların postmodern bilme biçimini keşfetmelerine
yardımcı olacak bir deneyim alanı olarak tanımlamaktadır. Turkle’a göre kimliklere
bürünenler, kişiliklerinin farklı yönlerini sergilemekte ve bunlar arasında rahatça
gidip gelmektedirler. Turkle gerçek yaşamda insanların üstlendiği rollerin sayısının
gittikçe artmakta olduğunu, farklı roller arasında dolaşan insanların kimlikleri
hakkında çeşitlilik kipleri ile düşündüklerini ileri sürmektedir. İnternet üzerindeki
iletişim ve etkileşim söz konusu olduğunda ise bu çeşitlilik kaçınılmaz hale
gelmektedir:
Siber uzam günlük yaşam için kimliğin akışkanlığı dediğimiz şeyi
alıp daha uç bir noktaya taşıyor; Artık insanlar kendilerini ekranda açtıkları
pencerelerin toplamında oluşan dağıtılmış varlıkların bir tür toplamı olarak
görme yolundalar. Bilgisayar pencereleri arasında dolaşmak için geliştirilen
teknik metafor, benliğin safhaları arasındaki bağlantı hakkında fikir yürütmek
için kullanılan bir metafor halini aldı (Turkle, 1995:40).
Medyanın diğer ortamlarında olduğu gibi sanal ortamlarda da bireylerin
bırakmak istedikleri izlenimler orta sınıflara özgü değerlerce biçimlendirilir.
Beğenilerin, arzu edilenlerin standartlaşmasına aracılık eden medya, yaşam kalitesini
7
serimlemek için pek çok yayını hazırlar. Kişilik özelliklerinin psikolojik unsurlar
(duygusal,
heyecanlı,
kendisini
ifade
etmekte
zorlanan
v.b.)
aracılığıyla
tanımlanabilir olması örneğinde olduğu gibi bireyler kendilerini dönemlerinin en
yaygın basma kalıp yargılarına dayandırarak tanımlamaktadırlar. Bu iddiayla birlikte
sanal ortamlarda bireylerin kendilerine, benzer özellikler atfederek tanımladıkları
ileri sürülebilir. Toplumsal değerler açısından en kabul edilebilir sunulanların
(meslek sahibi, eğitimli, fiziksel görüntüsü itibari ile zayıf, yan uğraşlarına vakit
ayırabilen
v.s.)
kişilerin
kendilerini
tanımlamasında
belirleyici
olduğu
düşünülmektedir. Dolayısıyla meslek, eğitim, etnik köken, fiziksel özellikler, yan
uğraşlar konusunda çıkarılabilecek bir sosyal profilin medyada dile getirilen zamane
insanı imgesiyle örtüştüğü düşünülmektedir. Bir başka deyişle, genç olmak, yüksek
eğitimli olmak, meslek sahibi olmak, Türk olmak, bekar olmak, müzik dinlemek,
kitap okumakla ilgili standart bir beğeni dizgesinin sohbet odalarında karşılık
bulacağı düşünülmektedir. Sanal sohbet alanlarında kişilerin kendilerini sunma
ifadeleri ve diğerlerinin sunuşlarına verdikleri sözel tepkiler aracılığıyla orta sınıfa
özgü yaşam kurma becerisi sergilenmeye çalışırken araştırmanın ön kabulü bireylerin
kendilerini toplumun gözüyle görerek şekillendirdikleridir. Bu nedenle diğer yayın
türlerinde olduğu gibi sanal ortamlarda da toplumsal ilişkilerin, değerlerin biçiminin
irdelenmesi yoluyla medya profesyonellerince oluşturulmayan bu topluma özgü
standartların ağırlığı ortaya konulabilir.
İzlenim yönetiminde başkaları üzerinde iyi bir izlenim oluşturma çabasının
yüzyüze iletişimin yanında internetle birlikte cevap bulduğu noktalar vardır. Bunlar
gerek internetin teknik imkanları ve gerekse bu alanların kendine özgü sanal
yapısından kaynaklanmaktadır. İnternet, geleneksel iletişim teknolojilerinin ölçek ve
8
hız konusundaki yetersizliklerine, serbest, hızlı, küresel, merkezi olmayan ve
kaynaklar açısından zengin bir iletişim imkanı sunmaktadır (Demircan, 2006:8).
Yeni iletişim biçimlerinin imkanlarının bireylerin izlenimlerini yönetmelerine
katkıları, sanal topluluklarla ilişkilendirildiğinde ortaya yeni bir tartışma alanı
çıkmaktadır: Sanal topluluklarda kişilerin diğer kişiler üzerinde bir izlenim yaratma
veya sosyal ortamlarda oluşturulan izlenimi belirleme arzusu, gerçek hayatta
denenmesi neredeyse imkansız olan alternatif kimlikleri deneme isteği, zaman ve
mekandan bağımsız olarak kişilerin istedikleri gibi kişiliklerini sergileme ve daha
fazla arzu edilen bir kişilik yaratma dürtüsü gibi istemleri olmaktadır. Bu istemlerin
irdelenmesi doğrultusunda şu sorulara yanıt aranmıştır:
1- Sanal topluluklarda sanal kimlik sunumunu etkileyen faktörlerin
başında yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, meslek, etnik köken, medeni
durum, sahip olunan fiziksel özellikler, hobiler ve diğer tercihler
gelmektedir. Bu faktörler arasında en çok yeğlenen konumlar,
durumlar ve ilişkiler nelerdir?
a.Fiziksel özelliklerin ve çevrenin bireylerin kendilerini anlatmada
ağırlığı ne kadardır?
b. Duruş ve yüz ifadesi ile ilişkiyi sürdüren etkinliklerin yerini sanal
ortamda
hangi
etkinlikler
almakta,
birbirini
anlamak
hangi
bağlamlarda karşılık bulmaktadır?
c. Bireyler beklentilerini nasıl ortaya koymaktadırlar?
d. Bireyler yeteneklerini nasıl sıralamaktadırlar?
e. Bireylerin kendilerini sevdirme ve beğendirme için öne sürdükleri
ifadeler nelerdir?
9
f. Alçakgönüllülük, yüceltme, hayranlık ifadeleri, aynı görüşte olma,
lütufta bulunma ifadeleri nelerdir?
g. Takma isimlerini (nick name) neye göre seçmekte ve bu isimlere ne
gibi anlamlar yüklenmektedir?
h. Diğer bireyler üzerinde olumlu bir izlenim yaratmak için sergilenen
çabalar nelerdir?
ı. Sanal alanlarda sohbet için en çok tercih edilen zaman hangisidir ve
kişiler bunun için genellikle hangi fiziksel ortamı kullanmaktadırlar?
2- Etnometodolojik3 yaklaşımlara göre kişilerin oyun kurma kapasiteleri
ve oyunda edindikleri roller onların toplumsal kültür içindeki yerleşik
değerlere direnme biçimlerini değiştirmektedir. Sanal topluluklarda da
kişiler bu görüşe göre bir kimlik sunumu gerçekleştirmekte midirler?
İletişim ortamının sınırlarının genişlemesiyle yeni bir kitle iletişim aracı
olarak internet ve internet üzerindeki sanal topluluklar ile izlenim yönetimi arasında
kurulan bağ, çalışmanın amacına uygun olarak ele alınacaktır. Böylece, yeni bir
iletişim alanı olarak internetin kişisel ilişkilerde rolünün izlenim yönetimi
yaklaşımıyla ne olduğu açıklanmış olacaktır.
Türkiye’de konuya ilişkin araştırmalar incelendiğinde, bu araştırmaların bir
kısmının internetin ekonomik ve siyasal etkilerine odaklandığı görülmektedir (Geray,
1994 ; Başaran, 2000). Kimlik politikaları bağlamında toplumsal cinsiyet, mezhep,
etnisite konularında sorgulamaların artması ile birlikte internet ortamında kimliğin
3
İnsanların gündelik toplumsal etkileşimler sırasında başkalarının söylediklerine ya da yaptıklarına
nasıl anlam kazandırdıklarının incelenmesi. Etnometodoloji, insanların ortak bir gerçeklik algısını
nasıl kurdukları ve bunu nasıl sürekli olarak besledikleriyle ilgili analizler sunar.. Etnometodolojinin
ilgisi toplumsal eylem ve gündelik yaşam üzerine yeniden düşünülmesidir ve sıradan insanın
dünyasını inceler. Garfinkel’e göre etnometodolojik çalışma dikkatini gündelik hayatın son derece
sıradan etkinliklerine yöneltir ve pratik sosyolojik akıl yürütmeyle, pratik etkinlik ve koşullar üzerinde
durur (Sözen, 1999:111).
10
üretimini irdeleyen çalışmalar (Yılmaz, 2005; Demez, 2005) bulunmakla beraber
yine geleneksel kitle iletişim araştırmalarının devamı olarak sahiplik, metin, kullanıcı
olmak üzere iletişim sürecinin öğeleri üzerinde durulan çalışmalar (Boz, 2003;
Sungur, 2002; Tunç, 2003) da mevcuttur. Diğer taraftan internet ortamındaki çeşitli
tartışma gruplarının veya sohbet odalarının siyasal, toplumsal ve kültürel yapıların
demokratikleşme üzerine etkilerini metin çözümlemeleri yöntemleri ile inceleyen
çalışmalar (Giren, 2003) da yapılmıştır. Bu çalışmaların yanı sıra internetin geniş bir
perspektifte ele alındığı derlemeler (Alankuş, 2003; Binark, Kılıçbay, 2005; Başaran,
Geray, 2005) internet hakkında kapsamlı bilgi sunmaktadır.
Bu çalışmada izlenim yönetiminin sanal topluluklarda uygulanışı konusuna
açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Her ne kadar alanı tanımlamak için izlenim yönetimi
kavramı tercih edilmişse de alternatif olarak benlik sunumu kavramının kullanılması
da mümkündür. Azınlıkta da olsa bazı araştırmacılar örneğin Schlenker (1986:2162), iki kavram arasında ayırım yaparak; kişilerin, şehirler, diğer insanlar ve işyerleri
gibi oluşumların izlenimlerini de yönetmeye çalışabileceklerini öne sürmüştür.
Schneiderman (1980:158-164) ise bireylerin kendileriyle ilgili izlenimleri diğer
bireyler aracılığıyla da yönetebileceklerini savunmuştur. Bu araştırmacılar izlenim
yönetimini, benlik sunumuna kıyasla daha geniş kapsamlı olarak değerlendirmektedir
(Leary ve Kowalski, 1990:34-37). Ancak konuyla ilgili literatüre bakıldığında,
çoğunlukla izlenim yönetimi ve benlik sunumu kavramlarının eşanlamlı olarak
kullanıldığı görülmektedir.
Bazı yazarlar kimliği küresel ve yerel, materyal, tarihi ve kültürel söylemler
ve koşullar ile deneyimler bağlamında sürekli olarak kurulan, sahip çıkılan,
üstlenilen, bir yandan güven ve özdeşleşme hissini temin etmeye yönelik sabitleme
11
istemi ile öte yandan farklı öğelerin arasında süre gelen müzakerenin sonucunu
ortaya çıkan gerilimin biçimlendirdiği, daima çatlaklar açarak inşa edilen bir aidiyet
tasarımı olarak tanımlamaktadırlar (Hall, 1996:1-17,1998a:178,1998b:71-76). Diğer
taraftan benlik ile kimliğe şöyle bir ayırım da getirilmektedir; benlik, insan zihninin
sosyal tecrübelerle formlaşan ve potansiyel haldeki yapısal bütünlüğü, kimlik ise
sosyal olarak şekillenmiş bu potansiyelin iradi bir kararlılıkla dışa yansıyan halidir
(Birkök, 1994:46). Bu görüşe göre, fiziki çevre, sağlık şartları, biyolojik miras gibi
diğer faktörlerin yanı sıra, tüm sosyal faktörler, benliğin oluşumuna katılırlar ancak
grup tecrübesi ve bireyin kendine has olan tecrübesi de kişiliğin gelişmesini devam
ettirir. Yine bu görüşe göre birey, kendisini diğer bireylerin gözleriyle görüp,
benliğini onların kendisine olan tepki, tutum ve davranışlarından çıkardığı sonuçla
algılar ve bunlar kendini algılama yoluyla birey tarafından yorumlanarak belli bir
kimlik yaratılır. Bu ayrımın dışında çoğu kaynakta bu iki kavram içiçe geçmiş
şekilde kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada zaman zaman kimlik, zaman
zaman da benlik kavramı kullanılmıştır.
Kişilerin sanal topluluklarda bir takım faktörlerden etkilenerek, gerçekte
sahip oldukları kimliklerden daha farklı kimlikler ortaya koymaları ve bunu
gerçekleştirirken de başkalarınca daha fazla arzu edilen bir kişilik oluşturmaya
yönelik bir çaba içinde olmaları bu çalışmanın temel varsayımıdır. Bu doğrultuda,
kimlik sunumu neye göre yapılır, en çok tercih edilen veya edilmeyen tanımlamalar,
konumlar nelerdir, kişiler genellikle kendileri hakkında neleri vurgular ya da
vurgulamazlar gibi soruların yanıtları aranmaya çalışılacaktır. Kimlik sunumunu
etkileyen faktörlerin ışığında belirlenen diğer varsayımlar ise şunlardır: kadınların
sanal ortamlarda toplum baskısından uzak olarak kendilerini daha iyi ifade ettikleri
12
ve bu anlamda sanal ortamın onlara daha fazla bir özgürlük alanı sunduğu
düşünülmektedir. Yine kadınların erkeklere oranlara sanal topluluklarda daha az yer
aldıkları ve kimlik sunumlarında bahsi geçen baskılardan ötürü kendileriyle ilgili
daha eksik bilgi verirlerken, erkeklere nazaran daha az dürüst oldukları ve daha
seçici oldukları varsayılmaktadır. Sosyo ekonomik durumundan memnun olmayan
kişilerin
meslekleriyle
ilgili
farklı
bilgiler
verdiği,
aynı
şekilde
fiziksel
görünümünden rahatsız olan kişilerin de tanıtım kartlarına kendi resimlerini
yerleştirmedikleri ve fiziksel özellikleri ile ilgili sahip olmayı istedikleri görünüşü
sundukları düşünülmektedir. Diğer taraftan eğitim seviyesi düşük olan kesimin sanal
topluluklarda daha az bulunduğu, kullanıcıların daha çok üniversite veya üzeri bir
eğitim gurubuna dahil oldukları, yaş faktörüne göre de 25 yaşa kadar olan kişilerin
daha rahat, daha özgürce kendilerini ifade edebildikleri, daha yanıltıcı bilgiler
verdikleri, genellikle 30 yaş ve üzeri kesimin ise kendileri hakkında daha dürüst ve
açık oldukları varsayılmaktadır. Etnik köken, din ve mezhep ile ilgili faktörler kimlik
sunumunda çok fazla ortaya koyulmayan, genellikle kişilerin özellikle toplumun
genelinden farklı inançlara ve kökene sahiplerse yansıtılmayan özellikleri olduğu
söylenebilir.
Bu araştırmada, www.itiraf.com sitesindeki “Arkadaş Bulsana” adıyla
belirtilen sanal topluluktaki kayıtlı tüm üyeler araştırmanın evrenidir. Belirtilen sanal
alanda Ankara’da yaşayan kadın ve erkek üyelerden oluşan 20 kişi ile katılımlı
gözlem tekniği ile sohbetler gerçekleştirilmiş, sohbet raporları
analiz edilerek
bulgular ortaya konulmuştur. Seçilen bu sanal topluluk tamamen Türkçe içeriği ile
sanal bir karşılaşma alanıdır. Etkileşimli, doğrudan, eşzamanlı veya eşzamansız
özellikleri birlikte gösterir. Bu alanda kişiler kendilerini tanıtan, kişisel özelliklerini
13
ya da tercihlerini içeren sanal bilgi kartları oluşturarak kimliklerini sunmaktadırlar.
Kişiler kendilerini tariflediklerinde bir somutluk kazanmakta ve bu tarifleme
genellikle Erwing Goffman (1959) tarafından yapılan, amaçlı olarak tanımlanan
biçimde
olmaktadır.
Kişilerin
oluşturdukları
kişisel
profillerinin
sürekli
değiştirebilirliği pek çok insanın gerçek yaşamda karşılaşma olasılığı olmayan diğer
insanlarla kurduğu etkileşimde, rol yapmasını, kimliğini gizlemesini, kendisi
hakkında farklı ve yanlış bilgi vermesini olanaklı hale getirmektedir. Son yıllarda bu
konuda yapılan akademik araştırmalar, sohbet (chat) odaları, sohbet kanalları gibi
yerlerde, kullanıcıların, kimlik ve cinsiyetlerinin yeniden inşasını deneyimledikleri,
yeni arkadaşlıklar kurdukları ve diğer kullanıcılarla sanal topluluklar oluşturdukları
üzerinde durmaktadır. (Reid 1991; Turkle 1995).
Bu araştırmaların pek çoğu
etnometodoloji ile gerçekleştirilmektedir. Sanal etkileşimin kendi pratikleri içinde,
sanal etkileşim anlaşılmaya çalışılmıştır. Araştırmada belirlenen katılmalı gözlem
tekniği, konu ile ilgili kavramsal literatür taraması ve daha önce yapılmış olan
araştırmalar
incelendikten
sonra
gerçekleştirilmiştir.
Gerçekleştirilen
tüm
sohbetlerden önce kişilere, araştırmadan ve araştırmanın içeriğinden bahsedilmiş,
yapılan tüm karşılıklı konuşmalar metin çözümlemeleri yapılarak yorumlanmıştır.
İletişim kurulan kişilerle sadece araştırma hakkında değil her konuda sohbet edilmiş,
sohbetin konusuna, durumlara verdikleri tepkilerden veya diğer kişilere olan bakış
açılarından yararlanılarak da yorumlar zenginleştirilmiştir. Araştırma alanı sanal
olduğundan katılımlı gözlem tekniği de sanal ortamda gerçekleştirilmiştir. Bu
araştırma yöntemi, ucuz, hızlı ve ekonomik olmasından dolayı yeğlenmiştir.
Araştırmanın ilk bölümünde izlenim yönetimi kavramı detaylıca ele alınarak
bu kapsamda izlenim yönetimi modelleri, tanımları, süreci ve taktikleri, yeni bir
14
iletişim teknolojisi olarak internetin teknolojik nitelikleri ve geleneksel medyadan
farklı olan özellikleri üzerinde durularak, internette etkileşimin bir uzantısı olan sanal
topluluklarda sanal kimlik ve sanal sohbet kavramları izlenim yönetimi
doğrultusunda tartışılacaktır.
Araştırmanın ikinci bölümü ise yöntem ve uygulamaya ayrılmıştır. Sanal
topluluklarda bireylerin izlenim yönetimi taktiklerini uygulayışı, kimlik sunumlarını
arzu edilen prototipe göre yapıp yapmadıkları konusunda örnek olarak seçilen
internet sitesindeki ilişkiler ve sunumlar incelenecektir.
15
I.İNTERNETLE BİRLİKTE SANAL ORTAMDA KARŞILAŞMALAR
VE İZLENİM YÖNETİMİ
I.1.İzlenim Yönetimi Kavramı
I.1.1.İzlenim Yönetiminin Kavramsal Gelişimi
İzlenim yönetimi çalışmaları sosyoloji ve psikoloji alanlarında eş zamanlı
ancak birbirinden bağımsız olarak başlamıştır. Bazı yazarlar izlenim yönetimini
seçilmiş olaylar, bireyler ve roller olarak sınırlamışlardır (Gardner ve Avolio,
1998:32-59). Konuya daha geniş bir açıdan bakıldığında, izlenim yönetimi sosyal
davranışın her düzeyinde görülebilir. Bu şekilde düşünen bilim adamları izlenim
yönetiminin doğasında yüzeysel ya da aldatıcı bir yön olmadığını ileri sürmüşlerdir.
İzlenim yönetimi, basit olarak hedef izleyiciyi arzu edilen sonuç doğrultusunda
yönlendirme amacıyla, ona çeşitli bilgiler iletilmesi olarak ifade edilebilir (Demir,
2002:10). Bu bakış açısına, izlenim yönetimine sosyal oluşumların bir gerçeği gözü
ile bakan Goffman ve diğer sosyologların yazıları yol göstermiştir (Gardner ve
Avolio, 1998:32-59). Tüm benlik sunumu ya da izlenim yönetimi çalışmalarında,
alanın başlatıcısı olarak Goffman’a atıf yapılmaktadır (Araz, 1998:8).
Goffman izlenim yönetimi ile doğrudan ilişkili ilk kitaplardan biri olan “The
Presentation of Self in Everyday Life” (Gündelik Yaşamda Benlik Sunumu) adlı
eserini yazmıştır (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12; Leary ve Kowalsky,1990:3437). Goffman’ın çalışmaları, izlenim yönetimi teorisi ve araştırmalarının temelini
oluşturmuştur (Xin, 1997:335). Goffman, bireylerin temel güdüleri ve kişilik
özelliklerini anlamak için toplumsal davranışlara odaklanmanın daha doğru olacağını
savunmuş (Leary, 1996; Futrell, 1999:494-529), bireylerin çevrelerindeki diğer
kişilerin kendisine yönelik davranışlarını kontrol etmek için izlenimlerini nasıl
16
yönettiğini incelemiş (Hughes, 2000:185-205) ve izlenim yönetimini bir bireyin
diğer bireylerin kendisine ilişkin algılarını etkilemeyi amaçlayan davranışlar olarak
tanımlamıştır (Xin, 1997:335-355). Goffman’a göre birey diğerleriyle birlikte olduğu
zaman diğerleri onunla ilgili bilgi aramaya ya da onunla ilgili sahip oldukları
enformasyonu işlemeye başlamaktadır. Diğerleri, bireyin sosyo-ekonomik durumu,
kendisi ile ilgili benlik kavramı, onlara yönelik tutumu, yeterliliği, güvenirliği v.b.
konularla ilgilenmektedirler; çünkü bütün bu enformasyonlar, diğerlerinin durumu
tanımlamasını, bireyin onlardan bekleyebileceklerini ya da onların bireyden talep
edebileceklerini önceden kestirebilmelerine olanak sağlamaktadır (Araz, 1998:8).
Goffman kendisi ile ilgili bir izlenim oluşturulduğunun farkında olan bireyin benlik
sunumu aracılığıyla diğerlerinin izlenimlerini kontrol etmeye çalıştığını ve bu
kontrolün
çoğunlukla
durumun
tanımını
etkilemekle
yapılmakta
olduğunu
savunmaktadır.
Goffman, bireyin anlamlılığının radikal olarak iki farklı işaret türünü
içerdiğini ileri sürmektedir; kendisini sunduğu (give) biçim ve kendisini ele verdiği
(give off) biçim. Goffman’a göre birey, sadece içsel hislerini ifade etmekle kalmaz,
kendisi hakkında enformasyon sunarken aynı zamanda bazı enformasyonları da
yayar. Belirli tarzda bir insan olunduğu iddiasının gerçekleşmesi için iletilenlerle
tutarlı mesajların yansıtılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde bireyin nasıl
davrandığı kadar ne tür mesajlar yaydığı da ayırt edici olabilmektedir.
Goffman (1959:15) izlenim yönetimi konusundaki görüşlerini oluştururken
pek çok kavramı da tanımlamıştır. Goffman’ın yaklaşımının temel kavramlarından
biri olan performans (performance) ile belirli bir durumda belirli bir katılımcının,
diğer katılımcıları etkilemesine hizmet eden tüm etkinlikler kastedilmektedir. Bir
17
performans boyunca aktör (performansta bulunan birey), bir rol (part) veya rutini
(routine) sergilemektedir. Rutin veya rol ile vurgulanmak istenen ise, bir performans
sırasında gözlenen ve belki de diğer durumlarda da sergilenmiş olan önceden
belirlenmiş eylem kalıbıdır.
Goffman’a göre bir performansı sergileyen birey, tamamıyla samimi ve
dürüst olup gerçeği yansıtabildiği gibi bunun tersi de söz konusu olabilmektedir.
Ancak samimiyetsiz (cynical) davranan bir bireyin amacı her zaman kendi kişisel
çıkarları olmayabilmektedir. Başkalarının iyiliği için de bu tür davranışlar
sergilenebilmektedir.
Goffman’ın (1959:22) oluşturduğu kavramlarından bir diğeri de cephedir.
Cephe (front), performansı izleyen bireylere durumu tanımlamak için düzenli olarak
genel ve durağan bir şekilde işleyen bireyin performansıyla ilgili kısım şeklinde
açıklanmaktadır. Dolayısıyla cephe, birey tarafından performansı süresince niyetli
veya niyetsizce kullanılan standart türde anlamlı (expressive) donanımdır (Araz,
1998:9). Goffman’a göre (1959:24) cephe şu öğelerden oluşmaktadır: Dekor
(setting), kişisel cephe (personal front), görünüş (appearance) ve tarz (manner).
Dekor, donanım ve fiziksel düzen dahil olmak üzere performansın sergilendiği
fiziksel çevre olarak tanımlanırken, kişinin sahip olduğu giysiler, yaş, cinsiyet, duruş,
konuşma şekli, yüz ifadesi v.b. öğeler ise kişisel cephe kavramı ile ifade
edilmektedir. (Goffman, 1959:24) Görünüş, aktörün sosyal statüsünü gösterme işlevi
olan uyaranlar karşılığında kullanılırken, tarz ise yaklaşmakta olan durumda aktörün
oynaması beklenen etkileşim rolüyle ilgili olarak diğer kişileri uyarma fonksiyonu
olan uyaranları temsil etmektedir (Araz, 1998:10). Goffman (1959:24) bireylerin
dekor, görünüş ve tarz arasında tutarlılık arama eğiliminde olduğunu belirtmektedir.
18
Goffman tiyotrovari görüşünü ortaya koyarken fiziksel alana da atıfta
bulunmaktadır. Ona göre performansın sergilendiği yer sahnedir. Örneğin bir öğretim
üyesi için ders anlattığı anfi, sahne konumundayken, masası, kitapları ya da kişisel
eşyalarının yer aldığı ve öğrencilerin olmadığı okuldaki odası, sahne arkası
(backstage) konumundadır (Araz, 1998:10). Goffman’a göre aktör, sahne
arkasındayken kendisini cepheyi sürdürmek zorunda hissetmemektedir.
Goffman’a
göre
aktörün
yaşadığı
problemlerden
biri,
dramatik
gerçekleştirmedir (dramatic realization). Dramatik gerçekleştirme, sosyal rollerin
hatalı vurgulanması değil, onların inandırıcı ve gerçek yaşanması şeklidir.
Goffman’a göre oyuncular performans sırasında görülen ve diğer durumlarda
da oynanacak ya da sergilenecek önceden belirlenmiş eylem kalıpları olarak
tanımladığı rutini oynayan kişilerdir. Bu oyuncular bahsedilen yaşam sahnesinde
arzu edilen sosyal, psikolojik ve maddi sonuçlara ulaşmak amacıyla diğer kişilerde
bir izlenim oluşturmaya çalışırlar. Goffman, bireylerin kendi izlenimlerini kontrol
edebileceğine
ve
kendisinden
beklenen
rolleri,
norm
ve
davranışları
gerçekleştirebileceğine inanmıştır (Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30). Bu roller
davranışlara dönüştürüldüğünde izlenim yönetimi olarak isimlendirilir ve bu bir
anlamda aktörün, çevresindeki bireylerin kendisine ilişkin bilgi ve düşüncelerini
yönlendirmesidir (Demir, 2002:11). Bu yönlendirme yapılırken birey kendisini ideal
tarzda sunmaktadır. Yani kişi, kendisini diğerlerine karşı sunarken performansını,
gerçekteki davranışına göre çok daha fazla, toplumun resmi olarak itibar gören ve
arzu edilen değerleriyle birleştirme eğilimi içerisindedir. Bunun yanı sıra birey, ideal
görüntüsü ile uyuşmayan etkinlikleri, gerçekleri ve dürtüleri saklamaktadır.
19
Aşağıda Goffman’ın terminolojisinden yararlanarak, babasıyla ilgili anekdot
sunan bir öğrencinin deneyimi aktarılmaktadır (Araz, 1998:12).
Oldukça komik. Babamın sahte bir insan olduğunu düşünmüyorum,
fakat geçen gün gerçekten düşünmeden yaptığı bir şey dikkatimizi çekti. Bu
izlenim yönetimi için cepheyi kullandığı bir olaydı. Babamın seçkin bir özel
üniversitenin bölüm başkanı imajıyla uyuşmayacak bazı seçimleri de içeren,
oldukça eklektik bir müzik zevki vardır. Meslekdaşlarından bir kaçının bize
geleceği gün, babamın arzulanır olmayan tercihlerini çekmeceye koyup
Chopin ve Bach’ın plaklarını, misafirlerin görebileceği şekilde bıraktığını
farkettim. Bu konuya dikkatini çektiğimde yaptığını, açıkça misafirlere karşı
kendisiyle ilgili doğru olmayan bir imajı sunmaya çalışma şeklinde tanımladı,
kendi durumuna güldü, fakat gene de arzulanır olmayan tercihlerini
çekmecede bıraktı. Bu durumu meslekdaşlarının izlenimlerini yönetmek için
dekorun (setting) kullanılması şeklinde yorumlayabileceğimizi düşünüyorum.
Böyle davranarak babam Chopin’in onu vahşi ve çılgın adam imajından
ziyade, dingin, kültürlü adam –ki babamın meslekdaşlarına sunmak istediği
imaj buydu- şeklinde göstereceğini ümit etmekteydi (Wiggins, Wiggins ve
Vander Zanden, 1994:15).
Goffman’ın (1967:5) izlenim yönetimi kapsamında geliştirdiği kavramlardan
biri de yüzdür (face). Yüz kavramı bireyin kendisi ile ilgili olarak etkili bir şekilde
ortaya koyduğu pozitif sosyal değer olarak kullanılmaktadır. Yüz, kabul gören,
sosyal niteliklere dayalı olarak çizilen benlikle ilgili imajdır. Goffman’a göre eğer
birey kendisi ile ilgili olarak uzun zamandır kabul edilen imajını devam ettirirse, bu
konuda çok az şey hissedecektir (Araz, 1998:13). Eğer olaylar birey için ümit
ettiğinden daha iyi bir yüz oluşturursa birey kendisini iyi, beklentileri
gerçekleşmezse kötü veya incinmiş
hissedebilmektedir. Birey, etkileşimde
bulunduğu diğer katılımcıların kendisinin yüzü ile ilgili düşündükleri veya
hissettikleri üzerinde bir görüşe sahiptir ve algısı kendisinin sahip olduğunu
düşündüğü
yüzden
farklı
ise,
başkalarının
görüşlerini
değiştirmeye
yönelebilmektedir. Yüzün başkalarınca kabul edilmemesi veya onaylanmaması
durumunda, Goffman (1967), bireyin bunu telafi etmeye çalışacağını belirtmekte ve
20
bu durumu yüzün korunması (facework) kavramıyla betimleyerek bireyin sadece
kendi yüzünü değil diğer katılımcıların yüzünü de korumaya çalışacağını
savunmaktadır.
Goffman, bireyleri görünüş insanları olarak tanımlamakta, bireylerin kim
olduklarının önemli olmadığını, asıl önemli
olanın nasıl göründükleri olduğunu
savunmaktadır. Başkalarının bireyin kendisi hakkındaki görüşlerini korumak için,
kendisiyle ilgili bazı unsurları gizlemesi konusu, Goffman’ın görüşünün temelini
oluşturmaktadır.
Goffman bireylerin çoklu kimlikleri olduğunu, aslında bir kimlikler
repertuarına sahip olduğunu ve bu kimlikler arasından içinde bulunduğu durumun
gereklerine en uygun kimliği seçtiğini ileri sürmektedir (Araz, 1998:14). Goffman’ın
üzerinde durduğu bu düşüncenin dayandığı çoklu benlikler metaforu, ilk olarak
William James (1890) tarafından “Psikolojinin Temelleri” isimli kitabında, insan
davranışlarını betimleme amacıyla kullanılmıştır (Demir, 2002:12). İzlenim yönetimi
ile ilgili literatür incelendiğinde, alanın savunucuları ve başlatıcıları olarak Goffman
ve Edward Jones’a atıf yapılmasına karşılık farklı durumlar karşısında farklı
davranışlar sergilenebileceğinden ilk kez söz eden James olmuştur. James’e göre
benlik üç kategoriden oluşmaktadır ki bunlar; maddesel benlik, sosyal benlik ve
ruhsal benliktir. Maddesel benlik (material self) kişinin kendisine ait olan vücudunu,
giysilerini, ailesini, maddi gelirini v.b. içermektedir. Ruhsal benlik (spiritual self)
subjektif olup kişinin kendisini değerlendirmesini ve algılamasını belirtmektedir.
James’in ruhsal benlik kategorisi içerisine yeteneklerin, ilgilerin, tutumların kişisel
olarak değerlendiriliş biçimi girmektedir (Araz, 1998:5). Sosyal benlik (social self)
ise diğer insanlar karşısındaki benliğe atıfta bulunarak herkesin aile benliği, dernek
21
benliği v.b. pek çok benliği olduğunu savunmaktadır. Çoğunlukla bu rollerin içinde
bireyler, tutarlı davranmalarına rağmen farklı benliklerin davranışlara yansımasında
pek çok farklılık da olabilmektedir. Kısaca James, bireylerin tek bir ben kavramları
olmadığını, çeşitli ortamlarda ve durumlarda gösterdikleri çoklu benliklere sahip
olduklarını
vurgulamaktadır.
Sembolik
etkileşimci
görüşün4
en
önemli
temsilcilerinden olan Goffman’ın, William James’in sosyal benlikle ilgili olarak
belirttiği şu düşünceden oldukça etkilendiği görülmektedir:
İnsanın onu tanıyan ve zihninde imajını taşıyan bireyler kadar sosyal
benliği vardır... Ama imajları taşıyan bireyler tabii olarak gruplara ayrıldığı
için, pratik açıdan, o kişinin, düşüncelerine önem verdiği birbirinden farklı
kişiler veya gruplar kadar çeşitli sosyal benliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Genellikle kişi, bu çeşitli grupların her birine kendinin farklı bir tarafını
gösterir... Ebeveynleri ya da öğretmenleri önünde uysal olan bir ergen,
külhanbeyi arkadaşlarıyla birlikte olduğunda bir korsan gibi küfredip
kabadayılık yapabilir. Kendimizi çocuklarımıza, kulüp arkadaşlarımıza
gösterdiğimiz gibi göstermeyiz; işverenlerimize ve amirlerimize ise yakın
arkadaşlarımıza göründüğümüz gibi görünmeyiz. Bu noktadan hareket
edildiğinde, insanın pek çok benliğe bölündüğü sonucu ortaya çıkar ve bu,
kişinin tanıdıkları karşısında başka bir grupta olduğu şekilde görünmek
istememesi durumunda olduğu gibi uyumsuz bir bölünme; ya da kişinin
çocukları karşısında müşfik davranırken emrindeki asker ya da tutsaklara
karşı sert davranması durumunda olduğu gibi mükemmel bir iş bölümü
şeklinde olabilir (James, 1890, aktaran: Wrightsman ve Deaux, 1981:94).
James’in maddi benlik kavramı fazla ilgi görmemesine rağmen sosyal ve
ruhsal benlikler arasındaki ilişki, çok sayıda çağdaş kuram ve araştırma için temel
4
Gündelik hayat analizlerine ve özellikle konuşma analizlerine yönelik çalışmalarla tanınan sembolik
etkileşimci görüş ile etnometodoloji arasında belirgin yakınlıklar bulunmaktadır. Sembolik etkileşim,
benliği başkalarına göre biçimlendirme, bireylerin diğer bireylerin tutumlarını semboller aracılığıyla
kavrama yeteneğine sahip olduğunu gösterir. Ancak bireyler sadece diğerleriyle değil kendileriyle de
sembolik etkileşime girmekte ve bu etkileşim jestler ve dilin kullanımı ile gerçekleşmektedir
(Giddens, 2003:193). Bu noktada Goffman’ın görüşlerinin ve geliştirdiği kavramların sembolik
etkileşimin bir ürünü olduğunu söylemek mümkündür. Bireylerin odak noktası olduğu etnometodoloji
ve sembolik etkileşimcilik bu noktada kesişmektedir. Özellikle dil kullanımı gündelik yaşamın somut
etkinlikleri içinde yerleşmiş durumdadır. Sembolik etkileşimcilik bireye beceri sahibi ve yaratıcı aktör
olarak vurgu yapan teorilerden yalnızca biridir (Esgin, 2005:194). Etnometodoloji ise göstergesel
ifadeleri her türlü düzeltme düşüncesinden bağımsız bir biçimde betimleme iddiasındadır. Yaşam
biçimlerini incelemek için gündelik konuşma tarzlarına başvurmaktadır ve gündelik yaşam bilgisinin
üzerine yeniden düşünülmesini kolaylaştırır (Köker, 2005:121). Benzer şekilde sembolik etkileşimde
ise bu gündelik konuşma tarzları ele alınmakta ve özellikle iletişim amacıyla semboller kullanma
temelinde yer almaktadır.
22
oluşturmuştur. Günümüzde ruhsal benlik yerine özel benlik (private self) kavramı
kullanılmakta; sosyal benlik ise zaman zaman kamusal benlik (public self) olarak da
adlandırılabilmektedir (Araz, 1998:6). Çok azı dışında günümüz araştırmacılarının
büyük bölümü James’in özel ve sosyal benlik ayrımını kabul etmektedir (Lamphere
ve Leary, 1990:717-725).
Goffman ile aynı dönemde Psikolog Edward Jones da izlenimlere ilişkin
çalışmalar yapmış ve daha çok kişilerin hangi tür davranışları onayladığı üzerinde
durmuştur (Demir, 2002:12). Jones’a göre izlenim yönetimi çalışmaları, bireylerarası
algının tamamlayıcı bir parçasıdır ve bireylerin birbirlerine ilişkin algılarını
anlayabilmek için izlenim yönetiminin dinamiklerini anlamak zorunludur (Leary ve
Kowalsky, 1990:34-37).
Goffman ve Jones izlenim yönetiminin, sosyal etkileşimlerde sıklıkla
kullanılan bir kavram olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak o dönemde çok az
teorisyen bu görüşü kabullenmiştir. Sosyal psikologlar genellikle izlenim yönetimini,
davranışların aşırı bir türü olarak tanımlamışlardır. 1960’lı yıllarda laboratuar
araştırmalarında, gerçek ilişkilere ilişkin verileri gözlemlemek amacıyla, izlenim
yönetimi davranışlarını eleme ya da kontrol etme ihtiyacı duyulmuştur (Demir,
2002:13). 1970’li yıllara gelindiğinde, izlenim yönetimine ilişkin bilginin artmasıyla
birlikte, davranışlar üzerinde ne kadar önemli bir rol oynadığı kabul edilmeye
başlanmıştır (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12). Bu dönemde pek çok sosyal
davranışın,
bireyin,
çevresindeki
bireylerin
kendilerine
ilişkin
izlenimleri
konusundaki kaygılarından etkilendiği fark edilmiştir. Bu yıllarda izlenim
yönetiminin, daha çok laboratuar merkezli deneysel sosyal psikoloji alanında
incelendiği görülmektedir. Günümüzde ise, bireylerarası etkileşimin temel
23
noktalarından birisi olarak görülen izlenim yönetimi, yaygın olarak kullanılan ve
sosyoloji, yönetim, örgütsel davranış, sosyal psikoloji, iletişim, kriminoloji ve
politika bilimlerinde işlenen bir kavramdır (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:5).
1980’lerin ortasında, izlenim yönetimi, örgütler ve sosyal topluluklara ilişkin
araştırmalarda ele alınmaya başlamıştır (Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12; Gardner
ve Cleavenger, 1998:3-42). Artık izlenim yönetimi gerek örgütsel yaşamda gerekse
yeni iletişim teknolojileri ile hayatımıza giren elektronik iletişim ve onun gerektirdiği
sanal topluluklarda araştırılmaktadır. Bu araştırma ve uygulamalarda, izlenim
yönetimi ana konu olarak incelenmekte ve örgütsel yaşamda ve diğer sosyal
etkileşimlerde yaygın olarak kullanılan ve normal olarak kabul edilen bir kavram
olarak ele alınmakta; bunun da ötesinde, etkili iletişimin temeli olarak görülmektedir.
Bu bakış açısına göre, örgütsel yaşamı ve diğer sosyal etkileşim alanlarını bir bütün
olarak anlamak için izlenim yönetimini anlamak gereklidir.
Literatüre bakıldığında, izlenim yönetimi teori ve araştırmalarının üç
bölümden oluştuğu söylenebilir; birinci aşamada Goffman ve Jones’un çalışmaları,
ikinci aşamada, yalnızca ilk çalışmaların genişletilip derinleştirildiği ve sosyal
psikolojinin merkezine alınan çalışmalar, son aşamada ise izlenim yönetimi
teorisinin anlamlı ve uygulanabilir bir sosyal kavram haline getirildiği çalışmalardır.
I.1.2.İzlenim Yönetimi Tanımları
Literatürde izlenim yönetimine ilişkin pek çok tanım bulunmaktadır. Leary ve
Kowalsky (1990:34-37) izlenim yönetimini, “bireylerin, diğer bireylerin kendilerine
ilişkin izlenimlerini kontrol etme süreci” olarak tanımlarken, Rosenfeld, Giacalone
ve Riordan ise (1995:3-12) “bireylerin
diğer bireylerin kendilerine ilişkin
izlenimlerini kontrol etme amacı doğrultusunda kullandıkları yöntemler” olarak
24
tanımlamışlardır. Tedeschi ve Riess’e göre izlenim yönetimi, “bireyin, diğer
bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini kontrol ve yönlendirme amacına yönelik
tüm davranışlarıdır” (Aktaran: Arndt ve Bigelow, 2000:494-522; Rind ve Benjamin,
1994:19-26; Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30; Palmer, Walker, Campell ve Magner,
2001:35-49). Benzer bir tanım da, “bireylerin, diğer bireylerin kendisine ilişkin
algılarını izleme ve kontrol etme girişimleri” tanımıdır (Mulvey ve Bowes-Speery,
1998:394-416; Martin ve Leary, 1999:1092-1111). Ralston ve Kirkwood’a göre ise
(1999:190-207) izlenim yönetimi, “bireyin diğer bireylerin kendisine ilişkin
izlenimlerini kontrol amacı ile kullandığı davranışlardır”. Bu açıdan bakıldığında
izlenim yönetimi, bireyin sosyal davranışlarının, olumlu yönlerini belirginleştirip,
olumsuz yönlerini en aza indirecek şekilde yönlendirme çabasıdır (Demir, 2002:15).
Bireylerin izlenimlerini bilinçli ve amaçlı olarak veya bilinçli ve amaçlı
olmaksızın yönetebilmesine göre de bazı tanımlamalar yapılmıştır. Montagliani ve
Giacalone (1998:598-608) ve Becker ve Martin (1995:174-200) izlenim yönetimini,
“sosyal güç kazanmak amacıyla sosyal etkileşimi, bilinçli ve aktif yönlendirme
olarak” tanımlamışlar ve bireyler arası etkileşimi kolaylaştırıcı otomatik yöntemler
olduğunu vurgulamışlardır. Kacmar ve Carlson (1994:682-697), “bireylerin, diğer
bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini kontrol etmek için belli bir imajı, bilinçli ya
da bilinçli olmaksızın oluşturması ve sergilemesi girişimleri” olarak izlenim
yönetimine tanım getirirken, Crittenden ve Bae (1994:653-672) ise “bireylerin, diğer
bireylerin kendisine ilişkin algılarını bilinçli ya da bilinçli olmaksızın yönlendirme
ve kontrol etme girişimleri” şeklinde izlenim yönetimini
ifade etmişlerdir.
Schlenker’e göre (1986:21-62) izlenim yönetimi, “gerçek veya arzulanan sosyal
etkileşimlerde tasarlanan izlenimlerin kontrolü amacına yönelik bilinçli ya da
25
bilinçsiz girişimlerdir” (Gendersen ve Tinsley, 1996:57-77; Bozeman ve Kacmar,
1997:9-30; Wate, 2000; Bristow ve Sachau, 1998; Fisk ve Grove, 1996:6-12;
Gardner ve Martinko, 1988a:321-388; Hooghiemstra, 2000:55-68; Tata ve Rhodes,
1996:379-399; Kacmar, Wayne ve Wright, 1996:35-53).
İzlenim yönetimi ile ilgili en çok tartışılan konuların başında izlenim
yönetimi davranışlarının ele alınış şekli gelmektedir. Bazı araştırmacılar, bu
davranışların kökleşmiş davranışlar olduğunu ve bireylerin bu davranışları
düşünmeden alışkanlıkla sergilediğini, diğerleri ise izlenim yönetimi davranışlarının
belli durumlarda gerçekleştiğini ve bireyin duruma yönelik bir rol sergilediğini öne
sürmektedirler (Andrews, 1999). Bazılarında ise etki kavramının tercih edildiği
görülmektedir. Buna ilişkin olarak da Wayne ve Liden (1995:232-261) ve Cady ve
Fant (2001:180-204) izlenim yönetimi davranışını, “bireyin diğer bireylerin
kendisine
ilişkin
algılarını
etkilemeyi
amaçlayan
davranışlar”
şeklinde
tanımlamışlardır.
Bunlar dışında yapılan tanımlarda ise daha çok tanınma, arzu edilen kimlik ya
da algıları oluşturma ve sürdürme, sosyal onay kazanma ya da onaylanmamaktan
kaçınma gibi bireyi, izlenimlerini yönetmeye güdüleyen etkenler temel alınmaktadır
(Demir, 2002:16). Giacolane izlenim yönetimini, bireyin kendisini, diğer bireylere
sosyal beğenirlik yolu ile tanıtma eğilimi olarak tanımlamıştır (Mendelhall ve Wiley,
1994:605-621). Carron ve Prapavessis ise (1997:500-517) olumlu sosyal izlenimleri
yaymak ve olumsuzluklardan kaçınmak için bireyin, kendine ilişkin bilgileri
vurgulama ya da yok etmeye yönelik girişimidir şeklinde tanım getirmişlerdir.
Kaplan ve Pourciau’e göre (1990:63-93) izlenim yönetimi bireyin, arzu edilen kimlik
ve imajı diğer bireylerde oluşturmak için kullandığı stratejileri içerir. Gardner ve
26
Martinko (1998b:42-65) izlenim yönetiminin bireyin, diğer bireylerde arzu ettiği
algıları oluşturmaya ve sürdürmeye yönelik sergilediği davranışlar içerdiğini
vurgulamışlardır.
Sonuç olarak tüm bu tanımlardan hareketle, bunların bir kısmının kontrol, bir
kısmının yönlendirme ve izleme ya da etki üzerinde durduğu söylenebilir. Yine bu
tanımların bir kısmında bireylerin izlenimlerinin bilinçli ve amaçlı olup olmadığına
değinilmiş, bazıları ise tanınma, toplumca arzu edilen kimlik ya da algıları oluşturma
ve sürdürme, sosyal onay kazanma ve onaylanmamaktan kaçınma gibi yönlere vurgu
yapmışlardır.
I.1.3.İzlenim Yönetimi Modelleri
İzlenim yönetimi sürecini açıklamaya yarayıcı çeşitli modeller geliştirilmiştir.
Bu modellerin izlenim yönetiminin aşamalarını da içeren bütünlük içerisinde ortaya
koyuldukları görülmektedir.
Leary
ve
Kowalsky’nin
(1990:34-37)
izlenim
yönetimine
ilişkin
oluşturdukları modeldeki öğeler, izlenim oluşturmaya güdülenme (impression
motivation) ve izlenim oluşturma (impression construction) olarak ele alınmıştır
(Şekil 1). Modeldeki bu iki öğe değişik prensiplere göre işleyen, bireysel ve
durumsal özelliklere göre değişen alt süreçler olarak ele alınmıştır. Bireyler öncelikle
belli izlenimleri oluşturmaya güdülenmekte ve ardından diğer bireylerin kendisine
ilişkin izlenimlerini etkilemek için davranışlarını değiştirmektedirler (Leary ve
Kowalsky, 1990:34-37).
27
İZLENİM OLUŞTURMAYA
GÜDÜLENME
•
•
•
İZLENİM OLUŞTURMA
•
•
İzlenimlerin amaçlara
uygunluğu
Amaçların Önemi
Gerçekleşmesi istenen ve
varolan imaj arasındaki farklılık
•
•
Benlik Kavramı
İstenen ve istenmeyen kimlik
imajları
Rolün gerektirdikleri
Varolan veya olması istenen
sosyal imaj
Şekil 1: İzlenim yönetimin iki öğesi
Kaynak: Leary ve Kowalsky, 1990:34-37.
