TÜRKİYE`DE YEREL YÖNETİMLER-YAPILANMA MERKEZ –YEREL

advertisement
1
TÜRKİYE’DE YEREL YÖNETİMLER-YAPILANMA
MERKEZ –YEREL YÖNETİM İLİŞKİLERİ
Prof. Dr.Zerrin Toprak
DEÜ İk. İd. Bil.Fak, Kamu Yönetimi Bölümü
[email protected]
Yerel yönetimler, gerek demokratik hayatta oynadıkları roller, gerekse kamu
hizmetlerinin halka sunulmasında ve erişiminde yüklendikleri fonksiyonlar sebebiyle yerel
halkın yönetime katılmasının ilk aşamasıdır. Yerel yönetimlerin kuruluş yasalarıyla
tanımlanmış bütün görevleri, kendileri tarafından yerine getirilmesi esası kabul edilmiştir.
Bazı hizmetleri ihale vb yöntemlerle yaptırabilme nihai kontrol yetkisi ile birlikte
kendisindedir. Böylelikle yerel birimlerin yerinde karar verme kapasitelerinin geliştirilmesi
beklenmektedir. Merkez-yerel hizmet bütünlüğü ve yerelde yaşam kalitesi göstergelerine
optimal düzeyde erişmek için hizmetlerde verimliliğin sağlanması, karar süreçlerine halkın
katılımı ve hemşerinin yerel ve müşterek isteklerinin önem kazanması yerel mevzuatta
öncelikle vurgulanmaktadır. Aşağıda “İl Özel İdaresi”, “Köyler” ve “Belediyeler”
tanımlanması içinde yer alan yerel yönetim birimlerimizin örgütsel yapılanmaları ile bu
örgütsel yapılanmanın içindeki demokrasinin işleyişine ilişkin ortaklıklar incelenmektedir.
Hizmetlerde etkinliğin sağlanmasında örgüt mü önemlidir yoksa örgütün etkileri mi
sorgulaması tercihinde “örgüt yapılanması” cevabı öne çıkmıştır.
A. HUKUKİ DAYANAKLAR
1982 Anayasası idari yapılanma(1982,md.126) ve yerel yönetimlerin tiplerinin
özelliğini (1982, md. 127) belirlemiştir. Buna göre;“Türkiye, merkezî idare kuruluşu
bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre,
illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrılmaktadır. İllerin idaresi yetki genişliği esasına
dayanır. Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili
içine alan merkezî idare teşkilatı kurulabilmektedir. Bu teşkilatın görev ve yetkileri kanunla
düzenlenmektedir”(1982, md.126).
“Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda
gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir. Mahallî idarelerin
2
kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir”
(1982, md. 127) hükmü ile 3 tip içinde yapılandırılmıştır.
1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahalli
İdareler İle Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, 1981 tarihli
ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu, 2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu,
2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu, 2004 tarihli ve 5393 sayılı Büyükkent Belediye
Kanunu ve 1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu, 2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare
Birlikleri Kanunu, yerel yönetimlere yönelik temel kanunlardır.
B.YEREL YÖNETİM TİPLERİ ve KURULUŞ FELSEFESİ
Türkiye’de yerel yönetim birimleri 1982 Anayasası hükümlerine göre; il özel idaresi,
belediyeler (büyükkent ve belde belediyeleri) ve köylerdir.
İl özel idareleri kanunla il
kurulduğunda ayni anda kurulmaktadır. İlin yüzölçümü ile ayni alanda ve il idaresiyle organik
bağlantılı bir modele dayandırılmıştır. Bu nedenle kanunla kurulan il sayısına eşit olarak 81 il
özel idaresi bulunmaktadır. Köy sayısı 2008 yılı itibariyle 34.349'dur. Yerel yönetimler,
seçimle tüzel kişilik kazanmaktadır. 2010 yılı itibariyle, Büyükkent Belediyesi 16, Büyükkent
İlçe Belediyesi 143, İl Belediyesi 65, İlçe Belediyesi 749,
Belde Belediyesi
1.978 ve
toplamda 2.951 belediye bulunmaktadır.
Belediye nüfusu, doğumlar ve daha çok kentsel alanlara göçlerle artarak değişmektedir.
Türkiye’nin yerel yönetimleri içinde belediyeler ağırlıklı olarak küçük belediyelerdir.
Yerel yönetimlerin büyük ölçeklere yayılması, idarenin hizmet etkinliği yanında
iktidarın sahipliğinin de sorgulandığı bir alan yaratmıştır. Bu konu ayni zamanda seçmenin
tercihinin seçimlere daha fazla yansıması ile de ilişkilendirilebilir. Ancak nihai tahlilde, öne
çıkan, tekçi (uniter) yapılanmalarda, merkezi yönetimin atama yoluyla yönetici tayinini
önemsemesidir. Bu şekilde politik çekişmelerin hizmet etkinliğini ortadan kaldırmaması ve
halkın demokratik tercihlerinin özellikle meclisin önemsenmesi ile daha fazla “yerel
yönetime” yansıması istekliliği öne çıkarılmaktadır. 1990’lı yıllardan bu yana artan oranda
gelişen ve Avrupa Konseyi üye ülkelerindeki yerel yönetimlerin yapılanmasında dikkati
çeken husus, cumhuriyetle idare edilen ülkeler kadar, geleneksel olarak krallığın hüküm
sürdüğü ülkelerde de, başkan ve meclis yapılanmalarının oluşturduğu yerel örgütlenmelerde
daha çok siyasi güç olarak meclislerin öne çıkması eğiliminin başkanlarla dengelenmesidir.
3
Ancak, başkanların da hizmette lider olması konusu öne çıkmaktadır. Hizmetlerde birlikte
sorumluluk yine yerel siyasetin biçimlenmesinde öne çıkan bir konudur. Türkiye için de
belediye başkanlarının siyasi lider mi yoksa hizmet lideri mi olması gerektiği tartışılmalıdır.
Yasal olarak hizmete odaklı bir yapı öngörülmekle birlikte, siyasi lider rolü oynayan yerel
yöneticiler bulunmaktadır.
Kent yönetim sisteminin temelinde, "hizmetlerde etkinlik" ve "demokratik katılımın"
ve “sorumluluk” ilkelerinin yürürlüğünün sağlanması için gerekli koşulların yaratılması önem
taşımaktadır. Günümüzde demokratik yerel yönetimlerden beklenen, sadece seçime iştirak
eden belde halkının diğer katılım yollarını da kullanarak kent yönetiminin içinde yer almasına
izin vermek değil, aynı zamanda heterojen yapıya sahip kent halkının seçilenler eliyle temsil
edilebilmesi ve meclis içinde de demokratik yapılanmanın en geniş anlamıyla
gerçekleştirilebilmesidir. Siyaset ve yönetimin ortaya çıkardığı ve geliştirdiği, partizanca
siyasi müdahaleden uzak "yönetsel etkinlik kavramı", yönetim dünyasını temsili
demokrasinin ilkeleriyle bağlayan bir bağ ve entelektüel bir araç olmuştur. Etkinlik; rekabet,
akılcılık, tarafsızlık ve planlamayı temsil etmektedir. Kent yönetiminin sahibi durumundaki
yerel yönetim yapılanmalarına yönelik son yıllardaki en önemli gelişme, yönetimi beldeye ait
teknik işlerin yerine getirilmesinde politikadan mümkün olduğu kadar arındırılarak, çağdaş iş
teknikleri
ve
yönetim
düzenlemelerinin
uygulanmasını
sağlayacak
mekanizmalara
yönelmedir.
Türkiye’de yerel yönetimlerde belediye örgütlenmesi ve seçim modelleri, 2004 ve
2005 yıllarındaki mevzuat kısmı değişikliklerine rağmen hala “güçlü başkanlık” sistemi
etkisini sürdürmektedir, kuşkusuz dayanağı bulunmaktadır. Bağlantılı olarak Lijphart’ın
tartıştığı gibi 1
meclisin tipi, yürütme ve yasama organları arasındaki ilişkiler ağı, parti
yapılanması ve seçim sistemleri itibariyle Türkiye’nin demokrasisi, toplumsallaşmanın teşvik
edildiği bir demokrasi tipine (consociational democracy) tam olarak yatkın değildir. Bu yapı,
kuşkusuz kentsel hizmetlerin tercihinde katılımcı mekanizmaları yürürlüğe sokan yasal
düzenlemelere rağmen, seçimlerden sonraki yönetim sürecinde de etkili olmaktadır. Başka bir
ifadeyle seçim sonrasında da rekabetçi demokrasinin toplumda yarattığı alışkanlık, katılıma
çok yönlü etkide bulunabilecek eylemleri belirleyecek “fikir demokrasisini” olumsuz
etkilemektedir.
1
Arend LIJPHART (2002); “Negotiation democracy versus consencus democracy: Parallel conclusions and
recommendations”, European Journal of Political Research, 41, s.107-108, 112.
4
Türkiye’de yeniden yapılanma tartışmaları daha çok kentsel hizmetlerin yerine
getiriliş yönü, sorumluluk ve kontrol gibi konular üzerinde yoğunlaşmaktadır. Buna karşılık,
gerek büyükkentler gerekse diğer beldelere ilişkin mevzuat düzenlemelerine göre çalışan
belediye meclisi ve başkanın çalışmalarının yönü, etkinliği, meclis ile ilişkileri pek fazla
işlenip geliştirilmemiştir..
