PowerPoint Sunusu

advertisement
SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM
Gerçek Anlam:
•
•
Bir sözcüğün temel anlamı ve yan anlamlarına o
sözcüğün gerçek anlamı denir.
Gerçek anlam, kendi içinde “temel ve yan anlam”
olmak üzere iki türlü anlam inceliğine sahiptir.
Temel (Başat) Anlam:
• Temel anlam, sözcüğün anlam çekirdeğini oluşturur.
• Temel anlam, sözcüğün sözlükteki ilk anlamıdır.
• Yan anlamların oluşumunda kaynaklık eder.
"Ağız", sözcüğü kavrayışımızda ilk olarak "yüzde, avurtlarla iki çene
arasında, sesin çıkmasına, soluk alıp vermeye ve besinleri almaya
yarayan boşluk“ anlamıyla belirir.
 “Ağız” sözcüğü, “Ağzını elleriyle kapatıp gülmemeye çalışıyordu.”
cümlesinde temel anlamıyla kullanılmıştır.
Aşağıdaki altı çizili sözcükler temel anlamda kullanılmıştır:
 Kuşun kanadı kırılmış.
 Ali dişini çektirmiş.
 Dağda üşümemek için ateş yaktık.
 Komşumuzun evi yandı.
Yan Anlam:
•
Bir sözcüğün temel anlamına bağlı olarak kazandığı anlamlara yan anlam denir.
• Yan anlam, nesne ya da kavramın adı olduğu için gerçek anlam
kapsamındadır ve kavramsal anlam taşır.
• Her sözcüğün genel olarak bir tek temel anlamı varken birden çok
yan anlamı olabilir.
•
Yan anlam, temel anlama işlevsel ya da biçimsel açıdan bağlıdır.
Aşağıdaki altı çizili sözcükler “yan” anlamda kullanılmıştır:
 Uçağın kanadı yere çaptı.
 Testerenin dişleri körelmiş.
 Terazinin gözünde kara kara üzümler vardı.
 Gece çocuğun ateşi yükselmiş.
 Bu yaz kollarım fazla yandı.
 Dikkat et, çivinin başı kırılmasın.
Mecaz (Değişmece) Anlam:
•
•
Sözcüğün gerçek anlamlarından sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine
kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz anlam denir.
Bir sözcüğün mecaz anlam kazanması cümle içerisinde kullanımına bağlıdır.
Sözcükler tek başlarına anlam özellikleri kazanamaz; mutlaka cümle içinde
kullanılmalıdır.
 "Bırak bu ağızları da doğru konuş."
"Ağız" sözcüğü, bu cümlede "birini yanıltmak, kandırmak amacıyla dolambaçlı sözler
söyleme özelliği" anlamında kullanıldığı için gerçek anlamından sıyrılmış, mecaz
anlamda kullanılmıştır.
Aşağıdaki altı çizili sözcükler mecaz anlamda kullanılmıştır:






Seni her görüşümde ruhum kanatlanır.
Rakibim oldukça dişli çıktı.
İçime bir ateş düştü.
Sınavı kazanamazsak yandık.
Suçunu bastırmak için bağırarak konuşuyordu.
Yaptığı hatalardan sonra onu sildik.
Terim Anlam
•
Bir bilim, sanat, spor, askerlik ya da meslek dallarıyla ilgili özel ve belirli
bir kavramı anlatan sözcüklere terim denir. Her dalın ya da mesleğin
kendine özgü terimleri vardır.
Matematik Terimleri : Açı, toplama, bölme...
Coğrafya Terimleri : Plato, Meridyen, Ay...
Edebiyat Terimleri : Ölçü, vezin, redif, özne...
Tiyatro Terimleri: Dekor, kostüm, rol...
Tıp Terimleri: Renk körlüğü, patoloji, dahiliye...
•
Terim anlamlı sözcükler cümlede kullanımlarına göre bu anlamlarından
uzaklaşarak mecaz anlam kazanabilir.

Bu konuda hala kafamda soru işaretleri var.
Mecaz

Olaya bir de bu açıdan bakmak gerekir.
Mecaz
Çok Anlamlılık
•
Anlam genişlemesiyle, aktarma olarak belirlenen anlam olaylarıyla, değişik yol ve
etkenlerle sözcükler birden çok kavramı karşılayabilir. Bir sözcüğün birden çok kavramı
karşılamasına çok anlamlılık denir.
“Dil” sözcüğünün aşağıdaki kullanım ve anlamları, bu sözcükle ilgili çok
anlamlılığı örnekler:

Biberi önce diline sürdü. (tat alma organı - temel anlam)

Türkçe işlek ve zengin bir dildir. (lisan - yan anlam)

Flütün dili bozulduğu için iyi ses çıkarmıyor. (üflemeli çalgılarda
titreşerek ses çıkaran ince yaprak - yan anlam)

Usta, kilidin dilini onarmaya çalışıyordu. (aygıtların uzun, yassı,
hareketli bölümleri - yan anlam)


Günümüz gençliği Tanzimat dilini de anlamıyor. (bir çağa özgü söz dağarcığı
ve söz dizimi - yan anlam)
Bu huysuz adamın dilinden kurtulamadım.( mecaz anlam)
Sözcüklerde Anlam İlişkileri:
Sözcüklerde anlam ilişkileri konusunu aşağıda verilen alt başlıklarda inceleyeceğiz:
 Eş anlamlı sözcükler
 Yakın anlamlı sözcükler
 Karşıt anlamlı sözcükler
 Eş sesli (sesteş) sözcükler
 Eş köklü sözcükler
 Nitel anlamlı sözcükler
 Nicel anlamlı sözcükler
 Somut anlamlı sözcükler
 Soyut anlamlı sözcükler
 Genel anlamlı sözcükler
 Özel anlamlı sözcükler
Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler
•
•
Bir cümlede biri diğerinin yerine kullanıldığında cümlenin anlamında hiçbir değişiklik
yaratmayan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir.
Eş anlamlılık daha çok, Türkçe bir sözcükle başka dillerden dilimize giren ve
benimsenerek kullanılan yabancı sözcükler arasında olur:
Konuk
/ misafir,
Yoksul
/ fakir,
Anı
/ hatıra,
Değer
/ kıymet...
Bir sözcüğün bir başka sözcüğe eş anlam oluşturması, o sözcüğün
cümlede kazandığı anlama bağlıdır. Bu yönden, Türkçe sözcüklerin
de kullanıldıkları cümlelerde üstlendikleri anlamlarıyla birbirinin
yerine kullanılacak biçimde eş anlamlılık özelliği kazandığı
görülebilir.
 Bir eşya hem ucuz hem sağlam olabilir mi?
 Yaşı epeyce var ama oldukça sağlam bir insan.
 Sağlam biridir, korkmadan teslim edebilirsiniz bu işleri ona.
“Sağlam” sözcüğünün yerine;
1. cümlede “dayanıklı”,
2. cümlede “sağlıklı”,
3. cümlede “güvenilir”
•
Eş anlamlı sözcüklerin birlikte kullanımı cümlede duruluğu bozar ve anlatım bozukluğu
oluşur.
Bu çetin, zor kış koşullarına her insan katlanamaz.
Komutan askerleri, nöbette uyumamaları konusunda uyarıp ikaz
etti.
Yakın Anlamlı Sözcükler
•
Eş anlamlı gibi görünmelerine karşın anlam yönünden birbirine yakın olan ama aynı anlamı
taşımayan sözcüklere yakın anlamlı sözcük denir.
Bu sözcüklerde, anlam farklılığı vardır. Bu nedenle yakın anlamlı sözcüklerin ayrı değeri vardır.
Yakın anlamlı sözcüklerle eş anlamlı sözcüklerin karıştırılması anlatımın gücünü düşürür.
 Dilemek / istemek,
 Çevirmek / döndürmek,
 Darılmak / küsmek / gücenmek,
 Uğraşmak /didinmek…
“Sözünü onaylamadığım için bana darıldı.”
cümlesinde “darılmak” eylemi “hoşa gitmeyen bir tutum, davranış ya da söz nedeniyle
görüşmez olmak, ilgiyi kesmek” anlamına gelmektedir.
“Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir.”
cümlesinde “gücenmek” eylemi “birinin beklenmeyen bir davranışı ya da sözü karşısında
kırgınlık duymak, üzülmek” anlamına gelmektedir.
Yakın anlamlı sözcüklerin aynı cümlede kullanılması anlatım
bozukluğuna neden olmaz.

Kasadaki çürük domatesleri seçip bir kenara ayırın.
Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler
•
Bir cümlede biri diğerinin yerine kullanıldığında cümlenin anlamını öncekine göre karşıt hale
dönüştüren sözcüklere karşıt anlamlı sözcükler denir.
• Bir sözcüğün bir başka sözcüğe karşıt anlam oluşturması, o sözcüğün cümlede kazandığı
anlama bağlıdır. Yani aynı sözcük değişik cümlelerde, değişik anlamlar kazandıkça o sözcüğün
karşıt anlamları da değişir.
 Evden çıkarken pencere açıktı. (anlamı: kapalı olmayan;karşıtı: kapalı)
 İki genel müdür kadrosu açıktı. (anlamı: boş; karşıtı: dolu)
 Açık renkler ona çok yakışırdı. (anlamı: koyu olmayan; karşıtı:koyu)
1. Eylemlerin olumlu-olumsuz biçimleri karşıt değildir.
Örneğin "gitmek" sözcüğünün karşıtı "gitmemek" değil, "gelmek"tir.
2. Ad soylu sözcüklerin de olumlu-olumsuz biçimlerinde karşıtlık yoktur.
Örneğin "yağlı" sözcüğünün karşıtı "yağsız" değildir.
Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler
•
•
Sesleri aynı, anlamları tamamen ilişkisiz sözcüklere eş sesli sözcükler denir.
Eş sesli sözcükler ayrı köklerdir. Bu nedenle bu sözcükler, sözlüklerde ayrı ayrı gösterilir.
Anlamları arasında hiçbir ilişki bulunmaması da ayrı kökler olmalarından kaynaklanır.
 El eliyle yılan tutulmaz.
yabancı organ
 Ben onun yüzündeki benleri saydım.
kişi
siyah nokta
 Kalem böyle çalınmıştır yazıma (kader)
Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma (mevsim)
Sesteş sözcüklerle çok anlamlı sözcükleri karıştırmamak gerek. Çünkü çok anlamlı sözcükler arasında
anlam bağıntısı vardır.
Çok anlamlılık
 Çocuğun yüzü sararmıştı. (Temel anlam)
 Kâğıdın arka yüzü kirliydi. (Yan anlam)
 Bu kadar yüzsüz olacağını düşünmemiştim. (Mecaz anlam)
Sesteşlik


Buranın yazı sıcak geçer. (mevsim)
Onun yazısı okunaklı değil. (yazma eylemi)
Nitel ve Nicel Anlamlı Sözcükler
•
Bir varlığın, kavramın ölçülebilen, sayılabilen, azalıp artabilen durumunu bildiren sözcüklere nicel
anlamlı; ölçülemeyen, sayılamayan durumunu bildirenlere de nitel anlamlı sözcükler denir.
 Büyük bir halı almışlar salona.
Nicel
Yerden iri bir taş aldı ve uzağa fırlattı.
Nicel
 Ağır bir çuval kaldırdığı için beli ağrıyormuş.
Nicel
 Küçük bardakla çay içmeyi sever.
Nicel

Kötü günler geçirince bu duruma geldi.
Nitel

Neşeli insanlar daha uzun yaşar.
Nitel

Garip davranışlarıyla bizi bıktırdı.
Nitel

Terbiyesizlik yaptığı için öğretmeni onu dışarı atmış.
Nitel
Yukarıdaki cümlelerdeki altı çizili sözcükler sayısal değer taşımadığından nitel anlamlıdır.
• Sözcüklerin kazandıkları nitel ve nicel anlamlar,
kullanıldıkları cümlelere göre değişiklik kazanabilir.

Büyük evde yaşayanlar evlerinin temizliğinin uzun zaman
Nicel
aldığından yakınıyordu.

Büyük insan olmak istiyorsan çok çalışmalısın.
Nitel

Sıcak ve nemli ortamda kalmak astım hastaları için sakıncalıdır.
Nicel

Sıcak bir yuvanın özlemini çekiyorum yıllardır.
Nitel
Genel ve Özel Anlamlı Sözcükler
•
Bir varlığın çoğunu ya da bütününü kapsayan, kavramların tamamını anlatan
sözcüklere genel; varlıkların tamamını değil de bir kısmını anlatan sözcüklere de özel
anlamlı sözcükler denir.
•
Bir cümlede sözcükler özelden genele ya da genelden özele doğru sıralanabilir.
 Basketbol, son zamanlarda en çok ilgilendiği spordur.
(özelden genele)
 En sevdiğim ve en çok ilgilendiğim spor, basketboldur.
(genelden özele)
•
Genel anlamlı bir sözcüğün, belli bir yer ya da durum için kullanılmasına dar (özel)
anlamda kullanma denir.
“Gül, sevginin ifadesidir.” cümlesinde “gül” sözcüğü genel anlamda kullanılmıştır.
“Masanın üzerindeki gül sana gelmiş.” cümlesinde “gül” sözcüğü belli bir gülü
karşıladığı için dar anlamda kullanılmıştır.
Somut ve Soyut Anlam
•
Bir sözcük, duyu organlarından biri yoluyla algılanabilen bir varlığı gösterirse "somut
anlamlı", duyu organları yoluyla algılanamayıp da zihinde var olan kavramları
gösterirse "soyut anlamlı" sözcük adını alır.
 Ağaç, taş, hava, ses, koku, çiçek… (somut anlam)
 Mutluluk, sevgi, korku, kin, dostluk, insanlık… (soyut anlam)
•
Bir sözcük kullanıldığı cümleye göre somut ya da soyut anlam taşıyabilir.
 Sıcak bir çorba içmek kış akşamlarının en vazgeçilmezidir.
Somut
 Dayımın sıcak sohbeti salondakilerin hoşuna gidiyordu.
Soyut
• Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere
yansıma denir.
Suyun şırıltısı insanı dinlendirir.
Kedinin acı miyavlaması ile uyandım.
Şu cızırtıyı durdurun artık.
cümlelerindeki altı çizil sözcükler birer yansımadır.
SÖZCÜKTE ANLAM OLAYLARI
Benzetme (Teşbih)
Sözün gücünü artırmak, anlamı zenginleştirmek için aralarında herhangi bir ilgi,
benzerlik bulunan iki şeyden , genellikle güçlü olanın özelliklerini güçsüze aktarmaya
benzetme denir.
Başka bir deyişle benzetme; birden çok kavramı ortak özellikte karşılaştırmadır.
“Türkülerimiz ana sütü gibi candan,
benzeyen benzetilen b.ed. b. yönü
ana sütü gibi temiz”
benzetilen b.ed. b. Yönü
 Ruhu bir testere gibi keser yalnızlık.
 Bu dil ağzımda annemin sütüdür.
 Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda?
Deyim Aktarmaları
• Bir sözcüğün benzetme amacı taşıyarak başka bir sözcük yerine kullanımıdır.
• Deyim aktarımlarındaki benzetme amacının gücü eğretileme ile deyim aktarımlarını
birbirine çok yaklaştırmıştır. Kısaca, tüm deyim aktarımları eğretileme şeklinde oluşur.
İnsandan Doğaya Aktarma: İnsana özgü özelliklerin doğaya aktarımıdır.
 Dağlar yas tutuyor.
 Çiçekler toprağını sevdi.
Kel tepe
 Kör kuyu,
Doğadan İnsana Aktarma:Doğaya özgü özelliklerin insan için kullanımıyla
oluşturulur:
 Olanları duyunca babam köpürdü.
 Aslında o sert bir insan değildir.
 O tilkiye güvenme demiştim.
Duyular Arası Aktarma: Bir duyu organının algılayabileceği bir özelliği başka bir duyu
organına aktarmaktır.
 acı ses (tatma, duymaya aktarılmış.)
 ekşi koku (tatma, koklamaya aktarılmış.)
 sert konuşma (dokunma, duymaya aktarılmış.)
 yumuşak bakış (dokunma, görmeye aktarılmış.)
Doğadan Doğaya Aktarma: Doğaya ilişkin bir kavram doğaya ilişkin başka bir kavrama
aktarılır.
 Dolunay kirli camlarda çiçekleniyordu.
 Kaplumbağayı satıp yeni bir araba almış.
Ad Aktarması (Mecaz–ı Mürsel)
Bir sözün, benzetme amacı güdülmeden kendisiyle ilgili başka bir söz yerine kullanılmasına
ad aktarması (mecaz-ı mürsel) denir.
Bu mecaz türü, söyleyiş kolaylığı sağlamak için, genellikle eksiltili anlatımlara başvurma
biçiminde gerçekleşir.
Bu tatilde Nazım Hikmet okudum. (Nazım Hikmet’in şiirlerini)
Ayaklarını çıkarmadan içeri girme! (Ayakkabılarını)
Sobanın üstündeki çaydanlık fokur fokur kaynıyordu. (Çaydanlıktaki su)
Salonda yalnızca iki kulak bizi dinliyordu. (Kulaktan kasıt insandır.)
Otobüs Antalya’ya vardığında saat çok erkendi. (Antalya terminaline)
Dokundurma (Tariz)
Birini eleştirmek, iğnelemek amacıyla bir sözü tersini vurgulayacak biçimde kullanmaya
tariz denir.
Bir anlatımda bu mecazı örnekleyen sözün yerine karşıtı kullanıldığında anlatılmak istenen
değişmez; ama gerçek anlamıyla iletilmiş olur.
"Onda bu incelik oldukça eşi dostu az olur." cümlesinden sözü edilen kimsede "incelik"
olmadığı anlaşılıyor. Bu sözcüğün yerine "kabalık“ sözcüğü kullanıldığında anlam
değişmiyor.
 Bakıyorum da çok cesursun; çıtırtı duysan kapının arkasına
saklanıyorsun.
 Bunca sıcak insan arasında en çok yaşadığım şey yalnızlıktı.
 Kimse sana borç vermediğine göre oldukça itibarlı birisin.
 Deneyimsizliğime gösterdiğiniz anlayış, mesleğimden
soğumama yetti de arttı bile.
Kinaye (Değinmece)
Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek biçimde kullanarak amacı üstü örtülü olarak
anlatmaya denir.
Kinayede asıl vurgulanmak istenen, sözün mecaz anlamıdır.
“Terlemeyi göze alamayan ekip, müsabakalarda başarılı
olamaz.”
"Terleme" sözcüğü, bu cümlede "derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan
yapışkan, renksiz tuzlu sıvının salgılanması" anlamının yanında "çalışmak, emek harcamak"
diye belirleyebileceğimiz mecaz anlamını da çağrıştırmaktadır.
Aşağıdaki cümleler de kinayeye örnek olur:
 Çocuk, suçluluğunu anlayınca yüzü kızardı.
 Yalnız taş, duvar olmaz.
 Düşene el uzatmak, onun temel özelliğiydi.
 Herkes gün gelir, ektiğini biçer.
Dolaylama
Bir tek sözcükle anlatılabilecek bir varlık ya da nesneyi, daha etkili ve güzel bir anlatımla birden
çok sözcükle anlatmaya dolaylama denir.
Dolaylamanın olabilmesi için kullanımının herkesçe bilinmesi gerekmektedir.















