İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu Sayfa 1 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu Can ZENGİN İngiltere’nin 19. yüzyılda Orta Doğu coğrafyasına başlayan ilgisi dış politikasını yönlendiren gelişmelerden biri olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrası bölgedeki sınırların yeniden şekillendirilmesiyle de nüfuz alanını genişletmesini sağlamıştır. İkinci Dünya Savaşı ardından güç kaybeden İngilizler, buna rağmen Soğuk Savaş ve sonrası dönemde bölgedeki ülkelerle bağlarını koparmamış; siyasi ve ekonomik faaliyetlerle ilişkiler canlı tutulmuştur. Arap dünyasında 2010 yılında başlayan halk ayaklanmaları bütün dünyanın dikkatini bölgeye çekmiş, son olarak Suriye’de krizin aşılamaması ile küresel bir sorun haline gelmiştir. Bu bağlamda, İngiltere mevcut Esed rejiminin halkın isteklerini karşılamadığını ifade etmiş, Suriye ile ilişkilerini ılımlı muhalefet unsurları üzerinden yürütmüştür. Bu analizde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi ve Orta Doğu’daki modern sınırların çizilmesinde önemli rol oynayan Birleşik Krallık’ın Suriye krizindeki politikası değerlendirilmektedir. Analizde; İngiltere’nin Orta Doğu’daki mevcut devletlerin sınırlarının çizilmesindeki tarihi etkisine kısaca değinildikten sonra Birleşik Krallık’ın Suriye krizi sürecinde Esed rejimine yönelik tutumu ve muhalefet hareketiyle ilişkileri üzerinde durulmaktadır. Analizde ayrıca Londra’nın PKK/KCK’nın Su- riye’deki uzantısı Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bakış açısı ele alınmakta, İngiltere’nin tutumu ve Suriye krizinin geleceğiyle değerlendirmeler kapsamında Türkiye’deki karar mercilerine öneriler sunulmaktadır. Sykes-Picot Düzeni Suriye toprakları, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar 402 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresinde kalmış, savaşın ardından İngilizlerin tasarrufuyla Fransız manda yönetimine devredilmiştir. Mekke Şerifi Hüseyin liderliğindeki Arapların bir bölümü, savaş sırasında İngilizlerin teşviki ve bağımsızlık vaadi karşılığında Osmanlı yönetimine isyan etmiş, ancak savaştan sonra İngilizler bağımsızlık vaadini yerine getirmemiştir. İngiltere-Fransa arasında 1916 yılında imzalanan ve Çarlık Rusya’sının da onayının olduğu Sykes-Picot Anlaşması ile Orta Doğu’da bağımsız devletler yerine nüfuz ve doğrudan hâkimiyet alanları kurulması öngörül- Bilge Adamlarwww.bilgesam.org Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL www.bilgesam.org www.bilgestrateji.com [email protected] Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93 © BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu mekteydi.1 Osmanlı denetimindeki Orta Doğu, 1839’da Yemen, 1857’de Hindistan, 1888’de Mısır’a fiilen hâkim olan İngiltere açısından bu üç önemli sömürgenin ortasında stratejik önem taşımaktaydı. Ayrıca Orta Doğu coğrafyasındaki petrolün 19. yüzyılın sonlarındaki keşfi de bu bölgenin önemini artırmıştı. İngiltere’nin aynı bölgeler için farklı taraflara birbiriyle çelişen vaatler sunarak yapmış olduğu gizli anlaşmalar Osmanlı İmparatorluğu’nun Orta Doğu topraklarındaki Birinci Dünya Savaşı sonrası düzeni belirlemiştir. Henry McMahon Şerif Hüseyin’e İngilizlerin, doğuda İran batıda Mısır’a kadar uzanan ve Arap yarımadasını içine alan bölgede Hüseyin liderliğinde kurulacak Arap Krallığı’nı destekleyecekleri sözünü vermiştir.2 İngiliz devleti, 1915 Darin Antlaşması’yla da İbn-i Suud’un Arap yarımadasında kuracağı devleti destekleyeceğini belirtmiş, Necid bölgesinde Osmanlı destekli Reşidiler’e karşı Vehhabi-Suudi ittifakına dayalı olan bu oluşumun yanında yer almıştır. Britanya İmparatorluğu, Sykes-Picot Anlaşması ile Fransızlara Anadolu’nun güneyi ile Suriye ve Lübnan’da, Ruslara İstanbul, boğazlar ve doğu Anadolu’da belirli bölgelerde nüfuz alanı sözü verirken, Balfour Bildirgesiyle de Yahudilere Filistin topraklarında bir vatan vaat etmiştir. Anlaşmalardaki vaatlerin uygulanması, Rusların 1917’de devre dışı kalması ve Fransızların savaştan daha zayıf çıkmasıyla daha çok Britanya’nın tercihlerine göre gerçekleşmiş, savaş sonrası 1 Eugene Rogan, The Arabs: A History, Basic Books; First Trade Paper Edition, 12 Nisan 2011, 153. 