Komalı hastaya yaklaşım

advertisement
Komalı hastaya yaklaşım
Doç. Dr. Şeref Demirkaya
GATA Nöroloji Anabilim Dalı-Ankara
K
linik tıpta karşılaşılan akut problemler içinde en zorlarından biri komalardır. Zorluğun bir kısmı koma
nedenlerinin çok sayıda olması, diğeri de kesin tanı
ve uygun tedavi edici kararı için zamanının kısıtlı olmasıdır.
Santral sinir sisteminin (SSS) belirli alanlarına etkileyen birçok strüktürel lezyon, normalden belirli düzeylerde sapan
birçok metabolik olay ve toksik maddeler şuurda bozulmaya
neden olabilmektedir. Bu geniş yelpazedeki koma sebebi arasında hastadaki nedeninin çok kısa sürede belirlenip ortaya
konması gerekmektedir. Çünkü tanının ve dolayısıyla da
tedavinin gecikmesi SSS’deki hasarın artmasına ve tedavisi
imkansız durumlara veya ölüme yol açabilecektir. Epidural
veya subdural hemorajili bir hastada asit baz dengesi ve
substrat açığının değerlendirilmesi çabaları, toksik madde
taramaları, hipoglisemiye bağlı komalı hastada beyin MR’ı
veya tomografisi yaptırmak için harcanan zaman yararsız olmakla kalmayıp potansiyel olarak tehlikelidir. Tanı ve tedavi
için zaman önemli olduğu için komalı hastada anlamsız konularla vakit harcamadan sistemik bir yaklaşım sergilemek
gerekmektedir. Burada atılacak ilk adım hastadaki şuur bozukluğu ne düzeydedir, şuur bozukluğuna yol açan nedenin
strüktürel veya metabolik-toksik bir olay mı bağlıdır ve bu
olay SSS’nin neresini etkilediğinin belirlenmesi olmalıdır.
Şuur bozukluğu olan bir hastaya yaklaşımda hastadaki
şuur bozukluğunun derecesinin iyi bir şekilde ortaya konması önemlidir. Fakat şuurun hafif etkilenmesinden derin
komaya kadar giden bozukluklarının sınırının kesin olarak
çizilmesi ve sınıflamasının yapılması oldukça zordur. Buna
rağmen bilinç düzeyi bozukluklarını ana olarak 3 sınıfa
ayırarak incelenmektedir. Bunlar daha ziyade uyanıklığın
yitimini belirten terimlerdir.
Somnolans: (Letarji ve obduntasyon gibi terimler de bazı
yerlerde eş anlamlı olarak kullanılmaktadır). Bilinç düzeyi
bozukluklarının en hafif şeklidir. Bu durumda hasta uykuya
eğilimlidir. Fakat sesli uyaranlar ile kolaylıkla uyarılabilir.
Afazi gibi bir bozukluk yok ise hasta ile tam kooperasyon
kurulabilir. Sorulara doğru cevaplar verir. Motor kusur yok
ise motor cevaplar da normaldir. Fakat hasta bırakıldığı zaman hemen uyur.
Stupor: Burada hasta derin uyku durumundadır ve uyarılması güçtür. Bağırma, sarsma yada ağrılı uyaran ile ancak
uyarılabilir. Bu sırada gözlerini açar anlamlı veya anlamsız
birtakım kelimeler mırıldanabilir. Ağrılı uyaran sırasında
yüzünü buruşturma, inleme gibi fasiyo-vokal cevap verebilir. Motor defisit yok ise ekstremitelerde spontan hareket
görülebilir. Oryantasyon ve kooperasyon bozulur. Uyaran
çekilince hasta tekrar uyku durumuna döner.
Koma: Genel anlamda koma, uyaran ne kadar güçlü olur
ise olsun hastanın uyandırılamadığı bir cevapsızlık durumudur. Bilinç bozukluğunun en ağır şeklidir. Fakat bunun
sınırlarının çizilmesinde de zorluklar vardır. Bunun için hafif, orta, ağır koma veya semi koma derin koma gibi değer-
lendirmeler de yapılmıştır. Komanın en hafif şeklinde ağrılı
uyaranlara lokolizasyon değeri taşıyan bir yanıt alınabilir.
Koma derinleştikçe motor yanıtlar anlamlılığını kaybeder
ve kaba segmenter bazı cevaplar gözlenebilir. Ağır komada
ise hiçbir motor yanıt alınamaz, gözler kapalıdır, sözel cevap
yoktur.
