Kalp Nakli Sonrası Gelişen Oftalmolojik Sorunlar

advertisement
DOI: 10.4274/tjo.24855
Derleme / Review
Kalp Nakli Sonrası Gelişen Oftalmolojik Sorunlar
Ophthalmological Complications Developing After Cardiac
Transplantation
Hande Çeliker, Özlem Şahin
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göz Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
Özet
Organ nakli yıllar içinde gelişme göstermiştir. Kalp nakli, kalp yetmezliği hastalarının tedavisinde ana dayanak noktasıdır. Kalp nakli
büyük miktarlarda ve yüksek dozda immünosupresif ajanlar gerektirir. İmmünosupresif tedavinin komplikasyonları sık görülebilmektedir.
Görmeyi tehdit edici lezyonlar gelişmeden önce oluşabilecek komplikasyonları önceden tanımlamak için nakil işlemini takiben rutin göz
muayenesi önerilmektedir. Oküler komplikasyonlar iyileşme sonrası yaşam kalitesini etkileyebilir, bu komplikasyonları tanımlamak ve
agresif tedavi yoluna gitmek giderek daha önemli hale gelmektedir. Organ nakli hastalarında dikkatli ve düzenli göz muayenesi yapmak
gerekmektedir. Bu çalışmada biz kalp nakli sonrası gelişebilecek önemli oküler komplikasyonlar konusunda mevcut literatürü gözden
geçirdik. (Turk J Ophthalmol 2015; 45: 115-118)
Anah­tar Ke­li­me­ler: İmmunsupresif ilaçlar, kalp nakli, oftalmik komplikasyonlar, organ nakli
Summary
Organ transplantation has evolved over the years. Heart transplantation is a mainstay of therapy for heart failure patients. Cardiac
transplantation requires immunosuppressive agents in large quantities and at high doses. Complications of this immunosuppression are
common. It has been suggested that ocular examination should be routine following transplantation in order to identify complications
before sight-threatening lesions occur. Ocular complications may affect quality of life after recovery, so as survival improves, it becomes
increasingly important to identify and aggressively treat them. Patients undergoing organ transplantation should receive careful and
regular ocular examinations. In this study, we reviewed the existing literature on major ocular complications after heart transplantation.
(Turk J Ophthalmol 2015; 45: 115-118)
Key Words: Immunosuppressive drugs, cardiac transplantation, ophthalmic complications, organ transplantation
Giriş
Kalp naklindeki son gelişmeler tedavisi mümkün olmayan
kalp hastalıklarında nakil işlemini temel tedavi yöntemi haline
getirmiştir. Dalında uzman nakil ünitelerinin geliştirilmesi,
alıcıların medikal ve cerrahi bakım kalitelerini arttırırken,
nakil sonrası morbidite ve mortalite oranlarını anlamlı düzeyde
azaltmıştır. İmmünsupresif ajanların özellikle de siklosporin,
azatiyopürin ve kortikosteroidlerin kullanımının yaygınlaşması
(sıklıkla kullanılan diğer ajanlar; takrolimus, mikofenolat
mofetil), kalp nakillerinin önceki dönemlerinde görülen
transplant reddini minimuma indirerek nakil sonrası sağkalım
oranını belirgin düzeyde arttırmıştır.1 Her ne kadar farmakolojik
immunsupresyonun kalp naklinin ilerlemesinde önemli bir rolü
var ise de, komplikasyonların da ana nedeni olabilmektedir.
