ağız ve diş bakımının durumu ile dispepsinin değerlendirilmesi

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Gastroenteroloji Bilim Dalı
AĞIZ VE DİŞ BAKIMININ DURUMU İLE DİSPEPSİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Dişhekimi Amber Tuba ŞENOL
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Ömer ÖZÜTEMİZ
İzmir-2011
ÖNSÖZ
Tez çalışmamda bana yardımcı olan Oral Diagnoz ve Radyoloji Anabilim dalı
öğretim üyesi Prof. Dr. Zuhal Tuğsel’e; Gastroenteroloji bilim dalı öğretim üyesi Dr.
Rukiye Vardar’a; İstatistik sonuçlarını elde etmemde bana yardımcı olan
Biyoistatistik bilim dalı öğretim üyesi Dr. Timur Köse’ye en önemlisi tez çalışmam
boyunca bana yol gösteren, destekleyen Prof. Dr. Ahmet Ömer Özütemiz’e sonsuz
teşekkürlerimi sunarım.
Okul hayatım boyunca beni destekleyen aileme ve çalışmalarım boyunca hep
yanımda olan erkek arkadaşım Atakan Yazici’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
İZMİR-2011
St. Dt. Amber Tuba ŞENOL
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ..........................................................................................................................
1.GENEL BİLGİLER ................................................................................................ 1
1.1. Dispepsi Nedir ................................................................................................... 1
1.1.2. Hazımsızlık Belirtileri ................................................................................ 3
1.1.3. DispepsininSınıflandırılıması ..................................................................... 5
1.1.3.1. Araştırlımış/Araştırılmamış Dispepsi Nedir? ...................................... 5
1.1.3.2. Araştırılmamış Dispepsi Grubu ........................................................... 6
1.1.3.3. Araştırılmış Dispepsi Grubu................................................................ 6
1.1.3.3.1. Organik Dispepsi .................................................................. 7
1.1.3.3.2. Fonksiyonel Dispepsi ........................................................... 7
1.1.4. Dispepsi Yapan Sebepler ............................................................................ 8
1.1.4.1. Etiyoloji ............................................................................................... 9
1.1.4.1.1. Organik Dispepsi .................................................................. 9
1.1.4.1.2. Fonksiyonel Hastalıklar ...................................................... 14
1.1.5. Tanı ........................................................................................................... 15
1.1.6. Tedavi ....................................................................................................... 16
1.2. Çürük ............................................................................................................... 16
1.2.1. Çürük Teorileri ......................................................................................... 16
1.2.2. Deneysel Çürükler .................................................................................... 19
1.2.3. Dental Plak ............................................................................................... 21
1.2.4. Çürüğün Tarifi .......................................................................................... 22
1.2.5.Çürüğün Histopatolojisi ............................................................................. 22
1.2.6.Çürüğün Klinik Şekilleri ........................................................................... 23
1.3. Periodontal Hastalıklar .................................................................................... 24
1.3.1. Periodontal Hastalık.................................................................................. 24
1.3.2. Peridontal Hastalıkların Etiyolojisi........................................................... 25
1.3.3. Lokal Faktörler ve Periodontal Hastalık ................................................... 26
1.3.4. Sistemik Faktörler ve Periodontal Hastalık .............................................. 27
1.3.5. Periodontal Hastalıkların Sınıflandırılması .............................................. 28
2.HASTALAR VE YÖNTEM ................................................................................. 38
2.1. Çalışmada Kullanılan Soru Formları ............................................................... 38
2.2. İstatistik ........................................................................................................... 56
3.SONUÇLAR .......................................................................................................... 57
4.TARTIŞMA ........................................................................................................... 61
5.ÖZET......................................................................................................................64
6.KAYNAKLAR ...................................................................................................... 67
7.ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………...73 1 1.GENEL BİLGİLER
1.1. Dispepsi Nedir :
Hazımsızlık (dispepsi); karnın, üst-orta kısmında hissedilen, kronik veya
tekrarlayan ağrı yahut huzursuzluk ve/veya rahatsızlık hissidir. Rahatsızlık hissi,
öznel karakterli, Hazımsızlık (dispepsi); karnın, üst-orta kısmında ağrısız ama
olumsuz bir his olup, yemeklerden sonra erken doyma, karnın üst kısmında şişkinlik
gibi değişik belirtiler de içerebilir. Bu hastalar çoğu kez hazımsızlık çektiklerinden
veya yemekleri hazmedemediklerinden yakınarak gelirler. Bu bölümde hazımsızlık
yakınması (semptomu) değerlendirilecek, hazımsızlık yakınmasına hangi nedenlerin
yol açabileceği görüşülecektir. Hazımsızlık tanımı, organik ve fonksiyonel
hastalıklar tanımı, organik ve fonksiyonel dispepsi tanımı yapılarak, ayırıcı tanıları
üzerinde durulacaktır.
Hazımsızlık genel olarak; hazmın bozulması, hazmın gecikmesi gibi anlamlar
taşıyabilir. Tıbbi terim olarak “dispepsi” ile eşanlamlıdır. Hazımsızlık; organik veya
fonksiyonel nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Her iki halde de ortaya çıkan
hazımsızlık belirtileri bir birine benzer özelliktedir. Bu yüzden sadece yakınmalara
bakarak organik veya fonksiyonel dispepsi ayırımını yapmak zordur. Hastadan öykü
alırken; yakınmaların üzerinde dikkatle durulmalı, hastaya değişik sorular
yöneltilerek, hastanın hazımsızlık yakınması ile ne ifade etmek istediği
araştırılmalıdır. Hastalar çoğu kez dispepsi belirtilerini tam anlamıyla ve düzgün bir
şekilde anlatamazlar. Onlara yardımcı olarak daha doğru bir tanımlama elde etmek
gerekir. Birçok organik hastalık başlangıçta sadece hazımsızlık belirtileri verebilir.
Hekim, hastalara farklı sorular sorarak altta yatan ülser, reflü, safra taşı veya başka
2 organik hastalıkları ortaya çıkarmaya çalışmalıdır. Örneğin hasta sorgulama sırasında
haftada bir veya daha fazla ağza acı su gelmesi (reflü) tanımlarsa, aksi
kanıtlanmadığı sürece bu hasta GÖRH (gastro özofajiyal reflü hastalığı) olarak kabul
edilmelidir.
Organik Hastalıklar ve Fonksiyonel Hastalıklar Ne Demektir?
Sindirim sistemi hastalıklarının önemli bir kısmı organik hastalıklardan oluşur.
Organik hastalıkların bir kısmı gözle görülebilen hastalıklardır. Örneğin mide ülseri
bulunan hastalarda; mide filminde veya midenin endoskopik incelemesinde veya
ameliyat sırasında midede bulunan ülserler gözle görülebilir. Bunlar görülebilen
organik lezyonlardır. Diğer bazı organik lezyonlar ise gözle görülmeyebilir, ancak
başka yöntemlerle bu bozukluklar gösterilebilir. Bir hastada gastroskopi sırasına
midede belirgin bir lezyon görülemediği halde, mideden alınan biyopsilerde bazı
mikroskobik değişiklikler saptanabilir (Örneğin mide biyopsilerinde gastrit bulguları
bulunabilir).
Fonksiyonel hastalıklarda ise bu iki örneğin tersine gözle görülebilen veya
mikroskobik tetkiklerde saptanabilen değişiklikler bulunamaz. Bazen gastro
intestinal kanalda bazı fonksiyonel bozukluklar bulunabilir. Örneğin; mide boşalma
çalışmalarında
veya
“antroduodenal”
motilite
çalışmalarında
fonksiyonel
bozukluklar gösterilebilir. Ancak bu testlerin uygulanması zor ve karışıktır, her yerde
yapılamamaktadır. Ayrıca sonuçları her zaman güvenilir olmayabilir. Tanım tam
yeterli olmasa da fonksiyonel sindirim sistemi hastalıklarında; gözle görülen veya
mikroskobik tetkiklerle saptanabilen organik bozukluklar yoktur. (17)
Ara sıra fonksiyonel sindirim sistemi hastalıklarında yapılan incelemeler
sonucunda bazı başka patolojiler saptanabilir. Mesela fonksiyonel sindirim sistemi
bozukluğu düşünülen bir hastada, yapılan tetkiklerde midede; Helikobakter pilori
3 (Helicobacter pylori) mikrobu saptanabilir. Bu hastalarda antibiyotik tedavisi ile
belirtiler geçerse, dispepsinin buna bağlı olduğu söylenebilir. Ancak birçok hastada
antibiyotik tedavisi ile hazımsızlık belirtileri geçmez. Öte yandan fonksiyonel
dispepsi ve Helikobakter pilori bulunan hastalarda eradikasyon tedavisi yapıldıktan
sonra da bu hastaların bir çoğunda yakınmaların devam ettiği görülmektedir.
Ülkemizde normal toplumun yaklaşık %60–70’ inde Helikobakter pilori mikrobunun
bulunduğu göz önüne alınırsa, bu vakalara tedavi vermenin ekonomik ve sosyal bir
sorun olduğu, tedaviden tanıya varmanın, yani bu şekilde bir ayırım yapmanın çok
zor olduğu anlaşılır. Şimdilik fonksiyonel dispepsi ve organik dispepsi vakaları
arasındaki sınır biraz örtüşmektedir. Fonksiyonel dispepsi hastalarında da
muhtemelen bazı biyoşimik veya moleküler bozukluklar bulunabilir. Önümüzdeki
yıllarda belki de bu hastaların bir kısmı fonksiyonel dispepsi grubundan, organik
dispepsi grubuna geçecektir. Örneğin bazı kimyasal maddelerin sindirim sistemi
organlarında, medulla spinaliste veya beyinde azalmış veya artmış olduğu
saptanabilir. Muhtemelen bu bozuklukların, saptanıp giderilmesi tedavide yardımcı
olacak ve bu hastalıklar da sebebi bilinen hastalıklar grubuna girecektir.
1.1.2. Hazımsızlık Belirtileri
Hazımsızlık sebepleri de organik ve fonksiyonel olarak ikiye ayrılmaktadır.
Genelde hazımsızlık belirtileri üst sindirim sisteminden; başlıca mide ve ince
barsakların ilk kısmından kaynaklanmaktadır. Bu belirtiler karnın üst kısmında ağrı,
geğirme, bulantı, bazen birlikte kusma, karında şişkinlik ve gerginlik hissi
şeklindedir. Bazı hastalar karınlarının birden bire, 9 aylık hamile gibi şiştiğini,
gerginlik ve rahatsızlık hissi oluştuğunu belirtirler. Yemek sırasında erkenden doyma
veya çok az bir yemekten sonra doygunluk hissinin oluşması tipik yakınmalardır.
4 Belirtiler çoğu kez yemekten sonra ortaya çıkar veya evvelce hafif olan yakınmaların
şiddeti yemekten sonra artar.
Normalde yemek sonrası tüm sindirim sistemi organları düzenli bir şekilde
çalışmaya başlar, bu adeta bir senfoni orkestrasının konsere başlaması gibi bir
hadisedir. Eğer organlarımız normal çalışıyorsa hazım da düzenli olur. Orkestradaki
müzik aletlerinden biri aksarsa bütün konser bozulur, düzensiz bir görünüm ortaya
çıkar. Fonksiyonel dispepsi bulunan hastalarda da buna benzer şekilde, yemeklerden
sonra şiddeti artan belirtiler ortaya çıkar.
Hazımsızlık çeken hastalar; genelde karnın üst kısmında veya epigastr
bölgesinde ağrı veya rahatsızlık hissederler. Hastalar bunu değişik şekillerde
tanımlayabilirler.
Bazen bu yakınmalar; şişkinlik, gaz, geğirme ve yellenme, yemeklerde çabucak
doyma, yemeklerden sonra uzun süre doygunluk hissi, mide boşalmasında gecikme
hissi, bulantı hissi veya sürekli tokluk hissi şeklinde görülür. En sık görülen belirti;
yemeklerden sonra karında yaygın rahatsızlık veya hafif ve dayanılır vasıfta ağrı
hissi oluşmasıdır. Genelde bu yakınmalar epigastr bölgesinde veya orta hat ve
çevresinde hissedilir. Eğer bu yakınmalar; sağ üst kadran veya sol üst kadranda
yerleşik ise bu durumda doğrudan başka özel sebepler düşünülmeli ve araştırılmalar
buna göre yönlendirilmelidir.
Fonksiyonel barsak hastalıklarında geğirme de sıklıkla görülür. Geğirmenin
doğrudan dispepsi ile ilişkilendirilmesi sakıncalıdır. Önce geğirme özellikleri detaylı
olarak araştırılır ve dispepsi ile ilişkisi olup olmadığına karar verilir. Bunu yaparken,
geğirmenin diğer nedenleri de araştırılmalıdır.
5 Sindirim Sistemi Yakınmaları
Sindirim sistemini ilgilendiren yakınmalar; anlaşılması daha kolay olması
açısından basitçe iki kısma ayrılarak incelenmelidir.
Üst Sindirim Sistemini İlgilendiren Yakınmalar
Üst sindirim sistemini ilgilendiren yakınmalar başlıca yemek borusu, mide
duodenum (on iki parmak barsağı) ve zaman zaman da ince barsakları (öncelikle
jejunum) ilgilendiren yakınmalardır. Bu bölümde başlıca reflü hastalığı yakınmaları
ve hazımsızlık yakınmaları görülür.
Alt Sindirim Sistemini İlgilendiren Yakınmalar
Bunlar başlıca kalın barsağı ve zaman zaman da ince barsağı (başlıca ileum,
özellikle terminal ileum) ilgilendiren yakınmalardır. Alt sindirim sisteminde başlıca
fonksiyonel hastalığımız; Huzursuz (İrritabl) Barsak Sendromu (HBS)’ dur.