Rosenfeld, Giacalone ve Riordan (1995) geliştirmiş oldukları izlenim
yönetimine ilişkin üç bileşenli modelde, Leary ve Kowalsky’nin modelinden farklı
olarak, izlenimlerini incelemeyi (impression monitoring), üçüncü bir öğe olarak
modellerine almış oldukları görülmektedir (Şekil 2).
Sosyal Koşullar
Olumsuz Etkileşimler
Bireysel Koşullar
İzlenimlerini İnceleme: Bireyin
diğer bireylerin kendisine ilişkin
izlenimlerinin farkında olması
Varolan imaj
Diğerlerinin kontrol sonuçları
Sosyal sınıflamalar
Hedef değerler
Varolan imaj
Kişilik
Kendini Tanıma
Arzu edilen kimlik
Ben kavramı
İzlenim Oluşturmaya Güdülenme:
Bireyin diğer bireylerin
izlenimlerini etkileme isteği
İzlenim Oluşturma: Oluşturulacak
izlenimi seçme
Potansiyel İmaj
Sonuç değer
Ben kavramı
Arzu edilen kimlik
Şekil 2: İzlenim yönetiminde sosyal psikoloji sürecinin üç bileşenli modeli
Kaynak: Rosenfeld ve diğerleri, 1995:3-12.
Martinko tarafından geliştirilen model ise bu iki modele benzemekle birlikte
28
oldukça ayrıntılı bir izlenim yönetimi modelidir (Şekil 3).
İzlenim yönetimi durumunu inceleme
İzlenim yönetiminin amaç ve önceliklerini belirleme
İzlenim yönetimi taktiklerini seçme
İzlenim yönetimi davranışlarını sergileme
İzleyici tepkilerini ve bireysel sonuçları değerlendirme
Amaç ya da taktikleri sürdürme veya değiştirme
Şekil 3: İzlenim Yönetimi Süreci
Kaynak: Martinko, 1991:22-48
Bu modelde öncelikle bir durum tanımlaması yapılır ve izleyici, bireysel
özellikle incelenir. İnceleme sonucunda izlenim yönetimi amaçları seçilir, amaç
doğrultusunda taktikler belirlenir ve izleyicilerin tepkileri değerlendirilir. Eğer taktik
başarılı olamamışsa, amaç ve taktikler yeniden değerlendirilir (Martinko, 1991:2248).
Rao, Schmidt ve Murray da diğer modelleri benimsemekle birlikte, izlenimi
incelemenin Rosenfeld ve arkadaşlarının ya da Martinko’nun öne sürdüğünün aksine
sürecin, başında değil sonunda yer alan bir geribildirim alma süreci olduğuna
inanmaktadırlar. Ayrıca bu görüşte örgütsel ortam da bir öğe olarak ele alınmaktadır.
Bozeman ve Kacmar izlenim yönetimi için, öncekilerden daha farklı bir bakış
açısı ile sibernetik bir model geliştirmişlerdir (Demir, 2002:20), (Şekil 4).
29
AKTÖRÜN AMACI:
ARZU EDİLEN SOSYAL KİMLİK
•
•
•
Bilişsel Değerlendirme/
Amaç Belirleme
Durumsal Faktörler
Hedefin Bireysel Özellikleri
Sonucun Değeri, Önceliği ve
Beklenti
Kimlik Fonksiyonları
-Çoğaltma
-Koruma
-Uyum
KARŞILAŞTIRMA
•
AKTÖR ALGISI
•
Hedeften alınan
geribildirimler
aktörün algısınca
süzülür
-İçerik Boyutu
-İlişki Boyutu
Aktörün varolan ve
arzu ettiği kimlikleri
karşılaştırması
Büyük veya Küçük
Sürekli Uyuşmazlıklar
İŞLEME
•
Kontrollü İşleme
Planlar
Senaryo
Geliştirme
• Otomatik İşleme
Kalıcı
Senaryolar
Senaryo İzleme
Uyuşmazlık Olmaması
Ya da Çok Az Olması
HEDEFTEN ALINAN
GERİBİLDİRİM
•
•
UYGULAMA
•
Hedefin Davranışsal
Yanıtları
-Sözlü Mesajlar
-Sözlü Olmayan Mesajlar
Geribildirimlerin
Özellikleri
-Olumlu ya da Olumsuz
-Zamanlama
Kimlik Fonksiyonu
•
-Sürdürme
Sözlü Taktikler
-İçerik Taktikleri
-İlişki Taktikleri
Sözlü Olmayan
Davranışlar ve
Mesajlar
HEDEFTEKİ ETKİ
•
Şekil 4: İzlenim yönetiminin sibernetik modeli
Kaynak: Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30
30
Hedefin aktörün izlenim
yönetimi davranışlarını
bilişsel işleme alması
İzlenim
yönetiminin
sibernetik
modeline
göre,
izlenim
yönetimine
güdülenme, bireyin amacı veya arzu ettiği sosyal kimlik ile hedef bireylerden
aldıkları geribildirimler arasındaki algılanan farklılıktan kaynaklanır ve bu fark
karşılaştırma sonucu oluşur. Aktörün var olan imajı, arzu ettiği doğrultuda ise
kullanılan taktikler devam ettirilir eğer bir farklılık söz konusu ise alternatif bir taktik
arayışına girilir. Bunu senaryo geliştirme veya çeşitli planlar takip eder ve belirlenen
taktiğe göre davranan birey sergilenen davranış neticesinde hedefin tepkisini bekler.
Bu tepki üzerinde düşünülerek aktörün ulaşmayı istediği imaj ile karşılaştırılır. Bu
karşılaştırmanın sonucu, bir sonraki adımı ve etkileşimin devamını belirler (Bozeman
ve Kacmar, 1997:9-30) (Şekil 4).
Gardner ve Martinko da (1988a:321-388) izlenim yönetimine ilişkin bir
model geliştirmişlerdir (Şekil 5). Bu modelin, Goffman’ın sosyal etkileşimlere ilişkin
dramaturjik bakış açısından geliştirildiği görülmektedir. Bu modelde, bireyler diğer
bireylere karşı olumlu izlenimler oluşturmak için performans sergileyen aktörler
olarak belirtilmiştir. Buradaki aktörün ve izleyicinin özellikleri çevrenin özellikleri
ile birleşerek bir tür uyarıcı görevi üstlenmektedir. Modelde de görüldüğü gibi,
kişilik özellikleri, aktör ve izleyicinin tanımlanan durumlara ilişkin yorumlarını
etkilemekte ve aktör bu durum tanımlarını kullanarak en uygun izlenimleri
oluştururak davranışlarını seçmeye çabalamaktadır. Aktörün izlenimlerini yönetmede
başarısı, aktörün performansının, izleyicinin durum tanımına uygunluğunun
düzeyinden etkilenir ve bu uygunluk düzeyi arttıkça, aktörlerin arzu ettiği izlenimleri
yaratma ve izleyicilerden uygun yanıtlar alma olasılığı artmaktadır (Demir, 2002:21).
İzleyicinin yanıtları aktörün performansının başarılı olup olmadığı konusunda aldığı
tepkilerdir.
31
32
Seçici
Algı
Güdüler
Duygular
Benlik
Kavramı
Özellikler
Bilişsel
Senaryolar
Rol
Beklentileri
Kendi
Başarısına
İlişkin
Beklentiler
AKTÖR
Özellikler
Fiziksel
Özellikler
Çekicilik
Statü
Güç
Yetenek
İZLEYİCİ DAVRANIŞI
Uygunluk
Uygunluk
İZLEYİCİNİN DURUM
TANIMI
İzlenimler
Durumsal Boyutlar
Biçimsellik, Uygunluk,
Tanıma ve Belirsizlik
İZLEYİCİNİN KİŞİLİĞİ
Özyönetim Yeteneği
Onaylanma İhtiyacı
Şekil 5: İzlenim Yönetimi Sürecinde Anahtar Değişkenler ve Başlıca İlişkiler
Kaynak: Gardner ve Martinko, 1988b:42-65
AKTÖRÜN KİŞİLİĞİ
Özyönetim Yeteneği
Makyavelizm
Onaylanma İhtiyacı
Sosyal Kaygı
AKTÖRÜN DURUM TANIMI
Kendini Tanıma
Uygunluk
İZLENİM YÖNETİMİ DAVRANIŞI
İzlenim Yönetimi
Boyutlar
Sözlü
Amaçlılık
Sözlü Olmayan
Kesinlik
Giyim, ofis v.b.
Ataklık
Takım Çalışması
Alternatif İzlenim Yönetimi
ÇEVRE:
Fiziksel Ortam
Örgüt Kültürü
İşin Özellikleri
İlişkiler
Geribildirim
Özellikler
Fiziksel Özellikler
Çekicilik
Statü
Güç
Yetenek
Etkileşimde
Bulunulan Kişi Sayısı
İZLEYİCİ
Güdüler
Duygular
Benlik Kavramı
Özellikler
Bilişsel Senaryolar
Rol Beklentileri
Seçici
Algı
(Şekil 5)
Bu çalışmada, daha önce geliştirilmiş olan izlenim yönetimi modellerinden
yararlanarak, sanal topluluklarda izlenim yönetimine ilişkin bir model geliştirilmeye
çalışılmıştır. Taslak olarak sunulan modelin çalışmaya temel teşkil edebilecek ve
sanal topluluklarda bireylerin izlenimlerini yönetme süreçlerine ilişkin öğeleri
içerdiği düşünülmektedir (Şekil 6).
Arzu Edilen
Yeni Kimlik
İzlenimlerini
İnceleme
Bireysel
Özellikler
Sanal Ortam
İzlenim
Oluşturma
İzlenime
Güdülenme
Şekil 6. Sanal Topluluklarda İzlenim Yönetimi
Bu modelde, izlenim yönetimi sürecinin işleyişi, izlenimlerin incelenmesi
yani alınan geri bildirimlerin bireyleri harekete geçirmesi ve izlenim oluşturmaya
güdülenen bireyin, seçtiği taktikler doğrultusunda sergilediği kişisel sunumlarına
ilişkin izlenimlerini tekrar incelemeye başlaması şeklindedir. Birey aldığı bu geri
bildirimler ile ya yeni bir taktik arayışına girişir ya da varolan taktikleri korur veya
arzu ettiği farklı bir kimlik geliştirebilir. Sanal topluluklardaki etkileşimin gerçek
yaşamdaki sosyal etkileşimlerden en büyük farkı olan kimliklerin yeniden inşası bu
modelde gösterilmiştir. Bu modelde izlenim yönetimi sürekli değil, bireylerin istediği
ve sanal topluluklara aktif olarak iştirak ettiği sürece sürdürülmektedir. Bu araştırma
boyunca bu model benimsenerek sanal ortamlarda izlenim yönetimi tartışılacaktır.
33
I.1.4.İzlenim Yönetimi Süreci
İzlenim yönetimi süreci üç bölümden oluşmaktadır:
I.1.4.1.İzlenimlerini İnceleme
İzlenim yönetiminde ilk aşama olan izlenimlerin incelenmesi, bireyin
çevresindeki diğer bireylerin kendisine ilişkin algı ve değerlendirmelerine duyduğu
ilgi doğrultusunda davranışlarını içerir (Rowatt, 1997:5-62). Birey eyleme geçmeden
önce diğer bireylerin algı ve değerlendirmelerini incelemektedir.
İzlenim yönetimindeki çift yönlü bir iletişim bireyin, hedef birey ya da
bireylerin algı ve beklentilerini, mesajlarını, mesajlara tepkisini, yani geribildirimleri
değerlendirilmesi ile başlar (Elwell, 1998:22-71). Bu, aynı zamanda bir tür kendini
değerlendirme süreci olmaktadır. Kendini değerlendirme, bir bireyin davranışlarını
düzenlemede temeldir (Taylor ve Neter, 1995:1278-1288). Geri bildirim almaksızın
bireyin
amaçladığı,
arzu
ettiği
kimliği
oluşturma
sürecinde
yapacağı
değerlendirmeler için geribildirimlere gereksinimleri olduğunu Bozeman ve Kacmar
da (1997:9-30) belirtmişlerdir. Bu geribildirim, aktörün izlenimlerine ilişkin bilgi
alması ve arzu ettiğini oluşturması için oldukça önemlidir. Bu geribildirim sayesinde,
aktör tarafından etkileşimin olumlu olup olmadığı konusunda bilgi vermektedir.
Bireyler, bilgileri, amaçları doğrultusunda seçici olarak filtreden geçirmektedirler.
Böylelikle hedeften alınan geribildirime verilen anlam, arzu edilen izlenimlerin
amacı doğrultusunda yorumlanır. Aktörün geribildirime verdiği önem ve tepkisi de
bu doğrultuda olur (Demir, 2002:25).
Leary izlenimlerin bir düzlem (continum) üzerinde oluşageldiğini ve dört
düzeyi olduğunu ileri sürmektedir:
34
İzlenime Duyarsızlık: Bu düzeyde birey diğer bireylerin kendisi ile ilgili
izlenimlerine duyarsız ve ilgisizdir. Leary bunu iki sebebe bağlamaktadır: İlki birey
çevresindeki bireylerin kendisi hakkındaki düşüncelerini önemseyemeyecek şekilde
kendisini zorlayan koşullar içerisinde olabilir. Bir diğer sebep ise bireyin o andaki
psikolojik durumunun izlenimleri incelemeye engel olmasıdır.
İzlenimlerin Bilinçsizce İncelenmesi: Birey, herhangi başka bir duruma
odaklanmışken çok da dikkat etmeksizin izlenimlerini inceleyebilir. Birey, diğer
bireylerin kendisini nasıl algıladığını bilinçli bir şekilde gözden geçirmediği
durumlarda bile onların kendisi ile ilgili bilgilerini tarar. Bu tarama sırasında
olumsuz bir bilgi alındığında dikkat bu konuya yönelir.
İzlenimlerin Farkında Olma: Bu düzeyde birey, izlenimlerin bilincindedir ve
diğerleri üzerinde oluşturduğu izlenim üzerine düşünmektedir.
İzlenime Odaklanma: Bireylerin tamamiyle diğer bireylerin kendisine ilişkin
izlenimleri ve bu izlenimlerin olası sonuçları üzerinde odaklandığı durumlardır. Bu
durum bireyin izlenim oluşturmaya üst seviyede güdülendiğinde gerçekleşmektedir.
Görüldüğü gibi izlenimlerin farkında olmak, özellikle belli bir kimlik
oluşturma açısından son derece önemlidir (Crittenden ve Bae, 1994:654). Bireyler
sosyal etkileşimlerde durağanlık durumunda izlenimlerini incelemeye çok çaba
sarfetmezler, ancak bu etkileşimler olumsuz sonuçlar oluşturduğunda (gaf, pot kırma,
kazalar ve diğer utanç verici durumlar v.b.) birey izlenimlerini daha çok incelemeye
başlar (Rowatt, 1997:5-62).
I.1.4.2.İzlenim Oluşturmaya Güdülenme
Bireylerin neden diğer bireylerin kendisiyle ilgili izlenimlerini önemsediği ve
bu izlenimleri etkilemeye çalıştığı araştırmacıların yanıt aradığı sorular arasında yer
35
almaktadır. Bireyler, davranışlarının sosyal açıdan uygunluğu konusunda duyarlı
olmaları nedeniyle, bireylerarası etkileşimlerinde, uygun sosyal kimlikler yaratma
gereksinimi duyarlar (Bristow ve Sachau, 1998). Bireyler için oluşturdukları
izlenimler, diğer bireylerin kendilerine ilişkin algıları, değerlendirmeleri önemlidir.
Bu durum bireyleri, genellikle çevrelerindeki diğer bireylerin gözünde belli
izlenimler oluşturacak şekilde davranmaya güdüler (Martin ve Leary, 1999:10921111). Rowatt izlenim oluşturmaya güdülenmeyi, bireyleri, diğer bireyler üzerinde
izlenimler oluşturmaya teşvik eden durumlar olarak tanımlamıştır.
Baumeister (1982:3-26) iki çeşit benlik sunumu güdüsü söz konusu olduğunu
savunmaktadır: Muhatabı memnun etme güdüsü ve kendi sosyal benliğini oluşturma
güdüsü. Muhatabı memnun etme güdüsü ile herhangi bir kazanç elde edilebilir ki bu
genellikle muhatabın bireyin kendisi ile ilgili olumlu şeyler düşünmesini sağlayarak
kazançları veya ödülleri kontrol edebilmektedir. Ancak daha sonraki yıllarda
Baumeister, bireylerin korkutarak veya kendisini acındırarak da diğer bireyleri
etkileyebileceği yönünde verilerin elde edilmesinden sonra, bu güdüyü muhatap
karşısında oynama (playing the audience) olarak adlandırmıştır (Baumeister ve Tice,
1984:5-13).
Sosyal
benliğini
oluşturma
güdüsü
ise
bireylerin
kendilerini
gerçekleştirmesine destek olmaktadır. Bireylerin ideal benliklerini gerçekleştirmeye
güdülendikleri savından hareket eden Baumeister, ideal benliği gerçekleştirme
güdüsü ile beraber çalışmalarında özsaygı düzeyleri ne olursa olsun bireylerin,
kendileriyle ilgili olumlu geribildirim
aramanın yanısıra kendileriyle ilgili
olumsuzlukları da sunan geribildirimleri de tercih ettikleri sonucunu elde etmişlerdir.
Bozeman ve Kacmar’a göre (1997:9-30) ise izlenim oluşturmaya
güdülenmede etkili olan iki önemli güdü vardır: Birincisi kendini geliştirmedir. Yani
36
bireyin kendisine olan saygısını arttırma ve koruma isteğidir. Kendini geliştirmeye
yönelik izlenim yönetimi, bireyin var olan kimlik kavramı ile arzu edilen sosyal
kimlik arasındaki farklılığı içerir. İkincisi kendini doğrulamadır. Bu, bireyin diğer
bireylerden sosyal kimliğe ilişkin aldığı geribildirimler doğrultusunda onaylanma
arzusundan kaynaklanmaktadır.
Taylor ve Neter (1995:1278-1288) izlenim yönetimine ilişkin çalışmalarında
üç güdü üzerinde odaklanmışlardır: Birincisi bireyin kendisine ilişkin doğru bilgiye
sahip olma arzusudur. Bireyin yetenek ve davranışlarına ilişkin endişesi bu arzuya
yol açmaktadır. İkincisi, kendini övmedir. Bireylerin kendilerinde olan olumlu
özellikleri vurgulamaya ihtiyaç duymaları ve genellikle geribildirimleri olumlu
olarak değerlendirme eğilimleri buna neden olmaktadır. Üçüncü güdü ise, kendini
düzenlemedir. Bireyler çevrelerini gözlemlerle, içinde bulundukları ortamı
yorumlarlar ve bu ortama uyum sağlamak için davranışsal stratejiler kullanırlar
(Demir, 2002:27).
Leary ve Kowalsky de (1990:34-37) sosyal ilişkilerin ödüllerini en yüksek
düzeye çıkarmak, kendine saygıyı yükseltmek ve arzu edilen kimlikleri geliştirmek
olarak birbiri ile ilişkili üç güdü olduğunu belirtmişlerdir.
Leary’e göre birey, herhangi bir sosyal, ekonomik veya somut bir beklenti
içerisinde olmadığı durumlarda da, başkalarının üzerinde yarattığı izlenim konusunda
kaygı duyabilmektedir. Başarısız benlik sunumları, bireyin öz saygısını azaltıp
olumsuz duygusal tepkilere neden olabilir, tam tersine başarılı benlik sunumları
bireyin öz saygısını yükseltebilir ve kendisini iyi hissetmesini sağlayabilir.
Oluşturulan izlenim, öz saygıyı ve hisleri etkilemekte ve bu nedenle herhangi bir şey
elde edilmeyeceği bilinmesine rağmen benlik sunumuyla ilgilenilmektedir (Araz,
37
1998:35). Diğer taraftan benlik sunumu oldukça içselleştirilmiş bir alışkanlıktır ve
başkalarının bireyle ilgili olmadığı durumlarda bile benlik sunumu yapılabilmektedir.
Araştırmacılar arasında bireyi izlenimlerini yönetmeye güdüleyen faktörler
konusunda ortak bir görüşe ulaşılmasına karşın bunların birey açısından önceliği
konusunda çok farklı görüşlerin bulunduğu görülmektedir (Demir, 2002:29).
Bozeman ve Kacmar’a göre (1997:9-30) sosyal etkileşimlerde, izlenimlerin
yönetilmesinde temel güdü, var olan kimlik ile arzu edilen kimlik arasındaki
farklılıktır ve önemli olan bu farkın büyüklüğüdür. Amaç ile diğer bireylerden gelen
geri bildirim arasındaki farklılıklar arttıkça birey, izlenimlerini yönetmeye daha çok
güdülenmektedir. Rao ve diğerleri de benzer bir şekilde bireyi izlenim yönetimine
güdüleyen faktörlerin bireyin amacı olduğunu ve bu amacın önemi ve varolan ile
arzu edilen izlenim arasındaki farklılığı içerdiğini ileri sürmektedirler. Burada temel
amaç beğenilme arzusudur. Bolino ise (1999:82-99) birey için en önemlisinin diğer
bireylerce onaylanmak ve olumsuz görünmekten kaçınmak olduğunu öne
sürmektedir.
I.1.4.3.İzlenim Oluşturma
İzlenim yönetimi sürecinin son aşaması izlenim oluşturmadır. Birey, diğer
bireylerin izlenimlerinin farkına varıp onları yönetmeye güdülendikten sonra arzu
ettikleri kimlikleri oluşturma çabasına girer.
Bireyin, çevresindeki diğer bireyin kendisine ilişkin algılarına yönelik
kaygıları arttığında, çeşitli taktikler kullanarak bu algıları değiştirmeye yönelir
(Demir, 2002:30). Birey bu amaçla, belli taktikleri kullanarak, diğer bireylere doğru
olduğuna inandıkları bilgi ve izlenimleri iletmeye çalışır (Bristow ve Sachau, 1998).
38
Bireysel değerler, toplumsal değerler ve bireyin hedef değerleri bu sürecin önemli
birer parçasıdır (Rowatt, 1997:5-62).
I.1.5.İzlenim Yönetimi Taktikleri
İzlenim oluşturma, sosyal etkiye odaklı bir süreçtir ve bireyin belli amaçlara
ulaşmak için çevresindeki diğer bireylerin düşünce ve davranışlarını değiştirmek için
kullandığı taktikleri içerir (Rao ve diğerleri, 1995).
İzlenim yönetimi her zaman doğrudan olmamaktadır. Birey, benlik
sunumuyla ilgili davranışlarını, kendi yetenek, ihtiyaç ve amaçlarına, muhatabın
niteliklerine, davranışın oluştuğu sosyal ortamın doğasına göre düzenleyebilmektedir
(Tedeschi, Lindskold ve Rosenfeld, 1985).
Bireyler, taktik repertuarına sahiptirler ve geçmişte varolan bir durum ile
tekrar karşılaşıldığında bireyler, daha önce başarılı olan taktikleri tekrar uygularlar.
Diğer taraftan geçmişte başarılı olmuş olan taktik uygulanmayıp yeni taktik arayışına
da girilebilir. Özellikle geçmişte yaşamadığı durumlar, aktörün izlenim yönetimi
amacı doğrultusunda bilinçli bir değerlendirmeden geçirilir ve bu süreç izlenim
yönetiminde senaryo kavramı ile açıklanır. Kontrollü ve otomatik bilgi sürecini
içeren senaryolar, rutin eylemlerde, uygun davranışlara yol göstermede ve
gereksinim duyulan iletişim sürecini açıklamada önemli fonksiyona sahiptir. Birey
kimliğine yönelik zor bir durum ile karşılaştığında senaryo geliştirmektedir. Senaryo
geliştirme, bilinçli ve sosyal mesajlarla ilgili aktif bir süreç olup her durumda yeni
bir senaryo geliştirilebilir. Genellikle geliştirilen senaryolar bireyin arzu ettiği sosyal
kimlikler ve imajla doğru orantılıdır. Birey var olan ve arzu ettiği sosyal kimlik
arasında bir fark algılamadığı taktirde arzu edilen izlenim sürdürülür. Birey aksine bu
kimlikler arasında küçük bir farklılık algılıyorsa, arzu ettiği kimlik amacı
39
doğrultusunda aynı senaryoyu sürdürür ya da bu senaryo içinde alternatif yollar
deneyebilir (Bozeman ve Kacmar, 1997:9-30). Wate (2000) bireylerin farklı
durumlarda, farklı taktikleri kullanabileceği, bazı taktikleri de sürekli olarak
kullanabileceğini ileri sürmektedir. Benzer şekilde Shutz’a göre (1998:611-622) ise
bireyler farklı zamanlarda farklı izlenim yönetimi taktiklerini kullanabilmektedirler
ve bu nedenle bireyin tek bir taktiği sürekli olarak kullanması beklenmemelidir.
Bozeman ve Kacmar’a göre (1997:9-30) birey taktik seçerken arzu ettiği izlenimi
etkili bir şekilde oluşturabilecek taktiği, ortamı ve hedef izleyicisinin yanıtlarını
inceler. Witt’e göre (1991:213-219) birey, izlenim yönetimi davranışlarını sadece
kendisi için önemli durum ya da ortamlarda sergiler.
Araştırmacılar tarafından uzun zamandan beri kullanılan izlenim yönetimi
taktikleri saptanmaya ve isimlendirilmeye çalışılmaktadır. Burada konuya açıklık
getirebilmek amacıyla belli başlı bazı taktiklerden söz edilecektir.
Jones’un
(1990)
sınıflanmasına
göre
izlenim
yönetimi
taktikleri;
biçimlendirici ve biçimlendirme sonrasıdır. Biçimlendirici taktikler; kendini
sevdirme (ingratiation), yıldırma (indimidation), örnek olma (exemplification),
yardım isteme (supplication) ve niteliklerini övme (selfpromotion) . Biçimlendirme
sonrası taktikler ise, bireyin yetenek, otorite, çekicilik, dürüstlük, prestij ve statüye
ilişkin izlenimler oluşturmaya dönük girişimleridir (Rind ve Benjamin, 1994:19-26;
Bolino, 1999:82-99; Wate, 2000).
Tedeschi ve Riess de izlenim yönetimi davranışlarını içinde bulunulan
zamana yönelik ve geleceğe yönelik olmak üzere iki başlık altında toplamışlar ve
birinci grupta kendini sevdirme, yıldırma, örnek olma, yardım isteme ve niteliklerini
tanıtma, ikinci grupta bireyin kendisini sempatik, yetenekli, erdemli, güç sergileyen,
40
dürüst, saygı ve statüye yönelik izlenimlerini aktaran davranışlar olarak
belirtmişlerdir (Aktaran: Rind ve Benjamin, 1994:19-26).
İzlenim yönetimi taktiklerine ilişkin bir diğer sınıflama da çevre odaklı (other
focused) ve kendine odaklı (self focused) taktikler sınıflamasıdır (Demir, 2002:35).
Çevre odaklı taktikler, bireyin çevresindeki diğer bireyleri etkilemesini amaçlamakta
ve övgü, görüş birliği, yardımcı olma gibi taktikleri ve ayrıca gülümseme gibi sözsüz
davranışları da içermektedir. Kendine odaklı taktikler ise bireyin dikkatleri kendi
üzerine çekmeyi ve tutmayı amaçladığı ve örnek olma, vurgulama, çoğaltma ve
niteliklerini tanıtma taktikleridir. Bu kategori giyim gibi sözsüz davranışları da içerir
(Kacmar ve Ferris, 1992:1251-1272; Kacmar ve Carlson, 1994:682-697; Wayne ve
Liden, 1995:232-261). Bu sınıflamanın geliştirilmesi ile kendini tanıtmaya yönelik
ve savunmaya yönelik taktiklere de yer verilerek başka bir sınıflama da
oluşturulmuştur:
Kendine Odaklı İ.Y. Davranışları
Davranışları
Kendini Tanıtmaya
Kendini Tanıtma
Niteliklerini Tanıtma
Vurgulama
Övgü
Örnek Olma
Dış
Odaklı
İ.Y.
Görüş Birliği
Yardım Etme
Sempatik Davranma
Yönelik
Özür Dileme
Mazeret Bildirme
Meşrulaştırma
Savunmaya Yönelik
Şekil 7. Taktik İzlenim Yönetimi Davranışlarının Sınıflaması
Kaynak: Daniels, 1997:62-91
Şekil 7’de görüldüğü gibi bu sınıflamada kendini tanıtmaya yönelik ve
savunmaya yönelik taktikler bir boyutu, kendine ve çevreye odaklı taktikler de diğer
boyutu oluşturmaktadır.
41
Bozeman ve Kacmar (1997:9-30) izlenim yönetimi taktiklerini, kimliği
geliştirme, kimliği koruma ve kimliğe yönelik taktikler olarak üçe ayırmaktadırlar.
Kimlik geliştirme, bireyin hedefin gözünde arzu ettiği sosyal kimlikleri geliştirmeye
yönelik davranışlarıdır. Kimlik geliştirme taktikleri olarak niteliklerini tanıtma, örnek
olma ve vurgulamayı içermektedir. Bu taktikler başarılı olduğunda var olan ve arzu
edilen kimlik arasındaki fark azaltılabilir veya ortadan kaldırılabilir. Kimlik koruma
davranışları ise, bireyin hedefin gözünde sosyal kimliğini zararlardan korumaya
yöneliktir. Bu taktikler açıklanırken varolan ve arzu edilen sosyal kimlikler arasında
olumlu farklılıkların olabilmesinden yola çıkılmıştır.
Bir diğer sınıflama ise Andrews tarafından yapılmış olan kendini tanıtmaya
yönelik, kendini savunmaya yönelik ve çağrışım taktikleridir. Kendini tanıtmaya
yönelik taktikler bireyin, diğer bireylerin gözünde belli bir izlenim yaratma çabası ile
sergilediği davranışlardır. Bunlar, kendini sevdirme, kendini övme, yardım önerme,
niteliklerini tanıtma ve görüş birliğidir. Savunma taktikleri ise tepkiseldir ve
açıklama yapma, engel koyma ve özür dilemedir.
Özet olarak izlenim yönetimi taktiklerine ilişkin sınıflamalar incelendiğinde,
farklı isimler altında olsa da olumlu izlenimler oluşturma ve olumsuz izlenimlerden
kaçınma olarak iki gruba ayrıldığı görülmektedir. İlk sınıflamaların bazılarında
(Jones, 1990) olumsuz izlenimlerden kaçınma davranışı yerine biçimlendirme sonrası
davranışlar ve geleceğe yönelik davranışlar sınıflaması yapılmış, bu davranışlar
stratejik davranışlar başlığı altında toplanmış, Wayne ve meslektaşları (Wayne ve
Ferris, 1990:487-500; Wayne ve Liden, 1995:232-261) kendini sevdirme taktiklerine
ilişkin sınıflamasını temel alan kendine ve çevreye odaklı taktikler geliştirmiş,
Kacmar ve Bozeman (1997:9-30) kimliğe uyum, Andrews (1999:) çağrışım, Shutz
42
(1988:611-622) ise saldırgan ve korunmaya yönelik taktikleri benimsemişlerdir. Bu
sınıflamalar incelendiğinde, bu taktiklerin de gerçekte bir dizi kendini tanıtma ve
savunma davranışları içerdiği görülmektedir (Demir, 2002:41).
Bu çalışmada
Tedeschi ve arkadaşlarının (Lindskold ve Rosenfeld,1985) kendini tanıtmaya yönelik
taktikler sınıflaması benimsenmiştir.
Bireyler, kendini tanıtmaya yönelik taktikler kullanarak, diğer bireylerde
olumlu izlenimler bırakmaya çalışmaktadırlar. Kendini tanıtmaya yönelik izlenim
yönetimi taktiklerinin kullanımı, bireyin olumlu değerlendirilme ve izleyicilerinin
desteğini ve onayını elde etme isteğinden kaynaklanır (Zaidman ve Drory, 2001:671690; Palmer ve diğerleri, 2001:35-49). Birey bu taktikleri kullanarak, istediklerini
elde etmek için uygun karşılanacağını umduğu davranışlarını geliştirmeye ve onlara
kendini tanıtmaya çalışır (Palmer ve diğerleri, 2001:35-49). Kısaca bireyler,
çevrelerindeki diğer bireylerin kendilerine ilişkin izlenimlerini biçimlendirerek
onlara kendilerini tanıtmayı amaçlarlar (Shutz, 1998:611-622). Görüldüğü gibi bu
amaçla sergilenen davranışlar genellikle diğer bireylerce daha çok arzu edilen bir
kimliğin oluşması ve diğerlerine daha çekici ve önemli bir insan olarak görülmek
istenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu yolla sosyal imaj geliştirilmektedir. Bu yönü
ile kendini tanıtmaya yönelik izlenim yönetimi taktikleri ise sosyal onayı sağlama
amacıyla kullanılırlar (Olson ve Johnson, 1991:495-509; Bristow ve Sachau, 1998).
Bu taktikler, kişiliğin ve imajın geliştirilmesi için arzu edilen algıları oluşturmak
amacıyla belirlenen hedefleri ve belli bir kimlik oluşturmayı içerir yani durumsal
taleplere tepki olarak kullanılmaz. Bu amaçla kullanılan taktikleri, kendini sevdirme,
niteliklerini tanıtma ve örnek olma olarak sıralayabiliriz.
43
Tedeschi ve arkadaşları izlenim yönetimiyle ilgili davranış taktiklerini aktif
(assertive) ve savunucu (defensive) benlik sunumu olarak iki kategoride
sınıflandırmışlardır. Buna göre, izlenim yönetiminin bazı aktif formları vardır ve en
çok kullanılan aktif taktik kendini sevdirmedir.
Kendini Sevdirme: Bireylerin kendilerini sevdirmek için kullandıkları 4 yol
mevcuttur. Bunlardan ilki kendini yüceltmedir (self-enhancemenet). Bireyler çoğu
zaman iyi bir izlenim oluşturabilmek için diğer bireylerin neyi çekici ve arzu
edilebilir bulduğunu keşfederek ve o yönde davranmaya çalışmaktadırlar. Kendini
yüceltici türde ifadeler, her zaman pozitif niteliklerle övünmekle eşanlamlı değildir
ve bireyler kendilerini kimi zaman yücelttikleri gibi kimi zaman da alçakgönüllü
davranmaktadırlar.
Alçakgönüllülüğün belirli koşullar altında bir izlenim yönetimi taktiği olarak
etkili olabileceğini belirten Cialdini ve De Nicholas (1989:406-415) konu ile ilgili
bazı sınırlılıklar getirmişlerdir. Onlara göre, birey, başarılı veya güçlü olduğu
konularda alçakgönüllü olmalıdır, yine birey başarısının farkında olan ve o başarı
bağlamında bireyin alçakgönüllülüğünü değerlendirebilecek bireyler karşısında
alçakgönüllü olmalıdır.
Bir diğer kendini sevdirme taktiği diğerini yüceltmedir (other-enhancement).
Birey karşısındaki bireye onun sevdiği veya hayran olduğu şeklinde övgüler sunar.
Burada söylenilenlerin içtenliği ve inanılırlığı önemlidir. Bu tür diğerini yüceltici
değerlendirmeler, hedef bireyin sahip olduğu ilgili niteliğin farkında olmadığı alanlar
için yapıldığında daha etkili olmaktadır (Schlenker, 1986:21-62).
44
Kullanılan üçüncü taktik olan görüş birliği (opinion conformity), hedef
bireyin değer, tutum ve görüşleri ile aynı doğrultuda olunduğunun iddia edilmesi
yönünde bir taktiktir.
Kendini sevdirme taktiği olarak kullanılan dördüncü taktik ise, lütufta
bulunmadır (favor-doing). Lütufta bulunan bireyler, diğer bireylere kibar davranarak
onların ilişkiyi sürdürmeye mecbur oldukları hissini uyandırmaya çalışmaktadırlar.
Diğer bireylere lütufta bulunarak kendini sevdirmeye çalışan birey iki amacı elde
edebilmektedir: diğerlerince sevilebilmek veya alıcıda borçluluk veya mecburiyet
hissi yaratabilmek.
Tedechi ve arkadaşlarına göre aktif benlik sunumu niteliklerini tanıtma (selfpromotion) taktikleri ile de yapılabilmektedir.
Niteliklerini Tanıtma: Kendini tanıtma kişinin yeterli ve zeki bir insan
olduğunu gösterme yönündeki çabalarıdır ve hem kendini sevdirme hem de kendini
tanıtma kendini yüceltici iletişimi içermesine rağman bireyin kurmak istediği kimlik
açısından farklılaşmaktadır (Araz, 1998:27). Niteliklerini tanıtma, hak iddia etme
yolu ile yapılabilmektedir. Buna göre birey, grup başarısında kendisinin bireysel
çaba veya başarısını vurgulamaktadır. Bir diğer niteliklerini tanıtma taktiği zorluğu
dile getirme (enhancement), sonucun hedef bireyin düşündüğünden daha büyük bir
değere sahip olduğunun iddia edilmesi yönündeki açıklamaları içermektedir. Elde
edilen bir başarıda zorluklarla karşılaşılmışsa, yetenek veya güdü daha büyük
algılanmaktadır. Bir diğer yol ise, başarıyı paylaşmadır (basking in reflected glory).
Buna göre birey, ait olduğu grubun elde ettiği başarının gururunu yaşamaktadır. Bu
taktiği kullanan bireyler, kazananlarla veya başarılı olanlarla ilişki kurup,
kaybedenler veya başarısız olanlardan uzaklaşmaktadırlar. Kendini tanıtmanın bir
45
diğer taktiği olan tahrip etme (blasting) taktiğinde ise birey rakip grupları veya
bieyleri negatif değerlendirerek kendi kimliğini yüceltmeye çalışmaktadır.
Örnek Olma: Aktif benlik sunumu kapsamında kendini tanıtmaya yönelik son
taktik ise örnek olmadır (exemplification). Bireyin ahlaklı, dürüst ve değerli
olduğuyla ilgili bir imaj yansıtma yolu ile diğer bireylerin saygısını ve hayranlığını
kazanmak için kullandığı davranışları içermektedir. Burada temel amaç, diğer
bireylerin davranışlarını değiştirmektir.
Sonuç olarak Tedeschi ve arkadaşlarına göre kendini yapılandırmaya çalışan
birey, arzu edilen kimliğini inşa etmek ve sürdürmek için çeşitli taktikler
kullanmakta ve diğer bireylerle iyi geçinmeye veya onları etkilemeye çalışmaktadır.
Bu niteliklere örnek olarak, yeterli, çekici, statü sahibi, prestijli, dürüst, güvenilir ve
ahlaklı olmak sayılabilir. Araştırmanın konusunu oluşturan sanal topluluklarda da
buna benzer taktikler uygulanmakta ve bireyler diğer bireyleri etkileme çabasına
girmektedirler. Dolayısıyla, izlenim yönetimi taktiklerini sadece gerçek yaşam
etkileşimlerinde değil sanal topluluklarda da görmek ve bu taktikleri sanal
topluluklara uyarlamak mümkündür.
Bu çalışmada da Tedeschi ve arkadaşlarının geliştirdiği kendini tanıtmaya
yönelik taktikler sınıflamasından yararlanılarak sanal topluluklarda bu taktiklerin
nasıl kullanıldığı, hangilerinin daha çok tercih edildiği sanal ortamın kendi pratikleri
içerisinde açıklanmaya çalışılmıştır. Diğer taraftan Goffman’ın öne sürdüğü
performans, kişisel cephe, dekor, görünüş, yüz gibi kavramların sanal ortamlarda
nasıl karşılık bulduğu, bu kavramların sanal ortamlarda nasıl kullanılıp şekillendiği
yapılan sohbetler sonucunda açıklanmaya çalışılmıştır. Bu kavramlar ve geliştirilen
taktikler sınıflamasının bu çalışmada tercih edilmesinin nedeni, bunların gerçek
46
hayattaki sosyal etkileşimlerde sıkça kullanılmasının yanı sıra sanal alana da
uyarlanabilir olması, yeni bir etkileşim alanı sunan internet üzerindeki sanal
topluluklardaki iletişimin de bu kavramlarla açıklanabilir olmasıdır. Geliştirilen
kavramlara bakıldığında bahsedildiği gibi bireyin diğer bireyler üzerinde iyi bir
izlenim oluşturma isteği, arzu edilen bir kimlik yaratma güdüsü, toplumca genel
kabul gören kişilik özelliklerinin sanal ortamlarda kolayca gerçekleştirilebilmesi,
dürüst olunup olunmadığına bakılmaksızın bu ortamlarda kimlik deneyiminin en üst
düzeyde yaşama imkanı bulması da diğer bir nedendir. Zaten kavramsal çerçevede
sınırları çizildiği üzere, izlenim yönetimi kavramında bireylerin kim oldukları değil,
başkalarınca nasıl göründükleri ve kendilerini diğer bireylere sergilerlerken nasıl bir
performans sundukları ve bireyin kendisi ile ilgili iyi izlenimi korumak amacıyla bazı
unsurların gizlenmesi önemlidir. Sanal ortamların yapısına ve bu ortamlardaki
ilişkiler ağına bakıldığında da tıpkı burada tarif edilen gizleme, başkalarınca değer
görme, başkalarınca iyi görünmenin temel olduğu açıktır. Yüzyüze iletişimde olduğu
gibi diğer bireylerin özelliklerini veya tutumlarını anlamaya yönelik ipuçlarından
yoksun olunması, sanal ortamların bu kavramlarca belirtilen tanımlamalara daha
uygun olabildiği
düşünülmektedir. Bu doğrultuda sanal ortamların yapısını
anlayabilmek için internetin tarihi, interneti diğer iletişim biçimlerinden ayıran
özellikleri ve sanal ortam karşılaşmalarının özellikleri değerlendirilecektir.
I.2.İnternet Ortamındaki Sanal Alanlar
I.2.1.Yeni Bir İletişim Teknolojisi Olarak İnternet
Yeni iletişim teknolojileri, hem kullanıcılar arasındaki hem de kullanıcılar ile
enformasyon arasındaki karşılıklı iletişimi, içlerinde bulunan mikro-işlemcilerle
sağlayan veya geliştiren iletişim araçlarıdır (Geray, 1994:9). Bunlardan biri olan
47
internet ile iletişimin, bilgiye erişimin Türkiye’deki yansımalarının da değiştiği
düşünülmektedir. Teknolojik gelişmeler hayatımızın her yönünü etkilediği gibi, yeni
çalışma alanları ortaya çıkarmıştır. Ülkeler arasındaki bütünleşme eğilimi, teknolojik
gelişmelerle birlikte daha da hız kazanmıştır. 1950’lerden itibaren yeni enformasyon
teknolojilerinin keşfedilmesi ile hızla yaygın kullanım alanları yaratılması sonucunda
bu pratik gelişimleri irdeleyen kuramcılar tarafından küreselleşme ve yeni dünya
düzeni tartışmaları da sürdürülmektedir.5 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren
bilgisayar temelli iletişimde yaşanan gelişmeler, noktadan noktaya iletişimin ve kitle
iletişiminin internet adıyla anılan küresel bilgisayar ağında birleşmesi ve metin, ses,
resim, veri, hareketli görüntü gibi enformasyonun birçok biçiminin bu ağ üzerinden
gönderilip alınabilmesini mümkün kılmıştır. İnternete bağlı olan kullanıcıların sayısı
her yıl bir önceki yıla göre artarak büyümektedir. İnternetin ortaya çıkması
beraberinde pazarlama ve iletişim alanında yeni uygulamaları getirmiştir.
I.2.2.İnternetin Kitle İletişim Aracı Olarak Tarihi ve Gelişimi
İnternetin tarihi paket-anahtarlama (paket-switched) şebekelerinin kurulduğu
1960'lı yıllara uzanmaktadır. Paket-anahtarlama, mesajları alt bölümlere ayıran ve
ilgili yerlere gönderen, onları yeniden toplayan bir yöntemi tanımlamaktadır. Birden
çok kullanıcının ayrı birimlere ayrılmış verilere aynı bağlantı içinde erişmesine
olanak sağlayan bu yöntemle bilgisayarların birbirine bağlanarak verilere aynı anda
ulaşması mümkün hale gelmiştir. Bu yöntem ilk kez İngiltere’de 1968 yılında Ulusal
Fizik Labaratuarları’nda kullanılmış, aynı yıllarda da Amerika’da deneysel
çalışmalar yapılmıştır (Hardy, 1997).
5
Yeni iletişim teknolojileri ile birlikte yeni dünya düzenine ilişkin ayrıntılı bilgi için bakınız; Geray,
H. (1994), Yeni İletişim Teknolojileri: Toplumsal Bir Yaklaşım, Başaran, F.; Geray H. (2005),
İletişim Ağlarının Ekonomisi Telekominikasyon, Kitle İletişimi, Yazılım ve İnternet, Binark, M.;
Kılıçbay, B. (2005), İnternet, Toplum, Kültür, Toffler, A. (1981), Üçüncü Dalga.
48
1960’lı yıllarda, eski dünya düzeninin yeni dünya düzenine armağanı olan
internetin temelleri atılmaya başlandı. Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler
Birliği arasındaki soğuk savaş doruk noktasına ulaşmış, teknolojik üstünlüğün
savaşın galibi olduğuna olan inanç giderek artmaya başlamıştı. Soğuk savaş
döneminin nükleer çatışma tehtidi yüzünden savunma amaçlı projelere büyük
harcamalar yapılmaktaydı (Boz, 2000:11). Dolayısıyla, o yıllarda her iki ülke de,
sürekli araştırmalar yapıyor, teknolojik gelişmelerin en çok görüldüğü alanlardan
bilgisayar ve bilgisayar teknolojisine yöneliyorlardı. İşte bu ortamda ortaya çıkan,
başlangıçta askeri amaçla kullanılmaya başlanan internet günümüzde bir iletişim
aracı olarak yerini almıştır.
1971 yılında ilk gönderilen elektronik posta ile, 1972 yılında 23’e ulaşan
terminal sayısı ile, 1976 yılında radyo ve uydu bağlantıları ile, 1979 yılında ilk
bilgisayar haber gruplarının ortaya çıkması ile, IBM’in internetin babası sayılan
Bitnet sistemini yaratmasıyla, 1983 yılında üniversitelerin öğrencileri ile ilk kez
elektronik posta adresi almasıyla, 1985’te American Online’a ilk müşterinin
bağlanmasıyla internetin gelişim süreci de hızlanmaya başladı (Teker, 2002:223).
I.2.3.İnternetin Türkiye’ye Girişi
Türkiye’de internet hızla gelişen ve önemi zamanla daha da anlaşılan bir
iletişim teknolojisidir. Özellikle son yıllarda bu alanda yapılan yatırımların sayısı
artmakta, servis sağlayıcılar abone sayılarını arttırmak için çeşitli kampanyalar
düzenlemektedirler.
Türkiye’nin uluslararası internet ağına bağlanması fikrinin oluşması 1991
yılının sonlarına rastlamıştır. 1990’lı yılların başında Ortadoğu Teknik Üniversitesi
(ODTÜ) tarafından önerilen bir proje, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma
49
Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenmiştir. Bu proje kapsamındaki çabalar
sonucunda bazı yeni ağ teknolojilerinin kullanımı öngörülmüş ve 1992 yılından
başlayarak önemli bir aşama kaydedilerek Türkiye’nin internet bağlantısı
sağlanmıştır (Çağıltay, 1997:5). Türkiye’deki bu girişimlerle eş zamanlı olarak
dünyada internet ağlarının hızla yaygınlaştığını, akademik ve araştırma dünyasının
dışında devlet kuruluşları, uluslararası örgütler, ticari ve askeri kuruluşlarca da yoğun
biçimde kullanılmaya başlandığını görülmektedir. Benzer gelişmeler bir kaç yıl
içinde ülkemizde de yaşanmıştır. Başlangıçta akademik ağırlıklı olarak kurulan
internet, kısa zamanda diğer sektörlerde de yaygınlaştırılmıştır.
12 Nisan 1993’de uluslararası internet bağlantısının sağlanması ile beraber
ODTÜ ve TÜBİTAK gerekli alt yapı çalışmalarını başlatarak, kendi personel öz
kaynaklarından TR-NET olarak adlandırılan örgütün çekirdeğini oluşturmuşlardır.
TR-NET’in 1993-1996 yılları arasında yaklaşık 3 yıl boyunca yaptığı çalışmalar
sonucunda, üniversite öğrencileri ve öğretim üyelerinin yanı sıra Türkiye’de 500’den
fazla kurum ve kuruluş internet olanaklarından yararlandırılmıştır (Tuena, 1998).
