Türk Edebiyatı'nda Hilye-i Nebevi Türünün Doğuşu Gelişimi ve Sebe pleri Zülfikar GÜNGÖR Dr., Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi özet Hilye-i Nebevl\er, 1-lz. Peygamber'in bir insan olarak nasıl nasıl bir sahip olduğunun anlatıldığı eserlerdir. Hilye ile ilgili ilk bilgiler, başta Hz. Ali olmak üzere önde gelen saha be tarafından rivayet edilmiştir . Önceleri hadis, siyer, şernail türü eserlerde yer alan bilgiler zamanla milstakil eserle rde toplanmıştır. Edebiyatımızda XVl. yüzyıldan itibaren mensur, manzum ve levha türü hilye-i Nebevller ortaya çıkmıştır. Hilye-i Nebevl türüyle ilk manzuın eser, Şerili ınahlaslı bir şairimize aittir. yaratılışa Milletimizin İslam dinini seçmesi hem Türk tarihi hem de İslam tarihi açısın­ dan son derece önemli bir olaydır. Kendi ruh yapılanna uygun olan bu din milletimizin hayatında çok köklü değişimlere sebep olmuşnır. Türk mmetinin siyasi, iktisadi, ilmi ve sosyal hayatı İslam dininin ilke ve prensiplerine uygun olarak şekillenmeye başlarruştır. Toplumların aynası olarak kabul edilen edebiyat alanında da bu değişime paralel olarak yeni dinl-edebi türler ortaya çıkmıştır. Başta Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeri fler, kelam, akaid, siyer, tasavvuf vb. dini ilimierin kaynaklık ettiği dini-edebi türlerimiz2 içinde konusu Hz. Muhammed'le ilgili olanlar oldukça fazladı r. Mevlit, siyer-i Nebi, na't, esrna-i Nebi, hicrer, miraciyye, gazavar-ı Rasul, kırk-yüz-bin hadis tercüme ve şerhleri Türk Edebiyatı'nda Hz. Peygamberle ilgili türlerdendir. Bunlann yanı sıra hilye-1 Nebeviler de Peygamberiınizi konu alan dini-edebi türlerimizden birisidir.) 1 1 Edebiyarımndaki dinl-edebi türler ve eserler için bk. Agah Sırrı Levend, "Dini Edebiyatı mızın Başlıca Ürünleri", Tılrk Dili AraştımaJan Yıllığı (7DAy) Belleten 1972, Ankara 1989, ss. 35-BO; Amil Çelebioğlu, "Türk Edebiyatı'nda Manzum Dini Eserler", Esl?i Türk Edebiyatı Araştırmaları, istanbul 1998. ss. 348 -365. 2 Dinl-edebi türlerimizin kaynakları hakkında bk. Agah Sırrı Levend, ''islami Edebiyatın Esasları ve Knynakları", TDAY Belleterı 1971, Ankara 1989, ss. 159-194. 3 Hz. Peygamber'le ilgili dini-edebi türler hakkında bk. Agah Sırrı Levend, "Dini Edebiyiltınıızın Başlıc:ı Ürünleri", ss. 51-69 ve Amil Çelebioğlu, agnı., ss. 356-361. 186 ıasavuuf 1. Hilye Kelimesinin Lugat ve Istılah A.tılamı Arapça bir isim olan hilye kelimesine Arap diliyle ilgili sözlüklerde• süs, bezek, vasıflandınnak, nitelendirmek, yaratılış , suret, sıfat, değerli taşlar ve madenlerle yapılmJş süs ve insanın dış görünüşü gibi manalar verilmiştir. Türkçe sözlüklerden Lehce-i Osmaôı'de "hilye: Zinet-i çehre, suret, hey'et. Bilye-i Şerife: Ta'rif-i eşkal-i ResUl aleyhi's-selam.''s şeklinde ve Kamus-ı Türkl,ı;de süs, zlnet, zlb, sıfat-ı hasene, suret-i hasene gibi sözlük anlamlan verildikten sonra, "Fahr-i kainat Efendimizin evsaf-ı mübarekesi ve bundan bahseden kitab: Hilye-i Hakiinl." ifadeleriyle kelimenin dilimizde kazandığı ıstılahi anlam verilmiştir. Türk Lugau'nda da aynı şekilde, insanın me&Jr-ı temayüzü olan evsaf-ı hariciyesi, zinet. süs, bezek gibi lugat anlamlarının yanı sıra, "hiJye-i şerife -tavsifi- Cenab-ı Nebiyy-i muhteremin evsiif u seeaya-yı aliyesini hiv! kitap ve levha"7 ıstılahi anlamı d:.ı kaydedilmiştir. Bir başka Türkçe sözlükte ise; yukarıda kaydedilen lugat anlamları nın yanı sıra, " Hz. Muhammed'in mübarek vasıflarını ve güzelliklerini anlatan ınanzum veya mensur eser" ve "hilye-i şerif: Hz. Muhammed'in yazı ile yapılmış portresi"8 cümleleriyle kelimenin ıstılahi manası kaydedilmiştir. Bir ınanzum bilyede geçen şu beyit de hilye kelimesinin ıstılahi anlamını açıkbmaktadır: "Hilyenin ma 'niisı ey büsn-i melek Nebi'nin ta'rifi demek '0 Vücud-ı Hilye kelimesi ıstılahi anlamı içerdiği durumlarda; bilye-i şerif, bilye-i saadet, hilye-i nebi veya hilye-i nebevi gibi tamlamalar şeklinde de kullanılmaktadır. Hz. Peygamber'in dışında; diğer peygamberler, dört halife, aşere-i mübeşşere, Hz. Hasan ve Hüseyin ve tasavvuf büyüklerinin bedeni ve ahlaki özelliklerinden bahseden eseriere de hilye denmekte ve bunlar da Hilye-i Enbiya, Hilye-i Çaryar-ı Güzln, Hilye-i Aşere-i Miibeşşere, Hilye-i Haseneyn, Hilye-i Evliya şeklinde ifade edilerek Hilye-i Nebev1lerden ayırt edilmektedir. 