Celal Kadri KINOĞLU_Actual Medicine

advertisement
KAHVE MOLASI
Celal Kadri KINOĞLU
“Bir saat tamircisi kırk yıllık dükkanında ne hissediyorsa ki ar tık “saat” olmuştur o, bende öyleyim. O karakterlerin yaşadı ğı yerin bir canlısı gibiyim. Bütün dikkatim, bütün yeteneğim,
ruhum, hayatımda yaşayıp yaşamayacağım bütün duygusal
derinliğim, çocukluğum, hayallerim, yaşlılığım, ölümüm, göz yaşlarım, çılgınlığım... her şeyim o sahnede yaşıyor benim…”
diyerek içindeki tiyatro sevgisini bu şekilde özetleyen Celal
Kadri Kınoğlu ile eşi ve kızından sonraki en büyük tutkusu ti yatro üzerine çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
ACME: İstanbul Teknik Üni versitesi Makine Mühen dis li ği’nde 4 yıl okuduktan sonra
İstanbul Üniversitesi Devlet
Konserva tu arı sınavlarına gi rerek 3 yılda konservatuar
eğitimlerini tamamladınız.
Mühendislik fakültesinden
konservatuara geçmek fikri
nasıl ortaya çıktı?
Celal Kadri KINOĞLU: Üniversitede okuduğum yıllarda, bir
üniversiteyi bitiren erkekler diğer
üniversiteye geçmeden önce askere alınırdı. Konservatuara girme yaşı 21’dir ve ben mühendis76
lik okurken bir de askere gitseydim konservatuara asla giremezdim. Makine mühendisliğinde son sınıfta okurken, konservatuara geçtim. Bu karardan dolayı da
hiçbir zaman vicdan azabı duymadım.
Sınavı kazandığım günden itibaren hayatımın mutlu günleri başlamıştı.
ACME: Profesyonel oyunculuk haya tınızın başlangıcından günümüze
kadar gelen oyunculuk deneyimleri nizi biraz anlatır mısınız?
Celal Kadri KINOĞLU: Profesyonel
oyunculuk yapmaya konservatuardan
önce, genç oyuncularla teknik üniversitede başladım. Daha sonra biraz şehir tiyatrolarında oynadım.
Actual
Medicine
Konservatuar yılları ile birlikte
Kenter Tiyatrosu’na girdim. Yıldız
hanım ve Müşfik Bey ile bu işe
başlamak muhteşem bir histi.
Onların o çizgisini, estetiğini, zarafetini mesleğinize örnek olarak
almak ve o ölçünün içinde kalmaya çalışmak bambaşka bir şey.
Kenter Tiyatrosu’ndan sonra Devlet Tiyatrolarına geçtim. Devlet
Tiyatrosunda sizi ilk önce Anadolu illerine gönderirler. Bir süre
Anadolu’da kalır sonra İstanbul'a
gelirsiniz. Benim için bu süreç on
yıl sürdü. Üç yıl Diyarbakır’da
kaldım ve orada kaldığım süreyi,
ülke çapındaki turnelerde geçirdim. O turneler çok anlamlıdır.
Hayatlarında ilk defa tiyatro izleyen insanlarla tiyatroyu orijinal
değeri ile paylaşmak, ticari kaygı
gütmeden kaliteli oyunlarla o insanları buluşturmak, o insanların
yaşamna başka yerde yakalayamayacakları bir değer götürmek
gururu gerçekten paha biçilemez
bir şey. Biz onları aydınlattık, onlar bizi aydınlattı. Çok keyifliydi.
Kasım 2010
KAHVE MOLASI
rı ile ilgilenir. O hayatın kayma
anındaki insanlara yaklaşmak bizim görevimizdir ve o kırılma
anındaki bütün dinamikleri yakalayarak bir karakter yaratmak, roller yapmakmış gibi yapmak değil
de tam olarak ‘bir karakter yaratmaktır’ bizim mesleğimiz. En
azından sanat tiyatroları ve iyi yapılmış sinema filmlerinde bu böyledir.
Diyarbakır’dan sonra Bursa’da
çalıştım. Orası da neşeliydi. Bölge olarak Diyarbakır’dan biraz
daha rahattı çünkü o dönemlerde
doğuda sürekli çatışmalar oluyordu. 2000 yılında da İstanbul
Devlet Tiyatroları’na girdim ve
hala aynı yerde çalışmaya devam
ediyorum.