Pratikte en sık görülen fonksiyonel sindirim sistemi hastalıkları; dispepsi,
irritabl barsak sendromu ve kalp dışı göğüs ağrısı (KDGA)’ dır . KDGA; koroner
hastalıkları ve gastro özofajiyal reflü hastalığı (GÖRH) ile benzerlik gösterir. Ayırıcı
tanıda özellikle hatırlanması gerekir. GÖRH, Dispepsi ve HBS birbirine birçok
bakımdan benzer özellikler taşır. Etiyoloji ve etiyopatojenezde ortak paydaları
bulunur. Ayrıca bu hastalıklar birbirine benzeşme, geçiş ve örtüşme de
gösterebilirler.(23)
1.1.3. Dispepsinin Sınıflandırılması
1.1.3.1.Araştırılmış/Araştırılmamış Dispepsi nedir?
Hazımsızlık yakınmaları ile gelen hastalar; araştırma yapılıp, yapılmadığına
göre iki gruba ayrılabilir;(19,20)
6 1.1.3.2. Araştırılmamış Dispepsi Grubu
Poliklinik veya muayenehane pratiğinde hazımsızlık yakınmaları ile gelen
hastalara bazen hiçbir ek inceleme yapmadan, öyküsü, muayene bulguları, varsa
yakında yapılmış bazı incelemeleri ve alarm belirtilerinin bulunup, bulunmamasına
göre değerlendirilir. Bu gruba araştırılmamış dispepsi grubu adı verilir. Bu hastalar;
eldeki verilere göre değerlendirilip, tedaviye alınırlar. Bazen hastaların maddi
sıkıntıları, inceleme yaptırmaktan çekinmeleri, korkmaları da bizi bu şekilde
davranmaya yönlendirebilir. Doğal olarak bu hastalarda altta yatan bir organik
hastalık bulunma riski de vardır. Bu nedenle hastalar yakından izlenmeli ve bir ay
sonra kontrole çağırılmalıdır. Eğer hasta yapılan tedaviden yarar görmemişse, daha
ileri tetkikler istenerek tekrar araştırılmalıdır.
1.1.3.3.Araştırılmış Dispepsi Grubu
İdeal
yaklaşım
tarzı;
hazımsızlık
yakınmaları
ile
gelen
hastaların
araştırılmasıdır. Bu amaçla önce kapsamlı bir öykü alınır ve fizik muayene yapılır.
Daha sonra bulguların bizi yönlendirmesine göre gerekli laboratuar tetkikleri,
endoskopik ve radyolojik tetkikler yapılır. Öncelikle yakınmaların bulunduğu
dönemde gastroskopi yapılarak midenin araştırılması gerekir. Şüpheli durumlarda
daha ileri tetkikler yapılabilir (Ultrasonografi vb). Bu şekilde incelenen hastalar
araştırılmış dispepsi grubunu oluştururlar.
Araştırılmış Dispepsi Alt Grupları
Dispepsi yakınmaları bulunan hastalar incelendiğinde başlıca iki grup ortaya
çıkar;
7 1.1.3.3.1. Organik Dispepsi
Bu grupta hazımsızlık yakınmalarını açıklayacak bazı organik hastalıklar saptanır.
Organik dispepsi grubunda, altta yatan organik hastalıkların özelliğine göre iki alt
gruba ayrılabilir;
a) Benign seyirli hastalılar; Bunlar genelde tıbbi veya cerrahi tedavi ile iki
düzelecek özellikte hastalıklardır. Tanıları ve tedavileri nispeten daha kolaydır.
b) Malign seyirli hastalıklar; Bunların tanısı gecikirse, tedavisi daha zor ve
sorunlu olabilir.
Özelikle bu grubun atlanması (tanı konulamaması veya tanıda gecikilmesi)
moral, sosyal, tıbbi ve hukuki sorunlara neden olabilir.Bu nedenle şüpheli ve yeterli
tanı konmamış olguların kısa süreli kontrollere çağırılması ve altta kötü huylu bir
hastalığın bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir.
1.1.3.3.2.Fonksiyonel Dispepsi
Bu grupta hazımsızlık yakınmalarını açıklayacak önemli bir bozukluk
saptanamaz. Böyle bir olguda hazımsızlık belirtilerinin fonksiyonel olabileceği
düşünülür. Fonksiyonel dispepsi başlıca üç gruba ayrılarak incelenmektedir:
a) Ülser benzeri fonksiyonel dispepsi; yakınmalar ülsere benzer, yakınmalar
sırasında yapılan endoskopik inceleme bulguları normaldir.
b) Dismotilite benzeri fonksiyonel dispepsi; yakınmalar motilite bozukluğuna
benzer özelliktedir.
c) Nonspesifik fonksiyonel dispepsi; İlk iki gruba girmeyen yakınmalardan
oluşur. Bilimsel açıdan bir yazıda veya bir çalışmada hazımsızlık (dispepsi)’ den
bahsediliyorsa; bunun araştırılmış veya araştırılmamış dispepsi olup olmadığı
belirtilmelidir.
8 1.1.4. Dispepsi Yapan Sebepler
Tahmin edileceği gibi, birçok sindirim sistemi hastalığında dispepsi belirtileri
vardır. Ancak sindirim sistemi dışındaki bazı hastalıklarda da dispepsi belirtileri
görülebilir. Bunlara örnek olarak; şeker hastalığı (DM), tiroid bezi hastalıkları,
hiperparatiroidizm (paratiroid bezlerin fazla çalışması), ciddi böbrek hastalıkları
sayılabilir. Bu hastalıkların dispepsi belirtilerini nasıl meydana getirdiği tam belli
değildir.(25)
Dispepsinin ikinci önemli sebebi ise ilaçlardır. Birçok ilacın sıklıkla
hazımsızlığa yol açtığı bilinmektedir;
NSAİİ’ lar (özellikle ibuprofen), antibiyotikler ve östrojen’ler başta olmak
üzere, gerçekte ilaçların çoğunun, en azından bazı insanlarda dispepsi yaptığı
yayınlanmaktadır.
Yukarda anılan sebeplerin dışında; dispepsi belirtilerin çoğu kez sindirim
sistemindeki kasların fonksiyon bozukluğuna veya organları kontrol eden sinirlerin
fonksiyon bozukluğuna bağlı olarak gelişmektedir.(24)
Sindirim kanalını kontrol eden sinir sistemi çok karmaşıktır.Yemek
borusundan, anüse kadar bütünsindirim kanalı boyunca düz kas sistemi içinde, tüm
kanal boyunca uzanan sinir ağı vardır. Bu sinir ağı ile medulla spinalise gidip–gelen
sinirler arasında bağlantılar bulunur. Medulla spinalisteki sinirler beyin ile bağlantıyı
ve iletişimi sağlar. Bu sinir ağı sisteminde oluşacak bir fonksiyon bozukluğu,
fonksiyonel dispepsi tablosunu ortaya çıkarabilir.
Hemen bütün organlarda olduğu gibi, sindirim sistemi organlarını kontrol eden
sinir sisteminde de; hem hissi (sensör) sinirler, hem de hareket (motor) sinirleri
bulunur. Hissi sinirler sürekli olarak, organ içindeki aktiviteyi, ne olup bittiğini
saptar ve bu bilgileri organ duvarındaki sinirlere iletir. Bilgi buradan da medulla
9 spinalise ve beyne iletilir. Yani bu bilgiler; organ duvarında, medulla spinaliste ve
beyinde algılanır ve değerlendirilirler. Daha sonra alınan hissi uyarılara ve yapılan
değerlendirmelere uygun cevaplar, hareket sinirleri aracılığı ile organlara geri
gönderilir. Barsaklara gönderilen motor iletiler, çoğu kez kas tabakasında kasılmaya
veya gevşemeye yol açar. Bazen de organ içinde sıvı ve/veya mukus salınmasına
neden olur.
Önceden de belirtildiği gibi; Sindirim sistemi organlarında bulunan sinirler
(hissi sinirler ve motor sinirler)’ in fonksiyon bozuklukları organ içinde
gelişebileceği gibi, medulla spinalis’te veya beyinde bulunan işlem merkezlerinde de
meydana gelebilir.
1.1.4.1. Etiyoloji
Hazımsızlık yakınması ile gelen hastalar araştırılır ise, farklı etiyolojik
nedenler saptanabilir. Hastalar etiyolojik açıdan 2 ana bölüme ayrılır. Yapılan
araştırmalarda belirli bir etiyolojik sebep saptanmış ise “Organik Dispepsi”,
saptanamamış ise “Fonksiyonel Dispepsi” gruplarına ayrılır.
1.1.4.1.1 Organik Dispepsi
Organik Dispepsi Yapan Hastalıklar ve Ayırıcı Tanısı
Gastro Özofajiyal Reflü Hastalığı (GÖRH)
GÖRH toplumda oldukça sık görülen ve bir çok kez dispepsi ile karışan
yakınmalarla karşımıza çıkan bir hastalıktır. Toplumda GÖRH prevalansı % 20
civarındadır.
GÖRH; Nonerozif reflü hastalığı ve Erozif reflü hastalığı olarak iki bölümde
incelenir. Daha evvel “nonerozif reflü hastalığı” fonksiyonel dispepsinin bir bölümü
olarak incelenirdi ve bu hastalık “Reflüye benzer Fonksiyonel Dispepsi” olarak
adlandırılırdı. Daha sonraları bu hastalık grubunun GÖRH’ ün bir parçası olduğu
10 kabul edildi (Nonerozif GÖRH). Eğer bir hasta haftada bir veya birden fazla “kursak
kaynaması” (retrosternal yanma hissi / heart burn) hissettiğini veya reflü (yemek
borusuna asitin geri kaçışı, veya yemeğin geri kaçışı) hissettiğini tanımlıyorsa, aksi
kanıtlanmadığı sürece bu hastayı GÖRH (gastro özofajiyal reflü hastalığı)’ sı olarak
kabul etmek gerekir.
Peptik Ülser Hastalığı
Başlıca midede ve oniki parmak barsağında, bazen de sindirim kanalının diğer
kısımlarında “asid ve pepsin” salgılarının etkisiyle oluşabilen mukoza hasarına ve
derin ülserlere “peptik ülser” denilmektedir. Klasik peptik ülser tanısı, hastaların
yakınmalarının değerlendirilmesi ile çoğu kez kolayca konulabilir. Ancak bazı
hastalarda ülser yakınmaları atipik olabilir. Gastroskopi yapılmadan bu vakalar
dispepsi olarak tanımlanabilir.
Bu nedenle dispepsi vakaları araştırılırken, yakınmaların bulunduğu dönemde
gastroskopi yapılması ve hastada bir ülser bulunup bulunmadığının araştırılması
gerekir. Semptomsuz dönemlerde yapılacak incelemelerde ülserin geçmiş olması
nedeniyle, endoskopi bulguları normal çıkabilir. Semptomsuz dönemde yapılacak
endoskopik incelemenin gerek dispepsi, gerekse peptik ülser açısından tanısal değeri
azdır.
Sindirim Sistemini Tutan Kanserler
Mide kanserleri başta olmak üzere gastrointestinal sistemi tutan tüm
kanserlerde (örn; kolon kanserleri, pankreas kanserleri, karaciğer kanserleri,
peritonitis karsinomatoza vb) dispepsi yakınmaları ön planda olur, bazen tanı
konuluncaya kadar aylar geçebilir.
Safra Kesesi ve Safra Yolu Hastalıkları
11 Safra kesesi taşları belirti veriyor ise (semptomatik ise); kolik atakları, akut
kolesistit, kolanjit atakları gibi tablolara neden olur. Bunlara özel belirtiler, muayene
ve laboratuar bulguları ile kolayca tanı konulabilir. Belirtiler silik veya atipik ise
safra kesesi ve yollarının ultrasonografik tetkiki ve kan tetkikleri tanıya yardımcı
olur.
Safra taşları birçok kez sessiz (belirtisiz) taşlar olarak yıllarca seyreder. Bu
özellikteki taşların ayırımının yapılması gerekir. Fonksiyonel dispepsi ve fonksiyonel
barsak hastalıklarında bu ayrımın yapılması çok önemlidir. Dispepsi yakınmaları ile
gelen hastada ayrıca sessiz safra kesesi taşları da bulunabilir. Bu hastalarda öyküde
ve fizik muayenede taşı düşündürecek bir özellik yoktur, tesadüfen yapılan ultrason
tetkikinde safra kesesi taşı görülür.
Bu hastalara tedavi önerilerinde dikkatli olunmalıdır; kese taşı/ taşları ile
mevcut belirtilerin ilişkisi ve taşların buradaki rolü araştırılmalıdır. Belirti vermeyen
safra taşları için ameliyat önerilmemelidir.
Bu tür vakalarda her hangi bir nedenle hastaya operasyon önerilecekse;
ameliyat sonrasında da dispepsi yakınmalarının devam edebileceği veya artabileceği
belirtilmelidir. Bazen safra kesesi alındıktan sonra;post kolesistektomi sendromları
veya alkalen reflü gastrit tablosu gelişebilir.Bunlar da hastanın yakınmalarının
artmasına veya farklılaşmasına yol açarlar.
Pankreas Hastalıkları
Akut ve kronik pankreatitler, pankreas taşları, pankreasın psödokistleri ve
apseleri, kronik pankreatite bağlı malabsorpsiyon tabloları, peri ampuller tümörler,
pankreas tümörleri başlangıçta dispepsi yakınmaları ile karşımıza gelebilir. Bu
hastaların çok iyi araştırılması ve gerekli laboratuvar incelemelerinin yapılması ile
tanıya varılabilir.
12 İlaçlar
Birçok ilaç midede ve gastro intestinal sistem (GİS)’ de reaksiyonlara neden
olarak, dispepsi yakınmalarını ortaya çıkarabilir. Bu yüzden dispepsi düşünülen
hastalarda, kullanılan ilaçların sorgulanması gerekir. Değişik osteoporoz ilaçları, ağrı
kesici olarak kullanılan aspirin ve diğer non steroid anti inflamatuvar ilaçlar (NSAİİ),
kalp koruyucu olarak alınan düşük doz aspirinler semptom oluşturan ilaçların
başında yer alır. İlaç listeleri daha da uzatılabilir.