Organ nakillerinden sonra gelişen göz komplikasyonları, belirgin
olarak böbrek nakli uygulanan hastalarda rapor edilmiştir.2,3
Kalp nakli sonrası gelişen göz komplikasyonları; katarakt,
oküler enfeksiyonlar, oküler yüzey hastalıkları, steroid glokomu,
retinopatiler (santral seröz koryoretinopati, santral retinal ven
oklüzyonu, kistoid maküler ödem, retinal vaskülitis, hipertansif
değişiklikler, koryoretinal skarlaşma), intraoküler lenfoma, fitizis
bulbi şeklinde özetlenebilir.1,4,5,6,7,8 Nakil öncesi ve sonrası
göz muayenelerinin yapılması, kalp nakli sonrasında verilecek
olan immünsupresanlara bağlı gelişecek yan etkilerin görmeyi
tehdit eden lezyonlar meydana gelmeden öngörülmesini ve
önlenmesini sağlayabilir. Kalp nakli yaşam süresini arttırır
iken, geri dönüşümsüz göz komplikasyonları gelişmesine sebep
Yazışma Adresi/Address for Correspondence: Dr. Hande Çeliker, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göz Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
Tel.: +90 532 157 77 40 E-posta: [email protected] Geliş Tarihi/Received: 26.02.2014 Kabul Tarihi/Accepted: 11.08.2014
115
TJO 45; 3: 2015
olarak hastanın yaşam kalitesini oldukça düşürebilir. Bu nedenle
tanı ve takipte dikkatli olunmalı ve komplikasyon geliştiğinde
süratle tedavi yoluna gidilmelidir. Bu noktadan hareketle bu
derlemeyi yazmamızdaki amacımız göz hekimlerine ve kalp
cerrahlarına güncel literatür bilgilerini sunarak oluşabilecek
oftalmik sorunlar hakkında yeniden bilgilendirmektir.
1. Katarakt
Kalp nakli sonrası en sık gelişen komplikasyon katarakt
olarak bildirilmiştir.1,4,9 Katarakt gelişiminin altta yatan sebebi
yüksek doz steroid kullanımıdır. En sık görülen tip, arka
subkapsüler katarakttır. Akerele ve ark.4 115 kalp, akciğer ve
kalp-akciğer nakil hastalarından 62 tanesinde (%54) oküler
komplikasyon geliştiğini rapor etmişler, bunun da %17’sinin
katarakt olduğunu bildirmişlerdir. Sheng ve ark.9 138 kalp
nakli yapılan hastanın 276 gözünü muayene etmişler ve 64
(%23,2) gözde subkapsüler kesafet olduğunu göstererek en sık
komplikasyonun katarakt olduğunu bildirmişlerdir. Dokuz
gözde ise anterior subkapsüler alanda da kesafet gözlemişlerdir.
Kalp naklinin 1., 3., ve 5. yıllarında subkapsüler kesafet
sırasıyla; 13, 37 ve 64 gözde görmüşlerdir ve bu hastaların
aldığı steroid miktarlarını da sırasıyla; 5500, 13,000 ve 20,000
mg olarak bildirmişler, buradan da kalp nakli sonrası katarakt
insidansının alınan steroid dozajı ile pozitif orantılı olduğunu
rapor etmişlerdir. Bu hastalara (fako) cerrahisi ile katarakt
ekstraksiyonu ve göz içi lens implantasyonu uygulamışlar ve nakil
alıcılarında bu cerrahinin başarılı olduğunu, ameliyat sonrası
görme keskinliğinin 0,5 ve üzeri olduğunu bildirmişlerdir.9
Ng ve ark.1 kalp, akciğer ve karaciğer nakli yapılan hastalardaki
oküler komplikasyonları rapor ettikleri çalışmalarında, nakil
alıcılarında sıklıkla katarakt geliştiğini ancak bu hastaların klinik
seyrinin ve cerrahi sonuçlarının genel popülasyonda olduğu gibi
başarılı olduğunu belirtmişlerdir. Wapner ve ark.,6 488 kalp
nakli yapılan hastanın 62’sinde (%12,8) oküler komplikasyon
geliştiğini bildirmişlerdir. Bu hastaları nakil sonrası 1. haftadan
6,5 yıla kadar ortalama 16,4 aylık ara dönemlerle takip etmişler,
en sık gördükleri komplikasyonun 32 hastada (%51,6) posterior
subkapsüler katarakt olduğunu rapor etmişlerdir. Katarakt
