1 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 İçindekiler Bilim ve Düzenleme Kurulları Bilim Kurulu Kongre Programı Poster Sunumları ve Özetleri 3 4 5 8 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ KONGRE BAŞKANI Tarık PATIHAN KONGRE SEKRETARYASI Muhammed TERZİ Çiğdem EKİN KONGRE DÜZENLEME VE YÖNETİM KURULU Vicdan KARAKAYA Serkan YALÇIN Doğan Erhan ERSOY Mehmet Ali YÜKSEL Ankara-2016 3 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 BİLİM KURULU Prof. Dr. Abdullah HASBENLİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ Prof. Dr. Ahmet Murat AYTEKİN HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ Prof. Dr. Aydın AKBULUT HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ Prof.Dr. Hayri DUMAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ Prof.Dr. İrfan ALBAYRAK KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ Prof.Dr. Osman SERT HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ Doç.Dr. Kadir DEMİRCAN TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ Dr. Hesna URAL KAYALIK UFUK ÜNİVERSİTESİ Yrd. Doç. Dr. Burak Ali ÇİÇEK DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ Yrd. Doç. Dr. Nahit PAMUKOĞLU KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ Kongre Programı 09.30 Açılış - Saygı Duruşu ve İstiklâl Marşı 09.35 Biyologlar Dayanışma Derneği Başkanı Konuşması Uzman Biyolog Tarık PATIHAN 09.45 Protokol Konuşmaları Milletvekilleri ve Devlet Erkânı 10.30 “Türkiye’de Biyolog Olmak Ya Da Olmamak, Bütün Mesele Bu Olsa…” Prof. Dr. Ahmet Murat AYTEKİN (Hacettepe Üniversitesi Uygulamalı Biyoloji A.B.D) 10.45 Sağlık Uygulamalarında Biyologların Yeri, Teşhis Sürecinde Laboratuvar Uygulamaları Biyolog Mutlu KAYA (Sağlık Bakanlığı, Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü – Sağlık İletişimi Daire Başkanı) 11.00 Halk Sağlığı Uygulamaları Rutin Halk Sağlığı Uygulamaları, Biyosidal Uygulamaları Biyolog Ferhat Şahin KAYA (Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu – Vektör Kontrol Şube Müdürü) 11.15 Biyologların Tüp Bebek Laboratuarlarındaki Yeri ve Sorumlulukları Embriyolog Başak BALABAN (Klinik Embriyoloji Derneği Başkanı) Tarımsal Araştırmalarda Biyologlar Biyolog Mustafa ÖZDEMİR (Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı – Tarımsal Fauna ve Mikroflora Bölüm Başkanı) 11.30 Panel “Türkiye’nin Çalınan Doğası ve Biyokaçakçılık” Panel Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali ÇİÇEK (Doğu Akdeniz Üniversitesi) Panelistler • Prof. Dr. Hayri DUMAN (Gazi Üniversitesi) • Prof. Dr. İrfan ALBAYRAK (Kırıkkale Üniverstesi), • Uzman Biyolog Hüsniye KILINÇARSLAN (Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar G.M – Biyoteknoloji Şube Müdürü) • Biyolog Mehmet Cihat KÜÇÜK (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı – Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü) 11.45 13.00 Öğle Yemeği 13.45 Avrupa’da Biyologlar İçin Genişleyen İstihdam Alanları Ve Bu Alanlar İçin Biyologların Sahip Olması Gereken Yeterlik Ve Yetkinlikler Harm Jaap SMİT (Avrupa Ülkeleri Birliği “ECBA” Başkanı) 14.15 Nobel Ödüllü Biyologlar Doç. Dr. Kadir DEMİRCAN (Turgut Özal Üniversitesi, Tıp Fakültesi - Tıbbi Biyoloji A.B.D. Başkanı) 5 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 14.30 Biyologsuz Biyoteknoloji Olmaz Dr. Hesna URAL KAYALIK (Ufuk Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri MYO Öğretim Görevlisi) 14.45 İlaç ve Kozmetik Endüstrisinde Biyologlar ve Farmasötik Mikrobiyoloji Uygulamaları Uzman Biyolog Erdem CEYLAN (Drogsan İlaçları-Mikrobiyoloji Grup Yöneticisi) Uzman Biyolog İrem ÇELİK (Drogsan İlaçları-Mikrobiyoloji Uzmanı) Gıda Endüstrisinde Biyologlar Biyolog Murat KUZKALE (Kayseri Gıda Kontrol Lab. Müdürlüğü – Katkı Analiz Lab. Birim Sorumlusu, BDD Kayseri İl Temsilcisi) 15.00 Kahve Arası 15.15 15.30 Çevre Uygulamalarında Biyologlar; ÇED ve Çevre Danışmanlık, Çevre Laboratuvarı Uygulamalar Biyoçeşitlilik ve Doğa Koruma Projeleri Biyolog Can OYTUN (Çevre Danışmanlık Firması – Genel Müdürü) 15.45 Kalite Sistem Yönetimi Alanında Biyologlar Biyolog Dr. Erdinç MALHATUN (TÜRKAK – Eğitim Tanıtım ve Bilgilendirme Müdürü) 16.00 Hijyen, İlkyardım ve Yangın Eğitimleri Alanında Biyologlar Biyolog Yasemin EYÜPOĞLU (Danışmanlık Firması – Uzman) 6331 Sayılı İSG Kanununda Biyologlar Açısından Yenilikler Biyolog Garip EREL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Piyasa Denetimi ve Gözetimi Elemanı, A Sınıfı İSG uzmanı) 16.15 Kahve Arası 16.30 16.45 Öğrenci Gözüyle Biyoloji Eğitimindeki Sorunlar Muhammed TERZİ (BDD - Üniversiteler Genel Temsilcisi) 16.50 Panel “Biyoloji Lisans Eğitimi ve Mesleki Uygulamalar ile İlişkisi” Panel Başkanı Prof. Dr. Aydın AKBULUT (Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi) Panelistler Prof. Dr. Abdullah HASBENLİ (Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölüm Başkanı) Prof. Dr. Osman SERT (Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü) Prof. Dr. Atabay DÜZENLİ (Çukurova Üniv.Emekli Öğretim Üyesi) Yrd. Doç. Dr Nahit PAMUKOĞLU (Kırıkkale Üniversitesi Biyoloji Bölümü) • • • • Kapanış Konuşması ve Plaket Töreni Biyolog Çiğdem EKİN (BDD Genel Sekreteri – Sağlık Bakanlığı Dışkapı YBEAH-Araştırma Geliştirme Laboratuarı) 18.00 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ POSTER SUNUMLARI 7 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 3.ULUSAL (ULUSLARARASI KATILIMLI BİYOLOGLAR KONGRESİ 1 Lymantrıa dispar Larvalarında Testis Farklılaşması (Lep., Lymantriidae): Eda LİMAN, Selami CANDAN, Zekiye SULUDERE……………………………………………………………………………………………………..…………………….10 2 Kayıp Halka: Löki: Anıl PELVAN, Aslıhan NAMKAZAN, Burçin PALA, Elif KOMAN, Zehranur YÜKSEKDAĞ…………..…….12 3 Ayak Mantarının Patojenlerinin İzolasyonu, Tanımlaması Ve Doğal Biyolojik Materyallerin Ayak Mantarına Karşı Antifungal Aktivitesinin Araştırılması: Hatice Sena ÇELİK…………………………………………………………………..………14 4 Juglonun Allelopatik Etkisinin Doku Kültürü Şartlarında İncelenmesi: Tuğçe AKGÜL…………………………………..….16 5 Türkiye’de Biyokaçakçılık: Yiğit ANTEPLİOĞLU………………………………………………………………….…………………18 6 Türkiye’de Biyologlar İçin Yeni Bir İş Alanı: Teknik Ekoloji: Okan ÜRKER…………………………………….……………..20 7 Antalya Koşullarında Alıç (Crataegus spp.) Çoğaltım Olanakları Üzerine Çalışmalar: Nurtaç ÇINAR, Fatma UYSAL….22 8 Streptozotosin ile Diyabet Oluşturulmuş Sıçan Pankreasında Resveratrol Kullanımına Bağlı Proinflamatuar Gen İfadelenmelerinin Araştırılması: Buket YURTERİ, Sevda MENEVŞE, Atiye Seda YAR SAĞLAM………………….…………..24 9 Mısır Meyve Yarasasının (Rousettus aegyptiacus) Akdeniz Bölgesi’ndeki Son Durumu ve Korunması: Merve ŞİMŞEK GÜR, Nursel AŞAN BAYDEMİR…………………………………………………………………………………………………..………..26 10 Hücre İçi Haberleşme: Afet GÜRTAÇ, Melike Nur KAYTAZ…………………………………………………….………………….28 11 Kahramanmaraş Ekolojik Koşullarında yetiştirilen Adaçayı (Salvia officinalis L.) Bitkisinin Uçucu Yağ Bileşenlerinin GC-MS ile Tespiti: Emel DIRAZ, Şengül KARAMAN ……………………………………………………………………………………30 12 Genler ve Mutluluk: Fatma GÜMÜŞ, Sabire Nur BÜLBÜL, Aysu Ceren DEMİREZ, Kübra GÖÇER, Ayşe ÖZKAYA, Deniz YÜbalZBAŞIOĞLU ……………………………………………………………………………………………………………………32 13 Üç Ebeveynli Embriyo: Gizem Güleşir, Hilal Biga, Fatma Ünal ………………………………………….