2. Edebiyatımızda Kur'an-ı Hilye-i Nebevi Türünün Doguşu ve Gelişmesi Kerim' de, alemiere rahmet olarak gönderildiği bildirilen, ahlaki gü- 10 4 İbn Manzı'lr, Lisanu'I·Arab( I-Vli ), Kah ire trs., c. II, s. 985; Ahmed ez-Zavl et~Tahir, Tertibü 'IKahire 1970, c. I, s. 701; Luis Ma'luf, el-Münctd, Lübnan 1984. s. 150. 5 Ahmet Vefık Paşa, Lehce-i Osmôni; hz!. Prof. Dr. Recep Toparlı, Ankara 2000, s. 642. Kiimı1sı'l-Mubit(I-III ), 6 Şemseddin Sami, Klimas-ı Türkf, istanbul 1987, s. 558. 7 Hüseyin Kazım Kadri, Türk Lugaıı ( !-III ), istanbul 1928, c. ll, s. 563. 8 ferit Devellioğlu , Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugaı, Ankara 1978, s. 442. 9 Aşık Kadri, Hilye-i Şerif, vr. 3b. 10 21 Enbiya/107. zülfikar güng6r/lilt-k edebiyatı'nda bilye-i nebevi 187 zelliği ile övülen" ve Müslümanlar için en güzel örnek (usve-i hasene)' 2 gösterilen Hz. Muhammed (s.); daha peygamber olmadan önce, yaşadığl toplum fertleri tarafından da el-Emin (güvenilir) olarak nitelenmiş bir şahsiyettir. O, sahip olduğu maddi-manevi güzellikler nedeniyle herkesin takdirini kazanmış ve müminler, kendi canlan dahil, sahip oldukları her şeyden çok onu sevmişlerdir. Hz. Peygamber'i dünya gözüyle gören ve ona inanan sahabe nesiinin sevgisi, "anaın babam sana feda olsun (fıdake eöı ve ümmi)", sözleriyle sembolleş­ miştir. Bu sevgi; Rasulullah'm vefatı sırasında yaşlan küçük olduğu için onu iyi hatırlayamayan genç sahabeter ile, peygamberlerini dünya gözüyle görmeden inanan müminlerin gönüllerinde bir hasrete, bir özleme dönüşmüştür. Bu duygu inananları, Peygamberlerinin hayatını bütün safhalarıyla tanımaya ve onu örnek almaya yöneltmiştir. Bunun neticesinde Peygamberimizin hilyesi ile ilgili bilgiler ele derlenmeye ve konuyla ilgili eserler yazılınaya başlanmıştır. Si yer edebiyatının bir kolu'3 olan Hilye-i Şerife ile ilgili müstakil eserlerin edebiyatımızdaki ilk örnekleriyle ancak XVI. yüzyılda karşılaşıyoruz. Hilye konusunda müstakil eserler yazılmadan önce Arap Edebiyatı'nda olduğu gibi, bizde de konuyla ilgili bilgilere Siyer-i Nebiler, Mevlid-i Nebiler, Şernailler ve bazı dini rnesnevilerde rastlamaktayız. Süleyman Çelebi (ö. 825/ 1422), Bursa'da 812/1409 tarihinde nazm ettiği Vesiletü'n-Nedit adil mevlidinin "Ba'zı evsaf-ı Muhammed Mustafa aleyhi's-salatü ve's-sel:lm'''4 başlıklı bölümünde yeralan, "Tal'ati meymun idi vü meh-cebin Hirmen-i hüsrıinde Yusuf bUşe-çin" "Görıli a/çagidi vü kadri celfl Sözleri şirin cemali key cemi'!" beyilleriyle Hz. Peygamber'in hilyesine dair eserin "Fi beyanı mu'cizatı'n-Nebiyy bazı özellikleri zikretmiştir. Aynı saJlallahu aleyhi ve sellem'''s başlıklı bölü- münde ise şu beyiderle hiJye-i Nebi'ye ait nitelikleri kaydetmiştir: ll 68 Kaleın/4. 12 33Ahzab/21. 13 Edebiyatımızda siyerler konusunda bir doktora tezi hazırlayan Massad Süveylim, mevlid manzumeleri, ıni'raciyeler, hicret-nameler, esnıa-i şerifeler, neseb-i şeritler, mu'cizat-ı nebiler, gazaviit-ı nebile r. deliiil-i nübüwet, şernail-i şerifterin yanı sır-.ı hilye-i şerifleri de si yer edebiyatının kolu olarak saymaktadır. Bk. Massad SÜveylinı AH ei-Shaman, Türk Edebiyatı'nda Siyerler ve ltm Hiştim'ın Siyerilıin Türkçe Tercumesi, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1982, ss. XXI-XXIV. Biz de Süveylim'in bu tasnifine katılıyoruz. 14 Süleyman Çelebi, Mevlid, hzl. Dr. Necla Pekolcay, İstanbul1992, ss. 119-123. ıs Aynı eser, ss. 100-107. 