BİZ RUSYA`YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK

advertisement
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
Bir çok kimsenin hatırlayacağı gibi,1957 yılı büyük törenlerle kutlandı,.çok değer
verildi,Kabardey halkının en mutlu günü olarak ilan edildi. Bu yıl tarihimize önemli bir hadise
olarak geçti:Çerkesler kendi istekleriyle Rusya’ya katılalı 400 yıl olmuştu.Bu büyük
mutluluğun anısına bilimsel konferanslar tertiplendi,kitaplar yazıldı.Kabardey-Balkar’ın
edebiyat ve sanat alanındaki başarıları Moskova’da sergilendi.Aynı şekilde Rus sanat ve
edebiyatının gösterisi(dekad)yapıldı Nalçik’de,Kalek’ıh’de(Prakhladna),Baksan’da ve daha
bir çok yerlerde.Kabardey-Balkar ÖSSC Yüksek Sovyet’i bir kutlama töreni
düzenledi.Törende SSCB Meclis Başkanının,SSCB Bakanlar Kurulunun,SBKP Merkez
Komitesinin,Cumhuriyetimizin emekçilerine hitaben kutlama mesajları okundu.
Kabardey’in kendi arzusuyla Rusya’ya katılışının 400.yılı ve Kabardey-Balkar’da
yaşayan halkların elde ettikleri kazanım ve başarılar nedeniyle cumhuriyetimiz ikinci defa
Lenin nişanıyla taltif edildi.Sanayide,tarımda ve kültür alanındaki hizmetleriyle öne çıkmış
410 kişiye nişan ve madalyalar,41 kişiye Lenin nişanı,halkımızın entelijansiyasından 48
kişiye RFSSC nin saygıdeğer çalışanları unvanı ve 322 kişiye de RFSSC nin Yüksek Sovyet’i
onur plaketi verildi.
Ben 1957 yılında gerçekleştirilen o büyük sevinci çok iyi hatırlıyorum.
Cumhuriyetimizde hiçbir köy,şehir ve emek gurubu kalmadı,o kutlamalardan bir şekilde
nasiplenmeyen.Herkes büyük bir sevinç ve heyecanla katıldı,halklarımız arasındaki
dayanışmanın,dostluğun temeli ve başlangıcı kabul edilen o mutlu güne.Halklarımız
arasındaki dostluğun güç ve derinlik kazanıyor olmasının,kazanımlarımızı bundan böyle daha
da arttıracağı konusunda herkes aynı görüşte olduğunu söylüyordu.
Gerek 1957 de,gerekse 1982 yılında açıkça,bir çok farklı ulusun yaşadığı KabardeyBalkar’ın elde ettiği başarının,sanayide,tarımda ve kültür alanındaki gelişmişliğin,başka
ulusların,özellikle de Rus halkının sayesinde olduğu hem söylendi,hem yazıldı.
Fakat o zamanlar,bütün halkların özgür olarak yaşadığı Sovyetler
Birliğinde,SBKP(Sovyetler Birliği Komünist Partisi)nin yürüttüğü halklar politikasının
yanlışlarını kimse ne söyledi,ne de yazdı.Söylenen de yazılan da, bu politikadan daha doğru
ve kusursuz bir politikanın olmadığı idi.Doğrusunu söylemek gerekirse böyle düşünenler
arsında ben de vardım.
Ben
bugün
de
kuşku
duymuyorum,Lenin’in
halk(lar)
politikasının
doğruluğundan,onun bütün halkların eşitliğinden yana ve onların dostça bir dayanışma içinde
olmaları çabası içinde olduğundan.Ben öyle sanıyorum ki,sahip olduğumuz kazanımları o
politika sayesinde elde ettik.Devletimizi yağmacı Alman faşistlerine karşı galip
getiren,savaşın getirdiği o büyük yıkımı kısa sürede onarıp,ülkemizi hemen ayağa
kaldıran(güç), halklarımız arasındaki dayanışmadır.Devletimizi güçlendiren,dünyadaki tüm
devletleri ondan çekinir hale getiren,bugün bize yardım edin diye el açıp,kapılarını çaldığımız
ülkelerin, önceden bize saygı duyup,sözümüzü tutuyor ve bize fikir danışıyor olmalarını
sağlayan sebep,halklarımız arasındaki dostluk ve dayanışma idi.
Fakat şu bir gerçek ki, Lenin’in halklar politikası tam olarak hayata geçirilmedi.Onu
uygulayanlar büyük haksızlıklar yaptılar.Onlar çoğu zaman yalan söylediler.Halkların
durumuyla,onlar hakkında yazdıklarımız birbirinden çok farklıydı.Hayatın,halklara yönelik
politikaları nasıl etkilediğini,değişime uğrattığını anlayamadık; bu halk onu ister mi,istemez
mi diye sormadık,düşünmedik.
1
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
Eşit davranılsaydı,Kabardey-Balkar, temel eğitim okullarında,hastane ve doktor
sayısında,konut yapımında,kültür hizmeti veren kurumlarda ve daha bir çok konuda,RFSSC
içinde yetmişi aşkın bölge(oblast), il(kray) ve yetmişi aşan cumhuriyetlerden geri
kalmazdı.Biz hayat standardı bakımından 60. sıradayız.İşin acı tarafı, biz ne bunların,ne de
başka bir çok şeyin farkında değildik.Söylenen hiçbir şeye itiraz etmeksizin,verilen her
emre itaat ederek yaşadık 70 yılı aşkın bir zaman.
20-40 lı yılların halklar politikası büyük hatalarla doluydu.Sonraki yıllarda bu çok
daha ileri boyutlara vardırıldı. 1944 yılında Balkar halkının topluca sürülüşü, Kura
Rayonu’nun Osetya’ya bağlanması, Oşhamaho ve Baksan yaylalarının yarısının hiç kimseye
sorulmadan Gürcistan’a verilmesi,tarihimizi genç kuşaklara okutmayışımız,1959-1960
Öğretim yılından itibaren 1 den 4. sınıfa kadar çocuklarımıza anadilini
okutmayışımız,cumhuriyetlerimizin en üst düzey yöneticilerinin çoğunun Rusya’dan
gönderiliyor olması,bu hataların başlıcalarıdır.Buna benzer daha bir çok olumsuz örnek
vermek mümkün.Başka yerden getirilmese,cumhuriyetlerimizdekiler arasından çıkmaz mıydı
o yöneticiler? İyilik(ler) getireceğine inandığımız değişim sayesinde, birçok olaya başka
açıdan bakma, cesaretle, korkmadan halklar politikasının hatalı yönlerini konuşma, yedi
kilitle kilitlenmiş arşivlerdeki belgeleri inceleme, yanıldığımızı ve tarihimiz hakkında
nice yalanlar uydurduğumuzu itiraf edip, kendimizi aklama imkânını bulduk.