………………………..34 14 Biyolojik Mücadele Kitlesel Üretiminde ‘Bal’ a Alternatif Bir Besin Arayışı: Melas: Nurtaç ÇINAR, Aydın Ş. TUNÇBİLEK, Ülkü CANPOLAT, Derya ÇETİN, İbrahim KARTALOĞLU…………………………………………………………….40 9 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Lymantrıa dispar Larvalarında Testis Farklılaşması (Lep., Lymantriidae) Eda LİMAN1* Selami CANDAN2 Zekiye SULUDERE2 1. Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, ANKARA, e-mail: [email protected] 2. Gazi Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, ANKARA Özet Lymantria dispar (L.) (Lepidoptera, Lymantriidae) (Kır tırtılı, çingene güvesi) dünyanın pek çok ülkesinde yüzlerce bitkide zararlı olan polifag bir türdür. Doğal yayılış alanında 500’den fazla bitki türü üzerinde yaşadığı saptanmıştır. Bu zararlının yaşam evreleri yumurta, larva, prepupa, pupa ve ergin olmak üzere 5 aşamalıdır. Lymantria dispar larvaları yaprakları yiyerek tüketmek suretiyle konukçu bitkileri çıplaklaştırırlar. Bu nedenle önemli bitki kayıplarına neden olurlar. Eğer tahribat arka arkaya birkaç yıl tekrarlanırsa, bitkinin ölümü gerçekleşebilir. Bu çalışmada L. dispar‘ın larva evrelerinde testis farklılaşması ışık mikroskobu ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile incelenmiştir. L. dispar larvalarında 4 foliküllü bir çift testis bulunur. Her testis bir sperm kanalına bağlıdır. Testislerin üzeri bir kılıfla çevrilidir. Foliküller de ince bir bağ dokusu bölmesiyle birbirinden ayrılır. Her testis folikülünde üç farklı spermatogenez zonu bulunmaktadır. Yapılan bu çalışmada larval evrelerde L. dispar’ın testis yapısı incelenmiş, diğer böcek türlerinin testis yapılarıyla benzerlik ve farklılıkları ortaya konmuştur. Anahtar kelimeler: Lepidoptera, testis, morfoloji, histoloji, elektron mikroskopi The Testis Differentiation in Lymantria dispar Larvae (Lep., Lymantriidae) Eda LİMAN1* Selami CANDAN2 Zekiye SULUDERE2 Abstract Lymantria dispar (L.) (Lepidoptera, Lymantriidae) (Gypsy moth) which harms the hundreds of plant species in many countries in the world is a polyphagous species. It is detected that these bugs live on more than 500 plant species in the natural habitat. The life cycle of these pests has 5 stages: egg, larvae, prepupae, pupae and adult. The larvae of L. dispar denudate the plants by eating and running out of leafs. For this reason, they can cause the loss of plants significantly. If the deprediation is repeated several years in a row, the death of the plant may occur. In this study, the testis differentiation of the L. dispar larvae was examined with light microscope and scanning electron microscope (SEM). In L. dispar larvae, there is a pair of testes with 4 follicles. Each testis is connected to the testicular ducts. Testes are covered by a sheath. Follicles are also separated each other with a thin connective tissue sheath. Each testis follicle has 3 different spermatogenesis zones. In this study, the testis structure of the larval stages of L. dispar was examined and the similarities and differences of the testis structure in L. dispar larvae with the other species are presented. Key words: Lepidoptera, testis, morphology, histology, electron microscopy 11 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Kayıp Halka: Löki Anıl PELVAN Aslıhan NAMKAZAN Burçin PALA Zehranur YÜKSEKDAĞ Elif KOMAN Gazi Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, ANKARA Özet Milyonlarca yıl önce ökaryotik hücrenin alfa proteobakteriyi yutarak içine kabul etmesi sonucu, mitokondri genlerinin bu bakteri türünün atasal formlarından geldiği önerilmektedir. Ancak ev sahibi ökaryot hücre DNA’sının hem arke hem de bakteri atasal bölgeler içermesi ‘ev sahibi hücrenin atası’ nedir sorusunu cevaplamayı zorlaştırmaktaydı. DNA dizi çalışmaları, ev sahibi genomunun atasının bakteri değil arke olduğunu önerse de, arkeler ile ökaryotlar arasında ‘kayıp halka’ olarak tabir edilen hücresel yapıya dair bilinenlerin sınırlı olması, yapbozun parçalarını eksik kılmaktaydı. 2015 yılında Nature dergisinde yayınlanan bir çalışma kayıp halka ‘Lokiarchaeota (Löki)’nin keşfine yol açmıştır. Bugüne kadar tanımlanan arkelere kıyasla evrimsel ağaçta ökaryotlara en yakın konumlanan arke olduğu bildirilen Lokiarchaeota (Löki) hakkındaki bilgiler çok yenidir. Bu proje kapsamında, yıllardır bilinmeyen ve ökaryot evriminde yeni keşfedilen Lökinin ne olduğu, moleküler yapısı ve evrimdeki yeri aktarmaktır. Anahtar kelimeler: Arke, Bakteri, Ökaryot, LOKİ MISING LINK: LOKI ABSTRACT Millions years ago, accepts eukaryotic cells engulf to alpha proteobacteria into yourself and its recommended mitochondrial genes inbound from ancestral form of that bacteria. However, host DNA of eukaryotic cell's include of ancestral areas into achaea as well as to bacteria, hardly answer that question, what is 'ancestral host of cell'. DNA sequence studies, host genomes of ancestral is not bacteria propose to archaea, archaea between eukaryotes member so as 'missing link' limited known about that cellular forms to make missing that puzzle. The studied that published about the eukaryotic cells in Nature Magazine at 2015 was created a path discover to missing link mean it ‘Lokiarchaeota (Loki)’. Defined archaeas compare with evolutionary tree to eukaryotes so close positioned archaea where reported about lokiarcheota information’s are novel. In this study, for many years unknown and eukaryotic evolution what is loki about that recent discover molecular forms, explain it place to evolution. Keywords: Archaea, bacteria, eukarya, LOKI 13 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Ayak Mantarının Patojenlerinin İzolasyonu, Tanımlaması ve Doğal Biyolojik Materyallerin Ayak Mantarına Karşı Antifungal Aktivitesinin Araştırılması Turgay TEKİNAY1, Burcu ERTİT TAŞTAN2 Hatice Sena Çelik3 Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Bölümü, Ankara Gazi Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulu, Ankara 3 Gazi Üniveristesi Tıbbi Biyoloji Bölümü, Ankara, e-mail: [email protected] 1 2 Özet Tıp dilindeki adı Tinea pedis olan ayak mantarı daha çok erişkin ve ergenlik çağındaki erkeklerde, kadınlarda ve 12 yaşından küçük çocuklarda çok yaygın görülen bir cilt problemidir. Ayak mantarı kolaylıkla tedavi edilebilmesine rağmen başarılı bir tedaviden sonra bile tekrarlayabilmektedir. En yaygın bulaşma yolları ise; ayak mantarına sahip birinin giydiği kıyafet, ayakkabı veya terliği giymek; kullandığı çorap, havlu ve benzeri ürünleri kullanmaktır. Ayak mantarının görüntüsü herkeste aynı değildir. Bazı kişilerde sadece ayak parmakları arasında soyulma, kepeklenme ve çatlamalar şeklinde görülürken bazı kişilerde ise ayak tabanında ve yanlarında kızarıklık, kepeklenme ve su toplayan yaralar görülebilmektedir. Bu hastalığın tedavisinde genellikle ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Bilindiği gibi, ilaç içerikleri birçok yan etkinin gelişimine sebep olabilmektedir. Bu çalışmadaki amacımız ise; soruna nano ve biyoteknolojik yöntemlerle doğal çözüm yolları geliştirebilmektir. Bu nedenle Gazi Ünivesitesi Yaşam Bilimleri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde bulunan Mikroalgal Biyoteknoloji Laboratuvarında çeşitli bölgelerden gelen sulardan izole ettiğimiz mikroalgleri kullanarak son derece doğal ve neredeyse sıfır