I.2.4.İnternetin Türkiye’de Kullanımı Araştırması
2005 yılı Haziran Ayı’nda Devlet İstatistik Enstitütüsü (DİE) tarafından el
bilgisayarı kullanılarak yüzyüze görüşme yöntemi ile gerçekleştirilen “Hanehalkı
Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması” (DİE, 2005), Türkiye’de internet
kullanımının ne aşamada olduğunu, hangi amaçlar için kullanıldığını ve kullanıcı
profillerini açığa çıkarmıştır. Araştırmada 10151 hanedeki 27013 birey ile (16-74
yaş arası) görüşülmüş ve bu görüşmenin sonucuna göre Nisan-Haziran döneminde
bilgisayar
kullanımının
%17,65
ve
internet
kullanımının
%13,93
olduğu
açıklanmıştır. Son bir yıl içinde 600.000 yeni kişi bilgisayar kullanmaya ve 50.000
50
yeni kişi internete erişmeye başlamıştır. Bu araştırmanın sonuçlarına bakıldığında
Türkiye’de hanelerin %8,66’sı internete erişim imkanına sahiptir. Bu oran bir önceki
yılın aynı döneminde %7,02 olarak tespit edilmiştir.
Araştırmanın sonuçları değerlendirildiğinde; cinsiyete göre Türkiye’de
internet kullanım oranlarında bir eşitsizlik görülmektedir. Buna göre yaşamlarında
hiç bilgisayar kullanmayanların %42,28’i kadın, %34,78’i erkek iken, hiç internet
kullanmayanların %44,68’i kadın, %37,76’sı erkektir. Son üç ay içerisinde (NisanHaziran 2005) interneti kullananların %4,33’ü kadın, %9,60’ı erkektir. İnternetin
kullanılan yere göre oranlarına bakıldığında, interneti evde kullananlar %27,64,
işyerinde kullananlar %43,28, başkalarının evinde kullananlar %7,17, eğitim alınan
yerde kullananlar %8,77, internet cafede kullananlar %36,62 oranındadır.
Dolayısıyla kullanımın en çok gerçekleştiği yerlerin, işyerleri ve internet cafeler
olduğu görülmektedir. İnternetin kullanım sıklığına bakıldığında, nerdeyse her gün
kullanan kadın oranı %51,23, erkeklerin oranı %50,27’dir. Kullanıcıların cinsiyet
oranlarında erkek kullanıcıların lehine bir eşitsizlik varken kullanım sıklığında kadın
kullanıcıların daha sık interneti kullandıkları görülmektedir. Yaş gruplarına
bakıldığında, en çok 16-24 yaş arası kullanıcı olduğu ve bunu 25-34 yaş arasının
izlediği görülmektedir. Buradan interneti yaş grubu olarak daha çok genç kesimin
kullandığını söylemek mümkündür. Eğitim durumuna göre internet kullanımında
herhangi bir okul bitirmeyen kadın kullanıcılar %0,18 erkek kullanıcılar %1,05
ilkokul mezunu olan kadın kullanıcılar %0,34, erkek kullanıcılar %3,11, ortaokul ve
dengi okullardan mezun kadın kullanıcılar %9,76, erkek kullanıcılar %18,33, lise ve
dengi okullardan mezun kadın kullanıcılar %27,14, erkek kullanıcılar %36,52,
üniversite ve daha üstü eğitimi olan kadın kullanıcılar %57,88, erkek kullanıcılar %
51
65,67 oranlarındadır. İş gücü durumuna göre bir değerlendirme yapıldığında, internet
kullananların %29,79’u ücretli/maaşlı, %8,43’ü serbest meslek sahibi, %4,94’ü
ücretsiz aile işçisi, %22,86’sı işsiz, %4,70’i emekli, %54,19’u öğrencidir. Kullanım
amaçlarında ise internet en çok bilgi arama ve çevrimiçi hizmetler (mal ve hizmetler
hakkında bilgi bulmak, oyun, resim ya da müzik indirmek, yazılım indirmek, seyahat
ve konaklama ile ilgili hizmetlerin kullanımı, gazete ya da dergi okumak, haber
okumak ve iş aramak) amacıyla kullanılmaktadır (%90,16). Bunu %78,23 oranı ile
e-mail göndermek, chat/sohbet yapmak izlemektedir.
Bu araştırmanın sonuçlarına genel olarak bakıldığında, internet daha çok
genç, eğitimli ve öğrenci erkek kullanıcılar tarafından bilgi arama amaçlı
kullanılmaktadır.
I.2.5.İnterneti Diğer İletişim Biçimlerinden Ayıran Özellikleri
İnternetle ilgili tartışmaların temelini, bu yeni teknolojinin bireylerarası
iletişim ile kitle iletişiminin halihazırdaki yapısının bir uzantısı olup olmadığı veya
kişilerarası iletişimde yeni bir tarz yaratıp yaratmadığı sorusu oluşturmaktadır. Bir
iletişim aracının özelliklerini diğeriyle kıyaslamaya dayalı yaklaşımı araç yönelimli
yaklaşım olarak nitelendirmek mümkünken, iletişim araçlarının toplumların iletişim
amaçlarını ne yönde dönüştürdüğünün sorgulanması ise amaç yönelimli yaklaşım
olarak nitelendirilebilir.
Teorik ve felsefi alt tabanı Innis ve Mcluhan’ın yaklaşımlarına dayalı olan
araç yönelimli klasik ayrıma göre, iletişim araçları iletişimde kullanılan kanallar ve
enformasyonun bu kanallar aracılığıyla gönderilme kapasitesi açısından farklılıklar
göstermektedir (Timisi, 1999:98). Araç yönelimli ayrım iletişim araçlarını
sınıflandırırken, iletişim aracının ya da ortamın mesajı zaman ve mekan içinde
52
taşıma boyutunu, etkileşim kapasitesini, hedef kitlesini, mesajın içeriğini ve
maliyetini dikkate almaktadır (Bonchek, 1997:7).
Zaman boyutu açısından dikkate alınacak olursa, iletişim araçları kaynak ile
alıcı arasında eş zamanlı bir süre içerisinde gerçekleşip gerçekleşmemesine göre de
ayrımlanabilir. İnternetin zaman ve mekan farklılıklarını önemsizleştiren bir iletişim
aracı olarak, diğer iletişim araçlarından farkı bu noktada açığa çıkmaktadır. Kitle
iletişim araçlarının temel özelliklerinden biri zamana bağımlı olmalarıdır yani belli
periyodlarla enformatik akışı gerçekleştirirler (Eltugay, 2000). Gazetelerin günlük
veya haftalık olması, radyo ve televizyonun yayın akışlarına göre yayınlarını belli
saatte ve günlerde yayımlamaları buna örnek olabilir. İnternetin eş zamanlı oluşu,
mesaj kaynağı ile alıcı arasında etkileşimin tam olarak aynı anda gerçekleşmesi, onu
farklı kılan özelliklerinden biridir. Örneğin IRC (Internet Relay Chat) denilen veya
ICQ (I Seek You) adı verilen kanallarda kişiler aynı anda fakat farklı ortamlarda
sanal olarak sohbet edebilmektedirler.
Eşzamanlılık özelliğiyle ilişkili diğer bir sınıflandırma ise iletişim aracının
etkileşim kapasitesidir. Mesaj kaynağı ve alıcı arasında etkileşimin tam olarak
gerçekleşmesi tarafların bir diğerinin rollerini rahatlıkla yerine getirebilmesine
dayalıdır (Timisi, 1999:98).
İnternetin diğer iletişim araçlarından en önemli farkı interaktif olmasıdır.
Yani kullanıcılar aktif olarak rol alabilirler. Örneğin kullanıcılar sesli veya görüntülü
olarak
sohbet
edebilir,
kendi
sitelerinde
kendi
yorumlarını
başkalarıyla
paylaşabilirler.
İnternetin diğer iletişim biçimlerine göre daha kolay ve ucuz olması da onu
farklı kılan bir özelliğidir. Bilgisayar iletişimi sadece iletişim olarak algılanmadan ve
53
bir ağ sistemi, bir mekan olarak kavranması onun bir “yer” olarak kabul edilmesi
gerekmektedir. Bilgisayarlı iletişim, dünyaya açılan bir pencere gibidir. Bilgisayar
ağları iletişimin diğer bir yüzüdür. Bilgisayar kulllanıcıları, telefon hatlarıyla, evinde,
işyerinde, mekan sınırlaması olmaksızın iletişim kurabilmektedirler. Elektronik
posta, bülten tahtaları, görüntülü ve sesli konferans, web sayfaları farklı bir grup
iletişimi yaratmıştır (Haraşim, 1994:10). Bilgisayar ağları, ticari yaşamın yer aldığı,
karşılıklı sorunların çözüldüğü, kişisel diyalogların oluştuğu bir mekan olmasının
yanı sıra, kullanıcının her an yer değiştirebildiği sanal bir ortamdır. Bu özelliği ile
“burada olmak” anlamını yitirmiş, network ortamında “burası” ev, okul, işyeri,
market, borsa, banka veya sokak olmuştur (Haraşim, 1994:10). Bu özelliği ile de
diğer araçlardan ayıran özelliğini genişleyebilirlik olarak tanımlayabiliriz.
İnternetin diğer iletişim biçimlerinden bir farkını da kullanım alanları olarak
sıralayabiliriz; kişisel kullanım, ticari kullanım, eğitim amaçlı kullanım, pazarlama
açısından kullanım v.s. gibi. Herşeyden önce internet sanal bir ortamdır. Aslında ilk
bakışta yazılı veya basılı olarak somut bir algılamadan uzaktır. Kullanıcıların,
bilgisayarları ve gerekli teknik donanımları sayesinde bir ağa bağlanmaları suretiyle
somut bir hale gelmektedir. Bilgisayar ekranından yansıyan görüntüler veya ekranda
yazılanlar görüntülü, sesli, yazılı bir iletişim alanı olarak düşünülebilir.
İnternetin kitap, gazete, mektup gibi fiziksel sınırlarının olmayışı algılama
açısından da, diğer farklılığını ortaya koymaktadır. Kitap, gazete veya dergi gibi
yazılı basılı olan iletişim araçlarının belirli bir fiziksel boyutu vardır.
Her yeni teknoloji bir önceki iletişim tarzının üzerine inşa edilirken bir
öncekinden farklılıklarını da ortaya koymaktadır (Timisi, 1999:100). Aşağıdaki
tablodan da anlaşıldığı gibi, internet, bireysel, grup ve çoklu iletişimi bir arada
54
barındıran, maliyeti az küresel çoklu iletişime olanak veren, yayıncılık için
tamamlanmış düşük maliyet yaratan, metin temelli, kişilerarası iletişime izin veren
bir araçtır (Bonchek, 1997:10).
Araç
Alıcı
Zaman
Etkileşim
Alan
Hız
Biçim
Gör/İşit
Metin
İşitsel
Maliyet
Kişilerarası
Diyalog
Mektup
Telefon
1-1
1-1
1-1
Eş Zamanlı
Eş Zamansız
Eş Zamanlı
Tam
Yok
Tam
Yerel
Küresel
Küresel
Hızlı
Yavaş
Hızlı
Yayın
Radyo
Televizyon
1-Çok
1-Çok
Eş Zamanlı
Eş Zamanlı
Kısmi
Kısmi
Bölgesel
Küresel
Hızlı
Hızlı
İşitsel
Gör/İşit
Düşük
Düşük
1-1
1-Çok
Eş Zamansız
Eş Zamansız
Kısmi
Kısmi
Küresel
Küresel
Hızlı
Hızlı
Metin
Metin
Düşük
Düşük
1-Çok
Çok-Çok
Çok-Çok
Çok-Çok
Eş Zamansız
Eş Zamanlı
Eş Zamansız
Eş Zamansız
Yok
Var
Kısmi
Var
Küresel
Küresel
Küresel
Küresel
Hızlı
Hızlı
Hızlı
Hızlı
Çoklu
Metin
Metin
Gör/İşit/
metin
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
İnternet
E-Posta
Tartışma
Listeleri
Web
Chat
Haber Grp.
Sanal Konf.
Düşük
Düşük
Düşük
Tablo 1.
Kaynak: Bonchek, 1997:10
Amaç yönelimli yaklaşımda, iletişim ortamının amacı dikkate alınmaktadır.
Bu yaklaşıma göre iletişim araçları yeni bir iletişim biçimi yaratmamaktadırlar. Yani
teknolojilerin biçimsel özellikleri onların iletişimsel özelliklerini belirlememektedir,
ancak bunların nasıl kullanıldıkları, halihazırda varolan iletişim biçimlerini
geliştirmede kullanılıp kullanılmadıkları daha önemlidir (Timisi, 1999:100).
Ball-Rokeach ve Reardon’a göre (1998:136) her yeni iletişim biçimini
anlayabilmek için öncelikle insan iletişiminin içerdiği temel özellikleri anlama
zorunluluğu vardır. Yeni teknolojiler için genellikle uzaktan iletişim kavramı
kullanılmaktadır. Yine bu yazarlara göre, internet kullanımını belirleyen amaçlar
kişisel, kişilerarası ve toplumsal amaçlar olarak sınıflandırılmaktadır. Kişisel amaçlar
55
genellikle bireylerin ilgi alanlarına yönelik meraklarını gidermede, aynı ilgiyi
paylaşan diğer bireylerle iletişim kurmada, arkadaşlık geliştirmede kişilerarası ve
kitle iletişiminden daha fazla imkan sunmaktadır. Kişilerarası amaçlarda, internet,
kişilerarası iletişimde olduğundan daha az etkileşim imkanı sunarken, internetin
coğrafi yayılım kapasitesi, zamansal sınırsızlığı aynı mekanda bulunmayan bireyler
arasındaki iletişimi gerçekleştirmede yeni bir iletişim biçimi ve ortamına olanak
sağlamaktadır. Toplumsal amaçlarda ise toplumsal amacı sunma kapasitesi uzak
iletişimde bulunan içeriğin çoğulculuğu ve yayılma kapasitesiyle doğru orantılıdır.
I.2.6.İnternette Etkileşim
İnterneti geleneksel iletişim araçlarından ayıran en önemli özelliği etkileşimin
çok güçlü olarak varolmasıdır. Karşılıklı etkileşim özelliği iletişim alanında üzerinde
en çok tartışılan konulardan biri haline gelmiştir (Geray, 1994:6)6. İnternet ortamında
katılımcı/kullanıcının varlığı uzaktan varoluş olarak isimlendirilmektedir (Steuer,
1995:33-56; Biocca ve Levy, 1995). İletişim ortamında kullanıcı araç yardımıyla
yüzyüze iletişime benzer şekilde mesaj alışverişini gerçekleştirmektedir. Gerçek
dünya iletişiminde derinlik duyusal sistemlerimiz tarafından en geniş kapasiteyle
kendiliğinden algılanan bir süreçtir (Timisi, 1999:106). İletişim teknolojilerinde ise
görsel ve sözel sistemlerin insani iletişimdeki gibi mükemmel bir bütünlük
oluşturması söz konusu değildir (Steuer, 1995:42-45). İnternet geleneksel iletişim
araçlarına oranla duyusal genişliğin ve derinliğin daha fazla olduğu bir alandır.
6
Yeni iletişim teknolojilerinin geleneksel medyalarla karşılaştırılmasında kitle iletişim araçlarının tek
yönlü olduğu varsayımını kabul etmek pek mümkün görünmemektedir. Geleneksel kitle iletişim
araçlarının da geri besleme kanalları aracılığıyla karşılıklı etkileşime açık kapı bıraktıklarının kabul
edilmesi gerekmektedir (Geray, 1994:7). Dolayısıyla internetin etkileşim özelliği ancak çok güçlü
olarak varolduğu şeklinde tanımlanabilmektedir.
56
Etkileşim geniş anlamda gerçek zamanda katılımcının dolayımlanmış iletişim
ortamında iletişimin biçim ve içeriğini değiştirme ve etkilemedeki katılımı olarak
tanımlanabilir (Steuer, 1995:46). İnternette etkileşim üç unsuru içermektedir: hız,
eylemin sayısı ve kapsama. İletişimde bulunan bireylerin tepkilerini birbirlerine
gönderme süreleri olarak tanımlanabilen hız, en yüksek olarak yüzyüze iletişimde
kendini göstermektedir. Yeni iletişim teknolojileri etkileşim hızını en yükseğe
çıkarmaktadırlar. Telefon bağlantısının bir özelliği olarak internet iletişimi örneğin
telekonferans sistemi sayesinde birden fazla bireyi birbirine gerçek zamanda
bağlamakta ve benzer olarak karşılıklı konuşmaya izin veren sohbet (chat) sistemi de
kullanıcılar arasında anında etkileşimi sağlamaktadır (Timisi, 1999:107).
Etkileşimde
eylemin
sayısı
veya
miktarı
iletişim
ortamına
etkide
bulunabilecek değişim olarak tanımlanmaktadır. İnternet iletişiminde kullanıcılar
iletişimi başlatma ve bitirmede, içeriği değiştirmede özgürdür. Mesaj saklanabilir,
değiştirilebilir. Kapsama ise iletişim sürecinde birbiriyle bağlantılı faaliyetleri
tanımlamakta kullanılmaktadır. Yüzyüze iletişimle bilgisayar dolayımlı iletişim
arasında çeşitli farklılıklar bulunmaktadır. Elektronik ortam yüz ifadesi, jestler, bakış
yönelimi gibi sözel olmayan göndermeler anlamında farklılık göstermektedir.
Bireylerin fiziksel varlıklarının görülememesinden kaynaklanan ve bu tür
göndergelerin bilgisayar dolayımlı iletişimde yokluğu aşırılıkların ortaya çıkmasına,
diğerlerinden ziyade ben’in ön plana alınmasına neden olmaktadır (Sproull, Kiesler,
1986:1495). Etkileşim özelliğine göre iletişim ortamlarını inceleyen araştırmacılar
interneti geleneksel iletişim araçlarıyla karşılaştırıldığında yüz yüze iletişim
biçiminin zenginliğine en yakın aday olarak değerlendirmektedirler (Timisi,
1999:108).
57
I.2.7.Sanal Mekanda/Alanda Sanal Topluluklar
Teknolojik gelişmelerle birlikte ve özellikle internetin ortaya çıkışı ile
başlayan süreçte geleneksel anlamdaki zaman ve mekan kavramları dönüşüme
uğramıştır. Elektronik iletişim teknolojilerinin gelişimi zaman ve mekanı ortadan
kaldırmış ve mekanın anlamını kaybettiği ya da mekan duygumuzu kaybederek
sınırsız bir küresel köyde yaşamamıza olanak vermiştir (Mcluhan, 1967; Meyrowitz,
1985). Bilgisayar dolayımlı iletişimin yaşamımıza girmesiyle yeni bir alandan söz
edilmeye başlanmıştır. Gerçek alana alternatif olarak sunulan bu alan, sanal ön eki ile
birleştirilmiş ve bütün iletişim tarzlarını elektronik ortamda yeniden kurarak
geleneksel iletişim yanında yeni bir iletişim biçimine olanak tanımıştır. Daha önce de
değinildiği gibi interneti niteleyen ve diğer iletişim araçlarına göre üstün kılan yanı,
çoklu iletişim tarzlarını bütünleştirmesidir. İnternet sadece birey ile makine arasında
bir ilişki değil, Harasim’in (1994) de belirttiği gibi bireyin diğer bireylerle arasında
olan elektronik ortamda varolan bir etkileşimdir. Rheingold (1993:110) pek çok
insanın istekli olarak bu iletişim biçimini benimsediğini söylerken internetin önemini
de şöyle dile getirmiştir:
Pek çok insan için internet yeni bir medya aygıtı olmasından ticarette
yeni yöntem olarak kullanılmasına kadar farklı alanlarda yeniliğin
temsilcisiymiş gibi gözükse de interneti asıl önemli kılan karşı konulmaz bir
şekilde olan hızlı yükselişidir. Bu hızlı yaygınlaşma bireyler arasında yeni
ilişkiler ağı ve değerler sistemi yaratacaktır. Çünkü insanların karşı
konulamaz bir şekilde internete yönelmeleri ve onu kullanmalarının değerler
sistemini etkilemesi kaçınılmazdır (Rheingold, 1993:110).
Poster’a göre (1997:206) de internet bir iletişim aracı olmanın ötesinde
toplumsal bir mekandır ve bu yeni mekan yeni toplumsal ilişki biçimlerinin
yaratılmasında aracıdır. Bahsedilen bu mekan sanal mekan olarak tanımlanmaktadır.
Bu terimi ilk kullanan William Gibson (1991) endüstri sonrası toplumsal yaşamın
58
izlerini sürerek, sanal mekanı, “mekanı olmayan yer” olarak tanımlamıştır. Tomas ise
(1991:35) sanal mekanı yeni iletişim teknolojileri üzerinde endüstri sonrası iş,
çalışma mantığının bir uzantısı olarak bireylere potansiyel çalışma mekanlarının
paralel dünyaları arasında doğrudan ve bütünlüklü bir erişim sağlayan alan olarak
tanımlamaktadır. Sanal mekan küresel olarak birbirine bağlanmış, bilgisayar temelli
ve erişimli, çok boyutlu, yapay ya da sanal (virtual) gerçekliktir (Benedikt,
1991:122). Benedikt’e göre sanal mekan yalnızca iyi değil aynı zamanda kaçınılmaz
toplumsal mekanlardır. Benedikt
(1991:122) sanal mekanı iki temel amaç
doğrultusunda tanımlamaktadır: dünya üzerindeki pek çok insana ekonomik,
kültürel, üretkenlik olarak kendi ve toplumsal çevresini yeni enformasyon ve medya
çevresinde biçimlendirme olanağı ve dolayımlanmamış bir gerçeklik tanımının eski
kaynaklarının -doğal ve görünen yere dayalı inşa edilmiş bir mekan- yeniden gözden
geçirilmesini sağlayarak insanlığın girdiği yeni bir aşamayı temsil etmektedir.
Bu gerçeklik içinde her bilgisayar ne fiziksel ne de fiziksel bir objenin
temsili olan ancak biçim, nitelik ve etkinlik olarak veri (data) ve saf
enformasyondan oluşan işitilen ve görülen objelere doğru açılan bir
penceredir. Bu enformasyonun bir kısmı doğal, fiziksel dünyadan kaynağını
aldığı gibi büyük bir kısmı bilim, sanat, iş ve kültürdeki insan girişimlerinin
oluşturduğu yoğun enformasyon trafiğinden kaynaklanmaktadır (Benedikt,
1991:123).
Sanal mekanı bir fiziksel mekanla benzerliği içinde ele alan Benedikt her
mekanın hareket etme özgürlüğünü garanti ettiğini ancak sanal mekanın çok
boyutluluğu, sürekliliği, kayganlığı, yoğunluğu, geçişkenliği ve sınırlarının bu
hareket özgürlüğünü en üst noktaya çıkardığını söylemektedir (Timisi, 1999:121).
Dolayısıyla bu alanda bireylerin değerleri görünümleri, statüleri, yerleşim alanları ile
ölçümlenmemektedir. Bireyler arasında yeni bir ilişki biçimi, yeni tarz ve düzeyler
oluşmuştur. Bireyler sanal mekanda sosyal kimliklerinden bağımsız bir iletişim
59
kurabilmektedirler. İnternette ırk, dil, din, renk gibi özellikler önemini yitirmekte,
insanların birbirleri arasındaki ilişki, daha az önyargıyla oluşmaya başlamaktadır
(Karaaslan ve Çelik, 2003).
Bilgisayar dolayımlı iletişim toplumsal ilişkileri yalnızca yapılandırmaz,
içinde ilişkilerin oluştuğu bir yer ve bireylerin bu yere gitmek için kullandıkları
araçtır (Jones, 1997:17). Diğer yandan yeni iletişim teknolojileri mekan ve zaman
kavramını dönüşüme uğratmış, yerellik, kültürel, tarihsel, coğrafi anlamlardan
sıyrılarak zaman ve mekan sınırlarını özgürleştirmiştir. Akışkan mekanlar ve
zamansız zaman bu yeni kültürün maddi kökenleridir: gerçek sanallık, kültürü yapma
sürecindeki bir inançtır (Castells, 1996:374-375).7
İnternet üzerindeki sanal mekandan kastedilen fiziksel ya da fiziken olmayan
bir mekandır. Bu mekan üzerinde toplulukları sanal topluluk adı ile ilk olarak
Rheingold kullanmıştır. Rheingold (1993:28) sanal toplumların farkını şöyle
belirtmektedir: modern toplumlarda fiziki iletişim olmazsa olmaz koşul iken, sanal
topluluklarda fiziki iletişim yerini bilgisayar ağlarına ve sanal bireylere bırakmıştır.
Sanal toplum için fiziki mekan yoktur, mekanın yerini siber uzay denilen dünyanın
her tarafını kaplayan dijital mekan almıştır ve sanal toplumlarda haberleşme ve bilgi
alışverişi son derece hızlı ve kayıpsızdır (Boz, 2000:28).
7
Yeni iletişim ve enformasyon teknolojilerinin özgürleştirici yapısına Armand Mattelart karşı
çıkmaktadır. O’na göre (2005:363) küresel enformasyonların güncel dolaşımı ciddi bir yetersizlik ve
dengesizlikle kendisini göstermekte ve iletişim araçlarının bir avuç ülkede yoğunlaşmasıyla diğerlerini
sadece merkezden yayılan bilginin pasif alıcıları durumuna düşürmektedir. Bu durum sömürgeci
bağımlılık ve hakimiyet döneminin sürmesi olarak görülmektedir. Mattelart’ a göre iletişim ve
enformasyon teknolojileri günümüzde demokrasi ve katılım yönünde değil baskı yönünde
çalışmaktadır (Geray, 1994:104). Enformasyonun üretimi, saklanması ve dağıtımı bütün toplumlarda
siyasi, ekonomik ve kültürel aygıtların örgütlenmesinde temel unsur haline gelmektedir. Sıkı sıkıya
kök salmış kültürleri, sağlam geleneksel dinleri ve gerçekten farklı ulusal kimlikleri aşan yeni
gezegensel bilinç oluşturmaya ve üstüne oturacağı uzlaşma ve uyumu bulmak üzere olan bir dünyasal
yeni birliği ortaya koymaya aday olan önermeler, Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya iletişimin
%65’ini elinde bulundurması ile bu anlamda olan hakimiyetidir. Yeni iletişim teknolojileri tek meşru
kültür olan yüksek kültürün aşağılamalarına boyun eğmek zorundadır (Mattelart, 2005:279).
60
Rheingold (1993:62-63) sanal toplumları bir grup insanın birbirleriyle
iletişim kurduğu, bir kısmının bilgi ve enformasyonu paylaştığı bilgisayar ağları
vasıtasıyla kurulan en büyük iletişim ağı olarak tanımlar. Sanal topluluklar geçmişten
kaynaklanan yüzyüze ilişki arayışını geleceğe taşıyan bir model olarak işlev
görmektedir:
Bireylerin işi, coğrafi konumu, o anki durumu ya da başka sebeplerle
birbirleriyle iletişim kurmak istedikleri halde iletişim kuramıyor olabilirler.
Sanal toplum bireylerin işte bu sosyal, coğrafi ve zamana bağlı izolasyonunu
kırar. Bireylerin evde, işte ya da nerede olursa olsun birlikteliklerini
engelleyen nedenleri ortadan kaldırır. .....bir sanal mekanda diğerleriyle
gevezelik yapıp tartışabilir, sorunlarımızı konuşabilir, duygusal bir destek
sağlayabilir, entellektüel bir fikir alışverişi içinde bulunabilir, oyun
oynayabilir, ticari bir alışveriş yapabilir, hatta aşık olabilir, arkadaşlar bulup
arkadaşları kaybederiz. Kısaca insanların diğer gruplarda ya da topluluklarda
yaptığı her şeyi yapabiliriz ancak bu ortamın iletişim biçimi bedenlerimizi
arkasında bıraktığımız bilgisayar ekranı karşısında kelimelerdir. Dünya
üzerinde milyonlarca kişi halihazırda bir ya da birden fazla topluluğun
elektronik üyesidir. Bu yerelliğin zaman ve mekan sınırlılığını ortadan
kaldıran ve bireylerin kendi topluluklarını diğerleri arasından kendilerinin
seçtikleri bir topluluktur (Rheingold, 1993:62).
Jones (1997:16) interneti, sanal olarak adlandırmaktan başka süreksiz bir
anlatının varolduğu bir alan olarak tanımayı daha uygun bulmaktadır. Sanal alanda
varlık, beden ve mekandan arınmış yalnızca kelimelere dönüşmüş bir biçimde vücut
bulmaktadır. İnternet, içinde katılım, deneyim ve konuşmaların yer aldığı kendi
zamanını oluşturan bir anlatıdır (Timisi, 1999:133). Sadece bir siyasal buluşma,
karşılaşma olmayıp aynı zamanda kimlikler için zamanı düzenleyen bir ortamdır.
I.2.8.Sanal Topluluklarda Katılımcı Olarak Birey: Sanal Kimlik
Daha önceki bölümlerde izlenim yönetim kavramı, bireylerin yalnızca
çevresindeki diğer bireylerin kendisine ilişkin izlenimlerini yönetmesi değil aynı
zamanda diğer bireylere ilişkin kendi davranışlarını da biçimlendirmesi şeklinde
tanımlanmıştı. Benzer şekilde fizikselliğin olmadığı sanal alanlarda da birey başka
61
kimlikler üzerinden kendisini daha iyi tanımaya çalışır ve diğer bireylere ilişkin
kendi davranışlarını yönetir. Kendi düş kırıklıklarını, endişe, arzu ve düşlemlerini
sergileyecek bir alan olarak sanal alanı kullanır. Dolayısıyla bir izlenim yaratma
aracı olarak sanal alanlar da günümüzde kullanılmaya başlanmış ve bu alanlar
üzerinde sanal kimlik adı ile yeni bir kavram oluşmuştur. Çalışmalarında sanal alana
psikolojik bir mekan olarak bakan Kemal Sayar (2002:61) interneti hayali bir
dinleyici kitlesi için online kişilikleri ve maskeleri cilalamaya/parlatmaya teşvik eden
bir izlenim yaratma aracı olarak görmektedir. Diğer insanlar üzerinde bir izlenim
yaratma veya sosyal ortamlarda oluşturduğumuz izlenimi belirleme arzusu temel
insani bir özelliktir ve bu özellik internet ortamında da değişmez (Sayar, 2002:61).
Net üzerinde anonim olmadığımız, gerçek kimliğimizle
bulunduğumuz durumlarda bile fiziksel mesafe ve az sosyal mevcudiyet
kendimizi daha az ketlenmiş, daha az görülebilir, daha az süperego baskısı
altında hissetmemize yol açar. İnterneti gerçeklikten ayıran duvar sayesinde
online kişilikler, gerçek kişiliklerden farklılaşabilir, karşımızdaki ile oyun
oynayabilir, bambaşka bir hüvviyetle onunla iletişim kurabiliriz. İnternet
üzerinde iletişim daha çok metinler üzerinden sağlandığı için kişinin sesi,
konuşması, yüz ifadesi, mimikleri gibi cinsiyetini ele verecek ipuçları gözden
kaçmaktadır. Bu durum oynayan kişinin online kişiliğinde cinsiyet
değiştirmesine imkan sağlar.
..... Kimlik deneyleri ile kişi, gerçek hayatta denenmesi neredeyse
imkansız olan alternatif kimlikleri denemiş olur. İşler karıştığında, ortadan
kaybolma olasılığının mevcut oluşu cüretkarlığa izin verir. (Sayar, 2002:61)
Nilüfer Timisi “Sanallığın Gerçekliği: İnternetin Kimlik ve Topluluk
Alanlarına Girişi” (2005) adlı yazınında sanal alanlarda sanal kimliklerin
değişebilirliğini şöyle ifade etmektedir:
İnternet kullanıcısı gerçek yaşamdaki kimliğinin herhangi bir niteliğine
referans vermeyen bir kod üzerinden internet topluluğuna erişebileceği gibi kendi
ismi dışında başka bir isim, takma isim (alias), bir mahlas alabilir. İnternet tartışma
listelerinde, sohbet topluluklarında sıklıkla başvurulan bir yöntem olan takma isimle
birlikte, rol oynamaya dayalı oyun programlarında kullanıcının farklı isimler ve
kimliklerle oyun içinde yer alması da kimlik yönetiminin en yaygın olarak beliren
örneklerindendir (Timisi, 2005:96).
62
İnternet üzerinde sanal topluluklarda isim, cinsiyet, toplumsal rol ve statü
gizlenerek iletişimde bulunmak mümkündür. Kurgulanmış kimlikler aracılığı ile
yapılan iletişimde anonimlik bütünüyle geçerlidir. Yüz yüze iletişimden oldukça
farklı olan bu yeni iletişim biçiminde bireyler arasında yoğun bir diyalog kurulurken
kimliklerin görülemezliği yaratılmaktadır. Yüz yüze iletişim ortamında görünürlük
kimliklerin deşifresinde belirgin olarak yer tutar. İnternet aracılığıyla yeni ilişki
kurma mekanları içinde kimliklerin özgürlük ve seçme kavramları içinde
tanımlandığı dikkat çekmektedir (Timisi, 1999:144).
Yapay gerçeklik alanında fiziksel görünümler bütünüyle yeniden
düzenlenebilir hale gelmiştir.. Fiziksel görünümünüzle dilediğiniz gibi
oynamakta özgürsünüzdür. Herhangi bir durumda uzun ya da kısa olmayı
seçebilir, zayıf veya şişman olmayı isteyebilirsiniz. Fiziksel kimliğinizi
değiştirmenin insanlarla etkileşiminizi nasıl etkileyeceğini görmek öğretici
olabilirdi. İnsanlar sırf bu nedenle size farklı davranabilir ya da siz kendinizi
bu nedenle başkalarına farklı davranmakta bulabilirdiniz (Krueger,
1991:256).
Sadece yukarıda belirtildiği gibi fiziksel görünümlerle değil, bireylerin
yansıttıkları kimlik özellikleri ile de oynanabilmektedir. Bireyler dilerlerse
karşılarındaki diğer bireylere kendilerini güleryüzlü –ki bu sanal ortamlarda
iletişimde belli sembollerle yapılabilmektedir- başarılı, zengin, asi, dalgacı, esprili
vs. gösterebilmektedirler. Bireylerin diğer bireylere kendilerini nasıl göstermek
isterlerse izlenimlerini o yönde belirleyebilecekleri ve o yönde yöneteceklerinden
daha
önceki
bölümlerde
bahsedilmişti.
Yine
Goffman’a
(1959)
atıfta
bulunulduğunda, herhangi bir koşulda kimlik temsilinin veya izlenim yönetiminin
diğer bireyler üzerinde belirli bir etki yaratma amacında olduğu düşünülürse sanal
ortamlarda da birey belli kimlik özelliklerini ön plana çıkarırken diğer özelliklerini
gizleyebilir. Sanal ortamların yapısı gereği bu gizleme yüzyüze iletişimde
63
olduğundan daha kolaydır. Bireyleri ele verecek bazı ipuçlarının (ses, mimik, beden
dili vs.) sanal ortamlarda görülememesinden dolayı bu gizleme süreci daha kolay ve
rahat yapılabilmektedir. Bu gizlemenin temel amacı toplumsal olarak arzulanan
kimliklere sahip olma isteğidir. Bilgisayar iletişiminde bireyler Walther’in (1993)
“seçici
kimlik
temsili”
olarak
tanımladığı,
ortak
tarihleri
olmayan
bireylerin/katılımcıların diğerlerinin fiziksel görünümleri ya da sessel tutumlarından
çıkardıkları tanımlama biçimlerine sahip olmamaktadırlar. Dolayısıyla iletişim
ortamında fiziksel olarak varolmamanın, sanal ortamlarda bireyin kendi arzusuna
göre kimliğini biçimledirmesine olanak sunduğu görülmektedir. İnternette kimliğin
akışkan olduğunu söyleyen Turkle (1995:24) sanal ortamların kişilerin benliklerini
tek ve bir olarak algılamadıklarını aksine pek çok yönden oluşan bir benlik
yaşantıladıklarını belirtir. Açılan her yeni pencere benliğin bir başka cephesini
çağırmaktadır (Turkle, 1995:7). Turkle’a göre sanal kimliklere bürünenler ekranda
yarattıkları kişiliklerin bilincindedirler ve kendi kişiliklerinin farklı yönlerini
sergilemekte ve bunlar arasında rahatça dolaşmaktadırlar. İnternet üzerinde bireylerin
birbirleriyle kurdukları iletişimin yüz yüze iletişimden farklı olması sebebiyle
internette kimlik oluşumu bir sembolik etkileşim süreci ve zaman içinde değişen ve
öğrenilen bir anlatı ile gerçekleşmektedir (Rheingold, 1993:65). “Sanal mekanda
kimliğin sınırları, teknoloji ve biyolojiden oluşan bütünleşmiş bedenleri” birbirine
bağlayan geri besleme zinciriyle biçimlendirmekte ve bu kurulan gerçeklik içinde
kimlik, kaygan ve çoklu bir var oluş olarak yeniden kurulabilmektedir (Demircan,
2006:41). Kimlikler isteğe bağlı olarak seçilip elenebilmektedir (Hayles, 1993:256).
Kişilerin bu alanlarda kişisel bir sınırlılıkları yoktur, herkes herkesi oynayabilir,
taklit edebilir, istediği kılığa girebilir. Gerçek kendinden ayrı olarak kurguladığı her
64
bir kişilik yanılsaması, kullanıcının kendi içindeki “ötekini” ortaya çıkartır (Eltugay,
2000).
Bilgisayarlar ve kimlik üzerine teorik tartışmalara ilişkin Matheson ve Zanna
(1992:1-12) çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Gerçek kimliklerin sunulmadığı ve
kendisine ilişkin kimliğin yeniden tanımlandığı sohbet toplulukları üzerinde
gerçekleştirilen araştırmada bireylerin kendilerini internet üzerinde gerçek yaşamda
olduğundan daha az bireysel risk içerisinde hissettiklerini belirtmişlerdir. Yazarlar
bedenin bulunmadığı bu ortamlarda toplumsal kalıplara dayalı değerlendirmelerin
ortadan kalktığını ve dolayısıyla en mahrem bilgilerin bile rahatlıkla paylaşıma
açıldığını söylerler. Sanal alanlarda özellikle mekandan bağımsız olma isteği kişilere
bir özgürlük ortamı da sunmaktadır. Bu özgürlüğün en önemli nedeni iletişim
kurulacak kişilerin seçilmesi ya da reddedilmesinin gerçek yaşamda olmadığı kadar
kolay ve sorunsuz olmasıdır. Bu özgürlük düşüncesi aslında beraberinde bir
güvensizlik durumunu da getirmektedir:
Kişilerin internet ortamında yüzyüze iletişimde söyleyemeyecekleri sözleri
söylemeleri, daha rahat davranmaları, kendilerine daha az sınır koymaları
“dezinhibisyon etkisi” olarak adlandırılmaktadır. Çünkü internette beni tanımazsınız,
beni duyamaz ve göremezsiniz, mesajınıza anında cevap vermek zorunda değilim,
canım sıkılırsa oyunu terk edebilirim ve nihayet herşey kafamın içindedir, onları ben
yaratıyorum ve bunun pekala farkındayım. İşte bu nedenlerle, günlük hayatta
olduğunun aksine, siberalanda daha kolay geriler, bir patron, bir öğretim üyesi v.b.
olmanın kısıtlamalarını daha kolayca üzerimizden atabiliriz (Sayar, 2002:61).
Goffman’ın sahne önü ve sahne arkası ayrımı olarak tariflediği ve sosyal
etkileşimlerde kendini gösteren kavramda, sahne önü bireyin başkaları için bir ben
geliştirdiği alandır. Hesap verilme zorunluluğunun bulunmadığı, rahatlama ve kaçış
alanı olarak tariflenen sahne arkasındaki ben ile sahne önündeki sunulan ben çelişkili
olabilmektedir. Bu durumu internet bağlamında değerlendirdiğimizde ekran
65
önündeki ben ile ekranın arkasındaki ben de farklı olabilmektedir. Dolayısıyla yüz
yüze sosyal etkileşimlerde yaşanan bu durum sanal alanlarda da kendini
göstermektedir.
I.2.9.Sanal Sohbet (Chat)
İnternette toplumsal ilişkiler elektronik posta (e-mail), tartışma listeleri,
telekonferans, sohbet sistemleri (chat), world wide web ile şekillenmektedir.
Araştırmanın konusu gereği burada sadece sohbet sisteminden bahsedilecektir.
İnternet kullanıcıları arasında eş zamanlı olarak mesaj alışverişi sağlayan
chat, sohbet etmek8 anlamında İngilizce bir sözcüktür ve internetin en yaygın
kullanım biçimi olan etkinliğinin adı haline gelmiştir. Sohbetin anlamını ve sohbete
katılım biçimlerini ele alan Strauss (2000), sohbet ile yakın anlamlı sayılabilecek
diğer kelime karşılıklarını da vermektedir: mübahase, mühadese, muhavere,
mükaleme, musahabe, müsamere, müşafehe, tekellum, muhabbet, bahis, hasbıhal.
Strauss sohbetin, Arapça kökenli bir terimden, birinin yoldaşı olmak teriminden
gelen suhbadan türemiş ve Arapçada karşılıklı iletişim anlamında kullanılmamakta
olduğuna, kelimenin Farsça sohbat’tan (konuşma, görüşme, söyleşme anlamıyla)
aktarıldığına işaret etmektedir (Köker, 2005:141). Ancak yine de kelimenin Arapça
karşılığının (yoldaşlık etmek) anlamsal karşılığı belirlediğini, Osmanlı Türkçe’sinde
sohbet ile yoldaşlık etmenin “ayrılmaz şekilde birbirine bağlı olduğunu”
belirtmektedir (Strauss, 2000:310-311).9 Geleneksel anlamda sohbet etmenin sözlük
karşılığı ise oturup karşılıklı oradan buradan konuşmaktır (Püsküllüoğlu, 1982:377).
8
“Conversation” ve “talk” sözcükleri de İngilizcede sohbet anlamında kullanılmaktadır.
“Conversation” daha çok konuşma, sohbet ve muhabbet, “talk”, konuşmak, sohbet, konuşma,
konuşma biçimi, lakırdı, söz, laf, görüşme anlamlarında kullanılmaktadır. Chat ise bu ikisinden farklı
olarak lak lak etmek, muhabbet etmek, hoş beş etmek anlamlarında da kullanılmaktadır.
9
Türkçe’de sohbetin ifade biçimleri için bakınız: İnam, A., (1999), Söylem Kafesinde Muhabbet
Denen Kuş
66
Bu tanımdan yola çıkıldığında geleneksel sohbetin üç temel koşulu olduğu
söylenebilmektedir; sohbete katılanların yüz yüze aynı mekanı paylaşmaları, önceki
bir zaman diliminde belli bir tanışıklıklarının olması ve sohbet için ortak yanlarının
olması. Geleneksel anlamdaki sohbette söze, mimik ve jestler de katılabilmektedir.
Chatte ise konuşan ve dinleyenin yeri belli olamadığı gibi temel koşullardan biri olan
önceki zaman diliminde tanışıklık da burada ortadan kalkmıştır. Birbirlerini hiç
tanımayan kişiler bile bu ortamda sanal sohbeti gerçekleştirebilirler. Sanal sohbette
teknik olarak bir bilgisayar aracılığıyla bağlantı sağlanarak veriler telefon hattı ile
anında iletilebilmektedir. Kişiler diğer kullanıcılarla gerçek zamanlı olarak karşılıklı
iletişim kurabilmektedirler.
Sanal sohbeti sözlü ve yazılı kültür ayrımında değerlendirilecek olduğumuzda
Walter Ong’un düşünceleri önem kazanmaktadır. Ong’a göre (1995:15) sözlü ve
yazılı kültür arasındaki ayrım ilk olarak, ancak elektronik çağda kavranmaya
başlamıştır ve elektronik çağ ikincil sözlü kültür çağıdır; varlığı yazı ve matbaa
teknolojilerine dayanan telefon, radyo ve televizyona özgü sözlü kültürün çağıdır.
İnternetin 1990 yılında sivil kullanıma açıldığı düşünülürse Ong’un 1982’de
yayımlanan
kitabında
internetten,
internet
temelli
iletişimden
söz
etmesi
beklenemezdi ancak Ong’un ses kayıt aletleriyle yapılan söyleşiler için yaptığı şu
nitelemeler kolaylıkla sanal sohbet için söylenebilmektedir (Göker, 2003:24):
Yeni araç, eski olanın konumunu hem pekiştirir, hem değiştirir; matabaa
kültüründe karşılıklı konuşmaların rahat, kuralsız olduğuna inanıldığı için söyleşiler
de, yeni, bile bile doğallaştırılmış bir ortamda yapılır. ..... Elektronik teknolofi,
telefon, radyo, televizyon ve çeşitli ses kayıt araçlarıyla da bizi ikincil sözlü kültür
çağına sokmuş bulunmaktadır. Katılımcı gizemi, topluluk duygusunu geliştirmesi,
yaşanan anı odaklayışı, hatta sözlü kalıpları kullanışıyla, bu ikincil sözlü kültür,
birincil sözlü kültüre şaşılacak derecede benzemektedir. Fakat yeni sözlü kültür, daha
amaçlı ve bilinçlidir; temelini, araçların üretimi, işleyişi ve kullanımı için gerekli
olan yazı ve matbaa oluşturur. ... Yazıdan önce insanlar, grup bilincini başka bir
seçenekleri olmadığı için geliştirmişlerdir. Bugün ise, grup bilincimizi bilinçli olarak
67
programlamaktayız. ... Birincil sözlü kültür insanı kendi içine dönme şansı pek
olmadığından dışa dönükken bizler yeterince içe dönük olduğumuz için artık dışa
dönüyoruz. Aynı şekilde, birincil sözlü kültürde insan yazının getirdiği çözümlemeli
düşünce imkanından yoksun olduğundan içinden geldiği gibi hareket ederken ikincil
sözlü kültürde çözümlemeli düşünce sonucu, kendiliğindenciliğin yararlı bir nitelik
olduğuna karar vermiş bulunmaktayız. ....Bir anlamda sözlü kültür, eski konumuna
hiç olmadığı kadar yaklaşmıştır. Ancak artık eski sözlü kültür değildir (Ong,
1993:16-162).
Sanal sohbetin sözlü değil yazılı kültürün bir parçası olduğunu düşünenlerin
sayısı hiç de az değildir. Turkle da (1995:45) online iletişimin çoğu bakımdan yazılı
olana, yazmaya ve okumaya geri dönüş anlamına geldiğini düşünenlerden biridir.
Erol Göka da (2001:201) sanal sohbet sırasında yapılanın konuşma değil yazışma
olduğunu iddia etmektedir:
Eski zamanlardan tek fark, yazışmanın niteliğinde değil hızındadır. Yani bir
chat metni, yazılı metnin iletişimdeki tüm zaaflarını aynen taşımaktadır.
Yazdığımızda artık yazı bizim değildir; okuyan insanın onu nasıl anlayacağını
denetleme şansımız yoktur; onun insafına kalmış durumdayızdır. Bu anlamda biz
yazıyı karşımızdaki insana değil, onun hayal dünyasına gönderiyoruzdur. Chat’teki
iletişim iki insan arasındaki değil, çoğu zaman birbirini hiç tanımayan iki hayal
dünyası arasındaki ilişkidir (Göka, 2001:201).
İnternet hem yazılı hem görsel kültürün özelliklerini etkileşimli bir biçimde
bünyesinde toplamakta ve aynı şekilde sanal sohbet de sözlü ve yazılı kültürün
özelliklerini taşıyan melez bir iletişim modeli sergilemektedir.
Genel olarak kişilerin sanal alanlarda sohbet (chat) etmelerinin amaçlarını
gerçek yaşamda kolaylıkla dile getirilemeyen düşünce, görüş ve deneyimlerini
paylaşmak, konuşulması toplumca yasaklanan özellikle de cinsellik içeren söz ve
konuşmalara sığan ifadeleri birbirine iletmek, arkadaş, dost, sevgili edinebilmek,
belirli konularda bilgi edinebilmek, yaşama heyacan katarak etkinliklerde bulunmak,
günlük yaşamın stresinden uzaklaşıp rahatlamak olarak sıralanabilmektedir.
Chat ortamı, fikirlerin çarpıştığı, deneyimlerin paylaşıldığı, önerilerin değiştokuş edildiği bir agora niteliğindedir, bu özellikleriyle de aslında başlı başına bir
68
evren oluşturmaktadır ve bu ortam sanal cemaatlerin, siber uzayın ve siber kültürün
dolaşım alanıdır (Bölükbaş, 2003:35). Fiziken olmayan bir kimlikle sanal alanda
varolunabilmektedir. Ne var ki, kimliğin sahibi açısından yaptıklarından dolayı
sorumlu olma nedenlerini bir anlamda ortadan kaldıran bu durum, o kimliğe ait
eylemlerin muhatabı olanlar açısından da güven tesisine engel oluşturmaktadır (Uğur
ve Bilici, 1998). Bu güvensizlik ortamının en önemli nedenleri kurulan sanal
ilişkilerde cinsiyet, yaş, meslek ve fiziksel durum gibi özelliklerin farklı ve istenildiği
biçimde sunuluyor olmasıdır. Bu sunuş da Goffman’ın (1959) tariflediği biçimde
diğer bireyler üzerinde arzu edilen izlenimi oluşturma potansiyelinin harekete
geçmesi için sınırsız olanağın sunuluyor olması anlamına gelmektedir. Sanal
ortamlarda oluşturulan takma adlarla (nick name) yedek kişilikler veya seçilmiş
kimlikler gerçekliğin tam dışında yer alabilmektedir.