Aslan
Simit
Avusturya
Silah
Rakı
Balık
Kıbrıs
Eş
Televizyon
Top
Atatürk
Pamuk
İstanbul
Kömür
Doktor
→
→
→
→
→
→
→
→
→
→
→
→
→
→
→
Ormanlar kralı
Memur kebabı
Kangurular diyarı
Delikli demir
Aslan sütü
Derya kuzusu
Yavru vatan
Hayat arkadaşı
Aptal kutusu
Meşin yuvarlak
Ulu önder, büyük kurtarıcı
Beyaz altın
Yedi tepeli şehir
Kara elmas
Beyaz gömlekliler
Güzel adlandırma:
Kimi varlıklardan, nesnelerden söz edildiğinde doğacak korku, ürkme, iğrenme gibi duyguların, kötü
izlenim ve çağrışımların önlenmesi amacına yönelen değiştirmedir.








Cinler, periler → İyi saatte olsunlar, üç harfli
Verem
→ İnce hastalık
Baykuş
→ Hayırlı kuş
Ölmek
→ Dünyasını değiştirmek, aramızdan
ayrılmak, vefat etmek
Kusmak
→ İstifra etmek
Kel
→ Tarama özürlü
Kör
→ Görme özürlü
Şişman
→ Balık etli
KALIPLAŞMIŞ SÖZLER
İkilemeler :
Bir sözün anlam gücünü ve etkisini artırmak amacıyla aynı sözcüğün yinelenmesine, aralarında
anlam ya da ses bakımından ilişki bulunan sözcüklerin birlikte kullanılmasına ikileme denir.
İKİLEMELERİN ANLAMSAL KURULUŞLARI
İkilemeler pek çok türde ve anlamda sözcüklerin birlikte
kullanımıyla oluşabilir.
Aynı sözcüğün tekrarıyla oluşanlar :
 Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir.
 Bingöl Dağı çiğdem çiğdem yeşerir.
Eş anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar :
 Bu konuda kulüpten ses seda çıkmadı.
 Fakir fukaraya yardım eden cömert bir insandı.
Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar :
 İnsanlar ondan köşe bucak kaçıyorlarmış.
 Doğru dürüst bir iş bulabilirse çalışacakmış.
Karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar :
 Bu kasabaya yerleşeli aşağı yukarı otuz yıl olmuş.
 Evin arka bahçesinde irili ufaklı taşlar vardı.
Biri anlamlı diğeri anlamsız iki sözcükle oluşanlar :
 Evdeki eski püskü eşyalar bodruma indirildi.
 Eğri büğrü yollardan geçerek tepeye çıktık.
Anlamsız sözcüklerle oluşanlar :
 Abuk sabuk sözlerle herkesi çileden çıkarmıştı.
 Mırın kırın etmeden bir iş yapamaz o.
“Mi” soru edatıyla oluşanlar:
 Korkunç mu korkunç bir gün geçirdim.
 Temiz mi temiz bir önlük giymiş bugün.
Yansıma sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşanlar:
 Otomobiller vızır vızır geçiyordu yanımızdan.
 Babam yan odada horul horul uyuyor.
Her zaman aynı sözcüklerin yan yana kullanılması ikileme
oluşturmaz.


Düğünde eş dost herkes vardı.
İnsan insanın kötülüğünü ister mi?
“Eş dost” sözü ikileme oluşturmuştur ama “insan insanın” sözü
ikileme değildir.
İkilemelerin arasına virgül konulamadığından birinci cümledeki “eş
dost” sözünün arasına virgül konulamazken ikinci cümlede insan
sözcüğünden sonra virgül konulmalıdır.
DEYİMLER
Belli bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından
az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan
sözlere deyim denir.
 İçine ateş düşmek
 Pabucu dama atılmak
 Yüreği ağzına gelmek
 İki gözü iki çeşme
Deyimlerin Özellikleri
1. Deyimler, kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir
sözcüğün yerine eş anlamlısı getirilemez. Bu kurala uyulmazsa anlatım
bozukluğu meydana gelir.
"Ayıkla pirincin taşını" yerine "Seç pirincin taşını" denmez ya da "Pirincin taşını
ayıkla" gibi deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
2. Deyimler genel kural bildirmez, yol gösterip öğüt vermez. Yalnızca bir
durumu en kısa yoldan ve en etkili bir biçimde anlatmaya yarar. Deyim, bu
yönüyle atasözünden ayrılır.
“İşleyen demir ışıldar.”
“Akacak kan damarda durmaz.” sözleri atasözüdür, kural bildirir.
“Armut piş, ağzıma düş.”
“Ne kokar, ne bulaşır.” sözleri deyimdir, kural bildirmez.
Bir deyimin kullanıldığı cümleye anlamca uymaması da anlatım
bozukluğu nedenidir.
“Bu işi dayım çözer çünkü onun eli uzundur her yerde
adamları vardır.” cümlesinde “eli uzun olmak” deyimi hırsız anlamına
gelmektedir. Oysa bu cümlede çevresi geniş
anlamına
gelecek
biçimde
kullanılmıştır. Kullandığımız deyim böyle bir anlam içermemektedir.
ATASÖZLERİ
Uzun bir gözlem ve deneyim sonucu söylenen, kısa, özlü, anonim sözlere
"atasözü" denir.
Atasözleri, geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri deneyimlerden ve
bunlara dayanan düşüncelerden doğmuştur.
Atasözlerinin Özellikleri :
1. Deyimler gibi bunlar da kalıplaşmış sözlerdir; bu nedenle bünyelerindeki bir sözcük
atılıp yerine yenisi getirilemez ve sözcüklerin sıralaması değiştirilemez.
“Görünen köy kılavuz istemez.” atasözünü, “Görünen köy rehber istemez.” ya da
“Görünen köy istemez kılavuz” biçimlerinde söyleyemeyiz.
2. Atasözlerinde az şeyle çok şey anlatmak esastır.
 Taşıma suyla değirmen dönmez.
 Gün doğmadan neler doğar.
 El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
Atasözleri bir kural niteliği taşır, insanlara ders verir, doğabilecek olumsuzluklar
karşısında insanları uyarır.
 Ayağını yorganına göre uzat.
 Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.
Deyimler bir durumu anlatmak için kullanılır, yargı değeri taşımaz, ders vermez.
 Ele verir öğüdü kendi keser söğüdü.
 Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya âşık olur.
Kalıplaşmamış Sözcük Öbekleri (Grupları)
Her sözcüğün bir anlamı olduğu gibi, sözcüklerin bir araya gelerek oluşturduğu
sözcük öbeklerinin de anlamı vardır.
“ışık” sözcüğü “cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji”
anlamındadır. “Tutmak” sözcüğü de “elde bulundurmak, ele almak”
anlamındandır. Biz bu iki sözcüğü “ışık tutmak” biçiminde bir sözcük öbeği
hâline getirir ve "Şiirleriyle gençlere ışık tutuyor.” dersek bu söz, “yol
göstermek, aydınlatmak” anlamına gelir.
Söz öbekleri dilin anlatım olanaklarını zenginleştirir. Benzerlik ya da herhangi bir
ilgiyle yeni bir durumu bu söz öbekleriyle anlatabiliriz.
“Bu genç ozanımız şiirleriyle çağını aşmıştır.”
cümlesinde geçen “çağını aşmak” sözüyle anlatılmak istenen,
ozanın yaşadığı çağla sınırlı kalmadığı, sonraki çağlarda da
şiirlerinin okunduğu yani “kalıcı olduğu”dur.
VARSAYIM
Varsayım, gerçekte olmayan bir olay ya da durumu
bir süre için var kabul etmektir. Varsayım anlamı,
“diyelim ki, farz edelim, tut ki, düşün , kabul edelim”
gibi sözcüklerle sağlanır.






Diyelim ki söylediklerinde haklı ne değişir?
Farz edelim buraya geldi ne yaparsın?
Bu konuda haklı olduğunu kabul edelim.
Varsayalım sayısal size çıktı.
Tut ki bütün suç onda ne olacak ?
Bir tatil kasabasında yaşadığını düşün.
OLASILIK (İHTİMAL)
Olasılık (ihtimal) anlamı taşıyan cümleler “belki, galiba, sanıyorum,
zannederim, herhalde” gibi sözcüklerle ya da( -ebilmek ) ekiyle kurulur.
 Sanıyorum bu konuyu sizinle konuşacak.
 Bu topraklarda bir daha gün doğmayabilir.
 Bu aylarda bizim oralara kar yağmıştır.
 Herhalde bu konu hakkında bir açıklama yapacak.
 Bugün bir daha buraya gelmez galiba.
TAHMİN
Bir olay, durum ya da eylemin nasıl gerçekleşeceği hakkında fikir
yürütmeye tahmin denir.





Bu çalışmayla başarılı olabilir.
Sınavdan yüksek bir puan almış galiba istediği yere atanacak.
Ona çok kızdı sanırım bir daha onunla görüşmez.
Annem bugün çok güzel yemekler yapmış herhalde misafir gelecek.
Yazar yazdığı son eserde bu konuda benim gibi düşünmüş olabilir.
KESİNLİK
Bir eylemin net olarak gerçekleştiği veya gerçekleşeceğini belirten
cümlelerdir.
 Çimlere basmak yasaktır.
 Yazar son eserinde bir çocuğun sorunlarını anlatmış.
 İnsan günlük konuşmalarında 100 sözcük kullanıyor.
 Dünyada 30.000 bitki türü var.
ÖNERİ
Ders çalışırken sessiz ortamları tercih ediniz.
 Bu kişiye karşı daha dikkatli olmalısınız.
 Bu çocuktan uzak dur.
 Dışarısı çok soğuk, sıkı giyin.
ÖN YARGI
Bir kimse veya durumla ilgili olarak belirli olay
veya görüntülere dayanarak önceden edinilmiş
olumlu veya olumsuz yargı (peşin hüküm).





Göreceksiniz, bu işi de yüzüne gözüne bulaştıracak.
İyi birine benziyor.
Bu çalışmayla başarılı olması imkansız.
Bu yemeği sen yapmışsan mükemmeldir.
Bu türden bir romanın toplum tarafından benimsenmesi zor.
ŞAŞIRMA
Beklenmedik olaylar ve durumlar karşısında
şaşkınlığın dile getirilmesidir.




Biraz sonra karşımda onu görmeyeyim mi!
Sen de mi buradasın!
O da mı evlenmiş, çocuğu da mı olmuş!
Bu sözleri gerçekten Ali mi söyledi ?
EŞİTLİK
Bu tarz cümlelerde iki ayrı kavramın herhangi
bir açıdan, eşitlik yönünden karşılaştırılması söz
konusudur.
Sınavdan aynı puanı almışlar.
Ekmeği eşit iki parçaya böldük.
Bu şirketteki ortaklığımız yarı yarıyadır.
Köydeki tarlayı kardeş payı bölüştük.
KARŞILAŞTIRMA
Bir düşünce ya da kavramı daha anlaşılır hâle getirebilmek
amacıyla onun herhangi bir yönünün başka
düşüncelerle veya kavramlarla kıyaslanmasıdır.
Daha, en, çok, en az, en çok, göre…





Türk edebiyatında roman daha geç gelişmiştir.
Son günlerde daha fazla çalışıyor.
Türkiye’nin en yeşil bölgesi Karadeniz’dir.
Yazarın öykülerindeki anlatım en az romanlarındaki anlatım kadar ilgi çekiciydi.
Şimdiki gençler duyarsız.
BENZETME
 Yıkadığı çamaşırlar kar gibi
beyazdı.
 Değirmen misali döner başım.
 Tilki gibi kurnaz bir adam.
 Son zamanlarda babasını
andıran davranışlar sergiliyor.
NESNEL YARGI
 Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre insanların günlük gazete okuma
alışkanlıklarının olmadığı anlaşıldı.
 Son romanını Almanya’da yaşadığı dönemde kaleme almıştır.
 Türkiye’nin nüfusu her yıl %2 oranında artmaktadır.
 Bu romanda bir tatil kasabasında yaşanan olaylar anlatılmış.
 Toplantıda kadın sorunları tartışıldı.
ÖZNEL YARGI
 Yazar eserinde sanatlı söyleyişten ustaca yararlanmıştır.
 Sembolizm, Cumhuriyet Dönemi’nde yetişen bütün şairler
üzerinde önemli ölçüde etkili olmuştur.
 Vadinin muhteşem manzarası ziyaretçilere görsel bir şölen sunuyordu.
 Halkın sorunlarını eserlerinde başarıyla işlemiştir.
 Büyük özen ve titizlikle hazırlanmış bir yapıt.
DEĞERLENDİRME
Bir varlık, eser, sanatçı veya kavram hakkında olumlu ya da olumsuz bir
yargıya varmaktır. Değerlendirme bildiren cümleler öznel de nesnel de olabilir.
 Yazarın romanlarında gördüğümüz akıcı ve yalın dili ne yazık ki
öykülerinde görmek mümkün değil.
 Eserde yaratılan olumlu hava okuru sarıp sarmalıyor.
Üslup yönünden romanda başarıyı yakalayan yazarımız ne var ki aynı
başarıyı konu seçiminde gösterememiştir.
ELEŞTİRİ
Bir insanın, eserin, konunun doğru ya da yanlış
yanlarını bulup göstermek ve incelemektir.
 Romanlarında seçtiği konu bakımımdan hiç de özgün değil.
 Yazarın bu eserinde herkesin kullandığı basmakalıp ifadeleri görüyoruz..
 Şiirlerinde sözcüklere yoğun anlamlar yüklemesi şiiri özgün kılmış.
 Bu son öyküsünde istediği anlatım tarzına ulaşmış yazar.
ÜSLUP ( BİÇEM)
Yazarın anlatımına, sözcükleri seçme ve kullanma biçimine üslup denir. “Nasıl
anlatıyor?” sorusunun cevabı üslubu gösterir.
 Şairin, şiirlerinde oldukça az kullanılan sözcüklere ve deyimlere yer vermesi
dikkati çeker.
 Betimlemelerde sıfatlara sıkça yer veren sanatçı cümleleri uzun tutmuştur.
 İlk kitabında halk edebiyatı söyleyişiyle yazdığı küçük şiirler vardı.
 Tasvir bölümlerinde dili iyice ağırlaşmış; yazar söz oyunlarına sık sık
başvurarak sıfatlı, mecazlı ve sanatlı bir anlatım kullanmıştır.
İÇERİK (KONU)
Bir eserde ya da parçada, ele alınan unsura içerik (konu) denir. “Yazar ne / neyi
anlatıyor?” sorusu konuyu buldurur.
 Bu roman Osmanlının son dönemlerine ışık tutuyor.
 Yaşlıların sorunlarına kalıcı çözümler getirmiş.
 Şair dizelere sözcüğün tılsımını anlatarak başlıyor.
Peyami Safa son eserinde Anadolu insanını onların şivesiyle anlatmış.
Yazar üniversitelerin çalkantılı hayatını yaşayan gençleri, ele almış.
TANIMLAMA
Herhangi bir nesneyi ya da kavramı kendine özgü özellikleriyle kısaca tanıtmaya
tanımlama denir. “... Nedir?/…Kimdir?” sorusunun cevabı, tanımı buldurur.
 Dize sonlarındaki ses benzerlikleridir, kafiye.
 Hayat, uçurumun kenarından dünyaya gülümseyebilmektir.
 Yaşamak , insanın en önemli işidir.
 Öykü ,yaşanmış ya da yaşanması muhtemel olayların kısa anlatıldığı yazı türüdür.
ÖZGÜNLÜK
Yazarın dil ve içerik yönünden başka
yazarlardan farklı olmasıdır.
 Halit Ziya, romanlarında hiçbir sanatçının
dile getirmeyeceği çatışmaları anlatmıştır.
 Devrik ve eksiltili cümleler kullanarak
yazınımıza yeni bir soluk getirmiş.
ÇIKARIM
Belli önermelerin kabul edilen ya da gerçek olan doğruluklarından, yanlışlıklarından; başka
önermelerin kabul edilen veya gerçek olan doğruluklarını, yanlışlıklarını çıkarma işidir.
 Bu saatte burada olduğunuza göre atanmak istiyorsunuz.
 Yazar beş yılda sekiz kitap çıkardı, bu da onun üretici kişiliğini gösteriyor.
 Şair son eserinde sanatlı ve ağdalı bir anlatım kullanmış ve 30.000
satmıştır; o halde sanatlı anlatım yapan şairler çok satmaktadır.
HAYIFLANMA
(ÜZÜLME)
 Kuşlar göçtü, ne yazık ki kış geliyor!
 O güzelim kız, birkaç yılda çöküp yaşlandı!
 Güzellikleri doyasıya yaşayamadan buradan ayrılmak ne zor!
 Ah gençliğim ah ne çabuk geçtin!
PİŞMANLIK
 Keşke anneme bağırmasaydım!
 Üzüleceğini bile bile ona bu sözleri neden söyledim ki?
 Nereden sevdim o zalimi, zehretti bana hayatın tadını!
KÜÇÜMSEME
 Bu işleri başaracak kadar akıllı mı sanıyor kendini?
 Benimle yarışması için daha çok çalışması gerekir.
 Gelişigüzel yaptığı işlerle şirkette bir yere geleceğini
sanıyor.
DÜŞSEL ÖGE
Bu tür cümlelerde sanatlı söyleyiş söz konusudur. Hayali unsurlar yer alır.
Deyim aktarması, ad aktarması, benzetme, abartı, kinaye vb. sanatlara yer
verilir.
 Hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktu.
 Gökten yağmur yerine kurşun yağıyordu.
 Dev gibi bir kasırga emiyor yüreğimi.
YAKINMA




