1123 - Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı
DİŞHEKİMLİĞİNDE ANTİİNFLAMATUVAR İLAÇ
UYGULAMASI
BİTİRME TEZİ
Stj.Diş Hekimi Savaş ŞALKA
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Sibel GÖKSEL
İZMİR-2013
ÖNSÖZ
"Diş Hekimliğinde Antiinflamatuvar İlaç Uygulanması" konulu bitirme
tezimin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Sibel
GÖKSEL, yardımlarını esirgemeyen Aysel TOPRAK, Telman İSKENDER, Ahmet
ÖZDEMİR, Cumhur ATALAY ve Recai TEMİZKAN arkadaşlarıma ve hayatım
boyunca yanımda olan çok sevdiğim aileme sonsuz teşekkür ve saygılarımı sunarım.
İZMİR-2013
Stj.Diş Hekimi Savaş ŞALKA
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ ……………………………………………………………………………….1
1. TEMEL ETKİ ve MEKANİZMALARI .....................................…..............1
2. SINIFLANDIRMA …………………………………………...……………4
3. SALİSİLATLAR ………………………………………..……………...….6
3.1. Aspirin ve Sodyum Salisilat …...…..…………………………………6
4. SALİSİLATLARIN
ÖZEL
ve
DİĞER
ANTİİNFLAMATUVAR
İLAÇLARLA ORTAK YAN TESİRLERİ ..……………….……..……...7
5. PARAAMİNOFENOL TÜREVLERİ …………………….……………..12
5.1 Asetaminofen (Parasetamol) ……..……………………….…………..12
6. PİRAZOLON TÜREVLERİ İLAÇLAR …………….….…..………...13
6.1Propifenazon ve Aminopirin ….…………………………..…….……..14
6.2.Metamizol Sodyum (Dipiron) ………...….……………………….…..15
7.PROFENLER (FENİL PROPİONİK ASİT TÜREVLERİ) …………….15
7.1 İbuprofen ……….………………………………………………...…….15
7.2 Naproksen .......……….…………….…………………………..…..…...16
7.3 Fenbufen .........…………………..…………….………………………..17
7.4 Tiaprofenik Asit……….............……………..…………………………17
7.5 Ketoprofen .........………………………..…………..…………………..18
7.6 Fenoprofen Kalsiyum ….........………………...….…..…...…..……..18
8. FENİLASETİK ASİT TÜREVLERİ …………...….............……………18
8.1 Diklofenak Sodyum ….…………...……..……………………………..18
8.2 Nabumeton....……...……..………………………..…………………..18
8.3 Fenklofenak ……………………..………………..……………………19
9. İNDOL ASETİK ASİT TÜREVLERİ ……………………………….…...19
9.1. İndometasin…………...……..………...…………………….....….….19
9.2. Asemetasin ……………………………..………………………….….20
9.3. Tolmetin …….………….…………..………………………………… 20
9.4. Ketorolak Trometamol …………………….....……….……….……. 20
9.5. Sulindak …………………………………..…….……………………. 21
10. FENAMİK ASİT TÜREVLERİ ……………..……………..……....…... 21
10.1. Mefenamik asit ………………...…………..…………………….…. 21
10.2. Flufenamik asit ……………………………….…………………….. 21
10.3. Etofenamat ……………………………….………………………....21
11. OKSİKAMLAR ve DİĞER İLAÇLAR …………………………..…...... 22
11.1. Piroksikam …………………….……...……………………………. 22
11.2. Tenoksikam ……………........……….……………………………....22
11.3. Prokuazon …………….……..…….…………………………..…. .22
12. COX-2 İNHİBİTÖRLERİ …………..……………………………..……. 22
12.1. Meloksikam …………………..……………………………………... 23
12.2. Nimesulid …………………...…………………………….……….…23
12.3. Etodolak …………………...…………………..……………………..23
12.4. Selekoksib ………………………….…………………………….…..24
12.5. Rofekoksib ……………………………….……………………….….24
13. MÜSTAHZAR ÖRNEKLERİ…...………………………………………..24
14. SONUÇ ………..…………………………………………………………...30
15. KAYNAKLAR ..………………………...………………..………………..31
GİRİŞ
Non-steroidal antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ’ler) veya kısaca antiinflamatuvar
analjezikler, dişhekimliğinde ağrı semptomunun giderilmesinde sıklıkla tercih edilen
ilaç grubudur. Bu grup analjeziklerin antiinflamatuvar etkinliği sentetik veya doğal
en güçlü antiinflamatuvar steroid ilaçlar olan glukokortikoidlerinkine göre zayıftır.
Analjezik etkinlikleri de güçlü analjezikler olan, ancak anti inflamatuvar etkisi
bulunmayan narkotik analjeziklerinkine göre genellikle zayıftır. Ancak ilaç
bağımlılığı yapmamaları, ”uyuşukluk ve bilinç bulanıklığı” olarak tanımlanan
narkoz hali oluşturmamaları, terapötik etkilerine karşı tolerans oluşmaması ve artirit,
osteoartirit gibi romatizmal hastalıklarda uzun süre kullanılabilmeleri nedeniyle
geniş bir kullanım alanı bulmuşlardır.
NSAİİ'ler somatik ağrılarda, özellikle ağrı hafif veya orta derecede ve künt
nitelikte ise yeterli analjezik etkiye sahiptirler.Başağrısı, miyalji, artralji, diş ağrısı
gibi genellikle lokal iltihabi reaksiyona bağlı olan ağrı çeşitlerinde kullanılırlar.
Bu grup ilaçların büyük kısmında analjezik etkiye ilave olarak antipiretik etki
de bulunur. Bu yüzden bu grup ilaçlara ”antipiretik-analjezik ilaçlar” da denir.
Antiinflamatuvar etkileri nedeniyle iltihabın 4 ana belirtisi olan ağrı, ödem,
kızarıklık ve sıcaklık artışı gibi lokal olayları giderebilirler. NSAİİ'lerin pek çoğu
analjezik, antipiretik ve antiinflamatuvar etkinin üçünü de yaparlar. Bazıları ise
sadece antipiretik ve analjezik etki gösterirler (asetaminofen/parasetamol gibi).
TEMEL ETKİLERİ VE ETKİ MEKANİZMALARI
Analjezik Etkileri
Antiinflamatuvar analjeziklerin ağrı kesici etkileri büyük ölçüde periferik
etkilerine bağlıdır. Ağrı yapıcı kimyasal veya mekanik etkenlerin periferde
prostaglandinlerin sentezini artırdığı ve periferik aferent sinir uçlarının ağrı
uyarılarına karşı duyarlılığını artırdıkları bilinmektedir. NSAİİ' lerin pek ç oğunda
bulunan ortak bir özellik dokularda araşidonik asitten prostaglandinlerin ve diğer
bazı eikozanoidlerin oluşmasını katalize eden siklooksijenaz (COX-1 ve COX-2)
enzimlerini inhibe etmeleridir. Narkotik analjeziklerden farklı olarak bu maddelerin
sentezini inhibe ederek ağrı kesici etki yaparlar.
Antipiretik Etkileri
Ateş, “immunolojik sataşmaya bağlı olarak vücut sıcaklığının yükseltilmesi”
olarak tanimlanır. İnfeksiyon hastalıklarının kardinal semptomudur. Ancak ateşe
neden olan immunolojik faktörler sadece infeksiyon etkenlerinden salıverilenler
değildir. İnfeksiyöz olmayan iltihap olayları, örneğin kanser, greft reaksiyonu ve
benzeri durumlar da, salıverilen pirojen maddeler nedeniyle ateşe yol açarlar.
Antipiretik ilaçlar artmış olan vücut sıcaklığını düşürürler, normal vücut
sıcaklığını etkilemezler. Bu ilaçların vücut sıcaklığını düşürmeleri ısı kaybını
artırmalarına bağlıdır. Isı kaybı ise ciltte vazodilatasyon ve terleme oluşturmak
suretiyle sağlanır.
Antiinflamatuvar Etkileri
Aspirin ve bu gruptaki diğer ilaçların antiinflamatuvar etki mekanizmaları
tam olarak bilinmemektedir. Durumun tam olarak aydınlatılamamasının başlıca
nedeni inflamasyonun, erken (vasküler dönem) ve geç (hücresel dönem) olarak
oluşan ve düzenli bir sıraya göre gelişen çok ç eşitli olaylardan meydana gelmesi ve
bunlar sırasında çok sayıda mediyatör veya
modülatör endojen maddelerin
salıverilmesidir.
Ağrı yapıcı etkenler; dokudaki tahriş ve zedelenme, ayrıca immunolojik
reaksiyonlar; lokal araşidonik asitten prostasiklin ve prostaglandinlerin sentezini
artırırlar. Ayrıca iltihaplı dokuda araşidonik asitten Iipoksijenaz enzimleri tarafından
2
oluşturulan hidroperoksi yağ
asitlerinin, monohidroksi yağ
asitlerinin ve
l ö kotrienlerin miktarı da artar.
Antiinflamatuvar analjezikler siklooksijenaz (COX) enzimlerini inhibe ederler,
fosfolipaz A2'ye dokunmazlar. Böylece sadece siklooksijenaz ürünlerinin değil, aynı
zaman da lipoksijenaz ürünlerinin de sentezini azaltırlar.
Antiinflamatuvar analjezikler, prostaglandinlerin bazı doku yıkıcı etkilerini
(inflamasyon
sırasında
osteoklast
hücrelerinin
aktivasyonuna
bağlı
rezorbsiyonu artması gibi) de ö nleyebilirler.
SINIFLANDIRMA
1) SALİSİLATLAR