188 tasavvuf "Evvela ol kim mübarek cisminün Gölgesi düşmezdi yire resminütı " '1ncü dtşkri şu 'ii ında n gice igne düşse bulınurdı iy hoca" nunndan kararıgıt giceler Yolda yürtrdi yigitler kocalar "Sadrı Hem nühüvvet mübr'anun zahrındadı Halkı ol mührile Hakk'a ündedi Tokınıcak saçına bild-ı saha Misk ü anberden to/ar idi hava " hem dürr-i semfn Cem' iderdi anı ümmü'l-mü'minfn" "Tırnagı olurdı Aınil Çelebioğlu, 842/1438-1439'da yazılmış olan Arit'in Vefatü'n-Nebi adlı mesnev!sinde, Hz. Ali'nin Hz. Peygamber'in evsafını anlattığı bir bölümlin olduğunu kaydetmiştir.' 6 Bu örnekler hilye ile ilgili muhtasar bilgilerdir. I-Iilye türü ile ilgili müstakil eserler yazılmadan önceki en geniş bilgi ise tesbirimize göre, Yazıcıoğlu Muhammed Bican ( ö . 855/1451 ) tarafından yazılan ve manzum bir siyer olan Muhammediyyeı adlı eserde verilmiştir. Bu eserin ~Faslün fi Sıfatı'n-Ne­ bl" başlıklı bölümünden ilgili kısımları, müstakil hilyelerin gelişim sürecine örnek olması bakımından veımeyi uygun görüyoruz. 7 "Orta boylu ahsen idi kameti Ne katı ebyaz ne esrnerdi katı Ne kıvırcık ne saçı uzun idi Cismi ahsen bey'eti mevzun idi Hiç sinek konmazdı derler y üzüne Gölgesi düşmezdi yerler yüzüne Zfra nurım yoktur asla sayesi Kim ola evsaftn onun sayesi 16 Amil Çelebioğlu, Türk Edebiyatı 'nda Mesnevi ( XV..y.y. a kadar ), İstanbul 1999, s. 305. ı 7 Yazıcıoğlu'nun bu eseri üzerine Aınil Çelebioğlu doktora tezi hazırlamışur. Daha sonra bu çalışma iki defa yayınlanmıştır: Aınil Çelebioğlu, Muhammediyye ( 1-IV ), Tercüman 1001 Temel Eser, istanbul 1974; MuhammediyyeO-ll ), MEB Yay., isıanbul1996. zülfikar güng6r/ıurk edebiyatı 'nda btlye-i nebevf Kim ki baksa yüzüne bayran idi Sanki yüzünde güneş seyran idi Nü;e karşıdan göreturur idi öyle ardından dahi görür idi Zira nurun önü ardı bir olur Içi dışı sabibü't-tedbir olur Onun için uyusa gözü onun Uyumazdı gönlü der özü onun Onun için arşa ferşe zeyn idi Onun için Seyyidü 'l-kevneyn idi Hem mübarek başı idi müstedir Cebhesinin satbı idi müstenir Gözleri de'ca idi a 'la nazar Sürmeliydt ince ma zaga'l-basar Her gece sürme çekerdi gözüne Yattığı vakt resmidikendüzine Kirpiği uzun kaşı esna idi K/ibe kavseytı idi ev edna idi Kara idi hem sakalı sık idi Sanasın boynı gümüş ibrik idt uzun idt hemçün kalem Ne kadar vasf eylesem 'aciz ka/am Parmağı idi yumşak harir Ille yapışma.zdı dfbtıc u serir Ayası yassı Sadrı Kim vast 'di beraber batnma bi/ür zahiri ne batnı ne 1ıe Var idt göğsünde biraz ince kıl Bir kı/ı kırk ym· ve ka/i ince kıl ı iki çigninde biraz kıl var idi içi dışı dopdolu envar idi 189 190 tasavvuf Hem yağımında eeladet batemi Var idi derler T"isiileı batemi Var idi keklik yumurtasınca ol Günden ezbardı risii/.etde resUl Terlese dürler dökerdi taneler elt/if idi ol dürdttneler Müşgden Okçesinde az idi Iab mi onun M tt 'tedi/di /abm ile şah mı onun Yurüse kuvvetlt yiltürdi ka.tı beybeti Ansıtzıtn gören alırdı Kim otursa meclisinde bir nefes Gitmege etmezdi ömtünce heves S6ylese gayet beltğ idt jasfh Sözine susuz idi Hızr u Mesfb Hulk-i bamrtı giyerdi gah gab Cübbe-i badra giyerdi gab gab "'8 Arap edebiyatı'nda olduğu gibi bizde de önceleri hadis, siyer, rnevlid gibi eserlerde göriilen hilye ile ilgili bilgiler zamanla müstakil eserle r halinde orraya çıkmıştır. Bizim tesbitınıize göre, hilye ile ilgili rivayetler önce kelime kelime Türkçe 'ye tercüme edilmiş, sonF.ı bunların şerhleri yapılmıştır. Daha sonraları da şiir ve Ievha şeklinde hilye ile ilgili eserler meydana getirilmiştir. H ilye-i Nebevi türüne ait mi.iellifı bilinen en eski mensur h ilye olarak Şeyhü'I­ İslanı Hoca Sadettin Efendi (ö. 1008/1599)'nin Hilye-i Celile ve Şernail-i 'Aiiyye adlı es erini tesbit edebildik. ı 9 Müellifi bilinen diğer mensur hilyeler ise şunlardır: Abdullah b. Şiikir b. Mustafa Elbistanl Yemliha-zade, Hi/yetü'ş-Şerife ve'nNa 'tu 's-Seyyime. Ahmed b . Receb el-İstanbGil, Nii.zhetü'l-Abyar Fi Şerh -i Htlyeti'l-Mubtar. Ahmet Şemsi Halveti, Hilye-i Şerfje. IS Aınil Çelebioğlu, Mubammediye, MEB Yay., c. ll, ss. 125-127 Müstakil manzum hilyelerin ortaya çıkışı sonrasında da manzum siyer kitaplannda hilyelerle ilgili geniş bölümlere yer verildiği görülmektedir. Buna bir örnek olarak Mustafa Fevzi Efendi'nin manzum siyer niteliğindeki eserinde bulunan 218 beyitlik hilye göSterilebilir. Bk. Mustafa Fevzi b. Nu'man, Şümusu 's-Safdfl Evsiifi'l-Mustafii, Tevsi-i Tıba'at Maı:baası, Dersa'Met 1331, ss. 43-55. 