Oğlumun dershaneye devam etmemesi beni çok üzüyor.
Eline biraz para geçse hemen harcıyorsun.
Ders çalışması için her türlü ortamı sağladım, çalışmadı ki!
Ona yüz kere söyle, hiç dinlemez ki!
Hayıflanma, bir olay ya da durum karşısında üzülmektir. Yakınma ise
bir kişinin bir durum ya da olayı sızlanarak, şikâyet ederek anlatmasıdır.
 Bir de aldığı gibi getirmesini öğrense. (Yakınma)
 Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım. (Hayıflanma)
Bir cümlede ifade edilen yargılardan birinin neden, diğerinin sonuç olabilecek
biçimde kullanılmasıyla ortaya çıkan cümleler, neden sonuç anlamı taşır.
Bir cümlede neden sonuç ilişkisi genellikle "için, ile, den dolayı, den ötürü"
ilgeçleriyle kurulabileceği gibi "den / dan" eki ya da kimi bağlaç ve sözcüklerle de
kurulabilir. Böyle cümlelerde "neden" bildiren kısım başta ya da sonda olabilir.
Elindeki işi bitiremediğinden bir hafta kadar yeni bir iş alamayacağını
söyledi.
 Sınavda heyecanlandığı için bazı soruları yapamadı.
 Matbaanın bulunmasıyla okuma yazma oranı arttı.
 Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar trafiğe kapatıldı.
 Hediye almadım diye bana darılmış.
 Aşırı sıcaklar can kaybına yol açtı.
Sonuç bildiren bir yargıyla o sonucun hangi amaçla yapıldığını anlatan bir
başka yargıdan oluşan cümlelerdir. Bu ilişki "-mek / -mak için, -mek / -mak
üzere, -mek / -mak amacıyla, diye" ilgeçleri ya da "-e , -a" ekiyle kurulur.
 Biraz hava almak ve dinlenmek için arkadaşlarıyla pikniğe
gitmiş.
 Onunla bu durumu bütün ayrıntılarıyla değerlendirmek üzere
tekrar bir araya geldik.
 Okula onu görmeye gittim.
 Biz, şimdi arasında nice mesafeler bulunan iki uçurumda
birbirlerine seslerini duyurmak için didinen iki genciz.
 Bütün bu sıkıntılara sınavı kazanalım diye katlandık.
Neden-sonuç cümleleriyle amaç-sonuç cümleleri birbirine benzer. Neden-sonuç
cümlelerinde neden gerçekleşir ve bunun sonucu ortaya çıkar. Amaç-sonuç
cümlelerinde ise sonuç bellidir ama güdülen amacın gerçekleşip gerçekleşmediği
belirsizdir:
 Düzenli ve sistemli çalışmak için dershaneye gidiyor. (amaç - sonuç)
 Düzenli ve sistemli çalıştığı için başarılı oldu. (neden - sonuç)
Bir durumun, yargının oluşmasını, gerçekleşmesini, bir diğer yargı ile
anlatılan koşulun olmasına bağlayan cümlelerdir. Bu ilişki genellikle "-se / sa" dilek koşul kip ekiyle, "ise" ek-eylemiyle zarf fiil ekleriyle (-dıkça, -dikçe)
ya da bağlaçlarla sağlanır.
 Bu konu hakkında düşünüldüğünde haklı olduğu anlaşılır.
 Dışarı çıkabilirsin ancak önce ödevlerini bitir.
 İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınavda başarılı ol.
 Buraya gelirse görüşebiliriz.
“-se, -sa” eki alan her cümle koşul anlamı vermeyebilir.
Bugün gelmese de yarın gelse.
Yargının açıklamasıyla birlikte verildiği cümlelerdir. Bu tip
yargılarda önce sonuç, sonra neden verilir. Neden-sonuç
cümlelerinin tersidir. Gerekçeli yargılar her zaman “çünkü”
açıklama bağlacı kullanılmaya uygundur.
Filmi çok beğendim çünkü
(sonuç)
(neden bağlacı)
her karesi özenle çekilmiş.
(neden)
cümlesinde sonuç cümlesi “neden” den yani “gerekçe” den önce söylenerek gerekçeli
yargı oluşturulmuştur.
Her karesi özenle çekildiği için filmi çok beğendim.
(neden)
(sonuç)
biçiminde söylenerek neden sonuç yargısına da çevrilebilir.
Dün size gelemedim ; son anda konuklar geldi.
(sonuç)
(çünkü)
( neden)
İnsan gerçeği, herkesin malıdır çünkü bizden bir parça var kahramanda da.
(neden)
(sonuç)
Doğrudan (Dolaysız) Anlatım: Söylenenleri biçimsel bir değişikliğe uğratmadan,
kişilerin söylediği ya da sözün söylendiği biçimde, olduğu gibi aktaran cümlelerin
anlatımına denir.
Dolaylı Anlatım: Bir kişiye ait sözün, anlamı değiştirilmeden; ancak anlatıcının kendi
ifadesi içinde eritilerek aktarılmasına denir.
 En iyi romanlar, bir bunalım döneminde yazılır, der Dostoyevski. (Doğrudan)
 En iyi romanların bir bunalım döneminde yazılacağını söylüyor Dostoyevski .
(Dolaylı)
 Turgut Uyar : "Nobel Ödülünü kazanan bu yazarı, en içten dileklerimle
kutlarım." diyor. (Doğrudan)
 Turgut Uyar, bir yazısında, Nobel Ödülü kazanan bu yazarı en içten
dilekleriyle kutladığını belirtiyor. (Dolaylı)
 Görevli bize : “İçeri giremezsiniz.” dedi. (Doğrudan)
 Görevli bize içeriye biletsiz giremeyeceğimizi söyledi. (Dolaylı)
 İnsanlar kitap okumalıdır.
 İnsanların kitap okuması gerekir.
 Gerçek ancak bütün yönleriyle ortaya konulduğu zaman eksiksiz anlatılmış olur.
 Gerçeğin yalnız bir parçasını söylemek, gerçek üstüne hiçbir şey söylememektir.
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
.
Ağaç, yaprağıyla gürler.
Yalnız taş duvar olmaz.
Konuyu oldukça genel yönleriyle ele almışsınız.
Konuyu ayrıntılara inerek incelemişsiniz.
Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.
Akıllı köprü arayana dek deli suyu geçer.
Sanat eserleri kurallara uydukça baş üstünde taşınır.
Sanat eseri belli kalıplardan sıyrılırsa daha değerli olur.
CÜMLE TAMAMLAMA
Her cümle kendi içinde bir anlam bütünlüğüne sahiptir. Cümle tamamlanırken
cümlenin bu özelliğine dikkat edilir. Cümlede boş bırakılan yer ya da yerlerin önünde
ve sonundaki sözcüklere, sözlere; seçeneklerden anlamca uyum sağlayacak olanlar
bulunur.
Cümle tamamlama sorularında önce boşlukları olan cümleyi dikkatlice okuyalım. Onun
anlamını sezmeye çalışalım. Sonra anlamın yüklü olduğu sözcük, söz ya da kavramların
altını çizelim. Bunlar, boşlukların önünde ya da sonunda yer almış olabilir. Çıkardığımız
anlamı, bulduğumuz anahtar sözcükleri seçeneklerde verilenlerle anlamca uygun
biçimde ilişkilendirerek en uygun olanı bulduğumuzda doğru cevabı işaretleyelim.
Böyle soruları çözerken boşlukların önünde ya da sonundaki sözcük, söz ya da
kavramlar arasında anlamca ilişki kurma taktik ve yöntemini uygulayalım.
CÜMLE OLUŞTURMA
Karışık olarak verilen sözlerin anlamlı bir bütün hâline getirilmesidir. Verilen sözlerden
anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturmak için cümlenin ögeleriyle ilgili özellikleri, sözlerin
birbiriyle anlamca ilişkilerini çok iyi bilmek gerekir.
Bu sorularda cümleyi doğru oluşturabilmek için; önce yüklem, sonra diğer ögeler
bulunmalıdır.
Bağlaçlara ve edatlara dikkat edilmeli, tamlamaları oluşturan sözcükler gözden
kaçırılmamalıdır.
Anlamlı ve kurallı bir cümlede yüklem sonda bulunur. Buna göre numaralanmış sözlerin
anlamca birbirleriyle, görevce yüklemle ilişkilerini gözeterek anlamlı
KESİN YARGI
Böyle sorularda cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargıların bulunması istenir. Bu
yüzden cümlenin dikkatlice okunması ve ipuçlarının bulunması gerekir. Özellikle
başta verilen cümle ile seçenekteki yargıların birbirleriyle anlamca örtüşen sözcük ya
da sözlerini bulmak, bizi doğru cevaba götürür.
Kesin yargı sorularında önce öncüldeki cümleyi dikkatlice okuyalım. Okurken de
cümleden bizi kesin yargıya ulaştıracak verileri taşıyan sözcük, söz ya da kavramların
altlarını çizelim. Sonra seçeneklerde altlarını çizdiklerimizle anlamca örtüşecek
sözcük, söz ya da kavramları bulup doğru cevabı
işaretleyelim. Böyle soruları çözerken öncülde altını çizdiğimiz ve cümleden bizi kesin
yargıya götürecek sözcük, söz ve kavramları anlamca birbirleriyle örtüştürme
yöntemini uygulayalım.
PARAGRAF
Anlatım
Düşünceyi
Paragrafın
Paragrafın
Biçemleri
Geliştirme yolları
Anlamı
Yapısı
-Açıklama
-Tanımlama
-Konu
- Giriş-Gelişme – Sonuç Bölümü
- Karşılaştırma
-Başlık
-Paragraf Tamamlama
-Örneklendirme
-Ana Düşünce
-Akışı Bozan Cümleler
-Tanık Gösterme
-Yardımcı Düşünce
-Tartışma
-Betimleme
-Öyküleme
-Benzetme
-Sayısal verilerden yararlanma
-İkiye Bölme
-Paragrafta Yer Değiştirme
-Paragraf Oluşturma
-Paragrafta Çoklu Sorular
1) AÇIKLAYICI ANLATIM BİÇİMİ
Herhangi bir konuda bilgi vermek, bilinmeyen bir şeyi açıklamak amacıyla kullanılan
anlatım biçimidir. Öğretici ve bilgilendirici bir anlatım tekniğidir.
Folklorun temel kaynağı “halk kültürü”dür. Bu kaynağın kapsamına giren her şey
folklor ürünüdür: İnançlar, gelenekler, görenekler, töreler, edebî ürünler
(masallar, türküler, maniler, ninniler, efsaneler...) halk müziği, hepsi folklorun
maddî ya da manevî belirtileridir. Bir ulusun folkloru bunlardan oluşur; bunlarsız
olamaz. Bu sıralama bile, folklorun ne kadar geniş bir alanı kapsadığını, öbür bilim
dallarıyla ne derece bağlantılı olduğunu göstermeye yetmektedir. Gerçekten,
folklorun; tarih, coğrafya, toplum bilimi, hukuk, edebiyat, dil bilimi başta olmak
üzere birçok bilimle yakın bir ilişkisi vardır.
2) TARTIŞMACI ANLATIM BİÇİMİ
Başkaları tarafından ileri sürülmüş bir düşünceyi veya öneriyi çürütme,
okuyucunun kanılarını değiştirme amacı güden yazılarda kullanılan anlatım
biçimidir.
Eski resimleri kopya etmek konusunda çok büyük işçilik becerisi sergileyen bir
ressamın “sanatçı” olarak nitelenmesini doğru bulanlar var. Ben onlara
katılmıyorum. Çünkü tek başına kopya etme becerisi sonucu ortaya çıkan ürünler
hiçbir zaman sanat eseri sayılmamıştır. Bunun nedeni, böyle bir beceriyi
sergileyen ressamın, ustalığını yalnızca yineleme bağlamında kanıtlaması fakat
yaratıcılık bağlamında ortaya “biriciklik” niteliğini taşıyan, daha önce var olmayan,
özgün denebilecek bir eser koyamamasıdır.
3) BETİMLEYİCİ ANLATIM BİÇİMİ
Duyularımızla algıladığımız ayrıntıları, ayırıcı özellikleriyle anlatmaktır.
Odadaki eşyaların tümü ahşaptı. Damarlı beyaz çam ağacından yapılma, cilasız
kanepe ve koltuklar; kırmızı, ince ve yumuşak bir kumaşla kaplı minderlerle
döşenmişti. İnce, uzun bir yapısı olan çalışma masası, istenirse açılıp
genişletilebiliyordu. Koltukların altları çekmece olarak kullanılıyordu. Yerler gece
mavisi bir halıyla kaplıydı.
4) ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM BİÇİMİ
Bir olayı; kişi, yer, zaman ilişkisi içinde anlatan yazı biçimidir. Öykülemede
hareketlilik önemlidir. Bu nedenle de öyküleyici anlatım biçiminde hareketlilik
bildiren “düştü, indi, çıktı, yürüyorlardı, gidiyor…” gibi çekimli eylemler sıklıkla
kullanılır.
Temmuz, öğle vakti... Komşuda kadın sesi... Neye bağırdığı anlaşılmıyor.
Müezzinin duvarlarından tahta boşluğa bir kedi atladı. Birkaç ev ötede bir tavuk
gıdaklıyor, bir horoz da ona yardım ediyor, sanki dem tutuyor. Anası aşağıdaki iki
komşu kadınla oturmuş, her nedense ateşlenmiş, hızlı hızlı konuşuyor. Belki
dedikodu yapıyorlar. Tekir kedim minderin üzerine uzanmış, dört ayağını germiş,
uyuyor. Her şey yerli yerinde, hayat her vakit olduğu gibi.
Anlatım biçimleri oluşturulurken yararlanılan çeşitli yollara denir. Her
anlatım biçiminde, parçanın anlatımında düşünceyi zenginleştiren, anlatımı
güçlendiren, yargıyı geliştiren ifadelere ihtiyaç duyulur.
Bunlar;
1) TANIMLAMA
Bir kavram veya varlığın tam olarak neye denk olduğunu söylemektir. Daha
çok açıklama ve tartışma tekniklerinde kullanılan bu yolla, tanımlanan
unsurun insanın zihninde daha kolay belirmesi amaçlanır. Tanım, cümledeki
özneye “Bu nedir?” sorusu sorularak bulunur. Tanımlama öznel veya nesnel
olabilir. Bir parçada bir tane dahi tanım yapılmış olması “tanımlama”nın
kullanıldığına kanıttır.
“Tiyatro, bir gözyaşı ve kahkaha okuludur, bir kurstur. İnsanların davranışlarını
açığa vurmakta özgür oldukları bir yerdir tiyatro.”
Yukarıdaki parçada yazar “Tiyatro nedir?” sorusuna yanıt vermektedir.
2) KARŞILAŞTIRMA
Bir düşüncenin, varlığın veya kavramın daha iyi açıklanması için başka bir
fikir, varlık ya da kavramla benzer veya farklı yönlerinin ortaya konulduğu
anlatımlardır.
Daha, en, çok, en az, en çok, göre…
3) ÖRNEKLENDİRME
Bir düşünceyi daha inandırıcı kılmak için o düşünceyle ilgili şahıs, olay veya
eserden örnekler veren parçalardır. Soyut bir düşünceye somutluk ve
görünürlük katar, söylenmek isteneni okuyucunun zihninde canlandırır.
“Örneğin” kelimesi ilk yargıdan sonra konursa örneklerin sıralandığını
görürüz.
Türk uygarlığındaki en güçlü kol, mimarlıktır. Türkiye’miz, mimari eserlerin
güzelliği, anıtsallığı, özgünlüğü bakımından dünyanın en önde gelen
ülkelerindendir. Mimar Sinan, İstanbul’daki Süleymaniye, Edirne’deki Selimiye
Camii ile merkezî yapı tipinin tarihteki en büyük, en uyumlu örneğini vermiştir.
Sinan, sadece bu iki başyapıtı ile bile dünyanın en önde gelen birkaç mimarından
biridir. Bu gerçek, yabancı sanat tarihçilerinin de ortak görüşleridir.
Bu parçada yazar, “Türk uygarlığındaki en güçlü kol, mimarlıktır.” düşüncesini
inandırıcı kılmak için örnekleme yoluna gitmiştir. Parçada Mimar Sinan ve onun
eserleri örnek verilerek inandırıcılık sağlanmıştır.
4) TANIK GÖSTERME (ALINTI YAPMA)
Belirtilmek istenen bir düşünceyi başkalarının görüşlerinden ve
sözlerinden yararlanma yoluyla geliştirmeye yarayan tekniktir. Tanık
olarak sözüne ve düşüncesine başvurulan kişinin ele alınan konuda
tanınmış ve güvenilir olması gerekir.
Çok mu zor, adam olmak? Kimilerine bakınca öyle olduğu anlaşılıyor. O hep
bildiğimiz öyküdeki baba, kuşaktan kuşağa yaşamakta. “Ben sana, vezir
olamazsın, demedim; adam olamazsın, dedim.” sözleriyle karşılamıştı oğlunun
yaptıklarını. Sadi’nin sözlerini nerelere assak, yaramayacak kimilerine: “Ne kadar
çok bilim okursan oku, davranış yoksa cahilsin. Bilimine uygun davranmayan kişi,
üzerine birkaç kitap yüklenmiş bir hayvandan başka bir şey değil. O beyinsizin,
üzerinde odun mu var, defter mi haberi yok!”
Parçada yazar, düşüncesini güçlendirmek ve inandırıcı kılmak için Sadi’nin
sözlerini tanık göstermiştir.
5) BENZETME
Aralarında ortak yön bulunan iki kavramdan zayıf olanın güçlü olana
yaklaştırılmasıdır. Soyut kavramları somutlaştırmak, düşünceye görünürlük
katmak amacıyla yapılmaktadır.
6) SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA
Düşüncenin kanıtlanabilmesi için istatistiksel bilgiler vermektir.
Enflasyonun eskiye oranla hızla gerilediğini görüyoruz. Enflasyon geçen
yıl aylık bazda yüzde 5 iken, bu yıl yüzde 1,5-2’lere kadar gerilemiştir.
Yıllık enflasyon da yüzde 10 düzeyindedir.
1) PARAGRAFTA KONU
Üzerinde durulup hakkında söz söyleme gereği hissedilen, anlatılan
kavram veya olaylardır. Bir kavram, varlık, düşünce, duygu veya olay
paragrafın konusu olabilir.
2) PARAGRAFTA BAŞLIK
Parçada geçen ana fikrin, işlenen konunun en kısa, yalın ve açık bir
şekilde söylenmesidir. Bir yazının ne ile ilgili olduğunu belirten bir veya
birkaç kelimelik isimlendirmelere başlık denir.
3) ANA DÜŞÜNCE
 Ana düşünce; parçanın yazılış amacıdır, yazarın okuyucuya ulaştırmak
istediği mesajdır. Bir parçada birden çok yargı olabilir. Bu yargıların
hepsini bütünleyen en kapsamlı yargı ise ana düşüncedir.
 Ana düşünce cümlesi kısa, açık ve özlü bir cümledir. Parçanın bir
cümlelik özetidir. Geliştirilmeye ve yeni fikirler çıkarılmaya uygundur.
 Ana düşünce parçada bizzat geçebileceği gibi parçanın tamamına
sindirilmiş de olabilir.
• Genellikle ana düşünce cümlesi verilirken bazı edat ve bağlaçlar kullanılır:
• “Halbuki, ama, ancak, fakat, öte yandan, başka bir deyişle, bundan da öte” gibi
kullanımlarla parçada anlatılanın aksi ana düşünce olarak verilir.
• “Bunun için, bu da, bu sebeple, çünkü” gibi kullanımlarda parçada verilen konunun
neden öyle olduğu verilir ki; bu da ana düşünce cümlesidir.
• “Kısaca, özetle, böylece, çünkü, işte, sonuç olarak, diyebiliriz ki...” gibi kullanımlarda
ana düşünce tekrarlanabileceği gibi parça da özetlenebilir.
4) YARDIMCI DÜŞÜNCE
Ana düşünceyle aynı doğrultuda olan, onu kuvvetlendirmeye, daha inandırıcı hâle
getirmeye yarayan fikirlerdir.
NOT:
Yardımcı düşünceyle ilgili çıkan sorular çoğunlukla olumsuz soru kökü
biçimindedir.
� Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
� Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
� Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
� Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
� Olumsuz sorularda parçada kelime veya cümle hâlinde geçmeyen,
bahsedilmeyen seçenek doğru cevaptır.
� Bu tip sorularda pratik çözüm yolu olarak “Eşleme metodu” da
kullanılabilir. Bu metotta seçeneklerde verilenler, parçada verilenlerle
eşleştirilir. Parçada karşılığı olmayan seçenek doğru cevap olur.
Bu bölümde düşünsel plana uygun olarak paragrafı oluşturan cümleler; anlam ve anlatım
özellikleri bakımından ele alınacaktır.
1) GİRİŞ BÖLÜMÜ
Giriş cümlesi, genellikle bir cümleden oluşan, ayrıntıya girilmeden konunun ne olduğunun
verildiği ve genel bir hüküm taşıyan cümlelerdir. Çoğu kez ana düşünce giriş cümlesindedir.
2) GELİŞME BÖLÜMÜ
Bu bölümde giriş bölümünde verilen konuya açıklık getirilir. Konu örneklerle inandırıcı hâle
getirilir. Konunun gelişmesini sağlayan yardımcı fikirler söylenir. Bunlar birbirine zincirin
halkaları gibi bağlıdır. Bu cümlelerin en belirgin özelliği, kendinden önceki ve sonraki cümlelere
birtakım ögelerle bağlanıyor olmasıdır. Bir önceki cümlede geçen bir sözcükle kendinden sonra
gelen cümleler arasında bağlantı kurar. Bir cümlenin başında yer alan bağlaç (ancak, ama,
fakat, ne var ki, yalnız, oysa, şöyle ki, …) o cümleyi daha önceki cümlelere bağlar. Bağlayıcı
ögeler genellikle gelişme bölümünde bulunur.
3) SONUÇ BÖLÜMÜ
Örneklerle ve yardımcı fikirlerle geliştirilen konu, sonuç cümlesinde kesin bir hükme
bağlanır.
Sonuç bölümü;
• Parçanın özeti şeklindedir.
• Ya ana düşüncedir ya da ana düşüncenin tekrarıdır.
4) PARAGRAF TAMAMLAMA
Paragrafın ilk cümlesinin tamamlanmasını isteyen sorularda;
“Bu paragrafın başına aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?” gibi sorular giriş bölümüyle
ilgilidir.
Bu cümlenin giriş cümlesi olmaya uygun olmasına ve parçanın konusu, ana düşüncesiyle
uyumlu olmasına dikkat edilmelidir.
5) DÜŞÜNCENİN AKIŞINI BOZAN CÜMLELER
Paragraf, tek bir düşünce etrafında oluşan yargılar topluluğudur. Paragrafın içinde
anlatılan düşünceden farklı bir düşünceye değinen cümleler düşüncenin akışını bozar.
Bu tip cümlelerde konu farklılaşması olur.
6) PARAGRAFIN İKİYE BÖLÜNMESİ
Her paragrafın ayrı bir yapısı, okura ulaştırmak istediği bir mesajı, konusu vardır. Parça
içinde her düşünce ayrı bir paragrafta yer almalıdır.
PARAGRAFTA YER DEĞİŞTİRME
Verilen cümleler anlamca sıralandığında mantıksal bir bütünlük oluşturmalıdır. Çünkü bir
parçadaki cümlelerin yanlış yerde bulunması, parçanın anlam bütünlüğünü bozar.
Verilen cümlelerin - ilk önce - hangisinin giriş cümlesi hangisinin sonuç cümlesi olduğuna
dikkat edilmelidir. Anlam akışını bozan cümle bulunursa bu tip sorularda seçeneklere
bakarak daha hızlı bir şekilde soruyu cevaplandırırız.
PARAGRAF OLUŞTURMA
Her paragraf belli bir akış sistemi içinde oluşturulur. Bu; giriş, gelişme ve sonuç sıralamasına göre
gerçekleşir. Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerine ait kurallar, bu soru tipinin temelini oluşturur.
Öncelikle giriş bölümünün, kendinden önce anlatılanları hatırlatmayan tarzda ve tanıtıcı, kısa
ifadelerle oluşmuş olması gerekir.
Gelişme bölümünün, parçanın en geniş bölümü olduğu ve genellikle yardımcı düşüncelerin
burada bulunduğu unutulmamalıdır.
Sonuç bölümünün ise etkili, parçayı bir sona bağlayıcı olması gerekir.
Bu kurallar çerçevesinde incelenen bir sıralama sorusu rahatlıkla çözülür.
Bu soru tipinde önce “sonuç” bölümünü bulmak, birçok sorunun çözümünde fayda sağlayacaktır.
Cümleler arasında anlam bağı bulunduğu gibi sözcük ortaklığı da bulunur. Bu yüzden cümlenin
öncesinde ve sonrasında geçen sözcüklere de dikkat etmek gerekir.
BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU
Çok heceli Türkçe sözcüklerin ünlüleri, kalınlık - incelik yönünden uyum içinde bulunur.
Çok heceli bir sözcüğün ilk hecesindeki ünlü kalın ise ondan sonraki hecelerin ünlüleri de
kalın; ilk hecedeki ünlü ince ise ondan sonra gelen hecelerin ünlüleri de ince ünlü olmak
zorundadır. Buna büyük ünlü uyumu denir.
“Kalınca, duyarsız, barışmak, uyumsuzluk, korkak” sözcükleri kalın ünlülerden; “sensizlik,
çözümsüz, bilmek, kesici, keklik” sözcükleri ince ünlülerden oluşmuştur. Bu sözcükler
büyük ünlü uyumuna uymaktadır.
BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU İLE İLGİLİ ÖZEL DURUMLAR
1. Tek heceli sözcüklerde bir tek ünlü bulunduğu için ünlü uyumu aranmaz.
• Gel, yaz, ev, gül, aç, kol, beş, tut, koş, kat…
2. Yabancı kökenli sözcüklerde büyük ünlü uyumu söz konusu değildir. Büyük uyumu,
Türkçe sözcükler için geçerlidir.
• Dünya, fiyat, faiz, müzakere, mani, sahip, şair, şikâyet…
“Elektrik, çiçek, masa, rende, zeytin...” sözcükleri de yabancı kökenlidir; ancak büyük
ünlü uyumuna uyar.
3. Birleşik sözcüklerde büyük ünlü uyumu aranmaz. Kimi birleşik yapılı sözcükler büyük
ünlü uyumu kuralına uyar; kimileri uymaz. Ancak bunların sözcükleri tek tek ele
alınmalıdır.
4. Kimi Türkçe sözcükler yapısal değişmeye uğradıkları için büyük ünlü uyumu kuralına
ters düşmüşlerdir.
Anne
 ana
Şişman
 şişmen
Elma
 alma
Hangi  kangı
Kardeş  kardaş (karındaş sözcüğünden) sözcüğünün değişiminden oluşmuştur.
5.
Türkçede ekler büyük ünlü uyumundan etkilenir. Sonlarına geldikleri sözcüklerin son
hecelerindeki ünlüden etkilenerek ünlüleri değişir.
“- yor, - ken, - ki, - leyin, -( )mtırak, -daş, -gil” ekleri kimi zaman büyük ünlü uyumu
kuralına denk düşer, ancak bu ekin değişimiyle değil; eklendiği sözcüğün ünlüleriyle
ilgili bir durumdur.
“sabahki, akşamleyin, bekliyor, yeşilimtırak, anlatırken, dayımgil, meslektaş”
örneklerinde görüldüğü gibi, “-yor, -ken, -ki, -leyin, -( )mtırak, -gil, -daş” ekleri
değişime uğramadıkları için büyük ünlü uyumu kuralına ters düşmüşlerdir.
“öğlenki, geceleyin, bakıyor, “kırmızımtırak, eğlenirken, yoldaş, teyzemgil”
örneklerinde görüldüğü gibi “-yor, -ken, -ki, -leyin, -( )mtırak, -gil, -daş” ekleri yine
değişime uğramamışlar ancak eklendikleri sözcüklerin ünlülerinden dolayı
büyük ünlü uyumuna ters düşmemişlerdir.
KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU
Küçük ünlü uyumu iki kuraldan oluşur:
Çok heceli Türkçe sözcüklerde düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlüler gelir.
geleceğiz, inceledik, sevindiler; karanlık, bıraktık, anlaşıldı... sözcükleri hem büyük hem de
küçük ünlü uyumu kuralına uyar.
Çok heceli Türkçe sözcüklerde, yuvarlak ünlülerden sonra (o, ö, u, ü) ya dar-yuvarlak
ünlüler (u, ü) ya da düz-geniş ünlüler (a, e) gelir.
odun, oda, orta, ordu, özer, öykü, uzak, uzun, üzüm, küme ... sözcükleri hem büyük hem
de küçük ünlü uyumuna uyar.
1. “-yor” eki kimi zaman büyük ünlü uyumuna uysa da küçük ünlü uyumuna hiçbir zaman
uymaz. “Bakıyor, anlatıyor, yazıyor…” sözcükleri Türkçedir. Ancak bunlar “-yor” ekinden
dolayı küçük ünlü uyumuna aykırıdır.
2. "o ve ö" ünlüleri çok heceli Türkçe sözcüklerin yalnızca ilk hecesinde bulunabilir. Bu
kurala uymayan tüm sözcükler yabancı kökenlidir ve küçük ünlü uyumuna uymaz. fotoğraf,
horoz, monolog, diyalog, soprano…
Küçük ünlü uyumuna uymayan sözcükler:
Karpuz, horoz, bakıyor, sabun, yağmur, fotoğraf, toto, piyango, fiyonk, çamur, televizyon,
radyo, psikoloji, sosyoloji...
Küçük ünlü uyumuna uyan sözcükler:
Saksıdan, yorum, söylenti, boğulmak, ödemelerimiz, uzaklığından, çelimsiz, süzülmek,
seyirci, ordularımızın, üzüntülerini, iniltilerini, bilimsel…
 İkinci hecesinde dar ünlü (ı,i,u,ü) bulunan bazı sözcüklere, ünlüyle başlayan
bir ek gelirse ikinci hecedeki dar ünlü düşer:
akıl-ı
gönül-üm
boyun-un
ömür-ünüz