Kabardey’in Rusya’ya katılışı, Kafkas savaşları, Çerkes halkının yok edilişi, Dım
Adam ile Tsağo Nuri’nin Baksan’da başlattıkları kültür hareketinin tarihçesi, kolhozların
birleştirilişi, beyleri ve din adamlarını nasıl yok ettikleri, haksız yere öldürülen insanları,
Baksan Hadisesi, halklar politikası, Kamlık Betal’ın hayatı ve icraatları ve daha başka birçok
konu yeniden ele alınıp incelenmesi gereken konulardır. Bunlar tek tek ele alınmalı ve
üzerinde konuşulmalı.
Ancak biz bu makalemizde şunu ortaya koymak istiyoruz: 1557 yılında Kabardey,
Rusya’ya kendi isteğiyle mi katıldı, yoksa aralarında politik saldırmazlık antlaşması mı
yapmışlardı?
Bugün araştırmacıların çoğunun yazdığına göre,1557 yılında Kabardey, Rusya’ya
katılmadı, sadece politik saldırmazlık antlaşması imzaladılar. Bunun böyle olduğunu bilim
adamlarından Tığuen Reşid,Dzemıh Kasbolet ve başkaları da söylemektedir.Bu konudaki
görüşlerimizi gazete ve dergilerde yazdık,radyo ve televizyonlarda söyledik.
Yazık ki, hala o eski görüşte olanlar da var. Söz gelimi, Aralık ayının 14 ünde
düzenlenen Kabardey-Balkar’da yaşayan halkların toplantısında Melbakho T. Altını
çizerek,1557 yılında Kabardey’in kendi arzusuyla Rusya’ya katıldığını söyledi. Kuzey Osetya
Devlet Üniversitesi profesörü Bill M.M. “SSCB nin Tarihi” isimli derginin 6. sayısında,
Kabardey’in kendi arzusuyla 1557 yılında Rusya’ya katıldığını yazdı.
Evvela, XVI. yy. ın ortalarında, Kabardey, merkezi bir yönetime sahip, tek elden
yönetilen bir devlet değildi. İdarlar, Gaziler, Talostenler, Kilağstenler, Mudarlar, Janboletler
ve başkaları arasında paylaşılan prensliklerden ibaretti. Bunların her biri birer devletmiş gibi
değerlendirmek mümkün. Bu prensliklerin, bütün prenslerin bir araya gelip seçtikleri bir de
Büyük Prens’leri olurdu. XV: yy.ın ortalarında İdar Temrıko,70 li yıllarda Aliğuk’e lerden
Kanıko,80 li yıllarda Temrıko’nun kardeşi Kanbolet, daha sonra Kaytoko Aslanbek ve daha
başkaları Büyük Prens idiler.
2
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
Fakat ne yazık ki, en yaşlı prensi, Büyük Prens olarak, sırayla seçme geleneğini her
zaman sürdüremiyorlardı. Bu yüzden prensler sürekli birbirleriyle mücadele ediyorlar,
savaşıyorlardı. Biri diğerinin malını, mülkünü, kölelerini gasp ediyordu. Her biri kendisini
daha zengin, ünlü kılmanın, prensliğini, iktidarını güçlendirmenin peşindeydi. Onlar
birbirleriyle savaşırlarken, köyleri yakıyorlar, ekinleri talan ediyorlar, hayvanları sürüp
götürüyorlar, insanları esir alıp satıyorlardı. Böylece Kabardey’e çok büyük zarar veriyorlardı.
Çiftçiler evlerini yeniden onarıyorlar, bağını bahçesini düzenliyordu. Islah edilmemiş
araziler üzerinde çalışmak zorunda kalanlar da az değildi. Bu ardı arkası kesilmeyen prens ve
soylu(pşı-work)lar arasındaki savaşlar nedeniyle mi acaba, taştan, yada kerpiçten sağlam
evler, sağlam kaleler inşa edemeyişleri Kabardeylerin? İhtimal ki, bu yüzdendir, zira
yarınlarından emin değildiler.
Onların bu mücadelesi kendilerine de büyük zarar veriyordu. Bu yüzden değil mi,
mesela, prens Yelbezdıko’nun Kırım’a kaçışı, ünlü Kabardey prensi Senceley Kanklış’ın,
oğlu ve akrabalarıyla birlikte XVI. yy. ın sonlarında Terk kale’ye yerleşmesi? Aynı
gerekçeyle, Kabardey Prensi Kanşoko Kurğoko Mozdok’a göç etti. Bunun gibi daha birçok
örnek vermek mümkün. Bu mücadelelerde birçok prens hayatını kaybetti. Örneğin, 1590
yılında Pşıapşoko Gazi, Büyük Prensliğe niyetlenen İdar Mamstrıko’yu da, onun kardeşini de
öldürerek, her ikisinin adamlarını ve maiyetindekilerini de alarak Kuban’a yerleşti.
Açıktır ki, bu tür çekişmeler, Kabardey’i güçten düşürüyordu. Düşman ülkelerden,
Kırım hanları, Dağıstan Şamhalları ve diğerleri bundan cesaret alıp, Kabardey’i basıyorlar,
yağmalıyorlar ve perişan ediyorlardı.
Bu nedenlerden ötürü, XVI. yy.da Kabardey’de feodal hayat tarzı ve feodal ilişkiler
güçlendikten sonra, bazı Kabardey prensleri, daha güçlü bir devletin desteğini alıp, kendi
iktidarlarını güçlendirmeyi düşündüler. İşte Kabardey’in Rusya’ya yakınlaşmasının en önemli
sebebi budur.
