Gebe Ve Emziklilikte Beslenme Gebelikte Beslenmenin Önemi 1.Gebelik döneminde annenin sağlıklı beslenmesi hem fetüs hem de anne açısından oldukça önemlidir. 2.Gebelik döneminde annenin yetersiz ve dengesiz beslenmesi bebeğin fiziki yapısı ile ilgili olduğu kadar zihinsel gelişimi ile de ilgilidir. Özellikle beyin yapısının geliştiği birinci üç aylık dönemde yetersiz ve dengesiz beslenme bebeğin mental gelişiminde kalıcı gerilik oluşturmaktadır. 3.Gebeliğin başlangıcında normal ağırlıktan %10 ve daha az veya %20 ve daha fazla ağırlıkta olan kadınların risk altında olduğu ifade edilmektedir. 4.Vücut ağırlığının standartlara uygun olması gebelik boyunca görülen ve doğum esnasındaki komplikasyonların azalmasına veya olmamasına neden olur. • 5.Gebeliğin başlangıcında düşük ağırlıklı kadınlarda gebelik sürecinde kötü beslenmeleri durumunda düşük ağırlıklı bebekleri doğurma oranı yüksektir. • 6.Gebe bir kadın; • Enerji • Protein • Mineral • Vitamin • Temel yağ asitlerini sağlayacak şekilde yeterli ve dengeli beslenirse, iyi bir bakım ile dinlenme sağlanırsa ve iş yükü azaltılırsa temel gereksinimleri karşılanmış olur. • ***Annenin ağırlığı dışında gebelikte yetersiz ve dengesiz beslenme açısından; • *Anne yaşının küçük ya da büyük olması • *İştahsızlık ya da oburluk • *Özel diyet gerektiren kronik sağlık sorunları • *Alkol sigara ve diğer kötü alışkanlıkların olması • *Sık doğum yapılması • *Eğitim yetersizliği • *Düşük gelir ve kötü sosyo-ekonomik koşullar • *İstenmeyen gebelikler, bilinçsiz ilaç kullanımı • *Çocuk sayısı • Özellikle üçüncü çocuktan sonra düşük doğum ağırlıklı bebekler ve malnütrisyon risk faktörleridir. GEBEİLİK SÜRECİNDE YETERSİZ VE DENGESİZ BESLENEN KADINLARDA • • • • • • • • • • Kansızlık(anemi) Kemik ve doku bozuklukları(osteomalasia) Prematüre Düşük ağırlıklı bebeklerin doğması Anne ve bebek ölümleri Bebeklerde kalıcı fiziksel ve mental bozukluklar Gebelik zehirlenmesi(preeklemsi) Enfeksiyonlara karşı direnç azalması Çabuk yorulma ve Zayıflama gibi sorunlar görülür. GEBELİKTE BESLENME • Dölütün Beslenmesi Zamanında doğan bebeklerin ortalama ağırlığı 3.200 gr boyu ise ortalama 50 cmdir. Emme refleksleri vardır. Bu hususların yeni doğanda olabilmesi, dölütün anne karnındaki büyüme ve gelişmesine dolayısıyla beslenmesine bağlıdır. Anne karnındaki bir bebeğin her bir organı, kendi gelişim döneminde yeterli besin ögeleriyle beslenmek durumundadır. Örneğin , kalp ve beyin yaklaşık 14. hafta içinde tamamen gelişirken, akciğerler 10. haftadan sonra hala faaliyete geçememiştir. Bundan dolayı çeşitli besin erken beslenme kalbi ve beyni etkilerken daha sonra alınan besin ögeleri akciğerleri etkileyecetir • Besin ögeleri ve diğer çevresel koşullar sağlanabilirse organlar zamanında tam potansiyeline ulaşabileceklerdir. Anne karnında bir organ yetersiz gelişirse, bunun onarılması çok güçtür. Yapılan çalışmalar anne karnında iyi beslenemeyen çocukların diş sağlığının da erken bozulduğunu göstermektedir. • Beynin en hızlı geliştiği gebeliğin ilk yarısında yetersiz beslenmenin etkisi kalıcı olmaktadır. Bu etkinin merkezi sinir sistemi fonksiyonlarını belirleyen hücrelerin belirli zamanda belirli orana ulaşamamasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Dölütün beslenme yetersizliğinden dolayı vücut yapısında oluşan gerileme, beyin gelişimini etkilemektedir. • Gebe bir kadının besin depolarının ve besin ögelerinin alımına bağlı olarak vücudunda önemli değişiklikler meydana gelmektedir. Eğer gebe bir kadın günlük gereksinimini karşılayacak çeşitte