ENDOMETRİAL HİPERPLAZİLER VE TİP 1 ENDOMETRİYUM

advertisement
T.C.
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM
ANABİLİM DALI
ENDOMETRİAL HİPERPLAZİLER VE TİP 1 ENDOMETRİYUM
KANSERLERİNDE FOXO3a EKSPRESYONUNUN KLİNİK
PATOLOJİK DEĞİŞKENLERLE DEĞERLENDİRİLMESİ
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Fatma Selcen GÖK
ANKARA -2011
1
T.C.
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM
ANABİLİM DALI
ENDOMETRİAL HİPERPLAZİLER VE TİP 1 ENDOMETRİYUM
KANSERLERİNDE FOXO3a EKSPRESYONUNUN KLİNİK
PATOLOJİK DEĞİŞKENLERLE DEĞERLENDİRİLMESİ
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Fatma Selcen GÖK
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Esra Kuşçu
ANKARA -2011
Bu tez Başkent Üniversitesi Araştırma Fonu tarafından
desteklenmiştir.
Proje no: KA11-67
2
TEŞEKKÜR
Uzmanlık eğitimimde büyük emeği geçen, her zaman engin bilgi ve
tecrübelerinden yararlandığım değerli hocam Jinekolojik Onkoloji Anabilim dalı başkanı
sayın Prof.Dr. Ali AYHAN’a, uzmanlık tez çalışmalarımın planlanması ve yürütülmesinde
birlikte çalıştığımız ve bu sürecin her aşamasında bana yol gösteren, yardım ve desteğini
esirgemeyen, bilgi ve tecrübesinden yararlandığım danışman hocam sayın Prof.Dr. Esra
KUŞÇU’ya, her zaman ilgi ve yardımlarını gördüğüm değerli hocamlarım Prof.Dr.Ali
HABERAL, Prof.Dr. Hulusi ZEYNELOĞLU ve Prof.Dr. Filiz YANIK’a desteklerini hiç
esirgemeyen sayın hocam Doç.Dr. Polat DURSUN ve Doç.Dr. Göğşen ÖNALAN‘a,
patolojik değerlendirmelerde yaptığı katkılar ve gösterdiği fedakarlılar için sayın hocam
Uzm.Dr. Eylem AKAR ÖZKAN ’a teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Çalışmalarım sırasında moral desteğini esirgemeyen sevgili annem Tülün GÖK’e,
babam Yaşar GÖK’ ve sevgili ağabeyim M. Yağmur GÖK’e gösterdikleri sabır ve anlayışları
için teşekkür ederim.
Uzmanlık eğitimimi gerçekleştirmeme yaptığı büyük katkılar ve sağladığı imkanlar
sebebiyle Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığına teşekkür eder, en derin saygılarımı
sunarım.
Haziran 2011
Dr. Fatma Selcen GÖK
3
İÇİNDEKİLER
SAYFA
GİRİŞ VE AMAÇ ……………………………………………………………………. 8-10
GENEL BİLGİLER
ENDOMETRİAL HİPERPLAZİLER…………………………………………11-14
ENDOMETRİAL İNTRAEPİTELYAL NEOPLAZİ…………………………14
ENDOMETRİYAL KARSİNOM ………………………………………….......14-17
ENDOMETRİUM KANSERİNDE PROGNOSTİK FAKTÖRLER…….......17-18
ENDOMETRİYUM KANSERLERİNİN MOLEKÜLER TEMELİ………..18-20
ENDOMETRİYUM KANSERLERİNDE
İMMÜNOHİSTOKİMYASAL PROGNOSTİK FAKTÖRLER…………….20-23
PTEN…………………………………………………………………………….23-24
PI3K/AKT SİNYAL YOLAĞI…………………………………………………24-26
FORKHEAD BOX TRANSKRİPSİYON FAKTÖRLERİ…………………..26-29
GEREÇ VE YÖNTEMLER ………………………………………………………….30-31
BULGULAR …………………………………………………………………………...32-39
TARTIŞMA ve SONUÇ………………………………………………………………...39-41
ÖZET……………………………………………………………………………………..42
YABANCI DİL ÖZETİ………………………………………………………………….43
KAYNAKLAR…………………………………………………………………………...44-56
4
TABLOLAR ve ŞEKİLLER
Tablo 1-Endometriyal Hiperplazilerin doğal seyri ve malign dönüşümü (2).
Tablo 2- Endometroid ve nonendometroid kanserler arasında bugün için bilinen moleküler
farklılıklar (68).
Tablo 3- Olguların klinik karekteristikleri. Değerler sayı(n), yüzde (%) olarak veya ortalama
± standart sapma olarak verilmiştir.
Tablo 4- Tip 1 endometriyum kanserli hastaların klinik-patolojik özellikleri.
Tablo 5- Kanser grubunda, evre, grade, myometrial invazyon, lenfovasküler invazyon,
servikal stromal invazyon ,adneksial tutulum ve lenf nodu tutulumu ile Foxo3a ekspresyon
oranları.
Tablo 6- Endometriyal hiperplazi grubunda histolojik tip ile Foxo3a ekspresyon yüzdesi ve p
değeri
Tablo 7- Endometriyal hiperplazi ve Tip 1 endometrial kanserlerde
Fox03a ekspresyon
yüzdelerinin karşılaştırılması ve p değeri
Şekil 1- PI3K/Akt Sinyal Yolu (Cell Signaling).
Şekil 2- FOXO hedef genleri ve fonksiyonları.
Şekil 3- Basit endometriyal hiperplazide HE x10 ve Foxo3a boyaması x10
Şekil 4-Komplex atipili endometriyal hiperplazide HE x10 ve Foxo3a boyaması x20
Şekil 5-Evre IA grade I endometriyum Ca’da HE x10 ve Foxo3a boyaması x 20
Şekil 6- Evre IA grade II endometriyum Ca’da HE x10 ve Foxo3a boyaması x 40
Şekil 7- Evre II grade III endometriyum Ca’da HE x4 ve Foxo3a boyaması x 10
Şekil 8- Evre III grade I endometriyum Ca’da HE x10 ve Foxo3a boyaması x 20
5
KULLANILAN KISALTMALAR
PTEN: Fosfotaz ve tensin homoloğu
PI3K: Fosfotidil inozitol 3-kinaz
Akt: Protein kinaz B
PIP2: Fosfotidil inozitol 4,5bifosfat
PIP3 : Fosfotidil inozitol 4,5,6 trifosfatı
PDK:Fosfotidil kinaz
WHO: World Health Organisation
ISGP: International Society of Gynecological Pathologists
FİGO: International Federation of Gynecology and Obstetrics
Ki67:cellüler proliferation antijen
PCNA: Proliferating Cell Nuclear Antigen
MIB1:A gene that regülates apoptosiz
EGFR(c-erbB1): Epidermal growth factor receptor
K-ras: Kirsten rat sarcoma viral oncogene homolog
p16: A gene involved in tumor suppression
p53: Tumor suppressor gene
ER α: Östrojen reseptör alfa
PR: Progesteron reseptör
EK: Endometriyal karsinom
EEK: Endometroid tip endometriyal karsinom
BIM: Bcl-2 benzeri hc ölüm antagonisti
PUMA : p53 bağımlı apoptosiz regülatörü
CASP8 :Caspase 8
FADD: Fas-Associated protein with Death Domain
FLIP: CASP8 ve FADD benzeri apoptosiz regülatörü
Bcl2: B cell lenfoma 2
IRS1: İnsülin reseptör substrat 1
SIRT 1: Sirtuin 1
WAF1:p 21-cyclin-dependent kinase inhibitor 1
HER-2/neu: cerb-B2-Human Epidermal growth factor Receptor 2
6
AgNOR: Nucleolar organizer region
GSH-px:Glutatyon peroksidaz
MMP:Matrix metalloproteinaz
VEGF:Vascular endotelial growth faktör
TAMS: Tümörle assosiye makrofajlar
Flt1: Modülatör of anjiogenesiz
KDR/flk1: Vasculer proliferatör
BAD: Bcl-2-associated death promoter
mTOR: Mammalian target of rapamycin
eNOS: Enzyme Endothelial Nitric Oxide Synthase
BRCA1: Breast cancer type 1 susceptibility protein
PINK: PTEN bağımlı protein kinaz 1
IGFBP1: Insulin-like growth factor-binding protein 1
mnSOD: SOD2–süperoksit dismutaz 2
GADD45: Growth arrest and DNA damage inducible alfa
FASL6: TNF ailesi üyesi bir transmembran proteini
Skp2: S-phase kinase-associated protein 2
RUNX3: Runt-related transcription factor 3
IGF1:İnsülin like growth faktör 1
CITED: Cbp/p300-interacting transactivator
ID1:DNA inding protei inhibitörü
TNFSF: TRAİL-apoptosizde fonksiyon gören transmembran proteini
ABCB1: beta-glikoprotein
PEPCK: Phosphoenolpyruvate carboxykinase
DDB1: Damage-specific DNA-binding protein
DBE: DAF-16 family member-binding element
BTG: B-cell translocation gene 1
7
I- GİRİŞ ve AMAÇ
Endometrium kanseri günümüzde kadınlarda görülen kanserler içinde dördüncü
sıradadır ve gelişmiş ülkelerde en sık görülen kadın kanseridir (1).
Bioloji, karsinogenez ve prognozuna göre iki tip endometrium kanseri ayırt edilmiştir.
Tip 1 karsinomlar (olguların %70-80 ini oluşturur) hiperöstrojenizm zemininde endometriyal
hiperplazi yoluyla gelişen karsinomlardır ve sıklıkla östrojen ve progesteron reseptör içerirler.
Bu grup hastalar nispeten daha genç yaştadır ve daha iyi prognozludurlar. Tip2 karsinomlar
ise östrojenden bağımsızdır, atrofik endometrium zemininden gelişirler. Bu grup hastalar daha
yaşlı ve prognozları daha kötüdür (1,2,3).
Histoloji olarak bakıldığında endometroid ve müsinöz karsinomlar tip 1 olarak kabul
edilirken, seröz ve şeffaf hcreli karsinomlar tip 2 olarak kabul edilir (3,4).
Endometriyal hiperplazi Tip 1 endometrium kanserinin prekanseröz lezyonudur ve
endometriyal kanser ile benzer risk faktörleri vardır. Progresyon ve invaziv hastalığa
ilerlemeyi gösteren en önemli faktör atipinin bulunup bulunmamasıdır. Basit hiperplazilerin
kansere ilerleme oranı %1 iken atipik hiperplazilerin %29 dur (Tablo 1).
Normal endometriumdan karsinoma geçiş hücre proliferasyonu, apoptosiz ve
anjiogenezisi kontrol eden genlerdeki mutasyonlara bağlı olarak gelişir. Tip1 endometrium
kanserli hastalarda en sık görülen genetik değişiklikler; mikrosatellit instabilitesi ve PTEN,
K-ras ,beta catenin genlerindeki spesifik mutasyonlardır (5,6). PTEN mutasyonu sporodik
endometriyal karsinomların %83 kadarında görülmektedir (7,8,9,10,11). Prekanseröz
endometriyal lezyonlarda dahi PTEN mutasyonu %18-55 oranında görülebilir ki bu da PTEN
mutasyonunun endometriyal karsinogenezde erken bir rolü olduğunu gösterir (12,13).
PTEN tümör süpresör bir gendir. Lipit fosfotaz aktivitesi vardır
ve hücre sinyal
iletiminde çok önemli rolü olan fosfotidil inozitol 3-kinaz (PI3 kinaz)/ protein kinaz B(Akt)
sinyal yolunu negatif olarak regüle eder. PTEN hücre büyümesini PI3kinaz ürünleri olan
fofotidil inozitol 4,5bifosfat (PIP2) ve fosfotidil inozitol 4,5,6 trifosfatı (PIP3) defosforile
edip Akt‘yi inaktive ederek kontol eder(14). Akt hücre proliferasyonu, devamlılığı ve
apoptosizin baskılanmasında önemli rol oynayan bir protein kinazdır (15,16,17). Akt ‘nin
hedef molekülleri ve substratları proliferasyon, apoptosiz, glukoz hemostazı, hücre boyutu ve
DNA hasarı gibi birçok kritik hücresel fonksiyonda rol oynamaktadır. Son yapılan yayınlarda
8
Akt/PI3K sinyal yolundaki moleküllerde meydana gelen mutasyon ve fonksiyon kaybı birçok
kanserde gösterilmiştir (17,18,19,20). PTEN mutasyonu sonucu Akt ‘nin aşırı aktivasyonu
glukojen sentez kinaz 3, BIM(Bcl-2 benzeri hc ölüm antagonisti), PUMA (p53 upregulated
modülatör of cell death), FLIP ( CASP8 ve FADD benzeri apoptosiz regülatörü) ve Forkhead
box proteinleri inaktive edilir (17).
Forkhead box (FOXO) ailesi üyeleri (Foxo 1, Foxo 6, Foxo 3a) transkripsiyon faktörü
olarak görev yaparlar. Hücre büyümesi, gelişmesi ve sağkalımında önemli rolleri vardır
(21,22,23). Birçok Foxo proteini embriyonik gelişimde de önemli rol oynar (21,24). Foxo 3a
(Forkhead box 03) Forkhead ailesinin 0 subgrubunda yer alır. Foxo3a PI3k/Akt sinyal yolu
tarafından fosforile-defosforile edilerek kontrol edilir (25). Foxo3a proapoptotik genlerin
üretilmesini, hücre siklusunu düzenleyen genleri, hemostazı sağlayan genleri kontrol eder.
Hücrelerin oksidatif strese karşı direncini arttırır ve hücre yaşamının devamlılığını sağlar.
Guo S. ve ark.larının yaptığı bir çalışmada Akt tarafından inhibe edilen Foxo3a nın
östrojen reseptör alfa gen transkripsiyonunda anahtar rol oynadığı gösterilmiştir (26,27).
Meme kanseri serilerinde ER alfa üretiminin Foxo3a aktivitesi ile korele olduğu gösterilmiştir
(28). Yine Habashy HO ve ark. yayınladığı bir çalışmada Foxo3a nın nükleer
lokalizasyonunun ER alfa positif meme kanserinde iyi prognostik faktör olduğu tespit
edilmiştir (29).
Foxo3a ekspresyon kaybının over kanserinde (30), hepatoselüler karsinomda (31) ve
prostat kanserinde (32) kötü prognostik faktör olduğunu gösteren çalışmalar vardı. Erin C. ve
arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada Foxo ailesinin diğer bir üyesi olan Foxo1 üretiminin
endometrium kanserinde normal endometriyal dokulara göre ileri derecede azaldığı
gösterilmiştir (33).
PTEN mutasyonun endometrium kanserindeki prevelansı göz önüne alınarak biz bu
çalışmada
PTEN/ Akt sinyal
yolunun önemli bir hedef molekülü
olan Foxo3a’nın
endometrium kanserlerindeki ekspresyonunu belirlemeyi hedefledik.
Endometrium kanserli olgular genellikle evre 1 de semptomatik olarak başvuran ileri
yaş kadınlardır. Etkin bir tarama testi olmamasına karşın erken semptom vermesi nedeniyle
%75 olguda erken evrede teşhis edilebilmektedir. Bu da tümörün tedaviye verdiği cevabın iyi
olmasının ana nedenidir (1).
9
İleri evre olgularda ise tedavi başarısı daha az oranda ve hastalığın prognozunun tespiti
ön plana çıkmaktadır. Özellikle ileri evre olgularda prognozu önceden belirleyebilmek için
prognostik faktörlere olan gereksinim son yıllarda yoğun ilgi odağı haline gelmiştir.
Dolayısıyla endometrium kanseri jinekolojik kanserler arasında prognostik özellikleri en çok
araştırılan kanserlerden biridir.
Endometrium kanserli olgularda prognozu belirlemede tümörün histopatolojik tipi ve
yayılımı ana rolü oynamaktadır. Bunun yanında yaş, grade, myometrial invazyon derinliği,
lenfovasculer invazyon durumu, lenf nodu tutulumu, tümör büyüklüğü, periton sitolojisi,
hormon reseptör durumu, DNA ploidisi, yayılım prognoz üzerine etkili faktörlerdir (34).
Ancak erken evre endometrium kanserinde bilinen prognostik faktörler ile
açıklanamayan hastalık nüksleri araştırmacıları yeni prognostik belirleyicileri araştırmaya
yöneltmiştir.
İmmünohistokimyasal
çalışmaların
yaygınlaşmasından
sonra
prognozu
belirlemede yeni kavramlar ortaya çıkmış ve yeni prognostik faktörler tanımlanmaya
çalışılmıştır.
Çalışmamızda PTEN mutasyonun endometrium kanserindeki prevelansı göz önüne
alınarak PTEN/ Akt sinyal
yolunun önemli bir hedef molekülü
olan Foxo3a ‘nın
endometrium kanser prekürsörlerinde ve Tip 1 endometrium kanserindeki ekspresyonunu ve
klinik–patolojik değişkenlerle ilişkisini saptadık.
10
II-GENEL BİLGİLER
ENDOMETRİAL KARSİNOMUN PREKÜRSÖR LEZYONLARI
Endometriyal karsinogenezin iki yolu için iki tip prekürsör lezyon tarif edilmiştir.