aklı
gönlüm
boynun
ömrünüz
 Ünlüyle başlayan ek aldıklarında vurgusuz orta hecesindeki dar ünlüsü düşen kelimelerle
oluşturulan ikilemelerde ikinci kelimenin dar ünlüsü düşmez:
ağız ağıza, burun buruna, koyun koyuna (yatmak), omuz omuza, devirden devire, nesilden
nesile, oğuldan oğula, şehirden şehire vb.
 İçeri, dışarı, ileri, şura, bura, ora, yukarı, aşağı gibi sözler ek aldıklarında sonlarında
bulunan ünlüler düşmez:
içerde değil içeride, dışardan değil dışarıdan, ilerde değil ileride, şurda değil şurada, burda
değil burada, orda değil orada, yukarda değil yukarıda, aşağda değil aşağıda vb.
 Türetilen bazı sözcüklerde de ünlü düşmesi olur:
yumurta-la-dı ⇒ yumurtladı
sarı-ar-dı ⇒ sarardı
kıvır-ık ⇒ kıvrık
sıyır-ık ⇒ sıyrık
kıvır- ıl ⇒ kıvrıl
sıyır-ıl ⇒ sıyrıl
savur- ul ⇒ savrul
devir-ik ⇒ devrik
 Bazı birleşik sözcüklerde birinci sözcüğün ikinci hecesindeki
ünlü düşer.
ne + asıl ⇒ nasıl
kayın + ana⇒ kaynana
kahve + altı ⇒ kahvaltı
pazar + ertesi ⇒ pazartesi
güllü + aş⇒ güllaç
biri + birine ⇒ birbirine
pek + iyi ⇒ peki
 Yardımcı eylemle kurulan kimi birleşik eylemlerde ünlü
düşmesi meydana gelir:
kayıp-olmak  kaybolmak
zehir-olmak  zehrolmak
kayıt-etmek  kaydetmek
1.“-cık ( -cik) ekiyle türetilen kimi sözcüklerde ünlü
türemesi meydana
gelir.
az-cık  azıcık
dar-cık  daracık
bir-cik  biricik
genç-cik  gencecik
"öpücük, gülücük" gibi, eylemden türeyen sözcüklerin "ş" sesinin
düşmesiyle ("öpüş - cük, gülüş - cük) oluştuğunu söylemek daha mantıklı
olacaktır. Dolayısıyla bir ünlü türemesinin olduğunu söylemek bu sözcükler
için pek doğru olmaz.
2. “m, p, r, s” seslerinin yardımıyla pekiştirilen sözcüklerde
ünlü türemesi görülebilir.
güpegündüz,
sapasağlam
yapayalnız,
düpedüz…
Kimi pekiştirmelerde ünlüyle birlikte ünsüz türemesi de görülebilir.
sırılsıklam, çırılçıplak
Bir sözcükte düz-geniş ünlülerden (a, e) sonra “-yor” eki gelirse bu ünlüler
darlaştırılarak “-ı,-i,-u,-ü” ye dönüşür. Geniş olan ünlüler, daraldığı için bu kurala
ünlü daralması denir.
yazma-yor 
hopla-yor 
söyle-yor 
anla-yor 
yazmıyor
hopluyor
söylüyor
anlıyor
1. Bazı sözcüklerde “-yor” eki kullanılmadığı halde, ünlü daralması olabilir. “Ye- ve
de-” sözcüklerine ünlü ile başlayan ek geldiğinde araya “y” kaynaştırma ünsüzü
girer ve bu kaynaştırma ünsüzü sözcükleri kökündeki “e”leri “i”ye dönüştürür.
de-y-e

ye-y-ecek 
 diyen,
diye,
de-y-en
yiyecek,
ye-y-erek 
yiyerek
2. “deyince, deyip” örneklerindeki “e”, yazıda korunur.
3. “ne-y-eniye” sözcüğünde de daralma vardır.
Ünsüzle biten sözcüklere “-yor” eki geldiğinde, sözcüğün kökü ile ekin arasına “ı, i,
u, ü” yardımcı sesleri gelir. Bu, ünlü daralması ile karıştırılmamalıdır. Buna göre,
aşağıdaki sözcüklerde ünlü daralması yoktur.
otur-u-yor

oturuyor
bak-ı-yor

bakıyor
in-i-yor

iniyor
Türkçede sözcükler ek aldığında, köklerinde değişiklik olmaz. Bu kural iki sözcük
için geçersizdir. Buna göre, “ben, sen” sözcüklerine ismin “-e” hali (yönelme
durumu) eki getirildiğinde kökteki “e” sesleri “a”ya dönüşür. Buna ünlü değişmesi
denir.
ben - e  bana
sen - e  sana
Ünsüzle biten sözcükten sonra ünlüyle başlayan bir sözcük gelirse, iki
sözcük birbirine bağlanarak okunur. Buna ulama denir.
Bakkaldan üç ekmek aldım.
Masanın ayağı kırıldı.
Dönülmez akşamın ufkundayız.
Sözcükler arasında herhangi bir noktalama işareti varsa, ulama yapılmaz.
Çiçekler, ilkbaharın müjdecisidir.
Yangın, iki saatte güçlükle söndürüldü.
ÜNSÜZLERLE İLGİLİ SES OLAYLARI
Türkçede sözcüklerin sonunda "b, c, d, g" ünsüzleri bulunamaz. Bunların yerine "ç,
k, p, t" sert - süreksiz ünsüzleri kullanılır. Sert - süreksiz ünsüz (ç, k, p, t) ile biten bir
sözcükten sonra ünlüyle başlayan bir ek gelirse, sözcüklerin bazılarında sonda
bulunan ç  c'ye, k  g / ğ'ye, t  d'ye, p  b'ye dönüşür. Buna “ünsüz
yumuşaması” denir.
inanç - ımız 
inancımız
kitap - ım 
kitabım
ahenk- e

ahenge
dert - im

derdim
1. Kimi tek heceli sözcüklerde yumuşama olmaz.
iç-imiz  içimiz , top-u  topu
saç-ı  saçı
2. Özel adlarda yumuşama olmaz.
Ürgüp-e  Ürgüp’e,
Zeynep-in  Zeynep’in
3. Dilimize, yabancı dillerden girmiş birçok sözcükte yumuşama olmaz.
Devlet-imiz, Tank-ın, Hukuk-un, Sanat-ın, Millet-in
4. Eylem kök veya gövdelerine çeşitli yapım ekleri getirilerek türetilen bazı
sözcüklerde yumuşama olmaz.
Taşı-t-ımız  taşıtımız
Kon-ut-un  konutun
5.Ünsüz yumuşaması kuralına uymayan sözcükleri, yumuşatarak yazmak yanlıştır.
Zonguldak’a gittik. (Doğru)
Zonguldağ’a gittik. (Yanlış)
Türkçede sert ünsüzlerle (ç, f, h, k, p, t, s, ş) biten sözcüklerden sonra “c, d, g” ünsüzleriyle
başlayan bir ek (-ci, -ce, -cik; -gi, -gin; -di, -de, -den..) gelirse; ekin başındaki “c, d, g”
ünsüzleri, kendilerinden önce gelen sert ünsüzlerden etkilenerek sertleşir ve c  ç'ye, d 
t'ye, g  k'ye dönüşür. Buna "sert ünsüz benzeşmesi" ya da "ünsüz sertleşmesi" denir.
yavaş-ca

yavaşça
yurt-dan

yurttan
ses-deş

sesteş
yap-dı

yaptı
aç-dır

açtır
at-gı

atkı
seç-gin

seçkin
çalış-gan

çalışkan
1. Bu kural, sayıların rakamla yazılışlarında da geçerlidir. Buna göre rakamlar okunur
ve okunuşu p, ç, t, k, f, h , s, ş harflerinden biriyle biterse ekler de sertleşir. Buna
uyulmazsa yazım yanlışı yapılmış olur.
Saat 3’de geldim. (Yanlış) Saat 3’te geldim (Doğru)
2. Bu kural kısaltmalara getirilen ekler için de geçerlidir.
TEDAŞ’ta, BOTAŞ’tan
“k” ünsüzüyle biten kimi sözcüklere “-cık, -cik, -cak, -cek; -l, -la” ekleri
getirildiğinde sözcüğün sonundaki “k” ünsüzü düşer.
minik-cik
sıcak-cık
küçük-cük
büyük-cek
yüksek-l
alçak-l
ufak-la







minicik
sıcacık
küçücük
büyücek
yüksel(mek)
alçal(mak)
ufala(mak)
1. Bazen “-msa” ekleri de ünsüz düşmesine neden olur.
küçük-mse  küçümsemek
2. “ ast, üst” sözcükleriyle oluşan birleşik sözcüklerde
(astsubay sözcüğü dışında) ilk sözcüğün sonundaki “t” ünsüzü
düşer.
ast-teğmen

asteğmen
üst-teğmen

üsteğmen
Bazı tek heceli sözcükler ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında veya “etmek,
eylemek, olmak” yardımcı eylemleriyle birleştiklerinde asıl sözcüğün
sonundaki ünsüz ikizleşir. Buna ünsüz türemesi denir.
af - etmek
ret - etmek
hal - olmak
hak - ım
his - i
af - a