maliyetle bir tedavi yöntemi geliştirilecektir. Bu bağlamda Tinea pedis türüne karşı doğal bir antifungal ajan ile tedavi yöntemi geliştirmeyi hedeflemekteyiz. Piyasadaki antifungal ilaçlara eş değerde hem ucuz hem de doğal bir tedavi yöntemi olması beklenmektedir. Tedavi edilmemiş ayak mantarı ciltte çatlamalara, su toplayan yaraların çıkmasına ve ikincil bakteriyel enfeksiyonlara sebep olabilir. Ayak mantarından korunmak için; ayak temiz, serin ve kuru tutulmalıdır. Çalışma kapsamında uluslararası düzeyde nano ve biyoteknolojik yöntemler kullanılarak yenilikçi ve özgün bir tedavi yöntemi üretilecektir. Ayrıca konu yüksek lisans tezi ile desteklenip bilimsel anlamda ülkemize fayda kazandıracaktır. Anahtar kelimeler: Tinea pedis, antifungal aktivite, mikroalg, nanoteknoloji, biyoteknoloji Isolation and Characterization of Patogenic Fungi that Cause Atlete’s Foot and Testing Various Biological Materials for Their Antifungal Activities Against These Patogens Abstract ‘Tinea pedis’ is a very common skin ploblem which is known as ‘Athlete’s Foot’ andmostly seen in adults, adolescent boys, females and children with younger than 12 years old. Athlete’s foot can be easily repeated even after a successful treatment. The most common ways of transmission ; with someone has worn vesture, shoes, slippers who has Athlete’s Foot. And used socks or towels reveals the same effect as well. The image of Athlete’s foot is not the same in everyone. It has seen just peeling between the toes, which discernable the form of chapped and dandruff although it may be visible in the soles and sides rubescence, which noticeable dandruff and water on the body injuries. The treatment method is medication. As is known, the drug contents may cause many side effects. Our purpose on this study;is to develop natural solutions to the Tinea pedis problem with nano and biotechnological methods. Therefore, an extremely natural treatment method with nearly zero cost will be developed at Microalgal Biotechnology Laboratory of Gazi University Life Sciences Application and Research Center by using isolated microalgae coming from waters of various areas. In this regard, we aim to develop a new treatment method with a natural antifungal agent against Tinea pedis species. It is expected to develop cheap and natural treatment method as a alternative to antifungal drugs on the market. Untreated Athlete’s Foot may cause cracking of the skin, emergence wounds that collects water and secondary bacterial inflections. To avoid from Athlete’s Foot, feet must be kept clean, cool and dry. In scope of the study, an innovative and unique treatment method will be produced by using nano and biotechnological methods. Moreover, the topic assisted with master’s thesis and it will provide our country in scientific perspective. Key worlds: Tinea pedis, antifungal activity, microalgae, nanotechnology, biological materials 15 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Juglonun Allelopatik Etkisinin Doku Kültürü Şartlarında İncelenmesi Tuğçe AKGÜL Özet Bu çalışmada, kabak tohumlarında çimlenme ve çimlenme sonrası fide büyümesi üzerine juglonun allelopatik etkileri hem Petri kutularında hem de doku kültürü şartlarında araştırılmıştır. Tohumlar Petrilerde 25°C’ de çimlendirilmiştir. juglon 0,001mM, 0,01mM, 0,1mM ve 1mM olmak üzere 4 farklı konsantrasyonda uygulanmış ve kontrol (saf su) grubu ile karşılaştırılmıştır. Tohumların çimlenme oranları 7 gün boyunca kaydedilmiş ve 7. günde fidelerin kök- gövde uzunlukları, kuru-yaş ağırlıkları ölçülmüştür. Ayrıca, tohumların embriyolarının besi ortamına ekimi yapılmıştır. Dört farklı konsantrasyonda juglon içeren besiyeri ve kontrol (juglonsuz) besiyerine ekim yapıldıktan sonra bunlar doku kültürü şartlarında 3 hafta büyütülmüştür. Sonuç olarak; hem Petri hem de doku kültürü ortamlarında juglon konsantrasyonuna bağlı olarak tohum çimlenmesi ve fide büyümesinin juglon tarafından olumsuz yönde etkilendiği görülmüştür. Yani, juglon konsanrtrasyonu arttıkça büyüme de azalmıştır. Diğer taraftan, 0,1 ve 1 mM gibi yüksek juglon konsantrasyonlarına maruz kalan doku kültüründeki fidelerin yapraklarında solgunluk ve kök uçlarında kararma gözlemlenmiştir. Anahtar kelimeler: Allelopati, Bitki doku kültürü, Çimlenme, Fide büyümesi, Juglon, Kabak. Researching Allelopathic Effect Of Juglone In Tissue Culture Conditions Tuğçe AKGÜL Abstract In this study, juglone’s allelopathic effects on germination and seedling growth of zucchini seeds were investigated in both Petri dishes and tissue culture conditions. The seeds were germinated at 25°C. Juglone was applied at four different concentrations (0.001mM, 0.01mM, 0.1mM and 1mM) and compared with control (distilled water). Germination of the seeds were recorded for 7 days and seventh day lenght and wet and dry weights of root and shoot of the seedlings were measured. In addition, embrios of the seeds were transferred into the nutrient medium. After planting the embrios into the nutrient medium containing four different juglone concentrations and control medium (without juglone), they were keeped to grow under tissue culture conditions for 3 weeks. In conclusion; both seed germination and seedling growth of the zucchini in both Petri dishes and tissue culture media were seen effected by juglone negatively depending on it’s concentrations. That is, growth of the seeds was decreased with increasing of the juglone concentrations. On the other hand, withered leaves and blackened root tips were observed in the seedlings of the tissue cultures exposed to high juglone concentrations such as 0.1 and 1 mM. Key words: Allelopathy, Juglone, Seed germination, Seedling growth, Plant tissue culture, Zucchini. 17 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Türkiye’de Biyokaçakçılık Yiğit ANTEPLİOĞLU Gazi Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, ANKARA Özet Biyokaçakçılık vakaları, türlere ve türlerin birey sayılarına doğrudan etki etmektedir. Kaçırılan biyolojik kaynakların dünyada ve ülkemizde kullanıldığı çok çeşitli alanlar mevcuttur. Örneğin Doktor balığı (Garra rufa Heckel, 1843) sağlık alanı, yılan ve amfibi zehirleri kozmetik, çeşitli böcekler bilimsel ve koleksiyon amaçlı kaçırılmaktadır. Ayrıca av turizmi ve ekoturizm kapsamında kaçırılan örnekler ülkemizde ekonomik kayıplara da sebep olmaktadır. Her canlının ekosistemde bir işlevi olduğuna göre kaçırılan her türün ekosistem üzerinde olumsuz etki yaratması kaçınılmazdır. Örneğin, arıların ve kelebeklerin doğadan toplanması çiçeklerin tozlaşmasını, tohum üretimini ve çoğalmayı olumsuz etkilemektedir. Bitkilerin çoğalamaması bitkilerle beslenen ve üremesi bitkilere bağımlı olan diğer türlerin yaşamını tehlikeye atmakta ve tarımsal üretimde de kayıplara sebep olmaktadır. Biyolojik çeşitlilik dolayısıyla genetik kaynaklar, uluslararası sözleşmelerle koruma altına alındığı gibi, ülkemizde de biyokaçakçılığın önüne geçilebilmesi için çeşitli yasal düzenlemeler yapılmaktadır. İlgili kanun ve yönetmelikler gereğince söz konusu biyokaçakçılık vakasına karışan yerli ya da yabancı şahıslara adlî ya da idarî para cezası uygulanmaktadır. Ulusal düzenlemeler ile belgesiz olarak hiçbir canlı türü, türevi veya parçası ülkemizden yurt dışına