Çağdaş Düşüncede İnsan Çalıştayı Gerçekleştirildi

advertisement
1
Çağdaş Düşüncede İnsan Çalıştayı Gerçekleştirildi
İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi kapsamında İnsan Tanımları Çalıştaylarının ikincisi Çağdaş
Düşüncede İnsan Çalıştayı 18 Mart 2017 Cumartesi günü gerçekleşti.
Çeşitli disiplinlerden alanında uzman akademisyenin yanı sıra doktora ve yüksek lisans
öğrencileri tarafından da takip edilen Çağdaş Düşüncede İnsan Çalıştayı’nın birinci
oturumuna İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden İhsan Fazlıoğlu başkanlık etti. Bu
oturumun ilk konuşmacısı İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Lütfi Sunar oldu. Modern
Zamana Geçerken Bedenleşen İnsan: John Locke'un Beden, Emek ve Mülkiyet Kuramının
Bir Eleştirisi başlıklı tebliğinde Sunar, klasik çağdan modern zamana geçerken yaşanan
tartışmalar arasında insanın mahiyetine ilişkin olanlarının özel bir öneme sahip olduğundan
bahsetti. Zamanla bu tartışmalar siyasal sistemin yapısının nasıl olması gerektiğinin
incelenmesine doğru evrilmiştir. Modern siyaset felsefesinin en önemli düşünürlerinden olan
ve İngiliz liberalizminin kurucu ismi addedilen Locke'un sosyal sözleşme teorisi liberal
modelin temelini teşkil etmektedir. Locke felsefesinde bedene verilen yerin önemi üzerinde
duran Sunar, Locke’un mülkiyet fikrini insanın kendi bedeni üzerinde dolaysız olarak
tasarrufta bulunma hakkına dayandırdığını ifade etti. Locke, her şeyden evvel mülkiyetin
garanti altına alınması gerekliliğini öne sürmüştür. Sunar’ın vurguladığı üzere uygarlığa
geçişi, eşdeyişle doğal durumdan çıkışı toplum sözleşmesine dayandıran Locke gibi
düşünürler ilk etapta her ne kadar toplumu açıklamaya yönelik düşünceler serdediyor gibi
görünseler de esasında amaçları devlet dediğimiz yapıyı izah etmektir. Sunar, Locke'un
doğal hukuk fikrini özgürlük ile ve özgürlüğü de mülkiyet ile açıklamasının oldukça önemli
olduğuna değindi. Locke kendinden önceki düşünürlerin mülkiyet teorilerini yeniden
yorumlamış ve onlardan farklı olarak da mülkiyetin bireylere devredilemez olduğunu
bildirmiştir. Bunun sonucunda da mülkiyeti garanti altına alacak bir siyasi sistem kurma
yoluna gitmiştir.Doğal sistem tam anlamıyla özgürlüğün hüküm sürmekte olduğu ve tüm
insanların eşit olarak görüldüğü sistemdir.
Halk Caddesi | Türbe kapısı Sokak | No: 13 Üsküdar| Istanbul
[email protected] | +90 216 532 63 70
www.ilke.org.tr
2
Olkan Sanemoğlu Bir Türsel Varlık Olarak İnsan: Rousseau'dan Marx'a İnsanın Mahiyeti
Tartışması başlığını taşıyan tebliğinde Rousseau, Hegel, Feuerbach ve Marx düşünceleri
ekseninde insanı diğer canlılardan ayıran özelliklerin neler olduğundan bahsetti. Bu
tartışmanın esasında insanın bir tür varlığı veya türsel bir varlık oluşuna dayandığına vurgu
yaptı. Rousseau doğa durumu ve uygar durum arasındaki ayrıma sıklıkla vurgu yapar ve
buna göre Rousseau'nun doğa durumu ile kastı oldukça açık bir biçimde insanın ilk yaban
halidir ki o kendi doğa durumu anlayışını Hobbes ve Locke gibi düşünürlerden farkı
itibarıyla ortaya koymuştur. Hayvan içgüdüleriyle eyler ve insan ise özgür eylemiyle.