affetmek
reddetmek
hallolmak
hakkım
hissi
affa
Ünsüz türemesi sorularında isimlere gelerek olumsuzluk anlamı veren
(- sız ) ekine dikkat edilmelidir, bu eki alan sözcüklerde ünsüz türemesi
yoktur.
his – siz
ses – siz
Is – siz
İç seslerinde "n, b" ünsüzü bulunan sözcüklerde "b" ünsüzünün etkisiyle "n" ünsüzü "m" ye
dönüşür.
YANLIŞ
DOĞRU
sünbül

sümbül
perşenbe 
perşembe
tenbel

tembel
kanbur

kambur
Özel ve birleşik isimlerde bu kurala uyulmaz.
İstanbul

İstanbul
Binbaşı

Binbaşı
Safranbolu

Safranbolu
Türkçede iki ünlü yan yana gelmez. Ünlü ile biten bir sözcüğe yine ünlü ile başlayan
bir ek getirildiğinde, iki ünlünün arasına “n, y” ünsüzlerinden biri girer. Bu ünsüzlere
kaynaştırma ünsüzü denir.
“n” kaynaştırma ünsüzü:
Zamirlerden sonra ek geldiğinde kullanılır.
O-n-a haber verin.
Bu-n-u biliyoruz.
İyelik eklerinden sonra hal eki gelirse kullanılır.
Çocuğun kitabı-n-ı almışlar.
Fakirin evi-n-i yıkmışlar.
Tamlayan eklerinden önce kullanılır.
Soba-n-ın kapağı düşmüş.
Sene-n-in sonu geldi.
“y” kaynaştırma ünsüzü:Yukarıdaki kuralların
dışında olan her yerde "y" kaynaştırma harfi
kullanılır.
Oda-y-a girdim.
Üşü-y-erek uyandım.
Ağla-y-anı tanıyorum.
Bir dilin sözcüklerini yazıya geçirirken uyulan kurallara yazım (imla) kuralları denir.
Anlatımımızın doğru anlaşılması ve yazımda birlik sağlanması için bu kurallara dikkat
edilmelidir.
a) Her cümle büyük harfle başlar.
• Şiirimize yeni bir soluk getirdin.
b) Dizeler büyük harfle başlar:
• Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.(Muhibbi)
Uyarı:
1. Tırnak veya parantez içindeki cümleler daima büyük harfle başlar. Noktalama,
tırnağı kapatmadan tamamlanır, tırnağı veya parantezi kapattıktan sonra küçük
harfle devam edilir.
Ahmet Haşim, şiirin anlamıyla uğraşanlar için “Şiirin anlamıyla uğraşmak,
bülbülü eti için kesmeye benzer.” der.
2. Nokta, iki nokta, soru ve ünlem işaretlerinden sonra gelen cümleler büyük
harfle başlar.
O bana hep: “Çalışırsan kazanırsın.” derdi.
Özel adlar büyük harfle başlar:
 Kişi adlarıyla soyadları büyük harfle başlar:
Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, Ahmet Haşim, Sait Faik …
 Takma adlar da büyük harfle başlar:
Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman), Demirtaş (Ziya Gökalp), Kirpi (Refik Halit Karay)
…
 Kişi adlarından önce ve sonra gelen unvanlar, saygı sözleri, rütbe adları ve
lakaplar büyük harfle başlar:
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Kaymakam Erol Bey, Dr. Alâaddin
Yavaşça…
 Akrabalık adı olup lakap veya unvan olarak kullanılan kelimeler büyük harfle
başlar: Baba Gündüz, Dayı Kemal, Hala Sultan, Nene Hatun; Gül Baba, Susuz
Dede, Telli Baba vb.
UYARI: Akrabalık bildiren kelimeler küçük harfle başlar: Tülay ablama gittim. Ayşe teyzemin
keki çok güzel.
 Cümle içinde özel adın yerine kullanılan makam veya unvan sözleri büyük harfle başlar:
Uzak Doğu’dan gelen heyeti Vali dün kabul etti.
 Saygı bildiren sözlerden sonra gelen ve makam, mevki, unvan bildiren kelimeler büyük
harfle başlar:
Sayın Başkan,
Sayın Rektör,
Sayın Vali
 Mektuplarda ve resmî yazışmalarda hitaplar büyük harfle başlar:
Sevgili Kardeşim,
Aziz Dostum,
Değerli Dinleyiciler,
 Hayvanlara verilen özel adlar büyük harfle başlar:
Boncuk, Fındık, Minnoş, Pamuk vb.
 Millet, boy, oymak adları büyük harfle başlar:
Alman, Arap, İngiliz, Japon, Rus, Türk; Kazak, Kırgız, Oğuz, Özbek, Tatar;
Hacımusalı, Karakeçili vb.
 Dil ve lehçe adları büyük harfle başlar:
Türkçe, Almanca, İngilizce, Rusça, Arapça; Oğuzca, Kazakça, Kırgızca,
Özbekçe, Tatarca vb.
 Devlet adları büyük harfle başlar:
Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Amerika Birleşik
Devletleri, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Kırım Özerk Cumhuriyeti vb.
 Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren sözler büyük harfle başlar:
Müslümanlık, Müslüman; Hristiyanlık, Hristiyan; Musevilik, Musevi; Budizm, Budist;
Hanefilik, Hanefi; Katoliklik, Katolik vb.
 Din ve mitoloji ile ilgili özel adlar büyük harfle başlar:
Tanrı, Allah, İlah, Cebrail, Zeus, Osiris, Kibele vb.
UYARI: “Tanrı, Allah, İlah” sözleri özel ad olarak kullanılmadıklarında küçük harfle
başlar:
Eski Yunan tanrıları. Müzik dünyasının ilahı.
“Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır.” (Tarık Buğra )
 Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar:
Merkür, Neptün, Satürn; Halley vb.
UYARI: Dünya, güneş, ay kelimeleri gezegen anlamı dışında kullanıldıklarında
küçük harfle başlar:
Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. (Hüseyin Cahit Yalçın)
 Düşünce, hayat tarzı, politika vb. anlamlar bildirdiğinde doğu ve batı
sözlerinin ilk harfleri büyük yazılır:
Batı medeniyeti, Doğu mistisizmi vb.
UYARI: Bu sözler yön bildirdiğinde küçük yazılır:
Bursa’nın doğusu, Ankara’nın batısı vb.
 Yer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt vb.) büyük harfle başlar:
Afrika, Asya; Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu; İstanbul, Taşkent; Turgutlu, Ürgüp;
Akçaköy, Çayırbağı; Bahçelievler, Kızılay, Sarıyer vb.
 Yer adlarında ilk isimden sonra gelen ve deniz, nehir, göl, dağ, boğaz vb. tür bildiren
ikinci isimler büyük harfle başlar:
Ağrı Dağı, Aral Gölü, Asya Yakası, Çanakkale Boğazı, Dicle Irmağı, Ege Denizi, Erciyes
Dağı, Fırat Nehri, Süveyş Kanalı, Tuna Nehri, Van Gölü, Zigana Geçidi vb.
UYARI: Özel ada dâhil olmayıp tamlama kuran şehir, il, ilçe, belde, köy vb. sözler küçük
harfle başlar:
Konya ili, Etimesgut ilçesi, Uzungöl beldesi, Taflan köyü vb.
 Mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen mahalle, meydan, bulvar,
cadde, sokak kelimeleri büyük harfle başlar:
Halit Rifat Paşa Mahallesi, Karaköy Meydanı, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya Gökalp
Bulvarı, Nene Hatun Caddesi, Cemal Nadir Sokağı, İnkılap Sokağı vb.
 Saray, köşk, han, kale, köprü, kule, anıt vb. yapı adlarının bütün kelimeleri büyük
harfle başlar:
Dolmabahçe Sarayı, Çankaya Köşkü, Horozlu Han, Ankara Kalesi, Galata Köprüsü,
Mostar Köprüsü, Beyazıt Kulesi, Zafer Abidesi, Bilge Kağan Anıtı vb.
 Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğunda, yer adının ilk
harfi büyük yazılır:
Hisar’dan, Boğaz’dan, Köşk’e vb.
 Kurum, kuruluş ve kurul adlarının her kelimesi büyük harfle başlar: Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Devlet Malzeme
Ofisi, Millî Kütüphane, Çocuk Esirgeme Kurumu, Atatürk Orman Çiftliği, Çankaya
Lisesi; Anadolu Kulübü, Mavi Köşe Bakkaliyesi; Yeşilay Derneği, Bakanlar Kurulu,
Türk Dili Dergisi Yayın Danışma Kurulu, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı…
 Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi büyük harfle başlar:
Medeni Kanun, Türk Bayrağı Tüzüğü, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği vb.
 Kurum, kuruluş, kurul, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm, kanun, tüzük,
yönetmelik ve makam sözleri asılları kastedildiğinde büyük harfle başlar:
Türkiye Büyük Millet Meclisi her yıl 1 Ekim’de toplanır. Bu yıl ise Meclis, yeni döneme erken
başlayacak.
Türk Dil Kurumu çalışmalarını titizlikle sürdürüyor. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Kurumun
21 Mayıs 2009 tarihinde Kars’ta düzenlediği toplantıda kullanıma açıldı.
2876 sayılı Kanun bu yıl yeniden gözden geçiriliyor.
Yazarlara ödenecek telif ücreti, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği’ne göre
düzenlenmektedir. Yapılan işlem Yönetmelik’in 4’üncü maddesine aykırı düşmektedir.
 Kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin her kelimesi büyük harfle başlar: Nutuk,
Safahat, Kendi Gök Kubbemiz, Anadolu Notları, Sinekli Bakkal; Türk Dili, Türk Kültürü,
Varlık; Resmî Gazete, Hürriyet, Milliyet, Türkiye…
 UYARI: Özel ada dâhil olmayan gazete, dergi, tablo vb. sözler büyük harfle başlamaz:
Milliyet gazetesi, Türk Dili dergisi, Halı Dokuyan Kızlar tablosu vb.
 UYARI: Kitap, makale, tiyatro eseri, kurum adı vb. özel adlarda yer alan kelimelerin ilk
harfleri büyük yazıldığında ve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, de sözleriyle mı, mi, mu, mü
soru eki küçük harfle yazılır:
Mai ve Siyah, Suç ve Ceza, Leyla ile Mecnun, Turfanda mı, Turfa mı?, Diyorlar ki,
Dünyaya İkinci Geliş yahut Sır İçinde Esrar, Ya Devlet Başa ya Kuzgun Leşe, Ben de Yazdım,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu vb.
 Özel adın tamamı büyük yazıldığında ve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, de sözleriyle mı, mi,
mu, mü soru eki de büyük harfle yazılır:
DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ vb.
 Ulusal, resmî ve dinî bayramlarla anma ve kutlama günlerinin adları büyük harfle
başlar:
Cumhuriyet Bayramı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma
Gençlik ve Spor Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Nevruz Bayramı, Miraç
Kandili; Anneler Günü, Öğretmenler Günü, Dünya Tiyatro Günü, 14 Mart Tıp Bayramı,
Hıdırellez vb.
 Tarihî olay, çağ ve dönem adları büyük harfle başlar:
Kurtuluş Savaşı, Millî Mücadele, Cilalı Taş Devri, İlk Çağ, Lale Devri, Cahiliye Dönemi, Buzul
Dönemi, Millî Edebiyat Dönemi, Servetifünun Dönemi’nin, Tanzimat Dönemi’nde vb.
 Özel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük harfle başlar: Türklük, Türkleşmek,
Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Asyalılık, Darvinci, Konyalı, Bursalı
vb.
UYARI: Para birimleri büyük harfle başlamaz: avro, dinar, dolar, lira, kuruş, liret vb.
UYARI: Özel adlar yerine kullanılan "o" zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz.
 Yer, millet ve kişi adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde sadece özel adlar büyük harfle
başlar:
Antep fıstığı, Brüksel lahanası, Frenk gömleği, Hindistan cevizi, İngiliz anahtarı, Japon gülü,
Maraş dondurması, Van kedisi vb.
ç)Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar:
29 Mayıs 1453 Salı günü, 29 Ekim 1923, 28 Aralık 1982’de göreve başladı. Lale
Festivali 25 Haziran’da başlayacak.
Belirli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük harfle başlar:
Okullar genellikle eylülün ikinci haftasında öğretime başlar.
Yürütme Kurulu toplantılarını perşembe günleri yaparız.
Kİ’NİN YAZIMI:
Türkçede üç tür “ki” vardır: Sıfat yapan “-ki ” İlgi zamiri olan “-ki ” ve bağlaç olan ki .
a)
Sıfat yapan –ki :
 Her zaman bitişik yazılır.
 Eklendiği sözcüğü bir ismin sıfatı yapar ve isme sorulan (Hangi ?) sorusuna cevap
verir.
 Genellikle bulunma hal eki (-da , -de) ile kullanılır.
Dünkü toplantıda önemli kararlar alındı.
Masanın üstündeki kitapları topladı.
Arabadaki eşyaları içeri taşı.
b) İlgi zamiri olan -ki :
 Her zaman bitişik yazılır.
 Bir ismin yerine kullanılan ektir.
 Her zaman tamlayan eki (-ın , -in) ile kullanılır.
Senin kitabın benimkinden yeni.
Sizinki dün işe gelmedi.
c) Bağlaç olan ki :
 Ayrı yazılır.
 Genellikle iki cümleyi birbirine bağlar.
 Fiillerden sonra gelen (ki ) ayrı yazılır.
Dinlemiyor ki anlasın .
Çalışmadı ki kazansın.
BAĞLAÇ OLDUĞU HALDE BİTİŞİK YAZILAN KİLER DE VARDIR.
Sanki , Oysaki , Mademki, Belki ,Halbuki , Çünkü ,Meğerki, İllaki
( SOMBAHÇEMİ )
DE’NİN YAZIMI:
Türkçede iki de vardır : Hal eki olan –de ,bağlaç olan de.
a) Hal eki olan –de :
 Her zaman bitişik yazılır.
 Ünlü ve ünsüz uyumuna göre ( -ta , -te ) şekli vardır.
 Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulur.
Beni durakta bekle.
Geldiğinde beni aradı.
b)Bağlaç olan de :
 Her zaman ayrı yazılır.
 Kesinlikle ( ta , te ) şekli yoktur.
 Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz .
Sen de gelecek misin?
Baktı da tanımadı.
“Mİ” SORU EDATININ YAZIMI:
Bu edat, kendisinden önceki sözcükten ayrı, kendisinden sonraki eklere bitişik yazılır.
Bunu biliyormusunuz? (biliyor musunuz)
Bu kitapları siz mi aldınız?
Uyarı:
Özel adlardan sonra geldiğinde özel adlarla, “mi“
arasına kesme işareti konmaz.
Bu olayı Emre’mi anlattı? (Yanlış)
Bu olayı Emre mi anlattı?(Doğru)
İKİLEMELERİN YAZIMI:
İkilemeyi oluşturan sözcükler ayrı yazılır ve araya hiçbir noktalama
işareti gelmez.
Olanları bana bir, bir anlattı.” (Yanlış)
Olanları bana bir bir anlatı.” (Doğru)
O buraya aşağı-yukarı iki ayda bir uğrar.” (Yanlış)
“O buraya aşağı yukarı iki ayda bir uğrar.” (Doğru)
PEKİŞTİRMELERİN YAZIMI:
Pekiştirmeli sözcükler daima bitişik yazılır.
Koskocaman adamsın.
Sapasağlamsın çalış biraz.
SAYILARIN YAZIMI
a. Sayılar yazıyla gösterildiğinde birbirinden ayrı yazılır.
Yirmi yedi bin sekiz yüz altmış beş lira artmış.
b. Para ile ilgili işlem ve çek, senet gibi belgelerde geçen sayılar bitişik yazılır.
yediyüzellibeşYTL otuzikiYKR
c. Sayılara gelen ekler sayının okunuşuna göre getirilmelidir.
Bana 3’de geleceğini söylemişti. (Yanlış)
Bana 3’te geleceğini söylemişti. (Doğru)
7’inci (Yanlış) , 7’nci (Doğru)
13.00’da ( Yanlış) 13.00’te (Doğru)
BİRLEŞİK SÖZCÜKLERİN YAZIMI
a. Birleşirken ses düşmesine uğramış kaynana, (kayın-ana) kaynata (kayın-ata) gibi
sözcükler ile dilimize Arapçadan girmiş olup birleşirken ünlü düşmesi, ünsüz türemesi
ya da ünsüz yumuşaması olan “devret-, kaydet-, hapset-, kahret-, kaybol-, kahrol-,
hisset-, affet-, zannet-, hallet-, bahset-, hallol-, hamdol-” gibi sözcükler bitişik yazılır.
Uyarı:
Etmek, olmak yardımcı eylemleri önündeki adlarla birleşirken önündeki adda bir ünlü
düşmesi ya da bir ünsüz türemesi varsa bitişik, yoksa ayrı yazılır:
hissetmek, hallolmak, emretmek,
terk etmek, sevk etmek, ayırt etmek, farz etmek…
b. Anlamca kaynaşmış “elver, başvur, öngör, varsay, vazgeç, alıkoy, defet, katet, menet,
tabet” gibi birleşik eylemler bitişik yazılır.
c. Kurallı birleşik eylemler bitişik yazılır:
Yapıverdi, Alıverdi, Öpüver, Koşuver… (Tezlik birleşik eylemi)
Yapabildi, Yürüyebiliyor, Çalışabilmiş… (Yeterlilik birleşik eylemi)
Bakakaldı, Süregelmiştir, Koşadursun… (Süreklilik birleşik eylemi)
Bayılayazdı, Düşeyazdı, Öleyazdı… (Yaklaşma birleşik eylemi)
d.
“üst, alt, üzeri, baş, perver, perest, zade , name, oto , tele, hane” gibi sözcüklerle
kurulan sözcükler bitişik yazılır.
• akşamüstü, ayaküstü, gerçeküstü, olağanüstü, sırtüstü
suçüstü…
• akşamüzeri, başparmak, başçavuş, binbaşı, ustabaşı, elebaşı…
• misafirperver vatanperver, hayalperest, amcazade, beyanname,
kanunname…
• seyahatname otobiyografi , telekart, yatakhane, yemekhane…
e. “Birtakım” sözcüğü belgisizlik bildiriyorsa bitişik yazılır; “bir” sözcüğü
“takım” sözcüğünün sayısını belirtiyorsa ayrı yazılır.
O yıllarda birtakım sorunlarım vardı.
Eve yeni bir takım aldım.
 “her” sözcüğü ( herhalde , herhangi , herkes hariç ) her zaman ayrı yazılır.
Her yer , her biri …
 “şey” sözcüğü hiçbir zaman başka bir sözcükle birleşik yazılmaz.
her şey, bir şey, hiçbir şey, çok şey…
 Organ adlarıyla insana özgü isim ve sıfatlarla kurulmuş “aslanağzı, keçiboynuzu,
danaburnu, kuşburnu, gelinparmağı, ayşekadın, karafatma, gecesefası, camgüzeli”
gibi hastalık, eşya, bitki ve hayvan adları bitişik yazılır.
 Sağ ol , hoşça kal , hoş geldin , yurt içi , yurt dışı , ön söz , öz eleştiri , ana dil ayrı yazılır.
 Doküman , inisiyatif , hafriyat , şefkat ,orijinal, entelektüel , iddia , egzoz,
yazımları bu şekildedir.
 Havaalanı , havalimanı , uluslararası , düzyazı bitişik ; kara yolu , hava yolu,
deniz yolu , demir yolu ayrı yazılır.
 Edebiyat sözcüğü tür adı olarak kullanıldığında küçük harfle başlar.
Türk edebiyatı , divan edebiyatı , yeni Türk edebiyatı….
UYARI : Sevenler ayrılmaz.
konuksever , hayırsever , vatansever , sanatsever….
KISALTMALARIN YAZIMI
Sözcüklerin baş harflerinin alınmasıyla oluşturulan kısaltmalar daima büyük harfle başlar ve
araya nokta konmaz. Bu kısaltmalara ek getirilirken, harflerin ifade ettiği sözcükler söylenmez
sadece harfler okunarak getirilir.
KPSS’nde başarılı olamadı. (Yanlış)
KPSS’de başarılı olamadı. (Doğru)
YÖK’den açıklama yapıldı. ( Yanlış)
YÖK’ten açıklama yapıldı. (Doğru)
Kardeşim THY’da çalışıyor. (Yanlış)
Kardeşim THY’de çalışıyor. (Doğru)
Uyarı:
Element ve ölçü isimlerinin kısaltmasında nokta kullanılmaz. Bunun dışında tamamı büyük
harfle yazılmayan diğer kısaltmalarda nokta kullanılır.
 C (Karbon), Fe (Demir), m (metre), cm (santimetre),
 Ar. (Arapça), Prof. (Profesör), vb. (vebenzeri), vs. (vasaire) …
SATIR SONUNDA SÖZCÜKLERİN BÖLÜNMESİ
Bir sözcük satır sonuna geldiğinde hecelenerek bölünür. Burada bilinmesi gereken birleşik
sözcüklerin bölünmesidir. Bitişik yazılan birleşik sözcükler hecelerine ayrılırken basit bir
sözcükmüş gibi ayrılır.
İlkokul  ilk-o-kul (Yanlış)
İlkokul  il-ko-kul (Doğru)
.....................................................................ilkokul .................................................. (Yanlış)
......................................................................ilkokul .................................................(Doğru)
denizaltı  de-niz-al-tı (Yanlış)
denizaltı  de-ni-zal-tı (Doğru)
................................................................denizaltı ..................................................... (Yanlış)
.................................................................denizaltı .................................................... (Doğru)
Yanlış
herhangibir
hiç bir
bir takım
bir kaç
bir çok
yada
birden bire
herşey
Hoşgeldin
birşey
asvalt
çenber
direk
eşki
espiri
filim
herkez
Doğru
herhangi bir
hiçbir
birtakım
birkaç
birçok
ya da
birdenbire
her şey
hoş geldin
bir şey
asfalt
çember
direkt (doğrudan)
ekşi
espri
film
herkes
Yanlış
ıspat
kirbit
kiprik
nalet
mahsun
Maydonoz
laylon
raslantı
sarmısak
süpriz
şöför
tasfir
traş
yalnış
yanlız
fiat
fayiz
Doğru
ispat
kibrit
kirpik
lanet
mahzun
maydanoz
naylon
rastlantı
sarımsak
sürpriz
şoför
tasvir
tıraş
yanlış
yalnız
fiyat
faiz
NOKTALAMA İŞARETLARİ
NOKTA .
VİRGÜL ,
SORU
İŞARETİ ?
KISA ÇİZGİ -
İKİ NOKTA :
NOKTALI
VİRGÜL ;
KESME
İŞARETİ ‘
UZUN ÇİZGİ
__
ÜÇ NOKTA …
PARANTEZ /AYRAÇ
()
ÜNLEM
İŞARETİ !
TIRNAK
İŞARETİ ’’
1. Cümlenin sonuna konur:
Türk Dil Kurumu, 1932 yılında kurulmuştur.
Saatler geçtikçe yollara daha mahzun bir ıssızlık çöküyordu.
2. Bazı kısaltmaların sonuna konur:
Alb. (albay), Dr. (doktor), Prof. (profesör), Cad. (cadde), Sok. (sokak), s. (sayfa), sf. (sıfat),
vb. (ve başkası, ve benzeri, ve bunun gibi), Alm. (Almanca), Ar. (Arapça),
3. Sayılardan sonra sıra bildirmek için konur:
3. (üçüncü), 15. (on beşinci); II. Mehmet, XIV. Louis, XV. yüzyıl; 2. Cadde, 20. Sokak, 4. Levent.
4.Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan
rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur:
3, 4 ve 7. maddeler; XII – XIV. yüzyıllar arasında.
5.Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:
29.5.1453, 29.X.1923 vb.
Tarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adlarından önce ve sonra nokta
kullanılmaz:
29 Mayıs 1453, 29 Ekim 1923 vb.
6.Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:
Tren 09.15’te kalktı. Toplantı 13.00’te başladı.
Tören 17.30’da, hükûmet daireleri kapandıktan yarım saat sonra başlayacaktır.
7.Dört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır
ve araya nokta konur:
1.000, 326.197, 49.750.812 vb.
 Büyük harfle yapılan kısaltmalar arasına nokta
kullanılmaz.
M.Ö.( Y)  MÖ ( D)
M.S. ( Y)  MS ( D)
 Ondalık sayılarda sayıyla küsurat arasında nokta
kullanılmaz.
0.5 ( Y)  0,5 ( D)
3.14 ( Y) 3,14 (D)
1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur:
Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sıcak, aydınlık ve sevimli
odanın havasında erir gibi oldum.
Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller
Dillenmiş ağızlarda tutuk dilli gönüller
2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur:
Umduk, bekledik, düşündük.
3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur:
Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini
karşılamaya atılan bir genç kadın gibi koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle
açmaya gelmişti.
4. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve
sonuna konur:
Zemin bu kadar koyu bir kırmızıya dönüşünce, bir an için de olsa, belirginliğini
yitiriverdi sivilceleri.
Şimdi, efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım.
5. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına konur:
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
6. Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerinden sonra konur:
Adana’ya yarın gideceğim, dedi.
Aç karnına sigara içmekle hiç de iyi etmiyorsun, dedi.
7. Konuşma çizgisinden sonraki alıntı cümlesinin bitimine konur:
– Bu akşam Datça’ya gidiyor musunuz, diye sordu.
8. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:
Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey’e,
– Bu anahtar köşkü de açar, dedi.
9. Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik bildiren hayır, yok, evet, peki,
pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra konur:
Peki, gideriz. Olur, ben de size katılırım. Hayhay, memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz.
Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale merhale Türkleşiyor.
10. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı ve anlam
bakımından bağlantısı olmadığını göstermek ve anlam karışıklığını önlemek için kullanılır:
Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır.
Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi.
11. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur:
Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücadele, müsademe demektir.
Sayın Başkan,
Sevgili Kardeşim,
Değerli Arkadaşım,
12. Sayıların yazılışında kesirleri ayırmak için kullanılır:
38,6 (otuz sekiz tam, onda altı), 0,45 (sıfır tam, yüzde kırk beş)
13. Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur:
Ancak yemekte bir karara varıp, arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu.
14. Özne olarak kullanıldıklarında bu, şu, o zamirlerinden sonra konur:
Bu, benim gibi yazarlar için hiç kolay olmaz.
O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı.
 Metin içinde zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra virgül konmaz:
Cumaları bahçede buluştukça kıza kendisinin adi bir mektep talebesi olmadığını anlatmaya
çalışıyordu.
Şimdiye dek, ben kendimi bildim bileli kimse Değirmenoluk köyünden kaçıp da başka köyde
çobanlık, yanaşmalık etmedi.
 Metin içinde ve, veya, yahut, ya ... ya bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz:
Nihat sabaha kadar uyuyamadı ve şafak sökerken Faik’e bol teşekkürlerle dolu bir
kâğıt bırakarak iki gün evvelki cephe dönüşü kıyafeti ile sokağa fırladı.
 Tekrarlı bağlaçlardan önce ve sonra virgül konmaz:
Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli.
Gerek nesirde gerek nazımda yeni bir söyleyişe ulaşılmıştır.
Siz ister inanın ister inanmayın, bir gün bile durmam.
Ne kız verir ne dünürü küstürür.
 Cümlede pekiştirme ve bağlama görevinde kullanılan da / de bağlacından sonra virgül
konmaz:
İmlamız lisanımız düzelince, lisanımız da kafamız düzelince düzelecek çünkü o da ancak
onlar kadar bozuktur, fazla değil!
 Metin içinde -ınca / -ince anlamıyla zarf-fiil görevinde kullanılan mı / mi ekinden sonra virgül
konmaz:
Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense.
Öyle zekiler vardır, konuştular mı ağızlarından bal akıyor sanırsın.
 Şart ekinden sonra virgül konmaz:
Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen
Gör gözlerinle de aklın yatarsa anlatıver millete.
susuyorlardı.
1.Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur:
Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca
adları verilir.
Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; Ankara, Londra, Bakü.
2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur:
Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum.
At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.
3. İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı
virgül konabilir:
Yeni usul şiirimiz; zevksiz, köksüz, acemice görünüyordu.
1.Kendisiyle ilgili örnek verilecek cümlenin sonuna konur:
Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin,
Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.
2. Kendisiyle ilgili açıklama verilecek cümlenin sonuna konur:
Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk
milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim.
3.Karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişiyi belirten sözlerden sonra konur:
Bilge Kağan:
Türklerim, işitin!
Üstten gök çökmedikçe,
alttan yer delinmedikçe
ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin?
Koro:
Göğe erer başımız
başınla senin!
Bilge Kağan:
Ulusum birleşip yücelsin diye
gece uyumadım, gündüz oturmadım.
Türklerim Bilge Kağan der bana.
Ben her şeyi onlar için bildim.
Nöbetteyim!
4.Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:
– Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?
Ziraatçı sayar:
– Yulaf, pancar, zerzevat, tütün...
 İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle başlar:
Menfaat sandalyeye benzer: Başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına
alırsan yükseltir.
 İki noktadan sonra cümle ve özel ad niteliğinde olmayan örnekler sıralandığında bunlar
büyük harfle başlamaz:
Bu eskiliği siz de çok evde görmüşsünüzdür: duvarlarda çiviler, çivi yerleri, lekeler...
ÜÇ NOKTA
1. Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:
Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da bu yanı...
2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak istenmeyen kelime ve bölümlerin
yerine konur:
Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.
Arabacı B...’a yaklaştığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doğru başını çeviriyordu.
3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur:
... derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye başladı...
4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek
veya ifadeye güç katmak için konur:
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz!
5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:
Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:
— Koca Ali... Koca Ali, be!..
6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır:
— Yabancı yok!
— Kimsin?
— Ali...
— Hangi Ali?
— ...
— Sen misin, Ali usta?
— Benim!..
— Ne arıyorsun bu vakit buralarda?
— Hiç...
— Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa!..
— !..
 Bazı cümlelerde ek eylemin geniş zaman eki ( - dır ) kullanılmayabilir. Bu gibi
cümlelerin sonunda ( -dır ) ekini kullanabiliyorsak bu cümlelerin sonunda üç nokta
kullanılmaz.
Bu durumda olmanızın tek sorumlusu sistem (dir) .
 Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir:
Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan.
Nasıl da akşam oldu?.. Nasıl da yavrucaklar sustu?.. Nasıl da serçecikler yuvalarına
sığındı?..
 Üç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz.
1.Başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tırnak içine alınır:
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin ön cephesinde Atatürk’ün “Hayatta en hakiki
mürşit ilimdir.”
vecizesi yer almaktadır.
Bakınız, şair vatanı ne güzel tarif ediyor:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
2. Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır:
Yeni bir “barış taarruzu” başladı.
3. Cümle içerisinde eserlerin ve yazıların adları ile bölüm başlıkları tırnak içine alınır:
Bugün öğrenciler “Kendi Gök Kubbemiz” adlı şiiri incelediler.
“Yazım Kuralları” bölümünde bazı uyarılara yer verilmiştir.
 Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti,
ünlem işareti vb. tırnak içinde kalır:
“İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!” diyorlar.
 Cümle içerisinde özel olarak belirtilmek istenen sözler, kitap ve dergi adları ve başlıkları
tırnak içine alınmaksızın eğik yazıyla dizilerek de gösterilebilir:
Höyük sözü Anadolu’da tepe olarak geçer.
Cahit Sıtkı’nın Şairin Ölümü şiirini Yahya Kemal çok sevmişti.
Tırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekleri ayırmak için kesme işareti
kullanılmaz:
Elif Şafak’ın “Bit Palas”ını okudunuz mu?
TEK TIRNAK İŞARETİ ( ‘ ’ )
 Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü, ibareyi
belirtmek için kullanılır:
Edebiyat öğretmeni “Şiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi var mı?” dedi ve Faruk
güzel şiirini okumaya başladı.
Nafiz’in bu
“Atatürk henüz ‘Gazi Mustafa Kemal Paşa’ idi. Benden ona dair bir kitap için ön söz
istemişlerdi.”
SORU İŞARETİ (
)
1. Soru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konur:
Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı?
Atatürk bana sordu:
— Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz?
2. Soru bildiren ancak soru eki veya sözü içermeyen cümlelerin sonuna konur:
Gümrükteki memur başını kaldırdı:
— Adınız?
3. Bilinmeyen, kesin olmayan veya şüpheyle karşılanan yer, tarih vb. durumlar için kullanılır:
Yunus Emre (1240 ?-1320), (Doğum yeri: ?) vb.
1496 (?) yılında doğan Fuzuli...
Ankara’dan Antalya’ya arabayla üç saatte (?) gitmiş.
 mı / mi ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci
olduğunda cümlenin sonuna soru işareti konmaz:
Akşam oldu mu sürüler döner. Hava karardı mı eve gideriz.
Bahar gelip de nehir çağıl çağıl kabarmaya başlamaz mı içimi geri
kalmış bir saat huzursuzluğu kaplardı.
 Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur:
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar’dan mı, Hisar’dan mı, Kavaklardan mı?
ÜNLEM İŞARETİ
1.Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümle veya ibarelerin sonuna
konur:
Hava ne kadar da sıcak! Aşk olsun! Ne kadar akıllı adamlar var!
2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
3. Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay
ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:
İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!).
Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.
 Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceği gibi
cümlenin sonuna da konabilir:
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz!
 Ünlemden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir.
Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan.
KESME İŞARETİ
(
)
 Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır:
Kurtuluş Savaşı’nı, Muhibbi’nin, Gül Baba’ya, Osmanlı Devleti’ndeki, Cebrail’den,
Çanakkale Boğazı’nın, Samanyolu’nda, Sait Halim Paşa Yalısı’ndan, Resmî Gazete’de,
Millî Eğitim Temel Kanunu’na, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği’ni, Eski Çağ’ın,
Yükselme Dönemi’nin, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’na vb.
“Onun için Batı’da bunlara birer fonksiyon buluyorlar.”
 Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman ekten önce kesme
işareti kullanılır:
Hisar’dan, Boğaz’dan vb.
 Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiğinde büyük harfle yazılan kanun, tüzük,
yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme işareti kullanılır:
Bu Kanun’un 17. maddesinin c bendi... Yukarıda adı geçen Yönetmelik’in 2’nci
maddesine göre... vb.
 Ek getirildiğinde Avrupa Birliği kesme işareti ile kullanılır:
Avrupa Birliği’ne üye ülkeler..
 Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için
konur:
Nihat Bey’e, Ayşe Hanım’dan, Mahmut Efendi’ye, Enver Paşa’ya
 Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur:
TBMM’nin, TDK’nin, BM’de, ABD’de, TV’ye vb.
 Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur:
1985’te, 8’inci madde, 2’nci kat; 7,65’lik, 9,65’lik, 657’yle vb.
 Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adlarına gelen ekleri ayırmak için konur:
Başvurular 17 Aralık’a kadar sürecektir.
Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu’nun veri tabanının Genel Ağ’da hizmete sunulduğu
gün olan 12 Temmuz 2010 Pazartesi’nin TDK için önemi büyüktür.
 Seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılır:
Bir ok attım karlı dağın ardına
Düştü m’ola sevdiğimin yurduna
İl yanmazken ben yanarım derdine
Engel aramızı açtı n’eyleyim
Şems’in gözlerine bir şüphe çöreklendi: “Dostum ne’n var? Her şey yolunda mı?”
Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
 Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur:
a’dan z’ye kadar, Türkçede -lık’la yapılmış sözler.
KESME İŞARETİ
( )
Kesme işaretinin kullanılması gereken yerde kullanılmaması
ya da gereksiz yere kullanılması noktalama işareti
yanlışlığından çok bir yazım yanlışıdır.
 Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler
kesmeyle ayrılmaz:
Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık,
Avrupalı, Avrupalılaşmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı, Ahmetler, Mehmetler, Yakup
Kadriler, Türklerin, Türklüğün, Türkleşmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta,
Hollandalıdan, Hristiyanlıktan, Atatürkçülüğün vb.
 Özel adlar yerine kullanılan “o” zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve
kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz.
 Başbakanlık, Rektörlük vb. sözler ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde Başbakanlığa,
Rektörlüğe vb. biçimlerde yazılır.
 Sonunda 3. teklik kişi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında başka bir iyelik eki
getirildiğinde kesme işareti konmaz:
Boğaz Köprümüzün güzelliği, Amik Ovamızın bitki örtüsü, Kuşadamızdaki liman vb.
 Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle
ayrılmaz:
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığına, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığının; Bakanlar Kurulunun; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 112’nci Birleşiminin 2’nci Oturumunda; Mavi Köşe
Bakkaliyesinden vb.
PARANTEZ (Ayraç)
1. Cümledeki anlamı tamamlayan ve cümlenin dışında kalan ek bilgiler için kullanılır. Yay ayraç
içinde bulunan ve yargı bildiren anlatımların sonuna uygun noktalama işareti konur:
Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için değil,
kendimizi göstermek için geziyoruz.
2. Özel veya cins isme ait ek, ayraçtan önce yazılır:
Yunus Emre’nin (1240?-1320)...
İmek fiilinin (ek fiil) geniş zamanı şahıs ekleriyle çekilir.
3. Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak ve göstermek
için kullanılır:
İhtiyar – (Yavaş yavaş Kaymakam'a yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın...
4. Alıntıların aktarıldığı eseri, yazarı veya künye bilgilerini göstermek için kullanılır:
Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin
Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin? (Mehmet Akif Ersoy)
Bir isim kökü, gerektiğinde çeşitli eklerle fiil kökü durumuna getirilebilir (Zülfikar
1991: 45).
5. Alıntılarda, alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konulan üç nokta, yay ayraç içine
alınabilir.
6. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ünlem işareti yay
ayraç içine alınır:
Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.
7. Bir bilginin şüpheyle karşılandığını veya kesin olmadığını göstermek için kullanılan soru
işareti yay ayraç içine alınır:
1496 (?) yılında doğan Fuzuli...
KISA ÇİZGİ ( - )
1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur:
Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bilmem. Havuzun suyu bulanık. Kapının saatleri 12’yi geçmiş. Kanepelerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvaydaki adam bir tanıdık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı?
Yoksa kimseciklerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboşlar mı oturur?
 Birleşik sözcükler de tek sözcük gibi telâffuz edilerek heceleme yapılır.
.............................................................................
.........................................................................başöğretmen
……………........................................................ilkokuldayken ................
 Sözcükler satır sonunda ve başında bir tek harf kalacak şekilde
bölünmez. Aşağıdaki gibi kullanımlar yanlıştır:
..........................................................................arabayla
………................................................................uçurtmamızın .................
Doğruları şöyle olacaktır:
......................................................................arabayla .............................................................
.................................................................. uçurtmamızın .......................
 Kesme işareti satır sonuna geldiğinde yalnız kesme işareti kullanılır; ayrıca çizgi
kullanılmaz.
................................................................................................... Edirne’
nin...
.................................................................................................. Ankara’
dan...
..................................................................................................... 1996’
da...
 Cümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde araya kısa çizgi konmaz: On on beş yıl.
Üç beş kişi geldi.
2. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin
başına ve sonuna konur, bitişik yazılır:
Küçük bir sürü -dört inekle birkaç koyun- köye giren geniş yolun ağzında durmuştu.
3. Kelimelerin kökleri, gövdeleri ve eklerini birbirinden ayırmak için kullanılır: al-ış, dur-ak,