Öte yandan, dış dünyadaki gelişmelere göz atacak olursak, XV. yy.ın sonlarında,
Kırım-Moğol devleti olan Altınordu güçten düştü ve dağıldı. Kırım hanları, Altınordu
Devleti’nin mirasına sahip çıkıyorlardı. Bu yüzden Rusya’nın doğu bölgelerini, Adigeleri
Han’a ait sayıyorlar ve sık sık baskınlar düzenliyorlardı. Öyle ki yılda iki kez saldırdıkları
oluyordu. İtalyan misyoneri Jan-Dö Luk’un yazdığına göre, Kırım hanlarının Çerkeslere
saldırmadıkları çok az yıl olurdu. Saldırdıkça da Adıgeleri telef ediyorlar, köyleri ve ekinleri
yakıyorlar, çok insan öldürüyorlardı. Hayvanları sürüp götürüyorlar ve satıyorlardı. Yine her
baskında çok insan öldürülüyor, esir alınıyor, esir alınanlar da Türk sultanına, Kırım hanına
ve onların maiyetindekilere veriliyordu. Osmanlı sultanları ve Kırım hanları tahta
geçtiklerinde, Kırım ordusu, Kabardey’e geliyor ve beğendikleri kız ve erkeklerden 300 ila
500 kadar genç vermek zorunda bırakılıyordu. Bazen bunların sayısının3000 i bulduğu
olurdu. Bu durum tabiatıyla çok onur kırıcı idi ve halkı çok öfkelendiriyordu. Nitekim
Çerkesler
ayaklanıp
o
yağmacılara
gereken
cevabı
verdiler,1492.1498.1499.1501.1502.1518.1522 ve 1539 yıllarında.
Çerkesler birlikte hareket etseler, düşmanlarına; Dağıstan şamhallarına,Nogoy
prenslerine,Osmanlı
sultanlarının
ordularına
karşı
koyabileceklerdi.Ne
var
ki,onların(prenslerin) her biri,kendi sözünü geçirmek,başka prenslerin malını,mülkünü ve
kölelerini gasp etmek için,Kırım ordusunu yada Şamhalların veya Nogoylarınkini çağırıyorlar
3
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
ve Kabardey’i perişan ettiriyorlardı.Kabardey prenslerinin çoğu,Kabardey’in sorunlarıyla
ilgilenmiyordu,onlar kendi kişisel sorunlarıyla ilgileniyorlardı.Başkalarından yardım alıp
kendi prensliklerini güçlendirmenin peşindeydiler.
Şu hususu da gözden kaçırmamak lazım. XV. yy. ın sonlarından, XVI. yy. ın
ortalarına kadar Kabardey’in sahip olduğu sosyo-ekonomik ve politik gelişmişlik, Rusya’nın,
Osmanlının ve İran’ın Kafkasya’ya egemen olmak için yürüttükleri politik mücadelelerle
bağlantılıydı. O yıllarda Rusya, Osmanlı ve Kırım Hanlığı, Kazan ve Astrahan Hanlıklarını
ele geçirmek için çok mücadele ettiler. Bu mücadelenin içinde Polonya, Litvanya ve
Kabardey de yer aldı. Söz gelimi,1531,1532 ve 1551 yıllarında Astrahan Hanlığının
kurulması yönünde yapılan mücadelelerin içinde Çerkesler de vardı.
Çerkeslerin yaşadığı coğrafyanın büyük stratejik önemi vardı: Kırım Hanlığı ile Kuzey
Kafkasya’yı birbirine bağlayan yol oradan geçiyordu. Osmanlı uzun yıllardan beri İran’la
savaşıyordu. Dolayısıyla ordularını kolaylıkla Kabardey topraklarından geçirebilirdi
Bu yüzden, Osmanlının emrinde olan Kırım Hanı, bütün gücünü kullanıp, her türlü
çareye baş vurup, Kabardey’i de, diğer Çerkes bölgelerini de egemenliği altında tutmayı
kendine görev kabul ediyordu.
İçerde, prens ve soylu (pşı-work) ların çekişmeleri, dışardan düşmanların sürekli
saldırılarına maruz kalmaları sebebiyle, Kabardey’in hayat standardı düşüyor ve sosyoekonomik açıdan bir türlü ilerleme kaydedemiyordu. Çerkesler kendilerini korumak için çoğu
defa köylerini değiştirirler, yeni yerleşim yerleri kurarlardı.Kendilerine yetecek olandan
fazlasını
ekip
biçmezlerdi.Yiyecekleri
kadar
hayvan
beslerlerdi.Dolayısıyla
tarım,hayvancılık,el sanatları ve ticaret de gelişmiyordu.Yol yapılamıyor,iş aletleri
geliştirilemiyordu.Kısaca söylemek gerekirse,prens(pşı)ler arasındaki çekişmelerin
kösteklediği bu yetenekli halk,layık olduğu gelişmişlik düzeyine erişemiyordu.
Osmanlı sultanları ve Kırım hanları Çerkes prenslerini daha da kızıştırıyorlardı.
Anlaşmazlıklarının son bulmaması için çalışıyorlardı.Onlar Kabardey prenslerinin
anlaşıp,birbirine arka çıkıp,bir tek devlet oluşturmalarını istemiyorlardı.Neden derseniz,ondan
sonra Çerkeslerle başa çıkılamayacağını çok iyi biliyorlardı.
Bu zor dönemde,bazı Kabardey prensleri,güçlü bir devletle anlaşıp,ona
yakınlaşmayı,onun desteğini almayı,yardımını sağlamayı düşündüler.Aksi halde Kabardey’i
düşmanlardan biri yutabilirdi.
Çerkes(1) prens ve soylularından,Osmanlı sultanına veya Kırım Hanına,akrabalık
bağıyla; onların çocuklarını eğitiyor olmak,yada başka bir nedenle bağlı
bulunanlar,Osmanlının yahut Kırım Hanının yardımını talep edelim diye ortaya çıktılar.Onlar
Osmanlı ve Kırım Tatarlarından istifadeyle Çerkeslerin milli varlığını korumak,kendileri de
Kabardey’de gücü ele geçirmek ve oraya kalıcı olarak yerleşmek emelindeydiler.
Fakat prens ve soyluların çoğu,çiftçi kesimin tamamı ise bu görüşü benimsemek şöyle
dursun,duymak bile istemiyordu.Bu anlaşılır bir şey,çünkü onlar iyi biliyordu,Osmanlı ile
Kırım Tatarlarının Kabardey’i ne derece yoksullaştırdığını.
Kabardeyler unutmuş muydu ki,silahlı Kırım Tatarlarının, 1553 yılında düzenledikleri
baskını ve beraberinde getirdiği yıkımı.Nöbetçiler nezaretinde çift sürdüklerini,ekin
ektiklerini,harman kaldırdıklarını.