Aspirin ve Sodyum Salisilat

Diflunisal
2) PARA-AMİNOFENOL TÜREVLERİ

Asetaminofen(Parasetamol)
3) PİRAZOLON TÜREVLERİ İLAÇLAR

Propifenazon ve Aminopirin

Metamizol Sodyum (Dipiron)
4) PROFENLER ( FENİLPROPİONİK ASİT TÜREVLERİ

İbuprofen

Naproksen

Fenbufen

Tiaprofenik Asit

Ketoprofen

Fenoprofen Kalsiyum
5) FENİL ASETİK ASİT TÜREVLERİ

Diklofenak Sodyum
3
kemik

Nabumeton

Fenklofenak
6) İNDOL ASETİK ASİT TÜREVLERİ

İndometasin

Tolmetin

Ketorolak Trometamol

Sulindak
7) FENAMİK ASİT TÜREVLERİ
 Mefenamik asit
 Flufenamik asit
 Etofenamat
8) OKSİKAMLAR VE DİĞER İLAÇLAR
 Piroksikam
 Tenoksikam
 Prokuazon
 Azapropazon
 Metotrimeprazin
9) COX-2 İNHİBİTÖRLERİ

Meloksikam

Nimesulid

Etodolak

Selekoksib

Rofekoksib
4
1) SALİSİLATLAR
Aspirin ve Sodyum Salisilat
Aspirin, NSAİİ’ler içinde en fazla kullanılanı ve ucuz olanıdır. Genellikle ağız
yolundan alınır, parenteral pek kullanılmaz. Toksisitesi görece düşük bir ilaçtır.
Antipiretik etkisi de vardır.
Deneysel olarak oluşturulan iltihap modellerinde aspirin ve sodyum salisilat
prostoglandin, prostasiklin ve tromboksan sentezini inhibe ederler. Her iki madde de
COX-1 ve COX-2 enzimlerini irreversible inhibe ederler. (Diğer NSAİİ’ler
reversible inhibisyon yapar.)
Aspirin, trombositlerin siklooksijenaz enzimini, (COX-1'i) bu enzimi
asetillemek suretiyle irreversibl olarak, selektif ve güçlü bir şekilde bloke eder. Bu
antitrombositik (antiagregant) etkisi düşük dozlarda oluşur, bu etki trombositlerin
siklooksijenazının kovalent asetillenmesi nedeniyle trombositin yaşam süresi kadar
(ortalama 9 gün) devam eder.
Farmakokinetiği
Mide suyunun asit ortamında daha ziyade noniyonize durumda olduğundan
mideden absorbe olabilir. Bundan dolayi ilaç alındıktan 20 dakika gibi kısa bir süre
sonra kandaki düzeyi, minumum etkin düzeyin üstüne çıkar ve analjezik etki başlar.
Kullanılış
Aspirin: Aspirin ağız yolundan genellikle tablet şeklinde verilir. Ağrı kesmek
için mutad olarak 0,5-0,75 gr. dozunda alınır. Belirtilen dozla, gerektiğinde 4-6 saatte
bir tekrarlanır. Analjezik olarak kullanışta günlük maximal dozu 4 g sınırını
geçmemelidir.
Antitrombositik etkisi nedeniyle çeşitli kardiyovasküler hastalıkların tedavi ve
profilaksisinde, günde veya gün aşırı genellikle 80-325 mg gibi küçük dozda
kullanılır. Bu dozda antiinflamatuvar etki gösteremez.
Sodyum Salisilat: Barsak kaplamalı tabletler şeklinde kullanılır. Bu ş ekilde
mide barsak kanalından absorbsiyonu olduğu için ç abuk tesir istenilen akut ağrılı
durumlarda tercih edilmez. Sodyum salisilatın İ.V. verilmeye özgü injeksiyonluk
solüsyonları da vardır.
Salisilik Asid: Solüsyon veya pomad şeklinde kullanılır. Cilt üzerindeki
uygulama yerinden absorbe edilir. Bu şekliyle zehirlenmeye neden olabilir.
5
SALİSİLATLARIN ÖZEL VE DİĞER ANTİİNFLAMATUVAR
İLAÇLARLA ORTAK YAN TESİRLERİ
1) Gastrointestinal kanal irritasyonu, kanaması ve ülserojenik etki:
Salisilatlar ve diğer antiinflamatuvar analjezikler; başta mide olmak üzere
gastrointestinal mukozayı tahriş ederler ve çeşitli lezyonlara neden olurlar. Mide
mukozasında epitel dökülmesi, yüzeyel peteşiler yaparlar ve mideden gizli kan
kaybını artırırlar. Akut belirtileri tedavinin 1. veya 2. haftasi içinde ortaya çıkabilir.
Tedavi uzarsa ülser meydana gelir. Bu genellikle tedavinin ilk 3 ayından sonra
ortaya çıkar. Sözkonusu ilaçların yaptığı mukoza lezyonlarının tümüne “Analjezik
Gastroenteropatisi” adı verilir.
Analjezik gastroenteropatisi riskini artıran durumlar aşağıda belirtilmiştir:

Daha önce geçirilmiş peptik ülser veya gastrointestinal kanama öyküsü

Dozun artması ve kullanma süresinin uzaması

Birden fazla NSAİİ bir arada kullanılması

Diğer ülserojenik ilaçları (glukokortikoidler, mukozit yapan kanser
ilaçları gibi) veya oral antikoagulanların birlikte alınması