gör-gü-süz-lük vb.
4. Fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır:
al-, dur-, gör-, ver-; başar-, kana-, okut-, taşla-, yazdır- vb.
5. İsim yapma eklerinin başına, fiil yapma eklerinin başına ve sonuna konur:
-ak, -den, -ış, -lık; -ımsa-; -la-; -tır- vb.
6. Heceleri göstermek için kullanılır:
a-raş-tır-ma, bi-le-zik, du-ruş-ma, ku-yum-cu-luk, prog-ram, ya-zar-lık vb.
7. Arasında, ve, ile, ila, ...-den ...-e anlamlarını vermek için kelimeler veya sayılar arasında
kullanılır:
Aydın-İzmir yolu, Türk-Alman ilişkileri, Ural-Altay dil grubu, Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi, 09.30-10.30, Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşması, Manas
Destanı’nda soy-dil-din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, TürkçeFransızca Sözlük vb.
8.Sıfırdan küçük değerleri göstermek için kullanılır:
-2 °C
İSİM ÇEKİM EKLERİ
Hâl (Durum) Ekleri
––Yalın hâl (Eki yoktur.)
Dün kitap okudum.
––Belirtme hâli (-ı, -i, -u, -ü)
Defteri masadan kaldırdı.
––Yaklaşma hâli (-a, -e)
Okula gidiyorum.
––Bulunma hâli (-da, -de, -ta, -te)
Sınıfta temizlik yapılıyor.
––Ayrılma hâli (-dan, -den, -tan, -ten)
Bu olayı Burçin’den duydum.
İyelik (Aitlik/Sahiplik) Eki (-ım, -ın, -ı, -ımız, -ınız,-ları)
Bir kavramın ya da varlığın başka bir kavrama ya da varlığa ait olduğunu bildiren eklerdir.
Defterim Elif’te kaldı.
İlgi (Tamlayan) Eki (-ın, -in, -un, -ün)
Okulun yolu
Çoğul Eki (-lar, -ler)
Sözcüğe genellikle çoğul anlamı katar.
Evler, ağaçlar…
Çoğul ekinin sözcüğe kattığı diğer anlamlar:
––Benzerleri anlamı katar.
Bu topraklar nice Yunus Emreler yetiştirdi.
––Millet, hanedan anlamı katar.
Türkler bir dönem dünyaya hâkim olmuş.
Osmanlılar büyük bir imparatorluk kurdu.
––Abartma anlamı katar.
Onun dünyalar kadar borcu var.
––Zaman anlamı katar.
Yazları tatile gider.
––Yaklaşık anlamı katar.
On yaşlarında bir çocuktu.
––Aile anlamı katar.
Ahmetler dün bize geldi.
––Saygı anlamı katar.
Ali Beyler bugün geliyor.
FİİL ÇEKİM EKLERİ
Haber Kipi Ekleri (Zaman Ekleri)
(-di, -miş, -yor, -ecek, -r)
geldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir
Dilek Kipi Ekleri
(-sa, -se, -a, -e, -malı, -meli)
okusa, okuyayım, okumalı
Şahıs (kişi) Ekleri
yazdım, yazdın, yazdı, yazdık, yazdınız, yazdılar
B) YAPIM EKLERİ
Eklendiği sözcüğün anlamını ya
da görevini değiştiren eklerdir.
* Fiilden Fiil Yapan Yapım Ekleri
yap - tır
fiil kökü fiilden fiil yapan
yapım eki
* Fiilden İsim Yapan Yapım Ekleri
Tanı - dık
fiil kökü fiilden isim yapan
yapım eki
* İsimden İsim Yapan Yapım Ekleri
Ev - li
isim isimden isim
kökü yapan yapım eki
* İsimden Fiil Yapan Yapım Ekleri
Su - la
isim isimden fiil yapan
kökü yapım eki
SÖZCÜK YAPISI
* Basit Sözcük
Yapım eki almamış sözcüklerdir.
Çirkin, kâğıt, sepet, geldi, yapmıştı...
* Türemiş Sözcük
Yapım eki almış sözcüklerdir.
Kitapçı, kalemlik, gözcü, sevindi,
anlaştık...
* Birleşik Sözcük
En az iki sözcüğün birleşmesinden
oluşan
sözcüklerdir.
Hanımeli, gökyüzü, suçiçeği...
BİRLEŞİK EYLEMLER
* Yardımcı Eylemle Kurulan Birleşik
Eylemler:
Bana yardım et.
Çocuk hasta olmuş.
* Anlamca Kalıplaşmış Birleşik Eylemler:
Sevinçten havalara uçtu.
Öfkeden küplere bindi.
* Kurallı Birleşik Eylemler:
 Yeterlik Eylemi (-ebilmek)
Bu işi ancak sen yapabilirsin.
 Tezlik Eylemi (-ivermek)
Eşyaları ortaya bırakıverdi.
 Yaklaşma Eylemi (-eyazmak)
Takılıp düşeyazdı.
 Sürerlik Eylemi (-egelmek, -edurmak,
-ekalmak)
Bu öykü anlatılagelmiş.
Sen gidedur.
Çocuk bakakaldı.
A) Varlıklara Verilişlerine Göre
 Cins (Tür) İsim
Aynı cinsten varlıkları karşılayan
isimlerdir.
Masa, bardak, kâğıt...
Özel İsim
Eşi, benzeri bulunmayan varlıkların
isimlerine denir.
Ayşe, Mersin, Türkiye...
B) Karşıladığı Varlığın Sayısına Göre
Tekil İsim
Sayıca tek varlığı karşılayan
isimlerdir.
Tablo, duvar, silgi...
 Çoğul İsim
“-lar, -ler” eki alarak birden fazla
varlığı karşılayan isimlerdir.
Kitaplar, kuşlar, kalemler...
Topluluk İsmi
Çoğul eki almadığı hâlde birden
fazla varlığı karşılayan isimlerdir.
Ordu, sürü, koro...
C) Karşıladığı Varlığın Niteliğine Göre
Soyut İsim
Duyu organlarıyla algılanamayan, varlığını zihin yoluyla bulduğumuz kavramları
karşılayan isimlerdir.
Rüya, hayal, sevinç...
Somut İsim
En az bir duyu organıyla algıladığımız varlık ya da kavramları karşılayan isimlerdir.
Masa, mendil, gölge…
D) İsim Tamlamaları
Belirtili İsim Tamlamaları
Tamlayanın ilgi eki, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır.
Ev - in kira - s - ı,
Güneş - in aydınlık – ı
Belirtisiz İsim Tamlamaları
Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan ilgi eki almaz, tamlanan iyelik eki alır.
El kas - ı, Göz nur – u
Zincirleme İsim Tamlamaları
Tamlayanın, tamlananın ya da ikisinin kendi aralarında başka bir isim tamlaması
olduğu öbeklerdir.
Bahçe - nin demir kapı - sı
Okul - un duvar - ı - n - ın renk – i
SÖZCÜK HÂLİNDEKİ ZAMİRLER
Kişi (Şahıs) Zamirleri : Kişi adlarının yerini tutan zamirlerdir.
Ben, sen, o, biz, siz, onlar
Bana, beni anlatma.
İşaret Zamirleri : Adların yerini işaret yoluyla tutan zamirlerdir.
Bu, o, şu, bunlar, şunlar, onlar
Belgisiz Zamirler : Adların yerini belli belirsiz tutan zamirlerdir.
Bazıları, birkaçı, kimi, biri ….
Biri de beni anlasa!
Soru Zamirleri : Bir adın yerini soru yoluyla tutan zamirlerdir.
Kim geldi? Nereye gideceksin? Bana ne aldın?
Dönüşlülük Zamiri : “Kendi” sözcüğüdür.
Bunu kendin istedin.
 İlgi Zamiri (-ki) :
-ki ekinin bir adın yerini tutmasıdır.
Senin kazağın yeni, benimki eski.
NİTELEME SIFATLARI
 İsme sorulan “nasıl” sorusuna cevap verir.
 Bir ismin onu diğer varlıklardan ayıran özelliklerini ifade eder.
Üzerinde mavi bir kazak vardı.
Güzel gözleri yaşla dolmuştu.
Not: Sıfat, çoğu zaman özelliğini bildirdiği isimden
önce gelir.
A) İşaret Sıfatı
Varlıkları işaret ederek belirten sözcüklerdir.
bu, şu, o, öteki, beriki, diğer…
Bu ev, Şu çocuk, O gün
B) Belgisiz Sıfat
İsimlerin sayısal yönüyle belirsizliklerini ifade eden sıfatlardır.
Bazı insanlar, Birkaç kişi, Kimi zaman
C) Sayı Sıfatları
Varlıkları sayısal özellikleriyle belirten sıfatlardır.
 Asıl sayı sıfatı : İki gün, Üç öğün
 Sıra sayı sıfatı : Onuncu köy, İlk sınav
 Üleştirme sayı sıfatları : Birer adım, İkişer sayfa
 Kesir sayı sıfatları : Yarım elma, Çeyrek ekmek
D) Soru Sıfatları
Varlıkları soru yoluyla belirten sıfatlardır.
Hangi gün?, Kaç kişi?, Nasıl giysi?
Durum Zarfı
Zaman Zarfı
Eyleme, eylemsiye, sorulan
“nasıl” sorusuna cevap verir.
Araba yavaş ilerliyor.
Düzenli çalışmak şarttır.
Sevgi, akıllıca davranıyor.
Eyleme, eylemsiye, sorulan “ne zaman”
sorusuna cevap verir.
Dün, seni her yerde aradım.
Gençken bunları hiç düşünmemiştim.
Aradığımda seni bulamıyorum.
Not: İsme sorulan nasıl sorusunun
yanıtı olan niteleme sıfatlarıyla
karıştırılmamalıdır.
Kaba davranıyorsun.
Not: Zaman anlamı taşıyan
her sözcük, zaman zarfı olmayabilir.
Yarın size geleceğim.
Zaman zarfı
Durum zarfı
Kaba adam
Niteleme sıfatı
Yarın, benim tek umudum.
Özne (İsim)
 Eyleme sorulan “nereye”
sorusuna cevap verir.
Bunları aşağı bırak.
Eşyaları içeri taşı.
Çocukları dışarı çıkar.
Not: “Nereye” sorusuna
yanıt veren sözcük, yönelme
eki (-a, -e) almışsa
dolaylı tümleç; almamışsa
zarf olur.
Ellerini yukarı kaldır.
Zarf
Ellerini yukarıya kaldır.
Dolaylı tümleç
Eyleme, eylemsiye, sıfata ya da zarfa sorulan “ne
kadar” sorusuna yanıt verir.
Sınav için çok çalıştı.
Oldukça başarılı öğrencidir.
Bugünlerde daha iyi görünüyorsun.
Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız
Soruların (nereye hariç) hepsi yükleme sorulduğunda
yanıtı zarf ise soru bildiren
sözcükler soru zarfıdır.
Buraya nasıl geldin?
Beni niçin dinlemedin?
Eve ne zaman döndün?
Edatlar, kavramlar arasında ilişki kurmaya yarayan ve tek başlarına
anlamları olmayan sözcüklerdir.
A) Her Zaman Edat Olanlar :
 Kadar
Güneş kadar aydınlık yüzlüydü.
 Gibi
Buz gibi soğuk limonata içti.
 İçin
Senin için her şeyi yaparım.
 Göre
Bana göre bu sene sınav zor olacak.
B) Bazen Edat Olanlar :
Bir, tek, yalnız, ancak, sözcükleri yerine “sadece” gelebiliyorsa bu sözcükler
edattır.
 Tek sen mi haklısın?
 Yalnız senin ülkende mi çiçekler açar?
 Bir sana inandım.
C) Hâl Ekiyle Edat Olanlar :
 -e kadar
Sabaha kadar eğlenmiştik.
 -den beri
O günden beri görüşemiyoruz.
 -e doğru
Akşama doğru yürüyüşe çıktık.
 -e dek
Ölünceye dek seni seveceğim.
BAĞLAÇ
Anlamca ilgili cümleleri, kavramları ya da görevdeş öğeleri bağlamaya yarayan
sözcüklere denir.
A) Her Zaman Bağlaç Olanlar :
 Ve
Sen ve Serkan burada bekleyin.
 Çünkü
İşe gitmedim çünkü çok hastayım.
 Ama
Koştum ama otobüse yetişemedim.
 Fakat
Seni dinliyor fakat nafile.
B) İkileme Hâlinde Bağlaç Olanlar :
 Hem……. hem
Hem suçlu hem güçlü.
 Ya……. ya
Ya beni anla ya git.
C) Bazen Bağlaç Olanlar :
 İle
“ile” bağlacı yerine “ve” gelebiliyorsa bağlaç gelmiyorsa edattır.
Kardeşi ile annesi tatildeydi.
 Ancak, yalnız
Bu sözcüklerin yerine “ama” gelebiliyorsa bağlaçtır.
Gelirim ancak çok kalamam.
 de ve ki
Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır. Kendinden
sonra ek almaz. Cümleden çıkarıldığında cümlenin
anlamı bozulmaz ancak biraz daralır.
Fiil (Eylem) : Bir iş, bir oluş, bir hareket bildiren -mak, -mek eki alabilen sözcüklerdir.
A) FİİLLERDE KİP
Eylemlere direkt gelerek onların yapılış zamanını ya da biçimini gösteren
eklerdir. Haber ve dilek kipleri olmak üzere ikiye ayrılır:
* Haber Kipleri : Eylemin zamanını bildiren eklerdir.
geçmiş zaman
-di’li (görülen)
al–dı–m
al–dı–n
al–dı–Ø
al–dı–k
al–dı–nız
al–dı–lar
geçmiş zaman
-miş’li
(duyulan)
al–mış–ım
al–mış–sın
al–mış–Ø
al–mış–ız
al–mış–sınız
al–mış–lar
şimdiki zaman
-yor
al–(ı)yor–um
al–(ı)yor–sun
al–(ı)yor–Ø
al–(ı)yor–uz
al–(ı)yor–
sunuz
al–(ı)yor–lar
gelecek zaman
-acak, -ecek
al–acak–ım
al–acak–sın
al–acak–Ø
al–acak–ız
al–acak–sınız
al–acak–lar
geniş zaman
-r, -ar
al–ır–ım
al–ır–sın
al–ır–Ø
al–ır–ız
al–ır–sınız
al–ır–lar
* Dilek Kipleri : Zaman anlamı taşımaz.
Gereklilik kipi
-malı, - meli
al–malı–y–ım
al–malı–sın
al–malı–Ø
al–malı–y–ız
al–malı–sınız
al–malı–lar
Dilek/koşul kipi
-sa, -se
al–sa–m
al–sa–n
al–sa–Ø
al–sa–k
al–sa–nız
al–sa–lar
İstek kipi
-a, -e
al–a–y–ım
al–a–sın
al–a–Ø
al–a–lım
al–a–sınız
al–a–lar
Emir kipi
/
al
al–sın
/
al–ın
al–sınlar
B) FİİLLERDE ŞAHIS
Eylemin altı şahıstan hangisi tarafından yapıldığını gösteren eklerdir.
geliyor - um
geliyor - sun
geliyor - Ø
geliyor - uz
geliyor - sunuz
geliyor – lar
C) ANLAM / ZAMAN KAYMASI
Bir kip ekiyle çekimlenen eylemde başka bir kipin kastedilmesidir.
 Bugün dükkâna uğramaz.
 Yarın İstanbul’da olurum.
I. cümlede, “uğramak” eylemi geniş zamanda çekimlenmiş gelecek
zaman kastedilmiştir.
II. cümlede, “olmak” eylemi geniş zamanda çekimlenmiş ancak
gelecek zaman kastedilmiştir.
Fiillerin olumsuz biçimleri kip eklerinden önce “-ma/ -me” olumsuzluk eklerinin
getirilmesiyle yapılır.
bırak - ma - y - acak
yap - ma - malı
düşün - me - di
Not: Yalnızca geniş zaman
ekinin olumsuzu -maz, -mez biçimindedir.
Bu gün bize uğramaz
Türkçede ek fiilin iki ayrı görevi vardır:
 Fiillere gelip onları birleşik zamanlı yapar.
gel - ecek - idi - m
yap - ar - ise - n
git - meli - imiş - im
 İsimlere gelip onları yüklem yapar.
akıllı - idi
güzel - imiş
Not: Ek fiilin olumsuzu
“değil” sözcüğüyle yapılır. Başarılı değil. Bu söylenenler doğru değil.
A) NESNE – YÜKLEM İLİŞKİSİ
Yüklemi eylem olan cümlenin nesne – yüklem ilişkisine denir.
* Geçişli Eylem: Nesne alabilen eylemlerdir.
Yemekleri sen hazırla.
Nesne neyi
Not: Yüklemi geçişli bir eylem olan cümlede nesne bulunmasa da cümle,
çatı bakımından geçişlidir.
Annem çok sever.
* Geçişsiz Eylem : Nesne alamayan eylemlerdir.
Bugün erken yattım.
* Oldurgan Eylem : Kökü geçişsiz bir eylemin “-r, -t, -dır” eklerinden
birini alarak geçişli hâle getirilmesidir.
Çocuğu niçin ağlattın?
* Ettirgen Eylem: Kökü geçişli eylemin “-r, -t, -dır” eklerinden birini
alarak geçişlilik derecesinin artırılmasıdır.
Bu kitapları çocuklara okuttum.
B) ÖZNE – YÜKLEM İLİŞKİSİ
Yüklemi eylem olan cümlenin özne - yüklem ilişkisine denir.
* Etken Eylem: Fiilin gösterdiği işi, özne kendisi yapıyorsa ve diğer özne yüklem ilişkileri yoksa etken çatılıdır.
Eşyaları, sen yerleştir.
* Edilgen Eylem: Yüklemde “-l ya da -n” eklerinden biri bulunur. Öznesi,
sözde öznedir. Özne işi yapan değil, işten etkilenendir.
Kalenin etrafı sarıldı.
Çöpler toplandı.
* Dönüşlü Eylem: Yüklemde “-l ya da -n” eklerinden biri bulunur. Özne işi
yapan ve işten etkilenendir.
Çocuk annesine sarıldı.
Taşınacakmış, dün hazırlandı.
* İşteş Eylem: En az iki özne tarafından yapılan eylemlerdir. Eylemlere “-ş-”
eki getirilerek türetilir.
Onunla baloda tanıştık.
Karşılıklı işteş
Mimarlar, durakta bekleşiyor.
Birlikte işteş
A) İSİM – FİİL (AD – EYLEM)
Eylem kökünde sözcüğün “-ma -ış -mak” eklerinden birini alarak cümlede
isim görevinde kullanılmasıdır.
Konuşmayı bilmiyor.
Okumak, en keyifli uğraştır.
Gülüşü dünyalara bedel.
Not: Bir nesneye kalıcı ad olmuş sözcükler fiilimsi olarak kabul edilmez.
Gelirken dondurma al.
Not: Olumsuzluk eki alan -ma, -me ile isim fiil eki alan -ma, -me karıştırılmamalıdır.
Bu kitabı okuma .
Okuma faydalı bir uğraştır.
B) SIFAT – FİİL (ORTAÇ)
Eylem kökenli sözcük “-an -ası –mez -ar -dik -ecek -miş” eklerinden birini
alarak cümlede sıfat ya da adlaşmış sıfat göreviyle kullanılır.
Konuşan çocuğu tanıyorum.
Not: “-ecek -er -miş -mez” ekleri
zaman anlamı taşıyorsa fiilimsi eki değildir.
Sorunun yanıtını o bilmiş.
Fiil
Bilmiş çocuk hiç susmadı.
Sıfat fiil
Not: Sıfat-fiil cümlede sıfat ya da
adlaşmış sıfat görevinde kullanılır.
Gördüğü filmi unutmaz.
Sıfat
Gördüğünü unutmaz.
Adlaşmış sıfat
C) ZARF – FİİL (BAĞ –FİİL / ULAÇ)
Eylem kökenli sözcük “-madan, -asıya, -dığında, -ince, -eli, -ip, -arak, -dikçe,
-ken, -r....-mez, -e, -meksizin, -cesine, -a...-a” eklerinden birini alarak
cümlede zarf görevinde kullanılır.
Koşup geldi.
Gülerek anlattı.
Ağlaya ağlaya bir hâl oldu.
Geldiğinde yoktum.
Not: Zarf-fiiller cümleye zaman ya da
durum anlamı katar.
Gelir gelmez ara. (zaman)
Konuşmadan oturdular. (durum)
YÜKLEM
 İş (kılış), oluş, durum, hareket bildiren bir kiple çekimlenmiş fiiller ya da
ek eylem almış isimlerdir. Cümlenin asıl ögesidir. Yargı bildirir. Diğer ögeler, yükleme
sorulan sorularla bulunur.
 Yarın bize gelecek.
 Evimiz gölün karşısındaydı.
 Ayşe’nin gözleri ışıl ışıldı.
 Bu konuda yanıldığımı fark ettim.
 Arabası eski modeldi.
 Söylediklerin doğru değil.
ÖZNE
Yükleme sorulan kim, ne sorularına cevap verir.
* Gerçek Özne :
Yüklemin bildirdiği işi yapan ya da yüklemde durumu bildiren öznelerdir.
 Yemekleri Sema yaptı.
* Gizli Özne :
Özneyi buldurma sorularına:
“ben, sen, o, biz,
siz, onlar” kişi zamirlerinden biri cevap veriyor ve cümlede geçmiyorsa gizli öznedir.
 Seni ararım. (Ben)
* Sözde Özne :
Yüklemde bildirilen işi yapan değil işten etkilenendir.
Yüklemde -l ya da –n eklerinden biri bulunur.
 Hazırlıklar tamamlandı
NESNE
* Belirtili Nesne :
Yükleme sorulan “neyi, kimi” sorularına yanıt verir.
 Kitabı sana getirdim.
 Seni çok özlemiştim.
* Belirtisiz Nesne :
Yükleme sorulan “ne” sorusuna yanıt verir.
 Bana çiçek al.
 Çocuklar sevgi ister
ZARF TÜMLECİ
Yükleme sorulan “ne zaman, ne kadar, nasıl, niçin sorularına yanıt verir.
 Akşam mutlaka gel.
 Seni çok seviyorum.
 Hızlı hızlı yürüyordu.
Not: Edat tümleçlerine aynı zamanda zarf tümleci de denir.
 Buraya otobüsle geldi.
 Rüzgâr gibi geçti.
DOLAYLI TÜMLEÇ
Yer tamlayıcısıdır. Yükleme sorulan “neye, neyde, neyden, nereye, nerede,
nereden, kime, kimde, kimden” sorularına yanıt verir.
 Seni yolda gördüm.
 Bunları eve bırak.
 Kitapları Tolga’dan aldım.
AÇIKLAMALAR
Ara söz – Ara cümle :
Cümlede bazen bir ögeyi açıklamak bazen de cümle dışı bir unsur
olarak kullanılan söz veya söz öbeklerine denir.
 Ali, nedense, benimle konuşmuyor.
 Adana’ya, doğduğu yere, gitti.
Vurgulanan Öge :
Cümlede vurgulanan öge yüklemden bir önceki ögedir.
 Dün, Emre sinemaya gitti. (Dolaylı Tümleç)
 Dün, sinemaya Emre gitti. (Özne)
 Emre, sinemaya dün gitti. (Zarf)
YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE
* Fiil (Eylem) Cümlesi :
Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir.
 Güzel günler bizi bekliyor.
 Sen beni anlamalıydın.
 Hemen burayı terk et!
* İsim (Ad) Cümlesi :
Yüklemi ek fiille çekimlenmiş cümlelerdir.
 Bugün herkes neşeliydi.
 Emel’in bir kızı varmış.
 Artık çok yalnızsın.
ÖGE DİZİLİŞİNE GÖRE
(YÜKLEMİN YERİNE GÖRE)
* Kurallı (Düz) Cümle :
Yüklemi sonda olan cümlelerdir.
 Eve çok geç kalma.
 Futbola yeni başlamış.
 O, bu okulda öğrenciydi.
* Devrik Cümle :
Yüklemi sonda olmayan cümlelerdir.
 Düşündü yaptığı hataları.
 Çocukları severdi eskiden beri.
 Bakarım giden geminin arkasından.
* Eksiltili Cümle :
Yüklemi olmayan cümlelerdir.
 Eylemde öğretmenler, öğrenciler, doktorlar…
 Bunları bir sana bir de…
ANLAMLARINA GÖRE
* Olumlu Cümle :
Yüklemde “-ma -me, -maz -mez” eklerinden ya da “yok, değil” sözcüklerinden
herhangi biri yoktur.
Yüklem gerçekleşmiş ya da gerçekleşecektir.
 Annem geldi.
 Ders çalışacak.
* Olumsuz Cümle :
Yüklemde “ma -me, -maz -mez” eklerinden ya da “yok, değil” sözcüklerinden
biri bulunur. Yüklem gerçekleşmemiş ya da gerçekleşmeyecektir.
 Beni bir daha arama.
 Bu yaptığın doğru değil.
Not: Bazı cümlelerde olumsuz ek
ya da sözcük bulunduğu hâlde çıkan anlam olumludur.
 Seni tanımaz mıyım? (Tanırım)
Not: Bazı cümlelerde olumsuz ek
ya da sözcük bulunmadığı hâlde çıkan anlam olumsuzdur.
 Ne annesini ne beni anladı.
Basit Cümle: Tek yüklemi olan; fiilimsi, ki bağlacı, şart eki (-sa, -se) ya da
doğrudan anlatım cümlesi içermeyen cümlelerdir.
Bahçede oyunlar oynardık.
Birleşik Cümle: Bir yüklem ve en az bir yan yargıdan oluşur. Yan yargının
neyle oluşturulduğuna göre adlar alır.
- Girişik Birleşik Cümle: Fiilimsilerle kurulur.
Soruları çözmeden dışarı çıkma.
- İç İçe Birleşik Cümle: Yan yargısı doğrudan anlatım cümlesiyle kurulur.
Öğretmen, yarın sınav var, dedi.
- ki’li Birleşik Cümle: Yan yargısı, ki bağlacıyla kurulan cümlelerdir.
Sınava çalışmadı ki kazansın.
- Şartlı Birleşik Cümle: Yan yargısı şart ekiyle kurulan birleşik cümlelerdir.
Buraya gelirse ben giderim.
Sıralı Cümle: En az iki yüklemi olan cümlelerdir.
Hızlı adımlarla eve geldi, odasına gitti.
Bağlı Cümle: Bağlaçlarla bağlanan cümlelerdir.
Size kadar geldik ancak sizi evde bulamadık.
Bir cümlede anlamları aynı olan veya anlamca biri diğerini içeren sözcüklerin
birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar. Söyleyeceklerimizi en az
sözcüğüyle anlatmaya "duru anlatım" denir. Cümlede gereksiz sözcük bulunması
duruluğu bozar.