Gıdaların Etkisi ve Gıda Alerjileri
Alkollü içecekler, çay, kahve, gazlı içecekler, aşırı sıcak ve aşırı soğuk
içeceklerin hızlı tüketimi, aşırı baharatlı gıdaların tüketimi dispepsi yakınmalarına
neden olabilir. Hızlı yemek yeme, lokmaların iyi çiğnenememesi (diş ve diş eti
hastalıklarında, diş çekimlerinde, takma diş yapımı, dişlerin yetersiz oluşu vb)
dispepsi yakınmalarına neden olabilir. Ayrıca ağır, yağlı, hazmı güç yemeklerin
yenmesi de benzer yakınmalara yol açabilir.
Sigara, püro, nargile vb içilmesi, tütün çiğnenmesi gibi alışkanlıklar mide ve
dispepsi yakınmalarına yol açar. Bazı yöresel alışkanlıklar da zararlı etkiler yaratarak
dispepsi yakınmalarına neden olabilir. Buna örnek “Maraş Otu” denilen, tütün, kireç
tozu ve kül karışımından oluşan bir madde çiğnenmektedir. Bu bir çok kez alışkanlık
düzeyine ulaşmaktadır (Doğu ve güney doğu anadolu, Türkmenistan ve Afganistan
yörelerinde kullanılmaktadır).
Gıda alerjileri de çoğu kez dispepsi yakınmalarına benzer silik tablolar
yapabilir, gıda allerjisi olasılığı düşünülmez ve araştırılmazsa tanı konulamaz.
Laktaz yetmezliği, gluten enteropatileri de dispepsi tablosu ile karşımıza
gelebilir.
13 Sindirim Sistemini Tutan Diğer Hastalıklar
Sindirim sistemini tutan birçok hastalık da hazımsızlık belirtileri verebilir.
Kronikleşen paraziter hastalıklarda (kronik giardia lamblia ve kronik entamöba
histolitika, askaris ve tenia vb); karında şişkinlik, rahatsızlık, epigastral/ periumblikal
dolgunluk, ağrı, bulantı, iştahsızlık, zayıflama ve barsak bozuklukları belirtileri
ortaya çıkabilir.
Mantar hastalıkları (monilia vb), tüberküloz, sifiliz gibi kronik enfeksiyonların
seyrinde, sarkoidoz hastalığında, Menetrier hastalığında, eosinofilik gastro
enteritlerde hazımsızlık yakınmaları çok görülür.
Tüberküloz peritoniti, peritonitis karsinomatoza gibi hastalıkların başlangıç
dönemlerinde, periton boşluğunda sıvı birikmesi ile paralel olarak karında şişkinlik,
ağrı gibi belirtiler başlar ve dispepsi ile karışır.
Sindirim sistemini tutan enfeksiyon hastalıkları seyri sırasında da dispeptik
yakınmaklar gelişebilir. Eşlik eden ishal (kanlı, kansız), ateş halsizlik benzeri
bulgular tanıya yardımcı olur. Bu enfeksiyonların hafif veya kronik seyirli
olanlarında tanı güçleşebilir. Gaitanın mikroskobik tetkiki, kültür ve AB gerekebilir.
Malabsorpsiyon
yapan
hastalıklarda;
başlangıçta
karında
şişlik,
gaz,
yemeklerden sonra ağrı ve rahatsızlık hissi ortaya çıkabilir. Bu belirtiler, tanı
konuncaya kadar, uzun süre böyle devam edebilir. Böyle vakalarda; kronik
pankreatit, gluten enteropatisi, laktaz yetmezliği gibi hastalıkları düşünmek uygun
olur.
Crohn Hastalığı; mide ve ince barsak tutuluşu ile seyrediyorsa, karında şişlik
ve rahatsızlık, ağrı, gaz, yumuşak gaita çıkışı, bazen ishal (kansız/günde 1–2) ile
karakterize yakınmalar ön planda olabilir.
14 Amiloidoz hastalığında barsak tutulumu ön planda ise hazımsızlık belirtileri ilk
önce ortaya çıkar.
Atonik mide (gastroparezi); uzun süre devam eden kontrolsüz Diabetes
Mellitus hastalığı sonrasında sıklıkla gelişebilir. Bulantı, yemeklerden sonra
şişkinlik, uzun süre midede doluluk hissi, ağrı gibi dispepsi yakınmalarına yol açar.
Skleroderma’da,
kronik
intestinal
psödoobstrüksiyon’da,vagotomi
+
piloroplasti veya gastro enterostomi operasyonu geçiren hastalarda, mide
rezeksiyonlarında, kolesistektomilerden sonra farklı nedenlerle gelişebilen dispepsi
yakınmaları ortaya çıkar.
Çöliyak arteri tutan arteriyosklerotik değişikliklere bağlı olarak yemeklerden
sonra gelişen barsak iskemisine bağlı dispepsi yakınmaları, karın ağrıları ortaya
çıkabilir. Özellikle ileri yaşlarda düşünülmesi gereken önemli bir sebeptir.
Hamilelik
Hamileliğin ilk aylarında bulantı, kusma, karın şişliği, gaz yakınmaları olabilir.
Bu tür belirtiler varsa adet düzeni sorgulanmalı ve hamilelik testi yaptırılmalıdır.
Hamileliğin ileri dönemlerinde midede ekşime ve yanma (halk arasında buna,
çocuğun saçı çıkıyor? denilir) ortaya çıkar. Daha ileri dönemlerde ise belirgin reflü
yakınmaları, özofagusta yanma ve ağrılar eklenir. Sık kusma ve kanamalarla ciddi bir
GÖRH tablosu ortaya çıkar.
Sistemik Hastalıklar
Hipertiroidi’de,
hipotiroidi’de,
koroner
arter
hastalıkları’nda,
diabetes
mellitus’da, böbrek yetmezlikleri (akut, kronik)’ nde, hiper paratiroidi’de bulantı,
kusma karında şişkinlik ve ağrı gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
1.1.4.1.2. Fonksiyonel Hastalıklar (Fonksiyonel Dispepsi)
a) Dispepsi semptomlarını açıklayacak bir neden saptanamaz.
15 b) Önemsiz bulgular: Bu bulgular dispepsi semptomlarını açıklamaya
yetmeyecek ve klinik önemi olmayan bulgularıdır;
Bunlara örnek olarak;
1) Midenin endoskopik incelemesinde önemli bir patoloji görülmediği halde,
kontrol için alınan mide biyopsilerinde Helikobakter pilori gastritinin saptanması
veya benzer şekilde duodenumdan alınan biyopside histolojik duodenit saptanması.
2) Hastada araştırma amacıyla yapılan ultrasonografik incelemede safra
kesesinde taşlar saptanması. Bu taşlar bir çok kez belirtisi bulunmayan, sessiz safra
taşlarıdır. Hastanın yakınmalarının taşa bağlı olup olmadığı irdelenmelidir. Genelde
semptom veren safra taşlarının kliniği farklıdır ve hekim tarafından kolayca
tanınabilir.
3) Sindirim sisteminde (mide, ince ve kalın barsaklarda) artmış organ
hassasiyeti bulunabilir. Mide ve oniki parmak barsağında, safra kesesinde veya
papilla vateride vb motilite bozuklukları bulunabilir.
Bu bölümde belirtilen iki alt grupta olduğu gibi hastanın yakınmalarını
açıklayacak belirli bir neden yok veya mevcut bulgular hasta yakınmalarını
açıklamaz ise bunlar Fonksiyonel Dispepsi olarak kabul edilmektedir.(21)
1.1.5. Tanı
Organik ve fonksiyonel dispepsi tanısı ve ayırıcı tanısı için gereken
incelemelerin yapılması gereklidir.
Hazımsızlık yakınmaları ile gelen bir hastada alarm belirtileri yoksa, hasta ileri
tetkik ve araştırma istemiyorsa veya ekonomik koşuları nedeniyle yapılamıyorsa, bu
hastalar araştırılmamış dispepsi olarak kabul edilip, kısa süreli bir tedaviye alınır ve
değerlendirilirler.
16 Tedaviye rağmen yakınmaları geçmiyorsa veya tedavi ile düzeldikten sonra
tekrar yakınmaları başlıyorsa, bunların mutlaka araştırılması gerekir.
1.1.6. Tedavi
Organik dispepsi saptananlarda, altta yatan organik nedene uygun tedavi
yapılır.
Fonksiyonel dispepsi düşünülenlerde ise semptomlara uygun tedavi yapılır.
1.2. Çürük:
Diş çürüğü herkes tarafında kolaylıkla tanınabildiği halde literatüre
bakıldığında etiyoloji ve patolojisi hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığımız bir
olaydır. Bu yüzden tarifi hakkında bile değişik görüşler vardır.
Bu konuda ilk tarifi 1728 yılında Fauchard yapmıştır. Buna göre “Çürük, dişi
tahrip eden bir hastalıktır”. Bu tarif sadeliği ve çürük hakkında hiçbir açıklama
getirmeyişi yüzünden zamanımıza dek geçerliliğini korumuştur.
Çürüğü etiyopatolojisi üzerindeki ilk düşüncelerde Mısır papirüslerinden
başlayarak (EBERS Papirüsü), 18. Yüzyıla kadar bütün tıbbi yazılar diş
çürüklerinden, dişi kemiren küçük kurtçukları sorumlu tutuyorlar.
Daha sonraki bilimsel gelişmelerde değişik gözlemlerin birikmesi ile
problemin daha karıştığı bir döneme gelinmiştir. Bu dönemdeki gözlemler, çürüğün
meydana gelişi ve sıklığı üzerinde suyun, toprağın, güneşin, ırkın, yaşın, cinsin,
kalıtımın, kişinin ve toplumun beslenme adetlerinin, vitaminlerin, tükrüğe ve dişe ait
faktörlerin etkisi olduğunu ortaya koymuştur.(45)
17 1.2.1. Çürük Teorileri:
Magigot: 1878 de BODECKER minenin organik bir kısma da sahip olduğunu
ortaya koymadan önce çürüğün ağza giren sirkeye bağlı olduğunu ileri sürmüştü.
Miller: Asit teorisinin takipçileri olan UNDERWOOD ve MİLES’ in
fikirlerini asidin bakteriyojen olduğunu söyleyerek modifiye eden MİLLER W.D.
1882 de teorisini şöyle açıkladı.” Diş çürüğü iki ayrı aşamada meydana gelen
chimico-parasitaire bir hastalıktır. Bunlar dokunun dekalsifikasyonu ve yumuşamış
kalıntının erimesidir. Birinci aşamada besinlerden asit yapma gücünde ve ikinci
aşamada besinlerden asit yapma gücünde ve ikinci aşamada besinlerden asit yapma
gücünde ve ikinci aşamada albüminli maddeleri peptonize etme ve ya hazmetme
gücünde olan bütün ağız mikroorganizmalarının rolü vardır”.(47)
Fargin-Fayolle: Çürüğün iç ve dış sebeplere bağlı olabileceğini buna göre üç
tip çürük varlığını ileri sürdüler. Birincisi iç sebeplere ( odontoblastlardaki trofik
bozuklara ) bağlı çürükler. İkincisi önce dış sebeplere ve sonra iç sebeplere bağlı
çürükler. Üçüncüsü sadece dış sebeplere bağlı çürükler
Bereta: Trpho-microbien teoriyi modifiye etti. Ona göre etiyoloji ikilidr, trofik
bozukluğa uğramış zemin üzeirnde mikropları faaliyetinden ibarettir. Bu düşünceye “
Binom de Bereta” adı verilir. Yazara göre trofik bozukluğun sebebi entoksikasyon,
kalıtım, karans, endokrin sistem, denizin, toprağın, güneşin, denizin tesirleri,
meteorolojik koşullar, toprak radyo aktivitesi ve medeni şartlar olabilir.
Gottlieb: Gottlieb’e göre olayda bir miktar asidin oluştuğu inkar edilemez.
Ancak çürük enzimatik bir olaydır ve enzim faaliyeti ile teşkil eden sarı bir pigment
çürük için karakteristiktir. Sadece asit etkisi ile ortaya çıkan beyaz tebeşirimsi leke
18 çürük değildir. Yazara göre; böylece organik kısmı eriyen sert dokunun inorganik
kısmı kendi kendine dağılır.
Pincus: 1950 yılında Journal of Canadian Dental Association’ da “New
Hypothesis of Dental Caries” isimli yazısında bakteriyel sülfataz enzimlerinin mine
ve dentinin organik yapısında bulunan (condroidin sülfat gibi)H2SO4—kökü taşıyan
mukopolisakkaritlerin sülfirik asit ürettiklerini ve bu asidin meydana getirdiği
dekalsifikasyondan çürüğün doğduğunu ileri sürdü.
Csernyei, J: “Dental Caries a Biochamical Process” isimli yazısında çürüğü
plazma fosfotazlarının meydana getirdiği fosforik aside bağlamaktadır. Yazarın
fikrine göre bu olayın meydana gelebilmesi için, minede magnezyum-flor
dengesinde bir flor eksilmesi ortaya çıkması gerekmektedir. Çünkü normalde
fosfataz aktivatörü olan magnezyum ile fosfataz inhibitörü olan flor arasında bir
denge mevcuttur.
Neuman, H.H. ve Disalvo: “Does Functional Effort Affect Caries” isimli
makaleleri ile, biyofizik bir teori ileri sürüdüler. Yazarlara göre, çürük çiğneme
stresinin eksikliğine bağlıdır. Çünkü çüğneme basınçlarının etkisi ile dişte bir tür
skleroz meydana gelmektedir. Dişi çürüğe karşı dirençli kılan bu skleroz; polipeptid
zincirlerinin daha sıkı heliksler meydana getirmesi; su kaybı ile oluşan, dişin bir
yoğunlaşmaktadır.