19 Bu eser Süleymaniye Kütüphl'inesi Laleli bölümü 1715/ 3 ve Hacı Mahmud Efendi bölümü 4423 numaralarda mevcuttur. zülfikar güng6r/tıırk edebiyatı'nda bilye-i nebevl 191 Akkirmani Mehmed Efendi (ö. 1174/1760-1761), Şerhu Hilyeti'n-Nebf. Akkirmani Muhammed b. Mustafa, Hilye-i Saadet. Ali Molla, Hi~ye-t Şerif-i Rasulullah. ErzurCıınJ Mehmet Hanefi Efendi, Hi/ye-i Şerfje. Fethi Mehmet Ali Efendi (ö. 1274/1857), Hi/ye-i Sac'leJet Tercümesi. Halil b. Ali ei-Kınml, Hilye-i Nebevf Hilmi Efendi, Hi/ye-i Muhammed. Hulı1si Arif Eskişehrl, Şerh-i Hi/ye-i Nebevf. İbn-i Kemal Paşa, Hi/ye-i Şerffe Şerhi. İsmail Sadık Kemal b. Muhammed Vecih'i Paşa, Hilye-i Şerife-i Cenab-ı Peygamberi. Kadi Şam!, Hi/ye-i Şerife. Mantık! Mustafa Efendi (ö. 1244/1828), Mufassal Hi/ye-i Şerife. Mehmet Ergüneş, Hi/ye-i ŞerifMubammediye. Müstakim-zade Süleyman Sa'düddin Efendi (ö.l2Ö2/1787), Hi/ye-i Nebeviyye ve Hulefa-i Erbil 'a. Nuri, Hi/ye-i Nebevf. Şeyh Emir Tarikatçı, Hilyetü 'n- Nebf. Şeyhl, Hilye-i Nebeviyye. Vahdl İbrahim b. Mustafa (ö. 1126/1714 ), Terceme-i Hi/ye-i Şerif Vecd! Ahmed, Hi/ye-i Nebı.ıo Manzum hi! ye-i NebeVı sahasında ilk eser ise Şerifı' mahlaslı bir şairirnize aittir. iki yüz elli beş beyitlik Risa/e-i Hilyeti'r-Rasul adlı eser Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Şehzade Bayezid'e takdim edilmiştir. Yazıldığı tarih tam olarak bilinmemekle birlikte Şehzade Beyazıt'a takdim edildiğinden hareketle, eserin bu şeh­ zadenin vefat tarihi olan 969/1562'den önce yazıldığını söylememiz mümkündür. Hilye-i Nebevl türünün en meşhur olan eseri, XVI. yüzyıl şairlerimizden Hakani Mehmed Efendi'nin Hjlye-i Hakanl'sidir. Yedi yüz on beş beyitlik bu mesnevl 1007/1598 yılında nazmedilmiştir. Kendisinden sonra yazılan hemen hemen tüm ına nzum bilyelere kaynaklık eden bu mesneVınin çok sayıda yazma nüshasının yanısıra, hem Osmanlı hem de latin harfleriyle baskılan da yapılmıştır. Türün bilinen en son örneği ise; Mustafa Fehmi Gerçeker'in 22 Zilhicce 1360/ 10 Birincikanun 1942' de yazdığı Hilye-i Fahr-i Alem'dir. XVI. yüzyılda başlayıp halen devam etmekte olan bu gelenek çerçevesinde yazılan eserlerin asırlara göre dağılımı şöyledir: l. XVI. Şerifi, Yüzyıl: Risale-i Hilyeti'r-Rasaı, 969/1562'den önce. 20 Bu hilyeler hakkında bk. Zülfikar Güngör, Türk Edebiyatı'nda Türkçe Manzunı Hilye-i Nebeufler ve Nestmf Mehmed'in Gülisıan-ı Şemail'i, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü. (Basılmamış Doktor.ı Teıi), Ankara 2000, ss. 21-25. 192 tasavvuf Hakaru, Hi/ye-i Hakanf, 2. XVII. ı007/1598. Yüzyıl: Nesirol Mehmed, Gülistan-ı Şemiiit, 1020/1611. Aziz Mahmud Hüday1, Hilye-Rasululldh, 1038/1629'dan önce. Mustafa Nüvazl, Riyazü'I-Hilye, 1049/1639. Bosnalı Mustafa, Tercüme-i Hilyetü'n-Nebf, 1064/ 1654. Cenab Nuri Kastamonu, Hi/ye-i Manzume-i RasU,/ul/ah, 1085/1674. Nahifi Süleyman, Hilyetü'l-Envar, 1099/1688. Selimi Dede, Hi/ye-i Nebf, ı 100/1689'dan önce. Hayıullah Hayri Efendi, Hi/ye-i Şerif, 1111/1699. 3. xvııı . Yüzyıl: Hakim Mehmed Efendi, Hilye-i Hakima, 1152/1739. Arif Süleyman, Hi/ye-i Nebi, ı ı 71/1758. 4. XIX. Yüzyıl: Mehmed Necib Efendi, Hilye-i Haktmf'ye Nazire Olan Bir Mesnevf, 1259/ 1843. Ruscuklu Fethi Ali, Miliid-ı Muhammediyye-i Hakdn·iyye ve Hilye-i Fethiyye-i Sultaniyye, 1259/ı843. S. XX. Yüzyıl: Aşık Kadri, Hilye-i Şerif, ı Ramazan 1350/10 Ocak ı932. Mustafa Fehml Gerçeker, Hi/ye-i Fahr-i Alem, 22 Zilhicce ı360/10 Birincikanun ı942. Hat sanatımızın en güzel örneklerini oluşturan hilye-i şerif levhalannın ilk örneklerinin 1090/1679-1680 tarihinde meşhur hattatlarımızdan Hafız Osman Efendi (ö. 1109-1 110/1698) rarafından yazıldığını Uğur Derman belirtmektedir.zz Abdtilkerim Abdülkadiroğlu ise, bir makalesinde 23 meşhur hattat Al1met Karahisari'ye ait olduğunu iddia ettiği bir hilyeyi tanıtmış ve Derınanın verdiği tarihin en az yüz yıl daha geri çekilebileceği tezini ileri sürmüştür. Bu bilgiler çerçevesinde levha şeklindeki bilyelerin de mensur ve manzum hilyeler gibi 16 veya 17. yüzyılda ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. 