Ekonomik Durum Şubat ayındaki son bültenimizden bu yana global finansal piyasalardaki algı oldukça iyileşti. Risk algısı neredeyse tüm varlık çeşitleri ve coğrafyalar için güçlenirken; gelişmekte olan ülkeler bu yükselişten daha çok faydalandılar. Küresel piyasalardaki olumlu havaya rağmen, IMF küresel büyüme tahminini Nisan ayında yine aşağı yönlü revize etti. Küresel ekonomideki iyileşmenin oldukça aşamalı ve yavaş olduğunu kaydeden IMF, 2016 global büyüme tahminini 0,2 puan düşürerek %3,2 olarak belirledi. 2017 için ise büyüme tahmini 0,1 puan indirilerek %3,5 oldu. 2016 yılının ilk çeyreğinde gelişmiş ülkelerdeki ekonomik aktivite kademeli olarak iyileşmeye devam etti. ABD’de iş ve konut piyasasındaki olumlu gelişmeler sayesinde FED para politikasını normalize etmeye devam etti. Ancak Fed yetkilileri, zayıf seyreden küresel talep ve değer kazanan doların ABD büyümesine olan olumsuz katkılarından endişelenemeye başladılar. Bu doğrultuda analistler birkaç ay önce sene içinde Fed’in dört kez faiz artıracağı tahminlerini bir veya iki faiz artışı olarak revize ettiler. Diğer taraftan Avrupa’da, Avrupa Merkez Bankası varlık satın alımlarını hızlandırdı ve faizleri negatif alana çekerek ekonomik büyümeyi teşvik etmeye çalıştı. Bu sırada petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüşler de Avrupa’da hane halkı harcamasının güçlenmesini sağladı. Gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme, 2016 yılında yine küresel büyümeden aslan payını alırken; bu ülkeler için ekonomik beklentiler düzensiz ve son 20 seneye nazaran daha zayıf bir görünüme büründü. Özellikle Brezilya ve Rusya gibi büyük gelişmekte olan ülkeler derin bir ekonomik durgunluk dönemine girdi. Diğer taraftan, petrol ihracı yapan ülkeler de yine azalan ticaret hacimleri ve daralan dış finansal koşullar ile zor bir makroekonomik görünüm ile karşı karşıya kaldılar. Politik ve jeopolitik gelişmeler de küresel ekonomik görünüme sene başından beri gölge düşürdü. Suriye’de süre gelen çatışma, düşük petrol fiyatları ile zorlanan Venezüella ve Körfez Arap Birliği Ülkeleri ile Birleşik Krallığın Avrupa Birliği’nden çıkmasına yol açabilecek referandum gibi olaylar ekonomik büyüme için tehdit oluşturmaya devam etti. Brezilya’daki politik kriz ülkeyi daha da büyük bir ekonomik durgunluğa sürükledi. Diğer yandan, İran’ın küresel ekonomiye tekrar entegrasyonu dünyada gerçekleşen birçok olumsuz politik gelişmeler arasında ender pozitif olanlarındandı. Sonuç olarak, biz dünyadaki gelişmelerin Türkiye için hem fırsat hem de tehditler getirdiğine inanıyoruz. Bir taraftan gelişmiş ülkelerin büyümesindeki iyileşme ve Avrupa’daki parasal genişleme Türkiye’nin ihracat pazarlarında güçlü bir taleple karşılaşmasına yol açarken; gelişmekte olan ülkelerin hayal kırıklığı yaratan büyüme performansı ve çevre bölgemizde yaşanan jeopolitik gerginlikler Türkiye için zorluk yaratmaya devam etti. Bu nedenle biz, küresel ekonomiye olan temkinli duruşumuzu koruyoruz. Türkiye küresel finansal piyasalardaki iyileşmeden oldukça istifade etti. Son bültenimizden 2 Mayıs tarihine kadar, yabancı yatımcıların yüksek ilgisi sayesinde gösterge bono faizi 187 puan düşerek %9,25 seviyesine geriledi (16 Nisan 2015’den beri en düşük seviye). Bu dönem içinde, yabancı yatırımcılar hisse senedi portföylerini yenilediler ve hisse senedi piyasası %13,2 çıkarak 27 Mayıs 2015 tarihinden beri en yüksek seviyeye ulaştı. Bono ve hisse sendi piyasasında gerçekleşen para girişine rağmen, Türk Lirası döviz sepetine karşı sadece %2,7 değer kazandı. Bu limitli değer artışına, Türk hane halkı ve şirketlerinin dövize olan yüksek talebi sebep oldu. 2015 yılının son çeyreğinde GSYH %5,7 büyüyerek 2015 yılı için büyüme rakamını %4 seviyesine çıkardı. Türkiye için tipik bir durum olarak büyümenin ana kaynağı hane halkının tüketim harcamaları oldu. Seçimler sırasında artan kamu harcamaları ve güçlü tarımsal hasılat da ekonomik aktiviteyi destekleyen diğer faktörler oldu. Henüz açıklanmamasına rağmen, öncü veriler 2016 yılının ilk çeyreğinin yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen güçlü bir ekonomik büyüme gösterdiğine işaret etti. Sanayi üretimi yılın ilk iki ayında %5,7 büyüdü ve ilk çeyrek kapasite kullanım oranı geçen senenin üzerinde oldu. Talep tarafında ise, dayanıklı tüketim ve konut satışları yılın ilk çeyreğinde geçen seneye oranla artış gösterdi; araç satışlarındaki düşüş de %2,7 ile oldukça sınırlı bir seviyede kaldı. Diğer taraftan, yılın ilk çeyreğinde turist sayısındaki azalma ve Güneydoğu Bölgesi’ndeki ekonomik aktivitedeki bozulma aslında çok daha iyi olabilecek bir performansa darbe vurdu. Şubat’tan itibaren ılımlı seyreden gıda enflasyonu ile düşük petrol fiyatları ve güçlü Türk Lirası, enflasyonda iyileşmeye yol açtı. Nisan sonunda enflasyon Ocak ayındaki %9,6 seviyesinden %6,6 seviyesine düştü. Ancak %9,4 seviyesinde duran çekirdek enflasyon, Merkez Bankası’nın hala enflasyonu iyileştirmek için alanı olduğuna işaret etti. Petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüş, dış ticaret ve cari işlemler dengesini desteklemeye devam etti. Avrupa’ya olan ihracat, ihracattaki hafif büyümenin ana sebebi olurken; ithalat Şubat ayından itibaren (düşük petrol fiyatlarının etkisi dışarıda bırakıldığında) güçlü iç tüketim sayesinde arttı. Bu gelişmelerin sonucunda, dış ticaret açığı %25 daralırken; Şubat sonunda yıllık cari işlemler açığı %26 azaldı. Sonuç olarak, küresel piyasalardaki oynaklık ve Türkiye ile çevresinde artan jeopolitik riskleri göz önünde bulundurduğumuzda, biz makroekonomik risklere karşı temkinli duruşumuzu korumanın kritik olduğuna inanıyoruz.