Basyazı , Yıl: 52 • Sayı: 613 • HAZİRAN 2013 Sahibi Türk Standardları Enstitüsü Adına Hulusi ŞENTÜRK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Bilal DURDALI Yayına Hazırlayanlar Hatice ALTIN Funda ÖZEN A. Sabit YÖNEY Sevilay ÜRÜN Tamer KARABAY Yönetim Yeri TSE Halkla İlişkiler ve Yayın Müdürlüğü OFİM 100. Yıl Bulvarı No: 99 06374 Ostim / ANKARA Tel: 0 312 592 50 86 • 592 50 85 Faks: 0 312 592 50 91 e-mail: [email protected] Reklam ve Abone A. Sabit YÖNEY 0.312 592 50 86 Eda BIYIKLI tel: 0.312 592 50 83 e-mail: [email protected] 2013 Yılı Reklam Tarifesi Arka Kapak: 2000 TL + KDV Kapak İçleri: 1500 TL + KDV Son Sayfa: 1500 TL + KDV İç Tam Sayfa: 1300 TL + KDV Grafik Tasarım İrfan KORKMAZ Tasarım, Baskı, Dağıtım KORZA YAYINCILIK Korza Yayıncılık Basım San. ve Tic. Ltd. Şti Büro: Büyük Sanayi 1. cadde 95/11 • İskitler - Ankara Matbaa: Yenice Mah. Çubuk Yolu No:3 Esenboğa - Ankara Tel: 0.312 342 22 08 (Pbx) • Fax: 0.312 341 14 27 www.korzabasim.com.tr Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 20/06/2013 Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler yazarına ait olup Derginin ve yazarın adı alınarak iktibas edilebilir. Dergimize gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Değerli okuyucular, Geçtiğimiz Mayıs ayı içerisinde, yapı malzemelerinin yangına dayanım deneyleri ile kapı, cam ve pencerelerin performans deneylerinin yapılabildiği ülkemizin ilk ve tek Entegre Deney Laboratuvarını, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün teşrif ettiği açılış töreniyle sanayicilerimizin hizmetine açtık. Sanayicilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz bu tür yatırımlar önümüzdeki günlerde de devam edecek elbette. Bu tür yatırımlarda hedeflediğimiz önemli unsurlardan biri de ülkemizi ve sanayicilerimizi dışa bağımlı olmaktan kurtararak, ülkemizin öz kaynaklarıyla ekonomik gelişmesini sürdürebilmesinde rol oynamaktır. Türk Standardları Enstitüsü (TSE) olarak misyonumuz gereği böyle yatırımları yaparken vizyonumuzun gereği olarak da dünyadaki gelişmeleri takip ederek bunları hızlı bir şekilde ülkemizde de başta sanayicilerimiz olmak üzere hitap ettiğimiz tüm kesimlere ulaştırmak kararlılığındayız. Sanayicilerimizle sektörlerine göre gerçekleştirdiğimiz anket çalışmaları, yüzyüze yaptığımız görüşmeler veyahut sanayicilerin bizzat TSE’ye başvurarak yaptıkları talepler, dünyada yakından izlediğimiz gelişmelerin yanında bize önemli bir rehberlik sunmaktadır. Gerek yatırımlarımızda gerekse başlatacağımız yeni hizmet alanlarında bu rehberlikten önemli ölçüde yararlanıyoruz. Bu konuda en güzel örnek, TSE’nin uzun süredir çalışmalarını yürüttüğü “Yeşil Bina Sertifikası” konusunun, İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) ve Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) heyeti tarafından da gündeme getirilmesidir. Enstitümüzün yürüttüğü çalışmayı, İMKON ve TÜGİAD’ın da katkılarıyla kısa sürede tamamlayarak bu alanda sertifika vermeye başladık. Öte yandan TSE’nin yakın döneminde başlattığı bir diğer belgelendirme de, patenti tamamıyla kurumumuza ait olan Müşteri Dostu Kuruluş (MDK) ve Müşteri Dostu Marka (MDM) belgelendirmeleridir. Bunun yanısıra, sektörel belgelendirme alanında Orman Genel Müdürlüğü ile orman ürünlerinin belgelendirilmesi alanında çok önemli bir ortaklığa da imza attık. TSE’nin bu çalışmalardaki nihai hedefi, iş dünyamızın ihtiyaç duyduğu tüm standardizasyon, sertifikasyon ve test hizmetleri ile gözetim hizmetlerini, onlara en uygun maliyetlerle sunabilmektir. Enstitü’nün bu hedef doğrultusunda güçlenerek yoluna devam etmesi, ülkemiz sanayisinin de aynı paralelde güçlenmesine imkân verecektir. Saygılarımla. Hulusi ŞENTÜRK TSE BAŞKANI 1 HAZİRAN 2013 içinde 18 HNRQRPLN SD]DUODPD GHðLíLP SDUD DNÜP PHG\D 4 talep VHUYHW önemli SHUIRUPDQV WDQÜWÜP JHOLíLP NXUXPVDO ILQDQV ELOJL IDUNOÜOÜN AR-GE îJKR=OUKJ WDVDUÜP RUJDQL]DV\RQ VRUXPOXOXN teknoloji ÖUHWHQ \HQLOHíPH X]XQ\RO ÖUHWHQ WHNQRORML VWUDWHML JLULíLPFLOLN ULVN ŬŽŶŽŵŝŬǀĞdĞŬŶŝŬĞƌŐŝͻzŦů͗ϱϮͻ^ĂLJŦϲϭϯͻ,ĂnjŝƌĂŶϮϬϭϯͻ/^^E͗ϭϯϬϬͲϴϯϲϲ 37 Haberler 43 Sorunsuz Bir Dünya ve Gelecek İçin: ''Standardizyon'' 48 85 Söyleşi: Oğuz Saygın ile Pozitif Düşünce Sistemi NLP Üzerine Gözetim ve Muayene Hizmetlerinde İnovasyon 101 106 Kombine Taşımacılıkta TSE Güvencesi 2 TSE Laboratuvarlarında İnovatif Hedefler Aslan Seni Yemeden 78 66 Ayın Konuğu: Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan İnovasyonu Destekleyen Bir Güç Olarak Standardizyon 108 TSE Ankara Kimya Laboratuvarı Standart Dünyasından Haberler ekiler 25 35 29 Standart ve Kalitede İnovasyonun Türk Sanayi ve Ekonomisine Etkileri 51 İnovasyon, Türkiye, ve Küresel Rekabet 63 60 92 Ölçülemeyen Hiçbir Olgu Kontrol Edilemez Eski Köye Yeni Adetler Getirin; Katma Değer Sağlayın ''Kalite'' Özel Olanı da Yakalayabilmelidir Belgelendirmede Yeni Açılımlar 88 Bir Hizmet ve Organizasyon İnovasyonu Olarak Çözüm Ortaklığı 94 TSE İnovasyon ve Proje Müdürlüğü Devir ''Siber Güvenlik'' Devri 110 Sempozyuma Çağrı Standardizyonun Küresel Ekonomiye Etkileri 3 HAZİRAN 2013 TSE KAYSERİ YÜKSEK TEKNOLOJİ ENTEGRE DENEY LABORATUVARI CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL TARAFINDAN HİZMETE AÇILDI Yapı malzemelerinin yangına dayanım deneyleriyle, kapı, cam ve pencerelerin performans deneylerinin yapılabildiği ülkemizin ilk ve tek Entegre Deney Laboratuvarı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 18 Mayıs 2013 Cumartesi günü Kayseri’de hizmete açıldı. Açılış törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yanısıra, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Ak Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Kayseri Valisi Orhan Düzgün, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, TSE üst düzey yöneticileri ile Kayseri’nin önde gelen işadamları katıldı. Açılış töreninde konuşma yapan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, bugüne kadar Türkiye’de böyle bir laboratuvar olmadığı için üreticilerin yangına dayanım deneylerini yurt dışında yaptırmak zorunda kaldıklarını belirtti. TSE Başkanı ülkemiz için milli kaynağın yurtdışına çıkışı, üreticilerimiz için ise yüksek maliyet ve zaman kaybı anlamına gelen bu zorunluluğun TSE Kayseri Laboratuvarı ile ortadan kalktığını vurguladı. 4 Şentürk 10 milyon lira yatırım bedeli ile hizmete sunulan laboratuvar kompleksinin aynı zamanda üreticilere AR-GE imkânları ile yeni ürün tasarımı gerçekleştirebilme imkanı sağladığını belirtti. Laboratuvarın sanayicilere yüzde 40 indirimli olarak hizmet vereceğini vurgulayan Şentürk, burada yapılacak deneylerin ücretlerinin Avrupa’daki ücretlerin onda biri kadar olduğunu belirtti. TSE’nin son dönemde yaptığı çalışmalarla her zaman olduğundan daha çok sanayici ve KOBİ’lerimizin ihtiyaç ve taleplerine yanıt verecek adımlar attığını belirten Enstitü Başkanı şöyle konuştu: “İş dünyamızın ihtiyaç duyduğu tüm standardizasyon, sertifikasyon ve test hizmetleri ile gözetim hizmetlerini, onlara en uygun maliyetlerle sunabilmeyi temel düstur edinen Enstitü, bu amaçla 300 milyon dolarlık yatırım planlarını peyderpey uygulamaya koymaktadır. HABERLER TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Laboratuvarda Sanayicilere Yüzde 40 İndirimli Hizmet Verileceğini Müjdeledi TSE olarak bir yandan da uluslararası ve bölgesel standardizasyon kuruluşlarının karar mekanizmalarındaki etkinliğimizi arttırmakta, bu sayede sanayicimizin, tüm dünyada geçerli olacak standartların hazırlanması sürecine katılımına olanak sağlamaktayız. Standardizasyon alanında sahip olduğumuz tecrübe ve deneyim ile özellikle Ortadoğu, Balkanlar, Türk Cumhuriyetleri ve Afrika Kıtası ülkelerine liderlik etmekte, yeni bölgesel standardizasyon kuruluşlarının oluşumunda görev almaktayız. Tüm bu faaliyet ve çalışmaların amacı, TSE’nin sunduğu hizmetlerde; ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda tercih edilen, yönlendirici ve lider bir kuruluş olmasıdır. TSE’nin bu amaç doğrultusunda güçlenerek yoluna devam etmesi, ülkemiz sanayinin de aynı paralelde güçlenmesine imkan verecektir” Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Taner Yıldız, Ak Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Kayseri Valisi Orhan Düzgün, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve TSE Başkanı Hulusi Şentürk kurdela keserek tesisin açılışını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve protokol üyeleri laboratuvar tesislerini gezerek yapılan deneylerle ilgili bilgi aldı. TSE Genel Sekreteri Üzeyir Karagöz’ün cihazlara ilişkin verdiği bilgilerle yakından ilgilenen Cumhurbaşkanı Gül, tesisin ülkemiz sanayicileri için hayırlı olması temennisinde bulundu. Kayseri Entegre Deney Laboratuvarı, Cam, Kapı-Pencere Sistemleri ile Yangına Dayanım deneylerinde, üreticilerin Avrupa Birliği Direktiflerinde öngörülen Yapı Malzemeleri Yönetmeliği Sistem 3-CE İşaretlemesi gerekliliklerini karşılayacak şekilde geniş bir kapsamda TÜRKAK tarafından Onaylanmış Laboratuvar olarak akredite edildi. Avrupa Komisyonu TÜRKAK’ın akreditasyonunu takiben Kayseri Entegre Deney Laboratuvarını, Onaylanmış Laboratuvarlar veri tabanı olan NANDO’da yayınlandı. Yangın konusunda ülkemiz yapı sektörünün bilgi birikimi ve kalite altyapısının gelişmesinde önemli katma değer sağlayacak olan EGOLF (The European Group of Organizations for Fire Testing, Inspection and Certification) üyelikleri de gerçekleştirildi. Laboratuvar Kompleksi’nde tüm yapı malzemelerinin yangına dayanım deneylerinin, 1240 dereceye kadar ısınabilen cihazlarda ürünlerin çeşidine göre maksimum 6 saate kadar test edilebilme imkânı bulunmaktadır. Öte yandan Kompleks’te kapı pencere sistemlerinin performans deneyleri kapsamında ısı iletkenlik testi ile kapı ve pencerelerdeki ısı kaybı ölçülebilmekte, akustik deneyleri ile ses yalıtımı testleri yapılabilmektedir. Laboratuvarda, Haziran ayından itibaren KapıPencere Sistemlerinde Hırsızlığa Direnç Deneyleri de yapılabilecektir. 5 HAZİRAN 2013 HABERLER TSE BAŞKANI ŞENTÜRK, EMD ÜYELERİYLE BİRARAYA GELDİ Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Başkanı Hulusi Şentürk, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) tarafından düzenlenen sohbet toplantısında TSE’nin çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Standardizasyon faaliyetlerinin üreticiye, tüketiciye ve ekonomiye olan faydalarını anlatan Şentürk, “Başta Almanya olmak üzere pek çok ülke, geliştirdikleri teknolojinin ilk önce standardını hazırlıyor. Aksi takdirde standart hazırlanmazsa o teknolojinin kapı kapı dolaşılıp anlatılması lazım” diye konuştu. Gelişmekte olan ülkelerin standardizasyon alanına gereken önemi vermediğini ifade eden Şentürk, Türkiye’deki sanayicilerin ve ilgili kuruluşların uluslararası standardizasyon komitelerinde daha etkin rol oynaması gerektiğini belirtti. TSE Başkanı Şentürk, standartları belirleme konusunda uluslararası bir mücadelenin olduğunu dile getirerek, “Amerika, İngiltere ve Almanya gibi büyük ülkeler standartlarda liderliği koruyamadıkları takdirde, teknoloji ihracatında ekonomi liderliklerini koruyamayacaklarının bilincindeler” dedi. Standartların kısa vadede değişkenlik göstermeyeceğine değinen Şentürk, “Hiçbir standart sabahtan akşama değişmez. Bir standardın hazırlanma süresi ortalama 2,8 yıldır. Standartlar yayınlandıktan sonra 6 ay gibi bir geçiş süresi vardır” dedi. Belgelendirme, gözetim, muayene ve testleri kapsayan uygunluk değerlendirme hizmetlerinde büyük pay sahiplerinin Avrupalı 7-8 kuruluş olduğunu ifade eden Şentürk, söz konusu hizmetlerin dünyada 150-200 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığını, Türkiye’de ise bu pazar hacminin yaklaşık 1,5 milyar dolar civarında olduğunu söyledi. TSE’nin bu pazardan daha fazla pay alabilmek için çeşitli yatırımlar yaptığını, test merkezleri oluşturduğunu, laboratuvarlar açtığını belirten Şentürk, “TSE’nin yıllık 125 milyon dolar geliri var. 1,5 milyar dolarlık pazarda geri kalan para her yıl yurtdışına çıkıyor. 1,5 milyarın en az yarısı Türkiye’de yapılabilecek işler” dedi. 6 Nükleer santral konusunda gerekli teknik donanım ve personel yeterliliğine sahip olduklarına değinen Şentürk, “Türkiye Atom Enstitüsü Kurumu (TAEK) lisansla ilgili hizmet alımı yapacak. Sonbahara doğru ya da önümüzdeki sene ihaleyi alan Rus firması bu konuda özellikle sertifika, personel eğitimi gibi konularda ihaleye çıkacak. Bu ihaleye gireceğiz” diye konuştu. 60 bin sanayiciye yönelik olarak yapılan anketlerde, sanayicilere yurtdışında yaptırmak zorunda oldukları testler ve almak zorunda oldukları belgeleri sorduklarını belirten Şentürk, “Laboratuvar kararlarını da bu taleplere göre değerlendiriyoruz. Ayrıca bu talepler üzerine 40’ın üzerinde yeni belgelendirme çalışması başlattık” dedi. Avrupa’da özel şirketlerin, ithal edecekleri ürünlerde ülkelerine ait belgelendirme kuruluşlarının sertifikalarını talep ettiklerini, bu konuda milli bir dayanışma içinde olduklarını kaydeden Şentürk, Türkiye özel sektöründe de böyle bir bilinç gelişmesi gerektiğini söyledi. TSE’nin Türkiye genelinde son 1 yılda 45 bin civarında asansörü denetlediğini, bunların yüzde 60’ından fazlasının kullanılamaz nitelikte olduğunu belirten Şentürk, kullanılamaz olarak belirlenen asansörlerde ikinci muayene sonuçlarına göre yüzde 81 oranında iyileşme olduğuna dikkat çekti. Bir gazetecinin, biber gazı kapsülünün standardının olup olmadığına ilişkin sorusu üzerine biber gazı kapsülünün Türkiye’de bir standardı olmadığını belirten Şentürk, “Mesele burada onun standardı değil, kullanımının standardını nasıl getireceğiz. Standart belirlenmesi için üretim teknolojisinin bilinmesi gerekiyor. Türkiye’de üretilmemiş bir ürünün standardını hazırlayamayız” şeklinde konuştu. HABERLER TSE YAZILIM TEST LABORATUVARI HİZMETE AÇILDI TSE, Türkiye’nin Siber Güvenlik Çalışmalarına Önemli Katkı Sağlayacak olan Siber Güvenlik Özel Komitesi'ni Kurdu Türk Standardları Enstitüsü, Türkiye’de TÜBİTAK’tan sonra kamuda ikinci bilişim laboratuvarı olacak Yazılım Test Laboratuvarını hizmete açtı. Yazılım Test Laboratuvarında, yazılımların performans, fonksiyonel ve güvenlik testleri yapılacak. Laboratuvarda TS 13298-Elektronik Belge Yönetimi Standardı Testleri, TS ISO/IEC 25051-Yazılım Paketleri Testleri, TS ISO/IEC 27001-Sızma Testleri, Yazılım Kapalı Kutu ve Açık Kutu Sızma Testleri yapılacak. Test Laboratuvarı, bu standartlar ile kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılan EBYS yazılımlarının performansının ve fonksiyonelliğinin bağımsız bir göz tarafından incelenmesini ve üreticinin iddia ettiği beyanların doğruluğunun ölçülmesini sağlayacak. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın başkanlığında, siber güvenlikle ilgili alınacak önlemleri belirlemek ve bunların uygulanmasını ve koordinasyonunu sağlamak amacıyla kurulan Siber Güvenlik Kurulu’nun 2013-2014 Siber Güvenlik Eylem Planı kapsamında sorumlu kurum olarak atanan TSE; üniversitelerden, kamudan ve özel sektörden konunun uzmanları ile Siber Güvenlik Özel Komitesini kurdu. Kamu kurum ve kuruşlarının kritik bilgi teknolojileri ürünlerinin asgari güvenlik gereksinimlerinin belirlendiği kritik altyapıları için “Ulusal Koruma Profili Havuzu Pro- jesi” kapsamında çalışmalarını yürüten komitenin faaliyet konularından bazıları şöyle: Güvenli E-Ticaret, Güvenli Elektronik Belge Yönetim Sistemi, Güvenli Coğrafi Bilgi Sistemleri, E-Kimlik, GEM, Mobile ID, Secure IC, Embedded OS Koruma Profilleri, HBYS, AHBS, PACS, LBYS, EBS ve internet üzerinden servis sunan sağlık bilişimi uygulama yazılımlarının süreç, fonksiyon, güvenlik, performans, karşılıklı işlerlik ve arayüz kılavuzlarının ve Güvenlik için Koruma Profilinin oluşturulması, Temel Seviye Güvenlik Kriterleri Belgelendirmesi, Site Security Certification (Ortam Güvenlik Belgelendirmesi), Yazılım Testçileri için Kriterlerin BelirlenmesiSCRUM ve ISTQB, Cloud Computing-Bulut Bilişimi, SSL kriterleri, Penetrasyon Testi yapan firmalar ve personeller için kriterlerin belirlenmesi, Biyometrik Ürünlerin Güvenlik Gereksinimleri ve Test Kriterlerinin, Açıklık Analizi ve Siber Ataklar Kütüphanesi hazırlanması. Söz konusu komitenin çalışmaları sonucunda ortaya çıkacak koruma profilleri ve bu profillere uygun olarak üretilecek yazılımların fonksiyonelliği, siber güvenliği ve güvenilirliğinin de Yazılım Test Laboratuvarında test edilmesi planlanıyor. Böylece kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılacak yazılımların, endüstri standartlarına uygun olması sağlanacak ve Türkiye’nin siber güvenlik çalışmalarına çok ciddi katkıda bulunulacak. 7 HAZİRAN 2013 HABERLER TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ’NDEN TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NE ‘KALİTE’ BELGESİ Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne TS EN ISO 9001 Kalite Yönetimi Sistem Belgesi verdi. Kalite Belgesi, TSE Başkanı Hulusi Şentürk ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Davut Güney’in katılımıyla gerçekleştirilen törenle takdim edildi. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün kuruluşunun 166. yıldönümünü kutladığını belirten Genel Müdür Davut Güney, kurumun bin 73 birime sahip olduğunu ifade etti. Güney, “Önemli olan insana hizmet. Bunu yaparken de konunun inceliklerinin bilinmesi gerekiyor. 2009 yılında başlattığımız Sürekli Kurumsal Gelişim Projesi ve 2010 yılında TSE ile yaptığımız protokol çerçevesinde çok yoğun bir çalışma temposu sergiledik” diye konuştu. Şentürk, kamu kurum ve kuruluşlarımızın son dönemde yakaladığı kalite seviyesinin Türkiye adına gurur verici olduğunu belirterek, “Aslında tapusu bize ait olan bir sistemin tekrar bu topraklara güçlü olarak dönmesi noktasında atılmış adımlardır bunlar. Çünkü kalite ve standardın tapusu da bize aittir. 1502 yılında II. Beyazıt’ın yayınladığı Kanunname-i İhtisab-ı Bursa dünyanın bugünkü anlamda ilk yazılı standardıdır. Uluslararası kabul görmüştür. Standardın tapusu bize aittir” şeklinde konuştu. “Kalitenin tapusu da bize aittir” diyen Şentürk, şöyle devam etti: Yılda yaklaşık 7 milyon işlemle 20 milyon insana hizmet sunulduğuna dikkati çeken Güney, TSE tarafından verilen belgeyi almaya hak kazandıklarını söyleyerek, ”Amacımız aldığımız belge ile vatandaşa daha hızlı, daha verimli, daha doğru hizmeti sunmak” dedi. “Kaliteyi, daha Japonlar, Amerikanlar yeni keşfetmişken, benim medeniyetim; ‘aldatan bizden değildir’ diyor ve benim medeniyetim bir işi yapanın o işi güzel şekilde yapmasını ibadet olarak kabul ediyor. Benim medeniyetim müşteriyi velinimet kabul ediyor. Bu kalitenin temel mantığıdır. Kalite bizim yitik malımızdı, o yitik mala tekrar sahip çıkıyoruz.” TSE Başkanı Şentürk, törende tapunun önemine değinerek sözlerine başladı. Yakın tarihte Musul ve Kerkük’te yaşanan olayların tapunun önemini ortaya koyduğunu dile getiren Şentürk, “Tapu bir ülkenin namusu ve geleceğidir” ifadesini kullandı. TSE Başkanı Şentürk tarafından TS EN ISO 9001 Kalite Yönetimi Sistem Belgesi ve kalite bayrağı Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Güney’e verildi. 1500 yılına ait Osmanlı Tuğrası ise, Güney tarafından TSE Başkanı Şentürk’e hediye edildi. 8 HABERLER TSE ÇUKUROVA EĞİTİM GÜNLERİ SONA ERDİ… TSE Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Pelit: “ Hedefimiz Hem Üretim Hem De Hizmet Sektöründe Yer Alan Organizasyon İhtiyaçlarına Cevap Vermek” Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Çukurova Eğitim ve müşteri memnuniyeti gibi eğitimler de verildi. Ensti- Günleri etkinlikleri 13 - 24 Mayıs tarihleri arasında baş- tü kimliğimiz ve misyonumuz gereği sahip olduğumuz ta Adana Valiliği olmak üzere Adana, Mersin, Hatay ve kurumsal bilgi birikimi ve tecrübe ile gerek yurt içinde Osmaniye’de bulunan üniversiteler, ticaret ve sanayi gerekse yurt dışında hem üretim hem de hizmet sek- odaları ile ticaret borsaları, belediyeler ve birçok kamu töründe yer alan organizasyonların ihtiyaçlarına cevap kurum ve kuruluşunun katkılarıyla gerçekleşti. vermek bizim hedefimizdir” diye konuştu. Adana Sana- Çukurova Eğitim Günleri’nin kapanış törenine katılan yi Odası Başkanı Sadi Sürenkök ise, standartlara ulaş- TSE Genel Sekreter İdari Yardımcısı Ahmet Pelit, “Eği- manın ve korumanın en temel yolunun yetkin personel timler başta Adana olmak üzere Mersin, Osmaniye ve barındırmak olduğunu söyleyerek, “Verimliliği artırma, Hatay illerini de kapsayacak şekilde 29 ayrı başlıkta, 15 firmaların potansiyellerini açığa çıkarma imkanı sunan uzman ve15 salonda, 2 hafta süresince devam etmiştir. Eğitim konuları ve sınıfları dikkate alındığında yaklaşık 1500 kişi eğitim almıştır. Böylece TSE tarafından sertifika verilen kişi sayısı ülke genelinde 18 bine ulaş- ve bölgemizde kalite algısının yaygınlaşmasına hizmet eden, önemli katkılar sağlayan bu eğitimler için TSE Çukurova Bölge Koordinatörlüğünü kutluyorum” dedi. mıştır. Kalite günleri boyunca, kalite yönetimi sistemi, Protokol konuşmalarının ardından NLP Uzmanı Oğuz gıda güvenliği yönetim sistemi ve çevre yönetimi eğitim Saygın, katılımcılara ‘Etkili İletişim, Takım Çalışması ve sistemi gibi eğitimlerin yanı sıra iş sağlığı, iş güvenliği İnsanları Tanıma Sanatı’ konulu bir seminer verdi. 9 HAZİRAN 2013 HABERLER TSE İLE KONYA OVASI PROJESİ (KOP) BÖLGESİ ÜNİVERSİTELER BİRLİĞİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI alanlarda eğitim hizmetleri sağlayacak. Ürün, sistem, personel, hizmet, gözetim ve muayene, deney ve ölçümleme alanlarındaki eğitimlere ek olarak kurumlar, ortaklaşa panel, sempozyum, seminer gibi çalışmalar da yapacak. TSE Başkanı Hulusi Şentürk imza töreninde yaptığı konuşmada tüm üniversitelere örnek olacak, güzel bir işbirliğine imza attıklarını söyledi. İmzalanan protokolle üniversiteler ve TSE arasında başta eğitim olmak üzere çeşitli konularda işbirliği yapılacağını dile getiren Şentürk, “Ancak bundan çok daha önemlisi Türkiye’de standardizasyon bilincinin, test ve belgelendirme konusunda toplumsal duyarlılığın artırılması amacıyla üniversitelerimizle ortak projeler yapacağız. Bunlar Türkiye’nin küresel güç olma iddiasının arkasında durabilmesi için yapmak zorunda olduğu faaliyetler. Ne yazık ki bugüne kadar üniversiteler ile Enstitümüz arasındaki çalışmalar iyi niyet protokolleri düzeyinde kalmış, ama biz artık aktif planlara dönük işbirliğine de imza atmış olduk” dedi. Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile Konya Ovası Projesi (KOP) Bölgesi Üniversiteler Birliği’ni oluşturan Selçuk Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi, Mevlana Üniversitesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi arasında işbirliği protokolü imzalandı. Standardizasyon bilincinin yaygınlaştırılması, standartların kullanımının teşvik edilmesi ve bu doğrultuda ortak panel, konferans ve seminer gibi etkinlikler düzenlenmesi amacıyla imzalanan protokol uyarınca TSE, üniversitelerin personeli ve öğrencilerine yönetim sistemleri ve benzeri Türkiye’deki sanayicilere ve akademik camiaya çağrıda bulunan Şentürk, şöyle konuştu: “Türkiye gerçekten 2023 vizyonu çerçevesinde küresel bir güç olmak, dünyanın 10 büyük ülkesi arasına girmek istiyorsa bizim standardizasyon alanında kuralların belirlenmesine müdahil olmamız gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye, sürekli başkasının koyduğu kurallara göre üretim yapmak zorunda kalır. İnşallah Enstitümüz ile üniversitelerimizin işbirliği bu konuda sanayicimizin de uyanmasına, işe sahip çıkmasına vesile olacaktır diye ümit ediyorum. TSE olarak her türlü rehberlik hizmetini sunacağız.” NİĞDE TİCARET VE SANAYİ ODASI, TİCARET BORSASI VE TSE ARASINDA KALİBRASYON İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI Niğde Ticaret ve Sanayi Odası (NİTSO), Ticaret Borsası (NTB) ve Türk Standardları Enstitüsü (TSE) arasında Kalibrasyon İşbirliği Protokolü imzalandı. TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Niğde temasları çerçevesinde, Niğde Ticaret ve Sanayi Odası ve Niğde Ticaret Borsası ile TSE arasında imzalanan Kalibrasyon İşbirliği Protokolü törenine de katıldı. NİTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Katırcıoğlu ve NTB Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Uyanık ile TSE Başkanı Hulusi Şentürk tarafından imzalanan işbirliği 10 protokolü kapsamında,TSE’den belgesi olmayan NİTSO ve NTB üyelerine kalibrasyon hizmetlerinde yüzde 30, kalibrasyon eğitim hizmetlerinde ise yüzde 20 oranında indirim uygulanacak. Öte yandan TSE’den belgesi olan NİTSO ve NTB üyelerine kalibrasyon hizmetlerinde yüzde 40, kalibrasyon eğitim hizmetlerinde ise yüzde 30 oranında indirim uygulanacak. Ayrıca protokol kapsamında TSE’ye özel amaçlı muayene ve deney yaptıracak NİTSO ve NTB üyelerine yüzde 25 oranında indirim yapılacak. HABERLER TSE İLE OGM ARASINDA PROTOKOL İMZALANDI Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ve Orman Genel Müdürlüğü (OGM) arasında Ulusal Sürdürülebilir Orman Yönetimi Standartlarının geliştirilmesine ilişkin protokol imzalandı. Protokole göre Ülkemizin Ulusal Sürdürülebilir Orman Yönetimi Standardlarının hazırlanarak, uluslararası orman sertifikasyon programı olan ve kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşu özelliğine haiz PEFC tarafından standardlarımızın onaylanması, sertifakalandırma maliyetlerin düşürülmesi ve Türkiye’nin PEFC’ye Ulusal Üyeliği” konularında TSE ve OGM ortak çalışma yürütecekler. Ormanlardan beklenilen mal ve hizmet üretimini sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlar arasında bir denge sağlayarak karşılanması ve ormanların sürdürülebilir kalkınma ilkelerine uygun olarak yönetilmesi anlamına gelen Sürdürülebilir Orman Yönetimi programının (PEFC) en önemli aracını orman yönetiminin sertifikalandırılması oluşturuyor. Sertifikalı Orman Ürünleri ise Sürdürülebilir Orman Yönetimine ilişkin standartların gereklerini karşılayan orman alanlarından üretildiğini doğrulayan, bağımsız üçüncü taraf kuruluşlarca verilen etiketlere sahip orman ürünlerinden meydana geliyor. Gerek orman yönetimi ve gerekse orman ürünleri sertifikasına sahip olmak; orman ürünleri piyasasında en yüksek sosyal ve çevresel standartlara uyulduğunu gösteriyor. Söz konusu sertifikaya sahip olunmasıyla birlikte özellikle çevre duyarlılığı yüksek yeni pazarlara girme olanağına sahip olacağız. Protokol töreninde konuşma yapan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Enstitü olarak her türlü standardın hazırlanması, belgelendirmenin yapılması ve test merkezinin faaliyetlerinin yürütülmesi konusunda kararlı olduklarını kaydederek, Türkiye’nin bir üçüncü dünya ülkesi olmadığını vurguladı. Teknik altyapısı ve yetişmiş insan kaynağıyla Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğunun altını çizen Şentürk; “Yeter ki kurumlar arası bağnazca kutuplaşmayı ortadan kaldıralım. Kurumlar birbirine kapılarını açarsa, destek olursa ve işbirliği içinde çalışırsa Türkiye’nin de önü açılır” dedi. Şentürk, Orman Yönetim Sistemi Belgelendirmesi ardından Orman Ürünleri Koruma ve Gözetim Zinciri Belgelendirmesine de OGM ile beraber başlayacaklarını ifade ederek, Türkiye’de üretilen ürünlerin dünya pazarlarına girmesini sağlayacaklarını belirtti. Türkiye’nin her yıl bir buçuk milyar Avro’yu belgelendirme ve test ücreti olarak yurtdışına ödediğine işaret eden Şentürk, “TSE desteklenmeli ve büyütülmeli, aksi halde Türkiye soyuluyor. Önemli olan taş üstüne taş koymak, kurumları etkin hale getirmek, gösterdikleri milli refleks için de OGM’ye teşekkür etmek istiyorum. Batı hayranlığı ve batı ne yaparsa iyi yapar mantalitesi Türkiye’yi geriye götürüyor. Bizim kurumlarımız çok daha iyi işler başardığını kanıtladı” diye konuştu. OGM Genel Müdürü İbrahim Çiftçi ise gelişmiş ülkelerde ancak sertifikalı yerlerde üretilen ürünlerin ihracatının mümkün olduğunu ifade ederek, OGM olarak ihtiyaca binaen bu alanda var olacaklarını ve TSE ile işbirliği yapmanın güvencesini taşıdıklarını belirtti. Protokol kapsamında, TSE Standart Hazırlama Merkez Başkanlığınca “PEFC Ulusal Üye” statüsünün kazanılması ve ulusal orman yönetim sistemi belgelendirme programının oluşturulmasının ardından, TSE Kalite Sistemleri Daire Başkanlığınca PEFC onaylı sistem belgelendirme kuruluşu olabilmek için akreditasyon ve onay sürecinin tamamlanması ile “Orman Yönetim Sistemi Belgelendirmesi” başlatılacak. “PEFC Ulusal Üye” statüsünün kazanılması ve “Orman Ürünleri Koruma ve Gözetim Zinciri (Chain of Custody)” belgelendirme programının oluşturulmasının ardından, TSE Belgelendirme Merkez Başkanlığınca PEFC onaylı ürün belgelendirme kuruluşu olabilmek için akreditasyon sürecinin tamamlanması ile “Orman Ürünleri Koruma ve Gözetim Zinciri” belgelendirmesine geçilecek. Bu işbirliği sonucunda orman sertifikalandırma çalışmalarında maliyetler önemli oranda düşürülecek. 2010 yılında başlattığı sertifikasyon çalışmaları ile Bolu, Kastamonu, Muğla ve Zonguldak bölge müdürlüklerine bağlı 17 işletme müdürlüğünde toplam 1 milyon 425 bin hektar orman alanını, Orman Yönetim Konseyi (FSC) programına göre sertifikalandıran Orman Genel Müdürlüğü, bu sayıyı 2013 yılında 2 milyon 100 bin, 2015 yılı sonunda ise 3 milyon 250 bin hektar orman alanına çıkarmayı hedefliyor. 11 HAZİRAN 2013 HABERLER TSE’ DEN İLK KEZ AYGAZ’A Türk Standardları Enstitüsü (TSE) patenti kendisine ait olan ve müşteri algısını temel alarak değerlendirme yapan Müşteri Dostu Marka (MDM) ve Müşteri Dostu Kuruluş (MDK) belgelendirmelerine başladı. TSE tarafından gerçekleştirilen inceleme ve denetimler sonucunda “Müşteri Dostu Marka ve Müşteri Dostu Kuruluşu Belgesi” yapılan törenle ilk kez Aygaz A.Ş’ye verildi. Müşteri Dostu Kuruluş Belgelendirme denetimleri TSE tarafından, Aygaz'ın; Aliağa, Işıkkent, Ankara, Kırıkkale, Eskişehir, Safranbolu, Diyarbakır, Isparta, Dörtyol, Samsun, Ambarlı, Yarımca ve Lüleburgaz dolum tesislerinde gerçekleştirildi. Sadece hizmet sektörüne hitap eden MDM ve MDK belgelendirme modeli ile ürün gerçekleştirme ve hizmetin sunumu arasında bir bağ kurularak; işletmelerin pazarda müşteri algısını yüksek tutması ve sürdürülebilir bir başarı sağlanması hedefleniyor. "Müşteri Dostu Kuruluş" ve "Müşteri Dostu 12 Marka" değerlendirmesinde sadece müşterinin şikayet ve değerlendirmeleri değil, müşteriye karşı proaktif yaklaşım sergilenerek, müşterinin firmayı nasıl algıladığı ölçülüyor. Bu belgelendirme ile müşterilerin ihtiyaç ve beklentilerine yönelik nasıl bir süreç yönetilmesi gerektiği ortaya konuluyor. Değerlendirmelerin sektörel bazda gerçekleştirilmesi ve hizmetin niteliğine uygun farklılıklar içermesi bu belgelendirme sonucunda oluşabilecek haksız rekabeti engelleyecek. 14 Haziran 2013 tarihinde Aygaz Genel Müdürlük binasında gerçekleştirilen belge törenine TSE Başkanı Hulusi Şentürk ve Aygaz Genel Müdürü Yağız Eyüboğlu katıldı. Törende konuşma yapan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, TSE olarak MDM ve MDK belgelendirmesiyle bir ilki gerçekleştirdiklerini ifade ederek, bu markalaşmanın tamamının TSE'nin ürünü olduğunu belirtti. “MÜŞTERİ DOSTU MARKA VE MÜŞTERİ DOSTU KURULUŞ” BELGESİ Geçtiğimiz yıl bu modeli EOQ'ya (The European Organization for Quality) önerdiklerini ve modelin çok beğenildiğini kaydeden Şentürk, çok yakın bir zamanda patenti kendilerine ait olan Müşteri Dostu Marka’nın Avrupa'nın en itibarlı belgelendirme kuruluşları tarafından verileceği bir sürecin yaşanacağını umduklarını söyledi. Şentürk, TSE’nin de ilk defa bir belgelendirme modelini bizzat kendisinin geliştirdiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Müşteri dostu markanın denetimi ve kriterleri çok ağır. Mevzuatta aranan kriterlerin en az iki katı kriter aranıyor burada. Bu belgeyi ancak süreç ve uygulamalarıyla öne çıkan kuruluşlar hak edebilir. Müşteri yönetimi ve müşteri algısına verdiği önemden dolayı ve bu konuda ortaya koyduğu performanstan dolayı Aygaz'ı tebrik ediyorum. Türkiye küresel bir güç olacaksa küresel markalara ihtiyacı var. Küresel markalar da Aygaz gibi kuruluşların çalışmalarıyla ortaya çıkacak. Kalite bisiklet sürmek gibidir, geri gidemez ve duramazsınız. Sürekli pedal çevirmek gerekir. Markalaşma da böyledir. Sürekli bir öncekinden daha iyi olmayı gerektirir.” Aygaz Genel Müdürü Yağız Eyüboğlu ise kaliteli hizmet anlayışı ve güvenilirliğiyle yarım asırdan fazla bir süredir tüketiciler tarafından tercih edilen Aygaz için TSE’nin bu belgesinin son derece değerli olduğunu söyledi. Söz konusu belgelendirmenin Türkiye'de bir ilk olduğuna işaret eden Eyüboğlu, “Belirtilen kriterleri yerine getiren ve belgelendirilmeye hak kazanan bir marka olarak sürece öncülük etmekten memnuniyet duyuyoruz. Hem kendi sektörümüz, hem de diğer sektörlerin gelişimi ve iş süreçlerinde standardizasyon sağlanması açısından bu çabayı heyecanla destekliyoruz. Layık görüldüğümüz ödül ve belgeler tüketiciye sunduğumuz ürün ve hizmetleri daha da geliştirmemizde bizlere büyük güç veriyor.” dedi. 13 HAZİRAN 2013 HABERLER TSE İLE KONYA TİCARET VE SANAYİ ODALARI VE TİCARET BORSASI ARASINDA KALİBRASYON İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile Konya Sanayi Odası (KSO), Konya Ticaret Borsası (KTB) ve Konya Ticaret Odası (KTO) arasında “Kalibrasyon İşbirliği Protokolü” imzalandı. standardizasyonun ekonomik hayattaki stratejik öne- TSE Başkanı Hulusi Şentürk, imza töreni öncesinde meslek odaları üyelerine “Küresel Ekonomik Sistemde Standardizasyon ve Belgelendirmenin Stratejik Önemi” konulu bir sunum yaptı. layarak yürürlüğe sokar. Standartları siz hazırlarsınız. Ülkeler arasında dolaşan mal ve hizmetlerin en az yüzde 80’inin standardizasyon hizmetlerine tâbi ürünler olduğunu ifade eden TSE Başkanı, “Bugün gelişmiş ülkelerde standardizasyon ve uygunluk değerlendirme faaliyetleri en üst seviyede ciddi olarak devam etmektedir. Hatta Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde aynı zamanda standardizasyon strateji belgeleri de ulusal olarak hazırlanmaktadır. Yani bu gelişmiş ülkeler, Türkiye’de son dönemlerde adlarını sıkça duyduğumuz Sanayi Strateji Belgesi, Bilişim Strateji Belgesi gibi belgelerin yanı sıra Standardizasyon Strateji Belgesine de sahiptir. Bu durum, 14 minden kaynaklanmaktadır” dedi TSE'nin standartların hazırlanması aşamasını koordine ettiğine dikkat çeken Şentürk, “TSE, hazırlanan standartları onayKamu, kurum ve kuruluşlarından gelenler ve akademisyenler hazırlar. TSE bu işin sekretaryasını yapar. Komiteler kurulur, komitelerin haklarını biz öderiz. Salonlarını biz ayarlarız, yazışmalarını biz yaparız. Onlara raportörler veririz, raporlarını yazsınlar diye. Onlar standartları hazırlar, yine onların katıldığı teknik kurulda oylamaya sunarız. Kabul edilirse standart haline gelir” diye konuştu. Türkiye'nin küresel bir güç olabilmesi için uluslararası standardizasyon kuruluşlarının komitelerine katılım göstermesi gerektiğini vurgulayan Şentürk, “Sanayici ve özellikle üniversitelerimiz tarafından komitelere katılımda zorluk çekiyoruz. Almanya’da komitelere katılım müthiş, yıllık 30-40 bin civarında uzman komitelerde görev yapıyor. HABERLER Bu katılanların tek işi bu değil, adamlar kendi işlerini de yapıyorlar. Aynı zamanda bu komitelere görüş bildiriyorlar. Bu insanlar üste para almıyorlar, 750 Euro da aidat ödüyorlar komitelere katılabilmek için. Biz Türkiye’de tam tersi üstüne para veriyoruz. Avrupa bu konuda bizi şiddetle eleştiriyor, standartta gönüllülük esastır diye. Fakat Türkiye’nin şartları bu olunca biz de bu şekilde yapmak zorunda kalıyoruz” şeklinde konuştu. Standartların ekonomik rekabetin kurallarını belirlediğini de ifade eden Şentürk, “Şimdi rakibiniz bu kuralları belirliyorsa sizin bu mücadeleyi kazanma şansınız yok. Kuralı sizin belirlemeniz lazım. Siz belirleyemiyorsanız bile en azından size rağmen onların kural belirleyemeyecek hale gelmesi lazım. İttifak ile kural belirlenmesi lazım. Bunun için öncelikle kendi içimizde standardizasyon çalışmalarını yoğunlaştıracağız. Uluslararası standart hazırlama kuruluşlarının komitelerine katılım sağlamak mecburiyetindeyiz” dedi. Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükçü ise, Türkiye’nin şartlarına daha uygun standartlar geliştirilmesi gerektiğini belirterek, “Bizler, bu ülkenin sanayicileri olarak artık standartlara uyan değil, standartları belirleyen olmak istiyoruz. Standartların farklı ülkelerden bire bir alınmasını değil, ülkemizin şartlarına daha uygun standartlar geliştirilmesini arzu ediyoruz. TSE Başkanı Hulusi Şentürk: “Türkiye’nin küresel güç olabilmesi için uluslararası standardizasyon kuruluşlarının komitelerine katılım şarttır.” Bizim ürettiğimiz ürünlerin kalitesi, dünyada standart olarak kabul görsün istiyoruz. Çünkü küresel yarışta, en önemli enstrümanlardan birisinin, o ülkenin standartları olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alma hedefi koyan Türkiye’nin, kendi standartlarını belirlemesi ve bu standartları da dünyaya ihraç eder hale gelmesi gerekmektedir. Bugün bunu başarabilecek bir irade, TSE gibi güçlü bir kurum ve küresel ekonomiye entegre olmuş güçlü bir Türkiye sanayisi var” diye konuştu. Konuşmaların ardından Kalibrasyon İşbirliği Protokolü TSE Başkanı Hulusi Şentürk, KSO Başkanı Memiş Kütükçü, KTO Başkan Yardımcısı Mustafa Büyükeğen ve KTB Yönetim Kurulu Üyesi Tunahan Aydın tarafından imzalandı. Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükçü: “Bizler, bu ülkenin sanayicileri olarak artık standartlara uyan değil, standartları belirleyen olmak istiyoruz.” Protokol uyarınca, odaların TSE belgesi olan üyeleri, kalibrasyon hizmetlerinden yüzde 40, kalibrasyon eğitim hizmetlerinden yüzde 30 oranında; odaların TSE belgesi olmayan üyeleri, kalibrasyon hizmetlerinden yüzde 30, kalibrasyon eğitim hizmetlerinden yüzde 20 indirimle yararlanabilecek. TSE’de özel amaçlı muayene ve deney yaptıracak üyelere de yüzde 25 indirim uygulanacak. 15 HAZİRAN 2013 HABERLER TSE, KAYSERİ VE KONYA’DA HELAL GIDA PANELİ DÜZENLEDİ TSE Genel Sekreteri Üzeyir Karagöz, TSE’nin verdiği Helal Gıda Belgesi sayısının 180 olduğunu söyledi. Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Konya İl Koordinatörlüğü tarafından Konya Ticaret Odası (KTO) Konferans Salonu'nda “Üretici ve Tüketici Açısından Helal Gıda’nın Önemi” konulu panel düzenlendi. Panele TSE Genel Sekreteri Üzeyir Karagöz, Konya Vali Yardımcısı Hayri Sandıkçı, Konya Ticaret Odası Genel Sekreteri Hüseyin Ergün ve Yönetim Kurulu üyesi Hasan Hüseyin Karapınar, öğretim üyeleri ve sertifika alan firma temsilcileri katıldı. TSE Genel Sekreteri Üzeyir Karagöz konuşmasında, TSE’de bugün itibarıyla 54 bin sertifikanın bulunduğunu, ancak bunların sadece 180’inde helal gıda damgasının bulunduğunu söyledi. Karagöz: “Helal Gıda Belgesi alan firma sayısı çok az. Üretim tekniklerinin tamamen değiştiği günümüzde helal ile haramı ayırt etmek çok zor. Bu nedenle Helal Gıda Belgesi çok önemli bir belgedir” diye konuştu. Konya Vali Yardımcısı Hayri Sandıkçı da dünyada teknolojik ve bilimsel gelişmelerin baş döndürücü bir hızda ilerlediğine dikkat çekerek, üretim tekniklerindeki değişim ve üretim sürecindeki olumsuzlukların, hassasiyeti olan insanların kaygılanmasına neden olduğunu söyledi. İnsanların inançları ve yaşam tarzlarının ürünlerin tüketimi noktasında önemli olduğunu belirten Sandıkçı, üreticilerin, tüketicilerin hassasiyetlerini göz önünde bulundurması gerektiğini dile getirdi. Konuşmaların ardından TSE’den Helal Gıda Belgesi almaya hak kazanan firmalara belgeleri takdim edildi. Panel kapsamında, TSE Gıda Belgelendirme Uzmanı Özhan Gündüz, Necmettin Erbakan Üniversitesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Orhan Çeker, Konya Ticaret Odası Genel Sekreteri Hüseyin Ergün’ün sunumları gerçekleşti. 16 HABERLER KAYSERİ’DE HELAL GIDA PANELİ TSE Kayseri İl Koordinatörlüğü tarafından düzenle- yaşadığı pazarlara girmek isteyen ihracatçılar için he- nen Helal Gıda Paneli, Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) lal sertifikasının yeni kapılar açabileceğini söyledi. TSE Konferans Salonunda yapıldı. Belgelendirme Merkezi Başkanı Doğan Yazar da ko- Panele Konya Vali Yardımcısı İbrahim Halil Çomaktekin, KAYSO Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Güldüoğlu, TSE Belgelendirme Merkezi Başkanı Doğan Yazar, öğretim üyeleri ve belge alan firmaların temsilcileri katıldı. nuşmasında, TSE’nin Helal Gıda Belgesi’ni Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte yürütülen protokoller çerçevesinde verdiğinin altını çizdi. Yazar ''Şu ana kadar 181 firmanın helal gıda belgesi aldığını görüyoruz. Helal Gıda belgelendirmesi ile tüketicinin bilinçlendirilmesi Panelin açılış konuşmasını yapan KAYSU Yönetim Ku- amaçlanmaktadır. İslam ülkelerine yapılacak gıda ihra- rulu Üyesi Bekir Güldüoğlu, helal gıdayı “İslami kuralla- catında bu belge önemlidir'' dedi. ra göre yasak olan herhangi bir unsuru içermeyen, bu unsurlardan arındırılmış yerlerde ve cihazlarda hazırlanan, işlenen, taşınan ve depolanan ürün” olarak tanımlarken, dünyada helal standartları belirleyen ya da helal sertifika veren hemen her kuruluşun kendi belirlediği standartları uyguladığını söyledi. Konuşmaların ardından TSE’den Helal Gıda Belgesi almaya hak kazanan firmalara belgeleri takdim edildi. Panel kapsamında Erciyes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Mahmut Doğan, Erciyes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Zülal Kesmen, TSE Gıda Sektörü KAYSO Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Güldüoğlu, ihra- Belgelendirme Müdürlüğü Uzmanı Özhan Gündüz, catta önemli olanın helal sertifika sahibi olmak değil, Necmettin Erbakan Üniversitesi İslam Hukuku Ana- bu konuda kabul gören bir kuruluştan sertifika almak bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Orhan Çeker sunumlarını olduğunu ifade ederek, müslüman tüketicilerin ağırlıklı yaptılar. 