21 24 3. liilye-i Nebevi Türünün Ortaya Çıkış Sebepleri Şairlerimizin en önemli ilham kaynaklanndan birisi olan Hz. Muhammed 21 Manzum hilyeler hakkında daha geniş bilgi için bk. Zülfikar Güngör, Türk Edebiyatı'nda Türkçe Manzum Hio/f!-i Nebeviter ve Nesimi Mebmed'in Gülistfin-ı Şemfiil't, ss. 39-92. 22 M. Uğur Derman, ''Yazı Sanatımızcia Hilye-i Saadet", İlgi, Aralık 1979, Yıl13, S. 28, s. 35; Derman , ·'Hilye-Hat", DİA, İstanbul 1998, c. xvın, s. 47. 23 Abdülkerim Abdülkadiroğlu, "İlk Hilye Hallatı Ahmet Karahisari mi?", Milli Kültür, Mart 1991, s.s2.~. sı. 24 Levha şeklindeki hilyeler ve hattatları için bk. Güngör, age., ss. 26-30. zü!fıkar güngörinirk edebiyatı 'nda bilye-i nebevf 193 (s.a.v. )'in bir beşer olarak nasıl bir yaratılışta olduğunu anlatan, vücut azal arını tarif ve tavstf eden hilye-i Nebev1 türünün ortaya çıkışına sebep olan etkenler bu sahada yazılan eserlerin sebeb-i telif bölümlerinden tesbirimize göre şunlardır: a. PeygarnberSev~i Sevgi, değeri tartıştiamayacak kadar önemli bir duygudur. Dinimizele Peygamber sevgisi, Allah sevgisinden sonra gelen en önemli duygudur. Peygamber'i sevmek, sadece kalple ilgili bir duygu değil, aynı zamanda imani boyuttı olan bir olgudur. Bunun için Hz. Peygamber' i sevmekle ilgili rivayetler, hadis kitaplarımızın "Kitabü'l-İman" başlıklı bölümünde kaydedilmektedir. Türk sanat eserlerinirı vücut bulmasında en önemli manev'i sebebin sevgi olduğunu belirten Kunter, Türk sanat eserlerini "teşahhus eden sevgi" ve Türk medeniyetini de "sevgi medeniyeti" olarak nitelemektedir. 25 Onun bu tesbitine katılmamak mümkün değildir. Gerçekten de sanat ve edebl eserlerimizde, maddi veya ınanev'i anlamda sevginin izlerirıi görmek mümkündür. Kalple ilgili bir duygu olan sevginin dış dünyamızcia görtHebilen belirtileri vardır. Sevginin en önemli tezahürlerinden biri, Psikolog Zick Rubin'e göre, sevenlerin birbirlerine daha sık ve uzun bakması; 26 İbn Hazm'a göre ise, sevgillyi derinden derine seyre dalmasıdır. Hz. Peygamber'in sağlığında bazı ashabın ona olan sevgisini bu şekilde gösterdiği kaynaklarda bilinmektedir. Peygamber'in vefatından sonra onu dünya gözüyle görme Imkanını kaybetmiş olan mü'minler ise, hilyesini öğrenerek onu hilyesinde görmüş olacaklarını düşünmüşlerdir. Bu düşünce hilye türü eserlerin yazılmasına sebep olmuştur. Bunu Hilye-i Falır-i Alem adlı ınanzum hilyeyi yazan Mustafa Fehmi Gerçeker şöyle açıklamıştır: 27 ':Bunlar gözün aydın işte Hi/ye Olsun sana yar-ı can bediyye Gör vasfin-ı ondan asla yüksel Çık eve-i bayal-i vasla yüksel Görmek o babfbi başka bir zevk Dünyada o zevke var mı ma:fevk Her g6z onu g6rmek ister amma Geçmiş o saadet asrı bayfa 25 Bk. Halim Baki Kunter, "Türk-islam Sanat Eserlerine Vücut Veren Manevi Amiller", Vakıflar l%9, c. VTU, s. ll. 26 Bk. Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranifı, Psikolojinin Temel Kavramları, istanbul 1994, ss. 539-540. 27 Bk. ibn Hazm, Güvercin Gerdanlığı, Sevgiye ve Sevenlere Dair, tre. Mahmut Kanık, istanbul 1985, ,;, 80. Dergisi, Ankara 194 ıasavvuf Biz sonrakiler ki bf-nasfbtz Hasret-keş-t rü 'yet-i Habibiz Kalmış bize Htlyesinde rü 'yet Tevfik-i Huda ederse minnet Al Hilye-i pakin aç nikôbın Seyr ey/e güzellik afttabın ,;uı Hilyelerin Hz. Peygamber'e duyulan aşın sevginin bir ifadesi olarak kaleme ilgili olarak Gülistan-ı Şernail adlı hi!yede ise şu beyitler yer almaktadır: alındığı yla "Giyüp ey hiime abbasf libast Beyan et bilye-i hayrü'l-inôsı Cemal-i ba-ke~l-i Mustafa'yı Hikôyet ey/e vtr cana safayı eıeı iy bülbül-t guya-yı gu.fıa,· Pür olsun hoş sadaya-yı güftar Sadaya başladı Nevd-yı 'aşka bülbül çemende agaz ey/e sen de Olup dem-sazı sUZ ü saz-ı 'aşkuma Olup hem-razı ehl-i raz-ı 'aşkuma İdüp 'ışk-ı RtısUl eveinde per-vaz Mahabbet kıssasıncian ey/e agaz Haber vir 'tişıka ma ~-u k-ı gülden l-lezar-ı zara raz aç bay-ı gülden'~ b. Hz. Peygamber'in Şefaatine Ulaşma Arzusu Birçok hilye müellifı eserini Hz. Peygamber'in şefaatine vasıl olmak ve böylece bağışlanmak üzere kaleme almışlardır. Hakani bunu şu şekilde açıklamıştır: "Bunu ey cümle-i mahluka muta' Ey/erlm viisıla-i istişfa 28 Mustafa Fehmi Gerçeker, Hi/ye-i Fahr-i Alem, İstanbul 1944, s. 134. 