ACME: İstanbul Devlet Tiyat ro su’nda oyunculuk ve genel
sa nat yönetmeni yardımcısı
olarak görev yapıyorsunuz.
Gö revlerinizi biraz tanımlar
mısınız?
Celal Kadri KINOĞLU: Genel
sanat yönetmenimiz Şakir Gürzumar, ben de kendisinin yardımcısıyım. Benim burada ki görevim
repertuar yaratmaktır. O repertuarda oynanan oyunların Türkiye’
de yeni oynanmış olmasına dikkat ediyorum. Yeni yazarlar tarafından yazılmış olması, işledikleri
konuların ve niteliklerin dünyada
tartışılan konulardan seçilmiş olması, farklı kültürlerin karışımlarından doğabilecek oyunlar olmasına dikkat ediyorum. Repertuar hazırlarken Türk edebiyatının seçkin eserlerini kullanmaya
gayret ediyorum. Bu repertuar
içinden bazılarında, oynuyorum
bazılarını yönetiyorum.
Kasım 2010
Oynadığınız oyun bazen birkaç sene,
bazen de 10 sene sürebiliyor. Ben
Nazım Hikmet ve Edip Cansever’i 10 sene oynamıştım. Bu artan zamanlarda da
yönetmen olarak bazı oyunlar çalıştım.
Bunlardan biri Yasmina Reza’nın ‘Vahşet
Tanrısı’ oyunuydu. Değişik bir konusu
var. Fransa’da entelektüel bir çevrede,
iki çocuğun karıştığı olayları, çiftler, biz
bunu medeni bir şekilde çözeriz diye
otururlar ve kıyamet kopar. Maskelerin
nasıl düştüğünü, bir insanın bir buçuk saat içinde o noktaya nasıl geldiğini anlatan çok güzel bir oyun.
Her insanın içinde her şey vardır ve tiyatronun görevi, insanın yaşamadığı hayatı ona gösterip onu açığa çıkartmaktır.
Bir başkası üzerinden bunu biz de yaşarız. Oyuncular karakterler üzerinden, seyirciler oyuncular üzerinden bunu yaşar.
Günlük yaşamın o sıkıcı, heyecansız,
renksiz tarafı daha çok romana konu olabilir ama tiyatro hayatın kırılma noktala-
Actual
Medicine
ACME: Sahneyi ve sahne ar kasını iyi tanıyan biri olarak,
hem oyunculuğu hem yönet menliği değerlendirirseniz
ikisinin artıları ve eksileri ne lerdir?
Celal Kadri KINOĞLU: Bunların hepsi çok güzel bir şey ve
hepsi benim yaşamımın anlamı
diyebilirim.
Oynamak artık benliğimin bir
parçası. O gece o saat geldiğinde
benim vücudum oraya gidiyor. O
sahneye çıkıyor, o kostümleri giyiyor… Aslında oranın bir parçası
gibiyim. Sanki hep oradayım da
arada dışarıda yaşıyorum gibi.
Benim tiyatroda neredeyse 26. yılım oldu. Yıllar geçtikçe artık siz
oralı oluyorsunuz. Bir saat tamircisi kırk yıllık dükkanında ne hissediyorsa, ki artık “saat” olmuştur
77
KAHVE MOLASI
da bir fark kalmıyor.
ACME: Oyuncu ve yönetmek
olarak pek çok oyunda yer al dınız. Bugüne kadar yer aldı ğınız projelerden sizi en çok
etkileyen hangisi oldu?
o, bende öyleyim. O karakterlerin yaşadığı yerin bir canlısı gibiyim. Bütün dikkatim, bütün yeteneğim, ruhum, hayatımda yaşayıp yaşamayacağım bütün duygusal derinliğim, çocukluğum, hayallerim, yaşlılığım, ölümüm,
gözyaşlarım, çılgınlığım... her şeyim orada yaşıyor benim. Bu bazen şu rolde, bazen bu rolde oluyor ama aslında rollerin bile çok
önemi yok. Sadece iyi yazılmış
bir oyun ve doğru düzgün bir yönetmen olsun isteriz.
