GÜNÜMÜZDE RUH SAĞLIĞI ALANINDA YENİ GELİŞMELER

advertisement
GÜNÜMÜZDE RUH SAĞLIĞI ALANINDA YENİ GELİŞMELER
- Siğmund Freud ve Psikanalitik Kuram ;
Çağdaş psikolojik yaklaşımlardan en başta geleni kuşkusuz Sigmund Freud Psikanalitik kuramıdır. Sıgmun Freud (1856-1939),
tıp eğitimini Viyana Üniversitesi’nde yapmış, Freud üniversitedeki görevini bitirdikten kısa bir süre sonra 1885’te Paris’e
giderek Charcot’nun yanında eğitim gördü. Daha sonradan tecrübeli bir hekim olan Joseph Breuer ile birlikte çalışmıştır.
Freud ve Breuer 1893’te ortak yazdıkları bir yazıda ilk defa psikodinamik kavramının temelini attılar. Freud’a göre kişilik üç
ana sistemden oluşur; id, ego ve süperego. Davranış bu üç sistemin karşılıklı etkileşiminin ürünüdür. Bu sistemlerden biri
diğerlerinden ayrı ve tek başına çalışamaz. Freud, ilk büyük yapıtı olan Rüyaların Yorumu’nu 1900’de yayınladı.
- Carl Gustav Jung ve Analitik Psikoloji ;
Carl Gustav Jung (1875-1961) 26 Temmuz 1875’te İsviçrenin Constanse Gölü kıyısındaki Kesswyl kasabasında doğdu ve basel
kentinde büyüdü. Önce felsefe eğitimi, sonrasında da tıp öğrenimini tamamlayıp, zürihte psikiyatri eğitimi gördü. 1909’ da
önce kliniğinden sonra da 1913 üniversiteden ayrılrak zamanını hastalarına ve öğrencilerine adadı. Jung’a göre kişilik,
birbirleriyle etkileşim durumunda bulunan çeşitli sistemlerden oluşur. Bunların başlıcaları; ego, kişisel bilinç dışı, ırksal bilinç
dışı, persona, anima ya da animus ve gölgedir
- Alfred Adler ve Bireysel Psikoloji;
Alfred Adler ( 1870-1937); tıp eğitimini Vşyana üniversitesinden almış, önceleri göz hastalıklarında uzman olmuş, psikiyatriye
ilgisi daha sonra gelişmiştir.
Adler’in ayrıca kişilik kuramına katkısı, “yaratıcı benlik” ve kişilğin “tek” liğine verdiği önem doğrultusunda olmuştur. “
Yaşam biçimi” Adler’in kişilik kuramının sloganı olmuştur. Bireysel kişilik, her insanın tek ve özgün olduğunu açıklayan bir
ilkeyle çalıştığını ifade etmektedir. Bu kavram daha sonra “yaratıcı benlik” kavramına dönüşmüştür.
- Karen Horney ve Bütüncül Yaklaşım;
Çağdaş psikolojık yaklaşımlardan bir diğeri de Karen Horney (1885- 1952) ve Bütüncü Yaklaşım olarak bilinmektedir. Horney,
bozuk insan ilişkilerine çözüm bulma amacıyla geliştirilen gereksinmelerin bir listesini yapmış ve mantık dışı çözümler olarak
nitelendirdiği için bunları “ nevrotik” gereksinmeler olarak adlandırmıştır.
İlk olarak 10 grupta ifade edilen bu gereksinimler, daha sonra üç grup içinde ele alınmıştır . Bunlar ;
- İnsanlara doğru yönelme (sevgi gereksiniminde olduğu gibi)
- İnsanlardan uzaklaşma (bağımsızlık gereksiniminde olduğu gibi)
- İnsanlara karşı olma (güç kazanma gereksiniminde olduğu gibi)
- Ego-Psikanalistleri;
Freud’dan sonra gelen bir grup çağdaş kuramcı, id-ego-süperegodan oluşan yapısal kişilik kuramına önemli boyutlar katmış
ve topluca, ego-psikanalistleri olarak anılmışlardır. Psikanaliz kuramının doğal bir uzantısı olan bu akımın ilk öncüleri
arasında Anna Freud ve Erik Erikson sayılabilirse de genellikle ego- analistlerinin gerçek sözcüleri Heinz Hartman ve David
Rapaport olarak gösterilmektedir.