4
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
Bütün bunlardan ötürü,Çerkes prens ve soylularından,Rus devletine yakınlaşmanın
daha faydalı olacağını söyleyenlerin görüşüne halk da destek verdi.Rusya ise, XVI. yy. da tek
elden yönetilen güçlü ve sağlam temellere oturmuş bir devlet idi.Ayrıca dört yüz yıl içinde
Ruslar Kabardey’e hiç saldırmamış ve mücadeleye de girişmemişlerdi.XVI. yy. ın ortalarına
doğru Rusya,Astrahan Hanlığını yıkarak,sınırlarını Kaspi(Hazar)Denizi’nin kıyısındaki
topraklara kadar genişletti.Böylece o,Adige-Kabardey topraklarına iyice yakınlaşmış oldu.
Kabardey çiftçileri,Rusya’nın yardımıyla,prens ve soylu(pşı-work)lar arasındaki
mücadelenin son bulacağına, daha önemlisi,yağmacı düşmanlarının artık ülkeye ayak
basmamaları için,onlardan fayda göreceklerine inanıyorlardı.
Bu inancın netlik kazanması yönünde büyük gayreti oldu,ileriyi gören Kabardey
Prensi İdar Temroko’nun.Onun Çerkes halkını,Osmanlı ve Kırım yağmacılarının
boyunduruğundan,kölelikten
kurtarmanın,Rusya’nın
yardımı
olmaksızın
gerçekleşemeyeceğini kavradığı söylenebilir.Temrıko’nun kendi şahsi çıkarlarını gözettiğinde
de kuşku yoktur.O da diğer prensler gibi,Rusya’nın yardımını sağlayıp,kendi iktidarını
güçlendirmek istiyordu.Fakat o bütün prenslikleri birleştirip,Kabardeyi tek elden yönetilen bir
devlet yapmak arzusundaydı.İdar Temrıko kendi yandaşlarının yardımını alarak Rusya’yı
kendine taraf yapmanın,onun yardımını sağlamanın çarelerini aramaya başlıyor.
Bugün dahi,Rusya’nın Çerkeslere yardım ettiğini,onları koruduğunu,Osmanlı ve
Kırım’dan kurtardığını,milli varlığını sürdürmesine sebep olduğunu söyleyenler ve yazanlar
var.
SBKP
Merkez
Komitesinin,SSCB
Yüksek
Sovyet’inin,SSCB
Bakanlar
Kurulunun,Kabardey’in Rusya’ya katılışının 400. yıl dönümü münasebetiyle 6 Temmuz 1957
tarihinde partinin,Kabardey-Balkar Bölge Komitesine Meclis Başkanına,Bakanlar Kuruluna
ve cumhuriyetin emekçilerine gönderdiği kutlama mesajında aynı ifadeler yer almaktaydı
Kutlama mesajında şöyle deniliyor: ”Kabardey’in Rusya’ya katılışının,Çerkes,Balkar
ve başka ulusların tarihsel gelişimi açısından büyük önemi vardır.Adı geçen halkların
gelişmesini sağladı,onları, başka emperyalist ülkelerce köleleştirmekten kurtardı. Bu durum,
Ruslarla ülkemizin diğer halkları arasında ekonomik ve kültürel bağlar kurulması bakımından
da iyi bir fırsat doğurmuştur.”
Rusya’nın Kabardey’e yardım ettiği doğrudur.Fakat bu,Rusya’nın çıkarı olmaksızın
Çerkeslere yardım ettiği anlamına gelmez.Doğru olan,olaya iki yönlü bakmaktır.XVI. ve
XVII. yy.larda Rusya’nın,çıkarı olmaksızın bir başka ülkeye yardım ettiğini söylemek çok
zor.
Çerkes prenslerinin,Rusya’ya yakınlaşma çabası içinde olmasında,Rusya’nın menfaati
vardı.
Evvela,Rus hükümeti,Çerkeslerin,Kuzey Kafkasya da yaşayan halklardan,en büyük
nüfusa sahip ve en çok itibar edilen halk olduğunu çok iyi biliyordu.
İkinci olarak,Kabardey’in,diğer halklara nazaran,sosyal ve ekonomik gelişmişlik
açısından daha ilerde olduğunu,diğer halkların onlara bağımlı olarak ve onların sözünden
çıkmadığını da biliyordu.
Üçüncü olarak,Rus devleti 1552 yılında Kazan Hanlığını,1556 yılında da Astrahan
Hanlığı ile birlikte,büyük öneme sahip İdil su yolunu ele geçirdi ve ülkenin sınırlarını
Kaspi(Hazar) Denizi kıyılarına kadar genişletti.Bunun,Rusya’nın ekonomik ve ticari yönden
gelişmesinde büyük önemi vardı.İşte bütün bunlardan ötürü,Rusya’nın sınırları ile
5
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
Kabardey’in sınırları komşu oluyordu.Kahramanlıklarıyla ünlü,nüfus itibariyle kalabalık olan
Kabardey halkının yanında yer almakta Rusya’nın çıkarı vardı.Tarih gösteriyor ki,hem
Osmanlı,hem Kırım,Kazan ve Astrahan üzerinde,Rusya’nın değil,kendilerinin daha çok hak
sahibi olduğunu ileri sürüyordu.Bundan dolayı Rusya,İdil kıyısında hakimiyetini
sağlamlaştırmak istiyordu.Bunun için de,Osmanlı ve Kırımın isteğine sed çekmek
gerekiyordu.Bu işte Kabardey’in büyük yararı dokunabilirdi.
baskın
Dördüncüsü:
Osmanlının
güdümündeki
Kırım
Hanlarının
düzenlediği,yağmaladığı sadece Çerkes bölgesi değildi.Onlar Rus topraklarına kadar
ulaşıyordu.1480,1521,1533,1539 ve 1541 yıllarında baskınlar düzenledikleri gibi,perişan
emişlerdi de. V.V.Kargalov’un yazdığına göre, “Kırım hanlarının orduları her yıl Rus
topraklarına saldırı hazırlığı içinde olurdu.”
Tatarlar,Rusya’nın yukarı taraflarını perişan ederlerdi.Hatta Moskova’ya kadar
ulaştıkları olurdu.Bu yüzden Kırım Tatarlarıyla mücadelede Çerkeslerden yararlanmayı
düşündüler.
Beşincisi:Çerkeslerin,bütünüyle ele alırsak,Kuzey Kafkasya’daki halkların,Rusya’ya
yakınlaşma çabaları,Ruslara Kafkasya’da yavaş yavaş egemenlik kurma fırsatını
vermiştir.Denilebilir ki,Rusya’nın Kafkasya’yı istilaya niyetlenmesi de o dönemde olmuştur.