çıkartılamaz. (kontrol belgesi, sağlık sertifikası, CITES belgesi, materyal transfer anlaşması, vb.). Biyokaçakçılık olaylarının önüne geçilebilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlardaki çalışanların konunun uzmanları tarafından bilgilendirilmesi gerekir. Anahtar kelimeler: Biyokaçakçılık, ekosistem, biyoçeşitlilik, fauna, flora Biosmuggling in Turkey Yiğit ANTEPLİOĞLU Abstract Bio-smuggling events is directly affects to species and the number of individuals. There are various field that use the kidnapped biological resources in the world and in our country. For instance; Doctor fish (Garra rufa Heckel, 1843) for the health field, snake venom and amphibian poison for the cosmetics, insects are smuggled for a variety of scientific and collections. In addition, samples were kidnapped under the hunting tourism and ecotourism in our country are also cause economic losses. Every creature of every kind that was kidnapped by a function of the ecosystem is bound to have a negative impact on ecosystems. For example, bees and butterflies pollinate the flower collection from nature, negatively affects seed production and propagation. The growth of plants, which feed on plant growth and endanger the lives of other species that depend on plants and agricultural production is also cause losses. Biodiversity therefore genetic resources, as enshrined in international conventions, our country has also made various regulations in order to prevent bio-smuggling. Related laws and regulations in accordance with the said bio-smuggling cases to domestic or foreign parties involved in judicial or administrative penalty is applied. As undocumented species with no national regulations, can not be removed from our derivative or part of the country abroad. (Inspection certificate, health certificate, CITES certificate, material transfer agreements, etc.). Bio-smuggling cases need to be informed by experts on the subject of the relevant institutions and organizations working to prevent. Key worlds: Bio-smuggling, ecosystem, biodiversity, fauna, flora. 19 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Türkiye’de Biyologlar İçin Yeni Bir İş Alanı: Teknik Ekoloji Okan ÜRKER Gazi Mah. Mümtaz Gümüş Sok. 13/1 Yenimahalle-ANKARA e-mail: [email protected] Özet Yaşanan mevcut bürokratik engellerin sonucunda Türkiye’deki üniversitelerden mezun olan biyologlar mesleklerini yalnızca sağlık sektöründe mümessil veya laborant olarak, dershanelerde veya devlet okullarında öğretmen olarak, biraz daha şanslılarsa akademik kurumlar veya birkaç bakanlıkta çok dar kadro imkanlarının içerisinde icra etmeye mecbur kalmaktadır. Bununla birlikte Türkiye’deki akademik kurumların da biyoloji bilimini yıllardır daha çok teorik düzlemde aktarmalarının sonucu olarak özel sektörde de biyologlar çok kısır bir alana sıkışıp kalmak zorunda kalmıştır. Tüm bu sorunlara karşılık, biyologlar için iş hayatında çeşitlilik arz edecek ve mesleklerini üst ölçekte başarılı biçimde icra edebilecekleri birçok alan mevcuttur. Son yıllarda dünya genelinde özellikle doğa koruma, doğal kaynak yönetimi, coğrafi bilgi sistemleri, iklim değişimi, çevre koruma teknolojileri, yeşil ekonomi, sivil toplum, çevre etiği, çevre tarihi gibi çalışma alanları ve konularına yönelik ciddi bir biyolog ihtiyacı ve talebi olduğu aşikardır. Bu çalışmada biyologlar için yeni bir iş dalı sayılabilecek ve son yıllarda popülerliği giderek artan teknik ekoloji (ekoloji mühendisliği veya ekoloji mimarlığı) mesleğinin ana hedefleri, çalışma alanları, çalışma teknikleri ve Türkiye’de bu mesleğin daha uygulanabilir hale gelmesi için bürokratik ve akademik alanlarda yapılması gerekenler tartışılmıştır. Anahtar kelimeler: İş hayatı, uygulamalı biyoloji, teknik ekoloji, ÇED, ekolojik etki. A New Business Era For The Biologists In Turkey: Technic-Ecology (Engineering Ecology) Okan ÜRKER Abstract Graduated biologists in Turkey have to work in a very narrow area (as represant or laborant in health sector, as teacher in training centers or public schools, academicians or officers in a few ministries if they are lucky) due to bureaucratic obstacles. In addition to this, biologists in Turkey are trapped in a confined space in the private sector because of academic institutions’ prefer to give theoretical knowledge on biology education. Despite the all these problems, there are a lot of business opportunuties for biologists. It is very clear that in recent years there is exact biologist needs and demands over the world especially on nature conservation, natural resource management, geographical information systems, climate change, environmental protection technologies, green economy, civil society, environmental ethics and environmental history etc. This study aims to discuss the main ideas, working areas and working technics of tecnic ecology (engineering ecology or ecology architecture) which is a new business era for the biologists. Also some offers are developed because of the needs to be done as bureaucratically and academically in Turkey to support this profession to be more feasible. Key words: Business, applied biology, engineering ecology, ecology architecture, EIA, ecological impact. 21 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Antalya Koşullarında Alıç (Crataegus Spp) Çoğaltım Olanakları Üzerine Çalışmalar Nurtaç ÇINAR* Fatma UYSAL Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Gıda ve Tıbbi Bitkiler Bölümü, Aksu-Antalya, e-mail: [email protected] Özet Crateagus türleri birçok üyesi süs bitkisi ve gıda maddesi olarak kullanılan Rosaceae familyasının bir üyesidir. Doğal ürünlere yönelimin artmasıyla kalp damar sistemi üzerine olumlu etkileri olan alıçların korunması ve çoğaltımı da önem kazanmaktadır. Çalışmamızın amacı bölgemizde bulunan alıç taksonlarının vejetatif ve generatif yolla çoğaltım olanaklarının belirlenmesidir. Vejetatif çoğaltım amacıyla sürgün uyanma dönemi öncesi (şubat ayı) ağaçlardan odun leri alınarak IBA dozları uygulanmış, köklendirme ortamı olarak perlit ve torf: perlit (1:1) kullanılmış ve dikimden 3 ay sonra çeliklerde canlı çelik oranı (%), kök sayısı (adet) ve kök uzunluğu (cm) belirlenmiştir. Generatif çoğaltım amacıyla tohumlara bazı ön işlemler (H2SO4, GA3, 25 °C ve 40 °C su) uygulanmış; tohumlarda çimlenme olup olmadığı 16 ay boyunca kontrol edilmiştir. Vejetatif çoğaltım denemesi 2 yıl, generatif çoğaltım denemesi 3 yıl tekrarlanmıştır. Vejetatif çoğaltımda yaşayan çelik ve kök oluşumu sadece C. monogyna ve C.sinaica türlerinde olmuştur. Generatif çoğaltımda tohum çimlenmesinin 5-16 ay gibi uzun sürede gerçekleşmesi bazı problemlere neden olmuştur. C. monogyna ve C.zaralus tohumlarında sağlıklı çimlenmeler gerçekleşmiştir. Anahtar kelimeler: Crataegus, çelik, tohum, sülfirik asit, çimlenme Studies On Reproduction Of Hawthorn (Crataegus spp) Under The Conditions of Antalya Nurtaç ÇINAR* Fatma UYSAL Abstract Crateagus species are a member of Rosaceae familia whose many members are used as ornamental plant. Upon increase of tendency to natural products, production and reproduction of hawthorns which have positive impacts on cardiovascular system is becoming more and more important. The goal of our study is to determine vegetative and generative reproduction ways of hawthorn taxons in our region. To enable vegetative reproduction, IBA doses have been applied to wood cuttings from trees before exile waking period. Pearlite and peat: pearlite (1:1) were used as layering environment and the vivid cutting rate in steels were determined 3 months after planting. Some pre-transactions (H2SO4, GA3, 25 °C and 40 °C water) were applied to seeds for the generative reproduction and it was observed if germination occurred on seeds. Vegetative reproduction was repeated for 2 years, generative reproduction was repeated for 3 years. Cutting and root formation in vegetative reproduction only occurred in species C.monogyna and C.sinaicas. The long germination period like 5-16 months in generative reproduction caused some problems. Healthy germination took place in C.monogyna and C.zaralus seeds. Key words: Crataegus, cutting, seed, sulfuric acid, germination. 