gelişen tüm hastaların tekli veya immünsupresanla kombine
steroid almakta olduğunu ve cerrahi öncesi 20/80 olan ortalama
görme keskinliklerinin komplikasyonsuz katarakt cerrahisi
sonrasında ortalama 20/30’a çıktığını bildirmişlerdir.6
2. Enfeksiyonlar
Kalp nakli sonrasında oküler enfeksiyon gelişmesi nadir
olmakla birlikte, görmeyi tehdit edici olabilmesi ve fitizis
bulbiye ilerleyebilmesi nedeniyle önem arz etmektedir. Del Pozo
ve ark.,10 kalp nakli yapılan 313 hastanın sonuçlarını sundukları
retrospektif kohort çalışmalarında, 8 hastada oküler enfeksiyon
bildirmişlerdir. Sundukları olguların üçü oftalmik zoster (VZV),
biri sitomegalovirüs (CMV) retiniti, biri Aspergillus fumigatus
endoftalmisi, biri preseptal orbital selülit, biri blefarit ve biri de
Haemophilus influenzae konjonktiviti şeklindedir. Tüm hastalar
enfeksiyon geliştiği dönemde tekli veya kombine immünsupresan
116
tedavi almaktadır. Altı hastada oküler enfeksiyon nakil sonrası
16 ay içinde gelişirken bunların beşinde enfeksiyonun nakil
işleminin ilk bir yılı içinde geliştiğini bildirmişlerdir. Preseptal
orbital selülit gelişen hasta intravenöz vankomisin tedavisi sonrası
oral amoksisilin-klavulonat ile 10 gün içerisinde iyileşmiş,
bakteriyel blefarit gelişen hastanın ise topikal eritromisin ile
tedavi edilebildiği bildirilmiştir. VZV ile enfekte hastalarda
ilk 2 hafta intravenöz asiklovir ardından oral valasiklovir, CMV
retiniti hastasında ise 2 ay intravenöz gansiklovir takip eden 6 ay
boyunca oral gansiklovir kullanılarak hastaların tedavi edildiğini
rapor etmişlerdir. Mantar endoftalmisi olan olgu kombine
intravenöz ve intravitreal deoksikolat ve ardından Amfoterisin B
ile tedavi edilmiş, 12 gün sonra günde 3 kez 300 mg itrokanazol
ile oral tedaviye geçilmiş ve hastanın muayene bulguları normale
dönmüş ancak Amfoterisin B tedavisinin 5. yılında rekürren
fungal enfeksiyon bulgusu olmasa da günde iki kez 200
mg oral itrokanazol verilmeye devam edildiği bildirilmiştir.
Haemophilus influenzae konjonktiviti geçiren hastanın ise
trimetoprim-sulfometahsazol ve polimiksin B sülfat oftalmik
solüsyon ile başarı ile tedavi edildiğini bildirmişlerdir.10 Ng
ve ark.’nın1 olgu serisinde, kalp nakli yapılan ve kombine
immunsupresan alan 3 hastada nakilden 326-892 (ortalama 540)
gün sonra akut retinal nekroz (ARN) geliştiğini bildirmişlerdir.
Hastaların başvuru sırasındaki şikayetleri; bulanık görme
(%100), uçuşan cisimler görme (%60) ve görme alanında azalma
(%20) ile birlikte görme keskinliği aralıklarının 6/9 ile 6/24
şeklinde olduğu rapor edilmiştir. Hastalara 7-14 gün süreyle
günde üç kez 10 mg/kg intravenöz asiklovir verilmiş ardından
3 ay süreyle oral tedaviye devam edilmiş, profilaktik bariyer
lazer fotokoagülasyon uygulanmış, tedavi sonrasında etkilenen
gözlerde görme keskinliğinin 6/6 olduğu bildirilmiştir. Bir
alıcıda CMV retiniti tespit edildiğinde, görme keskinliği 6/12
imiş. İntravenöz gansiklovir ile tedavi edilmiş. İki hastada fungal
retinit gelişmiş, nakil sonrası 147-255 (ortalama 201) gün
sonra tespit edilmiştir. Bir hasta, akut ağrılı gözle başvurmuş,
görme keskinliği 6/18 şeklinde, etkilenen gözde subretinal
kitleden alınan biyopsi materyalinde Candida albicans izole
edilmiş, oral flukanazol ile lezyonlar çözülmüş ancak ardından
retina dekolmanı ve proliferatif vitreoretinopati gelişmiş ve
nihai görme keskinliği ışık negatif olarak rapor edilmiştir.