Türkiye’de sanal alanlarda gerçekleştirilen sohbete ilişkin pek çok araştırma
yapılmıştır. Bu araştırmaların pek çoğu sanal sohbetin kullanıcı profillerini
belirleyerek kişilerin sanal sohbet yapma amaçlarını ve kimliklerin değişebilirliğini
ortaya koymuştur. Ege Üniversitesi Öğretim Üyeleri Ebru Çetin Güler ve Nalan
Yetim tarafından 2001 yılında İzmir ve Mersin’de 240 internet kullanıcısı üzerinde
yapılan araştırmaya göre katılanların, %35’inin yaşını, %32’sinin cinsiyetini,
%38’inin
mesleğini, %77’sinin ismini ve %53’ünün ise beğenmediği fiziksel
özelliklerini değiştirip iletişim kurarak kendilerini ifade etmekte oldukları
saptanmıştır (Zaman, 12.04.2001)10. Bu araştırmanın bulgularına dayanarak
tanınmama isteğinin internet kullanıcılarında yaygın olduğunu, fiziksel özelliklerin
de beğeni yaratmada ilk sırada durduğu söylenebilir. Yaş, cinsiyet, meslek ile ilgili
10
Yapılan bu araştırmaya birinci elden ulaşılamamış ve dolayısıyla haber metninin içerisinden
araştırma ile ilgili bilgiler aktarılmıştır.
69
bilgilerini değiştirmelerinin aynı oranda belirlenmesi de bu kategorilerin fiziksel
özelliklere göre beğeni oluşturmada ikincil kaldığına işaret etmektedir. Bir diğer
araştırmaya göre (Göker, 2003) erkekler, kendilerini kadın olarak tanıttıklarında
internette daha kolay arkadaş bulabilmekte, başka birisinin adı ve özellikleri ile
internete girdiğinde ise bir rahatlama yaşamaktadır. Erkeklerin cinsiyetlerini
değiştirip kendilerini kadın olarak tanıtmalarının nedeni bu araştırmaya göre daha
kolay arkadaş edinmeyi sağlaması ve eğlenceli olmasıdır. Araştırmaya göre
bireylerin gerçek yaşamda arkadaş edinme yolları ve sosyal ilişkilerdeki başarısız
deneyimleri sonucu toplumsal yaşamdan kopuşa doğru yönelmeleri sanal ortamın
çekiciliğini daha da arttırmaktadır.
Yapılan bir diğer araştırmada ise (Kuloğlu, 2001) chat sırasında kadınların
%52’sinin, erkelerin ise %30.2’sinin kimliğini gizlediği ve dolayısıyla bu sohbetlerde
yalana başvurulduğu öne sürülmektedir. Kenan Bölükbaş ve Cengiz Yıldız
tarafından
2002 yılında yapılan “Sanal Sohbet: Chat” isimli araştırmada ise
kullanıcıların yalan söyleme biçimleri incelenmiş ve bireylerin karşılarındaki diğer
bireylerin tavırlarından önemli düzeyde etkilendikleri ve sanal ortamda oluşan
kişiliklerin sosyal hayatta ideal olarak tanımlanan prototiplerden oluştuğu öne
sürülmüştür.
2001 yılında Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Aylin Görgün Baran
ve öğrencisi Ceyda Kuloğlu tarafından Ankara’da 23 internet cafe ve bu cafelerdeki
245 internet kullanıcısı ile yüz yüze görüşülerek bir araştırma yapılmıştır. “İnternet
Cafelerde İnternet Kullanımı ve Sanal-Sosyal İlişkiler: Ankara Örneği” adlı
araştırmada erkeklerin, interneti kadınlara oranla daha yoğun kullandıkları, evli
kullanıcıların oranının %3.3, bekar kullanıcılarının oranının %44.5 olduğu
70
saptanmıştır. Araştırmaya göre internet kullanıcılarının %65’i internette chat
yapmayı tercih ettiği ve chat yapanların %54’ünün yeni arkadaşlıklar kurduğu, chat
sırasında en çok konuşulan konuların başında %34 oranı ile günlük problemler
geldiği saptanmıştır. Diğer ilginç olan bulgu ise kadınların %52’sinin erkeklerin ise
%30.2’sinin kimliklerini gizlemesidir:
Bireyler yüzyüze ifade edemediklerini sanal ortamlarda söyleyebiliyorlar.
İnternette chat sırasında kadınlar erkeklere göre daha çok kimliklerini gizliyorlar
çünkü bu durum kadınların baskı altında yetiştirilmelerinden kaynaklanıyor. Ayrıca
kadınlar sanal ortamda da tacize uğruyorlar ve dolayısıyla gerçek kimlikleri ile sanal
ortama katılmak kadınları ürkütüyor. Bu tablo toplumun kadına biçmiş olduğu rollere
bağlı olarak oluşuyor. (Baran, http://gridergi.8k.com/sosyoloji/internetcafe.htm)
Sanal sohbet üzerine yapılan bir diğer araştırmaya göre ise (Araç, 2001:24)
bireylerin chat yapmalarının en önemli nedeni arkadaş edinme isteği olarak
belirtilmiştir. Sanal sohbet ortamında bireylerin birbirlerine ilk sordukları ya da
öğrenmek istedikleri ve çoğu zaman tanıtım kartlarının da en başında yer alan soru
a/s/l’dir. Yani, age (yaş), sex (cinsiyet) ve location (bulunulan yer). Bu araştırmada
gerçek hayatta yabancı bir kişiye bu sorunun sorulmasının zor olduğu fakat tam
tersine ekran başında kimseden çekinilmeden bu sorunun sorulabildiği, sadece ekran
başında bulunup iletişim kurulduğu için bireylerin rahat davrandıkları, gerçek
yaşama çok benzerliklerinin olmasının yanı sıra taşıdığı sanallıktan ötürü chat’in
farklı bir sosyalite olduğu belirtilmektedir.
Mahmut Ayaz (2001:76) ise Chat Geyikleri adlı kitabında chat yapanların
büyük kısmını erkeklerin oluşturduğunu, kadın takma ismiyle chat yapanların
erkeklerin fazla olduğunu buna karşılık erkek takma ismiyle chat yapan kadın
sayısının oldukça az olduğu söylemektedir. Yine Ayaz’a göre kadınlar erkeklere göre
71
kimliklerini, baskı altında yetiştirilmelerinden ötürü daha fazla gizlemekte ve sanal
alanlarda da tacize uğramaktadırlar:
Chat’e yönelimin en önemli nedeni, günlük yaşamda karşılığı olmayan bazı
güdülerimizin sanal dünyada giderilmeye çalışılmasıdır. Bu güdülerden en önemlisi
ise cinselliktir. İkinci önemli neden, günlük yaşamda karşılaşılan sorunlardan,
bunaltan gerçeklerden kaçmak için chat’in bir çözüm yolu olarak görülmesidir.
Üçüncü en önemli neden ise varolan gerçeklere başkaldırma ya da deşarj olma
ihtiyacıdır. Ülkemiz dışındaki dünya chat kanallarında cinsellik ağır basmıyor ya da
en azından bir saplantı şeklinde değil. Çünkü gelişmiş ülkelerdeki kullanıcılar,
günlük hayatlarında zaten cinsel ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Onlar, cinsellik için değil
insansızlıktan chat yapıyorlar. Türkiye’deki chat kanallarını dünya kanallarından
ayıran en büyük özellik, küfürleşmenin çok yaygın bir şekilde yaşanmasıdır (Ayaz,
2001:76)
İnternet veya sanal topluluklar üzerine pek çok araştırması bulunan Mutlu
Binark (2005) ise sanal alanlarda iletişimin (sanal sohbetin) özelliklerini şöyle
sıralamaktadır:
Bilgisayar dolayımlı iletişim ortamının varoluş nedeni, içeriği, ister ciddi
isterse hafif olsun en basit anlamı ile sohbet etme ve enformasyon paylaşımı istemine
temellenir. Ortamda istemin gerçekleşmesi düzçizgisel değildir, tam tersine,
katılımcılar arasında çok boyutlu ve çok yönlü bağlanmalar gerçekleşir. Genellikle
doğrudan ve eş-anlı ileti değiş tokuşu sağlanmaktadır. Bu ortamların katılımcılarının
fiziksel görünüşleri, özel bir görsel malzeme iletilmediği sürece belli değildir.
Fiziksel belirsizlik durumu, katılımcıların cinsiyetlerinin sadece dil pratiği üzerinden
kurulmasına olanak verir. Katılımcının cinsiyetine ilişkin verdiği bilgi ya da
konuşma biçemi, kullandığı sözcük dağarcığı katılımcının cinsiyetine ilişkin ipucu
sunar. Katılımcı kendini ancak dil ile ifade edebilmektedir. Beden dilinin yerini bu
ortamda kullanılan bazı simgeler almıştır. Katılımcı bu simgelere aynı zamanda
sosyo-duygusal tepkilerini de ifade etmekle başvurur. Bilgisayar dolayımlı iletişim
ortamına katılımcılarının bir anlamda bedenlerini ve bedenlerine yazılmış toplumsalkültürel ve ekonomik kodları geride bırakmalarından ötürü yeni kimlik kurmaları
sürekli olarak mümkündür. Ancak katılımcılar beraberlerinde bilgisayar dolayımlı
iletişim ortamına toplumsal ve kültürel bir bagajı da taşırlar. Bu bagajı, katılımcının
toplumsal cinsiyetinden, yaşından, dinsel inancından, belli bir mezhebe
bağlılığından, sosyal-kültürel sermayesinden, sosyo-ekonomik statüsünden ve yaşam
deneyimlerinden kaynaklanan, dünyayı ve yaşamı siyasal olarak anlamlandırma
biçemleri doldurur (Binark, 2005:63).
Yapılan araştırmalarda da görüldüğü gibi sanal alanlarda sohbetin temel
nedeni günlük yaşamda gerçekleştirilemeyen oranda kolay ve rahat iletişime
72
geçilebilmesidir. Yapılan araştırmalar göz önüne alındığında yüzyüze iletişimden
farklı ve kendi pratikleri olan sanal alanda sohbet, internetin gerektirdiği en yeni ve
en çok tercih edilen iletişim biçimlerinden biridir.
İnternetin sanal dünyasında yürütülen karşılıklı iletişimde kimlikler gerçek
dünyada olduğu gibi sabit ve görünür olmadığı gibi burada konuşanlar birbirlerinin
nasıl göründüğünü, kim olduğunu bilemezler ve aradaki tek iletişim dili metin dilidir
(Rheingold, 1993). Sanal alanlarda bireyler mesajlarını belirli ikonlar veya semboller
aracılığıyla kişiselleştirmişlerdir. İletişimde kullanılan malzemeler ve konular
önceden formatlanmış ve seçilmiş değildir. İnternette iletişimin açık uçlu olduğu
söylenebildiği gibi, internet metne dayalı bir anlatıya sahiptir. Metne dayalı söylemin
etkileşimci bir özellik taşıması yüzyüze iletişimin farklı bir biçimde kurulması ile
gerçekleşir (Demircan, 2006:44). Sanal alanlarda bireyler fiziksel olarak değilse bile
yazıya dayalı bir söylemle varolabilmektedirler.11 Bireyler, kişisel deneyimlerini ön
planda
tutarak
kendi
öznel
konumlarından
kaynaklanan
gündelik
yaşam
deneyimlerini metnin temeline koymaktadırlar.
Bireylerin sanal sohbette birbirleriyle tanışıp tanışmamaya karar verirken
kullandıkları ölçütlerin başında tanıtım kartları (info) gelmektedir. Bu kartlarda yaş,
cinsiyet, meslek, yaşanılan yer, ilgi alanları, beğenilen kişiler ve kahramanlar olmak
üzere bir çok bilgi yer almaktadır. Her sitenin tanıtım kartı kendine özgü olup
kimisinde bu profiller çok ayrıntılı oluşturulmakta kimisinde ise kısa tutulmaktadır.
Daha önce de değinildiği gibi tanıtım kartları olmadan önce bireyler birbirlerine ilk
olarak a/s/l denilen yaşı, cinsiyeti ve yaşanılan yeri simgeleyen soruyu
sormaktaydılar. Tanıtım kartlarına sahip olan sitelerde bu soruya gerek kalmadığı
11
Araştırmanın konusu gereği, kamera yardımı (web cam) ile yapılan görüntülü sohbet ya da
mikrofon vasıtasıyla yapılan sesli sohbet (voice conversation) burada kapsam dışında tutulmuştur.
73
gibi site editörleri tarafından tanıtım kartlarının en başında bu bilgilere yer
verilmektedir. Bir mekan olarak sanal sohbete bakıldığında ana kurallarının bir kısmı
yazılı olmak üzere rutin olarak işleyen kuralların önceden belirlendiği bir mekanla
karşı karşıya kalınır. İstenmediği taktirde kimseyi rahatsız etmemek, küfür ve
saygısızlık içeren mesajlar ve eylemlerle ilgili sınırlamalar bu alanlarda karşıdaki
kişinin bağlantısını silerek ya da erişimini yasaklayarak yapılmaktadır. Bu kurallar
kimilerince internetin 10 emri12 olarak nitelendirilirken bazı literatürde “netiket” yani
internetin görgü kuralları13 olarak isimlendirilmektedir (Szofran’dan aktaran
Oğuzertem, 2001). Bunun yanı sıra geleneksel iletişimde iyi hitabetin yerini hızlı
yazmak ve klavyeyi hızlı ve doğru kullanmak almaktadır. Bireyler sanal sohbette
karşılıklı konuşma esnasında diğer bireylere duygu ve düşüncelerini açıklayabilmek
ya da zaman zaman söylediklerine vurgu yapabilmek amacıyla bir takım noktalama
işaretleri ve semboller kullanmaktadırlar. Önceleri klavye kullanılarak yapılabilen bu
semboller ( :) gülmek, :-( üzgün olmak, :-p muziplik, ;-) göz kırpma, :-o korkuyla
bağırmak ) artık çeşitli programlarda hareketli ya da hareketsiz ikonlar halinde hazır
olarak kullanıma sunulmaktadır. (Ek 1)
Bir diğer göze çarpan özellik ise bu metinlerde kısaltmaların çok yoğun bir
biçimde kullanılıyor olmasıdır. Genellikle bireyler nbr (naber), slm (selam), nslsn
12
İnternetin on emri, Bilgisayar Enstitüsünün hazırladığı “Bilgisayarın On Emri” adlı çalışmadan
uyarlanmıştır (Meyer; Baber, 1997). Bu on emir: interneti insanlara zarar vermek için kullanmamak,
başkalarının internette yaptığı çalışmalara engel olmamak, başkalarının gizli ve kişisel dosyalarına
girmemek, internet yoluyla çalmamak, interneti yalancı şahit olarak kullanmamak, parası ödenmeyen
yazılımları kopyalamayıp kendi malı gibi kullanmamak, başkalarının iletişim kaynaklarını izinsiz
kullanmamak, başkalarının entellektüel ürünlerini kendi malıymış gibi kullanmamak, tasarımlanan
programların doğuracağı toplumsal sonuçları önceden düşünmek ve elektronik iletişim ortamını
başkalarının haklarına saygı göstererek kullanmak.
13
Benzer şekilde internette uyulması gereken görgü kuralları ise şöyle sıralanmaktadır: (Meyer;
Baber, 1997) Hitab edilen kişinin kimliğine göre bir dil ve ifade tonu seçilmesi, mesajların kısa ve
özlü yazılması, konu hanesine mutlaka bir başlık konulması, esprili ya da alaycı dil kullanımında
dikkatli olunması, sinirlenebilecek bir mesaj alındığında cevaplamadan önce kişinin kendisine zaman
tanıması, mesajlarda kötü niyetin değil yanlış anlamaların daha fazla meydana geldiğinin bilinmesi ve
iletişimde nazik bir ifade kullanmanın sağ duyunun gereği olduğunun hatırlanması.
74
(nasılsın), grsrz (görüşürüz), knsrz (konuşuruz) gibi kısaltmaları kullanmaktadırlar.
Kısaltmalarla öne çıkan ekonomik kullanım biçimleri özellikle Amerikan
İngilizcesinde yaygındır. Teknolojinin ithal edildiği bir kültürel ortamda Türkçe’de
bu tür kullanım biçimleri artmıştır. Kısaltmalar zamanda tasarruf sağlasalar bile
selamlaşma ve veda gibi ritüellerin hız kazanmasına ve anlamını yitirmesine de
neden olabilmektedir. Bireylerin diğer bireylerden farklı olma ve dikkat çekme
arzusu sanal alanlarda karşılaşılan bir durumdur ve bu özel karakter kullanımıyla da
yapılabilmektedir (ş harfi yerine $, v yerine w kullanılması gibi). Aynı şekilde
noktalama işaretlerinin kullanımıyla veya dilbilgisi kurallarına uygun bir yazımla
veya tam tersi bir sunuşla da diğer bireylerden farklılaşılabilmektedir.
Sanal sohbetin belirleyici en önemli öğelerinden bir diğeri de seçilen takma
isimlerdir (nick name).14 Takma isim seçimi bireyin yaratıcılığında olmakta ve çok
çeşitli sebeplerle belirlenmektedir. Takma isimlere yapılan eklentiler ile kişiliğin
yansıtılmak istenilen özelliklerine vurgu yapılabilmektedir. Takma isimler aslında
bireylerin sanal kimliğidir. Bunların sürekli değişebilirliği bireylerin farklı
karakterlere bürünme isteğinden kaynaklanabilmektedir.
14
Sohbet programlarının yaygınlaşmasıyla gündeme gelen nick name kelimesinin Türkçe’de birden
fazla karşılığı bulunmaktadır. Bunlardan biri olan mahlas, Türk divan ve halk edebiyatında şairlerin
asıl adlarının yerine kullandıkları takma ada denmektedir ve halk edebiyatında çok geçerli ve önemli
bir gelenektir. Halas kelimesinden gelen mahlasın sözlük anlamı “kurtulacak yerdir”. Aşıkların
çoğunun asıl ismi unutulmuş, mahlasları isim olarak kullanılır hale gelmiştir. Örneğin Aşık
Ruhani’nin adı Mustafa, Dadaloğlu’nun asıl adı Veli’dir. Bunun nedeninin şairin asıl adını gizlemek
suretiyle muhtemel tehlikelerden kurtulmak olduğu düşünülmektedir. Müstear isim ise gerçek bir isim
şeklinde alınan ve yazarın herhangi bir şekilde tanınmamak için kendisine taktığı ve bunu kullanarak
yayın yaptığı isimdir. Örneğin Peyami Safa müstear isim olarak Server Bedi’yi kullanmıştır. Özellikle
yazılı basında kadın isimleri ile (müstear adları ile) yazan erkek yazarların varlığı bilinmektedir:
İsmail Hami Danişmend’in Rabia Hatun, Nurullah Ataç’ın Sabiha Yağızlar, Orhan Kemal’in Yıldız
Okur müstear adlarını kullanmaları buna örnek gösterilebilir. Burada müstear isimle mahlası
birbirinden ayırmak gerekmektedir. Mahlas gerçek isim izlenimi vermeyen bir çeşit lakaptır, müstear
ise gerçek bir isim şeklinde olan takma isimlerdir. Lakap ise bir kimseye veya bir aileye herhangi bir
sebeple asıl adından başka sonradan takılan addır. Diğer taraftan Osmanlı İmparatorluğu’nda resmi
yazışmalarda, rütbe sahipleri için rütbelerine göre kullanılan ünvandır. Örneğin rif’atlü, izzetlü gibi
(Özgenç., 2004).
75
II.TÜRKİYE’DE
SANAL
ALANDA
İZLENİM
YÖNETİMİ
ARAŞTIRMASI
II.1.Sanal Alanların İzlenim Yönetimine Zemin Olarak
Değerlendirilmesi
İzlenim yönetimi konusu ele alınırken Goffman’ın (1959) geliştirdiği
kavramlardan yola çıkılmıştır. Böylelikle, arkadaş bulsana sanal alanı örneği
üzerinden yapılan kişisel sunumların izlenim yönetimi kavramıyla örtüşüp
örtüşmediği yönündeki analizlere yol gösteren kıstaslar belirlenmeye çalışılmıştır. Bu
kıstaslar Goffman’ın geliştirdiği kavramlar ışığında bireylerin diğer bireylerin
kendilerine ilişkin izlenimlerini yönetmesi, diğer bireylerin gözünde ideal olanı
yaratma arzusu, bireyin kendini gizlediği, sunduğu, ele verdiği kişilik özellikleri,
yine bireyin kendini sunduğu fiziksel alan ile yalnızken kendine ait olan mahrem
alanı olarak sıralanabilmektedir. Goffman’ın geliştirdiği kavramların elbetteki
yüzyüze iletişim düşünülerek oluşturulması sanal ortamların bu yönde ele alınmasına
bir takım sınırlılıklar getirmektedir. Yine de bu kavramların bilgisayar dolayımlı
iletişim
ortamına
uyarlandığında
ve
kimliklerin
çok
rahat
değişebilirliği
düşünüldüğünde sanal alanların bu kavramı uygulamada zenginlik sunduğu da bir
gerçek olarak kabul görmektedir. Sanal alanların seçilmesinde en önemli etken bu
alanlarda iletişimin yoğun ve sınırsız yaşanmasından kaynaklanmaktadır.
Bu çerçevede değerlendirildiğinde bireyin kendini sunuduğu (give) alan
tanıtım kartları olmaktadır. (Ek 2) Burada birey kendisini diğer bireylere nasıl
sunmak istiyorsa, hangi yönlerini ön plana çıkarmak istiyorsa o doğrultuda bu
kartları doldurmaktadır. Bireyin kendini ele verdiği (give off) alan ise bu kartlar
üzerinden çıkarılabilecek bir takım anlamlar, tanımlamalar olabilmektedir (Örneğin
76
kişi eğitim düzeyini lisans üstü derecesi olarak belirtiyor, buna karşılık seçtiği
kelimeler veya yazımında dilbilgisi kurallarını kullanışı bununla örtüşmüyorsa bu
konuşma15 sırasında karşı taraf tarafından anlaşılabilmektedir). Diğer taraftan sanal
alandaki iletişim yüzyüze iletişime taşınırsa sunulan özelliklerin doğruluğu da
sınanmış olabilmekte ve bireyin kendini bu şekilde de ele vermesi olarak
yorumlanabilmektedir. Goffman’ın tanımlamalarından biri olan performansın sanal
alandaki karşılığı bireylerin diğer bireyleri etkilemek için giriştikleri çabalar
olabilmektedir. Bu kimi zaman konuşma esnasında çiçek göndererek (semboller
vasıtası ile), kimi zaman kibar bir söylemle, kimi zaman da diğer bireyin tanıtım
kartında yazılanların referans olarak alınarak diğer bireyin hoşlanacağı bir ifadede
bulunma şeklinde olabilmektedir. Sanal alanda belirlenen bir eylem kalıbı
sözkonusudur. Öncelikle aranılan özelliklere uygun bir sorgulama yapmak (Ek 3)
gerekmektedir, bu sorgulamanın sonucunda eğer uygun görülen kişi veya kişiler o
esnada internette aktif olarak bulunuyorlarsa mesaj göndererek iletişime geçmek
ikinci adım olarak sayılabilmektedir. Veya tersi durumda gelen mesajlara cevap
vererek de iletişime geçilebilmektedir. (Ek 4) Bu mesajlar konuşmaya daveti başlatan
ilk cümleleri yani tanışma cümlelerini içermektedir. Genellikle bu mesajlarda
konuşmaya başlamayı sağlaması için diğer online-chat programlarının adresleri
verilmektedir. Tercihe göre sadece mesajlaşma yolu ile de iletişim kurulabilmekte
ancak çok büyük bir çoğunluk karşılıklı konuşabilmek adına diğer programları tercih
etmektedirler. Tüm bu süreç rutin olarak tanımlanan ve belirli bir sıralamada yapılan
eylemlerdir.
15
Yöntemin hem sembolik etkileşim hem de etnometodolojiye göre oluşturulmasından ve her ikisinde
de konuşma analizleri yapılmasından dolayı yönteme uygunluk nedeniyle sohbetler karşılıklı yazışma
yoluyla kurulsa da sohbet etmenin yeni türü konuşma ilkeleri içerisinde irdelendiğinden konuşma
terimi yeğlenmiştir.
77
Sanal alanlarda iletişimde bulunan bireylerin paylaştıkları ortak bir fiziksel
çevre olmayışı bu anlamdaki fiziksel çevreyi başka yönlere kaydırmaktadır. Burada
dekoru ancak bilgisayar ekranı olarak tanımlayabilmekte, dekoru tanımlayan
özellikleri de seçilen harf karakterleri, renkleri olarak sıralanabilmektedir. Aynı
şekilde seçilen takma adlar da dekorun bir parçasıdır. Bireylerin kişisel cepheleri ise
tanıtım kartlarında belirttikleri özellikleri, sohbet sırasında tercih edilen konuşma
şekli, kullanılan semboller, noktalama işaretleri, dilbilgisi kullanımı olarak karşılık
bulmaktadır.
Sosyal statünün yansıtıldığı görünüş ise sanal alanlarda kendine göre bir
kurgu içerisindedir. Birey kendine sanal alanda çok rahatlıkla bir sosyal statü
biçebilmekte ve bunu kendince yansıtabilmektedir. Etkileşim rolü ile diğer bireyleri
uyarma anlamında kullanılan tarz ise sohbet sırasında yazılanlar, önceden belirlenmiş
konuşma taktikleri, tanıtım kartlarına yerleştirilen resimler olabilmektedir.16
Sahneyi bireyin kendisini sunduğu fiziksel alan olarak tanımlayan
Goffman’ın bu tanımı sanal alanlarda ancak sanal fiziksel alan olarak
uyarlanabilmektedir ki bu da açık olan bilgisayar penceresidir. Bu pencerenin içinde
bireyler sanal olarak biraradalıklarını sahne kavramı ile örtüştürmektedirler.
Bireyin diğer bireylerce kabul gören, toplumca arzu edilen kimliği ve imajı
yaratmak istemeleri sanal alanda da kendini göstermektedir. Örneğin kadınların
fiziksel özelliklerini “ince”, erkeklerin ise “atletik” olarak tanımlamaları yüz
kavramına karşılık gelmektedir. Bu yüzün korunması için ise bireyler kabul
görmeyen, onaylanmayan taraflarını değiştirme yoluna gitmekte, bu örnekte olduğu
16
Tanıtım kartlarında kişinin resminin olup olmaması tamamen kişinin kendi insiyatifindedir. Boş
bırakıldığı gibi bazen iki veya üç resim de yerleştirilebilmektedir. Bu resimlerin site editörleri
tarafından belirlenen formatlara uygun olması gerekmektedir.
78
gibi bu fiziksel özelliklerini ispatlamak istercesine tanıtım kartlarına resimlerini
yerleştirmektedirler.
Sanal alanlarda bireyleri iletişimde izlenim oluşturmaya güdüleyen etkenleri
arzu ettikleri kimliği sunarak onay kazanma ve sonucunda sanal alandaki iletişimi
yüz yüze iletişime taşıma veya arkadaş, dost, sevgili edinme olarak söylemek
mümkündür.
Sanal alanlardaki izlenim yönetimine ilişkin geliştirilmeye çalışılan ve taslak
olarak nitelenebilecek model daha önce kavramsal çerçeve içerisinde belirtilmişti
(Şekil 6). Buna göre sanal ortamlarda kişisel özellikleri ile varolan birey, öncelikle
kendi izlenimlerini inceleme yoluna gitmektedir. Bu genellikle gönderdiği mesajlara
aldığı tepki ve yanıt ile ölçümlenebilmektedir. Eğer yeteri kadar tepki ya da yanıt
alamadığını düşünüyorsa izlenimlerini değiştirme yoluna gitmektedir. Bu nedenle
mesajlarda kullandığı selamlaşma cümlelerini, tanıtım kartında yazılan özelliklerini,
başlık yazısını veya resmini değiştirebilmektedir. Yeniden izlenimini oluştururken
güdüleyen etkenler ışığında bunu gerçekleştirmektedir. Bireyin amacı sanal alanda
tanıştığı diğer birey ile evliliğe yönelik bir ilişki yaşamaksa
bunu vurgulayan
mesajlar vererek, tanıtım kartında bu arzusunu ön plana çıkaracaktır. Sonuçta arzu
ettiği kimliği yaratmış olmakta ve bu yeni kimlik üzerinde yeniden izlenimlerini
incelemeye başlamaktadır. Dolayısıyla buradaki süreklilik bireylerin istediği ve sanal
topluluklara aktif olarak iştirak ettiği sürece olmaktadır. Geliştirilen bu modelin
uygulanışı için yapılan görüşmeler sırasında kişilerin tepkilerine bakılmış, gelen
mesajlara cevap verilmediğinde kişilerin özellikle selamlaşma ifadelerini
ya da
kimlik bilgilerini içeren tanıtım kartlarındaki sunuşlarını değiştirdikleri, izlenimlerini
79
inceledikten sonra bu çabaları gerçekleştirdikleri ve sonrasında da yeni ya da arzu
edilen, olması istenen kimliği yarattıkları gözlenmiştir.17
İzlenim yönetimi taktikleri başlığı altında bu çalışma için benimsenen
taktikler, kendini sevdirme, kendini yüceltme, diğerini yüceltme, görüş birliği, lütufta
bulunma, niteliklerini övme, örnek olma şeklinde sıralanabilmektedir. Sanal
alanlarda bu taktiklerin pek çoğu iyi bir izlenim oluşturma ve sanal alandaki iletişimi
yüzyüze iletişime taşıma veya diğer başka sebepler ile konuşma esnasında
kullanılmaktadır.
Yukarıda ele alınan bütün kabullerin ve tanımlamaların yardımıyla
itiraf.com/arkadaş bulsana sanal alanı izlenim yönetimi kavramıyla incelenecektir.
İnceleme yapılırken öncelikle bireylerin kendilerini sundukları tanıtım kartları analiz
edilecek ve bu kartlar üzerinde bireylerin hangi özelliklerini vurguladıkları,
başkalarında hangi özellikleri istedikleri belirlenecektir. Bu alan üzerinde hangi
faktörlerin kimlik sunumunu nasıl etkilediği incelenecektir. Ve ortaya çıkan sanal
kimlik sunumlarının izlenim yönetimi kavramıyla örtüşüp örtüşmediği tartışılacaktır.
Sanal alanlarda izlenim yönetimi kavramının ele alınmasının başlıca
amaçlarından
biri
yukarıda
belirtilen
kavramlar
ışığında
ortaya
koyulan
varsayımların sanal alanlarda denemeye yönelik yapısının olmasıdır. Bu yapı,
özellikle sanal alanlarda kimliğin değişebilirliği düşünüldüğünde olanaklı hale
gelmektedir. Çalışmada itiraf.com/arkadaş bulsana sitesinin ele alınması ve izlenim
yönetimin bu site üzerinde anlaşılmaya çalışılması, üye sayısının fazla ve üyelerin
17
Kuramsal çerçevede belirtilen izlenim yönetimi modellerinden yola çıkılarak oluşturulan sanal
alanlarda izlenim yönetimi adlı modelin uygulanışı konusunda bir takım zorluklar yaşanmıştır. Hayali
kişilikleri kuşatan ve izlenim yönetimini mümkün kılan koşullar hakkında bazı ipuçları yakalanmış da
olsa sanal ortamda konuşmanın ve anlaşmanın sürdürebilmesini olanaklı kılan toplumsal ilişkiler ve
değerlendirmelere daha çok yer verilmiştir. İncelenen alanın yeniliği ve iletişim çalışmaları alanında
konuşma halleri üzerine düşünme birikiminin sınırlılığı göz önüne alındığında araştırmada model
oluşturmanın güçlüğü de ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle önerilen model ancak bir taslak olarak kabul
edilebilir.
80
pek çoğunun büyük şehirlerde yaşıyor olmasından, itiraf.com adresine giren herkesin
kolayca erişebileceği bir paylaşım alanı özelliğinden ve diğer sanal sohbet
alanlarındaki tanıtım kartı ya da kişi profillerine göre çok daha ayrıntılı profiller
oluşturulabilmesinden ve analizinin daha fazla özelliklere yönelik yapılabilmesinden
dolayı tercih edilmiştir.
Araştırma etnometodolojik çalışma geleneği içerisinde yürütülmüştür. Bu
çerçevede kişilerin gündelik yaşamları içerisinde sanal alanlarda kullandıkları dil,
semboller, anlamlandırmalar üzerine odaklanılmış, bu alanda kişilerin etnometoloji
metoduna göre kendi dünyalarını nasıl inşa ettikleri araştırılmıştır. Bu doğrultuda
uygulanan katılımlı gözlem tekniğinde ise araştırmacı da kendi tanıtım kartını
oluşturmak suretiyle bahsi geçen siteye üye olmuş ve başlangıçta pek çok kişi ile
iletişime geçebilmek için diğer kişilere mesaj göndermiştir.18 Arkadaş Bulsana sanal
alanında ancak etkileşimli mesajlaşmanın yapılabilmesi nedeniyle gerçekleştirilen
sohbetler başka bir program vasıtası ile diğer bir alana taşınmıştır. Araştırmacı kendi
tanıtım kartını, başlık yazısını, takma ismini dikkat çekici kurgulayarak, kendisi ile
ilgili sunumlarını özenli ve merak uyandırıcı ancak aykırılıklara yer vermeyecek
nitelikte yapmaya çalışmıştır. Araştırmacı kimlik bilgileri ile sürekli oynayarak farklı
kişilerle iletişim kurmaya çalışmış ve bu amaç doğrultusunda genellikle gündüz,
zaman zaman da gece sitede bulunularak toplam 32 görüşme gerçekleştirmiştir.
Ancak bu görüşmelerden sadece 20’si araştırmacıya ipucu verebilecek şekilde kayda
değer görülmüştür. Bu sanal alanda bulunan kişiler ile sohbetler gerçekleştirilmeden
önce araştırmaya yol gösterecek sorular hazırlanmış, bu sorular soru cevap şeklinde
18
Katılımlı gözlem tekniğinin uygulanışı süresince (17 Ocak 2006 – 30 Nisan 2006) araştırmacıya
siteye kayıtlı olan değişik üyelerden toplam 183 mesaj gelmiştir. Araştırmacı ise yine siteye kayıtlı
üyelerden 52 farklı kişiye mesaj göndermiştir. Gelen mesajların tamamına yanıt verilememiş,
Ankara’da yaşayan 20-40 yaş aralığında olan kadın ve erkek kullanıcılardan bazılarına yanıt verilerek
iletişime geçilmiş ve çeşitli zamanlarda sohbetler gerçekleştirilmiştir.
81
değil sohbetin içerisine serpiştirilmiş şekilde kişilere yöneltilmiştir. (Ek 5) Sadece bu
sorular çerçevesinde değil her konuda çeşitli sohbetler gerçekleştirilmiştir. Kişiler ile
görüşülürken herhangi bir öncelik sıralaması yapılmamış, gelen her mesaja yanıt
verilmemiş sadece farklı meslek gruplarından, Ankara’da yaşayan ve 20-40 yaş arası
kişiler tercih edilmiştir. Karşılıklı yazışma şeklinde sürdürülen sohbetlerin sonunda
sohbetlerin arasına yerleştirilen sorulardan ve genel konuşmalardan analizler
yapılmıştır.
II.2.Arkadaş Bulsana
Bu araştırmada daha önce de belirtildiği www.itiraf.com sitesindeki “Arkadaş
Bulsana” adıyla belirtilen sanal topluluktaki kayıtlı tüm üyeler araştırmanın
evrenidir. Bu sanal toplulukta, Ankara’da yaşayan toplam 20 kadın ve erkek ile
araştırmacının da katılımı ile sohbetler sitenin kendi pratikleri içerisinde yapılmış,
görüşülen kişilerle yüz yüze iletişim kurulmamıştır. Görüşülen kişilere yapılan
araştırmadan bahsedilmiş ancak varsayımlar veya araştırmanın konusu ile detaylar
saklı tutulmuştur. 17 Ocak – 30 Nisan 2006 tarihleri arasında gerçekleştirilen
görüşmelerin notlarının metin çözümlemeleri yapılmıştır.
İtiraf.com/arkadaş bulsana sitesi, 1996 yılında kurulan Elektronik Bilgi
İletişim Hizmetleri Reklamcılık ve Ticaret A.Ş. bünyesinde olan bir sitedir. Şirkete
ait diğer sitelerden bazıları www.ideefixe.com ve www.siberalem.com’dur. Mehmet
Budak ve Canan Çelebi’nin sahipleri olduğu firmada, toplam 99 kişi çalışmakta,
çalışanların yaş ortalamaları 27 olup %65’i üniversite mezunudur. İtiraf.com/arkadaş
bulsana sitesi 2004 yılından beri faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunların yanı sıra bu
site, değişik ortaklıklarıyla oluşturulmuş farklı kapıları olan ve ortak bir veritabanı
durumundaki Kirpi.net mensubudur. Kirpi.net’in 1.127.747 olan nüfusunun 502.414
82
kişisi itiraf.com/arkadaş bulsana sitesine üyedir ve dolayısıyla veritabanının en
büyük bölümünü oluşturmaktadır19. Kayıtlı üyelerin %30’u kadın, %70’i erkeklerden
oluşmakta ve üyelerin %85’i büyük şehirlerde yaşamaktadır. Siteye her isteyen kişi
tanıtım kartını doldurarak, istenirse resim de yerleştirerek üye olabilmekte ve site
editörleri tarafından en geç 24 saat içerisinde gerekli denetim yaptıktan sonra kişi
profilleri yayınlanabilmektedir. Eğer kişi profillerinde sakıncalı bir durum varsa
editörler tarafından üye uyarılmakta ve düzeltilmesi istenmektedir. Sitenin temel
gelir kaynağını üyelerin ödediği üyelik bedelleri oluşturmaktadır. İtiraf.com/arkadaş
bulsana sitesinde standart, silver ve gold olmak üzere üç tip üyelik mevcut olmakla
beraber, standart üyelerin sınırlı iletişim hakkı bulunmaktadır. Sınırlı iletişim hakkı
bulunanlar günde en fazla bir veya birkaç mesaj gönderebilmekte ancak silver ya da
gold üye olunduğunda sınırsız mesaj gönderebilme ve ayrıca kendi aralarında farklı
haklara sahip olabilmektedir. Standart bir üye bir hafta, bir ay, üç ay veya bir yıllık
paketlerden birini satın alarak silver ya da gold üye olabilmektedirler. Burada ilgi
çekici olan kadın üyelere erkek üyelere nazaran daha fazla tolerans gösterilmesidir
ki bu, standart üyelerde mesaj gönderme hakkının daha fazla verilmesi ile
yapılmaktadır. Site editörleri bu durumu sitenin refahı için kaçınılmaz olarak
yorumlamaktadırlar. Site yöneticilerine genellikle üyelerden üç tip soru ve mesaj
gelmektedir. Bunlar; teknik durumlar, öneri ve bilgiler ve başarı hikayaleri
şeklindedir. Başarı hikayeleri site vasıtasıyla tanışıp evlilik gerçekleştiren çiftler için
kullanılan bir tanımlamadır. Bu sitenin temel amacı kişilerin tanıtım kartları
sayesinde kendilerini tanıtmaları, yerleştirdikleri kendi resimleri ile bu sunumu
pekiştirmeleri
ve
sonucunda
mesajlaşmak
19
suretiyle
ilk
tanışmanın
Site yöneticilerinden alınan bu bilgi belirtilen sayıda farklı üye sayısını değil, aynı kişilerin farklı
adlar altında da bahsi geçen veritabanına üye olduklarını belirtmektedir.
83
gerçekleştirilmesidir. Ancak sitede sanal bir sohbet odası kavramı olmayıp sadece
karşılıklı, eş zamanlı olarak mesaj alışverişi yapılabilmektedir. Kişiler burda ilk
mesajlaşmanın ardından karşılıklı bir bilgisayar penceresi açıp konuşabilmek için
diğer farklı programları kullanmaktadırlar (MSN (Microsoft Network), ICQ gibi). Bu
araştırmada
da
gerçekleştirilen
sohbetlerin
ilk
mesajlaşmaları
bu
sitede
gerçekleştirilmiş, karşılıklı sohbetler diğer başka programlar vasıtası ile yapılmıştır.
Site editörlerinin kendi sitelerine ve sanal alanlara ve bunlar üzerindeki
ilişkilere ait yorumları ise şöyledir:
İnsanlar bu siteye üye olan ciddi insanlar olduğunun farkında. Yani para verip
üye olan ciddi arkadaş, sevgili, eş arayan insanlar var. İnsanların kendilerini farklı
sunmaları aslında onlara fazla birşey kazandırmıyor. İnsanlar bir barda, bir arkadaş
topluluğunda, bir iş görüşmesinde yani her ortamda iyi bir izlenim oluşturmak
istemezler mi? Burada yazılanlarla bu yapılabilir bu da ancak fiziksel özellikleriyle
yansıyabilir. ....Kadınlar sanal alanlarda daha rahat ve özgür davranmaktadırlar. Kaç
kadın herhangi bir yerde hoşuna giden bir erkeğe merhaba diyebilir? Kadınlar gerçek
hayatta yaşayamadıklarını sanal alanlarda yaşayabiliyorlar. İnternetin kadınlar için
rahat ve özgür bir alan olduğu, ülkemizdeki bastırılmış kadın kimliği ile
düşünüldüğünde anlaşılır olmaktadır. ... İnternette iletişim çok daha kolay
kurulabilmektedir, zaten karşınızdaki kişi ile iletişime geçmeden onun tanıtım kartını
okuyarak epeyce bilgiye sahip olmuş oluyorsunuz. Sanal alanlar aslında gerçek
ortamlar, gerçek insanlar, o profillerin arkasında yani klavyenin başında gerçek, kanlı
canlı insanlar var. Bu alanlarda yaşanan en ilginç olaylar ise burada tanışan bir çiftin
düğünlerine gitmemiz, bebeklerini sevmemiz ve başka bir çiftin de nikah şahidi
olmamız (Burcu Burhan, kişisel e-posta, 17.03.2006).
Türkiye’de internet üzerinde son yıllarda sanal sohbet alanlarının sayısı hızla
artmıştır. Üyelik sistemine göre işleyen bu siteler amaçlarına göre de
çeşitlenmektedir. Araştırmada örnek olarak seçilen itiraf.com/arkadaş bulsana sitesi
ile benzer özellikler taşıyan sitelerin bazılar şunlardır: www.zenginkoca.com,
www.siberalem.com,
www.boyluboyuna.com,
www.bizimnokta.com,
www.ikizkalpler.com,
www.yonja.com,
www.benimsevgim.com,
www.loginlove.com, www.kalbimde.com, www.ozelbiri.com, www.sevgilimol.com.
84
II.3.Katılımcıların Özellikleri
Sanal ortamda gerçekleştirilen katılımlı gözlemde, görüşülen kişilerin biri 2025 yaş arası, yedisi 26-30 yaş arası, altısı 31-35 yaş arası, altısı 36-40 yaş arasındadır.
Görüşülen kişilerin sekizi kadın, 12’si erkektir. Sahip olunan mesleklere
bakıldığında, görüşülen kişilerin ikisi mühendis, ikisi öğrenci, ikisi öğretmen, ikisi
sigortacıdır. Satış danışmanı, bilgisayar teknisyeni, sekreter, subay, imam, psikolog,
mali müşavir, muhasebeci, ev idarecisi, istatistikçi ve doktor mesleklerinden birer
kişi ile görüşülmüştür. Biri ise mesleğini belirtmemiştir. Görüşülen kişilerin üçü lise
mezunu, ikisi üniversite öğrencisi, 14’ü üniversite mezunu, biri lisans üstü derecesi
almıştır.
II.4.Arkadaş Bulsana Sanal Alanında Biçimsel Özelliklerin Tartışılması
Bu başlık altında görüşülen kişilerin selamlaşma ifadeleri, takma isim
seçimleri, tanıtım kartları ve buna yazılan başlık yazıları, fiziksel özelliklerini sunum
şekilleri, kişilerin yazışırken kullandıkları semboller, dilbilgisi kurallarını kullanış
biçimleri (standart dile uygunluk, yabancı kelimlerin kullanım sıklığı), dil
kullanımları (ağdalık hali, argo ifadeler, kısaltmalar), konuşma zamanları ve yerleri,
tanıtım kartlarına yerleştirilen resimlerin biçimsel özellikleri analiz edilerek
tartışılacaktır.
II.4.1.Takma İsim
Sanal sohbet alanlarında ilk kendini tanıtma biçimi bir takma isme sahip
olmaktır. Bu alanlarda takma isimle varolabilen bireyler, takma isimlerini pek çok
nedene bağlı olarak belirlemektedirler. Sanal alanlarda gerçekleştirilen iletişimde
bireyin kimliği olarak değerlendirilen takma isimlerin seçimi, farklılık yaratma,
dikkat çekebilme, karşı tarafa bireyin kendisi ile ilgili mesaj verebilme, daha fazla
85
kişiyle iletişim kurabilme gibi nedenleri içermektedir. Örnek olarak seçilen sanal
sohbet sitesindeki takma isimlerden bazıları ve
bu isimlerin seçiliş nedenleri
şunlardır: “matbeyoglu” takma ismini kullanan M.A.20 bunun nedeninin çok açık ve
basit olduğunu düşünerek ve diğer kişilere kendisi ile ilgili mesaj verebilmek
amacıyla isminin baş harfi ve soyisminden oluşan bir takma isim belirlediğini bunun
üzerinde
çok
fazla
düşünmediğini
belirtmiştir.
Diğer
bir
katılımcı
S.I.
“henrybennedenburadayım” takma ismini alarak Henry David Thoreau’ya21 atıfta
bulunduğunu, kendisini Waldo22 olarak gördüğünü diğerlerini de Henry olarak
tanımladığını söyleyerek ve diğer kişilerin dikkatini çekebilmek amacıyla bu takma
ismi aldığını belirtmiştir. Burada bu takma ismi alan kişinin diğer kişilerin kafasında
en azından soru işareti oluşturmak ve bu takma ismin ne anlama geldiğini merak
ettirmek için böyle bir isim aldığı düşünülmektedir. Ayrıca S.I. bu takma ismin ne
anlama geldiğini ya da neden bahsedilmek istendiğini anlamayanlar ile de
konuşmayacağını da belirtmektedir. Takma isimler kişilerin birbirleri ile ilgili ilk
20
Yapılan tüm sohbetlerde iletişim kurulan kişilerin kimliğini korumak amacıyla isim ve soyisimleri
çalışmanın etiksel boyutu da düşünülerek saklı tutulmaktadır. Diğer taraftan kişilerin belirttikleri isim
ve soyisimleri de gerçek olmayabilir, ancak bu çalışmada bu tür gerçeklikler ispatlanmaya
çalışılmamıştır.
21
Amerikalı yazar, düşünür ve çevreci Henry David Thoreau literatürde “sivil itaatsizliğin babası”
olarak görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri - Meksika savaşı yüzünden, ki ona göre bu savaş
sadece köleliği geliştirmek içindi, ödemeyi reddettiği vergi borcunu hapiste geçirdiği bir gece, onun
“Sivil İtiatsizlik” (Civil Disobedience) isimli makalesini yazmasına neden olmuştur
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Henry_David_Thoreau).“Walden” isimli başyapıtı transendentalizm için
en ünlü örneklerden biridir. Diğer eserleri “A week on the Concord and the Merrimack Rivers”
(Concord ve Merrimack Irmakları Üzerinde Bir Hafta), Sivil İtiatsizlik ve Pasif Direniş olarak
sayılabilir. Thoreau’nun sivil itaatsizlik manifestosuna göre en iyi yönetim en az yönetendir,
yönetimin en iyi biçimi hiç yönetmeyen bir yöntemdir ve insanlar bunun için hazır oldukları zaman,
sahip olacakları yönetim biçimi de bu olacaktır (Rasih Yılmaz, Zaman Gazetesi, 14.03.2004,
http://www.zaman.com.tr/2002/03/14/yorumlar/default.htm).