17 HAZİRAN 2013 18 STANDARD-Bir konuşmanızda Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında mevcut sistemlerin yetersiz olduğunu yeni sistem ve modellerle ihtiyaç olduğundan bahsetmişsiniz. Türkiye’nin 2023 hedeflerine, bunların içerisinde de özellikle ekonomik hedeflerine ulaşmada yeni sistem ve yaklaşımlar neler olmalıdır? Diğer yandan Teşvik Sistemimiz ile tasarrufları katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirmeyi, üretimi ve istihdamı artırmayı, uluslararası rekabet gücünü artıracak yüksek büyük ölçekli yatırımlar ile stratejik yatırımları özendirmeyi, uluslararası doğrudan yatırımları artırmayı hedeflemekteyiz. Z. ÇAĞLAYAN-Son dönemde elde ettiği başarılara bağlı olarak Türkiye artık kısa vadeli hedeflerden ziyade orta ve uzun vadeli sürdürülebilir hedefler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu hedefler doğrultusunda Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı 2023 için “2023 Vizyonu Stratejisi” hazırlanmıştır. Bu strateji ile 2023 yılında Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmesi, 2 trilyon dolarlık GSYH’ye sahip olması, 500 milyar dolarlık mal ve 150 milyar dolarlık hizmet ihracatı gerçekleştirmesi ve dünya mal ticaretinden %1,5 pay alması hedeflenmektedir. Ekonomi Bakanlığı olarak 2023 hedeflerimizi gerçekleştirme yolunda her geçen gün yeni adımlar atıyoruz. Bu sayede Türkiye’yi hak ettiği yere taşıyacağımıza inanıyoruz. Son yıllarda kaydettiği ekonomik başarılar Türkiye’nin gelecek başarılarına işaret etmektedir. 2002 yılında 36,1 milyar dolar olan ihracatımız 2012 itibarıyla 4 kattan fazla artışla 152,5 milyar dolara yükselmiştir. Bu sayede 2012 yılında OVP hedefi olan 149,5 milyar dolarlık ihracat hedefi aşılmıştır. 2002 yılında 87,6 milyar dolar olan dış ticaret hacmimiz 389 milyar dolara, 14 milyar dolar olan hizmet ihracatımız ise 43,5 milyar dolara yükselmiştir. Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu olan cari açık ise 2012 yılında bir önceki yıla göre %36,8 oranında azalarak 47,5 milyar dolar ile 58,7 milyar dolarlık OVP beklentisinin oldukça altında gerçekleşmiştir. Türkiye ekonomik açıdan büyük bir atılımlar gerçekleştirmiştir; fakat bu atılımların sürekliliğini korumak ve 2023 hedeflerimize ulaşabilmek için AR-GE ve inovasyona önem vermek şarttır. Bu şekilde ihracat kapasitemizi artırabilir, katma değeri yüksek mallar ihraç edebiliriz. İhracat birim kilogram fiyatımızı yükseltebilmek için, üretim yapımızı değiştirmeli ve ara mal bağımlılığından kurtulmalıyız. Bunun yolu ise AR-GE ve inovasyon kapasitemizi artırmaktan geçmektedir. Bunlara ek olarak markalaşma ve tasarıma verilen önem doğrultusunda da mallarımızın katma değeri yükselecek ve ihracat kapasitemiz artacaktır. Ayrıca, üretim ve ihracatımızda süregelen bazı yapısal sorunların çözümüne ilişkin 2023 İhracat Stratejisi kapsamında oluşturulan stratejik planlar başarılarımızın sürdürülebilir olmasına katkı sağlayacaktır. İhracata Dönük Üretim Stratejimiz (İDÜS), Girdi Tedarik Stratejimiz (GİTES) ile de desteklemek suretiyle; ihracatımızı ve ihracat odaklı üretim yapımızı geliştirmek, ithalatımızı kontrol altına almak ve istihdam, yabancı yatırım gibi konulara da odaklanarak ülkemizin refah seviyesini artırmak hedeflerini taşımaktayız. 20 STANDARD-Ülke ekonomisi ve sanayisi için inovasyon neden gereklidir? Z. ÇAĞLAYAN-Günümüzde ülkeler arasındaki gelişmişlik farkını belirleyen etkenlerin en önemlilerinden biri inovasyondur. 19. Yüzyılda İsveç ile Mısır’ın kişi başına düşen milli geliri hemen hemen aynıydı. Geldiğimiz noktada, İsveç’in kişi başına milli geliri 55 bin 158 dolarken; Mısır’ın kişi başına düşen geliri 3.112 dolar. Bu makasın açılmasında inovasyon kritik rol oynuyor. Ar-Ge ve inovasyon sanayimizin gelişimi, ihracat kapasitemizin artırılması ve katma değeri yüksek ürün ihracatı bakımından çok önemlidir. 2023 hedeflerimize ulaşmak için şu anki üretim yapımız yeterli ve uygun değildir. Bu kapsamda, ülke olarak 2023'te 60 milyar dolarlık Ar-Ge harcaması yapmayı hedefledik; böylece AR-GE ve inovasyon kapasitemizi artırarak daha yüksek katma değerli ürünler üretebiliriz ve ihracat birim kilogram fiyatımızı artırabiliriz. Bu çerçevede, Türkiye ihracatta ara mal bağımlılığından kurtularak, daha yüksek katma değerli ürünler üretip yıllardır süregelen yapısal sorunumuz olan cari açık sorunundan kurtulmuş olacaktır. Tüm bunlar inovasyonun ülke ekonomimiz ve sanayimiz için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Her geçen gün daha fazla firmanın ve ürünün rekabetine sahne olan küresel piyasalarda avantaj sağlayabilmenin en önemli koşullarından birisi ürün farklılaştırmasıdır. Değişen dünyada büyüme fırsatlarını yakalayabilmek için, sadece geleneksel yöntemlerle üretim yapmak yeterli olamamakta, inovasyonun rolü çok daha fazla önem kazanmış bulunmaktadır. STANDARD-Bu konuda sanayici ve iş adamlarımıza önerileriniz nelerdir? Z. ÇAĞLAYAN-Ar-Ge ve inovasyon sanayimizin gelişimi açısından kritik kavramlardır, sanayicilerimizden bu konulara önem vermelerini ve yüksek katma değerli ürünler üretip bunları ihraç etmek noktasında azami gayret göstermelerini bekliyoruz. Bunlara ek olarak markalaşma ve tasarım da ihracatımızı artırmak açısından çok önemlidir, sanayicilerimiz bu iki kavramın öneminin farkında olmalı, markalaşmaya ve tasarıma gereken önemi vermelidirler. Bakanlık olarak, Teşvik Sistemi, Girdi Tedarik Stratejisi, TURQUALITY, fuar desteği, pazar araştırması ve danışmanlık desteği gibi çeşitli projelerimizle ihracatçılarımıza çeşitli konularda destekler sağlamaktayız. Sanayicilerimiz ve iş adamlarımız bakanlığımızla birlikte hareket etmeli, onlara sunduğumuz olanaklardan ve destek programlarından haberdar olmalı ve bunlardan yararlanmayı bilmelidirler. Geçmiş dönemlerde sanayici ve iş adamlarımız fiyat avantajlarımızı kullanarak, birçok sektörde rekabet güçlerini koruyabilmiş olsalar da, bu sektörlerdeki varlığımızı, rekabet avantajımızı sürdürülebilir hale getirmek için inovasyon, tasarım ve markalaşma konusunda hızlı bir gelişim göstermek zorundayız ArGe, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya yapılacak yatırımlar, ürünlerimizde oluşturacağı katma değer neticesinde uzun vadede yatırımcısına misliyle dönecektir. Sanayici ve işadamlarımızın bunun farkına vararak Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya gereken önemi vermeleri gerekmektedir. STANDARD-Günümüz dünyasında ekonomisi güçlü olan, sanayisi güçlü olan ülkeler söz sahibi olmakta. Ülkemizin güçlü ve söz sahibi ülkeler arasında olabilmesi için izlemesi gereken yollar neler olmalı? Z. ÇAĞLAYAN-Birçok gelişmiş ülkenin krizle ve ekonomik darboğazlarla mücadele etmekte olduğu mevcut konjonktürde, Türkiye uyguladığı başarılı ekonomi politikaları sayesinde güçlü duruşunu korumayı başarmıştır. Küresel finansal kriz sonrası, Türkiye hızlı bir büyüme temposuna girmiştir. 2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla %9,2 ve %8,8 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi olmuştur. 2012 yılında ise, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesi, Türkiye ekonomisinin büyümesini de olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuzluğa rağmen Türkiye ekonomisi, 2012 yılında %2,2 büyüyerek, 786,3 milyar dolar GSYH ile dünyanın 17. ve Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi olmuştur. Buna ek olarak, Türkiye uyguladığı başarılı dış ticaret politikaları sayesinde küresel ticaretteki payını ve etkinliğini her geçen gün artırmaktadır. Türkiye’nin dünya ihracatındaki payı 2002 yılında %0,56 iken, 2012 yılında %0,83 seviyesine 21 HAZİRAN 2013 yükselmiştir. Bu gelişmeler birlikte ele alındığında Türkiye’nin güçlü ve söz sahibi ülkeler arasında yer aldığı ve uluslararası arenada sözünün geçmeye başladığı bir kez daha görülmektedir. olup ortaya konulan eylem planlarının gerçekleşmesiyle ihracatın ithalata olan bağımlılığının azaltılması ve yurt içinde yaratılan katma değerin arttırılması mümkün olacaktır. Kaydedilen başarılı ekonomik büyüme performansının arkasındaki en önemli itici güç olan ihracatı ve ihracat odaklı büyümeyi Ekonomi Bakanlığı olarak sistematik bir biçimde desteklemeye devam etmekteyiz. Özellikle yatırım teşvik sistemimizin 4 ana damarından birini oluşturan “Stratejik Yatırımların Teşviki” başlığı altında ithalat bağımlılığımızın yüksek olduğu sektörlere ciddi oranlarda destek verilmekte ve yurtiçi yatırım ve üretim bu sektörlerde özendirilmektedir. Bunun yanında 2009 yılından bu yana uygulanan “Pazar Çeşitlendirmesi Stratejisi” ile talep koşulları iyileşecek sektörler önceden belirlenmekte ve ihracatımız bu pazarlara yönlendirilerek küresel belirsizliklerden en az şekilde zarar görmesi amaçlanmaktadır. STANDARD-Güçlü ekonomi, güçlü sanayi, güçlü Türkiye profilinde TSE’nin yerini ve rolünü nasıl görüyorsunuz? Bunlara ek olarak, ihracatta katma değer artışı sağlanması için fuar destekleri, tasarım destekleri, marka ve tanıtım faaliyetleri gibi çeşitli destek programları uygulamaktayız. İthalat artışını kontrol altına alma ekseninde; üretim ve ihracatın ara malı ithalatına bağımlılığını azaltmak için oluşturulan “İhracata Dönük Üretim Stratejisi” kapsamındaki Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) büyük önem taşımaktadır. GİTES çalışması hammadde ve girdilere tahrif edilmemiş fiyatlardan ve sürdürülebilir erişimin güvence altına alacak, girdi tedarikinde ithalata olan bağımlılığın azaltacak, tedarik sürekliliğini ve güvenliğini sağlayacak ve bu yolla ihracatta sürdürülebilir rekabet gücünü artıracaktır. Girdi Tedarik Stratejisi’nde (GİTES) uygulama safhasına geçilmiş 22 Z. ÇAĞLAYAN-Misyonu “ülkenin rekabet gücünü artırmak, ulusal ve uluslararası düzeyde ticaretini kolaylaştırmak ve toplumun yaşam düzeyini yükseltmek için; standardizasyon, uygunluk değerlendirme, deney ve kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin ve güvenilir olarak sağlamak” olan bir kurumun güçlü ekonomi, güçlü sanayi ve güçlü Türkiye profilindeki yeri ve rolü oldukça önemlidir. “2023 Vizyonu Stratejisi” kapsamında belirlenen hedeflerin hayata geçirilmesi dünya standartlarında üretim ve ihracat yapmamızla doğrudan ilişkilidir. 2023 yılı itibariyle dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi ve 500 milyar dolar değerinde ihracat gerçekleştirmeyi hedefleyen Türkiye’nin uluslararası düzeyde rekabetçiliğini artırması, yüksek katma değerli mal ve hizmet üretimine ağırlık vermesi ve ürettiği bu mal ve hizmetleri dünyanın birçok yerine sorunsuzca ihraç edebilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Türk Standardları Enstitüsü tarafından yürütülmekte olan faaliyetler kritik önem taşımaktadır. İhracatçılarımızın, önemli pazara giriş engelleri arasında yer alan tarife dışı engeller ile en az seviyede mücadele etmeleri amacıyla TSE’nin uygulamakta olduğu etkin ve proaktif standardizasyon ve uygunluk değerlendirmeleri çalışmaları Türkiye’nin ihracat hedeflerine ulaşmasında önemli bir rol oynamaktadır. STANDARD-Bu roldeki etkinliğini artırmak için TSE’nin ne gibi çalışmalar yapması gerekir? Z. ÇAĞLAYAN-Bilindiği üzere standartlar ticaretin uluslararası düzeyde yürütülmesinin garantisi niteliğindedir. Standartlar, yurtdışından ithal edilen bir ürünün tüketicinin kendi ülkesinde veya 3. bir ülkede sorunsuz bir şekilde alış verişe konu olmasını sağlamaktadır. Küresel tedarik zincirlerinin böylesine önem kazandığı günümüzde, standartlar ülkeler arasındaki ticari ve ekonomik bağları daha da güçlendirmektedir. Bu kapsamda, TSE’nin hâlihazırda yürütmekte olduğu faaliyetler kararlılıkla sürdürülmelidir. Enstitü alanında öncü üniversiteler ve diğer bilimsel ve teknik kurum ve kuruluşlarla işbirliği imkanlarını artırmak suretiyle çalışmalarının etkinliğini artırmalıdır. Halihazırda Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Suudi Arabistan’da açılmış olan; metroloji ve kalibrasyon, akreditasyon, belgelendirme, danışmanlık ve ekspertiz hizmetlerinin verildiği TSE dış temsilcilik ofislerinin Bakanlığımız yurt dışı teşkilatı ile olan koordinasyonun artırılması, ticaretimizin yoğun olduğu diğer bölgelerde de yeni temsilcilikler açılmasının faydalı olabileceğini düşünmekteyim. çokuluslu ve yenilikçi şirketleri bir araya getiren silikon vadisi ve yüksek teknoloji parklarına ağırlık verilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Böylelikle mal ve hizmet üretiminde en son teknolojiler belirli standart ve kalite denetimleri dahilinde firmalar arasında hızla yayılabilecek, teknoloji, bilgi ve beceri transferi ivme kazanacaktır. Standart ve kalite ile ilgili çalışmalar, hem üretici için hem tüketici için hem de ekonomimiz için artı değer oluşturmaktadır. Ekonomimiz açısından, yüksek bir standart çerçevesinde gerçekleştirilecek üretim, kalitesiz üretimle meydana gelecek emek, zaman ve hammadde israfını en aza indirir. Dahası rekabeti geliştirerek ihracatta üstünlük yaratır. Sanayiyi belirli hedeflere yönelterek, üretimde kaliteyi sağlar. Ancak bu şekilde bir üretim altyapısına kavuşmuş üreticilerimiz, bir sonraki adım olan inovatif üretime geçme şansını yakalayabilirler. Bu nedenle standart ve kalite ile ilgili çalışmaları, inovatif üretime geçiş sürecinin sağlanması noktasında çok önemsiyorum. STANDARD-TSE’nin verdiği hizmetlerin ülkemizin ihracatının artmasına nasıl bir katkı sağladığını düşünüyorsunuz? y Bunlara ek olarak yerel uzmanlar aracılığıyla iş adamlarımıza maliyet ve zaman avantajı kazandıran ve mevcut durumda 19 ülkede faaliyet göstermekte olan Çözüm Ortaklığı Ofislerinin de sürece olumlu katkılar sağladığını ifade etmek istiyorum. STANDARD-Firmalar için standart ve kalite ile ilgili çalışmalar onların inovasyona yönelik çalışmalarına ne gibi katkılar sağlar? Z. ÇAĞLAYAN-OECD ve Eurostat tarafından yayınlanmış olan “Oslo Kılavuzu” inovasyonu yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet) veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanması” olarak tanımlamaktadır. Günümüz bilgi çağında üretim yapmakta olan firmalar için inovasyon kritik önem taşımaktadır. Her geçen gün değişen üretim, pazarlama ve iş organizasyonlara ayak uydurmak, küresel bazda rekabetçilik kazanılması için olmazsa olmaz bir koşul haline gelmiştir. Uluslararası tedarik zincirinde yer alan firmaların belirli standart ve kalite çalışmaları yürütmeleri değişen süreçlere daha rahat uyum sağlamalarını sağlamaktadır. Bu kapsamda, teknolojik yenilik anlamında gerçek bir lider olan ABD’de olduğu gibi, insan kaynağı, sermaye, kamu olanakları, alanında öncü üniversiteleri, 23 HAZİRAN 2013 Z. ÇAĞLAYAN-TSE’yi koymuş olduğumuz hedeflere ulaşmada ciddi önemi ve sorumluluğu bulunan kurumlardan birisi olarak görüyorum. Ülkemizin uluslararası rekabet gücünü artırabilmek adına standardizasyon ve uygunluk değerlendirme hizmetlerinin daha etkin, düşük maliyetle ve daha hızlı bir şekilde verilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu vesileyle, TSE’nin, ihracatçılarımızın dünya pazarlarına daha kolay girebilmesini teminen yaptığı çalışmaları ve sadece Türkiye sınırları içinde değil tüm dünyada önemli bir belgelendirme kuruluşu olma yolundaki adımlarını memnuniyetle takip ettiğimi ifade etmek istiyorum. STANDARD-Bir araştırma raporunda dünya ülkeleri arasında Türkiye’nin inovasyon kapasitesinde 69, rekabetçilikte 59. sırada olduğu belirtilmiş. Bu rakamları daha üst seviyeler çıkarmamız için önerileriniz neler olabilir? Z. ÇAĞLAYAN-Bu rakamları ülkemiz için yeterli görmemekteyiz. Türkiye hem inovasyon kapasitesi hem de rekabetçilik açısından bu tür sıralamalarda çok daha üstlerde yer alacak potansiyele sahiptir. Bu rakamları daha üst seviyelere çıkarmak için Bakanlık olarak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Rekabet gücümüz AR-GE, inovasyon, markalaşma ve tasarıma verilen önem doğrultusunda artacaktır. TURQUALITY ile bahsettiğim alanlara yönelik destekleri sağlamaktayız. Bu konuda iş adamlarımıza ve müteşebbislerimize de şüphesiz önemli görevler düşmektedir. İş adamlarımızdan, inovasyon, tasarım ve markalaşma konularına önem vermelerini ve onlara bu konularda sunduğumuz olanaklardan yararlanmalarını bekliyoruz. Global Competitiveness Index’e göre ülkemiz rekabetçi ülkeler sıralamasında 2011 yılında 63. Sıradan 59. Sıraya, 2012 yılında ise 43. Sıraya yükselmiştir. Bu rakamları daha yukarılara çıkarmak için tüm kurumların rekabetçilik ve inovasyon konularını politikalarının ve desteklerinin odak noktalarına koymasında fayda vardır. Nitekim, Avrupa Birliği 3.nesil inovasyon politikası olarak, tüm kamu kurumlarının ve bağlı kuruluşlarının bu konuları politikalarında stratejik hedef şeklinde yer alması gerektiğini belirlemiştir. STANDARD-Türk Sanayisinin rekabet gücünü artırmak inovasyonu desteklemek için devletin üzerine düşen görevler nelerdir? Ne gibi tedbirler alınabilir, ilgililere hangi destekler sağlanabilir? Z. ÇAĞLAYAN-Rekabet gücünü artırmak için, ARGE ve inovasyon çalışmaları desteklenmeli, markalaşma ve tasarıma önem verilmelidir. Bakanlık olarak, yatırım-üretim-ihracat değer zincirinin tüm 24 halkalarına yönelik oluşturduğumuz teşvik sistematiğimizi, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmayı özendirecek şekilde kurguladık ve uyguluyoruz. TURQUALITY projemiz markalaşma, tasarım ve inovasyon konularına verdiğimiz önemi gösteren en önemli projelerden birisidir. Dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programıdır. Günümüzde gittikçe ağırlaşan rekabet koşulları ve değişen tüketim kalıpları uluslararası arenada yer almak isteyen şirketleri daha fazla katma değer ve daha fazla pazar payı anlamına gelen güçlü markalar yaratmaya teşvik etmektedir. Bu kapsamda TURQUALITY projemizle, markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarına sahip firmaların, üretimlerinden pazarlamalarına, satışlarından satış sonrası hizmetlere kadar bütün süreçleri kapsayacak şekilde yönetsel bilgi birikimi, kurumsallaşma ve gelişimlerini sağlamak suretiyle uluslararası pazarlarda kendi markalarıyla global bir oyuncu olabilmeleri hedeflenmektedir. TURQUALITY programımız gibi tasarımı, markalaşmayı ve inovasyonu destekleyen projelerle devlet tarafından ilgili firmalara ve yatırımcılara sağlanan destekler inovasyonu teşvik etmek açısından çok önemlidir. Ekonomi Bakanlığı rekabetçiliğin geliştirilmesi noktasında işbirliği kuruluşları koordinasyonunda firmalara “2010/8 sayılı Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” ile destek olmaktadır. “Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” kapsamında İşbirliği Kuruluşlarının kümelenme anlayışı ve proje yaklaşımı çerçevesinde ihtiyaç analizi, eğitim, danışmanlık, istihdam, yurt dışı pazarlama, alım heyeti faaliyetleri ile ilgili harcamaları desteklenmektedir. Hali hazırda yürütülen 116 proje kapsamında 2102 firmaya destek verilmekte, destekler ile firmaların rekabetçilik seviyeleri yükseltilerek, uluslararası pazarlarda daha etkin olarak yer alması ve ihracatın artırılması hedeflenmektedir. Diğer taraftan, inovasyonun olmazsa olmaz adımı Ar-Ge faaliyetlerine devletimizin birçok kurumu tarafından çeşitli destekler verilmektedir. Bu noktada tasarımın önemini ayrıca vurgulamak istiyorum. Tasarım; inovatif fikrin uygulamaya konma biçimidir. Ekonomi Bakanlığı olarak, katma değerin ve rekabetçi üstünlüğün anahtarı olan tasarım desteksiz bırakılamayacak kadar önemli olduğuna inanmaktayız. Bu nedenle; Bakanlığımızca 2008 yılından beri tasarımın geliştirilmesi amacıyla; tasarımcı şirketlerimize, tasarım ofislerimize, ihracatçı birliklerimize, tasarım dernekleri ve birliklerimize yönelik destek mekanizmaları yürütülmekte ve her geçen gün kapsamları genişletilerek güncellenmektedir. Prof. Dr. İsmail Hakkı BİÇER İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Standart ve Kalite değiştirmektedir. Kalite ve standart arasındaki ilişki, ka- Standart, bir şeyler yapmak için üzerinde anlaşılmış ku- litenin özelliklerden biri olan “ uygunluk” kavramı ile açık- rallar ve tekrarlanabilir yol olarak tanımlanmıştır. Stan- lanabilir. Uygunluk spesifikasyonlara, belgelere ve stan- dart, teknik spesifikasyonlar içeren ya da kesin kriterler dartlara uygunluk olarak belirtilebilir (Kocabaş, 2013). ile tasarlanmış tutarlı kurallar, kılavuzluk bilgileri veya ta- Kalite teknik, ekonomik ve sosyal birçok yararı bera- nımlamalar içeren basılı bir dokümandır. Kullanılan stan- berinde getirmektedir. Kalite için çalışmanın ve kaliteli dartlar doğrudan kalite düzeyini belirlediğinden çoğu üretim yapmanın hem mikro hem makro ekonomik dü- zaman iki kavram birbiri yerine kullanılabilmektedir. Bu- zeylerde; hem üretici hem de tüketici bazında maliyet, nunla birlikte standart; üretim aşamalarında uyulacak müşteri tatmini, verimlilik, zaman açısından yararları kurallar bütünü ve gidilecek yol olarak tanımlanırken, olduğu ifade edilebilir. İş görenden işverene, üreticiden kalite de ortaya çıkan üründeki kullanıma uygunluk de- tüketiciye kadar sağladığı psikolojik tatmin ve mutluluk- recesi ve ihtiyaçları karşılayabilme özelliği olarak tanım- tan; işyeri karlılığından ülkede ekonomik üretimin sağla- lanmaktadır (http://www.ume.tubitak.gov.tr/diger) yacağı katma değere ve ithalat-ihracat dengesine kadar En yaygın kullanılan ve kabul gören standart tipleri; te- birçok alanda yararlar sağlamaktadır. Bunlardan bazıları mel standart, terminoloji standardı, test standardı, ürün üretim hızının yükselmesi, üretim ve kalite maliyetlerin standardı, işlem standardı, hizmet standardı, ara yüz düşmesi, dağıtım performansının artması, satış sonrası standardı, sağlanacak verilerle ilgili standart ve organi- servis ve garanti maliyetlerinin azalmasının oluşturaca- zasyon standartlarıdır. ğı ekonomik kazanç, müşteri tatmininin artması, yeni Kalitenin sözlük anlamı bir şeyin iyi veya kötü olma özel- ürünlerin pazara girmesini hızlandırması ve ürünleri sa- liği, niteliğidir. En genel ve basit tanımıyla kalite; stan- tılabilir kılması, firma itibarının ve güvenilirliğin artması- dartlara ve şartlara uygunluktur. Türk Standartları Ensti- nın sağlayacağı rekabet üstünlüğü, ülke ekonomisinin tüsünün tanımına göre kalite; bir ürün veya hizmetin be- iç ve dış pazarlarda rekabet gücünün ve pazar payının lirlenen veya olabilecek ihtiyaçları karşılama kabiliyetine büyümesi, satış hasılatının yükselmesi, ithalata karşılık dayanan özelliklerin toplamıdır (Dede, 2012). ihraç edilebilir üretim yapma potansiyelinin artması ve Günümüzde kalite kavramının tanımına dair bir birliktelik yoktur. Bu yüzden literatürde kalite ile ilgili çok sayıda ödemeler dengesinin düzelmesi olarak ifade edilebilir (http://www.ume.tubitak.gov.tr/diger). tanım yer almaktadır. Çünkü; dünya ekonomisinin kü- İnovasyon reselleşmesi, teknolojik gelişmeler ve toplumsal yargı- İnovasyon’ kavram olarak, hem bir süreci (yenilemeyi/ ların değişmesi gibi hususlar kaliteye olan yaklaşımı da yenilenmeyi) hem de bir sonucu (‘yenilik’i) ifade eder. 25 HAZİRAN 2013 SANAYİ VE EKONOMİDE İNOVASYON STANDART VE KALİTEDE İNOVASYONUN TÜRK SANAYİ VE EKONOMİSİNE ETKİLERİ AB ve OECD literatüründe inovasyon süreç olarak; “bir ürün/hizmet çıkarmaktır. Böylelikle işletmeler rakiplerine fikri, pazarlanabilir bir ürün ya da hizmete, yeni ya da karşı rekabet avantajı sağlamış olur, pazardaki payları geliştirilmiş bir üretim ya da dağıtım yöntemine ya da artar ya da kendilerine yeni bir pazar bulabilirler. yeni bir toplumsal hizmet yöntemine dönüştürmek” Bazı yazarlara göre inovasyon, radikal ya da artırımsal olarak tanımlanır. Aynı zamanda bu dönüştürme süreci inovasyon olarak ikiye ayrılır. Bu ayrımı yaparken önemli sonunda ortaya konan pazarlanabilir, yeni ya da geliş- olan inovasyonun doğal bir şekilde mi gerçekleştiği yok- tirilmiş ürün, yöntem ya da hizmeti de ifade etmektedir. sa zorlamalar sonucu mu oluştuğudur (Abrunhosa ve En öz tanımı ile inovasyon, işletmelerde katma değer E Sa, 2008). Radikal inovasyonu kabul eden işletmeler sağlamaya yönelik bir faaliyet olarak yenilik yapma ve böylelikle değişimi meydana getirebilme gücüdür (Toraman ve diğ., 2009, Vatan, 2010) sistemlerinde köklü değişiklikler yaparlar. Var olan sistemi kaldırarak yerine tamamen farklı bir sistem getirirler. Artırımsal inovasyonu benimseyen işletmelerde ise kü- OECD’nin bilimsel ve teknolojik faaliyetler ve bunların öl- çük değişimler ve adaptasyonlar olur. Radikal inovas- çülmesi konusunda, üye ülkeler arasında anlayış birliği yonlar genellikle ARGE uygulamalarında yeni bir hizmet/ sağlamak için hazırladığı el kitaplarından biri olan Oslo ürün oluşturmada, yeni pazarlara girmede ve yeni yatı- Manual, Avrupa Komisyonu ve Eurostat tarafından da rımlar yapmada kullanılır (Dede, 2012) temel alınmaktadır. Buradaki tanımlara göre, “inovasyon” denildiğinde anlaşılması gereken ‘teknolojik ürün Standart ve Kalitede İnovasyon ve süreç inovasyonları’dır. ‘Teknolojik ürün inovasyon- İnovasyonla birlikte kullanılan bir diğer kavram ‘tekno- ları’ ve ‘teknolojik süreç inovasyonları’ inovasyonun iki lojik gelişme’dir. Teknoloji, fayda yaratmak amacıyla, temel kategoridir. Buradaki süreç, bir üretim süreci ya üretim faaliyetlerinde bulunulurken kullanılan bilgilerin da bir dağıtım süreci olabilir. Üretim süreci ve dağıtım toplamı olarak tanımlanabilir. Üretimin miktarını artıran, süreci, üretim yöntemi ve dağıtım yöntemi olarak da kalitesini yükselten, biçim ve niteliğini değiştiren, kısaca düşünülebilir. Teknolojik ürün inovasyonlarında ortaya insan ihtiyaçlarının en iyi biçimde giderilmesine yardım konan ürün, teknolojik olarak yeni bir ürün olabilece- eden bilgi topluluğudur (Durna, 2002). Teknolojik geliş- ği gibi teknolojik olarak geliştirilmiş bir ürün de olabilir. menin ekonomik açıdan bir anlam ifade edebilmesi için, Teknolojik süreç inovasyonunda da ortaya konan süreç, işletmenin kar veya zarar etmeyi göze alarak teknolojik teknolojik olarak yeni bir süreç olabileceği gibi teknolojik gelişmeyi inovasyona dönüştürmesi gerekir (Kibritçioğ- olarak geliştirilmiş bir süreç de olabilir (Vatan, 2010). lu, 1998). Bu da standart ve kalitede inovasyon anlayışı İnovasyon, teknolojik değişim sürecini tetikleyen bir ile mümkün olabilecektir. Bunu destekleyecek bir kanıt unsur olarak ekonomik büyüme, refah artışı, uluslara- olarak, toplam kalite yönetiminin sürekli gelişme ilkesi rası ticaret ve bölgesel kalkınma üzerinde kritik öneme ve inovasyon arasında önemli ve sıkı bir ilişki dolduğun- sahiptir. Yenilik kapasitesini ölçebilmek için zaman içe- dan söz edilebilir (Vatan, 2010) risinde gelişmiş olan bazı göstergeler kullanılmaktadır. İnovasyon, yeni ya da iyileştirilmiş ürün, hizmet ya da Teknolojik değişim (yenilik) süreci içerisinde “girdi” ve/ süreç geliştirmek ve bunu ticari fayda sağlayacak hale veya “çıktı” olarak yer alan belli başlı unsurlar, teknolojik getirmek için yürütülen tüm süreçleri kapsamaktadır. değişim ve ilerleme sürecine ait göstergeler olarak ka- Yeni ya da iyileştirilmiş ürün, hizmet ya da süreci geliştir- bul edilmekte ve tüm dünyada başta OECD ve United menin yolu, farklı düşünmekten ve yeni fikirler üretmek- Nations Educational, Scientific and Cultural Organiza- ten geçmektedir. Bu nedenle, ortaya atılan, geliştirilerek tion (UNESCO) gibi uluslararası kuruluşlar ve ülkeler işler hale getirilen ve sonuçta firmaya rekabet gücü ka- olmak üzere ilgili çevrelerce derlenmekte, gözlenmekte zandıracak şekilde ticarileştirilen bu fikirlerin ve sonuçla- ve değerlendirmelerde kullanılmaktadır (Kavak, 2009) rının tekrar tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir (Elçi, İnovasyon girdi, süreç ve çıktının birinde ya da birka- 2006, Vatan, 2010). Bu da benimsenen standart ya da çında değişiklik yaparak, ortaya yeni ya da gelişmiş bir kalitenin inovasyon için önemini göstermektedir. Kalite, 26 ürün ve ya hizmetle ilgili yapılan tüm faaliyetleri kapsa- yonun kullanımını düzenleyen ve çevre ile doğal kaynak- dığı için üretilen ürün ya da hizmetle ilgili tüm bilgileri lar üzerindeki etkisini düzenleyen kurumlar ve kültür ve de içerisinde bulundurur. İnovasyon sürecinde ürün ya sosyal normlar (Lundvall, 1992; Koç ve Mente, 2007). da hizmetle ilgili herhangi bir sorun ortaya çıktığı zaman Türk Sanayi ve Ekonomisine Etkileri kalite anlayışıyla birlikte bir çözüm bulunur. Ülkemizde Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜ- Farklı ülke ve bölgelerdeki benzer teknolojiler için uyum- SİAD), sektörel odaklı çalışacak bölgesel inovasyon lu olmayan standartların varlığı ticarette teknik engellerin merkezlerinin kurulmasını amaçlayan ve Türk Girişim oluşmasına sebep olmaktadır. Uluslararası standardi- ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), TÜ- zasyon, uluslararası ticaretin ve teknik iş birliğinin gelişmesinin tabii sonucudur. Uluslararası standardizasyon faaliyetleri ulusal Standart kuruluşlarının ortak çabaları ile üreticiler, tüketiciler ve hükümetlerin teşebbüsleri ile yürütülmektedir. Dünya küçülmekte, ticaret ise teknolojik gelişmelere paralel olarak genişlemektedir. Standardın amacı ticareti kolaylaştırmaktır. Gelişmiş ülkeler dünya ticaretindeki önemli yerlerini muhafaza edebilmek için standartlar hazırlamakta ve buna göre üretim yapmaktadırlar. Bir ülkenin kaynakları, ekonomik ve sosyal gelişmesi için tek başına yeterli değildir. Dışa açılmak dünya ile bütünleşmek gereği vardır. Dış pazarlara girebilmek için hazırlanmış veya daha sonra hazırlana- SİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) ve UİG tarafından başlatılan ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenen "Bölgesel İnovasyon Merkezleri" (T-BİM) projesi oluşturulmuştur. Bölgesel düzeyde; Mersin iline özgü ilk bölgesel inovasyon stratejisi projesi, Super-SMEs adında Adana ile birlikte 7 Avrupa bölgesindeki KOBİ niteliğindeki işletmeleri araştırmaya ve inovasyona yönlendirmek için yürütülen “bilgi bölgeleri” projesi (FP6), Eskişehir Yazılım Üssü Genç Girişimci Eğitim Merkezi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi Teknokent Ön-inkübatör projeleri oluşturulmuştur. (Işık ve Kılınç, 2011) cak olan ulusal ve uluslararası standardlara uyum sağ- TÜBİTAK (2010) tarafından yapılan “Türkiye Bilim, Tek- lamak şarttır. Tüketiciler uluslararası standardlara uygun noloji ve Yenilik Sistemi ve Performans Göstergeleri” ürün ve hizmetlere karşı daha fazla güven duymaktadır adlı çalışmada Türkiye’nin, “ürettiği bilgi ve geliştirdiği (Kocabaş, 2013). Bu nedenle standart ve kalitede ino- teknolojileri, ülke ve insanlığın yararına inovatif ürün, sü- vasyonu gerçekleştirmek önemli bir gerekliliktir. Ulusal reç ve hizmetlere dönüştürebilen Türkiye” vizyonu doğ- inovasyon sistemi bu amaca hizmet edecektir. rultusunda bilim, teknoloji ve inovasyon alanında önemli Freeman (1992) ve Nelson’a (1993) göre ulusal inovas- bir atılım içerisinde olduğu; bu atılımın ulusal mutabakat yon sistemi, yeni teknolojilerin üretim ve dağıtımında ve stratejik yaklaşımla gerçekleştirildiği ve bunun sonu- aktif olarak yer alan özel ve kamu AR-GE laboratuarları, cunda Ar-Ge faaliyetlerinin hız kazandığı belirtilmiştir. kalite kontrol ve test birimleri, yeni teknolojinin üretim ve Türkiye’nin son yıllarda Ar-Ge ve inovasyon göstergele- yayınımını düzenleyen patent enstitüleri, ulusal standart rinde en çok gelişme kaydeden ülkelerden biri olduğu; enstitüleri, bilimsel ve teknik bilginin girişi ve yayılmasını dünyada bilim, teknoloji ve inovasyon ekseninde sür- destekleyen bilimsel ve teknik bilgi servisleri, bilim park- dürülebilir bir rekabet gücüne erişimin ancak Ar-Ge ve ları, yayınlar, kütüphaneler ve üniversiteler gibi kurumlar inovasyon çalışmalarında son yıllarda yakalanan ivme- ile bilim ve teknoloji politikalarını formüle eden ve yürü- nin daha da büyük on ekonomisi arasına girmek olan ten bakanlıklar, ulusal araştırma konseyleri gibi kurum- Türkiye için AR-GE ve İnovasyon çalışmalarının büyük lardan oluşur. önem teşkil ettiği ifade edilmektedir. Ulusal inovasyon sisteminin geniş tanımına göre tekno- Türkiye’de TÜBİTAK önderliğinde bilim, teknoloji ve ino- lojik değişim sürecinde ayrıca şu unsurların da etkileri vasyonla ilgili olarak; Ulusal İnovasyon Girişimi (2008) vardır; üretim sistemi, pazarlama sistemi, inovasyon ve Ulusal İnovasyon Stratejisi (2008-2010), Uluslararası kullanıcıları, finans sistemi, iş gücü sendikaları, ticaret Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (2007-2010) projeleri politikalarını formüle eden ve yürüten kurumlar, inovas- hayata geçirilmiştir. Hâlihazırda ise Ulusal Bilim, Tekno27 HAZİRAN 2013 loji ve İnovasyon Stratejisi (2011-2016) projesi uygulanloji ve inovasyona yönelik bir çerçeve oluşturulmuştur. • Dede, S. (2012). Toplam Kalite Yönetimi ve İnovasyon arasındaki ilişkinin istatistiksel analizi. Çukurova Üniversitesi , Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı. Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)’ün vizyonu; • Durna, U. (2002). Yenilik Yönetimi. Ankara: istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, kü- Nobel Yayınevi maktadır. Dokuzuncu Kalkınma Planında bilim, tekno- resel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye olarak belirlenmiştir. Planda ekonomik ve sosyal gelişme endeksleri başlığı altında belirlenen temel hedefler; rekabet gücünün artırılması, istihdamın artırılması, beşeri gelişme ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi, bölgesel gelişmenin sağlanması ve kamu hizmetlerinde kalite ve etkinliğin artırılması olarak sıralanmıştır. Burada rekabet gücünün artırılabilmesi noktasında kullanılan araçlardan birisi Ar-Ge ve inovasyondur. Planda, inovasyonun rekabetçi iktisadi yapının en önemli argümanlarından biri olduğu ve inovasyonların büyük bir bölümünün bilgi ve teknoloji üreten Ar-Ge faaliyetlerinden kaynaklandığı ifade edilmektedir (Işık ve Kılınç, 2012). Bu nedenle standart ve kalitede inovasyonun önemi daha da belirginleşmektedir. Ülkemizde 2008 yılında Cumhuriyet tarihimizde ilk defa patent ve faydalı model başvurusunda 10 binin üzerine çıkılmıştır. 2009 yılında küresel ekonomik krizin etkilerine rağmen yine 10 binin üzerinde başvuru vardır. Son birkaç yıldır ülkemiz, Avrupa’da en çok marka ve tasarım başvurusunun yapıldığı ilk üç ülke arasında yer almaktadır. 2009 yılında 70 binin üzerinde marka başvurusu ve 27 bin dolayında endüstriyel tasarım için TSE’ye başvuru yapılmıştır. (Bal, 2011). Sonuç olarak, inovasyon sürecinde standart ve kaliteyi önemli faktörler olarak göz önüne almaya yönelik farkındalığın arttığı ifade edilebilir. Bilim üreten kurumlar ve uygulayıcı işletmelerin Ar-Ge, inovasyon, patent, marka ve özgün tasarımlar üzerine daha fazla çaba göstermeleri rekabetçi çevrede önemli avantaj sağlayacaktır. KAYNAKLAR • Abrunhosa, A, ve E sa, P., M., (2008). Are TQM Principles Supporting Innovation in the Portuguese Footwear Industry?. Technovation, 28:208–221 • Bal, O (2011) . İnovasyonun ekonomik kalkınmaya etkileri, İKDER, Uluslararası konferans 28 • Elçi, Ş. (2006). İnovasyon- Kalkınmanın ve Rekabetin Anahtarı. İstanbul: Nova Yayınları • Freeman C. (1992). Formal Scientific and Technical Institutions in the National Systems of Innovation, B.A. Lundvall (Ed.), National Systems of Innovation.towards a Theory of Innovation and Interactive Learning, London, Pinter Publishers. • Işık ve Kılınç (2011). Bölgesel Kalkınma’da Ar-Ge ve İnovasyonun Önemi: Karşılaştırmalı Bir Analiz, Eskişehir Osmangazi üniversitesi İİBF Dergisi, 6 (2), 9-54 • Kavak, Ç. (2009). Bilgi Ekonomisinde İnovasyon Kavramı ve Temel Göstergeleri . Akademik Bilişim’09 - XI. Akademik Bilişim Konferansı • Kibritçioğlu A. (1998). Porter’ın Rekabetçi Avantajlar Yaklaşımı ve İktisat Kuramı. Url adresi: http://129.3.20.41/eps/it/papers/0509/0509010.pdf adresinden 3 (Aralık 2009). • Kocabaş, (2013). Kalite Güvence ve Standartları ders notları, http://uretimdekalite.bilecik.edu.tr/Dosya/Icerik/7/DosyaEki/kgs_ders_notu_2013.pdf • Koç, K. ve Mente, A.(2007) İnovasyon kavramı ve üniversite-sanayi-devlet işbirliğinde üçlü sarmal modeli, Hacettepe üniversitesi, e dergi. • Lundvall, Bengt-Ake (1992). National Systems of Innovation.Towards a Theory of Innovation and Interactive Learning, Pinter Publishers, London • Nelson, R (1993). National Innovation Systems: A Comperative Analysis, Oxford University Press, New York. • Toraman, C., Abdioğlu, H. ve İşgüden, B. (2009). İşletmelerde Entelektüel Sermaye ve Yönetim Muhasebesi Kapsamında Değerlendirilmesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi (C.X I,S I.) • Vatan, A. (2010). Turizm işletmelerinde inovasyon: İstanbul’daki beş yıldızlı konaklama işletmelerinde bir araştırma. Balıkesir Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Anabilim Dalı. Ali ÖZGENÇ İnovasyon Yönetim Danışmanı Son on yılda ekonomik, sosyal, ve teknolojik içerikli bir İnovasyon dünya iş liderlerinin gündeminin üst sırasına gündem maddesi açıldığında konu dönüp dolaşıp ino- oturdu. IBM’in 2004 yılından beri dünya çapında yürüt- vasyona, veya bir inovasyon ürününe geliyor. Ülkelerin tüğü araştırmalarda CEO’lar inovasyonu gündemleri- küresel rekabetle ilgili öncelikli konusu, nasıl yaparız da inovasyonda önde gelen bir ülkeye dönüşürüz üzerine şekilleniyor. Şirketler de, uzun vadede geçerliliklerini koruyabilmenin yolunu inovatif hale gelmekte görüyor- nin ön sırasına alıyorlar.Global McKinsey araştırmasına katılan tepe yöneticileri, bugünün iş dünyasında değişimin hızlanan temposuna etki eden en önemli faktörün inovasyon olduğu düşüncesindeler. Price Waterhouse Coopers’ın yaptığı bir araştırmada da, Amerika’nın en lar. Son yıllarda hangi iş kitabını açsanız, hangi iş der- hızlı büyüyen özel şirketlerinin üçte ikisinin CEO’ları gisini okusanız inovasyon ön planda. İnsanların soh- inovasyonun şirket çapında bir öncelik olduğunu ve iş bet konularını belirleyen başlıkların arasında inovasyon sonuçları üzerinde önemli bir olumlu etkisi olduğunu ürünleri ve onların güncel hayata etkileri var. söylediler. 29 HAZİRAN 2013 İNOVASYON VE KÜRESEL REKABET İNOVASYON, TÜRKİYE VE KÜRESEL REKABET Değişen yaşam tarzları ve beklentiler sosyal bir değişimi ortaya çıkardı. Gelişmekte olan ülkelerde de potansiyel tüketiciler artık ihtiyaçlarının karşılanmasını beklemeye başladı. Aynı zamanda dünya çapında tüketiciler sosyal ağların parçası olmaya başladılar. Bilgiye ulaşım kolaylaştı, bilginin kullanımı serbestleşti. Artık birçok bilgi parmak ucunda. Dünyanın herhangi bir köşesinden isteyen, istediği zaman, istediği kapsamda bilgiye, çoğu da bedava olmak üzere kolaylıkla ulaşabiliyor. Şirketler gibi tüketiciler de artık daha bilinçli ve bilgili hale geldi. Birçok mal artık satılmıyor, tüketiciler tarafından ne istediği bilinerek alınıyor. Dünyadaki bu gelişmeler, gerek şirketler gerekse de ülkeler için “ayırdedilebilme”yi elzem hale getirdi. Bir dönem, kaliteli ürün ve kaliteli hizmet ile sağlanabilen bu farklılık, tüketicilerin artık kaliteyi her üründe ve hizmette zaten bulunması gereken “hijyenik” bir faktör olarak görmeleri ile, artık sağlanamaz oldu. İNOVASYON ARTIK MÜMKÜN! İNOVASYON NEDEN GÜNDEMİN BAŞINDA? Peki ne oldu da, inovasyon iş dünyası ve global rekabetçilik gündeminin ön sırasına oturdu? Burada birkaç dinamikten bahsedilebilir: Gelişen teknolojiler mesafeyi anlamsız hale getirdi. VOIP denilen teknoloji sayesinde bedava veya bedavaya yakın telefon görüşmeleri, cep telefonları ile kişilere dünyanın herhangi bir yerinde ulaşabilme, birçok işin internet üzerinden görülebilmesi ve birçok hizmetin coğrafyadan bağımsız olarak alınıp verilebilmesi. Bütün bu gelişmeler sonucunda hem milyonlarca yeni insan global iş havuzuna katıldı, hem de insanların kolayca işbirliği yapabilmesi yeni fikirleri patlattı. Globalleşme, yeni pazarlar ve yeni üretim merkezleri yarattı. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere, Asya ülkeleri üretim ve hizmet merkezleri olarak ortaya çıkmaya başladı. Bu ülkeler giderek kendileri için biçilen “düşük katma değerli” işler tanımının dışına çıkmaya ve kendi “markalarını” yaratmaya başladılar. Dünyada ekonomik faaliyetin ağırlığı batıdan doğuya kaymaya başladı. 