yaşlı hemofilik hastanın yönetimi

advertisement
YAŞLI HEMOFİLİK HASTANIN YÖNETİMİ
Filiz Büyükkeçeci
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hematoloji Bilim Dalı, İzmir
Ö
nceleri yaşamı tehdit edici ve sakat bırakıcı bir hastalık olan hemofili 1970 lerin
başlarında kronik bir hastalık olmaktan
çıkmıştır (1,2). Pıhtılaşma faktör konsantrelerinin
(PFK) gerek primer ve sekonder profilaksi gerekse
tedavi amaçlı kullanılmağa başlanması ile hemofilili hastalarda yaşam beklentisi 30 lu yaşların
altından 60 lı yaşların üzerine çıkmıştır (1,3).
Bu olumlu durum 20. yüzyılın sonlarına doğru
HIV(human immunodeficiency virusu) ve hepatit
C virusu (HCV) ile oluşan infeksiyonların etkisi ile
geçici olarak duraklamıştır. Plazmadan elde edilen
PFK nde kanla geçişli virüsleri inaktive etmek için
etkin metodların geliştirilmesi ve rekombinan DNA
teknolojisi ile elde edilmiş faktörlerin (FVIII, FIX ve
FVII) kullanılmasından sonra kanla geçen hastalıkların geçişi hastaların bir kısmında önlenebilir,
antiviral ajanların kullanılması ile tedavi edilebilir
ve kontrol altına alınabilir (1) hale gelmiştir.
Halen devam etmekte olan major problem inhibitör (alloantikor) gelişmesidir. İnhibitör ağır hemofili B de daha nadir gelişirken ağır hemofili A hastalarının % 20 - % 30 unda gelişirve orta derecede
hemofili A hastalarının genellikle erişkin yaşlarında ve hatta ileri yaşlarında ortaya çıkar(1,3,4,).
Aktive protrombin kompleks, rekombinan faktör
VIIa (rFVIIa) gibi pıhtılaşma defektini bypass yapan
ürünler genellikle kanama episodlarını kontrol
altına almakta etkilidir ve alloantikorlar uzun süre
rekombinan ürünlerin veya plazmadan elde edilmiş
pıhtılaşma faktör konsantrelerini kullanarak yapılan immun tolerans tedavisi ile inhibitörlü hastaların en az % 50-60 ında eradike edilebilir(5,6).
Günümüzde hemofilik hastaların yaşam beklentisini genel populasyonunkine yaklaştıran güvenli ve
etkili tedaviler uygulanabilmektedir(1,2,3).
132
Yaşlanmanın bir sonucu olarak, yaşla ilişkili
hastalıklardan bir veya birkaçının ortaya çıktığı
hastaların sayısı artmaktadır(1,3). Aynı zamanda
1960 lardan önce doğan ve yaşamlarının büyük
bir kısmında yeterli replasman tedavisi alamayan hemofilik hastalarda artropati ve kronik viral
infeksiyonlar gibi hemofili ile ilişkili uzun süreli
komorbid hastalıklar da görülmektedir. Bu konuşmanın amacı yaşlı hemofilik hastalarda en sık
görülen yaşla ilişkili komorbid durumların takip
ve tedavilerini tartışmaktır. Bu konuda yapılmış
yeterli sayıda ve çok büyük hasta guruplarında
yapılmış çalışma yoktur. Bu nedenle burada bazı
hemofili merkezlerinde kazanılmış klinik deneyimler anlatılacaktır.
Konu 3 ana başlık altında ele alınacaktır;
Yaşlı hemofiliklerde
komorbiditeler
Hemofilili
hastalıklar
yaşlı
hemofili
hastalarda
ile
ilişkili
yaşla
ilişkili
Hemofilili yaşlı hastalarda diğer morbiditeler
Yaşlı hemofiliklerde hemofili ile ilişkili
komorbiditeler
Hemofili ile ilişkili komorbiditelerin en önemlisi
artropatidir. Eklem hasarı yalnız ağır hemofilililerde değil, orta derecede hemofilililerde de yaşlanmakla artar(1,7). Yaşları 65-78 arasında olan 39
hemofili hastasında yapılan bir cohort çalışmasında hastaların yarısından çoğunda 6 eklemin (her
iki diz, her iki dirsek ve her iki ayak bileği) hepsinde ciddi hasar tesbit edilmiştir(7). Osteoporoz
ve osteopeniden dolayı da ciddi hasar ve fraktürler
meydana gelebilir(1,8,9). Hem hemofili hem de
yaşla ilişkili olarak daha sedanter bir yaşam, fazla
XXXVI. Ulusal Hematoloji Kongresi
Tablo 1. Ağır hemofilili yaşlı hastalarda kardiovasküler hastalıklardan başka hastalıklarda uygulanan profilaksi şeması
Endikasyon
Doz
Süre
Kanama sıklığı,örn.>2x/ay
3x/hafta 15 U/kg FVIII
1 yıl, sonra kes ve kanama
2x/hafta 30 U/kg FIX
sıklaşırsa tekrarla
Ciddi kanamadan sonra rehabi litasyon (artropati
3x/hafta 15 U/kg FVIII
Rehabilitasyon sırasında
için veya ortopedik cerrahi sonrasında)
2x/hafta 30 U/kg FIX
Altta yatan kanama eğiliminin tedavisi
3x/hafta 15 U/kg FVIII
Tedavi sırasında
2x/hafta 30 U/kg FIX
Trombosit sayısı < 30.000/μL
Günde 10 U/kg FVIII
Trombosit sayısı >30.000/μL
Gün aşırı 20 U/kg FIX
Major cerrahi(ortopedik)(inhibitörsüz hasta)
1 hafta, > 60 U/dL,
Operasyon günü
FVIII, FIX 50 U/kg bolus, 2x/gün 25 U/kg veya
>60 U/dL olacak şekilde 3-4 U/kg/saat devamlı
1 hafta, > 25 U/dL
infüzyon, 25U/dL düzeyde tutacak şekilde profilaksi
Operasyon sonrası profilaksi
3x/hafta 15 U/kg FVIII
1-2 hafta(operasyonun tipine göre)
2x/hafta 30 U/kg FIX
Major cerrahi(ortopedik)(inhibitörlü hasta)
≥ 2-3 hafta(operasyonun tipine göre)
Operasyon günü rFVIIa 100μg/kg, 2 saatte bir,
24-48 saat sonra 5. güne kadar her 3 saatte bir
7-10 güne kadar her 4 saatte bir
14-21 güne kadar her 6 saatte bir
Mannucci PM et al. Blood 2009; 114: 5256-5263
ağırlık ve obesite de artropati oluşmasında etkili
olabilir(10,11). Genellikle, hemofilik hastalarda
yaşlanma ile acil ve elektif ortopedik cerrahi girişimlere artan bir şekilde ihtiyaç olacaktır. Ayak
bileği cerrahisi sıklıkta diz cerrahisine yakındır ve
ilk eklem protezleri 10-15 yaşlarında uygulanan ve
ileri yaşa gelmiş hemofiliklerde daha fazla oranda
kanama riski olan daha büyük düzeltme operasyonları gerekebilir. İnhibitörlü çok yaşlı hastalarda
eklem replasmanları da gerekebilir. Bugün bu
operasyonları yapmak mümkündür ve güvenlidir,
ancak bypass yapıcı ajanların kullanılması maliyeti yükseltir. Tablo 1 de inhibitörlü ve inhibitörsüz
hemofiliklerde bu operasyonlar için replasman
veya önerilen bypass tedavi şemaları verilmiştir.