2 United States. Dept. of State. Office of the Geographer, Jordan-Syria boundary, The Geographer - Office of Strategic and Functional Research - Bureau of Intelligence and Research, 30 Aralık 1969, Erişim tarihi 28 Aralık 2015, http://archive.law.fsu.edu/library/ collection/LimitsinSeas/IBS094.pdf. Sayfa Orta Doğu coğrafyasında İngiliz tasarımına dayalı bir Sykes-Picot düzeni kurulmuştur. Savaşın ardından İngilizler, Şerif Hüseyin’e bağımsızlık vaadini Hicaz bölgesiyle sınırlı olarak yerine getirmiş, Milletler Cemiyeti çatısı altında Irak, bugünkü Ürdün ve Filistin’de İngiliz mandası; Suriye ve Lübnan’da ise Fransız mandası kabul edilmiştir. İngilizler, McMahon’un Şerif Hüseyin’e söz verdiği tek bir Arap Krallığı yerine sadece Hicaz Krallığı’nı tanımış, Hüseyin’in oğulları Faysal’ı Irak Krallığına, Abdullah’ı ise Ürdün Krallığına getirmiştir. Britanya İmparatorluğu, Şerif Hüseyin’in Filistin’deki Yahudi devleti projesine karşı çıkması üzerine ise Hicaz bölgesinde Hüseyin’e karşı, bu projeye itiraz etmeyen İbn-i Suud’u desteklemiş, böylece modern Suudi Arabistan’ın kuruluşuna zemin hazırlamıştır. “Orta Doğu’da büyük ölçüde İngiltere ve kısmen Fransa’nın emperyalist hedefleri doğrultusunda çizilen modern sınırlarda yerel taleplerden bağımsız ve genelde azınlık yönetimlerine dayalı suni devletler oluşturulmuştur.” Orta Doğu’da büyük ölçüde İngiltere ve kısmen Fransa’nın emperyalist hedefleri doğrultusunda çizilen modern sınırlarda yerel taleplerden bağımsız ve genelde azınlık yönetimlerine dayalı suni devletler oluşturulmuştur. Sykes-Picot düzeninde, Arap yarımadasında Şii karşıtlığına dayalı Vehhabi ekolünün devletleşmesi sağlanırken, kitlesel Yahudi göçlerine müsaade edilerek tarihi Filistin topraklarında İsrail’in kuruluşu kolaylaştırılmıştır. Orta Doğu’daki İngiliz tasarımı, böylece bugün bölgenin en önemli iki problemi olan Şii-Sünni gerilimi ve İsrail- www.bilgesam.org 2 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu Filistin anlaşmazlığının gelişimine etki etmiştir. Sykes-Picot Anlaşması doğrultusunda Fransız mandasına devredilen Suriye’de ise etnik ve mezhepsel farklılıklara dayalı özerk yönetimler kurulmuş, Fransız yönetimi Nusayriler ve Dürzilere ayrıcalık sağlayan ve fiilen bölünmüş bir siyasi yapı oluşturmuştur. İngiltere-Suriye ilişkileri, Fransız mandası döneminde (1920-1946) sınırlı seviyede sürmüştür. Suriyeli bağımsızlık taraftarları özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında yıpranan Fransa’ya karşı başarılar elde etmiş; savaşın son yıllarında Sovyetler Birliği, ABD ve İngiltere Fransızlara Suriye›den çekilmesi doğrultusunda telkinde bulunmuş ve Suriye ile Lübnan’ın bağımsızlığını tanımıştır.3 İngiltere, savaş sonrası düzen oluşturulurken, Suriye’nin Birleşmiş Milletler çatısı altında yer almasında rol oynamış, ancak iki devletin Soğuk Savaş yıllarında farklı bloklarda yer alması ilişkilerin sınırlı kalmasına yol açmıştır. 1947-1952 yılları arasında elçilik, 1952-2012 yılları arasında büyükelçilik düzeyinde ilişkilerine devam eden iki ülke arasında diplomatik ilişkiler iki kez dondurulmuş (Altı Gün Savaşı 1967-1973, Hindawi Vakası 1986-1991), 2012’de ise Suriye iç savaşı nedeniyle büyükelçilik kapatılmıştır. 4 İngiltere’nin Esed Rejimiyle İlişkileri 2003 yılındaki Irak işgalinden sonra genel anlamda herhangi bir ülkeye müdahale konusunda hassas olan İngiltere, 2011’de başlayan Suriye 3 Öner Buçukcu, Suriye Krizi’nde Bölgesel ve Küresel Aktörler (Perspektifler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri) Genel Bilgiler Bölümü, SDE Analiz, Haziran 2012, 4. 4 Frank Brenchley, Britain, the Six-Day War and its Aftermath, I. B. Tauris; First Edition edition, 20 Mayıs 2005, 49-50 ; 1986: UK cuts links with Syria over bomb plot, BBC, 24 Ekim 1986, Erişim tarihi: 29 Aralık 2015, http://news.bbc.co.uk/onthisday/hi/dates/stories/ october/24/newsid_2478000/2478505.stm. Sayfa krizinde bu tutumunu sürdürmeye çalışmıştır. Londra, tek taraflı açıklamaların yanı sıra Irak Savaşı’nın psikolojik etkileri nedeniyle BM veya AB çatısı altında hareket etmeye önem vermiştir. Krizin ilk yıllarında Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık adına yapılan ortak açıklamada Beşşar Esed’in aldığı sert tedbirler ve insan hakları ihlallerine dikkat çekilerek rejimin tutumu kınanmış, Esed’in meşruiyetini kaybettiği ve iktidardan çekilmesi gerektiği vurgulanmıştır.5 Birleşik Krallık, Suriye krizinde Esed rejimi aleyhindeki tutumunu başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası platformlardaki girişimleriyle sürdürmüştür. Ancak İngiltere’nin Güvenlik Konseyi’ndeki girişimleri, Esed rejimini destekleyen Rusya ve Çin’in veto engeline takılmış, bu girişimlerden sonuç alınamamıştır. Suriye ile ilgili Ekim 2011, Şubat 2012 ve Temmuz 2012’de Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşınan ve İngiltere’nin desteklediği taslak kararlar Rusya ve Çin tarafından veto edilmiştir.6 İngiltere ve Fransa’nın girişimiyle hazırlanan ve Güvenlik Konseyi’nde Şubat 2012’de görüşülen taslak kararın veto edilmesine karşılık “Suriye’nin Dostları” grubu farklı bir uluslararası platform olarak kurulmuş, İngiltere daha sonra