Leimgruber, C.H: “Le Mechanism de la Carie Dentaire” isimli makalesinde
çürüğün mine ve dentinin protein ve mineralleri arasındaki bağın kopması olduğunu
ancak bu bağın tükürükte bulunan ve matürasyon faktörü adını verdiği aktif bir
kimyasal faktör tarafından post erüptif safhada sağlamlaştırıldığını ileri sürdü.
Yazarın kanısınca kopmayı başlatan sebep, minenin elektrik yükü ile tükürüğün
19 katyonlarının elektrik yükleri arasındaki dengenin bozulmasıdır ki bu bozulma
tükürük ph’ sının dişin organik matrisinin izoelektrik noktasının altına düşmesi
anlamını taşımaktadır.
Martin, J.J. ve Schatz: 1954 ve 1962 arasındaki çeşitli yazılarında proteolizşelasyon teorisini açıkladılar. Onlara göre; dişin organik matrisi ağız
florası
tarafından parçalanır ve ortaya şelat materyalleri çıkar, bunlara bakterilerde, plakta
ve yiyeceklerde bulunan şelatların katılması ile mineraller eritilir.
1.2.2. Deneysel Çürükler:
Deney hayvanlarında bazı koşulların kontrolü ile deneysel çürükler meydana
getirilebilmesi
çürük
hakkındaki
bilgilerimizin
zenginleşmesini
ve
çürük
oluşumunun belirli bir oranda aydınlanmasını sağladı. Bu deneylerden bir kısmı
şunlardır:
Karyojenik yiyecekler:
Hayvanların besinleri arasında karbonhidratlar bilhassa monosakkaritler fazla
ise azı dişleri süratle çürürler. Proteinlerin çoğalması ise çürük görülmesine sebep
olmaz.
Bu
şekilde
karbonhidrat
türünden
bazı
yiyeceklerin
bilhassa
monosakkaritlerin karyojenik olduğu deneysel olarak gösterilmiş olur.
Karyojenik mikroplar:
Çürüğün etiyopatolojisinde mikroorganizmaların rolünü saptamak için
gnotobiyotik hayvanlar ile yapılan deneylerden çok şey öğrenilmiştir. Gnotobiyotik
hayvan ağızda ve vücudunun diğer kısımlarında taşıdığı mikroflora bilinen
hayvandır. Eğer mikroflora yoksa bu özel gnotobiyotik hayvana germ-free hayvan
denir. Bir germ-free hayvanın ağız ortamı bilinene bir mikroorganizma ile aşılanırsa
çeşitli gnotobiyotik hayvanlar elde edilir.(49)
20 Karyojenik mikroorganizmaların bir çoğu glikozda inrtasellüler bi sakkarit
(glycogen-amlyopectin) ve sakkarozdan ekstrasellüler bi polisakkarit (dekstran)
meydana
getirme
özelliğindedirler.
Hücre
dışındaki
bu
polisakkarit,
mikroorganizmanın diş yüzeylerine yapışıp jelatinöz bir yığın(plak) teşkil etmesinde
önemli bir rol oynar. Bu bakterilerin diş üzerinde plak oluşturmayan bu yüzden
asidojen olduğu halde germ-free hayvanlara tek başına aşılandığında karyojen etki
gösteremeyen karyojenik bakterileri de yığınları arasına alarak çürük teşekkülünde
önemli rol oynamaları mümkündür. Bu bazı asidojen bakterilerin gnotobiyotik
hayvan denemelerinde çürük meydana getirmemelerini açıklayabilir.
Karyojenik Potansiyelin Birikimi(plak):
Mikroorganizmaların çürütücü etkenlerinin dişi etkileyebilmesi için diş
üzerinde özel bir yapı halinda yoğunlaşması gerekir. Ancak bazı gnotobiyotik hayvan
deneyleri bu ısrarımız üzeirnde ölçülü olmamızı gerektiriyor. Ağız mikroflorası
elemanlarından olan streptokoküs salivarius sakarozdan ekstrasellüler olarak levan
adını alan fruktoz polimerini yapar, bu polimer diğer bakteriler tarafından hidrolize
edilirse
de
bu
mikroorganizma
çürük
yapabilmektedir. Gnotobiyotik test
denemelerinde bazen plan teşkil etmeden de fissürlerde çürük oluşabilmektedir.
Çürük ve aşı:
Çürükte yer alan mikroorganizmalar pek çok olmakta birlikte tanınabildiklerine
göre bir aşı hazırlanıp hazırlanamayacağını denemek isteyenler olmuştur.( Wagner,
M. 1967). Denemeci streptokoküs fekalis taşıyan ve çürük oluşan gnotobiyotik
farede, haızrladığı aşıdan sonuç almıştır. Ancak bu aşı konvansiyonel farelere tatbik
edildiğinde ağız içinde aglütinin saptanmasına ve streptokoküs sayısında bir azalma
görülmesine rağmen çürükler durmamıştır.
21 1.2.3. Dental Plak:
Klinik olarak bakımsız ağızlarda,bazik füksin(%5),eritrosin(%1) gibi boyzlarla
basit bir çalkalanma dişler üzerinde bu mikrobial birikmeyi ortaya koyar(19 ).Daha
yakın
bir
inceleme
bu
birikimin
tükrükten,yiyecek
kalıntılarından
ağız
mikroflorasından ve ağız içi dokularından gelen elemanlar ile koloidal bir yapıya
sahip olduğunu, belirli bir evrimden geçerek oluşan bu yapının ; asit, glikoz, su,
amonyak karşısında değişik ve özel bir davranışa sahip olduğunu ortaya koyar.Diş
yüzeylerindeki mikrobiyolojik bakımdan aktif olan bu birikintiye dental plak veya
bakteriyel plak adı verilir.
Plağın Yapısı:
Dişler üzerinde oluştığunu bildiğimiz bu birikim,gelişi güzel bir yığılmadan
ibaret değildir.Hacminin %70’i bakterilerden, geri kalan %30’u komplex bir
kolloidden oluşur, ki bu koloidin büyük kısmı müsin, su, interbakteriyel
polisakkaritten oluşmuştur.Bakterileri birbirine ve dişe bağlaya bu adeziv kolloid,
interbakteriyel matris adını alır ve plağın fiziko kimyasal özelliklerini verir.(14)
Plağın yapısına giren bileşenlerin 4 ayrı kaynağı vardır.
1)Tükrükten kaynak alan bileşenler;
2)Dişeti olduğu ve ağız içi yumuşak dokularından kaynak alan bileşenler;
3)Besin maddelerinden kaynak alan bileşenler;
4)Ağız mikroflorasından kaynak alan bileşenler.
22 Çürüğün oluşumu:
Germ-free hayvan deneylerinden elde edilen kesin görünüşlü bilgilere göre:
1. Mikropsuz çürük meydana gelmez.
2. Mikrobun çürütme gücü, aist meydana getirme gücüne paraleldir.
3.Mikroplarca
aside
dönüştürülebilen
karbonhidratlı
yiyecekler
karyojenik etkiye sahiptir.
4.Mikroplarca meydana getirilen asit ancak plak içinde yoğunlaştığında
çürük meydana getirebilir.
1.2.4. Çürüğün tarifi:
“Çürük; çiğneme, yutma ve konuşma sırasında hareket eden ağız içi
yumuşak ve sert dokularının, sürtünme alanları dışında kalan, bu yüzden
temizlenmemiş veya özel bakımla temizlenememiş dişlere ait yüzeylerde oluşan
dental plakların, mekanizması henüz açıklığa kavuşmamış tesiri veya tesirleri ile, o
yüzün direnci düşük bir noktasından başlayan ve dişin sert dokularının vu bu dokuyu
teşkil eden organo-inorganik moleküllerin; giderek suda erir hale dönüşü şeklinde
devam eden, bir dizi histoşimik yıkılması olayıdır.”
1.2.5. Çürüğün histopatolojisi:
Çürük bir dişin histolojik incelenmesi çürüğün daima, değişmeyen bir sıraya
uygun şekilde birbirini izleyen tabakalardan oluşmuş bir yapı taşıdığını ortaya koyar.
Mine çürüğü ilerlemiş ve bütün mine çürümüş ve ortadan kalkmış ise dentin-mine
sınırında da bir kavitasyon odağı ortaya çıkmıştır. İnorganik ve organik moleküllerin
büyük kısmının suda erir hale dönüştüğü bu kavitasyon boşluğuna “harabiyet
23 bölgesi” adı verilir. Çürük kavitesini saran ikinci bölgeye de “dekalsifikasyon
bölgesi” veya “yumuşama bölgesi” adı verilir. Organo-inorganik moleküllerdeki
organik ve inorganik kısımlar arasındaki bağ yıkılmıştır. Dentinde inorganik
kısımlar, yüksek orandaki organik kısımların koroyuculuğu altında olduğundan,
çürüme yavaş fakat kavitasyon hızlıdır. Bu yüzden çok defa dentindeki çürük
kavitesinin üstü, çürümüş ve bu yüzden elastikliği değişmiş fakat eriyip dağılmamış
bir mine kabuğu ile örtülüdür. Bir süre sonra bu minenin kırılması ile çürük tabakası
aniden ortaya çıkar.
Yumuşama bölgesindeki dekalsifiye dentin bir ekskavatör yarımdı ile kolayca
kaldırılabilir. Bir muayene sondası ile yoklamada yumuşama belli olur. Bu tabakanın
altında “invazyon bölgesi” adını alan bir tabaka vardır. Bu alanda dentin kanalları
mikroorganizmalarla dolmuştur. Fakat bu mikropların üreme veya metabolik atıklar
meydana getirme olasılığı yoktur çünkü; bu alanda oksijen, nem ve besi maddeleri
mikroorganizmaların üremelerine yeterli değildir.
1.2.6. Çürüğün klinik şekilleri:
Çürük şekillerini birkaç şekilde sınıflandırmanın faydası vardır. Bunlar:
Çürüğün diş üzerindeki yeri bakımından sınıflandırma:
1. Fissür çürüğü
2. Aproksimal çürük
3. Kole çürüğü
4. Tüberkül çürüğü
24 Çürüme hızı bakımından sınıflandırma:
1. Hızlı gelişen çürük
2. Yavaş gelişen çürük
3. Durgun çürük
4. Çürük markaları
Tedavi sonrası çürükler:
1. Seconder çürük
2. Çürük rezidivi
Değişik sert dokulardaki çürük:
1. Mine çürüğü
2. Dentin çürüğü
3. Sement çürüğü
1.3. Periodontal Hastalıklar:
Dişeti ve dişleri destekleyen diğer dokularda meydana gelen patolojik
durumdur.
1.3.1. Periodontal Hastalık:
Klinik olarak sağlıklı bir dişetinde olması gereken aşağıda belirteceğim
terimler muayene sırasında normal dışı durumların ayırt edilmesini kolaylaştırır.(7)
Renk: Normal dişetinin rengi mercan pembesi olarak tanımlanır. Kişiden
kişiye melanin içeren hücrelerin varlığına göre değişiklik gösterebilir.
25 Boyut: Dişeti boyutundaki herhangi bir artış periodontal hastalığın işaretidir.
Kontur: Dişetinin kordon şeklini ifade eder.
Yoğunluk: Dişeti sıkı, elastiki ve alttaki kemiğe sıkıca yapışmış durumdadır.
Yüzey
yapısı:
Yapışık
dişeti
normalde
portakal
kabuğu(
stipling)
görünümündedir. Stipling görüntüsünün kaybı periodontal hastalık belirtisi olabilir.
1.3.2. Periodontal Hastalıkların Etiyolojisi:
Periodonsiyumun enflamatuar hastalıklarının büyük çoğunluğu bakteriyel
enfeksiyonlardan kaynaklanır.
Periodonsiyumu etkileyen bir dizi sistemik
bozukluklar olmakla birlikte bunların hiçbiri bakteriyle plak yokluğunda
periodontitisi
başlatıcı
etken
değildir.
Ayrıca
bakteriyel
plağın
yanında
periodonsiyumun kronik hastalıklarına yol açan başka lokal faktörler de mevcuttur.
Dişler Üzerinde Biriken Maddeler:
Diş yüzeyinde biriken maddeleri şöyle tanımlarsak:
Bakteriyel plak:
Çeşitli tipleri olmakla birlikte 2 si periodontal hastalık ile yakından ilişkilidir.
İlki dişler üzerinde yapışarak büyüyen, yoğun, kolonize olmuş ya da olmakta olan
mikroorganizmaların oluşturduğu bir örtü şeklindedir. Diğeri ise yumuşak doku ile
diş arasında serbest halde bulunan veya gevşek olarak tutunan subgingival plaktır.
Akkiz pelikül: Sürmüş olan dişler üzerinde bulunan ve polisaj materyalleri gibi
aşındırıcılar ile kaldırılabilen, esas olarak proteinlerden oluşmuş bir film tabakasıdır.
Bakteri varlığında ya da yokluğunda da oluşabilir.
26 Diştaşı: Genellikle yumuşak bakteriyel plak tabakası ile örtülü olan kalsifiye plaktır.
Debri: Ağızda kalan gıda artıklarıdır.
Materia alba: Tükrük proteinleri, bir miktar bakteri, çok miktarda deskuame olmuş
epitelyum hücresi ve yer yer de parçalanan lökositlerden oluşmuş yumuşak bir
karışımdır.
Plak bileşenleri: Plakta bulunan bakteri tipleri kişiye, ağızda bulunduğu yere ve
plağın yapısına göre değişikler gösterir. Genç plak gram pozitif ve bir miktar gram
negatif kök ve çomak içerirken, 2-4 gün snra gram negatif sayısında artış olur,
fusiform basiller ve filamentöz organizmalar yerleşik hale geçer. 4-9 günde ise spiril
ve spiroketlerin artmasıyla plak iyice karmaşık hale gelir ve sağlıklı dokuyla belirgin
değişiklikler göstermeye başlar.(14)
Plağın başlıca içeriği kolonize organizmalar olmakla birlikte, faz kontrast
mikroskopisi ile başka elemanlar da belirlenmiştir. Epitel hücreleri, beyaz kan
hücreleri, eritrositler, protozoa, gıda parçacıklarının yanı sıra kristal görünümündeki
partiküller ve hücre kısımlarına benzer yapılar gibi nonspesifik elemanlar da plak
içinde bulunabilir.