Yaşlı hastalarda major ortopedik operasyonlar
sırasında venöz tromboembolizm sık olarak görülebilir, düşük molekül ağırlıklı heparin gibi antikoagulanlarla tromboprofilaksi de rutin olarak uygulanmalıdır(12). Ortopedistler pıhtılaşma defektinin
hastayı venöz tromboembolizmden koruyacağını
düşünerek tromboprofilaksi yapmaktan kaçınırlar.
Bu düşünce delillerle desteklenmemekte olup pıhtılaşma defekti olan özellikle yaşlı hastalarda venöz
tromboembolizm görülebilir(13). Düşük molekül
ağırlıklı heparinlere tercihan postoperatif 6-12.
saatte başlanmalıdır(Tablo 2). Hemostatik etkisi
3-7 Kasım 2010, Belek, Antalya
konsantre faktörden daha az olan bypass yapıcı
ajanlarla major ortopedik cerrahi uygulanan hastalardaki gibi özellikle perioperatif ve postoperatif
kanama riski yüksek olan hastalarda mekanik profilaksi metodları tavsiye edilir. Hemostaz yönünden eklem replasmanından daha az invaziv olan
artroskopik ortopedik cerrahide tromboemboliye
sebep olabilecek ilave risk faktörleri yoksa erken
mobilizasyon ekseriyetle yeterlidir. Eğer ilave risk
faktörleri varsa eklem replasmanı için uygulanan
tedavi şemaları önerilir. Spinal hematom riski olan
işlemler sırasında konsantre faktör kullanılması ve
lokal bölgesel anestezi uygulanması gerekir.
Tablo 2. Ortopedik cerrahi uygulanan hemofilik hastalarda antitrombotik
profilaksi
Hasta krakteristikleri
Önerilen metodlar
İnhibitörsüz, artroplasti
Subkutan düşük-molekül-ağırlıklı heparin,
operasyonun bitiminden 6-12 saat sonra
başlanır(örn.enoksiparin 40 mg), 4 haftadan
daha az olmamak üzere devam edilir
İnhibitörlü hasta,artroplasti Mekanik tromboprofilaksi metodları
bypass yapan ajanlarla
(basıncı ayarlanabilir kompresyon çorapları
tedavi
intermitan pnömatik kompresyon),
postoperatif 30 günden daha az olmamak
üzere
İnhibitörlü veya inhibitörsüz, Erken mobilizasyon, tromboprofilaksinin tek
artroskopik cerrahi
metodu olarak
Mannucci PM et al. Blood 2009; 114: 5256-5263
133
Hepsi küçük ve retrospektif birkaç çalışmada
65 yaşından daha yaşlı birkaç hastada haftada 2-3
kez konsantre faktör vererek uygulanan sekonder
profilaksinin etkisi değerlendirilmiştir (14,15). Yirmibeş erişkin hastada sekonder profilaksi uygulayan Miners ve ark.ları(14) kanama sıklığında
önemli bir azalma gözlemlemişler, yıllık kanamalar
tedavi uygulanan hastalarda ortalama 37 iken,
profilaksi uygulananlarda ortalama 13 kanamaya
inmiş, ancak pıhtılaşma faktörü tüketimi tedavideki doza oranla üç kat artmıştır.
Beklendiği gibi sekonder profilaksi kanama
sıklığını önemli derecede azaltır (5 yılda total kanamayı 35.8 den 4.2 ye, eklem kanamalarını 32.4 den
3.3 e indirmiştir)(16). Profilaktik tedavi rejimlerinin
uygulanması ile konsantre faktör tüketimi artmış
olsa bile yaşam kalitesi yükselir ve ağrı ve analjezik
ihtiyacı azalır(16). Profilaksi hemofilik hasta yaşlandıkça artan ve en sık görülen ölüm sebeplerinden biri olan intrakranial hemoraji (hipertansiyon
ve düşme sonrası travmaya bağlı olan) riskini de
azaltabilir.
Genellikle, yaşlı hemofiliklerde profilaksinin
kesin indikasyonu ve cost-effektifliği belirlenmemiştir. Buna rağmen, özellikle sık kanayanlarda ve
rehabilitasyon sırasında ve olanaklar elverişli olduğu zaman yaşam kalitesini dramatik olarak düzelttiği için profilaksi önerilmektedir(Tablo1). Ayrıca,
temelde kanama riskini arttıran ilaçların kullanılmasını gerektiren kardiyovasküler hastalıklar ve
kanser gibi hastalıkların yaşlı hemofiliklerde daha
sık görülmesi nedeniyle devamlı profilaksiye gereksinim vardır.