30 Kuşkusuz farklılaşmayı ve farklılaşmanın tek anahtarı olan inovasyonu gerekli kılan şartlar geçmişte de vardı. Ancak geçmişte inovasyonla ilgili bir kabullenilmiş çaresizlik tablosu olduğundan insanlar inovasyonun öğrenilebilir, tekrarlanabilir, ve sistemleştirilebilir olduğunu bilmiyorlardı. Eski anlayışa göre inovasyon bazı zeki insanların, bazı yalnız mucitlerin işiydi. Oysa zeki mucit diye anılan kişiler de, örneğin Edison da, geniş bir grupla çalışmıştır. Edison’un en büyük başarısı biraraya getirdiği birçok patentten ticari bir ürün ortaya çıkartmaktadır. Eskiden inovasyonun şanslı tesadüflerin sonucunda ortaya çıktığına inanılıyordu. Böyle örnekler elbette var, ancak inovasyonların çoğu belli bir amaca doğru çalışarak gerçekleştirilmiştir. Ayrıca inovasyon projelerinde isabet oranlarının düşük olduğu kanaati vardı, ve bu aslında geçmişte doğru idi. Şu anda ise bu oran yeni proje yönetim metodolojileri ile çok daha yüksek. Son yıllarda inovasyon metodolojisiyle ilgili bilgi dağarcığında önemli gelişmeler oldu. Müşterilerin ruhunu okumada yeni teknikler gelişti. Experimentasyon ve simülasyon teknikleri, çağdaş fikir yönetimi metodolojileri geliştirildi, inovasyon için işbirliği platformları, ortamları geliştirildi. İnovasyonu destekleyen İnsan Kaynakları Yönetimi ve Bilgi Teknolojileri Altyapısının nasıl olması gerektiği çözüldü. Bütün bunlardan ötürü bugün inovasyonu yönetebileceğimizi biliyoruz. General Electric’in şirkette inovasyon çağını başlatan CEO’su Jeff Immelt,batılı şirketlerin bir “emtialaşma cehennemi” ile burun buruna olduklarını söylüyor. Bilgi çağından, kavram çağına geçişin habercisi “Yeni Bir Akıl” kitabının yazarı Daniel Pink de Ürün Bolluğu, Asya ülkelerinden gelen rekabet, ve Otomasyon faktörlerinin ekonomide yaratıcı insan tipini ve inovasyonu ön plana çıkardığına dikkat çekiyor. Herkesin aynı ürünler, aynı hizmetler, ve giderek azalan karlılıklar ile kıyasıya rekabet ettiği bu “aynılaşma” batağından çıkışın tek yolu, sürekli fark yaratma yeteneğine kavuşabilmek, bu yeteneğe kavuşmanın tek yolu da inovasyon olarak görünüyor. Çünki Kalite/Maliyet ekseninde yapılan rekabet “dibe yarış” sonucunu getiriyor, ve bu yarışın kazananı yok. Bu nedenle şirketler hem bu sıkışıklıktan kurtulabilmek, hem de bugün müşteri olmayan bir kesime ulaşabilmek için inovasyona sımsıkı sarılıyorlar. İNOVASYON NEDİR, NE DEĞİLDİR? İnovasyon aslında yeni bir kavram değil. Bugün günlük hayatımızın bir parçası olan birçok ürün ve hizmet zamanında birer inovasyon olarak ortaya çıkmışlardı. Hayvanların tarım için kullanılması, ateşin kontrolü, buhar makinesi, uçak, matbaa, para, antibiyotikler, ameliyat, TV, telefon, internet, kredi kartı, bilgisayar, bankacılık hizmeti, şehirlerin elektrifikasyonu, fotoğraf makinesi ve bugün kullanmaktan mutlu olduğumuz, hayatımızı kolaylaştıran herşey bir inovasyondu. Bugün bunları inovasyon olarak görmüyoruz çünkü kanıksadık. İlk yapandan sonra birçok taklitleri çıktı, patentleri sona erdi. İşin özü, her inovasyon bir süre sonra sıradanlaşır. Bu nedenle şirketler açısından önemli olan bir kere inovasyon yapmak değil, inovasyonu bir yetenek olarak kazanabilmek. İnovasyon yeni fikirleri kullanarak veya mevcut bilgileri çok farklı yollarla uygulayarak ticari bir yarara dönüşen önemli değişiklik sağlama olarak tanımlanabilir. Yani inovasyon, yaratıcı yeni fikirlerden veya mevcut fikirlerin birleştirilmesinden değer yaratmakla ilgilidir. Bir şirket ölçeğinde bu değer ticari bir değerdir. Toplumsal boyutta ise, sosyal değer yaratan inovasyonlar sözkonusudur. Yeni fikirleri kurum çalışanları üretebileceği gibi, müşteriler veya tedarikçiler yoluyla da yeni fikirlere ulaşılabilir. Ayrıca tamamiyle dışardan alınacak fikirlerle de inovasyon yapılabilir. İnovasyonun ne olduğu kadar, ne olmadığının kavranması da önemli. Öncelikle, inovasyon bazen yaratıcılıkla karıştırılıyor. İnovasyonla yaratıcılık aynı şeyler değildir. Yaratıcı fikirler önemli ancak işin sadece bir kısmı. Bunları alıp projelendirmek ve uygulamak gerekir. Elle tutulur bir yarar olmadan inovasyondan bahsedemeyiz. İnovasyon Ar-Ge değildir. Xerox 1970’lerde efsanevi Palo Alto Araştırma Merkezinde dünyanın ilk PC’sini yaptı, fakat ticarileştiremedi. O tarihlerde bu merkezi gezen genç bir girişimci Xerox’un ticarileştiremediği tasarımları alıp Apple’ı kurdu. Apple’ın bugün geldiği nokta ise herkesin malumu. Word kelime işlem programı, Adobe Masaüstü Yayımcılık, Ethernet, hep bu merkezde geliştirilen fakat ticarileştirilemeyen teknolojilerle gerçekleşti. PARC Araştırma Merkezi’nin hikayesi daha sonra kitaplara konu oldu. Bir başka örnek olan General Motors da, son 25 yılda dünyanın Ar-Ge’ye en çok para yatıran şirketi olduğu halde, dünyanın en inovatif şirketlerinden biri olamadı. İnovasyon aslında tamamiyle teknik bir konu da değildir. Ürün, Hizmet, Süreçler, Pazarlama, Müşteri Deneyimi, İş Modeli gibi konularda inovasyon yapılabilir. İnovasyon, fikir geliştirme kampanyaları yapmak, çalışanlardan veya dışarıdan fikir toplamak değildir. Bazı şirketler maalesef, iyi tasarlanmamış “öneri” sistemleri oluşturup, ucuna da bir ödül koyup, çalışanlarına “ne fikriniz varsa söyleyin” diyorlar. Bu olabilecek en yanlış yaklaşımlardan biridir. Bir kuruluşun bu şekilde inovatif hale gelmesi veya sağlıklı bir inovasyon girişimi başlatması mümkün değildir. Öneri sistemleri, 100 yıldan eski yaklaşımlardır ve bugün için ultra-demode sistemlerdir. İnovasyon bir proje de değildir. İnovasyonu bir proje olarak görmekten ziyade, organizasyona inovasyon yeteneğini kazandırmak ve bu sürecin nasıl yönetilebileceğini de bilmek gerekir. Yine bazı şirketler çalışanlarına inovasyon projesi metodolojileri konusunda eğitimler veya danışmanlık aldırıp inovatif hale gelebileceklerini düşünüyorlar. Bu şekilde bir danışmanın da desteğiyle bir tane proje yapılabilir. Bu işe yanlış başlamanın en büyük sakıncalarından biri de, daha sonra doğru başlama noktasına gelindiğinde çalışanlarda eski heyecanı bulamama riskidir. 31 HAZİRAN 2013 Bir inovasyon proje metodolojisini öğrenmek ve uygulamak önemlidir ancak yeterli değildir. İnovasyonla ilgili zaman zaman sorulan bir soru da inovasyonun bir yönetim akımı olup olmadığı. Resmi iyi okuyamayan bazı şirketler “acaba inovasyon bir moda mı, biraz beklesek geçer mi” diye düşünüyor olabilirler. Hayır inovasyon bir moda değil. İnovasyon şirketlerin sığınabileceği son liman, ve giderek şiddetlenerek öyle olmaya da devam edecek. Çünkü bugünkü ve gelecekteki rekabeti karşılamanın yolu farklılaşmaktan, ve sürüden ayrılmaktan geçiyor. Farklılaşmanın tek yolu da inovasyon. İNOVASYONUN YÖNETİLMESİ GEREKİR Bir kuruluşda inovasyonu kendi haline ve şansa bırakmak şirket için önemli kayba yol açar. Bu organizasyondaki bir potansiyelin boşa gitmesi ile eş anlamlı. Farklılaşabilmek için inovatif olmanın gereği açık. Öte yandan, inovasyonu tesadüflere bırakarak inovatif olunamayacağı da ortada. İşte burada devreye İnovasyon Yönetimi giriyor. İnovasyon Yönetimi, inovasyondan iş sonuçlarına, fikirden nakite giden yolu çizen metodolojik bir yaklaşımdır. İnovasyon el yordamıyla yapılacak birşey değildir. Bir ucundan tutarak başlayabilirsiniz ancak bütün resmi bilmek ve baştan gözetmek koşuluyla. Buradaki temel başlıklar şunlar: • Liderlik ve Kültür • Odaklanma • Sistemsel Altyapı, Süreçler, Araçlar • Kaynaklar • Yetkinlikler • İhtiyaç Şirketlerde inovasyonu engelleyebilecek en temel şey liderlik ekibinin destek olmayan tavrı ve inovasyonu desteklemeyen şirket kültürü. Liderlik ekibinde söylem ve eylem birliği olmaması, yani inovasyona olan desteğin lafta kalması da aynı sonucu yaratır. Bunun dışında inovasyonu engelleyebilecek şeyler, şirket hedeflerini destekleyen bir inovasyon vizyonu olmaması, fikirden nakite giden çizgide süreçlerin inovasyonu destekler nitelikte olmaması, inovasyon çalışmaları için kaynak ayrılmaması, inovasyonun sonuçta insanlarla olacağının gözardı edilip yetkinliklere yatırım yapılmaması, insanların eğitilmemesi, müşteri içgörüsü ve geleceğe dönük öngörü oluşturma mekanizmalarının kurulmamış olması, ve inovasyon çalışmalarının insanların iş hedeflerinin bir parçası yapılmamış olması, ölçülmemesi olarak sıralanabilir. Şirketlerin çoğu maalesef inovasyonu nasıl yönetebileceklerini ve nasıl iş sonuçlarına dönüştürebileceklerini bilmiyorlar. İnovasyonu yönetebilmek için müşteri içgörüsü oluşturmaktan inovasyonu destekleyecek liderlik tavırlarına, şirket süreçleriyle entegre olacak inovasyon süreçlerine, şirket için doğru inovasyon ölçütlerine, , inovasyon araçlarına, teşvik mekanizmalarına, fikir yönetiminden inovasyonu destekleyen yetenek yönetimine kadar kendi içinde tutarlılık taşıyan bir İnovasyon Sistemine gerek var. Böyle bir sistemin bir şirkette var olup olmadığını anlamak için şirket yöneticilerine ve çalışanlarına “şirketinizin inovasyon sistemini anlatabilir misiniz” diye sorun. Büyük olasılıkla soru soran bakışlarla karşılaşacaksınız. BAŞARILI BİR KURUM NEDEN İNOVASYON YAPMALI? • Ölçüm İdeal durumda işe öncelikle liderlik ekibinden başlamak daha iyi olur. Bu ekibin aynı anlayışta olması sonradan oluşabilecek bariyerleri önler. Hiçbir şirketin sınırsız kaynakları yoktur. Bu nedenle inovasyon çalışmalarını verimli ve etkin kılmak için odaklamak gerekir. İkinci öncelik budur. Daha sonra diğer adımlara geçilebilir. Liderlik ekibindeki anlayış, stratejik odaklanma, ve altyapı unsurları tamam olmadan şirket çalışanlarına açılan inovasyon insiyatifleri hızlı başlayıp, aynı hızla sönümlemeye uğrayabilir. Bir kuruluşta inovasyonu yönetmez de kendi haline bırakırsanız sınırlı mesafe alırsınız. Dolayısıyla inovasyonu yönetmek için yapılması gerekenler yapılmazsa bunlar bariyer oluşturmaya başlar. 32 Bazı başarılı kuruluşlar, inovatif olmanın gerçekten gerekli olup olmadığı konusunda tereddüde düşebilirler. Ancak, geçmişteki başarılar organizasyonların ayağına vurulmuş bir prangaya dönüşebilir. “Zaten başarılıyız, niye yeni birşeyler yapalım” yanılgısı şirketi yavaş yavaş ölüme götürebilir. Tarih, geçmişin başarılarıyla idare edebileceğini düşünerek, kendini yenilemeyi reddeden ve yok olan şirket örnekleriyle dolu. Kodak dünyanın en başarılı film şirketiydi. Dijital fotoğraf makinesini kendi geliştirdiği halde eski işine zarar vereceği gerekçesiyle değerlendirmedi ve sonunda yok oldu. DEC ve Compaq da bilgisayar sektöründen örnekler. Zamanında çok başarılı olup kendini yenileyemeyen birkaç cep telefonu şirketi var. Onların da gidişatı pek parlak değil. Öncelikle şunu bilmekte yarar var. Geçmişte bir şirketi başarıya götüren formül bugün işe yaramayabilir. İkincisi, hiçbir şirket vakumda çalışmıyor. Rakipler sürekli birşeyler yaparken siz inovatif olmazsanız, olduğunuz yerde duramıyorsunuz, aşağı gidiyorsunuz. Böyle bir gidişin sonu da önce küçülme, sonra da yok olma. Eğer şimdi bir adım atmazsanız da çok değerli zaman kaybediyorsunuz. Yani artık inovasyon bir seçenek değil, bir zorunluluk. TÜRKİYE’DE İNOVASYONUN DURUMU Türkiye’de inovasyonun farkına varılması ve konunun önem kazanması 2000’li yıllara girdikten sonra, yaklaşık 2005 civarında oldu. Bu dönemde gazete ve dergilerde yazılar çıkmaya, inovasyon konferansları yapılmaya başlandı. Aradan geçen yaklaşık yedi yılda Türkiye’de şirketlerin ve ülkenin inovatif olması gereği net bir şekilde ortaya çıktı. Geçen yıl 6-7-8 Aralık tarihlerinde Türkiye İhracatçılar Meclisi organizasyonu ve Sn. Başbakan’ın açılış konuşmasıyla Türkiye İnovasyon Haftası etkinliği düzenlendi. Sanıyorum bugüne kadar Türkiye’de yapılan en kalabalık kongrelerden biridir. Konferans oturumlarının yanı sıra büyük bir sergi açıldı ve burada özel sektör, teknoparklar, üniversiteler, hatta liselerden katılım oldu. Bu organizasyondan birkaç hafta önce de TÜSİAD’ın ve İsviçre Ticaret Odası Derneği’nin inovasyon konferansları gerçekleşti. Ayrıca inovasyon konusunda Türkçe yayınların sayısı da artıyor. 2006 yılında Capital dergisine yazdığım bir yazıda “Türkiye’de inovasyon var mı?” diye sormuş ve örnekler bulmakta zorlanmıştım. Aradan geçen yedi yılda çok sayıda örnek ortaya çıktı. Bazı sektörlerde dünyanın önüne geçtik. Örneğin bankacılık. Taksitli kredi kartı, mobil kredi, kredi makinesi ve bunun gibi birçok örnek Türkiye’yi bu sektörde dünyanın ötesinde inovatif hale getirdi. Amerika’da hala tüketicilerin çek kesip postayla yolladıklarını düşünürseniz önemli bir gelişme. Geçenlerde Okan Üniversitesi’ne gittiğimde “kendi kendini süren araba” projesinde ciddi yol aldıklarını gördüm. Eczacıbaşı Holding, Arçelik, Otokar, Pegasus gibi şirketler sürekli inovatif yeni ürünler çıkarıyorlar. Benim inoşimciler olarak adlandırdığım inovatif girişimcileri desteklemeye dönük TV programları başlatıldı. Ayrıca Melek Yatırımcılık konusunda Keiretsu Forum gibi dünyanın en gelişmiş yatırımcı ağları Türkiye’ye geldi. Yine aynı konuda yeni mevzuat çıkarılarak bireysel yatırımcılar desteklenmeye başlandı. Özel şirketler açısından bilinç üst düzeyde. Türkiye’deki gerek çok uluslu, gerekse de Türk şirketleri konuya ciddi önem veriyorlar. Bu konuda geri kalmanın rekabet avantajını kaybetmekle eşdeğer olduğu artık biliniyor. Öte yandan ülke olarak bakarsak Türkiye inovasyonda dünyada 60’lı sıralarda çıkıyor. Yani ülke ölçeğinde iyi bir noktada değiliz. Orta gelir tuzağından kurtulmak için geri dönüp Çin’le Hindistan’la rekabet edemeyeceğimize göre ileri gitmekten başka çare yok. Bunun da ancak inovasyon yönetimiyle olacağını iyi anlamamız gerekiyor. 33 HAZİRAN 2013 İNOVASYON ÜLKENİN KÜRESEL REKABET GÜCÜNÜ ARTIRIR Dünya Ekonomik Forumu her yıl Küresel Rekabetçilik Araştırması yapıyor. Forumun belirlediği 12 rekabetçilik faktöründen biri inovasyon. Ülkelerin listedeki inovatiflik sıralaması ile rekabetçilik sıralaması arasında bir paralellik var. Bir ülkede işçilik çok ucuz değilse, o ülke ancak inovasyon yoluyla rekabet edebilir. Bu rapor da bunu doğruluyor. En rekabetçi görünen ve işçiliğin çok pahalı olduğu İsviçre, aynı zamanda en inovatif ülke. Kümelenmeler ise ülke içinde belli konularda inovasyon ve üretim yetkinlik odakları oluşturarak global ölçekte rekabetçi olmanın bir yolu. Türkiye açısından ülkedeki kümelenmeleri desteklemek önemli. Çünkü kümelenmeler belli konularda bölgesel mükemmeliyet, uzmanlık, ve bilgi birikimi yaratıyor. Bu inovasyon odaklarında bir ekosistem oluşturuyor, ve yeterince gelişirse dünya ölçeğinde rekabetçi bir yetenek oluşturuyor. Kümelenmeler adından da anlaşılacağı gibi ayrıca ekonomik faaliyetin ülkede dengeli dağılımında önemli rol oynuyor. İkinci bir konu ise Bölgesel Kalkınma Ajansları. AB’ye entegrasyon sürecinde, katılım öncesi bölgesel kalkınma yardımlarından ve katılım sonrası AB yapısal fonlarından yararlanabilmek için Türkiye, 2003 Yılı Katılım Ortaklığı Belgesinde bölgesel kalkınma ajanslarını kuracağını taahhüt etti ve bu yapılar 2006 yılında çıkarılan kanunla kurulmaya başlandı. Kalkınma Ajanslarının da doğru desteklerle inovasyonu ateşlemede ve bölgelerin kalkınmasında önemli rolü olabilir. İNOVASYON BÖLGESEL KALKINMANIN MOTORUDUR İnovasyon Yönetimi bölgesel kalkınmanın temel motoru. İnovasyon yeni ve üst düzeyde rekabetçi iş sahaları yaratıyor, inovatif ürün ve hizmetler mevcut işleri kârlı bir şekilde büyütüyor. İnovatif odaklanmanın olduğu yere kaliteli işgücü göçediyor. Bunlar çalıştıkları şirketleri daha da büyütüyorlar. Benzer şekilde inovatif bölgelerden daha fazla inovatif girişimci çıkıyor. Bu kişiler hem bölgelerin hem de ülkenin kalkınmasında kritik insanlar. Her bölgenin güçlü olduğu ve planlı bir şekilde geliştirdiği takdirde global rekabet gücü sağlayabileceği alanları belirleyerek bunların üzerine gitmesi lazım. Bir bölgenin her konuda inovasyon mükemmelliğine ulaşması zor. Türkiye’de de kısmen planlı kısmen de belli firmaların bir ağırlık merkezi oluşturmasıyla gelişen inovatif kümelenmeler var. 34 Örneğin Bursa’da gerçekten dünya çapında bir otomotiv kümelenmesi var. Dünyanın önde gelen otomotiv firmalarına parça tasarlıyor ve üretiyorlar. Bunların önemli kısmı Türk şirketleri. Dünyanın beş yerinde ArGe Merkezi olan şirketler var. Ankara’da savunma sanayii, Kocaeli’nde lastik gibi örnekler var. İNOVASYON İSTİHDAM YARATIR İnovasyonun ülke ekonomisi için önemli bir boyutu da yeni istihdama olan etkisi. İnovasyon yeni iş alanları yaratır. Yeni ürünler, yeni hizmetler, yeni iş modelleri, yeni pazarlama metodları yoluyla mevcut iş alanlarını geliştirir. Çok daha basit, ekonomik ürünleri yapılabilir kılarak eskiden bu ürünlere ulaşamayan bir insan grubu için ulaşılabilir hale getirir, ve pazarı ciddi şekilde genişletir. Girişimciliği teşvik eder. Start-up şirketler, özellikle inovatif yapıdaysa, hızlı büyüme potansiyeline kavuşur. Eskiden ihtiyaç olduğunun bilincinde olmadığımız çözümleri önümüze koyarak, bunların üretilmesini ve sunulmasını sağlar. İnovasyon çok önemli bir istihdam yaratıcıdır. Aynı zamanda katma değeri arttırdığı için zaman içerisinde istihdamın niteliğini de yukarı çeker. TÜRKİYE ANCAK İNOVASYONLA 2023 HEDEFLERİNDE YOL ALABİLİR Türkiye’nin koyduğu, dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olmak, 500 milyar USD ihracat yapar hale gelmek, ihracatta ileri ve yüksek teknolojili ürün payını %20’lere çıkartmak gibi agresif 100. Yıl hedeflerinde mesafe alması için bugün olduğundan çok daha inovatif bir ülke haline gelmesi gereklidir. Bu da, Ar-Ge’nin ötesinde inovasyon ekosisteminde yer alan bütün aktörlerin ve bu aktörler arasındaki işbirliğinin, ve inovasyon çıktılarının desteklenmesi ile hız kazanabilir. Hiçbir ülke her alanda inovasyon mükemmelliğine ulaşamaz. Bu nedenle Türkiye, inovasyon eforlarını odaklayacağı öncelikli alanların altını daha kalın çizgilerle çizmelidir. Avrupa Birliği İnovasyon Skortahtası 2013 Araştırmasında Türkiye’nin gelişmeye açık görünen İnsan Kaynakları gibi değerlendirme faktörleri üzerinde daha fazla çaba harcanmalıdır. Cevdet ÖZMEN, Mehtap BAŞER, Hilal TAŞKIRAN TSE Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı İnovasyona Genel Bakış SGS, Bureau Veritas, Intertek ve DEKRA olmak üze- İnovasyon temelde ürün, süreç, pazarlama yöntemi re küresel çapta hizmet ağı bulunan 4 büyük kuruluş veya organizasyonel yapılarda gerçekleştirilenler olarak uygunluk değerlendirme pazarının yaklaşık %30’unu sınıflandırılır. Ürün inovasyonu ise mal veya hizmetlerde domine etmektedir.1 Dolayısıyla sunulan hizmete re- söz konusu olabilecek yenileşim çalışmalarını kapsar. kabetçilik niteliği kazandıracak bir yenilik arayışı kaçı- Ürün olarak hizmet sunan kuruluşların ilgili hizmetin nılmaz olmuştur. Adı geçen uluslararası çapta ve or- kalitesini artırmak, maliyetini düşürmek, hedef kitlesi ganize hizmet ağı bulunan büyük kuruluşlarla rekabet tarafından tercih edilirliğini yükseltmek gibi amaçlarla edebilmenin yolu ise kıyaslanabilir maliyette ve hızda yeni fikirleri geliştirip uygulamaya almaları veya portföylerinde bulunanlardan farklı bir hizmet sunumu sağlamaları Hizmette İnovasyon’u ortaya çıkarmaktadır. Bu alternatif oluşturabilmekten geçmektedir. Belgelendirme, test ve gözetim gibi uygunluk değer- konuda en popüler örnek; hizmet sektöründe faaliyet lendirme hizmetlerinde maliyet avantajı sağlamanın ve gösteren kuruluşların teknolojik gelişmeler doğrultu- hizmet sunum hızını artırmanın yolu ise ilgili bölgede sunda hizmetlerini internet üzerinden online olarak talebin oluşmasını takiben koordine edilebilecek yerel sunmalarıdır. uzmanlarla hizmet vermektir. Bu şekilde hizmetin nite- İş süreçleri ve modelleri ile sorumluluk matrislerini ye- liğiyle doğrudan ilgili olmayan lojistik maliyet kalemleri nileşmeye açacak örgütsel değişiklikleri benimsemeleri büyük ölçüde elimine edilerek, hizmet bedelinin dü- Organizasyonel İnovasyon olarak sınıflandırılır. Örne- şürülmesine imkan sağlamaktadır. Hizmet sunumunu ğin; Japonya menşeili üretim/yönetim felsefelerinden gerçekleştirecek uzmanların ilgili hizmet bölgesinde olan JIT, Kaizen modelleri, Kanban uygulamaları bu faal olmaları ise takvim planlaması açısından esneklik grupta ele alınmaktadır. sağlamaktadır. Bu tespitler doğrultusunda Enstitümüz Enstitümüzün 2012 yılı itibariyle uygulamaya başladığı tarafından dünyada hedef bölgeler öncelikli olacak şe- Çözüm Ortaklığı kurum yapılanması ve hizmet sunumu kilde çözüm ortaklıkları tesis edilmekte ve yurt dışında- açılarından incelendiğinde hem ürün inovasyonu hem de organizasyonel inovasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. İnovasyon Ürünü Olarak Çözüm Ortaklığı Çözüm Ortaklığı; yurt dışındaki hizmet bölgelerimizde ki uygunluk değerlendirme taleplerine çözüm ortaklarımız aracılığıyla menşeinde yanıt verilmektedir. Bu şekilde küresel çaptaki uygunluk değerlendirme hizmetinde inovasyon sağlanmıştır. uygunluk değerlendirme ve eğitim faaliyetlerini TSE Aynı zamanda kurumumuza küresel çapta bir örgüt adına gerçekleştirmek üzere ilgili bölgedeki kuruluşlarla yapısı kazandırılmış ve ilgili hizmetlerin başvuru kabu- işbirliği ortaklığı kurulmasıdır. Çoğu inovatif çalışmanın lü, değerlendirme, fiyatlandırma gibi iş süreçlerine ait zeminini oluşturan pazar şartları ve rekabet zorluğu yeni prosedürler ve sorumlular benimsenmiştir. Çözüm Çözüm Ortaklığı için de çıkış noktası olmuştur. ortaklığı bu boyutuyla da organizasyonel inovasyona Uluslararası uygunluk değerlendirme aktörlerinden örnek teşkil etmektedir. 1 - Uygunluk Değerlerndirme Pazar Büyüklüğü, Capital Partner Tahminleri, 2011 35 HAZİRAN 2013 İNOVASYON ÜRÜNÜ OLARAK ÇÖZÜM ORTAKLIĞI BİR HİZMET VE ORGANİZASYON İNOVASYONU OLARAK ÇÖZÜM ORTAKLIĞI Sonuç & Beklentiler bilmekteyiz. Bu şekilde giderlerimizde önemli miktarda Tüm inovasyon ürünlerinde olduğu gibi Çözüm bir artış olmadan, hizmet gelirleri ve kârımızda kayda- Ortaklığı’ndan da beklenen mikro ve makro düzeyde değer bir artış elde etmeyi hedefliyoruz. getiriler bulunmaktadır. Enstitümüz açısından ele alırsak; fikrin çıkış noktası olarak da karşımıza çıkan pazarın gerektirdiği rekabetçi kimliğe kavuşmak için temel bir adımdır. Ancak bu modelin işlerliğini kazanması için uygulamaya alınmasını Makro düzeyde bir bakış açısıyla Çözüm Ortaklığı, Türk sanayisi ve sanayicisi için dış ticarette ihtiyaç duyulan uygunluk değerlendirme hizmetini menşeinde sunarak maliyet avantajı sağlamaktadır. Sanayicimizin takip eden süreçte yüksek ivmeyle uluslararası hizmet uzun yıllardır yurt dışı menşeili firmalardan temin ağı oluşturmak bir gerekliliktir. Bu amaçla sürdürdüğü- etmek durumunda kaldığı uygunluk değerlendirme müz çalışmalarla 2013 Haziran ayı itibariyle 19 ülkede hizmetini TSE’den almaları milli gelirin korunmasını 28 çözüm ortaklığı ofisine ulaştık. Yine güncel tarih iti- sağlamaktadır. bariyle çözüm ortaklarımızca koordine edilen yaklaşık 100 dış inceleme uzmanımız bulunmaktadır. Çözüm ortaklığının kurumumuz açısından bir diğer faydası ise yurt içindeki insan kaynağına ilişkin kullanım Tüm bu kazanımlar ve fırsatlar doğrultusunda hedefimiz; genişleyen uluslararası ağımızla, hizmet niteliği ve sunumunda inovasyonu temel bir kurumsal değer etkinliğini artırmasıdır. Yurt içindeki uygunluk değerlen- olarak benimseyerek büyük bir pazar haline gelen uy- dirme faaliyetlerinde daha fazla personel istihdam et- gunluk değerlendirmede önemli bir aktör konumuna meksizin daha kısa sürede daha çok talebe yanıt vere- gelmektir. 36 STANDARDLAR VE İNOVASYON SORUNSUZ UZ Z BİR DÜNYA VE GELECEK CE EK İÇİN: ''STANDARDİZASYON'' DA ARDİZASYON'' Ramazan USTA TSE Standart Hazırlama Merkezi Başkanı Standardizasyon Alanındaki Ulusal Gelişmeler • Normlara, kanuna, kullanıma v.b. uygun olan, Gelişmelere değinmeden önce birbiri yerine sıkça kullanılan ama yüklendikleri anlam açısından farklı olan iki kavramı tanımlamak gerekir. Bu kavramlardan biri “standardizasyon” diğeri ise “standart”’dır. Aslında kelime olarak Türkçe olmayan, yabancı dillerden dilimize geçmiş olan bu kavramlar gerek Türk Dil Kurumunun yaptığı tanımlara göre gerekse kendi alanında yapılmış tanımlara göre birbirine yakın ama biri dar ve diğerinin faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan bir kavram olduğu görülmektedir. • Bir işletmede, bir ürünü, bir çalışma yöntemini, üretilecek miktarı, bütçenin para miktarını belirlemek için konulmuş kural, olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası Standard Teşkilatı (ISO) tarafından yapılan tanımlamalarda ise, Standardizasyon; “Belirli bir faaliyetle ilgili olarak, ekonomik fayda sağlamak üzere bütün ilgili tarafların yardım ve işbirliği ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemi”, Türk Dil Kurumuna göre, olarak tanımlanırken, Standardizasyon; Standart ise; • Standartlaşma, olarak tanımlanırken, “Standardizasyon çalışması sonucunda ortaya çıkan Standart ise; ürün” olarak tanımlanmaktadır. • Bir nitelik veya niceliğin kabul edilmiş şekli, Dolayısıyla “standardizasyon” standart ile ilgili bütün fa- • Örnek veya temel olarak alınabilen, aliyetleri kapsarken, “standart” ise standardizasyonun • Belli bir tip üzerine yapılmış veya ayrılmış, sonucunda ortaya çıkan dokümanı ifade etmektedir. 37 HAZİRAN 2013 ŞEKİL 1 Şekil-1’deki “Standardizasyon Süreci”; “standardizasyon” ve “standart” arasındaki ilişkiyi ve standardizasyon sistemini açıklamaya yardımcı olacaktır. Bu süreç bütün ülkelerde ve uluslararası alanda aynı mantık üzere işlemekte olup bütün sistemlerin birbirine entegre olması şarttır. Çünkü bu alanda faaliyet gösteren bir kuruluşun çıktısı diğerinin girdisi olabilmektedir. Örneğin, Uluslararası Standard Teşkilatı (ISO) veya Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC)’nin hazırladığı standartlar Avrupa Standardizasyon Teşkilatı (CEN) veya Avrupa Elektroteknik Standartları Komisyonu (CENELEC) tarafından girdi olarak kullanılmakta ve çıktısında ISO EN … şeklinde bir standart yayınlanmaktadır. Aynı şekilde bunlar tarafından yayınlanmış bir standartlar diğer ülkelerin standart teşkilatları tarafından girdi olarak kullanılmakta ve (Türk Standardları Enstitüsü-TSE, Almanya Standart Teşkilatı-DIN gibi) adapte edilerek çıktısında TS EN ISO … veya DIN EN ISO … şeklinde bir standart olarak yayınlanmaktadır. Dolayısıyla bu süreçler birbiri arasında sürekli bilgi akışı sağlamakta ve ürettikleri yani hazırladıkları standartları kendi aralarında paylaşmaktadırlar. Standardizasyon sürecinde, standart teşkilatları birbirine entegre olurken birbirlerini sıkı bir şekilde takip etmekte ve geliştirilen standart, alt yapı, strateji, planlar ve teknolojileri kendilerine transfer etmekte veya diğerlerine liderlik etmektedirler. Günümüz dünyasında, teknolojinin gelişmesiyle birlikte ürün ve hizmetlerin çeşitliliğinin yanı sıra fonksiyonellikleri de artmış bu durum beraberinde yeni uzmanlık alanlarının ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Uluslararası ticaretin her geçen gün artması, mal ve hizmetlerin uluslararası serbest dolaşımı uluslararası standardların önemini ve uluslararası standardlara duyulan ihtiyacı da artırmaktadır. Bütün bu gelişmeler karşısında TSE Milli standardizasyon kuruluşu olarak, ülkemizdeki tüm standardizasyon faaliyetlerini uluslararası standardlara paralel olarak 38 yürütmesi gerekmekte, üyesi olduğumuz uluslararası standardizasyon kuruluşları ISO/IEC, Avrupa standardizasyon kuruluşları olan CEN/CENELEC tarafından yürütülmekte olan standardizasyon çalışmalarını yakından takip etmesi gerekmektedir. 2012 yılında, TSE tarafından yürütülmekte olan standardizasyon faaliyetlerinde sektör diye ifade edebileceğimiz 20 adet İhtisas Grubu ve Teknik Komite olarak ifade edebileceğimiz 3 adet Özel Daimi Komite aktif olarak çalışmakta iken söz konusu ihtisas gruplarında ve özel daimi komitelerde çalışan uzman sayısı 104 kadardı. TSE’nin standardizasyon çalışmalarını yürüten “Standart Hazırlama Merkezi Başkanlığı-SHMB”, aynı alanda faaliyet gösteren diğer standardizasyon kuruluşları ile mukayese edildiğinde; gerek organizasyon yapısı, gerek komite sayısı ve gerekse komitelerde çalışan uzman sayısı ve uzmanların nitelikleri itibariyle çok zayıf kalmaktaydı. Ayrıca; diğer standardizasyon kuruluşlarındaki uzmanlar standart hazırlama faaliyetlerini sektörlerin altındaki Teknik Komitelerde, onun altındaki Alt Teknik Komitelerde ve onunda altındaki Çalışma Gruplarında faaliyetlerini yürütürlerken SHMB’daki uzmanlar direkt sektörlerde görevlendirilmekte ve faaliyetlerini sektörlerin içerisinde sürdürmekte ve bazen bu sektörlerin altında Özel Daimi Komiteler (ÖDK) veya diğer Komiteler açılarak buralarda faaliyetlerine devam etmekteydi (Şekil-2). Bu durum ise bölgesel ve uluslararası standardizasyon faaliyetlerini takip etmeyi ve eşleştirmeyi zorlaştırmakta ve çalışmaları yavaşlatmaktaydı. ŞEKİL 2 Şekil-2: TSE ile Diğer Standardizasyon Kuruluşlarının Standart Hazırlama Yapısı (Eski Yapı) Örneğin, elektroteknik alanında Avrupa standardizasyon çalışmalarını yürüten CENELEC bünyesinde 70 adet teknik komite mevcut iken (Alt komite ve çalışma grupları hariç) aynı alandaki TSE’nin standart hazırlama çalışmaları sadece Elektrik ihtisas grubu tarafından yürütülmekteydi. Tablo-1’de de görüleceği üzere, üyesi olduğumuz Avrupa standardizasyon kuruluşları olan CEN ve CENELEC bünyesindeki toplam teknik komite sayısı 377 ve Alt Teknik Komite sayısı 68 olmak üzere toplam 445 adet iken (Çalışma Grupları hariç), ISO bünyesindeki Teknik Komite sayısı 224, Alt Teknik Komite sayısı 513 ve Çalışma Grubu sayısı 2544 olmak üzere toplam 10.281 adet iken ve IEC bünyesinde ise Teknik Komite sayısı 94, Alt Teknik Komite sayısı 79 olmak üzere toplam 173 adet iken (Çalışma Grupları hariç) TSE’de bu çalışmalar toplam 23 adet sektör ve Komite tarafından yürütülmekteydi. TABLO 1 Tablo-1: Bölgesel ve Uluslararası Standard Kuruluşları ile TSE’nin Teknik Komite Sayıları (Eski Durum) Diğer standart kuruluşlarının organizasyon yapısı SHMB’nin mevcut organizasyon yapısından çok daha etkindi.İhtisas Gruplarından sorumlu olan Teknik İnceleme Uzmanları direkt Merkez Başkanına bağlı çalışmakta iken bu grupların idari işlerini yürüten Raportörler bir başka müdürlüğe bağlı çalışmakta ve Gruba gelen-giden yazılardan Uzmanların haberi olmamakta ve Gruplar ile Raportörlerden kopuk çalışmaktalardı. Ayrıca, uluslararası ve bölgesel alanda hazırlanan standartlardan anında haberdar olup ilgili taraflara görüşe açıp gelen nihai cevabı tekrar uluslararası veya bölgesel kuruluşlara ülke görüşü olarak göndermesi gereken Gruplardan sorumlu Uzmanlar olması gerekirken bu faaliyet Uluslararası Standardlar Müdürlüğü (USM) personeli ile birlikte yürütülmekteydi. Sanayicilerimizin standardları belirleyen olmaları için yani Ulusal görüşün Uluslararası standardlara yansıması amacıyla kurulan ve bütün sanayicilerimizin katılımını beklediğimiz Ayna Komite çalışmaları; 20 farklı sektörde, 84 ayna komite ve bu komitelerde gönüllülük esasına dayalı olarak çalışan 1150 uzmanla yürütülmekteydi. Ancak, standardizasyon çalışmalarına katılan uzman sayısının 8,5 milyonluk bir nüfusa sahip Avusturya’da 5.903, Almanya’da yaklaşık 35.000 olduğu dikkate alındığında bu rakamların Türkiye gibi 75 milyonluk bir ülke için çok yetersiz olduğu aşikardır. Standart hazırlama faaliyetlerinde çok önemli bir yere sahip olan Bilgi Teknolojileri (IT) altyapısı Merkez Başkanına bağlı iki personel tarafından yürütülmekte ve daha çok dışardan bir firmaya hazırlatılmış olan Standart.Net programını işletmekten sorumlulardı. Bu birimi daha etkin, verimli, proje üreten, gerektiğinde yazılım yapan, strateji geliştiren, eğitim planlaması yapan ve bu eğitimleri veren, standardizasyon faaliyetleri ile ilgili sektörel anketler yaparak iyileştirmelere katkı sağlayan ve gerek birim içi gerekse birim dışı verileri toplayıp analiz eden bir birim haline getirmek gerekmekteydi. Ayrıca bu birim Doküman satış birimiyle ortak çalışarak standartların satışını daha profosyonel hale getirmenin yollarını aramalı böylece, internet üzerinden satışı yapılacak standardlara anında yine internet üzerinden e-fatura düzenlenebilmeli ve standartları satın alana kişinin işi satın aldığı anda sonuçlanabilmeliydi. Bu ortak çalışmanın sonucunda ayrı bir standart satış portalı oluşturulmalı ve bu portal cazibesiyle satışları artırmalıydı. Bu paralelde Doküman satış birimi de; farklı abonelik tipleri, farklı satış stratejileri geliştirmeli, rakiplerin pazarlama stratejilerini de inceleyerek farklı pazarlama teknikleri üzerinde çalışmalı, sektörel gelişmeleri takip ederek gerekli olduğu zamanlarda sektörel satışlar organize edecek duruma gelmeliydi. “Ne üretirsem onu satarım” anlayışından kurtulmalı, "neyi, ne kadar satacaksam o kadar üreteyim" düşüncesiyle hareket edecek stratejiler geliştirmeliydi. Ülke içerisinde ihtiyaç duyulan her türlü standartlarla ilgili dokumanın satışını yapabilmek için diğer standart ve ilgili kuruluşlar ile işbirliği antlaşmaları yapmalı ve hiçbir müşteriye “yok” dememeliydi. Aynı şekilde Türk Standartlarının da ülke dışında satışını yapacak antlaşmalar imza atmalıydı. Kütüphane birimi, gerek kurum içerisindeki gerekse kurum dışındaki okuyucusuna doğru bilgiyi doğru zamanda ve uygun fiziki şartlarda sağlayarak okuyucu ihtiyaçlarını zamanında etkin ve verimli olarak karşılamalıydı. Standartlarla ilgili aranan her şey Türkiye’nin tek standart kuruluşu olan TSE’nin kütüphanesinde olmalıydı. SHMB, yeni yapısıyla uluslararası standardizasyon faaliyetlerine katılımı artırıcı tedbirler almalı ve uygulamalıydı. Çünkü, ISO ve CEN/CLEC’deki diğer üye ülkelerin üstlendikleri teknik komite sekretaryalıkları ve başkanlıklarına bakıldığında diğer ülkelerden çok çok aşağılarda yer almaktaydık (Tablo-2).Ülkemiz, uluslararası alanda standartları hazırlayan teknik komiteleri yöneten ve yönlendiren konumunda olmalıydı. 39 HAZİRAN 2013 TABLO 2 Tablo-3: Bölgesel ve Uluslararası Standard Kuruluşları ile TSE’nin Teknolojik gelişmeler paralelinde üretilen ürünlerin çeşitliliği ve ürünlerin fonksiyonelliği dikkate alındığında, standardizasyon çalışmalarının, standarda konu olan alanlarda uzmanlaşmış kişiler tarafından yürütülmesi gerekliliğini ortaya koymaktaydı. Bu bağlamda, standardizasyon faaliyetlerinin TSE tarafından hızlı, doğru ve Ülkemiz menfaatleri paralelinde yürütülebilmesi için; Bütün bunları iyileştirmenin başında SHMB’nin organizasyon yapısının değiştirilmesi geliyordu. Yeni organizasyon yapısı geliştirildi ve Yönetime sunuldu. Bu organizasyon yapısıyla birlikte standartları hazırlayan “İhtisas Kurullarının” yapısı da diğer standart kuruluşlarına uygun hale getirilmiş ve sektörel teknik komite yapısı (Şekil-3) de iyileştirilerek yönetime sunulacak hale getirilmişti. ŞEKİL 3 • Çok geniş bir kapsamda standart hazırlama çalışmalarını yürütmeye çalışan ve zaman zamanda çalıştığı ana alan içerisindeki bir alt alanda uzmanlık açısından yetersiz kalan Mevcut ihtisas gruplarının çalışma alanlarının daraltılarak daha alt dallarda çalışmasının sağlanması, • Bunun sonucu olarak İhtisas Grupları yapılanmasının Teknik Komite Yapılanmasına dönüştürülerek Standart Hazırlama faaliyetlerinin daha özel alt dallarda çalışmasını sağlayacak konusunda uzman personellerden oluşacak yeni komiteler oluşturulması, • Teknik Komitelerin çalışma alanlarıyla ilgili standardların oluşturulacak Çalışma Grupları marifetiyle hazırlanması, • Bu Çalışma Gruplarına sektör temsilcilerinin de dahil edilerek sektörün görüşlerinin anında standardlara yansımasının sağlanması, • Uluslararası Standart çalışmalarını takip eden Ayna Komiteleri Teknik Komitelerle ilişkilendirerek Ulusal ve Uluslararası çalışmaların koordineli ve Teknik Komite bilgisi dahilinde hazırlanması ve Ülke Görüşünün bu şekilde oluşturulmasının sağlanması, Şekil-3: TSE ile Diğer Standardizasyon Kuruluşlarının Standart Hazırlama Yapısı (Yeni Yapı) TABLO 3 Teknik Komite Alt Teknik Komite ISO CEN 224 307 CENELEC CEN-CLEC ORTAK TK IEC Toplam TSE 17 95 720 40 - 79 644 - 77 513 52 Çalışma Grubu 2.631 1.461 277 3 2.035 6.407 6 TOPLAM 3.368 1.820 354 20 2.209 7.771 46 40 • SHMB birimlerinin bir kaçı üzerinden yürüyen Standart Hazırlama faaliyetlerini tek çatı altında birleştirilmesi, • Bunu sağlamak için; Standart Hazırlama faaliyetlerinde İhtisas Grupları Müdürlüğü (İGM) koordinasyonunda yürüyen İhtisas Grupları, Uluslararası Standardlar Müdürlüğü (USM) koordinasyonunda yürüyen Uluslararası Standardlara görüş verme ve Ayna Komiteler, SHMB’na bağlı çalışan ve Gruplara gelen-giden yazıyı görmeyen Teknik İncelemeden Sorumlu Uzmanlar ve Uzmanların yedeğinin oluşturulması için düşünülen Uzman Yardımcıları tek bir çatı altında toplanarak Ulusal ve Uluslararası Standardlarla ilgili her türlü iş ve işlemlerin yürütülmesi için “İhtisas Kurulları (İK) Sekretaryası”nın oluşturulması, • Bu şekilde, Teknik Komite çalışmalarının tüm iş ve • Standard.Net ve Yönetim Temsilciliği faaliyetlerinin işlemlerinin oluşturulacak Teknik Komite Sekretaryası idari yapıya kavuşturulması içinde ikisinin tek bir çatı marifetiyle yürütülmesinin ve standardlarla ilgili her türlü altında toplanarak “Sistem Yönetim Müdürlüğü”nün akışın tek elden yürütülmesinin sağlanması, oluşturulması, • Mevcut yapıda Hazırlık Gruplarının Teknik İnceleme • Böylece; iş ve işlemlerin daha etkin, verimli ve zama- Uzmanları, Uluslararası Standardlara Görüş verme, nında yürütülmesinin sağlanması, Ayna Komiteler ve İGM’nin yürüttüğü faaliyetler birbirinden bağımsız yürütülmektedir. Bu yapıyla, İGM Teknik Kurul, Teknik Resim, Metin Düzenleme, Baskı Kontrol gibi sadece destek faaliyetlerini yürüterek Teknik Sekretaryaya destek sağlayan bir yapıya kavuşturulmasının ve adının “Standardizasyon Planlama ve Destek Müdürlüğü” olarak değiştirilmesinin sağlanması, • Teknik Komiteler (TK) ve bu TK’in iş ve işlemlerini takip • Ayrıca bu birimin standart faaliyetleri ile ilgili yurt içi ve yurt dışı eğitim faaliyetlerini araştırmasının ve ücret karşılığı verilmesinin, SHMB’ye ait her türlü verilerin toplanmasının ve analiz edilmesinin, ulusal ve uluslararası projelerin araştırılmasının ve hayata geçirilmesinin, sektörlere yönelik araştırma ve anketler yaparak standardların hazırlanmasına etkin katılımın sağlanmasının önünün açılması, edecek olan İK Sekretarya sayısı oluşturulacak İK/TK sayısı kadar olacağından iş yüküde TK sayısı oranında artacaktır. Yeni bir “İhtisas Kurulları Grup Başkanlığı” ihdas edilerek oluşturulacak olan “Standardizasyon Planlama ve Destek Müdürlüğü”nün, SHMB’ına bağlı olarak çalışan ve Teknik İnceleme Uzmanı olarak görev yapan personellerin ve İGM’ne bağlı olarak çalışan ve Grup Raportörlüğü görevini yürüten personellerin de • Bu yeni Teknik Komite Yapılanmasıyla Uluslararası Standardizasyon faaliyetlerinin takibinin artırılması da hedeflendiğinden; Standardizasyon çalışmaları için komitelerde görevlendirilecek gerek kamu ve gerekse özel sektörden görevlendirilecek kişilerde aranacak kriterlerin yeniden düzenlenmesi, acil bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktaydı. bu Grup Başkanlığı ermine atanarak Standart Hazırla- Bu durum ve yeni organizasyon şeması Yönetime arz ma faaliyetlerinin özerk ve takibinin de etkin hale getiril- edildi ve Yönetimin kabulüne ilişkin kararının ardından mesinin sağlanması, 2013 yılında ivedilikle uygulanmaya alındı. • Standart Hazırlamayla ilgili her türlü bilgi, belge, iş SHMB’nın yeni çalışma yapısını Yönetimin kabul et- programı, görüşe gönderme ve gelen görüşler, stan- mesinin ardından “Organlar Yönetmeliği”nin de revize dardın eski halleri, standart satış işlemleri, arşivleme ve edilmesi gerekiyordu. Çünkü eski yönetmelikte İhtisas diğer işlemlerinin yürütüldüğü Standard.Net sisteminin Kurullarının altında Hazırlık Grupları ve Özel Daimi Ko- idari bir yapıya kavuşturulması, miteler yer almaktaydı ve yeni yapıda bunlara yer ve- • CEN/CENELEC Üyelikleri işlemlerinin yürütülmesi rilmemişti. Gerekli çalışmalar yapıldı ve eski yapı kal- için birimler arası Koordinasyonunu ve gerekli bilgi ve dırılarak yeni yapıdaki İhtisas Kurullarının altına “Teknik belgelerin oluşturulmasını sağlayan Yönetim Temsilcili- Komite” ve “Çalışma Grubu” dahil edilerek yönetmelik ğinin de idari bir yapıya kavuşturulması, yenilendi. 41 HAZİRAN 2013 Bu değişikliklerin mevcut yönergelere de dahil edilmesi için çalışmalar devam etmektedir. Kısa zamanda bu değişiklikler de tamamlanarak mevzuat altyapısı tamamlanacaktır. • Standartların, uygulayıcılar tarafından daha anlaşılır SHMB olarak; standartlar, standartların hayatımızdaki yeri ve önemi hususunda ülke genelinde bilgi düzeyini ve farkındalığı artırmak, başta sanayicilerimiz olmak üzere ilgili tüm tarafları Standart hazırlama çalışmalarına dahil etmek temel amacımızdır. artırmayı, Ülkemizin üretim gücü ve teknolojisinin yanı sıra bilgi birikimin de standardizasyon alanında değerlendirilmesini sağlayarak uluslararası standart hazırlama çalışmalarında daha etkin, daha fazla uzmanla uluslararası standart hazırlama çalışmalarına katılan, daha fazla uluslararası teknik komite başkanlığı ve sekreteryalığını üslenen bir kuruluş olmak temel hedeflerimizdir. Bunlara ilave olarak; • Kütüphaneye gelen her okuyucuya standartlarla ilgili • Ülke içinde ve dışındaki çok değerli beyin gücünün standardizasyon çalışmalarına aktif katılımlarının sağlanması yönünde daha etkin adımlar atmayı, Kuruluş ziyaretleri, yazılı bilgilendirmeler, toplantı, seminer ve sempozyumlar düzenleyerek ayna komite çalışmalarına katılımı artırma, insanımızın potansiyelinden en üst düzeyde faydalanma, standardizasyonun önemi hakkında ülke genelinde bilgi düzeyini ve farkındalığı artırma gayreti içerisinde olmayı, olması için, uygulama kitapçıkları hazırlamayı ve uygulamaya yönelik eğitimler vermeyi, • Yeni satış stratejileri geliştirerek satış rakamlarımızı • Ülkemizde standart adına aranan her dokumanı SHMB olarak satabilmek için bu dokümanları yayınlayanlarla işbirliği antlaşmaları yapmayı ve Türk Standartlarını da yabancı ülkelerde sattırmayı, arandıkları her şeyi Türkiye’nin tek standart kuruluşu olan TSE’nin kütüphanesinde sunabilmeyi, planlamaktayız. Dünyamız, hızlı nüfus artışı ve sanayileşmenin getirdiği; • Doğal kaynakların hızla tükenmesi, • Atıkların artması, • Ozon tabakasının tahribi, • Sera etkisi nedeniyle iklim dengesizlikleri, • Yağmur ormanlarının yok olması, • Zehirli atıkların doğaya verilmesi gibi, giderek artan ve çeşitlenen tehditler karşısında herkesten bilinçli bir ilgi beklemektedir. Bu konuda üretici ve tüketici olarak, herkese büyük sorumluluklar düşmektedir. Kaynaklar kıt, ihtiyaçlar • Ülkemize has ürünlerimize yönelik ulusal standartların yanında uluslararası standartların da hazırlanması için ISO ve CEN bünyesinde sektör temsilcilerimizin katkı ve katılımlarıyla girişimlerde bulunmaya öncelik vermeyi, sonsuzdur. • Ayna komite çalışmalarına katılımı artırmayı, kısa dönemli çıkar hesapları yüzünden ortaya çıkacak • Standartların ilgili sektörlerce hazırlanması için azami gayret göstermeyi, sorunların, problemlerin ve başarısızlıkların sonucunun, • Bunun içinde; sektörlerin ağırlıklı olduğu bölgelerde sektör toplantıları yaparak bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerimize ağırlık vermeyi, ceği gerçeği unutulmamalıdır. Dünyayı bütün sorunlarla • Standart hazırlama faaliyetlerinde, üniversite öğrencilerimize de yer vererek, öğrencilerimizin daha öğrenciyken, standartların ulusal ve uluslararası alandaki önemini kavramalarına, onların bu alanlara teşvik edilmesine ve bu bilinçle yetişmelerine katkı sağlamayı, bir gelecek bırakmak gerektiği göz ardı edilmemelidir. 