Bu anlattıklarımız kuşkusuz,XVI. yy.ın ortalarında Rusya ile Çerkeslerin
yakınlaşmalarında,her iki tarafında menfaati olduğunu kanıtlamaktadır.Ancak bunda hangi
tarafın menfaatinin ağır bastığını söylemek zor.Üzülerek ifade edelim ki,şimdiye kadar,bu
konu üzerinde,yalan söylemeksizin,gerçekçi bir şekilde konuşulmadı.Araştırmacıların çoğu,
bu işte,Çerkeslerin daha çok menfaati olduğu şeklinde yazdılar.Fakat durum tamamen böyle
olmasa gerek.Nitekim,Kabardey-Balkar ASSR in tarihinde şu ifade yer almaktadır:”İdar
Temrıko’nun da,diğer prenslerin de takip ettiği bu işte Rusların da çıkarı vardı.”
Rusya’nın bu yakınlaşmayı istediğine de,bu bu işte çıkarı olduğuna da,tanıklık
etmektedir 1552,1555, ve 1557 yıllarında Çerkes ileri gelenlerinin, Moskova’da
memnuniyetle ve büyük bir hüsnü kabul ile karşılanışları ve kıymetli hediyelerle
uğurlanışları.Kabardey-Balkar ASSR in tarihinin 1. cildinin 112. sayfasında belirtildiğine
göre, “Hiçbir zaman geri adım atmamak kaydıyla,1557 yılında Kabardey’in Rusya’nın emrine
girmesi kararlaştırılmıştı.” Aynı sayfada şunlar da yazılı:”Ancak,Kabardey’in Rusya’ya
katılışının bununla tamamlanmış olduğu anlamı çıkmaz bundan.Kabardey’in Rusya’ya
bağlanışı,onun bütünüyle Rusya devletine katıldığı anlamına gelmiyordu.”
Görüldüğü gibi,aynı sayfadaki iki ifade birbiriyle çelişmektedir.Kabardey,Rusya’nın
emrine,hem de hiç geri adım atmamak kaydıyla girdiyse,”Kabardey’in Rusya’ya katılması
bununla tamamlanmış değildi.” denir mi? Bundan başka, bu ifadelerin yer aldığı bölümün adı
da “Kabardey’in Rusya’nın yanında yer alışı” şeklindedir.
Sözünü ettiğimiz bölümü yazan profesör Kumuk Tığuen,bize göre kendisi de 1557
yılında Kabardey’in Rusya’ya katıldığına pek inanmamaktadır. Bu esri yazdığında Kumuk’un
sahip olduğu,bize ulaşan belgelerle,arşivlerde ve vakayinamelerde söylenenlerdir
O,1957 yılında yayınladığı, “Kabardey’in Rusya’ya Katılışı ve Gelişen Olaylar” isimli
esrinde şöyle yazıyor:” Gördüğümüz gibi, 1957 yılında Kabardey Rus tebaasına geçti.Ancak
bu,Çerkes prenslerinin Rusya’dan ayrılıp Kırım tebaasına geçtiği zamanların olmadığı
anlamına gelmez.”
6
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
Bu konuda belgeler ne diyor?
Nikonovski vakayinamesinde 1552,1555 ve 1557 yıllarında yazılanların tanıklığına
göre,Çerkeslerin elçileri Moskova’ya üç defa gittiler ve Çar’a ricada bulundular; Çerkeslerden
yana taraf olması,kendisinin yanında görev verilmesi ve Osmanlı sultanına,Kırım
hanına,Tarkho Şamhalına karşı mücadelelerinde yardım etmesi için.Çerkeslerin kendileri de
Çar’a vefa göstereceklerine dair söz verdiler.
Ancak bu belgelerde,Rus çarının Çerkesleri tebaasına aldığına dair açık bir ifade
görülmemektedir.Aldıysa bile,Çerkesler Rusya’ya katıldığında nasıl bir antlaşma yaptılar?
Katıldıkları da açık değil ya! Belgelerin dediğine göre açık olan bir tek şey var: Rusya’nın
Çerkeslere,onları Kırım Hanı’ndan koruyacağına dair güvence vermesi,buna karşılık
Çerkeslerin de Moskova’da Çarın yanında görev almayı kabul etmiş olmalarıdır.
Şunu da hatırlatmak da yarar var;1555 yılında Rusya’nın Polonya
elçisine,Psıhuabe(Petigorsk) Çerkes prenslerinin Moskova’ya geldiğini,kendilerini tebaası
altına alması için ricada bulunduklarını,hem her yıl hediye olarak bin Çerkes atı
vermeyi,ilaveten 20 bin savaşçı göndermeyi taahhüt ettiklerini Polonya kralına bildirmesi
emri verilmişti.Ancak “Kabardey-Rus ilişkileri” kitabını yazanların bu sayılar üzerinde
kuşkuları var.Neden derseniz,bin atı da,20 bin savaşçıyı da abartılı buluyorlar.Ayrıca
Nikonovski Vakayinamesinde böyle bir haber de yer almamaktadır.
Bu haber şu soruyu akla getiriyor: 1552-1555 yıllarında elçilerin sözünü
ettiği,Çerkeslerin tamamı ise,Çerkeslerin gerçek durumunu,onların tamamının Rusya tebaası
olmaya razı olup olmadıklarını öğrenmek için, İvan IV ün Çerkeslerin arasına gönderdiği elçi
Copotayev Andrey’in getirdiği cevaba göre,Çerkeslerin hepsi ömür boyu Çara hizmet etmek
istedilerse,neden Polonya’daki elçi Psıhuabe Çerkeslerinden (Kabardeylerden) başka diğer
Çerkeslerden söz etmemektedir? 1557 yılında Çerkeslerin Rusya’ya katıldığını kabul etsek
bile, söz konusu sadece Kabardeylerdir. Neden derseniz, VVI, XVII ve XVIII. Yy.da Batı
Kafkas Çerkeslerin de Rusya’nın etkisi yoktur. Onların Rusya’ya bağlı kalışı,9-10 yıl gibi
kısa bir süredir ve önemli bir bağlılık da sayılmaz.
Şunu da anlamak mümkün değil,1557 yılında Kabardey Rusya’ya katıldıysa,
Rusya’nın aldığı kararlar Çerkesler arasında geçerli idiyse, neden defalarca Kabardey
prensleri,1558 yılından itibaren hem iç hem dış düşmanlarına karşı Rusya’dan yardım
talebinde bulundular? 1558 yılında Kabardey prensi İdar Kanbolet’e ve bütün Kabardeylere
hitaben Çar Fedor İvanoviç’in gönderdiği olağan saygı mektubunda, kendisinden sadece
Rusya’nın değil, Vladimirski büyük kralı, Kazan’ın, Astrahan’ın ve başka bir çok yerlerin
kralı olarak söz ederken, neden Çerkeslerin(Şerceslerin)(1) yahut Kabardeylerin kralı ya da
hakimi olarak söz etmemektedir?