C. YEREL YÖNETİMLERDE SEÇME VE SEÇİLEBİLME HAKKI
1982 Anayasası'nda karar organlarının (il encümeni, belediye encümeni ve köy ihtiyar
meclisi) seçimle oluşturulacağı ifadesi yer almaktadır. Yerel yönetimlerde, yürütme görevi
yapan vali, belediye başkanı ve muhtar gibi kimselerin karar organı tanımına girmemesi, bu
yürütme organlarının seçimden başka yöntemlerle de, yani atama ile işbaşına getirilmeleri
yolunu açık tutmaktadır. Aslında bu düzenleme “vali”nin atanmış olmasında kaynaklanan
stütü farklılığına, karar tanımını uydurma anlamında da yorumlanabilir.
Yerel yönetimlerde seçimler beş yılda bir, serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy,
açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. İl genel
meclisi ve belediye meclisi üyelikleri için yapılan seçimlerde, onda birlik baraj uygulamalı
nispi temsil sistemi, belediye başkanlığı seçiminde ise çoğunluk sistemi uygulanmaktadır.
Ancak milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde
yapılması gereken yerel yönetim organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel ve ara
seçimler milletvekili genel veya ara seçimiyle birlikte yapılmaktadır.
18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma hakkına
sahiptir (298, md.6, Değişik 4125, 1995) 2 . 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11.
maddesinde belirtilen sakıncaları taşımamak şartıyla 25 yaşını dolduran her Türk vatandaşı
belediye başkanlığına, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliğine seçilebilir (2972, md.
9/1, Değişik 3950, 1993).
Seçme ve seçilebilme koşullarında( oylama hakkı), o yerleşimde belirli bir süre oturma
kuralı bulunmamaktadır. Oysa olmalıdır. Mevcut düzenleme bir taraftan seçimlerde adayların
“oy toplama” amaçlı etik olmayan eğilimleri nedeniyle gecekondulaşmayı teşvik ederken,
diğer yönüyle özellikle Büyükkentlerde diğer kentlerden “belediye başkanı ithali” konusunu
teşvik ederek yerel halkta huzursuzluk yaratmaktadır.
Belediyelerde seçme ve seçilme
hakkının doğması için en az bir yıl gibi “ o beldede oturma” koşulunun uygulanması
2
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Siyasi Partiler Kanunu ve Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 1995 tarihli ve 4125 sayılı Kanun.
5
tartışılmaya değerdir.
Onda birlik baraj sisteminin düşürülmesi örneğin beşte bire
dönüştürülmesinin önünde yatan engeller nelerdir? Genelde karşı duruş, mecliste bir partinin
çoğunluğunun sağlanamamasının meclisin çalışmalarını sekteye uğratacağı doğrultusunda
gelişmektedir. Aslında meclisin çalıştırılmamasına karşı, meclisi “hizaya sokan” hükümler
bulunmaktadır. Ayrıca çoğunluğun birlikte el kaldırması her zaman demokrasi anlamına
gelmemektedir. Aslında temsili yaygınlaştıracak bu tercih desteklenebilir bir nitelik
taşımaktadır.
İl Özel İdaresinin Organlarının Seçimi
Vali
Vali, İl'de genel yönetimin başı, dolayısıyla merkezi yönetim ile il özel idaresinin başı
ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Vali, merkezi yönetim tarafından atanmaktadır.
İl Genel Meclisi
İl özel idarelerinin karar organı olan, il genel meclisi üyeleri seçimi için her ilçe bir
seçim çevresidir. Seçimler serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm
esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılmaktadır. İl genel meclisi üyelikleri
yapılan seçimlerde, onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi uygulanmaktadır.
İl Encümeni
İl encümeni seçilmiş ve atanmış üyelerden oluşmaktadır. İl encümeni valinin
başkanlığında, il genel meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla
seçeceği beş üye ile biri malî hizmetler birim amiri olmak üzere valinin her yıl birim amirleri
arasından seçeceği beş üyeden oluşmaktadır.
İl özel idarelerinin yürütme organı valinin seçimle değil de atama yoluyla işbaşına
gelmesi yerel yönetimlerin özerkliği(idari ve mali) ilkesine uymadığı için, uzun zamandır
tartışma konusu yapılmıştır. Çeşitli toplantılarda valinin seçimle gelmesi doğrultusunda
tartışmalar sürerken, Türkiye'nin kamu yönetimi stratejisinde, valinin seçim yerine atama
yoluyla işbaşına gelmesinin daha isabetli olduğu görüşü savunulmaktadır. Belirtilen konuda
görüş birliğinin bulunmaması hatta kamu yönetimi yapılanma tartışmalarında atanmış valinin
öne çıkması ve ilin özel idaresinin örgütsel yapılanmasının içinde yer almasının ısrarla
korunduğu dikkate alınırsa, “valinin” seçimle gelmesi tartışmalarının gündemden düştüğünü
söyleyebiliriz. Öte yandan Valinin İl Özel İdaresinin başından yürütme organı olarak
ayrılmasına ilişkin düzenleme yapılamamıştır. İl Genel Meclisinin içinden organ sıfatı
6
olmayan “meclis başkanının” seçilmesi ile yetinilmiştir. Buna karşılık denetleme görevi ise
erozyona uğratılmıştır. Bu konu denetleme bahsinde incelenecektir. Bu gelişmeler Valinin
ikili fonksiyonunun gelecek senaryosunda biterek, yürütme görevinin il genel idaresi ile
sınırlanacağı görüşüne bizi yaklaştırmaktadır”.
Bugünkü haliyle her ne kadar Valinin
meclisin kararlarına karşı yargıya başvuru imkânı ortadan kalsa da, encümenin başı ve kontrol
eden statüsü ile valinin, uygulamada engelleyici bir rol alabileceği tartışılmaktadır.
Türkiye’nin Kamu Yönetimi teşkilatlanması içinde yeni bir yerel ya da merkezi birim
kurmak yerine giderek “il idaresi” modeli içinde ve bağlantılı değişiklikler yapmak, stratejik
açıdan, daha kabul edilebilir bir tercih olarak öne çıkmaktadır. Bu planlamada valinin devletin
gözü olarak, İl Genel İdaresinin başında olması önemini korumaktadır.
Türkiye’de il özel idarelerinin çalışmalarının il ve bölgede yarattığı katma değere
yönelik genel bir değerlendirme yapılmamaktadır. Aslında bölgelerarası dengesizliğin yol
açtığı, önemli gelir farklılıkları ile sosyo-kültürel unsurların da etkisi ile belediyelerin hizmet
sunumunda yetersiz kaldığı bilinmektedir. Özellikle geri kalmış yörelerimizde, il özel
idareleri faaliyetleri gözden kaçtığı için kurumun önemi vurgulanamamaktadır. Bu hususu
plan raporlarında da fark etmek mümkündür. il özel idarelerinin çalışmalarını takip eden
envanter çalışmaları yeterli değildir. Buna karşılık, büyük ölçekli hizmet birimleri,
hizmetlerde etkinlik ve demokratik katılımın sağlanmasında giderek artan oranda bir
gereklilik olarak öne çıkmaktadır. İl Özel İdarelerinin bu yeni konuma uygun, bölgede
merkez-yerel yönetim ilişkilerinin gelecek senaryosu tekrar yazılmalıdır. Valinin kontrolünde
büyük ölçekli alanlardaki kalkınmaya yönelik kurgulanan, Kalkınma Ajansları ile İl Özel
İdareleri ve Belediyeler ilişkileri üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu karma
örgütlenmede vali(valilerin) rolünün “ağabey vali” olduğu da önemsenmelidir.
Belediye Yönetiminin Organlarının Seçimi
Belediye Yönetiminin organları belediye başkanı, belediye meclisi ve encümenidir.
Belediye Başkanı
Belediye başkanı seçimi için, her belde bir seçim çevresidir.
Büyükkent Belediye Başkanı
Büyükkent belediye başkanının seçiminde, seçim çevresi Büyükkent belediye sınırları
içidir. Büyükkent belediye sınırları içindeki ilçe belediye başkanlarının seçim çevreleri, ilçe
belediyesinin sınırları içidir.
7
Belediye Meclisi
Belediye meclis üyeleri seçimi için, her belde bir seçim çevresidir.
Büyükkent Belediye Meclisi
Büyükkent Belediye Meclisi; İlçe belediyesi olarak Büyükkent belediye sınırları içine
katılan belediyelerde, Büyükkent belediye meclisinde seçiliş sıralarına göre tespit edilecek
ilçelerden beşte bir, oranında gelen meclis üyeleriyle oluşmaktadır 3 . Büyükkent içindeki diğer
ilçe belediyelerinin başkanları, Büyükkent belediye meclisinin doğal üyesidir.
5216 sayılı kanunda, meclisin oluşmasına yönelik kısmı ilga söz konusu olduğundan
yeniden düzenlenmelidir. Ayrıca Büyükkent Belediyelerinin kalabalık yapısı önemli bir
konudur. İlçe belediye başkanlarının Büyükkent meclisi içindeki etkinliklerinin sorgulanması
ve doğal üyesi sayılsa da meclis üyesi olarak özellikle Büyükkent Belediye Başkanının
yeniden seçilmesinin gerekli olduğu durumlar ortaya çıktığında seçim yarışı içine girmesinin
yasal olarak engellenmesine yönelik düzenlemeler süreleri itibariyle de tartışılmalıdır.