Fazla alkol alımı

Sigara tiryakiliği

Genel durumun bozuk olması
Aspirin'in mide mukozasını bozması, mukoza ile direkt temasları halinde daha
fazla olmaktadır. Yemeklerle birlikte alınması ve bol su ile alınması, mide tahrişini
azaltır.
Gastrointestinal yan tesir oluşturma potansiyeli bakımından NSAİİ'ler üç
kategoriye ayrılırlar;
(i)
En riskli olanlar: Ketorolak, İndometasin, Azapropazon, Piroksikam ve
Tolmetin
(ii)
Orta derece riskli olanlar: Aspirin, Naproksen, Fenoprofen ve Sulindak
(iii) Daha az ve genellikIe hafif gastrointestinal yan tesir yapanlar: İbuprofen,
Diklofenak, Etodolak ve Diflunisal
2) Kan ve Hemostaz:
Aspirin ufak dozda alındığında trombositlerin agregasyonunu inhibe eder ve
kanama zamanını uzatır. Heparin ve oral antikoagülanların, antikoagülan etkisini
6
potansiyalize eder.
K vitamini eksikliği, karaciğer hastalığı veya konjenital pıhtılaşma bozukluğu
olanlarda Aspirin kullanılmasından sakınmak gerekir.
Antiinflamatuvar etkili bütün analjezikler antitrombositik etkileri nedeniyle
hemostazı yavaşlatırlar ve kanama süresini uzatırlar. Ancak uzama aşırı derecede
olmaz ve genellikIe sağlıklı bireylerde normal kanama zamanı aralığının üst sınırını
geçmez. Ancak artma fazla olmasa da, perioperatif olarak verilen antiinflamatuvar
analjezikler, ameliyat yerinden kan sızması olasılığını artırırlar.
3) Alerjik Reaksiyonlar:
Aspirin alanlarda seyrek olarak alerjik reaksiyon gelişir. Bunun başlıca iki tipi
vardır. Birinci tipi astma nöbeti şeklinde olur ve daha ziyade bronşiyal astma,
vazomotor rinit ve burun polipozisi bulunan hastalarda ortaya çıkar. Bu tip astma
literatürde “Aspirine Duyarlı Astma” olarak bilinmesine karşı, prostaglandin
sentezini inhibe eden diğer NSAİİ'lerle de oluşmaktadır. Diğer tip alerjik
reaksiyonlar ise ürtiker veya anjiyoödem şeklinde olur.
4) Solunum:
Salisilatlar terapötik dozlarda alındıklarında solunum merkezini hafif stimüle
ederler. Solunum sayısını ve daha az derecede olmak üzere ventilasyon hacmini
artırırlar.
5) Kardiyovasküler Sistem:
Salisilatların
kalp
ve
damarlar
üzerine
klinikte
erişilen
yüksek
konsantrasyonlarda bile direkt bir etkisi yoktur.
Aspirin ve diger NSAİİ’lerin, prostaglandin sentezinin inhibe edilmesine bağlı
antinatriüretik etkileri
ve vazokonstriksüyona eğilim yaratmaları nedeniyle
hipertansiyonlu hastalarda kan basıncını yükseltrme olasılıkları artar. Bu olasılık
yaşlı hastalarda daha fazladır. Hipertansiyonlu hastalarda kan basıncında en fazla
yükselme yapan ilaçların lndometasin ve Naproksen olduğu bulunmuştur.
6) Salisilizm:
Salisilizm, romatizmal ateş veya romatoid artirit olguları gibi yüksek dozda
salisilat alan kimselerde ortaya çıkan, orta derecede bir salisilat zehirlenmesi
7
tablosudur. Başağrısı, baş dönmesi, uyuşukluk, görme bulanıklığı, işitme kaybı
ve kulak çınlaması, hiperventilasyon, bulantı, kusma ve bazen diyare ile kendini
gösterir.
7) Ürik asit ve glukoz metabolizması:
Salisilatlar ufak dozlarda verildiklerinde böbreklerden ürik asid itrahını
azaltarak, bu maddenin kandaki düzeyini yükseltirler. Normal bir insanda, yüksek
dozda alınan salisilat glikojenoliz, hiperglisemi ve glikozüri yapabilir. Çocuklarda
ise salisilat intoksikasyonu sırasında hipoglisemi oluşur.
8) Hepatotoksik etki:
Aspirin hepatotoksik etki
potansiyeli
vardır. Bu
etkisi
çocuklarda
yetişkinlerden daha belirgindir.
Diğer
ilaçların
hepatotoksik
etki
potansiyeli
ise,
Fenilbutazon
ve
Asetaminofen hariç, düşüktür.
9) Antinatriüretik etki ve böbrek zedelenmesi:
Aspirin ve diğer NSAİİ’ler, böbrekte PGE2 ve prostasiklin sentezini inhibe
ederek glomerüler filtrasyon hızını ve böbrek kan akımını azaltabilirler. Böbrek
tubuluslarında Na+ ve su absorbsiyonunu artırabilirler ve itrahını azaltabilirler.
(antinatriüretik etki). Bu etkilerine bağlı olarak vücutta tuz ve su retansiyonu
yapabilirler.
10) Yara Nedbeleşmesi:
Antiinflamatuvar analjezik ilaçların yara nedbeleşmesi üzerindeki etkileri
deney hayvanlarında ve genellikle aspirin dışındaki ilaçlar kullanılarak incelenmiştir.
Bazı hayvan modellerinde elde edilen sonuçlar tartışmalıdır. Kornea nedbeleşmesi
ve kemik “remodeling”i üzerinde belirgin bir etkileri saptanmamıştır. Ancak
deneysel gastrointestinal anastomozların nedbeleşmesini geçiktirdikleri bulunmuştur.
11) Aspirin ve Gebelik:
Aspirin gebeler tarafından alındığında fetal dolaşıma önemli ölçüde geçer.
Gebeliğin son 6 ayı sırasında sürekli Aspirin alan kadınlarda; gebeliğin 10 güne
kadar uzadığı ve doğum eyleminin uzun sürdüğü bildirilmiştir.
8
Gebeliği sırasında uzun süre Aspirin alanlarda anemi, antepartum hemoraji ve
pre-eklampsi insidensi artar. Doğumdan birkaç gün önce Aspirin alan kadınlarda
doğum ve doğum sonu kanamaları artar; yenidoğanda intrakranial kanama insidensi
yükselir ve doğum aletli yapılmışsa yenidoğanın cildinde kolayca lokal ekimoz
oluşabilir.
Çeşitli yan tesirler, gebenin uterusunda, bebeğin akciğer dolaşımında ve her
ikisinin de trombositlerinde prostaglandin sentezinin inhibe edilmesine bağlı olduğu
için, gebelik sırasında sadece Aspirini değil, diğer siklooksijenaz inhibitöru
antiinflamatuvar ilaçları da, uzun süre ve doğuma yakın dönemde kısa süre bile
olsa, kullanmaktan kaçınmak tavsiye edilir.
Kural olarak gebeliğin son 3 ayında bu ilaçlar alınmamamalıdır; onların
yerine Asetaminofen kullanılabilir. NSAİİ alınması gerekli ise doğumdan önceki
hafta kesilmelidir.
12) Aspirin ve Emzirme:
Emziren annelerin, aspirin ve diğer antiinflamatuvar analjeziklerin çoğunu
kullanması tavsiye edilmez.
Günde 2,4 gr Aspirin alan bir annenin emzirdiği bebekte metabolik asidoz
yapacak kadar Aspirinin absorbe edildiği ve Indometasin alan annenin bebekte grand
mal tutarık meydana geldiği bildirilmiştir.
Uzun etki süreli analjeziklerin de (Naproksen gibi) emzikli kadınlar tarafından
kullanılmaması gerekir. Buna karşılık Ibuprofen, Diklofenak veya Flurbiprofen gibi
süte az miktarda geçen analjezikler kullanılabilir. Ancak
antiinflamatuvar
analjeziklerin emziren kadınlarda tümüle sakınılması gerektiğini kabul eden tıbbi
çevreler de vardır.
13) Kondrotoksik Etki Potansiyeli:
Antiinflamatuvar analjeziklerden bazılarının (Salisilatlar ve Indometasin gibi)
normal veya osteoartiritli hastaların kıkırdak dokusu üzerinde yapılan in vitro
incelemelerde; glikozaminoglikan sentezini bozduğu ve kıkırdak matriksinin temel
maddesi olan proteoglikanın kaybını artırdığı saptanmıştır. Öte yandan osteoartirit ve
romatoid artritte iltihabi olayı da
proteoglikan üretimini bozduğundan ve