42 Sorunlar oluşmadan, gerekli önlemler “standardlarla” alınmalıdır. Dünyada bir arada yaşanıldığı gerçeği, sorumlulukların eşit bir şekilde paylaşılmak durumunda olunduğu, gelecek nesiller tarafından daha ağır bir bedelle ödenegelecek nesillere devretmek haksızlık olacağı gibi, gelecek nesillerin daha iyisine layık olduğu, onlara aydınlık Bu bilinç ve anlayışla, dünyayı ve gelecek nesilleri “standardlara”, “standartları” da gelecek nesillere emanet etmeli ve sorunsuz bir dünya için yaşamın “standardlarda” gizli olduğu unutulmamalıdır. SOSYAL İNOVASYON Aslan Seni Yemeden! Suat ÖZÇAĞDAŞ Sosyal İnovasyon Merkezi Kurucusu Göz göze geldiler. Korkusu elle tutulacak kadar belirgindi. Kaçmak, durmak ve savaşmak arasında kalmıştı. Ona saldıracağını ve öldüreceğini düşündü. Her şey gözünün önünden bir film şeridi gibi geçti. Annesi, babası, kardeşleri, akrabaları, köyü, derme çatma okulu. Zaman bir türlü akıp geçmedi. Birkaç saniye, birkaç yıl kadar uzun sürdü. Sonra birden, kayıtsızca kafasını çevirdi aslan, genç kıza ilişmedi. Vakur, ağır adımlarla yürüdü gitti. Genç kız, hayatta kalmanın sevinci ve garip bir yorgunluğun etkisi altında, çöktü kaldı. Oysa tek amacı, içecek temiz suyu olmayan köyünden 5 km uzaktaki kaynaktan su almaktı ailesi için. Tıpkı, her gün yaptığı gibi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-mun, güzel bir haber verecek olmanın mutluluğunu belli eden bir yüz ifadesi ile basın mensuplarını selamladı. BM Binyıl Kalkınma Hedeflerin belirlendiği dönemde %79 olan temiz suya erişim oranının %89’a ulaştığını ve 2015 yılında ulaşılması öngörülen hedefe 2012 yılında erişildiğini müjdeledi. Genel Sekreter’e göre bu sonuç "hayal değil, insanların sağlık ve gönencini artırma yolunda yaşamsal bir adım olarak görenlerin" sayesinde başarılmıştı. Bununla birlikte hala gidilecek daha çok yol vardı. % 40’dan fazlası Sahara-altı Afrika’da yaşayan 800 milyondan fazla insan halen temiz sudan mahrumdu. İnanılması çok güç bir durum. Bir yandan uzaya giden insanlık diğer yandan 800 milyondan fazla insana 1 bardak temiz su vermekten aciz. Bu durumun sonucu olarak her gün 4.000 civarında çocuk pis su ve yetersiz hijyen nedeni ile hayatını kaybediyor. Durum o kadar ciddi ki Aralık 2003’te toplanan BM Genel Kurulu 2005-2015 yılları arasını “Uluslararası Yaşam için Su Hareketi On Yılı” olarak ilan eti. Water Aid adlı kuruluşa göre sadece Hindistan’da nüfusun yarısından fazlası tuvalete sahip değil. Hindistan gibi ileri teknoloji sahibi bir ülkede 626 milyon insan tuvaletsiz. Okuyucular bu tür istatistiklerin yalnızca geri kalmış ülkelerin sorunu olduğunu düşünmemeliler. Yıldız gibi parlayan bir ekonomisi, ileri bir demokrasisi, çevresindeki ülkelere model bir yapısı olduğu iddia edilen ülkemizin de su ve kanalizasyon değilse de başka bazı konularda durumu pek parlak değil. Örneğin toplumsal cinsiyet eşitsizliği, Türkiye’nin temel sorunlarından biri olmaya devam ediyor. 43 HAZİRAN 2013 Sosyal İnovasyon Sosyal İnovasyon, yaklaşık 50 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen ülkemiz için çok yeni bir alan. Oysa birçok ülkede sosyal inovasyon alanında çalışan merkezler, Dünya’nın 40’dan fazla üniversitesinde ise araştırma ve uygulama birimleri var. Her ne kadar ülkemizde sosyal inovasyon örnekleri mevcutsa da bu kavramın bilinçli bir biçimde uygulanmasının sonucu değil. Kavramsal olarak üzerinde tartışılan, fikir üretilen, organize biçimde çalışmalar yapılan bir alan da değil. Ülkemizde toplumsal sorunlara yönelik temel çözüm önermemiz eğitim. Hatta ne zaman bir sorun ile karşı karşıya kalsak ulusal sloganımız da “eğitim şart” olmuştur. Kuşkusuz eğitim, toplumların kalkınmasında ve sorunların çözülmesinde önemli bir unsur, ancak tek başına yeterli değil. Einstein, “karşı karşıya kaldığımız sorunlar onları yarattığımız düşünce düzleminde çözülemez” diyor. Yeni yaklaşımlar, kavramlar, stratejiler, örgütlenmeler, yöntemler, kurallar ve uygulamalar, sorunun çözümü için bireylerin eğitimi kadar önemli unsurlar. Tek başına insanı değiştirmek yeterli değil. Onun içinde bulunduğu süreç ve ortamı da dönüştürmeniz gerekli. Toplumları güçlü kılan, zaman karşısında yenik düşürmeyen temel güç yenilenme ve zamana ayak uydurma becerileri. Dün olduğu gibi bugün de gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkeler için temel parametre zamana uyum kapasitesi. Gelişmiş olanlar da dâhil olmak üzere tarihin hiçbir döneminde yenileşme süreçlerini sürdüremeyen toplumların ayakta kalması mümkün olmadı. Tarih boyunca kurulmuş olan devletlerin ve imparatorlukların zamanla güçlerini kaybetmeleri ve tarih sahnesinden çekilmelerinin temel sebebi bu. Birçok gelişmiş toplumun önem ve güçlerini yitirmelerinin de. Hiçbir ülke ve toplum sorunsuz değil. Bugüne kadar olmadı, bundan sonra da olmayacak. İnsanlık kendi iç dinamikleri ile varolan birçok sorunu çözdüğü gibi, her geçen gün yeni sorunlar da üretiyor. Yüzyıllar, binyıllar geçse de yenileşmeye olan ihtiyaç hiç azalmıyor. Açlık, yoksulluk, hastalıklar gibi bazı sorunlar neredeyse insanlık tarihi kadar eskiyken, küresel ısınma, nükleer tehdit gibi görece yeni sorunlarımız da var. Öyleyse, ne yapmalı? Nasıl olacak da yaşadığımız sorunları çözecek ve toplumsal gelişme çizgimizi daha ileri götüreceğiz? Kuşkusuz zor bir soru, tek bir cevabı da yok. Ancak son yıllarda öne çıkan yaklaşımlardan biri toplumların inovatif (yenileşmeci) kapasitelerinin güçlendirilmesi. İnovasyon süreçlerimiz ne kadar gelişirse toplumsal kapasitemizin de o kadar gelişeceğini varsayıyoruz. 44 İnovasyon oldukça önemli bir kavram. Ancak ülkemizde çoğunlukla, AR-GE, teknoloji ve iş dünyası ile ilgili boyutu ile algılanıyor ve tartışılıyor. Oysa inovasyon, toplumsal sorunların çözümünde de kilit bir role sahip ama tek başına yeterli değil. Zira inovasyonun kendisi, bazen toplumsal sorunların temel sorunu. Örneğin, bugün iş dünyasında teknoloji kullanımının arttırılması bir yandan verimliliği arttırır, maliyeti düşürürken; diğer yandan işsizliğin artmasında önemli bir rol oynuyor. Dolayısıyla iş dünyası için yararlı sonuçları olan bir inovasyon süreci, toplumsal sorunların kaynağını oluşturabiliyor. Ekonomiden çevreye, sağlıktan kültüre kadar bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu nedenle, inovatif bir toplum dediğimizde öncelikle tanımı üzerinde anlaşmamız zorunlu. İnovatif toplumu, gezegenle uyumlu ve sürdürülebilir bir yaşam biçimine sahip; mensubu olan bireylerin özgür bir biçimde katılım gösterdiği, ortak bir aklı geliştirmeye hevesli; yenilikçi düşünce ve uygulamaları arayan, deneyen ve teşvik eden bir toplum yapısı olduğu düşüncesi olarak algıladığımızda, aradığımız şeyin, inovatif bir toplumun ötesine geçen sosyal inovatif bir toplum olduğu açıkça görülebilir. Dünya’da ve Türkiye’de Sosyal İnovasyon Sosyal İnovasyon, en genel biçimiyle karşılanmamış toplumsal sorunların inovatif yöntemlerle çözülmesi uğraşıdır. Dünya’da uzun yıllardır üzerinde çalışmalar yapılmasına rağmen Türkiye için görece yeni olan sosyal inovasyonu; ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve ekolojik sorunların yenilikçi kurum, süreç, politika ve uygulamalarla çözülmesi süreci olarak adlandırabiliriz. Bazen yeni bir ürün, hizmet veya program yaratmak; bazen bir program veya hizmeti sunmak için yeni bir strateji veya yaklaşım sunmak; bazen önceden ihmal edilmiş bir gruba ihtiyaçlarını karşılamak için yeni bir alan açmak; bazense yeni bir fikir, kurum, işgücü kaynağı, organizasyon yapısı, süreç, politika ya da kaynak geliştirme ve iletişim çalışması, sosyal inovatif süreçlerin gerçekleştirilebileceği yöntemler olabiliyor. Sosyal inovasyon kavramsal olarak görece yeni popüler olmasına rağmen oldukça uzun bir tarihi var. Sosyal inovasyon uygulamalarının insanlık tarihinin ilk dönemlerine kadar gittiğini söyleyebiliriz. Modern anlamda sosyal inovasyona ilişkin yaklaşımların kökenleri 1700’lü yıllara ve Benjamin Franklin’e kadar gidiyor. Marx, Weber ve Durkheim gibi sosyal değişim ile ilgilenen düşünürlerin ardından “yıkıcı yaratıcılık” teorisi ile inovasyonu sosyal değişim unsuru olarak ilk kez gören Joseph Schumpeter oluyor. Bir terim olarak sosyal inovasyon 1960’larda Peter Drucker ve Michael Young’ın çalışmalarında görülüyor. Michael Young, tıpkı Benjamin Franklin gibi, birçok sosyal inovasyon projesini de hayata geçiren bir isim. Açık Üniversite, Tüketiciler Sivil Toplum Örgütleri ve Gönüllüler, hiç şüphesiz toplumsal çözüm geliştirme sürecinin halen en önemli aktörleri. Sağlık, istihdam, çevre, yoksulluk ve daha birçok alanda önemli bir kamusal aktör olarak devreye giriyor; yeni politikaların geliştirilmesine ve yasal düzenlemelerin yapılmasına katkı sunuyorlar. Yeni kampanya, örgütlenme ve kaynak geliştirme yöntemleri ile birçok projeyi ve kampanyayı başarıyla gerçekleştiriyorlar. Derneği, tüketicilere bilinçli seçimler yapma şansı veren Which? Dergisi/web sitesi ve sosyal inovasyon alanında en önemli sivil toplum örgütlerinden biri olan Young Vakfı’nın da kurucusu. Sonuç olarak sosyal inovasyon, 1970’lerden bu yana kullanılan bir kavram. Ülkemizde ise ancak son yıllarda kullanılmaya başlandı. Bir Şemsiye Kavram Olarak Sosyal İnovasyon Son yıllarda sosyal inovasyon, toplumsal sorunların çözümü alanında çalışan kişi ve kurumları şemsiyesi altında toplayan genel bir kavram haline geliyor; bireysel sosyal girişimciler, birkaç bireyden oluşan gruplar, ortak hedefi olan sosyal topluluklar veya çeşitli kurumlar tarafından gerçekleştirilebiliyor. Son dönemde, toplumsal sorunların çözümüne katkı yapan kişi ve kurumların genel olarak sosyal inovasyoncular olarak adlandırılmaya başlandığı bir dönemden geçiyoruz. Geçmişte genel olarak sivil toplumculuk veya sosyal girişimcilik gibi adlar altında nitelendirilen toplumsal aktörler, bugün sosyal inovasyoncular olarak ele alınıyor. Dahası artık kamu ve özel sektör kuruluşları da sosyal inovasyon alanında çalışmalar gerçekleştiriyor; toplumsal sorunların çözümlerine önemli katkılar yapıyorlar. Ülkemizde de son yıllarda “7 Çok Geç”, “Seninki Kaç Santim?” vb çok başarılı kampanyalar ile kamu politikalarının değiştirilmesine; “Eğitimde İyi Örnekler Konferansı” vb pratiklerle uygulamaların geliştirilmesine katkıda bulundular. Her ne kadar kaynaklarının sınırlılığı, aldıkları destek, yasal mevzuat ve etki alanları gibi sorunlarla boğuşsalar da; STK’lar, yeni kampanyalar, hizmet biçimleri, strateji ve politika önermeleri gibi sosyal inovasyon süreçleri içeren çalışmaları gerçekleştiren öncü kurumlar arasındalar. STK’lar ve gönüllüler artan bir güç ve enerji ile toplumsal sorunların çözümüne katkı koymaya devam ediyorlar. Sosyal Girişimciler ve Sosyal Girişimcilik, ülkemiz için görece yeni bir alan olmakla birlikte, Dünya’da birçok başarılı örneği olan önemli bir alan. Bugün, İngiltere’de 70.000’e yakın sosyal girişim toplumsal sorunların çözümü için ekonomik bir faaliyet yürütürken, sosyal girişimcilerin sayısı her geçen gün tüm Dünya’da artıyor. Sosyal girişimciler, bağışlara dayanan bir yapı yerine, ekonomik bir model ile sosyal sorunları çözmeyi hedefleyen sosyal inovasyoncular. Sivil toplum ile arasındaki en temel fark da toplumsal faaliyetleri gerçekleştirirken 45 HAZİRAN 2013 kullandıkları bu kaynak geliştirme süreci. Ortaya koydukları projeler ile yeni çözümleri toplum gündemine getiren bu sosyal aktörler, gerçekleştirdikleri çalışmalarla yalnızca sorunların çözümüne katkı yapmıyor, aynı zamanda sorunların algılanış biçimlerini de değiştiriyorlar. Sosyal girişimciler, projelerini gerçekleştirdikleri sağlık, eğitim, çevre gibi hedefledikleri alanlardaki başarılarının yanısıra gerek kullandıkları inovatif yöntemler, gerek başta genç işsizliği olmak üzere istihdama yönelik ortaya koydukları katkılar, gerekse katılımcı süreçleri iş hayatına adapte etmeleri nedeniyle farklı değişimlere de neden oluyorlar. Son yıllarda ülkemizde de Zumbara ve ÇöpMadam gibi başarılı örnekleri ortaya çıkan sosyal girişimcilere yönelik öncü destek mekanizmaları da gelişiyor. Bilgi Üniversitesi Genç Sosyal Girişimciler Ödülleri, Ashoka Fark Yaratanlar Programı gibi teşvikler ile sosyal girişimcilerin güçlendirilmesine yönelik faaliyetler gerçekleştiriliyor. Bununla birlikte, sosyal girişimlerin sivil toplum, kooperatif veya şirketlerden farklı bir tüzel kişiliğe sahip olamaması sorunu, etkinliklerini arttırmalarının önündeki temel bir engel olarak varlığını sürdürüyor. Sosyal İnovasyon ve Özel Sektör Sosyal İnovatif Şirketler, son yıllarda başlı başına yeni bir gelişme olarak görülüyor. Artık faaliyetlerini insani sorunların çözümüne yönelik projelere kaydıran, ellerinde bulundurdukları inovasyon kapasitesini başta sağlık ve kalkınma olmak üzere çeşitli alanlardaki insani sorunlara yönelik kullanan şirketler var ve sayıları her geçen gün artıyor. Ülkemizde de bu tür şirketlerin ortaya çıkabilmesi için gerekli vergi vb destek mekanizmalarının öngörülmesi gerekiyor. Bugün, geliştirdiği 46 nano-teknoloji ile -hiçbir kimyasal ve enerji kullanmaksızın- boynunuza astığınız 5 dolarlık bir tüple 3 yıl boyunca 1 ton suyu arıtan cihazlar üreten sosyal inovatif şirketler var. Susuzluk sorununu, geliştirdiği sis netleri ile çözen, çöllük veya yüksek irtifadaki yerlerde sabah saatlerindeki sisi toplayarak sorunu çözmeye çalışan kurumlar var. Halen 800 milyondan fazla insanın temiz suya erişimi olmadığını düşünürseniz olağanüstü bir çaba bu. Ürettikleri hizmetlerin ve ürünlerin yanısıra şirket kaynak ve yeteneklerini, toplumsal gereksinimleri gidermeye yönelik olarak sunan farklı sosyal inovatif şirketler de var. Bunların ülkemizdeki en güzel örneklerinden biri, Borusan Holding’in haftasonları Türkiye’nin ilk Ofis Müzesi’ne dönüşen Genel Merkezi. İki gün boyunca boş duracak büyük bir kentsel mekân, şirket sahiplerinin ve üst düzey yöneticilerinin odaları dâhil, yurttaşların önemli çağdaş sanat eserlerini görme olanağına kavuştukları bir müze haline geliyor. Üstelik Borusan portföyünde olan sanat eserleri de halka açılıyor. Büyük bir yapılaşma sorunu olan İstanbul için çok işlevli böylesi tesisler yepyeni bir vizyonu da beraberinde getiriyor. Bir an için, haftasonları ya da geceleri böyle boş duran binlerce tesisin sanat, spor, bilim ve diğer toplumsal alanlardaki faaliyetler için kullanıldığını hayal edin; yapılaşma, kentleşme ve bağlantılı diğer birçok sorunla boğuşan kentlerimiz için gerçekten yenilikçi bir gelişme olmaz mıydı? Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) ve Kurumsal Gönüllülük de özel sektör için her geçen gün önemi artan bir başka alan olarak ön plana çıkıyor. Günümüzde, şirketlerin içinde bulundukları toplumun sorunlarına duyarlı kurumlar olmaları, dahası, yalnızca duyarlı olduklarını değil, bu sorunların çözümünde aktif bir toplumsal paydaş olduklarını da görmek ve göstermek çok önemli. Gönüllülük ve sosyal sorumluluk artık yalnızca STK’ların bir çalışma alanı değil. Özel sektör de sahip olduğu insan kaynağı, bilgi, teknoloji, ürün ve hizmetlerle toplumsal sorunların çözümünde önemli fırsatlar sağlıyor. Bugün, Fortune 500 şirketlerinin %90’ından fazlası bir çalışan gönüllülüğü programına sahip. Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Kurumsal Gönüllülük çalışmaları, şirketlerin önemli bir parçası haline geliyor. Bugün faaliyetlerini anlamlı bir oranda çevresel etki ve sürdürülebilirlik üzerinden yeniden yapılandırmayan kurumların uzun vadede yaşama şansları yok. Çünkü bir kurumun içinde bulunduğumuz iletişim çağında gezegene ve yaşam kalitesine zarar vererek müşteri memnuniyeti ve aidiyeti sağlaması imkânsız. Önünde sonunda büyük bir kriz ve eğer ayakta kalmayı başarırsanız büyük bir yeniden yapılanma maliyeti sizi bekliyor demektir. Oysa sosyal inovatif bir kurum yapısı oluşturmak bu maliyeti zamana yayabilir ve ortaya koyduğunuz gelişmeler kısa vadede size her açıdan önemli getiriler sağlayabilir. Peter Senge, şirketler yaşayan organizmalardır, biz sürekli mekanikerler getirmeye devam ediyoruz ama ihtiyacımız olan bahçıvanlar, diyor. Bu noktada, kurum yöneticilerinin bugüne kadar çalışmaya alıştıkları benzer perspektife, kaygılara ve alışkanlıklara sahip profesyonellerin yanına süreçlere farklı açılardan bakabilen uzmanlar eklemeleri acil sorumluluklardan biri olarak ön plana çıkıyor. Gerçek anlamda bir kurumsal sorumluluk, Kurumsal Sürdürülebilirlik Stratejisi’ne geçiş ile mümkün. Kurumsal Sosyal Sorumluluk ülkemizde de son yıllarda şirketler tarafından çok sayıda sosyal inovasyon gerçekleştirilen bir alan. Özel şirketler, bazen STK’lar bazen kamu kurumları ile birlikte, kendi çalışanlarının gönüllü desteğinden de yararlanarak, önemli toplumsal çalışmalar yapmaya başladılar. Kardelenler, Geleceğe Koşanlar, Haydi Kızlar Okula, Baba Beni Okula Gönder gibi önemli projeler ülkemizden verilebilecek örnekler olarak ön plana çıkıyor. Yeni dönem bu tür projelerin Kurumsal Sürdürülebilirlik Stratejisi’ne doğru evrildiği bir süreç olacak. KSS Projeleri, artık kurumsal kimliğin bir parçası, hatta kimi durumlarda, kurumsal kimliğin temel belirleyici unsurlardan biri haline geliyor. Ancak KSS projelerini, hedeflerinin ve etkisinin ötesinde değerlendirmek zorunlu. Çünkü KSS projelerinin anlamı ve işlevi, ancak daha büyük bir resmin bir parçası olduklarında, kurumsal kültürümüzün ve çalışma süreçlerimizin bir parçası haline geldiğinde artıyor. Halen KSS denildiğinde aklımıza hemen bir proje yapmak ve iletişim ajansımızın katkısı ile bunu kitlelere duyurmak geliyor. Bu her şeye rağmen toplumsal yararları olan ama kurumlar için uzun vadede iletişim aktivitesinden öteye geçemeyecek bir çalışma. KSS alanında asıl olan şey, yarattığınız toplumsal, ekonomik ve çevresel etkinin maksimize edilmesi, varsa bu alandaki olumsuz maliyetlerinizin azaltılması hatta mümkünse sıfırlanması. Bu süreci yürütürken de tüm çalışanlarınızı ve paydaşlarınızı sürece dâhil etmeniz. Böylesi bir KSS uygulaması şirketlere yalnızca olumlu bir imaj yaratmıyor, aynı zamanda kalıcı etkileri olan, çalışanlar ve paydaşlar ile daha fazla olumlu etkileşime girilen bir çalışma biçimini de beraberinde getiriyor. Özellikle Kurumsal Gönüllülük gibi programlar ile beslendiğinde de gerçekten harika sonuçlar elde edilebiliyor. Gezegenimizin, ciddi ekolojik sorunlar yaşamanın öncesinde –hatta yavaş yavaş içinde- olduğu bir sır değil. Gerek çevreci örgütler ve aktivistler gerekse bilim insanları neredeyse her gün bizi uyarıyorlar. Bazen gezegen için bir şeyler yapmayı insan ve toplum için çalışmanın bile önüne koymanız gerekebiliyor. Çünkü insan ve toplum için yaptığınız şeyler, gezegenin sürdürülebilirliği için tehlike doğuruyor olabilir. Genel olarak çevre ve sürdürülebilirliğin maliyetli olduğu yönünde çoğu zaman yanlış olan bir kanı var. Oysa sosyal inovatif bir yaklaşımla bir yandan çevresel etkinizi azaltabilir, bir yandan da maliyetlerinizi kontrol edebilirsiniz. Çoğu kurum ve şirket, üretim ve operasyon süreçlerini bildikleri biçimde yapma eğilimindedir. Oysa ihtiyacımız olan şey, yapıp ettiklerimizi başka türlü gerçekleştirmenin mümkün olup olmadığını işletmenin tüm unsurları ile birlikte gözden geçirmek. Çoğu zaman bu bütünlükçü gözden geçirme süreci ile aslında birçok çevresel ve hatta mali etkinin kolayca azaltılabileceğini görmek mümkün. “Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir” Albert Einstein Ülkemizin karşı karşıya olduğu toplumsal sorunların çözümünde, sosyal inovasyon kavramının üniversiteler, STK’lar, kamu ve özel sektör kurumları tarafından üzerinde düşünülen, tartışılan ve uygulama projeleri ile hayata geçirilen bir kavram haline gelmesi gerekiyor. Sosyal inovasyon -çoğu zaman- olmayan yepyeni bir şeyi icat etmek değil. Toplumsal sorunlara bakış açımızı değiştirmek, ortak bir düşünme potansiyeli oluşturmak, farklı kişi ve grupları biraraya getirmek gibi farklı etmenlerin sonucu. Toplumların değişim ve dönüşüm potansiyeli sınırsız, yeter ki doğru koşulları oluşturalım. İster STK veya sosyal girişimler, isterse şirket veya kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilsin, sosyal inovasyon çalışmaları toplumsal sorunların çözümü için önemli bir potansiyel barındırıyor. Çok çeşitli sorunlarla karşı karşıya bulunan ülkemiz için de sosyal inovasyon, üzerinde dikkatlice düşünülmesi ve çalışmalar yapılması gereken bir alan. İnovasyonun sosyal sorunların çözümü için kullanılması, ancak inovasyona o amaçla bakılması ile mümkün. Geçenlerde, önemli bir firmada çalışan AR-GE mühendisi arkadaşım, kendisine anlattığım dünya çapında meşhur bir sosyal girişimcilik örneğinin uzun yıllardır fabrikalarında kullanıldığını aktardı bana. Ben de aynı sorunun ülkemiz için de geçerli olduğunu, neden halkın kullanımına açmadıklarını sordum. Yanıtı “hiç öyle düşünmedik ki!” oldu. Aslında bu kadar basit. Hiç öyle düşünmedik ki! Gelin öyle düşünelim o zaman! İnovasyonu ekonomik bir sürecin parçası olmanın yanısıra sosyal sorunların çözümü için de bir kaynak olarak görelim. Geleceği kurmanın yolu sosyal inovatif bir toplum yapısından geçiyor çünkü. 47 HAZİRAN 2013 LABORATUVARLAR VE İNOVASYON TSE LABORATUVARLARINDA İNOVATİF HEDEFLER Mehmet HÜSREV TSE Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanı Türk Standartları Enstitüsü olarak, tüm ilgili taraflarla ortak vizyonumuz güvenilir marka olabilmek ve büyük Türkiye idealidir. Küresel arenada uygunluk değerlendirme pazarı yaklaşık 200 milyar doları bulmaktadır. Ülkemizde ise bu rakam yaklaşık 1.5 milyar dolar civarındadır. Ülkemizin 2023 vizyonuna ulaşmak için, ciro gücüne paralel olarak marka gücüne de ulaşmak zorundayız. Bu da ancak, standart ve kalite bilinci ile mümkün olabilir. “Standart yaşamı kolaylaştırır, kalite mutlu eder, marka ise güçlü kılar” Bunun yolu da inovasyon ve bilgiden geçmektedir. Enstitü olarak, bu bilinçle kararlı bir şekilde yolumuza devam etmekteyiz. Aynı zamanda sanayicimizin ulusal ve uluslararası arenada etkin olarak faaliyetlerine devam edebilmesi; sürdürülebilir kalite anlayışı ve rekabet gücünden geçmektedir. Bu alanda gerekli stratejiler; farklılık yaratmak, düşük maliyetle ürün/hizmet üretmek veya marka olabilmekten geçer. Bu stratejileri gerçekleştirebilmek için de firmaların ihtiyaç duyacağı öğeler: test, gözetim, belgelendirme ve eğitim faaliyetleridir. TSE Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanlığı olarak sektörde faaliyet gösteren sanayicilerimizin bu ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde konumlanmış bulunuyoruz. 48 Bilindiği gibi gümrük duvarları artık ortadan kalkmış, bunun yerini standardizasyon ve kaliteden oluşan teknik uygulamalar almıştır. Bu uygulamaların rahatlıkla aşılabilmesi adına gerekli yatırımları yapmak, standardizasyon ve kalite bilincini oluşturmak temel amacımızdır. Bu amaçtan hareketle, Enstitümüzde yeni bir vizyon geliştirilmiş ve bu vizyona uygun olarak da yatırım kararları alınmıştır. Yatırım kararlarımızda temel odak noktamız, günümüz laboratuvar anlayışından sıyrılarak inovasyonu hedef alan bir anlayıştır. Ülkemizde şimdiye kadar laboratuvar anlayışında klasik bir yaklaşım benimsenmiştir. Şöyle ki; ihtiyaçlar ortaya çıktıkça öncelikle yurtdışından laboratuvar hizmetleri alınmış, daha sonra bu alandaki boşluklar görülerek gerekli laboratuvar yatırımları yapılmıştır. Artık Ülkemizin 2023-2053 vizyonuna paralel olarak, günümüz ve gelecekteki endüstri ihtiyaçları, teknolojik gelişim trendi, uygar toplum seviyesine çıkartacak ve insanların yaşam kalitesini artırıcı esaslar göz önüne alınarak proaktif laboratuvarlar anlayışı ve yatırımları planlanmaktadır. Laboratuvar hizmetleri sektöründe; ülkemizin laboratuvar çöplüğü haline gelmesini engellemek, cihaz alımlarında yurtdışına gereksiz yere döviz akşının önünü keserek, Bakanlıklarımızla birlikte bir “Ortak Laboratuvar Havuzu” oluşturulması gerekmektedir. Örnek olarak Avrupa Ülkelerinin kullandığı laboratuvarlar arası karşılaştırma sağlayıcıları havuzu olan “Eptis” veri tabanı sisteminin, ülkemizde ulusal düzeyde hayata geçirilmesi gerekmektedir. Böyle bir oluşuma öncülük edebilecek olan Enstitümüz, bu sayede hem ülkemizde, hem de Ortadoğu ve İslam Coğrafyasın ’da söz sahibi olacak, sektöre tabir yerinde ise “Abilik” edebilecektir. Böylece hem ülkemizin laboratuvar envanteri ortaya çıkacak hem de, TSE tarafından taşeron laboratuvarlar atanarak, laboratuvarcılık anlayışında da farkındalık sağlanacaktır. Yatırım projelerimize örnekler vermek gerekir ise; Enstitümüz deney laboratuvarları oldukça geniş kapsamda sektöre hizmet vermektedir. Elektroteknik Laboratuvarlarımızda EMC konusunda hizmet profilimizi ve deney yeteneklerimizi oldukça genişletildi. Makine konusunda özellikle Sıhhi Tesisatların Deneyleri için önemli yatırımlar yapılmıştır; önümüzdeki günlerde bu ürünlerin Akustik deneyleri de yapılabilecektir. Isı sektörü kapsamında Radyatör Deney Laboratuvarı da hizmet vermeye başlamıştır. 2012 yılı içerisinde hizmete alınan ülkemizdeki tek ATEX/IECEx konusundaki deneyler İzmir Ex Laboratuvarımızda yurt dışına gönderilmeden artık yapılabilmektedir. “Enerji Verimliliği” ve “Yalıtım” dünyada ve ülkemizde gittikçe önem kazanan konular arasında yer almaktadır. Yalıtım alanında, Yangın ve Ses konusunda da önemli yatırımlara imza atılmış olup bu konuda Kayseri ve İstanbul- Tuzla’da laboratuvar yatırımları yapılmıştır. Benzer şekilde Kayseri’ye kurulan ve Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah GÜL ve Sayın Enerji Bakanımız Taner YILDIZ’ın katıldığı bir tören ile açılışı yapılan; yalıtımın en önemli aktörleri olan, Cam, Kapı ve Pencere Sistemlerinin CE işaretlemesi için gerekli tüm Mekanik ve Yalıtım deneyleri artık ülkemizde TSE- Kayseri Laboratuvarımızda yapılabilmektir. Bu laboratuvar, tüm yapı malzemelerinin yangına dayanım deneyleri ile cam ve malzeme, kapı ve pencere sistemleri, performans deneylerini yapabilecek Türkiye’nin ilk ve tek entegre deney laboratuvarıdır. Laboratuvar kompleksi cam, kapı ve pencere sistemleri ile yangına dayanım deneylerinde üreticilerin AB direktiflerinde öngörülen yapı malzemeleri yönetmeliği sistem 3-CE işaretlemesi gerekliliklerini karşılayacak şekilde geniş bir kapsamda TÜRKAK tarafından akredite edilmiş ve ilgili bakanlık tarafından da onaylanmış laboratuvar statüsü kazanmıştır. “Enerji Verimliliği” ve “Yenilenebilir Enerji” konusunda da uzun vadeli hedef ve yatırımlarımız mevcuttur. Bu konuda Güneş (PV) ve Rüzgâr Enerjisi Pilot uygulaması hizmete alınmış olup “Klima Laboratuvarı” fizibilite çalışmaları devam etmektedir. Ankara Temelli yerleşkesinde 250.000 m2 alanda Laboratuvar kompleksi çalışmalarımız başlamış bulunmaktadır. Laboratuvar kompleksi sanayicimizin yurt dışına bağımlığını azaltacak mevcut laboratuvar anlayışının daha da ötesine geçecek bir proje olacaktır. Gelecek 50 yılın ihtiyacını karşılayacak modüler bir yapıda laboratuvar kurmayı hedeflemektedir. Bu kapsamlı projede enerji verimliliği, çevre, nano teknoloji ve savunma sanayi gibi yeni alanlarda da hizmet verebilecek düzeyde olacaktır. Bu konular ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Hayatımızda kritik öneme sahip olan gıda sektöründe de atılımlarımız hızla devam etmektedir. Bu konu ile ilgili olarak, yatırımları tamamlanmış olan ve önümüzdeki ay hizmete girmesi planlanan Gebze Biyogenetik ve Gıda Laboratuvarında; daha önce Enstitümüz bünyesinde yapılamayan; Gıdalarda alkol analizi, Pestisit analizi, Veteriner ilaç kalıntısı analizi, Balda tağşiş tespitine yönelik analizler, GDO Analizi, DNA köken analizi, Melamin analizi, İçme suyu ve kullanma suyu analizleri, Katkı maddesi analizleri yapılabilir hale gelecektir. Bununla birlikte rutin olarak yapılan mikrobiyoloji, gıda analiz ve enstrümantal analizlerin de devamlılığı sağlanacaktır. Enstitümüzdeki yeni faaliyet alanlarımızdan en önemlilerinden biriside Havacılık sektörü ile ilgilidir. Bu çerçevede Türk Hava Yolları Teknik A.Ş ile Enstitümüz arasında bir protokol imzalanmıştır. Bu protokol ile havacılık sektörünün ihtiyaç duyacağı test ve analiz çalışmalarını karşılamaya yönelik yatırım çalışmalarımız başlamıştır. Bunun ilk örneği; uçak içerisinde kullanılan malzemelerin yangına dayanım analizleridir. Bununla ilgili olarak havacılık üssü olan Sabiha Gökçen Havalimanına yakın konumda bulunacak yerleşkemizde planlama çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalarımızla havacılık sektörümüzün analiz ihtiyaçlarına cevap verecek ve sanayicimizin de bu alanda üretim yapma kabiliyetlerini artırmasına destek olunacaktır. Böylece hem yerli üreticimiz havacılık sektörünün ihtiyaç duyacağı ürünlerin üretimi konusunda önü açılacak hem de TSE bu alandaki analiz ihtiyaçlarını karşılayarak, yurtdışına bağımlılığı ortadan kaldırmış olacaktır. Bu yatırımlarımıza ve yenilikçi politikalarımıza paralel olarak, mevcut laboratuvar altyapısını her yıl % 8 – 10 oranında yatırım yapılarak yenilenmesi sağlanmaktadır. 49 HAZİRAN 2013 Bu büyüme ve yeni iş potansiyelimizle birlikte yeni personel alımları ve mevcut personelin sürekli eğitim faaliyetleri ile niteliğinin artırılması sağlanmaktadır. Deney Laboratuvar yatırımızla birlikte, Kalibrasyon Laboratuvarlarımızın da yetenek ve kapsamını süratle genişletmekteyiz. Bilindiği üzere ölçülemeyen hiçbir olgu kontrol edilemez. Gerek sanayicilerimizin ARGE ihtiyaçlarında gerekse kendi üretim ve laboratuvar ekipmanlarının ölçüm doğruluğu son derece önemlidir. Kalibrasyon: Belirlenmiş koşullar altında, ölçme sisteminin veya ölçme cihazının gösterdiği değerler veya maddi ölçüt ile gösterilen değerlerle ölçülen büyüklüğün bunlara karşılık geldiği bilinen değerleri arasındaki ilişkiyi belirleyen işlemler dizisidir. Kalibrasyonu bir doktor hasta ilişkisi ile anlatmaya çalışırsak, yanlış ölçen hastane veya tıbbi laboratuvar cihazı ile yapılacak teşhis yanlış olacaktır. Yanlış teşhis ise yanlış tedavi yaklaşımlarını ortaya çıkarıp yanlış sonuçlara neden olacaktır. Kalibrasyonu bir müşteri satıcı ilişkisi ile anlatmak istersek, hatalı tartım yapan bir terazi ile yapılan alışveriş sürecinde, satılan malın miktarı müşterilehine veya aleyhine yanlış olacaktır. Hatalı mal miktarı yanlış kar zarar hesaplarına veya imaja sebep olup ya satıcının zararına ya da malın geri dönmesine neden olup iş kaybına neden olacaktır. Örneklerde de tanımlandığı üzere kullanılan her ölçüm cihazı, makinesi veya aleti mutlaka kabul edilebilir hata sınırları (toleranslar) içerisinde çalışır durumda olmalıdır. Kalitenin sürekliliğini sağlayabilmek için ayrıca bu cihazların periyodik olarak kontrollerinin yapılması gereklidir. Bu nedenle kalibrasyon faaliyeti akreditasyon ve kalite standartlarının vazgeçilemez bir gereği olmuştur. Kalibrasyonlar neticesinde elde edilen sertifikalar aracılığı ile kullanıcılar ölçüm yaptıkları cihazlar ile ilgili güvenlerini periyodik olarak tazeleme fırsatı bulmaktadırlar. Kalibrasyon kullanıcıya sadece cihazının doğruluğu hakkında bilgi vermekle kalmayıp aynı zamanda bu cihazla yapılan tüm ölçümler için izlenebilirlik delillerini de beraberinde sunmaktadır. İzlenebilirlik: Doğruluğu en kaba ölçme faaliyetinden ulusal çerçevede en yüksek metrolojik vasfa sahip olan standarda kadar kesintisiz olarak yapılan mukayeseli ölçme işlemleri dizisidir. Böylece ülke içerisinde yapılan tüm ölçümlerin birlikteliği ve bu ölçümlerin uluslararası sistemine entegrasyonu garanti altına alınmaktadır. TS EN ISO 9000 gibi kalite ve TS EN ISO 17025 gibi akreditasyon standartları bilindiği üzere kalibrasyonu şart koşmaktadırlar. Bu nedenle kalibrasyon, denetim 50 süreçlerinde mutlaka incelenmesi gereken bir başlık olmuştur. Bilim ve teknolojide gelişmeler devam ettiği sürece, yapılan ölçümler için belirsizlik düşmekte bununla ilişkili olarak da ölçümlerde kesinlik artmaktadır. Ölçüm belirsizliklerinin düşmesi veya daha doğru ve kesin ölçüm sonuçlarının elde edilmesi ile birlikte ölçüm metotlarında da değişiklikler kaçınılmaz olmaktadır. Birbirini tetikleyen bu iki değişim elbette zaman içerisinde metot standartlarının da değişmesi gerçeğini ortaya çıkartmaktadır. Günümüzde nanometre mertebesinde tespit edilebilen boyut ölçümleri, örneğin, pürüzlülük değerlerinin çok düşük olduğu yüzeylerin elde edilebilmesi, genetik kopyalama ve değişikliklerin laboratuvar koşullarında gerçekleştirilebilmesi gibi konuları beraberinde getirmiştir. TSE kalibrasyon laboratuvarlarının sunduğu hizmetlerin gerçekleştirilmesi ve bu hizmetlerin sunumunda katma değer sağlayan yenilikçi yaklaşımlar ile ilgili bazı çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar; kalibrasyon sertifikalarının elektronik ortamda verilmesi, ölçüm sonuçları ile ilgili sertifikaların hemen kalibrasyon mahallinde hazır hale getirilmesi ile birlikte çok kısa sürede hizmetin sonuçlandırılması etkinlikleri üzerinde çalışmalar belirli bir aşamaya gelmiştir. Mobil kalibrasyonlarda, zaman yönetiminin iyileştirilmesi açısından randevu sistemi ile ilgili çalışmalar düşünülmektedir. Tüm bunlara ilave olarak önümüzdeki iki yıl içerisinde TÜBİTAK ile birlikte iki farklı proje sonuçlanmış olacaktır. Bunlardan bir tanesi 100kN değerine kadar kuvvet ölçme sistemlerinin kalibrasyonları diğeri ise en çok 250 kgf yük değerine kadar olan Rockwell, Brinell ve Vickers sertlik ölçekleri için referans blok kalibrasyonlarını kapsamaktadır. Özellikle Rockwell ölçeği için kullanılacak lazer iz derinliği ölçme sisteminin yerli imkânlar ile ve özgün olarak tasarlanması düşünülmektedir. Sonuç olarak; Enstitümüz laboratuvarlarının ulusal referans laboratuvar olmasını sağlamak, test, gözetim ve sertifikasyon anlamında sanayimizin dışarıya olan bağımlılığını azaltarak, ülkemizden döviz çıkışını engellemek ve hatta gerek yakın islam coğrafyası, gerekse Ortadoğu ve Balkanlarda kurumumuzu bir laboratuvarcılık merkezi haline getirerek, ülkemize diğer ülkelerden döviz girişini sağlamayı hedeflemekteyiz. Dolayısıyla bu açılımların ülkemizin cari açığının azaltılması, 2023 ve 2053 vizyonuna ulaşması noktasında katkı sağlayacağı aşikârdır. Enstitümüz laboratuvarcılık alanında da her zaman öncü, güvenilir, tarafsız ve inovatif yaklaşımlarla hizmetlerine kesintisiz devam edecektir. Doğan YAZAR TSE Belgelendirme Merkezi Başkanı TSE Belgelendirme Hizmetlerinde İnovasyon Belgelendirme Merkezi Başkanlığı Kalite Politikası Türk Standardları Enstitüsü, 1964 yılında uygulamaya koyduğu “TSE Markası Sistemi” ile standarda uygunluk belgelendirmesini başlatmış ve bu sistem ile üreticilerin standardlara uygun ve kalite seviyesi yüksek mal üretme şuurunun yaygınlaştırılmasının yanı sıra tüketicilerin can ve mal güvenliğini korumayı, karşlaştırma ve seçim kolaylığını sağlayarak, kalite yönünden aldanmalarını önlemeyi hedef almıştır. Belgelendirme Merkezi Başkanlığı bünyesinde ihtiyari ve mevzuat kapsamında olmak üzere iki ana başlık altında yasal statüde belirtilen esaslar çerçevesinde üst yönetim tarafından belirlenmiş kalite politikası ve organizasyonel yapı temelinde hizmet verilmektedir. Belgelendirme Merkezi Başkanlığı Kalite Sistemi, TS EN 45011:2001 “Ürün Belgelendirmesi Yapan Belgelendirme Kuruluşları İçin Genel Şartlar” ve TS EN ISO IEC 17020:2005 “Çeşitli Tipteki Muayene Kuruluşlarının Çalıştırılmaları İçin Genel Kriterler”, TS EN ISO IEC 17021:2011 “Uygunluk Değerlendirmesi-Yönetim Sistemlerinin Tetkikini ve Belgelendirmesini Sağlayan Kuruluşlar İçin Şartlar” ve TS EN ISO IEC 17025:2010 “Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği İçin Şartlar” standardlarına ve ürün belgelendirme, inceleme ve muayene faaliyetleri ile ilgili olarak yayınlanan ISO/IEC rehber dokümanları (Kılavuz 7, 23, 27, 28, 53, 65 ve 67) ve Standardları ile TSE faaliyetlerini düzenleyen Yönetmeliklerden ve Yönergelerden oluşan TSE Mevzuatı’nın gereklerini sağlayacak şekilde yapılan işin hacmi ile uyumlu olan bir kapsamda kurulmuş ve uygulamaya konulmuştur. Belgelendirme Merkezi Başkanlığı sunmakta olduğu hizmetlerinde; • Güvenilirlik, tarafsızlık, gizlilik, bağımsızlık ve her türlü ayrımcılıktan uzak olarak eşit muamele ilkelerinden taviz vermeden, • Teknolojik gelişmeleri takip ederek, • Uluslararası kabul gören yeni yaklaşımlara uyumlu sürekli gelişmeyi sağlayarak, • İnsan ve çevreye duyarlı bir hizmet anlayışıyla üreticileri, hizmet sunanları yönlendiren bir politika izleyerek, • Sürekli eğitim yolu ile çalışanlarının yeterliliğini, gelişimini ve bireysel katkılarını artırarak, • Hizmetlerini icra ederken, edindiği bilgilerin üçüncü tarafların avantajına, uygunsuz kullanımına hiçbir şart altında izin vermeyerek, • Hukukun üstünlüğünü gözeterek, • Müşterilerine kaliteli hizmet vererek, ve • Bu hizmetlerde görev alan personelini ve uzmanları idari ve teknik kararlarını etkileyebilecek her türlü ticari, mali ve diğer baskılardan uzak tutarak, ülkemizin ve TSE’nin itibar ve saygınlığını korumak için her zaman gerekli titizliği gösterecektir. Ürün belgelendirme faaliyetleri için görev yapacak belgelendirme, uygunluk değerlendirme ve inceleme uzmanlarının sürekli eğitimi, atanması ve performans değerlendirmesi için kriterler oluşturulmuş ve bu kapsamda uygulamalar ilgili prosedür kapsamında gerçekleştirilmektedir. 51 HAZİRAN 2013 BELGELENDİRME VE İNOVASYON BELGELENDİRMEDE YENİ AÇILIMLAR Belgelendirme Merkezi Başkanlığı hedefleri belirlenmiş olup, hedeflerin değerlendirilmesi, Yönetim Gözden Geçirme Toplantılarının gündem maddelerinden birisi olup hedeflere ulaşılabilirlik periyodik olarak bu toplantılarda da Üst Yönetim tarafından incelenmekte ve ulaşılamayan hedeflerin sebepleri araştırılarak, gerektiğinde bu sebeplerin ortadan kaldırılabilmesi için ilave tedbirler alınmaktadır. Belgelendirme Merkezi Başkanlığı kalite sisteminin sürekliliği iç tetkiklerde ve Yönetim Gözden Geçirme Toplantılarında değerlendirilir. Ayrıca, faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sırasında ortaya çıkan uygunsuzluklarda gerekli düzeltici ve önleyici faaliyetler ilgili prosedüre göre gerçekleştirilmektedir. Belgelendirme Merkezi Başkanlığı’nda yürütülen belgelendirme, inceleme ve muayene hizmetleri ile ilgili olarak müşteri memnuniyetinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi amacıyla müşteri memnuniyeti anketleri düzenlenmekte ve sonuçları değerlendirilmektedir. TSE’den, ürettiği ürün için belge almak isteyen üretici, üretim yerinde ve üretmiş olduğu madde, mamul ve ürün üzerinde yapılan incelemeler sonucu belge almaya hak kazandığında, bu hakkını TSE ile bir sözleşme imzalayarak elde etmektedir. Ürün Belgelendirme genellikle ürünün sunulacağı piyasalarda kabul edilen standardların esas alındığı faklı uygunluk değerlendirme işlemlerini kapsayan bir hizmet türüdür. Belge bu uygunluk değerlendirme işlemlerinin sonucu olup ürünün standardlara uygun olduğuna dair düzenlenmiş olan yazılı bir dokümandır. TSE tarafından düzenlenen belgeler sadece belge üzerinde yazılı ürüne ve üreticinin ticari markası için geçerlidir. Onaylanan ürün üzerinde TSE’ye bilgi vermeden yapılacak değişiklikler belgenin geçersiz hale gelmesine neden olur. TSE belgelendirme işlemi üretimin TSE tarafından kontrol altında tutulması halinde üreticiye TSE’ye ait bir markanın kullanma iznini vermektedir. Bu Markalardan en çok tanınanı TSE Markasıdır. TSE ürün belgelendirme sistemi içinde Belge Sahibi Kuruluşlar, ÜBM Yönergeleri gereği TSE Ürün Belgelendirme Markalarını; • Sadece belge üzerinde yazılı üretim yerinde ürettikleri ürünleri için kullanılabilirler, • Bir TSE Markasından birini kullanmaya hak kazandığı ürün ve ambalaj üzerinde belgelendirmeye esas olan standart ve kriterlerde tanımlanan işaretlemelerle birlikte, ticari markasını, varsa ticari modelini, kullanmaya hak kazandığı TSE Markasını silinmeyecek ve görünebilir şekilde iliştirmekle yükümlüdür. • Kullanmaya hak kazandığı bir TSE Markasını haklı nedenlerle ürün üzerinde ve/veya ambalajında kullanmak istemiyorsa bu konuda ÜBM’den yazılı izin 52 almak zorundadır, bunlara ek olarak kusurlu ürünler üzerinde kullanma izni olsa dahi, bilerek TSE’ye ait markayı hiçbir şekilde kullanmazlar. Akreditasyon Konusunda Yapılan Çalışmalar Ve Kapsamlar Türk Standardları Enstitüsü Belgelendirme Merkezi Başkanlığı uygunluk değerlendirme kuruluşu olarak ürün belgelendirme faaliyetlerinin güvenilirliğini ve geçerliliğini desteklemek amacıyla TS EN 45011 standardı kapsamında akreditasyon çalışmalarına 2009 yılında başlanmış ve bugüne getirilmiştir. Belgelendirme Merkezi Başkanlığı 2009 yılında başladığı Akreditasyon çalışmalarının sonucunda bünyesinde bulunan sektörel Belgelendirme Müdürlüklerinin ürün belgelendirme faaliyetleri TS EN 45011 standardı kapsamında TÜRKAK tarafından 17 ürün grubunda, 110 standardda akredite edilmiştir. 