Londra 11’lisi olarak da adlandırılan grubun çekirdek üyeleri arasında yer almıştır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Londra 11’lisi, Esed rejiminin Suriye’nin geleceğinde yerinin olmadığı konusunda fikir birliği sağlamış, bu yaklaşımı 5 “Syria: David Cameron, Nicolas Sarkozy and Angela Merkel Statement on President Assad,” Huffington Post, 18 Ağustos 2011, Erişim tarihi: 12 Aralık 2015, http:// www.huffingtonpost.co.uk/2011/08/18/syria-davidcameron-nicol_n_930298.html. 6 Security Council Report, UN Documents for Syria: Other, Erişim tarihi: 28 Aralık 2015, 612 – 77 – 538 No’lu Taslak Kararlar, http://www.securitycouncilreport. org/un-documents/search.php?IncludeBlogs=10&limit=1 5&tag=%22Other%22+AND+%22Syria%22&ctype=Syr ia&rtype=Other&cbtype=syria. www.bilgesam.org 3 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu Rusya, Çin ve İran’ın Esed rejiminin devamına dayalı çözüm önerisine karşı savunmuştur. İngiltere Beşşar Esed’in geçiş hükümetinde yer almaması yönündeki görüşünü Haziran 2012’de düzenlenen Birinci Cenevre Konferansı’nda ifade etmiş, konferansa katılan diğer devletlerle birlikte krizinin çözümüne yönelik hazırlanan Cenevre Bildirisi’ni desteklemiştir. Ağustos 2013’te Beşşar Esed hükümetinin Şam’ın Doğu Guta bölgesindeki çatışmalarda kimyasal silah kullanması ve saldırıda yaklaşık 450’si çocuk olmak üzere 1500 kişinin hayatını kaybetmesi uluslararası toplumda tepkilere yol açmıştır. Esed rejiminin kimyasal silah kullanması, Obama yönetiminin Suriye’ye müdahale için beyan ettiği kırmız çizginin aşılması anlamına gelmiş, ABD öncülüğünde hava operasyonlarıyla sınırlı bir müdahale gerçekleştirilebileceği yönünde bir kamuoyu oluşmuştur. İngiltere’de de Muhafazakâr Parti lideri Başbakan David Cameron askeri müdahale yanlısı bir tutum izlemiş, Amerika önderliğinde kurulabilecek bir koalisyona katılma taraftarı olduğunu belirtmiştir. Ancak, parlamentoda koalisyon ortağı olan Liberal Demokrat Partisi’nin desteğini alamamanın yanı sıra Muhafazakâr Parti içinde de destek vermeyen milletvekilleri nedeniyle Birleşik Krallık’ta askeri müdahale kararı alınamamıştır. 272 milletvekilinin desteğine karşılık 285 ret oyun kullanıldığı oylama hükümet açısından hayal kırıklığına yol açmış, David Cameron parlamentonun İngiltere’nin Suriye’de Esed rejimine karşı olası bir müdahaleye katılmama kararını saygıyla karşıladığını belirtmiştir.7 İngiliz kamuoyunda büyük ses getiren oylama, 7 “Syria crisis: Cameron loses Commons vote on Syria action,” BBC, 30 Ağustos 2013, Erişim tarihi: 12 Aralık 2015, http://www.bbc.com/news/uk-politics-23892783. Sayfa İngiltere’nin en yakın müttefiki ABD ile ilişkilerinin ve dünya siyasetindeki rolünün sorgulanmasına sebep olmuştur. Ancak Londra, Suriye iç savaşı sona erdiğinde bu ülkede oluşacak yeni düzende söz sahibi olabilmek için Batılı müttefikleriyle birlikte hareket etmeye devam etmiş, Esed rejiminin geleceğini belirleyebilecek diplomatik girişimleri ve sahadaki dengeleri değiştirebilecek adımları yakından takip etmiştir. İngiltere, Eylül 2013’te Güvenlik Konseyi’nde Suriye’deki kimyasal silahların imhasına yönelik hazırlanan taslak karara destek vermiş, 2118 sayılı karar Rusya’nın istediği değişiklikler yapıldıktan sonra oybirliğiyle kabul edilmiştir.8 İlgili uluslararası platformlarda Esed’in iktidarı bırakması gerektiği yönündeki yaklaşımını ifade etmeyi sürdüren Londra, Ocak 2014’teki İkinci Cenevre Konferansı’nda ise ABD ile birlikte Suriye muhalefetini Esed rejimiyle görüşmelere katılmaya teşvik etmiştir. İngiltere, bu dönemde Suriye-Irak hattında giderek daha büyük bir probleme dönüşen IŞİD terörüyle mücadelede ABD liderliğinde kurulan koalisyonda da sınırlı şekilde yer alma kararı almıştır. Birleşik Krallık, Eylül 2014’ten itibaren Irak’ta IŞİD’e karşı gerçekleştirilen operasyonlara katılmış, Temmuz 2015’den sonra ise Suriye’deki IŞİD operasyonlarına sınırlı hava desteği sağlamıştır. Sahada IŞİD ve el-Kaide bağlantılı radikal grupların güçlenmesi İngiltere’nin Suriye politikasındaki öncelikleri değiştirmiş, İngiliz kamuoyunda IŞİD terörünün bitirilmesi öncelikli hedef olarak öne çıkmıştır. Krizin başlarında Esed rejiminin 8 Security Council Report, UN Documents for Syria: Security Council Resolutions, 2118 No’lu Karar, Erişim tarihi: 28 Aralık 2015, http://www.securitycouncilreport. org/un-documents/search.php?IncludeBlogs=10&limit= 15&tag=%22Security%20Council%20Resolutions%22+ AND+%22Syria%22&ctype=Syria&rtype=Security%20 Council%20Resolutions&cbtype=syria. www.bilgesam.org 4 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu idaresinde bir yönetimin düşünülemeyeceğini ve rejimin geçiş hükümetinde de yer alamayacağını