ekstraselüler matriksin rezorpsiyonunu artırdığından, antiinflamatuvar ilaçların
kıkırdak koruyucu indirekt etkileri de vardır.
9
14) Tiroid üzerine etkisi:
Salisilatlar, plazma proteinlerine bağlı tiroksin ve triiyodotironin'i bağlanma
yerinden atarlar ve onların dolaşan kandan uzaklaştırılmasını hızlandırırlar. TSH
salgılanmasını inhibe ederek tiroidin iyod “uptake”ini düşürürler. Bu etkiler hafif
olup tiroid fonksiyonunda belirgin bir bozukluğa neden olmaz.
15) Reye Sendromu:
Bu sendrom yağlı karaciğer dejenerasyonunun eşlik ettiği akut bir ensefalit
tablosudur. Çocuklarda nadir görülen akut nörolojik hastalıklardan birisidir. Viral
infeksiyonlar sırasında Aspirin kullanılmaması ile Reye sendromu oluşması arasında
bir ilişki olduğu ileri sürülmüşse de bu nokta tartışmalıdır.
A.B.D.’de yayınlanan ve Halk Sağlığı Servis tarafından düzenlenmiş olan bir
epidemiyolojik inceleme, salisatların (özellikle Aspirin'in) alınması ile Reye
Sendromu oluşması arasında istatiksel olarak sıkı bir ilişki olduğunu göstermiştir.
Reye Sendromu riskinin doza bağımlı olarak arttığı bulunmuştur. Japonya'da yapılan
başka bir epidemiyolojik inceleme sözkonusu ilişkiyi doğrulamamıştır.
Sözü edilen tartışmalı durum çocuklarda Aspirin yerine, Asetaminofen
kullanılmasını artırmıştır.
Diflunisal
Salisilik asidin difluorofenil türevidir; vücutta salisilata metabolizma edilmez.
Aynı miktardaki Aspirin ve Asetaminofen ile eşit etkinlik gösterir.
Analjezik, antiinflamatuvar ve antipiretik etkilerinden başka ürikozürik etkisi
de vardır.
Ağrı kesici olarak başlangıçta 1 g ve daha sonra 8-12 saatte bir 0,5 g dozunda
ağızdan verilir. En sık görülen yan tesirleri; bulantı, dispepsi, karın ağrısı ve diyare
gibi gastrointestinal bozukluklardır.
2) PARA-AMİNOFENOL TÜREVLERİ
Bu grupta Asetaminofen ve Fenasetin bulunur. Asetaminofen, kronik
kullanılması halinde bu grup ilaçların en az toksik olanıdır.
Analjezik nefropatisinin baş sorumlusu olarak görülen Fenasetin 1960'lardan
10
itibaren Türkiye de dahil bir çok ülkede yasaklanmıştır.
Asetaminofen (Parasetamol)
Asetaminofen Aspirin'inkine, yaklaşık olarak eşit derecede analjezik etki
yapar. Antipiretik etkisi de onunkine yakın güçtedir; fakat Aspirin'den farklı olarak,
antiinflamatuvar etkinliği oldukça düşüktür ve bu tür etkinlik gerektiren
indikasyonlarda kullanılmaz. Ancak antiinflamatuvar ilaçların analjezik etkisini
artırmak için onlarla birlikte kullanılabilir. Antitrombositik etkinliği ise zayıftır.
Ağız yolundan alındığında Asetaminofen, çabuk absorbe edilir ve etkisi erken
başlar; plazma düzeyi 1/2-1 saat içinde maksimuma erişir.
Bir dozdan sonra analjezik etkisi 3-4 saat kadar devam eder. Asetaminofen'in
büyük kısmı karaciğerde glukuronik asit ve sülfatla konjuge edilir ve böbreklerden
bu şekilde itrah edilir.
Suda fazla çözünen ve sabit kalan bir madde olduğu için, Asetarninofen’i sıvı
farmosötik şekiller içinde vermek mümkündür. Bundan dolayı özellikle bebek ve
çocuklar için hazırlanan eliksir, süspansiyon vb. şekillerdeki sıvı analjezik
müstahzarların yapımında sıklıkla kullanılır.
Asetaminofen erişkinlere ve adolesanlara ağizdan 500-1000 mg dozunda
verilir. Gerekirse bu doz 4-6 saatte bir tekrarlanır. Günlük maksimum dozu
genellikle 4 g olarak kabul edilir. Böbrek yetmezliği olanlarda ve alkoliklerde doz
azaltılmalıdır. Belirtilen dozda “self-medikasyon” için 5-10 günden fazla
kullanılması tavsiye edilmez. Küçük çocuklara doktor tavsiye ettiği takdirde şu
dozlarda verilebilir; bir yaşından küçüklerde bir kerelik doz 60-120 mg ve 1-5
yaşlar arasında 120-250 mg'dir. Aç karna almması tercih edilir.
Bu ilaç aşırı dozda alındığında, öldürücü akut karaciğer nekrozu yaptığı
bilinen az sayıdaki ilaçlardan biridir. Bir seferde 10 g veya daha yüksek miktarlarda
vücuda girdiğinde belirgin akut karaciğer nekrozu sıklıkla oluşur.
Akut
intoksikasyon sırasında ilk 24 saat zarfında bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi
belirtiler oluşur. Sarılık ve diğer karaciğer yetmezliği belirtileri 2-3 gün sonra
ortaya çıkmaya başlar.
Asetaminofen,
Fenasetin'in
bir
metaboliti
olmasına
rağmen
methemoglobinemi ve hermolitik anemi nadiren oluşturur. Uzun süre kullanıldığında
analjezik nefropatisi riskini artırır. Seyrek olarak ciltte ü rtiker ve diğer alerjik
11
döküntülere neden olabilir.
3) PiRAZOLON TÜREVİ İLAÇLAR
Bu grupta, Aminopirin,
Propifenazon,
Metamizol Sodyum (Dipiron),
Fenilbutazon ve Oksifenbutazon bulunmaktadır. Aminopirin, Propifenazon ve
Metamizol Sodyum güçlü analjezik, antipiretik etkinlik ve düşük antiinflamatuvar
etkinlik gösterir; Fenilbutazon ve Oksifenbutazon ise güçlü antiinflamatuvar
ilaçlardır ve artık kullanılmamaktadırlar.
Dipiron, hem ağızdan hem parenteral verilebilir, Aminopirin ve Propifenazon
sadece ağızdan verilir. Bu grup ilaçlardan halen esas olarak
Dipiron ve
Propifenazon kullanılır.
Pirazolon türevi ilaçlar ayrı ayrı incelenmeden önce, derecesi ilaca ve tesirin
türüne göre farklı olmak üzere, grubun bütün üyelerinde bulunan üç ciddi yan tesirin
belirtilmesi uygun olur:
(i)
Kemik iliği depresyonu: Bu ilaçlar kemik iliğini bozarak alerjik
agranülositoz, trombositopeni ve aplastik anemi meydana
getirirler. Bu yan tesiri nedeniyle ölüm olduğu dünyanın bir çok
yerinde bildirilmiştir.
(ii) Su ve tuz r etansiyonu: Özellikle Fenilbutazon ve Oksifen
butazon alanlarda görülmektedir. Bu ilaçların söz konusu yan
tesir nedeniyle plazma hacmini %50'ye kadar varabilen bir oranda
artırdıkları, ödem yaptıkları, kalp yetmezliğine eğilimi olan
kimselerde yetmezliği belirgin hale getirdikleri ve akut akciğer
ödemi yaptıkları bildirilmiştir.
(iii) Gastroenteropati: Fenilbutazon ve Oksifenbutazon ile oluşur.
Dipiron ve benzerleri bu bakımdan pek risk oluşturmazlar.
Propifenazon ve Aminopirin
Bu iki pirazolon türevi ile diğer bir türev olan Dipiron, analjezik ve
antipiretik etkinlikleri kuvvetli, fakat antiinflamatuvar etkinlikleri nisbeten zayıf olan
ilaçlardır. Ülkemizde 1982 yılına kadar Aspirin’den sonra en fazla kullanılan
analjezik ve antiinflamatuvar ilaç Aminopirin idi. İnsan ve deney hayvanlarında
midenin asit ortamında, diyet içindeki nitritlerin eşliğinde A minopirin’in kolayca
12
dimetilnitrozamine dönüştüğü gösterilmiştir; bu madde güçlü bir kanserojen
olduğundan, Aminopirin yasaklanmıştır.
Propifenazon mide-barsak kanalından çabuk absorbe edilir, maksimum kan
düzeyi ilacın alınımından sonra 1-2 saat içinde oluşur. Ağızdan bir seferlik dozu