1.3.3. Lokal Faktörler ve Periodontal Hastalık:
A. Anatomik faktörler
1.Kök morfolojisi
2.Dişin ark üzerindeki pozisyonu
3.Kök komşuluğu
B. İyatrojenik faktörler:
27 1. Operatif işlemler
2. Restoratif materyaller ve restorasyon
3. Hareketli bölümlü protezler
4. Sabit bölümlü protezler
5. Eksodontikler
6. Ortodonti
C. Diştaşı oluşumu
D. Travma
1. Fırça abrazyonu
2. Factitious hastalık
3. Gıda sıkışması
E. Kimyasal yaralanma
F. Aşırı okluzal kuvvet
1.3.4. Sistemik Faktörler ve Periodontal Hastalık:
Hücre metabolizmasındaki değişikliğe sebep olan herhangi bir sistemik durum
periodontal dokulardaki değişikliklerle de bağlantılı olabilir. Temel olarak sistemik
faktörlerin periodontal dokulara etkisi 2 şekildedir.(1,2,4)
1. Plağa bağlı periodontal hastalıklara hazırlayıcı faktör olarak rol oynarlar.
2. Ağız dokularında direk olarak değişikliklere yol açarlar.
28 Periodontal dokuları olumsuz yönde etkileyen sistemik faktörlerden bazıları
şunlardır:
1. Yaşlanma
2. Herediter durumlar( hipofosfatazi, down sendromu,siklik nötropeni, papillon
lefevre sendromu vb..)
3. Endokrin dengesizlik( diabetes mellitus, seks hormonları)
4. Hematolojik bozukluklar (lösemi)
5. Beslenme durumu
6. Genel durum bozukluğu yapan hastalıklar(lupus eritromatozis, pemfigus,
pemfigoid)
7. İlaç yan etkileri( ağır metaller, fenitoin, aşırı duyarlılık reaksiyonları,
kemoterapi ajanları)
8. Nörolojik etkiler
9. İmmünolojik bozukluklar
1.3.5. Periodontal Hastalıkların Sınıflaması:
Periodontal dokuları ilgilendiren hastalık şu ana başlıklar altında toplanabilir:
1. Dişeti Hastalıkları
2. Kronik Peridontitis
3. Agresif Periodontitis
4. Sistemik Hastalıklarla Birlikteki Periodontitis
5. Nekrotizan Periodontal Hastalıklar
29 6. Apseler
7. Endodontik Lezyonlarla Birlikteki Periodontitis
8. Gelişimsel veya Kazanılmış Deformite ve Durumlar
Dişeti Hastalıkları
Plağa Bağlı Dişeti Hastalıkları
Yalnızca Plağa Bağlı Gingivitisler
-Dişeti kenarında plak vardır.
-Hastalık dişeti kenarından başlar.
-Dişeti renk ve şeklinde değişim vardır.
-DOS akışı artmıştır.
-Uyarı ile kanama vardır.
-Ataşman ve kemik kaybı yoktur.
-Bu gruptaki gingivitislerde mikrobiyal dental plağın yanı sıra yerel hazırlayıcı
etkenler de mevcut olabilir.
Sistemik Faktörlerle Modifiye Edilen Gingivitisler
Bu grupta mevcut gingivitisin sistemik faktörlerle modifiye edilmesi
(şiddetinin arttırılması) söz konusudur.
Sistemik faktörlerin mikrobiyal dental plak olmadan gingivitis oluşturması söz
konusu değildir.
-Mikrobiyal dental plağın kontrol altına alınması iltihabın azalmasını sağlar.
-Sistemik faktörlerin ortadan kalkması ile gingival durum eski haline döner.
30 Hormonal Durumla İlgili Olanlar
Bireyin hormonal seviyelerindeki fizyolojik veya patolojik değişiklikler
dokunun mikrobiyal dental plağa yanıtını değiştirir.
Puberte Gingivitisi
-Dişeti kenarında plak vardır.
-Dişetinde belirgin iltihap vardır.
-DOS akışı artmıştır.
-Uyarı ile kanama vardır.
-Ataşman ve kemik kaybı yoktur.
Menstruasyon Dönemi ile Birlikteki Gingivitis
-Dişeti kenarında plak vardır.
-Ovulasyondan önce iltihap vardır.
-Luteininzing Hormon > 25 mlU/ml ve/veya estradiol hormon > 200 pg/ml
seviyesindedir.
-Ovulasyon sırasında iltihaplı dişetinde DOS akışında en az %20 artış vardır.
-Ataşman ve kemik kaybı yoktur.
Gebelik
Gebelik ile Birlikteki Gingivitis
-Dişeti kenarında plak vardır.
-Dişetinde belirgin iltihap vardır.
-Gebeliğin 2. veya 3. üç ayıda daha sık görülür.
-Dişeti renk ve şeklinde değişim vardır.
-DOS akışı artmıştır.
-Uyarı ile kanma vardır.
31 -Ataşman ve kemik kaybı yoktur.
Gebelik ile Birlikteki Pyojenik Granuloma
-Dişeti kenarında plak vardır.
-Dişetinde belirgin iltihap vardır.
-Hamileliğin herhangi bir döneminde görülebilir.
-Üst çenede daha sık görülür.
-İnterproksimal bölgelerde daha sık görülür.
-Saplı veya sapsız büyümelerdir.
-Bir neoplazma değildir.
Diabetes-Mellitus ile Birlikteki Gingivitis
-Dişeti kenarında plak vardır.
-Dişetinde belirgin iltihap vardır.
-Dişeti renk ve şeklinde değişim vardır.
-DOS akışı artmıştır.
-Uyarı ile kanama vardır.
-En sık kontrolsüz Tip I diabetes mellituslu çocuklarda görülür.
-Ataşman ve kemik kaybı yoktur.
Kan Hastalıkları ile İlgili Olanlar
Lösemi ile Birlikteki Gingivitis
-Oral lezyonların oluşumu için plak şart değildir.
-Dişeti lezyonları akut lösemilerde görülür.
-Dişeti renk ve şeklinde değişim vardır.
-Büyüme interdental papilde başlar.
-Uyarı ile kanama vardır.
-Ataşman ve kemik kaybı yoktur.
32 İlaçlarla Modifiye Edilen Gingivitisler
İlaca Bağlı Dişeti Hastalıkları
İlaca Bağlı Dişeti Büyümeleri
-Fenitoin, Siklosporin A ve Klasiyum kanal blokerleri dişetinde büyümeye
neden olabilirler.
-Büyümelerin miktarı bireyden bireye ve aynı bireyde bölgeden bölgeye
değişiklik gösterir.
-Ön bölgede daha sık görülür.
-Çocuklarda daha sık görülür.
-Üç ay içinde başlar.
-Dişeti renk ve şeklinde değişiklik vardır.
-Büyüme interdental papilde başlar.
-DOS akışı artmıştır.
-Uyarı ile kanama vardır.
İlaca Bağlı Gingivitisler
Oral Kontraseptiflerle Birlikteki Gingivitis
-Dişeti kenarında plak vardır.
-Dişetinde belirgin iltihap vardır.
-Dişeti renk ve şeklinde değişim vardır.
-DOS akışı artmıştır.
-Uyarı ile kanama vardır.
Yanlış Beslenme ile Modifiye Edilen Gingivitisler
-Askorbik asit eksikliği
Plağa Bağlı Olmayan Dişeti Hastalıkları
Bakteriyel Kaynaklı Dişeti Hastalıkları
33 -Neisseria gonorrhea ile birlikteki lezyonlar
-Treponema pallidum ile birlikteki lezyonlar
-Streptokoklar ile birlikteki lezyonlar
Viral Kaynaklı Dişeti Hastalıkları
-Herpesvirus infeksiyonları
-Primer herpetik gingivostomatitis
-Rekürrent oral herpes
-Varicella-zoster infeksiyonları
Fungal Kaynaklı Dişeti Hastalıkları
-Candida infeksiyonları
-Generalize gingival candidosis
-Linear gingival eritem
-Histoplasmosis
Genetik Kökenli Dişeti Lezyonları
-Herediter gingival fibromatosis
Sistemik Hastalıkların Dişeti Yansıması
Travmatik Lezyonlar
Yabancı Cisim Reaksiyonları
Kronik Periodontitis
Kronik periodontitis, dişin destek dokularında iltihaba, ilerleyen ataşman ve
kemik kaybına neden olan infeksiyöz bir hastalıktır. Periodontal cep ve/veya dişeti
çekilmeleriyle karakterizedir. En sık görülen periodontitis tipidir. Yaşla birlikte
görülme sıklığı artar.
-En sık erişkinlerde görülür.
-Çocuk ve gençlerde de görülebilir.
34 -Doku yıkımı miktarı lokal etkenlerle orantılıdır.
-Subgingival diştaşı sıklıkla mevcuttur.
-İlerleme hızı yavaş veya orta düzeydedir.
-Hızlı ilerleme dönemleri de gösterebilir.
-Mikroflora değişkendir.
-Yaygınlık ve şiddet açısından ayrıca sınıflandırılabilir.
-Yerel hazırlayıcı faktörlerle birlikte olabilir.
-Sistemik hastalıklar tarafından modifiye edilebilir veya onlarla birlikte
olabilir.
-Sigara ve emosyonel stres gibi sistemik hastalıklar dışındaki durumlar
tarafından modifiye edilebilir.
Yaygınlık açısından lokalize ve generalize olarak ikiye ayrılır:
Lokalize Kronik Periodontitis:
Mevcut bölgelerin %30 veya daha azı etkilenmiştir.
Generalize Kronik Periodontitis:
Mevcut bölgelerin %30’dan fazlası etkilenmiştir. Şiddet açısından ise üçe
ayrılır:
Yüzeyel: Klinik ataşman kaybı 1- 2 mm’ dir.
Orta: Klinik ataşman kaybı 3 - 4 mm’ dir.
İleri: Klinik ataşman kaybı 4 mm' den fazladır.
Agresif Periodontitis
-Hasta periodontitis dışında klinik olarak sağlıklıdır.
-Ataşman kaybı ve kemik harabiyeti hızlıdır.
-Ailesel geçiş vardır.
35 -Mikrobiyal birikintilerin miktarı periodontal doku yıkımının şiddeti ile
orantısızdır.
-Aa oranı artmıştır ve bazı gruplarda PG yükselmiş olabilir.
-Fagosit anomalileri olabilir.
Lokalize Agresif Periodontitis
-Puberte dönemi çevresinde başlar.
-İnfeksiyon ajanına karşı güçlü serum antikor yanıtı söz konusudur.
-I.büyük azı (BA) ve kesicilerde lokalizedir. Biri I.BA olmak üzere en az iki
sürekli dişte interproksimal ataşman kaybı olmalıdır. I.BA ve kesiciler dışında en çok
iki diş etkilenmiş olmalıdır.
Generalize Agresif Periodontitis
-Genellikle 30 yaşın altındaki bireyleri etkiler. Ancak, hasta daha yaşlı olabilir.
-İnfeksiyon ajanına zayıf antikor yanıtı söz konusudur.
-Ataşman ve alveol kemiği harabiyeti belirgin episodik yapıdadır.
-Birinci büyük azı ve kesicilerden başka en az üç dişi etkileyen interproksimal
ataşman kaybı vardır.
Sistemik Hastalıklarla Birlikteki Periodontitisler
Kan Hastalıklarıyla Birlikteki Periodontitisler
-Kazanılmış nötropeniler
-Lösemiler
Genetik Bozukluklarla Birlikteki Periodontitisler
-Ailevi ve siklik nötropeniler
-Down sendromu
-Lökosit adezyon eksikliği
-Papillon-Lefevre sendromu
36 -Chediak-Higashi sendromu
-Histiositozis sendromları
-Glikojen depo hastalığı
-İnfantil genetik agranülositozis
-Cohen sendromu
-Ehlers-Danlos sendromu
-Hipofosfatazi
Nekrotizan Periodontal Hastalıklar
Nekrotizan Ülseratif Gingivitis
Nekrotizan ülseratif gingivitis papil kaybı, dişeti kanaması ve ağrıyla ortaya
çıkan dişeti nekrozu ile karakterize bir infeksiyondur. Kötü koku ve pseudomembran
oluşumu tanıda ikincil önem taşır.
Dişeti lezyonlarında fusiform bakteriler, prevotella intermedia ve spiroketler
bulunur.
Emosyonel stres, Beslenme bozukluğu, Sigara ve HIV infeksiyonu hazırlayıcı
etken olarak kabul edilir.
Nekrotizan Ülseratif Periodontitis
Dişeti, periodontal ligament ve alveol kemiği nekrozu ile karakterize bir
infeksiyondur.
HIV infeksiyonu, Ciddi beslenme bozukluğu ve immunosupresyona sahip
bireylerde sıklıkla görülür.
Apseler
-Dişeti apsesi
-Periodontal apse
37 -Perikoronal apse
Endodontik Lezyonlarla Birlikteki Periodontitisler
-Kombine periodontal – endodontik lezyonlar
Gelişimsel veya Kazanılmış Deformite ve Durumlar
Gingival veya Periodontal Hastalığa Karşı Modifiye veya
Predispoze Eden Lokalize Dişsel Faktörler
-Dişlerdeki anatomik faktörler
-Dental uygulamalar
-Kök kırıkları
-Servikal kök rezorpsiyonları ve sement yırtılmaları
Dişler Çevresindeki Mukogingival Deformite ve Durumlar
-Dişeti çekilmeleri
-Keratinize dişeti eksikliği
-Vestibül derinliğinde azalma
-Yüksek frenum/kas tutunması
-Dişeti fazlalığı
-Anormal renk
Dişsiz Bölgelerdeki Mukogingival Deformite ve Durumlar
-Vertikal ve/veya horizontal kret eksikliği
-Keratinize dişeti eksikliği
-Dişeti büyümesi
-Yüksek frenum/kas tutunması
-Vestibül derinliğinde azalma
-Anormal renk
38 Okluzal Travma
-Primer okluzal travma
-Sekonder okluzal travma(15)
2. HASTALAR VE YÖNTEM
Çalışmada 01,02,2011-01,07,2011 tarihleri arasında 100 hasta oral yönden ve
dispepsi yakınmaları yönünden değerlendirildi.