22
Ralph Waldo Emerson, Amerikalı düşünür, yazar ve Amerikan transandantalizminin en önemli
temsilcisidir. Eserlerinden Doğa, Denemeler I, The American Scholar, English Traits, Society and
Solitude ve Henry David Thoreau için yazdığı Thoreau sayılabilir. Thoreau’nun Emerson’a ve onun
düşüncelerine olan ilgisi öğrencisi olduğu Harvard Üniversitesi’nde başlamıştır. 2 yıl gibi bir süre
Emerson’un asistanı gibi olmuş bu süre içerisinde Emerson’un evinde kalmıştır. Vergiyi ödememek
için hapiste yattığı gece, birçok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylaşan Ralph Waldo Emerson,
arkadaşını görmek üzere onun hücresine girdiğinde aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir. “Henry,
neden buradasın?” “Waldo, sen neden burada değilsin?” (Özel,1995)
86
ipucunu verdikleri kısım olduğu için dikkat çekici olması iletişime geçebilmek
bakımından önemlidir. Çoğunlukla kişiler kendilerini yansıtan veya özelliklerini
vurgulayan takma isimler almaktadırlar. “Bi27f” takma ismini kullanan F.Ö.
ismindeki kişi, “bi” kısmının biseksüel olduğunu belirtmesi, “27”’yi yaşını belirtmesi
ve “f”’yi ise kadın olduğunu (female) belirtmesi için oluşturduğunu söylemektedir.
Mezun olduğu okula ve mezun olduğu yıla vurgu yapmak isteyen H.Ş. ise bunu
“metu-93”23 şeklinde belirlemiştir. Mezun olduğu okulun kendisine diğer kişiler
tarafından bir statü eklediğini ve bunun bir etiket olarak kullanıldığını ifade etmekte
ve aslında bunu normal hayatta sormadıkça söylemediğini belirtmektedir. Yüzyüze
iletişimde belirtilmeyen bu statü yaratma çabasına sanal alanda başkalarının anlaması
ve eğer bu yönde özellikle belirtilen okuldan mezun olan kişilerle iletişim kurmada
bir vurgu yapıldığı düşünülebilir. Tıpkı Goffman’ın (1959) öne sürdüğü görünüş
kavramında olduğu gibi burada da kişi sosyal statüsünü belli etme gösterme yoluna
gitmiştir. “sakinveuyumlu” takma ismini kullanan H.E. ise tanıtım kartında da
kendisini sakin ve uyumlu bir insan olarak tanımlayarak takma ismine de aynı
tanımlamayı yerleştirmiş ve
kişilerin kendisiyle konuşmaya başlamadan önce
kendisi hakkında en genel özelliğinin bilinmesi için bu takma ismini tercih ettiğini de
belirtmiştir. Mesleğe gönderme yapılan takma isimlere örnek olarak ise E.T.’nin
kullandığı “sortie” takma ismi örnek verilebilir. Kişinin havacı subay olması ve
havacılıkta kullanılan bir terim olan bu takma ismi tercih etmesinin nedeni anlamı
itibariyle hem mesleğine vurgu yapmak hem de kendisini bu takma isimle tanıyan
diğer kişilerin önyargılarından kurtulup yeni bir vizyonu olacağını ummak olarak
ifade etmiştir. Duygusal hallerini takma isimlere yansıtan kişilere örnek olarak
23
METU: Middle East Technical University (Orta Doğu Teknik Üniversitesi)
87
Ö.A’nın kullandığı “sürgünruhum”’ verilebilir. Kendisini tam bir hüzün kadını
olarak tanımlayan kişi, bunu takma ismine de duygusal durumunu belli ederek
yansıtmıştır.
Benzeşim kurarak takma isim almak da bir diğer taktik olarak
düşünülebilir.
Takma isimlerde bir diğer rastlanılan vurgu ise cinselliğe yöneliktir. Özellikle
sanal sohbet alanlarında cinselliğe yönelik bir beklentisi olan kişiler diğer kişilere bu
yönde bir mesaj verebilmek için bu türlü takma isimler almaktadırlar. Burada kişi
cinsel yönünü ve bu beklentisini ön plana çıkarmaktadır. “lezzetliçıtır”, “dişikedi”,
“seksiprens”, “seksapel”, “seksikız”, “tutkulu” gibi. Takma isimlere çeşitli eklentiler
yapılarak sahip olunan herhangi bir durum veya belirtilmek istenen herhangi bir
özellik de nitelenebilmektedir. “emr55” örneğinde kişi doğduğu yerin plaka
numarasını takma ismine ekleyerek nereli olduğuna işaret etmektedir. “ultraaslan16”
örneğinde ise kişi hem yaşını hem de tuttuğu takımı belirtmektedir. Bunların dışında
çok çeşitli nedenler de takma isim seçiminde belirleyici olmaktadır. Kimi seyrettiği
bir filmden hatırladığı bir kahramanın adını, kimi kullandığı parfümün adını kimisi
de sahip olduğu evcil hayvanının adını takma isim olarak kullanmaktadır. Burada
önemli olan kişinin kendisi ile ilgili sunduğu ilk bilginin ne olduğu konusudur. Sonuç
olarak kişilerin takma isimlerini seçerken karşılarındaki kişilere kendileriyle ilgili
vurgulamak istedikleri yönlerini, durumlarını ya da karşılarındaki kişilerden
beklediklerini
içeren
ifadeleri,
kendilerini
sunmak
amacıyla
belirledikleri
görülmektedir. Bu çabaların nedeni arzu edilen kimliği oluşturmada ilk ipucunu
vermek olarak görülebildiği gibi kişinin kendisini tanıtma taktiği olarak da
düşünülmektedir. Takma isimlerin sanal alanlardaki önemini N. şöyle dile
getirmektedir: “mesaj kutumu her açtığımda burda abazaların çokluğundan dolayı
88
40-50 mesaj gelmiş oluyor. Kim okuyacak hepsini? Sadece takma ismine bakarım
önce sonra ayıklarım.” Benzer şekilde K.A. da “ ingilizcesi üç kelimenin dışına
çıkmayan ama nicklerinde anlamsız ingilizce kelimeler kullanan kişiliği ve kimliği
oturmamış insanlarımız var. Abartmaya gerek yok bunu, kimsen onu yazmalısın
bence. Anlamsız ve kendisi ile ilgili bişey içermeyen nicke sahip olanlarla
konuşmam ben” diyerek takma ismin iletişime geçmedeki önemine dikkat
çekmektedir.
Sanal alanlarda takma isimlere bakılarak bu isimleri yeğleyenlerin sosyal
profillerine uygun birer seçim yaptıklarını söylemek yanlış olmaz. Ultraaslandan
Henry’ye kadar geniş bir yelpaze sunan takma isimler, sanal alanda takma isimleri ile
de kendi kimliklerini belirlemektedirler. Kişisel cephelerini, görünüşlerini ve
yüzlerini belirledikleri takma isimlerle yansıtma eğilimi, iyi bir izlenim oluşturmanın
ilk adımı olarak düşünülmektedir. Sahip olunan mesleğe göre takma isimler ancak
mesleklerine vurgu yapılarak şekillenmektedir, bunun dışında sahip olunan mesleğin
takma isimleri anlamlı derecede etkilediğini söylemek mümkün görünmemektedir.
Aynı şekilde yaşa vurgu da takma isimler yolu ile sağlanmaktadır. Yaşın takma isim
seçiminde pek belirleyici olduğu da söylenemez. Kadın katılımcıların erkek
katılımcılara göre daha çok cinselliğe vurgu yapan takma isimleri tercih ettikleri
görülmektedir. Diğer taraftan kadın katılımcılar gerçek isimlerinin açılımı olan veya
başharflerini içeren takma isimleri tercih etmemektedirler. Kişiler diğer kişilere
kendileri ile ilgili vermek istedikleri ya da oluşturmak istedikleri ilk izlenim için
takma isimleri seçebildikleri gibi tamamen farklı nedenlerle de takma isim
alabilmektedirler. Takma isim seçiminde en etkili olan faktör eğitim düzeyidir.
89
Kişinin almış olduğu eğitim ve sahip olduğu kültür düzeyi ve aynı zamanda yaratıcı
yönü takma isimlerle pekiştirilebilmektedir.
II.4.2.Tanıtım Kartları Başlık Yazısı
Biçimsel özelliklerde belirleyici olan ikinci unsur tanıtım kartlarıdır. Kişinin
kendisinin doldurduğu ve kendisi ile ilgili isterse çok ayrıntılı bilgiler verebildiği bu
kartlar başkaları ile iletişime geçmede etkili olan diğer sunuş şeklidir. Tanıtım
kartlarında kişi site tarafından sorulan alanları doldurabildiği gibi kendisine ayrılan
alanda da kendisini ve beklentilerini istediği biçimde ortaya koymaktadır. Tanıtım
kartlarında dikkat çeken alanlardan biri de bu kartların başına yerleştirilen başlık
yazısıdır. Başlıkların nasıl yazılması gerektiği üzerine de pek çok görüş yer almakta
ve başlığın bir çok kişi tarafından okunacağı için dikkatlice kurgulanması gerektiği
düşünülmektedir. Kimi görüşlere göre başlığın çok önemli olduğu, uzunluğunun iyi
ayarlanması gerektiği, belirtici olması, kelime sırasının önemi ve etiket olarak
kullanıldığının bilinmesi gerekmektedir. Bahsi geçen sitede de, site editörleri
tarafından verilen önerilerde kişi profillerinde yer alan başlık yazılarının akılda
kalıcı, sıradanlıktan uzak olmasının daha çok ilgi çekeceği belirtilmektedir. Örneğin
“merhaba, ben de burdayım” yerine “kırmızı başlıklı kızın maceraları” şeklinde bir
başlığın daha yaratıcı olduğu ve daha çok mesaj alınabileceği vurgulanmaktadır.
Görüşülen kişilerin tanıtım kartlarında yer alan başlık yazılarına bakıldığında
genellikle bunun ideal bir sunuş için yapıldığı, önceden belirlenen eylem kalıbı
içerisinde kişinin belli bir niyetle ya da niyetsiz olarak kullandığı kendileriyle ilgili
donanıma ilişkin kişisel cephesinin bir parçası olduğu görülmektedir. Dolayısıyla
kişiler kendileri ile ilgili tanıtım kartlarında yaptıkları sunumu destekleyen bir başlık
yazısı ile bir anlamda düşüncelerinin özetini de yapmaktadırlar. Bu, Goffman’ın öne
90
sürdüğü diğer bireyleri etkilemek amacıyla yaptığı bir etkinlik olan performans
tanımı içinde ele alınabilmektedir. “Egolarınız itinayla şişirilir” şeklinde bir başlık
yazısı kişinin diğer kişilere sunacağı bir davranış şeklini ve aynı zamanda egoları ile
şişmiş olan topluma eleştiriyi, “mütemadiyen el sallarım” şeklindeki diğer bir başlık
yazısı, sitedeki diğer kişilere mesaj göndermeksizin sadece dikkat çekmek amacıyla
el sallamak olarak belirtilen uyarı mesajı gönderildiği ve bu şekilde ayrım
gözetmeksizin herkesle iletişime geçilebileceğini ve kişinin “hovardalık” ya da
“hafifmeşrep” tavrını, “belki de burada” başlığı ise karşı cinste bir arayış içerisinde
olunduğu ve bu sitede bulma umudunu, “güzel dostluklara merhaba” başlığı sanal
alandaki diğer kişilere yönelik beklentiyi, “sunuş başlıksız olur mu” başlığı dikkat
çekici olma amacını, “mutlu musun” başlığı kişinin mutsuz olabileceğini ve
bilinçaltından bunun dışa vurumunu, “dürüst samimi içten” başlığı ise kişinin kendisi
ile en özet özelliklerini göstermektedir. Kimisi ise başlık yazısını “.........” şeklinde
boş bırakmakta çoğunlukla da “merhaba”, “selam”, “herkese merhaba” şeklinde
standartlaşmış ifadeler kullanılmaktadır. Başlık yazıları diğer kişiler ile iletişime
geçilmesinde tanıtım kartlarında yer alan bilgiler kadar etkili olmamaktadır. Yine de
hayal gücünün eseri olan ve farklı olan başlık yazılarının diğer kişiler tarafından daha
fazla ilgi ile karşılandığı da tesbit edilmiştir.
Görüşülen kişilerin tanıtım kartlarında yer alan başlıkların yanı sıra sitede
kayıtlı olan yaklaşık 50 kişinin başlık yazıları da incelenmiştir. Farklı ifadelere sahip
olan başlık yazıları bu sayının içinde en fazla 10’dur. Geri kalan başlık yazılarının
genellikle sıradan olması ve fazla anlam yüklenmemesi nedeni ile standart sınırların
içinde kalınması, bu anlamda bir standartlaşmayı ifade etmektedir ki kişilerin sanal
alanda kendilerini sunmalarında dikkat çekmek için genel standartların dışında yer
91
alma isteği ile örtüşmemektedir. Ancak diğer taraftan standart bir beğeni dizgesine
sahip kimliklerin oluşturulmasında ise bu standartlaşmanın içinde kalınmıştır.
Buradan, tanıtım kartlarına yazılan başlık yazılarının diğer kişilerce çok
önemsenmediği ve bu nedenle kişilerin de buna çok önem vermedikleri sonucu
çıkarılabilinir. Sunumları etkileyen faktörler açısından tanıtım kartları başlık yazıları
değerlendirildiğinde kişilerin eğitim düzeyleri ile örtüşen ifadelerin yer aldığı
görülmektedir. Kadın ve erkek katılımcılarda anlamlı bir farklılık olmamakla birlikte
sanal alanlardan daha ciddi beklentileri olan kişilerin bu bölümü daha itinalı
doldurdukları da göze çarpmaktadır. Genellikle bu 30 yaş ve üzerinde rastlanılan bir
durumdur.
II.4.3.Selamlaşma İfadeleri
Sanal alanlarda kişilerin istedikleri kriterlere uygun aratma yaptıktan sonraki
aşama ise karşıdaki kişiye mesaj göndermektir. Burada önemli olan başka biri ile ilk
selamlaşma cümlesinin bu mesaj kutucuğunda kullanılmasıdır. Diğer kişiler ile
iletişim kurabilmenin bir yolu da bu mesaj kutucuğuna ilginç, farklı ve karşı tarafta
konuşmaya arzu uyandıracak mesajlar yazılabilmesinden geçmektedir. Ö. bu konuda
“mrb, nbr, slm diye başlayan mesajlara kesinlikle cavap yazmam bu bana mesaj
yazan kişinin özensizliğini ve sıradanlığını gösterir”
diyerek bu tür sıradan
mesajların karşı tarafta beklenen ilgiyi uyandırmadığını ifade etmektedir. Özellikle
mesaj gönderilen kişilerin
tanıtım kartları incelenmekte ve tanıtım kartında
yazılanlara paralel veya sunulan beklentilere uygun bir ilk selamlaşma cümlesi diğer
kişiler üzerinde etkili olmaktadır. Kişilerden gelen mesajlar incelendiğinde ilk
selamlaşma cümlelerinin benzerlik gösterdiği söylenebilmektedir: “Merhaba ben
Ankara’dan ...... Yaşım ...... Konuşmaya ne dersin?” veya “mrb msn adresim:.........”
92
veya “slm nasıl gidiyor” gibi. En ilgi çekici ilk selamlaşma mesajlarından bazıları
S.I’nin yazdığı “sayın memeli nereye doğru yüzmeliyim bilmiyorum. Artık
pasifikteki adanın robensonu olmaktan usandım. Hangi yöne yüzersem bu küçük
adadan bir anakaraya ulaşabilirim. Kılavuz olacaksan ol yoksa boğulacam, günahı
vebali boynuna, ya da [email protected] uslu mu durmalı?” ya
da klasik bir ilk selamlaşma mesajına örnek olarak da E.D.’nin yazdığı “merhaba,
dürüst, seviyeli bir sohbet için arkadaşım olur musunuz, tabi sizin için de sakıncası
yoksa “ veya ilk selamlaşma cümlesinde birtakım vurgular yapılan K.A’nın yazdığı
“Canım Ankara’mda iyi bir arkadaşım olsun isterim, sevgiler” mesajı da
sayılabilmektedir. Karşı tarafla iletişime geçmede tanıtım kartlarının ve takma ismin
ne denli önemi varsa ilk selamlaşma cümlelerinin de o denli önemi bulunmaktadır.
Ö.A. bu konuda “mesaj geldiğinde önce takma ismine bakıyorum ve mesajı
okuyorum. Mesajda yazılanlar benim için oldukça önemli çünkü karşı taraf hakkında
bana ipucu veriyor. Kötü bir Türkçe ile yazılmış veya sıradan ifadeler kullanılmışsa
(merhaba, nasılsın, arkadaş olalım mı, msn adresim şu gibi) tanıtım kartını
incelemeye bile gerek duymuyorum. Kişi seçtiği cümlelerle kendini ele veriyor
zaten” demektedir.
Yüzyüze iletişimde konuşmayı başlatan selamlaşma ifadeleri de belli bir
standart içerisinde gerçekleştirilmektedir. Sanal alanlarda ise kişinin yaratıcılığında
kurgulanan bu ifadeler ne kadar farklı olur ise ve karşı tarafın ilgisini ne kadar çok
çekerse o oranda cevap şansı bulmaktadır. Bu alanların bir diğer farkı da selamlaşma
ifadelerinin kurgulanabilir özelliğidir. Kişilerin diğer kişilerin tanıtım kartını
inceledikten sonra orada yazılan özelliklere göre hoşlanacakları türden ifadelerle ilk
selamlaşmasını yapmaları kurgulanmış sayılmaktadır. Bu kurgu da çeşitli taktikler
93
yolu ile yapılmaktadır. Karşı tarafa lütufta bulunma, kendi niteliklerini tanıtma ve
kendini övme gibi taktiklerle çekiciliğin arttırılması hedeflenmektedir. Bilgisayar
ekranında Goffman’ın sahne kavramındaki gibi
kişiliklerini sergileyen bireyler
pozitif bir imaj oluşturabilmek için diğer kişilerden farklı bir selamlaşma ifadesine
ihtiyaç duyabilmektedirler. Sanal alanlarda özellikle kadınların hergün onlarca mesaj
aldıkları düşünüldüğünde cevap yazıp iletişime geçecek oranda kayda değer olanların
da bu farklılığı taşıması beklenmektedir. Kişiler izlenimlerini izlemeye ve onları
yönetmeye kendisine gelen yanıt oranına ya da mesajlarına gelen tepkilere bakarak
gerçekleştirmektedirler. Bu çabaların ise kişinin kendisince farklı sebebi barındıran
güdüleyici etkenlerden aldığı da görülmektedir. İncelenen selamlaşma ifadelerinde
de belli taktiklerin yer aldığı görülmektedir ve dolayısıyla görüşülen kişiler bu
şekilde ifadelere sahip mesajlara daha fazla cevap verdiklerini ifade etmektedirler.
Taktik kullanımının bu kısımda erkek kullancılarda daha belirgin hale geldiği
görülmekle beraber eğitim düzeyi daha yüksek olan kişilerde ifadeler daha özenli
seçilebilmektedir.
II.4.4.Tanıtım Kartları
Tanıtım kartları sanal alanda kişinin kendisini sunduğu alandır. İzlenim
yönetimi kavramına göre bireyin arzu ettiği kimliği oluşturması, toplumca değer ve
kabul gören kimliğin sunulması ve onaylanmayan yönlerin gizlenmesi sanal alanda
tanıtım kartları ile yapılabilmektedir. Kendisine başka birinden mesaj gelen kişi,
selamlaşma ifadesini okuduktan sonra ilk olarak mesaj gönderen kişinin takma
ismine ve başlık yazısına bakmakta sonra tanıtım kartında yazılanları incelemektedir.
Görüşülen kişilerin neredeyse hemen hemen hepsi tanıtım kartlarında yazılanların,
belirtilen kriterlerin başka biri ile iletişime geçilmesinde belirleyici olduğunu
94
belirtmişlerdir. M.A. “bilinçaltımda beğenilme güdüsü vardır ve ona göre
yazmışımdır” demektedir. Beğenilme güdüsünün herkeste olduğunu belirten M.A.
kişilerin tanıtım kartlarını yazarken bunun etkili olabileceğini düşünmektedir. Ö.A.
“çok iyiyim, çok güzelim, çok farklıyım diyenler sıradanlıklarını ortaya koyuyorlar.
Bir de tanışınca anlatırım, sonra öğrenirsin diye kendi hakkında bilgi vermeyen
sevimsizler var ki, hemen listeden siliniyorlar. Ama en kötüsü beni tanı, pişman
olmazsın diyen güvensizliklerini bu kof cümlelerle gizlemeye çalışan zavallılar..”
diyerek tanıtım kartında yazılanların başka biri ile iletişime geçmesinde ne derece
etkili olduğunu göstermektedir. H.Ş. “gelen mesajlara ve tepkilere göre profilimi
ayarlıyorum, ukala olduğum söylenir yazmıştım karta, peşinden de çok şey biliyorum
diye de eklemiştim. O kadar çok mesaj geldi ki ben de mesajlardan bıktığım için
sildim” diyerek tanıtım kartında yazılanların gelen tepkilere göre nasıl şekillendiğini
belirtmiştir. Bu Goffman’ın öne sürdüğü yüzün korunması kavramına denk
düşmektedir. Onaylanmayan, kabul görmeyen imaj değiştirilmeye çalışılmıştır. Diğer
taraftan H.Ş.’nin yaşadığı şu deneyim de kişilerin durum ve olaylara göre sanal
alanlarda verdikleri tepkilere örnek sayılabilmektedir: “Birisi hesabımı hackledi24.
Kim olduğunu biliyorum, bir oyun sitesinde tanışmıştık, beraber oyun oynuyorduk,
bigün canımı sıktı onu listemden sildim, oyundan attım. ......Vırvır etmişti neden
sevgili olmuyoruz diye ben de açıkça istemediğimi söyledim. “30 kilo ver bakarız”
diyemedim. Şişmandı, bunu tanışınca anladım çünkü kartına balık etli yazmıştı.
Ondan sonra kendi profilime “arkadaşlar balina balık değildir” diye de yazmıştım,
şifremi biliyordu muhtemelen o yaptı”. Fiziksel görünümün sunuluşundan rahatsız
olan kişi burada bu duruma karşı hoşnutsuzluğunu kendi kartına yazdığı cümle ile
24
Hacklemek: Başka bir kişinin veya kişilerin, izin olmaksızın kişinin şifresini bularak ve
değiştirirerek kişiye ait olan özel alanlara, sayfalara erişebilmeleri
95
dile getirerek olaylar ve yaşanılanlar karşısında sanal alanlarda da verilen tepkilerin
değiştiğini göstermektedir. D.B. “başkalarının profillerini doldurmaları benim onlarla
konuşmam için başlıca kriterdir. Doldurulmayan alanlar çoksa kaçtığı bişeyler var
diye düşünürüm” demektedir. Dolayısıyla kişi kendisi ile ilgili hangi özelliklerini
vurgulamak ya da başkalarına kendisini nasıl göstermek istiyorsa tanıtım kartını ona
göre şekillendirmektedir. Kişi burada yaşını, fiziksel özelliklerini ve mesleğini çok
farklı yazabilmektedir. Örneğin kendisinden yaşça küçük olan kişilerle iletişim
kurmak isteyen E.D. yapılan sohbetler sırasında aslında yaşının 36 olduğunu ancak
daha genç kişilerle iletişim kurabilmek amacıyla tanıtım kartında yaşını 30 olarak
yazdığını itiraf etmiştir. Bu durum kişinin kişisel cephesini oluştururken bunu isteği
doğrultusunda değiştirmesi ile özdeşleşmektedir.
Yine site editörlerince tanıtım
kartlarında kişinin hem kendisini hem de aradığı kişiyi detaylarıyla tanımlaması
önerilmektedir. Tanıtım kartlarında “müzikten hoşlanırım” demek yerine hangi
şarkıcılar ve gruplar seviliyorsa isimleri ile belirtilmesinin daha etkili olacağı
söylenmektedir. Tanıtım kartlarında mizaha yer verilmesinin, lafı çok uzatmamanın,
yalan söylememenin, yazım hataları yapmamanın, temel dilbigisi kurallarına
uymanın iyi bir profil olarak kabul edileceği ve aranılan kişilerin daha kolay
bulunabileceği belirtilmektedir.
Tanıtım kartlarında kişilerin kendilerini anlatmak için kullandıkları çeşitli
yollar bulunmaktadır. Bunlardan biri şiir ya da alıntı bir yazı ile kişinin duygularını
anlatmasıdır. E. tanıtım kartında İzmir’li erkekler adlı anonim bir yazıyı kullanarak
hem İzmir’e hem İzmirliler’e olan tutkusunu belirtmiş hem de bu yolla kendisinin
özel olduğunu, doğduğu yer olan İzmir ile özdeşleştirmiştir. Kendisini bir cümle ile
anlatan olduğu gibi çok uzun cümleler dizisi ile de ifade edenler bulunmaktadır.
96
Kendisini tanıtmak ya da anlatmak istemeyenler genellikle bu alanları T.G.B.’nin
yaptığı gibi “kendimi anlatmam olmaz, karşımdaki kişi tanısın” ya da N. Gibi
“sadece anlatmak istediğim kişiye anlatırım” şeklinde ifadeler kullanmaktadırlar.
Özellikle kişilerin kendilerini anlattıkları kısım, olmayı arzuladıkları kimlik hakkında
ipuçları vermektedir. Görüşülen kişilere tanıtım kartlarında neden bu kısmı bu
şekilde yazdıkları sorulduğunda alınan cevaplar aynıdır. Kişiler başka kişilere bu
yönlerini göstermek ve bu yönlerini vurgulamak istediklerini kişilerin kendileriyle
iletişime geçmeden önce bu özelliklerini bilip ona göre iletişim kurmaya karar
vermelerini istediklerini belirtmişlerdir. Ö. bu konuda “hem sevimli hem
duygusalım, bunu bilip benimle ona göre konuşsunlar” ifadesini kullanmıştır. Bir
diğer kişi M.A. ise tanıtım kartında “herkes gibi ama tanınmaktan zevk alınabilecek
biriyim” demektedir. Bu şekilde yapılan tanımlamaların nedeni kişilerin kendileri
hakkında ve başkalarınca bu yönde bilinmesini istedikleri kimliklerini ortaya
çıkarmaktır. Diğer kişileri etkilemek için yapılan etkinliklerin toplamı olan
performans, sahne yerine bilgisayar ekranında sergilenmektedir. Tanıtım kartları
üzerinde her zaman istenilen değişiklik yapılabilmesi kişilerin çoklu kimlikler
metaforu ile adlandırılan kavramla özdeşleşmektedir. Bu konuda H.E.’nin tanıtım
kartında belirttiği “bu aralar canım çok sıkılıyor ve ben de saçlarımla uğraşmak
yerine profilimle uğraşıyorum, değiştirmesi çok daha kolay” ifadesi bunun en güzel
örneğidir. Aynı şekilde N. ise her hafta başka bir takma isim alarak ve başka bir
tanıtım kartı oluşturarak bu ortama yeniden üye olduğunu belirtmiştir: “zamanla o
kadar çok rahatsız eden oluyor ki (mesajla) ben de sürekli kimliğimi değiştirip her
defasında yeni bir isimle siteye giriyorum çünkü bir süre sonra gelen mesajlar sıkıcı
olmaya başlıyor”. Bu aslında sanal alanda kimliklerin akışkanlığına ve kayganlığına
97
örnek teşkil etmektedir. E.T. ise tanıtım kartında özellikle bazı alanları boş
bıraktığını bazı alanların gizli kalması gerektiğini ancak birisi ile tanıştıktan sonra
bunların farkedilmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu perspektiften bakıldığında
E.T’nin yaptığı bu tercih de bir tür taktik olarak düşünülebilmektedir. Kişilerin
tanıtım kartlarında en çok doldurdukları alan cinsiyetleri, doğum tarihleri, yaşadıkları
yer, eğitim durumları, medeni halleri ve özellikle boy ve kilonun yer aldığı ve
fiziksel tarifin yapıldığı alandır. Fiziksel özelliklere kişilerin kendilerini tanıttıkları
ve kendilerinin doldurduğu alanda da sıkça vurgu yapılmaktadır. Kişiler, kişisel
özellikleri yerine daha çok fiziksel özelliklerini bu alana taşımaktadırlar: Ö.K.
“esmer, yeşil gözlü, 1.80 boyundayım” diye belirtmektedir. Goffman’a göre
bireylerin ne oldukları değil başkalarınca nasıl göründüklerinin önemli olduğu
düşüncesinden hareketle sanal ortamda bireylerin diğerlerini fiziksel özellikleri ile
etkilemeye çalıştıkları ve görünmek istedikleri şekli sunmaya çalıştıkları
söylenebilmektedir. Genellikle kendi fiziksel özelliklerini çok tarifleyen kişilerin
tanıtım kartlarına resimlerini yerleştirmedikleri sadece özelliklerini belirterek belki
de olmak istedikleri görüntüyü sunmaya çalıştıkları gözlemlenmektedir. Ö.K. aslında
biraz “kel” olduğunu ama bunu tanıtım kartına yazmadığını belirtmektedir: “bunu
belirtseydim belki de benimle konuşmazdın”. Resim yerleştiren kişilerden H.Ş. ise
“nasılsa resmim var tekrar kendi fiziksel özelliklerimi neden anlatayım” şeklinde
ifade kullanarak resim yerleştirildiğinde fiziksel özellikleri belirtmenin çok da
anlamlı olmayacağını göstermiştir. Resim olmadığında karşısındaki kişinin genellikle
yalan söylediğini ve farklı bilgiler verdiğini düşünmektedir: “kadınlarda çok
rastladım, özellikle boy pos kısmında. Mesela birisiyle tanışmıştım boy 1.70
yazıyordu, konuşunca “aslında 1.65” dedi, görüştüğümüzde resmen ölçtüm 1.57
98
çıktı”. Resim yerleştirmeyen E.D. ise kendisini “oldukça yakışıklıyımdır, bütün
kızlar bana bayılır, işyerinde bile en seksi ben seçildim” diyerek resim olmamasına
rağmen kişilerin zihninde bir imaj oluşturmaya çalışmaktadır. Kişiler neden özellikle
fiziksel özelliklerine vurgu yaparken hep iyi olan taraflarını sunarlar ya da hep en
ideali yansıtmaya çalışırlar sorusu kişinin kendi dekorunu oluşturmasına bir cevap
niteliğindedir.
Sanal
alanda
yazılanların
yüzyüze
iletişime
geçilmedikçe
ispatlanmayacağı bilindiğinden kişiler bu alanlara istediklerini yazmakta ve
istedikleri kimliğe ve görünüşe sahip olmakta özgürdürler.
Tanıtım kartlarında kişinin aradığı cinsiyeti, aradığı ilişki türünü ve aradığı
kişinin özelliklerini sıraladığı ikinci bölüm yer almaktadır. Beklentilerini herkes çok
farklı biçimde tanımlamaktadır. Örneğin S.I. “dilime dilimle karşılık verecek ve
kodlanmamış, geleneğin kalelerinden birinde mapus olmayan olsa da bulunduğu yeri
yadırgayan bir anlaktır aradığım. Arkadaşlarının resimlerini kesip kendilerini aradan
çıkarıp buraya pasta copy yapanlara diyecek bişeyim yok” ya da H.E. “ saygılı olsun,
okumayı ve filmleri sevsin, pozitif olsun, lütfen okuma ve yazmayı internetin
icadıyla sökenler yazmasın, ben anlatılmam yaşanırım diyenler hiç yazmasın, niyeti
malum olanlar ise hiç iletişmesin” şeklinde beklentilerini ortaya koymaktadırlar. Bu
tür beklentileri ayrıntılı tanımlayanlar olduğu gibi çok kısa ifade edenler de
bulunmaktadır: H.Ş. “arkadaş aramıyorum. Başından beri aradığım eli yüzü düzgün
okumuş yazmış bir kadın. Ankara dışı kesinlikle konuşmuyorum” kısa ifadesi ile
aynı zamanda konuşmak istediği kişinin yaşadığı yer tercihini de belirtmektedir.
Ö.K. ise sadece “ güleryüzlü ve sevecen olması yeterli” diyerek beklentilerini
belirtmektedir.
99
Kişilerin istekleri doğrultusunda doldurdukları ama daha fazla bilgiye yer
verildiği ve kendilerini daha fazla anlattıkları son bölüm ise kişiler tarafından diğer
kişileri
etkilemek
ve
daha
fazla
kendilerini
gösterebilmek
amacıyla
doldurulmaktadır. Bu bölümde kişinin saç renginden vücut yapısına, dininden etnik
kökenine, hobilerine, sevdiği yazarlara, okuduğu kitaplara, sevdiği yemeklerden tatil
mekanı olarak favori gördüğü yerlere kadar geniş bir yelpazede bilgiler
bulunmaktadır. Bu alanları da kişiler kendi isteklerine göre doldurmakta ve yine
istedikleri an üzerinde değişiklik yapabilmektedirler. Sahip olunan fiziksel
özelliklerin, kişilerin kendilerini anlatmadaki ağırlığı oldukça fazladır. Görüşülen
kişilerin 16’sının tanıtım kartlarında mutlaka boy, kilo, saç rengi, göz rengi ve vücut
yapılarını belirtmeleri diğer taraftan başka alanların (okunulan kitaplar, sevilen film
yıldızları, sevilen yemek v.s.) çoğunlukla doldurulmadığı düşünülerek bu sonuca
varılmaktadır. Fiziksel özelliklerin sunum şekillerine bakıldığında ise görüşülen
sekiz kadının beşinin vücut yapısını “ince” görüşülen 12 erkeğin dokuzunun da
“atletik” olarak tanımladığı görülmektedir. Dolayısıyla sanal ortamlarda diğer
kişilerin bunu onaylama şansları ilk başta olamayacağı için kişiler kendilerini hep
arzu edilen şekliyle sunmaktadırlar. Görüntüsünden rahatsız olmayan veya yazdığı
görüntüsünü resimle pekiştirmek isteyenler ise bunu yerleştirdikleri resimle
sağlamaktadırlar. Bazen de N’nin yaptığı gibi başka kişilerin veya mankenlerin
resimleri de kendi resimleri gibi tanıtım kartlarına eklenebilmektedir. N. bu durumu,
“nişanlım bu sitede chat yapmama kızmıyor ancak kendi resmimi koyarsam bunu
kabul edeceğini sanmıyorum, o yüzden ben de beğendiğim bir kadının resmini
yerleştirdim, çoğu zaman bunun dergiden alınmış bir resim olduğunu anlamıyorlar”
şeklinde açıklamaktadır.
100
Sanal alanlarda bireyler beklentilerini ve yeteneklerini açıkça ortaya
koymaktadırlar. Kişi kendisinde iyi bulduğu yönleri ortaya koyarken ki bunlar
genellikle “güzelim, yakışıklıyım, sevimliyim, canayakınım, duygusalım” şeklinde
ifadeler olurken kötü yönlerde en fazla “sinirliyim, kıskancım, farklıyım, soğuğum”
şeklinde olmaktadır. İncelenen 20 kişinin tanıtım kartlarında “iki yüzlüyüm, içten
pazarlıklıyım, egoistim, kibirliyim, yalancıyım” gibi toplumca kabul edilemeyecek
tanımlamalara hiç rastlanmamıştır.
Görüşülen 20 kişinin tanıtım kartlarının yanında siteye üye olan diğer
kişilerin tanıtım kartlarının incelenmesi sonucunda, tanıtım kartlarında kişilerin diğer
kişilerin kendileriyle ilgili düşünceleri önemsedikleri ve bu nedenle kendilerini
toplumca standartlaşmış beğeniler dizgesiyle sundukları görülmektedir. Benlik
projelerinin yaşam bulduğu sanal alanlarda dramatik gerçekleşme de olanaklı hale
gelmektedir. Kişiler sosyal rollerini hatalı vurgulamayıp, kendileri ile ilgili
sundukları kimlikleri inandırıcı ve gerçek yaşamaya başlamakta ve bu şekle
dönüştürmektedirler. Bu bir yerde kişinin kendisini sunduğu veya beklentilerini
sıraladığı alanda kendisine yönelik davranış beklentilerine de ve kişinin kendisine
nasıl davanılması isteğine de bir gösterge sayılmaktadır. İdealle uyuşmayan
etkinlikler gizlenmekte ve izlenim yönetimine göre belli taktikler yolu ile olumlu
yönler ortaya koyulup olumsuz yönler en aza indirilmeye çaba gösterilmektedir.
Kadınların erkeklere göre daha çok tanıtım kartlarında yazılanları önemsemekte ve
bu alanda yazılanlara göre iletişim kurup kurmamaya karar vermektedirler. Genç
olmak ve genç görünmek isteğini tanıtım kartlarında kendileri ile ilgili bilgileri farklı
belirterek gerçekleştirebilen kişiler daha çok 35 yaş ve üzeri yaş grubuna dahil
olanlardır. Kişinin kendisini ve özelliklerini sergileme imkanı bulduğu tanıtım
101
kartları diğer yönüyle kişinin sahip olduğu kültür ve entellektüel seviyesini de
gösterebileceği, diğerlerinden farklılık yaratabileceği bir zemindir. Dolayısıyla
eğitim düzeyi ve kültür seviyesine göre tanıtım kartları anlamlı bir şekilde
farklılaşmaktadır. Eğitim alanında bir mesleğe sahip olanlar ise mesleklerine uygun
olarak dilbilgisi kurallarını daha doğru kullanmakta ve kullandıkları dilin
özelliklerine diğerlerine göre daha fazla dikkat etmektedirler.
II.4.5.Semboller
Sanal alanlarda kişilerin en çok kullandıkları ifade biçimlerinden biri de
sembollerdir. Sembolün sözcük anlamı, biçimi ya da doğası ile bir düşünceyi ya da
düşünceler bütününü çağrıştıran nesne ya da resim veya duyularla algılanamayan bir
şeyi belirten somut şey veya işarettir. Semboller sanal alanlarda tanımda belirtildiği
gibi duyularla gösterilemeyen tepkilerin ifadesi için kullanılmaktadır. Bir önceki
bölümde sanal alanlarda kullanılan sembollerden bahsedilmişti. Bu semboller
izlenim yönetimi çerçevesinde karşıdaki kişide belli bir etkiyi uyandırmak amacı ile
kullanıldığı gibi (çiçek göndermek, kalp göndermek, göz kırpmak) sanal alanda
yüzyüze iletişimde gösterilemeyen tepkilerin, yüzsel ifadelerin dışa vurumu olarak
da kullanılmaktadır. E. pratik olduğundan
ve iletişimin bu yolla kolay hale
geldiğinden dolayı bu sembolleri kullandığını belirtmektedir. Sanal ortamda mimik,
ses tonu olmadan iletişim kurmanın zor olduğunu ama bu sembolleri kullanarak
neyin altının çizildiğinin belirgin hale geldiğini söylemektedir. M.A. “o anki duygu
ve düşüncelerimi daha iyi anlatabilmek için genellikle sembolleri kullanıyorum.
Mesela çok sevindiğim bir an, hınzırlık yaptığım bir an, sevimli ya da şirin
görünmeye çalıştığım bir an, gülümsemek istediğim bir an hep bu sembolleri
kullanırım. Birisine kompliman yapmak istediğimde de çiçek gönderiyorum” Ç.B.
102
ise bu durumu “konuşurken komik bişey yazıldı mesela, güldüm diyemezsin ki..
Yazıya dökülemeyen ifadeler için bu sembolleri kullanıyorum” şeklinde ifade
etmektedir. Sembol kullanımının sanal alanlarda duyguları ifade etmede faydalı
olduğunun düşünülmesinin yanı sıra bu sembollere çok fazla yer verilmesinin de hoş
olmadığına dair görüşler de vardır. Ç.B. “sembolleri çok fazla kullanmak hoş
olmuyor,
karşındaki
kişinin
seninle
ilgilenmediğini,
başından
savdığını
düşünüyorsun”. M.A. bu konuda “bazıları herşeyi sembole bağlıyor. Anlamak ya da
anlaşmak zor oluyor ve yadırgıyorum, rahatsız oluyorum. Bu konuşmayı anlamsız
kılıyor. Görmekten bahsederken göz sembolü kullanmak çok da anlamlı değil”
demektedir. Duruş, yüz ifadesi gibi ilişkiyi sürdüren etkinliklerin yerini sanal
alanlarda sembol kullanımı almaktadır. Kişiler birbirlerini daha rahat anlayabilmek
ve kendi duygu ve düşüncelerini daha kolay ifade edebilmek için sanal alanlara özgü
pratiklerden biri olan bu sembollere başvurmaktadırlar. D.B. bu konuda sanal
ortamlarda ses tonu ve mimikler işin içine girmediği için yanlış anlamaların arttığını
ve bu eksikliğin sembollerle giderilmeye çalışıldığını ifade etmektedir. Bunların
dışında kişiler kendilerine özgü semboller de geliştirmektedirler örneğin N. cümleleri
birbirine bağlarken “ve” bağlacını kullanmak yerine “+” işaretini kullanmaktadır:
“duygusalım + güzelim” gibi. H.Ş. ise “bir” kelimesi yerine sayı ile “1” yazmaktadır:
“yalan yazanların öyle 1 derdi var sanırım” gibi.
Görüşülen
kişilerin
sembollere
benzer
nedenlerle
başvurdukları
belirlenmiştir. Burada izlenim yönetimi çerçevesinde kişilerin karşılarındaki kişileri
etkilemek amacı ile sembolleri kullanmaları taktik sayılmaktadır. Kişisel cephede yer
alan yüz ifadesinin yerini burada semboller almaktadır. (üzgün, mutlu, ağlayan,
kızgın yüz sembolleri gibi) Diğer kişiler üzerinde iyi bir izlenim bırakma güdüsünün
103
sanal alanlarda da değişmemesi sembollerle çiçek ya da kalp göndermenin bir
açıklaması sayılmaktadır. Görüşülen 20 kişinin 18’inin sembolleri az ya da çok
kullandıkları sadece iki kişinin sembolleri hiç kullanmadıkları belirlenmiştir. Bu iki
kişiden H.E., sembol kullanmanın konuşacak kayda değer birşey kalmadığında
kullanıldığından, Ö.A. ise konuşacak birşey bulamayan kişilerin tercihi olduğu için
hoşlanmadıklarını ve kullanmadıklarını belirtmişlerdir. 30 yaş ve altı gruba ait olan
kişilerin ve erkek katılımcıların sembolleri daha yoğun kullandıkları gözlemlenirken
çok fazla sembol kullanımının çoğunluğun hoşuna gitmediği ve iletişimi anlamsız
hale getirdiğine dair görüşler tesbit edilmiştir.
II.4.6.Dil Kullanımı
Sanal alanlarda kişilerin geliştirdiği özel bir dil kullanılmaktadır. Dilbilgisi
kurallarına uygun konuşmalar olduğu gibi genellikle kısaltmalar, yabancı kelimeler,
kişisel değişiklikler kullanılmaktadır. İnternetin kendine özgü olan dilindeki
kısaltmalardan daha önce bahsedilmişti. Görüşülen kişilerin 19’unun kısaltmaları
kullandığı tespit edilmiştir. Bunlardan en çok kullanılanı mrb, slm, nbr’dir. Aynı
zamanda “iyi” yazmak yerine “ii”, “nasıl” yazmak yerine “nası”, “birşey” yazmak
yerine “bişii” yazılmaktadır. Dilbilgisi kurallarını ise katılımcıların pek çoğu düzgün
olarak kullanmamakta hatta bazıları özellikle farklı olabilmek adına yanlış
yazımlarda bulunmaktadırlar. Yabancı kelime kullanımında en sık tercih edilenler ise
“ok” ve “bye”dır. Görüşülen kişilerin tamamının bu kelimeleri kullandığı
gözlemlenmiştir. Kişiler kendilerini ifade ederken günlük konuşma dilindeki gibi
kelimeleri kullanmaktadırlar. Örneğin “gidiyom, yapıcam, zorunda dilim” gibi
kullanımlarla kendilerine özgü bir dil yaratmaktadırlar. Görüşülen kişilerden S.I. bu
konuda kendince hayli sıradışı kullanımlar gerçekleştirmektedir. S.I.’nın bu
104
kullanımlarına örnek olarak şunlar söylenebilmektedir: “herkesi seviyorum insan
kardeşlerim diyorum her goz bende derin etki birakir ve onlari hafizamda doplar
pasta copy yaparim. Onyargilari dayadmaci ve ruhu köleleştirici olarak buluyorum
ve bunun ayrimcilik oldugunu duşunuorum”. Bu kişi “t” yerine “d” harfini
kullanarak, “tamam” yerine “damam” yazmayı, bazı harflerin noktalarını özellikle
koymamayı, “yüksek lisans” yerine “yükselen lisans” yazmayı, “hacettepe” yerine
“hacattapa” yazmayı, “tolstoy” yazmak yerine “dolstoy”, “ankara” yerine “anacara”,
“itiraf” yerine “idiraf”, “evet” yerine “ebet” yazmayı tercih etmektedir. Bunu neden
yaptığı sorulduğunda ise “gramer bilgisi ve yazım kuralları, ben bu tür kurallar
manzumesinden kurtulmak için burdayım, sen bunlardan bıkmadın mı?” demiştir.
Bir anlamda kendisini internetin özgür kıldığını, istediğini istediği biçimde
söyleyebileceğini, bu konuda kimsenin onu sınırlayamayacağını ve kendisini bu
şekilde ifade etmek istediğini belirtmiştir. Kişilerin bu tür kullanımlarını
diğerlerinden farklı olmak adına yaptıkları ya da dikkat çekmek amacıyla belirli bir
taktik sıralamasıyla yaptıkları da şüphesizdir. Bahsedilen kişinin tanıtım kartı da aynı
yazım şekline sahip olmakla beraber vurgulamak istediklerini büyük harflerle
yazması da beklediklerinin bir göstergesi sayılabilmektedir. Sanal alanlarda yapılan
konuşmalarda klavyeyi hızlı kullanmak karşıdaki kişiye anında cevap verebilmek
önemli sayılmaktadır. Konuşulan kişinin sıkılmaması, başka biri ile konuşuluyor
hissinin yaratılmaması için ne kadar hızlı cevap verilirse sanal alanda o kadar iyi bir
konuşma partneri sayılmaktadır. Görüşülen kişilerin çoğu da hızlı yazabilmek adına
özenli özensiz kelime hataları yapmaktadırlar. E.T. bu konuda
“ne yapayım
aklımdan geçenleri burada yansıtmak istediğimde bir bakıyorum kelimeler yanlış
yazılmış ama zaten ne önemi var ki anlaşılmıyor mu ki?” demektedir. T.G.B. ise
105
tanıtım kartında kendisini ifade ederken dilbigisi kurallarına hiç dikkat etmemekte
kendi deyimiyle “gelişigüzel” yazarak kendini sunmaktadır: “insana deyer verması
yetarli” veya “kulağa hoş gelen her muziği dilerim” gibi. Kısaca sanal alanda dil
kullanımın dilbilgisi kurallarına uygun olması, noktalama işartelerinin kullanılması
çok fazla önemsenmemektedir. Tam tersine bu konuyu çok önemseyen ve dilbilgisi
kurallarına uygun konuşmayanlarla iletişime geçmeyenler de bulunmaktadır.
Bunlardan
Ö.A.
herkesin
özensiz
olduğunu,
karşılarındaki
kişiye
saygı
duymadıklarını düşünerek iletişime geçmeyi reddetmektedir. 20 kişiden sadece
Ö.A.’nın görüşü genel görüşten farklıdır. Kısaltmalar ve semboller ise çokça
başvurulan bir yoldur.
Diğer taraftan kişiler kendilerince tanımlamalar da
yapmaktadırlar. H.Ş. iletişim kurduğu karşı cinsteki diğer kişileri “müşteri” olarak
tanımlamakta ve konuşmalarında bunu kullanmayı tercih etmektedir: “Müşteri
resmimi görsün de ona göre iletişime geçsin”. Küfüre ise sanal alanlarda çok sık
rastlanılmaktadır. Karşıdaki diğer kişinin kendisine herhangi birşey yapamayacağını
bilmek, internetin bu anlamda özgür bir iletişim alanı sunması, çoğunlukla da doğru
isimlerin ve kimliklerin yansıtılmamasının verdiği rahatlıktan ötürü kişiler kolaylıkla
küfür edebilmektedirler. Hoşa gitmeyen bir sözde veya durumda çok rahatlıkla
iletişim
yarıda
kesilebildiği
gibi,
küfür
dışında
da
istenilen
hakaretler
edilebilmektedir. Çünkü sanal alanlarda bu anlamda bir denetim olmadığı ve
kimliklerin tespitlerinin güçlüğü buna olanak sağlamaktadır. Görüşülen kişilerden
H.Ş. sohbetlerin sonunda araştırmacıya “sen arkadaş değilsin, iyi biri olabilirsin ama
seninle işim olmaz, sen pragmatistsin işine gelince konuşuyorsun yani bir ..ikim
değilsin” yazarak hoşuna gitmeyen tavra küfür ve hakaretle karşılık vermiştir.