175-350 mg'dir. Günde 3-4 kez verilebilir.
Propifenazon, karsinojenik etki potansiyeli dışında Aminopirin'in bütün yan
tesirlerini göstermesi beklenen bir ilaçtır; ancak yeni kullanılmaya başlandığından
toksisitesi bakımından Aminopirin kadar fazla incelenmemiştir.
Metamizol Sodyum (Dipiron)
Aminopirin’in 4-metilaminometan sülfonat sodyum türevidir. Suda kolay
çözünür, bu nedenle injeksiyonluk preparat yapılmaya elverişlidir.
Dipiron farmakolojik yönden, yan tesirleri dahil, Aminopirin'e benzer.
Siklooksijenaz inhibitörü etkinligi ve antiinflamatuvar etkinliği zayıf, fakat analjezik
etkinliği
oldukça güçlüdür. Analjezik etkinliği Aspirin’inkinden yüksektir.
Antispazmodik etki potansiyeli de vardır.
Ağızdan bir seferde
500-1000 mg verilir. Günde 5 g'a kadar verilebilir.
%50’lik injeksiyonluk solusyonları 1,2 ve 5 ml'lik ampuller halinde bulunur. 0.5-2.5
g dozunda intramuskuler enjekte edilir. İntravenöz yoldan yavaş olarak enjekte
edilirse de bu yoldan kullanılması seyrek de olsa anafilaktik şoka neden olduğu için
pek tavsiye edilmez; gerekirse i.v. yoldan 1 gr’ı aşmayan dozda yavaş enjekte
edilerek verilebilir. Uzun
süre kullanılacaksa kan hücrelerinin sayısı periyodik
olarak izlenmelidir.
4) PROFENLER (FENİL PROPİONİK ASİT TÜREVLERİ)
Profenler; Aspirin ve Asetominofen’den sonra en fazla kullanılan analjezik
ilaçlardır. Bu grup içinde en fazla kullanılan İbupofen’dir ve bazı batı ülkelerinde
oral İbupofen preparatları tezgah üstü ilaç (OTC) statüsündedir.
İbuprofen
Fenilpropionik asit türevleri içinde ilk bulunanıdır. Analjezik, antipiretik ve
antiinflamatuvar etkinliği diğer fenilpropionik asit türevlerine ve indometasine oranla
zayıftır. Trombosit agregasyonunu Aspirin ve İndometasin'e göre daha düşük bir
13
derecede inhibe ettiği bulunmuştur. Günde 1,2 g dozunda, esas olarak analjezik etki
yaptığı ve antiinflamatuvar etkisinin ancak 1,5 g ve özellikle 2,4 g günlük doz
düzeyinde belirgin duruma geldiği saptanmıştır.
İbuprofen’in analjezik etkisi ağızdan alınmasının ardından çabuk (1 saat
içinde) başlar. Ancak genellikle 4 haftalık bir uygulamadan sonra gecikmeli olarak
belirgin hale gelir.
İbuprofen ağrı kesici olarak başağrısı, diş ağrısı, dismenore ve hafif ve orta
derecedeki postoperatif ağrıya karşı 4-6 saaatte bir 200-400 mg dozunda ağızdan
kullanılır. Bu bakımdan Aspirin ve Kodein’inkine eşit derecede analjezik etkinlik
gösterir. Ateş düşürücü olarak da kullanılabilirler.
En sık görülen yan tesirleri gastrointestinal kanalla ilgili olanlardır (bulantı,
kusma,
diyare
veya
kabızlık,
bazen
karın
ağrısı).
Peptik
ülserlilerde
kullanılmamalıdır. Seyrek olarak trombositopeni, ciltte döküntü, başağrısı, baş
dönmesi ve görme bulanıklığı yapabilir.
Aspirin Ibuprofen’in kan düzeyini düşürür. Warfarin ve benzeri ilaçlarla
etkileşme
göstermez
ve
onların
antikoagulan
etkinliğini
artırmaz. Diğer
antiinflamatuvar analjezikler gibi gebe kadınlarda ve emzirenlerde kullanılması
tavsiye edilmez. 14 yaşından
küçüklerde kısa
süreli
uygulama dışında
kullanılmamalıdır.
Naproksen
Fenilpropiyonik asit türevleri içinde en uzun etkili olanıdır. Bu gruptaki diğer
ilaçlar gibi analjezik, antiinflamatuvar ve antipiretik etki gösterir. İltihap dokusunda
lökosit aktivasyonu ve migrasyonu üzerinde belirgin inhibitör etki yaptığı
bulunmuştur.
Propiyonik asit türevlerine göre, yan tesirlerine daha iyi dayanç gösterilen bir
ilaçtır. Etki süresinin uzunluğu nedeniyle günde 2 kez verilmesi bu ilacın diğer bir
iyi yönüdür. Aspirin gibi, fakat farklı bir mekanizmayla, trombosit agregasyonunu
inhibe eder ve kanama zamanını uzatır.
Mide-barsak kanalından çabuk ve tam olarak absorbe edilir. Absorbsiyonu
besinler tarafından yavaşlatılır, fakat
azaltılamaz. Plazma proteinlerine yüksek
oranda bağlanır; oral antikoagulanlar, fenitoin ve sülfonilüre grubu oral hipoglisemik
ilaçları plazmada albumine bağlanma yerinden ayırabilir. Plasentaya kolay geçer.
14
Büyük kısmı böbreklerden, az bir kısmı ise safra içinde itrah edilir.
Naproksen erişkinlerde mutad olarak günde iki kez (sabah ve akşam) 250-375
mg dozunda kullanılır. Bir seferlik dozu 500 m g'a çıkarılabilir. Çocuklarda günde
10 mg/kg dozda kullanılabilir. Halen çocuklarda uzun süre kullanılış halinde
güvenilirliği saptanmış tek propiyonik asid türevi ilaçtır.
En sık görülen yan tesirleri gastrointestinal kanal ile ilgili bozukluklardır.
Aspirin ile olduğundan daha hafif de olsa ü lserojenik etkisi vardır.
Santral sinir sistemi (SSS) ile ilgili yan tesirleri, İndometasin'inkilere göre
yaklaşık aynı sıklıkla görülür; fakat genellikle daha hafiftir. Başağrısı, baş dönmesi,
uyuşukluk, terleme ve bazen depresyon ve kesiklik yapabilir.
Doğum öncesi gebeye verildiğinde, fötusa geçmesinden dolayı neonatal sarılığı
artırır.
Fenbufen
Bir ön ilaçtır. Karaciğerde 4-bifenilasetik asid'e dönüşerek etkinlik kazanır.
Mide barsak kanalından hızla ve tam absorbe edilir. İlaç ağızdan alındıktan 6-8 saat
sonra aktif metaboliti doruk plazma düzeyine ulaşır.
Romatoid artirit, osteoartirit, ankilozan spondilit ve eklem dışı romatizmalarda
ve akut gut nöbetinde ağızdan günde ortalama 900 mg dozunda kullanılır.
En sık görülen yan tesirleri karında rahatsızlık duyumsama, epigastrik ağrı,
ekşime, bulantı ve kusmadır.
Tiaprofenik Asit
Antiinflamatuvar, analjezik ve antipiretik etkilidir. Mide barsak kanalından
çabuk absorbe edilir. Analjezik etkisi ağızdan alınışından yaklaşık 1 saat sonra
başlar.
Osteoartirit, romatoid artrit ve yumuşak dokunun inflamatuvar hastalıklarında
ve travmalarında günde 2 kez 600 mg dozunda ağızdan verilir.
En sık görülen yan tesirleri dispepsi, epigastrik ağrı ve diğer gastrointestinal
bozukluklardır. Bulantı, kusma ve ciltte döküntü yapabilir. Uyuşukluk, baş dönmesi
ve uyuklama gibi SSS belirtilerine neden olabilir.
15
Ketoprofen
Antiinflamatuvar, analjezik ve antipiretik etkili, fenilpropionik asid türevi
diğer bir ilaçtır.
Ağız yolundan günde 3-4 kez 25-50 mg dozunda kullanılır.
Bu gruptaki diğer ilaçlar gibi gastrointestinal sistemde bozukluk, ülserojenik
etki ve su ve tuz tutulması gibi yan tesirleri oluşturur. SSS'ni deprese eder, letarji
ve unutkanlık yapabilir.
Fenoprofen Kalsiyum
Farmakolojik ve farmakokinetik özellikleri ve kullanılış yeri bakımından
İbuprofen'e benzeyen bir fenilpropionik asid türevidir.
Günde 4 kez 300-600 mg dozunda uygulanır. En sık görülen yan tesirleri
gastrointestinal bozukluklardır.
Diğer İlaçlar
Fenilpropionik asit türevi olan diğer ilaçlar Flurbiprofen, İndoprofen ve
Zemopirak’tır.