ifade eden İngiliz hükümeti; IŞİD’in öncelikli hedef haline geldiği konjonktürde Suriye’nin geleceğinde Esed’in yerinin olmadığı yönündeki kararlılığını sürdürmekle birlikte rejimin geçiş hükümetindeki rolü hakkındaki tutumunu yumuşatmıştır. İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond, Beşşar Esed’in Suriye’ye barış getirmesi için planlanan 6 aylık geçiş hükümetinin başında olabileceğini; Esed rejiminin hemen görevi bırakmasının zorunlu olmayıp, Suriye halkının kendilerini kimin yönetmesine seçimle karar vereceği koşullara taşınmasının gerekli olduğunu ifade etmiştir.9 Eylül 2015’te BM zirvesine katılan Başbakan Cameron; IŞİD tehdidiyle uluslararası düzeyde mücadelenin yanı sıra aynı zamanda bir geçiş hükümeti vasıtasıyla sonunda Suriyelileri birleştirecek yeni bir lider, kapsayıcı bir hükümet ve siyasi bir çözümün gerekli olduğunu vurgulamıştır.10 Suriye krizi 30 Eylül 2015 tarihinden itibaren Rusya’nın müdahalesiyle daha karışık bir hal almıştır. Batılı devletler siyasi bir çözüme ulaşılamamışken, Rusya’nın askeri operasyonlarla Suriye’deki nüfuzunu artırmasından kaygı duymaya başlamıştır. Rusya’nın müdahalesi İngiltere tarafından da endişeyle karşılanmış, parlamentoda 2013 yılındaki veto sorgulanmaya başlanmıştır. Muhafazakâr Parti üyeleri, Rusya’nın bu 9 “Assad can be part of transitional government, says UK foreign secretary,” Middle East Eye, 10 Eylül 2015, Erişim tarihi: 13 Aralık 2015, http://www.middleeasteye. net/news/assad-can-be-part-transitional-governmentsays-uk-foreign-secretary-1409994535. 10 Vasudevan Sridharan, “David Cameron to call for Syria solution with Assad’s role in transition,” International Business Times, 27 Eylül 2015, Erişim tarihi: 14 Aralık 2015, http://www.ibtimes.co.uk/ david-cameron-call-syria-solution-assads-roletransition-1521366. Sayfa müdahaleyle Suriye iç savaşındaki 4 yıllık güç boşluğunu doldurduğunu ve İngiltere’nin bölgedeki gelişmelerde hareket kabiliyetinin zayıfladığını belirtmiştir. İngiltere›nin ABD Büyükelçisi Peter Westmacott, Rusya›nın söylemde IŞİD›le mücadelede oldukça istekli olduğunu, ancak sahada çoğunlukla muhalefete ait unsurlara zarar verdiğini ve Rus savaş uçaklarının gerçekleştirdiği saldırıların %80’inin Batılı devletler tarafından desteklenen ılımlı muhalifleri hedef aldığını ifade etmiştir.11 Büyükelçi Westmacott’un açıklamaları, Suriye iç savaşında Londra ile Moskova arasındaki çıkar çatışmasına işaret etmekte, Paris saldırılarının ardından Rusya’ya yaklaşan Fransa’nın aksine İngiltere’nin Kremlin’in müdahalesinden oldukça rahatsız olduğunu göstermektedir. Avrupa’ya mülteci akını ve Paris’teki terör saldırıları, Suriye krizinin çözümü doğrultusundaki diplomatik girişimleri hızlandırmış, Kasım 2015’teki Viyana görüşmelerinde Suriye’nin toprak bütünlüğü ve seküler karakterinin korunması ve iç savaşı sona erdirebilecek bir geçiş hükümeti kurulması konularında uzlaşma sağlanmıştır. Ancak aralarında Rusya, Çin ve İran’ın da bulunduğu katılımcı ülkeler arasında sağlanan bu uzlaşmaya rağmen Beşşar Esed’in Suriye’nin geleceğindeki rolüyle ilgili bir mutabakata varılamamış, Esed’le ilgili görüş ayrılığı devam etmiştir. İngiltere siyasi çözümün Esed’in geçiş döneminin ardından iktidardan ayrılmasıyla mümkün olabileceğini ifade ederken, Rusya ve İran Esed’in iktidarda kaldığı bir çözüm sürecini savunmaya devam etmiştir. 11 Peter Westmacott, “Press Conference USA - Gazeteci Carol Castiel’ın radyo programı (20:29-20:39 dakikaları arasında),” Voice of America, 27 Kasım 2015, Erişim tarihi: 20 Aralık 2015, http://www.voanews.com/ audio/3055803.html. www.bilgesam.org 5 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu İngiliz yetkililer, Irak’ın işgalinde olduğu gibi Suriye’deki Baas rejiminin topyekûn tasfiyesini değil, Beşşar Esed ve rejimin üst yönetimindeki diğer savaş suçlularının iktidardan çekildiği ve ılımlı muhalefetin temsilcilerinin katıldığı bir geçiş hükümetinin kurulması gerektiğini belirtmektedir. İngiltere’nin Suriye ve Irak eski büyükelçisi John Jenkins ise Suriye krizinin ancak Lübnan iç savaşını bitiren Taif Anlaşması’na benzer bir uluslararası anlaşma ile sona erebileceğini, bölgedeki aktörleri kapsayan bir mutabakat sağlanarak çözüm doğrultusunda somut bir adım atılabileceğini ifade etmektedir.12 İngiltere’nin Suriye Muhalefetiyle İlişkileri Esed rejimi karşıtı muhaliflerin oluşturduğu “Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu” Kasım 2012’de, Katar’ın başkenti Doha’da yapılan toplantı sonucu bir çatı örgüt olarak kurulmuş;13 İngiltere bu koalisyonu 20 Kasım 2012’de Suriye halkının tek meşru temsilcisi olarak tanımıştır. Dışişleri Bakanı William Hague Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nu desteklemenin Birleşik Krallık’ın çıkarlarına hizmet edeceğini; Dışişleri eski Bakanı Malcolm Rifkind ise bu desteğin, savunma amaçlı askeri malzemelerin Suriyeli muhaliflere ulaşmasındaki büyük bir engeli kaldıracağını belirtmiştir.14 İngiltere’nin Doha’da 12 John Jenkins, “The Vienna talks on Syria are a start. But we need a leap of imagination,” The Guardian, 19 Kasım 2015, Erişim tarihi: 18 Aralık 2015, http://www. theguardian.com/commentisfree/2015/nov/19/viennatalks-syria-security-settlement-region. 