Kabardey, Rusya’ya katıldıysa, neden I. Petro danışmanlarına 1724 yılında, Kuzey
kafkasya’daki prens ve soyluları “tarafımıza ne şekilde çekebileceğimizi düşünün” diye emir
verdi? I. Petro’nun sözünü ettiği prens ve soyluların başında Kabardey prens ve soylularının
olduğunda hiç kuşku yok.
Bu anlattıklarımız ve başka hususlar,1557 yılında, Kabardey’in Rusya’ya
katılmadığını göstermeye yetiyor.”Kendi isteğiyle” demelerini anmaya bile değmez. Bize
göre,1557 yılını, Kabardey ile Rusya’nın yakınlaşmasının, birlikte hareket etmelerinin
7
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
başlangıcı olarak kabul etmek daha doğrudur. Daha sonraları Rusya, Kabardey’i
zorbalıkla ve kan dökerek ele geçirdi.
1557 yılında Kabardey ile Rusya, her iki tarafı, çıkarları doğrultusunda politiksaldırmazlık antlaşması yaptılar o kadar. Bunun çok kanıtı var:
1. Kabardey de, doğu Çerkesleri de(1) Rusya’nın topraklarına 1774 yılına kadar
katılmadı.
2. Rusya’nın ülke/devlet sınırları içinde Kabardey yer almıyordu.
3. Rusya’nın devlet kararlarının, XVIII. Yüzyılın sonlarına kadar ne Kabardeyler
arasında, ne de diğer Çerkesler arasında geçerliliği olmadığı gibi, onlardan yararlanıldığı da
olmamıştır.
4. Kabardey, kendi politikasını, hadiseler karşısındaki tavrını, ne Rusya’ya,ne de
başkasına sormaksızın ve danışmaksızın ortaya koymuştur.Rus devleti de, Kabardeylerin
hükümet kararlarına,işlerine müdahil olmadı.
5. Rusya ile Kabardey arasındaki ilişkilere,aralarında geçen olaylara bakıp
düşünülürse,eşit şartlarda ilişki içinde oldukları gayet net bir şekilde anlaşılıyor.Tarih
bunun birçok örneklerine şahittir.
Rus devletinin, değişik birçok konuda Kabardey’den ricada bulunduğu tarihin
hafızasındadır. Kabardey şayet istiyorsa, işine geliyorsa, menfaati varsa, o ricayı yerine
getiriyor, talep edilen kadar ordu gönderip yardım ediyordu. İstemiyorsa, işine gelmiyorsa, bir
şey yapmıyor, yardım etmiyordu. Rusya da aynı şeyi yapıyordu.
Örneklemek gerekirse, Kabardey,1557 yılında Rusya’dan Osmanlıya karşı yardım
talebinde bulunmuştu. Ancak şu anda onunla anlaşmam var diye Rusya bunu kabul etmemişti.
Buna rağmen Kabardey, Livan Savaşında Rusya’ya yardım etti.1646 da Rusya, Kabardeyden,
savaşçılarını, komutan Pojarske’nin yardımına göndermesi ricasında bulunmuştu. Fakat bu
ricayı yerine getirmediler.1654 yılında Rus Çarı, Kabardey prenslerine mektup gönderdi,
Kırım Hanına karşı savaşmak üzere bin savaşçı göndermeleri için.Kabardey prenslerinden
Aliğuk’e ile Hatoğşoko bu ricayı kabul etmediler.Başka örnekler de var.
Kabardey’in Rus Çarı’na 1000 at verdiğine, ya da onun emriyle 20 bin savaşçıyı Rus
ordusuna yardım etmek için herhangi bir yere gönderdiğine dair tarihte hiçbir kayıt mevcut
değildir.
6. Kabardey’in Rusya’ya “katıldığı tarih” “katılışı” ile ilgili konular üzerinde
konuşurken, bunları analiz ederken,1555 yılında Çepotayev Andrey’in Rus Çarı’na götürdüğü
cevabın doğru olmadığını bilmek lazım. Bir çok Kabardey Prensi, İdar Temrıko’nun ve ondan
sonra gelen bazı büyük prenslerin Rusya’ya yakınlaşma ve anlaşma çabalarına destek
vermediler. Onlar Osmanlı ve Kırım’a yakınlaşmaktan yanaydılar. XVI. ve XVII. yüz yıllarda
durum böyleydi.
7. Şunu da unutmamak gerekir ki, Rusya ile Kabardey’in komşu devletleri olan, İsveç,
Polonya, Litvanya, Osmanlı, Kırım ve Dağıstan Presliklerinin hiçbir zaman Kabardey’in,
Rusya’ya katıldığına dair herhangi bir ifadeleri, ya da tutumları olmamıştır.
Bu anlattıklarımız,1557 yılında olsun, daha sonraki yıllarda olsun, Kabardey’in,
Rusya’ya katılmadığını, Rus devleti içinde yer almadığını göstermektedir.
Doğru olan, bu iki tarafın birbirleriyle politik-saldırmazlık antlaşması yapmış
olmalarıdır. Bunun da bir çok kanıtı var:
8
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
1. Rus devleti defalarca, düşmanlarına karşı koymada Kabardey’e yardım etti. Söz
gelimi,1558.1560.1566.1570 ve daha sonraki yıllarda.
2. Rusya, Osmanlı ve Kırımdan yana olmak isteyen Kabardey Prenslerine karşı İdar
Temrıko’yu destekledi.1562-1563 yıllarında Rus ordusu geldi ve Temrıko’nun düşmanı
Kaytıko Pşıapşoko ile savaştı, onun Balk ve Baksan kenarında oturan köylerini mahvettiler.
Temrıko’nun iktidarını güçlendirdiler.1560-1570 yılları arasında da Rus Çarı’nın elçileri altı
kez, orduları dört kez Kabardey’de bulundular ve Temrıko’ya yardım ettiler. Bu durum
sadece iki taraf arasındaki antlaşmadan değil,aynı zamanda,1561 yılında,İvan Grozni’nin,
Kabardey prenslerinin büyüğü olan İdar Temrıko’nun kızı Guaşene ile evlenmiş olmasından
kaynaklanıyordu.Damatla kayın peder arsındaki geleneklerdi bunlar.Yukarda da belirttiğimiz
gibi,Rusya’nın bu gibi davranışlarda çıkarı vardı.