İkinci hasta bulanık görme ve bilateral kemozis ile başvurmuş,
pulmoner aspergilloz klinik bulgularının eşlik etmekte olduğu
bildirilmiştir. Görme keskinliği her iki gözde 6/6 şeklinde,
fundus muayenesinde fungal koroidit bulgusu olarak bilateral
çok sayıda soluk koroidal lezyon mevcut olduğu belirtilmiştir.
Hasta ketokonazol ve itrakonazol ile tedavi edilmiş, fundus
bulguları gerilemiş ancak kemozis düzelmemiş ve bu durum
immünsupresan tedavi almasına bağlandığı bildirilmiştir. Bir
hastada non-retinal oküler enfeksiyon gelişmiş, herpes zoster
izole edilmiş, oral ve topikal asiklovir tedavisi ile kontrol altına
alındığı gösterilmiştir.1 Sheng ve ark.,9 yedi nakil hastasında
dendritik ve coğrafik ülser görünümleri ile klinik bulguları
karakteristik görünümde olan herpes simpleks ve herpes zoster
keratiti tespit etmiş, 3 hastalarında fungal keratit tanısı koymuş
ve klinik görünümlerini gri infiltrat ve satellit lezyonları olan,
Çeliker ve ark. Kalp Nakli ve Göz Komplikasyonları
yüzeyel ve indolent fungal ülserler olarak tanımlamışlardır.9
Wapner ve ark.,6 dört hastalarında (%6,4) nakilden 1-10 ay
sonra dendritik herpes simpleks keratiti gelişmiş, hastalar
topikal antiviral ajanlar (idoksuridin ve triflurudin) ile tedavi
edilmiş. Beş hastaları (%8) retinokoroidit tanısı almış; bunların
3’ü CMV retiniti tanısı nedeniyle gansiklovir ile tedavi edilmiş,
1’i nakil sonrası birinci ayında Candida koryoretiniti tanısı
almışken endoftalmiye ilerlemiş, intravenöz Amfoterisin B
(total doz 1,2 g) ile 14 günde tedavi edilmiştir. Biri nakilden
1,5 yıl sonra Toksoplazma retiniti geçirmiş, günde iki kez
25 mg primetamin, günde dört kez 1 g sulfadiazin ve günde
4 kez 5 mg folinik asit ile vitritis gerilemiş ancak 10 günde
traksiyonel retina dekolmanı gelişmiş ve cerrahi uygulandığı
bildirilmiştir.6 Fishburne ve ark.,7 82 kalp nakli hastasında 1-68
aylık (ortalama 24,5 ay) takiplerinde 6’sında (%14,6) CMV
retiniti tespit etmişler, 1 hastada semptomatik retina dekolmanı
gelişmiş ve skleral buckle takılmış, 1 hastada iyileşmiş CMV
retiniti lezyonları ve semptomatik ancak tedavisiz düzelen
kistoid makula ödemi tespit edilmiş, 2 hasta asemptomatik
aktif CMV retiniti geçirirken, 2 asemptomatik hastanın da
CMV ile ilişkili retinal skarları tespit edilmiş. Aktif CMV
retiniti olan olgulara 8 hafta intravenöz gansiklovir tedavisi
verilmiş ve birinin immünsupresyonun azaltılmasından
sonra iyileştiği bildirilmiştir.7 Erakgün ve ark.,11 kalp nakli
uygulanan 13 hastadan asemptomatik CMV retiniti gelişen
olguları sunmuşlardır. Hastaların hiçbirinde vizüel semptomlar
bulunmamakta ve görme keskinlikleri 0,7 ile 1,0 arasındadır.