Belediye Encümeni
Belediye encümeni, belediye başkanının başkanlığında;
- İl belediyelerinde ve nüfusu 100.000'in üzerindeki belediyelerde, belediye meclisinin
her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği üç üye, malî hizmetler birim
amiri ve belediye başkanının birim amirleri arasından bir yıl için seçeceği iki üye olmak üzere
yedi kişiden,
- Diğer belediyelerde, belediye meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için
gizli oyla seçeceği iki üye, malî hizmetler birim amiri ve belediye başkanının birim amirleri
arasından bir yıl için seçeceği bir üye olmak üzere beş kişiden oluşmaktadır.
Büyükkent Belediye Encümeni
Büyükkent belediye encümeni, belediye başkanının başkanlığında, belediye meclisinin
kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri genel sekreter, biri mali
hizmetler birim amiri olmak üzere belediye başkanının her yıl birim amirleri arasından
seçeceği beş üyeden oluşmaktadır.
3
http://www.mahalli-idareler.gov.tr/Mahalli/BldYonetimi.aspx; erişim: 21.10.2010
8
Öncelikle son günlerde seçilmiş temsilcilerin başkan ve meclis üyelerinin
tamamıyla her gün mahkemeye gitmesinin hukuki boyutundaki temel ilkeler gözden
geçirilmelidir.
Diğer önemli konu ise, meclis ve encümen arasındaki idari ilişkilerdir. İl encümeni tek
başına yürütme organı olarak değerlendirilmekle birlikte, fonksiyonu itibariyle ağırlıklı olarak
karar organı özelliği de taşımaktadır.
Encümen seçilmiş ve atanmış üyelerden oluşmaktadır(5302, md.25). Oysa 1913 tarihli
İl Özel İdaresi Kanunu’nda, 1987 yılında yapılan değişiklik ile encümende seçilmiş ve
atanmış üyelerin oluşturulması Anayasa Mahkemesi’nin iptaline konu olmuştur. Anayasa
Mahkemesi, İl özel idaresinin organlarından "il daimi encümenine tabii üye olarak" il özel
idare müdürü ile köy hizmetleri il müdürü, bayındırlık ve iskân müdürünün katılmasını
öngören fıkrayı iptal etmiştir (A.Y.M; 22.3.1988 gün E:1987/ 18, K:1988 / 23). Anayasa
Mahkemesi'nin, bu kararında, İl özel idaresinin üç organından biri olan daimi encümenin bir
görüşme, danışma, denetim, karar ve yürütme organı olduğu, ancak karar organı olmak
niteliğinin ağırlık kazandığı belirtilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin kararı, Anayasanın
127. maddesinde, yerel yönetim karar organlarının seçmenler tarafından seçilecekleri ilkesine
dayandırılmış ve bu seçimin tek dereceli yapılacağı belirtilmiştir.
Nihai değerlendirmede, encümen yürütme organı ise, seçilmiş meclis üyelerine gerek
olmadığı ve memurlardan oluşmasının yeterli olduğunu hatırlatmak yerinde olacaktır. Eğer
karar organı ise, encümende atanmış üye olmamalıdır.
Mahalle Yönetimi
Belediye örgütlenmesi olan yerleşimlerde hizmetlerin yerine getirilmesi için ayrıca bir
mahalle yönetimi bulunmaktadır. Mahalle ayrı bir tüzel kişiliğe sahip değildir. Ancak
yönetimi seçimle oluşturulmaktadır. Mahalle muhtar ve ihtiyar heyeti, bir muhtar ile dört asil
ve dört yedek azadan oluşmaktadır.
Mahallelerde bir muhtar ve muhtarın başkanlığında bir ihtiyar heyeti bulunmaktadır.
Yapılacak işler bakımından bir kaç mahallenin bir muhtar ve ihtiyar heyetine bağlanması veya
bir mahallede birden fazla muhtar ve ihtiyar heyeti bulunması belediye meclisinin kararına ve
o mahallin en büyük mülkiye memurunun tasdikine bağlıdır.
Muhtarlarımızın yerelde yönetişim kurgusu içindeki yerleri netleştirilmelidir. İl Genel
Meclisi ve Belediye Meclisi ihtisas komisyonlarında ve Kent Konseyinde, davete bağlı
olmasa da, yer bulamamaktadırlar.
9
Köy Yönetimlerinin Organlarının Seçimi
Köy yönetimlerinin organları muhtar, köy ihtiyar meclisi ve köy derneğidir.
Muhtar
Köy muhtarlığı seçimlerinde köy seçim çevresidir. Köy muhtarı, köyde altı aydan beri
oturmakta olan 25 yaşını tamamlamış, Türkçe okuyup yazma bilen, kanunca seçilmesinde
mani bulunmayan köylüler arasından çoğunluk usulüne göre genel, eşit ve gizli oyla
seçilmektedir. Siyasi adaylık usulü yoktur. Köy muhtarını köy derneği seçmektedir. Süresi
biten muhtar yeniden seçilebilir.
Bu düzenleme tartışılmalıdır. İlkokul mezuniyeti gerekliliğinin yetersizliği üzerinde
durmak gerekir. Siyasi adaylık usulüne Köy Yönetimlerinde, toplumsal huzur açısından
bakmak gerekir. Yerinde olmadığı kanaatindeyim.
Köy İhtiyar Meclisi
Köy ihtiyar meclisi üyeliği seçimlerinde köy seçim çevresidir ve siyasi adaylık usulü
yoktur. En az altı aydan beri o köyde oturmak şartıyla kanuni şartlara sahip, 25 yaşını
dolduran her Türk vatandaşı, ihtiyar meclisi üyesi seçilebilir. İlkokul mezuniyeti şartı
aranmaz, okur-yazar olmak yeterlidir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.
Köy Derneği
Köy muhtarını ve ihtiyar meclisi üyelerini seçmeye hakkı olan kadın ve erkek
köylülerin tümünden oluşan Köy Derneği, Köy Kanununa göre altı aydan beri köyde
oturmakta olan ve 18 yaşını tamamlamış kadın ve erkek seçmenlerden oluşmaktadır. Köydeki
seçmenler, doğal üye olarak Köy Derneğini oluşturmakta ve doğrudan temsil ile köy
yönetiminde söz sahibi olabilmektedir. Köy Derneğinin kaldırılarak, Belediye Encümeni
benzeri
bir
yapıya
dönüştürülmesi
tartışılmaktadır.
Belediyelerde
Kent
Konseyi
uygulamalarına yönelirken, doğrudan demokrasiye örnek teşkil eden Köy Derneklerinin
yapısını bozmamak gerekir.
D. YEREL YÖNETİMLERDE EĞİTİM
Giderek ihtisaslaşan bir alan olan Yerel Yönetimlerde özellikle belediye başkanları,
meclis üyelerinin zorunlu eğitimi, eğitim alınacak konular, öğrenme çıktılarına dayanılarak
belirlenmelidir. Personelin eğitimi de standartlaştırılarak koordine edecek bir kurum
işbirliğinde
istatistikî
programlanmalıdır.
bölgelerle
uyumlu
(NUTS
2)
,
üniversitelerle
irtibatlı
10
E. VATANDAŞ KATILIMI VE BAŞVURU YOLLARI
Yerel yönetim mevzuatında, temel olarak “halkın fikirlerinin dikkate alınması ve
kurumlar arası işbirliği” gereğinin sağlanması öne çıkmıştır. Katılımın mekanizmaları aşağıda
gösterilmektedir.
Yerel Yönetimlerde Katılım Mekanizmaları
•
Muhtarlıklar
•
Belediyeler (Kent Konseyleri, İhtisas Komisyonları, Gönüllü Faaliyetler ve Ortak
Projeler)
•
İl Özel İdareleri (İhtisas Komisyonları, Gönüllü Faaliyetler ve Ortak Projeler)
Muhtarlıklar
Mahalle yönetimleri öncelikle hemşehri hukuku hükümleriyle doğrudan bağlantılıdır.
Mahalle sakinlerinin gönüllü katılımlarıyla mahalleye yönelik çalışmalar ile mahallenin
yaşam kalitesinin geliştirilmesi, büyük ölçüde mahalle yönetiminin sorumluluğunu öne
çıkarmaktadır.
Muhtarın yerelde yapılandırılmış müzakere ortamlarına katılımı cesaretlendirilmeli ve
kolaylaştırılmalıdır. Çalışmaların kaydını gösteren paydaş analizlerinde varlığı görünür
kılınmalıdır.
Kent Konseyi
Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin
geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye
duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme,
katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışmaktadır.
Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin,
varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve
kuruluşlarının yanı sıra mahalle muhtarlarının temsilcilerinin de katılımı düzenlemede yer
almıştır. Bu şekilde muhtarlık yönetimi kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli
yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlayabilecektir.
İhtisas Komisyonları
Mahalle muhtarları ve ildeki kamu kuruluşlarının amirleri ile ildeki kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, sendikalar ve gündemdeki konularla ilgili sivil
11
toplum örgütlerinin temsilcileri, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren
konuların
görüşüldüğü
ihtisas
komisyonu
toplantılarına
katılabilmekte
ve
görüş
bildirebilmektedir.
Stratejik Plân ve Performans Programı
Sürdürülebilir belediye anlayışının sağlanması için belediye yönetimi mahalle
ölçeğinden başlamak üzere stratejik planını katılımcı bir anlayışla hazırlamaktadır.
Belediyelerde Acil Durum Plânlaması
Kriz yönetimi planlaması, belediyelerin sınırlarının genişlemesi ve sorumluluklarının
artması anlamında giderek önem kazanmaktadır. Belediye; yangın, sanayi kazaları, deprem ve
diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla beldenin
özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil durum plânlarını yapmakta, ekip ve
donanımı hazırlamaktadır.