Ağrı kontrolu
Kronik ağrı yaşlı hemofiliklerde sıktır. Yaygın
bir şekilde kullanılan parasetamol ve nonsteroid antiinflamatuvar ilaçların (NSAİİ) yaşla klinik
önemi artan gastroduodenal toksisite, parasetamole bağlı karaciğer disfonksiyonu(özellikle aşırı
alkol tüketimi ve karaciğer hastalığı olanlarda),
hipertansiyon ve böbrek yetmezliği gibi yan etkileri vardır(17,18). Selektif siklooksigenaz (COX)2
inhibitörleri gastrointestinal traktüste nonselektif
NSAİİ lardan daha iyi tolere edilir, ama kardiyovasküler hastalık riski artabilir(19). Diğer taraftan,
konvensiyonel NSAİİ lar geçici olarak olsa da COX1
ve Trombosit fonksiyonlarını inhibe ederek replasman tedavisine gereksinim oluşturacak sadece
kas-iskelet sisteminde kanamaya sebep olmaz aynı
zamanda santral sinir sistemi gibi daha tehlikeli
kanamalara da sebep olabilir.
134
Eyster ve arkadaşları 2285 hemofili hastasının
42 sinde üst gastrointestinal sistem kanaması meydana geldiğini bildirilmişler (insidens 100 hastayılda 1.3) ve NSAİİ kullanan hastalarda kanama
riskinin artmış olduğunu, COX2 inhibitörleri kullananlarda ise kanama riskinin artmadığını gözlemlemişlerdir(20). Bu sebepten, halen ilk seçilecek
ilaç olmasına rağmen parasetamol ağrıyı kontrol
altına almada etkisiz olduğunda NSAİİ ların yerine
COX2 inhibitörlerini tercih etmek gerekmektedir.
Ağrı tedavisinde adım adım daha agresif tedavilere
geçiş şeması Tablo 3 de verilmiştir(1)
Tablo 3. Hemofilik artropatili hastalarda analjezik kullanımının basamakları
İlaç adı
Doz ve Kullanma şekli
1 Parasetamol
500-1000 mg PO, ≤ 6x/gün (ilk seçilecek
ilaç)
2 COX2 inhibitör
100-200 mg PO, 1-2x/gün
3 Parasetamol+Kodein veya 10-20 mg PO, ≤ 6x/gün veya
Parasetamol+tramadol
50-100 mg P0, 3-4x/gün
4 Morfin
Yavaş çözünürler kullanılır, 20 mg 2x/
gün
Hızlı çözünürler kullanılacaksa, 10 mg
4x/gün,
Hızlı çözünürler arttırılmak istenirse,
yavaş çözünürler arttırılır
Mannucci PM et al. Blood 2009; 114: 5256-5263
Kronik kan-kemik iliği infeksiyonları
Hemofilili hastalarda 1970 lerden beri kullanılmağa başlanan ürünlerle dramatik iyileşmeler
elde edilmeğe başlanmıştır. 1980 lerde görülen
HIV epidemisi nazarı dikkate alınmazsa bu tedavi
yöntemleri ile hemofilik hastalarda yaşam beklentisi progresif olarak genel populasyondaki erkeklerdekine benzer hale ulaşmıştır. Günümüzde ağır
hemofili A ve B hastalarının % 8 i 60 yaş ve daha
üstündedir. Bunun sonucu olarak da bu hastalarda yaşlanma ile ilgili medikal ve cerrahi hastalıklar
da görülmektedir.
Diğer taraftan HIV den başka hepatit C ve B gibi
karaciğer hastalıkları da kanamayla ölüme sebebiyet verebilir. Bu hastalıkların tedavilerinde kullanılan pegilated interferon ve ribaverinin etkisiz
kaldığı özellikle HIV ve HCV infeksiyonunun birlikte olduğu hastaların büyük bir kısmında karaciğer
sirozu gelişir ve hepatosellüler kanser(HCC) riski
yüksektir (1,3,7,21). Küratif tedavi yöntemi olan
karaciğer transplantasyonu ilerlemiş yaş, sık olarak görülen HIV koinfeksiyonu ve HCC varlığı gibi
çeşitli faktörler nedeni ile zordur. Sirozlu hemofiliklerde HCC i daha erken tesbit edebilmek için
periyodik ultrason taraması önerilmektedir. Pegi-
XXXVI. Ulusal Hematoloji Kongresi
lated interferon ve ribaverine(1,2,3) yanıt alınamayan hemofilik hastaların daha büyük bir kısmında
HCV yi eradike etmek için etkin ve efektif proteaz
inhibitörleri(22) gibi daha yeni ve daha etkili antiviral ajanlar kullanılabilir.
Pıhtılaşmadaki defektten dolayı sirozlu ve portal hipertansiyonlu hemofiliklerde hemofili olmayan sirozlu hastalardakinden daha sık ve daha
ciddi üst gastrointestinal sistem kanaması görülür.
Bundan dolayı yüksek kanama riski taşıyan gastroözefajial varisleri olan hastalarda mümkün olduğu kadar erken koruyucu ligasyon uygulanmalıdır.
HIV le infekte hemofiliklerde kombine antiretroviral tedavi mortalite oranını bu tedavinin
uygulanamadığı 1990 ların ortalarına oranla ciddi
bir şekilde düşürür. Bu ilaçlar aynı zamanda bu
hastalarda non-Hodgkin lenfoma görülmesi sıklığını da azaltır(23). Diğer taraftan kombine antiretroviraller metabolik sendrom, diabet, renal yetmezlik
ve aterotrombotik kardiyovasküler hastalık riskini
arttırır(1,3). Buna rağmen, yaşlı hemofiliklerde HIV
infeksiyonunun uzun süreli klinik seyri üzerine
yapılmış birkaç çalışma vardır, kombine antiretroviral tedavinin aynı uzun süreli etkiyi gösterip
göstermediği şüphelidir. Düzenli aralıklarla serum
lipid, glukoz ve kreatinin takiplerinin yapılması
önerilir.
Kanama
Genç hemofili hastalarında görülen tipik kanama örneği yaşla değişebilir. Gençlerde kanamaların % 70-80 inden sorumlu olan akut hemartroz
yaşlılarda fizik aktivitenin daha yavaş olmasından
dolayı daha az sıklıkla meydana gelir. Ağır artropatisi olan bazı hemofiliklerde faktör konsantrelerine
cevap vermeyen akut ağrılı kanamalar meydana gelebilir. Bu kanamaların sinoviyal olmaktan
çok arteriyel olma olasılıkları vardır ve bunların
yeterli kontrolunu sağlayabilmek için anjiyografik embolizasyon uygulanması gerekir(1,2).