Çoğunlukla da kişiler harflerin tamamını büyük yazarak internetin kendine özgü olan
106
dilinde bağırdıklarını ifade etmektedirler. Çünkü tamamı büyük harflerle yazılan
kelimeler sanal sohbette bağırmak ile eşanlamlıdır. Örneğin S.I. “BEN DİLİME
DİLİMLE KARŞILIK VERECEK BİR DİL VE BEDEN ARAYIŞI İÇİNDEYİM”
şeklinde yazarak hem duruma karşı verdiği tepkiyi hem de sanal alandaki
beklentisini ortaya koymaktadır. Kişilerin sanal alanlarda beklentilerini ortaya
koymada en çok dili kullandıkları, kendilerine özgü ifade şekilleriyle bunu
destekledikleri, semboller, kısaltmalar, argo ifadelerle duygularını daha rahat
karşılarındaki kişiye yansıttıkları, tüm bu dil kullanımlarında da dilbilgisi
kurallarının “zaten bir önemi yok” düşüncesiyle arka plana itildiği görülmektedir.
H.Ş. “hayır” anlamında “cıks” yazmaktadır ki bu normal hayatta hayır anlamına
gelen bir sestir. Burada bu ses yansıtılamayacağı için ancak yazı ile belirtilerek hayır
anlamında kullanılmaktadır. E.T. ise kızdığında ya da herhangi bir şeyi üstüne basa
basa vurgulamak istediğinde bunu “hayııırrrrrrrrrrrrrrr” şeklinde ifade etmektedir.
Konuşmalarda kişilerin kullandıkları kelimeler ve bunları kullanış biçimleri
de kişiler hakkında çeşitli ipuçları vermektedir. Nasıl ki yüzyüze ortamlarda
konuşularak bir kişi hakkında bir yargıya varılınıyorsa sanal alanlarda bunun yerini
yazışarak konuşmak almaktadır. Kimileri özellikle niyetli olarak farklı ifadeler ve
kurallara aykırı tercihler yaparak cephesini oluştursa da görüşülen kişilerin
çoğunluğu bunu niyetli bir eylem olarak yapmamaktadır. Tanıtım kartında lisans üstü
bir eğitim seviyesine sahip olduğunu belirten T.G.B.’nin her kelimesinin yazım
yanlışlarıyla dolu olması, kurduğu cümlelerin bir anlam bütünlüğü taşımaması bu
konuda verdiği bilgi konusunda şüphe uyandırmaktadır. Sanal alanlarda dil kullanımı
kişilerin kendilerini sunduğu (give) ve kendilerini ele verdiği (give off)
kavramlarıyla açıklanabilmektedir. Yukarıdaki örnekteki gibi T.G.B.’nin sahip
107
olduğunu ileri sürdüğü özellik, konuşmalarıyla ve bu konuşmalarda kullandığı dilin
yapısı ile kendisini ele vermektedir. İzlenim yönetimi kavramınca kişilerin hep
olumlu yönlerini kendi dilsel ifadeleriyle ortaya koydukları görülmektedir.
Dil kullanımında kadınların doğru ifadelere daha fazla önem verdikleri ve
karşılarındaki kişilerden de bu önemi bekledikleri saptanmıştır. Kadınlar kendilerince
bunu kıstas alarak seçiciliklerini şekillendirmektedirler. Kısaltmalara, İngilizce
ifadelere ve yanlış yazımlara erkek katılımcılarda daha sık rastlanmaktadır. Daha
öncede belirtildiği gibi eğitim düzeyi yüksek olan kesim ve sahip olduğu mesleği
dilin doğru kullanımını gerektiren kişiler daha dikkatli ve özenli sunumlar
yapmaktadırlar.
II.4.7.Resimler
Tanıtım kartlarında kişiler için en önemli bölümlerden biri de bu alana
yerleştirilen resimlerdir. Katılımcılardan S.I. tanıtım kartında resim olmazsa kimse
ile iletişime geçmeyeceğini mutlaka resim olması gerektiğini belirtmiştir. Kimi için
çok belirleyici olan bu alan kimileri içinse E.D.’nin de belirttiği gibi “nasıl olsa beni
tanıyınca ve konuşunca bana resim gönderecektir” gibi bir düşünceye sahip olup
önemsenmemektedir. Yine de görüşülen kişilerin çoğunluğunda resim olmasının
tercih edildiğini, çünkü konuşulan kişinin nasıl biri olduğunun kişilerin kafalarında
bir çerçeve çizmesi bakımından önemli olduğu vurgulanmıştır. H.Ş. “resim çok farklı
bir şey, resim olduğunda kiminle konuştuğumu biliyorum, o kişiyi benimle
konuşurken hayal edebiliyorum” diyerek resim olmasının kendisi için önemini
vurgulamaktadır. M.A. sohbete başlar başlamaz karşısındaki kişiden eğer tanıtım
kartında resim yoksa resim istediğini belirtmektedir. Bu şekilde konuştuğu kişi
hakkında daha rahat hayal kurabileceğini ifade etmektedir. Kişiler gerçekten kendi
108
resimlerini bu alana yerleştirdikleri gibi N. gibi de başka birinin resimlerini de
koyabilmektedirler. N. bu konuda açıkça kendi resmi olmadığını belirtmiştir:
“resimdeki ben değilim ama tanışıp güvendiğim insanlara gerçek resmimi
gönderirim”. Görüşülen kişilerin 11’inin bu sitede resmi yer almaktadır. Resimlerin
analizleri yapıldığında ise şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır: genellikle kişiler
çalıştıkları işyerinde veya yaptıkları işe göndermeler yapılan resimler tercih etmekte
(örneğin inşaat mühendisi olan H.Ş.’nin şantiye ortamında çekilmiş baretli resmi gibi
veya bilgisayar teknisyeni olan K.A.’nın bilgisayarla dolu bir odada çekilmiş resmini
yerleştirmesi gibi), fiziksel olarak kilolu olanlar sadece yüz resimlerini bu alana
yerleştirtirmekte (örneğin D.B’nin yakından çekilmiş ve sadece yüzünü gösteren
resmini yerleştirmesi gibi), kişilerin kendilerini sundukları kimlikle örtüşen resimler
tercih etmekte oldukları (kendisini hızlı, gecelerin adamı olarak tanımlayan
T.G.B.’nin bir barda çekilmiş ve bira içerken olan resmini yerleştirmesi gibi), görece
daha iyi göründükleri resimleri yerleştirdikleri (M.A.’nın yerleştirdiği resimlere
ilişkin olarak “bu resimler çekildiğinde zayıftım şimdi yaklaşık 10 kg. fazlam var”
demesi gibi veya E.’nin atletik vücudunu öne çıkartan bir kıyafetle ve yaşını
gizlemek için uzaktan çekilmiş resmini yerleştirmesi gibi) görülmektedir. Resimlerde
genellikle kadınların saçları yapılı ve özenli, makyajlı oldukları erkeklerin de tıraşlı
oldukları belirlenmiştir. Dolayısıyla kişiler ideali sunma gayretlerini resimlerini
yerleştirerek de sürdürmekte ve kişisel cephelerini buna göre oluşturmaktadırlar.
H.Ş. neden tanıtım kartına resim koyduğu sorulduğunda “nasıl bi tip olduğumu
görsün herkes” ifadesini kullanmaktadır. Site editörlerince kendi sitelerinde iyi bir
resim nasıl olmalı şeklindeki öneriler ise şöyledir: “günlük yaşamınızdaki gibi
görünün. Saç baş yapılı, aşırı makyajlı bir resim gönderirseniz buluşma günü
109
geldiğinde karşınızdakini hayal kırıklığına uğratabilirsiniz. Çoçukluk resminiz,
lisedeki resimleriniz olmamalı şimdiki haliniz ne ise o olmalı. Flu bir resim
koymanız çok anlamsız, yüzünüzün rahatlıkla görülebildiği boydan bir resim
koyarsanız en doğrusunu yapmış olursunuz. Grup resimleri kesinlikle olmasın.
Kendinize resimde işaret koysanız dahi bunu yapmak iyi birşey değil. Bir resim
işleme programında birden fazla resminizi biraraya getirmeyin. Resimlerinizin
üzerinde telefon numarası, e-mail adresi, isim soyad gibi bilgileri kesinlikle
yazmayın, toplum içinde nasıl olmanız gerekiyorsa öyle olmalısınız, giyinik olun,
unutmayın burda yalnız değilsiniz burda onbinlerce kişi var”25 T.G.B. ise tanıtım
kartlarında resim olmasının başkaları ile iletişim kurmada en etkili faktör olduğunu
belirtmektedir: “Çok kişiye mesaj attım kimseden cevap gelmedi, resmi bir
yerleştirdim, mesajlar doldu taştı” demektedir.
Fiziksel tercihlere göre iletişime geçilecek kişiyi belirlemenin bir yolu olan
resimler, kullanılmadığında da karşı tarafta bir merak uyandırmaktadır. Yapılan
sohbetlerde 12 kişi araştırmacının sitede resmi olmadığı için bunun fazlasıyla merak
uyandırdığını ve yüzyüze görüşmek istediklerini belirtmişlerdir. Bu alanda kadın ve
erkek katılımcıların resimlerinde farklılıklar göze çarpmaktadır. Erkeklerin
mesleklerini icra ederken çekilen ve kamu mekanlarında resimleri varken kadınların
yüz ve fotoğrafçı resimleri yer almaktadır. Diğer taraftan kadınların tanıtım kartlarına
resim yerleştirme oranı erkeklere kıyasla çok düşüktür. Bu alanda erkeklerin bu
anlamda daha rahat davrandıkları düşünülebilir. Erkeklerin resimlerinde mesleklerine
yapılan vurgu göze çarparken, 30 yaş ve üzeri kesimin genç göründükleri, sahip
oldukları yaşı yansıtmayan resimlerini yerleştirdikleri de saptanmıştır. 30 yaş
25
www.itiraf.com/arkadasbulsana
110
altındaki kesimin ise genellikle resimlerini tanıtım kartlarına yerleştirmedikleri ve
özellikle 25 yaş altındaki kişilerin başka kişilerin resimlerini yerleştirdikleri bu
anlamda bu kısmı pek ciddiye almadıkları da görülmektedir.
II.4.8.Zaman ve Mekan
Sanal alanlarda biçimsel özelliklere ilişkin olarak en son konuşma zamanları
ve yerlerinden bahsedilebilir. Görüşülen 20 kişinin 16’sı internete işyerinden
bağlanmakta, evinde bilgisayar olmamasından veya evli olanlar eşine ve çocuklarına
vakit ayırması gerektiğinden evden internete bağlanmadıklarını ifade etmişlerdir.
Dolayısıyla çok büyük bir çoğunluk internete ve bu sanal alanlara gündüz işyerinden
katılmakta ve yaklaşık sekizi bu alışkanlığını akşam ve gece evinden de
sürdürmektedir. Diğer dört kişi ise bu sanal alana evinden katılmaktadır. Bu durum
DİE’nin yaptığı alan çalışmasını doğrular niteliktedir. Bahsi geçen alan çalışmasının
verilerine göre de internete en sık işyerinden bağlanıldığı saptanmıştır. Bu çalışmada
yaşanılan yer olarak sadece Ankara ili seçildiğinden dolayı bu anlamda bir kıyaslama
yapılmamıştır. Görüşülen kadın katılımcılardan sadece biri evinden de internete
bağlanmakta geri kalanların tamamı ise sadece işyerinden iletişim kurmaktadır.
Erkeklerin ise büyük bir çoğunluğunun yine işyerinden bu sanal alanlara katılmakta
oldukları ancak kadınlara oranla daha fazla erkeğin evlerinden gece de internete
bağlandıkları tesbit edilmiştir. Kişilerin işyerlerinden internete bağlanabilmeleri
ancak masa başında ve ofis ortamında çalıştıklarında mümkün olmakla beraber evli
katılımcıların evlerinden internete bağlanmayı tercih etmedikleri, bekar kişiler için
ise böyle bir durumun söz konusu olmadığı saptanmıştır.
111
II.5.İçeriğe İlişkin Tartışmalar
Bu bölümde görüşülen kişilerin birbirlerini anlama biçimleri, neye göre
anlamlandırdıkları, diğer kişileri anlama çabaları, kendilerini sunmanın dilde
karşılığı, dilsel oyunları, karşılarındaki kişilerden beklentilerini ifade ediş biçimleri,
karşılarındaki kişilere kendilerini sunarken kullandıkları taktikler (yetenekler,
beklentileri, kendini sevdirme, beğendirme ifadeleri, beğendirme çabaları, sık
kullanılan tanımlamalar, aynı görüşte olma, lütufta bulunma ifadeleri, sanal sohbet
amaçları) tartışılacaktır.
II.5.1.Kullanılan Taktikler
Sanal alanlarda kişilerin beklentilerini ortaya koyuş biçimleri hep metin
temelli olmaktadır. Yüzyüze iletişimin yapısında olan ve fiziksel etkileşime dayalı
etkenler burada geçerliliğini yitirmektedir. Bu gibi etkenlerin sanal alanlarda yerini
başka karşılıklar almaktadır. Kendilerini, kendi oluşturdukları tanıtım kartları ile
veya bilgisayar ekranına yansıyan kelimeleri ile ifade eden bireyler farkında olarak
ya da olmayarak kendileri ve kimlikleri ile ilgili ipuçlarını karşı tarafa
vermektedirler. Bu sunuş sırasında kişiler belli bazı taktikler kullanma yoluna
gitmektedirler. Kuramsal çerçevede de değinildiği üzere bu taktiklerin en çok
kullanılanı kendini tanıtmaya yönelik taktiklerden kendini sevdirme taktiğidir. Kişi
karşısındaki kişinin hoşuna gideceği şekilde konuşmakta ve beğeni oluşturacak
biçimde sözcükler kullanmaktadır. Ancak bu yol ile iletişim devam ettirilebilir. Sanal
alanlarda iletişimin bir anda kesilebilmesi karşıdaki kişinin mesajlarına engel koyma
anlamındaki yasaklama çok kolay mümkün olmaktadır. Bu yüzden kişiler iletişim
kurmak istedikleri kişiye bu doğrultuda yaklaşmakta ve buna uygun sunumlar
yaparak düşüncelerini ifade etmektedirler. Kişiler yeteneklerini ve beklentilerini yine
112
yazarak ortaya koymaktadırlar. Kendilerini ve yeteneklerini tanımlarken seçilen
ifadeler hep arzu edilen ve herkeste beğeni oluşturacak şekilde kurgulanmaktadır.
Yani gerçekte sahip olunan özelliklerden çok daha fazla toplumun resmi olarak itibar
gören ve arzu edilen değerleriyle birleştirme eğilimi içerisinde olmaktadırlar. İdealle
uyuşmayan etkinlikler saklanmaktadır. Kendini sevdirme taktiğini kullanan kişiler,
bunu karşı tarafın hoşuna gidecek ifadelerle (E.’nin yaptığı gibi “çok zekisin ve ben
de zekama karşılık verebilecek birini buldum galiba” veya M.A’nın yaptığı gibi
“kendimi herkesten farklı buluyorum ve çok özel olduğumu düşünüyorum” gibi veya
K.A’nın yaptığı gibi hep sizli bizli ifadeler ve cümlelerle ve sürekli teşekkür ederek,
bir anlamda kibarlığını ve nezaketini göstermek amacıyla) ortaya koyulmaktadır. Bu
ortaya koyuşlarda kişiler kendilerince tanımlamalara da gitmektedirler. Örneğin
T.G.B. mesleği kısmına insan kaynakları müdürü yazmış, ancak yapılan sohbetlerin
sonucunda kişi kendisine ait şirketleri olduğunu söylemiştir. Aslında bu bir anlamda
“patron” olmanın sanal alandaki karşılığıdır. Kişi meslek bilgisinin yer aldığı bölüme
şirket sahibi ya da patron demek yerine buna en uygun karşılık olduğunu düşündüğü
mesleği yazmıştır. Benzer biçimde E. ise havacı subay olmasına rağmen mesleğine
yönetici yazmıştır. Yöneticiliğin bir meslek olmadığı ve kişinin asıl mesleğinin subay
olduğu düşünülürse burada da kişinin kendisini yönetici olarak göstermek istemiş
olduğu düşünülebilir. Benzer şekilde Ç.B. mesleğinin muhasebe olmasına rağmen bu
alana yönetici yazmakta ve “eğer mesleğim subay olsaydı o zaman açıkça yazardım,
subay olmayı çok isterdim” demektedir. Diğer bir alanda da E.T. etnik kökenine
“Türk” yazmasına rağmen yapılan sohbetlerde etnik kökeninin aslında “Kürt”
olduğunu, bundan hiç bir zaman utanç duymadığını dile getirmiştir. Neden Kürt
yerine Türk yazdığı sorulduğunda ise “burada öyle yazmayı uygun buldum” demiş
113
ve sonrasında kökeninden utanmadığını belli etmek istercesine orda yazılı olan
bilgiyi değiştirmiştir. Gelen tepkilere göre kişilerin tanıtım kartlarındaki bilgilerini
değiştirmeleri bu örnekte görülebilmektedir. Burada yapılmaya çalışılan kişinin arzu
ettiği imajı diğer kişilere yansıtma isteğidir. Bu gibi örnekler çoğaltılabileceği gibi
burada dikkat çekici olan kişinin kendisine neyi uygun buluyorsa ya da neyi uygun
bulup karşısındakine yansıtmak istiyorsa o şekilde bir sunuş biçimi kullanıyor
olmasıdır. Bu elbette kişinin görünüşü anlamına gelen sosyal statüsünü belirleme ve
diğer kişileri etkilemek için sergilediği performans olarak da görülebilmektedir. Bir
diğer katılımcı F.Ö. ise mesleğinin sekreterlik olmasına rağmen kendisini sigortacı
olarak tanıtmış ve bunun nedenini de “benim gerçekte kim olduğumun, ne
yaptığımın ne önemi var, öyle yazmak istedim çünkü gerçekleri burada beyan etmek
pek güvenli değil bence” şeklinde açıklamaktadır. Aynı zamanda bekar olmasına
rağmen kendisini farklı biri olarak gösterme çabasından ve tanınma korkusundan
medeni durum bilgisine boşanmış yazmıştır. F.Ö’nün tanıtım kartında karşısındaki
kişilerden beklentilerine dair “cesur çiftleri ve tek bayanları bekliyorum” ifadesi
sanal alanda ne aradığını, ne bulmaya çalıştığını ve karşısındaki kişiden sadece cinsel
yönden bir beklentisi olduğunu belirtmektedir. Sadece bu tek cümlenin yer alması ve
kendisi ya da beklentileri hakkında daha başka bir görüşe yer vermemesi sanal
alandaki bulunma nedenini açıklamaktadır. Ö. ise bu konuya ilişkin olarak “herkes
yakışıklı herkes bekar ve en az bir dil biliyor bırak Allah aşkına, kim inanır ki
bunlara” diyerek sanal alanda kişilerin kendilerini olduklarından farklı sunduklarını
belirtmektedir. F.Ö. ise “dikkat ettiysen burda herkes mühendis, doktor, kariyer
sahibi, yakışıklı, alımlı ve çekici. İnsanların çok büyük bir bölümü egolarını tatmin
114
için giriyor. Gerçek hayatta olmak isteyip de olamadıklarını burda yaşıyorlar diye
düşünüyorum” demektedir.
Bireylerin kendilerini sevdirme için kullandığı taktiklerden bir diğeri de
lütufta bulunmadır. E.D. sohbet süresince araştırmacıya sürekli “sorgu meleğim
benim” diye hitap ederek sürekli iltifatta (çok tatlısın, çok zekisin, seni hiç kıramam
gibi) bulunmuştur. Bunun yanı sıra fiziksel görünüşe hiç önem vermediğini, önemli
olanın kişinin “beyni” olduğunu ifade eden E.D. bu anlamda da bir taktik
kullanmaktadır. Benzer şekilde S.I. “çok zekisin” diyerek araştırmacıyı etkilemeye
çalıştığını açıkça ifade etmiştir. Kendini yüceltme taktiği de kişiler tarafından sanal
alanlarda sıkça başvurulan taktiklerden biridir: “İyi biriyimdir, başkalarının
kötülüğünü istemem, çevreme karşı duyarlıyımdır, esprili yardımsever, sıcakkanlı ve
önyargısız buluyorum kendimi” diyen E. gibi veya “ sabırlıyım ve yaşamayı severim,
doğalım, sadeyim ve burda hep dürüstüm” diyen E.T. sayılabilmektedir. Ayrıca E.T.
araştırmacıya sürekli semboller yolu ile çiçek göndererek sanal alanlarda kendine
özgü bir nezaket kuralını da yerine getirmektedir. Neden sürekli çiçek gönderdiği
sorulduğunda ise karşısındaki kişiyi yüceltmek için “hakedene gönderirim” ifadesini
kullanmıştır. K.A. ise “güzel ve değerli bir insan olduğun ortada” diyerek
karşısındakini yüceltmekte hemen arkasından “tanışmak istememin nedeni de bu”
diyerek bir anlamda neden bu taktiği kullandığını da kendisi açıklamaktadır. Kendini
yüceltme taktiğini sanal alanın pratiklerine göre yapmaya çalışan T.G.B. “üç gündür
buraya üyeyim, yaklaşık 35 arkadaşım var, hemen hemen hepsini, herşeyi biliyorum”
demektedir. Sanal alanda çok talep gören ve çok arzulanır bir kişi olduğunu
ispatlamak istercesine karşısındaki kişiye bunu sunan T.G.B., kendisinin “başak
erkeği” olduğunu dolayısıyla “sevecen, canayakın, her ortama ayak uyduran,
115
paylaşmasını bilen” bir kişi olarak tanımlayarak da kendini övmektedir. Sohbetin her
aşamasında sürekli 35 arkadaş edindiğini vurgulayan T.G.B. kendisinin niteliklerini
övmeyi de hep bu duruma bağlı olarak yapmaktadır. Kişiler sanal ortamlarda
alçakgönüllü davranarak karşısındaki kişileri etkileme yoluna gitmektedirler.
Görüşülen kişilerden E.’ye tanıtım kartına yerleştirildiği resminde çok genç ve hoş
göründüğü söylendiğinde26 buna verdiği tepki “aslında orda göründüğü kadar genç
değilim” olmuştur. Diğerini yüceltme anlamında da “özür dilerim, şimdi çıkmalıyım,
planlı bir toplantım var, yoksa seninle bu hoş sohbete doyum olmuyor” ifadesini
kullanmıştır. M.A. ise “kafası çalışan fazla insan denk gelmiyor burada” diyerek
araştırmacıyı yani karşısındaki diğer insanı yüceltmektedir. Kendini yüceltme taktiği
ile ilintili olarak E. “insanların üzerinde her zaman olumlu bir etkim vardır” ifadesini
kullanmaktadır. E.T. ise kendisinin çok zeki olduğunu ve karşısındaki kişiyi
görmeden de nasıl biri olduğunu anlayabildiğini ifade ederek kendini yüceltmektedir.
M.A. ise kişilerin genellikle sanal alanlardan seks beklentisi olduğunu söylemekte ve
“beni diğerlerinden ayır, bu kadar konuştuk ve sana hiçbirşey teklif etmedim”
diyerek bu anlamda farklılığını ortaya koymakta ve kendini yüceltmektedir.
Lütufta bulunma taktiği için kişilerin sanal alanda gösterdiği çabalardan
bazıları, hızlı bir biçimde yazmak, sorulan soruları ayrıntılı yanıtlamak, kendisi ile ile
fazlaca bilgiye yer vermek sayılabilir. E. bu taktiğe uygun olarak her soruya ayrıntılı
olarak cevap vermiş, tüm sohbet boyunca çok kibar bir tutum içerisinde dilbilgisi
kurallarına uygun hızlı yazışarak iletişim kurmuştur. Lütufta bulunma ve diğerini
yüceltme amacıyla özellikle karşı cinsteki kişiler araştırmacıya fazlasıyla yardımcı
olmaya çalışmışlar ancak mutlaka bunun sonucunda tanışma, buluşma, beraber
26
Araştırmacı yapılan bu sohbetlerde izlenim yönetimi taktiklerine uygun olarak kendisi de bilinçli
olarak bu taktikleri kullanmıştır. Görüşülen kişilerin verdikleri tepkiler değerlendirilerek buradan da
bir takım sonuçlara ulaşılmıştır.
116
yemek yeme tekliflerinde bulunmuşlardır. Lütufta bulunma taktiğine örnek olarak
E.T.’nin “seninle sabaha kadar konuşurum, sana yardımcı olmak için” demesi
sayılabilmektedir. Kişi bu yolla hem diğerini yüceltme hem de lütufta bulunma
taktiğini kullanmaktadır. Ayrıca kendisinin araştırmacıya çok yardımı olduğu
düşüncesi ile mutlaka kendisine içecek birşeyler ısmarlanmasını ve tanışmayı
istemiştir. K.A. ise araştırmacıya “tanıtımın ilgimi çekti, belki dedim kazanabilirim
bu insanı” diyerek lütufta bulunmaktadır. Bu taktiklerin güdüleyen nedeni iletişimin
yüzyüze ortama taşınması isteğidir. Çünkü karşı cinsten olan bütün katılımcılar
istisnasız aynı ya da benzer tekliflerde bulunmuşlardır. T.G.B.’nin “çok komiksin,
çok tatlısın, canım ya, iste sabaha kadar seninle konuşurum, her türlü işimi gücümü
bırakarak” demesi de karşı taraf için bir lütufta bulunma örneği sayılmaktadır.
Tedeschi ve arkadaşlarının (1985) kendini tanıtmaya yönelik olarak
belirledikleri taktiklerden bu alanda en çok kullanılanı kendini sevdirme taktiğidir.
Görüşülen kişilerin 18’inin bu taktiği kullanması ve bunun yanı sıra kendini
sevdirme taktiğinin alt başlıkları olan diğer taktiklere de sıkça başvurmaları bunun
bir göstergesidir. Özellikle kendini yüceltme, diğerini yüceltme ve lütufta bulunma
taktikleri kullanılmaktadır. Yine görüşülen kişilerin 16’sının da bu sayılan üç taktiği
birden kullandıkları saptanmıştır. Görüş birliği çok fazla tercih edilmemektedir. Bir
diğer kendini tanıtmaya yönelik taktik olan niteliklerini tanıtma ise taktik olarak
değil bu alanın genel işleyişi içinde yer almaktadır. Tüm katılımcılar bu alanda
mutlaka tanıtım kartları yolu ile niteliklerini tanıtmaktadır. Ancak bu taktiğin
uygulanışında değil içeriğinde bir takım farklılıklar olmaktadır. Niteliklerini tanıtma
herkes tarafından farklı biçimlendirilmekte, kişiler kendilerini arzu edilene göre
konumlandırmaktadırlar. Dolayısıyla görüşülen 20 kişinin tamamının niteliklerini
117
tanıtma taktiğini kullandıklarını söylemek yanlış olmaz. Örnek olma taktiğine ise bu
alanlarda
hiç
rastlanmamıştır.
Görüşülen
kişilerden
hiçbiri
bu
taktiğe
başvurmamaktadır.
II.5.2.Sanal Alandan Beklentiler
Sanal alanda kişilerin ne bekledikleri veya neden bu alanlarda oldukları ise
farklı nedenleri içermektedir. E.D. “büyük şehirlerde kimse kimseyi tanımıyor, sanal
alan tanışmak için en uygun araç diye düşünüyorum. Mesela biriyle tanışıyorum
önce telefonlaşıyorum sonra buluşuyorum. Tanıştığımda soğuk bulursam bir daha
arayıp sormam. Değişik bir ortamım olsun diye burdayım. Benim gibi çok çevresi
olmayan kişiler ya da değişiklik arayanlar buradalar. Yoksa seks falan peşinde
değilim zaten seks yapacaksam burda aramam” diyerek neden sanal alanlarda
bulunduğunu açıklarken sanal alanların cinsellik yönüne de dikkat çekmektedir. Bu
alanda seks aramadığını birdenbire söyleyiveren E.D. karşısındaki kişide bir güven
duygusu oluşturabilmek veya uygun karşılanmayan bu duruma kendi savunmasını
yaparak açıklama getirmeye çalışarak karşı tarafa kendisini beğendirme çabasına
girişmektedir. Sanal alanda bir insanın tam anlamıyla tanınamayacağını söyleyen
E.D. mutlaka burada başlayan arkadaşlığın yüzyüze iletişime taşınması gerektiğini
düşünenlerden: “Nasıl anlayabilirim ki karşımdakinin doğru söylediğini, yazışarak
çizişerek karşındaki insan tanınmaz, yüzyüze iletişim gibisi yoktur.” demekte ancak
sanal alanı bu anlamda bir araç olarak kullandığını belirtmektedir: “Şimdi sokakta
yürüyen kızın birine dürüst ve seviyeli bir arkadaşlık yapabilir miyiz desem sence kız
bana ne der?” Burada sanal alanda iletişime geçilmesinin normal hayattaki
ilişkilerden çok daha kolay olduğu vurgulanmakta ve bu anlamda internetin özgür
yapısı ortaya çıkmaktadır. Kendisine sanal arkadaş aramadığını belirten E.D. sanal
118
alandan beklentisini de ortaya koymaktadır: “açık sözlü olmasını istiyorum
karşımdakinin amacı ne ise söylesin, arkadaşlıksa arkadaşlık, seksse seks, dostluksa
dostluk.” D.B. ise kendisini ifade edebilmek, dış dünyayla iletişimini devam ettirmek
amacıyla sanal alanları tercih ettiğini belirtmektedir. H.Ş. ise yalnız olduğu ve
birisini bulmak istediği için ve günlük hayatta bir sosyal hayatı olmadığı için sanal
alanda olduğunu ifade etmektedir: “Neden mutsuzum sorusunun cevabı yok.
Yalnızlık belki, ailemi unutalı çok oldu, belki de bu yalnızlıktan burdayım. Burda
aranıyoruz. Dışarda tanışmaktan çok da farklı değil burası sadece tanışmadan önce
bazı bilgilerini verdiğin için daha rahat bir ortam.” Dolayısıyla bu görüşten yola
çıkılarak kimlik sunumunun sanal alanlarda konuşmaya başlamadan önce başlayan
bir süreç olduğu söylenebilmektedir. Ö. ise “buraya girdim çünkü ayrılık yaşadım ve
kendimi buraya attım ama aradığımı internette bulabilme ihtimalim oldukça düşük”
demektedir. Ö.A. ise sanal alanlarda kişilerin bulunma nedenlerini yalnızlık, can
sıkıntısı, gerçek dünyadaki iletişim sorunları, eş veya sevgili bulmak, hatta fantezi
yaşamak olarak belirtmektedir. S.I. sanal alanda sadece sanal seks için bulunduğunu
her fırsatta dile getirmekte ve yazdığı her kelimede her cümlede bu isteğini
vurgulamaktadır: “şimdi çiftleşmek istiyorum, libido yükselen bir trenddir bende
eşlik et ve soyun” gibi. Sanal alanların başkaları ile tanışmak için çok rahat bir zemin
olduğunu ifade eden M.A. “çok yırtık bir tip değilim, kolay iletişim kuramam ama
burda çok rahatım” demektedir. Ö.A. sanal alanda bulunma nedenini şöyle
açıklamaktadır: “oğlumla birlikte yaşıyorum, eşimden ayrıldım. Yalnızlığı
seviyorum, hiç şikayetim yok. Bir akşam evde yalnızdım, canım sıkılıyordu, itirafları
okumak için bu siteye girdim – bazen çok ilginç şeyler çıkıyor- bir de “arkadaş”
bölümüne bakayım dedim ve profillerdeki samimiyetsizlik beni öyle rahatsız etti ki,
119
kendi profilimi yazdım, doğrusu yanıt geleceğini hiç ummuyordum. Arkadaş
aradığım yoktu aslında, sadece kendimle eğleniyordum ama inanılmayacak kadar
çok mesaj geliyor. Çoğu profili okumadan gönderiyor, hatta bir mesaj yazıp cinsiyeti
bölümünde kadın yazan herkese aynı mesajı gönderdiklerini düşünüyorum, hani ne
çıkarsa bahtıma hesabı. Profilimi okuyanlar ise beni ilginç, farklı ve garip
bulduklarını belirtiyorlar. Çok mutsuz olduğumu düşünüp yalnızlığımı paylaşmak
isteyenler var, hatta terapi bile önerenler oldu. Mesajlardan biri çok ilginçti “aslında
herkes senin gibi” diyordu “ama kimse itiraf edemiyor!” ” Ö.A. burada hem sanal
alanda bulunma nedenini hem de diğer kişilerin kendisine verdiği tepkileri dile
getirmektedir. Buradan yola çıkarak sanal alanlarda dürüstlüğün bu anlamda farklılık
yaratabileceği düşünülebilir.
Sanal alanda kişilerin kendilerini çok daha rahat ifade ettikleri, toplum
baskısından uzak olmanın günlük hayatlarında dile getiremediklerini bu alanda ifade
edebildikleri şüphesizdir. Yüzyüze iletişimde kişilerin kendilerini ele veren
ipuçlarından yoksun olunması da bu rahatlığın bir diğer sebebidir. Görüşülen
kişilerin hepsi bu alanlarda bulunma nedenlerini rahat iletişim kurmak, yalnızlıklarını
gidermek olarak belirtmişlerdir.
II.5.3.Kendini Tanımlama İfadeleri
Sanal alanda kişiler kendilerini kendi dilleriyle tanımlamaktadırlar. E.D.
“karşında sanal alemin en hızlı erkeği var. .... Sevdim mi tam severim, hayat benim
için ya siyah ya beyazdır. Kişilik olarak sıcakkanlı, esprili ve gülmeyi seven bir
insanım.” diyerek kendisini kendi perspektifinden tanımlamaktadır. Kullanılan bu
ifadelerin birçoğunun hep iyi, dürüst, akıllı, seksi, yakışıklı, olması dikkat çekicidir.
Görüşülen kişilerden hiçbiri “ben çirkinim”, “akılsızım”, “zeki değilim”, “dürüst
120
değilim” dememektedirler. Kişiliklerinin hep iyi buldukları ya da o yönde olmasını
istedikleri yönlerini ortaya koyan kişiler bunu sözleriyle sanal alanda yaşama
geçirmişlerdir. E.D. yedi yıldır çalıştığı şirkette yapılan bir ankette herkesin kendisi
için çok iyi şeyler yazdığını, arkadaşlarının kendisini sıcakkanlı, pozitif, etrafına neşe
saçan, vefakar, karşı cinsin ise komik ve seksi bulduklarını belirtmektedir. Tanıtım
kartına ilk başta kendi resmini koyduğunu ama sonra rahatsız eden çok kişi olduğu
için ve sürekli gelen mesajlardan (çok tatlısın, bebek yüzlüsün gibi) rahatsızlık
duyduğu için resmini kaldırdığını söylemektedir. Kendisini fiziksel anlamda çok
çekici ve seksi bulduğunu her fırsatta dile getiren ve sohbet boyunca hep bu
özelliğini ön plana çıkaran E.D.’nin kendisini beğendirme çabası içinde olduğu
anlaşılmaktadır. D.B. ise başkaları ile yazışırken kişiye göre bir tavır aldığını ancak
yalan söylemeden karşıdaki kişinin beğeneceği yönlerini öne çıkartarak bunu
yaptığını söylemektedir. D.B. kendisini “ zeki, yetenekli, azimli ve çalışkan” olarak
tanımlamaktadır. M.A. ise kendini ifade ederken tüm geçmişini ve yaşadıklarını en
ince detayına kadar anlatarak buradan diğer kişilerin kendisi hakkında fikir sahibi
olmasını ummaktadır: “yaşadıklarım bilinirse nasıl bir insan olduğum daha iyi
anlaşılır bence”.
Kişilerin kendilerini tanımlama biçimlerine bakıldığında karşılarındaki
kişilerden bekledikleriyle bir paralellik taşıdığı görülmektedir. Kişinin beklentisi
sadece sanal seks ise bunu vurgulayan (S.I. gibi “ben modern zamanların net tabanlı
Froyduyum”) veya eğer beklentisi sadece arkadaşlık üzerine ise bunu dile getiren
(K.A. gibi “tek isteğim samimi, dürüst bir dostluk, çünkü ben samimi ve dürüstüm”)
ifadelerle bu isteklerini belirtmektedirler.
121
Görüşülen kişilerin tanıtım kartlarında kendilerini sunma ifadelerine ya da
sohbet boyunca kendilerini tanımlama biçimlerine bakıldığında çok olumlu, uyumlu,
yakışıklı, güzel ve zeki kişi profilleri ortaya çıkmıştır. Bireylerin çoklu kimliklerini
yansıtabilecekleri bir alan olarak sanal alanlar, egoların, çoklu egoların, rollerin ve
işlevlerin de yaşam bulduğu bir alandır. Bireyler diğer bireylerin kendileri
hakkındaki düşüncelerini önemserler ve bu nedenle kişinin kendisini anlattığı
kadarıyla yetinilmek zorunda olunan sanal alanlarda –en azından başlangıçta bu
şekilde-
bu
düşünceleri
olumlayabilmek
adına
hep pozitif değerler
dile
getirilmektedir. Görüşülen kişilerin pek azının (üç-dört kişi) kendileriyle ilgili
kendilerince olumsuz olan özelliklerini yansıttıkları belirlenmiştir (yalnızlığı sevmek,
kıskanç olmak, çok duygusal olmak gibi).
II.5.4.Anlama Biçimleri
Kişilerin birbirlerini anlama biçimleri yine konuşarak olmaktadır. E.D. bu
konuda
konuştuğu
kişinin
konuştuğunu ve bu yüzden
sanki
karşısında
sandalyede
oturuyormuş
gibi
de hep dürüst olduğunu ifade etmektedir. Dürüst
olduğunun vurgulanması yine kendisini sevdirme ve beğendirme güdüsünden
kaynaklanmaktadır. Yüzyüze iletişimde duruş ve yüz ifadesi gibi ilişkiyi sürdüren
etkinliklerin bu alanda olmayışı kişileri başka biçimlerde karşısındakini anlamaya
yöneltmektedir.
“Karşımdaki
kişinin
nasıl
biri
olduğunu
yazdıklarından
hissediyorum, hislerime güvenirim, bu yaşımda kendimce hayat tecrübem var,
kişilerin doğru söyleyip söylemediklerini çözmeye çalışmıyorum aslında zaten
buluşunca yanılmadığımı görüyorum, yani mühür vuruyorum fikirlerime doğrudur ya
da yanlıştır diye” diyen E.D., bu alanda çok tecrübeli olduğunu iddia etmektedir.
D.B. ise konuşurken karşısındaki kişinin nasıl birisi olduğunu tam olarak
122
anlayamadığını, bunun sanal ortamda çok zor olduğunu genelde herkesin yalan
söylediğini belirtmektedir. H.Ş. ise beklentilerini ortaya koyarken fiziksel
özelliklerin yanında yaş, eğitim gibi kriterlere baktığını, tanıtım kartında hoşuna
gitmeyen bişey olmamasına dikkat ettiğini (örneğin “anlatılmam yaşanırım tarzı
şeylerden direkt kaçarım”) belirtmektedir. H.Ş. karşısındaki kişi ile konuşmaya
başlayınca kişinin tarzından nasıl biri olduğunun belli olduğunu, bunun için seçilen
kelimelere, Türkçe’yi kullanma şekline baktığını söylemektedir. E.T. ise “karşımdaki
insana bazı sorular sorarım, sorulara verdiği tepkilere bakarım. ....... Bazen ismimi
veya başka bilgilerimi farklı söylerim bu sadece karşımdakini denemek ve tepkilerini
ölçmek içindir, yoksa her zaman dürüstüm” diyerek karşısındaki kişiyi anlamaya
çalışırken nasıl bir taktik izlediğini belirtmektedir. Ç.B. kendince bazı “kilit” soruları
olduğunu ve bazı soruları birkaç değişik biçimde sorarak aldığı cevapları
kıyaslayarak bir takım çıkarımlara vardığını belirtmektedir. S.I. ise bu konuda “ben
kutupaneler dolusu kitap okudum. Her şeyi biliyorum. Karşımdaki kişinin bütün
hamlelerini önceden görebiliyorum” demektedir. Aynı zamanda kendisine soru
sorulmasından hoşlanmadığını belirterek “bu tür sorgulamalar garnitür olabilir dilime
ve şimdi benim karnım tok” demektedir. T.G.B. ise karşısındaki kişiyi görmeden
anlayamayacağını o yüzden mutlaka webcam27 yardımı ile görüntülü chat yapmak
istediğini belirtmektedir. Genellikle konuşmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra
görüntülü chat yapan ve ancak bu yolla karşısındaki kişiyi anlayabildiğini ifade eden
T.G.B. jest ve mimikler olmadan kişilerin doğru söyleyip söylemediklerini
anlayamadığını ifade etmektedir. M.A. ise “aslında IQ yüksek bende sohbette
tansiyonu istediğim an düşürüp istediğim an yükseltirim, konuyu istediğim yere
27
Bilgisayar dolayımlı iletişim ortamında kişilerin görüntülü olarak iletişim kurmalarına ve görüntü
kaydetmelerine olanak sağlayan araç, kamera.
123
getiririm ve böylelikle karşımdaki kişinin verdiği tepkilerden onun nasıl biri
olduğunu anlamaya çalışırım, zaten kişi yazdıklarından kendini belli ediyor, sorduğu
sorular, verdiği cevaplar bunların hepsi birer ipucu” diyerek karşısındaki kişiyi
anlama biçimini ortaya koymaktadır. H.U. “benim için karşımdakini anlamak çok zor
olmuyor, yazı da olsa aynı beyinden çıkıyor, ne kadar bazı şeyler kamufle edilmeye
çalışılırsa çalışılsın bir yerde açık verir ve anlaşılır ama herkes anlar diyemem”
demektedir. Ö.A. ise konuşurken farklı boyutta mimik kullanıldığını düşünmektedir:
“animasyonlar var biliyorsun, gülen ağlayan sarı kafalar. Bunun dışında noktalama
işarteleri de üzerine düşeni yapıyor. Tabi ki nasıl biri olduğunu anlamak için yeterli
değil ama bence reel ortamlarda da ses tonu, mimik, beden dili insanları tanımaya
yetmiyor. Kendi adıma Türkçe’si bozuk biriyle konuşmam örneğin” diyerek sanal
alanda karşısındaki kişiyi anlarken kullandığı ipuçlarını belirtmektedir. Aynı
zamanda yazdıklarının birbiriyle çelişip çelişmediğine baktığını söylemektedir. K.A.
ise kişilerin yazdıklarıyla kendilerini belli ettiklerini ifade etmektedir: “yazılarından,
kullandığı kelimelerden ve kelime hazinesinden, noktalama işaretlerinden ve de
konulara bakış açısından değerlendiririm”.
Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi sanal alanlarda kişilerin başkaları
hakkında bir izlenime sahip olabilmeleri kişilerin kendi ifadelerinden ve bunu
gerçekleştirirken kullandıkları tarzlarından anlaşılabilmektedir. Kişiler kendilerince
belli bazı kriterlere sahip olup ona göre bir anlamlandırma yapmaktadırlar. Sanal
alanların
doğası
gereği
ilişkiler
yüzyüze
anlamlandırmalar gereklidir.
124
iletişime
taşınıncaya
dek
bu
II.5.5.Dilsel Oyunlar
Dilsel oyunlar kişiler tarafından bilinçli ya da bilinçsizce yapılmaktadır. Dil
kullanımına dair yapılan çalışmalarda erkeklerin ve kadınların kullandıkları
aksanların, sözcük seçimlerinin, tonlama, vurgularının ve konuşma biçimlerinin
gösterdikleri seyir gibi konular üzerinde durulmaktadır.28 Yüzyüze iletişimde
kişilerin dili kullanma biçimleri pek çok araştırmaya konu olmaktadır. Sanal
alanlarda kişiler dil yardımı ile konuşarak değil, metinler yardımı ile varolmakta ve
bu şekilde konuşabilmektedirler. Dolayısıyla dilsel oyunların sanal alanlardaki
karşılığı kullanılan ve seçilen kelimeler ve bunları yansıtış biçimleri olmaktadır. Bu
anlamda kişiler çok farklı özellikler sergileyebilmektedirler. Konuşmaya ilk önce
siz’li biz’li başlayan kişilerden bazıları konuşma gelişmeye başladıkça bu ifade
yerine sen’li ben’li ifadelere geçiş yaptıkları görülmektedir. Örneğin E.D.
konuşmanın altıncı dakikasında böyle bir dönüşüm yapmış ve bunu yaparken
herhangi bir açıklamada bulunma ya da izin isteme gereği hissetmemiştir. Bu sanal
alanlarda kişilerin rahat hareket etmelerinden kaynaklanmaktadır. Görüşülen
kişilerden S.I. dilsel oyunları çok sık kullanmaktadır. Tanıtım kartında dil denilen
gerçeği kullanma kapasitesine göre kişileri değerlendirdiğini ifade eden S.I’nın sanal
alanlardan, kendisinin de belirttiği gibi tek beklentisi sanal sekstir. Kişi yazdığı her
kelimede ve her cümlede bu isteğini kendince dışa vurmaktadır. Tanıtım kartında
sevdiği hayvana “memelilerin hepsi”, sevdiği yabancı ülkeye “Amgola”, sevdiği tatil
mekanına “AMsterdAM” yazması bu dışa vurumların dildeki karşılığıdır. Özellikle
kelimelerdeki harflerin bazılarını büyük yazarak bu vurguyu arttırmaktadır. Bunun
gibi kendisini tanıtırken “69........
‘da fırladığım dünya” yazımı, “Ama hayati
28
Erkeklerin ve kadınların dil kullanımlarına dair ayrıntılı bilgi için bakınız: Lunsford, A., (1995)
Reclaming Rhetorica Women in The Rhetorical Tradition, Foss, A., Foss, Sonja., Griffin, C., (1999)
Feminist Rhetorical Theories
125
yaşAMi yakalayAMam “ yazış tarzı bu vurguya örnek verilebilir. Kişi genellikle
konuşurken standartlaşmış bazı ifadelerini herkese karşı sunmaktadır.:29 “Nette uçuk
kaçık tanıtım yazıları yazarım” diyen S.I., ilk selamlaşma cümlesini karşı cinsten
herkese aynı kelimelerle yazmakta ve “içlerinden sadece kabul görenleri kutsarım ve
onlara mesaj atarım” (burada “kutsananlar” olarak bahsedilenler tanıtım kartlarında
resmi olan karşı cinsten üyelerdir) demektedir.30 Cinselliğe olan vurgu sanal alanları
tanımlama biçiminde de ortaya dökülmektedir: “burası amu derya maveraunnehir”.
Sanal alanlarda neden sadece sanal seks beklentisi olduğu sorusuna S.I. “böyle bir
sohbetle birbirimizi daha iyi tanıma fırsatı olur. Dil bedenin aynasıdır. Çünkü dilini
kullanamayan bedeninini de kullanamaz” demektedir. Kişi “sanal seks yapmak
istiyorum” yerine “dişil gerçekliğin dışa vurumu üzerine sohbet edelim” diyerek
kendi isteğini yine farklı bir biçimde dile getirmektedir. Özetle sanal alanlardaki bu
kendine özgü metin temelli dil oyunları, kişilerin beklentilerini yansıtmak amacıyla
veya
kişinin
kendisine
davranılmasını
istediği
biçimi
sunmak
amacıyla
yapılmaktadır.
Bilinçsizce yapılan dilsel oyunlarda ise görüşülen kişilerin “sen” ve “siz”
ifadelerini birbirine karıştırarak kullandıkları görülmektedir. Örneğin T.G.B. “sen
benden nasıl bir yardım istiyorsunuz?” yazarken bunu farkında olmadan yazdığını
belirtmektedir. Bu biraz da kişinin dilbilgisi kurallarına ne kadar önem verip
vermediğinin bir göstergesi de sayılabilmektedir. Bilinçli yapıldığında ise görüşülen
kişiler herhangi bir durum karşısında sinirli bir tepki vermek istediğinde “siz”’li
ifadeleri, herhangi bir yakınlık kurmaya çalışırken de “sen”’li ifadeleri tercih
etmektedirler. T.G.B.’nin “görüşmeye ne dersin, bir çay içerdik” derken karşısındaki
29
Bunu ispatlayabilmek için araştırmacı başka bir takma isimle ve kimlikle yeniden bu kişi ile
iletişime geçmiş ve benzer söz kalıpları ve benzer yaklaşımlar ikinci sohbette de tespit edilmiştir.
30
Bu kişi ile sohbet edilirken araştırmacı kendi tanım kartına başka birinin resmini yerleştirmiştir.