Endometrioid tipte endometriyal karsinom için prekürsör lezyon atipik hiperplazidir
(35,37,38,42). Endometriyal intraepitelyal karsinom ise nonendometrioid endometriyal
karsinomların ve bunların sık görülen prototipi olan seröz karsinomun prekürsörüdür
(37,42,43).
Endometriyal Hiperplazi
Endometriyal hiperplazi değişik büyüklük ve görünüşteki endometriyal glandların
fizyolojik olmayan, invazyon göstermeyen proliferasyonu olarak tanımlanabilir. Proliferatif
endometriyumla karşılaştırıldığında gland/stroma oranında artış vardır. Tanı anormal
proliferasyon, glandüler yapılardaki değişiklikler ve azalmış stroma ile saptanır. Bu değişik
patern üzerinde sitolojik atipi olabilir ya da olmayabilir (39,44).
Endometriyal hiperplazi genellikle perimenopozal dönemde gelişir ve anovulasyon ile
ilişkilidir. Tipik olarak hastalarda anormal kanama bulunur. Anovulatuar siklusu olan genç
yetişkinlerde, hatta adolesan çağda tanımlanmıştır. Literatürdeki en genç hasta 16 yaşındadır
(37,39). Birçoğu endojen ve eksojen kaynaklı yükselmiş veya uzamış östrojenik stimülasyona
verilen proliferatif bir cevap olarak ortaya çıkmaktadır (40,42,45,46). Sonuçta hiperplazili
hastaların birçoğu ya dirençli anovulatuar siklusa veya eksojen, karşılanmamış östrojen
kullanım öyküsüne sahiptir (37,45,46,50).
Endometriyal hiperplazi geniş bir spektrum oluşturan heterojen özellikte anormal
proliferasyonlar grubudur. Bir kısmının endometriyal karsinomun öncül lezyonları olduğu
bilinmektedir (39,45). Hiperplazi sınıflamalarının tarihi incelendiğinde Camphell ve Barter
(1961), Beutler (1963), Gusberg ve Kaplan (1966), Vellios (1972)’un sunduğu değişik
sınıflama ve tanımlamalar dikkati çekmektedir. Bunlardan Vellios’un sınıflaması uzun yıllar
boyunca kullanılmıştır. Buna göre hiperplaziler kistik, adenamatöz ve atipik hiperplazi olarak
sınıflandırılmıştır. Ancak bu sınıflama her zaman objektif olmamıştır.
11
Hendrikson ve Kempson 1980’de hiperplazileri atipisiz ve atipili olmak üzere iki
gruba ayırmış, atipili grubu da hafif, orta ve şiddetli olmak üzere sub gruplandırmıştır. Ancak
bu sınıflama da tanı karışıklıklarını önleyememiştir (37,47).
Günümüzde 1985’te Kurman ve Norris tarafından sunulan Dünya Sağlık Örgütü
‘World Health Organisation’ (WHO) ve Uluslararası Jinekopatologlar Birliği ‘International
Society of Gynecological Pathologists’ (ISGP) tarafından kabul gören hiperplazi sınıflaması
kullanılmaktadır (48).
Buna göre hiperplaziler yapısal değişikliklerine göre basit ve kompleks hiperplazi
olarak ayrıldıkları gibi, sitolojik ve nükleer atipiye göre atipisiz ve atipili olmak üzere
sınıflandırılmaktadır. Böylece her iki tip hiperplazi kabaca atipik ve nonatipik, ayrıca
glandüler kalabalıklaşma ve kompleksiteye dayanılarak basit ve kompleks hiperplazi olarak
sınıflandırılırlar (48). Ancak basit atipili hiperplazinin nadir görülmesi sebebiyle ISGP
hiperplazilerin üç grupta incelenmesini önermiş, atipili hiperplazi grubunu alt sınıfa
ayırmadan ‘atipik hiperplazi’ terimi altında basit ve kompleks atipik hiperplaziyi
birleştirmiştir (37,47,48).
Sitolojik atipi içermeyen hiperplazilerin %1’i karsinoma ilerlerken sitolojik atipisi
olanların %29’unda karsinoma ilerleme görülür (37,49). Glandüler kompleksitenin de bir
miktar etkisi olmasına karşılık, bu etki sitolojik atipi kadar değildir. Atipisiz hiperplazi için
karsinoma ilerleme ortalama 10 yıl gerektirirken, atipik hiperplaziden klinik olarak belirgin
karsinoma ilerleme 4-5 yıl gerektirmektedir. Tablo 1 de endometrial hiperplazilerin histolojik
tiplerine göre malign dönüşüm potansiyelleri izlenmektedir Küretajında atipik hiperplazi
tanısı alan hastalara bir ay içerisinde histerektomi uygulandığında, bu hastaların %17-25’inde
iyi differansiye karsinom görülmektedir (37). Hiperplastik endometriyum makroskopik olarak
ayırt edici özellikte değildir.
Histoloji
Regresyon
Persistans
Progresyon
Basit Hiperplazi
%80
%19
%1
Kompleks
%80
%17
%3
%60
%17
%23
Hiperplazi
Atipik Hiperplazi
Tablo 1-Endometriyal Hiperplazilerin doğal seyri ve malign dönüşümü (2)
12
Histerektomi materyallerinde hiperplazik mukoza genellikle kadifemsi, soluk,
yumuşak spongioz doku görünümündedir. Diffüz kalınlaşma tipiktir, fakat fokal kabalaşma
veya polipoid gelişimi taklit edebilir. Dilatasyon ve küretajda elde edilen doku hacmi
genellikle artmıştır, ancak çok değişken de olabilir. Normal siklusun sekretuar fazı boyunca
elde edilen materyalden daha az olabilir.
Genel olarak hiperplazilerde gland/stroma oranı bozulmuştur. Farklı yapısal şekillerde,
sayıca artmış glandüler yapılar izlenir. Yapısal anormalliğin artan derecesi ile glandlar
kompleksleşir, glandüler proliferasyonlara, tomurcuklanma ve dallanmalara neden olurlar.
Artmış proliferasyon ile glandlar kalabalıklaşıp stromayı sıkıştırır, azaltır (37,47,48).
Basit hiperplazilerde glandlar kistik dilate olup, epitel sıklıkla dışarıya doğru çıkıntılar
yapacak şekilde genişleme gösterir ve bunlar bol, selüler stroma ile çevrilidir (35,37,38).
Kompleks hiperplazi az miktardaki stroma içerisinde kalabalıklaşma gösteren
glandlardan oluşur. Sırt sırta vermiş glandlar ve papiller intraluminal tomurcuklanmalar ile
karekterizedir. Epitelyal stratifikasyon ve mitotik aktivite genellikle kompleks yapıya
paraleldir, fakat bazen düzensizlik de olabilir. Mitotik aktivite genellikle 10 büyük büyütme
alanında 5’ten azdır (37).
Atipili basit hiperplazilerdeki glandlar atipisiz basit hiperplazilerde görülenlere
benzerler. Glandlar geniş stroma ile ayrılırlar. Kompleks hiperplazide görülen sırt sırta verme
yoktur. Sadece hücrelerde sitolojik ve nükleer atipi mevcuttur (37).
Atipili kompleks hiperplazide ise glandların şekil ve boyutları birbirinden çok
farklıdır. Glandların çevresinde ince bazal membran görülür. Stromaya ve lümene doğru
uzanımlar, papiller yapılar ve köprüleşmeler izlenir. Glandlar düzensiz sınırlara sahiptir,
belirgin yapısal kompleksite ile sırt sırta verme eğilimi gösterirler. Lümenlerinde ne köpük
hücresi ne de akut inflamatuar eksuda bulunur (48).
Atipili
hiperplaziyi
değerlendirilmesidir.
değerlendirmede
Epitelde
hücresel
en
sıralanma
önemli
özellik
artmıştır,
nükleer
polarite
kaybı
atipinin
vardır.
Nükleositoplazmik oran artmıştır, nükleus büyük, yuvarlak, veziküle, bazen şeffaf, kromatin
kaba granülerdir. Kromatin nükleer membrana yakın kondensasyon gösterir. Belirgin nükleol
ile kalınlaşmış irregüler nükleer membran izlenir. Atipi bulguları glandların hepsinde
olmayabileceği gibi bir glandın tamamında da olmayabilir (Şekil 2). Mitozun az veya çok
olması atipiyi belirlemez, ancak atipik mitotik figür olması önemlidir (48).
Hiperplazide stroma hücreden zengindir. Proliferasyon fazındaki stromal hücrelere
benzerler ve bazal membrana paralel seyrederler. Basit hiperplazideki stroma proliferatif
13
endometriyumdan daha kompakttır. Hücreler iğsi görünümde, fakat şişkin, genişlemiş
nükleusludur. Sitoplazma belirsizdir, mitoz değişkendir. Kompleks formda stromal hücreler
glandüler proliferasyon tarafından baskıya uğramıştır (37).
Hiperplazilerin ayırıcı tanısında düzensiz proliferatif endometriyum, polipler, silyalı
hücre değişikliği (tubal metaplazi), kistik atrofi ve endometriyal glandüler ve stromal yıkım
göz önüne alınmalıdır (37).
Bazı iyi diferansiye karsinomların atipik hiperplaziden ayırımı güç olabilir (37,42).
Burada ayırıma öncelikle yardımcı olan stromal reaksiyon ve stromal invazyondur. Stromal
invazyonu anlayabilmek için üç kriter vardır; 1) Dezmoplastik yanıt, 2) Yer yer kribriform
yapı oluşturacak şekilde birleşik glandüler pattern oluşması, 3) Yaygın papiller pattern (37).
Buna göre hiperplaziler yapısal değişikliklerine göre basit ve kompleks hiperplazi
olarak ayrıldıkları gibi, sitolojik ve nükleer atipiye göre atipisiz ve atipili olmak üzere
sınıflandırılmaktadır. Böylece her iki tip hiperplazi kabaca atipik ve nonatipik, ayrıca
glandüler kalabalıklaşma ve kompleksiteye dayanılarak basit ve kompleks hiperplazi olarak
sınıflandırılırlar (37,47,48).
Endometriyal İntraepitelyal Neoplazi
Östrojen stimülasyonuna bağlı olmadan tipik olarak endometriyal atrofi zemininden
gelişen nonendometrioid kasinomların prototipi seröz karsinomdur. Seröz karsinom sıklıkla
prekürsör bir lezyon olan endometriyal intraepitelyal neoplazi ile ilişkilidir (37,40,42,43,50).
Endometriyal intraepitelyal neoplazi atrofik endometriyumun yüzeyini ve bezlerini
döşeyen hücrelerin nükleuslarında belirgin atipi ile karekterizedir. Yüzeyde sıklıkla hafif
papiller bir görünüm vardır ve bazı hücrelerde hiperkromatik nükleusla beraber kabara çivisi
morfolojisi vardır. Genişlemiş olan nükleusların granüler veya veziküle kromatin yapısı
vardır ve sıklıkla genişlemiş eozinofilik nükleollere sahiptirler. Atipik de dahil olmak üzere
sayısız mitotik figür bulunur (37).
ENDOMETRİYAL KARSİNOM
Endometriyal karsinomlar tip I ve tip II olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Tip I
endometriyal karsinomlar kronik anovulasyon ya da östrojen replasman tedavisi öyküsüne
sahip 40-60 yaşları arasındaki genç hasta grubunda görülür. Genellikle iyi diferansiye,
miyometriyum invazyonu olmayan ve endometriyal hiperplazi ile ilişkili olan karsinomlardır
(37,38,51). Bu grup tümörler östrojen ve progesteron reseptörleri pozitif, p53 negatif ve Ki-67
14
indeksi düşük olan tümörlerdir (38). Bu grubun prototipi endometrioid tip endometriyal
karsinom (EEK) olup müsinöz ve sekretuar karsinomlar da bu gruba dahildir (37). Tip II
endometriyal karsinomlar ise hiperplazi ve östrojen fazlası ile ilişkisi olmayan saldırgan
tümörlerdir (35,2,43,53,54). Bunlar endometriyal atrofi zemininden gelişirler (35,37,43).
Hastalar daha çok postmenopozal dönemde olup, tip I tümörlere göre daha ileri yaştadır
(37,40). Genellikle östrojen ve progesteron negatif, p53 pozitif tümörlerdir. Ki-67
proliferasyon indeksleri yüksektir (37,40,51). Seröz ve berrak hücreli adenokarsinomlar ile az
diferansiye karsinomlar bu gruptadırlar (40). Endometriyal karsinom gelişiminde pek çok risk
faktörü belirlenmiştir. Bunlardan en önemlisi progesteron ile kombine edilmeden yapılan
östrojen tedavisi ile gelişen hormonal stimülasyondur (37,41,53). İki yıldan fazla
karşılanmamış östrojene maruz kalan kadınların endometrioid kanser riski 2-3 kat artmaktadır
(37,38,55). Erken yaşta menarj, nulliparite, geç yaşta menopoz da risk faktörleri arasındadır
(35,37,55). Ayrıca diabetes mellitus, hipertansiyon ve yüksek hayvansal içerikli diyet de risk
faktörlerindendir
(37,41,53).
Meme
kanserli
hastalarda
kullanılan
tamoksifen
de
postmenopozal kadınlardaki zayıf östrojenik etkisi nedeniyle EK riskini 2-3 kat arttırmaktadır
(53). Ayrıca hayatlarının bir döneminde en az bir yıl süreyle devamlı oral kontraseptif
kullanan kadınlarda kullanmayanlara göre EK riskinin %50 azaldığı tespit edilmiştir. Bu
koruyucu etki 15 yıl devam etmektedir (37).
Endometrioid Tip (Tip 1) Endometriyal Karsinom
Endometriyumun, normal endometriyumu taklit eden bez yapıları oluşturan primer
adenokarsinomudur (51). Tüm EK’ların dörtte üçünü oluşturmaktadır (35,37,40,55). Tanım
olarak bu tümörler %10’dan fazla skuamöz, seröz, müsinöz veya berrak hücre değişiklikleri
göstermezler (37). Tanı sırasında %50 iyi, %35 orta, %15 ise kötü diferansiasyon gösterir
(37). Endometrioid karsinomlu olguların %80’i postmenopozaldir ve yaş ortalamaları 59’dur,
sadece %1-8’i 40 yaşın altındadır (37,40,55). Genç hastalarda tümör genellikle düşük
derecelidir ve minimal invazivdir (37).
Endometriyal karsinomun ilk belirtisi genellikle anormal vajinal kanamadır (37,55).
Makroskopik olarak endometrioid karsinom derin invazyon gösterdiğinde bile genellikle
uniform olarak ekzofitiktir. Alt uterin segmente uzanım sıktır, olguların yaklaşık %20’sinde
servikal tutulum vardır (37).
15
‘’International Federation of Gynecology and Obstetrics’’ (FIGO) evreleme sistemi ve
WHO’nun uterus karsinomu
histopatolojik sınıflamasının en son revizyonunda, tümör
derecelendirmesinin hem yapısal patterne, hem de nükleer özelliklere veya her ikisine birden
dayandırılması önerilmektedir (37). Yapısal derecelendirmede solid alanların tüm tümör
içinde kapladığı alana bakılır ve % olarak ifade edilir. Buna göre %5’ten daha az alan
kaplıyorsa derece 1 (Şekil 3), %6-50 arasında alanı solid yapılar oluşturuyorsa derece 2 (Şekil
4), %50’den daha fazla solid alan varsa bunlar da derece 3 (Şekil 5) olarak derecelendirilir.
Bu solid adaların benign solid adalar olan morüller veya skuamöz adalarla karıştırılmaması
gerekir (37,40,54). Ayrıca yapısal dereceyle uyumsuz yüksek nükleer atipi varlığında
histolojik derece bir derece yükselir (35,37,51). Bu nükleer atipinin aynı zamanda tip 2
EK’ları temsil edebileceği akılda tutulmalıdır. Tip 2 EK’larda nükleer derece daha ön
plandadır (51).
Endometrioid karsinomlar metaplazi olarak da adlandırılan çeşitli tiplerde hücresel
diferansiasyon da gösterebilirler. Diferansiye hücre tipleri sitolojik olarak sakin müsinöz,
sekretuar veya tubal (silialı) hücre tiplerini içerirler. Bu tümörler genellikle düşük dereceli
karsinomlarla ilişkilidir ve çok iyi pronoza sahiptirler (56).
Seröz karsinom ve berrak hücreli karsinom gibi klinik olarak agresif olan özel alt
tiplerin derecelendirimesine gerek yoktur, çünkü bunlar doğal olarak yüksek dereceli
tümörlerdir (37,40). Derecelendirmeye ihtiyaç göstermeyen bir başka tümör endometrioid
karsinom alt tipi olan klinik olarak düşük dereceli kabul edilen ve tanımsal olarak da derece 1
olan sekretuar karsinomdur (40). Bu karsinom EEK’ların %1-2’sini oluşturur. Tümörü
oluşturan bezleri döşeyen epitelde sekretuar endometriyuma benzer şekilde subnükleer veya
supranükleer glikojen vakuolleri görülür (37). Tıpkı diğer varyantlar gibi EEK’ın bir
kompenenti olarak ya da baskın kompenent olarak izlenebilir (51). Bu tümörün kötü
prognozlu berrak hücreli karsinomdan ayrılması önemlidir. Ayrıca sekretuar etki içeren atipik
hiperplazilerden ayrılmaları güçlük arzedebilir (37).