5) FENİLASETİK ASİT TÜREVLERİ
Diklofenak Sodyum
Analjezik, antiinflamatuvar ve antipiretik etkili bir fenilasetik asit türevidir.
Mide barsak kanalmdan tam olarak ve ç abuk absorbe edilir. Maksimum
plazma düzeyine 1,5-2 saatte erişir. Plazma proteinlerine fazla bağlanır. Birlikte
Aspirin verilirse Diklofenak’ın plazma düzeyini belirgin şekilde azaltır.
Erişkinlere başlangıçta günde 3 kez 25-50 mg dozunda ağızdan verilir; sonra
azaltılır. Diklofenak Sodyum i.m. olarak 75 mg dozunda günde 1-2 kez enjekte
edilebilir. Çocuklarda günlük dozu 1-3 mg/kg’dir.
Yan tesirleri Aspirin ve İ ndometasin'inkilere benzer, fakat daha seyrek görülür
ve genellikle daha hafif olur. Çoğu gastrointestinal sistemle ilgilidir. Nadir de olsa
aplastik anemi yapabilir.
16
Nabumeton
Asidik olmayan, naftilbutanon türevi antiinflamatuvar bir ilaçtır. Analjezik ve
antipiretik etkisi de vardır.
Osteoartirit, romatoid artirit ve akut yumuşak doku zedelenmelerine
karşı
gece yatarken 1000 mg'lık tek dozda ağızdan verilir. Günde 2 kez (sabah ve gece)
500 mg dozunda da verilebilir. Çocuklarda güvenliliği halen belli değildir ve
kullanılmaz.
Yan tesir insidensi, aynı indikasyonda kullanılan aspirininkine göre daha
düşüktür. En sık görülen yan tesirleri diyare, karın ağrısı, dispepsi, bulantı ve
kusma gibi gastrointestinal tesirleridir. Sulfonilure bileşikleri (Tolbutamid gibi) ve
fenitoinin plazmadaki serbest konsantrasyonlarını ve dolayısıyla toksisitelerini
artırabilir.
Fenklofenak
Diklofenak Sodyum’unkine benzeyen farmakolojik özellikler gösteren bir
ilaçtır.
6) İNDOL ASETİK ASİT TÜREVLERİ
İndometasin
Analjezik, antipiretik ve antiinflamatuvar etkisi olan bir ilaçtır. Ağızdan alınan
50 mg İndometasin, 600 mg Aspirin ile aşağı yukarı eşit derecede analjezi yapar. Eşit
analjezik dozu, Aspirin’inkinden daha güçlü antiinflamatuvar ve antipiretik etki
gösterir.
Yan tesirlerinin fazlalığı nedeniyle sadece ankilozan spondilit, osteoartirit ve
romatoid artirit gibi romatizmal hastalıklarda, akut gut artritlerinde ve bursit, tendinit
ve travmatik sinovit gibi durumlarda kullanılması tavsiye edilir.
İndomethasin, yukarıda belirtilen endikasyonlarda, başlangıçta ağızdan günde
2 veya 3 kez 25 mg dozunda uygulanır. Günlük doz haftada bir 25 veya 50 mg’lık
ilavelerle 150 g’a çıkartılabilir. Hastalığın akut belirtileri kontrol altına alındıktan
sonra dozun azaltılması tavsiye edilir.
Gastrointestinal kanaldaki tahriş edici etkisi nedeniyle bulantı, kusma,dispepsi
ve diyare yapar. Gastrit, gizli kanama ve mide ülseri yapabilir. Tedavi sırasında sık
17
görülen yan tesir türü de SSS ile ilgili olanlardır. Başağrısı, baş dönmesi, konfüzyon,
uyuşukluk, halisülasyonlar ve depersonalizasyon reaksiyonları ve senkop yapabilir.
Epilepsilerde nöbetlere neden olabilir.
Böbek fonksiyonunu bozabilir, su ve tuz retansiyonu ve bunlara bağlı ödem
yapabilir.
Çocuklarda İndometasin’in infeksiyonlara karşı reaksiyonu bozabildiği ve ani
ölüm yapabildiği bildirilmiştir; bunun üzerine çocuklarda kullanılmasından vaz
geçilmiştir.
İndomethasin, gebe kadınlarda, emziren annelerde, aktif gastrointestinal
mukoza lezyonu olanlarda, epilepsi ve Parkinson olgularında ve aktif bozuklukları
olanlarda kontrendikedir.
Asemetasin
Farmakolojik etki profili ve yan tesirleri bakımından İndometasin’e benzer.
Günde 3 kez ağızdan 30 veya 60 mg dozunda kullanılır.
Tolmetin
Yapısı bakımından İndometasin’e benzer; ancak farmakolojik etki ve toksisite
profili bakımından ondan çok Fenilpropiyonik asit türevlerine yakınlık gösterir.
Osteoartiritte etkinliği Aspirin, İbuprofen ve İndometasin’inki derecesindedir.
Travmaya bağlı eklem ve eklem dışı, ağrılı lokal lezyonlara karşı etkilidir.
Ketorolak Trometamol
Yapıca Tolmetin’e benzer injeksiyonluk (parenteral) preparatları yapılabilen az
sayıdaki antiinflamatuvar ilaçlardan birisidir. Antipiretik etkisi de vardır. Analjezik
etkinliğinin güçlü olması nedeniyle sadece romatizmal hastalıklarda değil, fakat
Dipiron gibi, postoperatif ağrı, dental ağrı, renal kolik, kanser ağrısı gibi ağrılı
durumlarda da kullanılır. Narkotik analjezik değildir. Opioid reseptörlerine
bağlanmaz. Solunumu deprese etmez. Farmakoljik etki profili bakımından benzediği
Dipiron’a göre oldukça pahalı ve daha toksik bir ilaçtır.
Mide-barsak kanalından ve kas içindeki injeksiyon yerinden tam olarak ve hızlı
absorbe edilir. Maksimum analjezik etkisi 60-90 dakika içinde oluşur.
Ketorolak , çeşitli girişimlerden (diş ile ilgili olanlar dahil) sonra gelişen post
18
operatif ağrı gibi akut durumlarda kullanılır. Orta ve şiddetli ağrılara karşı
başlangıçta 30 mg ve sonra 4-6 saatte bir 10-30 mg i.m. verilir. Türkiyede i.m. olarak
iki günden ve ağızdan beş günden fazla kullanılması Sağlık Bakanlığı’nca
yasaklanmıştır. Gebelerde ve emziren annelerde kullanılması tavsiye edilmez.
En sık görülen yan tesirleri; somnolens, başağrısı, bulantı, kusma, dispepsi,
diyare ve fazla terlemedir. Diğer antiinflamatuvar ilaçların çoğu gibi mide barsak
kanaması, perforasyonu ve mide ülseri yapabilir.
Sulindak
Bir ön ilaçtır. Karaciğerde biyotransformasyon sonucu etkili olan sülfür
türevine dönüşür. Sülfür türevinin plazmada maksimum kararlı konsantrasyona
erişmesi 4-5 günlük tedaviden sonra söz konusudur.
Sülindak, diğer NSAİİ’lerden farklı olarak kalın barsağa prekanseröz bir
lezyonu olan familyal adenomatoz polipozis tedavisinde poliplerin sayı ve
büyüklüğünü azaltmak amacıyla kullanılmaktadır.
Başlangıçta günde 2 kez 150 mg dozunda verilir. Duruma göre bir kerelik dozu
200 mg’a çıkartılabilir.
Gastrointestinal yan tesirleri Aspirin ve İndometasin’inkine benzer. Ancak
daha hafif olurlar. Bu ilaçlardan farklı olarak sık bir şekilde konstipasyon yapar.
7) FENAMİK ASİD TÜREVLERİ
Mefenamik Asid
Mefenamik asidin, diğer gruplardaki ilaçların çoğu gibi, analjezik, antipiretik
ve antiinflamatuvar etkisi vardır. Aspirininkine eşit derecede analjezik etki yapar.
Romatoid artirit ve diğer artiritlerde kullanılır; ağızdan günde 3 kez 250-500
mg dozunda verilir.
Dispepsiye ve özellikle diyareye neden olur. Nadiren mide barsak ülseri ve
masif gastrointestinal kanama yaptığı bildirilmiştir. Kemik iliği depresyonu ve ciltte
döküntülere neden olabilmektedir. Gastrointestinal ve nefrotoksik etkisi uzun süreli
tedavide belirginleştiği için bir haftadan daha uzun bir süre kullanılmaması tavsiye
edilir; gebelerde kontraendikedir.
19
Flufenamik Asid
Romatizmal hastalıklarda antiinflamatuvar etkisi Mefenamik asidinkinden