Yaşlı hemofiliklerde bir diğer problem faktör VIII
e karşı gelişmiş antikorların sebep olduğu akkiz
hemofilidir.
Hemofilili yaşlı hastalarda yaşla ilişkili
hastalıklar
Kanser
HCV ile infekte olmuş HCC ve HIV le infekte
olmuş non-Hodgkin lenfomalı hastalar hariç yaşlı
hemofiliklerde aynı yaş gurubundaki hemofilik
olmayan hastalara kıyasla kanser insidensinin
3-7 Kasım 2010, Belek, Antalya
değişip değişmediği kesin olarak bilinmemektedir.
Eksperimental sonuçlar hemofilik sıçanlarda eksperimental melanomaların daha az metastaz yaptığı şeklindedir, bu belki daha az trombin formasyonu oluşmasındandır(24). Bunun insanlarda da
böyle olup olmadığı bilinmemektedir. Özellikle ağır
hemofiliklerde daha düşük kanser insidensinin
bulunduğunu bildiren iki çalışma vardır(25,26),
yaşlı hemofiliklerde yapılan küçük bir çalışmada
HCC ve NHL dan başka tümörlerin prevalansı
genel populasyondaki aynı yaş grubundaki kişilerden 4 kat daha yüksek bulunmuştur.
Yaşlı hemofiliklerde kanser tedavisi üzerine
yapılmış çalışma sınırlı olup birkaç olgu sunumu
şeklindedir, bu sebepten bu vakaların optimal
takiplerinde kanıta dayalı bir öneri yoktur. Yaşlı
hemofiliklerde gelişen kanser aynı tip malignansinin görüldüğü herhangibir kişideki gibi ele alınmalıdır. Kojenital koagulasyon defektinin kendisine
bağlı kanama riski invasiv diagnostik ve terapötik
işlemlerin uygulanması, kemoterapi ve radyoterapiye bağlı trombositopeni gibi faktörlerle artar.
Replasman tedavisi yalnız diagnostik ve terapötik invaziv işlemler sırasında değil kemoterapi
veya radyoterapi ağır trombositopeni ile birlikte
ise devamlı profilaksi olarak da uygulanmalıdır.
Kanserli hemofilik bir hastada hangi trombosit
sayısının güvenli olduğu bilinmemektedir. Kanser
gelişen hastalarda trombositopeni orta derecede
(trombosit sayısı > 30.000/μL) ise profilaksiye
gereksinim yoktur. Diğer taraftan trombosit sayısı
daha düşük ise konsantre pıhtılaşma faktörü ile
devamlı profilaksi Tablo 1 de önerildiği gibi yapılır.
Devamlı profilaksi almakta olan hastalarda profilaksiye kemoterapi ve/veya radyoterapi esnasında
da devam edilmelidir. Bazı vakalarda trombosit
transfüzyonu gerekebilir. Trombositopeninin kendisi antitrombotik değildir, bu sebepten kanser
yüksek tromboz riski ile birlikte ise antitrombotik profilaksi yapılmalıdır. Onkolojik cerrahiden
sonra tercihan postoperatif olarak başlanan düşük
molekül ağırlıklı heparin(LMWH) uygulanmalıdır.
LMWH nin dozu major ortopedik cerrahi uygulanması esnasında önerilenden daha yüksek veya
benzer olmalıdır(Tablo 2).
Kardiyovasküler hastalıklar
Bazı yayınlar hemofilik hastalarda koroner
arter hastalığına bağlı mortalitenin genel erkek
populasyonunda görülenden daha düşük olduğunu göstermektedir. Tuinenburg ve arkadaşları(27)
standart mortalite oranının 1989 – 2006 yılları
135
Tablo 4. Ağır hemofilili yaşlı hastalarda kardiyak işlemler sırasında hedef faktör düzeylerine ulaşmak için FVIII veya FIX konsantreleri ile replasman tedavisi
şeması
Replasman rejimi
Prosedür
Doz
Hedef
Diagnostik koroner anjiografi
Bolus inf, 40 Ü/kg FVIII (80 Ü/kg FIX),
12 saat sonra 20 Ü/kg FVIII (30 Ü/kg FIX)
F düzeyi ≥ 80 Ü/dL
Bolus inf. 40 Ü/kg FVIII (80 Ü/kg FIX),
12 saat sonra 20 Ü/kg FVIII (30 Ü/kg FIX)
F düzeyi ≥ 80 Ü/dL
İki antiagregan ilaç (aspirin
ve klopidogrel) kullanımı
Tek antiagregan ilaç(aspirin)
kullanımı
İnfüzyon,50 Ü/kg FVIII (60-70 Ü/kg FIX)
gün aşırı, 1 ay
İnfüzyon, 25-40 Ü/kg FVIII gün aşırı veya
25-50 Ü/kg FIX 2-3 x/ hafta,1 yıl veya süresiz
F düzeyi ≥ 30 Ü/dL
Fibrinolizis
Bolus inf. 40 Ü/kg FVIII (80 Ü/kg FIX),
devamlı inf. 3 Ü/kg/saat FVIII veya FIX)
veya 20 Ü/kg FVIII (30 Ü/kg FIX) 12 saatte
bir 48 saat
Perkütan koroner girişim(metal stentlerle)
İşlemden önce
F düzeyi ≥ 5 Ü/dL
F düzeyi ≥ 80 Ü/dL
Mannucci PM et al. Blood 2009; 114: 52565263
arasında 0.2 den 0.6 ya değiştiğini gözlemlemişlerdir (gözlenen ölüm sayısını genel popülasyonda beklenen sayıya bölerek hesaplamışlar). Bazı
çalışmalar ve gözlemler ise koroner arter ve diğer
aterotrombotik hastalıkların hemofili hastalarında da meydana gelebileceğini göstermiştir(28,29).
Hemofilikler hipokoagulopatileri nedeniyle trombüs oluşumundan korunabilir, diğer taraftan ise
yaşlılık, sigara içme ve kilo alma gibi ateroskleroz
için risk oluşturan faktörler normal erkeklerdekine yakın sıklıkla hemofiliklerde de görülebilir.