Eksileri değil ama “tiyatroda sizi
en çok zorlayan şey nedir” derseniz, yeteneksizlerdir derim. Bazen bir oyuncu olarak, bazen bir
dekoratör olarak bazen de yönetmen olarak karşımıza çıkabilir.
Yönetmen olarak karşımıza çıkarlarsa mahvoluruz. Oyuncu idare
edilebilir, dekor halledilir
ama yönetmeni döndürmek çok zor. Bir yönetmenle yaşamak başkasının
aklıyla yaşamaktır. O yazılmış oyunu ne kadar garip okurlar. Kendileri bir
şeyler katmaya çalışır neden şöyle olmasın derler
ve siz çizgi filmlerdeki yere çakılan kedi ya da düşen
uçak olursunuz. Her gece
78
çakılırsınız. Yüz gece oynadığınızda, yüz
gece o uçağın düşüşüne tanıklık edersiniz ve bu korkunç bir şeydir.
Diğer felaketler ise seyircilerdir.
Seyrettiğini anlayamayan, anlamaya gayret etmeyen insanlar bizi çok üzüyor gerçekten. Çünkü oraya o oyunu anlamak
için ya da gerçekten oyun izlemek için
gelmiyorlar. İşin görünüşündeler sadece.
Oyun izlemekten ziyade ertesi gün “akşam şu oyuna gittim” diyebilmenin derdindeler ve geldikleri zaman oyunla değil de “şu oyuncu ne giymiş, kilo almış
mı kilo mu vermiş” bunlarla ilgileniyorlar. Öyle olmaması lazım. Okumayı sevenler ve öğrenciler geliyor mesela izlemeye. Fark ediyorsunuz. Çünkü size bir
coşku katıyorlar. Sizden bir şeyler bekliyorlar ve siz onlara bir şeyler vermek istiyorsunuz. Bu hem bizi, hem onları besliyor ama öbür türlü boş koltuklara oynamakla ilgisiz seyircilere oynamak arasın-
Actual
Medicine
Celal Kadri KINOĞLU: Ben bu
konuda sanırım çok şanslıydım.
Cadı Kazanı, Şafak Yıldızları,
Orhan Veli ve İstanbul Devlet
Tiyatrosu’nda oynadığım rollerin
aslında birçoğu Caligula, Amadeustaki besteci, Nazım Hikmet
ve bir üslup olarak çok sade, çok
değişik ve çok modern bir matematiğe sahip olan Kır’daki doktor
gibi pek çok karakter var. Bu soruya cevap verirken yaklaşık 4050 tane rolden bahsedebilirim.
Kahramanları oynamak biraz daha kolay. Bağıran çağıran, hüngür
hüngür ağlayan, felsefe yapan, bir
şiire dönüşen o cazip roller daha
çabuk ulaşılabiliyor ama hiçbir
özelliği olmayan, çok sıradan bir
insanı oynamak çok zormuş gerçekten.
Kır’daki doktoru oynarken çok
zorlanmıştım. Karısına, sevgilisine ve herkese durmadan yalanlar
söyleyen bir doktordu. Bir adam
nasıl bu kadar sıradan, bu kadar
tatsız, bu kadar küçük olabilir diye çok uzun zaman bu role çalıştım. Çok uzun zaman bu adamı anlamaya
çalıştım ve gerçekten çok
zorlandım. Karısı ve sevgilisine aynı hediyeyi alan
aşağılık bir adamdan bahsediyorum. Gencecik bir
sevgilisi var. Kıza kırmızı
topuklu bir ayakkabı alıyor. Aradan bir iki yıl geçtikten sonra karısına da ayKasım 2010
KAHVE MOLASI
nı hediyeyi alıyor. Böyle
bir insandı anlamaya çalıştığım ve gerçekten çok
zordu.
yeni projeleriniz neler dir?
ACME: Peki oynamak
istediğiniz özel bir ka rakter var mı?
Celal Kadri KINOĞLU:
Çok var. Oscar Wilde,
Oğuz Atay, Şarl Bodler,
Halikarnas Balıkçısı gibi
insanlar var kafamda ve o insanları daha iyi anlayabilmek için hayatlarını oynamak istiyorum. Zaman yaratırsam ilerde böyle projeler olabilir.
rım kalan bir romanım var. Onun haricinde bazı dergilere yazdığım birkaç makalem var. Bir de şimdi Can Yayınları ile
bir kitap hazırlıyoruz. Tiyatro sanatı ve
oyunculuk üzerine hayatımı anlatan bir
kitap. Yakın bir zamanda piyasaya çıkar
sanırım.