Hastanın şuur düzeyinin tespitinden sonra bunun sebebinin hangi temel fonksiyon bozukluğu grubuna girdiği
(subratentorial, infratentorial, yaygın serebral) ve buralara
etkileyen durumun ne olduğu sorularına çok hızlı cevap
bulmak gerekmektedir. Bu amaçla klinik tabloya;
1. Diensefelon ve beyin sapını sıkıştıran hemisferik bir
lezyon mu sebep olmaktadır
2. Redikülerformasyonu etkileyen beyin sapındaki bir
lezyon mu sebep olmaktadır
3. Beyini yaygın olarak etkileyen bir lezyon mu sebep
olmaktadır
4. Psikojenik bir cevapsızlık mıdır araştırılmalıdır.
Bu durumda hastanın bu 4 esas kategoriden birine sokabilmek için beyinin çeşitli düzeylerinin bütünlüğünü ortaya
koyacak sistemik bir muayenen yapılması gerekmektedir.
1. Meningeal irritasyon bulguları
Şuur bozukluğu olan bir hastanın değerlendirilmesinde
önemli muayenelerden biri ense sertliğinin araştırılmasıdır. Ense sertliğinin bulunması meninksleri irrite eden bir
lezyonun varlığını düşündürür ve bu duruma akla ilk önce
menenjit, subaraknoit kanama veya tonsiller herniasynu getirilmelidir. Fakat kranioservikal travması olan hastalarda bu
incelemenin yapılmasında dikkatli olunmalıdır.
2-Nöro-oftalmolojik muayene
Bilinç bozukluğu olan bir hastada pupillalar, fundus ve
göz hareketlerinin muayenesi koma etyolojisinin ortaya çıkartılması, SSS’nin etkilenen bölümü ve hastanın prognozu
açısından büyük önem taşır.
Pupillalar: Bilinçliliği sağlayan yapılar ile pupillayı
kontrol eden anatomik yapılar birbirine yakın olduğu için
pupil değişiklikleri komalı hastada lezyonun lokalizasyonu
konusunda önemli bilgiler verir. Daha da önemlisi pupil
ışık refleks yollarının metabolik değişikliklere rölatif olarak
dirençli olması ve metabolik olaylardan fazla etkilenmemesi
nedeniyle strüktürel komanın metabolik komadan ayrımında önemli bilgi sağlamasıdır.
Pupillaların çap, şekil ve ışık refleksinin normal olması
beyin sapının bütünlüğünün korunduğunu gösterir.
Hipotalamus ve diensefalondaki lezyonlar ipsileteral
veya biliteral miosise neden olur. Bunlarda ışık refleksi
korunmuştur. Buradaki lezyonlarda horner sendromunun
diğer bulguları da (Pitoz ve anhidroz) bulunabilir.
Mezensefelonun tektal lezyonlarında pupillalar orta
büyüklükte (5-6 mm) ve düzenlidir. Işık refleksi alınamaz. Mezensefelonun orta bölümündeki lezyonlarda hem
sempatik hemde parasempatik lifler etkilendiğinden orta
büyüklükte, genellikle irregüler ve ışığa cevapsız pupillalar
görülür.
Üçüncü sinirin etkilendiği transtentorial herniasyonlarda
anizokorik (Lezyon tarafında midriyatik) ipsileteral direkt ve
indirekt ışık refleksinin olmadığı pupiller görülür.
Pons lezyonlarında inen sempatik yollar etkilenmesine
bağlı olarak bileteral topluiğne başı büyüklüğünde miyotik
pupillir görülür. Işık refleksi korunmuştur.
Diğer taraftan bazı ilaçlar ve toksik maddeler de pupil
değişikliğine sebep olabilmektedir.
Bilin bozukluğu olan hastalarda pupil değişikliğinin etyoloik anlamı
1. Miyotik ve izokorik pupillalar
A. Strüktürel nedenler
a. Erken ve geç diensefalik evre santral
transtentorial herniasyon
b. Pons kanamaları
B. Metabolik-toksik nedenler
a. Morfin eroin intoksikasyonu
b. Barbitürat intoksikasyonu
c. Bazı metabolik ensefelopatiler
2. Midriyatik ve izokorik pupillalar
A. Strüktürel nedenler
a. Mezensefalik lezyonlar
B. Metabolik-toksik nedenler
a. Antikolinerjik madde intoksikasyonu
b. Gluthetimide intoksikasyonu
c. Anoksi-iskemi
3. Anizokorik pupillalar
a. Unkal herniasyon
b. Uniletaral mezensefalik lezyon
Bazı metabolik ve toksik olaylarda pupil çapında değişiklik olmasına karşın metabolik olaylarda terminal döneme
kadar pupil ışık refleksinin normal olarak alınması ayırıcı
tanıda önemlidir. Pupil çapında değişiklikle birlikte göz
hareketlerinde anormalliğin bulunması veya anizokorinin
olması olayın daha çok strüktürel olduğunu gösterir.