Rousseau'yu
özgün
kılan
yönü
ise
insanların
temel
gereksinmelerinden
dolayı
toplumsallaştıkları kanaatini reddetmesidir. Doğa durumundan özgür duruma geçişin
temelini ise Rousseau içgüdünün yerini koşullandırılmış bir akla devretmesinde görür.
Tebliğin devamında Sanemoğlu, Hegel düşüncesinde insanın doğa karşısında kendi doğasını
ortaya koymasından ve yine aynı doğa karşısında özgür iradesi ile eyleme kabiliyetine sahip
olduğundan bahsetti. Hegel'e göre insan bir insan olarak var olabilmek için ötekine
başvurmak zorundadır. İnsanın hayvandan farklı olarak bilinçli bir hayat etkinliği söz
konusudur. İnsan doğasından Hegel ne anlamaktadır? Tin'in dünya tarihi zemininde
edimselleşmesi sürecinden bahseden Sanemoğlu, buna göre söz konusu süreç içerisinde
Hegel'in genel olarak ağırlığı insan doğasının tüm zamanlarda aynı kalışına verdiğine atıfta
bulundu. İnsanın yapıp ettikleri farklılaşmakta fakat yine de özü değişmeden kalmaktadır.
Marx'a göre ise insan evrensel bir varlıktır ve eylemlerini doğa içerisinde gerçekleştirir.
Doğada hazır bulduklarını işleyerek doğa ürünleri elde etmesi ve kendi ürünü haline
getirmesiyle hayvanlardan farklılaşır.
Bilim ve Sanat Vakfı’ndan Eyüp Süzgün Çağdaş Nörobiyolojik İnsan Tasavvuru: Beyin
Üzerinden İnsana Dair Bir Tartışma başlıklı tebliğinde insana dair bu tartışmada çalışma
alanını beyin tartışmalarıyla çerçevelendirdiğini belirterek bu konuyu iki ana tema üzerinden
değerlendirdi. İlk olarak çağdaş nörobiyolojik çalışmaların nasıl bir insan tasavvuruna sahip
olduğunu açıklayan Süzgün, ikinci olarak bu çalışmaların sonuçlandırdığı beyin fikrinin ne
açılardan eleştirilebileceğini ortaya koydu. Çağdaş nörobiyolojinin konusu olan beyin fikrine
Halk Caddesi | Türbe kapısı Sokak | No: 13 Üsküdar| Istanbul
[email protected] | +90 216 532 63 70
www.ilke.org.tr
3
nasıl ulaştığını tarihsel bir arkaplan sunarak günümüze kadar ne gibi evrelerden geçtiğini
belirtti. Zihin tartışmaları temelde iki ana koldan tartışmalarını sürdürür. İlk yaklaşım tekçi
yani insanın ya sadece ruhtan ya da sadece bedenden ibaret olduğunu savunurken düalist
yaklaşımın insanın hem bedenden hem de bir zihinden meydana gelebileceğini savunur.
Çağdaş nörobiyoloji ise tekçi görüşün baskın olduğu bir yönde çalışmalarını sürdürmektedir.
Bu bağlamda davranışçı yaklaşımın sorunlarını ve çıkmazlarını ortaya koyan Eyüp Süzgün,
bilinç problemine henüz kesin bir yanıt verilemediğinin altını çizdi. İnsanı anlamanın bilinçli
dünyanın yapısının analizini yapmaktan geçtiğini vurgulayarak tartışmaların öznenin neliği,
bilincin mahiyetinin anlaşılması noktasında devam ettiğini söyleyerek konuşmasını
sonlandırdı.