Endometrioid karsinomda nükleer ve yapısal derece arasında belirgin fark olması
olağan değildir ve tümörün seröz papiller karsinom olma olasılığını akla getirmelidir. Nükleer
derecenin değerlendirilmesinde nükleus şekil ve ölçüsü, kromatin dağılımı, nükleolün boyutu
önemli role sahiptir (52,57).
Skuamöz diferansiasyon EEK’ların %20-50’sinde çeşitli miktarlarda görülebilir (51).
Skuamöz varyant tanısının konabilmesi için skuamöz kompenentin tümörün en az %10’unu
16
oluşturması gerekir (37). Aslında skumöz diferansiasyonun klinik ya da prognostik önemi
olmamakla birlikte tanınması solid büyüme paterninden ayrılması için önemlidir (51).
Villoglandüler varyant ikinci sıklıkla görülen EEK varyantıdır (51). Genellikle
EEK’ların fokal bir kompenenti olmakla birlikte tümörün çoğunluğunu oluşturduğunda
varyant olarak tanımlanır (40,51). Davranışları düşük dereceli EEK ile benzerdir. Bu
varyantın daha agresif seyir gösteren uterusun seröz papiller adenokarsinomlarından ayrılması
önemlidir (37,40,51).
EEK’larda silialı hücreler görülebilmesine rağmen silialı hücreli varyantta malign
bezlerin çoğu ya da tamamı tubal epitele benzer silialı hücreler ile döşelidir (40,51). Her
zaman iyi diferansiye olup kribriform patern gösterir (37). Bu varyant özellikle silialı hücre
metaplazisi gösteren benign proliferasyonlar ile karıştırılmamalıdır (37,38).
Endometriyal Karsinomda Prognostik Faktörler
Endometriyal karsinomda risk faktörleri uterin ve ekstauterin faktörler olmak üzere
ikiye ayrılabilir:
a) Uterin faktörler; 1- histolojik tip, 2- derece, 3- miyometriyal invazyonun derinliği, 5servikal tutulum, 6- vasküler invazyon, atipik endometriyal hiperplazinin varlığı, 7- hormon
reseptör durumu, 8- DNA ploidisi.
b) Ekstrauterin faktörler; 1- adneksial tutulum, 2- intraperitoneal metastaz, 3- pozitif
peritoneal sitoloji, 4- pelvik ve paraaortik lenf nodu metastazı (37).
Ekstrauterin hastalık bulgusu, servikal tutulum veya vasküler invazyon bulunan
kadınlar yüksek risk grubunu oluştururlar. Hastalığın tekrarlama oranı eğer bu faktörlerden bir
tanesi varsa %20, iki tanesi varsa %43, her üçü de varsa %63’tür. Klinik faktörler arasında
yaş, ırk, sosyoekonomik durum endometriyal kanserde prognostik faktörler arasındadır. En
önemli prognostik faktör yaştır. Bunu FIGO evresi, tümör derecesi, ırk ve sosyoekonomik
durum takip eder (37).
Non-endometrioid karsinomlar tanım olarak yüksek dereceli kabul edildiklerinden
derecelendirilmelerine
gerek
olmasa
da
endometroid
tip
adenokarsinomların
derecelendirilmesi prognoz açısından önemlidir (59). Ancak histolojik derece yaş, evre,
miyometriyal invazyon derinliği gibi diğer prognostik faktörlerle korelasyon gösterdiğinden
bağımsız bir belirleyici değildir (59). Tümör derecesinden bağımsız olarak miyometriyal
invazyon prognozun önemli bir belirleyicisidir (37,40). Gerçekte evre 1 ve evre 2
hastalıklarda miyometriyal invazyon prognozun tek ve en önemli belirleyicisidir (37).
17
Miyometriyal invazyona %25 olguda ileri tanı verildiği tespit edilmiştir. Bunun önlenmesinin
en iyi yolu endomiyometriyal bileşkenin düz bir çizgi olmayıp endometriyumun yer yer
miyometriyuma giren dalgalı bir çizgi olduğunun hatırlanmasıdır (38,59). Adenomiyozis
zemininde gelişen endometroid karsinomların da gerçek invazyondan ayrılmalıdır. Çünkü
adenomiyozis odağında %25 olguda tümör gelişmekte olup bu kötü prognoz göstergesi
değildir. Lenf bezi diseksiyonuna karar verilebilmesi için öncelikle miyometriyal invazyon
derinliği olmak üzere, tümör tipi ve histolojik derece intraoperatif olarak değerlendirilmelidir
(59).
Atipik endometriyal hiperplazi, silialı veya eozinofilik metaplazi ile birlikte olan
endometroid tip adenokarsinomlar daha iyi prognozludurlar (38,59). Servikal tutulum
hastalığın tekrarlama riski ileilişkilidir (37). Ekstrauterin hastalık yokluğunda servikal tutulum
tekrarlama riskini %16 arttırır. Ekstrauterin risk faktörleri arasında pozitif aortik lenf nodları
en önemli prognoz belirleyicisidir. Aortik lenf bezleri pozitif olanlarda 5 yıllık sağ kalım
%36 iken, negatif olanlarda bu oran %85’e çıkar (37).
Endometrioid karsinomlar immunohistokimyasal olarak östrojen reseptör (ER) ve
progesteron reseptör (PR) antikorları ile sıklıkla pozitif reaksiyon verirken, seröz ve berrak
hücreli karsinomlar bu antikorlarla hemen daima negatif reaksiyon verir (37,40). Steroid
reseptör miktarı ve varlığı FIGO evresi, histolojik derece ve sağ kalım ile koreledir (59).
Endometroid tip adenokarsinomların %67’sinin diploid DNA paternine sahip olduğu
bulunmuştur. Böyle tümörler düşük dereceli, yüzeyel invazyon yapan ve daha uzun yaşam
süresi ile ilişkili tümörlerdir (59). Bcl-2 kaybının kötü prognoz, artmış miyometriyal
invazyon, yüksek FIGO evresi, agresif tümör tipi ve yüksek lenf nodu metastazı ile birlikte
olduğu bildirilmiştir (60). p53 tümör supresyon geninin mutasyonu ya da artmış ekspresyonu
özellikle seröz karsinomlarda görülmekte olup kötü prognoz belirleyicisidir (61). Ki-67,
PCNA ya da MIB-1 ile araştırılan tümör hücre proliferasyon düzeylerinin yüksek oluşunun
özellikle evre 1 endometriyal karsinomlarda histolojik derece ve miyometriyal invazyon ile
ilişkili olarak rekürrens riskini arttırdığı gösterilmiştir (59).
Endometroid Tip Endometriyal Kanserlerin Moleküler Temeli
Endometroid tip endometriyal karsinogenezde gittikçe artan yapısal ve sitolojik
atipiyle beraber giden bir hiperplaziden geçerek invaziv karsinoma progresyon olduğuna
inanılmaktadır. Vakaların çoğunda eksojen veya endojen karşılanmamış östrojen etkisi
18
proliferasyon stimülasyonu oluşturmaktadır, ancak tümörün oluşumu ve progresyonuna eşlik
eden moleküler mekanizmalar yeterince bilinmemektedir (62).
Mevcut çalışmalar arasında onkogen aktivasyonu olarak hiperplaziden atipik
hiperplaziye kadar, oradan da karsinoma ilerleyişle
artım gösteren
ras onkogeninde
overekspresyon ve karsinomlarda mutasyon yanı sıra yine karsinomlarda tümörün grade,
stage ve invazivliği ile artım gösteren c-fms onkogen overekspresyonu ile EGFR (c-erbB1)
rearanjmanı en önemliler arasında sayılabilir (62,63).
Endometroid tip endometriyal kanserlerde en yaygın gen kaybı, endometroid karsinom
patogenezinde erken evrede oluşan ve bu tümör gelişiminde merkezi rol
oynayan, 10.
Kromozom uzun kolunda 10q23.3 bölgesinde olmaktadır.Bu loküs PTEN bölgesini barındırır
ve bir adet protein ve lipid fosfotaz kodlar.PTEN mutasyonu atipili ve atipisiz hiperplazilerde
%20 olup, endometroid kanserlerin tüm gradelerinde aynı sıklıkta (%50-80) görülür (62).
P53 tümör süpresör gen mutasyonları diğer tümörlerde olduğu gibi endometroid tip
endometriyal kanserlerde de sık çalışılmıştır. p53 gen lokusunu barındıran 17. Kromozom
kısa kolunda olmakta ve allelde nokta mutasyonu buna eşlik etmektedir (64). Bugün için
endometroid tip endometriyal kanserlerde p53 mutasyonunun az diferansiye (grade 3) ve ileri
evre tümörlerde görüldüğü bu nedenle p53 geninin inisiasyonda değil progresyonda rol
oynadığı anlaşılmıştır (64,65).
Lynch II sendromu (diğer adıyla ailevi nonpoliposiz kolon kanseri sendromu)
hastalarında endometriyal kanserlerin sıklıkla görülmesi, bu vakalarda muhtemelen inaktive
olan ve muhtemel bir tümör süpresör gen olan 2 no’lu kromozomun da endometriyal kanser
inisiasyonunda rol alabileceğini düşündürmektedir.
Mikrosatellit instabilitesi sporadik endometriyal kanserlerde %20 oranında ve atipik
hiperplazilerde de görülmektedir.
Endometroid tip endometriyal kanserlerde steroid reseptörler, özellikle progesteron
reseptörü ile rekürrens ve toplam sağkalım arasında bağımsız bir ilişki gösterilmiş olup bu
parametre erken evre iyi differansiye endometroid tip kanserlerin tedavi ve prognozunu
belirlemede bazı merkezlerde rutin olarak kullanılan bir parametreler arasına girmiştir (66).
Endometroid tip endometriyal kanserlerinde HER-2/neu ile toplam ve hastalıksız
sağkalım arasında direkt ve ters orantılı bir ilişki gösterilmiştir.
Sonuç olarak henüz ailesini tamamlamamış genç hastalarda saptanan erken evre iyi
differansiye endometriod tip endometriyal kanserlerin tedavisinde DNA ploidisi, progesteron
reseptör durumu, proliferasyon indeksi ve nükleer morfometrinin tedaviyi belirlemede
19
önemli, umut verici faktörler olduğunu tekrar özetleyebiliriz (67). Tablo 2’de Tip 1 ve 2
günümüzde endometrial kanserlerde bilinen moleküler farklılıklar izlenmektedir.
Tip I (endometroid)
Tip II (nonendometroid)
Ploidi
Diploid
Aneuploid
k-ras mutasyonları
%15-30
%0-5
E-cadhedrin mutasyonu
%10-20
%90
P53 mutasyonları
%10-20
%90
PTEN inaktivasyonu
%50-80
%10
%10
%40
%25-40
%0-5
P16 inaktivasyonu
Beta-katenin mutasyonları
Tablo 2- Tip1 ve 2 kanserler arasında bugün için bilinen moleküler farklılıklar (68).
ENDOMETRİUM KANSERLERİNDE İMMÜNOHİSTOKİMYASAL
PROGNOSTİK FAKTÖRLER
Karmaşık bir patogenezi olan endometrium kanserinin prognozunu belirlemede güçlü
prognostik faktörler bulunmaktadır. Bunların yanında immünohistokimyasal çalışmaları
ilerlemesiyle beraber, endometriyal dokuda birçok prognostik belirleyicinin rolü araştırılmaya
başlanmıştır.
Özellikle, ileri evre olgularda prognozu önceden belirleyebilmek için prognostik
faktörlere olan gereksinim, son yıllarda yoğun bir ilgi odağı haline gelmiştir. Dolayısıyla,
endometrium kanseri, jinekolojik kanserler içinde prognostik özellikleri en çok araştırılan
kanserlerden birisi olmuştur.
Endometrium kanserli olguların prognozunu belirlemede tümörün histopatolojik tipi
ve yayılımı ana rolü oynamakta, bunun yanı sıra cerrahi evrelendirme çok sayıda prognostik
faktörün değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır. Endometrium kanserinde prognoz üzerine
etkili faktörler;
yaş, histolojik tip, histolojik grade, miyometrial invazyon derinliği,
lenfovasküler yatak tutulumu, lenf nodu tutulumu, tümör büyüklüğü, periton sitolojisi,
hormon reseptör durumu, DNA ploidisi, servikal, adneksiyal yayılım, intraperitoneal hastalık
ve tedavi tipidir (67,69,70).
20
Ancak
erken
evre
endometrium
kanserinde
bilinen
prognostik
faktörlerle
açıklanamayan hastalık nüksleri araştırmacıları yeni prognostik belirleyicileri araştırmaya
İmmunohistokimyasal
yöneltmiştir.
çalışmaların
yaygınlaşmasından
sonra,
prognozu
belirlemede yeni kavramlar ortaya çıkmış ve yeni prognostik faktörler tanımlanmaya
çalışılmıştır. Günümüzde, onkogenler, ploidi ve moleküler belirleyicilerin prognoz üzerine
etkileri halen araştırılmaktadır.
A) Onkogenler:.
1) Endometrium kanserinde önemli bazı genlerin mutasyonları, p53, WAF 1 / CİP 1, PTEN,
bcl-2, c-erbB-2 gibi bilinmektedir (71). Bu mutasyonların çoğu immünohistokimyasal olarak
araştırılabilmektedir. HER-2/neu (c-erbB-2) protoonkogeni, intrinsik tirozin kinaz aktivitesi
olan, epidermal büyüme faktör reseptörüne benzeyen transmembran glikoproteinini
kodlamaktadır. HER-2/neu'nun ekspresyonunun artması endometrium kanserinde kötü
prognostik faktördür. C-erbB-2'nin normal dokuda %8, hiperplastik dokuda %48, malign
örneklerde%63
oranında
amplifikasyonunun,
amplifikasyonu
endometrium
(2-12
kanserinin
kopya)
histolojik
saptanmıştır.
grade'i
ile
HER-2/neu
korele
olduğu
belirtilmektedir (71,72).
2) Bcl-2 proto-onkogeni ise, programlanmış hücre ölümünü (apoptosis) inhibe etmektedir.
Araştırmalar, neoplastik dokuların normal dokulara göre daha yüksek miktarlarda bcl-2
proteini içerdiğini göstermektedir (73,74).
adenokarsinomada
Yine, bcl-2 ekspresyonu, endometriyal
(%1,7), atipik hiperplazi (%4,2) ve non-atipik hiperplaziye (%5,3) göre
anlamlı olarak daha düşüktür (75).
3) p53 proto-onkogeni: Endometriyum kanserinde
endometrium
p53 protein seviyeleri normal
örneklerine göre anlamlı olarak yüksektir (76). Uterus tümörlerinde p53
ekspresyonu bağımsız bir prognostik faktör olup, kötü prognozu göstermektedir. Hasta stage 1
ve 2 olup, p53 eksprese ediyorsa yüksek riskli kabul edilmelidir (74).
B) Proliferasyon belirleyicileri:
1) Ki-67: Ki-67 bağımsız prognostik önem taşımaktadır (77,78 ). Ki-67 kötü prognoz
göstergesidir (79).
2 ) AgNOR: NOR'lar (Nucleolar organizer region) protein sentezinin dolayısıyla da hücrenin
metabolik ve proliferatif aktivitesinin kontrolünde rol oynar. AgNOR düzeyleri, 4,5 ve
üzerinde olan hastalarda sağ kalım daha kısa olmaktadır (80,81).
21
3) PCNA (Proliferating celi nuclear antigen): PCNA, DNA replikasyonu ve hücre
proliferasyonu için gerekmektedir. PCNA değeri %30'un altında olan olgularda sağkalım
sürelerinin uzun olması bu parametrenin prognozu etkileyebileceği kanısını uyandırmaktadır
(80,82,83). Ancak; PCNA değerleri, AgNOR düzeyleriyle karşılaştırıldığında daha sınırlı bir
prognostik belirleyicidir.
4) DNA özellikleri: İnsan tümörlerinde, tümör hücresinin içerdiği DNA'nın özellikleri
(anöploidi, diploidi, proliferatif indeks, DNA indeksi) hastalığın seyrinde prognostik önem
taşımaktadır. Nitekim, tümör pioidisi endometriai kanseri olan olgularda güçlü bir prognostik
faktördür. Ama çoğunlukla sadece cerrahi sonrası değerlendirilebilmektedir.
Bununla
birlikte, endometriai biopsiye dayanan preoperatif ploidi değerlendirilmesinin, postoperatif
değerlendirme kadar önemli olduğu rapor edilmektedir (84). Flowsitometrik analizle
belirlenen S fazı fraksiyonu, endometrioid tip endometrium kanserinde önemli bir prognostik
değişken olarak tanımlanmaktadır. S fazı değerleri > %20 olan hastalarda ölüm riski anlamlı
olarak yüksek bulunmaktadır. Aynı şekilde, DNA indeksi 1,47'nin üstünde çıkınca da prognoz
kötü yönde etkilenmektedir (85,86).