Acil durum plânlarının hazırlanmasında ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek
teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahallî idarelerin görüşleri alınmaktadır.
İl Özel İdarelerinde Acil Durum Plânlaması
Acil durum planlaması ile ilgili olarak, il özel idaresi, yangın, sanayi kazaları, deprem
ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla ilin
özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil durum plânlarını yapmakta, ekip ve
donanımı hazırlamaktadır.
Acil durum plânlarının hazırlanmasında ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek
teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahallî idarelerin görüşleri alınmaktadır.
İl Özel İdaresi ve Belediyelerde Gönüllü Katılım
Sağlık, eğitim, spor, çevre, park, trafik, itfaiye, kütüphane, kültür, turizm ve sosyal
hizmetlerle; yaşlılara, kadınlara, gençlere, çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik
hizmetlere gönüllü katılıma ilişkin, İl Özel İdaresi ve Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım
Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir(2005).
İl özel idaresi veya belediyeler, kendi özel kanunlarına uygun olarak aralarında
yapacakları protokol çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları, dernekler, vakıflar, meslek odaları ve diğer yerel yönetim birimleri ile
ortak çalışma ve işbirliği yapabilir.
12
Cumhuriyetin başlangıcından bu yana demokrasi adına herhalde ilk defa, seçimlerde
oy verme dışında, yerel yönetimlerde halkın yönetime katılımını slogan olmaktan
kurtarabilecek ciddi bir düzenleme yapılabilmiştir. Kaymakamlar ve ildeki kamu
kuruluşlarının amirleri, ildeki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversite ve
sendikalar ile gündemdeki konularla ilgili köy ve mahalle muhtarları ile sivil toplum
örgütlerinin temsilcileri, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren
konuların
görüşüldüğü
ihtisas
komisyonu
toplantılarına
katılabilecek
ve
görüş
bildirebilecektir. Komisyon çalışmalarında uzman kişilerden yararlanılabilecektir. Ancak
bugüne kadar bu konudaki performansı gösteren bilgilere ulaşılamamıştır. Gözlemler, ihtisas
komisyonlarına toplumsal sermayenin katılımının iki taraflı(ilgi grupları ve belediye ile il özel
idareleri yönüyle) sürekli bir programa oturtulmadığını göstermektedir. Ayrıca belediye
başkanlarının kanunda aksi bir hüküm olmadığı için kent konseyleri başkanı olma heveslerini
anlamak mümkün değildir, kent konseylerinin performans analizleri sorgulaması ilgili
merkezi yönetim birimlerince yapılmamaktadır.
İl Düzeyinde Katılımcı Bir Kalkınma Programı Olarak Kalkınma Ajansları
Kalkınma Ajansları kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki
işbirliğini geliştirmek, ulusal kalkınma plânı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla
uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgelerarası
ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla kurulmuştur. Kalkınma Ajansları, kamu
kurum ve kuruluşları ile özel kesim ve sivil toplum kuruluşlarının gönderecekleri
temsilcilerden oluşmakta ve Yönetim Kurulu kararları için çalışma grupları aracılığıyla
müzakereci modeller içinde çalışmaktadır.
Ülkelerin yönetimi ve bölgelerin özelliklerine göre kalkınma ajansların yapılanması
değişmektedir. Ajansları bazı ülkelerde şirket, bazı ülkelerde bölge yönetiminin altında bir
yapılanma bazı ülkelerde de kamu, sivil, özel ortaklaşa girişimleri şeklinde görmek
mümkündür. Kalkınma ajanslarının kent yönetimleriyle işbirliği ve uyumu değerlendirilmesi
gereken bir konudur. Londra, Berlin, Paris, Stockholm, Moskova kalkınma ajansları başkent
ajanslarıdır. Başkentin doğrudan ekonomik kalkınma hedefli stratejik planlamaların yanı sıra
toplumsal sermayenin güçlenmesi ve yaşam kalitesi göstergelerinin geliştirilmesi, kent
yönetimi ile irtibatlı çalışılması dikkati çeken önemli unsurlardır. Ülkemizde “Kalkınma
Ajansı” karma örgütlenme ile oluşturulmuş bölgesel hizmet odaklı yapılanmalarda, endüstri,
finans topluluklarının üst düzey yöneticileri karar alma ve politika oluşturmaya yönelik
organlarda yer aldığı toplumsal sermayenin üst düzeyde işlevsel olması beklenen “siyaset
13
üstü” bir yapıda oluşturulmuştur. Mamafih, Türkiye’de Kamu Yönetiminin “merkezde karar
alma”, “gizlilik”, “kapalılık” ve katılıma uzak duran klasik sorunlarının yereldeki yönetişim
amaçlı yapılanmalarda bile zemin bulacağı endişesine karşılık, toplum merkezli ve katılımcı
modellerin faydasının anlaşılabilirliğini sağlayacak bir kurumsal-toplumsal eğitim gerekliliği
ortadadır. Ayrıca her iki Belediye Kanununda, Kalkınma Ajansı ile irtibatlı çalışma
ilişkilendirmesi yapılması gereği bulunmaktadır. Kalkınma Ajanslarının çalışmalarına ilişkin
mevzuatta da kent yönetimi ile ilişkilendirme zayıftır. Her iki kurumsal yapı mekansal ve
kurumsal yapılar içinde ilişkilendirilmemiş ayrı ayrı yerlerde durmaktadır.
Yerel Yönetim Kararlarına Karşı Başvuru Hakkı
1982 Anayasasına göre “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu
açıktır”(md.125). Ayrıca 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu(2004) ve ilgili
yönetmelikler uyarınca bilgiye erişme konusunda sınırlı da olsa adımlar atılmıştır.
Kanunun amacı; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve
açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve
usulleri düzenlemektir. Bilgiye Erişme Hakkı Kanunu; kamu kurum ve kuruluşları ile kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinde uygulanmaktadır.
Türk vatandaşlarının kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında,
Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara yazı ile başvurma haklarının kullanılma
biçimini Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun düzenlemektedir. Ayrıca Kamu
Denetçiliği Kurumsallığı sağlandığında ileri bir idari kontrol sağlanacağı düşünülmektedir.
Uygulamadaki kontrole yönelik belirtilen düzenlemeler çok etkili değildir. Nedeni ise,
“devlet sırrı” kavramını netleştirecek mevzuat çalışmalarının gecikmesidir. Bağlantılı olarak
“bilginin güncelleştirilmesi” ve istendiğinde “sağlanması” gibi Çevresel Bilgiye Erişme,
Kararlara Katılım ve Yargıya Başvuru konularındaki hükümleriyle öne çıkan ve Türkiye’nin
imzalamadığı (Aarhus Convention) Sözleşmede yer alan felsefi yaklaşıma, kamu
yönetiminin yaklaşamamasının sorgulanması önem taşımaktadır.
F. YEREL YÖNETİMLERDE DENETİM
Yerinden yönetim ilkesinin uygulandığı yerel yönetimler, kamu tüzel kişiliğine sahip
kuruluşlar olarak, merkezi yönetimin hiyerarşisi dışında ve ona karşı belirli ölçülerde
bağımsız birimlerdir. Bununla birlikte sahip oldukları “idari ve mali özerklik” sınırsız
özgürlük anlamına gelmemektedir.
14
Türkiye'de idari denetim; yerinden yönetim üzerinde vesayet seklinde yapılmaktadır.
Merkezi yönetim, yerinden yönetimi, amirlik yetkisi bir ast - üst ilişkisi içerisinde
denetleyemez. Yerine geçip onun yerine karar alamaz. Denetim hukuka uygunluk ve mali
denetim olarak iki kısımda incelenmektedir.
•
Hukuka uygunluk ilkesi, yalnızca idari işlemlerin herhangi bir yasaya aykırı
hüküm içermemesi anlamında değil, aynı zamanda hatta öncelikle mutlaka bir yasal dayanağa
sahip olma şeklinde anlaşılmaktadır.
•
Yerel Yönetimler ilgili mevzuat hükümlerine dayanılarak mali yönetim ve
kontrolü kapsamında da denetlenmektedir. Denetim; iç ve dış denetim olmak üzere iki
kısımda incelenmektedir.
İç Denetim
İç denetim, kamu malî yönetiminin bir unsuru olarak, kamu idarelerinin malî işlem ve
faaliyetlerine ilişkin tüm gelir, gider, varlık ve yükümlülüklerinin amacına ve mevzuatına
uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi için uygulanan malî yönetim, harcama öncesi kontrol ile
harcama sonrası iç denetim faaliyetleridir.
Dış Denetim
Dış denetim Sayıştay tarafından harcama sonrası yapılacak denetimdir. Dış denetimin
amacı, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu
çerçevesinde, yönetimin malî faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef
ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine
raporlanmasıdır.
Dış denetim sırasında, kamu idarelerinin iç denetçileri tarafından düzenlenen raporlar,
talep edilmesi halinde Sayıştay denetçilerinin bilgisine sunulmaktadır.
İl Özel İdarelerinde Denetim
•
Denetimin Amacı
İl özel idarelerinin denetimi; faaliyet ve işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı
olmak, çalışanların ve il özel idaresi teşkilâtının hizmetlerini önceden belirlenmiş amaç ve
hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre tarafsız olarak analiz etmek,
karşılaştırmak ve ölçerek değerlendirmek, elde edilen sonuçları rapor hâline getirerek
ilgililere duyurmayı amaçlamaktadır.