Çalışmaya polikliniğe başvuran hastalardan anket formu doldurulmasına izin
veren gönüllü olgular alınmış olup, bu hastalara oral muayeneden sonra polikliniğin
onlara ayrılan sessiz bir kısmında hasta kendini tamamen rahat hissettikten sonra
aşağıda sunulan soru formları hep aynı kişi tarafından (T.Ş.) sorularak dolduruldu.
Anket formları doldurulmadan önce kısa bir sohbet konuşması yapılarak hasta
rahatlamış bir şekilde başlanmıştır. 14 yaşından küçük hastalar, yatalak yürümeye
engel hali bulunan hastalar, konuşma anlama bozukluğu çeken kişiler, ağızda şiddetli
ağrısı olan kişiler çalışmaya alınmamışlardır.
Amaç: Bu çalışmamızda biz ağız sağlık durumunun ve diş çürüklerinin
dispepsi üzerine etkisini araştırmayı amaçladık
2.1.Çalışmada Kullanılan Soru Formları
Oral sağlığın değerlendirilmesinde hastaların genel sağlık durumunu
yansıtacak soruların yanı sıra DMFT indeksi Löe-Sillness Plak İndeksi, Löe-Sillness
Gingival İndeksi kullanılmıştır. Çalışmalar Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Oral Diagnoz Kliniğinde aynı hekim tarafından tamamlanmıştır. Oral durum ve
dispepsi parametrelerinin yanı sıra muayene için muayene aletleri(ayna, sond, presel)
kullanılmıştır.
39 Oral değerlendirme için kullandığımız formlar:
Adı:_______________________________________
Soyadı:___________________________________
Doğum Yeri/Tarihi:_______________________
Meslek:___________________________________
Adres:____________________________________
___________________________________________
Telefon:__________________________________
1. Ağzınız,dişlerinizle ilgili bir şikayetiniz var mı?
2. Alerjik bir durumunuz var mı?
Hayır
Hayır
Evet
Evet
3. Yüksek/Düşük tansiyon sorununuz var mı?
Hayır
Evet
4. Kalbinizle ilgili sorunlarınız var mı?
Hayır
Evet
5. Bir ameliyat geçirdiniz mi?
Hayır
Evet
6. Solunum ya da akciğer sorununuz var mı?
Hayır
Evet
7. Karaciğer ile ilgili sorunlarınız var mı?
Hayır
Evet
8. Böbrekleriniz ile ilgili sorunlarınız var mı?
9. Sarılık geçirdiniz mi?
Hayır
40 Hayır
Evet
Evet
10 .Sürekli kullandığınız ilaç var mı?
Hayır
Evet
11. Şu anda tedavi altında mısınız?
Hayır
Evet
12. Hamilelik durumunuz var mı?
Hayır
Evet
13. Kanama-pıhtılaşma sorununuz var mı?
Hayır
Evet
14. Genetik bir hastalığınız var mı?
Hayır
15. Radyoterapi-kemoterapi gördünüz mü?
Hayır
Evet
16. Diş fırçalama alışkanlığınız var mı?
Hayır
Evet
17. Ağız kokusu şikayetiniz var mı?
Hayır
Evet
Sigara / Günde:
Evet
……………. /………….
Diğer önemli sorunları(……………………………………)
DMFT İNDEKSİ:
Eksik Diş(missing):
Dolgu (filling):
D : ……
Çürük(decay):
M
F
M : …….
F : ……..
D+M+F değeri : …………..
41 D
Yumuşak doku patolojileri:…………………………………………………
Oral Hijyen Durumu:
0: Kötü
1: Orta
2: İyi
Plak İndeksi(Löe-Sillness):
Bu plak indeksi ile doğrudan marginal dişeti ile temasta olan bakteri plağı ve
plak kalınlığı değerlendirilir. Bu indeks özellikle bakteri plağının dişeti iltihabı
üzerine olan etkisini incelemek için elverişlidir.
Dişin mesial,fasial,distal ve oral olmak üzere dört yüzü hava spreyi ile
kurutulur, gözle ve diş hekimliği sondası ile değerlendirilir.
0: Plak yok
1: Sondla kaldırılabilen
2: Gözle görülebilen
3: Tüm diş yüzeyini kaplayan
Gingival İndeks(Löe-Silness):
42 Hastaların tüm dişlerinin mesial, mid-bukkal, distal, mid-palatinal olmak üzere 4
bölgesinden gingival indeks ölçümleri alındı. Enflamasyon ve kanama durumu
değerlendirildi.
0: Kanama yok, sağlıklı
1: Kanama yok, hafif enflamasyon
2: Kanama var, orta derece enflamasyon
3: Kanama var(spontan),ileri derece enflamasyon
CPI Değerleri:
Bu indeks yapılırken özel olarak tasarlanmış, ucu 5,5 mm toplu, topun ucundan
başlayarak 3,5 ve 5,5 mm’ler arasında siyah bant bulunan, 8,5 ve 11,5 mm’lerde
işaret bulunan hafif bir CPI sondu kullanılır. Marginal dişetindeki kanama, diş taşı ve
cep varlığı tespit edilir.
0: Sağlıklı
43 1: Kanama var,diştaşı yok
2: Supra ve subgingival diştaşı var
3: 3,5-5,5 mm arası cep varlığı
4: 5,5 mm´den derin cep varlığı
Dispepsi yakınmaları için ise ROME III kriterlerine uygun dispepsi formu
kullanılmıştır.(37,38,39)
Dispepsi İçin Rome III Kriterleri
1- Son 3 ay içinde, boğazınızda hangi sıklıkta yumru, dolgunluk ya da bir şey
takılmış gibi hissettiniz?
0 Hiçbir zaman (4. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2 Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
2- Bu şikayetiniz 6 ay veya daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
3- Bu şikayetiniz öğünler arasındaki zamanda mı olmaktadır? (yemek
yemediğiniz zamanlarda)
0 Hayır
1 Evet
4- Bir şey yerken ya da içerken yutma sırasında ağrınız oluyor mu?
0 Hiç 1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
44 4 Her zaman
5- Son 3 ay içinde, ne sıklıkta göğsünüzün ortasında bir ağrı ya da rahatsızlık
hissettiniz? (Kalp problemi ile ilişkili olmayan)
0 Hiç (8. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2 Ayda 1
gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
6- Göğsünüzdeki bu ağrı 6 ay veya daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
7- Göğüs ağrınız olduğunda ne sıklıkta bunu bir yanma gibi hissettiniz?
0 Asla 1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4 Her zaman
8- Son 3 ay içinde ne sıklıkta göğüs kemiğinizin arkasında yanma veya ağrı
oldu?
0 Hiç (10. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2 Ayda 1
gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
fazla
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha
6 Her gün
9- Göğsünüzdeki yanma ya da ağrı 6 ay ya da daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
10- Son 3 ay içinde, hangi sıklıkta yiyecek ve içecekleri yuttuktan sonra
takılıyormuş veya boğazınızdan aşağıya yavaş iniyormuş gibi hissettiniz?
45 0 Hiç (13. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2 Ayda 1
gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
11- Bu takılma şikayetiniz göğüs kemiğinizin arkasındaki yanma veya ağrı ile
ilişkili mi?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
12- Bu probleminiz 6 ay ya da daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
13- Son 3 ay içinde her zamanki miktarda yediğiniz bir yemekten sonra ne
sıklıkta rahatsız edici bir şişkinlik hissettiniz?
0 Hiç (15. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2 Ayda 1
gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
14- Bu rahatsız edici şişkinlik hissi 6 ay ya da daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
15- Son 3 ay içinde ne sıklıkta her zamanki miktarda yediğiniz bir yemeği
bitiremediniz?
46 0 Hiçbir zaman (17. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2
Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
6 Her gün
47 5 Haftada 1 günden daha fazla
16- Bu durumunuz 6 ay ya da daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
17- Son 3 ay içinde, ne sıklıkta göbek deliğinizin üst kısmında, karnınızın
ortasında (göğüste değil) yanma ya da ağrı hissettiniz?
0 Hiçbir zaman (26. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2
Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
18- Bu ağrı ya da yanma 6 ay ya da daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
19- Bu ağrı ya da yanma aynı gün içinde tamamen geçiyor mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
20- Göbek deliğinizin üst kısmında, karnınızın ortasındaki ağrı ya da yanma
genelde ne şiddette olmaktadır?
1 Çok hafif
2 Hafif
3 Orta
4 Şiddetli
21- Bu ağrı ya da yanma yemek yemekle ilişkili mi?
0 Yemek yememle değişmiyor.
1 Yemek yedikten sonra ağrı kötüleşiyor
2 Yemek yedikten sonra ağrı azalıyor
48 5 Çok şiddetli
22- Bu ağrı ya da yanma mide ilacı (örneğin; Talcid, Rennie gibi ilaçlar)
alınca azalıyor mu, geçiyor mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
23- Bu ağrı ya da yanma dışkılama ya da gaz çıkarma (yellenme) ile azalıyor
veya kayboluyor mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
24- Bu ağrı ya da yanma başladığında, dışkılama sayınız değişiyor mu?
(azalma ya da artma şeklinde
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
25- Bu ağrı ya da yanma başladığında, genelde daha sert veya daha yumuşak
dışkılamanız oluyor mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
26- Son 3 ay içinde, rahatsız edici bulantınız hangi sıklıkta oldu?
0 Hiçbir zaman (28. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2
Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
6 Her gün
49 5 Haftada 1 günden daha fazla
27- Bulantınız 6 aydan önce mi başladı?
0 Hayır
1 Evet
28- Son 3 ay içinde, hangi sıklıkta kustunuz?
0 Hiçbir zaman (33. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2
Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
29- Kusma şikayetiniz 6 ay ya da daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
30- Kendi kendinizi kusturdunuz mu? (örneğin parmak atarak kusmak gibi)
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
31- Geçen yıl, birkaç gün süren ve sonra kesilen, ataklar şeklinde kusmanız
oldu mu?
0 Hayır (33. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2 Ayda 1
gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
32- Geçen sene boyunca bu şekilde en az 3 kusma atağınız oldu mu?
0 Hayır
1 Evet
50 33- Son 3 ay içinde, yedikleriniz ne sıklıkta ağzınıza geri geldi?
0 Hiçbir zaman (39. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2
Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
34- Bu probleminiz 6 ay ya da daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
35- Yedikleriniz ağzınıza geri geldiğinde, genellikle siz yutmadan ya da
tükürmeden önce bir süre ağzınızda kalıyor mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
36- Yedikleriniz ağzınıza geri gelmeden önce öğürmeniz oluyor mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
37- Yedikleriniz ağzınıza geldiğinde, ne sıklıkta kusma veya midenizde
rahatsızlık hissi oluyor?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
38- Ekşime veya asit tat olduğunda yemek ağza geri gelmeyi durdurdu mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
zaman
51 3 Çoğu zaman
4
Her
39- Son 3 ay içinde, ne sıklıkta rahatsız edici geğirme şikayetiniz oldu mu?
0 Hiçbir zaman (41. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2
Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
40- Bu rahatsız edici geğirme şikayetiniz 6 aydan daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
41- Son 3 ay içinde, karnınızın herhangi bir yerinde ne sıklıkta ağrı ya da
rahatsızlık hissi oldu?
0 Hiçbir zaman (52. soruya geçiniz)
1 Ayda 1 günden daha az
2
Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha fazla
6 Her gün
42- Yalnız ağrınız mı oldu? (rahatsızlık hissi veya
ağrı ve rahatsızlığın
birlikte olması dışında)
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
43- Bu rahatsızlık hissi ya da ağrı, diğer zamanlarda değil de sadece adet
kanamanız sırasında mı oldu? (Bayanlar için bir soru, ancak erkekler lütfen 3
seçeneğini işaretleyiniz.)
0 Hayır
1 Evet
52 2 Olmadı çünkü menopozdayım
3 Erkek olduğumdan benim için
geçerli değil
44- Bu ağrı olduğunda, günlük yaşantınız (örneğin işe gitme, ev işleri ve
sosyal hayatınız gibi) ne sıklıkta kısıtlandı?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
45- Bu rahatsızlık hissi ya da ağrı 6 ay ya da daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
46- Bu rahatsızlık hissi ya da ağrı, dışkılamadan sonra ne sıklıkta düzeldi ya da
tamamen geçti?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
47- Bu rahatsızlık hissi ya da ağrı başladığında, daha sık dışkılamanız oldu
mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
48- Bu rahatsızlık hissi ya da ağrı başladığında, daha seyrek dışkılamanız oldu
mu?
0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
49- Bu rahatsızlık hissi ya da ağrı başladığında, dışkınız yumuşak mı oluyor?
53 0 Hayır
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her
zaman
50- Bu rahatsızlık hissi ya da ağrı başladığında, dışkınız ne sıklıkta daha sert
oluyor?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
51- Bu ağrı ya da rahatsızlık hissi hareket etmenizle ya da pozisyon
değiştirmeniz ile ne sıklıkta azalıyor?
