Basın Duyurusu No: BB 07/16 24.02.2016 YAŞAM HAKKININ GEREKTİRDİĞİ ETKİLİ SORUŞTURMA YÜRÜTME YÜKÜMLÜLÜĞÜNE İLİŞKİN TURAN UYTUN VE KEVZER UYTUN KARARI BASIN DUYURUSU (Karara ulaşmak için tıklayınız) Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, 15/12/2015 tarihinde Turan Uytun ve Kevzer Uytun bireysel başvurusunda (B. No: 2013/9461), Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının gerektirdiği etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Olaylar Başvurucuların çocuğu olan M.U. evlerinin balkonunda bulunduğu sırada başına isabet eden bir cisim nedeniyle aldığı darbe sonucunda vefat etmiştir. Başvurucular, M.U.’nun ölümüne kolluk görevlileri tarafından göstericilere müdahale amacıyla atılan gaz fişeğinin neden olduğu iddiası ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuşlardır. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan otopsi işlemi ve diğer inceleme ve araştırmalar sonucunda bir jandarma görevlisi için Cizre Kaymakamlığından soruşturma izni talep edilmiş, Kaymakamlık soruşturma izni vermemiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı ve başvurucuların bu karara itirazı Bölge İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. İddialar Başvurucular, kolluk görevlileri tarafından gaz fişeği atılarak çocuklarının ölümüne sebebiyet verildiğini, olayın meydana gelişi, Adli Tıp Kurumu raporu, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde sorumlunun yargılanması gerektiğini belirterek yaşam hakkının, hak arama hürriyetinin ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Mahkemenin Değerlendirmesi Anayasa Mahkemesi, başvurucuların çocuğu olan M.U.’nun ölümüne neden olan olay sırasında bir eylemcinin Vergi Dairesine gaz çıkaran bir madde attığının kamera kayıtlarında görüldüğüne, Jandarma görevlisinin de gaz fişeği attığının tespit edildiğine, öte yandan tanıkların çocuğun başına çarptıktan sonra balkondaki ekmek torbasına bir cismin düşmesiyle duman çıkmaya başladığı ve torbanın bu nedenle balkondan aşağıya atıldığını ifade ettikleri halde anılan torbaya düşen cismin incelenmesi yoluna gidilmediğine ve balkona ulaşan maddenin hangi kaynaktan geldiğinin tespitinin yapılmadığına dikkat çekmiştir. Başsavcılık ve Jandarma olay yeri inceleme raporunda yok iken Emniyet Müdürlüğünün düzenlediği raporda balkonun atılan fişeğin menzili dışında olduğunun belirtilmesinin doğurduğu çelişkiyi gidermeye yönelik bir çalışma yapılmadığını da değerlendiren Anayasa Mahkemesi, söz konusu olayda tüm bu çelişki ve belirsizlikleri gidererek ölüm nedenini ortaya koyacak etkili bir soruşturma yürütülmediği sonucuna varmıştır. Bölge İdare Mahkemesinin gerekçeli kararında iki farklı yöndeki iddiaları karşılıklı olarak değerlendirmek suretiyle bir sonuca ulaşmaksızın sadece İdarenin görüşü doğrultusunda bir sonuca ulaşıldığını belirten Anayasa Mahkemesi, anılan kararın “soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması” gereğini karşılamadığını ve bunun anılan gereklilikleri karşılayabilecek bir süreci öngören soruşturma ve kovuşturma aşamalarına geçilmesini engellediğini ifade etmiştir. Olay yeri inceleme, ölü muayenesi ve otopsi incelemesi gibi delil toplamaya yönelik bir kısım işlemlerin en kısa sürede yerine getirildiği, bununla birlikte, ölenin anne ve babasının ifadelerinin olaydan 20 gün, şüpheli konumundaki kolluk görevlisinin ifadesinin 25 gün, diğer görevlilerin ifadelerinin dört ay, kesin ölüm sebebinin tespiti için istenen raporun bir buçuk yıl, Devlet Hastanesinde M. U.’nun muayenesini yapan doktorun ifadesinin 2 yıl sonra alındığı, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gaz fişeği atışının etkilerine ilişkin bilgilerin olaydan yaklaşık iki buçuk yıl sonra Kriminal Polis Laboratuvarından ve buradan bir sonuç alınamaması üzerine Çankırı Silah Fabrikası Müdürlüğünden talep edildiği, ancak istenilen bilgilerin Cumhuriyet Başsavcılığına verildiğine ilişkin bir bilginin dosya kapsamında yer almadığı ve nihai olarak, olaydan yaklaşık iki yıl dokuz ay sonra Cumhuriyet Başsavcılığınca jandarma görevlisi H. A. hakkında Kaymakamlıktan soruşturma izni talebinde bulunulduğu, soruşturma izni verilmemesi ve itirazın Bölge İdare Mahkemesince reddinden sonra Cumhuriyet Başsavcılığınca olaydan yaklaşık üç yıl üç ay sonra H. A. hakkında inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verildiği hususlarını bir bütün olarak göz önünde bulunduran Anayasa Mahkemesi, delil toplamaya ve delilleri değerlendirmeye ilişkin olarak değinilen çelişki ve eksiklikler ile soruşturma kapsamında belirtilen işlemlerin gerçekleşme zamanları birlikte gözetildiğinde, soruşturmanın makul bir sürat ve özenle yürütülmediği kanaatine ulaşmıştır. Sonuç olarak Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının gerektirdiği etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.