13 Suriye krizi ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeler için bakınız: Atilla Sandıklı ve Ali Semin, “Bütün Boyutlarıyla Suriye Krizi,” Orta Doğu’da Değişim ve Türkiye içinde, 193-255, der. Atilla Sandıklı ve Erdem Kaya, İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2014. 14 Matt Chorley, “Britain officially recognises Syrian rebels: William Hague faces fresh calls to arm opposition forces,” The Daily Mail, 20 Kasım 2012, Erişim tarihi: Sayfa kurulan koalisyonu Suriye’nin temsilcisi olarak tanımasının ardından muhaliflerin insan hakları aktivisti Velid Sefur’u Londra Büyükelçisi olarak ataması, muhaliflerin İngiltere ile ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmıştır. İngiltere, muhalefet hareketine Cenevre Konferanslarına katılımın oldukça önemli olduğu yönünde telkinde bulunmuş, Haziran 2012’deki Birinci Cenevre konferansında muhalefetten temsilcilerin katıldığı bir geçiş hükümeti kurulması önerisini desteklemiştir. Ancak geçiş hükümeti önerisinin yer aldığı Cenevre Bildirisi’ndeki yol haritası uygulanamamış, İngiliz hükümetinin BM Güvenlik Konseyi’nde Esed rejimine karşı yaptırım veya müdahale kararı alınmasına yönelik girişimleri de sonuçsuz kalmıştır. ABD, İngiltere ve diğer Batılı devletlerin Özgür Suriye Ordusu’na yeterli silah desteği vermemesi, Rusya ve İran’ın kararlılıkla desteklediği Esed rejiminin mukavemetini korumasını sağlarken sahada aşırılık yanlısı unsurların öne çıkmasına yol açmıştır. IŞİD ve el-Nusra Cephesi’nin görünürlüğünün artması ise Batılı kamuoylarında olduğu gibi İngiliz kamuoyunda da Suriye muhalefetinin kimliğiyle ilgili soru işaretleri doğurmuş, Esed rejiminin devrilmesi halinde daha problemli bir rejimin ortaya çıkabileceği yönünde endişeler oluşmuştur. Kimyasal silah kullanan Esed rejimine karşı somut adım atılmaması ve Özgür Suriye Ordusu’na rejime karşı sonuç alınmasını sağlayacak ağır silah sistemlerinin verilmemesi Suriye muhalefetinde de Batılı devletlere karşı güvensizliğe yol açmıştır. Siyasi muhalefet içindeki görüş 14 Aralık 2015, http://www.dailymail.co.uk/news/ article-2235823/Britain-officially-recognises-Syrianrebels-William-Hague-faces-fresh-calls-arm-oppositionforces.html. www.bilgesam.org 6 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu ayrılıklarının belirginleştiği, sahada ise Batılı devletler için IŞİD tehdidiyle mücadelenin temel öncelik haline geldiği bu konjonktürde İkinci Cenevre Konferansı planlanmış, konferansa Esed rejimi de davet edilmiştir. Birleşik Krallık ve ABD, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu içinde konferansa katılım konusunda fikir ayrılıklarının ortaya çıkması üzerine konferansa katılmaması durumunda koalisyona verilen desteğin kesileceği uyarısında bulunmuştur. Neticede koalisyonun temsilcileri Ocak 2014’te gerçekleştirilen konferansa katılmış, ancak gerek Rusya ve Çin’in Esed rejimi yanlısı tutumu gerekse muhalefet içindeki görüş ayrılıkları İngiltere’nin görüşmelerdeki etkisini sınırlandırmıştır. “Birleşik Krallık, Ekim 2015’e kadar işbirliği yapılan 30’un üzerinde kuruluşa toplam 1,1 milyar £ yardım sağlamıştır.” 4 Kasım 2015’te Suriye muhalefeti lideri Halit Hoca’nın Londra’nın resmi davetlisi olarak Dışişleri Bakanı Philip Hammond ile görüşmesi İngiltere ile Suriye muhalefeti arasındaki yakın ilişkilerin devam ettiğini göstermektedir. Toplantı sonrası yapılan açıklamada; siyasi geçiş süreci, IŞİD’le mücadele, muhalefetin uluslararası toplum tarafından Suriye’nin temsilcisi olarak tanınması, sivillere yönelik şiddetin bitirilmesi görüşülmüş ve Esed’in Suriye’nin geleceğinde yerinin olmadığı dile getirilmiştir. Hammond, Halit Hoca’dan sahadaki durum hakkında bilgiler aldığını ve bu bilgiler ışığında Viyana görüşmelerinde daha faydalı bir rol oynayabileceklerinin belirtmiş, Rusya’nın müdahalesi hakkında ise başarılı olabilecek barış görüşmelerinin bir operasyondan daha önemli olduğuna dikkat Sayfa çekmiştir. IŞİD terör örgütüyle mücadele konusunda ortak tutum sergileyen ancak sahada Londra’nın desteklediği ılımlı unsurları vuran Rusya’nın müdahalesi sonrasında gerçekleştirilen bu toplantı, İngilizlerin Suriye’deki