Marmara Üniversitesi’nden Ömer Türker’in başkanlığını yaptığı ikinci oturumda İstanbul
Medeniyet Üniversitesi’nden Latif Karagöz, Eylem ve Aktör: Çağdaş Psikolojide Özne
Tartışmaları başlıklı tebliğinde Descartes ile birlikte öznenin varlığın merkezine
yerleştirilmesinin modern psikolojinin felsefi paradigmasını teşkil etmesinden bahsedip
akabinde bu anlayışın çağdaş psikolojideki yansımalarının bir eleştirisini sundu. Özne
kavramının psikoloji disiplini söz konusu olduğunda ne şekilde ele alındığından bahsetti. Bu
minvalde olmak üzere Freud ve Lacan’ınpsikanaliz geleneği dahilinde insanın mahiyetine
yönelik serdettikleri düşünceler, özne meselesi bağlamında post yapısalcı ve post modern
tartışmalara yön vermiştir.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Metin Özdemir, Çağdaş İslam Düşünürleri Açısından
Özgürlük Sorunu başlığını taşıyan tebliğinde İslam düşünce geleneği içerisinde özgürlük
sorununun ele alınışını farklı ekoller bağlamında ortaya koydu. Kelamın ilk dönemlerinde bu
hususta en çok öne çıkan ekollerden olan Cebriyye insanın fiillerinin doğrudan Allah
tarafından yaratıldığı iddiasına sahiptir. Özdemir’in ifade ettiğine göre Müslüman kelam
ekolleri arasında en rasyonel olanı addedilen Mutezili görüş de dahil hemen hepsi Allah
merkezli bir kelam anlayışına sahiptir. Bu konudaki Mutezili görüşün yanı sıra Sünni
Halk Caddesi | Türbe kapısı Sokak | No: 13 Üsküdar| Istanbul
[email protected] | +90 216 532 63 70
www.ilke.org.tr
4
yaklaşımın görüşlerine de yer veren Özdemir, bu disiplinlerin insanın kaderi ve özgürlüğüyle
ilgili görüşlerinin de genel bakış açılarına uygun biçimde ortaya konduğunu
belirtti. Her şey Tanrı'nın bilgisinde mevcuttur ve ezelden beri takdir edilmiştir denebilir mi?
Tanrı'nın her şeyi yaratmasına engel olmadan, İlahi ilmin bilgisini pasif hale getirmeden
insanın özgürlüğünü temellendirmek mümkün müdür? Bu minval üzere Muhammed İkbal,
ilahi ilim ve iradeyi birbirinden ayırmaktadır. İmam-ı Azam ise Allah'ın insan fiillerine
ilişkin bilgisinin belirleyici değil tasviri olduğunu ifade eder.
Üçüncü ve dördüncü oturumlar İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi İbrahim Halil
Üçer başkanlığında devam etti. İstanbul Üniversitesi’nden Rıdvan Özdinç Yeni İlm-i Kelam
Arayışlarında İnsan Telakkisi başlıklı tebliğinde modern dönemde ortaya konan insan
telakkilerinin bünyesinde geçmiş telakkileri de içerdiğini belirtti. Müslümanların içtimai ve
siyasi hayatı tanzim ederken esas aldıkları yapı kelam-fıkıh sistemidir. İslam düşüncesinde
hürriyet genelde insan mesuliyeti ve bu mesuliyetin sınırları etrafında tartışılmıştır. İnsanın
sorumluluğu, hüsün-kubuh, kader, irade, marifetullah gibi bir dizi sistemi oluşturan parçalar
tanımlanmıştır. İslam düşüncesinde hürriyet bu iki temel üzerinde oturmaktadır.
Uludağ Üniversitesi’nden Kasım Küçükalp Yeni Hümanizm ve İnsan Kavramının
Küçülmesi başlığını taşıyan tebliğinde modern ve çağdaş zamanlarda insanın neye/nelere
maruz kaldığı sorusu çerçevesinde sunumuna başladı. Küçükalp 15 ve 16. yüzyıllardan
itibaren gelişen yeni dünya tasavvurunun varlık durumunun insanın bu dünya içerisindeki
yerini belirlediğine işaret etti. İnsan kavramının küçülmesi kavramına vurgu yapan
Küçükalp, modern düşüncenin varlık mertebeleri ve insan-ı kâmil kavramlarını terk ettiğine
değindi. Buna karşın klasik dünya görüşü açısından bakıldığında gerek evren ve gerekse bir
bütün olarak varlık, teleolojik karakterine bağlı olarak, niteliksel ayrımların söz konusu
olduğu, maddeden Tanrı’ya yükselen hiyerarşik bir yapı fikrine dayalıydı. Dünyanın insanın
bir yaratımı olduğunun fark edilmesi gerçekleşmiştir. Tanrı’nın kaybolan otoritesinin yerini
Halk Caddesi | Türbe kapısı Sokak | No: 13 Üsküdar| Istanbul
[email protected] | +90 216 532 63 70
www.ilke.org.tr
5
insan otoritesi almıştır. Modern düşünce beraberinde telos fikrinin de yitimine sebep
olmuştur.