2010 yılında Merkez Belgelendirme Müdürlüklerine İstanbul ve İzmir Ürün Belgelendirme Müdürlükleri de eklenerek Akreditasyon kapsamı 36 ürün grubunda, 217 standardda akredite edilmiştir. 2011 yılında Belgelendirme Merkezi Başkanlığı faaliyetlerinin yürütüldüğü 18 ilin tamamı Akreditasyon kapsamına alınmış ve 39 ürün grubunda, 276 standardda akredite edilmiştir. 2013 yılında Belgelendirme Merkezi Başkanlığı ürün belgelendirme faaliyetlerinde Akreditasyon kapsamı 53 ürün grubunda, 359 standardda akredite edilmiştir. Sektörlere göre 2013 yılı itibari ile Akreditasyon Kapsamımız aşağıdaki şekildedir. SEKTÖR TOPLAM KAPSAM Elektroteknik 13 Standard 102 Yapı Malzemeleri 10 69 Kimya 6 25 Makine Gıda 9 11 41 98 Bilişim Teknolojileri 4 24 53 359 Ürün Grubu 2013 yılı sonunda planlanan belge yenileme denetimi ile kapsamımıza yeni standardlar ve ürün grupları eklenecek olup Belgelendirme Merkezi Başkanlığı akreditasyon kapsamları arttırılmaya devam edilecektir. Belgelendirme Merkezi Başkanlığı Bünyesinde Başlatılan Yeni Belgelendirme Çalışmaları YAPI SEKTÖRÜNDE E1 Belgelendirmesi ‘’Formaldehit’’ insan, sağlığına zararlı olan, kanserojen bir madde olup ahşap esaslı levkullanılmakhalarda tadır. Bu kanserojen madde, levhaların bazı mekanik özelliklerini olumlu yönde etkilerken insan sağlığını ise son derece olumsuz etkilemektedir. Ahşap esaslı levha standartları formaldehit içeriğini iki sınıfa ayırmıştır. EN standartlarında E1 ve E2 olarak adlandırılan bu kanserojen madde başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, dünyanın pek çok ülkesinde sınırlandırılmış ve E1 sınıfından daha yüksek bir sınıfa izin verilmemektedir. Ahşap esaslı levhalardan yapılan mobilyalarda ise E1 belgesine sahip ham madde seçilmesi son derece önem arz etmektedir. Mobilya üreticilerinin bu anlamda başta ahşap esaslı levha olmak üzere kullandıkları tüm hammaddeler için tedarikçilerini E1 belgeli firmalardan seçmeleri zamanla piyasada konuyla ilgili önemli bir bilinç oluşturacaktır. Mobilya üreticilerinin E1 belgesi talep etmesi halinde, mobilya yapımında kullandıkları levhanın üretim tarihinin izlenebilirliğini ibraz etmeleri gerekmektedir. Bu durumda belgelendirme için numune alınabilir ve mobilya üreticilerinin ham madde olarak kullandıkları sadece ahşap esaslı levha için E1 belgesi düzenlenebilir. Türk Standardları Enstitüsü Belgelendirme Merkezi Başkanlığı, Yapı Malzemeleri Sektörü Belgelendirme Müdürlüğü, ahşap ürünlerde sağlık açısından büyük risk oluşturan formaldehit emisyon seviyelerinin kontrolü ile ilgili olan E1 belgelendirme hizmetlerini uzman kadrosu ve güçlü laboratuvar alt yapısı ile kısa sürede gerçekleştirmektedir. E1 Belgelendirmesi için gerekli testler TSE Gebze Yapı Malzemeleri Laboratuvarlarında yapılmaktadır. E 1 Belgesi E1 Belgesi; ahşap esaslı levhaların üretiminde kullanılan formaldehitin yayılımının tespiti amacıyla, üretim yerinin incelenerek teknolojik yeterliliğinin ve fabrika üretim kontrolünün sağladığının görülmesinden ardından, alınan numunelerin muayene test sonuçlarının standartta belirtilen E1 sınırlar içerisinde sonuçlanması durumunda düzenlenen belgedir. Bu belge ile başvuru sahibi, sözleşme yapılmasını takiben düzenlenen belge ile lişkilendirilen markayı kullanma hakkını kazanır. TSE tarafından belirlenen aralıklarla yapılan ara kontrollerde numune alınır, üretim yeri incelemesi yapılır.E1 belgesinin geçerlilik süresi bir yıldır. E1 Belgelendirmesi Yapılan Ürünler • Yüzlendirilmemiş; Yonga Levhalar, OSB, MDF, Masif Ahşap Levhalar, LVL (Soyma Tabakalı Lamine Kereste). • Boyanmış veya Yüzlenmiş; Yonga Levha, OSB, MDF, Kontrplak, Masif Ahşap Levhalar, Lif levhalar, Çimentolu yonga levhalar, laminatlar, parkeler. EVLERDE FORMALDEHİT YAYILIMI Deneylerle İlgili Standardlar • TS EN 717-1 - Ahşap esaslı levhalar – Formaldehit salınımının tayini - Bölüm 1: Oda metodu ile formaldehit yayılması, • TS EN 717-2 - Ahşap esaslı levhalar- Formaldehit ayrışması tayini- Bölüm 2: Gaz analiz metodu ile formaldehit ayrışması. Ürünlerle İlgili Standartlar • TS EN 13986 -Yapılarda Kullanılan Ahşap Esaslı Levhalar-Karakteristikler, Uygunluğun Değerlendirilmesi ve İşaretleme • TS EN 14342+A1-Ahşap Yer Döşemeleri 9-Karakteristikler, Uygunluğun Değerlendirilmesi ve İşaretleme • TS EN 438-7-Dekoratif Lâmine Levhalar (HPL) – Yüksek Basınçta Sıkıştırılmış-Termoset Reçine Esaslı -Bölüm 7: İç ve Dış Duvarlarla Tavanın Son İşlemleri İçin Kullanılan Kompozit Paneller (HPL) ve Sıkıştırılmış Lâminatlar • TS EN 14041 - Elâstik, Tekstil ve Lâmine Yer Döşemeleri - Temel Özellikler E1 belgelendirme hizmetleri ile ilgili güncel her türlü bilgi için lütfen www.tse.org.tr adresini ziyaret ediniz. 53 HAZİRAN 2013 Yeşil Bina Belgelendirmesi Yeşil Bina Nedir? Binaların yeşil olarak tanımlanabilmesi için, sürdürülebilir arazi planlaması, su ve enerji, ekolojik malzeme kullanımı, iç ortam hava kalitesi, kullanıcı sağlığı ve konforu, ulaşım ve atıkların kontrolü, erişilebilirlik, akustik ve kirlilik, yangına dayanım gibi alanlarda belli standartları karşılaması gerekir. Bu konular altında kaynakların verimli kullanılması, binanın tasarım ve inşaat sürecinde çevreye etkisinin azaltılması ve yapılan tasarımın her yaşta ve her türlü bedensel/fiziksel özellikteki insanı kapsayıcı özellikte olması amaçlanır. Akla gelebilecek tüm yapılar; konutlar, alışveriş merkezleri, iş merkezleri, ofis binaları, hastaneler, okul ve üniversiteler, kamu binaları yeşil bina özelliklerine göre üretilebilir ve gereklilikler sağladığı tespit edilirse yeşil bina olarak belgelendirilebilir. Neden Yeşil Bina? Yeşil bina sınıflamasına giren yapıların diğer ortalama binalara göre enerji kullanımı, CO2 emisyonu, su tüketimi, katı atık miktarı ve bina bakım maliyetlerinde büyük oranda azalma sağladığı yapılan araştırmalar sonucunda görülmüştür. Bunun yanı sıra yeşil bina belgelendirmesinde kontrol edilen hususlar doğrultusunda; engelliler açısından erişilebilirliğin standart hale gelerek yaşamlarının kolaylaştırılması, çevre ve insan sağlığına duyarlılık kazandırılması (İç mekan hava kalitesi), malzeme ve kaynakların etkin kullanılması, rekreasyonel alan gelişimi sağlanmaktadır. Dünyada Yeşil Bina Yeşil Bina belgelendirmesi dünyada çok farklı kuruluşlar tarafından farklı metotlarla yapılmaktadır. Bunlardan öne çıkanlar; İngiltere’de Building Research Establishment Environmental Assessment Method (BREEAM), ABD’de Green Building Certification Institute Leadership in Energy and Environmental Design (LEED), Avustralya’da Green Building Council of Australia Greenstar , Japonya’da CASBEE, Almanya’da Deutsche 54 Gessellschaft für Nachhaltiges Bauen’dir. Türkiye’de de Türk Standardları Enstitüsü ülkemiz koşullarını göz önünde bulundurarak Yeşil Bina Kontrol Kategorilerini belirlemiş ve bu anlamda çalışmalarını yürütmektedir. Neden Yeşil Bina Belgelendirmesi? Yeşil Binaların Belgelendirmesi ülke ekonomisine birçok yönden fayda sağlayacaktır: 1.Enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz enerji tasarrufu sağlıyor: %25 e kadar. 2.Yenilenebilir doğal enerji kaynaklarını teşvik ediyor örn: rüzgar ve güneş enerjisi hızla tükenen kaynaklarımız için tekrar kullanım vadediyor: geri dönüşüm kullanımı ve depolanmasını teşvik ediyor. 3.Yaşam alanları için sağlık vadediyor ve sağlık masraflarını düşürüyor. 4.Türkiye’de içme suyu olarak kullanılabilecek su miktarı yalnızca %2 büyük oranda su tasarrufu sağlıyor. 5.Yapılaşmada çarpıklığı önlüyor, kentsel dönüşümü destekliyor. 6.Yerel yapı malzeme kullanımını destekliyor: yereldeki taşra üretimlerinin varlığına büyük oranda teşvik ediyor. 7.Kaliteli (biz TSE belgeli isteyeceğiz) malzeme kullanımını teşvik edilerek puan veriliyor. 8.Bina yapımında alanında uzmanlaşmış personel kullanımını destekliyor; istihdamı teşvik ediyor.örn: iç mimar , peyzaj mimarı vs… KİMYA SEKTÖRÜNDE Kozmetikte İyi Üretim Uygulamaları (Gmp - Good Manufacturing Practices) Belgelendirmesi TSE, “Helal Gıda” belgelendirmesi hizmetlerinin ardından SMIIC (İslam Ülkeleri Standart ve Metroloji Enstitüsü) tarafından “Helal Kozmetik” standardının yayınlanmasıyla, “Helal Kozmetik” belgelendirme faaliyetlerine, Belgelendirme Merkezi Başkanlığı çatısı altında başlayacaktır. “Kozmetik” tanımı ülkeler arasında farklı şekillerde yapılmasına rağmen günümüzde, hem ülkemizde hem de dünya da Avrupa’da yapılmış, aşağıda verilen tanımlama en çok kabul gören tanımdır; Kozmetik: İnsan vücudunun dış kısımlarına; epiderma, tırnaklar, kıllar, saçlar, dudaklar ve dış genital organlarına ve dişler ile ağız mukozasına uygulanmak üzere hazırlanmış, tek veya temel amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek, görünümünü değiştirmek, bunları korumak, iyi bir durumda tutmak veya vücut kokularını düzeltmek olan bütün madde veya karışımları ifade eder. Council) gibi bölgesel islam örgütler kendi belirledikleri kriterlere göre belgelendirme yapmaktadırlar. “Helal Kozmetik” ise islami kurallara göre üretilmiş kozmetik ürününü ifade eder. “Helal Kozmetik” standardı, SMIIC TC2 ''Helal Kozmetik Teknik Komitesi'' tarafından programa alınmış ve hazırlanma aşamasındadır. TC2’nin başkanlığını Türkiye ve Türkiye adına TSE yürütürken, sekreteryalığını ise Birleşik Arap Emirlikleri adına ESMA yapmaktadır. Çalışmaları hızlı bir şekilde devam eden standardın 2-3 ay içerisinde yayınlanması öngörülmektedir. Peki neden “Helal Kozmetik” standardı yayınlanması gerekliliği oluşmuştur; 1. Yılan zehiri, plasenta gibi şüpheli birçok ürünün kozmetik sektöründe kullanılması, 2. %99’u müslüman bir ülke olan ülkemizde helal gıda konusunda yapılan belgelendirme çalışmalarının bir başka ayağı olan gıda dışı (non-food) helal madde kullanımı konusunda dini hassasiyetleri bulunan tüketicilerin beklentilerine karşılık verilebilmesi, 3. Malezya, Endonezya, Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’da başka dinlerle içiçe yaşayan büyük müslüman toplulukların helal gıda ve gıda olmayan (non-food) maddelere teveccühlerinin, dini farkındalıklarının günbegün daha da artması, Türkiye’nin de ihracat yapan üreticisi ve belgelendirme kuruluşuyla bu büyüyen pazarda geç kalmadan yerini alabilmesi, 4. Helal gıda belgesi verilmesinin ardından müftülüklerce verilen helal onayının artık verilmemesi ama helal olup olmadığı bir dini otoritece onaylanmak zorunda olunan kozmetik, temizlik malzemeleri, ilaç v.s. konularında üreticinin bir muhatap bulamaması ve helal belgesini zorunlu tutan ülkelere ihracatta, üreticilerimizin zorlukla karşılaşmasının önüne geçilmesi için. Halihazırda “Helal Kozmetik”le ilgili dünyada yayınlanmış tek standart Malezya standardı olan; “MS 2200:2008 –Islamic Consumer Goods - Part 1 : Cosmetic and Personal Care - General Guidelines” standardıdır. Malezya standardı dışında IFANCA (Amerika İslami Gıda ve Beslenme Konseyi), EIC (European Islamic Ayrıca kozmetiklerle ilgili olarak 30 Mart 2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Kozmetik Mevzuatı, AB Kozmetik Direktifine (76/768/EEC) uyumlaştırılmış ve uygulama, söz konusu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlamıştır. 30/11/2010 tarihinde kabul edilen ve 11/07/2013 tarihinde yürürlüğe girecek olan AB’nin 1223/2009 sayılı kozmetik tüzüğü ile kozmetik üretim yerleri için İyi Üretim Uygulamaları (GMP) zorunlu hale getirilecektir. “Helal Kozmetik” belgelendirmesinde GMP ön koşul olarak değerlendirileceğinden, GMP ve Helal Kozmetik Belgelendirmeleri birbirini tetikleyen iki belgelendirme alanı olacaktır. Kozmetik sektöründe faaliyet gösteren çok uluslu firmaların çoğu Türkiye’de üretim ve pazarlama faaliyetleri yürütmektedir. Bunlardan bazıları; • Procter&Gamble, Henkel, Colgate Palmolive ve Unilever’dir. Ayrıca, sektörde geniş üretim kapasitesine sahip birçok yerel üretici vardır. Bunlardan bazıları; • Evyap, Eczacıbaşı, Hunca Kozmetik, Canan Kozmetik, Kurtsan İlaçları, Kopaş Kozmetik, Aromel Kozmetik,Hobi Kozmetik, Kosan Kozmetik, Erkul Kozmetik, Biota Bitkisel İlaç ve Kozmetik Laboratuarları, Rosense Kozmetik ve Lider Kozmetik’tir. Avrupa’da ki müslümanlara helal kozmetik hakkında ne düşündükleri sorulduğunda aşağıdaki cevaplar verilmiştir; • Bir sonra ki aşama nedir, Helal arabalar mı? • Dini kullanarak para kazanmaya çalışılıyor. • Ticarete dini karıştırmak kötü bir fikir. • Kozmetiklerin bu kadar hayvansal içerikleri olduğunu bilmezdim. • Tenime sürülen şeylerin emildiğini fark etmemiştim. • Eğer “Helal İlaç” yoksa haram ilaç kullanmak caizdir çünkü hayat kurtarır. Sürekli gelişip, pazar payını arttıran helal ve yeşil kozmetik, kişisel bakım ürünlerinin 2009 yılındaki Pazar değeri 69,5 milyon € olarak belirlenmiştir. Bu dünya pazarının nerdeyse 1/3’üne denk gelmektedir. Helal Kozmetik pazarı Ortadoğu’da yılda % 12 artmaktadır. Dünyadaki Müslüman sayısının yaklaşık 1.8 milyar olduğu göz önünde bulundurulursa pazarın çekiciliği açıktır. Ayrıca doğru pazarlandığında güvenli ve kaliteli ürün din farklılıklarını gözetmeksizin dünya pazarında yerini alabilecektir. 55 HAZİRAN 2013 “Helal Kozmetik” belgelendirmesinde GMP ön koşul olarak değerlendirileceğinden, GMP ve Helal Kozmetik Belgelendirmeleri birbirini tetikleyen iki belgelendirme alanımız olacaktır. Helal Kozmetik standardının hem Türkiye’de hem de dünyada kullanılabilmesi için SMIIC ve TSE’de yayınlanması için çalışmalar başlatılmıştır. SMIIC’de özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ile ortak çalışmalar yürütülürken, TSE’de ''Helal Kozmetik'' Teknik komitesi oluşturulmuştur. 2-3 ay içerisinde bu konuda kriter hazırlanması öngörülmektedir. %99’u müslüman bir ülke olan ülkemizde helal gıda konusunda yapılan belgelendirme çalışmalarının bir başka ayağı olan gıda dışı (non-food) helal madde kullanımı konusunda dini hassasiyetleri bulunan tüketicilerin beklentilerine karşılık verebilmek, • Malezya, Endonezya, Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’da başka dinlerle içiçe yaşayan büyük müslüman toplulukların helal gıda ve gıda olmayan (nonfood) maddelere teveccühlerinin, dini farkındalıklarının günbegün daha da artması, Türkiye’nin de ihracat yapan üreticisi ve belgelendirme kuruluşuyla bu büyüyen pazarda geç kalmadan yerini alabilmesi, • Helal gıda belgesi verilmesinin ardından müftülüklerce verilen helal onayının artık verilmemesi ama helal olup olmadığı bir dini otoritece onaylanmak zorunda olunan kozmetik, temizlik malzemeleri, ilaç v.s. konularında üreticinin bir muhatap bulamaması ve helal belgesini zorunlu tutan ülkelere ihracatta, üreticilerimizin zorlukla karşılaşmasının önüne geçilmesi için. Kozmetikte İyi Üretim Uygulamaları (GMP - Good Manufacturing Practices) Belgelendirmesi • Gıda, ilaç, kozmetik, medikal cihaz gibi insan sağlığını doğrudan etkileyen ürünlerin güvenilir koşullarda ve sistemlerde üretilmesi için hazırlanmış, ürünün hazırlanmasından dağıtımına, her aşamasında kirlenme olasılığını önlemek veya azaltmak amacıyla, koruyucu önlemleri içeren İyi Üretim Uygulamaları (GMP)’nin kozmetik sektörü için uygulamalarının belgelendirilmesi çalışmalarına başlanmıştır. GIDA SEKTÖRÜNDE ORGANİK TARIM BELGELENDİRME SİSTEMİ Organik Tarımın Amacı Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan hızlı nüfus artışı ve sanayileşme nedeniyle, dünyada açlık problemi ve çevre sorunlarıyla karşı karşıya kalınmıştır. Çözüm olarak, yoğun kimyasal girdi kullanımı ve yeni alanların tarıma açılması gibi politikalar geliştirilmiştir. Bunların neticesinde, aşırı ve bilinçsiz tarım ilacı (pestisit) ile gübre kullanımı, topraktaki organik madde ve canlılığın yitirilmesi, çiftlik hayvanları artıklarının kontrol edilmemesi, toprakta çoraklaşma ve tuzlanma, yanlış toprak işleme sonucu toprağın fiziksel yapısının bozulması, yabani hayatın kaybolması ve toprak erozyonu gibi sorunlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca verimliliği düşük olmasına rağmen, tarıma açılan yeni alanlar daha sorunlu ortamların oluşmasına sebep olmuştur. Bu problemlerin sonucunda alternatif bir üretim sistemi olarak Ekolojik Tarım, İngilizce konuşulan ülkelerdeki ismi ile Organik Tarım, Latin ülkelerindeki adıyla Biyolojik Tarım ortaya çıkmıştır. Organik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve sentetik mineral gübrelerin kullanımını yasaklayan, bunların yerine organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal düşmanlardan yararlanma gibi birçok çevre dostu tekniği tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar artışını değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şekli olarak tanımlanmaktadır. Organik tarımın uygulanmasının amaçları, • Yeterli miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek, 56 • Doğal sistem ve döngüler ile yaşamın zenginleştirilmesi ve korunmasını sağlamak, • Ekolojik koşullar göz önüne alınarak doğal yollarla ve uzun vadede toprak verimliliği sağlanmış olur. • Organik üretim ve uygulama sistemlerinin geniş sosyal ve ekolojik etkilerinden yararlanmak, • Toprak ve genetik kaynak erozyonu önlenir. • Mikroorganizma, toprak florası ve faunası, bitki ve hayvanların dahil olduğu bir tarım sistemiyle biyolojik döngünün artırılması ve teşvik edilmesi, • Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılır ve enerji tasarrufu yapılır. • Su miktar ve kalitesi korunur. • Faydalı ve sürdürülebilir bir su ekosistemi geliştirmek, • Üretici ve tarımsal işletmelerde çalışan insanların sağlığı korunur. • Toprak verimliliğini artırmak ve üretkenliğin sürekliliğini sağlamak, • Küçük çiftçilerin güvenliği ve gelir düzeyleri artırılır. • Doğal habitat ve bitkilerin korunması dahil üretim sistemi ve çevresinin genetik farklılığının devamının sağlanması, • Ekonomi desteklenir. • Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde edilir. • Sağlıklı ve uygun kullanım ile su kaynakları ve bütün yönleriyle yaşamın gelişmesine yardımcı olmak, • Üretim sistemlerinde mümkün olduğu kadar yenilenebilir kaynakları kullanmak, • Bitkisel ve hayvansal üretim arasında bir denge yaratmak, • Doğal davranışları dikkate alınarak canlılara yaşamın bütün koşullarını sağlamak, • Bütün kirlenme çeşitlerini asgariye indirmek, • Organik üretim için kullanılan yenilenebilir kaynakları özel işlemlere tabii tutmak, • Tamamen ayrıştırılıp biyolojik çevre tarafından emilebilen organik ürünler üretmek, • Uzun süre dayanıklı ve yüksek kaliteli tekstil ürünleri üretmek, • Her bir bireyin yaşam kalitesini artırmak, temel ihtiyaçları karşılamak ve güvenilir bir çevrede yeterli bir dönüşüm sağlamak, Sosyal ve ekolojik olarak tamamen sorumlu bir üretim, işleme ve dağıtım zinciri geliştirmek, şeklinde sıralanabilir. Neden Organik Tarım? • Gelecek nesillere sağlıklı topraklar bırakılır. • Üretim amacıyla aşırı düzeyde uygulanan gübre, tarımsal ilaç ve bitki gelişim düzenleyicilerinin, toprak ve bitkilerdeki kalıntılarının toprak yapısına, toprak canlılarına ve yeraltı sularına karışarak gerek insan ve gerekse çevre sağlığında oluşturacağı olumsuz etkiler engellenmiş olur. • Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri ortadan kaldırılır. • Modern tarımda monokültür yetiştiriciliğin ön planda olması sebebiyle toprakların tek yönlü olarak sömürülmesi engellenir. Türkiye’de Organik Tarım Ülkemizde organik tarım, Avrupa ülkelerinin Türkiye’den organik ürün talep etmesi ile 1984-1985 yıllarında başlamıştır. Üretilen ilk organik ürünler, geleneksel ihraç ürünlerimizden olan kuru üzüm ve kuru incir olmuş, bunları kuru kayısı ve fındık üretimi takip etmiştir. Zamanla organik ürün yelpazesi yurt dışından gelen taleplere göre şekillenmiştir. 57 HAZİRAN 2013 Türkiye’de organik tarımı daha sağlıklı bir şekilde geliştirmek amacıyla 1992 yılında İzmir’de ‘Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği’ (ETO) kurulmuştur. Bu sayede ilgili birimlerin bir araya getirilmesi, eğitim ve araştırmaları destekleme imkânı bulunmuştur. Küresel ölçekte, bir tarafta gıda güvencesi problemi diğer tarafta ise gıda güvenliği sorunlarının çözümünde; ekonomik açıdan yaşanabilir, çevreye zarar vermeyen ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayan politikalar geliştirilmeye başlanmıştır. Avrupa Birliği’ndeki bu gelişmelere uyum sağlamak üzere Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve konuyla ilgili ilk yönetmelik olan ‘Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik’ 24 Aralık 1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu gelişmeler çerçevesinde, 1990’lı yılların sonlarında Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı (USDA) ve Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından taze olarak tüketilen yaş meyve sebzelerde gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla İyi Tarım Uygulamaları (İTU) başlatılmıştır. Yine aynı dönemlerde Dünya Gıda Teşkilatı (FAO) da İTU’nun prensipleri üzerine çalışmalara başlamıştır. Bunula birlikte Avrupa Perakendecileri Ürün Çalışma Grubu tarafından 1999 yılında hazırlanan EurepGAP Protokolü ile yaş meyve sebzede iyi tarım uygulamalarının esasları belirlenerek, kendilerine ürün veren tüm üretici ve tedarikçilerin bu esaslara uyulması talep edilmiştir. Bu uygulamalar ile entegre ürün yönetimi ve entegre mücadele prensipleri çerçevesinde kimyasalların kullanımı, çevreye zarar veren uygulamalara son verilmesi, böylece uzun dönemde sürdürülebilir bir tarımsal üretimin yapılması amaçlanmaktadır. Ülkemizde ekolojik hayvancılık ise 2000’li yıllardan sonra başlamıştır. Sınırlı miktarda bal ve peynir üretimi dışında son yıllarda organik süt ve süt ürünleri üretimi de artmaktadır. İYİ TARIM UYGULAMALARI BELGELENDİRME SİSTEMİ İyi Tarım Uygulamalarını Gündeme Getiren Etkenler Tüketicilerin artan gıda ihtiyaçlarını karşılamak ve üreticilerin yaşam seviyelerini yükseltmek amacıyla, birim alandan elde edilen üretimi artırmaya yönelik tarımsal politikaların yerine, üretimi artırmanın yanında çevreye zarar vermeden güvenli gıda üretimini sürdürülebilir bir şekilde sağlayan tarım politikaları yer almaktadır. Tüketicilerin çevreye dost, insan sağlığına duyarlı, güvenli gıda talepleri, tarımsal arzı yönlendiren en önemli etken halini almıştır. Tüketicilerin bu talepleri, uluslararası tarımsal ticareti de etkileyerek satın alınacak ürünlere karşı güveni artıracak teknik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmıştır. 58 İyi Tarım Uygulamaları, zararlılarla entegre mücadele ve entegre ürün yönetiminin ticari olarak üretimi için birleştirilerek uygulanmasını da amaçlamaktadır. Bu uygulamalar, sürdürülebilir bir tarımsal üretim için de mutlak gerekli uygulamalardır. Ülkemizde sağlanacak olan iyi tarım uygulamalarındaki gelişmeler sayesinde meyve-sebze üretimi ve ihracatımız ivme kazanarak, iç ve dış pazara güvenli ürün sunulmuş olacaktır. Böylece dış ticaretin yanında ülkemiz insanlarının da sağlıklı ve güvenilir ürün tüketmeleri sağlanacaktır. Aksi takdirde, İTU’daki gecikme, gerek Avrupa Birliği ve gerekse Dünya tarımı karşısında ciddi bir rekabet sorunu yaşatarak, ülkemiz üretim ve ihracatını sıkıntıya sokacaktır. Neden İyi Tarım Uygulamaları? Üretici İçin İTU • İTU ile izlenebilirlik ve sağlıkla ilgili riskler azalır, talepler, ihracat ve gelir artar. • İTU ile üretilen ürünler iç ve dış pazarda tercih edilir. Çevre İçin İTU • İTU ile üreticiler perakendecilerle nitelikli anlaşma sağlar. • İTU ile sürdürülebilir, doğal hayatı ve biyolojik çeşitliliği koruyan, sorumlu üretim yapılır. • İTU ile üretilen ürünler kalitelidir ve yetkili kuruluşlar tarafından sertifikalandırılır. • İTU ile tarımın çevreye olan zararı azaltılmış olur • İTU’da üreticinin maliyetleri uzun dönemde düşer ve karı artar. PROTOKOL • İTU ile çalışanların güvenliği ve refahı sağlanmış olur. • İTU ile gıda güvenliği ve insan sağlığı ile ilgili riskler azaltılır. • İTU’da sağlanan izlenebilirlik ile ürünün kaynağı hakkında bilgi sağlanır. • İTU ile üründe kalite ve güvenilirlik sağlanır. Tüketici İçin İTU • İTU ile gıda güvenliği ve insan sağlığı ile ilgili riskler azaltılır. • İTU’da sağlanan izlenebilirlik ile ürünün kaynağı hakkında bilgi sağlanır. • İTU ile üründe kalite ve güvenilirlik sağlanır. İhracatçı İçin İTU • İTU ile üretilen ürünlerin miktar ve kalite kayıpları önlenmiş; kalitesi ve gıda güvenliği sertifikalandırılmıştır. • İTU ile üretilen ürünler akredite ve uluslararası normlara uygundur, dış pazarlarda tarife dışı engelleri aşar. • İTU ihraç edilecek meyve ve sebze çeşitlerini dış piyasa taleplerine uygun hale getirir, daha geniş pazarlara açar. • İTU ile korumacı bir yönetim planı uygulanır. 08/09/2004 tarihli ve 25577 sayılı Resmi Gazetede “İyi Tarım Uygulamalarına İlişkin” yönetmeliğin 15. Maddesi, iyi tarım uygulamaları sektöründe çalışan kontrolörlerin TS EN ISO/IEC 17024 standardı kapsamında belgelendirilmiş olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu madde gereği, TSE-Personel Belgelendirme Müdürlüğü’nün TS EN ISO/IEC 17024 kapsamında personel belgelendirme faaliyetlerini 2002 yılından beri akredite olarak yürütmekte olması ve bir kamu kuruluşu olması nedenleriyle, kontrolörlük eğitimini ve sınavını gerçekleştirmek üzere, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Enstitümüz arasında ortak bir çalışma yapılmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile yapılan 23.05.2006 tarihli ilk protokol ve 28 Haziran 2012 tarihli yenilenen protokol çerçevesinde Türkiye’de İyi Tarım Uygulamaları eğitim ve sınavını yapmaya yetkili tek kuruluş olarak TSE-Personel Belgelendirme Müdürlüğü yetkili kılınmıştır. Yapılmış olan eğitim ve sınavlar sonucunda İyi Tarım Uygulamaları Kontrolörü çerçevesinde 533 kişi, Organik Tarım Kontrolörü kapsamında ise 423 kişi belgelendirilmiştir. 59 HAZİRAN 2013 KALİTE VE İNOVASYON ''KALİTE'' ÖZEL OLANI DA YAKALAYABİLMELİDİR Abdülkadir ÖNCEL TSE Kalite Sistemleri Dairesi Başkanı G l Geleneksel k l anlamda l d kkalite li kkavramı standardlara d dl uyum ya da fonksiyonlara uygunluk olarak ele alınmaktadır. Ancak günümüzde kalite kavramı bu tanımlara sığmayacak derecede yeni boyutlar kazanmıştır, stratejik bir yönetim aracı durumuna gelmiştir. Çağdaş kalite tanımı öz bir ifadeyle şöyle verilebilir: Kalite müşterinin istediğidir. Kalite, “bir mal veya hizmetin müşteri beklenti ve gereksinimlerini karşılayabilme yeteneğidir” diye de tarif edilebilir. Tüketicilerin beklentilerine bağlı olarak, kalite kavramı topluma, toplumun kültürel gelişimine, beğeni ve alışkanlıklarına göre değişen bir kavramdır. Amaç müşteri beğeni ve gereksinimlerini daha iyi yakalamak ve rakiplerinden daha iyi mal ya da hizmet üretmektir. “Kalite özel olanı da yakalayabilmelidir.” Kalite sisteminin küresel düzeyde ortak doğruları vardır. Ancak her ülkenin kendi içindeki uygulamaların ve değerlerin de hesaba katılması gerekir. Çünkü talep ve gereksinimlerin bir bölümü evrensel olmakla beraber, özel olanları da vardır ve bu sebeple de kalite özel olanı da yakalayabilmelidir. Bugün müşteri isteklerinin ön plana çıktığı, tüketicinin bilinçlenerek satın aldığı ürün ve hizmetlerin özelliklerini müşterinin bizzat kendisinin belirlediği, hız, iş ve maliyet üçlüsünün önem kazandığı ve dünya ekonomilerindeki sınırların kalkması sonucu oluşan serbest piyasa ekonomisinin de etkisiyle yok edici rekabet ortamının yaşandığı bir dönemde bulunuyoruz. Kalite bugün ülkemizin müteşebbislerinin zihninde birinci sıraya yerleşmiştir. Sanayimizde ve ekonomimizde kalite anlayışı 60 bilinçli bili li müşterinin i i tatminini i i i ve memnuniyetini i i i sağlayan ğl bir anahtar konumuna gelmiştir. Kalite çalışmaları ülkemizde sanayinin belirli hedeflere yönelmesini, üretimde kalitenin gelişmesini, ekonomide arz ve talebin dengelenmesini, kötü malın piyasadan silinmesini, yan sanayi dallarının kurulmasını ve geliştirilmesini sağlamıştır. Türkiye’de yönetim sistemlerinin etkin uygulanabilmesi ve kalite altyapısının istenen seviyeye getirilebilmesi için, tüm tarafların, görev ve sorumluluklarının bilincinde olması gerekmektedir. “Kuruluşlar için, sadece sertifikaya odaklanan bir yaklaşım, kuruluşun önce kendisine sonra da müşterisine karşı büyük bir aldatmacadır.” Kalite standartlarının etkin uygulanmasında kuşkusuz en önemli rol, paydaşlığın orijininde olan kuruluşlara düşmektedir. Her şartta sistemin doğru kurulması ve uygulanması, kuruluş için en faydalı sonucun alınmasını sağlayacaktır. Bunun için kuruluşların kalite standartları konusundaki bilgi ve dokümantasyonun yeterli düzeyde olması gerekmektedir. Sadece sertifikaya odaklanan bir yaklaşım, kuruluşun önce kendisine sonra da müşterisine karşı büyük bir aldatmaca içinde olması anlamına gelir. Diğer bir taraf olan Akreditasyon Kuruluşlarının rolü belgelendirme kuruluşlarının akreditasyonunu sağlamaktır ki bu, kalite standartlarının etkin uygulanmasında vurgulanması gereken en önemli süreçlerden biridir. “Belgelendirme kuruluşlarının güvenirliliği ve referans değeri çok önemlidir.” Taraflardan bir diğeri, Belgelendirme kuruluşlarıdır. Belgelendirme kuruluşlarının güvenirliliği ve referans değeri çok önemlidir. Ancak ticari kaygılar ön plana çıktığında belgelendirme kuruluşlarının güvenirliliği yok olmakta ve bu durum telafisi zor sonuçlar doğurmaktadır. Böyle bir ortamda akredite olmak bile tek başına güvenirliliği sağlamaya yetmemektedir. “Tetkiklerde amaç, sertifikasyon yapmak değil, aynı zamanda katma değer sağlamak olmalıdır.” Tetkiklerde amaç, sadece sertifikasyon yapmak değil, aynı zamanda katma değer sağlamak olmalıdır. Tetkikçilerin sektörel bilgisi, standart bilgisi ve tetkik tecrübesi, kuşkusuz kalite standartlarının etkin uygulanmasının en önemli unsurlarındandır. Belgelendirme kuruluşları kalite standartlarının etkin uygulanması için; tetkikçi seçimi, yeterlilik tetkiki (dokümantasyon incelemesi), etkinlik tetkiki (saha/uygulama incelemesi) ve raporlama süreçlerini çok iyi planlamalı ve yönetmelidir. Dünya işletmelerinin % 95’inden fazlasını küçük ve orta ölçekli işletmeler oluşturmaktadır. Ülkemizde de işletmeler arasında en büyük pay küçük işletmelere aittir. Dolayısıyla, küçük işletmelerin de, küresel ölçekli işletmeler gibi uluslararası standartlardan yeterince faydalanması gerekir. Çünkü günümüzde küçük işletmeler için Sistem Belgelendirmesinin (Kalite, Çevre, OHSAS, Gıda Güvenliği, Bilgi Güvenliği, Enerji, Müşteri Memnuniyeti, Sosyal Sorumluluk vb.) olmaması rekabet ortamında büyük bir dezavantaj oluşturmaktadır. Türk Standardları Enstitüsü olarak vizyonumuz, “hizmetlerimizde; ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda tercih edilen, yönlendirici ve lider bir kuruluş olmak”tır. Türk Standardları Enstitüsünün misyonu “Türkiye’nin rekabet gücünü arttırmak, ülkemizin ulusal ve uluslararası düzeyde ticaretini kolaylaştırmak ve toplumun yaşam düzeyini yükseltmek” olarak belirlenmiştir. Türk Standardları Enstitüsü yarım asra yaklaşan süredir, hizmetlerini bu misyon doğrultusunda vermektedir. Vizyonumuz, “hizmetlerimizde; ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda tercih edilen, yönlendirici ve lider bir kuruluş olmak”tır. Yönetim Sistemleri alanında ülkemizde faaliyet gösteren 100’ün üzerinde yabancı ve yerli menşeli belgelendirme kuruluşu bulunmaktadır. Enstitümüz bu kuruluşlar ile kıyaslandığında, ülkemizin ve hatta bölgenin en tecrübeli, hizmetlerinde sadece kamu yararı ve ülke menfaatlerini ön planda tutan, pazar payı, yetişmiş teknik eleman ve altyapı konusunda en büyük ve öncü sistem belgelendirme kuruluşudur. Enstitümüz, kâr amacı gütmeksizin kamu yararına yürütülen bu faaliyetlerde Yönetim Sistemi Standartlarında yer alan şartları sağlayarak hak eden kuruluşlara belge vermeyi ilke edinmiştir. Rekabet açısından bakıldığında, yurtdışı akreditasyon kuruluşlarından akredite olarak ülkemizde, Enstitümüz ile aynı sahada faaliyet gösteren ancak akreditasyon kuruluşları tarafından gerekli denetimlerin etkin bir biçimde yapılmadığı belgelendirme kuruluşları ciddi bir haksız rekabet sorununa yol açmaktadır. Sistem Belgelendirme ve İnovasyon İnovasyonun günümüzde en yaygın ifadesi farklı, değişik fikirler geliştirmek ve bunları uygulamaktır. Daha önce düşünülmemiş fikirlerin hayata geçirilmesinin yanı sıra mevcut ürün ve hizmetlerin iyileştirilerek kalitesinin yükseltilmesi olarak da düşünülebilmektedir. Yeni fikirlerin ortaya atılarak inovasyon çalışmalarının planlanması; yol yöntem, çalışma prensiplerinin ortaya koyulması, sorumluların atanması ve ardından yeni ürün ve hizmetlerin kullanıma sunumu ile inovasyon yapılmış olur. Sanayideki inovasyon çalışmaları, yeni fikirlerin ortaya çıkması ve bu fikirlerin katma değeri olan ürün ve hizmetlere dönüştürülmesi yani ticarileştirilmesi amacını desteklemektedir. İnovasyon çalışmaları bir kuruluş için sürdürülebilir büyüme ve iş hacminin attırılması, yapının dinamik kalması ve çalışanların katılımını sağlarken, ülke ekonomisi açısından da istihdamın artması gibi olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Kurum ve kuruluşlarda İnovasyon çalışmalarının başarısı; iyi gözlem yapabilen, dünyayı iyi okuyabilen, öngörülere sahip, gelecekle ilgili beklentileri sezip yol yöntem ortaya koyabilen çalışanlar ve onları yüreklendiren, destekleyen yöneticilerle doğru orantılıdır. Belgelendirme ve Akreditasyon faaliyetleri kurum ve kuruluşların dinamik yapısına sürekli katkı sağlayan hizmetlerdir. Tüm dünyada ve ülkemizde de yönetim sistemi standartlarının ihtiyari olmasına rağmen son derece rağbet görmesi de bunun bir göstergesidir. Enstitümüz, birçok alanlarda olduğu gibi “Sistem Belgelendirme” konusunda da ülkemizde bayrak taşıyıcı olup; sektöründe lider olan, lider olmaya aday olan, henüz yeni doğmuş ve bizimle büyüme yoluna çıkmış kurum ve kuruluşlara hizmet vermektedir. Bir organizasyonun amacı, gerçekleştirilen ürün ya da hizmeti standartlaştırmak ve müşterisine her defasında aynı kalite ve şartlarda sunabilmektir. Standardizasyon sağlanması konusunda kurum ve kuruluşların en başta destekçisi olan enstitümüzün inovasyon çalışmaları da oldukça önem arz etmektedir. Bu çerçevede Enstitümüzün operasyonel faaliyetlerinden birisi olan “Sistem Belgelendirme” faaliyetleri; standartların yapısı ve periyodik tetkiklerin olması sebebi ile inovasyon çalışmalarını destekler. Ülkemizde sistem belgelendirme faaliyetlerini hızlandıran en önemli faktör bilinçli ve ne istediğinin farkında olan müşteri grubudur. Sistem tetkiklerindeki tespitlerde, şartların uygulanabilirliğinin sağlanması konusundaki en büyük itici gücün ilgili otoriteden çok müşteri bilinç düzeyinin olduğu ortaya çıkmaktadır. 61 HAZİRAN 2013 Tüm bu gereklerden yola çıkarak Enstitümüzde organizasyonel bir değişikliğe gidilmiş olup, sistem belgelendirme faaliyetlerinde kural koyucu ve operasyonel bölümler birbirlerinden ayrılarak Kalite Sistemleri Dairesi Başkanlığı ihdas edilmiştir. Daire Başkanlığı bünyesinde oluşturulan müdürlükler aşağıda verilmektedir. Sektörel Yönetim Sistemleri Müdürlüğü: Kalite Sistemleri Dairesi Başkanlığı bünyesinde ihdas edilen “Sektörel Yönetim Sistemleri Müdürlüğü” yönetim sistemleri açısından; sektörlerin ihtiyaç duyduğu yeni belgelendirme alanlarının belirlenmesi, bu alanların uygulanabilirliğinin araştırılması ve söz konusu sistemlerin uygulamaların başlatılması misyonunu üstlenmiştir. Enstitümüzde yürütülmekte olan akreditasyon faaliyetlerinde ilgili akreditasyon kuruluşları ile Enstitümüzün akredite birimlerinin iletişim noktası bundan böyle Kalite Sistemleri Müdürlüğü olacaktır. Kalite Sistemleri Müdürlüğü’nün amaçlarından bir tanesi de Enstitümüzde akreditasyon faaliyetler için oluşturulan dokümantasyonda birlikteliğin sağlanmasıdır. Kalite Sistemleri Müdürlüğü’nün bir diğer misyonu da başta Türki Cumhuriyetler ve Körfez Ülkeleri olmak üzere bölgemizdeki milli sistem belgelendirme kuruluşlarıyla işbirliği faaliyetlerini geliştirerek, bu kuruluşlara akreditasyon danışmanlığı hizmetlerini sunmak, onların milli akreditasyon kuruluşumuz TÜRKAK’tan akredite olmasına destek vererek bahse konu ülkelerdeki kuruluşların dış dünyaya açılmalarını kolaylaştırmaktır. Personel Belgelendirme Müdürlüğü: Kalite Sistemleri Dairesi Başkanlığı bünyesinde bulunan “Personel Belgelendirme Müdürlüğü”, yeni personel belgelendirme konularını araştırmak, ilgili tarafların katkısı ile gerçekleştirilmesini sağlamak, Enstitü içinden ve dışından gelecek personel belgelendirme taleplerini karşılamak amaçlarıyla ihdas edilmiştir. Personel Belgelendirme alanındaki faaliyetlerimizin birçoğu; Bakanlıklar ve sektörünün lideri durumundaki kuruluşlarla yapılan protokoller ve uluslararası kabul görmüş Enstitümüzün de üyesi olduğu organizasyonlarla gerçekleştirilen Türkiye’de çok ciddi olarak ihtiyaç duyulan vasıflı personel yetiştirmek üzere EOQ Avrupa Kalite Teşkilatı ve TÜRKAK’ tan TS EN ISO/IEC 17024 standardına göre akredite eğitim ve sertifikalandırma programlarından oluşmaktadır. Ayrıca Enstitümüzün Yurt Dışı Temsilciliklerinde (Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Suudi Arabistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) yürütülen “Sistem Belgelendirme” tetkik faaliyetlerinin planlanması ve gerçekleştirilmesinin sağlanması Müdürlüğümüzün görev ve sorumlukları arasında yer almaktadır. Kalite Sistemleri Müdürlüğü: Kalite Sistemleri Dairesi Başkanlığı bünyesinde bulunan “Kalite Sistemleri Müdürlüğü” Enstitümüzde yürütülmekte olan sistem belgelendirme faaliyetlerinde operasyonel işlemleri yürüten ve kural koyan düzenleyici birimlerin birbirlerinden ayrılarak hizmetlerin daha hızlı ve etkin verilmesini sağlamak amacıyla ihdas edilmiştir. Bu sayede Enstitümüzün sistem belgelendirme sektöründe ağırlığının artırılması amaçlanmaktadır. 62 Bu programlar; gıda ve tarım sektöründe İyi Tarım Uygulamaları Kontrolörü, Organik Tarım Uygulamaları Kontrolörü, Su Ürünleri Yetiştiriciliği Kontrolörü, İç Kontrolör, Helal Gıda Teknik İnceleme Uzmanı; kimya sektöründe Güvenlik Bilgi Formu Hazırlayıcısı; sistem belgelendirme sektöründe Avrupa Kalite Teşkilatının (EOQ) Kalite, Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği, Gıda Güvenliği Tetkik / Baş Tetkik Görevlisi; tahribatsız muayene sektöründe 6 Metotta 1. 2. ve 3. Seviye Tahribatsız Muayene Uzmanı; kaynak sektöründe Kaynakçı ve Kaynak Operatörü; gözetim ve muayene sektöründe Asansör İnceleme Uzmanı, Ambulansla Periyodik Muayene Uzmanı, Basınçlı Ekipmanların Periyodik Muayene Uzmanı, Katodik Koruma, Paratoner ve Topraklama Ölçümleri Uzmanı, Sera Gazları raporları İnceleme Uzmanıdır. ADETLER GETİRİN; AD D KATMA DEĞER KA A SAĞLAYIN SA A Mustafa KARAMAN TSE Bursa İl Koordinatörü OECD’ye göre İnovasyon; “Yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet), veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyon el yöntemin uygulanmasıdır.” B. Hizmet Alanında İnovasyon İnovasyon Çeşitleri: Daha çok ürünü pazarda satabilmek için farklı pazarlama yöntemlerinin geliştirilmesi işlemidir. A. Ürün İnovasyonu Mevcut ürünü daha iyi, daha kaliteli, farklı hale getirerek, piyasada bulunan emsalleri arasında tercih edilmesini sağlama işlemidir. Tüketici tarafından tercih edilecek olan ürün, kuruluşa karlılık sağlayacaktır. Piyasa da onlarca soda bulunmaktadır. Bizler tüketici olarak hangisini tercih etmeliyiz? Bir dağişi açıdan baktığımızda sodayı sevmeyebiliriz. Sodayı daha tercih edilebilir içecek haline getirmek, mevcut markalar arasında daha tercih edilebilir bir hale getirmek için “Meyveli Soda” piyasaya sürüldüğünde, sodayı sevmeyen birçok insanın bu ürünü tercih ettiğini biliyoruz. Sodayı, meyveli soda halinde piyasaya arz etme işlemi bir ürün inovasyonudur. Farklı ve değişik hizmeti geliştirerek müşterilere sunma işlemi hizmet inovasyonudur. C. Pazarlamada İnovasyon D. Organizasyonda İnovasyon Çalışma şartlarının ve iş yöntemlerinin geliştirilmesi işlemidir. Yeni ve değişik bir şey yapma, değişik fikirler üretilerek bunların uygulamasının hayata geçirilmesi anlamına gelen inovasyon, değişimin en önemli argümanlarından biridir. Mevcut anlayışla idare edilen organizasyonların başarılı olması, sürekli değişen piyasa koşullarına ayak uydurması mümkün değildir. Binlerce ürün ve hizmet sektörünün olduğu, elektronik iletişim sayesinde dünyanın en uzak bölgesine anında 63 HAZİRAN 2013 İNOVASYON: ESKİ KÖYE YENİ ADETLER ESKİ ES S KÖYE YENİ erişim kolaylığı dolayısı ile, tüketici ihtiyaç ve beklentileri de sürekli değişmektedir. Ürünü pazarlamak, hizmet sektörünü ayakta tutmak, geçmiş baz alındığında günümüzde kolay değildir. İhtiyacını karşılayacak binlerce ürün arasından, bir tanesini tercih edecek olan tüketici, en uygun ve en farklı olanı tercih edecek olduğundan, üretici “farkındalık” oluşturmak, tüketici beklentilerini iyi analiz etmek, en uygun olanı piyasaya sürmek durumundadır. Aksi durumda piyasa da değil, tarihin karanlık sayfalarında, icra iflas dairelerinin tozlu rafları arasında yer alınacaktır. Organizasyonun başarılı olabilmesi için motivasyon olmalı, daha net ifade ile organizasyonda görev yapan birey mutlu olmalıdır. Birey mutlu değilse başarı, değişim, süreklilik, iyileştirme olmayacak, bu özelliklerin bulunmadığı organizasyonda yenilik olmayacaktır. İnovasyon, sadece özel sektörde olmamalıdır. Bize göre kamu sektöründe, inovasyonun hakim olması gerektiği bir alandır. Yatırım yapacak olan bir kuruluştan yaklaşık 200 adet belge isteyen bir kamu kuruluşu, gelişmişliğin en büyük engelleyicisidir. Adına “Bürokratik Oligarşi” denilen, sistemsizlik dolayısı ile bireysel insiyatifin (Negatif İnsiyatifin) hakim olduğu kamu kurumları ve bunların yetkilileri, ülkenin gelişmesini engelleyen ana unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. 