tutumunu göstermesi açısından önemli bir adım olarak nitelendirilebilir. Birleşik Krallık; krizin başlangıcından itibaren Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’na 3,8 milyon £, Özgür Suriye Ordusu ve diğer ılımlı silahlı gruplara ise 4,4 milyon £ civarında destek vermiş,15 Ekim 2015’e kadar işbirliği yapılan 30’un üzerinde kuruluşa toplam 1,1 milyar £ yardım sağlamıştır.16 İngiliz hükümeti, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu›na ve sahadaki ılımlı unsurlara sağladığı desteğin yanında Suriyeli diğer muhalif grupların, sivil toplum kuruluşlarının, gazetecilerin ve insan hakları aktivistlerinin İngiltere’de faaliyet göstermesine müsaade etmektedir. Suriye’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili çalışmalar yürüten Velid Sefur’un başkanı olduğu Suriye İnsan Hakları Komitesi’nin (The Syrian Human Rights Committee) merkezi Londra’dadır. Suriyeli aktivist Rami Abdurrahman’ın yönettiği Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (Syrian Observatory for Human Rights) İngiltere’nin Coventry şehrinde bulunmakta ve Suriye kriziyle ilgili uluslararası medyada çıkan haberlerde kaynak olarak göze çarpmaktadır. Yapılan yar15 The UK Government, UK Non-Humanitarian Aid in Response to the Syria Conflict - Public Document, 1 Aralık 2015, Erişim tarihi:24 Aralık 2015, https://www. gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_ data/file/481277/Syria_UK_Non-Humanitarian_ Support_-_Public_Document.pdf. 16 The UK Government - Department for International Development, Syria Crisis Response Summary, 29 Ekim 2015, Erişim tarihi: 24 Aralık 2015, https://www.gov. uk/government/uploads/system/uploads/attachment_ data/file/473596/DFID_Syria_Crisis_Response_ Summary__2015.10.29_.pdf. www.bilgesam.org 7 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu dımların yanı sıra İngiltere’ye yerleştirilmesi planlanan Suriyeli mültecilerin (2015 sonuna kadar 1.000, 2020 yılına kadar ise 20.000 olacağı planlanmıştır)17 sayısı dikkate alındığında ise mülteci krizinin Londra’yı kıta Avrupa’sı veya Suriye’ye komşu devletlerdeki kadar etkilemediği görülmektedir. İngiltere’nin PYD’ye Bakışı İngiltere’nin Suriye krizi süresince PKK/ KCK’nın Suriye’deki uzantısı PYD ile ilişkisi sınırlı seviyede devam etmiştir. Gerek NATO vasıtasıyla gerekse ikili düzeyde müttefiki Türkiye’nin konu hakkındaki hassasiyetini göz ardı etmemeye çalışan İngiliz hükümeti, PYD ile temaslarını sürdürmüş, belirli dönemlerde ise destek verme eğilimi göstermiştir. Nitekim IŞİD’le mücadelede Batılı devletlerin kamuoylarında PYD’yle ilgili oluşan sempati ve Batılı medya organlarında PYD’nin rolünün propaganda sayılabilecek ölçüde öne çıkarılması İngiltere›nin tutumunu da etkilemiştir. Bu durum Türkiye’yi ciddi anlamda rahatsız etmiş, Ankara Batılı müttefiklerine PYD ile ilgili hassasiyetini dile getirmeye başlamış, Türk Dışişleri Bakanlığı BBC’nin yayınlarında PKK’nın IŞİD karşısındaki konumu ve örgütteki kadın militanlarla ilgili propaganda düzeyindeki olumlu ifadelere tepki göstermiştir.18 Sayfa PYD’nin çatışan taraflar arasında radikal bir unsur olmadığını, radikal grupların başını çeken IŞİD terör örgütüne karşı koalisyon güçlerinin yanında sahadaki gruplardan biri olarak mücadele ettiğini belirtmiştir. Ancak, İngiltere’nin şüphelerinin ayrı bir şekilde ifade edildiği raporda, PYD’nin Esed yanlısı tutumunu devam ettirmesi ve ılımlı koalisyon güçleriyle işbirliğine girmemesi durumunda verilen desteğin sürdürülmesinin zor olacağı ifade edilmiştir. PYD’nin Kasım 2013’te tek yanlı olarak ilan ettiği geçici bölgesel Kürt idaresi ise, bütün Suriyelilerin ortak iradesi olarak görülmediğinden dolayı İngiltere tarafından desteklenmemektedir. Ayrıca PYD’nin, Birleşik Krallık’ın terör örgütü olarak tanıdığı PKK ile ilişkisinin devam ettiği; çoğulcu, insan haklarına saygılı ve diğer siyasi aktörlere saygılı bir tutum sergilemediğinin gözlemlendiği belirtilmiştir.19 İngiliz hükümeti de Mart 2015’te detaylı bir açıklama yapmış, bölgedeki gelişmeler ışığında politikasını ifade etmiştir. İngiliz hükümeti; PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde fiilen hâkim olduğu bölgelerde temel hak ve özgürlere aykırı uygulamaları, uluslararası insan hakları örgütlerinin de gündemine girmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Haziran 2014’te yayımladığı raporda PYD’nin denetimindeki bölgelerde diğer Kürt siyasi partilerin mensuplarının keyfi tutuklamalarla sindirildiği, PYD’ye muhalif pek çok Kürt aktivistin kaybolduğu veya faili meçhul cinayetlerle etkisiz hale getirildiği, çocukların YPG saflarında savaştırıldığı ifade edilmiştir.20 Uluslararası Af Örgütü ise PKK’nın Suriye kolu PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde sivilleri 17 Melanie Gower, Syrian refugees and the UK Commons Briefing papers No: 06805, UK Parliament – House of Commons, 3 Aralık 2015, 3. 