daha güçlüdür. Ağız yolundan günde 400-600 mg dozunda alınır.
Etofenamat
Doku içine nüfuz etme yeteneği artırılmış; flufenamik asidin lipofilik ester
türevidir. Sistemik olarak kullanılmaz.
%5 oranında ilaç içeren jel şeklinde lokal olarak cilde sürülmek suretiyle
kullanılır.
8) OKSİKAMLAR VE DİĞER İLAÇLAR
Piroksikam
Yapıca diğer narkotik olmayan analjeziklere benzemez; oksikam türevidir.
Vücutta en yavaş elimine edilen ve en uzun etki süreli analjeziklerden biridir.
Ağızdan tek doz alındığında plazmada doruk düzeye 3-5 saatte erişir. Ağızdan
Günde bir kez 20 mg dozunda verilir. Ağızdan alamayanlara aynı doz i.m. veya i.v.
injeksiyonla verilebilir. Plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanır; bu nedenle
oral antikoagulanlar, sülfonilüre yapıda oral hipoglisemikler ve fenitoin ile
etkileşime girer.
En sık görülen yan tesirleri gastrointestinal bozukluklardır. Benzer ilaçlar gibi
su ve tuz tutulmasına ve buna bağlı periferik ödeme neden olabilir.
Tenoksikam
Oksikam türevi diğer bir antiinflarnatuvar
analjezik ilaçtır; etki gücü
Piroksikam’inkine eşittir.
Günde bir kez 20 mg dozunda ağızdan verilir. En sık görülen yan tesirleri
gastrointestinal sistemle ilgili olanlardır.
Prokuazon
Analjezik, antipiretik ve antiinflarnatuvar etkisi bulunan ve yapıca diğer
antiinflamatuvar ilaçlara benzemeyen ve asidik olmayan kinazolon türevi bir ilaçtir.
Romatoid artrit, osteoartrit, ankilozan spondilit, akut gut artriti, bursit, sinovit
20
gibi durumlarda kullanılır. Ağızdan günde 3 kez 200-300 mg dozunda uygulanır.
9) COX-2 İNHİBİTÖRLERİ
COX-2 inhibitörü ilaçlar rnukoza hasarına bağlı gastrointestinal yan tesir
oluşturmak açısından güvenli ilaçlar olmalarına karşı, COX-2 indüksiyonunun ve bu
enzim aracılığıyla oluşan “yararlı” prostaglandinlerin olaya karıştığı peptik ülser
iyileşmesi Helicobacter pylori gastriti ve inflamatuvar kolon hastalıkları gibi
gastrointestinal patolojilerde ve böbreğin hemodinamik işlevlerinde bunlar da klasik
NSAİİ'ler gibi olumsuz etki yapmaktadırlar.
Son zamanlarda selektif COX-2 inhibitörlerinin (yüksek dozlarda COX-1'i de
inhibe edebilmelerine karşı, düşük dozda COX-2'ye özgüllük
gösterenler)
kardiyovasküler sistemle ilgili çeşitli yan etkileri bildirilmiştir. Bu nedenle, bu grup
ilaçların, klasik NSAİİ'lerin, özellikle gastroenteropatik yan etkilerini ç ok daha
düşük oranda göstermelerine karşılık, başka sistemlerle ilgili önemli yan etkileri
olması olasıdır; henüz klinik kullanıma girmeleri üzerinden yeterli bir süre
geçmemiştir.
Halen kullanılan COX-2’ye seçici üç ilaç (Meloksikam, Nimesulid ve
Etodolak) ve COX -2’ye özgül iki ilaç (Selokoksib ve Rofekoksib) vardır.
Meloksikam
Uzun etkili bir NSAİİ'dir. Tek dozdan sonra plazmada doruk düzeyine
yaklaşık 5-6 saatte erişir. Eliminasyon yarılanma ömrü 20 saat kadardır.
Analjezik etkisinin biraz daha düşük olabileceği bildirilmiştir. Ağızdan günde
bir kez yemek sirasında 7,5 mg dozunda verilir. Başlıca kullanılış yerleri osteoartrit,
romatoid artrit ve ankilozan spondilittir.
Nimesulid
Tek dozdan sonra etkisi Meloksikam'inkine göre daha çabuk başlar.
Karaciğerde ileri derecede ve hızla metabolize edilir.
Klinik
denemelerde
gastrointestinal
yan
tesir
sıklığında
diğer
NSAİİ'lerinkinden pek farklı olmadığı bildirilmiştir. Günde 2 kez, yemekten sonra
100 m g verilir. Bir Avrupa ülkesinde fatal hepatit yaptığının saptanması üzerine
Türkiye’de kullanımdan kaldırılmıştır.
21
Etodolak
İndolasetik asit türevi bir ilaçtır. Son incelemelere göre COX-2'yi oldukça
selektif bir şekilde inhibe ettiği, bu nedenle mide mukozasını pek bozmadığı ve
trombosit işlevini inhibe etmediği bulunmuştur. Ağızdan günde 2 kez 200-300 mg
alınır.
Binlerce hasta üzerinde yapılan bir incelemeye göre en sık görülen yan
tesirleri gastrointestinal tahriş (%13), karın ağrısı (%11), bulantı (%8), diyare(%6),
başağrısı (%5) ve vertigodur (%4).
Selekoksib
COX-2 'ye özgül ilaçlar içinde klinik kullanıma ilk girenidir.
Mide barsak kanalından çabuk absorbe edilir ve yaklaşık 3 saatte doruk
plazma düzeyine erişir.
Başlıca indikasyonu romatoid artrit ve osteoartritteki ağrı ve inflamatuvar
belirtilerin giderilmesidir. Bunlardan ilkinde ağızdan günde 2 kez 100 mg ve
ikincisinde günde 1 kez 200 mg kullanılması tavsiye edilir.
Başlıca yan tesirleri; sersemlik, karın ağrısı, epigastrik rahatsızlık hissi, ödem
ve su retansiyonu, bulantı, ekşime, diyare, başağrısı ve kaşıntıdır. Kan basıncını
yükseltebilir.
Rofekoksib
Romatoid artrit ve osteoartritteki ağrıyı
ve antiinlamatuvar belirtileri
gidermek için kullanılır. Günlük dozu ağızdan 12.5-25 mg’dir. Postoperatif ağrıya
karşı günde bir kez 50 mg kullanılabilir.
Ağır konjestif kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, inflamatuvar barsak
hastalığı ve aktif gastrointestinal ülseri ve kanaması olanlarda kontrendikedir.
MÜSTAHZAR ÖRNEKLERİ
1 ) SALİSİLAT MÜSTAHZARLARI
a) Aspirin Müstahzarları
 Aspirin (Bayer): 0,1 g’lık ve 0,5 g'lık tablet. 20 tablet/kutu
(ikisi de)
22
 Aspirin Fort (Bayer):0,5 g aspirin ve 50 mg kafein
içeren tablet. 20 tablet/ kutu (ikisi de).
 Atapsin Tablet 500 mg (Atabay): 0,5g'lık tablet. 20
tablet/kutu.
 Babyprin (Pfizer): 0,08 g'lik tablet. 20 tablet/kutu
 Ecoprin (Abdi İ brahim): 150 mg’lık ve 500 mg'lık
enterik kaplamalı tabletler. 20 tablet/kutu (ikisi de)
 Coraspin (Bayer): 0,3 g'lık tablet. 28 tablet/kutu
 Dispril (Ali Raif): 300 mg solübl aspirin içeren tablet. 24
tablet/kutu
 Minaspin (Koçak): 0,25 g'lık draje. 20 draje/kutu
 Notras (Liba):0,5g'lık tablet. 20 ve 100 tablet/kutu
b) Kombine Aspirin Müstahzarları:
 Anacin (Wyeth): 400 mg aspirin ve 32 mg kafein içeren
tablet.
 Paraced (Bilim): 75 mg asetaminofen ve 120 mg aspirin
içeren süpozituvar. 10 süpozituvar/kutu.
c) Sodyum Salisilat Müstahzarları:
 Enter-sal (Mustafa Nevzat): 0,5g'lık barsak kaplamalı
draje. 50 draje/kutu
d) Diflunisal Müstahzarları
 Dolphin (Adilna-Sanovel)): 250 mg'lık ve 500 mg'lık
tablet. 10 ve 20 tablet/kutu
2) ASETAMİNOFEN (PARASETAMOL) MÜSTAHZARLARI
a) Sadece Asetaminofen İçerenler:
 Panadol (Fako): 0,5 g'lık tablet. 20 tablet/kutu.
 Minoset Tablet (Roche): 0,5 g'lık tablet. 20 tablet/kutu.
 Minoset Şurup (Roche): 5 ml'de 120 mg Asetaminofen
23
içeren pediyatrik şurup. 100 ml/şişe
 Termalgine (Novartis): 0,5 g'lık tablet. 20 tablet/kutu
 Parol Tablet (Atabay): 0,5g'lık tablet. 20 tablet/kutu
 Sifenol 80 (Sifar): 80 mg'lık çiğneme tableti. 20 table/kutu
 Vermidon Çocuk Şurubu (İlsan): 5ml’de 160 mg