Göz hareketleri: Burada gözlerin spontan hareketinin
olup olmaması, bir tarafa deviasyonun bulunup bulunmaması ve hareketlerin konjuge veya diskonjuge oluşu ve bakış
kısıtlılıkları araştırılır. Ne intoksikasyonlar ne de metabolik
bozukluklar supranükler okulomotor yolları asimetrik
olarak etkilediğinden gözlerin bir tarafa tonik deviasyonu
strüktürel lezyonları düşündürür. Bir gözde içe veya dışa bakış kısıtlılığının bulunması veya skew deviasyonun (Vertikal
pozisyonda bir göz yukarı diğer göz aşağı kayması) olması
strüktürel lezyonu düşündürür.
Komalı hastada göz hareketlerini değerlendirilmesi için
okulosefalik refleks ve kalorik testler uygulanır. Bu incelemeler ile göz hareketleri böylece beyin sapının yapısal bütünlüğü konusunda bilgiler sağlanır.
Fundus muayenesi: Komalı hastada fundus muayenesi
de büyük önem taşır. Papil stazının bulunması intrakranial
hipertansiyonu yol açan yapısal lezyonları veya hipertansif
ensefelopatiyi düşündürecektir. Papil çevresindeki subhiyaloid kanamalar subaraknoit kanamayı işaret edebilir.
3-Motor sistemin muayenesi
Komada motor fonksiyonlar hem lezyonun lokalizasyonu hemde hastanın prognozu konusunda önemli bilgiler
verir. Kol ve bacakların pozisyonu, spontan hareketler var
ise bunun simetrik veya asimetrik oluşu, istemsiz kas aktiviteleri, ağrılı uyaran ile ekstremite hareketleri, anormal motor
cevaplar araştırılır. Komalı bir hastada spontan motor aktivitenin olması genellikle iyi prognoz belirtisidir.
Komalı bir hasta spontan veya ağrılı uyaran ile bir tarafını hareket ettirebilir iken diğer tarafında hiç hareket ettirememesi veya daha az hareket ettirmesi gibi lateralizasyon
gösteren kuvvet kusurları strüktürel bir lezyonu düşündürür.
Fakat çok nadir de olsa hepatik koma ve hipoglisemi gibi
bazı metabolik komalarda da fokal motor bulgular görülebilmektedir.
Ağrılı uyaranlarla dekortikasyon veya deserebrasyon
postürü tarzında anormal motor hareketlerin ortaya çıkması
lezyonun yeri ve hastanın prognozu konusunda önemli bilgiler verir. Dekortikasyon postürü, dirsekten kollar ve el bileği fleksiyonda, bacaklar addüksiyon ve ekstansiyonda olduğu
postürdür. Bu postür lezyonun beyin sapının üstünde (red
nükleusun yukarısında) olduğunu gösterir. Deserebrasyon
postüründe kollar ekstansiyon ve addüksiyonda, bacaklar
ekstansiyon ayaklar plantar fleksiyondadır. Bu postür lezyonun beyin sapında ve red nükleus seviyesinde olduğunu
düşündürür. Fakat hipoglisemi gibi metabolik ensefelopatilerde de benzer anormal postürler gösterebilmektedir.
Prognoz açısından deserebrasyon postürü dekortikasyon
postüründen daha kötüdür.
Komalı bir hastada tek veya multipl kas gruplarında ritmik olmayan myoklonik jerklerin olması metabolik komayı
düşündürür.
4-Solunum paterni
Solunum; beyin ve beyin sapının hemen hemen her düzeyinden ve üst spinal korttan kaynaklanan sinirsel etkilerle
düzenlenen sensorimotor bir aksiyondur. Bu nedenle bu
yapıları etkileyen strüktürel lezyonlar ve metabolik olaylar solunum paterninde değişikliğe yol açmaktadır. Komalı
hastada solunumun tipi komanın sebebi ve etkilenen beyin
bölgeleri konusunda önemli ipuçları verir.
a. Cheyne-stokes solunumu: Periyodik bir solunum tipi
olup amplitüdü giderek yükselen ve sonra giderek düşen
hiperventilasyon periyodları ile apneik periyodların birbirlerine düzenli olarak takip ettiği bir solunum tipidir.