23 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Streptozotosin ile Diyabet Oluşturulmuş Sıçan Pankreasında Resveratrol Kullanımına Bağlı Proinflamatuar Gen İfadelenmelerinin Araştırılması Buket YURTERİ* Sevda MENEVŞE Atiye Seda YAR SAĞLAM Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik AD, 06510, Beşevler, Ankara Özet Diabetes mellitus (DM) insülin hormon eksikliği veya yokluğu sonucu oluşan hiperglisemiyle karakterize metabolik bir hastalıktır. DM gelişiminde inflamasyon ve oksidatif stresin önemli rol oynadığı ileri sürülmektedir. Tip 2 DM’de, insülin talebi sürekli arttığında, oksidatif stresle sonuçlanan ROS üretimi artmaktadır. Yüksek ROS seviyeleri; NF-𝜅𝜅B, nitrik oksit (NO) ve interlökinlerin (IL) transkripsiyonuna yol açan inflamasyon sinyal yolaklarını aktive etmektedir. Anti-inflamatuvar ve antioksidan özelliği olduğu düşünülen resveratrolün (RSV) DM’da yararlı etkileri olduğu bilinmektedir. Çalışmamızda streptozotosin (STZ)-indüklü diyabetik sıçanlarda RSV kullanımına bağlı olarak inflamasyon ile ilişkili olan NF-κB, TNF-α, IL-6, iNOS ve COX-2 genlerinin pankreastaki ifadelenme düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmamıza, Kontrol, Sham kontrol, Kontrol-DMSO, Sham kontrol-RSV, Diyabet, Diyabet-RSV gruplarından oluşan toplam 36 wistar sıçan dahil edilmiştir. Her bir grup 6 sıçandan oluşturulmuştur. Sıçanların pankreas dokularından, NF-κB, TNF-α, IL-6, iNOS ve COX-2 genlerinin mRNA ifadelenme düzeyleri RT-PCR yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Kontrol ve diyabetik sıçan grupları karşılaştırıldığında NF-κB, TNF-α, IL-6, iNOS ve COX-2 genlerinin mRNA ifade düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir artış olduğu saptanırken (p<0.05) diğer gruplar arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Sonuç olarak, STZ-indüklü diyabetik rat gruplarında, diyabetik semptomların azaltılması ve genlerin ifade düzeylerindeki değişimlerin araştırıldığı, diğer antidiyabetik ilaçların birarada kullanıldığı farklı tedavi stratejileri denenebilir. Effect of Resveratrol On Proinflamatuar Gene Expressıon In Pancreas of Streptozotocın Induced Diabetıc Rats Buket YURTERİ* Sevda MENEVŞE Atiye Seda YAR SAĞLAM Abstract Diabetes mellitus (DM) is a metabolic disease that is formed as a result of deficiency or absence of insulin hormone and characterized with hyperglycemia. Inflammation and oxidative stress have been alleged to play an important role in development of DM. In Type 2 DM as insulin demand increases, the production of ROS resulted in oxidative stress also goes up. High levels of ROS activate the inflammation signal pathways for the transcription of NF-κB, NO and IL molecules.Resveratrol (RSV), which is though to be antiinflammatory and antioxidant, is known for beneficial effects on DM. In our study, the expression levels of NF-κB, TNF-α, IL-6, iNOS and COX-2 genes, which are related to inflammation in pancreas, have been aimed to determine dependent on the usage of RSV in streptozotocin induced (STZ) diabetic rats. 36 wistar rats, which are consisted of control, sham control, control-DMSO, sham control-RSV, diabetes and diabetes-RSV, are included in our study. Each group is composed of 6 rats. The mRNA levels of NF-κB, TNF-α, IL-6, iNOS and COX-2 genes from pancreatic tissue of rats are evaluated with the method of RT-PCR. When control and diabetic rats are compared, increasement has been detected statistically at the mRNA levels of NF-κB, TNF-α, IL-6, iNOS and COX-2 genes, there’s no key differences among other groups. As a result, within the groups of STZ induced diabetic rat, different treatment strategies in which diabetic symptoms are relieved, the changes within the expression leves of genes are investigated and other antidiabetic medications are used together can be tested. 25 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Mısır Meyve Yarasasının (Rousettus aegyptiacus) Akdeniz Bölgesi’ndeki Son Durumu ve Korunması Merve ŞİMŞEK GÜR* Nursel AŞAN BAYDEMİR Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü *e-mail: [email protected] Özet Türkiye’de 39 yarasa türü yayılış göstermektedir. Pteropodidae familyasına ait bir tür olan Rousettus aegyptiacus (Geoffroy, 1810) Türkiye’de yayılış gösteren tek meyve yarasasıdır. Bu tür Mersin, Hatay, Adana, Antalya illerinde yayılış göstermektedir. Mısır meyve yarasasının yayılışı, taksonomisi, biyoekolojisi ve genetiği üzerine birçok çalışma yapılmasına karşılık, Akdeniz bölgesindeki populasyonlarının durumu hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı çeşitli lokalitelerde bulunan Mısır meyve yarasası tünekleri üzerinde insanların olumsuz etkilerini araştırmaktır. Arazi çalışmalarında insanlar tarafından tahrip edilen tüneklere gidilerek geçmiş yıllardaki kayıtlarda bulunan kolonilerin halen bu habitatlarda bulunup bulunmadığı kayıt edilmiştir. Arazi çalışmaları sonucunda iki ilde Mısır meyve yarasası kolonilerinin insanlar tarafından olumsuz yönde etkilendiği ve geçmiş yıllardaki kayıtlarla karşılaştırıldığında kolonilerdeki birey sayısının giderek azaldığı tespit edilmiştir. Türün korunması için DKMP Genel Müdürlüğü ile ortak çalışmalara başlanmıştır. Anahtar kelimeler: Rousettus aegyptiacus, Pteropodidae, koruma statüsü, habitat, mağara, Türkiye Last Status and Conservation Of Egyptıan Fruit Bat (Rousettus Aegyptiacus) In Mediterranean Region Merve ŞİMŞEK GÜR* Nursel AŞAN BAYDEMİR Abstract Thirty-nine bat species are distributed in Turkey. A species, belonging to the family Pteropodidae, Rousettus agyptiacus (Geoffroy, 1810) is the only fruit eating bat in the country. This species is distributed in Mersin, Hatay, Adana and Antalya provinces. Although, many studies on distribution, taxonomy, bioecology and genetics of the Egyptian fruit bat have been done, there is not much information about the last status of the populations of the species in the Mediterranean region. The aim of the study is to investigate the negative effects of human beings to the roosts of the Egyptian fruit bat, distributed in various localities. We revisited the roosts which were destroyed by human for determining the presence of any recorded colonies in the past. We recorded that the colonies of Egyptian fruit bat was negatively affected by human and the number of individuals are markedly