200 adet belge talebini, üç adet belgeye indiren kamu görevlilerinin yapmış oldukları işlemin adı “İnovasyon” dur. Bu öyle bir hamledir ki, yatırımcının desteklenmesi, moral bulması ve bürokrasinin azalması işlemidir ki, değişimin işaret fişeği olarak da algılanmalıdır. Alışkanlıkların değişmediği organizasyonlarda, değişimin olması, değişimin olmadığı yerde yeniliğin, başarının olmayacağı net olarak bilinmelidir. Mensubu olma onuruna sahip olduğumuz Türk Standartları Enstitüsü’nden bir örnek verelim. Bilindiği gibi TSE, bir kamu kurumudur ve ülkemizin kalite altyapısının geliştirilmesi, kalitenin ülkemizde hakim konuma gelmesi, tüm alanlarda kalitenin yerleşmesi için çalışma yapan bir kuruluştur. TSE, eğitim faaliyetleri ile çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. En son 2012 yılında yapmış olduğu farklı bir uygulama ile, eğitim alanında bir seferberlik ilan etmiş, yaklaşık 15.000 kişiye eğitim vermiştir. 64 TSE Yönetim Kurulunun almış olduğu karar uyarınca eğitim ücretlerinde %70 oranında indirime gidilmiş, paralel oturumlar halinde tüm eğitimler planlanmış, çok büyük bir katılımla “Kalite Günleri” eğitimleri gerçekleştirilmiştir. İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya da gerçekleştirilen eğitimlere katılan katılımcıların memnuniyetlerinin %95 seviyelerinde olduğu görülmüş, 2013 yılında da mevcut planlı eğitimlerin yanında “Kalite Günleri” eğitimlerine devam edilmesi kararlaştırılmıştır. Sürekli yapılan planlı eğitimlerin yanında, TSE tarafından icra edilen “Kalite Günleri” eğitimi bir inovasyon işlemidir. Yapılacak olan inovasyon, hangi alanda ve hangi sektörde olursa olsun öncelikle müşteriler tarafından kabul edilebilir olmalı, sonuçlar analiz edilmeli, başarı net olarak görülmelidir. Tercih edilmeyen işlemde ısrar etmek, işletmeye, kuruma yapılacak olan en büyük kötülüktür. Hizmet veya ürün ile ilgili süreçler üzerinde belli kalıp hâkim olmamalı, piyasa şartlarına ve müşteri beklentileri yönünde “Yenilik” mutlaka yapılmalıdır. TSE’nin eğitim alanında yapmış olduğu bir hamle ile binlerce kişiye ulaşılmış, kurumun tanınırlığı arttırılmış, eğitim ihtiyacı olanlar bu ihtiyacı daha ucuz, daha verimli bir şekilde karşılayarak TSE markasına güven arttırılmıştır. Kamu da mesaiye devamlılık ana şarttır. Mesaiye geç gelen bir memurun anında savunmasının alınmasının o memur üzerinde oluşturacak olduğu olumsuzluğun verimliliğe yansımasını hesap eden kurum yöneticisi, sağlayacak olduğu kolaylıkla verimliliği arttırabilir. Kurum çalışanlarına sağlanacak olan esneklik kuruma birçok şey katacaktır. Kurum yetkilisi “Sizlere güveniyorum, yarım saat toleransınız vardır” dediğinde bunun personel üzerinde oluşturacak olduğu pozitif etki bir inovasyon işlemidir. Bursa’nın en büyük ilçesi olan ve sanayisi ile ilklere giren İnegöl, Bursa TSE’ye gidiş gelişi ile birlikte 130 Km. dir. TSE ile ilgili işlemleri sürdürecek olan bir sanayicinin en az üç kez kuruma gelmesi gerekmektedir. Burada oluşacak olan zaman israfı ve verimliliği hesaplayan TSE Yönetim Kurulu, İnegöl de temsilcilik açarak, sanayicinin Bursa’ya gelmesini engelleyerek büyük bir kolaylık sağlamış, İnegöl’de bulunan temsilcilik üzerinden hizmetler verilmeye başlanmıştır. Konu sanayici açısından incelendiğinde büyük bir memnuniyet olduğu görülmekte, ayrıca TSE’nin İnegöl’de fonksiyonelliğinin arttığı da rakamlara çok net olarak yansımaktadır. Yapılan bu işlemin TSE’ye bir maliyeti olmadığı gibi, memnuniyet ve verimlilik ortaya çıkmıştır ki, bu bir inovasyon işlemidir. Bugün, Türk standartları Enstitüsü Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanlığına yapılacak olan bir müracaat neticesinde, numunenin bulunmuş olduğu laboratuvar da, numunenin hangi aşamada olduğu, deney süresi, sonuçların ne zaman alınacak olduğu ve sonuç, elektronik ortamda izlenebilmekte, süreçler takip edilebilmekte, deneye numune gönderen kuruluş kendiişlerini bu süreçlere dayalı olarak koordine edebilmektedir. Bu durum kuruluşlar için önemeli bir gelişmedir. Geçmişte uygulanan sistemden dolayı yaşanan olumsuzluklar bu sistem sayesinde yaşanmamakta ve deney için numune gönderen kuruluşların memnuniyeti çok net olarak gözlemlenmektedir. TSE Deney ve Kalibrasyon Merkez Başkanlığının geliştirdiği bu sistem bir inovasyon işlemidir. İnovasyon’un Sonuçları, önemi, faydası, anlamı herkes tarafından bilinmeli, işletmelerde, kurumlarda, kuruluşlarda, ürünün, hizmetin geliştirilmesi için çalışanlara söz hakkı tanınmalıdır. • Verimlilik. • Rekabet şartlarında öne geçme. • Maliyet analizlerinin yapılması, maliyetlerin azaltılması. • Refah artışı. • İstihdam da artış. • Yaşam kalitesinin yükselmesi. • Kaynakların verimli kullanılması. • İhracat artışı. • Marka değerinde yükselme. • Enerji tasarrufu. • Girişimciliğin artması. Günümüzle geçmişi karşılaştırdığımızda, şimdiki neslin daha şanslı olduğunu görüyoruz. Bizler; “Sus, konuşma, karışma!” sözleri ile büyüdük. Karıştırılmadık, konuşamadık. Karışan ve konuşan neslin neler başardığını şimdi daha net görebiliyoruz. Sizler, çocuklarınızı konuşturun. Konuşmalarına, düşüncelerini ifade etmelerine müsaade edin. Çünkü gelecek, yeni atılımlar yapanların olacaktır. İnovasyon’un Sonuçlarına Göz Attığımızda; Bugün susturulan, konuşturulmayan gençler, yarın iş hayatında kapalı bir kutu olacak ve yeniliğe de kapalı olacaklardır. İnavasyon; karışanlar, konuşanlar, düşünenler, irdeleyenler sayesinde olmaktadır. • Müşteri – Tedarikçi ilişkilerinin geliştirilmesi, iletişimin sağlanması ve koordinasyonun en üst seviyeye çıkartılması. “Eski köye yeni adetler getirmeyin” telkinleri ile büyütülen bizler, şimdi anlıyoruz ki, eski köye yeni adetler getirilmelidir. • İşletmede, kurumda, kuruluşta çalışma şartlarının iyileştirilerek, sonuçların görülmesi. Aynı ürünü sürekli üreten, ARGE faaliyetlerinde bulunmayan, ürününü geliştirmeyen, değişime kapalı olan, beklentileri belirleyemeyen kuruluşların ürünleri, hizmetleri, tüketici tarafından tercih edilmeyecek, asla piyasa da hakim olamayacaklardır. Kazanan sadece işletme, kuruluş olmayacaktır. Ülke kazanacak, tüketici memnun ve mutlu olacaktır. • Üretim ve hizmet sunum sürelerinin kısalması neticesinde firelerin azalması, hizmet sunumunda kalitenin arttırılması. • Esnekliğin sağlanması. • Yeni pazarlara yönelme, Pazar arayışında sürekliliğin olması. • Müşterinin memnun edilmesi için, detay olarak görülen hususların tespit edilmesi ve bu detayların problem haline gelmeden çözüm yollarının aranması. Hizmeti aynı usullerle veren, vatandaşı müşteri olarak görmeyen, statükocu anlayışı terk etmeyen, bürokrasiye boğulan, mesai saatlerinin hesabını yapan kamu kuruluşları da başarılı olamayacaklar, onların nezdinde devlet itibar kaybedecektir. • Bilgi paylaşımı. Sözün özü; Eski köye yeni adetler getirin. Yenilikten, değişimden zarar gören yok. • Ürün ve hizmet kalitesinde artışın sağlanması. Kısacası inovasyon; Eski köye yeni adetler getirme • Karlılık. işlemidir. 65 HAZİRAN 2013 MUAYENE, GÖZETİM VE İNOVASYON GÖZETİM VE MUAYENE HİZMETLERİNDE İNOVASYON Topel GÜL TSE Muayene Gözetim Merkezi Başkanı Onur Koray YENİGÜRBÜZ TSE Nitelikli Yapılar ve Özel Projeler Müdürü Dilin yaşayan bir olgu olmasından kaynaklı, genellikle kelimelerin algılardaki karşılığı sözlük anlamları olmamaktadır. Özellikle yabancı dillerden dilimize geçen sözcüklerde yanlış kullanım ya da yanlış algı yaygındır. Bu yüzden yazımızın başlığını oluşturan kavramları tanımlamak ve analiz etmekle başlayalım: İnovasyonun bir çok farklı sözlükte farklı sözlük anlamı bulunmaktadır. Genellikle yenilik olarak geçer, ancak bu tanım özellikle işletme bilimi için yetersizdir. “Ticari katma değer sağlayan yenilik” olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Dolayısıyla Enstitümüzde her hangi bir birimin ya da Enstitünün genelinde bir inovasyondan bahsediyorsak, bunun bir yenilik olması ve çıktı olarak da ticari katma değer sağlaması gerekir. Başlığımızın diğer başrolü ise Türk Sanayisi’ dir. Türk Sanayisi elbette çok uzun ve kapsamlı bir konudur. Ancak burada Türk Sanayisi için bize ışık tutacak birkaç hususu açıklamak faydalı olacaktır. Sadece Türk Sanayisini açıklamak yeterli de değildir, çünkü içinde yaşadığımız zamanın ruhu etkileşimde zirve yapmıştır ve bunun adı küreselleşmedir. Küreselleşme Amerika’ 66 da çekilen bir tomografinin doktor maliyetlerinin daha ucuz olduğu Hindistan’ da online olarak değerlendirilip raporlanması ve eş zamanlı hastaya ulaştırılmasıdır. Ya da Almanya’ daki bir firmanın çağrı merkezinin Arjantin’ de olmasıdır. Dolayısıyla Dünya ekonomisi (ve sanayisi) artık birleşik kaplar gibi çalışmaktadır. Bu doğrultuda Türk Sanayisi’ ni, Dünya’ daki yeri itibarıyla tanımlamak daha doğru olacaktır. Bu konumu da netleştirdikten, avantaj ve dezavantajlarından bahsettikten sonra TSE’ de inovasyonun Türk Sanayisine katkılarını bu konumu itabarıyla anlatmak daha açıklayıcı olacaktır. Sanayi devriminin sonrasını esas alacak olursak Dünya Sanayi’ sini 3 ana aşamaya ayırmak mümkündür.; 1. aşama; 19. yy ve 20.yy.’ ın başları; üretim odaklı, ürünün adet ve çeşit bazında kısıtlı olduğu ve ne üretirse üretilsin satmakta zorlanılmayan bir dönem. Maliyetler ve verimlilik çok ön plandadır. 2. aşama: 2. Dünya Savaşı sonrası seri üretime geçilmesi, ürün çeşitliliğinin artması ile tüketicinin ön plana çıkması ve satış-pazarlamanın öneminin artması. Üretimden önce müşteri bulmanın önemli olduğu bir dönemdir. Müşteri istekleri önem kazanmaya başlamıştır. 3. aşama: Küreselleşme, kitle iletişim araçlarında gelişme, internetin yaygın kullanılmaya başlaması, ikili ve çoklu anlaşmalarla ticari sınırların kalkması-azalması, her alıcının her satıcıya (ya da tersi) anında ulaşabilmesi bu dönemin özellikleridir. Bu aşama hibrit bir aşamadır. Her şey önemlidir; verimlilik, maliyet, operasyon, pazarlama, finans yönetimi, vs.. Hangisine ne kadar önem verileceği hedef kitle ve stratejiye göre belirlenir. Bu 3. Aşamaya ilişkin 2 husus önemlidir. Birincisi için bir işletme gurusunun şöyle bir sözü vardır: “Etrafınızın değişim hızı sizin değişim hızından fazlaysa sona yaklaşıyorsunuz demektir.” Kısacası zamanın ivmesi artmıştır. Daha esnek olmak ve yüksek adaptasyon hızı şarttır. İkincisi ise odaklanmanın önemidir. Yani “herkes en iyi yaptığı işi yapsın” mantığıdır. Bu konuya yeni bir yaklaşım getiren M. Porter “Strategy” adlı kitabında firmaların 3 ana stratejiden birini seçmesi gerektiğini söyleyerek çığır açmıştır. Bu stratejiler; 1.Maliyet Liderliği (cost leadership) 2.Farklılaşma (defferantiation) 3.Nish pazarlara yönelme (Nish Market) Daha basit anlatımı şöyledir, ya bir şeyi en ucuza sen üret, ya bir şeyi diğerlerinden çok farklı yap, ya da daha önce yapılmayan bir şey yap. M. Porter şunu önermektedir; bu 3 ana stratejiden birini seç ve kararlarını o doğrultuda al. Bu tez ülke ekonomileri ve sanayileri için de geçerlidir. Ülkemiz sanayisine gelecek olursak, en büyük eksikliğimiz olan M. Porter’ ın değindiği 2 hususu şöyle özetleyebiliriz. Birincisi hangi sektörlere odaklanmamız gerektiği, ikincisi ise bu sektörlerde kendimizi algı haritasında nereye konumlamamız gerektiğidir. Bu konularda makro bir strateji olmaksızın koordinasyonsuz bir şekilde ülke olarak senkronize olmak zordur. Ancak Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı’ nın yayınladığı “Sanayi Strateji Belgesi” ile bu eksikliği gidermek için önemli bir adım atılmış oldu. Bu makro hedef ve stratejilerin belirlenmesi ile Enstitü olarak bu makro hedeflere hangi sektörde hangi yatırımlarla nasıl katkı sunarız kararını vermek daha uygun olacaktır. Yani eşgüdüm şarttır. Buna en güzel örnek Otomotiv Sanayidir. Hükümet yerli otomobil hedefini ortaya koymuş, yatırımcılar belirlenmiş, bu doğrultuda da Enstitümüz Otomotiv Test Merkezi yatırımına hız vermiştir. Bu senkronizasyon her sektörde şarttır. Bunun haricinde sanayimizin kapasite kullanım oranını artırması, bunun için de rekabet gücünü iyileştirmesi gereklidir. Sanayimizin rekabet gücü de yukarıda belirttiğimiz gibi 3 ana stratejiye bağlıdır. Her 3 strateji için Enstitümüz Merkez Başkanlığın’ da gerçekleşecek inovasyonların katkılarının neler olacağı ile ilgili aşağıda ayrıntılar verilmiştir. Muayene Gözetim Merkez Başkanlığı’ nda İnovasyonun Önemi ve Türk Sanayisine Katkısı: Enstitümüz özeline inecek olursak ülkenin bu makro hedefleri baz alınması şartı ile Enstitümüzün vizyon ve misyonu, yazımızın geri kalan kısmı için belirleyici olacaktır. Vizyon; Hizmetlerimizde; ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda tercih edilen, yönlendirici ve lider bir kuruluş olmak. Misyon; Ülkemizin rekabet gücünü artırmak, ulusal ve uluslararası düzeyde ticaretini kolaylaştırmak ve toplumun yaşam düzeyini yükseltmek için; standardizasyon, uygunluk değerlendirme, deney ve kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin ve güvenilir olarak sağlamaktır. Özellikle misyonumuzda da görüleceği gibi Enstitümüz’ ün ülkemizin kalite anlayışını ve rekabet gücünü artırmak gibi önemli görevleri vardır. Yukarıda da bahsedilen rekabet gücü için 3 ana stratejiye ve Merkez Başkanlığımız’ daki inovasyonun ne gibi katkılar sunacağına bakalım: 1.Maliyet Liderliği: Maliyetin önemli girdilerinden biri de, 3. Taraf gözetim, sertifikasyon ve muayene maliyetleridir. Ülkemizde bu faaliyetler çoğunlukla yabancı menşeili kuruluşlar ya da onların temsilcileri ile yapılmaktadır ve genellikle yerli rakipleri olmadığından yüksek ücretlerle çalışmaktadırlar. Merkez Başkanlığımızın bu alanda inovasyonu ile, esnek daha hızlı ve daha geniş hizmet kapsamına sahip olacaktır. Bu sayede sektördeki etkinliğini artırması ile daha kaliteli hizmeti sanayimizin maliyetlerini düşürebilecek bir seviyede vermesi ile maliyet odaklı firmalarımıza rekabet güçlerini artırması noktasında büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca bu hizmetlerin maliyetine katlanmak istemeyen veya kendi bünyesinde bu faaliyetleri yürüten firmalarımız da bulunmaktadır. Orta ve uzun vadede verimlilik artışı ile maliyetlerin düşürüleceği farkındalığını yaratmak üzere Merkez Başkanlığımız müşteri odaklı dışa dönük çalışmalarına başlamıştır. 67 HAZİRAN 2013 2.Farklılaşma: Bu strateji farklı ürün ya da hizmetler üretmek ya da ürün ya da hizmetin farklı bir şekilde üretilmesini gerektirir. Bu durumda bağımsız ve güvenilir bir kuruluş tarafından verilecek muayene ve gözetim belgesi hedef kitlenin ikna edilmesi için kritik öneme sahiptir. Merkez Başkanlığımız’ ın bu alanda nitelikli sektörlerde yer alması ile Enstitümüz Sanayicimize önemli bir destek sağlayacaktır. 3.Nish Piyasalar: Bu ana strateji daha küçük ve farklı müşteri gruplarına yönelmeyi gerektirir. Otomotiv sektöründen en iyi örnek Mini Cooper markalı arabadır. Nispeten standart dışı ve alışılmamış ürünler olduğundan uygunluk belgesi önem arz etmektedir. Genellikle bu stratejinin geçerli olduğu sektörlerde uygunluk değerlendirme firma sayısı azdır, birikimleri ve dolayısıyla kar marjları çok yüksektir. Nükleer Santrallerin gözetim ve danışmanlık faaliyetleri bu alana güzel bir örnektir. Nükleer Santral sirkülasyonu ve yaygınlığı çok olan bir alan değildir. Hedef kitle belli bir ülke grubunu içermektedir. Bu sektörde gözetim ve danışmanlık hizmeti veren firma sayısı da azdır. Bu sebeple ülkemizde bunun gibi örneği bulunmayan ileri teknoloji ve birikim isteyen konular için Merkez Başkanlığı’ mızda yapılacak inovasyon Sanayimiz’ e büyük katkı sunacak, dışarıya olan bağımlılığımızı azaltacaktır. Özellikle İnşaat taahhüt ve gemi imalatı konusunda etkin olan sanayimizin Enstitümüz’ deki bu anlamda bir inovasyona çok ihtiyacı vardır. Enerji yatırımlarının da devam ettiği ülkemizde genel başlığı enerji ve inşaat olarak belirlemekte fayda bulunmaktadır. • Ayrıca ülkeler dış ticaret gözetimi yapan kendi gözetim firmalarının elindeki ticarete ilişkin envanteri ve veri tabanını çok iyi değerlendirmekte ve bu firmalar ülkelerin sanayi ve ticaret stratejilerini belirlemesi açısından çok stratejik bir değere sahiptirler. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen; zamanın ivmesinin arttığı ve doğru bilgiye hızlı ulaşmanın çok önemli olduğu bu dönemde Enstitümüzün özellikle dış ticaret gözetimindeki etkinliğini artırması, veriye ulaşmanın çok sıkıntılı olduğu ülkemizde sanayimiz adına yapacağı katkı su götürmez bir gerçektir. İnovasyon İçin Gereklilikler ve Değerler: Dünya’nın mevcut üretim sistemi, ülkemizin makro hedefleri-stratejileri, Enstitümüz’ ün misyonu, mevcut durumu – kültürü ve olmak istediği yer (vizyon) dikkate alındığında ve birlikte analiz edildiğinde gerçek bir inovasyon gerçekleştirebilmek için aşağıdaki değerlerin gerekliliği ortaya çıkmaktadır; • Güvenilirlik • Hız • Esneklik • Müşteri Odaklılık • Adaptasyon Kabiliyeti • Marka Değeri • Güncel bilimsel yönetim metotları • Veriye hızlı erişim, hızlı analiz, hızlı karar alma • Uzmanlaşma İnovasyon’ un Diğer Faydaları • Kalite bilincinin artırılması • Bunun haricinde ülkemizin AB sürecinde olmasından ve gün geçtikçe çevre, sağlık ve güvenlik konularında hassasiyetin artmasından dolayı, bu alanda firmalarımızın yasal ve sosyal sorumlulukları oluşmaktadır. Firmalarımızın bu ihtiyaçlarına cevap vermek ve bizden daha önce uygunluk değerlendirme faaliyetlerine başlamış firmaların tekelini, gerçekleştireceğimiz inovasyon ile kırmak hem maliyet hem de esneklik açısından firmalarımıza büyük avantaj sağlayacaktır. • Çevreye-sağlığa-güvenliğe duyarlılık • Dünya uygunluk değerlendirme piyasası yaklaşık 200 milyar $ civarındadır ve kimi tahminlere göre bunun yaklaşık 2/3’ ü gözetim-muayene faaliyetlerinden gelmektedir.Gözetim Muayene faaliyetlerinde dış ve iç piyasada etkinliğimizi artırmak yukarıda belirtilen Enstitü vizyonu için elzemdir ve bu doğrultuda en büyük görev Muayene Gözetim Merkez Başkanlığı’ na düşmektedir. • Gıda 68 Kritik Sektörler Değerlendirilmesi ve odaklanılması gereken sektörleri şu şekilde sıralayabiliriz: • Enerji • Maden • NDT • Petrol-Doğalgaz • Endüstriyel Hizmetler • Çevre-Sağlık-Yaşam Bilimleri Bu Doğrultuda Gerçekleştirilen Faaaiyetlerimiz ve Hizmet Kapsamlarımız; 69 HAZİRAN 2013 70 71 HAZİRAN 2013 72 73 HAZİRAN 2013 74 75 HAZİRAN 2013 76 77 HAZİRAN 2013 78 SÖYLEŞİ OĞUZ SAYGIN İLE POZİTİF DÜŞÜNCE SİSTEMİ: NLP ÜZERİNE Günümüzde NLP ve kişisel gelişim gibi kavramlar artık çok da yabancı gelmiyor. Ancak Oğuz Saygın bu kavramlarla tanışıp, çevresindekilere benimsetmeye çalıştığı dönemlerde işi bu kadar da kolay değilmiş. Uzun yıllar önce ailesi sonra da çevresine NLP’nin üzerimizdeki mucizevi etkisini anlatmaya çalışmış. NLP ve Kişisel Gelişim Uzmanı Oğuz Saygın’a göre NLP’nin ne olduğu konusunda ne kadar yeterli bilgiye sahip olduğumuz tartışılır ama NLP’nin gücü ve katkısı tartışılmaz. Oğuz Saygın’nın renkli yaşam öyküsü eşliğinde NLP’nin ve kişisel gelişim eğitimlerinin yararlarını paylaşacağız sizlerle… Söyleşi: Ebru CEM STANDARD: Kişisel gelişim ve NLP konusunda yazdığınız kitaplarınızda kendi yaşamınızdan kısa hikayelere, ilginç örnek olaylara yer vermişsiniz. Bu kitaplardan okuduklarımız kadarıyla, kişisel gelişim ve NLP ile buluşmanız uzun bir süreçten sonra gelişmiş. Bu süreci bir de sizden dinleyelim. O.SAYGIN: Kendime göre ilginç bir başlangıcım olduğunu düşünüyorum. İlkokulu, okulun en çok hayal kuran ve en çok dayak yiyen öğrenci sıfatıyla bitirdim. Ortaokulda en iyi dersim Türkçe idi. Beni çok seven Türkçe öğretmenim sayesinde kazasız belasız ortaokulu bitirdim. Lisede ise en iyi dersim edebiyattı. Lise 2’de bölüm seçerken, edebiyat bölümünü seçmek istedim. Ancak babamın, asker arkadaşlarıyla yaptığı bir toplantı sonucunda çıkan MGK kararıyla bana Fen bölümü seçtirildi. Lise 2 ve lise 3’de birer sene sınıfta kaldım. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunuyum. Bu dört senelik okulu yedi senede bitirdim. Okul hayatından sonra, hiç alışık olmadığım hayat okuluna atıldım, sırasıyla şoför, pazarlamacı, masa tenisi antrenörü, turizm ve matematik öğretmenliği gibi işlerle meşgul oldum. Şimdi ise en sevdiğim işi yapan, mutlu bir insan olarak hayatımı sürdürüyorum. Ve her şeye rağmen beni terk etmeyen bir eşim, hayatımın en zor döneminde dedesinden aldığı harçlıkları bana verecek kadar fedakar bir oğlum ve hayalperest bir kızım var. Kendimi bu şekilde ifade etmeyi seviyorum. Bu özgeçmişi en çok ilgi gören ‘Negatif Limanlardan Pozitif Sulara’ isimli kitabımın girişinde de kullandım. Beni en iyi bu özgeçmiş ifade ediyor. Özellikle lise ya da üniversitelerde benle ilgili bir çalışma varsa bu özgeçmişin okunmasıyla çalışmaya başlanmasını istiyorum. Çocuklar bu özgeçmiş okunduktan sonra size daha ilgiyle yaklaşıyorlar. Gençler bir takım başarıları olan, kendilerinin asla ulaşamayacağı biri gibi görür sahnedeki kişiyi. Biz de öğrencilik yıllarımızda böyle hissederdik. Sonra bakıyorlar ki bizden biri, sınıfta kalmış, dört senelik okulu yedi senede bitirmiş, bir sürü işler yapmış, sıkıntılar yaşamış. Bunları duyunca gençlere ilginç geliyor. Ve son derece uyum sağlayarak başlıyoruz çalışmamıza. Geçenlerde gençlerden biri, üniversitedeki eğitim sürecinde, hayat ile ilgili ne öğrendiğimi sordu. Benim cevabım hiçbir şey oldu. Ama iyi ki üniversiteye gitmişim, ancak üniversitede, hayat ile ilgili bir şey öğrenemeyeceğinizi anlıyorsunuz. Onun için üniversiteye gitmekte fayda var. Teorik ağırlıklı bir eğitim veren üniversiteler, size hayatınız boyunca hiçbir zaman kullanmayacağınız bilgileri yükler. Ben üniversitede ne kazandım. Masa tenisi okul takımındaydık. Derecelerimiz, şampiyonluklarımız oldu ve daha sonra masa tenisi antrenörlüğüne başladım. Üniversitede başlayan bu süreç bana eğitim alanını keşfetmeme ve kendimi eğitimci olarak ye79 HAZİRAN 2013 tiştirmeme yönlendirdi. 10 yıl da bu sürdü. Evlenince baktım ki masa tenisi antrenörlüğünden aldığım ücret yetmiyordu. Daha fazla para getirecek başka bir yol bulmalıydım. Özgür bir ruhum var. Hiçbir zaman bir yere bağlı olmayı düşünmedim. Özel ders vereyim dedim. Hangi dersin en çok tercih edildiğini inceledim. Baktım matematik isteniyor. Lisedeyken matematikten sınıfta kalmıştım. Matematik dersi verecektim, ama nasıl? Yardımcı kitaplar alarak, önce kendim çalıştım. İyi bir matematik hocası oldum. Şimdi şunu anlıyorum ki, eğer matematik dersini sevdirebilselerdi, iyi bir öğrenci olabilirdim. Ama öğretmeni sevmedim, öğretmeni sevmeyince matematik dersini de sevemedim. Ve şimdi insanların önce hocalarını sevmesi gerektiği konusunda vurgular yapıyorum. 10 sene özel dersler vererek, serbest çalışan bir insan olarak hayatımı sürdürdüm. Sonra kişisel gelişim ile tanıştım. 7. sınıfta Türkçe hocam sayesinde ön bilgimiz olmuştu. Her derse elinde Dale Carnegie’nin ‘Söz Söyleme ve İş Başarmak Sanatı’ kitabı ile gelirdi. O zamanlar kişisel gelişim üzerine sadece bu kitap vardı. Bize o kitaptan hikayeler okurdu. Kişisel gelişim üzerine okuduğu bu hikayeleri beğeniyle dinlerdik. Ben de ileride Carnegie gibi olabileceğimi düşündüm. O zamanlar onun kariyeri ilginç gelmişti bana. ABD’de yetişkinlilere eğitim veren birisi. Yetişkinlere eğitim vermek. O zamanlar bu kadar moda değildi bu işler. Bilinçaltıma yerleştirdiğim bir istekmiş. Yaptığım birçok işten sonra çıktı geldi karşıma NLP ve ben değerlendirdim. Okudum, araştırdım… NLP, Türkiye de halen LPG ile karıştırılır. İkisinde de gaz unsuru ortaktır. NLP’de biraz daha fazladır. NLP’yi öğrenmeye başladığınızda kanatlandığınızı, uçtuğunuzu hissedersiniz. Artık yapamayacağınız yoktur. STANDARD: Bu konularda çalışırken kendinizi nasıl geliştirdiniz? Destekleyen unsurlar ne oldu? O.SAYGIN: On yıl masa tenisi antrenörlüğü, on yıl matematik öğretmenliği ve son yirmi yıl kişisel gelişim eğitimine adanmış bir ömür. Bu yirmi yılın son beş yılında da özellikle koçluk üzerine çalışmalar sürdürüyorum. Aslında ben bu yolda ilerlemeye karar verdiğimde. Bütün ailem ve çevrem bana karşı çıkmıştı. Matematik öğretmenliğini yaparken, ne oluyor maceraya mı atılıyorsun dediler. Etrafımdaki kişilere göre tutarlı olmayan davranışlar göstermeye başlamıştım. Manik-depresif belirtileri gösteren insanlar gibi, heyecanlı, dağınık konuşmalar içinde buluyordum kendimi. Geceleri kalkıp, salondaki boş koltuklara konuşmalar yapıyorum. NLP’yi öğrenmişim, içimde çok büyük heves var. Ben bu işi en iyi biçimde öğreneceğim ve insanlara öğreteceğim. Tek düşünebildiğim buydu. Bana; “sen toplumun önünde konuşmayı bilemezsin, daha önce de80 nemediğin bir şey, yapamazsın” dediler. Dinlemedim kimseyi. NLP’nin ilkelerini uygulamaya başladım. Neydi bu ilkeler: Başarısızlık yoktur sadece sonuçlar vardır. Geriye baktığınızda yaptıklarınızla başarısız bir insanım diyorsanız, bilinçaltınızda da kendinizi böyle programlar ve bu programı hep aynı şekilde çalıştırırsınız. Ve hep başarısız bir insan olarak hayatınızı sürdürürsünüz. NLP ilkeleri der ki; “Sen başarısız falan değilsin, bunlar sadece sonuç. Onları bir sonuç olarak al, bunlardan da ders çıkar. Yeniden hedefler koy ve ilerle” Bu yaklaşım benim için inanılmazdı. İnsanlar amaçlarına ulaşmak için gerekli kaynaklara sahiptirler. Burada finansal ya da çevresel kaynaklardan değil, içsel kaynaklardan söz ediliyor. Amaçlarınıza ulaşmak için tüm kaynaklar içinizde. Bu yolda yürümeme neden olan bu muhteşem söylemdir. Ben buna inandım. Ben de yapabilirim dedim. Tabi ki destek olan gelişmeler de oldu. NLP’nin varsayımlarından birisi de; bir insan bir işi başarabiliyorsa bunu siz de başarabilirsiniz. O yaparsa siz de yaparsınız, korkmayın. STANDARD: Siz ilk hangi amaç için kullandığınız bu NLP ilkesini? O.SAYGIN: Bu süreçte, Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman ile, konuyla ilgili keyifli sohbetler yapıyoruz. Mümin, bir gün geldi, Milliyet Gazetesi İnsan Kaynakları ekinde her hafta yazı yazacağını söyledi. Mümin adına sevindim. Sonrasında da NLP’nin ilkesini anımsadım. Bir insan bir işi başarabiliyorsa, siz de yapabilirsiniz. Düşündüm dedim ki; “Mümin, Milliyet Gazetesi’nde yazıyorsa, ben de gidip Hürriyet Gazetesi’nde yazarım” NLP insanın ayaklarını yerden kesiyor. Hiç düşünmeden gittim Hürriyet Gazetesi’ne. “Ben Oğuz Saygın, gazetenizde başarı ve motivasyon ile ilgili yazılar yazmak istiyorum” dedim. İlgili kişi bana baktı ve beni uzun zamandır yazan biri sandı. O kadar emin konuşuyorum ki, NLP ile içli dışlı olmaktan dolayı müthiş bir özgüven var. Ama o zamana kadar yaptığım bir şey de yok. Bana makalelerimden örnek sordular, yanınızda var mı dediler. Ben yanımda olmadığını ama evde de olmadığını söyledim. Sen buraya niçin geldin? diye sorsalar tek cevabım var: “Mümin yazarsa, ben de yazarım”. İyi ki sormadılar. Çarşamba gününe kadar bir makale istediler. Ben kolay bir şey sanmıştım. İki gün sabahladım. Çıkaramıyorum. En son çarşamba sabahı bir şeyler çıkardım. Gönderdim. Hafta sonu ekinde çıkacak mı, heyecanla bekliyorum. Çıksa hayatımın makası değişecek. Cumartesi uyuyamadım. Salonda dolaşıp durdum. Pazar günü erkenden gazete bayiinin önünde dikildim. Adam beni kapıcı sandı. Ne istediğimi sordu. “Gazetenin ekine bakayım, ne istediğimi söyleyeceğim” dedim. Baktım, yazım çıkmış. Sonra adama dönüp, yirmi adet gazete istedim. Arkadaşlar arayıp, “gazetede yazın çıkmış” diyorlar. “Biliyorum ben de 20 tane var” diyorum. Sonra her hafta yazmaya başladım. Yazabiliyormuşum. NLP’nin insana verdiği müthiş gücü gördüm. Aradan 5-6 ay geçti. Yazılar devam ediyor. Yine bir gün Mümin geldi. Gelişinden anladım bir şey var. “Ne oldu Mümin” dedim. “Ben bir kitap yazdım haftaya çıkıyor” dedi. Kitabın adını sordum. “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil”. Aman Allah’ım, mesajı bana veriyor. Dedim; çekilmiyorum. Akşam eve gittim. Dedim ki evdekilere kitap yazacağım. İlkeye göre yazmam lazım. Sadece kitabın adını düşünüyorum. Yazdım ben kitabı. Bitti kitap. Mümin yazıyorsa, ben de yazarım. NLP’yi de çok iyi bilmiyorum henüz. Ne olduğunu anlamaya çalıyorum. Çıraklıktan, kalfalığa daha yeni geçmişiz. NLP ile ilgili bir kitap yazsak ayıp olur, çünkü çok derin bir ilim. Ama konu NLP olmalı. Sürekli düşünür oldum. N’ye negatif dedim. P’ye de pozitif. L’de limanlardı. ‘Negatif Limanlardan, Pozitif Sulara’ diye kitabın adını buldum. Hürriyet Gazetesi’nde ne kadar yazı yazdıysam. Hepsi çok güzeldi. Uzun uzun uğraşılar vermiştim. Hepsini toparladım. Kitaba koydum. Mümin’nin o kitabı 25. ya da 27. baskı, benim ki 70. baskıya ulaştı. Bir o kadar da korsanı var. Yazarlığa başlamamız ve ilk kitabı basmamız bu şekilde oldu. Kitaptan sonra daha hızlı ilerledi her şey. STANDARD: İnsanların psikoloğa bile gitmeye çekindiği dönemlerde, siz kişisel gelişim ve NLP gibi yepyeni konularla çıkmışsınız. İnsanlar kendileri hakkında eleştiri duymaya ya da öğüt almaya çok meyilli değildirler, dirençle karşılaştığınız oldu mu? O.SAYGIN: NLP’nin içinde önemli bir bölüm vardır. ‘Hedef belirleme ve sonuç alma’ Bu konu üzerinde çok önemli bir takım teknikler mevcut. Aslında hedeflerimden bir tanesi de; bu konunun özelikle bütün üniversitelerde ders olarak verilmesi. Türkiye’yi dolaşıyorum, gitmediğim üniversite kalmadı. Gençlerin %95’nin 81 HAZİRAN 2013 gelecekle ilgili hiçbir hedefi yok. Hedefsiz bir gençlik yetişiyor. Tek hedefleri sınavları verip, okulu bitirmek. Okul hayatında öğrendikleri bilgilerin, daha sonra hayat okulunda hiçbir işe yaramadığını gördüklerinde de büyük bir hayal kırıklığı, moral bozukluğu yaşıyorlar. Onları hayata hazırlayan bir eğitim sistemi olmadığı için, ciddi problemler yaşıyorlar. Amacım bu konularda katkılarda bulunmak. Sorunuza dönersek, tabi ki dirençler oldu. Daha yolun başındayken ailem bile soru işaretleri ile yaklaştı çalışmalarıma. NLP’de ilkeler ya da varsayımlar var. Onlara inanıyorsunuz. İnandığınız varsayımlar sizi hedefe ulaştırıyor. Daha büyük hedefler koymaya başladık. Şirketlere nasıl eğitim verebilirim diye düşünmeye başladım. Bir gün NLP Uzmanı ABD’li Donna Tyson’nın bir seminerine katıldım. Bizlere, hayatının en unutulmaz ve güzel seminer tecrübesini şu sözleri ile anlattı: “Seminerin konusu genel olarak ‘her sorun bir fırsattır’ teması üzerineydi. Sabah grubu müthiş motive oldu. Ama benim tuvalete gitmem gerekince ara verdim. Gittim döndüm, gruba bakıyorum. O motive olan gruptan eser yok. Herkes çay-kahve içiyor, kimse bana bakmıyor. Dayanamayıp sordum, ne oldu diye. Sonra biri kalkıp, benim tuvalette olduğum sırada yaka mikrofonunun açık kaldığını söyledi. O anda ölmek is82 tedim. Ama insan ölmek isteyince ölemiyor. Sabahtan beri size anlattığım hikayeleri, kendimden örnekleriyle anlattım, benim hakkımda her şeyi zaten öğrenmiştiniz. Artık orada da ne yaptığımı biliyorsunuz. Hadi devam edelim dedim. Hayatımın en güzel semineri bu oldu. Olumsuzu olumluya dönüştürebilmek önemli” Bu öykü beni etkiledi. Demek ki insanın yaşadığı olumsuzluklar üzerine takındığı tutum bu olmalı. Bu olayların paralelinde eşimi de ikna etmeye çalışıyorum. Ona güzel şeyler yaptığımı anlatıyorum. Çok iyi işler yapacağız. Seni çok iyi yaşatacağım diyorum. Eşime bu öğrendiğim yeni fikri benimsetmek için uğraşıyorum. Her sorun bir fırsattır. Bak bunu öğrendim diyorum. Eşimin tepkisi ne oldu derseniz. “Ev sahibi kirayı istiyor” dedi. Bunu nasıl fırsat olduğunu anlayamadım tabi. Kirayı zar zor ödedik. Ekonomik durum zorda o aralar. Eşim ikna oldu mu diye düşünüyorum. Seminerlere katılıyorum. Seminer bittikten sonra, semineri vereni modelleme yapıp, sahneye çıkıp, boş koltuklara konuşuyorum. İçimde çılgın bir enerji var. Ben de bir gün bu konuşan kişi gibi büyük topluluklara konuşacağıma inanıyorum. Şirketlere, öğrencilere seminer planlıyorum. Akşamları uykumdan uyanıp, salondaki boş koltuklara hayali kişiler yerleştiriyorum. Bir gece Bakanlar Kurulu’na. Ertesi gece Türkiye’nin en önemli şirketlerinin üst düzey yöneticilerine seminer verip, koçluk yapıyorum. Hayaller çok önemli. Eşimin her sorun bir fırsattır mantığını anlayıp, anlamadığını da merak ediyordum. Ama anlamış. Bir gün eşim aradı. Dedi ki; “hemen eve gel”. Ne oldu diye sordum. “Senin için büyük bir fırsat var” dedi. Gittim ki; icra memuru beni bekliyor. Nasıl bir fırsat bu. Ben adamları ikna etmek için konuşmaya başladım. Ne iş yapıyorsunuz diye sorduklarında yaptığım işleri, hayalimdeki eğitim çalışmalarını anlattım. Yarım saat sonra şirketin icra için gönderdiği iki avukat niye geldiklerini unuttular. Elinize para geçtikçe, ödeme yaparsınız merak etmeyin dediler. Diğeri ise; “siz bu ülkeye çok lazım bir insansınız” dedi. Beni ilk keşfeden o iki avukat oldu. İlk defa onlardan çok güzel şeyler duydum. Ertesi hafta bir telefon. Şirketin müdürü benle görüşmek istemiş. Beni çağırdılar. İcra için avukatların geldiği şirketin müdürü beni çağırıp, şirketlerde eğitim verip vermediğimi sordu. İçimden verdiğim cevap: her gece idi. Her gece hayalimde eğitimler veriyordum. O benim eğitim verdiğim ilk büyük şirket oldu. O avukatları ikna etmesem, evimden eşyalar gidecek dolayısıyla eşimde gidecek. Onun için başarmalıydım. Ben okul yıllarında, başarılı insanlar için şöyle düşünürdüm: Bu insanların ya aileleri çok zengindir, ya çok yeteneklidir ya da çok zekilerdir. Böyle bir önyargım vardı. Şimdi bu tür insanlara koçluk yapıyorum. O kadar da zengin değiller, çoğu sıfırdan buralara gelmişler. Çok mu yetenekliler, sıradan yetenekleri var. Çok mu zekiler. O da normal düzeyde. O insanlarda şunu gördüm. Ne istediklerini çok iyi biliyorlar, son derece kararlılar, çok tutarlılar. Sır burada. Bu mücadeleler sonucunda. İlk kitabımı çıkardım ama yine para kazanamıyorum. Ne yaptım. İstanbul’daki okullara tek tek gidiyorum. Müdürlerle konuşuyorum. Okulunuzda ücretsiz seminerler vermek istiyorum sadece bir stant açıp, kitabımı imzalayıp, satacağım diyorum. Ücretsiz seminer olunca kabul görüyor. Elimde 30 kg kitapla okul okul geziyoruz. Seminerlerle birlikte tanınmaya da başladım. Şirketlere de gidiyorum. Ücretsiz seminerler verebilirim diyorum. Kitap satışında patlama oldu. Aynı kitapevinden kitap çıkaran profesör, benim kitabımın bu kadar çok satışının sırrını sordu. Ben de 30 kg’luk kitapları sırtınızda taşıyın, okullara gidin, ücretsiz seminer verin, sizin ki de satılır diye yanıtladım. Maceralı bir süreçti ama zevkliydi. Geriye baktığımda bunları iyi ki yaşamışım. Kitaplarımın çok tanınması, sevilmesinin ve okunmasının sebebi budur. 30 kg’luk çanta bana hiçbir zaman ağır gelmedi. Hayat felsefem şudur: Bir hobinizi meslek haline getirin sonra da çalışmayın. Felsefesini bu şekilde kuranların, iş yaşantısında başarılı ve mutlu olduklarını görüyorsunuz. Ben 20 yıldır çalışmıyorum. STANDARD: Teknoloji çağını yaşıyoruz daha fazla bilgiye ulaşabilme kolaylığını yaşarken bir o kadar da yalnız ve bencil bireyler olduk. Aile içi geçimsizlikler, çocukların eğitim sistemindeki farklılıklardan doğan uyumsuzluklar ve şiddet olayları artışta. Bu olumsuz davranış biçimlerini olumluya dönüştürmek için eğitimlerinizden yararlanma oranı arttı mı? Bu sorunlar eğitimlerle çözülebiliyor mu? O.SAYGIN: Farklı alanlarda eğitim programlarımız var. Kurumsal eğitimlerin yanı sıra Bireysel Danışmanlık alanı içinde yer alan; aile içi etkili iletişim seminerimiz yoğun ilgi görüyor. Bireysel danışmanlık hizmeti alanlar artıyor. Önemini anlıyorlar. İnsanlar mesleki hayatları ile ilgili yıllarca eğitimler alıyorlar, yıllarca çalışıyorlar. Aile de çok önemli bir kavram, aile konusunda da eğitimlerin sıklaştırılması ve gündeme alınması gerekiyor. Bu tür aile danışmanlık hizmetleri artsa aile içi geçimsizlikler azalarak, boşanmaların önüne geçilebilir diye düşünüyorum. Bazen incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden boşanmalar olabiliyor. Çiftler arasında sıkıntı başlıyor ve bir duvar çekiliyor. Ve duvar gittikçe kalınlaşmaya başlıyor. Bir müddet sonra iki tarafta birbirine bir şey söyleyemeyecek duruma geliyorlar. Artık çözümü olmayan bir yola doğru gidiyor. Burada en çok çocuklar mağdur oluyor. Bu da ayrı bir eğitim konusu. Ayrılan çiftlere, çocuklarla olan iletişim konusunda da bir eğitim verilmesi gerekiyor. Çiftler ayrıldıktan sonra çocuklar problemli olmuyor. Ne zaman sıkıntı başlıyor? Çiftler ayrıldıktan sonra; anne babayı, baba da anneyi çocuğa kötülediğinde çocuk sorunlu oluyor. Çünkü hayatta en çok değer verdiği iki insan ve bu iki insan kötüleniyor. Çocuğun kafası karmakarışık oluyor. Ama çocuklar için birbirlerini destekleyen çiftler de var. Böyle bir anlaşma olursa, bu ayrılıklar çocuklar üzerinde çok fazla etki yapmaz. Bu sorunların hepsinin kaynağı iletişim problemlerine dayanıyor. Bu konuda bilinçli olarak çalışan İletişim Uzmanları ve Aile Danışmanlarının sayısının artması gerekiyor. Şimdilerde çocuklar ve öğrenciler üzerine geliştirdiğimiz eğitim programları da ilgi çekiyor. Aileler en fazla değer verdikleri çocukları için eğitimleri önemsiyor. Biz de ilgilenenler için; www.saygınsaygın.com web sayfamızda eğitimlerimiz hakkında geniş bilgiye yer verdik. STANDARD: Öğrencilerin akademik eğitimlerini destekleyen programlarınız var mı? O.SAYGIN: Eğitim ile ilgili söylenecek çok şey var. Eğitim sisteminde büyük bir tıkanma görüyorum. Bunu bir örnekle anlatmak istiyorum. Çok büyük firmalara eğitimlere gidiyoruz. 83 HAZİRAN 2013 Yöneticileriyle yaptığım çalışmada klasik bir soru soruyorum. Bir çoban, çobanın yanında bir kurt, bir kuzu ve ot var. Bir de sandalı var çobanın. Nehirde karşıdan karşıya geçecek. Ama sandala sadece bunlardan bir tanesini alabilir. Kurt kuzuyu yemeyecek, kuzu da otu yemeyecek. Bunları karşıdan karşıya nasıl geçirirsiniz? Sorum bu. Nerede sorarsam sorayım yöneticilerin hepsinin verdiği cevap şu; Önce kuzuyu geçiririz, çünkü kurt otu yemez. Sonra kurtu alır karşıya geçirir, kuzuyu geri alıp karşıya tekrar geçirip, kuzuyu bırakır, otu alırız. Otu karşıya geçirince, tekrar kuzuyu alıp karşıya geçirip, işi bitiririz. Evet iş çözüldü ama benim beklediğim cevap bu değil. Çünkü yetişkinler, bizim eğitim sisteminden geçmişler. Hepsi a-b-c şıkları ile gelmişler oralara. Aynı soruyu çocuklara sorduğumda gelen cevaplar ise; o kurt çobanı yemez mi diye soruyorlar? O küçük bir kurtmuş diyorum. Bir başkası parmak kaldırıp, peki o küçük kurt kuzuyu nasıl yer? diyor. Bu sorgulamalar mükemmel bana göre. Bu çocuklar ilköğretimde ve henüz beyinleri son derece açık. Her türlü hayali kurmaya müsaitler. Sonra ne oluyor? Hayal gücünü kısan bir çalışma ile yavaş yavaş hayal kurma muslukları kapatılıyor. Ortaöğretim, lise üniversite derken... Üniversiteyi bitirdiğinde artık tekdüze, sistemin istediği çocuklar yetişiyor. Sonra kurt-kuzu-ot sorusunu alıştıkları gibi çözmeye başlıyorlar. Bu soruda bir tuhaflık var denmiyor, aklına gelmiyor. Çobanın kurtla ne işi var. Verilen neyse onu çözüyor. İşyerlerinde geçerli olan bu. Bana iş verin yapayım mantığı var. Yeni fikir üretilmiyor. Üretilen fikirler çok az. Hepsi eğitim sisteminden kaynaklanıyor. Bunun değişmesi lazım. Bu sistemin değişmesine yönelik güzel bir çalışmamız var. ‘Akıllı Çocuk Programı’ isimli bir sistem kurmaya çalışıyorum. Bu programda çocuklara farklı fikirler üretmeyi öğretiyoruz. Çocuklara farklı bakış açıları ile bakmayı öğretiyoruz. Yeni keşiflere yöneltmeye çalışıyoruz. Bunu tüm Türkiye’ye yaymak için uğraşıyoruz. İlkokuldan bu yana gelen eğitim sisteminin, yaratıcı gücü engellemesi sıkıntı yaratıyor. O çarklardan geçmiş bir kişinin bakış açısı ne kadar geniş olabilir. Geniş açılı yaklaşım şart. STANDARD: TSE’nin gerçekleştirdiği ‘Kalite Eğitim Günleri’nde tanıdık sizi. Organizasyon kapsamında sunduğunuz “Etkili İletişim ve İnsanları Tanıma Sanatı” performansınız katılımcılar üzerinde büyük etki yaratmıştı. TSE ile çalışmalarınız nasıl başladı. Bugüne kadar neler yaptık? O.SAYGIN: İlk Bursa TSE’de başladı çalışmalarımız. Bursa’da bir belediyenin çalışanları için verdiğimiz eğitimde TSE yetkilileri de vardı. Sonra Bursa TSE ile çalışmaya başladık. İzmir ve Antalya’da çalışmalarımız 84 sürdü. TSE’nin Kalite Eğitim Günleri’nde yer aldık. TSE Başkanımız ile tanıştık. Çalışmalarımızı anlattık. Çalışmalarımızın sonucunda, olumlu geri dönüşler alınca çeşitli bölgelerde de eğitimlerimizi sürdürdük. Bursa ve İzmir’de TSE çalışanlarına yedi hafta süren “Yönetici Koçluğu” eğitimi verdik. Koçluk sisteminin, kalite ile birleştirerek bunu sistem haline getirmek için çalışmamız ise halen sürüyor. Bu çalışmada TSE-Üniversiteler ve biz varız. Kalite eğitimi alan 80 öğrenciye koçluk eğitimimizi veriyoruz. Koçluk ve kalitenin birleşmesi nasıl olur bunu konuşuyoruz. Üniversitelerdeki eğitim sistemimiz içerisinde, hayata dönük bir eğitim yok. Sanayi ile üniversiteleri bir araya getiremiyoruz. TSE, bu açığı kapatmak için üniversitelerle işbirliği protokollerine önem veren projeler hazırlamakta. Gençlere, branş eğitimlerinin yanı sıra kalite eğitimi de verilmesi, ilerideki hayatlarında daha donanımlı olmalarına yarayacaktır. Eğitimin dışarıya açık olmaması, kapalı kapılar arkasında yapılmasının gençlere katkısı olmuyor. Çocuklar iş hayatına atıldıklarında, sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Bunun değişmesi gerekiyor. TSE’nin üniversiteli gençlik ile yaptığı bu çalışmaları bu nedenle destekliyorum. STANDARD: Çalışanlara yönelik kurumsal içerikli eğitimler, firma yöneticilerine ne katkı sağlar? Çalışma ve üretim performansını nasıl etkiler? O.SAYGIN: Eğitimin önemi herkes tarafından kabul gören bir süreç. Ancak doğru olan seçilen eğitimlerin içerikleri ve sağlayacağı katkı iyi değerlendirilmeli. Bugün yapılan en büyük hatalardan biri, örneğin satış odaklı firmaların sadece satışa yönelik eğitim aldırmasıdır. Eğitim sonrasında da hemen satış patlaması bekliyorlar. Eğitime bakış açısı bu olmamalı. Evet mesleki eğitimler alınmalı ama bu süreci destekleyecek kişisel gelişim eğitimlerine de önem verilmeli. Takım çalışması, liderlik eğitimi, zaman yönetimi, öfke kontrolü gibi eğitimler çalışanlara önemli katkılarda bulunuyor. Üst yönetimin bu konulara bakış açısı olumluysa, o firmada bu eğitimler son derece faydalı oluyor. Ama üst yönetim sadece göstermelik bu eğitimleri planlayıp, alıyorsa o zaman bundan çok fazla bir fayda beklemek yersiz. Eğitimlerin sonunda rapor yazıyoruz. Hedefleri belirleyerek, sonuçlara ulaşmak için uğraşıyoruz. Somut sonuçlara ulaşmaya ve ulaştırmaya çalışıyoruz. Firmalarda çalışanlara yönelik eğitimlerin iş kalitesini ve üretim performansını olumlu düzeyde etkilediğini gözlemliyoruz. Eğitim, firmalara her zaman için artı bir değer sağlıyor. DESTEKLEYEN BİR GÜÇ OLARAK STANDARDİZASYON Dr. Fatma Müge ALGAN TSE Standart Hazırlama Merkezi Başkanlığı Uzmanı İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün ması için verimli çalışan bir sistemin kurulması ve etkin (mal ya da hizmet) veya sürecin; yeni bir pazarlama politikaların tasarlanıp uygulanması gerekmektedir. yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organi- Standardların İnovasyona Katkısı zasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.1 İnovasyon terimi “yeni ve değişik bir şey yapmak” anlamındaki Latince “innovare” kökünden türetilmiştir. 