gebelik öncesi olumsuz alışkanlıklarını değiştirirse, kendini iyi besleyecek ve bebeğinin gelişimini temin edecektir. Diyet değişikliği doğru yapılmazsa, besin ögeleri yetersizliği sonucunda vücudunda önemli arızalar olacaktır. Gebelikte Yanlış Beslenmenin Zararları • Bazı gebeler, fazla kilo almaktan korktukları için yemezler, bazıları ise bebeğinin daha iyi besleneceği düşüncesi ile daha fazla yerler. Gebelik döneminde yanlış beslenmenin başlıca nedenleri arasında gereksinmeye uygun besinlerin alınamaması, yanlış alışkanlıklar, inançlar, gelenekler ve eğitimsizlik gelmektedir. • Yapılan araştırmalar, normal kilolu gebelerde ölü doğum oranlarının az olmasına karşılık, gebelik süresince aşırı şişmanlayan gebelerde bu oranın daha yüksek olduğunu göstermektedir. Yanlış beslenmenin sonucu olarak aşırı şişmanlayan gebelerde de hipertansiyon daha sık görülmektedir. Gebelik süresince kilo almaktan korkarak kötü beslenen kadınların da düşük doğum ağırlıklı bebeklerin dünyaya gelmesine neden olduğuna dair araştırmalar bulunmaktadır. • Bu nedenle gebeliğin başlangıcından önce kadınların bilinçli bir şekilde eğitilmeleri ileride olabilecek zararların önlenmesi açısından önemlidir. Zayıf kadınlar bilinçli bir şekilde kilo alırlarsa, fazla kilolu kadınlar da bilinçli bir şekilde kilo verirlerse hem kendi sağlıklarını iyi bir şekilde koruyacaklar, hem de sağlıklı bebeklere sahip olacaklardır. Gebelikte Enerji ve Besin Ögesi Gereksinimi • Enerji İhtiyacı Fetüs ve plesantanın büyümesi ve annenin dokularının yapı kazanması için gebelikte enerji ihtiyacı artar. Gebelik kadının yaşamında beslenmenin en önemli olduğu bir dönemdir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre gebe bir kadın ortalama 12.5 kg’lık bir ağırlık kazanmakta ve bunun için de 80.000 kilokalori gerekmektedir. Bunun ortalama yarısının yağ deposu olduğu ve emzirme döneminde bu deponun kullanıldığı bildirilmektedir. Ancak adölesan gebelerde bu durum farklıdır. Adölesan hem kendi büyümesini hem de fetüsün büyüme ve gelişmesini sağlayabilmesi için daha fazla enerjie ihtiyacı vardır. Gebelik öncesi normal ağırlıklı kadınlara ilk üç ayda günlük enerji ihtiyacına 150 kkalori artış yeterli sayılmakta, hatta bazı kaynaklarda ek verilmemektedir. İkinci ve üçüncü üç ayda gebe kadının enerji gereksinimi %20 civarında artmaktadır. • . Günlük enerji ihtiyacına 300-400 kkalori ek yapılması önerilmektedir. Gebelik öncesi 2000 kkalori gereksinmesi olan bir kadının 4-9 aylarda günde 2300-2400 kkalori alması yeterli olacaktır. Gebelik öncesi beden kütle indeksi 26’nın üzeri olan ve şişman kabul edilen gebe kadınlara eğer gerekiyorsa kontrollü bir şekilde birinci üç ayda enerji kısıtlaması yapılabilir, fakat 4-9 aylar arasında kısıtlama yapılmaz. Şişman kadınlar gebelikleri süresince 7-8 kg alsalar bile normal ağırlıklı bebekler dünyaya getirebilmektedirler. Ancak gebeliğin kilo kaybının uygulanacağı bir dönem olmadığı unutulmamalıdır. Çünkü, riski fazla olan sağlık problemlerini beraberinde getirebileceği gibi , bebekte de olumsuz sonuçlar yaratabilecektir. Beden kitle indeksi 19’un altında olan ve zayıf kabul edilen kadınlara ilk üç ayda günde 250 kkalori daha sonraki aylarda ise günde 300-400 kkalorilik ek yapılması uygun görülmektedir. • Gebeliğin ilk aylarında görülen iştahsızlık, bulantı, kusma, sürekli uyku hali gibi bireysel ayrıcalıklar ağırlık kazanımına etki etmektedir. Bu nedenle ilk üç ayda 0.5-1 kg ağırlık kazanımına karşılık bu rahatsızlıkların geçmesi ile daha sonraki dönemlerde ayda ortalama 1.5-2 kg