3. 1567 yılında İvan IV ün kayınpederinin ricası üzerine Sunj Nehri’nin Terek’e
döküldüğü yerde Terk Kaleyi inşa ettiler ve toplarla donatılmış Rus ordusunu
yerleştirdiler..Kabardeyler düşmanlarına karşı koymada bu kalenin yararını gördüler.Fakat
aynı zamanda bu kale,Kuzey Kafkasya’da Rusya’nın kökleşmesini sağladı.Bu kale
Kırımdan gelip,Kabardey’in içinden geçerek Kafkas ötesine giden yolu denetim altında
tutuyordu.Yine bu kale,Rusya’nın ele geçirdiği Astrahan Hanlığını,Osmanlı ve Kırım
ordularına karşı korudu ve Rus-Gürcü dostluğunun kurulmasında yararlı oldu.Aynı Kale, dört
yıl ayakta kaldıktan sonra,Osmanlı ve Kırım baskısıyla Ruslara yıktırıldı.
4. 1570 yılında İdar Temrıko’nun ölümünden sonra da Rusya İdar’lara yardımını
kesmedi.1578 yılında Temrıko’nun kardeşi ve Kabardey prenslerinin büyüğü Kanbolet’in
ricası üzerine tekrar Sunj kıyısındaki ahşap kaleyi yeniden inşa ettiler. Fakat çok geçmeden
yine Osmanlı ve Kırım’ın baskısıyla yıktırıldı. Terek’in Kaspi(Hazar) Denizine döküldüğü
yerde 1588-1589 yıllarında Terk kale adında sağlam bir kale inşa ettiler. Burada bulunan
ordunun 39 topu vardı. Rusya ile Kafkas halkları arasında ilişkilerin gelişmesinde bu kalenin
büyük işlevi vardı.
5. XVI. yüzyılın sonlarından itibaren Kabardey Prensleri arasındaki mücadele daha da
kızıştı ve bunun sonunda Kabardey, Büyük Kabardey ve Küçük Kabardey olmak üzere ikiye
bölündü.Bu mücadelenin içinde Rusya’da vardı.Fakat o, bu defa İdar’lardan yana değil,
daha güçlü ve taraftarları daha çok olan Gazi’lerden yanaydı.
6. Rusya, XVII. ve XVIII: yüzyılların başında da Kabardey’e yardım etti. Fakat
ilginçtir, Rusya’nın o zaman Kabardey diye bir meselesi yoktu. O kendi çıkarının peşindeydi.
Onun derdi, yavaş yavaş hem Kabardey’de hem bütün Kuzey Kafkasya’da otoritesini
sağlamlaştırmaktı.
O dönemden kalan Rus yazılı kaynaklarına göre, Rus Çarı Kabardeylerden yana,
onların yardımcısı ve hamisi idi. Fakat o yazılı kaynaklar, Rusya’nın Kabardey’ de değişik
kaleler inşa ederken, buralara ordularını yerleştirirken, güney sınırlarını güvenceye aldığından
hiç söz etmiyor. Kabardey ile Rusya’nın talepleri çakışıyordu, Rusya Kabardey’e yardım
ederken öncelikle kendi çıkarını düşünüyordu diye hiçbir yazılı belgede rastlanmamaktadır.
Hepsi bir tek şey söylüyor: Rusya Kabardey’in iyiliği için çalışıyordu, onu koruyordu.
İlginç olan şu ki, Rus ve Kafkas araştırmacıları da bu konuya gereken ilgiyi
göstermemektedir.
9
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
Tıpkı Osmanlı ve Kırım gibi, XVI-XVIII yüzyıllarda Kabardeylerin güçlü bir devlete
sahip olması yönünde Rusya’nın da hiçbir yardımı dokunmadı. Kabardey prensleri birbiriyle
çekişiyor, Kabardey ikiye bölünüyor diye de üzülmediler. Rusya için önemli olan,
Kabardey’in Osmanlı ve Kırımın yanında yer almamsı idi. Hatta onun en çok istediği,
Kabardey’in küçük prensliklere bölünmesi ve birbirleriyle sürekli mücadele halinde
olmalarıydı.
Araştırmacıların eserlerinde de, arşivlerdeki kayıtlarda da, Kabardey’in Rusya’ya
defalarca yardım ettiği pek görülmüyor. Fakat bunun böyle olduğunun sayısız örnekleri var.
1. XVI. yüzyılın ikinci yarısında cereyan eden Livan savaşında Rus ordusunun önünde
saldırıya geçenler arasında, kahramanlıklar gösteren Kabardey savaşçıları vardı.
2. 1604–1605 yıllarında Rus ordusu Osmanlıyla savaşırken de Kabardey savaşçıları
vardı.
3. 1613 yılında Astrahan’a yerleşen ve halkı isyana teşvik etmek isteyen Zaeutske
İvan’ın şehirden atılmasında da yardımcı oldular.
4. 1646 yılında, Ruslar Kırım Hanının ordusuyla savaşırken, Suntsaley’in oğlu Mutsal
komutasında Kabardey süvarileri onların arsındaydı.1670–1680 yıllarında Kabardey
savaşçıları, Rus-Osmanlı savaşlarında yer aldılar. Rus ordusu Kırım’a, Azov’a gittiğinde,
Tsigrin’de cereyan eden savaşlarda da…
5. Mutsal’ın oğlu ünlü komutan Kasbolet’in komuta ettiği Kabardey savaşçıları,1679–
1680 yıllarında Ukrayna’nın sol cenahı müdafaa edilirken, Tsugiyev ve Harkom’da cereyan
eden savaşta ve Dinyeper suyunun geçit yerini tutanlar arasında da bulundular.
6. 1711 yılında Rusya Kırım hanı’yla savaşırken de, I. Petro Azerbaycan’ı ve
Dağıstan’ı 1721 yılında ele geçirdiğinde de Kabardey savaşçılarının yardımını gördüler.
7. XVIII. yy da Rusya’nın Kafkasya politikasının değiştiği ve bu politikanın
emperyalist/yağmacı bir politikaya dönüştüğü zaman da Kabardey savaşçıları Rusya’nın
yanında yer aldılar;1735.1739.1768.1774.1787 ve 1791 yıllarında Osmanlılara karşı yapılan
savaşlarda.