2 İnovasyon yeni fikirleri (ürün, metot veya hizmet gibi) değer yaratan çıktılara dönüştürme sürecidir. Bu süreç iki temel basamaktan oluşur. İnovasyon sürecini başlatması bakımından önem arz eden ilk basamak yeni ve yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasıdır. Emek ve yatırım gerektiren ikinci Standartlar; üzerinde uzlaşma sağlanmış, tüm ilgili tarafların katılımıyla geliştirilmiş, ortak ve tekrarlanan kullanımlar için hazırlanan, uygulaması zorunlu olmayan dokümanlardır. Standartlar sayesinde ürünlerin birbirleri ile uyumlu olmaları sağlanmakta, uyumu zorlaştıran gereksiz ürün farklılıkları ortadan kaldırılmakta, ürünlerin ve üretim süreçlerinin maliyet etkinliği iyileştirilmektedir. Standardizasyon, piyasa odaklı rekabeti tamamlar, tamamlayıcılığı olan ürün ve hizmetlerin bir- basamak ise ortaya çıkartılan yeni ve yaratıcı fikirlerin likte işlerliğinin sağlanmasına yardımcı olur ve sağlık, ticarileştirilmesi, başka bir deyişle katma değer yaratan güvenlik, çevre temel gereklerinin deney metotlarının ürün, metod veya hizmetlere dönüştürülmesidir. belirlenmesini sağlar.4 İnovasyon, ülkelerin ekonomik büyümelerini ve rekabet Standardların kullanımı yeni teknolojilerin uygulanma- güçlerinin artırılmasını desteklemekte toplumsal kalkın- sını sağladıkları için geri bildirim mekanizmalarını artır- ma ve yeni iş imkânları geliştirilmesine katkı sağlamak- makta ve inovasyon çalışmalarını desteklemektedir. Bu tadır. Ayrıca inovasyon iklim değişikliği, doğal kaynak- itici etki hizmet sektörü gibi teknoloji tabanı olmayan ların artırılması, sağlık ve güvenlik gibi birçok sorunun sektörlerde de inovasyon faaliyetlerinin artmasını sağ- 3 çözülmesinde de önemli bir araçtır. Bu sosyal ve eko- layacaktır. Standardlar uluslararası ve bölgesel mevzu- nomik faydaları düşünüldüğünde inovasyon için gere- ata uyum sağlamanın bir aracı oldukları için yenilikçi ken ortamın oluşturulması devletler için birinci öncelik ürünlerin küresel ve bölgesel pazarlarda dolaşımını ko- olarak kabul edilmelidir. İnovasyon faaliyetlerinin artırıl- laylaştırır.5 1- Oslo Kılavuzu, OECD-Eurostat, 2005. 2- http://www.teknolojide.com/inovasyon-nedir_4929.aspx, (01.04.2013) 3- The Benefits of Standards for National Economies, http://www.worldstandardscooperation.org/newsletters/ 003/newsletter03.html, (01.04.2013) 4- STAIR, An Integrated Approach for Standardization, Innovation and Research, CEN-CENELEC, Brüksel, 2011. 5- Com (2008) 133 - Towards an increased contribution from standardization to innovation in Europe, AB Komisyonu, Brüksel, 2008. 85 HAZİRAN 2013 STANDART KURULUŞLARI VE İNOVASYON İNOVASYONU Farklı türlerdeki standardların inovasyon üzerinde fark- li bilgilendirmesi için yapılan etiketlemenin daha geniş lı etkileri vardır. Terminoloji Standardları nanoteknoloji alanlarda uygulanmasını sağlamakta ve performansla- gibi yeni teknolojilerin araştırılmasını gerektirmektedir. rın kıyaslanmasını kolaylaştırmaktadır. Bu standardlar verimli iletişimin artmasını sağlayacağı 2. Pazar açılmasına öncülük edilmesi: Yenilikçi ürünler- gibi ve Ölçme ve Deney Standardlarının gerektirdiği le ilgili pazar oluşturulması ve bu pazarların geliştirilme- temelden uygulanabilir araştırmalara bilgi transferinde si sağlanmalıdır. Standardlar genel ve kabul edilir kural- önemli bir rol üstlenmektedir. Bu anlamda standardlar lar belirlediği için ürün ve hizmetlere yönelik bölgesel ve yenilikçi ürünleri karşılaştırabilir kıldıkları gibi deneysel küresel pazar oluşturulmasını sağlar. Standardizasyon gelişmeler ve araştırmalar arasındaki bağın da kurul- küresel kabul sağlayacağı için piyasaya girişleri kolay- masına aracılık etmektedir. Uyumluluk Standardları laştırır ve işletmelerin bu pazarlara girişini hızlandırır. ürünler ve sistemin geneli arasındaki karşılaştırılabilirliği sağlamakta ve kullanıcılar arasında ağ dışsallıkları oluşmasına yardımcı olmaktadır. Kalite Standardlarında minimum güvenlik gerekleri belirlendiği için ürünlerin kalite ve güvenlik unsurları garanti altına alınmaktadır. Standardlar çeşitliliklerin dokümante edilmesini sağladıkları için kullanıcıların maliyetlerini azaltmalarını ve ölçek ekonomilerinden yararlanmalarına temel oluşturmaktadır. 3. Kamu kullanımının artırılması: Standardların kamu kullanımının artırılması inovasyonu destekleyecektir. Standardlar ile ortaya konan teknik çözümler kişisel ve kurumsal olarak ürün ve hizmetlere duyulan güveni artıracaktır. Bu anlamda teknik çözümler ve dolayısıyla inovasyona duyulan ihtiyaç artacaktır. Güven ve performans arayışı yenilikçi ürünleri öne çıkaracaktır. 4. Bilişim Teknolojilerinde entegrasyonun sağlanması: Bilişim teknolojilerinde inovasyonun önemi tartışıl- Standardizasyon bilimsel araştırmaların ve yeni tek- mazdır. Standardlar bilişim ürünlerinin uygulama alanı nolojilerin geliştirilmesini desteklemektedir. Araştırma bulmasını sağlamaktadır. Avrupa’da e-Sağlık, e-Kimlik programlarında ve projelerinde standardizasyonun kul- gibi sosyal uygulamalar standardlar sayesinde daha lanılması ulusal inovasyon sistemlerinin performansını çok kullanılmaktadır. Bu alanlardaki kullanımın artması artıracak ve inovasyon çalışmalarını destekleyecektir. yenilikçi ürünlerin önünü açmaktadır. Ayrıca standardlar teknoloji transferi sağlayacağı için birçok işletmenin yeni pazarlara girmesini kolaylaştıracak ve ülkelerin üretkenliklerini ve ekonomik büyüme6 lerini artıracaktır. İnovasyon çalışmalarının geliştirilmesi için standardizasyonun rolünü birkaç başlık altında toplamak mümkündür:7 1. Sürdürülebilir Sanayi Politikası: Enerji, ürün, proses ve hizmetlerin kaynak etkililiğinin geliştirilmesi ve sanayinin rekabet gücünün artırılması için sürdürülebilir sanayi politikaları oluşturulmalıdır. Eko-inovasyon ve çevre teknolojileri gibi alanlarda standardlar geliştirilmesi inovasyonu tetikleyeceği gibi Avrupa Tek Pazarı ve küresel pazarlara erişimi kolaylaştırmaktadır. Ayrıca standardlar tüketicilerin ürünlerin performansları ile ilgi- Avrupa Standart Kuruluşları ve İnovasyon İnovasyon, ekonomik büyüme ve rekabet gücünün artırılması için anahtar faktörlerdendir. Rekabetin giderek zorlaştığı küresel ekonomide işletmeler ve toplumların inovasyon gücünün yüksek olması bu rekabette var olmanın vazgeçilmez unsuru olmuştur.8 Avrupa Standardları Tek Pazarın etkin çalışması için en önemli araçlardandır. Standardlar yenilikçi ürün geliştiren işletmelere güven sağlayarak yenilikçi ürün ve hizmet geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Standardizasyon ile inovasyonun artırılmasının; ürünlerin kalitesinin artırılması, yeni ürünlere pazar imkânı oluşturulması, bu pazarların Avrupa inovasyon kapasitesinin artırılması gibi birçok faydası bulunmaktadır.9 6- The Benefits of Standards for National Economies, a.g.k. 7- Com (2008) 133, a.g.k. 8- http://www.cen.eu/cen/Sectors/Sectors/Innovation/Pages/default.aspx, (29.04.2013) 9- http://www.cenelec.eu/aboutcenelec/whatwestandfor/fosterinnovation/index.html, (29.04.2013) 86 güç olduğu ifade edilmekte standardların önemi ve Ayrıca CEN, Avrupa inovasyon kültürünün oluşturulması yönündeki çalışmaları desteklemek için Kasım 2008’de CEN/TC 389-İnovasyon Yönetimi Teknik Komitesini kurmuştur. Bu Komitenin amacı işletmelere standardizasyon dokümanı şeklinde çözümler sunmak, inovasyon ile ilgili sistematik yaklaşımlar geliştirmek, işletmelerin inovasyon kapasitesinin artırılması için planlama ve yönetim çalışmalarını optimize etmektir. inovasyon çalışmalarının artırılmasındaki önemi anlatıl- Sonuç maktadır. Bildirimde standardizasyonun inovasyonun İnovasyon, işletmelerin piyasada üstünlük sağlamalarına yardımcı olduğu gibi ülkelerin ekonomik büyümelerini ve rekabet güçlerinin artırılmasını desteklemektedir. İnovasyon küresel ısınma ve enerji verimliliği gibi sorunların çözümünde de önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Standardizasyonun inovasyona katkısının önemi Avrupa Birliği (AB) tarafından da ortaya konmaktadır. AB Konseyi kararı ile yayınlanan Com (2008) 133 Sayılı AB Komisyonu Bildirimi 10 bu önemi ortaya koyan ilk dokümandır.Bildirimde standardizasyonun piyasa tabanlı rekabeti güçlendirdiği ve inovasyon için itici bir öncelikli eylemleri içerisindeki rolü ve standardların inovasyona ve rekabet gücünün artırılmasına katkısının güçlendirilmesi çalışmaları incelenmektedir. Standardlar daha büyük pazarlara ulaşılması için yenilikçi ürünler ve hizmetler üretilmesi, maliyetlerin azaltılması, mevcut ve yeni geliştirilecek ürün, hizmet ve prosesler arasındaki karşılıklı işlerliğin sağlanması, ürün ve hizmetlere duyulan güvenin ve araştırma sonuçlarının yaygınlaştırılması için önemlidir. Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) ve Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (CENELEC), standardizasyonun Avrupa’nın inovasyon kültürünü destekleyici etkisinden hareketle çalışmalarını yürütmektedir. CEN ve CENELEC, inovasyona bağlı sektörlerin veya standardları kullanmayan sektörlere standardizasyon ve standardizasyon faaliyetlerini tanıtabilmek için İnovasyon Birimini Standardizasyon inovasyon çalışmalarını destekleyen ve bu çalışmaların artırılmasını sağlayan bir araçtır. İnovasyon alanında standardlar hazırlanması verimli iletişim, bilgi transferi, araştırma sonuçlarının etkin kullanımını artıracak, standardların temel kalite ve güvenlik gereklerini belirlemesi yenilikçi ürünlerin kullanımını hızlandıracaktır. Nitekim standardizasyonun inovasyon üzerindeki olumlu etkilerinin geliştirilmesi ve inovasyon ve ar-ge alanlarında standardlar oluşturulması için AB Komisyonu, CEN ve CENELEC de çalışmalarını sürdürmektedir. Standardizasyon faaliyetlerinin bölgesel ve uluslararası alanda artırılması yeni teknolojilerin uygulanmasını, inovasyon faaliyetlerinin ve ar-ge çalışmalarının artırılmasını sağlayacaktır. Kaynakça nıtılması, yeni standart paketlerinin oluşturulması için • Com (2008) 133 - Towards an increased contribution from standardization to innovation in Europe, AB Komisyonu, Brüksel, 2008. araştırma tekliflerinin hazırlanması ve paydaşların bu • Oslo Kılavuzu, OECD-Eurostat, 2005. çalışmaların içinde yer alması gibi görevler üstlenmek- • STAIR, An Integrated Approach for Standardization, Innovation and Research, CEN-CENELEC, Brüksel, 2011. kurmuştur. Bu Birim standardizasyon faaliyetlerinin ta- tedir. Ekim 2008’de Teknik Kurullarının kararı ile Standardizasyon, İnovasyon ve Araştırma Ortak Stratejik Çalışma Grubu (Standardization, Innovation and Research-STAIR) oluşturulmuştur. STAIR, CEN ve CENELEC Teknik Kurullarına inovasyon ve ar-ge çalışmaları ile ilgili ortak bir yaklaşım benimsenmesi için danışmanlık hizmeti vermekte standardizasyon, inovasyon • The Benefits of Standards for National Economies, http://www.worldstandards cooperation.org/newsletters/003/newsletter03.html, (01.04.2013) • http://www.cen.eu/cen/Sectors/Sectors/Innovation/ Pages/default.aspx, (29.04.2013). • http://www.cenelec.eu/aboutcenelec/whatwestandfor/fosterinnovation/index.html, (29.04.2013). ve araştırma faaliyetleri arasındaki bağın geliştirilmesi- • http://www.teknolojide.com/inovasyon-nedir_4929. ne çalışmaktadır. aspx, (01.04.2013). 10 -Com (2008) 133, a.g.k. 87 HAZİRAN 2013 KALİBRASYON VE İNOVASYON ÖLÇÜLEMEYEN HİÇBİR OLGU KONTROL EDİLEMEZ Fatih KÖSE TSE Ankara Kalibrasyon Müdürü Metroloji, kelime olarak Yunanca “METRON” kelimesinden türetilmiş olup, Türkçe karşılığı “Ölçüm Bilimi”dir. Metrolojinin amacı bütün ölçme sistemlerinin temeli olan ölçüm birimlerini (Uluslararası Birimler Sistemi-SI ve SI’dan türetilenler) tanımlayarak bilim ve teknolojinin kullanımına sunmak ve yapılan bütün ölçümlerin güvenilirliğini ve doğruluğunu sağlamaktır. Metroloji üç ana faaliyeti kapsar : 1.Uluslararası düzeyde kabul edilmiş ölçüm birimlerinin tanımının yapılması, Uzunluk ölçüm birimi olan metrenin tanımlanması, buna bir örnektir. 2. Ölçüm birimlerinin, bilimsel yöntemler kullanılarak laboratuvarlarda gerçekleştirilmesi, Uzunluk birimi metrenin lazer kullanılarak (yayılan ışınımın dalga boyu ile) elde edilmesi örnek olarak verilebilir. 3. İzlenebilirlik zincirinin, bir ölçümün değeri ve doğru- Metroloji, ölçüm alanı ve belirsizliği ne olursa olsun ölçmenin tüm teorik ve pratik yönlerini kapsar. Günlük yaşantımızda, endüstride ve uluslararası ticarette anahtar rolü oynar. Doğru ve güvenilir ölçümler; çevre, sağlık ve güvenlik ile daha pek çok alanda kritik bir rol oynarken ürün kalitesinin temininde vazgeçilmez bir unsur olarak kendilerini gösterirler. Metroloji: Bilimsel, Endüstriyel ve Yasal (Legal) Metroloji olarak üç dalda uygulanmaktadır. 1. Bilimsel metroloji: Uluslar arası geçerliliği olan Primer Standartların ülke düzeyinde oluşturulması ile ilgili faaliyetleri kapsamaktadır. Ülkemizde bu konuda Tübitak bünyesinde hizmet veren Ulusal Metroloji Enstitüsü (UME) görevlendirilmiştir. 2. Endüstriyel Metroloji: Bilimsel Metrolojinin faaliyetleri sonucu elde edilen Birincil Standartlara İzlenebilirliği sağlanmış ikincil ve çalışma standartları ile Endüstride uygulanan ölçüm ve testlerin yapıldığı hizmet alanını kapsar. TSE Endüstriyel alanda kalibrasyon hizmetlerinin yürütülmesi konusunda görevlendirilmiştir. luğunun belirlenmesi, belgelenmesi ve bu bilginin yayılması ile kurulması, Örneğin, bir atölyede kullanılan kumpas ile birincil seviye uzunluk metrolojisi laboratuvarı arasındaki kalibrasyon sertifikası ile belgelenmiş ilişki. 88 3. Yasal (Legal) Metroloji: Ticarete esas teşkil eden, ekonomik işlemlerin şeffaflığını etkileyen, tüketicinin korunmasına ve halk sağlığına yönelik ölçümlerle ilgilenir. Ülkemizde T.C Bilim. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bu konuda görevlidir. Bilimsel çalışmalarda, sağlık alanında, sanayi ve en- nilirliği açısından bu durum önemlidir. Ülkemizde Çevre düstride, ticarette ve günlük hayatımızda kullandığımız ve Kalite Yönetim sistemleri, İş güvenliği Gıda Güven- sistem ve cihaz ölçüm sonuçlarının standardın, mev- liği, ve Laboratuvar Akreditasyonu ve benzeri diğer zuatın, yasal otoritenin belirttiği kullanım toleranslarının sistem belgelendirme ve sertifikasyon faaliyetlerinde içinde olması cihazların doğrulukları ve tekrarlanabilen kullanılan standartların önemli şartlarından bir tanesi ölçümlerin kesinliklerine bağlıdır. Ölçüm sonuçlarının de kalibrasyondur. bu şartları sağlayıp sağlayamadığı, sistem veya cihazın Gerçek bir Değerle karşılaştırılması ile mümkün olabilir. Ölçüm yapan cihazların ölçüm sonuçlarının güvenilir olmadığı durumlarda örneğin bir hastanede kan şekeri Kullanıma yeni alınan veya uzun süredir kullanılan ci- veya kan da ki kolesterol miktarını ölçen tıbbi teşhis- hazlar sistematik veya sistematik olmayan hatalı so- te kullanılan bir cihazın bilinen referans aralığının dışına nuçlar gösterebilir. Bu hatalar düzeltilebilen veya düzel- çıkması veya kontrol edilememesi halinde tedavi için tilemeyen rasgele veya tesadüfi hatalar olabilir. Hatalar ancak cihazın belirlenmiş şartlar altında referans bir standart kullanılarak ulusal veya uluslar arası yayınlanan ve geliştirilen metotlara göre mukayese edilmesi ile yapılan bir işlemler dizisinden sonra bulunabilir. hastaya uygulanacak gereksiz ilaç tatbikinin vücudun organlarını harap edebileceği hatta ölümcül olabileceği üzerinde dikkatle durulması gereken bir konudur. Diğer taraftan ışın tedavisinde hastaya tatbik edilen ışın miktarının, cihazın hatalı ölçmesine bağlı olarak, gereken Kalibrasyon olarak tanımladığımız bu işlemler dizisi dozdan fazla olması durumunda hastaya geriye dönü- ile ölçüm yapılacak cihazın kısa dönemli karakteristiği ortaya koyulur. Kalibrasyon sonucunda kalibrasyonu şü olmayan zararlar vereceği de kaçınılmazdır. İnsan yapılan cihaza ait bulduğumuz hata, eğer düzeltilebilen kullanılan cihazların düzenli aralıklarla kalibrasyonlarının sistematik bir hata ise düzeltme faktörleri kullanarak sağlığı açısından çok önemli olan teşhiste ve tedavide yapılması gerektiği açık bir şekilde görülmektedir. ayar dediğimiz bir takım işlemlerle düzeltilebilir. Düzeltilemeyen bir hata ise ölçüm sonucuna toplam ölçüm Diğer taraftan yolculuk yaparken kullandığımız ulaşım belirsizliği ile birlikte yansıtılacaktır. araçlarının göstergelerinin doğru gösteriyor olması da Kalibrasyon bir plan ve program içinde peryodik aralıklarla yapılan bir işlemdir. Kalibrasyon işleminin hangi sıklıklarla yapılacağı; cihazın kullanım sıklığına, doğruluğuna, kullanıldığı yerin toleransına, ara kontrol sıklığına, cihazın kaymasına ve benzeri sebeplere bağlı olarak kullanıcının vereceği karar doğrultusundadır. Her cihaz zamanla kaymalara maruz kalabilir. Katalog bilgisi olarak da verilebilen kayma değerleri periyodik olarak can güvenliğimiz açısından önemlidir. Aksi halde kazalar olabileceği yakın zamanda vuku bulmuş yükseklik göstergesi hatasından kaynaklanan uçak kazasından görülebilir ve yapılan kalibrasyonların ne kadar gerekli ve zaruri olduğu anlaşılır. Bu örneklerin sayısını çoğaltabiliriz. Pazardan aldığımız sebze ve meyvelerin bozuk bir terazi ile tartılması veya bir kuyumcu terazisinin hatalı sonuçlar üretmesi, evlerimizde kullandığımız elekt- yapılan kalibrasyonlardan sonra oluşturulacak sertifika rik, su ve doğalgaz gibi hizmetlerin bedellerini tespit verilerinin analizi ile bulunur. etmeye yarayan sayaçların kullanılan miktardan daha Kalibrasyon, ticarete esas teşkil eden Uygunluk Değerlendirme faaliyetlerinin de olmazsa olmaz şartlarından biridir. Örneğin bir Deney veya Analiz Laboratuvarı ürü- fazla değer gösteriyor olması hizmeti alan kişinin kabul edemeyeceği durumdur. Hatalı ölçüm sonuçları zaman, iş gücü ve en önemlisi prestij kaybına neden olur. nün standartta verilen toleranslar içinde olup olmadı- Büyük oranda üretim yapan firmalar ve bu firmaların bir ğını tespit etmek üzere yaptığı deneyler için kullanmış parçası olan test ve analiz laboratuvarları çok sayıda ci- olduğu tüm cihazlarını, sistemlerini izlenebilir bir şeklide haz kullandıkları için kalibrasyonlarını veya doğrulama- kalibrasyonlarını sağlamalı veya peryodik ölçümler ile larını kendileri yapabilmekte ve bu konuda laboratuvar veya sürekli izleyerek doğrulamalıdır. Sonuçların güve- kurabilmektedirler. 89 HAZİRAN 2013 Dahili kalibrasyonlar olarak adlandırdığımız dünyada ölçümlerin belirsizliği dahil olmak üzere eğitimli olmalı çok yaygın olan bu laboratuvarlar sayesinde, ölçümler ve gerekli prosedür, talimat ve formlar gibi doküman- üzerinde herhangi bir şüphe duyulduğunda hızlı ölçme tasyon ve fiziksel şartlar sağlanmalıdır. Firma yetkilileri imkanı ile sistem ve cihazlara derhal müdahale yapı- dahili kalibrasyonlar ile ilgili bir yatırım yapmadan önce labilmektedir. Geri dönüşümü olmayan süreçlerde hızlı bir maliyet araştırması yapıp bu işin gerekliliğine karar müdahale israfı önleyecek ve ekonomiye katkı sağla- vermelidir. yacaktır. Örneğin, Granit, preslenme sürecinden sonra fırınlanmaktadır. Fırınlanan granitin geri dönüşü yoktur. Fırınlanma aşamasında herhangi bir hatalı ölçüm, standart dışı ve kalitesiz ürün çıkmasına sebep olacaktır. Bu örneği binlerce ürün için çoğaltabiliriz. Bu yüzden Kalite ve Ekonomi için, “Ölçülemeyen Hiçbir Olgu Kontrol Edilemez” gerçeğinin ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Labortuvarlarda kullanılan Ölçüm metotları standart, standart olmayan veya labortauvarda geliştirilen metotlar olabilir. Laboratuvarlar geçerli kılmak şartı ile test analiz ve kalibrasyonlarla ilgili olarak kendi metotlarını geliştirebilirler. Ülkemizde standartların oluşturulması için yeni metotların geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Laboratuvar akreditasyon Standartlarında belirtildiği üzere laboratuvarlar yeni metotlar oluşturduktan son- Dahili kalibrasyonu gerçekleştirebilmek için hangi ra geçerli kılma ve doğrulama yöntemleri ile metodun alanda dahili kalibrasyon yapılacağına karar verilmeli, güvenilirliğini sağlamalı ve personellerini eğitime tabi bu konuda bir fizibilite çalışması yapılmalı, personel, tutmalıdır. 90 Üretim ve hizmet sektöründe yenilikçi yaklaşımlar doğ- hizmetine yoğun bir şekilde devam etmektedir. TSE rultusunda hizmetin hızlı ve kaliteli verilebilmesi ancak olarak üç ana bölgede Ankara, Gebze ve Bursa’da bilgiye ve kaynaklara hızlı ulaşmak ile mümkün olabilir. kalibrasyon hizmetlerimiz sürmektedir. Türkiye’nin ilk Laboratuvarların referans malzeme veya referans standart üretebilmesi ve bu malzemeleri ölçebiliyor olması ülkemiz açısından arzu edilen bir durumdur. Bu durum akreditel laboratuvarlar ünvanına sahip Kurumumuz temel birimlerde kalibrasyon konusunda UME’den üreticinin sisteme hakim olmasını, piyasaya daha gü- sonra ikincil seviyede hatta bazı alanlarda UME ile eş- venilir ürün sağlamasını ve müşteriye hızlı dönmesini değer doğruluğa sahip laboratuvarlara sahiptir. TSE sağlayacaktır. Ayrıca dünya pazarlarında daha çok yer Türkiye’de UME ile yapılan ortaklaşa projeler sayesin- almasına sebep olacak ve ticareti arttıracaktır. de İzlenebilirliğin sağlanacağı kuruluş olma yolundadır. Gelişen teknolojileri ile birlikte farklı üreticilerin aynı iş- Faaliyet alanlarımız; lemleri yapan cihazlarının, geliştirilecek olan tek bir otomasyon programı üzerinden kalibrasyonlarının yapılması olasılığı önem kazanmaktadır. Yeni nesil komut standartları kullanılarak yapılacak olan kalibrasyon otomasyonu yazılımları ile program sayısı en aza indirilebilmekte ve kalibrasyon otomasyonu yazılımlarının idamesi, bakım ve onarımı daha kolay ve etkin hale getirilebilmektedir. Ayrıca TS EN ISO /IEC 17025 Deney ve/veya Kalibrasyon Laboratuvarlarının akreditasyonu için gerekli • Elektriksel alanlarda Akım, gerilim ve Frekans, • Sıcaklık ölçümleri ve simülasyonları, • Kuvvet ve Terazi, • Kütle ölçümleri, • Basınç sensörleri ve simülasyonları, • Hacimsel kaplar, • Boyutsal ve Uzunluk ölçümleri, şartlar standardında Cihazların Ara Kontrol maddesi bilindiği üzere Kalibrasyonu yapılan cihazların, kalibrasyon statüsünün devam edip etmediğini anlamak için • Akustik ölçümler • Tork Ölçümleri, yapılan bir faaliyeti belirtir. Kalibrasyonların dahili veya dışarıdan hizmet alınıp alınmadığına bakılmaksızın ya- • Biyomedikal Cihazların Öçümleri, pılacak bu ara kontrollerle Cihazlar üzerinde herhangi • Nem Ölçümleri, bir kayma veya deformasyon olup olmadığı anlaşılır. Bu durum ürünün veya hizmetin kalitesini sağlamak açı- ve bu parametrelere bağlı laboratuvar cihaz kalibras- sından ayrıca önem arz eden bir konudur. yonlarıdır. Bu kalibrasyon faaliyetlerimiz TÜRKAK’tan Kalibrasyonu veya Ara Kontrolü yapılan cihazların akrediteli bir şekilde yerine getirilmektedir. Kurumumuz ölçüm sonuçları değerlendirilmeye alınmalı ve uygun- aynı zamanda yukarıda belirtilen konularda eğitimler suzluk durumunda düzeltici faaliyetler başlatılmalı, de vermektedir. Laboratuvar akreditasyonu, ölçüm düzeltme faktörleri ile gerekli düzeltmeler yapılmalıdır. belirsizliği ve temel birimlerde kalibrasyon faaliyetleri Tolerans güven aralığı oluşturuluncaya kadar cihaz ile ilgili on binlerce kişi kurumumuz tarafından eğitilmiş kullanıma alınmamalıdır. Aksi takdirde hatalı ölçümler- olup sektörlere kazandırılmıştır. den kaynaklanacak durumların insan sağlığına ve ülke ekonomisine zararları büyük ölçülerde olacaktır. Türk Standartları Enstitüsü olarak güvenilir ve doğru TSE olarak tüm alanlarda referans standartların ve malzemelerin kalibrasyon sayılarını arttırmak ve ikincil se- ölçmenin Türk Ekonomisine ve İnsan sağlığına önemini viyede izlenebilirliğin sağlandığı bir kuruluş olmak ana anlayan kurumumuz, kanunun da vermiş olduğu yetki hedeflerimizdendir. Cihaz ve Laboratuvar yatırımlarımız ile 25-30 yıldır Test ve Kalibrasyon laboratuvarları ile bu doğrultuda devam etmektedir. 91 HAZİRAN 2013 TSE İNOVASYON MÜDÜRLÜĞÜ TSE İNOVASYON VE PROJE MÜDÜRLÜĞÜ Mustafa YÖRÜK TSE İnovasyon ve Proje Müdürlüğü Uzman Yardımıcısı İnovasyon ve Proje Yönetimi Müdürlüğü; Enstitünün eğitim faaliyetlerinde çağdaş eğitim yöntemlerinin (uzaktan eğitim, e-eğitim, e-öğrenme dahil) kullanılması için gerekli alt yapıyı oluşturmak ve etkin kullanımını temin etmek, yeni eğitim alanları ile ilgili inceleme ve derleme çalışmalarını yürütmek, Enstitünün görev alanlarında akademik çalışmaların yapılabilmesi için gerekli girişim ve çalışmalarda bulunmak, akademik kuruluşlarla işbirliğinde bulunmak, inovasyon ve proje yönetimi çalışmalarını yürütmek, yeni ve/veya belirli konularda altyapı oluşturma desteği talebinde bulunan kurum ve kuruluşlara destek hizmetini vermek ve bu alanlarda yapılan çalışmaları izlemek, değerlendirmek, yönlendirmek ve gerekli koordinasyonu sağlamak ile görevlidir. uygunluk değerlendirmesi ve benzeri alanlarda altyapı oluşturma desteği talebinde bulunan kurum veya kuruluşlarla proje bazlı çalışmalar yapmak, bu kapsamda proje taslaklarını oluşturmak ve mutabık kalınan projelerin uygulanmasını sağlamak ile görevlidir. a) İş Geliştirme ve Araştırma Bölümü; eğitim alanında araştırma ve incelemeler yapmak, mevcut eğitimlerin etkinliğini ölçmek ve ölçme neticesinde eğitimleri geliştirme çalışmalarını yapmak, yeni eğitim fırsatlarını araştırıp raporlamak, inovasyon (yenilikçilik) tekniklerinin eğitimlerde kullanılması için gerekli çalışmaları yürütmek, akademik çalışmaların yapılabilmesi için çeşitli akademik kurumlarla işbirliğini geliştirmek ve bu kapsamda yapılan çalışmaları raporlamakla görevlidir. Yeni gereksinimlere, keşfedilmemiş veya fark edilmemiş ihtiyaçlara cevap verebilecek çözümler üretme faaliyetine inovasyon denir. Diğer bir ifadeyle, inovasyon genellikle ürünleri, iş süreçlerini, prosesleri, servisleri ve teknolojileri yeni bir bakış açısıyla değerlendirip yeni fikirler ve yaklaşımlar ortaya koyma çabasıdır. Benzersiz ürün, hizmet veya sonuçlar üretmek için düzenlenen geçici aktivite grubuna proje; bilgi, beceri ve tekniklerin projeyi gerçekleştirmek için kullanılmasına proje yönetimi denir. Diğer bir yaklaşımla, proje yönetimi belli bir amacı gerçekleştirmek için kaynakların kullanımını ilişkisel bir bütünlük içinde gerçekleştirme faaliyetidir. Daha açıklayıcı bir deyişle, belirlenen bir hedefe belirli bir süre ve kaynaklarla uluşabilmek için yapılan problem analizi, planlama, kaynak bulma, uygulama ve değerlendirme aktivitelerini kapsayan süreçlerin yönetilmesine proje yönetimi denir. Bu iki disiplini bir arada harmanlayan İnovasyon ve Proje Yönetim Müdürlüğü Araştırma ve problem tanılama teknikleri ile yeni fikirler oluşturup ve bu fikirleri projeler aracılığı ile hayata geçirdikten sonra ilgili birimlere devretmektedir. b) Proje Yönetimi Bölümü; çeşitli alanlarda ortaya çıkan düşünce veya raporları esas alarak projeler üretmek ve bunların uygulanması için çalışmalar yürütmek, Mart 2013’te faaliyetlerine başlayan İnovasyon ve Proje Müdürlüğü, aşağıdaki ana başlıklar adı altında çeşitli faaliyetleri yerine getirmektedir. İnovasyon ve Proje Yönetimi Müdürlüğü altında yer alan ana bölümler ve görev alanları şunlardır: 92 • Eğitim faaliyetleri için çağdaş eğitim yöntemleri için gerekli altyapıyı oluşturma, • İş geliştirme ve araştırma, • Proje yönetme. Bu çerçevede, kuruma ve eğitim dairesine ait projeleri hazırlamak, yönetmek, uygulamak ve ilgili birimlere devretmek suretiyle proje bazlı çalışmalarda bulunmaktadır. Birim gerçekleştirdiği araştırmalar neticesinde oluşturduğu proje fikirlerini hayata geçirmektedir. Hazırlanan projeler TSE ve çeşitli dış kaynaklar tarafından finanse edilmekte olup, dış kaynaklar; Avrupa Birliği, Bakanlıklar, TUBİTAK, KOSGEB, Kalkanıma Ajansları, Birleşmiş Milletler, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA), Alman Uluslarasın İşbirliği Derneği (GIZ) ve diğer ulusal ve uluslararası kurum ve ajanslarından oluşmaktadır. Dış finansörlerden yeterince yararlanabilmek amacıyla her kaynak grubu için bir personel görevlendirilmesi planlanmakta böylece önümüzdeki yıllarda kurumsal bazda birçok projeye imza atılması hedeflemektedir. Her yıl iç ve dış kaynaklarla çeşitli projeleri gerçekleştirmeye çalışan İnovasyon ve Proje Yönetimi Müdürlüğü aşağıdaki projeleri gerçekleştirme gayreti içerisindedir: • Eğitim Dairesi Yönetim Sistemi projesi • Canlı (Eşzamanlı/senkron) Eğitim projesi • Cansız (Asenkron) Eğitim projesi • Akıllı İnteraktif Sınıf Oluşturma projesi • TSE Akademi Portalı projesi • Açık Standartlar Grubu oluşturma projesi • Hacettepe Üniversitesi ile yapılan protokol çerçevesinde Kalite ve Uygunluk Değerlendirme Mühendisliği yüksek lisans programı projesi Eğitim Dairesi Başkanlığınca yürütülen bütün iş ve işlemlerin bilgisayar ortamında gerçekleştirmesine olanak sağlayan yazılım uygulamasının analizinin yapılması, tasarlanması, geliştirilmesi ve uygulamaya alınmasını kapsayan faaliyetleri kapsamaktadır. Canlı (Eşzamanlı/senkron) Eğitim projesi TSE bünyesinde verilen eğitimlerin katılımcılara kendi evlerinde web üzerinde canlı olarak katılmalarına sağlayan bir bilişim sistemi kurma projesidir. Bu proje Eğitim Dairesinin verdiği teorik ve pratik eğitimlere katılanların internet bağlantılı bir cihazla herhangi ortamda web konferans teknolojisi ile eş zamanlı katılabilme imkânı sağlayan bilişim sisteminin kurulmasını amaçlamaktadır. Cansız/asenkron eğitim projesi senkron eğitim sırasın- da gerçekleştirilen eğitimlerin video kaydına almayı ve bu kayıtları zaman ve mekan kısıtlaması olmadan web ortamında TSE eğitimlerine katılabilmek için gerekli olan teknolojik altyapı ve sistemi oluşturmayı hedeflemektedir. Akıllı interaktif sınıf oluşturma projesi ile senkron ve asenkron eğitimin fiziksel altyapısı hazırlarken eğitimcinin sınıfı yönetme katılımcıların ise ders ve ders materyallerinden daha etkin bir şekilde yararlanmasını sağlayan bütünleşik bir yapının oluşturulması amaçlanmaktadır. TSE Akademi Portalı TSE’nin eğitim ile ilgili tüm sistemlerini bir arada toplayan ve bunları bütünleşik bir anlayış içerisinde web ortamında sanal kullanma imkânı sağlayan projeyi ifade etmektedir. Acık Standartlar Grubu oluşturma projesi TSE bünyesinde çeşitli alanlar için özellikle bilgi teknolojileri alanı için açık standartların belirlenmesi ve bu alanla ilgi belgeleme, eğitim ve sertifikasyon faaliyetlerini organize edecek altyapı ve insan gücünü oluşturulması planlanmaktadır. Kalite ve uygunluk değerlendirme konularında uzmanlaşmak isteyenler için sistematik ve bütünsel bir anlayışla tasarlanan Kalite ve Uygunluk Değerlendirme Mühendisliği yüksek lisans programı, imalat ve hizmet sektörlerinin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu program ile kamu ve özel sektör çalışanlarının kalite ve uygunluk değerlendirme mühendisliği alanlarında uzmanlaşmalarına imkân sağlayacak teknik bilgi ve yöntemlerin öğretilmesi, çeşitli uygulamalarla yetkinlik kazandırılması amaçlanmıştır. Program kapsamında; kalite planlama, kalite yönetimi, kalite sistemleri, kalite kontrol, kalite iyileştirme ve uygunluk değerlendirme konularında dersler ile disiplinler arası teorik ve uygulamalı eğitimlerin verilmesi planlanmaktadır. Bu projelerle; çalışanlara ve katılımcılara yeni bir bakış açısı ile bakabilme yetisi kazandırılmış olacaktır. Böylece, yeni iş sahalarınınım geliştirilmesine ve oluşturulmasına katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Ayrıca, İnovasyon ve Proje Yönetimi Müdürlüğü yeni yaklaşımlar ve projelerle teknik kapasiteyi artırmayı, ulusal ve uluslararası işbirliği oluşturmayı, iş gücünü iyileştirmeyi ve yeni iş gücü oluşturmayı amaç edinmiştir. 93 HAZİRAN 2013 BİLİŞİM VE İNOVASYON DEVİR ''SİBER GÜVENLİK'' DEVRİ Mariye Umay AKKAYA TSE Yazılım Belgelendirme Müdürü Bilginin giderek en değerli varlık haline geldiği çağımızda, tüm dünyada Bilişim Teknolojileri ve Bilgi Güvenliği konularında yapılan çalışmalar her geçen gün artmaktadır. Günümüzde bilişim teknolojilerinde de standardizasyon, güvenlik, performans ve kalite kontrolleri çok önemli hale gelmiştir. Yazılım ürünlerinin güvenliği, kalitesi, performansı, ürün oluşturulurken izlenen yollar, şifreleme-kriptoloji gibi konular BT ürün ve sistemleri için vazgeçilmez olmakla birlikte, uluslar arası standartlara göre bağımsız laboratuvarlarda test edilip, bağımsız belgelendirme kuruluşları tarafından sertifikasyonu ayrıca önem arz etmektedir. Türk Standardları Enstitüsü`nün, bilişim alanında 2003 yılında başlayan çalışmaları, 2012 yılında “Bilişim Teknolojileri Belgelendirme Müdürlüğü`nün” kurulması, 2013 Mayıs ayında “Yazılım Test ve Belgelendirme Daire Başkanlığı” nın tahsis edilmesi ile devam etmiş olup; Yazılım Belgelendirme Müdürlüğü (http://bilisim. tse.org.tr/) “Bilişim Teknolojileri” ve “Siber Güvenlik” alanlarında, hızla ilerleyen teknolojiye paralel olarak, uluslar arası standartlardan ulusal ve uluslar arası akreditasyona sahip olarak, BT ürün ve sistemleri için test ve belgelendirme hizmeti vermeye devam emektedir, bunlar özetle; • ORTAK KRİTERLER ( Common Criteria )-TSECCCS, TSE-OKBS sertifikası: TS ISO/IEC 15408 serisi BT ürünlerinin güvenliği için değerlendirme kriterleri • SPICE-TSE-SPICE sertifikası: • TS ISO 15504-SPICE Yazılım Süreçleri Değerlendirilmesi ve İyileştirmesi (ISO CMMI) • BİLİŞİM TEKNOLOJİSİ- TSE-sertifikası: TS 13298 Elektronik Belge Yönetimi TS ISO/IEC 25051Yazılım Paketleri Belgelendirmesi TS ISO 9241-151 İnsan-Sistem Etkileşimi-Web Sayfalarının Belgelendirmesi •UYGUNLUK DEĞERLENDİRMESİ : TS ISO/IEC 12207 Yazılım Yaşam Döngüsü TS ISO/IEC 15288 Sistem Yaşam Döngüsü •KRİPTO MODÜL ve ALGORİTMA BELGELENDİRMESİ (ISO FIPS 140-2) TSE-CMVP ve TSE-CAVP sertifikaları: TS ISO/IEC 19790: Kripto Modülleri Güvenlik Gereksinimleri TS ISO/IEC 24759: Kripto Modülleri Test Gereksinimleri 94 2013 Haziran-YENİ BAŞLAYAN BELGELENDİRMELER: • IQNET-QWEB BELGELENDİRMESİ • SAHA GÜVENLİK BELGELENDİRMESİ • TEMEL SEVİYE GÜVENLİK BELGELENDİRMESİ • OID ve UID Sertifikasyonu 2014`de Planlanan Yeni Belgelendirmeler: SİBER SAVAŞLAR, SİBER SAVUNMA VE SİBER GÜVENLİK Dünyada artık “Siber Saldırı”, “Siber Güvenlik”, “Siber Ordu”, “Siber Terorizm” “Siber Bakan”, “Siber Savunma” terimleri sıklıkla kullanılmaktadır. 2010 Kasım ayında ABD`de “Wikileaks” olarak adlandırılan Gizli Diplomatik ve Askeri Belgelerin ifşası, 2007 yılında Rusya-Estonya Siber Savaşı, İran Nükleer Sisteminin Rusya tarafından durdurulması vb. Siber Savaşların dünyadaki örneklerinden sadece birkaçıdır. • Savunma Sanayi Ürünleri Belgelendirmeleri • FORENSIC-ADLİ BİLİŞİM • COBIT belgelendirmesi • CMMI belgelendirmesi BT ürünlerin ve/veya sistemlerinin tüm bu standartlara uygunluğunun ölçülebilmesi ve değerlendirilebilmesi bağımsız test laboratuvarlarında yapılmaktadır. TSE Yazılım Belgelendirme Müdürlüğü olarak TS ISO/ IEC 15408-BT Ürün Güvenliği Ortak Kriterler alanında 3 lisanslı ve 2 aday laboratuvar vardır: • TÜBİTAK BİLGEM OKTEM-lisanslı • EPOCHE & ESPRİ-lisanslı • CYGNACOM (Amerika)-lisanslı • APPLUS LGAI (İspanya)-aday • BEAM TEKNOLOJİ (Türkiye)-aday Diğer BT standartlarında taşeron laboratuvarlarımız: • TÜBİTAK BİLGEM BTE-lisanslı • EPOCHE & ESPRİ-lisanslı • ODTÜ İBE Laboratuvarı-lisanslı • TÜBİTAK BİLGEM UEKAE-Birlikte Çalışabilirlik Laboratuvarı –aday Bilişim Teknolojileri Belgelendirme Müdürlüğü bünyesinde 2012 sonunda, Yazılım Test Laboratuvarını kurmuş, 2013 başından itibaren kendi Yazılım laboratuvarımız da özellikle Yazılım Fonksiyonel ve Performans Testlerinde faaliyete başlamış olup, 2013 Mayıs ayında Yazılım Test Müdürlüğü ismini almıştır. Günümüzde “Siber Savaşlara” karşı “Siber Güvenlik ve Savunma” stratejileri geliştirmemiz ve ülkemizin “Kritik Altyapıları” olan “Bilgi ve iletişim, enerji, finans, sağlık, gıda, su, ulaşım, savunma, kamu güvenliği, nükleer biyolojik ve kimyasal tesisler” imizi korumak için gereken tedbirleri almamız son derece önemlidir. İçinde bulunduğumuz “Bilgi ve İletişim” çağında bahsi geçen ve Kritik Altyapılarımız olan “Enerji, finans, sağlık, gıda, su, ulaşım, savunma, kamu güvenliği, nükleer biyolojik ve kimyasal tesisler” artık manual fiziksel yöntemlerle kontrol edilmemekte, bu sistemler “Uygulama Yazılım” larıyla uzaktan kontrol edilmektedir. Bu uzaktan kontrol, hız ve performans kazancı sağlarken, malesef kötü niyetli kişi-kurumlar için de “Siber Saldırı” ortamı haline gelmekte, güvensiz test edilmemiş yazılımlar ve donanımlar yüzünden çok değerli olan “Kritik Altyapılarda” tolere edilemeyecek maddi kayıplar yaşanabilmektedir. 95 HAZİRAN 2013 İran (Nükleer Sisteminin durdurulması) • SCADA sistemlerine zarar verildi. • USB aracılığı ile kapalı ağa bulaşmıştır Her ülkenin kritik varlıkları vardır. Bunlar korunamadığı takdirde ülke güvenliği büyük risk altına girer. Bu da çok daha büyük sorunları beraberinde getirir. Bu kritik varlıklar; • Enerji • Savunma • Finans • Sağlık • Gıda • Su • Ulaşım • Bilgi ve iletişim • Kamu güvenliği İran bu saldırıdan büyük yara almış ve SCADA sistemleri ciddi zarar görmüştür. Siber savaşların önemini vurgulayacak başka bir örnek de, ABD’nin siber ordu kurmasıdır. • Nükleer, biyolojik ve kimyasal tesisler olarak sıralanabilir. Bahsi geçen ülke kritik altyapılarından herhangi birinde bir sorun çıkması, ülkenin kaosa sürüklenmesine neden olabilecektir. Bu sorun tamamen kaldırılamayacağı gibi, büyük oranda azaltılabilir. Siber güvenliğin önemini bizlere gösteren diğer örnekler ise; • Wikileaks : ABD`nin Gizli Diplomatik ve Askeri Belgelerin ifşası, Kasım 2010 • DDOS Saldırıları : Hemen her gün bir siteye yapılan bu saldırılar temel olarak hack olarak kabul edilmese de, o siteye ulaşılabilirliği kısıtlaması, hatta durdurması yüzünden kişilere ve kurumlara büyük zararlar verebilmektedir. Ortak Kriterler ve Siber Güvenlik TS ISO/IEC 15408- BT Ürünleri Güvenliği-Ortak Kriterler Ortak Kriterler, Bilişim teknolojisi ürünleri için geliştirilmiş güvenlik değerlendirme standartları olan ISO/IEC 15408 ve ISO/IEC 18045 standartlarıdır. CTCPEC (Kanada), TCSEC (A.B.D) ve ITSEC (Avrupa) standartlarının “Common Criteria” adı altında birleşmesi ile Ocak 1996’da yayınlanmıştır. 96 CCRA-Ortak Kriterler Tanıma Anlaşması: TÜRKİYE`DE ORTAK KRİTERLER TARİHÇESİ Ortak Kriterler Uluslararası Tanıma anlaşmasıdır. Bu anlaşmayı imzalayan ülkeler, ürün hangi ülkeden sertifika almış olursa olsun o ürünün belirtilen seviyede güvenli olduğunu kabul etmiş sayılırlar. TSE-ORTAK KRİTERLER BELGELENDİRME SİSTEMİ (OKBS) Ortak Kriterler standardı 2012 itibariyle 26 ülkede geçerliliği bulunan bir standarttır. Bu 26 ülkeden 15’i Certificate Authorising Member (sertifika üretici üye), 11’i ise Certificate Consumer Member (sertifika müşterisi üye) ülkelerdir. SERTİFİKA ÜRETİCİLERİ 1. Türkiye- 3 (2 aday) 2. Almanya - 12 3. Amerika – 9 4. İtalya - 6 5. Fransa – 5 6. Güney Kore – 5 7. Japonya – 4 8. Norveç - 4 9. İngiltere – 3 10. Kanada – 3 11. Avustralya ve Yeni Zelanda – 3 12. İspanya - 3 13. İsveç - 2 14. Hollanda – 1 15. Malezya-2 SERTİFİKA MÜŞTERİLERİ 1. Avusturya 2. Çek Cumhuriyeti 3. Danimarka 4. Finlandiya 5. Yunanistan 6. Macaristan 7. Hindistan 8 .