126
kişi ile bir yakınlık kurmaya çalıştığını ancak görüşme teklifi reddedildiğinde “peki
siz bilirsiniz” demesi de verdiği tepkiyi doğrulamaktadır. B.Ç. ise sohbet süresince
mesleğinin gerektirdiği bilgileri kullanarak genellikle olaylara ve durumlara şiirle
veya alıntı edebi cümlelerle yanıt vermiştir. Neden sanal alanlarda bulunduğu
sorusuna “söz uçar yazı kalır” diyerek cevap vermesi ya da yaşı ile ilgili
konuşulduğunda “yaş 35 yolun yarısı eder, bense çoktan geçtim” demesi örnek
olarak verilebilir. Bu şairane ve edebi konuşmaların nedenini kendisini bu şekilde
daha iyi anlattığı ve benzer düşüncelere sahip olanların bu düşüncelerini kendisi ile
bağdaştırarak ifade etmenin yanlış olmayacağı şeklinde açıklamaktadır.
Sanal alanlarda dilsel oyunların görüşülen kişilerce çok fazla kullanılmadığı
genellikle düz cümlelerle kişilerin kendilerini ifade ettikleri saptanmıştır. Dilsel
oyunları kullanma veya kullanmama genellikle kişilerin almış oldukları eğitim ve
kültür düzeyleri ile paralellik göstermektedir. Sanal alanlarda bu tür oyunların kişiler
tarafından çok fazla hoş karşılanmadığı ve genel olarak “ne gerek var” yorumuyla
dile getirilmektedir.
II.6.Oyun mu Gerçek mi?: Sanal Kurmaca
Sanal alanlarda toplumsal değerlere direnme biçiminin kişilerin oyun kurma
kapasitesinde etkin olduğu varsayımından hareketle bu bölümde sanal alanda
bastırılmış yönlerin ortaya çıkması, oyun kurma biçimi, kimlik sunumunda sanal bir
kurmaca olup olmaması tartışılacaktır.
Sanal ortamların kişilerin birbirlerini tanımaları için en uygun araç olduğunu
düşünen E.D. sanal alanları “sex partneri bulma yeri” olarak tanımlamakta ve
kimliğini sakladığını ancak gerçek hayatta tanıştığında gerçeği söylediğini ifade
etmektedir. Sanal alanda sohbeti “sanal sapıklıklar, evlilik beklentisi” ya da “lak lak”
127
olarak tanımlamakta ve kişilerin kendilerini yansıtmadığını belirtmektedir: “kimse
gerçek kimliğini açıklamıyor, bunun kimseye zararı yok aslında.” D.B. ise neredeyse
hiç kimsenin burda dürüst olmadığını, başkalarının resimlerini bile koyanlar
olduğunu söylemektedir. “Bu alanda insanın hayal dünyası devreye giriyor,
beklentileri, istekleri vs. Kendini nasıl görmek istiyorsa öyle olma fırsatı geçiyor
eline ve isteyerek ya da istemeden o rolde buluyor kendini. Sanal alanlar bastırılmış
yönlerin ortaya çıktığı bir alan kısaca. Ama yine de kişiler kendilerine çok aykırı bir
kimlik oluşturamazlar bence, oluştursalar da sürdüremezler.” N. ise sanal alanları ve
bu alanlarda yapılan sohbeti “geyik” olarak tabir etmekte ve yine “+yalan”
demektedir. Burada niyetin önemli olduğunu, kişilerin birşeyler gizlemelerinde kötü
bir niyet olmadığını ama yalanda kötü bir niyetin mevcut olduğunu belirterek eksik
bilgi vermenin kötü olmadığını savunmaktadır. Ç.B. sanal alanları “macera” olarak
görmekte ve herkesin bu alandan beklentilerinin farklı olduğunu belirtmektedir.
Sanal alanlar Ç.B.’ye göre boş zamanı değerlendirme aracı veya yeni insanları
tanıma yeri olarak görülmektedir. Ö.K. sanal alanların kişilere bir özgürlük
sunduğunu ve rahat bir ortam olduğu için tercih edildiğini söylemektedir: “istediğin
kişiyle özgürce konuşuyorsun yoldan geçen birini çevirip de sizinle sohbet edebilir
miyiz diye soramazsın”. Ayrıca bu alanların stres atmak için çok uygun bir alan
olduğunu da belirtmektedir. M.A. sanal alanlardaki sohbeti en yakın “pazarlık”
kelimesi ile tanımlamakta ve herkesin kendini pazarladığını söylemektedir. N. sanal
alanların tamamının yalan üzerine kurulu olduğunu, burda başlayan hiçbir ilişkinin
mutlu sonlanamayacağını dahası kimsenin burada gerçek bir dost edinemeyeceğini
söylemektedir. Sanal alanlardaki çoğu kişiyi yalancı olarak gören N. samimi
128
bulmadığını da eklemektedir31 E. sanal alanların insanların hayatında eksik olan bir
ihtiyacı giderdiğini, yani kısa süreliğine de olsa bir başkası olabilme ihtiyacını
karşıladığını ifade etmektedir: “Aynen genelevlerin toplumda bir görevleri olduğu
gibi bu sanal aleminde bir yeri var toplum hayatında. İnsan gerçek hayatında farklı
sebeplerden gerçekten kendi olamadığını hissediyorsa işte burda gerçekten kendi
olma şansı buluyor ya da en azından deniyor”. Bu anlamda diğer kişilerden çok farklı
bir sebebi olduğunu ifade eden E. diğer kişilerin kendi kimliklerinin dışında arzu
ettikleri kimliği yaratmaya çalıştıklarını kendisinin ise gerçek hayatta olamadığı
gerçek ben’ini bu alanda ortaya koyduğunu söylemektedir ve sanal alanı “oyun
alanı” olarak tanımlamaktadır. Bunun nedenini ise her defasında değişen kimliklere
ve herkesin kendi ya da kendi olmayan bir ben’i oynamasına bağlamaktadır. H.Ş.
interneti çağın getirdiği değil gerektirdiği bir karşılaşma alanı olarak görmekte ve
internet yokken nasıl arkadaş bulunduğunu unuttuğunu söylemektedir. Sanal sohbet
alanlarını ise “sevgili arama makinesi” olarak görmektedir. F.Ö. sanal alanları
“güvensiz”, sanal sohbeti “lakırtı”, “zaman harcama” ve bazen “geyik” olarak
tanımlamaktadır F.Ö. kişinin bastırılmış olan yönlerinin burada ortaya çıkmasına
verilebilecek en iyi örneklerden biri olmaktadır. Biseksüel olan F.Ö. bunu yüzyüze
iletişimde ve normal hayatında dile getiremediğini ancak burda söyleyebildiğini ifade
etmektedir. Dolayısıyla kişilerin normal hayatlarında dile getiremediklerini sanal
alanda çok rahatlıkla açığa çıkarabildikleri gibi bu kişinin bu alandaki en büyük
beklentisi de kendisi ve partnerine başka seks partnerleri bulmaktır. Sohbetler
süresince F.Ö. araştırmacıya kendisi ve arkadaşı ile birlikte bir birliktelik teklifinde
31
N. isimli kadın katılımcı ile yapılan sohbetlerde, N. kendini kadın olarak sunan araştırmacının kadın
olmadığını, kadın olarak kendini sunan bir erkek olduğunu, sadece konuşmak için araştırmayı bahane
ettiğini, araştırmacının kesinlikle dürüst olmadığını ve ikna olana kadar da görüşmeyeceğini
belirtmiştir. Sonucunda ancak telefon numarasını verirse araştırmacıya inanacağını belirtmiştir.
Kadınların sanal alandaki güvensizliklerine N. çok iyi bir örnek oluşturmaktadır.
129
bulunmuş ve araştırma boyunca karşısına güvenilir çiftler çıkıp çıkmadığını
sormuştur. Günlük yaşamında bu soruyu kolaylıkla kimseye soramayan F.Ö. belki de
bu nedenle bu alanı tercih ettiğini burda kendini daha rahat ifade edip daha kolay
tekliflerde bulunduğunu belirtmiştir. F.Ö. ile yapılan sohbetlerin neredeyse
tamamının, kişinin kendi yönlendirmesi ile cinsel ağırlıklı olduğu tespiti, tanıtım
kartında kendisini ve beklentilerini sunduğu alan ile örtüşmektedir. E.T. ise sanal
alanlarda kişilerin gerçekte aradığı sevgiliyi bulamayınca teknolojinin nimetlerinden
yararlandıklarını ve bunu gerçeğe dönüştürdüklerini düşünmektedir. E.T. sanal
alanları “gerçeklerle yüzleşmek” olarak tanımlamaktadır. Bu ifadesinin nedeni
kişinin sanal alanlarda yazılanların bir gün mutlaka doğru olup olmadığının açığa
çıkacağı düşüncesidir. T.G.B. ise sanal alanları “geyik muhabbeti” olarak
tanımlamaktadır. Ö.A. ise “kimse kendinden hoşnut değil, kimse kendini sevmiyor,
dahası toplumsal rollerini oynarken kimse kendisi değil. Ve burası hayallerindeki
kendilerini göstermek için en uygun ortam” demektedir. M.A., “aslında burası tiyatro
gibi birşey, isteyen istediği karakteri oynayabiliyor. İsteyen afet bir güzel, isteyen
dalyan gibi yakışıklı olabiliyor ya da fakir zengin, çirkin güzel, korkak cesur oluyor.
İnternetten bulup resim koyuyorlar, çok belirgin değilse anlaşılmıyor bile.
Kendilerini de o harika kadın ve adam moduna sokuyorlar” diyerek sanal alanların
kurmaca yönüne dikkat çekmektedir. M.A.’nın sanal alanları tanımlama biçimi ise
“bol yalanla yapılmış bir kahve.. içine iki tane hayal” şeklindedir. Ç.B. sanal
alanlarda dürüstlüğün ya da oynanan oyunun kişinin, kişilik özelliklerine bağlı
olduğunu düşünmektedir. Ona göre tamamen dürüst olunabildiği gibi kişiler bu
alanda kendilerinden çok farklı bir kişilik de sergileyebilmektedirler. Ö.A. ise sohbeti
“gevşeme” olarak ifade etmektedir. Ö.K. sanal alanlarda dürüst davranılmadığını
130
herkesin tanıtım kartlarına çok güzel şeyler yazdıklarını ifade etmektedir: “burda
herkes mühendis, herkes öğretmen, herkes lisans yapmış. Ben de profesörüm inandın
mı?”. H.U. Sanal alanlarda kişilerin normal etik kuralların dışına çıkarak, normalde
yaşayamadıklarını sanal da olsa yaşandığını ifade etmektedir. S.I. ise sanal alanları
“kimliklerin sorgulanamayacağı yer”, “oyun tarlası” ve “hür düşünce mektebi”
olarak tarif etmektedir: “Burda pilot olduğumu söylesem ne olacak, imamım desem
ne değişecek? Ben oynamak için burdayım, dille, hayatla, kendimle bu sahnede
oynamak için varım” Bu ifadeden sanal alanların bir kurmaca, kimliklerin akışkan ve
kaygan, her defasında yeniden kurgulanabilir sanal benliklerin çarpıştığı bir alan
olduğu sonucuna gidilebilmektedir. Sadece bu ifade de değil, yukarıda görüşülen
kişilerin belirttikleri gibi sanal alanlar bir tiyatro sahnesi gibi kişiliklerin ve
kimliklerin, iyi, güzel, arzu edilir taraflarının sunulduğu bir alandır. Sanal alanlar
Goffman’ın kavramsallaştırdığı performansın sergilendiği sahne olmaktadır.
Elektronik iletişimle birlikte gazetelerde, sanal dergilerde sanal ilişkilerle
ilgili yazılar sıkça yer almaya başlamış, hatta bu konu üzerinde önerilerin yer aldığı
kitaplar, kitapçıklar bile basılmıştır. İnternetin kişilerin hayatında bir yer edinmesi ile
birlikte kişilere farklı bir paylaşım alanı sunan sanal sohbet alanları bazen kişilerin
tanışarak evlendikleri ya da uzun veya kısa süreli aşk yaşadıkları bir mekan olma
özelliği taşımaya başlamıştır. Sanal alanda kurulan iletişimin en büyük avantajı çoğu
zaman kişilerin birbirlerini görmemeleri ve dolayısıyla diğer kişilere kişinin
kendisini olduğundan çok daha farklı biçimde tanımlıyor olabilmesidir. Sanal alanda
kurulan iletişimin günlük yaşamdaki iletişimden farkı, ilişkilere yüklenen anlamlarda
ve ilişkilerin yaşandığı mekanlarda da kendini göstermektedir. Artık aşk sözcüğünün
önüne de sanal eki gelmekte ve sanal aşk adı ile yeni bir ilişki türü gelişmeye
131
başlamaktadır. Mekansal değişim olarak da, eskiden muhallebicilerde yaşanan
kaçamak buluşmalar yerini sanal alanlarda yapılan sohbetlere bırakmaktadır. Sanal
aşklar sanal kimliklerin birlikteliği gibi düşünülüp değerlendirilmelidir. İlişkiler
sadece sanal aşk platformunda kalmayıp bazen de sanal evliliğe dönüşebilmektedir.
www.sanalnikah.com adresinine ulaşabilen evli ya da bekar herkes, kendisi gerçek
nikahları hayali olan bu ortamda evlenebilmektedir. “Geçim sıkıntısından uzak,
çoluk çocuk derdi ve sorumluluklar olmadan evlenmek ister misiniz?” diye belirtilen
sitede iki kişi ancak gerçek e-mail adreslerini vererek evlenebilmektedirler. İki
kişinin şahit olduğu, sitenin teknisyeninin nikah memurluğu yaptığı bu alanda,
hemen nikah kıyılabilmektedir. Evlilikler için cinsiyet, ırk, din ve etnik ayrımların
olmadığı özellikle vurgulanmaktadır. Sitenin kurucusu ve sahibi olan Agah Arat aynı
zamanda bu sitenin ilk sanal nikah memurudur. Bu sitenin amacının sanal alanlarda
yaşanan sanal aşkların evlilikle mutlu sona ulaşılması olduğunu belirtmektedir.32
Sanal aşklarla ilgili üzerinde yazılıp çizilen bir diğer konu ise sanal aşklar ile
kişilerin eşlerini ya da sevgililerini aldatmaları üzerinedir. Bu konuda da sanal
dergilerde ve gazetelerde “eşinizin sizi sanal olarak aldattığını nasıl anlarsınız?”
başlıklı yazılar yayınlanmaktadır. Sanal ihanetin ipuçlarını sunan bu yazılarda
kadınların eskiden eşlerinin ceketlerinde kadın saçı aradıkları ancak günümüzde
bunun değişerek eşlerin mesaj kutularının ya da internette açtıkları sayfaların kontrol
edildiği üzerinde durulmaktadır. Aynı zamanda sanal aldatmayı anlayabilmenin
ipuçları da sunulmaktadır.33
Sanal aşkların bir diğer uzantısı da fiziksel ortama taşınan bu ilişkilerin
medyaya yansımış olaylarıdır. Özellikle sanal alanda tanışıp evlenen çiftlerin
32
33
Bahsi geçen site ile ilgili bilgiler sitenin kendi sayfasından alınmıştır: www.sanalnikah.com
Bu bilgiler www.uyuzum.com adresinden alınmıştır.
132
sayısının gün geçtikçe arttığı vurgulanmaktadır. Diğer taraftan sanal alanda tanışıp
fiziksel alanda gerçekleştirilen buluşmalarda yaşanan ilginç olayların da sayısı
artmaktadır. Yüzyüze tanışıldığında tecavüzle biten ilişkiler, “kızın ailesi tarafından
dövülen gençler”34 gibi haberlere sıkça rastlanılmaktadır.
Görüşülen kişilerin bir çoğu da tanışıp bir ilişki kurmak amacıyla sanal
alanlarda bulunduklarını dile getirmişlerdir. Sanal bir kurmaca olarak başlayan sanal
alandaki bu ilişkiler ağı yüzyüze iletişime taşındığında ve kişiler birbirlerini daha
yakından tanıma fırsatı edindiklerinde bu kurmaca gerçeğe dönüşmektedir. E.T.
sanal alanda çok hoşlandığı ve konuştuğu kişilerle gerçek hayatta bir araya
geldiğinde bunun sonucunun hüsran olduğunu belirtmektedir: “Biri çok havalıydı,
burnundan kıl aldırmıyordu diğeri ise ilk buluşmamızda evlilikten bahsetmeye
başladı”. Dolayısıyla başlangıçta söylenen yalanlar, farklı sunuşlar su yüzüne
çıkmaktadır. E.T. eskiden inasanların görücü usulü ile evlendiklerini şimdilerde ise
bunun karşılığını çöpçatan sitelerinin aldığını düşünmektedir. N. bu konuda sanal
alanlarda tanışıp evlenenleri “komik” bulduğunu ifade etmekte ve bu aşklara
inanmadığını belirtmektedir. Görüşülen kişilerin hepsi bir kez dahi olsa sanal
ortamda başlayan arkadaşlıklarını yüzyüze iletişime taşımışlardır. H.Ş. sanal alanda
çok fazla kişi ile tanıştığını ve onlardan biri ile nerdeyse evleneneceğini ifade
etmektedir. H.Ş. bu konuda “sanal alan gerçek alana taşınınca büyü bozuldu ya da ne
bileyim sanalken daha gizemliydi sanki” demektedir. F.Ö. ise ilişki yaşadığı kişi ile
sanal ortam vasıtası ile tanıştığını ifade etmektedir. T.G.B. ise sanal alanların kendisi
için olmazsa olmaz koşulunu yüzyüze tanışmak olarak belirtmektedir. Çok kişi ile
tanıştığını ve herkesin bu ortamdan çok farklı beklentileri olduğunu ifade etmektedir:
34
www.milliyet.com.tr (10.05.2006)
133
“Kimi evlenmek istiyor, kimi de sadece seks için burda. Ben çok kişiyle tanıştım
hatta bir keresinde tacize bile uğradım”. M.A. ise sanal alanda tanışıp bunun evliliğe
taşınmasına “modern görücü usulü” demektedir. Ö.A. sanal alanda tanışıp evlilik
yapılmasını “saçma” bulmakta ama “yaşadığımız hayat çok mu gerçek” diyerek de
olabilirliğini dile getirmektedir.
Sanal alanda yaşanan sanal aşk, sanal aldatma ve gerçek hayatta evlilikle
sonuçlanan ilişkiler sanal sohbet alanlarının yarattığı sonuçlardan sadece bazıları
olmaktadır. Böylelikle kişiler sanal kimlikleriyle varoldukları bu ortamlarda aşkın da,
aldatmanın da sanal halini yaşayabilmekte veya bir kısmı gibi sanal aşklarını gerçeğe
dönüştürmektedirler. Bu ilişkilerde dikkat çekici olan ilişkilerin çok hızlı
ilerleyebilmesidir. Bunun nedenini ise kişilerin kendileri ile ilgili sunumun iletişim
başlamadan bir sürece girmesi ve kişilerin kendilerini karşılarındaki kişiye göre
şekillendirmeleri, bir anlamda “nabza göre şerbet vermeleri”, kişilerin benlik
projelerinin yaşam bulması ve karşıdaki kişiyi etkilemek amacıyla farklı kişilik
özelliklerinin sergilenmesi olarak görmek yanlış olmaz. Goffman’ın öne sürdüğü
dramatik gerçekleşmede de buna benzer bir durum süregelmektedir. Kişiler sosyal
rollerini hatalı değil, olmayı arzuladıkları şekilde sundukları için bu rollerin
inandırıcı ve gerçekmiş gibi yaşanması halidir. Sanal ilişkilerde de böyle bir
gerçekleşme olmaktadır.
II.7.Karşılaştırmalar
Kimlik sunumunun bir takım faktörler etkisiyle sanal ortamlarda şekillendiği
varsayımdan hareketle görüşülen kişilerin yaşlarına, sahip oldukları mesleklere,
cinsiyetlerine, medeni durumlarına ve eğitim durumlarına göre farklılıklar olduğu
düşünülerek bu bölümde bu görüş tartışmaya açılacaktır.
134
II.7.1.Cinsiyete Göre Farklılaşmalar
Sanal alanlar Türkiye’de genellikle erkek egemenliği altında sayılabilir.
Gerek erkek kullanıcıların Türkiye’de sayıca daha fazla olmasının gerekse bu
alanlara ilginin erkekler tarafından daha yoğun olması bu görüşü doğrulama yolunda
kanıt olarak ileri sürülebilir. Cinsiyet temelli konuşma tarzlarının yaygınlığı, dil
kullanımında ortaya çıkan cinsiyetçilik, geleneksel medyada cinsiyetçiliğin
süregelmesi, eril toplumsal beğenilerin fiziksel özelliklerde öne çıkartılan erkek
egemen ideolojisinin yaygınlığını göstermede ileri sürülebilecek unsurlardır.35
Beklentiler de kadın ve erkek cinsiyetine göre farklılık göstermektedir. Erkeklerin
daha çok yüzyüze iletişimde bulunma eğiliminde oldukları söylenebilir. Sanal
alandan beklentilere ve bu alanda dürüst olunup olunmamasına ilişkin kadın ve
erkeklerin farklı davrandıklarına dair çeşitli görüşler alınmıştır. Görüşülen erkek
katılımcıların tamamı araştırmacı kendisini kadın olarak sunduğunda yüzyüze
görüşme teklifinde bulunmuşlardır. Erkekler kadar kadınların da hatta daha fazla bir
şekilde sanal seks istediklerini belirten E.D. bu alanda kadınları daha “sapık” olarak
değerlendirerek ve kadınların bu alanda çok özgür davrandıklarını, seks karşılığı
telefon kontörü istediklerini ifade etmektedir: “Erkeklerin amacı seks yani %80’inin
hatta %90’ının, hem arkadaşlık hem seks geri kalan %10’luk kısımda doğru düzgün
kişiler, kadınların ise %70’inin amacı seks, kalan %30’luk kısım ise arkadaşım olsun,
evleneyim yuva kurayım düşüncesinde. Normal aklı başında bir erkek ve kadın
sohbet etse bile sonu hep sekse varıyor, kadınlar daha fazla duygularını bastırıyorlar.
Bu geçmişten gelen birşey, aile baskısı olabilir. Kimi sonradan görme gibi
35
Geleneksel medyada cinsiyetçiliğin boyutları ile ilgili bakınız: Köker, E., (2000), Feminist
Alternatif Medya Üzerine, Tekeli, Ş., (1988), Bireyin Konumu Feminizm ve Basın, Timisi, N.,
(1996), Medyada Cinsiyetçilik, Zoonen, E., (1992), The Women’s Movement and The Media:
Constructing a Public Identity.
135
davranıyor, kimi de kendini çok modern zannediyor ve öyle davranmaya çalışıyorlar.
Aslında kadınların da niyeti bozuk ama yaşamak istediklerini sanalda yaşıyorlar dışa
vuramıyorlar, kendilerini hep utangaç göstermeye çalışıyorlar, çoğunlukla da bu
konuda yalan söylüyorlar” D.B. ise kadınların içselleştirilmiş bir ahlakları söz
konusuysa kendilerini farklı sunmayacaklarını ama içselleştirilmediyse sanal ortamda
olmasa bile başka bir yerde yalanlarının patlayacağını, bu durumda sanal ortamın
sadece kolaylaştırıcı bir rol oynadığını belirtmektedir. Ayrıca kadınların ve
erkeklerin farklı cinsel tercihleri yoksa aynı cinsten başka biriyle konuşmaya
çekindiklerini ve bunun nedeninin “homofobi” olduğunu da belirtmektedir. Buna
örnek olarak E.T.’nin 50 yaşında kendisi ile aynı cinsten bir kişiden mesaj aldığı
anda onu yasakladığını yani erişimini engellediğini söylemesi verilebilir. H.Ş. ise
sanal alanlarda kadınların ancak %30’unun dürüst olduğunu ve bunun nedeninin
tanınmaktan çekinmeleri olduğunu ileri sürmektedir. Erkeklerin çoğunun bu alanda
bulunan kadınları “aranan kadın” tanımlasıyla gördüklerini ifade eden H.Ş.,
tanınmama isteğinin sadece kadınlarda değil erkeklerde de olduğunu söylemektedir:
“geçen sene çalıştığım şirketteki arkadaşlarımdan birini bu sitede gördüm, kendi
resmimi hemen kaldırdım beni görmesin diye” Kadınların sanal alanlarda kendilerini
daha fazla gizlediklerini düşünen E.T. bu konuda “ Türk toplumuna özgü bişey,
kadın yanlış yaptı mı hemen her türlü yorum yapılır. Kötü damga bile yer ama erkek
yaptı mı erkektir ne olacak denilir. Ar ve namus olayı Türkiye’de kadın üzerinden
algılanıyor çünkü” demektedir. Ö.A. ise “erkekler genelde kendilerini saklamayı
seven yaratıklar, hiç neden yokken bile. Burada yalan söylemek ise çok daha kolay.
Kadınlar da erkeklerden çok farklı değil aslında, profillerde hemen herkes çok güzel,
çok neşeli, çok hayat dolu, yaşamayı seven v.s. Bu bana hiç gerçekçi gelmiyor,
136
kadınlar da çok dürüst değiller bu anlamda” demektedir. K.A. ise dürüstlüğü yüzdeye
vurduğunda erkeklerin %20’sinin, kadınların da %80’inin dürüst olduğunu
söylemektedir.
Tanıtım kartlarında ise kadınların bu alanları daha dikkatli ve özenli
doldurdukları göze çarpmaktadır. Kadınların profilleri daha fazla dikkate aldığını
söyleyen E.D. erkeklerin ise neredeyse hiç dikkate almadıklarını belirtmektedir.
Diğer taraftan N. de kadın ve erkek arasındaki farklılıkların beklentilere de
yansıdığını söyleyerek farklı cinslerin farklı beklentileri olduğunu öne sürmektedir.
Diğer taraftan kadınların da erkeklerin de kendilerini tanımlarken hep fiziksel
özelliklerine vurgu yaptıkları da belirlenmiştir. Kadınların fiziksel özelliklerini hep
“ince” olarak tarifledikleri, boy kısmına 1.70, kilo kısmına ise mutlaka 60 kilonun
altında yazdıkları saptanmıştır. İncelenen tanıtım kartlarında farklı cinsel tercihe
sahip olan kadınların bunu bu alanda çok rahat dile getirdikleri ve bunun sayıca çok
fazla olduğu da yapılan tespitler arasındadır.
Arkadaş bulsana sanal alanında standart kadın üyelere daha fazla mesaj hakkı
tanınmasını D.B. saçma bulduğunu zaten erkeklerin çoğunun daha fazla mesaj
atabilmek için kendilerini kadın olarak tanımladıklarını ama konuşmaya başlayınca
da erkek olduklarını açıkladıklarını ifade etmektedir. H.Ş. ise bu konuya şöyle
yaklaşmaktadır: “kadınlar mesaj atacak, herif cevap veremeyecek, ulen tam da
bağlıyacaktım hatunu diye basacak parayı, paralı üye olacak, bu yüzden erkeklere bu
hak veriliyor. Nasıl olsa sitede en çok erkek var ve hep erkekler mesaj atıyorlar”.
E.T. ise bu durumu “fikrimce erkekler daha çok sapıklık peşinde, bunun cılkını
çıkarırlar diye her önüne gelene saçma sapan mesaj atarlar. Bunu önlemek içindir
bence” şeklinde açıklamaktadır. M.A. ise kadınların ücretsiz olduğu için üye
137
olduklarını, erkeklerin de onlara daha çok mesaj gönderebilmeleri için ücret
ödeyerek üye olduklarını belirtmektedir. Daha önceki bölümde site yöneticilerinin
neden böyle bir uygulamada bulunduklarından bahsedilmişti. Buradan hareketle
erkeklerin sanal alanda daha fazla oldukları ve daha fazla iletişim kurma amacında
oldukları söylenebilmektedir.
Kadınların sanal alanlarda erkeklere göre daha fazla çekingen olduklarını
düşünen E. kendileri ile ilgili ya yanlış bilgi verdiklerini ya da bilgi vermediklerini
söylemektedir. H.Ş. ise bu durumu “kadınların deşifre olmama derdi” olarak
tanımlamaktadır.
inanmayarak
Görüşülen
resim
kişilerden
göndermesini
ancak
Ö.
araştırmacının
bu
yolla
ikna
erkek
olduğuna
olabileceğini
ve
görüşebileceğini belirtmiştir.36 Ö. Sanal alandaki kişiliklerin hiçbirini tam olarak
gerçek bulmadığını bu yüzden görmeden inanmadığını söylemektedir. Ö. yapılan
sohbeti de saçma bulduğunu söyleyerek bununla kaybedecek zamanı olmadığını
belirtmiş ve iletişimi yarıda kesmiştir. F.Ö. ise kadınların bu alanda daha çekingen
olduklarını erkeklerin de daha az dürüst olduklarını belirtmektedir. E.T. ise Türk
toplumunun baskıcı yapısından dolayı kişilerin kendilerini bir özenti ve etrafa ayak
uydurma
çabası
içerisinde
kendilerini
farklı
gösterme
çabaları
olduğunu
düşünmektedir. Erkeklerin daha rahat olduğu iddiasına karşılık erkek bir katılımcı
olan E.T. de soyadını ilk başta vermekten çekinmiş37 “adım bir yerde
36
Gerçekleştirilen sohbetler sırasında araştırmacı da kimlik bilgileri ile sürekli oynamıştır. Kadınların
kolay kolay sanal alanda mesajlara cevap vermeyişleri ve genellikle tercihlerine göre karşı cinsle
iletişim kurma istekleri karşısında araştırmacı kendisini erkek olarak sunmuştur. Bunun yanı sıra
görüşülen kişilerden E.T. araştırmacıya kadınlarla kolay iletişim kurabilmek için bir takım önerilerde
bulunmuştur: “kendini kadın olarak tanımlayıp sadece kadınlarla ilgileniyorum yazmalısın. Bu yolla
özellikle lezbiyenlerden çok mesaj alırsın”. Erkeklerle kolay iletişim kurulabilmesi için ise “kadın
olarak kendini tanımladığında özellikle kısa süreli ilişki istiyorum diye belirt bence, binlerce erkek
atlar, abaza çok burda” tavsiyelerinde bulunmuştur.
37
Görüşülen kişilerin verdikleri ad ve soyadların gerçek olup olmadığı bilinmemekle birlikte bazı
kişiler açıklıkla “bu benim gerçek adım ve soyadım değil” diyerek gerçek adlarını gizlediklerini
belirtmişlerdir. Benzer şekilde araştırmacı da bir aşamadan sonra rahatsız olup kendi gerçek ismini ve
138
kullanılmayacak değil mi?” diyerek çekincesini dile getirmiştir. M.A. kadınların
doğaları gereği erkeklere göre daha çekingen olduklarını ifade etmektedir: “erkekler
burada mutlak arkadaş aradıkları için bulunuyorlar ve sayıca kadınlara göre çok
kalabalıklar. Bir kadına yüzlerce mesaj gidiyordur. Çekingenlikle başlayan kadın
tavrı seçiciliğe ve sonra da kendini beğenmişliğe doğru gidiyor”. Sanal alanlarda
erkeklerin sayıca daha fazla olmasının kadınları daha seçici yaptığı düşünülmektedir.
Çünkü bir kadına gelen mesaj sayısı neredeyse erkeklere gelen mesaj sayısının iki
katıdır. Seçme şansı daha fazla olan kadınlar ise gelen her mesaja yanıt vermemeye
çeşitli kriterlere göre değerlendirme yapmaya başlamaktadırlar. Sanal alanda
erkeklerin kendilerine seks partneri aradığını ifade eden M.A., kadınların ise bu alana
bu yönüyle bakmadıklarını düşünmektedir.
Yapılan sohbetler neticesinde sanal alanlarda kadınların ve erkeklerin
tavırlarına ilişkin çeşitli farklılıklar saptanmıştır. Bunlardan en belirgin olanı
kadınların sanal alanlarda kendilerini gündelik hayatlarına göre daha rahat ifade
edebilmeleri, tercihlerini daha kolay dile getirebilmeleri, erkeklere göre daha
çekingen ancak daha seçici oldukları, kendileri ile ilgili doğru bilgileri saklama
eğiliminde oldukları, beklentilerinin çeşitlendiği saptanmıştır. Erkeklerin ise daha
çok ilişki yaşabilmek için bu alanda bulundukları, kadınlara göre kendileri ile ilgili
daha az bilgiyi sakladıkları, çok fazla çekingen olmadıkları (hemen telefon
numaralarını verebilmeleri, sitede resimleri yoksa resim göndermeleri gibi) ve sayıca
daha fazla oldukları belirlenmiştir. Sanal alanlarda izlenim yönetiminin pratiklerine
göre kadın ve erkekler değerlendirildiğinde kadınların güvensizlikten ve tanınma
soyismini kullanmamaya ve tanıtım kartındaki bilgilerini değiştirmeye başlamıştır. Bu noktada sanal
alanların kişileri buna zorlayan bir tarafı olduğu da düşünülebilir.
139
korkularından, erkeklerin de beklentileri itibariyle kendileri ile ilgili olmayanı ancak
olması istenileni sundukları saptanmıştır.
II.7.2.Yaşa Göre Farklılaşmalar
Yaşa göre yapılan kıyaslamalarda kişilerin benzer görüşleri paylaştıkları
gözlemlenmiştir. E. 35 yaş ve üzerinin profillerinde genellikle doğru bilgi
verdiklerini, 20-25 yaş arasının daha kuralsız ve daha özgür olduklarını ve bunun
yanında verdikleri bilgiler konusunda dürüst olmadıklarını düşünmektedir. M.A. ise
20-25 arasının çok fazla dürüst olmadığını, 26-35 arasının ise bol yalanla dolu bir
dünya kurduklarını ama 35 yaş üstünün son derece dürüst olduğunu düşünmektedir.
Ö.A. ise gençlerin yani 20-30 yaş arasının kendilerine çok daha fazla güvendiklerini,
bu yüzden de daha açık olduklarını düşünmektedir. Ö.K. ise orta yaş üzerinin daha
rahat olduğunu düşünmektedir. Ç.B. ise 20-25 yaş arasının çok fazla fiziksel
özelliklere önem verdiklerini ve daha fazla yalan söylediklerini, 30 yaş üzerinin biraz
daha dürüst olduklarını söylemektedir. K.A. 20-25 arasını daha “geyik”, 30-35 yaş
arasını daha dürüst, 35 yaş üzerinin daha güvenilir olduğunu düşünmektedir. H.T. ise
bu alanda doğru söylemenin gereksiz olduğunu bu alanda eğlence için bulunduğunu
söyleyerek yaşa ilişkin şu kıyaslamayı yapmaktadır: “yaşım 22, ne yapıcam doğruyu
söyleyip de, daha yaşayacak çok şeyim var, burdayım eğleniyorum, 30 yaş üstü gibi
hayatı ciddiye almıyorum, benim yazıştıklarım da benim gibi ve benim yaşımdalar,
beraberce eğleniyoruz işte”
Sanal alanlarda 20-40 yaş arası farklı cinsiyetlere sahip 20 kişi ile görüşülmüş
ve bunun sonunca araştırmanın varsayımlarından biri olan daha genç olan üyelerin
daha rahat oldukları ve daha az dürüst oldukları ve bu alanı ciddiye almadıkları
saptanmıştır. Özellikle 20-25 yaş arasındaki kişilerin kendileri hakkında sürekli farklı
140
bilgiler vermeleri, tanıtım kartlarındaki bilgileri sürekli değiştirmeleri, yaşları
itibariyle ciddi düşünmedikleri ve dolayısıyla bu alanda gerçek bir şey
beklemedikleri, daha özgür davrandıkları ve fiziksel özelliklere daha fazla önem
verdikleri tespit edilmiştir. 20-25 yaş arası kişiler genellikle resmi olan kişilerle
iletişim kurmakta, resmi yoksa sohbeti yarıda kesmektedirler. Kendileri ile bilgileri
sunmada ise rahat davranamadıkları belirlenmiştir. 25-30 yaş arasına gelindiğinde bu
yaş üstü gruba göre yine daha “marjinal” davranıldığı ama bir önceki gruba oranla da
daha olgun ve dingin bir tavır izlendiği belirlenmiştir. Hayattan beklentilerinin
düzeyi yaş ile doğru orantılı olan kişilerin sanal alanlarda da benzer bir oran
sundukları şüphesizdir. 30 yaş üzerindeki kişiler ise genellikle kendileri ile ilgili
doğru ve fazla bilgiyi sunmakta, daha rahat davranmakta “nasılsa kaybedecek
bişeyim yok, bu yaştan sonra” genel ifadesi ile daha çok oldukları gibi kendilerini
sunmaktadırlar. Görüşülen kişilerin bu konudaki ifadeleri de bu görüşleri destekler
niteliktedir. Kısaca sanal alanlarda kişinin yaşı ilerledikçe dürüst davranma ve
kendileri gibi sunum yapma kapasiteleri de artmaktadır. Diğer taraftan bu alanlarda
bulunanların yaşları arttıkça bu alandan beklentileri de farklılaşmaktadır. Daha genç
olan kesim bu alanlara eğlence, günübirlik ilişki yaşayabilme, macera amacıyla
katılırken ve bu alanlardan bu beklentilere sahiplerken, olgun yaşta sayılabilecek
kişilerin buradaki ilişkilere daha ciddi baktıkları, evlilik ve uzun soluklu ilişkiler
peşinde oldukları saptanmıştır. Sadece sanal alandan ve ilişkilerden beklenti
doğrultusunda değil kendilerini sunma biçimleri de yaşa göre farklılaşmaktadır.
141
II.7.3.Medeni Duruma Göre Farklılaşmalar
Bahsi geçen sanal alanda 30 yaş ve üzeri grubun daha çok medeni
durumlarında “evli”, 35 yaş ve üzerindeki grupta ise “boşanmış” ibaresinin çoklukla
yer aldığı söylenebilmektedir.
Medeni durum bilgisinin özellikle evli kişiler tarafından doğru yansıtılmadığı
görüşüne, görüşülen kişilerden 17’si katılmaktadır. Özellikle erkeklerin bu konuda
dürüst olmadıklarını, biri ile ilişki kurmada evli kişilerin bekar kişiler tarafından çok
fazla tercih edilmeyeceği düşünülmektedir. Evli olan kişilerin daha çok evliliklerinde
iyi gitmeyen birşey olduğunda bu boşluğu sanal alanlarda doldurmak istediklerini
belirten E.T. “eşinden beklediği ilgiyi sanal alemde birinden alınca aniden ilişkiye
dönüşebiliyor bu. Ben 4-5 evli kişi ile konuştum hepsi açıkça söylüyor ben mutlu
değilim diye. Duygusallıktan, maddi yönden veya cinsel anlamda isteklerini
karşılamak için burdalardı. Konuşan çok evli var burda” demektedir. M.A. sanal
alanlarda kesinlikle medeni durum bilgisinin doğru yazılmadığı görüşünde:
“yaşadığım olaylardan biliyorum, bekar olduğunu söyleyen bir bayan arkadaş evli
çıktı mesela ya da benim arkadaşlarım var, evli ya da boşanmış. Çocuk sahibi
olmalarına rağmen bekar ve çocuksuz olduklarını söylüyorlar. Bunların nedeni
kadınlar için evli bir kadının bu şekilde buralarda arkadaş aramasının yanlış
anlaşılabilceği ve saygı görmeyeceği düşüncesi, erkekler için ise evli ya da çocuklu
boşanmış bir erkeği isteyecek bayan sayısının daha az olması olabilir”. Sanal
alanlarda kişilerin kendilerini arzu edilene göre konumlandırma isteklerinden dolayı
kişiler evli dahi olsalar tanıtım kartlarında bu kısma “bekar” yazmakta veya çocukları
olsa bile bu alana “çocuksuzum” ifadesini yerleştirmektedirler. Başkaları ile iletişim
kurmada daha çok bekar ve çocuksuz yani bir anlamda belli bir sorumluluğu ya da
142
bağlılığı olmayan kişilerin daha çok tercih edilmesinin bu farklı yansıtılışların nedeni
olduğu
düşünülmektedir.
İzlenim
yönetimine
göre
medeni
durum
bilgisi
değerlendirildiğinde, bu alanlarda genel tercihin bekar ve çocuksuz kişilerden
oluşması izlenimleri bu yönde oluşturmaya ve bu şekilde bir sunum yapmaya
zorlamaktadır. Diğer taraftan evli kişilerin kendilerini çok daha rahat ifade ettikleri
ancak kendileriyle ilgili bu anlamdaki bilgileri sakladıkları saptanmıştır.
II.7.4.Eğitim Durumuna Göre Farklılaşmalar
Görüşülen kişilerin 14’ünün üniversite mezunu olması sanal alanlarda daha
çok eğitimli bir kesimin yer aldığı varsayımını desteklemektedir38. Sadece bir kişi
eğitim düzeyini lisans üstü olarak belirtmiştir. T.G.B.’ye hangi üniversitede ve hangi
bölümde yüksek lisans yaptığı sorulduğunda net bir cevap alınamamış, birbiriyle
çelişkili ifadelerde bulunmuştur. Dolayısıyla bu kısmın kişi tarafından başkalarını
etkilemek amacıyla olunduğundan farklı belirtildiği düşünülmektedir. Görüşülen
kişilerin sadece üçünün lise mezunu olması ve en az eğitim düzeyinin lise olması
sanal alanlarda daha çok eğitimli kesimin yer aldığı varsayımını yine
desteklemektedir. Diğer taraftan eğitim düzeyi arttıkça kişilerin kendilerini ifade ediş
biçimleri de değişmektedir. Takma isminde bile Henry David Thoreau’ya atıfta
bulunan S.I. veya tüm sunumlarında kelimelerini özenle seçen Ö.A. buna
verilebilecek bir örnektir. Okudukları kitapları, hayranlık duydukları kahramanları ve
kültür seviyelerini de bu alana taşımaktadırlar. Dolayısıyla eğitim düzeyi arttıkça ve
kültür düzeyi geliştikçe kişilerin sunum biçimleri daha zengin ve daha özenli olup
vurgulanmak istenilenler daha zekice ortaya koyulmaktadır.
38
Bu araştırmada görüşülen kişilerin kendi verdikleri bilgilere dayalı olarak bu sonuçlara varılmıştır.
Kişilerin gerçekte eğitim düzeyleri bilinmemekle beraber diğer bilgilerde olduğu gibi bu gerçeklik de
ispatlanmaya çalışılmamıştır.
143
II.7.5.Mesleğe Göre Farklılaşmalar
Görüşülen kişilerin pek çoğunun gerçekte sahip oldukları mesleği değil,
yaptıkları veya yapmayı arzuladıkları işi yansıttıkları belirlenmiştir. Örneğin M. A.
gerçekte mühendis olmasına rağmen sigortacılık yaptığını ifade etmekte ve tanıtım
kartına da sigortacı yazmaktadır. Sanal alanlarda kişiler meslekleri hakkında bilgi
sunarlerken bunu daha arzulanır biçime sokmaktadırlar. Örneğin ev idaresi
Bölümü’nden mezun olan E.D.’nin meslek kısmına “uzman”, sekreterlik
Bölümü’nden mezun olan F.Ö.’nün “mali danışman” yazması gibi. Aslında F.Ö.’nün
yaptığı iş sigortacılık olmasına rağmen bunu mali danışman olarak yansıtması
istediği biçimde mesleğini farklı bir ad altında sunmasına örnek sayılmaktadır.
Benzer biçimde Ç.B.’nin aslında muhasebeci olmasına rağmen tanıtım kartında bunu
“mali müşavir” olarak sunması da örnektir. Kişiler mesleklerini muhatabın daha çok
beğeneceği
veya
daha
hoşa
gidicek
biçimde
değiştirerek
ve
süsleyerek
tanımlamaktadırlar. Bir kısmı da gerçek mesleğini bu alana yazmamaktadır.
Herhangi bir yerde ücretli olarak çalışan kişilerin meslekleri hakkında doğru bilgiyi
verirken, çalıştıkları kurumların adlarını gizli tutmaları söylemekten çekinmeleri
deşifre olma endişesinden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan görüşülen kişilerin
yanında incelenen yaklaşık 50 kişinin tanıtım kartında da “işçi”, “ücretli”, “maaşlı
çalışan” gibi tanımlamalara rastlanmaması da kişilerin kendilerini arzu edilen göre
konumlandırmalarına örnek sayılmaktadır. Herhangi bir işyeri sahibi olanların da
“patron”, “işyeri sahibi” yazmak yerine buna en denk düşen tanımlamayı yaptıkları
görülmektedir. Kısaca mesleklerin sunuluşunda da izlenim yönetimi kavramlarına
uygun bir sunum göze çarpmaktadır. Mesleklere göre bir kıyaslama yapıldığında,
ücretli çalışanların daha çekingen, kendi işyerine sahip olanların ise daha rahat
144
davrandıkları gözlemlenmektedir. Eğitim alanında çalışan kişilerin ise kurdukları
cümleler ya da dilbigisi kurallarını kullanış biçimleri diğerlerinden belli ölçülerde
farklılaşmaktadır.
145
SONUÇ
Çağdaşlaşma ile birlikte toplumların iletişim biçimleri daha çok teknoloji
merkezli olmaya başlamıştır. 1970’lerden itibaren gözle görülür biçimde büyüyen
teknolojik gelişmeler ve internet iletişiminin bireylerin gündelik yaşamlarının
merkezinde yer almasından dolayı bireylerin iletişimlerindeki ilişkiler ağı da
değişime uğramıştır. Bu tez çalışması, bu değişimlerin yarattığı iletişimsel
dönüşümleri konu edinmiştir. İletişim sürecinde izlenim yönetimi, yeni iletişim
teknolojileri bağlamında internet ve internet üzerindeki sanal alanların yeni ve farklı
bir iletişim sunması kapsamında ele alınmıştır.
Bu tez çalışmasında yeni iletişim teknolojilerini irdelemek üzere ele alınan
internet üzerindeki sanal alanlar, geleneksel iletişim araçlarının sunduğu iletişimden
büyük ölçüde farklılaşmaktadır. İnternet, geleneksel iletişimde varolan görüntü, ses,
yazı ve etkileşimi bir arada barındırarak toplumsal iletişimde yeni olanaklar ortaya
koymuştur. Bilgi çağına geçiş ile birlikte yeni bir uygarlık ortaya çıkmış ve bu durum
aile tarzlarını, değişik eğitim, çalışma, sevme ve yaşama biçimlerini, simge ve
sembollerin hüküm sürdüğü yeni bir iletişimi de beraberinde getirmiş, daha da
önemlisi insanların ve toplumların bilinçlerinde bir değişiklik yaratarak yeni iletişim
teknolojilerinin bir uzantısı olan internet kitleselleşme yoluna girmiştir. Her ne kadar
Türkiye’de bu yöndeki eğilim çok sınırlı olsa da bir beğeni odağı olmaya yönelimi
güçlüdür. Modern kapitalist toplumlar, kişilerin birbirleriyle bir araya gelerek hemen
iletişim kurmasına olanak sağlayamayacak kadar karmaşıktır. Kişilerin bir araya
gelme isteği doğrultusunda yeni toplumsal mekanların oluşması da olasıdır.
Bilgisayar dolayımlı iletişimle birlikte sanal topluluklar yüzyüze ilişkilere benzer bir
146
ilişki ve model oluşturmaktadır. Bu model ile yeni bir diyalog kurma biçimi ortaya
çıkmış, dilbilimcilerin “sınırları belli konuşma grubu” olarak adlandırabilecekleri
belli değerlere sahip, istenilen herşeyin söylenebildiği sanal topluluklar oluşmuştur
(Levine, Searls, Weinberger, 2000:67). Tek ortak özellikleri aynı internet sitesinin
üyesi olan kişilerin biraraya geldikleri sanal alanlarda ilişkiler de yüzyüze iletişimden
farklı şekilde yaşanmaya başlamıştır. Bu noktada sanal alanlarda kurulan ilişkilerin
yapısına bakıldığında kişilerin başkalarına kendilerini beğendirme ve toplumca onay
gören taraflarını ön plana çıkarmaya eğilimi olduğu saptanmıştır. Bu nedenle de
izlenim yönetimi kavramı ile sanal alanlardaki ilişkiler irdelenmiştir.