Başka örnekler de getirmek mümkün. Bunlar açık bir şekilde Kabardey’in gücü yettiği
oranda Rusya’ya yardım ettiğini gösteriyor. XVI. ve XVIII. yüzyıllarda, ünlü komutanlar
olarak, Rusya’nın dış işlerinde, devletin korunmasında, hükümetin karar organlarında görev
yapan Çerkes prenslerinin sayısının az olmadığı herkesçe bilinmektedir. Yabancıların
yazdıklarına göre onlar, dürüstlükleriyle, cesaretleri ve zekâlarıyla her zaman ön planda
Rusya’da görev yapmışlardır.
Fakat ne yazık ki,Rus Çarları ve onların hükümetleri,Kabardey’in Rusya’ya karşı
tutumunu ve iki ülke arasındaki dostluğun kıymetini takdir edemediler.
Rus Çarlığı Kuzey Kafkasya’da egemenlik kurarken, yukarı/kuzey sınırlarını güvence
altına alırken, Kabardey’in kendi yanında yer almasını, kendisine yardım etmesini istiyordu.
Ancak egemenliğini pekiştirdiği andan itibaren, aynen Osmanlı ve Kırım yağmacıları gibi
davranmaya başladı. Bu durum XVIII. yy ın ortasından itibaren gözle görülür hale geldi.
Rusya, Kabardey’in tepkisinin ne olacağını dikkate almıyor ve artık istediği gibi hareket
ediyor, kimseye danışmıyordu. Önce Kabardey’in hükümet kararlarına müdahale için
polis komiseri gönderiyor, Kabardey’in etrafını kalelerle çeviriyor ve nefes alamaz hale
getiriyor, topraklarını gasbetip kaleler inşa ediyor, ardından Kazak stanitseler
10
BİZ RUSYA’YA KENDİ İSTEĞİMİZLE KATILMADIK
MAMBET Halim
yerleştiriyordu. Bununla da kalmıyor, Kendi kanunlarını yürürlüğe koyuyor, istediği
gibi Kabardey’in iç işlerine karışıyor, birçok zulüm ve haksızlıklar işliyor. Bu zalim
politikaya karşı gelenleri de katlediyor. Kısaca söylemek gerekirse, emperyalist politika
izliyor.
Bu söylediklerimiz ve getirdiğimiz örnekler, XVI. yüzyılın ortalarında Kabardey’in
kendi isteğiyle Rusya’ya katıldığı görüşünün doğru olmadığını göstermektedir.
SSCB nin Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Rektörü ve aynı akademide muhabir
üye Novoseltsyev, “katılmak” konusundaki bizim görüşlerimizi doğru bulmaktadır. Ekim
1989 da şöyle yazıyordu: “Bana göre söz edilmesi gereken husus, Çarlık hükümetinin diğer
halkların yöneticilerinden yana ve onları destekliyor olmasıdır. Neden derseniz, Kuzey
Kafkasya’nın da,Kalmukya’nın da prenslerinin ikinci bir ülkenin tabiiyetini kabul ettiklerini
biliyoruz.Osmanlı Sultanı’nın da,İran Şahı’nın da tabiiyetini kabul ediyorlardı.Kısaca
söylemek gerekirse,Rusya ile diğer halklar arasındaki münasebetleri,katılmak şeklinde
değerlendirmek mümkün değildir.Ancak buna rağmen 50 li yıllarda, Kabardey Rusya’ya
katılalı, “kendi istekleriyle” bir çok ulusun Rusya’ya katılışı kutlandı.”
Novoseltsyev şunu da soruyor: kimin yararına tertiplendi bu kutlama törenleri? Kim
başlattı bunları ve bu konuda kim cevap verecek? Bu sorunun bize göre en doğru cevabını
yine kendisi veriyor. Şöyle yazıyor Novoseltsyev: “Bana göre bunu ilk başlatanlar,
cumhuriyetlerde, yada Moskova’da çalışan bilim adamları değil,bu işler hazırlanırken
onlardan yararlanıldıysa da, bu kutlamaları tasarlayan da,hayata geçiren de merkezdeki ve
cumhuriyetlerdeki ideolog yöneticilerdir.Bu anlaşılır bir şey,çünkü her türlü jübileyi fırsat
bilerek,cumhuriyetlerden,yöneticilerden
madalyalar,hediyeler
ve
ilave
paralar
alıyorlardı.Dolayısıyla
bu
tür
kutlamaları,jübileleri
şaşaalı
bir
şekilde
tertipliyorlardı.Bürokratlar,parti,Sovyet çalışanları,ideolojiye hizmet eden yöneticiler,bu
jübileleri onun için tertipliyor ve onun için bilim adamlarına bunun alt yapısını
hazırlattırıyorlardı.” (“Sovestkaya Kultura” Gazetesi,12 Ekim,1989)
Doğrudur, aynen Novoltsyev A.P. nin dediği gibi, Kabardey-Balkar’a 1957 yılında
ikinci defa Lenin nişanı verdiler. 410 kişiye de değişik madalyalar verildi. Yazık ki, o
gurubun içinde bunu hak etmeyen çok kişi vardı. Ödüller büyük listelerle dağıtılırken,
yöneticiler istedikleri kadar çok sayıda kimseyi listeye dahil edebiliyorlar.
Biz
bu
makalede,Kabardey’in
Rusya’ya
“katılışına”
bakışımızı
dile
getirdik.Görüşümüzün kusursuz olduğu iddiasında değiliz.Kim bilir,arşivlerde başka
yazılar,belgeler bulunur da bizim görüşlerimiz tashih edilebilir.
MAMBET Halim / KBÜ.Tarih Profesörü
Kaynak ; Oşhamaho,1992,sayı 3-4 / Çev.Erdal ÖZDEN
(1) Burada sözü edilen Çerkesler,bugün de “Şerces” diye anılan,bugünkü KaraçayÇerkes Cumhuriyeti sınırları içinde Yaşayan Kabardeylerdir.(ç.n)
(2) Bu yazı, ilk defa, Kafkasya -Araştırma ve Analiz- Dergisinin 1. sayısında (Ekim
2005- Mart 2006) yayınlandı.(ç.n)
11
Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм
Мамбээт Хьэлим
1
Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм
Мамбээт Хьэлим
2
Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм
Мамбээт Хьэлим
3
Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм
Мамбээт Хьэлим
4
Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм
Мамбээт Хьэлим
5
Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм
Мамбээт Хьэлим
6
Дэ Тф|эф|у Дыгухьакъым Урысейм
Мамбээт Хьэлим
7
Download