Olgularında göz içi basınç yüksekliği, ön segment inflamasyonu,
vitreus reaksiyonu bulunmamakta olup, fundus muayenesinde 2
olguda hemorajilerin eşlik ettiği beyaz retinal nekroz alanlarıyla
karakterize CMV retiniti bulguları tespit ettiklerini bildirmişler
ve nakil hastalarında vizüel semptomlar olmaksızın CMV retiniti
gelişebileceğine dikkat çekmişlerdir.11
Başarılı nakil ameliyatları sonrasında yaşam süresinin
artması, infeksiyoz komplikasyonların tanınmasını ve agresif
yöntemlerle tedavisini önemli kılmıştır. Kalp nakli sonrasında
oküler enfeksiyonlar nadirdir ancak yaşam kalitesini ve
görme duyusunu ağır tahrip edici sonuçlara yol açabilmesi
nedeniyle hayli önemlidir. CMV, herpes virüsler ve mantarlar
bu popülasyonda oküler enfeksiyonların ana etkenleridir.
Vizüel semptomların varlığında kalp nakli alıcıları acilen bir
oftalmolog tarafından değerlendirilmelidir ancak semptomların
olmadığı hastalarda da asemptomatik oküler enfeksiyonların
bulunabileceği akılda tutulmalıdır. Vitreus aspirasyonu ve elde
edilen materyalden Gram boyama, fungal boyama, kültür
üretimi ve PCR tetkikleri, tanı koyulması ve tedavi yönteminin
belirlenmesinde önemli mikrobiyolojik laboratuvar tetkikleri
olarak oftalmoloğa yardımcı metodlardır.
3. Glokom
Kalp nakillerinden sonra kortikosteroidlerin uzun süreli
sistemik kullanımına bağlı olarak sekonder açık açılı glokom
gelişebilmektedir. Klinik bulgular primer açık açılı glokom
ile benzerdir. Sheng ve ark.’nın9 çalışmasında 16 hastadan
8’inde oküler hipertansiyon tespit edilmiştir. Bütün hastalara
carteolol, brinzolamid ve/veya brimonidin başlamışlardır. Bir
hasta tedaviye direnç gösterdiğinden nakil sonrası 3. yılda
bilateral trabekülektomi uygulamışlar ve cerrahi sonrası hastanın
göz içi basınçlarının normale döndüğünü bildirmişlerdir.9
Kalp nakli alıcılarının göz içi basınçları periyodik olarak
ölçülmelidir. Eğer yükselir ise öncelikli olarak medikasyon
denenmelidir. Medikasyon ile kontrol altına alınamayan
olgularda cerrahi uygulanmalıdır.
4. Oküler Yüzey Hastalıkları
Oküler yüzey hastalıklarından özellikle kuru göz kalp
nakli sonrası sıklıkla karşılaşılan bir durumdur ancak nakil
öncesindeki oküler muayenesinde kuru göz testleri mutlaka
yapılmalı, komplikasyonun nakilden önce de mevcut
bulunabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Sheng ve ark.,9
nakil öncesi üç hastalarında kuru göz tespit etmişler ve hastaların
semptomlarının nakil sonrasında arttığını bildirmişlerdir.
Toplamda 138 hastadan 37 hastada kuru göz tanısı koymuşlar,
bunların; 10’u ilk bir yıl içinde, 19’u nakil sonrası 1-3 yıl
aralığında ve 8’ide nakilden 3-5 yıl sonra kuru göz tanısı
almışlar, tüm hastalara suni gözyaşı başlamışlar (günde dört
kezden her saat başına kadar) ve cerrahiden sonra uzun bir dönem
kullandıklarını bildirmişlerdir.9
Wapner ve ark.,6 11 (%17,7) hastalarında nakilden ortalama
11 ay sonra kemozis ve/veya bulbar konjonktivalarında kist tespit
etmişlerdir. Hastaların asıl şikayeti lokal irritasyon şeklinde
bildirilmiş, hastaların tümünün tanı sırasında prednizolon ve/
veya azatiyopurin ile kombine siklosporin kullanmakta olduğu
rapor edilmiştir. Hastaların eski oküler hikayeleri negatiftir.
Konjonktival lezyonlar balmumu görünümünde ve 2-8 aylık
periyotta çoğu da topikal tedavi almaksızın solmaya başlamıştır.