C)Protein yapısındaki prognostik belirleyiciler:
1) Plasental protein-14 (PP14): Bir endometriyal proteindir. Normalde sekretuar
endometriumda ve plasental dokuda bulunmaktadır. Plazmada ve endometriai biopsi
materyalinde bakıldığı bir çalışmada, pre ve postmenopozal hastalarda, CAI25'e göre
endometriai histopatolojiyle daha yüksek korelasyon gösterdiği rapor edilmektedir (87). İn
vivo çalışmalar da, PP14 konsantrasyonları, endometriail adenokarsinomada artmaktadır (88).
2) Tenaskin: Ekstraselüler matriks glikoproteini olup, embiryogenez, karsinogenez ve yara
iyileşmesinde rol almaktadır. Tenaskin ve PCNA'in lokalizasyonu sıklıkla birarada
bulunmaktadır. Tenaskin ekspresyonu görülen stromal bölgede daima PCNA'in
pozitif
olduğu saptanmıştır (89).
3) Makrofaj koloni stimulan faktörün (M-CSF) serum seviyeleri endometrium kanserinde
anlamlı olarak artmaktadır (90,91,92). M-CSF seviyesi, tümörün grade'i ile istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki içindedir.
D)Enzim yapısındaki prognostik belirleyiciler:
1)
Telomeraz
aktivitesi:
Telomeraz,
telomerik
DNA
sentezinde
rol
alan
bir
ribonükleoproteindir. Telomeraz aktivitesi, endometriyal basit hiperplazi vakalarının
22
tümünde, kanserlerin ise hemen hepsinde saptanmaktadır. Ancak hiperplazisi olmayan
postmenopozal kadınlarda görülmemektedir. Bu durum, telomeraz aktivitesinin endometrium
kanserinin erken tanısında önemli olabileceğini göstermektedir (93).
Sonuçlar telomeraz
aktivitesinde artışın tümör progresyonuyla ilgili olduğunu göstermektedir (94,95).
2-Glutatyon
peroksidaz
aktivitesi
(GSH-Px):
GSH-Px
immunoreaktivitesi
normal
endometriyumda glandüler epitelde lokalize olur. GSH-Px aktivitesi, endometriyum kanser
dokusunda normal dokuya göre anlamlı olarak yüksektir (96).
3-Matriks
metalloproteinazları
düzenlemektedir
(97,98).
Tüm
(MMP):
MMP
ekstraselüler
metalloproteinazlar
içinde
matriks
özellikle
döngüsünü
matrilizinin,
endometriyum kanserinin invazyonu ve lenf nodu metastazında anahtar rolü oynadığı ileri
sürülmektedir. Datalar anjiogenesis ve ekstraselüler matriks yıkımının grade ve invazyon
derinliği arttıkça eş zamanlı ortaya çıkmaya başladığını göstermektedir (99,100).
E)Anjiogenezis
Anjiogenezis, tümörün büyümesi ve yayılımında önemli bir faktör olarak karşımıza
çıkmaktadır (101). Çalışmalar, artmış mikrodamar dansitesi olan hastalarda 5 yıllık yaşam
süresinin anlamlı olarak azaldığını göstermektedir (102,103). Vasküler endoteliyal büyüme
faktörü
(VEGF),
tümörle
assosiye
makrofajlar
(TAMs)
endometriyumda
tümör
anjiogenezisinin önemli düzenleyicileri olarak, flt-1 ve KDR/flk-1 ise vasküler proliferasyon
belirleyicisi olarak görev almaktadırlar. Ancak bunların (TAMs hariç) metastaz, rekürrens ve
sağkalım süresini belirlemede önemleri azdır (104). TAM sayımı agresif tümörlerde
artmaktadır (105).
PTEN (Phosphatase ve Tensin Analoğu)
Tümör baskılayıcı gendir ve 10. Kromozom üzerinde yer almaktadır (10q 23).
Endometriyum kanseri ve prekanseröz lezyonlarında tespit edilmiş en sık mutasyona uğrayan
gendir (106, 107). Mutasyon veya heterozigot kaybına bağlı olarak ekspresyonunda bozulma
olur. Bu bozulma endometroid tip adenokarsinomların %83 kadarında bulunabilmektedir. EIN
lezyonlarına bakıldığında herhangi bir PTEN mutasyonu lezyonların %55 kadarında
bulunmaktadır. PTEN’nin germ hücresi mutasyonları dört sendroma neden olmaktadır.,
bunlar Cowden Sendromu (olguların %80 ninde vardır), Lhermitte Duclos Sendromu ,
Bannayan-Riley-Ruvalcaba Sendromu (olguların %60 ında vardır) ve Proteus Sendromudur
(108).
23
PTEN’nin normal endometriyumdaki ekspresyonu horman bağımlıdır ve siklusun
değişik dönemlerinde farklılık gösterir. Ösrojenik uyarı PTEN’nin epitelde yüksek oranda
sentezlenmesine yol açmaktadır (109,110). Sekratuar fazdaki progesteron maruziyeti
ise
PTEN‘den yoksun sekratuar vakuoller meydana getirmektedir. Stromal ekspresyonu ise tüm
siklus boyunca yüksek seyretmektedir. Progesteron ile PTEN ekspresyonunun azalması
aslında fonksiyonel bir ihtiyacın ortadan kalmasını göstermektedir. Çünkü progestin etkisi
altındaki endometriyumda PTEN’nin tümör baskılayıcı etkisine ihtiyaç
kalmamaktadır
(109,110 ).
PTEN mutasyonları veya inaktivasyonu her geçen gün artan sayıda birçok
tümörde ve bunların özellikle erken evrelerinde saptanabilmektedir. p53 de olduğu gibi PTEN
geninin her iki allelinin de etkilenmesi gerekmektedir. PTEN in vitro ortamda çift özelliğe
sahip bir trozin fosfataz bölgesi içerir: protein fosfataz ve lipid fosfataz. Lipid fosfataz
aktivitesinin substratı olan fosfotidil inositol trifosfata (PIP3) karşı PTEN yüksek derecede
özgüdür ve D3 fosfatını inozitol halkasından ayırır (111).
Normal koşullarda dinlenme halindeki bir hücrede PTEN seviyeleri düşüktür.
Hücre yüzeyindeki reseptörlerin aktivasyonu sonucu fosfotidil inozitol 3 kinaz (PI3 kinaz) da
aktif hale gelir. Böylece PTEN ve D5 fosfatazların substratı olan fosfotidil inositol trifosfata
(PIP3) meydana gelir. PIP3 güçlü bir hücre içi habercidir ve pleckstrin homolojisi ‘(PH) olan
proteinlere bağlanır (110). PTEN mutasyonuna bağlı PIP3 ün hücre içinde kontrolsüz artışı
onkogeneze eğilim yaratan hücre içi değişikliklere neden olur. PIP 3 ile ayn ı PH b ö gl esi
içeren proteinler içinde en önemli olan ise AKT ailesidir (AKT1, AKT2, AKT3) ve bunların
düzenleyicisi fosfoinozitid bağımlı kinaz 1 (PIDK 1) dir. PTEN aktivitesinin kaybı hücre
içinde PI3-kinaz /AKT sinyal yolağının sürekli olarak aktif kalması ile sonuçlanır.
PTEN ve PI3-kinaz /AKT Sinyal Yolağı
PI3-kinaz yolağının uyarılması hücre büyümesi ve sağkalım sinyalleri alındığında
başlar. Alınan sinyaller hücre içi ortama plazma membranını tam kat olarak geçen tirozin
kinaz reseptörleri ile aktarılır. Bu reseptörlerin örnekleri arasında epidermal büyüme faktörü
reseptörü, Her2/neu reseptörü, c-kit reseptörü ve IGF 1 reseptörü yer almaktadır. Ligand
aktivasyonu sonrası PI3 kinaz hücre membranına gelir ve burada PIP3 üretmeye başlar. PIP3
meydana geldikten sonra diğer kinazların plazma membranına gelmesi ve aktivasyonundan
sorumludur; bunalara Protein kinaz B (AKT) ailesi ve PIK1 dahildir. AKT hedefleri veya
24
substratları proliferasyon, apoptosiz, glukoz hemostazı, hücre boyutu ve DNA hasarı gibi
birçok kritik hücresel fonksiyonda rol oynamaktadır (112,113).
PI3K sinyal yolunun insan kanserlerindeki önemi PTEN tümör süpresör geninin lipid
fosfataz aktivitesi ile PI3K ve AKT inhibisyonu yaptığının ortaya konması ile anlaşılmıştır
(111). PTEN lipit fosfataz aktivitesi ile PtdIns 3,4 P2 ve PtdIns 3,4,5 P3 ‘ü D3 pozisyonundan
defosforile ederek inhibe eder. Hücrede PTEN kaybı durumlarında PtdIns 3,4,5 P3
seviyesinde aşırı
artış
olur (114,115,116).
Birçok
insan
kanserinde bu
yolağın
komponentlerinde mutasyon ve deregulasyon tespit edilmesi ile bu sinyal yolağının hücre
transformasyonundaki rolü anlaşılmıştır.
PI3K bir kere aktive edilip membrana lokalize olunca PtdIns 3,4 P2 yi PtdIns 3,4,5 P3
‘e çevirir. Bu lipitler serin tirozin kinaz AKT ve PDK1 (fosfoinositid bağımlı kinaz 1) gibi
‘pleckstrin homolojisi’ ihtiva eden proteinleri plazma membranına çeker (117). Bu sayede
hücre membranına lokalize olan AKT PDK1 tarafından aktive edilir. AKT normal ve
patolojik PI3K sinyal yolağında anahtar rol oynar (118). Üç isoformu vardır. AKT 1, AKT2
ve AKT 3; sırasıyla 14q32, 19q13 ve 1q43 bölgelerinde kodlanırlar.
AKT ‘nin hedef molekülleri: 1) Transkripsiyon faktörleri ( BAD, GSR3, IRS1,
Fosfodiesteraz, Forhead box ailesi, Caspase 9, NF-kg) 2) Protein kinazlar ( mTOR, eNOS,
Raf , BRCA 1 ,p 21 ) (119,120). AKT ‘nin önemli fonksiyonlarından biri de fosforile ettiği
molekülleri 14-3-3 proteini ile etkinleştirir. 14-3-3 proteinleri stoplazmik proteinlerdir ve
etkileşime girdiği spesifik fosfoproteinlere
stoplazmada lokalize olamalarına
bağlanarak onları hedeflerinde uzaklaştırarak
neden olur. Örneğin Forkhead box proteinlerinin
aktiviteleri AKT bağımlı fosforilasyonla negatif olarak regüle edilir. Sonuç olarak AKT
birçok proteini serin ve tirozin artıkları üzerinden
fosforile eder. Bu sayede hücre
proliferasyonu, sağkalım, glukoz metobolizması gibi birçok kritik hücre fonksiyonlarında
anahtar rol oynar.
25
Şekil 1- PI3K/Akt Sinyal Yolu (www.cellsignaling.com)
Forkhead box (FOX)Transkripsiyon Faktörleri
Forkhead box proteinleri bir transkripsiyon faktör ailesidir ve apoptosiz, hücre
büyümesi, gelişimi, çoğalması ve sağ kalımında etkili olan genlerin ekspresyonunu kontrol
ederler (121). Foxo proteinlerinin esas belirleyici özelliği 80-100 aminoasid den oluşan
“winged helix” olarak da bilinen hedef genlerin DNA ‘larına bağlanabilen forkhead box
bölgesidir (21). Bu sayede hedef genlerin aktivitesini aktive ya da inhibe ederler (21,22).
Foxo3a FOX protein ailesinin O subgrubunda yer alır. 6q21 lokusunda kodlanır. O
subgrubu üyeleri (Fox1, Foxo4, Foxo3a ) apoptosiz(A126), hücre siklus kontrolü(A87) ,
immün sistem, metobolizma, hücre proliferasyonu, oksidatif streslere karşı tolerans ve
sağkalımı regüle ederler (21,22,23,24,122). Foxo3a aktivitesi AKT bağımlı fosforilasyon,
asetilasyon ve Skp2 bağımlı ubiqunasyon gibi postranslasyonel modifikasyonlarla regüle
edilirler (123,124). AKT tarafından fosforillendikleri zaman 14-3-3 proteinine bağlanarak
stoplazmada stabilize edilerek inaktif olurlar (125,126).
26
Foxo3a değişik dokularda farklı derecelerde eksprese edilir. Fonksiyonları
hücre
siklus kontrolü, apoptosiz ve sağkalım üzerine gösterir (121). Esas olarak antiproliferatif ve
proapopotiktir. Hücrenin değişik bölgelerinde lokalize olmuştur.
Foxo3a diğer Fox proteinleri gibi fosforilasyon, metilasyon, asetilasyon ve
ubiqunasyon gibi postranslasyonel modifikasyonlarla regüle edilir (127). Bu ortak
modifikasyonlar Foxo3a nın hücre içindeki lokalizasyonunu, stabilitesini, gen spesifitesini ve
hedef DNA’ya bağlanma aktivitesini etkiler. En önemli kontol mekanizması PI3 kinaz/AKT
sinyal yolu ile olur (128). Bu yolak Foxo3a aktivitesini fosforile ederek inhibe eder.
Asetilasyon yolu ile kontrol SIRT aktivitesi ile gerçekleşir. SIRT 1 Foxo3a üzerine etkisini
GADD45 gibi sağkalım genlerini aktive ederek ve BIM gibi apoptotik genleri baskılayarak
gerçekleştirir. Halen bu değişik regülasyon basamaklarının nasıl etkili olduğu açıklığa
kavuşmamıştır. Ubiqunasyon yolu ile kontrolü Skp2 ve MDM 2 (p53 geninin negatif
regülatörü) ile gerçekleşir. Bu postranslasyonel modifikasyonların yanında Foxo3a aktivitesi
bir tümör süpresör gen olan RUNX3 ile de kontrol edilir.
Hücre çekirdeğine gelen ve çekirdekten çıkan sinyalleri içerir, bu nedenle IGF1 gibi
sağkalım sinyalleri varlığında AKT1 Foxo3a yı tirozin 32 ve serin 253 bölgelerinden fosforile
ederek inaktive eder (129,130,131,132). Sağkalım sinyallerinin yokluğunda defosforile olan
Foxo3a çekirdeğe taşınarak hedef genlerine bağlanarak hücre siklusunun arresti ve apoptosizi
indükler. Bu nedenle bir tümör süpresör gen gibi aktivite görür ( 133,134,135).
Foxo3a tercihen hedef genlerinin promotor bölgelerinde yer alan FHRE (daf-16
bağlanma bölgesi olarak da bilinir) bölgesine bağlanarak etki gösterir. Bu bağlanma bölgesini
içeren hedef genler: BIM (BCL2 L11-bcl 2 benzeri protein 11 ‘i kodlar) (136) , ID1 (DNA
inding protei inhibitörü) (137), PUMA (bcl2 binding komponent 3) (138), BTG 1 (B cell
translokasyon geni) (139), CITED (140,141), SOD2 (MnSOD –süperoksit dismutaz 2 yi
kodlar) (142), BCL 6 (143), ESR1 (östrojen reseptör alfa) (144,145), GADD45A (growth
arrest and DNA damage inducible alfa) (146,147), FASL 6 (TNF ailesi yesi bir transmembran
proteini ) (148), TNFSF 10 (TRAİL-apoptosizde fonksiyon gören transmembran proteini)
(149).
Foxo3a geniş bir gen grubunun ekspresyonunu kontrol eder. Aktivitesi büyük oranda
antiproliferatifdir. Hedef moleküllerinin çoğunluğu apoptosizden sorumlu genlerdir ( FASL6,
BCL2L11, TRAİL, PUMA ). PUMA Foxo3a bağımlı hücre ölümünde esas sorumlu olan
27
(134). Hücre siklusu ve apoptosiz kontrolü için p53’e doğrudan bağlanır, apoptosiz ve hücre
siklus regülasyonunda ortak fonksiyonları vardır (150,175). Bir DNA tamir geni olan ATM
ye bağlanarak aktivitesini arttırır (151). Bir tümör süpresör gen olan RUNX3 ‘e bağlanıp BIM
ekspresyonunu etkileyerek apoptosizi indükler (152). CDKN1A (p 21 ) p53 tarafından sıkı
bir şekilde kontrol edilen siklin bağımlı kinaz inhibitörü 1‘i kodlar. Hücre siklus kontrolünde
görevlidir. Foxo3a CDKN1a nın üretimini kontrol eder. Hücre çoğalma ve gelişiminden
sorumlu olan MAP kinaz (Mitojen-aktivated protein kinaz) inhibe eder (153).
Foxo3a hücrede biriken reaktif oksijen radikallerinin temizlenmesinde etkili olan
Catalaz 8, SOD2 (Süperoksit Dismutaz 2), Sestrin 3 (redox enzim) ve PINK (PTEN bağımlı
protein kinaz 1-hücreleri strese bağımlı mitokondrial disfonksiyondan korur)‘ı aktive eder
(154,155).