Hipertansiyon, fiziksel inaktivite ve kronik böbrek
hastalığı(18). gibi diğer risk faktörleri hemofilik
hastalarda genel yaşlı populasyonda görülenden
daha sık görülebilir. Sonuçta HIV infeksiyonu ve
kombine antiretroviral tedavi metabolik sendrom,
diabet, renal yetmezlik ve aterotrombotik hastalık
gibi hastalıkların riskini arttırabilir (1,3).
Hemofilik hastalarda kardiyovasküler hastalıkların akut tedavisi ve sekonder profilaksisi yönünden kanıta dayalı rehberler henüz eksiktir. Genel
prensip hemofili olmayan aynı yaş grubundakilere
uygulanan tedavi şeklini uygulamaktır. Akut koroner sendrom ve nonvalvular atrial fibrilasyon yaşlı
hemofiliklerde en sık görülen kardiyovasküler hastalıklardır (30).
Tablo 4’de hemofiliklerde akut koroner sendrom geliştiği zaman replasman tedavisinin nasıl
uygulanacağı gösterilmiştir. Koroner anjiyografi
136
ve stent uygulamak için yapılan perkütan koroner girişim(PKG) sırasında pik faktör seviyesi en
az 80 U/dL olmalıdır. PKG sırasında kanama
komplikasyonu en sık arteriyel uygulama yerinde meydana geldiği için radial uygulama femoral
uygulamaya tercih edilmelidir. Ayrıca PKG ve stent
uygulamasından sonra çift antiagregan ilaç uygulanması esnasında da endikedir, 30 U/dL lik bir
faktör düzeyi ile devam edilmelidir. İlaç salınımlı
stentler yerine çıplak metal stentler tercih edilmelidir, aspirin ve P2Y12 inhibitörleri (klopidogrel
veya prasugrel gibi) ile çift antiagregan ilaçla tedavi
süresi 1 ay olmalıdır. Bununla beraber basit metal
stentlerin seçimi ilaç salınımlı stentlerle daha az
restenoz avantajına karşı ayarlanmalıdır. Çift antiagregan ilaçla tedavi 12. aya kadar devam etmelidir
(Tablo 4).
Akut koroner sendrom geçiren hastalarda
sekonder antitrombotik profilaksi için düşük doz
PFK ile profilaksi altında düşük doz(100 mg) aspirin önerilmektedir(Tablo 4, önerilen dozlar).
Miyokard infarktüsü geçiren hastalarda doku
tipi plazminojen aktivatörle fibrinolitik tedavi halen
en çok uygulanan reperfüzyon stratejisidir. Pıhtılaşma faktör düzeyleri fibrinolizis sırasında ve sonrasında en az 24-48 saatte tercihen devamlı intravenöz infüzyonla normal seviyelerde (80-120 U/dL)
tutulmalıdır. 3 koroner arter damar hastalığı veya
sol ana koroner arter stenozunda kardiyopulmoner
XXXVI. Ulusal Hematoloji Kongresi
bypass cerrahisi seçilmeli ve faktör düzeyleri normal (80-120 U/dL) sınırlarda olan non-hemofilik
hastalardaki gibi uygulanmalıdır. Cerrahi müdahaleden önce devamlı faktör infüzyonları, operasyon sırasında ve sonrasında yara iyileşinceye
kadar bolus tarzında infüzyonlar yapılmalıdır.
Akut koroner sendromun tedavisi için uygulanan antitrombotik rejimler bazen aşırı kanamaya
sebep olabilirler ve mortaliteyi arttırabilirler. Kanamaların aşırı olduğu hastalarda rFVIIa gibi yeni
hemostatik ajanlar da kullanılabilir(31).
Yaşlı hemofiliklerde gittikçe artan bir sıklıkla
görülen diğer bir kardiyovasküler hastalık nonvalvular atrial fibrilasyondur. Hemofilik hastaların koagulasyon defektleri nedeniyle kardiak
embolizmden korunduklarını gösteren bir delil
olmadığı halde hemofiliklerde atrial fibrilasyonun
görülmesi bizi embolik komplikasyonlardan uzun
süreli korunmanın nasıl yapılması gerektiği ve
kardiyoversiyon sırasında veya sonrasında antitrombotik tedavinin nasıl uygulanacağı konusu ile
karşılaştırmıştır(32).
Kronik atrial fibrilasyonlu(AF) hemofiliklerde uzun süreli tromboprofilaksi uygulanmasında öncelikle kardiyoembolik inme riski CHADS2
skoru(1) (Tablo 5) ile hesaplanır ve basal FVIII ve
FIX düzeyine göre izlenmesi gereken yol seçilir.
Prensip olarak, yüksek embolizasyon ve strok
riskinde (CHADS2 skoru≥2) olan hemofiliklerde
K vitamini antagonisti olan oral antikoagulanlar
seçilmelidir(59,61). Pratikte, K vitamini antagonistleri sadece basal FVIII düzeyi ençok 30 U/dL olan
hastalarda seçilmelidir, çünkü orta ve ağır hemofili
olan bu hastalarda bu ilaçlar tüm tedavi boyunca
devamlı profilaksi şeklinde uygulanmalıdır. Ayrıca
düşük doz aspirin(100 mg/gün) de tercih edilir.
Bu antiagregan ajan hemofilisi olmayan hastalarda K vitamini antagonistlerinden daha az etkili(33)
Tablo 5. CHADS2 skoru; nonhemofilik hastalarda inme riski
CHADS2 skoru
İnme oranı (her 100 hasta/yıl)
0
1.9
1
2.8
2
4.0
3
5.9
4
8.5
5
12.5
6
18.2
CHADS2 skoru konjestif kalp yetmezliği, hipertansiyon, 75 yaş ve üstü, veya
diabetes mellitus için 1 er puan, daha önce geçirilmiş inme veya iskemik
atak için 2 puan verilerek hesaplanır.
Düşük risk = 0, orta risk = 1, yüksek risk = 2
3-7 Kasım 2010, Belek, Antalya
olmasına rağmen faktör düzeyleri 5U/dL gibi çok
düşük olan hemofilik hastalarda ciddi kanamalardan kaçınmak için daha güvenlidir. Esas problem,
atrial fibrilasyon gelişen ve faktör VIII inhibitörlü
hastalarda antitrombotik profilaksinin nasıl yapılacağıdır. Çok yüksek kanama riskinden dolayı
aspirinin rutin kullanımı önerilmemektedir.