Bir hastadan alınan biyopsi materyali inflamasyonsuz atipik
lenfanjiektazis olarak bildirilmiş ve bunun dışında herhangi bir
etyolojik faktör bulunamamıştır.6
5. Retina ve Uvea
Kalp nakli sonrası bildirilen retina patolojilerinin başında
santral seröz koryoretinopati (SSKR) gelmektedir. Sheng ve
ark.9 serilerinde 6 hastada SSKR tespit etmişlerdir. Tüm hastalar
aniden ve orta derecede görmelerini kaybetmişler, fundus
muayenelerinde multifokal, serofibrinoz retina pigment epitel
(RPE) dekolmanı ve retina dekolmanı bildirmişlerdir. FFA’da
dekolman sahalarının altında kalan çok sayıda RPE noktasından
sızıntı rapor etmişlerdir. Hastalara verilen steroid dozunu azaltıp
lazer tedavisi uygulamışlar ve görme keskinliklerinin 0,2’den
0,5’e çıktığını bildirmişlerdir. Aynı yazarlar kalp nakli sonrası
78 hastalarında nonproliferatif diyabetik retinopati tespit
etmişlerdir ve bu hastaların hiç birinde nakil öncesi diyabet
yoktur.9
Akerele ve ark.4 olgu serilerinde; %5 koryoretinal skar ve
%3 diyabetik retinopati bildirmişlerdir.
Ng ve ark.,1 bir hastalarının bir gözünde nakilden 440 gün
sonra santral retinal ven oklüzyonu tespit etmişlerdir. Hastaya
117
TJO 45; 3: 2015
warfarin, hiperbarik oksijen ve Rheomacrodex ile hemodilusyon
tedavisi uygulamışlar ancak hastada kistoid makula ödemi
geliştiğinden, hastanın son kontrolünde görme keskinliği 6/60
olarak bildirilmiştir. Başka bir hastalarında kalp naklinden 213
gün sonra non iskemik retinal vaskülit gelişmiştir. Hastanın
tetkiklerinde altta yatan sistemik bir hastalığa rastlamamışlardır.
Retinal vaskülit tablosu hastanın mevcut immunsupresan
tedavisini değiştirmeksizin kendiliğinden sekelsiz gerilemiştir.1
6. Diğer Komplikasyonlar
Posttransplantasyon lenfoproliferatif hastalık (PTLD); organ
naklinden sonra immünsupresyonun ortamda oluşan bir fırsatçı
lenfositik hastalıktır. Yaklaşık %85 B hücre orjinlidir ve
etyopatogenezinde Epstein Barr Virüsü (EBV) suçlanmaktadır.8
Kim ve ark.,8 kalp naklinden 15 ay sonra 65 yaşında bir
hastada intraoküler lenfoma bildirmişlerdir. Hasta takrolimus,
mikofenolat ve prednisolon tedavisi altındadır. Hastada ilk olarak
katarakt ve diyabetik retinopatiye sekonder vitreus hemorajisi
gelişmiştir. Hastaya fako ile birlikte arka kapsül intraoküler lens
implantasyonu ve pars plana vitrektomi, epiretinal membran
soyulması, endolazer ve intravitreal bevasizumab enjeksiyonu
yapılmıştır. Postoperatif süreçte hastanın görme keskinliği
azalmaya devam etmiş ve ön kamara ve vitreustaki hücre
reaksiyonu nedeniyle hastaya endoftalmi tanısı koyulmuştur.