Bu grubun içinde yer alan Eric Eriksonun inasanın sekiz çağı adlı yaklaşımı günümüzde bile popülerliğini hala sürdürmektedir.
- Erich Fromm
Bu dönemde dikkat çeken bir diğer bilim adamı, Erıch Fromm (1900-1980) olmuştur. 1900 yılında Hamburg’da doğdu,
psikoloji ve sosyoloji eğitimi aldı. Daha sonra ise Berlin Psikanaliz Enstitüsünde psikanaliz eğitimi gördü. Aldığı soyoloji
eğitiminden de olsa gerek, ilk çalışmalarında özellikle Karl Mark’tan oldukça fazla etkilendiği görülmektedir.
Fromm, insan beş temel gereksinimini ; - İlişki, - Aşkınlık, - Köklülük, - Kimlik, - Değer yargıları ihtiyacı olduğunu belirtilir,
- Varoluşçu Psikoloji
İkinci Dünya Savaşı’nın bitimini izleyen yıllarda Avrupa’da başlayan ve Varoluşçuluk adını alan bir düşünce akımı hızla
gelişmiş ve sonradan Amerikaya yayılmıştır.Bu kişiler arasında Alman Filozof Martin Hedieger, varoluşçu yaklaşımın
kurucusu olarak kabul edilir. Heidegger felsefesi insanı, dünya içinde varoluş olarak ele alır.
- Carl Rogers ve İnsancı Psikoloji
Carl Rogers (1902-1986), “insancı Psikoloji” ekolünün başta gelen temsilcisi sayılır. Akademik ortamın entelektüel uyarımları
onu önce psikoterapi, sonra da kişilik konusundaki görüşlerini biçimlendirip yapıtlaştırmaya yönelttiği ifade edilmektedir.
Günümüzde pek çok kitabı, geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır
İnsancı yaklaşımda kişiliğin yapısal ögelerinden çok değişirliğine ve gelişimine yönelmiş olan Rogersin görüleri beş madde
içinde özetlenebilir. Bunlar ;
- Her bireyin duygu ve düşünceleriyle kendine özgü bir dünyası vardır. Bu dünyanın merkezi” ben” dir.
- Her birey, yaşamı boyunca kendini sürdürebilme, geliştirebilme ve kendini gerçekleştirme çabası içindedir.
- Her birey için “gerçek”, kendi algısı içindedir ve kendine özgüdür.
- “Ben” bir tehlike sezerse, savunucu mekanizmalar ortaya çıkar.
- Bireyin içsel eğilimleri, sağlığa ve bütünlüğe yöneliktir.
- Davranışçı Psikoloji
Davranışçı psikoloji, Rus Fizikçi İvan Pavlov (1849-1936) un çalışmalarından yapısallaşmıştır. Pavlov’un çalışmları daha sonra
üç Amerikalı psikolog Watson, Thorndike ve Skinner tarafından geliştirilmiştir.Davranışçı psikoloji, insanın nasıl koşullanmış
olduğuna bağlı olarak iyi yada kötü, mantıklı ya da mantık dışı davranabileceğini kabul eder. Davranışın nedenlerini
gözlenebilme olanağı olmayan ego ve süperego gibi kişilik parçalarında değil, bireyin öğrenme yaşantılarında aramaktadır.
- Diğer Çağdaş Yaklaşımlar
-“Grup” terapi” yönntemleri etkin bir tedavi yaklaşımı olarak gelişmiş ve geniş bir uygulama alanı bulmuştur.