29 Nesimi Mehmed, Gütısıan-ı Şema'il, MiUet Kıb., Ali Emiri Manzum 1400, vr. 56b-S7b. zülfikar güng6r/türk edebiyatı 'nda bilye-i nebevf Umarım Yümn-i Hem 195 ede beni ebi-i ciniin Nebiyyü 'l-Adniin evsiif-ı necatıma Seyyiiitım berat ola benim baseniit ola benim. •iJQ c. Hilyelerin Havassı Hakkındaki Haberler Hz. Pcygamber'e sağlığında büyük bir sevgiyle bağlanan ona ait bir şeye sahip olmak için onun saç ve sakalına ait kılları kapışan sahabenin, onun vefatı sonrasında ona ait olan eşyalara, hırkasına, sakalına, kadern-i şerif vs. büyük değer verdiğine, bunları b ir teberrük ve şifa vesilesi olarak gördüklerine dair kaynaklarda bilgiler mevcuttur. Daha sonra gelen müslümanlar da, Peygamberlerine ait olan bu tür eşyayı mukaddes bir emanef' kabul etmiş, onları ziyarete önem vermiş ve böylece onun şefaatine ulaşmayı ümit etmişlerdir. Hz. Peygamber'in mukaddes emanetlerine gösterilen bu ilgi onun hilyesine de gösterilmiştir. Bunda Hakani'nin nakl ettiği şu rivayet de etkili olmuştur: "Ali b. Ebi Talib'den şöyle rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Benden sonra hilyemi gören kişi, beni görmüş gibidir. Kim bana özlem duyarak ona bakarsa Allah o kişiye cehen nemİ haram kılar ve onu kabir fitnesinden emin kı­ lar. Onu kıyamet gününde çıplak olarak haşretmez."~ Hadis mecmualarında bulamadığımız bu rivayeti Hakani'den sonra bazı hilye nazımları da eserlerinde zikretmiştir. Şerifı ise, Hakani'nin kaydettiği bu rivayete benzer bir rivayeti "Der- beyan-ı vasiyyetü'r-RasGJ (a.s.) ba-Aii kerrema'llahu veche" başlığı altında nakletmiştir: 32 3 "Rasillullab nür-ı jahr-i 'alem Güzin-i ser-jiriiz-ı itm-i iidem Aliyyü'l-Murtazii Şfr-i Hudii'ya Mürüwet ma 'den i kiin-ı sehiiya 30 Hak1ini, Hi~ye-i Saadet, hzl. İskender Pala, Ankara 1991, s. 44. 31 Hz. Peygamber'e ait olan mukaddes emanetler Türki ye'de Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Saadet veya Emanat-ı Mukaddese Dairesi denilen bölümde muhafaza edilmektedir. Burada Hz. Peygamber' e ait olan emanetlerden hangilerinin bulunduğu ve bunların resimleri için bk. Mukaddes Emaııetler, Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü Yay., Ankara trs. Bu tanllıcı eserde mukaddes emanetler hakkında, Ampça, Fransızca, Ingilizce ve Türkçe bilgi verilmiş ve renkli resimleri basılmı~tır. 32 Hz. Peygamber'e ait mukaddes emanetterin Osmanlı'ya nasıl intikal ettiği ve bunlara. sahabe ve dah<ı .sonraki Müslümanların gösterdiği ilgi ve teberrük vesile olarak kabul etmeleri hakkında bk. Nebi Bozkurt, "Mukaddes Emanetlerin Tarihi ve Osmanlı Devletine intikali", MOtFD, İstanbul1997, s. 13-1'i, ss. 7-26. 33 Hakini Mehmed Efendi, Hi/ye-i Hakanf, Mahmud Bey Matbaası, Dersaadet 1307, s. 11. 196 ıasavvuj Didf ey zümre-i merdanda mümtaz Benüm evstıjımı ser-ta-kadem yaz Görlcek mü'minfn evsdftm el-hak Beni görmüş gibi olur muhakkak idenler bilyemi dillerde evrad Cehennemden olurtar anlar azad Suya ga.rk itmeye hıfz ide Mevla Ola mfmzillerl bi-şibh-i me 'va Olup mazbm· 'ata-yı dest-gire Veba varmaya oldukları yire Olur ni'metleri her gün ziyade Reh-i 'izzetde olmazkw fütade' 134 Bu rivayetlerin halk üzerinde etkili olduğu, Hz. Peygamber'in bilyesinin manevi bir koruyucu gibi algılandığı, yangın ve her türlü afetlerden konınmak amacıyla evlerde hilye levhalarının asılı olduğu kaynak ve araştırmalarda geçınekte­ dir.3s Bu anlayış bilyelere olan rağbeti aıtırmış ve özellikle çok sayıda hilye levhasının yazılmasına sebep olmuştur. d. İyi Bir Eser Bırakarak Hayırla Anılma Arzusu