Komalı hastadaki bu solunum paterni, serebral hemisferlerin derininde diensefelonda nadiren üst pons düzeyine
kadar uzanabilen nörolojik yapıların bileteral disfonksiyonu
gösterir. Bu ya intrakranial yapısal nedenlere bağlı olarak
veya hipoglisemi, konjesyon ve uzamış dolaşım zamanında
görülen bir solunum şeklidir. Strüktürel olarak bileteral serebral enfarktlarda, diensefelonun derin bölgelerini etkileyen
lezyonlarda, metabolik olarak ağır kalp yetmezliğinde, üremi
ve hipoglisemide görülebilir.
b. Apneik solunum: Uzamış insprasyon ve insprasyon
sonu duraklamaları şeklindedir. Apneik solunumun önemli
lokalizasyon değeri vardır. Bu patern dorsolateral orta pons
(trigeminal sinir nükleosuna yakın) lezyonlarında görülür.
Klinikte en çok baziller artar lezyonlarına bağlı pons enfarktlarında görülür. Bununla birlikte hipoglisemi anoksi ağır
menenjit tablolarında da görülebilmektedir.
c. Ataksik solunum: Hem ritim hemde amplütüd olarak
irregüler bir solunum şeklidir. Hem derin hem yüzeyel solunum rast gele ortaya çıkar. Bu ritim içinde düzensiz apne
dönemleri görülür. Bulbusun dorsomedial lezyonlarında
veya bu bölgeyi etkileyen serebellum, pons hemorajilerinde
görülür.
d. Santral nörojenik hiperventilasyon: Solunumun hem ritmi hem de amplitüdü artmıştır (40-70/dak). Santral tegmental pontin, aquadutusun ventral ve 4. Ventrikül lezyonlarda
bu tip solunum görülmüştür. Fakat deneysel olarak bu tür
solunum ortaya çıkarılamamıştır. Ayrıca bu hastaların bazısında solunum hem derin hemde hızlı olmasına ragmen PO2
düşük bulunmuş ve bunlarda akciğerde konjesyon olduğu
görülmüştür. Eğer bu tip solunum paterni olan komalı bir
hastada PO2<80 ve PCO2 >40’dan ise genelde santral sinir
sistemi lezyonunu düşünülmez.
tarafa deviasyonu, veya bir gözün içe veya dışa bakış paralizisi, skew deviasyon, ense sertliğinin bulunması, papil stazı gibi
bulgular hastada strüktürel lezyonun varlığını düşündürür.
Fakat subaraknoit hemoraji, dural venöz sinüs trombozu, bileteral kronik subdural hemorajiler, yaygın demiyelinizasyon
yapan durumlar gibi strüktürel olaylarda bulgular simetrik
olabilir ve fokal bulgu bulunmayabilir. Diğer taraftan çok az
da görülse hepatik koma ve hipoglisemi gibi bazı metabolik
olaylar hemiparezi gibi fokal bulgular gösterebilir.
Ayırıcı tanıda bazı özellikler
1-Başlangıç
Metabolik-Toksik nedenler
Önceye ait hikaye
genelde olmaz
Önceye ait hikaye vardır
Genellikle ani başlar
Yavaş yavaş gelişir
2- Nörolojik muayene Genellikle fokal bulgular vardır Muayene simetriktir
3-Şuur düzeyi
Gittikçe bozulur veya aynı
düzeyde kalır
Şuurda açılma ve kapanma
şeklinde dalgalanmalar olur
4-Fundoskopide
Papil stazı daha sıktır
Papil stazı pek yoktur
5-Pupillalar
Anizokori olabilir ve genelde
çap değişikliği bulunur
İzokoriktir
6-Işık refleksi
Alınmayabilir
Genelde normal kalır
7-Göz hareketleri
Diskonjuge olabilir
Konjugedir
Metabolik, strüktürel nedenlerin ayırıcı tanısı
Komalı hastada lezyonun strüktürel olduğunu gösteren en önemli veri klinik bulguların lateralizasyon göstermesi yani fokal nörolojik bulguların olmasıdır. Hastada hemiparezi, hemipleji olması, anizokorik pupiller, gözlerin bir
Strüktürel lezyonlar
Download