ACME: Bir dönem tiyatro eği timleri verdiniz ve oyuncu
koçluğu yaptınız. Eğitim ver meye hala devam ediyor mu sunuz?
ACME: Bir de müzisyenlik yönünüz
bulunuyor. Kendinizi nasıl bir mü zisyen olarak tanımlarsınız?
Celal Kadri KINOĞLU: Ara sıra devam ediyor. Kurs halinde ya
da teke tek dersler şeklinde olabiliyor.
Celal Kadri KINOĞLU: Müzik profesyonel anlamda uğraştığım bir şey değil.
O, işin eğlence kısmı. Caz müziğini çok
seviyorum. Saksafon çalıyorum.
ACME: Bir oyuncuyu role na sıl hazırlıyorsunuz?
ACME: Sinema hakkında ne düşünü yorsunuz. Sinema filmlerinde göre bilecek miyiz sizi?
Celal Kadri KINOĞLU:
KINOĞLU Onun
rol yapmamasını, gerçek olmasını, hissetmesini, tepki vermesini
ve yaşamasını sağlamaya çalışıyorum. Bunları o rolle beraber
öğretiyorum. O rolü oynamasını
değil, orada yaşayıp gerçek olmasına çalışıyorum. Samimiyetle, içtenlikle var olmasına yardımcı
oluyorum.
ACME: Biraz da edebiyattan
bahsedelim. Yazmayı seven
birisiniz…
Celal Kadri KINOĞLU: Evet üç
adet tiyatro oyunum, bir adet yaKasım 2010
Celal Kadri KINOĞLU: İyi filmler ve
iyi yönetmenler olursa, sinemayı gerçekten istiyorum. Sinemada yönetmene daha fazla teslim oluruz. Orası tamamen
yönetmenin dünyasında yaşanır. Bu yüzden benim bu konuda rahat nefes alabileceğim, Türkiye’de az sayıda yönetmen
var. Ferzan Özpetek, Fatih Akın, Nuri
Bilge Ceylan, Reha Erdem gerçekten çok
başarılılar ve bu isimlerle bir proje gündeme gelse düşünmeden kabul ederim.
Bir de Cem Yılmaz’ı çok seviyorum.
Onunla da birlikte bir projede yer almayı çok isterim.
ACME: Devam eden projeleriniz ve
Actual
Medicine
Celal Kadri KINOĞLU:
İstanbul Devlet Tiyatroları’nda Vahşet Tanrısı’nı yönetiyorum. Bu sezon “Dün
gece yolda giderken çok
komik bişey oldu” diye bir
müzikal yaptım. Stephen
Sondheim’ın müziklerini
yaptığı ve Amerika’ da çok
tutmuş, çok ünlü müzikallerden
biridir ve hikaye olarak Roma döneminde geçen çok güzel bir komedidir. Canlı bir orkestra eşliğinde sahnelenen bir oyundur.
Ankara’da Devlet Tiyatrosu’nda
devam ediyor bu müzikal. Benim
oynadığım oyun olarak ise yine
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Boris Vian’ın İmparatorluk Kuranlar’
adlı oyunu devam ediyor. Bunların dışında ‘Pera Palas’ diye çok
sevdiğim bir oyun var. O oyunu
Devlet Tiyatroları’nda ya da dışarıda bir yerde yönetmek istiyorum. Yeni bir oyunda oynamak
için de bu oyunumun bitmesini
beklemeliyim. Aynı anda birkaç
oyunda oynamak bir süre sonra
yıpratıcı olabiliyor.
ACME: Yoğun temponuzda
kendiniz ve sağlığınız için ne ler yapıyorsunuz?
Celal Kadri KINOĞLU: Checkup neticelerim sonrasında bazı
değerlerim sınırda çıktığı için
spor yapmam ve beslenmeme
dikkat etmem gerekiyor. Orta yaşın getirdiği rutin dikkatler aslında. Spor salonuna gidiyorum bir
de tenis oynamayı çok seviyorum. Fırsat bulursam oynuyorum.
79
Download