decreased in two provinces. We began to collaborate with Directorate of Nature Conservation and National Parks for the conservation of the roosts of the species. Key words: Rousettus aegyptiacus, Pteropodidae, conservation status, habitat, cave, Türkiye 27 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Hücre İçi Haberleşme Afet GÜRTAÇ* Nur KAYTAZ Ankara Ü., Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Ankara, e-mail: *agurtac @gmail.com Özet Hücre içi haberleşme birbirini takip eden üç basamakla gerçekleşir. Birinci basamak; sinyal alımı, ikinci basamak; sinyal aktarımı, üçüncü basamak ise sinyal sonlanması ve hücresel cevaptır. Birinci basamak olan sinyal alımında hücrenin yüzeyinde bulunan reseptör proteinleri rol oynar. Reseptör proteinleri sinyal dönüştürücü gibi davranırlar. İkinci basamak olan sinyal akatarımında moleküler etkileşimler sonucu reseptör proteinlere gelen sinyaller hücre içindeki hedef moleküllere aktarılır. Sinyal aktarımda cAMP ve protein kinazlar öne çıkan moleküllerdir. Son basamak olan sinyalin sonlanması ve hücresel cevabın oluşması için reseptör konsantrasyonunun belli bir limitin üzerinde olması gerekir. Eğer bu koşul sağlanıyorsa, hücreye gelen sinyale göre hücrede çeşitli reaksiyonlar sonucu cevap oluşturulur. Günümüzde, hücre içi iletişimin mekanizması ve bu mekanizmaya etki eden faktörler birçok bilim insanı tarafından araştırılmaktadır. Özellikle, apopitoz, tümör oluşumu ve diyabet hastalığına etki eden faktörlerin araştırıldığı çalışmalarda hücre içi iletişimin rolü büyük önem taşır. Ayrıca hücre içi iletişimden kaynaklı hücrede meydana gelen hasarlar, patolojik incelemelerde biomarker özelliği taşır. Bu çalışmada; hücre içi iletişimin temel özellikleri, hücre içi iletişimin apopitoz olayındaki rolü, hücre içi iletişimde meydana gelen bozukluklardan dolayı hücrede ve dokuda oluşan patolojik durumlar ve meydana gelen hastalıklar, hücre içi iletişim bozukluğunu tetikleyen faktörler yer almaktadır. Anahtar kelimeler: reseptör proteinler, cAMP, protein kinazlar, apopitoz, tümör, diyabet Intracellular Comminucation Afet GÜRTAÇ* Nur KAYTAZ Abstract Intercellular comminucation consists of three parts, first part; signal recognition, second part; signal transfer, third part; termination signal and cellular response. First part of cell singnaling is signal receptors. Reseptor proteins likes signal covers. Second part is signal transduction . Recognize of stimulus by reseptor proteins transfer of a signal across plasma membrane or within the cytoplasm that trigger the cells response. Transmission of signal molecules cAMP and protein kinaz. End of the part is cellular response to signals. Cessation of response as a result of the destruction or inactivation of signaling molecules. Investigation mechanism of inracellular comminucation and factors affecting to this mechanism by a lot of scientists. Specially, inracellular comminucation have an important role in studied about with factors affecting to apoptosis, tumourigenesis and diabetes. Moreover, patholojically damages as used biomarker about with intracellular comminucation in cell studies. In this study; basic features of intracellular comminucation, role of intracellular comminucation in apoptosis, damages in cell and tissue about with intracellular comminucation, diseases about with intracellular comminucation, factors affecting to intracellular communication disorder. Key words: Receptor protein , cAMP,protein kinese, apopitosis ,tumor, diabetes 29 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Kahramanmaraş Ekolojik Koşullarında Yetiştirilen Adaçayı (Salvia officinalis L.) Bitkisinin Uçucu Yağ Bileşenlerinin GC-MS ile Tespiti Emel DIRAZ* Şengül KARAMAN Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Kahramanmaraş, * e-posta: [email protected] Özet Ada çayı, ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasından Salvia cinsini oluşturan kokulu bitkilerdir. Familyanın en büyük cinsi olup dünyada yaklaşık 1000 taksonla, ülkemizde ise yaklaşık 95 taksonla temsil edilmektedir. Salvia officinalis (tibbi adaçayı) 60 cm nadiren 100 cm boyunda yarı çalımsı bitkiler olup, yatıştırıcı, midevi, diüretik, ter kesici (antihidrotik), dezenfektan, ağrı kesici (analjezik), balgam söktürücü (ekspektoran) etkileri yanında gargara şeklinde boğaz ve burun hastalıklarında kullanılır. Bu çalışmada tibbi adaçayı tohumları Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi deneme alanında ekilmiş, bitkiler çiçeklenme döneminde hasat edilmiş ve distilasyon yöntemi (su buharı ile sürükleme) ile bitkilerden uçucu yağları elde edilip, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Bitki Fizyolojisi Laboratuvarı’nda GC-MS (Gaz Kromatografisi/Kütle Spektrometrisi) kullanılarak uçucu yağ bileşenleri tespit edilmiştir. GC-MS sonuçlarına göre bitkinin toprak üstü kısımlarından elde edilen yağlarda en fazla bulunan bileşenler; thujone (% 17.82), camphor (% 17.29) ve manool (% 10.23) olarak tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda tıbbi adaçayının toprak üstü organlarının uçucu yağ bileşenleri GC-MS cihazı ile tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Tıbbi adaçayı (Salvia officinalis L.), uçucu yağ, GC-MS, αthujone, camphor, manool Determination of Essential Oil Composition of Plant Sage (Salvia officinalis L.) by GC-MS Grown in Kahramanmaraş Ecological Conditions Emel DIRAZ* Şengül KARAMAN Abstract Sage, belongs to Lamiaceae family and comprises the genus Salvia, including fragrant plants. Salvia is the largest genus of the family with about 1,000 taxa in the world and in our country is represented by nearly 95 taxa. Salvia officinalis L. (medical sage) is 60 cm, rarely 100 cm and known as half shrub plants. It is used as sedative, stomachic, diuretic, antiperspirants (antihydrotic), disinfectant, pain relievers (analgesics), expectorant and used for throat and nose diseases as mouthwash. In this study, seeds of medical sage cultivated at Kahramanmaraş Sütçü İmam University Field Trial and plants were harvested at flowering stage and essential oils obtained by distillation method. The oil samples were analysed by GC MS (Gas Chromatography / Mass Spectrometry) at Kahramanmaraş Sütçü İmam University, Science and Letter Faculity, Biology Department. According to GC-MS results; the most abundant components were detected as α-thujone (17.82 %), camphor (17.29 %) and manool (10.23 %). As the result of the study essential oil composition of the aerial organs of medicinal sage determined by GC-MS. Key words: Medical sage (Salvia officinalis L.), essential oil, GC-MS, α-thujone, camphor, manool 31 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Genler ve Mutluluk Fatma GÜMÜŞ Sabire Nur BÜLBÜL Aysu Ceren DEMİREZ Ayşe ÖZKAYA Deniz YÜZBAŞIOĞLU Kübra GÖÇER Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü, Ankara, Türkiye Özet Bilimsel keşifler ile belirlenen genetik özelliklerin potansiyel iyilik ve insan mutluluğu ile ilişkili olayların temelini anlamada önemli etkileri olabilir. İkizlerle yapılan çalışmalar bireysel iyilik farklılıklarının hem genetik hem de çevresel faktörler ile ortaya çıktığını göstermiştir. Hangi genlerin ifade edildiği bilgisi yanı sıra poligenik kalıtım nedeniyle o