Birçok Foxo proteininin embriyonik gelişimde önemli fonksiyonu vardır. İmmün
modülatör fonksiyonları mevcuttur (156). Castrillon DH ve ark’nın yaptığı bir çalışmada
denek farelerde folikulogenezi inhibe ettiği ve seconder infertiliteye neden olduğu
belirlenmiştir (157).
Foxo3a Glukoz 6 fosfataz ve IGFBP 1 ‘in üretimini düzenleyerek metobolik olaylarda
da görev alır (158).
Foxo3a bir tümör süpresör olduğu halde çoklu ilaç direncinden sorumlu bir protein
olan ABCB1 ( beta-glikoprotein) in üretimini arttırarak özellikle kemoteropatik ilaçlara karşı
olan dirençde rol alır (159).
Foxo3a östrojen reseptör alfa ve beta’ya bağlanarak östrojen aracılı transkripsiyonu
inhibe eder (160). Progesteron ve androjen reseptörlerine de aynı şekilde bağlanır (161,162) .
Foxo3a‘nın üretim ve dağılım paterni hakkındaki bilgiler fare çalışmalarından elde
edilmiştir. Farelerde karaciğerde yüksek düzeyde olmak üzere kalp, beyin, böbrek, daha az
oranda da over ve testisde tespit edilmiştir (163). İnsanlarda vücutta geniş bir dağılımı olduğu
düşünülyor ve birçok farklı hücre tipinde tespit edilmiştir. Bununla beraber tümör
hücrelerinde üretimi azalmış olarak belirlenmiştir.
28
Şekil 2- Foxo hedef genleri ve fonksiyonları (www.cellsignaling.com). Foxo
trankripsiyon faktörleri bölünen hücrelerdeki (mavi) ve mitoz sonrası hücrelerdeki (yeşil),
pek çok değişik hedef genlerin transkripsiyonunu teşvik eder. Bu tabloda hedef genlerin bir
kısmı yer almaktadır. BTG-1, B-cell translocation gene 1; p21, cyclin-dependent kinase
inhibitor 1A; p27, cyclin-dependent kinase inhibitor 1B; MnSOD, manganese superoxide
dismutase; G6Pase, glucose-6-phosphatase; PEPCK, phosphoenolpyruvate carboxykinase;
FasL, Fas ligand; GADD45, growth arrest and DNA damage-inducible protein 45; DDB1,
damage-specific DNA-binding protein 1; DBE, DAF-16 family member-binding element
29
III-GEREÇ VE YÖNTEM
Bu çalışma Başkent Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
Jinekolojik Onkoloji Bölümünde retrospektif olarak yürütüldü. Çalışmada premenopozal ve
postmenopozal endometriyal hiperplazi ve endometriyum kanserli hastalarda Fox03a
ekspresyonu değerlendirildi ve bu belirteçlerin klinik ve patolojik prognostik faktörler ile
arasındaki ilişki araştırıldı. Çalışma için Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik
Araştırmalar Kurulu’nun izni alındı.
Hasta Seçimi
Çalışmaya Başkent Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı
Jinekolojik Onkoloji Bölümünde 2006-2011 yılları arasında tedavileri yapılan toplam 80 hasta
dahil edildi. Çalışma iki farklı hasta grubuyla yapıldı. Birinci gruba; menometroroji ve
postmenopozal kanama endikasyonu ile histerektomi veya dilatasyon/küretaj yapılmış olan
hastalardan nihai patoloji sonucu basit endometriyal hiperplazi olarak rapor edilmiş 22 olgu
ve nihai patoloji sonucu komplex atipili endometriyal hiperplazi olarak rapor edilmiş 18
olgu
dahil edildi. İkinci gruba; total abdominal histerektomi, salpingooferektomi,
omentektomi ve lenf nodu diseksiyonu yapılmış,
nihai patoloji sonucu endometroid tip
endometriyum kanseri olan 40 olgu dahil edildi. Kanser grubundaki olgular farklı evrelerden
seçildi. 40 olgudan ; 10’u evre1A, 10’u evre 1B, 7’si evre II ve 12’si evre III ve 1 evre IV
idi.
Çalışmaya dahil edilen toplam 80 olguya ait hasta dosyaları ve patoloji kayıtları
taranarak yaş, menopozal durum, sistemik hastalık, boy, kilo, vücut kitle indeksi verileri elde
edildi. Tüm olgulara ait patoloji raporları ve preparatlar tekrar değerlendirilerek patolojik
veriler standardize edildi.
Endometriyum kanserli olguların tamamı kliniğimizde düzenli olarak takip edilmişti.
Olgulardan adjuvan tedavisi yapılanların takibi adjuvan tedaviden 2 ay sonra, adjuvan tedavi
uygulanmayanların takibi ise operasyondan 2 ay sonra başlatılmıştı. Takipler ilk 2 yıl boyunca
6 ayda bir, 2 yıldan sonar yılda bir, 5 yıldan sonra ortalama 10-12 ayda bir yapılmıştı.
Kontroller bimanuel vajinal muayene, vajinal- abdominal ultrasonografi incelemeyi
kapsamaktaydı. Olguların ayrıca ortalama yılda 2 kez vajinal smear sonuçları mevcuttu.
30
Akciger grafisi ve abdomino pelvik bilgisayarlı tomografi (BT) incelemeleri ortalama yılda
bir kez yapılmıştı.
Immunohistokimyasal Çalışma
Formalin fikse, parafin gömülü hiperplazi ve karsinom içeren blok halindeki
histerektomi materyallerinden 4 mikronluk seri kesitler alındı ve bir tanesi histopatolojik
tanının doğrulanması için H&E ile boyandı. İmmünohistokimyasal analiz için birbirini izleyen
kesitler işleme tabi tutuldu. Hücre stoplazma ve çekirdeğinde mevcut Foxo3a proteinini tespit
edebilen Foxo3a Rapit poliklonal antikor 100 ul ihc-p ile uyumlu (antikor 9467-CellSignaling
Teknoloji, Danvers, MD) kullanıldı. Antikor önce 10 ul olarak 10 adet eppendorfa bölünüp
dondurucuda -20’C de saklandı. 1: 80 dilüe edilip tbs ile sulandırıldı, Leica marka BONDMAX™ fully automates IHC ve ISH immünohistokimya boyama cihazında Bond Polymer
Refine Detection (DS9800) kit kullanılarak boyandı Antigen retrievel aşaması 20 dk EDTA
pH 9.0 uygulanarak hazırlandı. Pozitif kontrol olarak normal endometriyum dokusunda
denendi.
Foxo3a Antikoru ile Boyanmanın Yorumlanması
İmmünohistokimyasal bulgular, tek bir patolog tarafından semikantitatif olarak
değerlendirildi. Nükleer ve/veya sitoplazmik boyanma pozitif reaksiyon olarak kabul edildi.
Buna göre hiç boyanma olmayanlar negatif kabul edildi. Boyama izlenen olguların boyanma
yoğunluğu ve boyanan hücrelerin oranı değerlendirildi. Olgular boyanma yoğunluğu göre 3
gruba ayrıldı: 0, boyanma yok; 1 zayıf boyanma; 2 kuvvetli boyanma. Boyanan hücrelerin
oranı nicel olarak değerlendirildi ve 3 gruba ayrıldı: 1(<%25 pozitif hücre); 2(%25-%75
pozitif hücre); 3 (>%75 pozitif hücre).İmmünohistokimyasal skor , yoğunluk ve oran skorları
çarpılarak elde edildi.Elde edilen immünohistokimyasal skor üç gruba ayrıldı: <100 skor
zayıf boyanma; 100-300 skor orta derecede boyanma ;>300 skor kuvvetli boyanma olarak
değerlendirildi.
İstatistiksel Analiz
Araştırma bulgularının istatistiksel analizi SPSS 16.0 (Chicago, IL) paket programı ile
yapıldı. Gruplar arası karşılaştımalar için Pearson Chi-Square testi kullanılmıştır. P < 0,05
anlamlı kabul edilmiştir.
31
IV-BULGULAR
Çalışmaya katılan hastaların klinik özellikleri Tablo 3’de izlenmektedir. Hastaların
çoğunluğu obez ve ek sistemik hastalığı olan olgulardı. Hiperplazi grubunda 2 opere meme
Ca ve 1 over Ca , kanser grubunda 1 opere meme Ca ve 1 opere kolon Ca ‘lı hasta mevcuttu.
Karekteristik
Hiperplazi
Kanser
ortalama ± standart sapma ortalama ± standart sapma
Yaş
49.8 ± 6,1
57,1±10,2
BMI
29,7±6,5
31,9±5,7
n (%)
n (%)
Postmenopozal
17 (42,5)
25 (62,5)
Premenopozal
23 (57,5)
15 (37,5)
Postmenopozal kanama
10 (25)
27 (67,5)
Menometroroji
20 (50)
13 (32,5)
İnsidantel
10 (25)
Menopoz durumu
Başvuru şikayeti
Diabet
4 (10)
1 (2,5)
Hipertansiyon
7 (17,5)
12 (30)
Diabet+Hipertansiyon
5 (12,5)
6 (15)
4 (10)
2 (5)
Hiperlipidemi
Histolojik Tip
Basit hiperplazi
22 (55)
Kompleks atipili hiperplazi
18 (45)
Endometroid tip (Tip 1)
40 (100)
Tablo 3- Olguların klinik karekteristikleri. Değerler sayı (n), yüzde (%) olarak veya ortalama
± standart sapma olarak verilmiştir.
Endometriyum kanserli hastaların histopatolojik özellikleri Tablo 4’de izlenmektedir.
Olguların tamamı endometroid tip (Tip 1) idi. Evre 1 olguların 10’u (%25) evre1A, 10’u
(%25) evre1B idi. Evre III olguların 1’i (%2,5) IIIA, 6’sı IIIC1 ve 5 tanesi IIIC2 idi.
Olgulardan sadece birinde omentum tutulumu mevcuttu (Evre IVA)
32
Değişken
Sayı
n
Yüzde
%
20
7
12
1
50
17,5
30
2,5
8
22
10
20
55
25
17
23
42,5
57,5
24
16
60
40
11
29
27,5
72,5
2
38
5
95
5
35
12,5
87,5
28
12
70
30
35
5
87,5
12,5
Evre
I
II
III
IV
Grade
I
II
III
Myometriyal invazyon
<%50
>%50
1
LVAI
Var
Yok
Servikal stromal invazyon
Var
Yok
Uterin serozal tutulum
Var
Yok
Adneksial tutulum
Var
Yok
Lenf tutulumu
Pelvik LN2
Negatif
Pozitif
Para-aortik LN
Negatif
Pozitif
1
LVAI: Lenfo vasküler alan invazyonu
2
LN:Lenf nodu
Tablo 4- Tip 1 endometriyum kanserli hastaların klinik-patolojik özellikleri
Hiperplazi grubunda patolojik tanısı dilatasyon küretaj ile kompleks atipili
endometriyal hiperplazi olarak rapor edilen 5 hastaya takiben total abdominal histerektomi ve
33
bilateral salpigoooferektomi yapıldı.3 hastanın histerektomi spesmenlerinin patoloji tanısı
kompleks atipili endometriyal hiperplazi olarak rapor edilirken 2 hastanınki proliferatif
endometriyum olarak rapor edildi.
Kanser grubuna dahil edilen olgulardan 19 ‘una adjuvan tedavi verildi. Evre IIIC olan
5 hastaya Kemoterapi, 6 hastaya kemoradyoterapi uygulanırken ; evre IIIA olan tek olguya
radyoterapi+brakiterapi uygulandı. Evre II olgulardan
2 hastaya radyoterapi, 2 hastaya
radyoterapi+brakiterapi uygulanırken, 1 hastaya kemoradyoterapi uygulandı. Evre1B
olgularından birine brakiterapi uygulandı.Takipler esnasında 3 (%0,07)
hastada nüks
görüldü.Bu nükslerden ikisi alt abdomende iken biri torakal+abdominal rekürrensdi. Ölen
hasta olmadı. Ortalama hastalıksız sağkalım süreleri 14 ay (maksimum 66 ay- minumum 2
ay).Nüks görülen hastaların hastalıksız sağkalım süreleri 11 ay idi. Olgular boyanma
yoğunluğu açısından immünohistokimyasal skor’a göre 3 gruba ayrıldı; zayıf boyanan (skor
<100) olgular negatif; orta ve kuvvetli boyanan (skor100-300 ve >300) olgular pozitif kabul
edildi.
Şekil 3’de basit endometriyal hiperplazide, Şekil 4’de kompleks atipili endometriyal
hiperplazide Foxo3a boyanma paterni izleniyor. Şekil 5 ve 6 da sırasıyla Evre IA grade I
endometriyum Ca ve EvreIA
grade II endometriyum Ca’da Foxo3a boyanma paterni
izleniyor. Şekil 7 ve 8 de sırasıyla Evre II grade III endometriyum Ca ve Evre III grade I
endometriyum Ca’daki Foxo3a boyanma paterni izleniyor.
Şekil 3- Basit hiperplazi hemotoksilen eozin x10 ve Foxo3a boyaması x10
34
Şekil 4- Kompleks atipili endometriyal hiperplazide HEx10 ve Foxo3a boyaması x20
Şekil 5- Evre 1A grade I endometriyum Ca’da HEx10 ve Foxo3a boyaması x20
Şekil 6- Evre 1A grade II endometrium Ca ‘da HEx10 ve Foxo3a boyaması x 40
35
Şekil 7- Evre II grade III endometriyum Ca’da HEx4 ve Foxo3a x10
Şekil 8- Evre III grade I endometriyum Ca’da HEx10 ve Foxo3a x20
Tablo 5’de kanser grubunda Foxo3a ekspresyon oranları görülmektedir. Foxo3a
ekspresyonu evre, myometrial invazyon, lenfovasküler invazyon, servikal stromal invazyon,
serozal–adneksial tutulum ve LN tutulumu durumuna göre değişiklik göstermemektedir.
Grade I olgular düşük grade, grade II ve III olgular yüksek grade olarak kabul edildiğinde
Foxo3a ekspresyonu ile tümörün histolojik grade‘i arasında anlamlı bir
korelasyon
izlenmiştir (p=0,014 ). Düşük grade’li tümörlerde Foxo3a ekspresyonu daha yüksek
bulunmuştur. Tümör grade’i arttıkça ekspresyon oranları azalmış olarak tespit edilmiştir.
36
Değişken
p değeri
n
Foxo3a
olan hasta sayı ve
n
Evre
Evre 1A-1B (Erken
Evre II-III-IV (İleri
20
20
12 (%60)
13 (%65)
p=0,283
Grade
Grade 1 (Düşük grade)
Grade 2-3 (Yüksek
8
32
8 (%100)
17 (%53)
p=0,014
Myometrial invazyon
İç
Dış
17
23
9 (%53)
16(%69)
p=0,283
Lenfovasküler
Yok
Var
16
24
11(%68)
14(%58)
p=0,505
Servikal stromal
Yok
Var
29
11
18(%62)
7(%64)
p=0,927
Uterin serozal tutulum
Yok
Var
38
2
25(%65)
0(%0)
p=0,061
Adneksial tutulum
Yok
Var
35
5
22(%62)
3(%60)
p=0,902
Pelvik LN tutulumu
Yok
Var
28
12
18(%64)
7(%58)
p=0,722
35
5
23(%65)
2(%40)
p=0,267
Para-aortik
Yok
Var
Hasta sayısı
LN
Tablo 5- Kanser grubunda, evre, grade, myometrial invazyon, LVI, servikal stromal
invazyon, adneksial tutulum ve lenf nodu tutulumu ile Foxo3a ekspresyon oranları (p<0,05
anlamlı kabul edilmiştir).
37
Değişken
Basit hiperplazi
Hasta
Foxo3a ekspresyonu (+) hasta
sayısı
sayısı ve yüzdesi
n
n (%)
22
20 (%90)
p değeri
p=0,832
Kompleks
atipili
18
16 (%88)
hiperplazi
Tablo 6-Endometriyal hiperplazi grubunda histolojik tip ile Foxo3a ekspresyon yüzdesi ve p
değeri
Tablo 6 ‘da hiperplazi grubunda Foxo3a ekspresyon oranları görülmektedir. Basit
hiperplazi ile kompleks hiperplaziler arasında Foxo3a ekspresyonu açısından anlamlı bir fark
izlenmedi.
Değişken
Hasta sayısı
Foxo3a ekspresyonu (+) hasta
p değeri
sayısı ve yüzdesi
n
n (%)
Endometrial hiperplazi
40
36 (%90)
p=0,01
Endometroid karsinom
40
25 (%62)
Tablo 7-Hiperplazi grubu –endometroid kanser grubu arasında Foxo3a ekspresyon yüzdeleri
ve p değeri
38
Tablo 7’de hiperplazi grubu ile kanser grubu arasında Foxo3a ekspresyon oranları
farkı görülmektedir. Foxo3a ekspresyonu
hiperplazi grubunda 40 olgudan 36’sında (%90)
izlenirken; kanser grubunda 40 olgudan 25’inde (%62) izlendi. İki grup arasındaki Foxo3a
ekpresyon farkı istatiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05).