Muş Alparslan Üniversitesi’nden Adem Levent Homo-Economicus, Rasyonel Birey ve
Ortodoks İktisat başlıklı tebliğinde Homo economicus temelli insan tasavvurunun Ortodoks
iktisata yön verdiğini belirtti. Homo economicus veya iktisadi insan kavramı iktisat disiplini
içerisindeki en önemli kavram olma özelliğine sahiptir. İktisatçıların benimsemiş oldukları
toplum ideali esasında iki temel varsayıma dayanır: Bunlardan ilki insanı belirleyen doğal
ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçları tatmin için bir mekanizma olarak çalışan homo economicus’tur.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nden Ahmet GöksuEvrilenDarwinizm ve İnsan
Üzerine Tartışmaları başlıklı tebliğini sundu. Evrim düşüncesi ve onun üzerine inşa
edilegelen teorilerin kökeni kadim zamanlara dayanmaktadır. Evrim teorisi denildiğinde
ilkin akla şüphesiz ki Darwin’in evrim kuramı gelir. Darwin tüm canlıların doğal seçilim
yoluyla uzun zaman dilimleri içerisinde evrilerek çeşitlendiği düşüncesini savunmuştur. Bu
kuram sadece biyoloji alanının sınırları içerisinde kalmayıp insanı ilgilendiren bütün diğer
disiplinlere sirayet etmiştir. Fakat bilhassa türsel dönüşümün kültürel ve toplumsal değişim
ekseninde ele alındığı yeni tartışmalar günümüz evrim kuramlarının farklı boyutlarının
dikkate alınarak incelenmesi gerekliliğini göstermektedir.
İstanbul Üniversitesi’nden Ahmet Karakaya “İnsan” ve “Kişi” Kavramlarının Tıp Etiği
Çerçevesinde Değerlendirilmesi başlıklı tebliğinde organ nakli, yardımcı üreme teknikleri ve
kök hücre tedavileri vb. hususlarda tıp alanında yaşanan gelişmelerin biyoetik alanının
oluşmasına sebebiyet verdiğine değindi. Dolayısıyla ortaya çıkan bu disiplin vesilesi ile tıbbi
araştırma ve uygulamalardan doğan meseleler çerçevesinde sağlık, hastalık, yaşam ve ölüm
gibi kavramlar yeniden sorgulanmaya tabi tutulmuştur. Beyin ölümü kavramının esasında
organ naklini artırmak için ortaya atılan bir kavram olduğuna vurgu yapan Karakaya, insan
ve kişi kavramları zemininde gerçekleşen tartışmaların giderek embriyonik kök hücre
Halk Caddesi | Türbe kapısı Sokak | No: 13 Üsküdar| Istanbul
[email protected] | +90 216 532 63 70
www.ilke.org.tr
6
çalışmaları başta olmak üzere kürtaj ve yardımcı üreme teknikleri gibi yaşamın başlangıcına
dair etik sorunlar içeren konular ile; beyin ölümü ve organ nakli gibi yaşamın sonuna dair
etik sorunlar içeren tıbbi konular başta olmak üzere tıp etiği araştırmalarının merkezi
konularından biri haline gelmiştir.
Çalıştay katılımcıların aktif katılım ve müzakereleri ile oldukça verimli geçen çalıştay toplu
fotoğraf çekilmesinin ardından son buldu. Çalıştayda sunulan tebliğlerin editöryel bir
çalışmayla 2017 yılı içerisinde yayımlanması amaçlanıyor.
:
Halk Caddesi | Türbe kapısı Sokak | No: 13 Üsküdar| Istanbul
[email protected] | +90 216 532 63 70
www.ilke.org.tr
Download