ağırlık kazanılmaktadır. Gebelikteki aylık ağırlık artışının gebeliğin başlangıcında zayıf olan kadınlarda bile 3 kg’ı geçmemesi, şişman gebelerde ise bir kg’nın altına düşmemesi istenmektedir. • Gebelik Süresince İdeal Ağırlık Kazanımının Dağılımı • • • • • • • • • • • • • Fetüs dönemi 3200-3400 Plesanta 450-1000 Amnioz sıvı 800-1000 Uterus 900-1000 Meme dokusu 400-1400 Kan hacmi 1250-1800 Yağ dokusu 1800-2500 Gebelik süresince ağırlık kazanımı aşağıdaki gibi önerilmektedir. Düşük kilolu kadınlar (BKİ< 19.8) 12,5-18 kg Normal kilolu kadınlar (BKİ: 19.8-26) 11.5-16 kg Fazla kilolu kadınlar (BKİ:26-29) 7-11.5 kg Obez kadınlar (BKİ:>29) 6-8 kg PROTEİN VE KARBONHİDRAT GEREKSİNİMİ • Gebelikte kan hacmi artar, rahim ve göğüsler büyür, fetüs ve plesanta için aminoasitlerden protein sentezlenir. Bu nedenle gebelikte protein gereksinimi artar. • Gebelik süresince günde 20_25gr veya 1.1gr./kg protein eklenmesi önerilmektedir. Vejeteryan gebelerin diyetlerinde iyi kaliteli protein bulunması önemlidir. Özellikle gebeliğin son aylarında fetüs çok hızlı büyüdüğü için bu aylarda proteine olan gereksinim daha da artmaktadır. • Zayıf kadınların günlük protein gereksinimi daha fazladır. (ortalama 96 gr/gün) . Şişman gebelerin protein gereksinimi ise normal ağırlıklı gebe kadınlara önerilen miktarla aynıdır. • Günlük karbonhidrat gereksinimine yapılacak 175 gr artış yeterlidir MİNERAL VE GEREKSİNİMİ • Gebeliğin ilk döneminden itibaren yeterli kalsiyum alımı annenin kalsiyum depolamasını sağlar. Gebelik sırasında anneden bebeğe kalsiyum aktarımı olur. Diyette yeteri kadar kalsiyum sağlanmadığı zaman artan gereksinim annenin kemiklerinden çekilerek sağlanır ve annenin kemikleri zayıflar. Yeni doğan bebekte ortalama 30 gr kadar kalsiyum bulunur. Gebelikte önerilen kalsiyum e fosfor gereksinmesi günlük 1200 mgr, adölesan gebelerde ise 1300 mgr dır. • Gebelikte mutlaka ek olarak verilmesi gereken mineral demirdir. Gebelik öncesi ve gebelik sırasında demir, bebeğin beyin gelişimi için önemlidir. • Gebe kadınların artan kan hacmine karşı, hemoglobin miktarının daha az artış göstermesi, sık doğumlar annede anemiye neden olur. Ayrıca proteinden yetersiz beslenen kadınlarda da anemi çok görülmektedir. (kan hücreleri ve hemoglobin için protein lazım) • Anemili kadınlardan doğan çocuklar da anemili olmaktadır. • Gebe kadınların günde 27 mgr. demir alması yeterlidir. Anemik olmayan kadınlara verilen aşırı miktardaki demir çinko yetersizliğine neden olur ve fetüsün gelişimini olumsuz etkiler. • Çinko prenatal dönemde bebeğin gelişmesi ve emzirme döneminde süt salgılanması için gereklidir. Çinkodan yersiz beslenen annelerin doğum sancılarının uzadığı ve ölüm riskinin arttığı bilinmektedir. • Folik asidin emilimi çinko varlığında daha kolay olmaktadır. Annenin çinko tüketimi ile fetüsün büyümesi arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Çinkodan yetersiz beslenen bebeklerin anne karnındaki büyüme geriliğinin doğumdan sonra da uzunca bir süre devam ettiği ve bağışıklık sistemininde düşük olduğu görülmektedir. • Gebe kadınlarda önerilen çinko gereksinimi 15mgr/gün gür. • Prenatal dönemde meydana gelen önlenebilir beyin harabiyeti ve zeka geriliğinin en önemli nedenlerinden biri olarak da iyot yetersizliği gösterilmektedir. İyot yetersizliği olan annelerden doğan çocuklarda görülen en önemli hastalık kretenizmdir. • Alınan besinlerde yeterince iyot bulunmaması, anne karnındaki bebeğin üzerindeki etkisini 12 hafta sonra gösterir ve gelişmekte olan embriyo üzerindeki etkisi troid