Atrial fibrilasyonda ritmi veya kardiyak atım
sayısını düzeltmek için seçim yapılabilir, 2 yaklaşım arasında kardiyovaskuler mortalite yönünden
önemli bir farklılık yoktur(34). Buna rağmen yapılan bir çalışmada ritmi kontrol etmek seçildiğinde
sol ventrikül fonksiyonu ve yaşam kalitesinin daha
iyi olduğu bildirilmiştir(35). Burada esas olan
başarılı bir kardiyoversiyon için hemofili hastasının seçimi spesialize olmuş bir hemofili tedavi
merkezinin kardiyoloğu tarafından yapılmalıdır.
48 saatten daha uzun süren AF lu hastalarda
transözefajial ekokardiografi ile atrial trombüs
bulunup bulunmadığını kontrol etmek ve en az 4
haftalık bir K vitamini antagonisti ile antikoagulan tedavi (INR=2.5, 2.0-3.0) uygulandıktan sonra
kardiyoversiyon yapılmalıdır. Bu strateji uygun ve
güvenlidir. FVIII düzeyini en az 30 U/dL düzeyinde
tutacak şekilde yeterli konsantre faktör profilaksisi
verilen hastalarda uygulanır. Kardioversiondan
sonra uzun süreli antikoagulan tedaviye gereksinim vardır.
Hemofili B de esas problemler FIX replasmanı
ile ilişkilidir. FIX K vitamini antagonistleri ile etkileşebilir ve INR yi etkiler. Ayrıca oral antikoagulanlar orta hemofili B yi ağır hemofiliye çevirebileceği
için oral antikoagulan tedaviden kaçınmak gerekir.
Bu sebepten K vitamini antagonisti kullanılması
gerektiğinde hastaların çoğunda konsantre faktör
verilerek kandaki düzeyi 30 Ü/dL de tutulur.
Kalp kapağı replasmanı gerektiğinde bioprostetik kapak tercih edilmelidir, eğer mekanik kapak
takılması gerekiyorsa faktör düzeyi 30 U/dL nin
üzerinde tutulmak üzere uzun süreli devamlı profilaksi yapılmalıdır. Kardiyak kapak replasmanı
veya kardiyak cerrahi uygulanması gereken inhibitörlü hastalarda problem büyük olup başa çıkmak
zordur.
Replasman tedavisinin genel prensipleri diğer
kardiyovasküler hastalıklarda da uygulanabilir.
Hastaların özel durumlarında mesela kanama eğilimi olanlarda özellikle invaziv işlemler ve antitrombotik ilaçlar kullanıldığında kısa veya uzun süreli
profilaktik replasman tedavisi uygulanmalıdır.
137
Hemofilili yaşlı hastalarda diğer
morbiditeler
Yaşlı hemofiliklerde multipl konkomitan risk
faktörlerinden(HIV infksiyonu, kombine antiretroviral tedavi-cART, hematüri, strüktürel renal
hasar, antifibrinolitik aminoasidlerin kullanımı)
(18) dolayı kronik böbrek yetmezliği muhtemelen
artan sıklıkla gelişecektir. Bundan dolayı, hastaları dialize alma ihtiyacı artabilir. Teorik olarak
peritoneal dializ hemodialize tercih edilir, çünkü
arterovenöz fistül açılmasını gerektirmez veya dializ makinasında pıhtı oluşmasını önlemek amacıyla
heparin verilmesini gerektirmez, replasman tedavisi sadece kateter takılması esnasında gerekir.
Bununla beraber bu işlem özellikle HCV- ve HIVinfeksiyonlu hastalarda yüksek peritoneal infeksiyon riski taşır. Bu sebepten hem heparin vererek
hem de faktör düzeyini 80 U/dL düzeyinde tutacak
şekilde her bir işlemden önce ve sonra tek doz
konsantre pıhtılaşma faktörü uygulayarak daha
sıklıkla hemodializ yapılması uygundur.
Küçük bir kohort çalışmasının sonuçlarına
göre(7), kavram bozukluğu hemofiliklerde aynı yaş
grubundaki erkeklerdekinden daha sık değildir.
Ağır depresyonlu vakalarda, serotonin reuptake
inhibitörleri kullanılır. Ancak, bu ilaçların primer
hemostazla etkileştiği bildirilmiştir ve bunların
kullanılması üst gastrointestinal sistem kanaması
riskini arttırır(36,37). Bu durumu bypass etmek
için depresyonu tedavi etmek amacıyla diğer serotonin uptake inhibitörlerini kullanmak gerekir.
Yaşlanma ile ortaya çıkan önemli bir durum
erektil disfonksiyondur. Bu durum yalnız biyososyal problemlerle ilgili normal yaşlanma proçesi ile
değil aynı zamanda seksüel hazzı etkileyen ağrılı
artropati kadar ateroskleroz ve hipertansiyon gibi
erektil fonksiyonu etkileyen durumların varlığı ile
de ilişkilidir (38). Ateroskleroz ve hipertansiyonu
tedavi etmek için kullanılan ilaçlar seksüel fonksiyonu düzeltebilir. Genellikle hemofilikler sıklıkla seks partner leri ile ilişkili sıkıntılar yaşarlar
ve hemofilik hastaların yaklaşık yarısı özellikle
ağrılı eklemleri ve kalça ve diz eklemlerindeki
kontraktürler nedeni ile seksüel münasebet sırasında sorunlar yaşarlar (38). Oral fosfodiesteraz-5
inhibitörleri(sildenafil ve tadalafil) in vitro trombosit agregasyonunu hafifçe inhibe ederler. Bu
ilaçlar bazı yaşlı hemofilikler tarafından profilaktik
konsantre faktör almamasına rağmen kanama
insidensinde görünür bir artma olmaksızın başarı
ile kullanılırlar. Normal kişilerde de görüldüğü gibi
bazı hemofiliklerde bu ilaçların alınması sırasında
138
daha önceden görülmeyen epistaksisler görülebilir, çünkü bu ilaçlar bir miktar nasal konjesyona
sebep olurlar.