18 “BBC’nin Terörizmi Açıkça Destekleyen Yayını Hakkında Güncel Açıklama No: 235,” T.C. Dışişleri Bakanlığı, 21 Ağustos 2015, Erişim tarihi: 19 Aralık 2015, http://www.mfa.gov.tr/no_-235_-21-agustos2015_-bbc_nin-terorizmi-acikca-destekleyen-yayini-hk_. tr.mfa. 19 Foreign & Commonwealth Office, Government Response to the House of Commons Foreign Affairs Committee Report: UK Government policy on the Kurdistan Region of Iraq, 23 Mart 2015 20 “Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria,” Human Rights Watch, 18 Haziran 2014, Erişim tarihi: 23 Aralık 2015, https://www.hrw.org/ news/2014/06/18/syria-abuses-kurdish-run-enclaves. www.bilgesam.org 8 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu zorla göç ettirdiğini ve bazı köyleri tamamen yıktığını, PYD’nin ihlâllerinin savaş suçu sayılabilecek derecede olduğunu açıklamıştır.21 Konuya istinaden Birleşik Krallık Savunma Bakanı Michael Fallon, Londra’nın PYD’nin Suriye’nin kuzeyindeki idaresiyle ilgili endişeleri olduğunu, PYD’nin bölgedeki Arap, Türkmen ve Kürt sivilleri başka yerlere gitmeye zorlayarak hedeflediği demografik değişimin kabul edilemez olduğunu belirtmiş, Türkiye’nin bu konudaki duyarlılığına destek verdiğini belirtmiştir.22 Bu gelişmeler ışığında İngiliz Hükümeti ile PYD mensupları arasında görüşmelerin devam edeceği, ancak doğrudan bir destek verilmediği yetkililerce vurgulanmıştır. İngiltere Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi resmi olmayan görüşme kayıtları 4 Haziran-30 Kasım 2014 tarihleri arasında PYD sözcüsü ile iki kez, 1 Aralık 2014-31 Mart 2015 tarihleri arasında da PYD lideri Salih Müslim ile bir kez görüşüldüğüne işaret etmektedir.23 Müslim, Birleşik Krallık parlamentosunda 25 Mart 2015 tarihinde konferans vermiş; işbirliğinin devam etmesi gerektiğini ifade etmiştir. PYD’liler ile yapılan bu görüşmeler dolaylı desteğin devam ettiğini göstermektedir. 21 “Uluslararası Af Örgütü: PYD’nin ihlâlleri savaş suçu derecesinde,” Aljazeera Türk, 13 Ekim 2015, Erişim tarihi: 13 Aralık 2015, http://www.aljazeera.com.tr/haber/ af-orgutu-pydnin-ihlalleri-savas-sucu-derecesinde. 22 “PYD’nin yaptıkları kabul edilemez,” Hürriyet, 12 Aralık 2015, Erişim tarihi: 14 Aralık 2015, http:// www.hurriyet.com.tr/pydnin-yaptiklari-kabuledilemez-40013362. 23 UK Parliament - Foreign Affairs Committee, List of informal meetings 4 June 2014 - 30 November 2014, Yayınlanma Tarihi: 28 Ocak 2015, Erişim tarihi: 24 Aralık 2015, http://www.parliament.uk/ documents/commons-committees/foreign-affairs/ Informalmeetings2014-15June%20-%20Nov.pdf ; UK Parliament - Foreign Affairs Committee, List of informal meetings, 1 December 2014 - 31 March 2015, Yayınlanma Tarihi: 26 Mart 2015, Erişim tarihi: 24 Aralık 2015, http://www.parliament.uk/documents/commonscommittees/foreign-affairs/Listofinformalmeetings.pdf. Sayfa Sonuç Kriz boyunca İngiltere’nin taraflara karşı tutumu Batılı devletler çizgisinde devam etmiş, Esed rejiminin halkın sesine kulak verip görevini bırakması gerektiği yönünde seyretmiştir. İç savaşın şiddetlenmesi ve rejimin Suriyelilere karşı kimyasal silah kullanması karşılığında Amerika önderliğindeki koalisyona 2013 yılında parlamentonun onay vermemesi, kamuoyunda büyük yankı uyandırmış, İngiltere’nin en yakın müttefiki ile ilişkisinin sorgulanmasına neden olmuştur. Ancak, Rusya’nın Eylül 2015’te başlayan askeri operasyonları ve IŞİD terör örgütünün Paris saldırıları Batılı devletlerin endişelerini artırmış, İngiliz parlamentosunda 2013 yılındaki veto havası yerine müdahaleye sıcak bakan yaklaşımın güçlendiği gözlemlenmiştir. Avam Kamarası’nda yapılan oylamada 223’e karşı 397 çoğunlukla Suriye’deki IŞİD hedeflerinin bombalanmasına izin veren tezkere kabul edilmiş, İngiltere 3 Aralık 2015’ten itibaren Kıbrıs’ın güneyindeki Akrotiri üssünü kullanarak Suriye’de IŞİD terör örgütüne karşı hava operasyonlarına başlamıştır. Suriye iç savaşına müdahale, tekrar büyük devlet olarak anılmayı tartışan ve Orta Doğu’da etkili bir dış politika yürütme arzusuna sahip olan İngiltere açısından önemli bir adımdır. Nitekim bu adımın Rusya’nın müdahalesinden sonra gelmesi, Suriye krizindeki uluslararası rekabette oyunun dışında kalma endişesinin Londra’nın tercihlerini etkilediğini göstermektedir. 