15
•
Denetimin Kapsamı ve Türleri
İl özel idarelerinde iç ve dış denetim yapılmaktadır. Denetim, iş ve işlemlerin hukuka
uygunluk, malî ve performans denetimini kapsamaktadır.
İç ve dış denetim Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre
yapılmaktadır. Ayrıca, il özel idaresinin malî işlemler dışında kalan diğer idarî işlemleri,
idarenin bütünlüğüne ve kalkınma plânı ve stratejilerine uygunluğu açısından İçişleri
Bakanlığı, vali veya görevlendireceği elemanlar tarafından da denetlenir.
İl özel idarelerine bağlı kuruluş ve işletmeleri de benzer şekilde denetlenmektedir.
Denetime ilişkin sonuçlar kamuoyuna açıklanmakta ve meclisin bilgisine sunulmaktadır.
İl Özel İdaresi Kanunu’ndaki önemli değişikliklerden birisi de valinin, vesayet
makamı olarak meclis kararlarındaki onay yetkisinin kaldırılmasıdır. Buna karşılık, İl genel
meclisi tarafından alınan kararların tam metni, en geç beş gün içinde valiye
gönderilecektir. Valiye gönderilmeyen meclis kararları yürürlüğe girmemektedir. Bu
düzenleme aslında bir bakıma “gizli vesayet” değerlendirmesine alınabilir. Valiye kararların
gönderilmesinin temel mantığı, hukukilik kontrolüne dayanmaktadır. Ancak valinin
bilgilendirilmesini,
yalnızca
meclisin
kararlarından
haberdar
edilmesi
olgusu
ile
sınırlandırmamak gerekir. Bağlantılı olarak valinin, hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine
doğrudan 60 gün içinde idari yargıya başvurması önem taşımaktaydı. Bu düzenlemeye göre
valinin il genel meclisinin kararları üzerinde hukuka uygunluk açısından, açıkça belirtilmiş,
denetimi bulunmaktaydı.(5302 sk. md.15) Kesinleşen il genel meclisi karar özetleri
toplantıyı izleyen en geç yedi gün içinde çeşitli yollarla halka duyurulmaktadır. Belirtilen bu
gelişme sayılabilecek değişiklik, önceki bölümlerde açıklanan Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı’nın hizmetlerde yerindelik kontrolünün yerel meclislere ait olmasına ilişkin
ilgili temel ilkeleriyle bu haliyle uyumludur ancak hukuki denetimin durdurulması ve
devletin hukuk yoluyla sürdürülebilirlik rolünün zedelenmesi hatta ortadan kalkması
yönüyle uyumsuzdur. Valinin il genel meclisinde sağlayamadığı kontrolü, encümenin
görevleri ve sahip olduğu yetkileri kullanarak sağlayabilir olması , isterse “engellemeci”
olabileceği gibi “negatif” değerlendirilmeye açıktır.
Nitekim, Bu maddenin ikinci fıkrasında yer alan “ ... ile yeniden görüşülmesi istenip de il
genel meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğuyla ısrar edilen kararlar …” ifadesi ile üçüncü
16
fıkrası Anayasa Mahkemesinin 18/1/2007 tarihli ve E.:2005/32, K.:2007/3 sayılı Kararıyla
iptal edilmesi, böylece yedi gün içinde gerekçesini de belirterek yeniden görüşülmek üzere il
genel meclisine iade edebileceği ve meclisin kararlarında salt çoğunlukla ısrar etmesi halinde
kabul edilmesi düzenlemesi, 29/12/2007 tarihinden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girecek
şekilde hükme bağlanarak, yürürlükten kaldırılmıştır. Bu durumda uygulamaya göre Vali,
ancak İl Genel Meclisine kararlarını gözden geçirmeyi hatırlatacak ve o aşamayı
tamamladıktan sonra yargıya başvuramayacaktır. Bu durumda, idarenin her türlü eylem ve
işlemleri yargı denetimine tabi olur ilkesi gereğince zarar görenler mahkemelere müracaat
edecektir. Valinin “devletin gözü olma fonksiyonunu”, rasyonel ölçüler konusu netleşmediği
için zedelenmektedir. Hangi kararların mülkü amir tarafından yapılacak hukukilik denetimine
esas olacağına ilişkin “onay” konusunun gözden geçirilerek, zamanında müdahale
yapılmasının belirlenmesinin gerekli olduğu ve “devletin/toplumun gözü” rolünün
zedelenmemesi kanaatini taşımaktayım. Bu düzenlemenin daha da hizmet sorunu yaratacak
hali Belediyeler için hükme bağlanmıştır. Aşağıda bu konu kendi bölümünde incelenmiştir.
Belediyelerde Denetim
•
Denetimin Amacı
Belediyelerin denetimi; faaliyet ve işlemlerde hataların önlenmesi, çalışanların ve
belediye teşkilâtının gelişmesi, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli, güvenilir ve tutarlı
duruma gelmesini sağlamak amacıyla; hizmetleri mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve
hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre tarafsız olarak analiz etmek,
karşılaştırmak ve ölçerek değerlendirmek ve elde edilen sonuçları rapor hâline getirerek
ilgililere duyurmaktır.
Denetimin kapsamı ve türleri
Belediyelerde iç ve dış denetim yapılır. Denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk,
malî ve performans denetimini kapsamaktadır. İç ve dış denetim Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ayrıca, belediyenin malî işlemler dışında kalan
diğer idarî işlemleri, hukuka uygunluk ve idarenin bütünlüğü açısından İçişleri Bakanlığı
tarafından da denetlenmektedir.
- Belediye İşletmelerinin Denetimi
Belediye Bütçesi dışında yer alan işletmelerin( belediyelere bağlı mezbaha, tamirhane,
huzurevi vb müesseselerle, belediye meclis kararı ile kurulan ve ayrı bir tüzel kişiliği
olmayan, ancak belediyeden ayrı bir bütçesi olan belediye işletmeleri ile özel kanunlarla
17
kurulan İZSU(İzmir Su İdaresi), İSKİ(İstanbul Su Ve Kanalizasyon İdaresi) gibi belediyelere
bağlı idareler, belediye ve il özel idareleri ile bunların kendi aralarında veya diğer yerel
idareler ile birlikte oluşturdukları tüzel kişiliği haiz birliklerin, dış mali denetimi Sayıştay
tarafından yapılmaktadır.
- Yerel Yönetim Birliklerin Denetimi
Yerel yönetim birliklerinin denetimi İçişleri Bakanlığınca yapılır. Valiler ve
kaymakamlar gerekli gördüklerinde ülke düzeyinde kurulan birlikler dışındaki birlikleri
denetleyebilmektedir. Belediyelerin veya il özel idarelerinin üye oldukları yerel idare
birliklerinin mali işlemlerinin dışındaki denetimler Mülkiye Müfettişleri tarafından
yapılmaktadır. Kır Birlikleri Sayıştayın denetiminde değildir.
Meclis kararlarının kesinleşmesi (5393, md.23), yöntemindeki değişiklik Belediye
Kanunu’ndaki önemli yeniliklerden birisi olarak önemsenmektedir. Meclis tarafından
onaylanan kararlar kesinleştiği tarihten itibaren en geç yedi gün içinde yerelin en büyük mülkî
idare amirine gönderilmekte ve mülkî idare amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe
girememektedir. Kesinleşen meclis kararlarının özetleri yedi gün içinde uygun araçlarla halka
duyurulmaktadır.
Bu düzenlemedeki felsefi dayanak, yerindelik denetiminin dışına çıkarak, kararların
yalnızca hukuka uygunluğunun “devletin ve hükümetin temsilcisi” olarak mülki amirler
tarafından kontrolünü sağlamak olduğu açıkça görülmektedir. İlk düzenlemede, meclisin
kabul ettiği ve kesinleşen ancak mülkî idare amirinin hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine
60 gün içinde idari yargıya başvurabilmesi öngörülmüştü. Ancak görülen durum, mülki
amirin hukuka aykırı gördüğü kararlara ilişkin vesayet görevini nasıl kullanacağı konusunun
ülkemizde sıkıntılı gündem özelliği taşımasıdır. Yeni düzenleme ile, Büyükkent ve belediye
meclislerinin aldığı kararları, vali veya kaymakamların mahkemeye götürme yetkisini
dolayısıyla vesayet yetkisini kaldırılmış(5393, md.23/5),
mülki amirlerin mahkemeye
başvurmasını önleyen kararın bir yıl sonra yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır 4 . Bir yıl
içinde yasal düzenleme yapılmaması durumunda, belediye meclislerinde alınan kararlar
üzerinde idarenin vesayet yetkisi bulunmayacaktır. Bu durum bu haliyle hukuki kontrolü
ortadan kaldıracağı için duruma “yerel özerklik” ilkesi üzerinden bakılmasını haklı
4
Bu fıkra, Anayasa Mahkemesi’nin 4/2/2010 tarihli ve E.: 2008/27, K.: 2010/9 sayılı Kararı ile iptal edilmiş
olup Kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı 22/6/2010 tarihinden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi
hüküm altına alınmıştır.
18
çıkarmamaktadır.
Belirtilen
değişikliğin,
Devletin
sürdürülebilirliği
ile
birlikte
değerlendirilmesi gerekir.