Prostat hipertrofisi yaşlı hemofiliklerde sık görülen bir problemdir, ve finasterid gibi α-redüktaz
inhibitörleri veya tamsulosin gibi α-blokerler sık
olarak kullanılır. Bu ilaçların klinik olarak hemostatik değişiklik yaptıklarına ilişkin bir bilgi yoktur,
bu sebepten bu ilaçlar hemofiliklerde de güvenle
kullanılabilir. Genitoüriner hastalıklar ve prostat
hipertrofisi hematürinin başlamasını kolaylaştırabilir ve siroz veya gastrointestinal malignitelerin
birlikteliğinden dolayı daha sık olarak meydana
gelebilir. Birçok morbiditenin tedavisi için kullanılan birçok ilaç artmış kanama eğilimi için diğer bir
potansiyel sebepdir.
Katarakt cerrahisi için de konsantre pıhtılaşma faktörleri ile replasman tedavisine gereksinim
vardır. Mamafih katarakt operasyonundan 1 saat
önce tek bir doz uygulanabilir, amaç kataraktın
çıkarılması sırasında oluşacak kan kaybından çok
lokal anestezi ile ilişkili kanamayı önlemektir.
Sonuç
Yaşam beklentisi normal poupulasyona ulaştığından dolayı hemofiliklerde gittikçe yaşla ilişkili
klinik durumlar gelişmektedir, bu sebepten hemofili tedavi merkezlerinde kardiyolog ve onkolog gibi
daha önceleri nadiren ihtiyaç duyulan uzmanlara
gereksinim vardır.
Genelde önerilen yaşlı hemofilik hastalarda
meydana gelen hastalıkları kanama hastalığı olmayan aynı yaş grubundaki hastalar gibi tedavi
etmektir. İnvasiv prosedürlerin uygulanması ve/
veya kanamaya eğilim yaratan antitrombotik ve
kemoterapötik ilaçlar gibi ilaçların kullanılması
durumunda replasman tedavisi yapılması gerekir.
Antitrombotik tedavi endikasyonunun iyi belirlenmesi, antitrombotik tedavi kesilirse tromboz riskinin artması diğer taraftan tedaviye devam edilmesi
durumunda kanama riskinin artması gibi birbirini
etkileyen klinik durumların gelişebileceğini unutmamak gerekir. Bundan dolayı klinik değerlendirme ve tedavi ve önlemler hakkındaki kararlar
vakaya göre alınmalıdır.
Kanıta dayalı önerilerin eksikliğinin söz konusu
olduğu bu durumların düzeltilmesinde ne yapılabilir? Yaşlı hemofiliklerin azlığından dolayı belirtilen klinik problemlerin halihazırda yeterli güçte
ve kontrollu klinik çalışmalara dayanan cevapları
yoktur. Belki de en iyi yaklaşım yaşlı hemofiliklerde
XXXVI. Ulusal Hematoloji Kongresi
yaşla ilişkili hastalıkların(örn.kardiyovasküler hastalıklar ve kanser) internasyonal kayıtlarını incelemek, ilgili bilgileri geniş popülasyonlardan düzenli
intervallerle toplamak, gidişlerini tartışmaktır.
Böyle bir çalışma European Haemophilia Safety
Surveillance (EUHASS; http://euhass.org) tarafından ele alınmıştır. Avrupada hemofiliklerde bildirilen yan etkilerin kayıtlarının tutulduğu prospektif
bir sistemdir. EUHASS networkünde 26 ülkeden
46 hemofili tedavi merkezi,14.500 den daha çok
sayıda hemofilili, ağır von Willebrand hastası ve
diğer nadir kanama diyatezi olan hastalar kayıtlıdır. Her 3 ayda bir, katılan merkezlerin her biri
kardiyovasküler hastalık ve malignansi gibi yeni
advers etki olup olmadığını sorar. Tedavi ve klinik gidiş hakkında daha detaylı bilgiler alınır. Bu
rejistride komorbiditelerin ve yaşlı hemofiliklerde
yaşla ilişkili hastalıkların takibindeki rehberlerin
düzenlenmesinde daha çok kanıta dayalı yaklaşımlar tasarlanır. Yaşlı hastalarda görülen komorbid
ve yaşla ilişkili hastalıkların tedavisi için uygulanan intensif replasman tedavilerinin sonucunda
özellikle orta derecede hemofilik hastalarda inhibitör gelişme insidensi de artar.
Kaynaklar
1. Manucci PM. Schutgens REG, Santagostino E,
Mauser-Bunschoten EP. How I treat age-related
morbidities in elderly persons with hemophilia.
Blood. 2009;114(26): 5256-5263.
2. Manucci PM. Back to the future: a recent history of haemophilia treatment. Haemophilia. 2008;
14(suppl 3): 10-18.
3. Franchini M, Tagliaferri A, Mannucci PM. The
management of hemophilia in elderly patients. Clin
Interv Aging. 2007; 2(3): 361- 368.
4. Hay CR. The epidemiology of factor VIII inhibitors.
Haemophilia. 2006; 12(suppl 6): 23-28.
5. Hay CR, Ludlam CA, Colvin BT, et al. Factor VIII
inhibitors in mild and moderate-severity haemophilia A: UK Haemophilia Centre Directors Organisation. Thromb Haemost. 1998; 79(4): 762-766.
6. Franchini M, Salvagno GL, Lippi G. Inhibitors
inmild/moderate haemophilia: an update. Thromb
Haemost. 2006; 96(2): 113-118.
7. Siboni SM,Mannucci PM, Gringeri A, et al. Health
status and quality of life of elderly persons with
severe haemophilia born before the advent of
modern replacement therapy. J Thromb Haemost.
2009;7(5):780–786.
10. Soucie JM, Cianfrini C, Janco RL, et al. Joint
range-of-motion limitations among young males
with hemophilia: prevalence and risk factors. Blood.
2004;103(7):2467–2473.
11. Hofstede FG, Fijnvandraat K, Plug I, Kamphuisen
PW, Rosendaal FR, Peters M. Obesity: a new disaster for haemophilic patients? A nationwide survey.
Haemophilia. 2008;14(5):1035–1038.