Öğretmenimiz bizi tebrik edip kutladı.

Yaya yürüyünce ayaklarım ağrıyor.

Dışarı soğuk ancak içeri ise sıcaktı.

Belki size gelebiliriz.

Aşağı yukarı üç dört yıldan beri görmüyorum
onu.

Geçen sınavda da yine başarılı oldu.
Türkçede doğrudan eylem olarak çekimlenebilecek
bir sözcüğün yardımcı eylem alarak çekimlenmesi
yanlıştır. (etmek, eylemek, olmak, kılmak)

İstek alan şarkılar şunlar.

Annesi geçen yıl hasta oldu.

Ondan uzun zaman kuşku ettim.

Öğretmenlik için başvuruda bulundum.

Doktorun seni iki günde iyi etti.

Bu romanı onun en güzel eseridir.

Arabadaki eşyalarımın tümü benimdi.

Kaldığımız tatil köyü gayet güzeldi ve bakımlıydı.

Bu çocuk kesinlikle yemek yemesini bilmiyor.
Anlamı iyi bilinmeyen, eş anlamlarıyla, aynı kökten türemiş benzerleriyle
karıştırılan sözcükler anlatım bozukluğuna yol açar.
Bazı sözcükler de vardır ki her cümlede kullanılmaz. Bu sözcükler içerdikleri
anlamları yönüyle her cümleyle uyuşmaz. O hâlde bu türden sözcükler,
kullanılmaması
gereken
yerde
kullanılırsa
sözcüğün
kullanılmasından doğan anlatım bozukluğu ortaya çıkar.
yanlış
anlamda

Son günlerde içine kapanmış, çekimser bir kişiliğe bürünmüştü.

Karnıyarık, Türk mutfağına özel bir yemektir.

Senin sayende bu maçı da kaybettik.

Bütün olumsuzluklara karşılık başarılı oldu.

Sınıfta etken bir rolü vardı.

Saçı sakalı büyümüş, tanınmaz olmuştu.

Verdiğim parayı küçümsedi.
UYARI: Olumlu ve olumsuz cümlelerde kullanılacak sözcükler
farklıdır.
“sağlamak, şans, katkı…” olumlu cümlelerde; “yol açmak, tepki, asla, neden
ol-…” olumsuz cümlelerde kullanılır.
Bu aracın kaza yapma şansı çok yüksek.
Annem, iş yaşamımda iyi bir yere gelmeme neden oldu.
Bir sözcüğün, cümlenin akışına veya anlamına uygun yerde kullanılmaması anlatım
bozukluğuna yol açar.

Çocuğu ısıran kadının köpeği yakalanıp barınağa gönderildi.

Birden ateşli ateşli otobüs muavinlerinden söz etmeye başladık.

Arkadaşlarına kısaca başından geçenleri anlatmıştı.

İki çocuk gözü yaşlı okulun yolunu tuttu.

Bir sonbahar günü köyde öğretmen olan halamın yanına gittim.

Rüzgar, bıçak gibi yüzüne çarptı.

Polis öfkeyle geçen arabayı durdurdu.
Bir cümlede anlamca birbirine ters olan sözlerin birlikte kullanılması cümlenin anlam
bütünlüğünü bozar. Genellikle kesinlik - olasılık ya da yaklaşıklık - kesinlik çelişkisi
görülür.

Aşağı yukarı tam on yıl sonra onu gördüm.

Elbette bunu onlar yapmış olabilir.

Şüphesiz başarında ailenin büyük katkısı olmalı.

Umuyorum sende mutlaka bir ev alırsın.

Yaklaşık dört bin sekiz yüz doksan altı aday, sınava girecek.
İyi ve sağlam bir cümle temel mantık ilkelerine uygun olmazsa anlatım
bozukluğu yapılmış olur.

Kral ölünce yerine oğlu kral seçildi.

Seninle değil şehir içinde gezmek, dünya turuna bile çıkılmaz.

İngiltere’deki gayrimenkullerini Türkiye’ye getirdi.

İntihar etti ama ölmedi.
Adlaşmış sıfatlardan, sıfat-fiillerden sonra ya da özneyi belirlemek için
özneden sonra virgül kullanmak gerekir; kullanılmazsa cümlede anlam
ikiliği oluşabilir.

Zavallı insanların zorda kalmasını istemezdi.

Yaşlı adama bir şeyler söyledi.

Voleybolcu kızlara ne yapması gerektiğini anlattı.
Bazı cümlelerde kişi zamiri kullanılmadığı takdirde bir anlam belirsizliği ortaya
çıkar. Cümlenin başına hem “senin” hem de “onun” zamirini getirebiliyorsak orada
bir anlam belirsizliği vardır.

Bana ne söyleyeceğini biliyorum. (senin / onun)

Yarışmada birinci olduğuna çok sevindim.

Babası, Mehmet’i dershaneden alacakmış; onunla hemen konuşmalıyım.
Bazı cümlelerden birden fazla anlam çıkabilmektedir. Bu tip cümlelerde anlam
bulanıklığı giderilmediği takdirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

Adam, politikayla karısından çok ilgileniyor.

Bu kötü insanlara sizden çok kızıyorum.

Onları sizden az tanıyorum.

Sanatla bilim adamlığı farklı şeylerdir.
Deyimler, atasözleri kalıplaşmış ve halk diline, kültürüne yerleşmiş sözcük gruplarıdır. Bu
yüzden, deyim ve atasözlerindeki sözcükler kesinlikle değiştirilemez. Kullanılan deyim,
cümleye de uygun olmalıdır.
 Adam olana sivrisinek saz, olmayana davul zurna az.
 Her ağızdan bir ses çıkarsa bu toplantı bitmez. (kafadan)
 Ona ayak bağı oluyor, işini çabuk bitirmesini sağlıyordu. (bitirmesine engel oluyordu)
 Ablam bir işi aklına taktı mı onu gerçekleştirmeden rahat edemez.
Yemekte sadece köfte ve mevsim salatası vardır.
Konuklara pasta ve portakal suyu ikram edildi.
Özel ve devlet üniversiteleri
Sıralı ve isim cümlesi örnekleri yazalım.
• birçok, biraz, herhangi, birkaç, hiçbir, her… gibi sözcükler tamlayan olursa
önündeki isim tekil olur.
İhaleye birçok yerli ve yabancı firmalar katıldı.
Bu konuyu önce öğretmenimize soralım, görüşlerinin ne olduğunu
anlayalım.
Dergiye uzandı ve sayfalarını çevirmeye başladı.
Parasını verip de üzerini almayan var mı?
Onun ve benim adım listede yoktu.
Gece yarısı kurtların kuşların ötmesi.
Yaz tatilinde elime geçen bütün edebi ve macera romanlarını okudum.
Aile çocukların eğitilmesinde önemli sorumlukları vardır.
Doktor hiçbir kaygı duymadan sadece insanlık namına çalışması
beklenemez.
Türkler İslam medeniyetine geçmesinden önce halk hikayecilerinin görevini
ozanlar yapmaktaydı.
Ahmet Bey derneğimizin üye ve ikinci başkanıdır.
Bu cami şehrimizin önemli eser ve şehrin en güzel
yerindedir.
Ahmet,
Özne
dün okulda
ZT
DT
kitabını unuttu.
Nesne
Yüklem
Dizinin ilginçliği kalmamış, izleyicileri bıktırmıştı.
Öğretmenin baş ağrısı tuttukça aspirin içerdi.
Araçların boyası yenilendi ve satışa çıkarıldı.
Özne
Yüklem
+ herkes, hepsi, her biri
- kimse, hiç kimse, hiçbiri
Herkes bahçeye inmiş, ders çalışmamıştı.
Herkes bahçeye inmiş, kimse ders çalışmamıştı.
Özne
Yüklem
I ve II. Tekil
1. Çoğul
Ben ve Sen
Ders çalışıyoruz.
I ve III. Tekil
1. Çoğul
Ben ve o
Ders çalışıyoruz.
I, II ve III. Tekil
1. Çoğul
Ben, sen ve o
Ders çalışıyoruz.
II. ve III. Tekil
2. Çoğul
Sen ve o
Ders çalışıyorsunuz.
Özne
Yüklem
İnsan + çoğul
Tekil - çoğul
Çocuklar top
oynuyorlar
İnsan dışı + çoğul
tekil
Kuşlar ötüşüyor
Ders çalışıyoruz.
İnsan dışı + çoğul
(kişileştirme)
Tekil - çoğul
Kuşlar
dertleşiyor
İçkiyi az, sigarayı hiç içmezdi.
O bana dert, ben ona mutluluk verdim.
O gün annem eve , ben ise işe gittim.
Babam kitap okuyor, bense ders çalışıyordum.
Babam kitap okuyordu, bense ders çalışıyordum.
Babam kitap okuyor, annemse ders çalışıyordu.
Odası çok temiz ama düzenli değildi.
Kitaplar oldukça pahalı ve alınabilecek gibi değildi.
Bu can sıkıcı ve çaresi olmayan olaylarla ilgilenemiyorum.
Bakan bu sözlerin yersiz ve doğru olmadığını söyledi.
Kimin haklı , kimin haklı olmadığını anlayamadım.
Ona çok güveniyor ve onu seviyoruz.
Tencereye su koydu ve tencereyi ocağa yerleştirdi.
Gerekmedikçe şoförle konuşmayın , meşgul etmeyin.
Onu çok seviyor ve
ona
güveniyoruz.
Seni kutlar ve kurum adına sana
teşekkür ederiz.
Ahmet Ankara’ya geldi ve hayran kaldı.
Etken
Edilgen
Özne Belli
Özne belli değil
Ahmet kitap okudu (etken)
Kitap okudu. (etken)
Kitap okundu (edilgen)
Ne yaparsan yap, mutlu edilemez o.
Ne yaparsan yap, mutlu edemezsin onu.
Ne yapılırsa yapılsın mutlu edilemez o.
İsim fiil
Sıfat fiil
Zarf fiil
Ne gelişini ne de gittiğini gördüm.
Nedensiz gülmesini ve ardından ağlayışını gördüm.
Download