Mülki amirlerin hukuka aykırı olsa bile meclis kararlarını yargıya taşıyamamasına
karşılık, Belediye başkanı hukuka aykırılık iddiası ile meclis kararlarını, gerekçesini de
belirterek yeniden görüşülmek üzere beş gün içinde meclise iade edebilir. Belediye
başkanının kabul ettiği ile yeniden görüşülmesi istenip de belediye meclisi üye tam sayısının
salt çoğunluğuyla ısrar edilen kararlar kesinleşmektedir. Bu düzenleme ile bir bütün olarak
mülki amirler onay mercii olmaktan çıkarılmış, mülki idare amiri olarak vali ve kaymakama
uygun görülmeyen belediye meclisinin hukuka aykırı kararlarına karşı idari yargıya başvurma
yetkisi, siyasi hüviyeti olan belediye başkanına tanınmıştır(?). Esasen idarenin her türlü eylem
ve işlemlerinin yargı denetimine konu olması bağlamında, yerel meclislerin kararlarının
kamuoyunun kontrolünde olduğu söylenebilirse de, gerek yargı mekanizmalarının işleyiş hızı
gerekse baskı gruplarının yargıya başvuruya ilişkin tercihlerinin yönü her zaman rasyonel
gelişmeyebilir.
İl Özel İdareleri ve Belediyelerin karar alma süreçlerindeki denetimine ilişkin
gelişmeleri özetlemek gerekirse, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun karar alma
süreçlerinin kesinleşmesini düzenleyen 15/2 nci maddesi Anayasa Mahkemesinin 29.12.2007
tarihinde resmi gazetede yayınlanan kararıyla iptal edilmiştir. 5 Kararın uygulanması bir yıl
ertelenmiştir. 30.12.2008 yılında öngörülen süre dolmuştur. Ancak kanun koyucu iptal edilen
kısımlar için yeniden düzenleme yapmamıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin 22.06.2010 tarih ve 27619 Sayılı Resmi Gazete’de ilan
edilen ve uygulaması bir yıl ertelenen kararıyla belediye meclislerinin karar alma süreci
değişmiş bulunmaktadır. 6 Anayasa Mahkemesine 5216 sayılı Büyükkent Belediyesi
Kanununun 14/5 nci fıkrasını 7 26.06.2010 tarih ve 27619 Sayılı Resmi Gazete’de ilan edilen
ve uygulaması bir yıl ertelenen büyükkent belediye meclislerinin karar alma süreçleri
değişmiş bulunmaktadır.
Artık belediye ve büyükkent belediyeleri meclislerinin kararlarının valinin
onaylaması ve yargıya götürülme imkânı kalmamıştır. 26. 06.2011 tarihine kadar kanun
koyucunun iptal edilen kısımlara ilişkin yeniden düzenleme yapması gerekmektedir.
5
Anayasa Mahkemesi, T. 18/01/2007 ve E. 2005/32, K. 2007/3. , R.G. , 29.12.2007 tarih ve S.
26741.,http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=2499&content=,
(16.06.2010)
6
Anayasa Mahkemesi, T. 22.06.2010, E.2008/27, K.2010/29,; R.G. , T. 22.06.2010, 27619 S. ;
http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/amk2008-27.htm,
7
Anayasa Mahkemesi, T. 22.06.2010 ve E. 2008/28, K. 2010/30, R.G. , 22.06.2010 S. 27619,
http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/amk 2008-28.htm, (22.07.2010).
19
Ancak İl Genel Meclisi için öngörülen sürede düzenleme yapılmaması, idarenin
“niyetinin olmadığını” ? görüşüne bizi yaklaştırmaktadır.
Köy İdarelerinin Denetimi
Görevini gereği gibi yapmayan muhtarlar, köyün bağlı olduğu yönetim kurulu kararı
ile görevden uzaklaştırılabilir. Muhtarların köy yararına olmayan kararları da kaymakam veya
vali tarafından bozulabilir. Fakat idare amirleri, vesayet ilkesi gereğince, muhtarların yerine
karar alamazlar. Kaymakam veya vali, köy muhtarının kararını bozarken, bozma kararını
gerekçeli olarak yazmak, kararın hangi noktadan köy yararına ve yasalara aykırı olduğunu
belirtmek zorundadır. Vali veya kaymakam, belli bir konuyu veya görüşü köy muhtarına zorla
kabul ettirmeye yetkili değildir.
Etik Denetim
Kamu hizmetlerinde etkinlik ile ilgili önemli konulardan birisi de, personelle ilgili etik
değerler konusudur. Hizmetleri yürütürken karşılaşılan güven açığını azaltmak ve ortadan
kaldırma ihtiyacı giderek daha fazla önem kazanmıştır. Bağlantılı olarak, kamuda etik
değerlerin yerleştirilmesi amaçlı çalışmalar ve kurumsallaşmalar başlatılmıştır. Kamu
yönetiminde artan yolsuzluk, kural hâkimiyetini, demokrasi ve insan haklarını, sosyal adaleti,
iyi yönetişimi, rekabeti, iktisadi büyümeyi, demokratik kurumların istikrarını ve toplumun
ahlaki temellerini çürütmekte ve genel olarak devlet yönetiminde kriz algısını yoğunlaştırarak
demokratik meşruiyeti zaafa uğratmaktadır. Etiğin dayandığı temel değerler içinde, giderek
geliştirilen haklar kullanımı bulunmaktadır.
Yönetsel etik, “yönetim sürecinde kararların verilmesinde adil, tarafsız, varlık
haklarına saygı ve toplumsal bütünlüğü koruma, barışı sağlama gibi” demokrasinin temel
değerlerinin geliştirilmesine açık ve tartışılarak kabul edilmiş bu değerlere uygun hareket
edecek bir anlayış yerleştirmek ve uygulanmasını sağlamayı hedeflemektedir. Amaçların
gerçekleşmesinde en temel araç kamu hizmetini üretecek, yürütecek olan personeldir. Kamu
görevlisidir. Yerel yönetimlerin yürütmekten sorumlu oldukları yerel ve müşterek nitelikteki
kamu hizmetlerinin etkinliği ve verimliliği, istihdam ettikleri kamu personelinin taşıdıkları
çalışma ahlakı ve kişilik özellikleriyle doğrudan ilişkilidir.
Hizmetlerin planlanmasından kontrolüne kadar olan süreçte etik değerler içinde
hareket etmek, devletin yerelde temsilcisi durumundaki yerel yönetimlere olan güveni
artıracak ve hukuki düzenlemelerde yer alan katılım konularının işlevselliğini sağlayacaktır.
Kamu yönetiminde yaşanan güven açığının giderilmesi için etik kuralların oluşturulması ve
20
etik kültürünün yerleşmesi için uluslar arası kuruluşlar tarafından çalışmalar yapılarak yol
gösterici, tanımlayıcı hukuki metinler hazırlanmıştır. Bu çalışmalardan birisi de,
Birleşmiş Milletler tarafından 1996 yılında kamu hizmetlerinin ve kamu görevlilerinin
faaliyetlerinin şeffaflığını sağlamak amacıyla “Yolsuzluğa Karşı Eylem ve Kamu Görevlileri
İçin Uluslararası Davranış Kuralları” ismiyle kabul edilen bir bildiridir. OECD tarafından da
“Kamu Yönetiminde Etik İlkeler” ismi altında üyelerine kamu hizmetlerinde etik davranış
ilkelerini hayata geçirmeleri için 1998 yılında yayınlanan tavsiye kararı bulunmaktadır.
Avrupa Konseyinin de personele yönelik temel çalışmaları bulunmaktadır. Konsey, 2000
yılında tüm kamu görevlileri tarafından uyulması gereken temel etik davranış kurallarını
içeren “Kamu Görevlileri İçin Davranış Kuralları” isimli belgeyi kabul etmiştir. Avrupa
Ombudsman Enstitüsü tarafından 1999 tarihinde, etik davranış kurallarını içeren “İyi Yönetim
İçin Davranış Kodu” adlı belge kabul edilmiştir. Avrupa’da yeniden yapılanma çalışmaları ve
katılımcı yönetim temelli çalışmalarla bağlantılı etik kurallara yönelik faaliyetler devam
ederken ülkemizde de gecikme ile de olsa paralel çalışmalar başlatılmıştır.
08.06.2004 tarihli 25486 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5176
sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ile Kamu Görevlileri Etik Kurulu oluşturulmuştur. 13.04.2005 tarihli 25785
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri
ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ile de kamu görevlileri etik davranış
ilkeleri belirlenmiştir. Kanunun amacı, kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık,
tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkeleri
belirlemek ve uygulamayı gözetmek üzere Kamu Görevlileri Etik Kurulunun kuruluş, görev
ve çalışma usul ve esaslarının belirlenmesidir.
Bu Kanun, genel bütçeye dâhil daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadi
teşebbüsleri, döner sermayeli kuruluşlar, “yerel yönetimler ve bunların birlikleri”, kamu
tüzel kişiliğini haiz olarak kurul, üst kurul, kurum, enstitü, teşebbüs, teşekkül, fon ve sair
adlarla kurulmuş olan bütün kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan; yönetim ve denetim
kurulu ile kurul, üst kurul başkan ve üyeleri dâhil tüm personeli kapsamaktadır. Kamu
Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin bilgi
verme, saydamlık ve katılımcılık başlığı altında düzenlenen 19 ve yöneticilerin hesap verme
sorumluluğu başlığını taşıyan 20 nci maddeleri denetim açısından önemlidir. Yerel yönetimler
ve bunların birliklerinin üst düzey personeli Kamu Personeli Etik Kurulunun denetim yetkisi
içerisindedir. Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında
21
Yönetmeliğinin Ek- C bendinde Kamu Görevlileri Etik Kurulu yetki alanına giren “Mahalli
İdarelerde; Büyükkent Belediye Başkanı, İl ve İlçe Belediye Başkanları, Büyükkent
Belediyesi Genel Sekreteri ve Genel Sekreter Yardımcıları, Büyükkent Belediyesi ve Bağlı
Kuruluşları Genel Müdürü, Büyükkent Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanı, İl Belediye ve İl
Özel İdare Birlikleri ile bunların Üst Birlik Başkanları, Büyükkent Belediye Şirketleri Genel
Müdürleri, Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri, Büyükkent sınırları içindeki Belediye
Başkanlarını” Kanun ve yönetmelikteki hususları ve usulleri göz önünde bulundurmak
suretiyle denetleyebilir. Kurulun faaliyet raporlarında yerel yönetimlerde görev yapan
yukarıda sayılan görevliler hakkında verilmiş kararlar bulunmaktadır.
“Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmeliğin” 2. Bölümünde 18 etik ilke belirlenmiştir (Madde 5-Madde 22). Bu ilkeler:
•
Görevin yerine getirilmesinde kamu hizmeti bilinci
•
Halka hizmet bilinci
•
Hizmet standartlarına uyma
•
Amaç ve misyona bağlılık
•
Dürüstlük ve tarafsızlık
•
Saygınlık ve güven
•
Nezaket ve saygı
•
Yetkili makamlara bildirim
•
Çıkar çatışmasından kaçınma
•
Görev ve yetkilerin menfaat sağlamak amacıyla kullanılmaması
•
Hediye alma ve menfaat sağlama yasağı
•
Kamu malları ve kaynaklarının kullanımı
•
Savurganlıktan kaçınma
•
Bağlayıcı açıklamalar ve gerçek dışı beyan
•
Bilgi verme, saydamlık ve katılımcılık
•
Yöneticilerin hesap verme sorumluluğu
•
Eski kamu görevlileriyle ilişkiler
•
Mal bildiriminde bulunma olarak belirtilmiştir.
Türkiye’de ikamet eden yabancılara Kamu Görevlileri Etik Kuruluna başvuru hakkı
tanınmıştır. Yerel yönetimlerin idari alanlarında ikamet eden ve yaşayan yerleşik yabancılar
açısından da bakıldığında etik düzenlemelerin yaygın etkisi bulunmaktadır.
22
Aslında denetimin kod adı, “ etik kurallar” olarak ifade edilebilir. Denetimin en
önemli unsurları içerisinde şeffaflık, katılımcılık ve hesap verme sorumluluğu yer almaktadır.
Yeni kamu yönetimi anlayışının da en belirgin vasıflarını ifade etmektedirler. İdari ve mali
sorumlulukların gereği gibi yerine getirilmesi için 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu ile kamuda oluşturulan yeni mali yönetim ve denetim anlayışının tüm
unsurlarıyla hayata geçirilebilmesi için bütün kontrol sistemlerinin sağlıklı bir şekilde
kurulması, iç ve dış denetimin etkin ve koordineli bir şekilde çalışması esastır. İdarece
öngörülen tedbirler şunlardır:
• 5018 sayılı Kanunla uyum sağlayacak şekilde etkin bir dış denetim için Sayıştay ile
ilgili gerekli yasal düzenlemeler yapılması,
• Sayıştay’ın denetim kapasitesinin artırılması için eğitim faaliyetlerine ağırlık
verilmesi,
• Mali disiplinin sağlanması ve kamu harcamalarının verimliliğinin artırılması amacıyla
Sayıştay’ın
uluslararası
standartlarda
denetim
faaliyetlerinin
kamuda
yaygınlaştırılmasının sağlanması,
• Sayıştay’ın denetim faaliyetlerinden beklenen verimin sağlanabilmesi için tüm
kamuda iç kontrol sistemlerinin uluslararası standartlarda kurulmuş ve iç denetimin de
işlerlik kazanmış olması gerekliliğinden hareketle, kamuda iç kontrol sistemleri ve iç
denetimin sağlıklı bir şekilde çalışması yönünde Sayıştay tarafından gerekli
girişimlerde bulunulması,
• Kamu kurum ve kuruluşlarında yönetimin sorumluluğunun güçlendirilmesi için
gerekli mali yönetim, iç kontrol ve iç denetim faaliyetlerinin etkin bir şekilde
uygulanmasına yönelik tedbirlerin güçlendirilmesi,
• Kamuda atanabilecek iç denetçi sayısını artırabilmek amacıyla eğitim ve sertifika
verme faaliyetlerine hız kazandırılmasıdır.
23
G. YEREL YÖNETİMLERDE SEÇİLMİŞLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE
ÖZLÜK HAKLARI
•
İl Özel İdareleri
İl Genel Meclis Başkanı
“Meclis Başkanı” meclisin içinden ve meclis üyeleri tarafından seçilmektedir. Meclis
toplantılarına katıldıkları her gün için il genel meclisi başkanına yasal olarak belirlenmiş
huzur hakkı ödenir.
İl Genel Meclis Üyeleri
İl genel meclisi üyeleri, görevleri süresince ve görevlerinin sona ermesinden itibaren
iki yıl süreyle il özel idaresi ve bağlı kuruluşlarına karşı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak
taahhüde girememekte, komisyonculuk ve temsilcilik yapamamaktadır. Meclis toplantılarına
katıldıkları her gün için meclis üyelerine yasal olarak belirlenmiş huzur hakkı ödenir.
İl Encümeni
İl encümeni seçilmiş ve atanmış üyelerden oluşmaktadır. Encümen başkanına ve
üyelerine mevzuatta belirlenen miktarda aylık brüt ödenek verilir. Encümenin memur
üyelerine encümen üyeleri için belirlenen gösterge rakamının yarısı ödenir.
Vali
Vali, il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Vali atamayla gelmektedir
ve il encümenine başkanlık eder. Devletin en yüksek memuru olarak maaş alır.
•
Belediye Yönetimleri
Belediye kanununda, meclis üyelerinin huzur ve izin hakları, encümen üyelerine
verilecek ödenek, belediye başkanlarının özlük hakları idari vesayete konu edinilmeden
düzenlenmiştir.
•
Meclis Başkanı ve Meclis üyeleri
Meclis başkan ve üyelerine, meclis ve komisyon toplantılarına katıldıkları her gün için
meclis tarafından belirlenecek miktarda huzur hakkı ödenir. Huzur hakkı ödenecek gün sayısı
yasal olarak ödemelerin yapılacağı belirtilen toplantı günü sayısından fazla olamamaktadır.
Meclis üyelerine aynı gün için birden fazla huzur hakkı ödenemez.
24
Meclis üyeleri hastalıkları süresince izinli sayılır. Ayrıca mazeretleri durumunda, bir
yıl içindeki toplantı süresinin yarısını aşmamak şartıyla istekleri üzerine meclis tarafından izin
verilebilir.
•
Belediye Encümeni Üyeleri
Belediye ve Büyükkent belediye encümeninin başkanı ve seçilmiş üyelerine, yasal
olarak belirlenmiş aylık brüt ödenek verilir. Encümenin memur üyelerine bu miktarın yarısı
ödenir.
•
Belediye Başkanı
Belediye Başkanına aylık brüt ödenek ödenmektedir. Belediye başkanının görevli,
izinli ve hasta bulunduğu sürelerde ödeneği kesilmez.
•
Başkan Vekili
Başkan vekiline, görev süresince başkana ödenen aylık brüt ödeneğin gün hesabı
üzerinden ödenek verilir.
Yerel Yönetimlerde, toplantıların tek gayesi gibi gösterilmemesi gereken huzur
hakkının sorgulanmasını kaldırmak için sabit bir rakama bağlanmalıdır. Encümenin memur
üyeleri için, ilave bir ödeme yapılmamalıdır.
İki kademeli yönetsel yapının hakim olduğu büyükkent belediyelerinde, belediye
meclislerinin doğal üyesi durumundaki ilçe belediye başkanlarının devamsızlıkları
incelemeye değerdir.
Diğer bir konu da, İlçe belediyelerinden belirli oranlarda büyükkent belediye
meclisinin oluşturulmasındaki felsefe, gerek ilçe belediyesi idari alanındaki görevler gerekse
büyükkent belediyesinin görevlerinin etkinliğinin sağlanmasında bütünleşik hareket
edebilmenin koşullarını oluşturmaktır. Görülen odur ki ilçe belediyeleri temsilcileri, ilçe
odaklı hareket etmeye eğilimlidir. Bir bakıma “birbirlerinin kararlarına müdahale etmeme
üzerinden
geliştirilmiş
politikalar”
büyükkent
adına
rasyonel
hareket
etmeyi
zorlaştırmaktadır. Bu değişim Büyükkent belediye meclislerinin 100’lü rakamlara ulaşmasının
ne kadar demokratik olduğunun sorgulamasını da yanında getirmektedir. Bu konuda 25 üyeli
Büyük Londra Meclisi gibi bir yapılanma örnek alınabilir 8 .
8
Zerrin Toprak(2010); Yerel Yönetimler, İzmir.
25
Mahalle Yönetimi
Mahallelerde bir muhtar ve muhtarın başkanlığında bir ihtiyar heyeti bulunmaktadır.
Mahalle muhtar ve ihtiyar heyeti, bir muhtar ile dört azadan oluşmaktadır. İhtiyar heyetinin
ayrıca dört yedek azası vardır. Mahalle muhtarlarının ödenekleri karşılığı her yıl İçişleri
Bakanlığının bütçesine konulur. Mahalle muhtarları görevli oldukları sürece aylık ödenek
alırlar. Hastalık, izin veya görevden ayrılma hallerinde bu ödenek vekillerine ödenmektedir.