İsrail 9. Singapur 10. Pakistan ADAY: Çin Sertifika üretici ülkelerin yanındaki sayılar, o ülkelerin laboratuvar sayısını göstermektedir. Sertifika Üretici Ülke olabilmek için, öncelikle Sertifika Müşterisi Ülke olmak ve gerekli şartları yerine getirdikten sonra başvurunun onaylanması gerekmektedir. • Türkiye`de Ortak Kriterler programı ilk defa 2001 yılında Genel Kurmay Başkanlığı (TGS) tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri için başlatıldı. • Türkiye’nin belgelendirme kuruluşu olarak TSE, 2003 yılında CCRA’ya imzaladığı anlaşma ile “Sertifika Müşterisi” olarak üye olmuştur. • Türkiye`de ilk Kamu Ortak Kriterler Değerlendirme Laboratuvarı 2003’te TUBİTAK UEKAE bünyesinde Ortak Kriterler Test Merkezi (OKTEM) adı altında bağımsız olarak çalışmalarına başladı. • Ortak Kriterler Belgelendirme Sistemi (OKBS) 2005 yılında TSE Ürün Belgelendirme Merkezi altında kuruldu. • TSE, 2008 yılında CCRA’da yapılan düzenleme gereğince “Sertifika Üreten Ülke – Authorizing Country” olmak için başvuruda bulundu. • 12-16 Nisan 2010 tarihleri arasında TSE OKBS, CCRA tarafından yapılan Uluslar arası Tetkikten (Shadow Assesment) “Başarı” ile geçti. • 17 Kasım 2010 tarihinde Türkiye`nin “Sertifika Üreten Ülke – Authorizing Country” olarak resmi duyurusu yapıldı ve Türkiye bu alandaki 15 ülkeden biri oldu. • OKBS, OKDL ve Üretici arasındaki hiyerarşi yukarıdaki şekildeki gibidir. • Ortak Kriterler Belgelendirme Sistemi (OKBS) üretici/ sponsor ve Ortak Kriterler Test Laboratuvarları (OKDL) arasındaki koordinasyonu sağlar. • TSE OKBS; TÜRKAK`tan TS EN ISO/IEC 17025 akreditasyonu almış ve TSE`ye başvurmuş Ortak Kriterler Laboratuvarları’nı (OKDL) lisanslar. • Ortak Kriterler Standardı ürün için; Gizlilik (Confidentiality), Bütünlük (Integrity), Kullanılabilirlik (Availability) kontrollerini; 1. Tasarım sürecini sorgulamak, 2. Teslim & Kurulum sürecini sorgulamak, 3. Tasarım dokümanlarının içerik yeterliliğini sorgulamak, 4. Kaynak kodu sorgulamak, 5. Kılavuz dokümanları sorgulamak, 6. Yaşam Döngüsü Modeli’ni sorgulamak, 7. Geliştirme araçlarını sorgulamak, 8. Geliştirme ortamının güvenliğini sorgulamak, 9. Test dokümanlarını sorgulamak (fonksiyonel, bağımsız ve sızma testleri), suretiyle gerçekleştirir. 97 HAZİRAN 2013 • Özetle; Ortak Kriterler, BT ürününün BT ürününün TSE-OKBS Son Durum (2013 Haziran): yeterli bir geliştirme ortamında gerçeklenip gerçeklen- • 15 ürün sertifikalandırılmış, mediğini kontrol eder, var olan tehditleri analiz eder, • 1 PP sertifikalı, 1 PP değerlendirmede, Fonksiyonel, Bağımsız ve Sızma testleri (Açıklık Analizi • 13 ürün değerlendirmede çalışması) yapar ve ürüne uygun garanti seviyesini verir. • 15 PP geliştirilmekte. (Siber Güvenlik Özel KomitesiUlusal Koruma Profili Havuzu Projesi) Garanti Seviyeleri Ortak Kriterler tanımlanmış, garanti seviyesi gittikçe • Sertifika üreten ülkelerin değerlendirip, sertifikalandırdığı ürünler “Uluslar arası geçerli Güvenli BT Ürünü” olmakta ve www.commoncriteriaportal.org adresinde artan ve Değerlendirme Garanti Seviyesi (EAL) olarak yayınlanmaktadırlar. bilinen 7 adet Güvenlik Seviyesi (garanti paketi) sağ- • 3 adet Lisanslı CC lab. mevcut. lamaktadır: • 2 adet Aday CC lab. Ortak Kriterler Genel Kavramlar • TOE (Target of Evaluation): Ürün’ün Değerlendirme Hedefi • ST (Security Target): Güvenlik Hedefi, TOE güvenlik iddialarının belirtildiği dokümandır. • PP (Protection Profile): Koruma Profili, CC standardına uygun olarak yazılmış Teknik Şartnamelerdir. ST’ler için şablon dokümanlardır. 98 PP-Koruma Profili: Türkiye`de BT Ürünleri Güvenliği ile İlgili Yeni ARGE Projeleri • SİBER GÜVENLİK ÖZEL KOMİTESİ T.C Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2013-2014 Siber Güvenlik Eylem Planı kapsamında, Enstitümüze “Sorumlu” olarak verilen ve “Kamu Kurumlarının Kritik BT ürün ve sistemlerinin asgari güvenlik gereksinimlerinin belirlenmesi ve belgelendirmenin yapılması” kapsamındaki Madde 12* yi ve “İlgili” olarak verilen Madde 10**`u gerçekleştirmek üzere, Nisan 2013`de TSE Yönetim Kurulu Kararı ile “Siber Güvenlik Özel Komitesi” kurulmuştur. Bu komite kapsamında 22 konuda yeni inovasyon ve AR-GE çalışmalarına başlanmış olup, bunlar “Ulusal Koruma Profili (PP) Havuzu Projesi” kapsamında aşağıdaki ürün gruplarında Koruma Profilleri, yeni kriter ve belgelendirmeler oluşturulacaktır: Siber Güvenlik Özel Komitesi Çalışma Konuları 1. Güvenli Web Uygulamaları Koruma Profili ve 9. Secure IC Koruma Profili 10. Embedded OS Koruma Profili 11. Yazılım Testçileri için Kriterlerin BelirlenmesiSCRUM ve ISTQB 12. Cloud Computing-Bulut Bilişimi 13. HBYS, AHBS, PACS, LBYS, EBS ve internet üzerinden servis sunan sağlık bilişimi uygulama yazılımlarının süreç, fonksiyon, güvenlik, performans, karşılıklı işlerlik ve arayüz kılavuzlarının ve Güvenlik için Koruma Profilinin oluşturulması 14. SSL kriterleri 15. Penetrasyon Testi yapan firmalar ve personeller için kriterlerin belirlenmesi Güvenli E-Ticaret Kriterleri 16. Biyometrik Ürünlerin Güvenlik Gereksinimleri ve Test Kriterlerinin hazırlanması*** 2. Güvenli EBYS (Elektronik Belge Yönetim Sistemi) Koruma Profili 17. E-Pasaport 3. Güvenli CBS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) Koruma Profili 18. E-İmza 4. Temel Seviye Güvenlik Kriterleri Belgelendirmesi 19. E-Ehliyet 5. Site Security Certification (Saha Güvenlik Belgelendirmesi) 6. E-Kimlik Koruma Profili 20. IT products Vulnerability gap Library-Kütüphanesi ve Web sitesinin hazırlanması 7. GEM Koruma Profili 21. Sızma Testi Kriterleri 8. Mobile ID Koruma Profili 22. Web Servisleri Koruma Profili 99 HAZİRAN 2013 • Smart Card Security Turkey Consortium 6) Çalışma Ortamı (Operational Environment) (SCS-Turkey): 7) Kriptografik Anahtar Yönetimi TOBB, SABANCI, İTÜ ,TÜBİTAK ve TSE olmak üzere 5 ortakla kurulmuş olup, amaç SOGIS-MRA ya girmektir, Japonya` da da benzeri bir konsorsiyum oluşturulmuş olup, Akıllı Kartların güvenliği konusunda 8 adet Koruma Profili hazırlanmaya başlanmıştır. (Cryptographic Key Management) 8) Self Tests 9) Tasarım Güvencesi (Design Assurance) 10) Diğer Ataklara Karşı Savunma (Mitigation of Other Attacks) TSE YAZILIM TEST LABORATUVARI 2013 başında faaliyete geçmiş olan Yazılım Test Laboratuvarında ilk aşamada aşağıdaki testler yapılmaya başlanmış: • TS ISO/IEC 25051 Fonksiyonel Testleri • TS ISO/IEC 13298 Performans Testleri 2013 sonuna doğru aşağıdaki diğer konularda da faaliyet vermeye başlanacaktır: • TS ISO/IEC 27001 kapsamında Network ve Web Uygulamaları Sızma-Penetrasyon Testleri • Yazılımlara Beyaz Kutu Kripto Modül Doğrulama Programı (CMVP) (White Box)-Source Code Sızma Testleri Kripto Algoritma Doğrulama Programı (CAVP) • Yazılımlara Kara Kutu (Black Box) Testleri (ISO FIPS 140-2,3): SONUÇ Kripto Modülleri İçin Güvenlik Gereksinimleri TSE Yazılım Belgelendirme Müdürlüğü, gelişen teknolojiyi takip ederek, test ve belgelendirme çalışmalarını hızla sürdürmeye ve ülkemize Bilişim Teknolojileri ve özellikle de Siber Güvenlik alanında yeni ve faydalı hizmetler sunmaya devam edecektir. (TS ISO/IEC 19790) Kripto Modülleri İçin Test Gereksinimleri (TS ISO/IEC 24759) • 4 adet güvelik seviyesi vardır. • Güvenlik Seviyesi 1 • Güvenlik Seviyesi 2 • Güvenlik Seviyesi 3 • Güvenlik Seviyesi 4 • Değerlendirmeler 10 ayrı alana göre yapılmaktadır. Bu alanlar; 1) Kriptografik Modül Spesifikasyonu (Cryptographic Module Specification) 2) Kriptografik Modül Port ve Arayüzler (Cryptographic Module Ports and Interfaces) *Siber Güvenlik Eylem Planı Madde 12 (TSE Sorumlu): Kamu kurumları 3) Roller, Servisler ve Kimlik Doğrulama tarafından kullanılan ve siber güvenlik açısından kritik öneme sahip (Roles, Services and Authentication) bilgi teknolojileri ve bilgi sistemleri ürünlerinin ve bunların sahip olması gereken asgari güvenlik gereksinimlerinin belirlenmesi 4) Finite State Model **Siber Güvenlik Eylem Planı Madde 10 (TSE İlgili): Kritik altyapılar için 5) Fiziksel Güvenlik (Physical Security) geliştirilen yazılımlar için güvenli yazılım geliştirme temel kurallarının yayımlanması. 100 ULAŞIM, LOJİSTİK VE İNOVASYON KOMBİNE TAŞIMACILIKTA ''TSE GÜVENCESİ'' Ömer Cem ERÇİL TSE Ulaşım ve Lojistik Sistemleri Merkezi Başkanı Ekonomisi büyüyen ve zenginleşen dünyada üretilen malların en kısa sürede ve hasar görmeden tüketiciye ulaştırılması gerekliliği, lojistiğin önemini her geçen gün artırmaktadır. Ön plana çıkan güvenli, dakik, daha kısa sürede ve daha konforlu ulaşım istekleri, son yıllarda ulaştırma sektörünün önemini ve gelişimini artırmıştır. Ülkemizin bu yönde yapmış olduğu çalışmalara paralel olarak Enstitümüzde bu kapsamda üzerine düşen sorumluluk ve görevleri yerine getirmek amacıyla gerekli organizasyon yapısını düzenlemiş ve bu doğrultuda gerekli çalışmalara başlamıştır. Bu çalışmalar ve kapsamlarını şöyle özetleyebiliriz: Kombine taşımacılığa gereken önemin verilmesi sonucunda hem taşıma sektörüne hemde ülke ekonomisine katkı sağlanacak, Uluslararası ulaşım ağlarının gelişmesi ile sosyo-ekonomik ilişkiler de güçlenecektir. Yönetim Kurulu’nun 16/05/2013 tarihli ve XIX/2-4 sayılı kararı doğrultusunda Ulaşım ve Lojistik konularıyla ilgili tüm faaliyetleri yürütmek amacıyla ihdas edilmiş olan TSE Ulaşım ve Lojistik Sistemleri Merkezi Başkanlığı; yurtiçi ve yurtdışı inceleme ve muayene işlemleri ile belgelendirme taleplerinin karşılanmasında tarafsızlık ilkesi doğrultusunda faaliyetlerini TS EN 45011:2001 “Ürün Belgelendirmesi Yapan Belgelendirme Kuruluşları İçin Genel Şartlar” ve TS EN ISO IEC 17020:2005 “Çeşitli Tipteki Muayene Kuruluşlarının Çalıştırılmaları İçin Genel Kriterler”, TS EN ISO IEC 17021:2011 “Uygunluk Değerlendirmesi-Yönetim Sistemlerinin Tetkikini ve Belgelendirmesini Sağlayan Kuruluşlar İçin Şartlar” ve TS EN ISO IEC 17025:2010 “Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği İçin Şartlar” standardlarına ve bunlarla ilgili olarak yayınlanan ISO/IEC rehber dokümanları ve Standardlarına uygun olarak yürütmektedir. Türkiye’de kombine taşımacılık gelişmekte olan sektörler içerisinde yer almaktadır. Ancak, ülke genelinde altyapı ve araç kapasite eksiklikleri bulunmaktadır. Ulaşım ve Lojistik Sistemleri Merkezi Başkanlığı Ankara Ostim’de OFİM binasında hizmetlerini sürdürülmektedir. Yaygınlaşan ulaştırma talep ve arz artışı nedeniyle birçok ülkede ulaştırma yatırımları toplam bütçede önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Gerek karayolu ve demiryolu, gerekse denizyolu koridorları, Asya-Avrupa bağlantısının en önemli ulaşım seçenekleri de ülkemiz toprakları üzerinden geçmektedir. İki saatlik uçuşla 52 ülkeye havadan erişilebilen bir coğrafyada yer almaktayız. Türkiye’de taşıma payları açısından ulaştırma türleri arasındaki bozulan denge ulaştırma türlerinin avantajlı yanlarının kullanıldığı kombine taşımacılığın Türkiye’de geliştirilmesi ile yeniden sağlanacaktır. 101 HAZİRAN 2013 Sunulan Hizmetler 1. ARAÇ PROJE ONAY GRUP BAŞKANLIĞI Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile 23/12/2003 tarihinde yapılan protokolle Araçların İmal, Tadil ve Montajı (AİTM) Hakkında Yönetmelik kapsamındaki hizmetler 15/02/2004 tarihinden itibaren verilmeye başlanmıştır. Araç Proje faaliyetleri, Araç Proje Onay Grup Başkanlığı’na bağlı Ankara Araç Proje Müdürlüğü, İstanbul Araç Proje Müdürlüğü, Bursa Araç Proje Müdürlüğü, Kocaeli Araç Proje Müdürlüğü ve diğer illerde de Bölge Müdürlükleri veya Temsilcilikler üzerinden yürütülmektedir. Bu kapsamda verilen hizmet ve belgeler aşağıda belirtilmiştir: • AİTM Seri Tadilat/Seri İmalat Tip Onay Belgesi • AİTM LPG/CNG/LNG Seri Tadilat/ Seri İmalat Tip Onay Belgesi • AİTM Münferit Araç Uygunluk Belgesi • İthal Araç Uygunluk Yazısı • Teknik Dosya Uygunluk Yazısı • Karayolu ile Tehlikeli/Tıbbi Atık Taşıyan Araçların Belgelendirilmesi (Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında) • Karayolu ile Tehlikeli Madde (LPG) Taşıyan Araçların Belgelendirilmesi (Ulaştırma Bakanlığı tarafından yayınlanan Karayolu ile Tehlikeli Madde Taşıma Yönetmeliği kapsamında) Karayolu ile Tehlikeli Madde (LPG) Taşıyan Araçlar, TS 1445-Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG)-Taşıma Kuralları, Enerji Piyasası Kurumu tarafından 16/09/2005 tarih ve 25938 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Lisans Yönetmeliği”, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 8182 sayılı Karayolları Trafik Yönetmeliği ile Araçların İmal, Tadil ve Montajı (AİTM) Hakkında Yönetmelik esas alınarak belgelendirilmektedir. 2. ARAÇ TİP ONAY VE MUAYENE MÜDÜRLÜĞÜ Araç Tip Onay ve Muayene Müdürlüğü, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından TSE’ye verilen «Teknik Servis» hizmeti faaliyetlerini ve tüm araçlara ait belgelendirme ve muayene (Ambulansların muayene işlemleri gibi) yürütmektedir. 102 • Bu faaliyetlerin yanında «Dünya İmalatçı Kodu» (WMI) tahsisi işlemleri ve Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile yapılan protokol sonrası alınan yetkilerle, 2007/46/ AT Ek V, Ek XVII, ve 2003/37 Ek II Bölüm B İlave 2 doğrultusunda tip onay uygunluk değerlendirme ve üretimin uygunluğu işlemleri yürütülmektedir. • Araç Proje Müdürlüklerinden gelen inceleme ve deney talepleri ilgili tip onay yönetmeliklerine göre gerçekleştirilmektedir. • Ayrıca Müdürlük bünyesinde yurtdışından ithal edilen araçlara ait «Tip Onay Muafiyeti» başvuruları kabul işlemleri gerçekleştirilmektedir. Teknik Servis Hizmetleri • Tüm AB Yönetmelikleri kapsamında; 2007/46/AT MARTOY(Motorlu Araçlar ve Römorkları Tip Onay Yönetmeliği) ve alt yönetmelikleri (58 adet),, 2003/37/ AT TORTOY (Tekerlekli Tarım veya Orman Traktörleri Tip Onay Yönetmeliği) ve alt yönetmelikleri (37 adet) dahil ve 2002/24/AT MOTOY (İki ve Üç Tekerlekli Motorlu Araçların Tip Onayı Yönetmeliği) ve alt yönetmeliklerinde (26 adet)çerçeve yönetmelikleri kapsamında bulunan ayrı aksam ve teknik ünitelere ait tip onay konularının tümünde ve bunları karşılığı olan tüm teknik düzenlemeler için yetkilendirilmiştir. Teknik servis olarak üretimin uygunluğu, sürekli doğrulama ve deney hizmetleri alanlarında hizmet vermektedir. WMI Kodu Tahsisi İşlemleri • Merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan «Society of Automotive Engineers» (SAE International) organizasyonunun ülkemizde yetki verdiği kurum sıfatıyla işlemler yürütülmektedir. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Adına Gerçekleştirilen Uygunluk Değerlendirme İşlemleri; • Bakanlıkla yapılan protokol doğrultusunda yürütülmektedir. • Yapılan faaliyetler, Onay kuruluşu olan BSTB adına tip onay başvurusunda bulunan firmalara ait tip onaylarının araçlar ve birbirleriyle olan uyumluluğunun değerlendirilmesi işlemi ve üretimin uygunluğu değerlendirme işlemleridir. Tip Onay Muafiyeti Başvuru İşlemleri • Otomotiv Merkez Başkanlığı kurmuş olduğu «Muafiyet Değerlendirme Komisyonu» ile muafiyet değerlendirmesi yapmaktadır. Standart Değerlendirme İşlemleri 3. TEHLİKELİ MADDE VE KOMBİNE • Verilen bu hizmetlerin yanında otomotivle ve müdürlük bünyesinde yürütülen faaliyetlerle ilgili standartlar kapsamında teknik değerlendirme işlemleri yürütülmüştür. TAŞIMACILIK MÜDÜRLÜĞÜ • Yoğun olarak TS/EN 15194 standardı kapsamında ithal elektrikli bisikletlerle ilgili değerlendirme faaliyeti gerçekleştirilmiştir. Standart Belgelendirme İşlemleri • Araç Tip Onay ve Muayene Müdürlüğü olarak tüm araçlara ait (çöp kamyonları, Yangınla Mücadele Araçları ve karayolu ambulansları gibi) araç üstü ekipmanları içeren TSE standartlarının ve TSE Kritere Uygunluk Belgesi (TSEK Markası) belgelendirilmesi faaliyetleri yapılmaktadır. Yönetim Kurulu’nun 16/05/2013 tarihli ve XIX/2-4 sayılı kararı doğrultusunda Ulaşım ve Lojistik Sistemleri Merkezi Başkanlığı’na bağlı olarak aşağıda verilen kapsamda faaliyetlerini yürütmek amacıyla ihdas edilmiştir. Kapsam: Tehlikeli Malların Karayolu İle Uluslararası Taşınmasına İlişkin Avrupa Anlaşması (ADR) Ek A Kısım 6; Tehlikeli Malların Demiryolu İle Taşınmasına İlişkin Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşma (RID) Ek A Kısım 6; Denizyoluyla Taşınan Tehlikeli Yüklere İlişkin Uluslararası Kod (IMDG Code) Kısım 6; Havayoluyla Tehlikeli Malların Güvenli Taşınması İçin Teknik Talimatlar (ICAOTI) Kısım 6 ve Tehlikeli Maddelerin Havayoluyla Taşınması Düzenlemeleri (IATA-DGR) Kısım 6 ve 10 ‘da yer alan tehlikeli maddelerin taşınmasında kullanılan paket, ambalaj, tank ve benzeri kapların (CSC Konvansiyonu kapsamına giren konteynerler hariç) onay, sertifikalandırma ve muayene işlemlerinin, Bakanlık tarafından yayımlanan ve yayımlanacak olan mevzuata göre Türk Standardları Enstitüsü tarafından yerine getirilmesine ilişkin yetkilendirilmesi ile ilgili hususları kapsar. “Tehlikeli Malların Taşınmasına İlişkin Uluslararası Anlaşma ve Sözleşmeler Kapsamında Onay, Sertifikalandırma ve Muayene İşlemlerini Yapmak Üzere Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Tarafından Türk Standardları Enstitüsünün Yetkilendirilmesi Hususunda Protokol” Enstitümüz ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı arasında 06.03.2013 tarihinde imzalanmıştır. 06.04.2013 tarihinde protokol hükümleri gereği ön görülen ücretler Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına gönderilmiştir. T.C. Sağlık Bakanlığı Adına yapılan İşler •10 Nisan 2012 Tarih ve 28260 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan “AMBULANSLAR VE ACİL SAĞLIK ARAÇLARI İLE AMBULANS HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK” ile ambulansların incelenme görevi TSE’ye verilmiştir. Müdürlük bünyesinde ambulanslarda TS EN 1789+A1/ Ocak 2011 standardına ve ilgili yönetmeliğe göre ambulans tespit muayenesi yapılıp, uygun ambulanslara TSE Ambulans Uygunluk Belgesi (EK-C) verilmektedir. 22 Şubat 2010 tarihinde ülkemizin taraf olduğu ADR, kapsamlı bir anlaşma olup içinde yer alan bölümler: tehlikeli madde olarak tanımlanan maddelerin insan ve diğer canlı varlıklar ile çevreye zarar vermeden güvenli ve kuralları tanımlanmış bir şekilde kamuya açık karayoluyla taşınmasına yönelik şartları tanımlamaktadır. Avrupa ve Asya kıtaları arasında yer alan Türkiye, coğrafi, kültürel ve ekonomik anlamda bir köprü işleviyle eşsiz bir konuma sahiptir. Taşımacılık sektöründeki yatırımların ağırlıklı olarak kara yolu altyapısına yoğunlaşmış olduğu ülkede, Avrupa’nın en büyük ağır vasıta filolarından biri bulunmaktadır. Kara yollarının Türkiye’de taşıdığı önem kara yolları ağına dair güncel verilerle daha iyi anlaşılabilir: toplam uzunluğu 64.865 km olan kara yollarının 2.080 km’si otobanlardan oluşmaktadır. 103 HAZİRAN 2013 Her geçen yıl uzayan ve gelişen bu ağ, ülkedeki yolcu taşımacılığında % 95, yük taşımacılığında ise % 90 oranında pay sahibidir.Türkiye’nin ihracat ve ithalatında, sırasıyla toplamda % 50,7 ve % 53,2’lik oranlara sahip olan deniz yolu taşımacılığı, ülkenin dış ticaretinde en çok tercih edilen nakliye yöntemidir. Deniz yolu taşımacılığını, 2010 yılında % 40,3’lük ihracat ve % 22,9’luk ithalat oranlarıyla kara yolu taşımacılığı izlerken, hava yolu taşımacılığı ise ihracat ve ithalatta üçüncü sırada yer almaktadır. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın 2010 yılı “Taşımacılık ve Lojistik Sektörü Raporu”nda yer alan bilgilere göre lojistik sektörünün ülkemiz GSYİH’si içindeki payının 2008 yılı için % 8 ile % 12 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bu da 65-95 milyar ABD Doları anlamına gelmektedir. 1 Yukarıda verilen bilgiler ışığında taşımacılık ve lojistik sektörünün önemli bir parçası olan ve yılda ortalama 20 milyon ton tehlikeli maddenin karayolu ile taşındığı Türkiye'de; ADR Yönetmeliği’nin uygulamaya alınmasının gerekliliği bir kere daha anlaşılmaktadır.2 Yeni yapı, Tehlikeli Madde Taşımacılığı Hakkında Birleşmiş Milletler Tavsiyeleri, Örnek Düzenlemeler, Deniz Yoluyla Tehlikeli Madde Taşımacılığı’na Dair Yönetmelik, Havayoluyla Güvenli Taşıma Yapılmasına Dair Teknik Talimatname ve Demiryoluyla Tehlikeli Madde Taşımacılığı konularındaki uluslararası uygulamalarla uyumlu haldedir. ADR UYGULAMA GEREKLİLİĞİ ve SONUÇ Ülkemizde, tehlikeli maddelerin; insan sağlığı ve diğer canlı varlıklar ile çevreye zarar vermeden güvenli ve düzenli bir şekilde kamuya açık karayoluyla taşınmasını sağlamak; bu faaliyetlerde yer alan gönderenlerin, alıcıların, dolduranların, yükleyenlerin, boşaltanların, ambalajlayanların, taşımacıların ve tehlikeli maddeleri taşıyan her tür aracın operatör veya sürücülerinin sorumluluk, yükümlülük ve çalışma koşullarını belirlemek amacıyla hazırlanan “Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik” ile büyük bir aşama gerçekleştirilmiştir. Tehlikeli Madde ve Kombine Taşımacılık Müdürlüğü tanklar, konteynerler, basınçlı kaplar gibi taşıma üniteleri için Ambalaj Tip Onay Belgesi ve araçlar için ADR Uygunluk Belgesi verecektir. Bununla yurt içinde ve yurt dışında dolaşımda olan ambalajların ve araçların kayıt ve kontrol altında tutulması amaçlanmaktadır. Sektörün yasal bir düzene kavuşmasıyla sektörde ilerlemenin ve büyümenin de önü açılmış olacaktır. Yeni düzenin Tehlikeli Madde Taşımacılığı sektörüne bir sistem getirmesinin yanında maddi ve çevresel etkileri de büyük önem arz etmektedir. Belgelendirmenin yurt içinde ve 50 seneyi aşkın tecrübeye sahip TSE tarafından yapılması, belgelendirme faaliyetlerinden elde edilen dövizin yurt içinde kalmasını sağlayarak ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır. Bununla birlikte, sektördeki büyüme hacminin pozitif yönde değişmesi beklenmektedir. TSE her zaman kaliteyi ve sistemli çalışmayı teşvik eden bir vizyona sahip olmuştur ve Tehlikeli Madde Taşımacılığı alanında da bu duruşunu bozmayarak ürünlerin tasarım onayı aşamasında kullanılmak üzere sonlu elemanlar analiz programlarını uygulamaya sokacaktır. Verilen tip onay belgesi ile Türkiye üretimli taşıma üniteleri ve araçlar yurtdışı dolaşıma hak kazanarak ülkeye giren dövizin artışında aracı olacaktır. Tehlikeli Madde Taşımacılığı’nın bir sistem dâhilinde belgelendirilmesi, araçların ve taşıma ünitelerinin düzenli kayıt ve kontrol altında olmasını zorunlu kılarak, aslında bu işin en önemli boyutu olan çevre ve insan güvenliğini güvence altına alacaktır. Yollarımız, sürücülerimiz ve yayalarımız daha güvenli bir ortamda varlıklarını sürdüreceklerdir. 1-Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı 2010 Yılı“Taşımacılık ve Lojistik Sektörü Raporu”, 2010, syf.4 2-ADR: Güvenli Tehlikeli Madde Taşımanın Kuralları,http://www.euractiv.com.tr/enerji/link-dossier/adr-guvenli-tehlikeli-madde-tasimanin-altinkurallari-000096 Tarihi:23/04/2012. 104 4. PROJE ÇALIŞMALARI Otomotiv Merkez Başkanlığı bünyesindeki projeler ; Proje Çalışma Grupları tarafından yürütülmektedir. Aktif olarak yürütülmekte olan 2 adet proje vardır. 4-1-Araç Muayene ve Test Teknolojileri Proje Gurubu Bu proje gurubu farklı alt proje gruplardan oluşmaktadır. a- Araç Kontrol Merkezleri Projesi Enstitümüz Yönetim Kurulunun 29 Mart 2012 tarihli 33 sayılı toplantısında alınan XVIII/33-275 sayılı kararı çerçevesinde; 18 merkezde Araç Kontrol Merkezlerinin kurulmasına karar verilmiştir. Araçların İmal, Tadil ve Montajı (AİTM) Hakkında Yönetmelik kapsamında Onay Kuruluşu olarak Enstitümüzce gerçekleştirilen, üzerinde teknik değişiklik yapılan araçların muayene işlemleri yapılarak uygunluğunun raporlanması planlanmaktadır. İlk etapta arsa tahsisleri tamamlanan Adana, Bolu, Bursa, Çorum, Gebze, Konya, Malatya, Manisa ve Nevşehir olmak üzere 9 ilde inşaat aşamasına gelinmiştir. Ülke genelinde Otomotiv Sektörlerinde trafik ve araç güvenliğinin arttırılması amaçlarıyla ülke genelinde gerekli muayene altyapısı sağlaması hedeflenen bu merkezlerde; • LPG/LNG/CNG li araçların Sızdırmazlık Raporu, Montaj Tespit Raporu, Yakıt Uygunluk Raporları verilmesi • Araç testlerini sabit bir tesiste sağlayabilecek temel yapının oluşturulması • Egzoz Emisyon Muayenelerinin yapılabilmesi için ve günden güne gelişen otomotiv sektörüne cevap verebilecek yapıda tasarlanan bir proje olarak değerlendirilmektedir. b- Otomotiv Test Merkezi Projesi Otomotiv Test Merkezi projesi, Enstitümüzün hedefleri arasında yer alan, Otomotiv sektöründe ihtiyaç duyulan Ulusal Mevzuat doğrultusunda ilgili tip onayı testlerinin ve ülkemizin sanayisinde ihtiyaç duyulan araştırmave geliştirme testlerinin gerçekleştirilmesi amaçlarıyla kurulması planlanan yatırım maliyeti açısından büyük ölçekli bir projedir. Bursa ilinde Enstitümüze tahsis edilen araziyle ilgili protokol yapılmış, fizibilite çalışmaları için ihtiyaç duyulan bütçenin 2014 yılı yatırım planına alınmıştır. 4-2 Yol Güvenliği Projesi 26/11/2012 tarihinde TSE ile Bahçeşehir Üniversitesi arasında imzalanan Ulaştırma Sistemlerine Yönelik İşbirliğine Dair Protokol kapsamında Otoyol Korkuluk Sistemleri ile ilgili olarak altyapı çalışmalarına başlanmıştır. Konu ile ilgili olarak paydaş merkez başkanlıkları bilgilendirilmiştir. “Ulusal Karayolu Güvenliği Projesi” ile yakın gelecekte özellikle ölümlü kaza sayılarını düşürmek ve böylece meydana gelen sosyal ve ekonomik kayıpları en aza indirmek öngörülmektedir. Son 5 yılda karayollarında trafiğine katılan araç sayısı %39, trafik kazaları %92, maddi kayıplar %155 artmıştır. Ekonomide elde edilen başarılı gelişmeler ise ileride araç sayısını ve hareketliliğini daha da arttıracaktır. İlgili kurumlar arasında eşgüdümü en yüksek seviyede sağlamak, bu konuda başarı elde etmiş ülkelerin çalışmalarından ve tecrübelerinden yararlanmak, teknolojiyi en ileri seviyede kullanmak için en uygun yapı standart yapmak ve uygulatmakla sorumlu TSE ‘nin koordinasyonu ve ilgili tüm üniversiteler ve özel firmalardaki uzmanların desteği gerekli görülmektedir. 105 HAZİRAN 2013 TSE ANKARA KİMYA LABORATUVARI TSE ANKARA KİMYA LABORATUVARI Mehtap ŞAHİN TSE Ankara Kimya Laboratuvarı Müdürü Ankara Kimya Laboratuvarımız; Genel Kimya, Gübre, Tıbbi Cihaz ve Çocuk Bakım Gereçleri Bölümümüzde Su ve Temizlik Ürünleri Bölümü, Tıbbi Cihaz ve Ço- 93/42/EEC sayılı Tıbbi Cihaz Direktifi kapsamında yer cuk Bakım Gereçleri Bölümü, Plastik, Deri ve Kauçuk alan anestezi, solunum ve reanimasyon ekipmanları, Ürünleri Bölümü ve Enstrümantal Analiz ve Oyuncak transfüzyon, infüzyon ve enjeksiyon ekipmanları, ma- Bölümü’nden oluşmaktadır. kas, pens, portegü, ekartör gibi tıbbi-cerrahi el aletleri, Genel Kimya Gübre, Su ve Temizlik Malzemeleri La- cerrahi ve muayene eldivenleri, üriner sistem kateter- boratuvarımızda kimyevi ve organik gübre analizleri, leri, damar içi kateterler, kemik implantı, kondom, al- ambalajlı içme sularında kimyasal ve fiziksel testler, çılı sargı bezi, plaster, cerrahi iplikler, cerrahi iğne, vb. temizlik malzemeleri (deterjan, sabun, şampuan, diş ürünler ile diş fırçası ürünleri, çocuk bakım gereçleri macunu, yağ-kir-kan vb. sökücüler, çamaşır suyu, me- grubundan biberon emzikleri, biberon ve emzik gibi kanik temizleme maddesinin, vb. kimyasal ve fiziksel ürünlerin fiziksel, mekanik ve kimyasal deneyleri ilgili analizler ve biyolojik parçalanabilirlik testi, inşaat mal- standardlara göre yapılmaktadır. Tıbbi cihazlar üzerin- zemelerinin (çimento, kireç, alçı, agrega, beton karma de EN 10993-1 serisi standartlara göre biyouyumluk suyu vb.) kimyasal analizleri, genel kimyasalların (asit, deneyleri ve pirojenite deneyi ile sterilite kontrolü dene- baz, tuz vb.) analizleri, metal malzemelere ait testler yi için tedarikçi laboratuvarlarımız kullanılmaktadır. (bakır oranı, çinko kaplama oranı, fiziksel testler vb.) yapılmaktadır. Plastik, Deri ve Kauçuk Ürünleri Bölümünde; 89/686/ EEC Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği kapsamında, Emniyet, Koruyucu ve İş Ayak Giyeceklerinin, 89/106/EEC Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamında, elastomerik contalarının, PVC yer döşemelerinin, ayrıca kauçuk mamullerin, contaların, hortumların, lastik çizmelerin, karayolu taşıtları lastik elemanlarının, konveyör bantlarının, plastik mamullerinin, PVC kapı pencere profillerinin, PVC yer döşemelerinin, PVC su tutucu contaların, geomembranların, plastik levhaların, deri mamullerinin, askeri ve sivil amaçlı ayakkabıların, 106 botların, terliklerin, mamul derilerin vb. malzemelerin, TS, EN ve ISO standardlarına göre ilgili fiziksel ve kimyasal analizleri yapılmaktadır. Kişisel Koruyucu Donanımlar Direktifi Ayak Giyecekleri kapsamlarında Avrupa Birliği tarafından Türkiye de ilk Onaylanmış Kuruluş olarak atanmış olup, Plastik, Deri ve Kauçuk Laboratuvarı Emniyet, Koruyucu ve İş Ayak Giyecekleri kapsamında CE belgelendirmesi faaliyetleri çerçevesinde de muayene ve deney hizmeti vermektedir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının şartnamelerinin kapsamlarında bulunan plastik, kauçuk, deri, ayak giyeceği vb. konularda referans laboratuvar olarak hizGaz Kromatografisi - Kütle Spektrometresi met verilmektedir. Enstrümantal Analiz Bölümü bünyesinde bulunan Cihazı (GC\MS) AAS, ICP-OES, C-S, N-O, GC MS, XRF, LC-MS/MS Gaz kromatografisi; ppm ve ppb seviyesinde duyarlı ve vb. cihazları ile birçok ürün grubunda element analizi kolay ölçüm yapabilme, kütle spektrometresi ile birlikte yapılmaktadır. Özellikle; demir-çelik, alüminyum, pirinç, kullanılabilme, yüksek doğrulukla nicel analiz yapabil- bronz, çinko plaka ve metal talaş numunelerindeki me, mikrolitre seviyesinde az miktarda örnek ile çalı- kimyasal kompozisyon analizleri, kimyevi ve organik şabilmeye olanak sağlamaktadır. Azoboyar maddeler, gübrelerde element tayinleri, çimento, asit vb. kimya- fitalatlar ve benzen analizlerinin yapılabilmesine olanak sallarda element tayinleri, içme sularında muhtelif ele- sağlamaktadır. ment tayinleri, temizlik ve tıbbi malzemelerde element Azot-Oksijen (TC 300)Analiz Cihazı tayinleri, içme sularında benzen, tekstil malzemelerin- Çelik ve inorganik numunelerinde azot ve oksijen ana- de azo boyar maddeler, fitalat tayini, oyuncaklar ve lizi için kullanılmaktadır. gıda gibi ürün gruplarında ağır metal ve göçen element tayinleri yapılabilmektedir. Oyuncak laboratuvarında Oyuncak Güvenliği Yönetmeliği’ne göre oyuncaklarda fiziksel, mekanik, alevlenebilirlik ve kimyasal testler uygulanmaktadır. Çelik analizleri, Oyuncak Güvenliği Yönetmeliği’ne göre yapılan oyuncak deneyleri, tekstilde Azo boyar maddeler, fitalat ve ağır metal Analizleri TÜRKAK tarafından akredite edilmiştir. Oyuncak laboratuvarında Oyuncak Güvenliği Yönetmeliği’ne göre oyuncaklarda fiziksel, mekanik, alevlenebilirlik ve kimyasal testler uygulanmaktadır. Çelik analizleri, Oyuncak Güvenliği Yönetmeliği’ne göre yapılan oyuncak deneyleri, tekstilde azo boyar maddeler, fitalat ve ağır metal analizleri LC-MS/MS Azoboyar maddeler, fitalatlar, alev geciktiriciler, fenol bileşikleri, renklendiriciler, nitrozaminler ve pestisit analizleri yapılabilmesine olanak sağlamaktadır. TÜRKAK tarafından akredite edilmiştir. 107 HAZİRAN 2013 GÜNCEL STANDART DÜNYASINDAN HABERLER Ramazan USTA TSE Standart Hazırlama Merkezi Başkanı Merhaba Değerli Okuyucular, Bundan sonra her sayımızda Standardlarla ilgili ülkemizde, Avrupa’da ve dünyada olan en son gelişmeleri, güncel haberleri sizlerle paylaşmaya, sizlere duyurmaya çalışacağız. Standart Hazırlamada en önemli önceliğimiz, Avrupa ve Uluslararası Standart hazırlama çalışmalarına katılarak standardları sadece kabul eden değil bu standardların hazırlanma süreçlerine aktif olarak katılan bir standardizasyon teşkilatı olmaktır. 1956’dan bu güne devam eden Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) ve Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC) tam üyeliğimize, Ocak 2012’de, Avrupa Standardizasyon Teşkilatı (CEN) ve Avrupa Elektroteknik Komisyonu (CENELEC) tam üyeliğimizi de dahil ettik. Dolayısıyla bölgesel ve uluslararası alandaki etkinliğimizi ve varlığımızı güçlendirmiş olduk. Bu gücümüzü, Standardları hazırlayan ulusal ve uluslararası Teknik Komitelere üye olarak kullanmamız gerekmektedir. Özellikle küresel ekonominin hakim olduğu günümüzde pazarda var olabilmenin şartı standartları hazırlayan komitelerin içinde yer almaktan geçmektedir. Yoksa birileri standartları hazırlar, size de hazırlanmış olan standartlara uymak kalır. Dahası siz yayınlanmış olan bu standartlara uygun hale gelene kadar, birileri pazarın kaymağını çoktan götürmüş olur. Artık savaşların şekli değişmiş, sıcak savaşların yerini soğuk savaşlar almıştır. Bunlardan biri de “STANDART108 LAR SAVAŞIDIR”. Sizde bu savaşta bütün gücünüzle “bende varım” diyorsanız, işte size fırsat; Ülke dışındaki standartları hazırlayan ISO, IEC, CEN ve CENELEC teknik komitelerini takip etmek ve ülke görüşünü oluşturmak, bu teknik komitelerin toplantılarına katılmak ve özellikle de standartları hazırlayan ekibe dahil olmak için Nisan 2004’te kurulan ve 20 farklı sektörde, 86 ayrı Ayna Komitede çalışan 1150 Uzman arasına katılmak için www.tse.org.tr adresindeki “Ayna Komite” bağlantılarını inceleyip, katılım formlarını doldurarak TSE Standart Hazırlama Merkezi Başkanlığına göndermeniz yeterli olacaktır. Ocak 2013’ten bu güne kadar Ayna Komitelerde firmalarımız adına görev alan üyelerimiz; Yurt Dışındaki, ISO/TC 252 “Araçlar İçin Doğalgaz Yakıt İstasyonları”, ISO/TC 262 “Risk Yönetimi”, CEN/TC 246 “Doğal Taşlar”, CEN/TC 248 “Tekstil ve Tekstil Ürünleri”, CEN/ TC 289 “Deri”, CEN/TC 417 “Deniz ve Liman Güvenlik Hizmetleri”, CEN/TC 52 “Oyuncak Güvenliği”, CEN/ TC 308 “Atıkların Karakterizasyonu”, CEN/TC 189 “Geosentetikler, CEN/TC 127 “Binalarda Yangın Güvenliği”, CEN/TC 49 “Gaz Yakan cihazlar”, CEN/TC 286 “ LPG ekipman ve aksesuarları” ve CEN/TC 128 “Bindirmeli Çatı Örtüsü Ve Duvar Kaplaması Ürünleri” teknik komitelerinin ve çalışma gruplarının toplantılarına katılmışlardır. Bu toplantılardan CEN/TC 128 “Bindirmeli Çatı Örtüsü ve Duvar Kaplaması Ürünleri” teknik komite toplantısı Onduline sponsorluğunda TSE’nin ev sahipliğinde 15-16 Mayıs 2013 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleş- üzere iş programına alınmasıdır. Bu çalışmalar MTC 44 tirilmiştir. Ayrıca ISO/TC 189 “Seramik Karolar” Teknik “Kalite Yönetimi ve Sistemleri” ayna komitemizce ya- komitesi toplantısı da SERFED sponsorluğunda 24-27 kından takip edilmekte olup bu Ayna Komitemize üye Haziran 2013 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilmiş- olmanız durumunda bu alandaki gelişmeleri güncel tir. ISO/TC 38 “ Tekstil” ve ISO/TC 126 “Tütün” tek- olarak takip edebilir, standart tasarılarına görüş vere- nik komite toplantıları da TSE’nin ev sahipliğinde Ekim bilirsiniz.Yine, ISO/TC 176 Teknik Komitesi tarafında 2013’de İstanbul’da gerçekleştirilecektir. ISO 9000 “Kalite yönetim sistemleri - Temel esaslar, terimler ve tarifler” standardı da revize edilmektedir. Ayrıca ISO 9001 standardının eğitim kurumları ve yerel yönetimlerce uygulanması ile ilgili Standart çalışmaları da ISO/TC 176 Teknik komitesince yürütülmektedir. Diğer önemli bir gelişme de İş sağlığı ve güvenliği alanında yaşanmaktadır. Bu alanda uluslararası bir standart hazırlanması için “ISO/PC 283- İş Sağlığı ve CEN/CENELEC’in 2014 yılında yapılacak olan Genel Kurul toplantıları da Türkiye’de gerçekleştirilecektir. Güvenliği Yönetim Sistemi-Şartlar” komitesi oluşturulmuştur. Yine bu alanda 'ben uzmanım, benim de bir Beklenen en önemli gelişme, 2010 yılından beri Avru- sözüm var, uluslararası düzeyde hazırlanan bu stan- pa Standardlar Teşkilatı (CEN) bünyesinde “Helal Gıda” darda bende katkı sağlamak istiyorum, tecrübelerimin Teknik Komitesi kurulmasına yönelik devam eden fizi- standartlarda yer bulmasını istiyorum' diyenlerin katı- bilite çalışmasının sona ermiş olmasıdır. En son yapılan lımlarını bekliyoruz. CEN Teknik Kurul toplantısında CEN/TC 425 “Helal Gıda Proje Komitesi” kurulması kararı alınmış ve bu karara göre CEN/TC 425 “Helal Gıda Proje Komitesi” sekreteryalık görevi Enstitümüze yani Türkiye’ye verilmiştir. Bu çalışma ASI (Avusturya Standartlar Enstitüsü) ile birlikte yürütülecektir. Bu kapsamda gerekli çalışmaların zamanında tamamlanabilmesi için, ASI ile bir toplantı yapılmış ve teknik komitenin ilk toplantısının 23-24 Eylül 2013 tarihleri arasında İstanbul’da yapılabileceği mütalaa edilmiştir. Bu arada standartlara erişmek isteyenleri, standartları satın almak isteyenleri de unutmadık. Buna yönelik; internet üzerinden devam eden 'Türk Standardı' satışlarımıza uluslararası, bölgesel ve diğer ülke standart teşkilatlarının standartlarını da dahil etmek üzere çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmalar sonrasında; ISO, IEC, CEN, CENELEC, DIN, BSI, ASTM, GOST ve AFNOR tarafından yayınlanmış standartların da elektronik ortamda satışını gerçekleştirmiş olacağız. Bunların dışında, İspanya (AENOR) ve Suudi Arabistan (SASO) standart teşkilatları ile görüşmeler devam etmekte olup en yakın zamanda bu iki ülke standartları da internet üzerinden satılmaya başlanacaktır. Bu çalışmalar hızla devam edecek olup “STANDART” adına aranan her şey TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ’nde bulunabilecek veya “ENSTİTÜ” tarafından temin edilebilecektir. Diğer önemli bir gelişme, Yönetim Sistemlerinin ilki ve Evet, bu aylık bu kadar, Kalite Yönetim sistemlerinin temel standardı olan ISO 9001 “Kalite Yönetim Sistemi-Şartlar” standardının ISO/TC 176 Teknik Komitesi tarafından revize edilmek Hayatınızın her anı standartların üzerinde olsun… Önümüzdeki ay görüşmek dileğiyle. 109 HAZİRAN 2013 Ülkemizin uluslararası alanda rekabet gücünü artırmak, ülkeler ve bölgeler arası teknik engellerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar yapmak, toplumun yaşam düzeyini ve kalite seviyesini yükseltmek ve standardizasyon konusunda tüm paydaşlarımızın farkındalığını artırarak 2023 Türkiye vizyonunun gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla bir sempozyum düzenlenecektir. Sizleri 25-26 Kasım 2013 tarihlerinde, İstanbul’da TSE’nin ev sahipliğinde düzenlenecek olan “Standardizasyonun Küresel Ekonomiye Etkileri” temasının farklı boyutlarıyla işleneceği bu sempozyuma katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Sempozyum Organizasyon Komitesi bu önemli organizasyonda yer almak isteyen konuşmacı adaylarının başvurularını beklemektedir. Sempozyuma katkıda bulunmak isteyen değerli konuşmacı adayları için önerilen konu başlıkları belirlenmiştir. Ancak belirlenen bu başlıkların dışında da Sempozyum amacına uygun olduğu düşünülen ilave konularda önerileriniz değerlendirilecektir. GENEL 1. Her konu 90 dakikalık oturumlarda, 3’er konuşmacı tarafından işlenecektir. Her konuşmacıya sunuşu için soru ve cevaplarla birlikte 30’ar dakika süre verilecektir. 2. Her oturum için 3 asil ve 1 yedek konuşmacı olmak üzere 4 konuşmacı seçilecektir ve her oturum için seçilecek 4 konuşmacının ulaşım ve konaklama masrafları Organizasyon Komitesi tarafından karşılanacaktır. 3. Sempozyumun resmi dili Türkçe ve İngilizce olup, katılım durumuna göre Rusça, Arapça ve Fransızca dillerinde de simultane tercüme sağlanacaktır. 4. Seçilen tüm konuşmacıların bildirileri ‘Sempozyum Kitapçığında’ yer alacaktır. 5. Sempozyumda poster bildirileri de kabul edilecektir. Poster bildirileri için kurallar aşağıda ayrıca verilmiştir. 6. Seçilen tüm poster bildirileri de ‘Sempozyum Kitapçığında’ yer alacaktır. 7. Bütün bildiri ve poster başvuruları, bu duyurunun ön sayfasında verilen başvuru adresine, başvuru formu doldurulmak ve yazarın özgeçmişi ile kurallara uygun olarak hazırlanacak bildiri/poster özeti eklenmek sureti ile normal posta, faks, e-posta veya sempozyum web sitesi aracılığıyla on-line başvuru şeklinde yapılabilir. 8. Daha fazla bilgi için lütfen başvuru formunda verilen iletişim numaraları veya e-posta adresi aracılığıyla bizimle irtibata geçiniz. 110 BİLDİRİ HAZIRLAMA KURALLARI 1. Bildiri özetleri 300 kelimeyi aşmamalıdır. 2. Bildiri özetleri Arial ve 12 punto olarak hazırlanmalıdır. 3. Bildiri özetlerinin en başında bildirinin başlığı, yazarlarının isimleri, unvanları, adres, telefon, faks ve e-posta adresi bilgileri yer almalıdır. POSTER HAZIRLAMA KURALLARI 1. Poster bildiri özetleri 300 kelimeyi aşmamalıdır. 2. Posterler, uzun kenarı düşey eksende olacak şekilde; 70 X 100 cm. ebatlarında ve yaklaşık 1 metre uzaklıktan okunabilecek büyüklükte hazırlanmalıdır. 3. Poster başlığı büyük harflerle yazılmalı, başlık altında posterin yazar(lar)ının ve çalıştığı kurumların adı yazılmalı ve posterden sorumlu yazarın iletişim adresi mutlaka belirtilmelidir. 4. Poster araştırma ise, metin; Giriş ve Amaç, Yöntem, Bulgular, Sonuç ve Öneriler, Kaynaklar başlıklarına göre hazırlanmalıdır. 5. Kabul edilen bildiriler hiçbir düzeltme ve değişiklik yapılmadan yayınlanacaktır. Sorumluluk yazarlarına ait olacaktır. 6. Poster asılması için gerekli malzeme organizasyon görevlileri tarafından temin edilecek ve posterler için ayrılan alana asılmasına yardımcı olunacaktır. 7. Posterlerin 25 Kasım 2013 sabahı saat 09:00’da asılıp, 26 Kasım 2013 saat 17:00’de kaldırılması gerekmektedir. Bu süre boyunca verilecek bütün çay/ kahve ve yemek aralarında poster sahipleri, diğer poster sahipleri ile eş zamanlı olarak kendilerine ait posteri kısaca sunarak, gelebilecek soruları cevaplama şansına sahip olacaktır. 8. Posterler yukarıda belirtilen sürenin sonunda sahipleri tarafından kaldırılmalıdır, zamanında kaldırılmayan posterler organizasyon görevlileri tarafından kaldırılacak ve bu durumda hiçbir sorumluluk kabul edi meyecektir. 9. Devam eden/sonuçlanmamış çalışmaların poster bildirileri kabul edilmeyecektir. 10. Poster basım giderleri katılımcının kendisine aittir. ÖNEMLİ TARİHLER 30 Ağustos 2013: Bildiri ve poster özetlerinin Organizasyon Komitesine gönderilmesi için son gün. 26 Eylül 2013: Seçilen konuşmacıların ve poster sahiplerinin bilgilendirilmesi 23 Ekim 2013: Kabul edilen bildirilerin tam metinleri ile kabul edilen posterlerin Organizasyon Komitesine gönderilmesi için son gün. 111 HAZİRAN 2013 112