Vitreus tap sonucunda kültürde üreme olmamış ve hastaya tekrar
vitrektomi, intraoküler lens çıkarılması ve intravitreal antibiyotik
uygulaması yapılmıştır. Bu tedaviye rağmen görme keskinliği el
hareketine düşmüş ve bir süre sonra hastada intraoküler kitle
lezyon tespit edilmiştir. Ön kamara sıvısından yapılan tetkikte
atipik lenfoid hücreler ve apopitotik hücreler tespit edilmiş,
manyetik rezonans görüntüleme uygulanan hastanın PTLD
olduğuna karar verilmiştir. Hastaya enükleasyon uygulanmasına
karar verilmiş ancak hasta kalp ve böbrek yetmezliğine sekonder
pnömoni ve kolesistite bağlı pnömoni nedeniyle kaybedilmiştir.8
İntraoküler lenfoma PTLD’nin nadir şekli olarak
görülebilmektedir. Şüphelenildiği taktirde erken tanı ve tedavi
yoluna gidilmelidir. Kalp ve diğer organ nakli uygulanan
hastalarda uveal dokuda minimal bir kalınlaşma meydana
geldiğinde hemen manyetik rezonans görüntüleme yapılması
gerektiği unutulmamalıdır.
Katarakt veya göz içi basınç artışı gibi oküler komplikasyonların
insidansı immunsupresyon ile ilişkili olabilmektedir. Her ne
118
kadar ağır olguların gelişimi nadiren olsa da, nakil sonrasında
immunsupresyon tedavisi alan hastalarda kalıcı görme kayıpları
gelişebileceğinden, özellikle terapinin ilk senesinde hastalar
mutlaka rutin oftalmolojik muayeneden geçirilmelidir. Kalp
nakli programına alınan ve postoperatif immunsupresan tedavisi
planlanan hastalar, nakil öncesinde görme keskinliği, oftalmolojik
muayeneleri ve perimetri yönünden değerlendirilmeli, renkli
fundus fotoğrafları çekilmeli ve nakil sonrası özellikle ilk iki
yıl için her üç ayda bir bu tetkikler tekrar edilmelidir. Seçilmiş
olgularda yardımcı tetkikler eklenmelidir. Görmeyi tehdit
edici komplikasyonlar geliştiğinde, kullanılan kortikosteroid ve
immunsupresan dozlarının ayarlanması konusunda oftalmolog
ve kalp cerrahı birlikte karar vermelidir.
Çıkar çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi
bir çıkar çatışması bildirmemişlerdir.
Kaynaklar
1. Ng P, McCluskey P, McCaughan G, Glanville A, MacDonald P, Keogh
A. Ocular complications of heart, lung, and liver transplantation. Br J
Ophthalmol. 1998:82;423-428.
2. Matsunami C, Hilton AF, Dyer JA, Rumbach OW, Hardie IR. Ocular
complications in renal transplant patients. Aust NZ J Ophthalmol.
1994:22;53-57.
3. Hardie I, Matsunami C, Hilton A, Dyer J, Rumbach O. Ocular complications
in renal transplant recipients. Transplant Proc. 1992;24:177.
4. Akerele T, Lightman S. Ocular complications in heart,lung and heart-lung
recipients. Br J Ophthalmol. 2007:91;310-312.
5. Quinlan MF, Salmon JF. Ophthalmic complications after heart transplantation.
J Heart Lung Transplant. 1993:12;252-255.
6. Wapner FJ, Leib ML, Drusin R, Rose E, Srinivasan BD. Ocular complications
associated with cardiac transplantation. Trans Am Ophthalmol Soc.
1992;90:171-178.
7. Fishburne BC, Mitrani AA, Davis JL. Cytomegalovirus retinitis after cardiac
transplantation. Am J Ophthalmol. 1998;125:104-106.
8. Kim YK, Kim HJ, Woo KI, Kim YD. Intraocular lymphoma after cardiac
transplantation: magnetic resonance imaging findings. Korean J Radiol.
2013;14:122-125.
9. Sheng H, Lu Y, Chen H. Ocular complications of heart transplantation in a
Chinese population. Transplant Proc. 2008;40:3590-3593.
10. Del Pozo JL, van de Beek D, Daly RC, Pulido JS, McGregor CG, Patel
R. Incidence and clinical characteristics of ocular infections after heart
transplantation: a retrospective cohort study. Clin Transplant. 2009;23:484489.
11. Erakgun T, Afrashi F, Nalbantgil S, Ozbaran M, Mentes J. Asymptomatic
cytomegalovirus retinitis after cardiac transplantation. Ophthalmologica.
2003;217:446-450.
Download