Bilyelerin yazılışındaki bir diğer sebep de, meydana getirilen iyi bir eser sayesinde gelecek nesiller tarafından hayıda anılma arzusudur. Hilyetü'J-Enviir adlı hilye nazımı Nah1fi bütün e ksik ve hatalarma rağmen hayırla yad edilme arzusu ile eserini yazdığını şöyle açıklamıştır: "Bd- şer~fi bilye-i pak-i Rasül Ey/eye piraye-i levh-i kabUl Budur ümnıfdüm gören ebi-i 'ata ide beni mazhar- ı bayr-ı du 'i.i 34 Şerifi, Ris/ile-i Hilyetü 'r-RasU/, Süleymaniye Ktb., Murad Paşa no: 330. vr, 6b-7a. 35 Bk. Abdülaziz Bey, Osmanlı Adet Merasim ue Tabir/eri, Yay. hzL Prof. Dr. Kazım Ansan, Duygu Arısan Cünay, istanbul 1995, c. ll, s. 360; Malik Aksel, lstatıbul'ım Ortası, İstanbul 1977, s. 13; Ali Yardım, Peygamberimizin ŞemiUTI, İstanbul 1997, s. 61; Müjgan Cunbur, "Şema'il-i Şer1fe ve Hilye· i Nebeviler", Diyatıet İşleri Başkanlığı Dergisi Özel Sayı, Yıl 1970, s. ~;Mustafa Uzun, "Hilye" DlA, İstanbul 1998, c. XVIII, s. 44. zülfikar güngöritürk edebiyatı 'nda bifye·i nebevf 197 Ey/eye her merdüm-i sahib-hüner Dide-i insaf ile büsn-i nazar Her ne 'ibaret/e ki kıldum eda haml-i nukUş-ı riyd Kılmayalar Cümleden eL-kıssa budur minnettim Çekmeyeler nam-ı fuzuliyyetüm Hayr ile da.'im beni yad ideler Rahmet ile rtıhumı şad ideler'fJ6 e. İslam'da İnsan Resminin Yapılmasının Yasaklanması ile Ilgili Haberler İslam'da resmin, daha doğrusu insan sOreti yapmanın hükmü tartışmalı bir konudur. insan sureti yapmanın haram olduğunu söyleyenler olduğu gibi tapın­ mak ve ibadet kasdı olmaksızın yapmanın caiz olduğunu söyleyenler de olmuş­ tur.37 Ancak şurası bir gerçektir ki, İslam sanatının temel hareket noktası olan tevhld anlayışı, müslümanların meydana getirdikleri sanat eserlerinde müşahhasbk­ tan uzaklaşmalanna sebep olmuştur. 'IS Bu anlayışın sonucunda, İslam dünyasın­ da batın ın aksine resim ve heykel sanatı yerine, daha soyut olan yazı sanatı ve minyatür gelişmiştir.'9 İnsan sureti yapılmasına karşı oluşan olumsuz tavırlar, Hz. Peygamber'in resminin yapılmasını da mümkün kılmamıştır. Ancak resme göre gölge, derinlik ve hacim gibi unsurlan kullanmadığı için İslam'ın sanat anlayışına daha uygun düş­ tüğünden müslümanlar arasında yaygınlaşan minyatür~ tarzında Hz. Peyg-.amber'in resimlerinin yapıldığını görmekteyiz. Hz. Peygamber'in minyatürlü bir siyerini tanıtan Zeren Tanındı, Hz. Muhammed'le ilgili ilk minyatür tarzında tasvirierin 1307 tarihH bir tarih kitabında görüldüğünü belirtmektedir." Tanındı yayınla0 36 iıfan Aypay, Türk Edebiyatı 'nda Hi/ye Geleneği ve Nahifi'nin Hilyetü'I-Emlilr'ı, (Yayınlan­ Doçentlik Takdim Çalışması), Kütahya 1996, s. 53. 37 islam'da resim ve ıasvir sanatının hükmü ile ilgili görüşler için bk. Osman Keskioğlu, "islam'da Taı;vir ve Minyatürler", A/)jpD, Yıll%1 , c. IX, Ankara 1962, ss. 11-23; Nusret Çam, İs/tim da Sanat Sanalta ls/tim, Ankara 1997, ss. 18-58. 38 İslam'ın sanat telakkisinin mahiyeti ve tevhid inancının temel faktör olarak kabul edilmesi hakkında bk. Suut Kemal Yetkin, "İslam Sanatının Mahiyeti", AÜİFD, Yıl1952, S. ı, İstanbull952, ss. 44-47; Çam, age., ss. 61-77. 39 Bk. Nurullah Berk, "İslam Yazısında Plastik ve ifade", AOIFD, Yıl 1955, c. ıv, S. 1-U, Ankara mamış 1955. s~. 49-50. 40 Minyatür sanatı hakkında bk. Hüseyin Tahir-zade flehzad, "Minyatürün Tekniği", AÜİFD, Yıl 1953, S. I, Ankara 1953, ss. 29-32; Suut Kemal Yetkin, agnı. , ss. 33·41. 41 Zeren Tanındı , Slyer-i Nebi İsttim Tasvir Sanatında Hz. Muhammed'in Hayatı, İstanbul 1984, s. 9. ı 98 ıasavvuf dığı kitapta Hz. Peygamber'i resmeden çok sayıda minyarüre yer vermiştir. Ancak bu minyatürlerde Hz. Peygamber'in yüzü, ya yeşil bir örtü ile örtülüdür, ya da beyaza boyanmış olarak yüz hatları belirsiz şekildedir." Ayrıca Tanındı'nın eserinde, XIV. yüzyılda yazılmış bir Mi'rac-name'den alınan ve Hz. Peygamber'in yüz hatla43 rı belli olarak resmedildiği bir örnek de mevcutrur. Ancak bu tür minyatürler hiçbir zaman Müslümanların nazarında Peygamberlerinin tasviri olarak kabul görmemiştir. Bunun