yetersizliği ile sonuçlanır. Troid hormonunun yetersizliği beyin ve sinir sistemini olumsuz etkileyerek nörolojik kretenizme neden olarak özürlü bebeklerin doğmasına neden olur.gebelikte önerilen iyot alımı günlük 220 mcg dır. VİTAMİN GEREKSİNİMİ • Gebelik süresince kan üretimi ve hücre yenilenmesi için vitaminler gerekmektedir. Özelikle suda eriyen vitaminlerin artırılması önerilirken, yağda eriyen vitaminlerde ise değişikliğin az olması önerilmektedir. • Yapılan çalışmalarda fetüsün büyüme durumu ve A vitamini arasında önemli korelasyonlar bulunmuştur. A vitamini eksikliğinde protein sentezi olumsuz etkilenir. Bu durumda tiroksin yapım hızı azalır. Bu durum embriyonun büyüme ve gelişmesinde önemli rol oynar. • Ancak gebelikte özellikle ilk üç ayda yüksek doz A vitamini alınması bebeğin gelişimini olumsuz etkiler. Fetüste yarık damağa neden olur. Gebe kadınlara önerilen A vitamini gereksinimi günlük 770 mcg dır. • D vitamini gebelik öncesine göre değişiklik göstermez. Ancak kalsiyum depolanması için 24 yaşın üstü kadınlara ek D vitamini verilmelidir. Günlük D vitamini mcg dır. • Tiamin, riboflavin ve niasin artan enerji gereksinimi ile artış göstermektedir. • Gebelikte östrojenin artması sonucu hormonları kontrol altında tutabilmek için triptofandan niasin sentezlenir. İyi kaliteli protein alınması niasine olan gereksinimi azaltır. • B6 vitamini protein metabolizması ile ilgili olduğundan, diyetteki protein miktarının artışına paralel olarak bu vitaminin de artırılması gerekmektedir. Gebe kadınlarda günlük 1.9 mgr. B6 vitamini yeterlidir. • Gebe kadınlarda alınması gereken en önemli B grubu vitaminlerinden biri de folik asittir. Bu vitamin DNA ve RNA sentezi için gereklidir. Folik asit alyuvarların oluşumuna katkıda bulunduğu gibi fetüsün hızlı gelişmesini de sağlayan bir vitamindir. Folik asidin yetersizliği prematüre doğumlar megoloblastik anemi aynı zamanda spina bifida gibi doğum kusurlarına neden olur. Gebelik süresince günde 600 mcg foilk asit alınmalı. • Annenin b12 depoları, bebeğin gereksinimlerini karşılasa bile bu vitaminin alınmasına ihtiyaç vardır. Gebelerde günlük 2.6 mcg dır. • Gebe kadınların günlük 90 mcg C vitaminine ihtiyacı vardır. Özellikle folik asidin kullanımı için C vitamini ihtiyacının karşılanması çok önemlidir. EMZİRME DÖNEMİNDE BESLENME • Anne sütü bebek için en uygun besindir. Sağlıklı bir annenin günde ortalama 750-850 ml. Süt salgılayabilmesi için ek olarak enerji ve besin öğelerine gereksinimi olmaktadır. Emzirme döneminde (laktasyon) annenin salgıladığı süt aldığı besinlerin ürünüdür. Laktasyonda anne kendi gereksinimlerini doğru karşılarsa vücudundaki besin gereksinim durumu dengede olacağı için salgıladığı sütte besin öğeleri bakımından zengin olacaktır. SÜT GEREKSİNİMİ(LAKTOGENEZ) • Gebelikten başlayarak meme dokusunda değişiklikler oluşur. Östrojen, progesteron, prolaktin gibi hormonların seviyesinin yükselmesiyle göğüsler de büyür. Prolaktin epitelyal kök hücrelerinin çoğalma ve farklılaşmasını uyararak miyoepitelyal hücrelerin ve süt sentez eden alveolar epitelyum hücrelerinin oluşması sağlar. Meme başı ve etrafını çevreleyen areolanın çapı büyür ve rengi koyulaşır. Areolada bulunan Montgomery tüberkülleri (areoladaki çıkıntılar) gebeliğin 6. Haftasında belirgin bir hale gelerek memeyi koruyan yağlı ve kokulu bir madde salgılar. Bu salgının antibakteriyel etkisinin yanı sıra, yeni doğan bebeğin meme başını bulmasını kolaylaştırıcı etkisi de vardır. • Gebeliğin ,ilk yarısından itibaren kolostrum sentez edilmeye başlar. Bu