Asetaminofen içeren pediatrik şurup. 120 ml/şişe
b) Kombine Müstahzarlar:
 Panalgine Tablet (Atabay): 300 mg Asetaminofen, 150
mg Propifenazon ve 30 mg Kafein içeren tablet. 10 ve
20 tablet/kutu
 Termalgine Forte (Novartis): 500 mg Asetaminofen ve 30
mg Kafein içeren tablet. 20 tablet/kutu
 Minoset Plus (Roche): 250 mg Asetaminofen, 150 mg
Propifenazon ve
50 mg K afein içeren tablet. 20
tablet/kutu
 Vermidon Tablet (İlsan): 500 mg Asetaminofen ve 30
mg Kafein içeren tablet. 24 tablet/kutu
3) PİRAZOLON TÜREVİ İ LAÇ MÜSTAHZARLARI
a) Propifenazon Müstahzarları:
 Optalidon (Novartis): 175 mg Propifenazon ve 25 mg
kafein içeren draje. 30 draje/kutu
b) Dipiron Müstahzarları:
 Novalgin Tablet (Aventis): 0,5 g'lık tablet. 10 tablet/kutu
 Novalgin Ampul 1 g'Iık ve 2,5 g'lık (Aventis): 2 ml'de 1g
ve 5ml’de 2,5g'lık ampul. 10 ampul/kutu
 NeoJidon (Güray): 0,5 g'lık tablet. 10 ve 20 tablet/kutu
4)
FENİLPROPİONİK
ASİT
MÜSTAHZARLARI
24
TÜREVİ
İLAÇ
a) İbuprofen Müstahzarları:
 Artril Film Tablet (Eczacıbaşı): 400 mg'lık ve 600 mg'lık
tablet. 20 tablet/kutu.
 Brufen Film Tablet (Knoll): 600 mg’lık film tablet. 20
tablet/kutu
 Brufen Draje (Knoll): 400 mg’lık draje. 20 draje/kutu
 Nurofen (Abdi İ brahim): 200 mg 'lık draje. 20 draje/kutu
 Dolven (Eczacıbaşı): 200 mg'lık draje. 20 d raje/kutu
b) Naproksen Müstahzarları:
 Apranax 275 mg (Abdi İbrahim): 250 mg Naproksene
eşdeğer Naproksen sodyum içeren tablet. 20 tablet/kutu
 Apranax Fort (Abdi İbrahim): 550 mg Naproksen
sodyum içeren tablet. 10 tablet/kutu
 Naprosyn Tablet (Abdi İbrahim): 250 mg'lık ve 500 mg'lık
tablet. 20 ve 60 tablet/kutu
 Aprol Fort (Bilim): 500 mg Naproksene eşdeğer 550 mg
Naproksen sodyum içeren tablet. 20 tablet/kutu
c) Ketoprofen Müstahzarları:
 Keto-50 Kapsül (Biokem):
50
mg'lık kapsül. 24
kapsül/kutu
d) Tioprofenik asit Müstahzarları:
 Surgam (Hoechst Marion Roussel): 300 mg yavaş salan
tablet. 20 tablet/kutu
e) Flurbiprofen Müstahzarları:
 Majezik Tablet (Adilna-Sanovel): 100 mg’ lık tablet. 15
tablet/kutu
5) FENİLASETİK ASİT TÜREVİ İLAÇ MÜSTAHZARLARI
25
a) Diklofenak Sodyum Müstahzarları:
 Voltaren Enterik Kaplı Tablet (Novartis): 25 mg'lık
barsak kaplamalı tablet. 30 tablet/kutu
 Voltaren Retard Tablet (Novartis): 100 mg'lık rötar draje.
10 draje/kutu
 Voltaren SR Film Tablet (Novartis): 75 mg'lık film tablet.
10 ve 20 tablet/kutu
 Voltaren Ampul (Novartis): 25 mg/ml, 3 ml’lik ampul. 5
veya 10 ampul/kutu.
 Voltaren Supozituvar (Novartis): 100 mg supozituvar. 5
veta 10 supozituvar/kutu
 Miyadren Ampul (Fako): 25 mg/ml, 3 ml’lik ampul. 4
veya 10 ampul/kutu.
b) Nabumetan Müstahzarları:
 Relifex (Fako): 500 mg'lık film tablet. 10 tablet/kutu
6) İNDOLASETİK ASİT TÜREVİ İLAÇ MÜSTAHZARLARI
a) İndometasin Müstahzarları:
 Endol Kapsül (Deva): 25 mg'lık kapsül. 25 kapsül/kutu
 Endol Supozituvar (Deva): 100 mg'lık süpozituvar. 10
supozituvar/kutu
b) Tolmetin Müstahzarları:
 Tolectin (Santa Farma): 200 mg'lık tablet. 30 tablet/kutu
c) Ketorolak Trometamol Müstahzarları:
 Ketrodol Tablet (Deva): 10 mg’lık film. 10 tablet/kutu
 Ketrodol Ampul (Deva):
30 mg/ml'lik ampul. 5
ampul/kutu
d) Asemetasin Müstahzarları:
 Rantudil Forte Kapsül (Bayer): 60 mg'lık kapsül. 20
26
kapsül/kutu
 Rantudil Retard Kapsül (Bayer): 90 mg'lık kapsül. 10
kapsül/kutu
7) FENAMİK ASİT TÜREVİ İLAÇ MÜSTAHZARLAR
a) Mefenamik asit Müstahzarları:
 Ponstan Kapsül (Eczacıbaşı): 250 mg’lık kapsül.12
kapsül/kutu
b) Etofenamat Müstahzarları:
 Rheumon Gel (Bayer): %5’lik. 40 g jel/kutu
 Rheumon Sprey (Bayer): %10’luk. 50 ml şişe/kutu
 Rheumon İ.M. Ampul (Bayer): 2 ml’de 1 g, 2 ml ampul. 1
ampul/kutu
8) OKSİKAMLAR VE DİĞERLERİ
a) Piroksikam Müstahzarları:
 Felden Ampul İ.M. (Pfizer): 20 mg. 1 ml’ lik ampul. 5
ampul/kutu
 Felden Flash Tablet (Pfizer): 20 mg. 10 tablet/kutu
 Felden Jel (Pfizer): %0,5’lik jel. 50 g tüp/kutu
 Oksikam Tablet (Sanofi Aventis): 20 mg’ lık tablet. 30 ve
60 tablet / kutu
b) Tenoksikam Müstahzarları
 Tilcotil ( Roche): 20 mg’lık tablet. 10 ve 30 tablet/kutu
9) SELEKTİF COX-2 İNHİBİTÖRÜ MÜSTAHZARLARI
a) Selekoksib Müstahzarları:
 Celebrex (Pfizer): 100 mg’lık ve 200 mg’lık kapsüller. 20
kapsül/kutu
27
b) Rofekoksib Müstahzarları:
 Vioxx (MSD). 12,5 mg'lık ve 25 mg'lık tabletler. 14 v e
24 tablet/kutu
c) Meloksikam Müstahzarları:
 Melox (Nobel): 7,5 mg’lık ve 15 mg’lık tabletler. 30
tablet/kutu
d) Etodolak Müstahzarları:
 Lodine Tablet (Wyeth): 300 mg’lık film tablet. 30
tablet/kutu
e) Nimesulid Müstahzarları: Piyasadan kaldırılmıştır.
28
SONUÇ
Ağrının giderilmesi, dişhekimliğinde en başta gelen problemlerden biridir.
Hastanın gözünde hekimin başarısı bir bakıma ağrının hafifletilmesine bağlıdır.
Dişhekimlerinin klinikte yapacağı doğru tercihler, hastayla uyumlu bir tedaviyi
yürütmesinin ve hastanın güvenini kazanmasını sağlayacaktır.
Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nde, tedaviden önce veya sonra çeşitli
antiinflamatuvar ilaçlar kullanılmaktadır. Aspirin halk arasında en çok kullanılan ve
ucuz olan, etkili bir ağrı kesici olmasına rağmen özellikle cerrahi operasyonlardan
sonra sekonder kanamalara yol açtığı için tercih edilmemektedir. Bunun yerine;
parasetamol grubu Minoset®, Vermidon®; Naproksen grubu Apranax Fort®, Aprol
Fort®, Voltaren® önerilmektedir.
Endodontik tedavilerde, kliniğimizde en çok tercih edilen antiinflamatuvar ilaç
İbuprofen grubu Nurofen®’dir.
Bu ilaçların kullanılmasında, hastanın sistemik durumu ve ilaçların olası yan
tesirleri göz önünde bulundurulmalıdır.
29
KAYNAKLAR
1. Kayaalp S. Oğuz, Rasyonel
Tedavi
Yönünden Tıbbi Farmakoloji,
Hacettepe Taş Kitapçılık Ankara 2002, s, 960-994.
2. Bowman W.C., Rant MJ., Textbook of Pharmacology, Blackwell Scientific
Publications, London 1986, s, 219-230.
3. Brunton L.L., Lazo J.S., Parker K.L. Goodman & Gilman The
Pharmacological Basis of Therapeutics, Macmillan Publishing Company,
Newyork 2009, s, 671-715.
4. Holroyd, S.W., Clinical Pharmacology in Dental Practice (ed), 2.Baskı,
Mosby Co. St. Louis, 1978.
5. Smith JB, Willis AL, Aspirin selectively inhibits prostaglandin production
in human platelets. Nature (New Biol) 1971.
6. Urguhart E., Analgesic Agent and Strategies in the Dental Pain Model, J
Dent 1994; 22(6) , 336-341.
30
ÖZ GEÇMİŞ
1988 yılında Konya’nın Seydişehir ilçesinde doğdum. İlköğretimi Şehit Özgür Öncel
İlköğretim Okulu’nda tamamladım. 2003 yılında Seydişehir Mahmut Esat Anadolu
Lisesine başladım. 2007 yılında Ege Üniversitesi DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ’ ni
kazandım.
31
Download