V-TARTIŞMA ve SONUÇ
Endometriyum kanserli olgularda prognozu belirlemede tümörün histopatolojik tipi ve
yayılımı ana rolü oynamaktadır. Bunun yanında yaş, grade, myometrial invazyon derinliği,
lenfovasculer invazyon durumu, lenf nodu tutulumu, tümör büyüklüğü, periton sitolojisi,
hormon reseptör durumu, DNA ploidisi, yayılım prognoz üzerine etkili faktörlerdir (34).
Ancak erken evre endometriyum kanserinde bilinen prognostik faktörler ile açıklanamayan
hastalık nüksleri araştırmacıları yeni prognostik belirleyicileri araştırmaya yöneltmiştir.
İmmünohistokimyasal çalışmaların yaygınlaşmasından sonra prognozu belirlemede yeni
kavramlar ortaya çıkmış ve yeni prognostik faktörler tanımlanmaya çalışılmıştır.
Endometriyum kanserinde önemli bazı genlerin mutasyonları, p53, PTEN, bcl-2,HER2/neu ,Ki-67,M-CSF gibi bilinmektedir (71). Bu mutasyonların çoğu immünohistokimyasal
olarak araştırılabilmekte ve önemli prognostik faktör olarak kullanılmaktadır. Örneğin HER2/neu amplifikasyonunun, endometriyum kanserinin histolojik grade'i ile korele olduğu
belirtilmektedir (71,72). Yine, bcl-2 ekspresyonu, endometriyal adenokarsinomada
(%1,7),
atipik hiperplazi (%4,2) ve non-atipik hiperplaziye (%5,3) göre anlamlı olarak daha düşüktür
(75). p53 ekspresyonu bağımsız bir prognostik faktör olup, kötü prognozu göstermektedir;
nonendometroid tiplerde yüksek oranda pozitif iken özellikle yüksek grade’li endometroid tip
karsinomlarda da pozitif olabilir. Ki-67 bağımsız prognostik önem taşımaktadır (77,78) ve
kötü prognoz göstergesidir (79). Makrofaj koloni stimulan faktörün (M-CSF) serum seviyeleri
endometriyum kanserinde anlamlı olarak artmaktadır (90,91,92). M-CSF seviyesi, tümörün
grade'i ile istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki içindedir.
Litaratürde Foxo3a inhibisyonunun meme, over, pankreas, prostat, akciğer, myeloid
lösemi ve hepatoselüler kanserlerin patogenezinde etkili olduğu bildirilmiş. Bunun yanı sıra
Foxo3a’nın fazla ekspresyonunun östrojen reseptör (+) meme kanseri (28,29,164),
39
hepatocelüler kanser (31) , over kanseri (30) ve akut myeloid lösemide(172) iyi prognostik
faktör olduğu gösterilmiş.
Halihazırda endometriyal hiperplazi ve endometriyum kanserlerinde Foxo3a’nın
ekspresyonu hakkında litaratüre girmiş bir çalışma yok. Fakat Forkhead box protein ailesinin
diğer bir üyesi olan Foxo1’in endometriyum desidüalizasyonunda önemli fonksiyonları
olduğu (165,166) , progesteronun endometriyum üzerindeki etkisine aracılık ettiğini bildiren
birçok çalışma mevcut (167,168). Kajihara T.ve ark.’nın yapmış olduğu bir çalışmada
Foxo1’in Foxo3a yolu ile desidualize olmuş endometriyal hücrelerin oksidatif stres direncini
arttırdığını bildirmişler (169). Yine Foxo1’in progesteron reseptör (+) endometriyum kanseri
patogenezindeki önemi birçok çalışmada belirtilmiş (33,170,171).
Zou Y ve ark.’nın yapmış olduğu bir çalışmada Foxo3a nın meme kanserinde hücre
proliferasyonu ve tümörogenesizi baskıladığı belirtilmiş (28). Morelli C. Ve ark.’ları meme
kanserlerinde Akt inhibisyonunun Foxo3a yolu ile ER alfa transkripsiyonel aktivitesini
baskılayarak tümör progreyonu arttırdığını ve kemoteropatik ilaçlara dirençden sorumlu
olduğunu bildirmişler (164).
Hany H. ve ark.’nın çalışmasında Foxo3a nükleer ekspresyonunun ER α
pozitif
meme kanserlerinde düşük mitoz ve düşük grade ile korele olduğu ve uzak metaztaz ve
rekürrens ile ilişkili olduğu gösterilmiş (29). Yine Lu M ve ark.ları hepatoselüler kanser
olgularında Foxo3a ekspresyonunun histolojik grade, tümör çapı ile korele olduğu ve önemli
bir prognostik faktör olduğunu belirtmişler.
Forkhead box proteinleri benzer DNA bağlanma bölgesi taşıdıklarından ailenin diğer
üyelerinin de benzer fonksiyonları olabileceği, Foxo3a ‘nın; mutasyonunun endometroid tip
endometriyum
kanserlerinde %50-80 oranlarda
görüldüğü
PTEN ‘nin kontrol ettiği
PI3K/Akt sinyal yolunun hedef moleküllerinden biri olması ve ER α gen üretiminde anahtar
düzenleyici olması nedeniyle (26,27,171) östrojen bağımlı patolojiler olan endometriyal
hiperplazi ve endometroid tip endometriyum kanserlerinde ekspreyonunu belirlemek ve
klinik ve patolojik değişkenlerle korele etmeyi amaçladık.
Çalışmamızda
endometriyal
hiperplazi
ve
endometroid
tip
endometriyum
kanserlerinde Foxo3a ekspresyonunun klinik ve patolojik değişkenlerle korelasyonunu
değerlendirdik .Hiperplazi grubunda 40 olgudan 36’sında (%90) Foxo3a ekspresyonu
izlenirken bu oran kanser grubunda %62 olarak bulundu (40 olgudan 25’i). İstatistiksel olarak
iki grup arasında
fark anlamlıydı (p< 0,05). Basit ve kompleks atipili endometriyal
40
hiperplaziler arasında Foxo3a ekspreyonu açısından anlamlı bir fark bulamadık. Her iki
hiperplazi tipinde de yoğun olarak nükleer boyanma paterni izlendi.
Erken evre ve ileri evre endometroid tip endometriyum kanserleri arasında Foxo3a
ekspresyon oranlarını karşılaştırdık ; histolojik grade hariç diğer prognostik parametreler
arasında anlamlı bir fark bulamadık. Kanser hücrelerinde de hiperplazilerde olduğu gibi
yoğunlukla nükleer boyanma paterni izlendi. Grade I den III’e ilerledikçe boyanma
yoğunluğunun azaldığı tespit edildi. Endometriyum kanserlerinde histopatolojik grade
prognozu belirlemede önemli bir faktördür. Evre I hastalarda Lurain ve ark.’ları, rekürrens
oranlarını ve 5 yıllık sağ kalım oranlarını bildirmişler (173). Buna göre Grade I hastalıkta
rekürrens riski %7.7 ve 5 yıllık sağkalım %92 ;grade II hastalıkta rekürrens riski %10,5 ve 5
yıllık sağkalım %86 iken grade III hastalıkta rekürrens riski anlamlı derecede yüksek (%36.5)
ve 5 yıllık sağkalım da düşüktür (%64).
Çalışmamızda Foxo3a ekspresyonun Tip 1 endometriyum kanserlerinde prekürsör
lezyonlara oranla azaldığı ve prognostik faktörelerden sadece tümörün histolojik grade ile
ilişkili olduğu, grade arttıkça ekspresyonunun azaldığını saptadık. Tip 1 endometriyum
kanserlerinde sıklıkla PTEN mutasyonu izlense de yüksek grade’li olgularda p53
mutasyonlarına da rastlanmaktadır. Yasuo M. Ve ark.’nın yaptığı bir çalışmada p53 ‘ün; her
ne kadar hücre siklus kontrolü ve apoptizizde korele çalıyor olsa da Foxo3a’yı negatif olarak
regüle ettiğini belirtmişlerdir (150,174,175). Çalışmamızdaki yüksek grade’li olgularda
izlenen Foxo3a ekspresyon kaybının nedeni p53 pozitifliği olabilir. Sonuç olarak Foxo3a
ekspresyonunun
endometrial hiperplaziden karsinoma ilerleme sürecinde anlamlı olarak
azaldığını saptadık. Litaratürde benzer bir çalışma bulamadığımız için Foxo3a’nın
endometriyum kanserlerindeki prognostik öneminin daha iyi aydınlatılması için Tip 1 ve 2
endometrial kanserleri kapsayan daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır.
41
ÖZET
Foxo3a Forkhead box transkripsiyon faktörleri ailesinin O subgrubu üyesidir. Foxo3a
geniş
bir
gen
grubunun
ekspresyonunu
kontrol
eder.
Aktivitesi
büyük
oranda
antiproliferatifdir. Hedef moleküllerinin çoğunluğu apoptosizden sorumlu genlerdir ( FASL6,
BCL2L11, TRAİL, PUMA ). Ek olarak östrojen reseptör alfa gen ekspresyonunun kontrolü ,
glukoz 6 fosfataz ve IGFBP 1 ‘in üretimini düzenlenmesi gibi olaylarda önemli fonksiyonları
vardır. Foxo3a PTEN/ PI3K/Akt
sinyal yolunun
hedef molekülüdür ve Akt tarafından
fosforilasyon-defosforilasyon yolu ile kontrol edilir. Son yapılan çalışmalarda ER pozitif
meme kanseri, hepatocelüler kanser, over kanserinde Foxo3a ekspresyonunun iyi prognostik
faktör olduğu belirtilmiş.
Çalışmamızda Foxo3a ekspresyonun Tip 1 endometriyum kanserlerinde endometrial
hiperplazilere göre azaldığı ve progostik faktörlerden sadece tümörün histolojik grade’i
ilişkili olduğu, grade arttıkça ekspresyonun azaldığını saptadık.
42
ABSTRACT
Foxo3a is a member of the O subgroup of forkhead box transcription factors family.
Foxo3a controls the expression of a large group of genes. It’s activity is largely
antiproliferative. The majority of the target molecules are genes responsible for apoptosis
(FASL6, BCL2L11, TRAIL, PUMA). In addition, it has important functions in the events
such as, the alpha gene expression control of the estrogen receptor, regulation of the
production of glucose-6-phosphatase and IGFBP 1. Foxo3a is a target molecule of the
PTEN/PI3K/Akt signaling pathway and it is controlled by Akt via phosphorylationDephosphorylation. In recent studies, it has been shown that the expression of Foxo3a is a
good prognostic factor for ER-positive breast cancer, hepatocellular cancer and ovarian
cancer.
In this study, we evaluated the expression of Foxo3a for estrogen-dependent tumors
such as endometroid type endometrial cancers and investigated its importance as a prognostic
factor. We found a decrease in expression of Foxo3a compared with endometrial hyperplasia
and cancer. We determined that Foxo3a expression is associated with the histological grade
of the tumor. Since in the cancer of endometriyum, there is a close relationship between
histological grade and prognosis, we concluded that the loss of Foxo3a expression may
contribute to progresion of endometrial adenocancer.
43
KAYNAKLAR
1) Ayhan A. Endometriyum kanseri. İn: Kişnişçi H, Gökşin E, Durukan T et al (eds.): Temel
Kadın Hast. ve Doğum Bilg., Güneş Kitabevi 1996, 963-73
2) Textbook of Gynaecologıcal Oncology Ayhan A , Murat G, Polat D Textbook of
Gynaecologıcal Oncology ..Güneş Kitabevi 2009
3) Bokhman JV. Two pathogenetic types of endometriyal carsinoma
1983;15:10-17
Gynecol Oncol
4) Histogenesis of Endometriyal Carcinoma ' Laman A. Gray, M.D., Malcolml. Barnes,
M.D.5) Azueta A, Gatius S, Matias-Guiu X Endometrioid carcinoma of the endometrium:
pathologic and molecular features. Semin Diagn Pathol. 2010 Nov;27(4):226-40
6) Ellis PE, Ghaem-Maghami S Molecular characteristics and risk factors in endometriyal
cancer: what are the treatment and preventative strategies? Int J Gynecol Cancer. 2010
Oct;20(7):1207-167)
7)Pilarski R, Stephens JA, Noss R, Fisher JL, Prior TW Predicting PTEN mutations: an
evaluation of Cowden syndrome and Bannayan-Riley-Ruvalcaba syndrome clinical features. J
Med Genet. 2011
8) Lacey JV Jr, Mutter GL, Ronnett BM, Ioffe OB, Duggan MA, Rush BB, Glass AG,
Richesson DA, Chatterjee N, Langholz B, Sherman ME. PTEN expression in endometriyal
biopsies as a marker of progression to endometriyal carcinoma. Cancer Res. 2008 Jul
15;68(14):6014-20
9) Lacey JV Jr, Mutter GL, Ronnett BM, Ioffe OB, Duggan MA, Rush BB, Glass AG,
Richesson DA, Chatterjee N, Langholz B, Sherman ME. PTEN expression in endometriyal
biopsies as a marker of progression to endometriyal carcinoma. Cancer Res. 2008 Jul
15;68(14):6014-20
10) Pallares J, Bussaglia E, Martínez-Guitarte JL, Dolcet X, Llobet D, Rue M, Sanchez-Verde
L, Palacios J, Prat J Immunohistochemical analysis of PTEN in endometriyal carcinoma: a
tissue microarray study with a comparison of four commercial antibodies in correlation with
molecular abnormalities. Mod Pathol. 2005 May;18(5):719-27
11) Jin X, Gossett DR, Wang S, Yang D, Cao Y, Chen J, Guo R, Reynolds RK, Lin J.
Inhibition of AKT survival pathway by a small molecule inhibitor in human endometriyal
cancer cells. Br J Cancer. 2004 Nov 15;91(10):1808-12.
12) Rao AC, Arya G, Padma PJ Immunohistochemical phospho tensin tumor suppressor gene
staining patterns in endometriyal hyperplasias: A 2-year study. Indian J Pathol Microbiol.
2011 Apr-Jun;54(2):264-8.
44
13) Hayes MP, Wang H, Espinal-Witter R, Douglas W, Solomon GJ, Baker SJ, Ellenson LH.
PIK3CA and PTEN mutations in uterine endometrioid carcinoma and complex atypical
hyperplasia. Clin Cancer Res. 2006 Oct 15;12(20 Pt 1):5932-5
14) Kanamori Y, Kigawa J, Itamochi H, Shimada M, Takahashi M, Kamazawa S, Sato S,
Akeshima R, Terakawa N. Correlation between loss of PTEN expression and Akt
phosphorylation in endometriyal carcinoma. Clin Cancer Res. 2001 Apr;7(4):892-5
15) Jin X, Gossett DR, Wang S, Yang D, Cao Y, Chen J, Guo R, Reynolds RK, Lin J.
Inhibition of AKT survival pathway by a small molecule inhibitor in human endometriyal
cancer cells. Br J Cancer. 2004 Nov 15;91(10):1808-12.
16) J. GUILLERMO PAEZ, PHD AND WILLIAM R. SELLERS, MD PI3K/PTEN/AKT
PATHWAY A critical mediator of oncogenic signaling
17) Steelman LS, Stadelman KM, Chappell WH, Horn S, Bäsecke J, Cervello M, Nicoletti F,
Libra M, Stivala F, Martelli AM, McCubrey JA. Akt as a therapeutic target in cancer. Expert
Opin Ther Targets. 2008 Sep;12(9):1139-65.
18) Yap TA, Garrett MD, Walton MI, Raynaud F, de Bono JS, Workman P (August 2008).
"Targeting the PI3K-AKT-mTOR pathway: progress, pitfalls, and promises". Current Opinion
in Pharmacology 8 (4): 393–412.
19) Cohen Y, Shalmon B, Korach J, Barshack I, Fridman E, Rechavi G. AKT1 pleckstrin
homology domain E17K activating mutation in endometriyal carcinoma. Gynecol Oncol.
2010 Jan;116(1):88-91. Epub 2009 Oct 22
20) Shoji K, Oda K, Nakagawa S, Hosokawa S, Nagae G, Uehara Y, Sone K, Miyamoto Y,
Hiraike H, Hiraike-Wada O, Nei T, Kawana K, Kuramoto H, Aburatani H, Yano T, Taketani
Y. The oncogenic mutation in the pleckstrin homology domain of AKT1 in endometriyal
carcinomas. Br J Cancer. 2009 Jul 7;101(1):145-8. Epub 2009 Jun 2
21) Huang H et al. Dynamic FoxO transcription factors. J Cell Sci 120(Pt 15).
22) Calnan DR et al. The FoxO code. Oncogene 27(16).
23) Maiese K et al. OutFOXOing disease and disability: the therapeutic potential of targeting
FoxO proteins. 14(5).
24) Ho KK et al. Many forks in the path: cycling with FoxO. Oncogene 27(16).
25) Carter ME, Brunet A. FOXO transcription factors. Curr Biol. 2007 Feb 20;17(4):R113-4
26) Guo S, Sonenshein GE Forkhead box transcription factor Foxo3a regulates estrogen
receptor alpha expression and is repressed by the Her-2/neu/phosphatidylinositol 3-kinase/Akt
signaling pathway Mol Cell Biol. 2004 Oct;24(19):8681-90.