dönemde progesteron hormonu süt salgılanmasını engeller. Ancak doğumdan sonra plesantann ayrılması, östrojen ve progesteron hormonlarının seviyesinin de düşmesi ile süt yapımı üzerindeki engel kalkar ve laktasyon başlamış olur. • Bebeğin ilk olarak memeyi emmesi ile hipofiz ön lobundan prolaktin, arka lobundan oksitosin salgılanması başlar. Bebeğin emmesi ve u uyarıların hipotalamusa ulaşması prolaktin ve oksitosin salgılanması ile laktogenez devam eder. • Laktasyonu destekleyici hormonlar da vardır. Bunlar kortizon,tiroid hormonları, paratiroid hormon, insülin ve büyüme hormonlarıdır. Doğumdan hemen sonra prolaktin düzeyinde hızlı bir şekilde düşme görülür. Bu hormonun belirli bir düzeyde kalmasını sağlayan en önemli faktör bebeğin emmesidir. Doğumda ilk yarım saat içindeki laktasyon düzeyi en yüksek seviyededir. Bundan dolayı doğumdan hemen sonra bebeği anne emzirmelidir. Emzirilmediği taktirde bebeğin emme refleksinde zayıflama görülür. Ayrıca doğumdan hemen sonra emzirilen bebeklerin üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarından korunduğu görülmektedir. • Doğumdan sonra ilk 5 güde salgılanan süte ağız sütü ya da kolostrum denir. Kolostrum 5-10 gün sonra geçiş sütü, 3. Haftadan sonra olgun süt özelliğini alır. • Kolostrum olgun sütten daha fazla protein daha az yağ ve karbonhidrat içerir. Ayrıca A, D ve B12 vitaminleri de yüksektir. EMZİRME DÖNEMİNDE ENERJİ VE BESİN ÖGESİ GEREKSİNİMİ • Emzirme dönemi, annenin normal gereksinimlerinden daha fazla enerji, protein, vitamin ve mineralleri alınması gereken bir dönemdir. • Annenin salgıladığı sütün enerjisinin büyük bir kısmı yediklerinden sağlanmaktadır. Annenin aldığı enerjinin genellikle %80’inin süt üretimi için kullanıldığı kabul edilmektedir. Annenin aldığı enerjinin tamamı süt enerjisine dönüşememektedir. Ortalama 100 ml. İçin 85 kkaloriye gereksinim vardır. Yeterli ve dengeli beslenen bir kadın günde ortalama 750-850 ml.süt üretmekte, salgılanan bu süt için de ortalama 600-750 kkalorilik bir enerji harcanmaktadır. Harcanan bu enerjinin kadının günlük beslenmesine eklenmesi gerekmektedir. • Bu dönemde protein gereksinmesi günlük 1.1-1.4gr/kg’dır. Ortalama 100 ml süt için 1.1 gr. Proteine Gereksinim vardır. Artan protein gereksinimi karşılanmadığı durumlarda annenin dokularından protein kullanılır ve bunun sonucu olarak anne sütünün protein oranı düşer. • Emzirme döneminde diyetin suda eriyen vitaminler yönünden zengin olması, sütün bu vitaminler yönünden de değerini artırmaktadır. • • • • • Tiamin ve riboflamin gereksinimi günlük 1.4 mgr, Niasin 17 mgr, B6 vitamini 2.0 mgr’dır. Folik asit gereksinimi bu dönemde 120 mgr’dır. D ve K vitamini gebelik döneminde olduğu gibidir. • A vitaminine olan gereksinim günde 1200 mcg, • E vitamini ise günde 19 mgr, yeterlidir. • Bu dönemde anne günde 1200 mgr kalsiyum, 18 mgr demir içeren diyetle beslenmelidir. • Emzirme döneminde su gereksinimi artar. Çünkü, bu dönemde su metabolizması artış gösterir. Annenin günde ortalama 3 litre sıvı alması gerekmektedir. Annenin bu sıvıyı suyun dışında süt, ayran, limonata, komposto ile de karşılayabilir. Çay, kahve, alkol tüketimi süt verimini azalttığı gibi aşırı kafein alımının bebekte sinirliliğe yol açtığı görülmüştür. • Gebelik dönemindeki kadınlar için gerekli günlük besin tüketim miktarlarına ek olarak bir su bardağı süt, yoğurt veya 1-2 yemek kaşığı çökelek eklenmesi emziren anneler için yeterlidir. • • • • SENA NUR MUTLU 04140019033 ZEYNEP ÇAKAR 04140019019 NEMİHA ATICI 04140019005 RÜMEYSA KARA 04140019039