yerine Hz. Peygamber'le ilgili sözlü ve yazılı tasvirler yani hilyeler, Müslümanların Peygamberlerini tanımalanna ve onu kendi gönül dünyalannda istedikleri gibi tahayyül etmelerine imkan verdikleri için rağbet görmüştür. Sözlü anlatırnın tasvir gücü bazen ressamların tasvir gücünden daha fazladır. Bizim edebiyatımııda öyle şiirler vardır ki, okundukları zaman insanların gözünde çok canlı tasvirterin meydana gelmesine sebep olabilmektedirler. Sanki bu şi­ irlerde şairlerimiz sözü, bir ressamın fırçası gibi kullanmışlardır. •• Hz. Peygamber'in hilyesi ile ilgili SÖZlü tasvirler de, sanatkar bir ressamın, usta bir fotoğrafçının ve dikkatli bir. kameramanın yakalayamayacağı mükemmellikte bir portre çizecek kadar ayrıntılara sahiptir. Konuyla ilgili araştırmalan olan Ali Yardun zikrettiğimiz bu tesbiti yaptıktan sonra, sözlü tasvirlerin değeri ile ilgili olarak şunları da kaydetmiştir: "Sözlü tasvirler, asırların tahribatı ve tahrifatı ile renk atıp pörsümediği gibi, fırçanın nüfuz edemediği kapalı çizgileri de dile getirmektedir. Eğer cevaz verilseydi de, en usta ressamların fırçası ile resmi yapılsay­ dı, bugün O, her halde bir efsane peygamberi olmaktan öteye geçemezdi. Nitekim işte, dünya çapında ressamlar yetiştirip, yer yüzünü pudarla dolduran Hırısti­ yanlığın peygamberinin akıbeti ve işte, gördüğünü kağıda ve taşa değil , gönlüne ve kafasına nakşeden Müslümanların peygamberinin mükemmel canlı tasviri .. "45 M. Zeki Pakalın da, islam'da resmin iyi görülmemesinin, Hz. Peygamber'in eşkillinin resme mukabil olarak yazıyla tesbit edilmesine sebep olduğunu ve bu tür eseriere de Hilye denildiğini söylemiştk 46 Bu bilgiler ışığında sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Kanaatimizce Hz. Peygamber'in resminin olmayışı, Müslümanları onu bilyesinden tanımaya yöneltmiş ve bu da konuyla ilgili eserlerin meydana getirilmesinde önemli bir sebep olmuştur. 42 Bk. Tarundı, Siyer-i Nebi Isiilm TasVir Sanatırıda Hz. Muhammed'in Hayatı, Resim 5, 8, 10, 12, 16 vs. . 43 Bk. Aynı eser, Minyatür V. 44 Divan şairlerimizin sözü canlı bir tasvir aracı olarak kullanmaları hakkında bk. Cemal Kurnaz, "Divan Şiirinde Resim Temayülü", Milli Kültıl.r, S. 56, Mart 1987, ss. 17-23 ve S. 57, Mayıs 1987, ss. 76-82. 45 Ali Yardım, "Hilye-i Saadet Peygamber Efendimiz'in Yaraulış Güzellikleri", Kubbealtı Akculemi Mecmuası, Yıl 1978, c. 7, S. 4, s . 13. 46 M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Terimleri ve Deyimleri Sözlüğii, İstanbul 1993, c. 1, s. 342. zülfikar güngöritürk edebiyatı 'rıda hilye-i. nebev-f 199 Sonuç Hz. Peygamber'in bedeni özelliklerinin anlatıldığı hilye-i nebevi ile ilgili bilgiler, öncelikle hadis kitaplannda yer almış, daha. sonra hadis alimi Tirmizi (ö. 279/892) tarafından derlenen Kitabü'ş-Şemail adlı eserin baş tarafında bir araya toplanmıştır. Arap Edebiyatı'nda olduğu gibi Türk Edebiyatı'nda da hilye ile ilgili bilgiler siyer, hadis, mevlit türü eserlerde nakledilmiş; zamanla bu bilgiler mOstakil eserler halinde toplanmıştır. Edebiyanınızda hUye-i Nebevl ile ilgili mostakil eseriere 16. yüzyılda rastlanmıştır. Bu türle ilgili olarak mensur, manzum, !evha ve gül şeklinde ürünler ortaya konulmuştur. Hilye-i Nebevl türünün doğuş sebeplerinden en önemlileri ise, Hz. Muhammed (s.a.s.)'e duyulan sevgi ve onun şefaatine kavuşma arzusudur. Abstract The I-Iilye-i Nebevts are works which give an accoum of what kind of a personaliry the Prophet was created with. The first information about the hilye have been told by prominent ones, especially Hz. Ali, out of the people who saw and shared times with the Prophet. The information which was contained in such kind ofworks as hadith, styer, shemailwere in time collected in independent pieces of work. Prose, verse and inscription genres of Hi/ye-i Nebevis emerged in our literature as of the ı6ttı cemuıy. The fırst verse work about the genre of I-Ii~ye-i Nebevi belongs to a poet of ours who goes with the by-name of Sherifı .