Köy İdareleri
•
Köy İhtiyar Heyeti
Köy İhtiyar Heyeti üyeleri ücret almamaktadır.
•
Köy Derneği
Köy Derneği üyeleri, köyde seçmen statüsündeki kadın ve erkek köy halkından
oluşmaktadır, ücret almamaktadır.
Köy Derneği, Köy İhtiyar Meclisi ve Muhtar yapılanmasının özünü oluşturan köy
derneğinin doğrudan demokrasiye örnek teşkil eden bu demokratik yapılanmasından,
belediye örgütlenmesi benzeri bir yapıya geçerek, yerel katılım ilgisini kıran ve meclise
seçilenler ve seçilmeyenler arasında gelişecek parasal bir yarış ortamı köylerde
yaratılmamalıdır.
•
Köy İdarelerinde Muhtar
Köy muhtarlarının ödenekleri karşılığı her yıl İçişleri Bakanlığının bütçesine konulur.
Köy muhtarları görevli oldukları sürece aylık ödenek alırlar. Hastalık, izin veya görevden
ayrılma hallerinde bu ödenek vekillerine ödenmektedir. Bu ödeneğin dışında köy bütçesine
ayrıca muhtar ödeneği konulabilir.
Köy idarelerine yönelik yapılanma çalışmaları devam etmektedir. Ancak bu yapıda “
Köy Derneği” kaldırılmaya çalışılmaktadır. Oysa müzakere ortamı olan köy derneklerinin
benzerleri belediyelerde “kent konseyleri” olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle köylerin
belediye statüsüne geçme süreci de hatırlandığında, doğrudan demokrasiye öteden beri örnek
teşkil eden bu uygulamadan vazgeçilmemesi gerektiğini düşünmekteyim.
Ayrıca, toplumsal huzur yönüyle çok önemsenmesi gereken bir diğer konu da,
köylerde yabancılara yerleşim ve mülk edinmeye ilişkin siyasi bağlantılı idari
kolaylaştırmalar devam ederken, sadece gerçek kişilere ait tapu kadastro işlemleri yapılmış
26
taşınmazlar için konut ve işyeri edinme hakkı varken (maksimum 2,5 hektar), ticaret şirketleri
için bu kısıtlamanın olmadığı görülmektedir. Hatta köylerin belediyelerin mahallesi durumuna
dönüştürüldüğünde yabancıların yerleşmesinin izne bağlı olması da kalkmaktadır. Bu durum
uluslar arası şirketlere direnmesi mali kısıtlar nedeniyle mümkün olamayacak küçük çiftçinin,
idari olarak yıpratılması anlamına gelebilecektir. Türk çiftçisinin ileri tarım teknolojilerine ve
bilgisine sahip uluslar arası şirketler karşısında rekabet etmesinin mümkün olmadığı çok
açıktır. Çiftçi sendikaları başta genetiği değiştirilmiş ürünler(GDO) olmak üzere çeşitli
nedenlerle küresel baskı ile zamanla çiftçilerimizin kendi topraklarında tarım işçisi durumuna
gelmesinden söz ederken, ürün yanında teknolojik tehditler de söz konusu olabilecektir. Bu
durumun önüne geçmek için köylerde tarım arazisi satın almak isteyen yabancı şirketlere
arazi satımında sınırlamalar ve bölgede çiftçinin ekonomik gerilemesinin önlenmesine yönelik
iktisadi
tedbirler getirilebilir. Ayrıca tarım sektöründeki Türk vatandaşı girişimcilere
finansman ve bilgi desteği sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Doğal afetlerden en çok
etkilenen kırsal alanlar olduğu dikkate alındığında, köyün çevresiyle birlikte planlanması
önem taşımaktadır. Bölgesel gelişme stratejileri yönüyle de, kır kent bütünlüğünün birlikte
düşünülmesi ve eylem planlarının yapılması gereğini yeri gelmişken hatırlatılması yerinde
olacaktır.
SON SÖZ
Kamu, özel ve sivil işbirliğinde(yönetişim) pratiklerini uygulayabilme önemli bir
konudur. Siyasi erk merkezde tek karar verici ve yürüten olmamalıdır. Yerel yönetimlerin
kapasiteleri geliştirilmediğinde, gerek yerel gerekse merkezi yönetimine yabancılaşma ve
güvensizlik kaçınılmazdır. Sorunların çözümünde dayanışma, aktif katılım ve özellikle
kurumlar arası işbirliği önem taşımaktadır. Bu bağlamda başta üniversitelerimiz olmak üzere,
toplumun diğer yapısal unsurlarına çözümleyici roller düşmektedir.
Yerleşimlerin sürdürülebilirliği, yerel yönetimler kadar, o yerleşimdeki bireylere de
aittir. Yerelin başarması gereken önemli konu sağlıklı ve insan onuruna yakışan, kaliteli bir
yaşam çevresini sağlayacak sorumluluğu oluşturmaktır. Bu sorumluluk, yerelden başlayan ve
ulusala açılan bir gelişimdir. Bu yapı, kültürel çeşitlilikler içinde hoşgörülü, yeni katılımlara
açık ve bu yöndeki ilgisini sürekli ayakta tutabilen uzlaşmacı bir topluluk/toplum gerektirir.
Şüphesiz hükümet edenlerin de, yönetenler olarak toplumun demokratikleşmesinde ve birlikte
yönetimi(governance) gerçekleştirmede önemli sorumluluğu bulunmaktadır.
27
Yerel yönetimler, halka en yakın kuruluşlar olarak halkla ilişkilerini geliştirmek
zorundadır. Bu çalışmaların sonucunda iki önemli aşamaya dikkat çekmenin önemi ortaya
çıkmaktadır. Bu aşamalar;
•
Olumlu politik ve idari iklim oluşturarak halk ile yerel ve merkezi yönetim
arasında anlayış işbirliğini iyi niyeti ve halkın güvenini sağlamak,
•
Yerel yönetimlerin halkın, hizmet beklentilerini de dikkate alarak yerel siyaseti
biçimlendirmesine yerel katkıyı almaktır.
Yerel halkın, yönetimin eylem ve işlemleri hakkında bilgi sahibi olması, kararların
nasıl ve kimler tarafından alındığını bilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, yerelin bilgilenme ile
yönetime katılması ve kamu yararının varlığını denetleyebilmesi mümkündür. Aynı zamanda
bu gelişmeler bir bakıma halkın yönetime ve aslında kendisi olan yerele sahip çıkmasını da
kolaylaştıracaktır
Ülkemizde, güçlü merkeziyetçi yönetim modeli, işlerini merkezde bireysel, kendi
adına ya da grup menfaatlerini kollamak için çözmeye çalışan, bu nedenle de toplumla
uzlaşamayan “bürokratik toplum" yapısı ortaya çıkarmıştır. Katılım mekanizmalarının doğru
işletilmesi bu kurguyu değiştirebilecek bir özellik taşımaktadır.
Yerel yönetimlerde hizmet etkinliğinin sağlanması büyük ölçüde mali yapısıyla da
yakından ilişkilidir. Yerelin mali yapısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yürürlükteki
Büyükkent Belediyesi Kanunu,
Belediye Kanunu ve İl Özel İdaresi Kanunu dikkate
alındığında, yönetimlere “idari ve mali özerklik” ilkesinin öne çıktığı görülmektedir. Ancak,
bir taraftan yerel yönetimler henüz yetkilerinin farkında değil iken, diğer taraftan da özellikle
mali konularda sınırlı özerklik yetkisinden bahsedilebilir. Ancak yerel kaynakların, gelirlerin
ve cezaların(çevre gibi) merkezi yönetime tamamen gitmesi ve küçük yüzdelerle geri dönmesi
veya hiç dönmemesi kabul edilebilir değildir.
Hizmet etkinliğinin sağlanması için mali
kademelenme konusu üzerinde çalışılmalıdır.
Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki
ağır vesayetinin hafifletilmesine
ilişkin geliştirilen çalışmalar ve desteklenen görüşlere karşın, yürürlüğe giren yerel
yönetimlere ilişkin mevzuat düzenlemelerine bir bütün olarak bakıldığında idari özerklik
açısından az çok bir gelişme görülmektedir. İdari ve Mali açıdan, “merkez bağımlısı” yerel
yönetim anlayışından uzaklaşılabilmiş değildir. Ayrıca hükümet edenlerin az gelişmiş ülke
yönetimlerinde rastlanan korku ve çıkar ilişkileri içinde oy toplama stratejilerine yüz
vermemeleri gerekmektedir. Birlikte karar alma ve etkinlik için araçlar kurgulandığında her
28
zaman konu dönüp dolaşıp etik değerler ile doğal olarak ilişkilendirilmektedir. Yerel
yönetimlerden başlayarak ulusal düzeye açılan kademelenmede, müzakereci demokrasinin
varlığı ve demokratik yönetişim pratiklerinin yerleşmesi üzerinde durularak, Makyavelist
yaklaşımın işaret ettiği “çıkar ve korku” yu uyuşturacak “politik atmosfer” oluşturabileceğini
düşünmekteyim. Kuşkusuz demokrasi açılımlarındaki bu işbirliğinde yasal karar alıcılar ile
karara iştirak edenlerin (toplum) karşılıklı sorumluluğu bulunmaktadır.
Download