genlerdeki potansiyel azalma, bağımlılık ve kendine zarar verici davranışlara ışık tutabilir. Araştırmacılar mutluluğun farklı türlerinin insan genomu üzerinde şaşırtıcı derecede farklı etkilere sahip olduğunu belirlemişlerdir. Bu çalışmada, mevcut bilgilere dayanarak, mutluluğun ortaya çıkmasında rol oynayabilen genotipler incelenmiştir. Anahtar kelimeler: Mutluluk, genler Genes and Happiness Fatma GÜMÜŞ Sabire Nur BÜLBÜL Aysu Ceren DEMİREZ Ayşe ÖZKAYA Deniz YÜZBAŞIOĞLU Kübra GÖÇER Abstract Genetic information derived from scientific explorations of genetic traits may have important links to understanding the basis for feelings of well-being and potentially the phenomena associated with human happiness. Previous twin-family studies have revealed that individual differences in wellbeing are accounted for by both genetic as well as environmental factors. Knowledge about how genes are expressed, as well as their potential impairment due to polygenic inheritance, can shed light on predispositions to addiction and self-destructive behaviors. Researchers found that surprisingly different types of happiness have different effects on the human genome. In this study, we reviewed the genotypes that may play a role in determining happiness, based on current knowledge. Key words: Happiness, Genes 33 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Üç Ebeveynli Embriyo Gizem Güleşir Hilal Biga, Fatma Ünal* Gazi Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 06500, Ankara e-mail: [email protected] Özet Mitokondri, ökaryotik hücrelerde enerji üreten çok önemli bir organeldir. Mitokondriyal hastalıklar, kalıtsal hastalıklar arasında oldukça yaygın görülen fakat bir o kadar da kompleks olan hastalıklardır. Mitokondriyal hastalıklar, mitokondrilerin fonksiyonlarındaki bozukluktan kaynaklanan oldukça şiddetli ve tedavi edilemez hastalıklardır. Mitokondriyal hastalıklar, anne yoluyla kalıtılan mitokondrideki genetik materyalde-mitokondriyal DNA’da (mt-DNA) meydana gelen mutasyonlardan kaynaklanmakta ve anneden türeyen nesillerde karakteristik bir hastalık seyri göstermektedir. Birleşik Krallık’ta meclis, 2 Şubat 2015 tarihinde, tarihi bir karar ile, mitokondriyal replasman veya “üç ebeveynli embriyo” olarak adlandırılan yeni bir tekniğin uygulanmasına izin vermiştir. Mutasyona uğramış genler taşıyan ve anneden aktarılan mitokondrinin, çocuklarına kalıtılmasını önlemek amacıyla iki yöntem geliştirilmiştir. Pronuklear transferde, annenin yumurtası babanın spermi ile in vitro koşullarda döllenir. Döllenen yumurtanın pronukleusları, pronukleusu çıkarılan verici bir kadının yumurtasına aktarılır. Karyoplast transferi olarak adlandırılan diğer teknikte, mutant mitokondri taşıyan annenin yumurtası ve sağlıklı mitokondri taşıyan verici yumurtası toplanır. Her iki döllenmemiş yumurtadan metafaz-II evresindeki “kromozomlar ve iğ iplikleri” (karyoplast olarak adlandırılır) birlikte çıkarılır. Vericiden çıkarılan karyoplast imha edilir. Anneden alınan karyoplast, verici kadının yumurtasına transfer edilir. Bu yumurta daha sonra babanın spermi ile in vitro ortamda döllenir. Bu derlemede, “üç ebeveynli embriyo” tekniği tanıtılacak ve tekniğin avantaj ve dezavantajları değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler: Üç ebeveynli embriyo, mitokondriyal replasman, mitokondriyal hastalık, mitokondriyal-DNA, mutasyon. Three Parent Embryo Gizem Güleşir Hilal Biga, Fatma Ünal Mitochondria are vital energy-producing organelles in eukaryotic cells. Mitochondrial diseases are among the most common and most complex of all inherited genetic diseases. Mitochondrial diseases are potentially severe, incurable diseases resulting from dysfunctional mitochondria. Several important mitochondrial diseases are caused by mutations in mitochondrial DNA (mtDNA), the genetic material contained within mitochondria, which is maternally inherited, producing a characteristic disease distribution down the maternal line. In the United Kingdom, a historic decision on the new genetic technique called mitochondrial replacement or ‘3 person in-vitro fertilization” was voted on 3rd February 2015. There are two techniques which will prevent children from inheriting their mother’s mitochondria. In Pronuclear transfer, the mother’s egg is fertilized in vitro by the father’s sperm. The pronucleus of the fertilized egg is then transferred into a donor egg whose pronucleus has been removed. In the other technique called maternal spindle transfer, the spindle of chromosomes is removed from the unfertilized egg and introduced into a donor egg which is subsequently fertilized in vitro by the father’s sperm. This review outline this technique and evaluate the advantages and disadvantages of “three parent embryo”. Key words: three parent embryo, mitochondrial replacement, mitochondrial disease, mitochondrial-DNA, mutation. 35 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Mannheimia haemolytica Suşunun Farklı Besiyerlerinde Üreme ve Lökotoksin Oluşturma Özelliklerinin İncelenmesi Mehmet ÇELİK Sevil Erdenliğ GÜRBİLEK Harran Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Mikrobiyoloji Bölümü Eyyübiye / Şanlıurfa, e-mail: [email protected], [email protected] Özet Pasteurella cinsi mikroorganizmaların, koyunların solunum sistemi enfeksiyonlarındaki etiyolojik rolleri uzun zamandan beri bilinmekte ve Mannheimia haemolytica pnömonik pastörellozisin primer etkeni olarak kabul edilmektedir. Mannheimia haemolytica tüm dünyada koyun pnömoni vakalarından yüksek oranda izole edildiği bildirilmektedir. Bu çalışmada Mannheimia haemolytica suşlarının farklı besiyerlerinde üreme ve lökotoksin üretme özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bunun için testte üç farklı besiyerleri kullanılarak suşların üreme kapasiteleri lökotoksin yönünden karşılaştırılacaktır. Testin karşılaştırma işleminin doğruluğunu teyit etmek amacıyla Mannheimia haemolytica infeksiyonu etken izolasyonu ile doğrulanmış pozitif serumlar ve Mannheimia haemolytica enfeksiyonu yönünden negatifliği doğrulanmış serumlar kullanılacaktır. Bu çalışmanın sonucunda hastalık etkeni suşların lökotoksin üretme kapasitesini arttıran besiyeri tespit edilecek. Böylece ilerleyen çalışmalarda hastalık etkeninin etkinliğini bertaraf etme amacıyla aşı yapımında kullanılabileceği ve etkenin aşıya yönelik çalışmalarında büyük kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Mannheimia haemolytica, lökotoksin, besiyeri, pnömonik pastörellozis Determinaton Of Growth And Leukotoxin Production Of Mannheimia Haemolytica Strains İn Different Culture Media Mehmet ÇELİK Sevil Erdenliğ GÜRBİLEK Abstract Pasteurella species of microorganisms, etiological role in respiratory tract infections in sheep are known for a long time and Mannheimia haemolytica is pneumonic pasteurellosis are considered to be primary factors. Mannheimia haemolytica high proportion of sheep pneumonia cases worldwide are reported to be isolated. In this study, Mannheimia haemolytica strains in different media of reproduction and leukotoxin production was aimed to investigate the properties. Reproductive capacity of the strains using three different media were tested for it to be compared in terms of leukotoxin. Mannheimia haemolytica