Çalışmada, yeni bir kitle iletişim aracı olarak internet ve internet üzerindeki
sanal
topluluklarda
yaşanan
ilişkiler,
izlenim
yönetimi
kavramına
göre
değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, izlenim yönetimi kavramının içerdiği, izlenim
yönetimi taktikleri, izlenim yönetimine güdüleyen nedenler ve izlenim oluşturma
şekilleri ile sanal alanların bahsi geçen kavramlara uygunluğu Goffman’ın (1959)
öne sürdüğü kavramlardan hareketle ele alınmıştır. Bireylerin bir araya gelerek
sohbet ettikleri, düşünce alışverişinde bulundukları, çeşitli beklentilerini taşıdıkları
bu alanlarda kişilerin izlenim yönetimine göre kişisel sunumlarını gerçekleştirdikleri
öne sürülmüştür. Bu bağlamda, itiraf.com/arkadaş bulsana sanal alanında kişilerin
kimlik
sunumlarını
izlenim
yönetimine
zemin
olarak
gerçekleştirip
gerçekleştirmedikleri incelenmiştir. Seçilen bu sanal alan, diğer benzer alanlara
oranla daha fazla üye sayısına sahip, eş zamanlı olarak mesajlaşmaya olanak
sağlayan, kişilerin kendi tanıtım kartlarını oluşturarak kendilerini diğer kişilere
sundukları bir paylaşım ortamıdır. Sitenin yapısına bakıldığında ise kişileri
birbirleriyle tanıştırarak bir araya gelmelerini sağlamak ve beraberliklerin
147
başlangıcına aracı olmak gibi işlevlere sahip olduğu göze çarpmaktadır. İsteyen
herkesin ücretsiz üye olabildiği bu sitede kişilerin kendilerini diğer kişilere sunmaları
ön plandadır.
Kişilerin kimlik sunumlarını kavramsal çerçevede belirtilen kavramlar
ışığında
izlenim
yönetim
taktiklerinin
kullanılıp
kullanılmadığı,
kişisel
performanslarını sergileyip sergilemedikleri, kimlik sunumunu etkileyen faktörlerin
arasında en çok yeğlenen konum ve durumların neler olduğu, kişilerin arzu edilen,
toplumsal değerlerle örtüşen kimlikleri kurgulayıp kurgulamadıkları ve kimliklerini
nasıl ve neye göre tanımladıkları değerlendirmeye yol gösteren sorular olmuştur. Bu
doğrultuda, sanal alanlarda kişilerin olduklarından farklı kimlikler kurguladıkları,
kişiliklerinin farklı yönlerini, arzu edilen, olması istenen taraflarını sunduklarını,
beklentilerini, kendilerini ifade ediş biçimlerini izlenim yönetimi taktiklerince
gerçekleştirdikleri gözlenmiş ve bu gözlemler doğrultusunda da kişilerin olmayı
arzuladıkları kimlikleri ile sanal bir kurmaca oluşturdukları sonucuna varılmıştır.
Burada en çok kendini tanıtmaya yönelik taktiklerden kendini sevdirme, kendini
yüceltme, diğerini yüceltme, lütufta bulunma taktikleri kullanılmıştır. Niteliklerini
tanıtma taktiğinin ise aslında bir taktik olarak düşünülüp bilinçli olarak
kurgulanmaktan ziyade iletişime geçilebilmesinin ön koşulu olarak kullanıldığı
saptanmıştır. Görüş birliği ve örnek olma taktiklerinin ise kullanılmadığı
görülmüştür. Bu saptamalar ile sanal alanlarda izlenim yönetimi kavramının
uygulandığı ve pratiklerinin kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Sanal alanları gerçeğin
ta kendisi olarak gören ve normal hayattaki görüntüsünden ya da özelliklerinden hiç
de farklı sunumlar yapmayan ya da en azından öyle olduğunu iddia eden
katılımcıların varlığı da aslında yadsınmamalıdır. Ancak yine de yapılan sohbetler
148
sırasında bu kişilerin de kendilerini ve beklentilerini ortaya koyuşlarında beğenilme
dürtüsünün varlığı hissedilmektedir. Diğer taraftan internetin serbest doğası gereği
görüşülen kişilerin aykırılıklarını ya da toplumsal değerlerle bağdaşmayan
değerlerini de dile getirdikleri ve bu yolla farklılık yaratma ve ilgi çekme amacında
oldukları saptanmıştır. Sanal alanların yüzyüze iletişime giden yolda bir araç olduğu,
ilişkilerin sanal alanda sürekli devam etmesinin güç olduğu, bu anlamda yüzyüze
iletişime göre yetersiz kaldığı gözlenmiştir. Sanal alanlarda, herhangi bir sınırlama,
güçlü bir denetimin olmayışı ve söylenenlerin doğruluğunun ispatının ilk aşamada
mümkün olmayışı kişileri bu alanda özgür ve rahat davranmaya yöneltmektedir. Bu
özgürlük ve rahatlık ortamı ile kişilerin istedikleri kimliği seçip istedikleri zaman
istedikleri gibi değiştirmesi çok kolay hale gelmektedir. Kimliklerle oynamanın yeni
olanaklarına erişilebilmesi, ilişkilerde hiyerarşinin değişime uğraması, kurgulanmış
kimlikler aracılığıyla iletişimin gerçekleşmesinin yanında sohbet ortamı gerçek ve
gerçek olmayan yani sanal arasındaki sınırları da zorlamaktadır. Sanal alan, kendi
içinde kurulan ve sürdürülen ve kimi zaman gerçek yaşamla kesişen, yer değiştiren
bir gerçekliği de içinde barındırmaktadır. Diğer taraftan sanal alandaki ilişkilerin
gerçek yaşamda kesişmesiyle, belirtilen, öne çıkarılan özelliklerin, kurgulanan
kimliklerin sınanması da mümkün olmaktadır. Dolayısıyla bu alanda oluşturulan
yedek kimlikler, çoklu kimlikler ancak sanal alanda sınırlı kalabilmekte geçerliliğini
bu alanda sürdürebilmektedir.
Sanal alanlarda izlenim yönetimine ilişkin bir model geliştirilmeye çalışılmış
ancak bu alanda henüz yeterli bilgi birikiminin olmamasından dolayı geliştirilmeye
çalışılan
bu
modelin
işlerliği
sorgulanamamıştır.
149
Taslak
model
olarak
nitelendirilebilecek
olan
bu
modelde
sadece
izlenim
yönetimi
öğelerinin
ayrıştırılması yoluna gidilebilmiştir.
Çalışmada kimlik sunumunu etkileyen faktörlerin başında yaş, cinsiyet,
medeni durum, sahip olunan meslek ve eğitim durumunun geldiği gözlenmiştir.
Sahip olunan etnik kökene ve diğer tercihlere göre ise kimlik sunumunun çok fazla
şekillenmediği, bunların kriter olarak çok az kullanıldığı belirlenmiştir. Sanal
alanların izlenim yönetimine göre değerlendirilmesi ile temel olarak şu sonuçlar
ortaya çıkmıştır: Sanal alanlarda klavye kullanımı ile kurulan iletişimin el
koordinasyonundan kaynaklanan bir fiziksel engelden ötürü konuşmadan evvel
düşünmeye vakit bulan, hitabetini karşı tarafa yansıtmadan önce istediği şekli
verebilen kişiler, sanal alanların bu yapısı gereği söylemlerini normal hayattakinden
daha etkileyici ve hedefe varacak donanıma getirerek ifade etmektedirler. Bu ifade
edişlerde izlenim yönetimine göre bireyin arzu ettiği kimliği ve imajı diğer bireylerde
oluşturmak için kullanılan stratejiler ve bireyin sosyal davranışlarının olumlu
yönlerini belirginleştirip, olumsuz yönlerini en aza indirecek şekilde yönlendirme
yaptıkları görülmüştür.
Seçme şansının çok fazla olduğu sanal sohbet alanlarında kadınlık ve
erkekliğin yeniden üretilmekte olduğu, kadınların özellikle eğer farklı cinsel tercihe
sahiplerse bu alanlarda kendilerini çok daha rahat ifade ettikleri, kadın üye sayısının
erkek üye sayısına göre hayli az olduğu ve bundan dolayı kadınların daha seçici
oldukları, kadın üyelerin kendileriyle ilgili daha az bilgi verdikleri, genellikle dürüst
oldukları ama daha çok bir saklama, gizleme eğilimi içinde oldukları, yüzyüze
iletişim isteğinin erkeklerde daha baskın ve belirleyici olduğu, erkeklerin bu alanda
150
daha çok cinsellikle ilgili konuşmaları tercih ettikleri ve dolayısıyla bu alanlarda
cinselliğin konuşulmasının ve cinsiyetçiliğin hakimiyeti saptanmıştır.
30 yaş ve üzeri kişilerin sanal alanlardan beklentilerinin daha ciddi ve
sunumlarının daha dürüst olduğu, kendileri ile ilgili daha çok bilgi verdikleri, 25 yaş
ve altı kişilerin ise daha rahat ve daha özgür davrandıkları, sanal alanlarda daha çok
eğlence amaçlı bulundukları belirlenmiştir. Kadın ve erkeklerin arzu edilen ve beğeni
oluşturmak üzere fiziksel özelliklerini tarifledikleri, erkeklerin tanıtım kartlarına
resim yerleştirme konusunda daha rahat oldukları ve 35 yaş ve üzerinin daha çok
resim yerleştirmeyi tercih ettikleri görülmüştür.
Medeni duruma göre ise, evli kişilerin bu alanda bu durumlarını gizledikleri
ve bekar kişilerin ise daha rahat davrandıkları saptanmıştır. Bu alanlarda “bekar
olmak” “çocuksuz olmak” daha fazla tercih edilen bir durumken erkeklerin bu
konuda daha çok yanıltıcı bilgiler verdikleri belirlenmiştir. Kişilerin sahip oldukları
meslekten memnun olmadıklarında farklı bilgiler verebildikleri, bu farklılıklarda
olmayı arzu ettikleri mesleği belirttikleri, ücretli/maaşlı çalışan kişilerin bu konuda
daha az bilgi verirken kendi işyerine sahip olanların daha rahat davrandıkları, dil
kullanımının sahip olunan mesleğe ve kültürel düzeye göre anlamlı bir şekilde
farklılaştığı tesbit edilmiştir. Diğer yandan, sanal alanlarda bulunanların kendilerini
daha çok üniversite mezunu olarak tanımlamaları eğitim seviyesinin bu alanlarda
yüksek olduğu gibi bir sonucu çağrıştırmaktadır. Fiziksel özelliklerde zayıflık,
atletiklik, uzun boyluluk neredeyse belirleyici seçme nedeni haline dönüşmüş bu
anlamda
fiziksel
özelliklerin
ağırlığı
saptanmıştır.
Kişilerin
serbest
dil
kullanımlarıyla konuşmaların ima ve metaforlara dayalı olarak sürdüğü, duruş ve yüz
ifadesinin yerini bu alanlarda sembollerin, seçilen kelimelerin ve dili kullanım
151
biçimlerinin aldığı, güvensizliğin konuşmaları muğlaklaştırdığı, meslek sahibi
olmanın ve işyerinde bulunmanın konuşmayı kolaylaştırdığı saptanmıştır.
Araştırmadan elde edilen bulgular bir bütün olarak düşünüldüğünde, sanal
topluluklarda
kişilerin
bir
takım
faktörlerden
etkilenerek
gerçekte
sahip
olduklarından daha farklı ve başkalarınca daha fazla arzu edilen bir kimlik sunmaya
yönelik bir çaba içerisinde oldukları ve bu nedenle sanal alanlarda sanal bir kurmaca
içerisinde sanal alanların izlenim yönetimi kavramına bir zemin oluşturduğu
sonucuna varılmıştır.
152
KAYNAKÇA
Akçamete, B., (2001) Bilişim Toplumundan Ne Bekliyoruz? Bu Yönde Ne
Yapıyoruz?, Bilişim Toplumuna Giderken Psikoloji, Sosyoloji ve
Hukukta Etkiler Sempozyumu
Alankuş, S., (2003) Yeni İletişim Teknolojileri ve Medya, (der), İstanbul:IPS
İletişim Vakfı Yayınları, İstanbul
Andrews, M.C.,(1999) Impression Management by Association: Construction
and Validation of a Scale, Unpublished Doctorate Thesis, The Florida State
University Collage of Business, USA, http://www.umi.com
Araç, T., (2001) IRC Farklı Bir Sosyalite mi?, Yayımlanmamış YüksekLisans
Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
Araz, A., (1998) Çeşitli Değişkenler Açısından Benlik Sunumu, Doktora Tezi, Ege
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir
Arndt, M.; Bigelow, B., (2000) Presenting Structural Innovation in an Institutional
Environment: Hospitals’ Use of Impression Management, Administrative
Science Quarterly, 45 (3): 494-522
Ayaz, M., (2001) Chat Geyikleri, Kora Yayın, İstanbul
Ball, Rokeach,.; Reardon, S.J., (1998) Monologue, Dialogue and Telelogue.
Camparing an Emergent Form of Communication with Traditional Forms,
Robert P. Hawkins, J. Wiesmann, S. Pingree, (eds.) Advancing
Communication Science: Merging Mass and Interpersonal Processes,
Sage Annual Reviews of Communication Research, Vol. 16, Newbury, 110135
Baran, A.G.; Kuloğlu, C., (2001) İnternet Cafelerde İnternet Kullanımı ve SanalSosyal İlişkiler: Ankara Örneği,
http://gridergi.8k.com/sosyoloji/internetcafe.htm
Başaran, F., (2000) İletişim ve Emperyalizm: Türkiye’de Telekominikasyon
Ekonomi Politiği, Ankara, Ütopya
Başaran, F.; Geray, H., (2005) İletişim Ağlarının Ekonomisi Telekominikasyon,
Kitle İletişimi, Yazılım ve İnternet, (der), Siyasal Kitabevi, Ankara,
Batır, K., (2005) İnternet’in Hukuki Düzenlemesi, İnternet Toplum Kültür içinde,
Başaran, F.; Geray, H. (Der), Epos Yayınları, s.153-177, Ankara
153
Baumeister, R.F., (1982) A Self-Presentational View of Social Phenomena,
Psychological Bulletin, 91 (1), 3-26
Baumeister, R.F.; Tice, D.M., (1984) Role of Self Presentation and Choice in
Cognitive Dissonance under Forced Compliance: Necessary or Sufficent
Causes?, Journal of Personality and Social Psychology, 46 (1) 5-13
Becker,T.E.; Martin, S.L., (1995) Trying to Look Bad at Work: Methods and
Motives for Managing Poor Impressions in Organisations, Academy of
Management Journal, 28 (1), 174-200, http://www.anbar.com
Benedikt, M., (1991) Cyberspace: First Steps , Cambridge: MID Press
Benhabib, Ş., (1999) Modernizim Evrensellik Birey, İstanbul, Ayrıntı Yayınları
Bilici, M.;Uğur, A., (1998) Bilgi Toplumu, İnternet ve Demokrasi: Dijitalleşen
Alemin Genleşen Kamusal Alanı, Yeni Türkiye 21. Yüzyıl Özel Sayısı, S.
19,
Binark, M.; Kılıçbay, B., (2005) İnternet, Toplum, Kültür, (der) Epos Yayınları,
Ankara
Binark, M., (2005) İnterneti ve/ya Bilgisayar Dolayımlı İletişim Ortamını
İncelemek İsteyen Bir Araştırmacının Soruları ve Sorunları, İnternet,
Toplum, Kültür içinde, Binark, M.; Kılıçbay. B. (Der), Epos Yayınları, s.
177-191, Ankara
Biocca, F., Levy, M.R., (1995) Communication in the Age of Virtual Reality,
LEA Publishers, Hillsdale, 33-56
Birkök, M. C., (1994) Bilgi Sosyolojisi Işığında Kimlik Sorunu, Doktora Tezi,
İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
Bolino, M. C., (1999) Citizenship and Impression Management: Good Soldiers or
Good Actors? Academy of Management Review, 24 (1), 82-99
Bonchek,M., (1997) From Broadcast to Netcats: Internet and the Flow of
Political Information, Harvard University, Massachusetts
Boz, F., (2000) İnternet ve Demokrasi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
Bozeman, D.P; Kacmar, K.M., (1997) A Cybernetic Model of Impression
Management Processes in Organisations, Organisational Behaviour and
Human Decision Processes, 69 (1), 9-30
154
Bölükbaş, K., (2003) İnternet Cafeler ve İnternet Bağımlılığı Üzerine Sosyolojik
Bir Araştırma: Diyarbakır Örneği, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Dicle
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır
Bölükbaş, K.; Yıldız, C., (2002) Sanal Sohbet: Chat, Elektronik Sosyal Bilimler
Dergisi, Sayı: 2, www.e-sosder.com
Bristow, D. N.and Sachau, D.A., (1998) Who Could Blame Me? I Got it on Sale! An
Investigation of Purchase Pride Disclosure as an Impression Management
Tactic, Management Research News, 21 (4/5)
Cady, S.H.; Fandt, (2001) Managing Impressions with Information: a Field of
Organisational Realities, The Journal of Applied Behavioural Science, 37
(2), 180-204
Carron, A.V., Prapavessis, H., (1997) Self-Presentation and Group Influnce, Small
Group Research, 28 (4), 500-517, http:// www.ebscho.com
Castells, M., (1996) The Rise of the Network Society. The Information Age:
Economy, Society and Culture, Vol. Blackwell, Oxford
Cialdini, R.B.; De Nicholas, M.E., (1989) Self-presentation by Association, Journal
of Personality and Social Psychology, 57, (4), 626-631
Crittenden, K. S.; Bae, H., (1994) Self-Effacement and Social responsibility,
American
Behavioural
Scientist,
37
(5),
653-672,
www.http://www.ebscho.com
Curran, J., (1993) Kamusal Bir Alan Olarak Medyayı Yeniden Düşünmek, S. İrvan
(çev.), İLEF Yıllık 93
Çağıltay, K., (1997) İnternet, Ankara, Metupress
Çelebi, A., (2004) Kamusal Alan ve Sivil Toplum: Siyasal Bir Değerlendirme,
Kamusal Alan içinde, Özbek, M., İstanbul , Hil Yayınları
Daniels, D., (1997) Repeated Use of Impression Management Tactics: Do They
Lose Their Power of Influence Over Time, Unpublished Doctorate Thesis,
University of Washington, 62-91, http://www.umi.com
Demez, G., (2005) Kabadayılıktan Sanal Delikanlıya: Değişen Erkek İmgesi,
İstanbul, Babil Yayınları
Demir, K., (2002) Türkiye’deki Resmi ve Özel Lise Öğretmenlerinin İzlenim
Yönetimi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara
155
Demircan, B., (2006) İnternet ve Kamusal Alan: Kamusal Tartışma Zemini
Olarak Çevrimiçi Forumlar, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
Devlet İstatistik Enstitüsü, (2005) Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanımı
Araştırması Sonuçları
http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/HHBilisim/k_161105.xls, 19
Nisan 2006’da erişildi.
Dincer, M. K., (1998) İş Yaşamında ve Özel Yaşamda Kişisel İmaj İstanbul, Alfa
Yayınları
Doğanay, Ü., (2003) Demokratik Usuller Üzerine Yeniden Düşünmek, İmge
Kitabevi Yayınları, Ankara
Eltugay, Ö., (2000) İnternet ve Yabancılaşma,
http://www.inet.tr.org.tr/inetconf6/tammetin/yabancilasma.html, 5 Ocak
2006’da erişildi.
Elwell, P.L., (1998) The Concept of Image in Advertising and Public Relations,
Master’s Thesis, University of Houston, 22-71, http://www.umi.com
Ergün, F., (2005) İnternet ve Hukuk, İnternet ve Toplum içinde, Tarcan, A., (Der),
Anı Yayıncılık, s.200-257, Ankara
Ertürk, İ., (2002) İnternet ve Ekonomik Etkileri, Cogito, S. 30, İnternet: Üçüncü
Devrim?, s.195-202
Esgin, A., (2005) Anthony Giddens Sosyolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara
Fisk, R.P.; Grove, S.J., (1996) Applications of Impression Management and Drama
Metaphor in Marketing: an Introduction, European Journal of Marketing,
30(9), 6-12, http://www.emerald.com
Foss, K.A.; Foss, S.K.; Griffin, C.L., (1999) Feminist Rhetorical Theoriees, Sage
Publications, International Educational and Professional Publisher, Thousand
Oaks London, New Delhi
Futrell, R., (1999) Performative Governance: Impression Management, Teamwork
and Conflict Containment in City Commission Proceedings, Journal of
Contemporary Ethnograpy, 27 (4), 494-529, http://www.ebscho.com
Gardner, W. L.; Avolio, B.J., (1998) The Charismatic Relationship: A
Dramaturgical Perspective, Academy of Management Review , 23 (1), 3259, http://www.findarticle.com
156
Gardner, W.L.; Cleavenger, D., (1998) The Impression Management Strategies
Associated with Transformational Leadership at the World-Class Level,
Management Communication Quartely, 12 (1), 3-42
http://www.ebscho.com
Gardner, W.L.; Martinko, M.J., (1988a) Impression Management in Organisations,
Journal of Management, 14, 321-388
Gardner, W. L.; Martinko, M.J., (1988b) Impression Management: An Observational
Study Linking Audience Characteristics with Verbal Self-presentations,
Academy of Management Journal, 31 (1), 42-65
Garfinkel, H., (1967) Studies in Ethnomethodology, Prentice-Hall
Garnham, N., Medya ve Kamusal Alan, Çev. S.Alankuş ve H. Tuncel,
Ankara, 2001
Gendersen, D. E. and Tinsley, D. B., (1996) Amprical Assessment of Impression
Management Biases: The Potential for Performance Appraisal Error, Journal
of Social Behaviour & Personality, 11 (5), 57-77, http://www.ebscho.com
Geray, H., (1994) Yeni İletişim Teknolojileri: Toplumsal Bir Yaklaşım, Ankara,
Kılıçarslan Matbaası
................. (2003) İletişim ve Teknoloji Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni
Medya Politikaları, Ütopya Yayınevi, Ankara
Giacalone, R.A., (1989) Image Control The Strategies of Impression Management,
Personnel, 66 (5), 52-56
Gibson, W., (1991) Academy Leader, M. Benedikt (ed.), Cyberspace: First Steps,
Cambridge, MA, MIT Press, 26-29
Giddens, A., (2003) Sosyolojik Yöntemin Yeni Kuralları Yorumcu Sosyolojilerin
Pozitif Eleştirisi, Ü. Tatlıcan, B. Baldız, (çev.), Paradigma Yayınları,
İstanbul
Giren, D., (2003) Yeni İletişim Teknolojisi Olarak İnternet Cafeler ve İnternet
Cafelerin Açık Alanlarda Kullanılması, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
Goffman, E., (1959) The Presentation of Self in Everyday Life, Doubleday &
Company, Inc.
……………. ( 1967) Interaction Ritual: Essays on Face-to-Face Behavior,
Anchor Books, Doubleday & Company, Inc
157
Göka, E., (2001) İnternet Aşkları, Buradan Böyle içinde, Okyanus Yayınları,
İstanbul
Göker, G., (2003) “Kadınlar Ve Erkekler On-Chat” IX.Türkiye’de İnternet
Konferansı Bildirisi, Ankara,
http://inet-tr.org.tr/inetconfg/panel/türkiyede_internet1.doc
Güler, E. Ç.; Yetim, N., (2002) Bilgi Teknolojilerinden Yeni Yararlanma
Biçimleri Olarak İnternet Cafeler, Zaman, 12.04.2001
http://www.zaman.com.tr/2001/04/12/hayat/hayatdevam.htm#2, 14 Nisan
2006’da erişildi.
Habermas, J., (1997) Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, T.Bora, M. Sancar (çev.),
İstanbul, İletişim Yayınları
Hall, S., (1996) Introduction: Who Needs Identity? Ouestions of Cultural Identity,
Stuart Hall ve Paul du Gay (der) içinde, London: Sage 1-17,
………..(1998a) Kültürel Kimlik ve Diaspora, Kimlik, Jonathan Rutherford v.d.
(der) içinde, İstanbul, Sarmal,173-192
………. (1998b) Eski ve Yeni kimlikler, Eski ve Yeni Etniklikler, Kültür,
Küreselleşme ve Dünya Sistemi, Anthony King, (der) içinde, Ankara, Bilim
ve Sanat,63-96
Haraşim, M.L., (1994), Global Networks Computer and International
Comminication, The Mit Press, Cambridge
Hardy, H.E., (1997), The History of the Net,
http://www.ocean.ic.net/ftp/doc/nethist.html
Hayles, K., (1993) Virtual Bodies and Flickering Signifiers, October, 66, 69-91
Hooghiemstra, R., (2000) Corporate Communication and Impression Management –
New Perspectives Why Companies Engage in Corporate Social Reporting,
Journal of Business Ethics, 27, 55-68
Hughes, M., (2000) Country Music as Impression Management: A Mediation on
Fabricating Authenticity, Poetics, 28, 185-205
İnam, A., (1999), Söylem Kafesinde Muhabbet Denen Kuş, Doğu-Batı, 9, s. 145-165
James, W., (1890) The Principles of Psychology, Encyclopedia Britannica,
Chicago
Jones, E.E., (1990) Interpersonal Perception, W. H. Freeman and Company, New
York
158
Jones, S.G., (1997) (ed.) Virtual Culture: Identity and Communication in
Cybersociety, Sage, London
Kacmar, K. M.; Carlson, D.S., (1994) Using Impression Management in Women’s
Job Search Processes, American Behavioural Scientist, 37 (5), 682-697,
http://www.ebscho.com
Kacmar, K.M.; Ferris, G.R., (1992) Applicant Tactics, Journal of Applied
Social Psychology, 22, 1251-1272
Kacmar, K.M.; Wayne, S.J.; Wright, P.M., (1996) Subordinate Reactions to the Use
of Impression Management Tactics and Feedback by the Supervisor, Journal
of Managerial Issues, 8 (1), 35-53
Kaplan, S.E.; Pourciau, S., (1990) An Examination of the Effect of the President’s
Letter and Stock Advisory Service Information on Financial Division,
Behavioural Research in Accounting, 2, 63-93, http://ebscho.com
Karaaslan, E.; Çelik, T., (2003) İnternet Üzerinden Araştırma Yöntemlerinin Etkin
Kullanılması, Akademik Bilişim
Keane, J., (1992) Medya ve Demokrasi, H. Şahin (çev.) İstanbul, Ayrıntı Yayınları
Köker, E., (2000) Feminist Alternatif Medya Üzerine, Yıllık, 95-96’dan Ayrı Basım,
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları, s.23-44, Ankara
................. (2005) Kitapta Kurutulmuş Çiçekler ya da Sözlü Kültür Üzerine
Düşünmek, Dipnot Yayınları, Ankara
Krueger, M., (1991) Artifical Reality II, Addison-Wesley, Reading, M.A.
Kuloğlu, C., (2001) İnternet Cafeler ve İnternet Bağımlılığı: Ankara Örneği,
Basılmamış Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara
Lamphere, R. A.; Leary, M.R., (1990) Private and Public Self-Processes: A Return to
James’s Constituents of the Self, Personality and Social Psychology
Bulletin, 16 (4), 717-725
Leary, M.R., (1996) Self-Presentation, Impression Management and
Interpersonal Behaviour, Oxford: Westview Press http://ebscho.com
Leary, M.R.; Kowalsky, R.M., (1990) Impression Management: A Literature Review
and Two-Component Model, Psychological Bulletin, 107 (1), 34-37
Levine, R.L.; Searls, C.; Weinberger, D., (2000) İletişim ve İnternet Üzerine
Fikirler: Bir Manifesto, Koç Sitem Yayınları, İstanbul
159
Lunsford, A.A., (1995) Reclaming Rhetorica Women in the Rhetorical
Tradition, (Ed), University of Pittsburg Press, Pittsburg and London
Martin, K.A; Leary, M.R., (1999) “Would You Drink After A Stranger? The
Influence Of Self-Presentational Motives On Willingness To Take A Health
Risk” Personality & Social Psychology Bulletin, 25 (9), 1092-1111
http://www.ebscho.com
Martin, K.A; Leary, M.R.; Rejeski, W.R., (2000) Self-Presentational Concerns in
Older Adults for Health and Well-Being, Basic and Applied Social
Psychology, 22 (3), 169-179
Martinko, M.J., (1991) Impression Management: Looking to the Future, (ed).
P.A. Giacolone, P. Rosenfeld), Applied Impression Management, 22-48,
London: Sage Pub
Matheson, K.; Zanna, M.P., (1992) Computer Mediated Communications: The Focus
is on Me, Social Science Computer Review, 8 (1): 1-12
Mattelart, A., (2005) Gezegensel Ütopya Tarihi, Çev. Şule Çiltaş, Ayrıntı Yayınları,
İstanbul
McLuhan, M., (1967) The Medium is the Message, A Penguin Book, London
Mendenhall, M.E., Wiley, C., (1994) Strangers in a Strange Land, American
Behavioural Scientist, 37 (5), 605-621
Meyer, M. ; Baber, R., (1997) Computers in Your Future, 2. ed., Que E&T
Meyrowitz, J., (1985) No Sense of Place , Oxford:Oxford Univ. Press
Milliyet Gazetesi, http://www.milliyet.com.tr , 10. 05.2006
Montagliani, A.; Giacalone, R., (1998) Impression Management and Cross Cultural
Adaptation, Journal of Social Psychology, 138 (5), 598-608,
http://www.ebscho.com
Mulvey, P. W.; Bowes-Sperry, L., (1998) The Effects of Perceived Loafing and
Defensive Impression Management on Group Effectiveness, Small Group
Research, 29 (3), 394-416, http://www.ebscho.com
Oğuzertem, Y. A., (2001) Eğitim İçin İnternet-İnternet İçin Eğitim, Bilgi-Toplum,
sayı 3, 23-30
Okay, A., (2000) Kurum Kimliği Ankara, Media-Cat Kitapları
Olson, K.R.; Johnson, D.C., (1991) Individual Differences in Self-presentation
Styles, The Journal of Social Psychology, 131, (4), 495-509
160
Ong, W. J., (1999) Sözlü ve Yazılı Kültür, Metis Yayınları, İstanbul
Özbek, M., (2004) Kamusal Alan, İstanbul, Hil yayınları
Özdemir, Ö., (1998) Uluslararası Enformasyon Akışı ve Yeni İletişim
Teknolojileri: İnternetin Ticarileştirilmesinin Türkiye Örnek Olayındaki
Etkileri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü
Özel, İ., (1995) Waldo Sen Neden Burada Değilsin Bütün Eserleri I, Şule
Yayınları, İstanbul
Özgenç, S.,
http://turkcesi.blogspot.com/2006/04/nickname-lakap-rumuzmahlas.html, 2 Haziran 2006’da erişildi.
Özgür, U., (2001) Bir Kamusal Alan Olarak İnternet ve Yasal Düzenleme: Sivil
Toplum Kuruluşlarının Çalışmaları, 7. Türkiye’de İnternet Konferansı
Palmer, R.J.; Walker R. B.; Campell, T.L.; Magner, N. R., (2001) Examining the
Impression Management Orientation of Managers, Journal of Managerial
Psychology, 16 (16), 35-49
Poster, M., (1997) Cyberdemocracy. Internet and the Public Sphere, David Porter,
(ed.) Internet Culture, Routledge, NY, 202-216
Püsküllüoğlu, A., (1982) Öz Türkçe Sözlük, Turhan Kitabevi, Ankara
Ralston, S. M.; Kirkwood, W. G., (1999) The Trouble With Applicant Impression
Management, Journal of Business and Technical Communication, 13 (2),
190-207, http://www.ebscho.com
Rao, A.; Schmidt, S.M.; Murray, L.H., (1995) Upward Impression Management:
Goals, Influence Strategies and Consequences, Human Relation, 48 (2)
Reid, E.M., (1991) Electropolis:Communication and Community on Internet
Relay Chat, Thesis, University of Melbourne
URL:<http:www.ee.mu.oz.au/papers/emr/index.html>
Rheingold, H., (1993) Virtual Community:Homesteading on the Electronic
Frontie, London: Minerva
Rheingold, H., www.well.com/user/hlr/texts/mindtomind/frontline.html
Rind, S.; Benjamin, D., (1994) Effects of Public Image Concerns and Self-Image on
Compliance, Journal of Social Psychology, 134 (1), 19-26,
http://ebscho.com
161
Rosenfeld, P.; Giacalone R. A.; Riordan, C., (1995) Impression Management in
Organization, New York: Routhledge, 3-12
Rowatt, W. C., (1997) Managing Impression of Significant Others: OtherMonitoring Scale Development and Validation Doctorate Thesis,
University of Louisville, 5-62, http://www.umi.com
Sayar, K., (2002) Psikolojik Mekan Olarak Siberalan Yeni Symposium 40(2): 60-67
Schlenker, B. R., (1986) Self-Identification: Toward an Integration of The Private
and Public Self, In R.F. Baumeister (Ed.), Public Self and Private Self
(pp.21-62), Springer-Verlag New York Inc
Schneiderman, W., (1980) A Personality Dimension of Consistency Variability
Without the Use of Self-Reports or Ratings, Journal of Personality and
Social Psychology, 39, 158-164
Sheer, V.C.; Weigold, M. F., (1995) Managing Threats to Identity: The
Accountability Triangle and Strategic Accounting, Communication
Research, 22(5), 592-612, http://www.ebscho.com
Shutz, A., (1998) Assertive, Offensive, Protective and Defensive Styles of SelfPresentation: a Taxonomy, The Journal of Psychology, 132 (6), 611-622
Slama, M.; Wolfe, R.;Clark, T., (1999) Consumption as Self-Presentation:a
Socioanalytic Interpretation of Mrs. Cage, Journal of Marketing, 63 (4),
135-139 http://www.ebscho.com
Sözen, E., (1999) Söylem: Belirsizlik, Mübadele, Bilgi/Güç ve Refleksivite,
İstanbul, Paradigma Yayınları
Sproull, L.; Kiesler, S., (1986) Reducing Social Context Cuee: Electronik Mail in
Organizational Communication, Management Science, 32, 1492-1512
Steuer, J., (1995) Defining Virtual Reality: Dimensions Determining Telepresence,
Frank Biocca, Mark R. Levy (Eds), Communication in the Age of Virtual
Reality, LEA Publishers, Hillsdale, 33-56
Stratton, J., (2002) Siberalan ve Kültürün Küreselleştirilmesi, Cogito, S. 30,
İnternet: Üçüncü Devrim?, s.80-98
Strauss, J., (2000) Konuşma, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşamak, Çev: M.
Selen, İletişim Yayınları, İstanbul
Sungur, F.F., (2002) İnternet Ekonomisi ve Global Elektronik Ticaret,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara
162
Tata and Rhodes, (1996) Impression Management Messages and Reward
Allocations: The Mediating Influence of Fairness and Responsibility,
Communication Quarterly, 44 (3), 379-393
Taylor, S.E.; Neter, El., (1995) Self-evaluation Processes, Personality Social
Psychology Bulletin, 21 (12), 1278-1288
Tedeschi, J.T.; Lindskold, S.; Rosenfeld, P., (1985) Introduction to Social
Psychology, West Publishing
Tekeli, Ş., (1988) Bireyin Konumu Feminizm ve Basın, Kadınlar İçin, içinde, Alan
Yayınları, İstanbul
Teker, U., (2002) Grafik Tasarım ve Reklam, Dokuz Eylül Yayıncılık, İzmir
Timisi, N., (1996) Medyada Cinsiyetçilik, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve
Sorunları Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara
................. (1999) Yeni İletişim Teknolojileri ve Demokrasi: İnternet Ortamında
Kamusal Katılım, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara
................. (2005) Sanallığın Gerçekliği İnternetin Kimlik ve Topluluk Alanlarına
Girişi, İnternet, Toplum, Kültür içinde, Epos Yayınları, Ankara, s. 89-106
Toffler, A., (1981) Üçüncü Dalga, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul
Tomas, D., (1991) Old Rituals for New Space: Rites de Passage and William
Gibson’s Cultural Model for Cyberspace, Cyberspace: First Steps, M.
Benedikt, (der.)içinde, Cambridge; MIT Press
Tuena, (1998) Türkiye Ulusal Enformasyon Altyapı Planı,
http://www.tuena.tubitak.gov.tr, 24 Ocak 2006’da erişildi.
Tunç, A., (2003) Yurttaşlık Haraketi Bir Klik Ötede mi? : Küresel Direnç Platformu
Olarak İnternet, Türkiye İnternet Platformu, İstanbul Üniversitesi Yayınları
Turkle, S., (1995) Life on The Screen: Identity in the Age of Internet, Simon and
Schuster
Uğur, A., (1986) İletişim Alanında Gelişmeler: Yeni İletişim Teknolojilerinin
Toplumsal ve Siyasal Etkileri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
Uğur, A.; Bilici, M., (1998) Dijital Alemin Genleşen Kamusal Alanı, Yeni Türkiye
21. Yüzyıl Özel Sayısı, Yıl:4, Sayı: 19, 1. Cilt, 448-496
163
Walther, J.B., (1993) Interpersonal Effect in Computer-Metiated Interaction,
Communication Research, Vol.19, 52-90
Wate, A., (2000), Impression Management,
http://www.i5ive.com/article.cfm/social_psycology/53283, 20 Şubat 2006’da
erişildi.
Wayne, S.J.; Ferris, G.R. (1990) Influence Tactics, Affect and Exchange Quality in
Supervisor-subordinate Interactions: a Laboratory Experiment and Field
Study, Journal of Applied Psychology, 75 (5) 487-500
Wayne, S.J.; Liden, R.C., (1995) Effect of Impression Management on Performance
Ratings: A Longitudinal Study, Academy of Management Journal, 38 (1),
232-261, http://ebscho.com
Wiggins, J. A., Wiggins, B. B., Zanden J. V., (1994) Social Psychology (5 th ed.),
International Edition, McGraw-Hill, Inc
Witt, L. A., (1991) Person-situation Effects on Self-presentation on the Telephone at
Work, Journal of Social Psychology, 131 (2), 213-219, http://ebscho.com
Wrightsman, L.R; Deaux, K., (1981) Social Psychology in the 80’s, California:
Brooks/Cole Pub
Xin, K. R., (1997) Asian American Manegers: An Impression Gap? Journal of
Applied Behavioural Science, 33 (3), 335-355, http://www.ovid.com
Yılmaz, E., (2005) Bir İnternet Sitesinde Rastladım Size, Sanat ve Sosyoloji içinde,
Bağlam Yayınları, Ankara, s. 119-129
Yılmaz, R., http://www.zaman.com.tr/2002/03/14/yorumlar/default.htm, 28 Nisan
2006’da erişildi.
Zaidman, N.; Drory, A., (2001) Upward Impression Management in the Work Place
Cross-cultural Analysis, International Journal of Intercultural Relations,
25, 671-690
Zaman Gazetesi, http://www.arsiv.zaman.com.tr, 12.04.2006
Zoonen, E. A., (1992) The Women’s Movement and The Media: Constructing a
Public Identity, Europan Journal of Communication, 7
http://tr.wikipedia.org/wiki/Henry_David_Thoreau
http://www.itiraf.com/arkadasbulsana
http://www.sanalnikah.com
164
http://www.uyuzum.com
165
ÖZET
Çalışmada, sanal topluluklarda kişilerin kimlik sunumlarını izlenim yönetimi
kavramına göre gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri değerlendirilmiştir. Bu bağlamda
izlenim yönetiminin kişilerin, kendilerini diğerlerine sunmalarındaki etkenler,
kriterler sanal alanlar sorunlaştırılarak incelenmiştir. Çalışmada, sanal alanlarda
izlenim yönetimi kavramının pratikleri ile kimlik sunumlarının diğerlerine göre
gerçekleştirildiği yönündeki tartışmalara yer verilmiştir. Goffman’ın izlenim
yönetimine göre geliştirdiği kavramlar ve kişilerin toplumsal yaşamda göstermek
istedikleri yönde kimliklerini kurguladıkları görüşü dikkate alınarak, sanal sohbet
alanlarında izlenim yönetiminin işleyişi, kişisel sunumlar ve bu sunumların neye göre
ve nasıl yapıldığı, yüzyüze iletişimdeki etkinliklerin yerini bu alanlarda ne gibi
karşılıkların aldığı tartışılarak ele alınmıştır. Kişilerin biraraya gelerek görüş
alışverişinde bulundukları, sohbet ettikleri, sanal veya yüz yüze ilişkiler kurup
yaşadıkları alanlar olarak sanal alanlar ele alındığında, izlenim yönetimi kavramına
uygun sunumlar gerçekleştirildiği öne sürülmüştür. Bu bağlamda, kimlik sunumunun
sanal alanlarda nasıl şekillendiğine ilişkin betimsel bir profil oluşturularak, bu
alanlarda hangi taktiklerin kullanıldığı, yaş, eğitim düzeyi, cinsiyet ve medeni durum
gibi değişkenlerin kişilerin sunumlarını nasıl etkilediği ortaya koymaya çalışılmıştır.
Bu doğrultuda, veri toplama aracı olarak örneklemde belirlenen sanal alanda 20 kişi
ile çeşitli zamanlarda görüşmelerde bulunulmuş, sanal alanların pratiklerine uygun
biçimde sohbetler gerçekleştirilmiştir. Yapılan görüşmeler sonucunda kimlik
sunumunun belirlenen değişkenlere göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı, bu alanlarda
kimlik sunumunun toplumsal yaşamda değer ve onay gören kimlik özelliklerine göre
yapıldığı ve bunu yapabilmek için de en çok kendini sevdirme, kendini ve diğerini
yüceltme, lütufta bulunma taktiklerinin kullanıldığı ve taktiklerinin kullanımının da
belirlenen değişkenlere göre farklılaştığı görülmüştür.
Bu veriler ışığında sanal alanların izlenim yönetimine bir zemin olduğu,
kişilerin kimlik sunumlarını arzu edilene göre konumlandırdıkları belirlenmiştir.
ABSTRACT
In this study, it is evaluated that in the virtual communities whether there is
an impression management for people to present their identities or not. In addition,
impression management’s impact on people’s identity presentation has been
represented as a problem and examined. Moreover, some debates on applications of
impression management and identity presentation in virtual areas has been discussed.
Considering the concepts that Goffman had elaborated using impression management
and the view that speculative identities of people are affected by their desires in their
real lives, impression management in the virtual chat areas, identity presentations and
the elements that affect these presentations and the equivalent of face-to-face
communications in these areas had been argumentatively dealed with. Regarding
virtual areas as an opportunity for people to come together and share their ideas, chat
with each other and develop virtual or face-to-face relationships; it is suggested that
impression management had been correctly realized. In this context, a descriptive
profile had been developed for the identity presentation process in virtual areas and,
the tactics used by people to develop identity presentations and the use of variables
such as age, educational level, sex and marital status that affect these presentations.
To this effect, in a sample for collecting data for the study, a research had been made
on 20 people, by chatting with them realized by using appropriate applications of
virtual areas.
As a result of these meetings, it has been observed that the identity
presentation develops and changes meaningfully according to some determined
variables; identities are similar to valuable and acceptable persons in the real lives
and in order to build these identities a person needs to use some tactics like;
ingratiation oneself, build a self-enhancement and favor-doing.
Taking this data into consideration, it has been observed that virtual areas can
be a background for impression management and people develop their identity
presentations
according
to
what
is
desirable.
EKLER
Ek: 1 Sanal Alanlarda Hazır Olarak Bulunan Semboller
Hazır semboller ve
anlamları
Gülümseyen
Şaşkın
Göz kırpan
Kafası karışmış
Ağlayan
Çekici
Melek
Kimseye söyleme
Şapşal
Sır veren
Bilmem
Parti
Uykulu
Başparmak yukarı
Bira bardağı
Kız
Soldan kucaklama
Vampir yarasa
Kırmızı kalp
Kırmızı dudaklar
Kırmızı gül
Kamera
Kedi suratı
Telefon ahizesi
Nota
Yıldız
Saat
Salyangoz
Tabak
Pizza
Araba
Şemsiye
Bilgisayar
Fırtınalı bulut
Para
Klavye
yardımı ile
yapılması
:-) veya :)
:-O veya :o
;-) veya ;)
:-S veya :s
:'(
(H) veya (h)
(A) veya (a)
:-#
8-|
:-*
:^)
<:o)
|-)
(Y) veya (y)
(B) veya (b)
(X) veya (x)
({)
:-[ veya :[
(L) veya (l)
(K) veya (k)
(F) veya (f)
(P) veya (p)
(@)
(T) veya (t)
(8)
(*)
(O) veya (o)
(sn)
(pl)
(pi)
(au)
(um)
(co)
(st)
(mo)
Hazır semboller ve
anlamları
Ağzı açık
Dil çıkaran
Üzgün
Hayal kırıklığına uğramış
Mahcup
Kızgın
Şeytan
Dişini gösteren
Alaycı
Hasta
Düşünceli
Gözlerini deviren
Kahve Fincanı
Başparmak aşağı
Martini kadehi
Oğlan
Sağdan kucaklama
Doğum günü pastası
Kırık kalp
Fiyonklu hediye paketi
Solmuş gül
Film şeridi
Köpek suratı
Ampul
Uyuyan yarım ay
E-posta
MSN Messenger simgesi
Kara koyun
Çanak
Futbol topu
Uçak
Palmiyeli ada
Cep telefonu
Şimşek
Klavye
yardımı ile
yapılması
:-D veya :d
:-P veya :p
:-( veya :(
:-| veya :|
:-$ veya :$
:-@ veya :@
(6)
8o|
^o)
+o(
*-)
8-)
(C) veya (c)
(N) veya (n)
(D) veya (d)
(Z) veya (z)
(})
(^)
(U) veya (u)
(G) veya (g)
(W) veya (w)
(~)
(&)
(I) veya (i)
(S)
(E) veya (e)
(M) veya (m)
(bah)
(||)
(so)
(ap)
(ip)
(mp)
(li)
Ek: 2 Sanal Alanda Tanıtım Kartı
Ek: 3 Sanal Alanda Sorgulama Ekranı
Ek: 4 Sanal Alanda Mesajlaşma Kutusu
Ek: 5 Görüşülen Kişilere Yöneltilen Sorular
1. Başlık yazınızı neye göre yazdınız? Neyi amaçladınız? Neyi, neden
vurgulamak istediniz?
2. Neden böyle bir takma isim seçtiniz?
3. Erkeklerin yanıtlarını dürüst buluyor musunuz? (Kadınlara sorulacak)
4. Dürüst buluyorsanız dürüst olduklarını nereden anlıyorsunuz? Hangi
cümlelerle?
5. Kadınlar çekingen davranıyorlar mı? ya da güvensiz? Neden? (Erkeklere
sorulacak)
6. Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
7. Neden bu siteyi seçtiniz?
8. İş veya okul dışındaki zamanlarınızı nasıl değerlendirisiniz?
9. Yaşa göre bir kıyaslama yapabilir misiniz? … yaş arası daha dürüst, … yaş
arası daha güvenli v.s. gibi, Neden?
10. Medeni durum bilgisi şüpheli mi?
11. Mesleğiniz ne? Hangi mesleği yapmak isterdiniz?
12. Evli birisi ile yazışır mıydınız?
13. Beden dili, jest, mimikler, tonlama olmaksızın karşınızdakini anlamak için ne
gibi ipuçlarından yararlanırsınız?
14. Sizce tanıtım kartlarının tamamını doldurmak önemli mi ya da o alanda
yazılanlar
birisi
ile
iletişime
geçmenizde
ne
kadar
etkili?
15. Sizce neden tanıtım kartlarının bazı kısımları boş bırakılıyor?
16. Fiziksel özelliklerinizi neden belirttiniz? Farklı tanımlasanız ne olurdu?
17. En genel olarak sanal ortamları nasıl tanımlarsınız? Sizce neden insanlar bu
sitelere üye olup iletişim kuruyorlar?
18. Bu ortamlarda yaşadığınız ilginç bir deneyim ya da değişik bir olay var mı?
Veya duyduğunuz?
19. Sohbet ile yeni arkadaşlıklar kurduğunuz, tanıştığınız kişiler oldu mu?
20. Cinsiyetinizi farklı belirttiğiniz oldu mu?
21. Sohbet ettiğiniz kişileri gerçek arkadaşlarınızdan daha yakın hissettiğiniz
oldu mu?
22. Sohbet yerine hangi kelime ile bunu tanımlarsınız? Buna en yakın tanımlama
sizce nedir?
23. Hangi kelimelerle sohbete başlıyorsunuz? Hangi kişilik özellikleriyle sohbete
kolay girişiliyor?
24. En çok nereden ve en rahat nereden internete bağlanıyorsunuz?
25. Beklentilerinizi sanal ortamda nasıl ortaya koymaktasınız?
26. Sohbet ettiğinizin kişilerin kendilerini farklı tanımladığını farklı bir kimliğe
sahip olduğunu nasıl anlarsınız?
27. Ne kadar zamandır bu siteye üyesiniz?
28. Hep aynı takma ismi mi kullanıyorsunuz?
29. Sanal
ortamlarda
evlilik
konusunda
ne
düşünüyorsunuz?
30. Bu sitedeki kadın-erkek eşitsizliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Örneğin
standart üye kadınlara birkaç mesaj gönderme hakkı verilirken standart üye
erkeklere bu hak daha az tanınıyor, bu neden olabilir?
Eklemek istediğiniz görüşleriniz…
Download