-Moreno tarafından geliştirilen ve tiyatro aracılığıyla tedavi anlamına gelen “psikodrama” da oldukça yayın bir kullanıma
ulaşmıştır.
-“Aile Tedavisi “ yaklaşımları, tüm toplumllarda büyük ilgi görmüştür.
-Uzun psikolojik tedavi süreçleri yerine kısa psikoterapi süreçleri daha tercih edilir olmuştur.
-Beyin biyokimyası üzerinde yapılan çalışmalar ve genetik konusundaki gelişmeler, tüm alanda büyük bir merak ve heyecan
uyandırmaktadır.
-Normal dışı tanımı son dönemde sadece bireyler için değil aynı zamanda gruplar, kurumlar ve toplum içinde
kullanılabilmektedir. Psikiyatri ve psikoloji, toplumlarında geçirmekte olduğu bunalımları da incelemekte ve çözümler
önermektedir. Bu konuda tüm dünyadaki en saygın isimlerin başında bir Türk bilim adamı Prof. Dr. Namık Volkan’ın yer
aldığını burada söylemekte yarar vardır.
GÜNÜMÜZDE FARKLI PSİKİYATRİK HİZMET MODELLERİ
Tanımlayıcı (nozolojik, descriptive) Psikiyatri :
Kraepelin ve Bleuler’le doruğuna erişmiş gibi görünen klinik psikiyatriye, daha sonra A.Meyer, A.Lewis, K.Schneider,
G.Langfeldt gibi klinisyenlerin katkıları büyük olmuştur.Bu alanda son 20-25 yılda standardize muayene ve değerlendirme
ölçekleri geliştirildi, tanı dizgelerine bir düzen getirilmeye çalışıldı.
Biyolojik Psikiyatri :
Yüzyılın ikinci yarısı biyolojik psikiyatride dev adımların atıldığı bir dönem olmuştur. Sayısız araştırmalarla şizofreninin,
affektif bozuklukların ve başka hastalıkların genetiği, biyokimyası, nörofizyolojisi ve patolojisi aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Dinamik Psikiyatri :
Dinamik psikiyatrinin gelişmesine yol açan psikanaliz,Freud’un bıraktığı yerde kalmamıştır. Freud’dan sonra Jung, Adler, Mc
Kleın, Fairbareın, Freud, Bowlby, Lebovıcı ve daha birçokları Avrupa’da ; Sullıvan, W. Reıch, E. Fromm, K. Horney, H.
Hartman, H.Kohut, L.Rapaport ve E. Erikson ABD’ de psikanalitik kurama ve uygulamaya önemli katkılar yapmışlardır. Bunlar
arasında; ego psikolojisi, kendilik psikolojisi, nesne ilişkileri ve psikososyal gelişme kuramları sayılabilir.
Davranışçı Psikiyatri :
Başlangıçta daha çok klinik psikologların uğraşı alanında kalan öğrenme kuramları ve davranışçı tedavi yöntemleri giderek
psikiyatriye yerleşti. Bu alanda Skinner, Bandura, Seligman, Wolpe, I.Marks gibi kuramcı, klinisyen ve araştırıcılar, davranış
psikoterapisinin ilkelerini ve uygulama alanlarını, yöntemlerini açıkladılar.Psikiyatride kuramsal yaklaşımdaki farklılıklar ve
psikiyatrinin yan dallarının kendine özgü gereklilikleri psikiyatri klinikleri ve ruh hastalarına verilen hizmetlerde de
ayrışmalara, farklı yöntemler, farklı hizmet modelleri gelişmesine neden olmaktadır.
Tüm bu gelişmeleri bir bütün içinde topladığımızda, son otuz yılda psikiyatride ortaya çıkan gelişmeler dört grup içinde ele
alınmaktadır. Bunları;
• İlaçlarda olan gelişmeler,
• Psikiyatrik sorunu olan kişinin ele alınışında ortaya çıkan gelişmeler
• Araştırmalar,
• Bilimsel gelişmeler olarak ayırabiliriz.
Download