45
27) Morelli C, Lanzino M, Garofalo C, Maris P, Brunelli E, Casaburi I, Catalano S, Bruno R,
Sisci D, Andò S. Akt2 inhibition enables the forkhead transcription factor Foxo3a to have a
repressive role in estrogen receptor alpha transcriptional activity in breast cancer cells Mol
Cell Biol. 2010 Feb;30(3):857-70. Epub 2009 Nov 23
28) Zou Y, Tsai WB, Cheng CJ, Hsu C, Chung YM, Li PC, Lin SH, Hu MCForkhead box
transcription factor Foxo3a suppresses estrogen-dependent breast cancer cell proliferation and
tumorigenesis Breast Cancer Res. 2008;10(1):R21. Epub 2008 Feb 29.
29) Habashy HO, Rakha EA, Aleskandarany M, Ahmed MA, Green AR, Ellis IO, Powe DG
Foxo3a nuclear localisation is associated with good prognosis in luminal-like breast cancer.
Breast Cancer Res Treat. 2011 Feb 19
30) Fei M, Zhao Y, Wang Y, Lu M, Cheng C, Huang X, Zhang D, Lu J, He S, Shen A Low
expression of Foxo3a is associated with poor prognosis in ovarian cancer patientsCancer
Invest. 2009 Jan;27(1):52-9
31) ) Lu M, Ma J, Xue W, Cheng C, Wang Y, Zhao Y, Ke Q, Liu H, Liu Y, Li P, Cui X, He
S, Shen A The expression and prognosis of Foxo3a and Skp2 in human hepatocellular
carcinoma Pathol Oncol Res. 2009 Dec;15(4):679-87. Epub 2009 Apr 30
32) Shukla S, Shukla M, Maclennan GT, Fu P, Gupta S Deregulation of FOXO3A during
prostate cancer progression nt J Oncol. 2009 Jun;34(6):1613-20.
33) Ward EC, Hoekstra AV, Blok LJ, Hanifi-Moghaddam P, Lurain JR, Singh DK, Buttin
BM, Schink JC, Kim JJ The regulation and function of the forkhead transcription factor,
Forkhead box O1, is dependent on the progesterone receptor in endometriyal carcinoma
Endocrinology. 2008 Apr;149(4):1942-50. Epub 2007 Dec 20
34) Ayhan A. Endometrium kanseri. İn: Kişnişçi H, Gökşin E, Durukan T et al (eds.): Temel
Kadın Hast. ve Doğum Bilg., Güneş Kitabevi 1996, 963-73
35) Kurman RJ. Endometriyal carcinoma, In: Blaustein’s pathology of the female genital
tract,1st ed. New York: springer; 1994.p.439–87.
36) Kumar V, Cotran RS, Robbins SL. Basic Pathology 6th. ed. Philadelphia: WB.
SaundersCompany, 1997.p.597–637.
37) Hendricson MR, Kempson LR. Uterus and fallopian tubes. Stenberg SS, In histology for
pathologists. Ist. New York: Raven pres; 1992.p797–835.
38) Rosai J. Female reproductive system In: Ackerman’s surgical pathology.9th. ed. St.Louis:
Mosby year book; inc 2004.p.1569–639.
39) Lee KR, Scully RE. Compleks endometriyal hyperplasia and carcinoma in adolescent
andyoung women 15 to 20 years of age: a report of 10 cases. Int J Gynecol Pathol
1989;8:201–13.
46
40) Hendrickson MR, Longacre TA, Kempson RL. The uterin corpus. In: Mııls SE, Carter
D,Reuter VE, Greenson JK, Stoler MH, Oberman HA. Stenberg’s diagnostic
surgicalPathology. 4th. Ed.Philadelphia: Lipincott Williams & Wilkins; 2004.p.2435–43.
41) Zaino RJ. Interpretion of endometriyal biopsies and curettings. 1st ed. Philadelphia,
Lipincott-Raven, 1996:11–22.
42) Mark E, Sherman A. Theories of Endometriyal Carcinogenesis: A Multidisciplinary
Approach Mod Pathol 2000;13:295–308.
43) Ioffe OB, Papadimitriou JC, Drachenberg CB. Correlation of proliferation indices,
appopitosis and related oncogene expression (bcl-2 and c-erbB-2) and p53 inproliferative,
hyperplastic and malignant endometrium. Hum Pathol 1998;29(10):1150–9.
44) Scully RE. Definition of precurseus in gynecologic cancer; 1981;48:531–7.
45) Chamlian DL, Taylor HB. Enometrial hyperplasia in young women. Obstet Gynecol
1970;36:659–66.
46) Whitehead MI, Townsend PT, Pryse-Davies J, Ryder TA, King RJB. Effects of estrojens
and progestins on the biochemistry and morphology of the postmenopausal endometrium. N
EngI J Med 1981;305:1599–605.
47) Longacre TA, Kempson RL, Hendrickson MR. Endometriyal hyperplasia, metaplasia
andcarcinoma. In: Fox H(ed). Obstetrical and Gynaecological Pathology. 4th ed. NewYork,
Chorchill Livingstone, 1995.Vol 1.p.421–510
48) Kurman R, Kaminski PF, Norris HJ. The behavior of endometriyal hyperplasia: a
longterm study of ‘’untreated’’ hyperplasia in 1970 patients. Cancer 1985;56:403–12.
49) Ambros RA. Simple hyperplasia of the endometrium: An evoluation of proliferative
activitiy Ki–67 immunostaining. Int J Gyn Pathol 2000;19:206–11.
50) Silverberg S G. Problems in the differantial diagnosis of endometriyal hyperplasia
andcarcinoma. Mod Pathol 2000;13:309–27.
51) World Health Organisation (WHO). Tumors of the breast and female genital tract. Lyon:
The institute; 2003.
52) Kanserle savaş politikası ve kanser verileri (195–1999). T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle
Savaş Dairesi Başkanlığı, bakanlık yayın no: 618, Ankara 2002:140–8.
53) Haldun Güner. Jinekolojik onkoloji. 3. baskı. Ankara: Çağdaş medikal kitabevi,
2002:129–49.
54) Kushi AA, Lim P, Aquino-Parsons C, Gilk CB. Markers of Proliferative Activity Are
Predictors of Patient Outcome for Low-Grade Endometrioid Adenocarcinoma But Not
Papillary Serous Carcinoma of Endometrium, Mod Pathol 2002;15:365–71.
55) Al-Nafussi Al, Hughes DE. Histological diagnosis of tumors by pattern analysis: An A-Z
guide. Edward Arnold, 1997:449–51
47
56) Lax FS, Pizer ES, Ronnett BM, Kurman RJ. Comparison of estrogen and progesterone
receptor, Ki-67, and p53 immunoreactivity in uterine endometrioid carcinoma and
endometrioid carcinoma with squamous, mucinous, secretory and ciliated cell differantion.
Hum Pathol 1998; 29(9):924–31.
57) Giuffre G, Fulcheri E, Gualco M, Fedele F, Tuccari G. Standardized AGNOR analysis asa
prognostic parameter in endometriyal carcinoma, endometrioid type. Analy Quan Cyol Histol
2001;23:31-9.
58) Textbook of Gynaecologıcal Oncology Ayhan A , Murat G, Polat D Textbook of
Gynaecologıcal Oncology ..Güneş Kitabevi 2009
59) Prat J. Prognostic parameters of endometriyal carcinoma. Hum Pathol 2004;35(6):649–62.
60) Erdem O, Erdem M, Dursum A. Angiogenesis, p53, and bcl-2 expression as
prognosticindicators in endometriyal cancer: Comparsion with traditional clinicopathological
variables. Int J Gynecol Path 2003;22:254–60.
61) Prat J, Oliva E, Lerma E. Uterine papillary serous adenocarcinoma: A 10-case study of
p53 and c-erbB-2 expression and DNA content. Cancer 1994;74:1778–83.
62) Moleculer Basisof Cancer,2nd ed. Mendelsohn j,Howley PM,Israel MA and Liotta
LA(eds)(2001).Philadelphia:Saunders
63) Prognostic Factors in Cancer.Second edition.Gospodarowicz MK,HensonDE, Hutter RVP
et al(eds)(2001) UICC,Wiley-Liss
64) Ayhan A, Yasui V, Yokozaki H ve ark.Genetic abnormalities and expression of p53 in
human colon carsinomas.Int j Oncol 1:431-437,1992
65) Ayhan A,Tuncer S ve ark.Abnormal expression of cripto and p53 protein in endometriyal
carsinoma and its precursör lesions.Eur J Gynecol Oncol 19(3):316-319,1998.
66)Koichi Fukuda M.D.a, Mitsuru Mori M.D.b, Michiko Uchiyama M.D.a, Kyoko Iwai
M.D.a, Tsuyoshi Iwasaka M.D.a and Hajime Sugimori M.D Prognostic Significance of
Progesterone Receptor Immunohistochemistry in Endometriyal Carcinoma
67) Role of Progesterone in Endometriyal Cancer: Progesterone Receptors in Endometriyal
Cancer
68) The Genetic Basis of Human
KW(eds)(2002).NewYork:McGraw-Hill.
Cancer
,2nd
ed.Vogelstein
B,
Kinzler
69) Currie LJ: Malignant tumors of the uterine corpus. İn: Rock AJ, Tompson DJ (eds.): Te
Linde's Operative Gynecology, ed, Lipincott-Rovven Publishers, 1997, 1522-29.
70) Uslu T, Yörükoğlu K: Endometrium Kanseri. İn: Oktay
Onkoloji, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir 1998, 126-8.
E, Uslu T (eds.): Jinekolojik
71) Lu Y, Czervvenka K: Amplification and expression of c-erb/32 oncogene in normal,
hyperplastic, and malignant endometrioma. Chung Hua Fu 1996 Nov; 31(11): 656-9.
72) Costa MJ, VValls J: Epidermal grovvth factor receptor and c-erbB-2 oncoprotein
expression in female genital tract carcinosarcomas. Cancer 1996; 77(3): 533-42:
48
73) 10. Marone M, Ferrandina G, Macchia G et al: Bcl-2, Bax, Bcl-x (L) and Bcl-x (S)
epression in neoplastic and normal endometrium. Oncology 2000 Feb; 58(2): 161-68.
74) Athanassiadou P, Petrakakou E, Liossi A et al: Prognostic significance of p53, bcl-2 and
EGFR in the carcinoma of the endometrium. Açta Cytol 1999 Nov-Dec; 43(6): 1039-44.
75). Moral LB, Diaz Jl, Cantor AB et al: Differential diagnosis of endometriyal hyperplasia
and carcinoma by computerized image cytometry of celi proliferation, apoptosis and bcl-2
expression. Ann Clin Lab Sci 1999 Oct-Dec; 29(4): 308-15.
76). Brys M, Semczuk A, VVojcik M et al: p53 protein detection by the Western blotting
technique in normal and neoplastic specimens of human endometrium. Cancer Lett 2000
Feb 1; 148(2):197-205.
77). Salvesen HB, iversen OE, Akslen LA: Prognostic significance of angiogenesis and Ki67, p53 and p21 expression. J Clin Oncol 1999 May; 17(5): 1382-90.
78). Salvesen HB, İversen OE, Akslen LA: Identification of high risk patients by assesment
of nuclear Ki-67 expression in a prospective study of endometriyal carcinomas. Clin Cancer
Res 1998 Nov; 4(11):2779-85.
79). Nordstorm B, Strang P, Bergstorm R et al: A comparasion of proliferative markers and
their prognostic value for women with endometriyal carcinoma. Ki-67, PCNA and flow
cytometric S-phase fraction. Cancer 1996 Nov 1; 78(9):1942-51.
80) . Demirkıran ve ark: Evre 1 endometrium kanseri olgularında
prognostik önemi. Jinekolojik Onkoloji, Nisan 1998: 1 (1):, 8- 14.
PCNA ve AgNOR'un
81). Beşe T, Eren T, Kaleli S ve ark: Evre 1 endometrium karsinomunda AgNOR sayısının
prognostic değeri. Kadın Doğum Derg. Ağustos 1996: 86-91.
82). Heffner HM, Freedman AN, Asırvvatham JE et al: Prognostic significance of p53,
PCNA and cerbB-2 in endometriyal carcinoma. Eur J Gynecol Oncol 1999; 20(1):8-12.
83). Kallakury BV, Ambros RA, Hayner-Bucham AM et al: Celi proliferation - associated
proteins in endometriyal carcinomas. Int J Gynecol Pathol 1998 Oct; 17(4): 320-6.
84). American Cancer Society: Preoperative evaluation of tumor ploidy in endometriyal
carcinoma. Cancer 1999 Sep 15; 86(6):1005-12.
8 5 .) Kaleli S, Kö seb ay D, Beşe T et al: A stro n gprogn o tic
s
v ariable in endometriyal
carcinoma. Cancer 1997; 79: 944-51.
86) Lindahl B, VVillen R: Flow cytometry as a prognostic method for the identification of
adenomatous hyperplasia at risk of developing endometriyal carcinoma. Anticancer Res
1998 Nov-Dec;18(6B): 4611-2.
87) Li TC, Okon MA, Dalton CF, Heatley M, Laira SM: Is the measurement of placental
protein-14 and CA-125 in plasma and uterine flushings useful in the evaluation of
perimenopausal and postmenopausal bleeding? Hum Reprod 1998 Oct; 13(10): 2895-901.
49
88) Hackenberg R, Loos S, Nia AH et al: Expression of PP14 by the nevv endometriyal
cancer cell line MFE-280 in vitro and by endometriyal carcinomas in vivo. Anticancer Res
1998 Mar-Apr; 18(2A): 1153-8.
89) Yamanaka M et al: Immunohistological localization
endometrium.Cynecol Obstet Invest 1996; 41(4): 247-52.
of tenascin in the human
90) Suziki M et al: Serum level of macrophage colonystimulating factor as a marker for
gynecologic malignancies. Oncology 1995 Mar-Apr; 52(2): 128-33.
91) Punnonen R, Teisala K, Kuoppala T et al: Cytokine production profiles in the peritoneal
fluids of patients vvith malignant or benign gynaecologic tumors. Cancer 1998 Aug 15;
83(4): 788-96.
92) Kacinski BM, Chambers SK, Stanley ER et al: The cytokine CSF-1 (M-CSF) expressed
by endometriyal carcinomas in vivo and in vitro, may also be a circulating tumor marker of
neoplastic disease activity in endometriyal carcinoma patients. Int J Radiat Oncol Biol Phys
1990 Sep; 19(3): 619-26.
93) Saito'T et al: Proliferation-associated regulation of telomerase activity in human
endometrium and its potential implication in early cancer diagnosis. Biochem Biophys Res
Commun 1997 Feb 24; 231(3): 610-4.
94) Ebina Y et al: Telomerase activity correlates vvith histo-pathological factors in uterine
endometriyal carcinoma. Int J Cancer 1999 Oct 22; 84(5):529-32.
95) Brien TP, Kallakury BV, Lovvry CV et al: Telomerase activity in benign endometrium
and endometriyal carcinoma. Cancer Res 1997 Jul 1; 57(13):2760-4.
96) Ohvvada M, Suzuki M, Sato I et al: Glutathione peroxidise activity in endometrium:
effects of sex hormones and cancer. Gynecol Oncol Feb 1996; 60(2): 277-82.
97)Zhang J, Hampton AL, Nie G et al: Progesterone inhibits activation of latent MMP-2 by
membrane type 1 MMP: enzymes coordinately expressed in human endometrium. Biol
Reprod 2000Jan; 62(1): 85-94.
98) Koks CA, Groothuis PG, Slaats P et al: Matrix metal loproteinases and their tissue
inhibitors in antegradely shed menstruum and peritoneal fluid. Fertil Steril 2000 March;
73(3): 604-12.
99) Ueno H et al: Enhanced production and activation of matrix metalloproteinase-7
(matrilysine) in human endomerial carcinoma. Int J Cancer 1999 Oct 22; 84(5): 470-7.
100) lurlaro M, Loverro G, Vacca A et al: Angiogenesis extent and expression of matrix
metalloproteinase- 2 and -9 correlate vvith upgrading and myometrial invasion in
endometriyal carcinoma. Eur J Clin Invest 1999 Sep; 29(9): 793-801.
101) Abulafia O, Sherer DM: Angiogenesis of endometrium. Obstet Gynecol 1999 Jul; 94(1):
148-53.
102) Salvesen HB et al: Independent prognostic importance of mierovessel density in
endometriyal carcinoma. Int J Gyn Cancer 1997; 7(2): 54.
50
103) Obermair A, Tempfer C, VVasicky R, Kaider A et al: Prognostic significance of tumor
angiogenesis in endometriyal cancer. Obstet Gynecol 1999 Mar; 93(3): 367-71.
104) Fine BA, Valente PT, Feinstein Gl et al: VEGF, flt- 1, KDR/flk-1 as prognostic
indicators in endometriyal carcinoma. Gynecol Oncol 2000 Jan; 76(1): 33-9.