infection Bacteria isolation with confirmed positive sera and Mannheimia haemolytica infection verified inversion of the direction of serum in order to verify the accuracy of the test comparison process will be used. This study resulted in the medium that enhances the capacity to produce leukotoxin of virulent strains to be detected. Thus, in order to eliminate the effectiveness of the vaccine can be used in the production of disease agents work in progress and is expected to greatly ease the effects of the vaccine for the study. Key words:Mannheimia haemolytica, leukotoxin, medium, pneumonic pasteurella 37 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Akdeniz ve Ege Sahilllerinde Bulunan Monachus monachus (Akdeniz Foku) Popülasyonun Anketler ile Tespiti Mustafa Berkay ŞAHİN Fettah MERMEROĞLU Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü, Ankara e-mailler: [email protected], [email protected] Özet Akdeniz foku (Monachus monachus), fokgiller (Phocidae) familyasından yeryüzünde sadece doğu Akdeniz sahilleri ile Batı Afrika'nın bir tek sahilinde yaşayan fok türü. Yeryüzündeki toplam 33 yüzgeçayaklı fok türünden sadece birisi. Ülkemizin Akdeniz ve Ege sularında da bulunan, IUCN kırmızı listesinde EN kategorisinde yer alan, araştırılması ve hakkında daha çok bilgi edinilmesi gereken bir tür. Kapsamlı bir araştırma yapılmadığı için popülasyon ve yayılışı hakkında kapsamlı ve kesin bilgilerimiz yok. Bundan dolayı anket yardımı ile yayılışları ve durumları hakkında fikir sahibi olmaya çalıştık. Badem' den de bildiğimiz üzere insanlara insanlara alıştığı zaman kolay bir şekilde doğaya geri karışamıyor ve insanlarımız bilinçsiz davranarakk durumu daha kötü hale getiriyor. Bu durumun önüne geçilmesi için insanlarımızın bilinçlendirilmesi ve foklar hakkında daha çok bilgi edinmemiz gerek. Biyologlar olarak bunun öncüsü biz olmalıyız ve bunu biz yapmalıyız. Ülkemiz sularında hala bulunduklarını öğrensek de yine de yeterli araştırma yapılmamış olması ve yapılmaması işin kötü tarafı. Deniz biyolojisi alanına daha çok yönelim olmalı ve deniz memelileri hakkında daha çok bilgi elde edinilmelidir. Anahtar Kelimeler: Akdeniz foku, Ege Denizi, Akdeniz, IUCN, Deniz Biyolojisi, Deniz memelileri Monachus monachus (Mediterranean Monk Seal) which Detected with Population Surveys in The Aegean and Mediterranean Costals Mustafa Berkay ŞAHİN Fettah MERMEROĞLU Abstract Mediterranean monk seal (Monachus monachus) is the one kind from Earless Seal (Phocidae) that lives at Mediterranean waters and west Africa. It's the only one seal on the Earth from total of 33 fin-footed species. Located on the Mediterranean and Aegean waters of our country, in the IUCN Red List with EN category, species must be investigated and information should be available. We don't have comprehensive and broad info about their populations and spreads cause there is no extensive research. Therefore, with the help of this questionnaire, we tried to have an idea about their distributions and situations. As we know from Badem, when they get used to people ,unite with nature again is not easy for them. Unconscious behaviors of human make it worst. In order to avoid this situation, we need the awareness of our people and more research about the kind. As biologists we should be pioneers of this and we must do it. We learned they locate on our waters but still we don't have adequate research and it makes us worried. The marine biology orientations should be more and we must get more informations about marine mammals. Key words: Mediterranean monk seal, Aegean Sea, Mediterranean, IUCN , marine biology , marine mammals 39 3.ULUSAL (ULUSLAR ARASI KATILIMLI) BİYOLOGLAR KONGRESİ, ANKARA 2016 Biyolojik Mücadele Kitlesel Üretiminde ‘Bal’ a Alternatif Bir Besin Arayışı: Melas Nurtaç ÇINAR1* Aydın Ş. TUNÇBİLEK2 Ülkü CANPOLAT2 İbrahim KARTALOĞLU3 Derya ÇETİN3 Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Antalya Biyoloji Bölümü, ERÜ, 39039 Kayseri, 3 GTHB Gıda Kontrol Labrotuvarı Müdürlüğü, Kayseri e-mail: *[email protected] 1 Biyolog, 2 Özet Yaşanabilir bir dünya için tarım ve ticaret uygulamalarında yüksek yeterlilikte, sürdürülebilir ve çevreyi kirletmeyen kontrol sistemleri uygulanmalıdır. Bu kapsamda faydalı türlerin üretimi ve salınımı yoluyla zararlılar kontrol edilmekte ve kitlesel üretim için yaygın olarak bal kullanılmaktadır. Besin faydalı türlerin yetiştirilmesinde verimi ve çalışma maliyetini etkileyen önemli bir unsurdur. Çalışmamızda bir sanayi yan ürünü olan melasın yumurta ve larva parazitoitlerinin beslenmesinde, bala alternatif olarak kullanılabilme olanağı araştırılmıştır. Çalışmada konak olarak depo zararlısı Ephestia kuehniella Zel. Pyralidae (Lepidoptera), faydalı türler olarak yumurta parazitoiti Trichogramma turkestanica ve larva parazitoiti B. hebetor Say (Hymenoptera: Braconidae) kullanılmıştır. Laboratuvar ortamında yapılan denemelerde melasın farklı konsantrasyonları ve değişik şekillerde (maya, enzim, asit) inverte edilmiş halleri parazioitlere sunulmuş, pozitif kontrol olarak bal ve sakkaroz çözeltisi, negatif kontrol olarak ise su ve besinsiz bırakma uygulanmıştır. Sonuçlar T. turkestanica ve B. hebetor yetiştirilmesinde melasın ömür uzunluğu açısından baldan yetersiz ancak su ve besinsizliğe göre daha iyi sonuç verdiğini göstermiştir. Parazitlemede ise melas sakkaroz ve yumurta sarısı-bal karışımına yakın sonuç vermiştir. Döl verimini artırmasının içerdiği yüksek sakkarozdan kaynaklandığı ve bal-melas karışımı şeklinde uygulanacak denemelerin daha olumlu etki edebileceği düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Melas, Bracon hebetor, Trichogramma turkestanica, uzunluğu, döl verimi. ömür An Alternative Search To ‘Honey’ in Mass Production of Biological Control: Molasses Nurtaç ÇINAR1* Aydın Ş. TUNÇBİLEK2 Ülkü CANPOLAT2 İbrahim KARTALOĞLU3 Derya ÇETİN3 Abstract Sustainable and environment friendly control systems should be applied in agriculture and trade application for a livable world. Through production and release of beneficial species, the pests are controlled and honey is commonly used for production. Nutrition is an important element affecting the productivity and work costs of species production. It is studied in our study if it is possible to use molasses which is a subindustry product as an alternative to honey in nutrition of egg and larva parasites. E. kuehniella was used as storage pest and T. turkestanica and B. hebetor were used as beneficial species. Different concentrations of molasses and different inverted versions were presented to the parasitoids in the trials under laboratory. Honey and sucrose solution were used as positive control while water and non-nutrition were applied as negative control. The results have shown that molasses is not more insufficient than honey in terms of life span but showed better results compared to water and non-nutrition. In parasiting, molasses gave results close to sucrose and egg yolk-honey mixture. It is thought the reason of increasing seed productivity is arising from the highsucrose content and trials with honey-molasses mixture shall have more positive impacts. Key words: Molasses, Bracon hebetor, Trichogramma turkestanica, life span, productivity. 41