12. Geerts WH, Bergqvist D, Pineo GF, et al. Prevention
of venous thromboembolism: American College of
Chest Physicians Evidence-Based Clinical Practice Guidelines (8th ed). Chest. 2008;133(suppl
6):381S–453S.
13. Ritchie B, Woodman RC, Poon MC. Deep venous thrombosis in hemophilia A. Am J Med.
1992;93(6):699–700.
14. Miners AH, Sabin CA, Tolley KH, Lee CA. Assessing
the effectiveness and cost-effectiveness of prophylaxis against bleeding in patients with severe haemophilia and severe von Willebrand’s disease. J Intern
Med. 1998;244(6):515–522.
15. Coppola A, Franchini M, Tagliaferri A. Prophylaxis in people with haemophilia. Thromb Haemost.
2009;101(4):674–681.
16. Tagliaferri A, Franchini M, Coppola A, et al. Effects
of secondary prophylaxis started in adolescent and
adult haemophiliacs. Haemophilia. 2008;14(5):945–
951.
17. Davies NM, Reynolds JK, Undeberg MR, Gates BJ,
Ohgami Y, Vega-Villa KR.
Minimizing risks of
NSAIDs: cardiovascular, gastrointestinal and renal.
Expert Rev Neurother. 2006;6(11):1643–1655.
18. Kulkarni R, Soucie JM, Evatt B. Renal disease among males with haemophilia. Haemophilia.
2003;9(6):703–710.
19. Solomon SD, Wittes J, Finn PV, et al. Cardiovascular
risk of celecoxib in 6 randomized placebo-controlled
trials: the cross trial safety analysis. Circulation.
2008;117(16):2104–2113.
20. Eyster ME, Asaad SM, Gold BD, Cohn SE, Goederts JJ. Upper gastrointestinal bleeding in haemophiliacs: incidence and relation to use of nonsteroidal anti-inflammatory drugs. Haemophilia.
2007;13(3):279–286.
21. Plug I, Van der Bom JG, Peters M, et al. Mortality
and causes of death in patients with hemophilia,
1992–2001: a prospective cohort study. J Thromb
Haemost. 2006;4(3):510–516.
22. Hezode C, Forestier N, Dusheiko G, et al. Telaprevir and peginterferon with or without ribavirin for chronic HCV infection. N Engl J Med.
2009;360(18):1839–1850.
8. Wallny TA, Scholz DT, Oldenburg J, et al. Osteoporosis in haemophilia: an underestimated comorbidity? Haemophilia. 2007;13(1):79–84.
23. Wilde JT, Lee CA, Darby SC, et al. The incidence of
lymphoma in the UK haemophilia population between 1978 and 1999. AIDS. 2002;16(13):1803–1807.
9. Gerstner G, Damiano ML, Tom A, et al. Prevalence
and risk factors associated with decreased bone
mineral density in patients with haemophilia. Haemophilia. 2009;15(2):559–565.
24. Bruggemann LW, Versteeg HH, Niers TM, Reitsma
PH, Spek CA. Experimental melanoma metastasis in
lungs of mice with congenital coagulation disorders.
J Cell Mol Med. 2008;12(6B):2622–2627.
3-7 Kasım 2010, Belek, Antalya
139
25. Walker IR, Julian JA. Causes of death in Canadians with haemophilia 1980–1995. Association of
Hemophilia Clinic Directors of Canada. Haemophilia. 1998;4(5):714–720.
26. Darby SC, Kan SW, Spooner RJ, et al. Mortality
rates, life expectancy, and causes of death in people
with hemophilia A or B in the United Kingdom who
were not infected with HIV. Blood. 2007;110(3):815–
825.
27. Tuinenburg A, Mauser-Bunschoten EP, Verhaar
MC, Biesma DH, Schutgens RE. Cardiovascular
disease in patients with hemophilia. J Thromb Haemost. 2009;7(2):247–254.
28. Soucie JM, Nuss R, Evatt B, et al. Mortality among
males with hemophilia: relations with source of
medical care. The Hemophilia Surveillance System
Project Investigators. Blood. 2000;96(2):437–442.
29. Girolami A, Ruzzon E, Fabris F, Varvarikis C, Sartori R, Girolami B. Myocardial infarction and other
arterial occlusions in hemophilia A patients: a cardiological evaluation of all 42 cases reported in the
literature. Acta Haematol. 2006;116(2):120–125.
30. Hirsh J, Guyatt G, Albers GW, Harrington R, Schunemann HJ. American College of Chest Physician.
Antithrombotic and thrombolytic therapy: American
College of Chest Physicians Evidence-Based Clinical
Practice Guidelines (8th ed). Chest. 2008;133(suppl
6):110S–112S.
140
31. Mannucci PM, Levi M. Prevention and treatment of
major blood loss. N Engl J Med. 2007;356(22):2301–
2311.
32. Soucie JM, Nuss R, Evatt B, et al. Mortality among
males with hemophilia: relations with source of
medical care. The Hemophilia Surveillance System
Project Investigators. Blood. 2000;96(2):437–442.
33. Singer DE, Albers GW, Dalen JE, et al. Antithrombotic therapy in atrial fibrillation: American College
of Chest Physicians Evidence-Based Clinical Practice Guidelines (8th ed). Chest. 2008;133(suppl
6):546S–592S.
34. Bajpai A, Savelieva I, Camm AJ. Treatment of atrial
fibrillation. Br Med Bull. 2008;88(1):75–94.
35. Shelton RJ, Clark AL, Goode K. A randomised, controlled study of rate versus rhythm control in patients with chronic atrial fibrillation and heart failure
(CAFE-II Study). Heart. 2009;95(11):924–930.
36. Turner MS, May DB, Arthur RR, Xiong GL. Clinical impact of selective serotonin
reuptake inhibitors therapy with bleeding risks. J Intern Med.
2007;261(3):205–213.
37. Yuan Y, Tsoi K, Hunt RH. Selective serotonin reuptake inhibitors and risk of upper GI bleeding: confusion or confounding? Am J Med. 2006;119(9):719–
727.
38. Gianotten WL, Heijnen L. Haemophilia, aging and
sexuality. Haemophilia. 2009;15(1):55–62.
XXXVI. Ulusal Hematoloji Kongresi
Download