105) Salvesen HB, Akslen LA: Significance of tumour-associated maerophages, vasculer
endotheial growth factor and thrombospondin-1 expression
for tumour angiogenesis and
prognosis in
106) Lacey JV Jr, Mutter GL, Ronnett BM, Ioffe OB, Duggan MA, Rush BB, Glass AG,
Richesson DA, Chatterjee N, Langholz B, Sherman ME. PTEN expression in endometriyal
biopsies as a marker of progression to endometriyal carcinoma. Cancer Res. 2008 Jul
15;68(14):6014-20
107) Pallares J, Bussaglia E, Martínez-Guitarte JL, Dolcet X, Llobet D, Rue M, SanchezVerde L, Palacios J, Prat J, Matias-Guiu X.Immunohistochemical analysis of PTEN in
endometriyal carcinoma: a tissue microarray study with a comparison of four commercial
antibodies in correlation with molecular abnormalities. Mod Pathol. 2005 May;18(5):719-27
108) Pilarski R, Stephens JA, Noss R, Fisher JL, Prior TW Predicting PTEN mutations: an
evaluation of Cowden syndrome and Bannayan-Riley-Ruvalcaba syndrome clinical features. J
Med Genet. 2011 Jun 9.
109) Guzeloglu-Kayisli O, Kayisli UA, Al-Rejjal R, Zheng W, Luleci G, Arici A. Regulation
of PTEN (phosphatase and tensin homolog deleted on chromosome 10) expression by
estradiol and progesterone in human endometrium. J Clin Endocrinol Metab. 2003
Oct;88(10):5017-26
110) Chow LM, Baker SJ.PTEN function in normal and neoplastic growth Cancer Lett. 2006
Sep 28;241(2):184-96. Epub 2006 Jan 18.
111) Terakawa N, Kanamori Y, Yoshida S Loss of PTEN expression followed by Akt
phosphorylation is a poor prognostic factor for patients with endometriyal cancer. Endocr
Relat Cancer. 2003 Jun;10(2):203-8.
112)J.Guillermo Paez, PHD and Wıllıam R.Sellers, MD PI3K /PTEN/ Akt Pathway A critical
mediator of oncogenic signaling
113) Bryan T. Hennessy1, Debra L. Smith1, Prahlad T. Ram1, Yiling Lu1 & Gordon B. Mills
Exploiting The PI3K/Akt Pathway For Cancer Drug Nature Reviews Drug Discovery 4, 9881004 (December 2005) | doi:10.1038/nrd1902
114) Gao Q, Ye F, Xia X, Xing H, Lu Y, Zhou J, Ma D. Correlation between PTEN
expression and PI3K/Akt signal pathway in endometriyal carcinoma. J Huazhong Univ Sci
Technolog Med Sci. 2009 Feb;29(1):59-63. Epub 2009 Feb 18.
115) Uegaki K, Kanamori Y, Kigawa J, Kawaguchi W, Kaneko R, Naniwa J, Takahashi M,
Shimada M, Oishi T, Itamochi H, Terakawa N. PTEN-positive and phosphorylated-Aktnegative expression is a predictor of survival for patients with advanced endometriyal
carcinoma. Oncol Rep. 2005 Aug;14(2):389-92
51
116) Kanamori Y, Kigawa J, Itamochi H, Shimada M, Takahashi M, Kamazawa S, Sato S,
Akeshima R, Terakawa N.- Correlation between loss of PTEN expression and Akt
phosphorylation in endometriyal carcinoma. Clin Cancer Res. 2001 Apr;7(4):892-5
117) Shoji K, Oda K, Nakagawa S, Hosokawa S, Nagae G, Uehara Y, Sone K, Miyamoto Y,
Hiraike H, Hiraike-Wada O, Nei T, Kawana K, Kuramoto H, Aburatani H, Yano T, Taketani
Y. The oncogenic mutation in the pleckstrin homology domain of AKT1 in endometriyal
carcinomas. Br J Cancer. 2009 Jul 7;101(1):145-8. Epub 2009 Jun 2
118) Falasca, M., Chiozzotto, D., Godage, H. Y., Mazzoletti, M., Riley, A. M., Previdi, S.,
Potter, B. V. L., Broggini, M. and Maffucci, T., 2010. A novel inhibitor of the PI3K/Akt
pathway based on the structure of inositol 1,3,4,5,6-pentakisphosphate. British Journal of
Cancer, 102 (1), pp. 104-114
119) Steelman LS, Stadelman KM, Chappell WH, Horn S, Bäsecke J, Cervello M, Nicoletti F,
Libra M, Stivala F, Martelli AM, McCubrey JA. - Akt as a therapeutic target in cancer.
Expert Opin Ther Targets. 2008 Sep;12(9):1139-65.
120) Catasus L, D'Angelo E, Pons C, Espinosa I, Prat J.Expression profiling of 22 genes
involved in the PI3K-AKT pathway identifies two subgroups of high-grade endometriyal
carcinomas with different molecular alterations. Mod Pathol. 2010 May;23(5):694-702. Epub
2010 Feb 19.
121) Fu Z, Tindall DJ. FOXOs, cancer and regulation of apoptosis. Oncogene, 27(16):2312-9.
122) Maiese K et al. A "FOXO" in sight: targeting Foxo proteins from conception to cancer.
Med Res Rev 29(3).
123) Tsai KL, Sun YJ, Huang CY, Yang JY, Hung MC, Hsiao CD. Crystal structure of the
human Foxo3a-DBD/DNA complex suggests the effects of post-translational modification.
Nucleic Acids Res., 35(20):6984-94.
124) van der Heide LP, Smidt MP. Regulation of FoxO activity by CBP/p300-mediated
acetylation. Trends Biochem. Sci., 30(2):81-6.
125) Vogt PK et al. Triple layer control: phosphorylation, acetylation and ubiquitination of
FOXO proteins. Cell Cycle 4(7).
126) Yamagata K et al. Arginine methylation of FOXO transcription factors inhibits their
phosphorylation by Akt. Mol Cell 32(2).
127) Obsil T, Obsilova V. Structure/function relationships underlying regulation of FOXO
transcription factors. Oncogene, 27(16):2263-75.
128) Boudewijn M. T. Burgering* and René H. Medema Decisions on life and death: FOXO
Forkhead transcription factors are in command when PKB/Akt is off duty Journal of
Leukocyte Biology. 2003;73:689-701.
129) Brunet A et al. Akt promotes cell survival by phosphorylating and inhibiting a Forkhead
transcription factor. Cell 96(6).
52
130) Brunet A, Bonni A, Zigmond MJ, Lin MZ, Juo P, Hu LS, Anderson MJ, Arden KC,
Blenis J, Greenberg ME. Akt promotes cell survival by phosphorylating and inhibiting a
Forkhead transcription factor. Cell, 96(6):857-68
131) Bertoli C, Copetti T, Lam EW, Demarchi F, Schneider C. Calpain small-1 modulates
Akt/Foxo3a signaling and apoptosis through PP2A. Oncogene, 28(5):721-33.
132) Yamagata K, Daitoku H, Takahashi Y, Namiki K, Hisatake K, Kako K, Mukai H,
Kasuya Y, Fukamizu A. Arginine methylation of FOXO transcription factors inhibits their
phosphorylation by Akt. Mol. Cell, 32(2):221-31.
133) Dansen TB et al. Unravelling the tumor-suppressive functions of FOXO proteins. Trends
Cell Biol 18(9).
134) You H et al. Regulation of transactivation-independent proapoptotic activity of p53 by
Foxo3a. Proc Natl Acad Sci USA 103(24).
135) Dansen TB, Burgering BM. Unravelling the tumor-suppressive functions of FOXO
proteins. Trends Cell Biol., 18 (9):421-9.
136) Essafi A et al. Direct transcriptional regulation of Bim by Foxo3a mediates STI571induced apoptosis in Bcr-Ablexpressing cells. Oncogene 24(14).
137) Birkenkamp KU et al. Foxo3a induces differentiation of Bcr-Abl-transformed cells
through transcriptional down-regulation of Id1. J Biol Chem 282(4).
138) You H et al. Foxo3a-dependent regulation of Puma in response to cytokine/growth
factor withdrawal. J Exp Med 203(7).
139) Bakker WJ et al. Foxo3a regulates erythroid differentiation and induces BTG1, an
activator of protein arginine methyl transferase 1. J Cell Biol 164(2).
140) Bakker WJ et al. Differential regulation of Foxo3a target genes in erythropoiesis. Mol
Cell Biol 27(10).
141) Bakker WJ et al. Foxo3a is activated in response to hypoxic stress and inhibits HIF1induced apoptosis via regulation of CITED2. Mol Cell 28(6).
142) Kops GJ et al. Forkhead transcription factor Foxo3a protects quiescent cells from
oxidative stress. Nature 419(6904).
143) ang TT et al. The forkhead transcription factor AFX activates apoptosis by induction of
the BCL-6 transcriptional repressor. J Biol Chem 277(16).
144) Guo S et al. Forkhead box transcription factor Foxo3a regulates estrogen receptor alpha
expression and is repressed by the Her-2/neu/phosphatidylinositol... Mol Cell Biol 24(19).
145) Madureira PA et al. The Forkhead box M1 protein regulates the transcription of the
estrogen receptor alpha in breast cancer... J Biol Chem 281(35).
146) Hollander MC et al. Analysis of the mammalian gadd45 gene and its response to DNA
damage. J Biol Chem 268(32).
53
147) Tran H et al. DNA repair pathway stimulated by the forkhead transcription factor
Foxo3a through the Gadd45 protein. Science 296(5567).
148) Helena Jonsson1, Paul Allen2 & Stanford L Peng1Inflammatory arthritis requires Foxo3a
to prevent Fas ligand−induced neutrophil apoptosis Nature Medicine 11, 666 - 671 (2005)
149) Cornforth AN, Davis JS, Khanifar E, Nastiuk KL, Krolewski JJ. Foxo3a mediates the
androgen-dependent regulation of FLIP and contributes to TRAIL-induced apoptosis of
LNCaP cells. Oncogene, 27(32):4422-33.
150) Wang F et al. Biochemical and structural characterization of an intramolecular
interaction in Foxo3a and its binding with p53. J Mol Biol 384(3).
151) Tsai WB et al. Functional interaction between Foxo3a and ATM regulates DNA damage
response. Nat Cell Biol 10(4).
152) Yamamura Y, Lee WL, Inoue K, Ida H, Ito Y. RUNX3 cooperates with Foxo3a to
induce apoptosis in gastric cancer cells. J. Biol. Chem., 281(8):5267-76.
153) Lehtinen MK, Yuan Z, Boag PR, Yang Y, Villén J, Becker EB, DiBacco S, de la Iglesia
N, Gygi S, Blackwell TK, Bonni A. A conserved MST-FOXO signaling pathway mediates
oxidative-stress responses and extends life span. Cell, 125(5):987-1001.
154) Lehtinen MK et al. A conserved MST-FOXO signaling pathway mediates oxidativestress responses and extends life span. Cell 125(5).
155) Essers MA et al. FOXO transcription factor activation by oxidative stress mediated by
the small GTPase Ral and JNK. EMBO J 23(24).
156) Peng SL. Foxo in the immune system. Oncogene, 27(16):2337-44.
157) Castrillon DH, Miao L, Kollipara R, Horner JW, DePinho RA. Suppression of ovarian
follicle activation in mice by the transcription factor Foxo3a. Science, 301(5630):215-8.
158) Onuma H, Vander Kooi BT, Boustead JN, Oeser JK, O'Brien RM. Correlation between
FOXO1a (FKHR) and Foxo3a (FKHRL1) binding and the inhibition of basal glucose-6phosphatase catalytic subunit gene transcription by insulin. Mol. Endocrinol., 20(11):2831-47.
159) Hui RC et al. Doxorubicin activates Foxo3a to induce the expression of multidrug
resistance gene ABCB1 (MDR1) in K562 leukemic... Mol Cancer Ther 7(3).
160) Zou Y, Tsai WB, Cheng CJ, Hsu C, Chung YM, Li PC, Lin SH, Hu MC. Forkhead box
transcription factor Foxo3a suppresses estrogen-dependent breast cancer cell proliferation and
tumorigenesis. Breast Cancer Res., 10(1):R21.
161) Takeshi Kajihara, Marius Jones, Luca Fusi, Masashi Takano, Fakhera Feroze-Zaidi, et al
Differantial Expression of FOXO1 and Foxo3a Confers Resistance to Oxidative Cell Death
upon Endometriyal Decidualization
162) Lin Yang,Shaozhen Xie,Md. Saha Jamaluddin,Saleh Altuwaijri,Jing Ni,Eungseok
Kim,Yei-Tsung Chen,Yueh-Chiang Hu,Liang Wang,Kuang-Hsiang Chuang,Chun-Te Wu,
Chawnshang Chang Induction of Androgen Receptor Expression by Phosphatidylinositol 3Kinase/Akt Downstream Substrate, Foxo3a, and Their Roles in Apoptosis of LNCaP Prostate
54
Cancer CellsGeorge Whipple Laboratory for Cancer Research, the Departments of Pathology,
Urology, and Radiation Oncology and The Cancer Center, University of Rochester,
Rochester, New York 1464 the Department of Cancer Biology, M. D. Anderson Cancer
Center, Houston, Texas 7705 the Department of Medicine, Sectio
163) Arden KC. FOXO animal models reveal a variety of diverse roles for FOXO
transcription factors. Oncogene, 27(16):2345-50.
164) Morelli C, Lanzino M, Garofalo C, Maris P, Brunelli E, Casaburi I, Catalano S, Bruno
R, Sisci D, Andò S Akt2 inhibition enables the forkhead transcription factor Foxo3a to have a
repressive role in estrogen receptor alpha transcriptional activity in breast cancer cells. Mol
Cell Biol. 2010 Feb;30(3):857-70. Epub 2009 Nov 23.
165)Buzzio OL, Lu Z, Miller CD, Unterman TG, Kim JJ.FOXO1A differentially regulates
genes of decidualization. Endocrinology. 2006 Aug;147(8):3870-6. Epub 2006 May 11
166) Grinius L, Kessler C, Schroeder J, Handwerger S. Forkhead transcription factor
FOXO1A is critical for induction of human decidualization. J Endocrinol. 2006
Apr;189(1):179-87
167) Kyo S, Sakaguchi J, Kiyono T, Shimizu Y, Maida Y, Mizumoto Y, Mori N, Nakamura
M, Takakura M, Miyake K, Sakamoto M, Inoue M Forkhead transcription factor FOXO1 is a
direct target of progestin to inhibit endometriyal epithelial cell growth. Clin Cancer Res. 2011
Feb 1;17(3):525-37. Epub 2010 Dec 3.
168) Labied S, Kajihara T, Madureira PA, Fusi L, Jones MC, Higham JM, Varshochi R,
Francis JM, Zoumpoulidou G, Essafi A, Fernandez de Mattos S, Lam EW, Brosens JJ.
Progestins regulate the expression and activity of the forkhead transcription factor FOXO1 in
differentiating human endometrium. Mol Endocrinol. 2006 Jan;20(1):35-44. Epub 2005 Aug
25
169) Kajihara T, Jones M, Fusi L, Takano M, Feroze-Zaidi F, Pirianov G, Mehmet H,
Ishihara O, Higham JM, Lam EW, Brosens JJ.Differential expression of FOXO1 and Foxo3a
confers resistance to oxidative cell death upon endometriyal decidualization. Mol Endocrinol.
2006 Oct;20(10):2444-55. Epub 2006 May 18.
170) Goto T, Takano M, Albergaria A, Briese J, Pomeranz KM, Cloke B, Fusi L, FerozeZaidi F, Maywald N, Sajin M, Dina RE, Ishihara O, Takeda S, Lam EW, Bamberger AM,
Ghaem-Maghami S, Brosens JJ.Mechanism and functional consequences of loss of FOXO1
expression in endometrioid endometriyal cancer cells. Oncogene. 2008 Jan 3;27(1):9-19.
Epub 2007 Jun 25
171) Madureira PA, Varshochi R, Constantinidou D, Francis RE, Coombes RC, Yao KM,
Lam EW.J Biol Chem. The Forkhead box M1 protein regulates the transcription of the
estrogen receptor alpha in breast cancer cells. J Biol Chem. 2006 Sep 1;281(35):25167-76.
Epub 2006 Jun 28.
172) Mol Cell Biol. 2010 Feb;30(3):857-70. Epub 2009 Nov 23.Highly phosphorylated
FOXO3A is an adverse prognostic factor in acute myeloid leukemia. Clin Cancer Res. 2010
Mar 15;16(6):1865-74. Epub 2010 Mar 9.
55
173)Lurain JR,Rice BL,et al.Prognostic factors associated with recurence in clinical satge I
adenocarsinoma of the endometrium.Obstet Gynecol 1991;78:63-69.
174) Yasuo Miyaguchia, Keita Tsuchiyaa and Kazuichi Sakamoto P53 negatively regulates
the transcriptional activity of FOXO3a under oxidative stress . Cell Biology International
Volume 33, Issue 8, August 2009, Pages 853-860
175) Wang F, Marshall CB, Yamamoto K, Li GY, Plevin MJ, You H, Mak TW, Ikura M
Biochemical and structural characterization of an intramolecular interaction in FOXO3a and
its binding with p53 J Mol Biol. 2008 Dec 19;384(3):590-603. Epub 2008 Sep 18
56
Download