0 Asla 1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4 Her zaman
52- Son 3 ay içinde, ne sıklıkta haftada 3’ten az sayıda (0 – 2 kez arasında)
dışkılamanız oldu?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
53- Son 3 ay içinde, ne sıklıkta dışkınızın kıvamı topak topak (keçi pisliği
şeklinde) veya sert kıvamda oldu?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
54- Son 3 ay içinde, dışkınızı yaparken ne sıklıkla aşırı ıkındınız ?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
Her zaman
54 3 Çoğu zaman
4
55- Son 3 ay içinde, dışkılamadan sonra ne sıklıkta tam olarak boşaltamama
hissiniz oldu?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
56- Son 3 ay içinde, dışkılarken ne sıklıkta dışkınızı çıkartamama hissi (bir
tıkaç varmış gibi) oldu?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
57- Son 3 ay içinde, dışkılayabilmek için ne sıklıkta makatınızın çevresine /
üzerine basınç uyguladınız veya parmakla boşaltmanız gerekti?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
58- Son 3 ay içinde dışkılama sırasında ne sıklıkta rahatlama (tam boşalmış
hissetmede) veya dışkınızı çıkartmada zorluk yaşadınız?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
59- Kabızlıkla ilgili olarak sorulan 52. - 58. arasındaki sorulardaki
yakınmalarınızdan herhangi biri, 6 aydan daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
60- Son 3 ay içinde ne sıklıkta bir günde 4 ya da daha fazla sayıda dışkılamanız
oldu?
55 0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
61- Son 3 ay içinde, ne sıklıkta yumuşak, lapa gibi ya da sulu (cıvık)
dışkılamanız oldu?
0 Hiçbir zaman (64. soruya geçiniz)
zaman
1 Bazen
2 Sık sık
3 Çoğu
4 Her zaman
62- Son 3 ay içinde, dışkılamalarınızın en az dörtte üçü yumuşak, lapa gibi ya
da sulu muydu?
0 Hayır
1 Evet
63- Yumuşak, lapa gibi ya da sulu dışkılamaya başlamanız 6 aydan daha uzun
süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
64- Son 3 ay içinde, dışkılamak için ne sıklıkta acilen tuvalete gitme ihtiyacı
duydunuz?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
4
Her zaman
65- Son 3 ay içinde, ne sıklıkta mukuslu ya da yapışkan dışkıladınız?
0 Hiçbir zaman
1 Bazen
2 Sıklıkla
3 Çoğu zaman
Her zaman
66- Son 3 ay içinde, karnınızda ne sıklıkta şişkinlik yaşadınız?
56 4
0 Hiçbir zaman (Soru formunuz bitti.)
1 Ayda 1 günden daha az
2
Ayda 1 gün
3 Ayda 2 ya da 3 gün
fazla
4 Haftada 1 gün
5 Haftada 1 günden daha
6 Her gün
67- Karında şişkinlik yakınmanız 6 aydan daha uzun süredir mi var?
0 Hayır
1 Evet
2.2. İstatistik
Rome III kriterlerine göre fonksiyonel dispepsi hastalarını belirlemek için
dispepsi anagramı kullanılmıştır. Anagramda soru 13’e 5, 6 yanıtlarını veren + soru
14’e 1 yanıtını veren ve/veya soru 15’e 5, 6 + soru 16’ ya 1 yanıtını veren ve/veya
soru 17’ye 4, 5, 6 + soru 18’e 1 yanıtını veren hastalar fonksiyonel dispepsi hastası
olarak değerlendirildi. Sonuçlar belirttiğimiz parametrelere göre anlamlı veya
anlamsız değerler olarak belirtilmiştir. P değerleri 0,05’in altında çıkan değerler
anlamlı bulundu. Hastalar Mann-Whitney U testi ve Fisher’s Exact testi ile
karşılaştırılmışlardır. Analiz için SPSS 18.0 for Window istatistik programı
kullanılmıştır. İstatistik Ege Üniversitesi İstatistik Bölümü’nden Dr. Timur Köse
tarafından yapılmıştır.
57 3. SONUÇ
ÇLAR
erkektir. Rome
Yaş ortalamasıı 40 olan 1100 hastanıın, %57si kadın,%43
k
R
III
kriterlerinne göre 10’u
u bayan 13 oolguya fonk
ksiyonel disp
pepsi tanısı kondu.(Şek
kil 3.1)
Şekkil 3.1. ( haastaların fonnksiyonel diispepsiye gö
öre cinsiyet dağılımı)
100
90
80
70
60
erkek
50
kadın
40
30
20
10
0
FD(+)
FD(‐‐)
Orall hijyen durrumu kötü olan 25, orrta düzeyde olan 40, iyyi durumda olan 35
hasta var. Plak indek
ksi ortalamaası 0,9 bulu
undu. Olgular fonksiyoonel dispep
psi tanısı
konan ve konmayan olarak 2 ggruba ayrılarak ağız sağlığı
s
ile iilgili sorulaan anket
soruları iççinde istatisstiksel incellemeler yap
pıldığında 9, 10, 11, 144 no’lu ağızz sağlığı
sorularındda fonksiyon
nel dispepsii açısından anlamlı
a
değ
ğerler buldukk.(Tablo 3.1)
58
8 Tablo 3.1
FD (+)
n: 13
FD (-)
n: 87
P
Hayır (0)
Evet (1)
Hayır (0)
Evet (1)
AS 9
9(%69,2)
4(%30,8)
82(%94,3)
5(%5,7)
0,015
AS 10
5(%38,5)
8(%61,5)
61(%70,1)
26(%29,9)
0,032
AS 11
6(%46,2)
7(%53,8)
69(%79,3)
18(%20,7)
0,017
AS 14
8(%61,5)
5(38,5)
81(%93,1)
6(%6,9)
0,005
Dispepsi ile kişilerin çürük diş(decay),eksik diş(missing), dolgulu diş(filling)
arasındaki ilişkide sonuçlar anlamlı bulunmadı. Tablo(3.2)
Tablo 3.2
FD(+)
FD(-)
P
mean±st
Range
mean±st
range
D(decay)
1,77±2,651
7
0,86±1,472
7
0,287
M(missing)
1,92±3,278
11
4,25±6,283
28
0,104
F(filling)
3,77±33,166 9
3,72±4,011
20
0,572
59 Şekil 3.2..( DMF değerlerine görre hasta dağ
ğılımı)
4,5
4
3,5
3
decay
2,5
missing
2
filling
1,5
1
0,5
0
FD(+)
Plakk
indeksi
FD(‐)
ve
ginggival
indeeks
ile
dispepsi
d
aarasındaki
değerlendiirdiğimizdee bulunan soonuçlar anlaamlı çıkmad
dı. (Tablo3.33)(şekil3.3))
Tabblo3.3.
FD(+)
Mean±
±St
Plak
FD(-))
Rannge Mean
n±St
P
Range
R
0,953±
±0,743 2
0,985
5±0,719
3
0,9916
1,134±
±0,626 2
1,026
6±0,685
2
0,5506
indeksi
Gingival
indeks
60
0 ilişkiyi
Şekkil 3.3
1,15
1,1
1,05
plak indekssi
1
gingival inddeks
0,95
0,9
0,85
FD(+)
FD(‐)
+-
Oraal hijyen duruma göree değerlend
dirildiğindee ise 13 foonksiyonel dispepsi
hastasındaan 3’ünü ağ
ğız hijyeni kötü, 7’sin
nin orta düzzeyde ve 33’ünün iyi durumda
d
olduğu; 87 fonksiyon
nel dispepssisi olmayan
n hastanın ise 22’sininn oral hijyeeni kötü,
33’ünün orta
o düzeyd
de, 32’sininn iyi durum
mda olduğu görülmüştüür. İstatistik
ki açıdan
anlamlı biir değer bulu
unamadı.(Ş ekil 3.4)
Şekil(3
3.4) Hastalaarın oral hijy
yen durumları
35
30
25
kötü
20
orta
15
iyi
10
5
0
FD(+)
FD(‐)
61
1 4. TARTIŞMA
Daha önceki bilgilerimize göre çiğneme bozukluğuna ve dişlerin kısmi ya da
total yokluğu gibi hastalıklar dispepsi ve sindirim sistemi hastalıklarına yol açabilir
şeklinde genel bir kanı mevcut. Biz bu çalışmada bu konuya açılık getirmek için ağız
sağlığı ile dispepsi arasında bir ilişki olup olmadığını bulmayı amaçladık.
Helikobakter pilori, dünyada prevelansı en yüksek infeksiyonlardan olan
gastrik infeksiyonlara neden olur ve gelişmiş ülkelerde % 20-80, gelişmekte olan
ülkelerde % 90’ın üzerinde oranlarda gastrik mukozada varlığı rapor edilmiştir.
Gastrik infeksiyonların peptik ülser ve mide kanseri etkeni olabildiği bildirilmiştir.
H.pilori’nin peptik ülser ve gastrik kanser etyolojisi ile ilişkisi olduğu anlaşılması ile
önceleri % 80 olan peptik ülser rekkürrens oranı % 20‘lere gerilemiştir.(32)
.
Gastrik hastalıkların tedavisinde bu bakterinin tespiti, peptik ülserden ve ileri
mide hastalıklarından koruma ve etkin tedavinin uygulanabilmesinde en önemli
şartlardan biridir.
Primer rezevuarı gastrik mukoza olan H.pilori enfeksiyonlarının kronik ve
ısrarcı yapısı bu mikroorganizmanın farklı alanlarda da kolonize olabildiğini ve bu
nedenle rekürrens oranlarının yükseldiğini ve tekrarlayan tedavilere ihtiyaç
duyulduğunu düşündürmektedir. Son yıllarda dental plakta izole edilmesi ile oral
kavitenin gastrik mukoza gibi rezervuar alanı olabileceği düşünülmüş ve araştırmalar
yapılmıştır H.pilori’nin ağız ortamında, dental plak florasındaki varlığı kesin olarak
tespit edilememiştir ve eğer oral florada mevcut ise, gastrik hastalıkların
önlenmesinde ağız hijyeninin sağlanması ve bakterinin eliminasyonu çok önemli bir
yer tutacağı ve tüm gastrit, peptik ülser tedavisi protokolünde önemli bir etken
olacağı düşünülmektedir. (35,36)
62 H.pilori tedavi edilebilen kronik enfeksiyonlarla ilişkili veya neden olabilen bir
mikroorganizmadır. Bu infeksiyonlar, üçlü antibiyotik kombinasyonu ile tedavi
edilir, fakat rekürrens oranı yüksektir.
.
H.pilori dünya popülasyonunun yaklaşık % 50’sini etkilemektedir. İnsanlarda
gastrik mukoza, primer reservuardır.
H.pilori’nin primer rezervuarı olan gastrik mukoza dışında varlığının tespiti,
sebep olduğu hastalıkların tedavisindeki başarı oranının arttırılması ve ısrarcı
infeksiyonların giderilmesinde önemli bir etkendir. Krajden ve Fuksa‘ nın
H.
pilori’yi dental plaktan izole ettikleri ilk araştırmayı takiben, gastrointestinal bölge
dışında; gingival sulkus, dental plak ve adenotonsiller bölgede mikroorganizmanın
varlığını gösteren birçok araştırma yapılmıştır. Young ve ark. gasrointestinal bölgede
isole edilen H.pilori ile oral mukozadan elde edilen bakteri hücreleri arasında fark
olmadığını ve hastaların oral kavitesinden izole edilen bakterinin, gastrik bölgedeki
infeksiyonlara yol açabileceğini rapor etmişlerdir. Bu sonuç, Gürbüz ve ark. Türkiye
populasyonunda yaptıkları ve gastrointestinal rahatsızlığı bulunan hastaların % 90,5
‘inde dental plakda bakteri izole ettikleri ve plağın yol açtığı infeksiyonlar ile
gastrointestinal infeksiyon arasında bir ilişki olduğunu rapor ettikleri çalışmalarıyla
uyumlu bulunmuştur. Ancak H.pilori’nin oral kaviteye yerleşim yolu ve oralgastrointestinal hastalıkların gelişimindeki etkisi belirlenememiştir.(53,54,55)
Fonksiyonel sindirim sistemi bozukluğu düşünülen bir hastada, yapılan
tetkiklerde midede; Helikobakter pilori (Helicobacter pylori) mikrobu saptanabilir.
Bu hastalarda antibiyotik tedavisi ile belirtiler geçerse, dispepsinin buna bağlı olduğu
söylenebilir. Ancak birçok hastada antibiyotik tedavisi ile hazımsızlık belirtileri
geçmez. Öte yandan fonksiyonel dispepsi ve Helikobakter pilori bulunan hastalarda
63 eradikasyon tedavisi yapıldıktan sonra da bu hastaların birçoğunda yakınmaların
devam ettiği görülmektedir.(52)
Ülkemizde normal toplumun yaklaşık %60–70’ inde Helikobakter pilori
mikrobunun bulunduğu göz önüne alınırsa, bu vakalara tedavi vermenin ekonomik
ve sosyal bir sorun olduğu, tedaviden tanıya varmanın, yani bu şekilde bir ayırım
yapmanın çok zor olduğu anlaşılır.
Çalışmaya katılan hastaların % 36’sında en az bir çürük diş, % 65’inde en az
bir eksik diş, % 75’inde ise en az bir dolgulu diş bulunmaktadır. Bu 100 hastanın
fonksiyonel dispepsi taşıyanlarının oranı ise %13’tür.
Oral hijyen durumu iyi olarak nitelendirdiğimz 35 hastadan %8,6’sına, kötü
olarak nitelendirdiğimiz 25 hastadan %12’sine fonksiyonel dispepsi tanısı
konulmuştur. Yapılan istatistiklerde bulunan değerler anlamlı çıkmamıştır.
100 hastada yapılan CPI, plak indeksi, gingival indeks ve DMF indekslerinde
anlamlı değerler bulunamaması bizi fonksiyonel dispepsi ile oral durum arasında bir
ilişki bulunmadığı sonucuna götürmüştür.