5001000 civarında IŞİD mensubu İngiliz vatandaşı olduğu yönündeki tahminler göz önünde bulundurularak Suriye krizine müdahalenin Birleşik Krallık için tehdit oluşturabileceği, müdahalenin İngiltere’de IŞİD saldırılarını tetikleyebileceği yönünde değerlendirilmeler ya- www.bilgesam.org 9 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu pılmaktadır. Ancak İngiltere’nin diğer Avrupalı devletlere nazaran IŞİD’in olası terör eylemlerini önleyebilecek daha iyi bir istihbarat ağının olduğu belirtilmelidir. “Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nu 20 Kasım 2012 tarihinden itibaren tek meşru temsilci olarak tanıyan İngiltere, Beşşar Esed’in iktidardan çekilmesi ve ılımlı muhaliflerin katılımıyla bir geçiş hükümeti kurulmasını desteklemektedir.” Suriye krizinde İngiltere, Esed’in iktidardan ayrılması gerektiği yönündeki kararlı tutumunu muhafaza ederek muhalefet hareketiyle geliştirdiği yakın ilişkilerini sürdürmektedir. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nu 20 Kasım 2012 tarihinden itibaren tek meşru temsilci olarak tanıyan İngiltere, Beşşar Esed’in iktidardan çekilmesi ve ılımlı muhaliflerin katılımıyla bir geçiş hükümeti kurulmasını desteklemektedir. Muhalefetin uluslararası düzeyde tanınması açısından İngiltere’den alınan destek oldukça önemlidir. Diğer taraftan muhalefetle yakın ilişkiler ise Esed sonrası Suriye’de İngiltere’nin nüfuzu açısından gerekli görülmektedir. İngiltere, muhalefetle olan ilişkiye paralel olarak PYD’ye de dolaylı destek vermektedir. PKK/KCK terör örgütü çizgisinde hareket etmesi, insan hakkı ihlalleri, çoğulcu yaklaşım eksikliği ve koalisyon grubuna katılmaması İngiltere’de PYD’ye destek konusunda kaygılara yol açsa da, Londra YPG militanlarının sahada IŞİD terör örgütü karşısındaki işlevine önem vermektedir. Suriye’de iç savaşın uzamasının ülkenin parçalanmasına yol açabileceği tahmin edilmektedir. Sayfa Olası bir bölünme halinde batıda Lazkiye merkezli bir Nusayri devleti, güneyde İsrail sınırında bir Dürzi devleti, orta ve doğu bölgelerinde Sünni Arap çoğunluklu bir devlet ve kuzeyde Kürt çoğunluklu bir bölgenin ortaya çıkması öngörülmektedir. Hâlihazırda Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini ifade eden İngiltere’nin iç savaşın uzaması halinde bölünme, konfederal veya Lübnan modeli konfesyonel yapıda bir devlet oluşumu senaryolarını da dikkate alarak bir strateji takip edebileceği değerlendirilmektedir. Avrupa-Atlantik topluluğunun en önemli aktörlerinden biri olan ve uluslararası gelişmeleri genelde ön plana çıkmadan yönlendirmeyi tercih eden İngiltere’nin, Suriye krizinde de muhtemel bir çözüme çıkarları doğrultusunda yön vermeye çalışacağı değerlendirilmektedir. “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korun- ması gerektiğini ifade eden İngiltere’nin iç savaşın uzaması halinde bölünme, konfederal veya Lübnan modeli konfesyonel yapıda bir devlet oluşumu senaryolarını da dikkate alarak bir strateji takip edebileceği değerlendirilmektedir.” Bölgede Suriye iç savaşından en çok etkilenen ülkelerden biri olan Türkiye’nin İngiltere’nin taktik ve stratejik hedeflerini iyi okuması önem arz etmektedir. Komşusu Suriye’nin toprak bütünlüğünü kaybetme olasılığı, PKK/ KCK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’nin kuzeyde devletleşme sürecine girmesi ve IŞİD terörünün Türkiye’ye de sıçraması endişe vericidir. Bu endişelere rağmen Rusya’yla uçak krizinden dolayı gerilimin tırmanmasıyla Türkiye’nin Suriye krizinde giderek yalnızlaştığı ve dışarıda kaldığı gözlenmektedir. Mevcut dengeler www.bilgesam.org 10 İngiltere’nin Suriye Krizindeki Tutumu dâhilinde Suriye krizinin ancak diplomatik kanallar vasıtasıyla Birleşmiş Milletler çatısı altında çözülebileceği dikkate alındığında, Türkiye açısından ABD’nin yanında İngiltere’nin de rolü oldukça önemlidir. Ankara, İngiltere’nin Esed’in iktidardan ayrılması konusundaki kararlı Sayfa tutumunu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun konumunun güçlendirilmesindeki katkısını değerlendirmeli, Londra’nın PYD’yle ilgili tutumunu değiştirmesine yönelik girişimlerini sürdürmelidir. BİLGESAM Hakkında BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır. Yazar Hakkında 2010 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde lisans öğrenimine başlayan Zengin, 2011 yılında öğrenci değişim programıyla Wrocław Üniversitesi’nde öğrenim gördükten sonra 2013 yılında mezun olmuştur. Yüksek lisans eğitimini Türk-Alman Üniversitesi’nde Avrupa ve Uluslararası İlişkiler üzerine tamamlamış, tezini ‘’20. Yüzyılda Savaş Kavramı: Değişimler ve Süreklilikler’’ konusunda yazmıştır. Zengin, 2015 yılı Ekim ayından itibaren Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (BİLGESAM) araştırma asistanı olarak Avrupa Birliği, Güvenlik, İngiltere Dış Politikası konuları üzerine çalışmaktadır. İyi derecede Türkçe ve İngilizce, başlangıç düzeyinde Lehçe bilmektedir. www.bilgesam.org 11