5. ÖZET
Oral sağlık durumu kişinin çürük, dolgulu diş eksik diş ve periodontal
sorunları gibi parametrelerle ortaya koyduğumuz durumdur. Oral hijyen durumu
etkileyen çürük, dişin sert dokularının tahribatı anlamına gelmektedir. Oral durumla
ilgili olan diğer bir durum olan periodontal hastalık ise dişeti ve dişleri destekleyen
diğer dokularda meydana gelen patolojik durumdur. Bağlantı kurmaya çalıştığımız
dispepsi, karnın üst-orta kısmında hissedilen, kronik veya tekrarlayan ağrı yahut
huzursuzluk ve/veya rahatsızlık hissidir. Yaptığımız çalışmada ağız,diş sağlığı ve
hijyen durumu ile dispepsi arasındaki bağlantıyı ele aldık.
64 Metod: Oral sağlığın değerlendirilmesinde hastaların genel sağlık durumunu
yansıtacak soruların yanı sıra DMFT indeksi Löe-Sillness Plak İndeksi, Löe-Sillness
Gingival İndeksi kullanılmıştır. Çalışmalar Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Oral Diagnoz Kliniğinde aynı hekim tarafından tamamlanmıştır. Dispepsi için ise
Rome III kriterleri kullanılarak istatistik yapılmış ve fonksiyonel dispepsi
hastalarının oral durumu hakkında bilgilere ulaşılmıştır.
Sonuçlar: Yaş ortalaması 40 olan 100 hastanın, %57si kadın,%43 erkektir.
Rome III kriterlerine göre 10’u bayan 13 olguya fonksiyonel dispepsi tanısı kondu.
Fonksiyonel dispepsi hastalarında çürük (1,77±2,651, p=0.287), dolgulu diş
(3,77±33,166,
P=0.572),
eksik
diş(1,92±3,278,
p=0,104)
yönünde
yapılan
araştırmalarda anlamlı sonuçalr elde edilemedi. Ayrıca plak indeksi (0,953±0,743,
p=0.916), gingival indeks (1,134±0,626, p=0,506) parametlerinde de anlamlı
sonuuçlara ulaşılamadı.
Sonuç: oral sağlı durmu ve dispepsi arasında doğrudan bir ilişki olduğu
sonucuna ulaşılamadı.
Abstract:
Oral health status of the person is the parameters we have put forth such
as;caries,filled teeth,missing teeth and periodontal problems .Dental caries that affect
the oral hygiene means the destruction of the hard tissue of the teeth. Another
situation about periodontal disease related to the oral condition is pathological
condition occurring in other tissues that support the teeth and gums. As we try to
establish a connection subject to dyspepsia is a term that describes discomfort or
pain
in
the
upper-middle
part
of
65 the
abdomen.
In
our
study
we tried to deal with the connection between oral, dental health ,hygiene situation
and dyspepsia.
Method: In evaluation of oral health; besides the questions which reflects the
overall health status of patients , DMFT index, Löe-Sillness Plaque Index and LöeSillness Gingival Index were used.Studies were completed by the same physician at
Ege University Faculty of Dentistry, Oral Diagnosis Clinic.It was generated a
statistic using The Rome III criteria for dyspepsia than reached some information for
the patients of the functional dyspepsia about their oral health
Results: 100 patients with a mean age of 40,% 57 are women, 43% are male.
According to Rome III criteria; 10 (female) of 13 functional
dyspepsia was
diagnosed. In patients with functional dyspepsia, in the direction of caries (1.77 ±
2.651, P = 0,287), filled teeth (3.77 ± 33.166, P = 0,572), missing teeth (1.92 ±
3.278, P = 0.104) researches ,it could not be obtained significant outcomes. In
addition, the significant results could not be reached in the parameters of plaque
index (0.953 ± 0.743, p = 0,916), gingival index (1.134 ± 0.626, P = 0.506) either.
Conclusıon: It could not be reached any direct relationship between the oral
health status and dyspepsia.
66 6.KAYNAKLAR
1. Alfano, M. : Controversies, Perspectives and Clinical Implications of Nutrition in
Periodontal Disease. DCNA 1976,20,519-548
2. Ciancola, L.J. : Prevalance of Periodontal Disease in Insulin-dependent Diabetes
Mellitus (Juvenile Diabetes). JADA 1982,104,653-661
3. Kalkarf, K. : Effect of Oral Contraceptive Therapy on Gingival Inflammation in
Humans. J Perio 1978,49,560
4. Oshrain, H. , Telsey, B. , and Mandel, I. : Longitudinal Study of Periodontal
Disease in Patients with Reduced Immunocapacity. J. Perio 1983,54,151-154
5. Daly, C.G , Seymour, G.J. and Kieser, J.B. : Bacterial Endotoxin : A Role N
Chronic Inflammatory Periodontal Disease. J. Oral Path 1980,9,1-15
6. Gher, M, and Vernino, A. :
Root Morphology – Clinical Significance in
Pathogenesis and Treatment of Periodontal Disease. J. Am. Dent. Assoc. 1980,101,
627-633
7. Lang, N.P. , Kiehl, R. A. , and Anderhalden, K. : Clinical and Microbiological
Effects of Subgingival Restoration with Overhanging or Clinically Perfect Margins.
J. Clin. Perio. 1983,10,563-578
8. Loe, H.i Theilade, E. , and Jensen, S.B. : Experimental Gingivitis in Man. J Perio
1965,36,177-187
9. Saglie, R. , Newman, M.G. , Carranza, F.A. , and Pattison, G.L. : Bacterial
İnvasion of Gingiva in Advanced Periodontitis in Humans. J Perio 1982,52,217-222
67 10. Saglie, F.R. , Pertuiset, J: H. , Rezende, M.T. , Sabet, M.S. , Raoufi, D. , and
Carranza, F.A. , Jr. : Bacterial İnvasion in Experimental Gingivitis in Man. J. Perio
1987,58,837-846
11. Sandquist G, Carlsson J, Hanstrom L: Collagenolytic activity of black-pigmented
bacteroides species. J Perio Res 1987,22,300-306
12. Schwartz, R.S. , and Massler, M. : Tooth Accumulated Materials : A Review and
Classification. J Perio. 1969,40,407-413
13. Slot, J , and Listgarten, M.A. : Bacteroides Intermedius, and Actinobacillus
Actinomyecetemcomitans in human periodontal diseases. J Clin Perio 1988,15,85-93
14. Socransky, S. : Microbiology of plaque. compend. contin. educ. suppl.
1984,5,53-56
15. American Academy of Periodontology. 1999 International workshop for a
classification of periodontal diseases and conditions. annals of Periodontology, 1999.
16. Marks, JW, Schoenfield, LJ. Dyspepsia. www.medicinenet.com
17. Talley, N.J., Stanghellini, V., Heading, R.C. et al. Functional gastroduodenal
disorders. Pp; 299-350, Rome Two, The Functionel Gastrointestinal Disorders,
Second Edition, Deg non Associates McLean, VA, USA, 2000.
18. Lindell GH, Celebioglu F, Graffner HO. Non-ulcer dyspepsia in the long-term
perspective. Eur J Gastroenterol Hepatol 1995,7,829-833
19. Talley NJ, Zinsmeister AR, Schleck CD, et al. Dyspepsia and dyspepsia
subgroups: a population based study. Gastroenterology 1992,102,1259-1268
20. Jones RH, Lydesrd SE, Hobbs FDR, et al. Dyspepsia in England and Scotland.
Gut 1990,31,401-405
68 21. Drossman DA, Li Z, andruzzi E, et al. U.S. householder survey of functional
gastrointestinal disorders: prevalance, sociodemography and healt impact. Dig Dis
Sci 1993,8,1569-1580
22. Agreus L, Svardsudd K, Nyren O, et al. Irritabl bowel syndrome and dyspepsia in
general population: overlap and lack of stability over time. Gastroenterology
1995,109,671-680
23. Locke GR III, Talley NJ, Fett S, et al. Prevalance and clinical spectrum of
gastroesophageal reflux in the community. Gastroenterology 1997;112:1448-1456
24. Talley NJ, Silverstein M, Arreus L, et al. AGA Technical Review: evaluation of
dyspepsia. Gastroenterology 1998,11,582-595
25. Jonsson KA, Gotthard R, Bodemar G, et al.The clinical relevance of endoscopic
and histologic inflammation of gastroduodenal mucosa in dyspepsia of unknown
origin. Scand J Gastroenterol 1989,24,385-395
26. Johnsen R, Bernersen B, Straume B, et al. Prevalences of endoscopic and
histological findings in subjects with and without dyspepsia. Brit Med J
1991,302,749-752
27. Klauser AG, Voderholzer WA, Knesewitsch, PA, et al. What is behind
dyspepsia? Dig Dis Sci 1993,38,147-154
28. Talley NJ, Weaver AL, Zinsmeister AR, et al. Onset and disappearance of
gastrointestinal symptoms and functional gastrointestinal disorders. Am J Epidemiol
1992,136,165-177
29. Talley NJ, McNeil D, Hayden A, et al. Prognosis of chronic unexplained
dyspepsia: a prospective study of potential predictor variables in patients with
endoscopically diagnosed nonulcer dyspepsia. Gastroenterology 1987:92:1060-1066
30. Drossman et al. Ann Intern Med, 1992,116,1009-1016
69 31. Talley, NJ, Vakil, N and Practice Parameters Committee of the American
College of Gastroenterology: Am J Gastroenterol 2005,100,2324–2337
32. Kilmartin CM. Dental implications of Helicobacter pylori. J Can Dent Assoc.
2002,68(8),489-93
33. Taylor DN, Blaser MJ. The epidemiology of Helicobacter pylori infection.
Epidemiol Rev. 1991,13,42-59
34. Lee A, Fox J, Hazell S. Pathogenicity of Helicobacter pylori: a perspective.
Infect Immun. 1993,61(5),1601-10
35.
Shankaran K, Desai HG. Helicobacter pylori in dental plaque. J Clin
Gastroenterol. 1995,21(2),82-4
36. Stanghellini V, Tosetti C, Paternico A, et al. Risk indicators of delayed gastric
emptying of solids in patients with functional dyspepsia. Gastroenterology
1996,110,1036–1042
37. Tack J, Caenepeel P, Fischler B, Piessevaux H, Janssens J.Symptoms associated
with hypersensitivity to gastric distention in functional dyspepsia. Gastroenterology
2001,121,526–535
38. Peura DA, Kovacs TO, Metz DC, Siepman N, Pilmer BL, Talley NJ.
Lansoprazole in the treatment of functional dyspepsia: two double-blind,
randomized, placebo controlled trials. Am J Med 2004,116,740–748
39. Moayyedi P, Delaney BC, Vakil N, Forman D, Talley NJ. The efficacy of proton
pump inhibitors in nonulcer dyspepsia: a systematic review and economic analysis.
Gastroenterology 2004,127,1329–1337
40. Talley NJ, Meineche-Schmidt V, Pare P, Duckworth M, Raisanen P, Pap A,
Kordecki H, Schmid V. Efficacy of omeprazole in functional dyspepsia: double
70 blind, randomized, placebo-controlled trials (the Bond and Opera studies). Aliment
Pharmacol Ther 1998,12,1055–1065
41. Tack J, Bisschops R, Sarnelli G. Pathophysiology and treatment of functional
dyspepsia. Gastroenterology 2004,127,1239–1255
42. Westbrook JI, Talley NJ. Empiric clustering of dyspepsia into symptom
subgroups: a population-based study. Scand J Gastroenterol 2002,37,917–923
43. Jones MP, Talley NJ, Coulle B, et al. Clustering of weight loss with symptoms of
functional dyspepsia: a population-based study. Gastroenterology 2003,124,390
(Suppl)
44. Malfertheiner P, Megraud F, O’Morain C, Hungin AP, Jones R, Axon A, Graham
DY, Tytgat G; European Helicobacter Pylori Study Group (EHPSG). Current
concepts in the management of Helicobacter pylori infection—The Maastricht 22000 Consensus Report. Aliment Pharmacol Ther 2002,16,167–180
45. Abramson, I.I.; Norris, J:P.: Atlas of endodontic technique. The C.V. Mosby
Comp Saint Louis 1966
46. ATA, P. : Konservatif diş tedavisi, Yenilik basımevi,1966,İstanbul
47. A.D.A.: Guide to dental materials and devices. 5. Baskı American dental
Assosication illinois 1970
48. MİLLER, S.C. : Oral diagnosis and treatment, Philadelphia,Bilakiston,1946
49. ÖZATA, F. : Dentin çürüğünde görülen histokimyasal değişimlerin mukayeseli
tetkiki. E.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi doktora tezi. 1978,İzmir
50.GÜRKAN, S.İ.: Diş hastalıkları ve tedavisi. İ.Ü. Tıp Fakültesi yayınları No: 60
İstanbul
51. BOUCHER, C.O.: Current Clinical Dental Terminology, The C.V. Mosby Comp.
Saint Louis,1963
71 52. Klinik gastroenteroloji kitabı cilt1 Güven kitapevi 2011,İzmir,sayfa31-36
53. Eyigor M, Eyigor H, Gultekin B, Aydin N. Detection of Helicobacter pylori in
adenotonsiller tissue specimens by rapid urease test and polymerase chain reaction.
Eur Arch Otorhinolaryngol. 2009,8.
54. Young KA, Allaker RP, Hardie JM. Morphological analysis of Helicobacter
pylori from gastric biopsies and dental plaque by scanning electron microscopy. Oral
Microbiol Immunol. 2001,16(3),178-81.
55. Gurbuz AK, Ozel AM, Yazgan Y, Celik M, Yildirim S. Oral colonization of
Helicobacter pylori: risk factors and response to eradication therapy. South Med J.
2003,96(3),244-7.
72 7.ÖZGEÇMİŞ
1988 yılında Isparta’da doğdum. İlk 8 yıllık öğretimimi Yedişehitler İlköğretim
Okulunda tamamladım. Lise eğitimimi Özel Altınbaşak Bedri Ayhan Anadolu
Lisesinde gördüm. 2005 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Bölümü’nü
kazandım.
73 
Download