ÇOCUKLARA OKULU SEVDİREN EĞİTİM YAKLAŞIMLARI Erken Çocukluk Eğitiminin insan yaşamındaki önemi gün geçtikçe daha belirginleşmekte ve yapılan araştırmalar iyi bir erken çocukluk eğitiminin, çocuğun gelecekteki yaşamını ve başarısını olumlu yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu şartlar altında “İyi bir okul öncesi eğitimi nasıl olur?” sorusu ön plana çıkmaktadır. Dünyada erken çocukluk eğitiminde kullanılan yaklaşımları incelediğimizde Montessori - Highspoce - ReggioEmilia – Waldrof-Head Start-Bank Street eğitim yaklaşımlarının ön plana çıktığını görüyoruz. Ülkemizde ise ilk üç yaklaşım daha ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. 2013 de güncellenen Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Programı da tüm yaklaşımlardan esinlenerek hazırlanmış olup, 2014 senesinde tüm ülke çapında uygulanmaya başlanmıştır. Türkiye’de en çok kullanılan üç yaklaşımı yakından incelersek; Özgüven, inisiyatif, ne istediğini bilme; Montessori 1900 yıllarda Roma’da zihinsel engelli çocuklar için hazırlanmış olan, Montessori programlarının, uygulamasından sonra, alınan başarılı sonuçlar nedeniyle tüm çocuklara uygulanır hale getirilerek erken çocukluk eğitimi alanında kullanılmaya başlanmıştır. Çocuk merkezli olan ve farklı yaş gurubu çocuklarında aynı sınıfta yer alabildiği Montessori sınıflarında kullanılan malzemeler didaktik amaç taşır. Uygulamalarda çocuğun beş duyusunu da kullanabileceği aktiviteler hazırlanır. Her çocuğa sene başından itibaren bazı özel aitliklere sahip olma olanağı sağlanır. Dolap,sandalye vb. Montessori eğitim programı iki buçuk - altı yaş çocuklarını kapsayan özgüven, inisiyatif, ne istediğini bilme ve uygulama, bağımsızlık, konsantrasyon, düzenlilik, yardımlaşma ve başkalarına karşı saygıyı yerleştirme ve geliştirme üzerine odaklanmıştır.Montessori sınıflarında belirtilen bu amaçlara iki şekilde ulaşılır. Birinci olarak,çocuğu zorlama yerine öğrenme zevkini kendisinin yaşaması; ikinci olarak da çocuğun öğrenme mekanizmasını geliştirmeye yardımcı olmaktır. Çocuk merkezli sınıflarda, çocuk aktiftir; Reggio Emilia İtalya’da Reggio Emilia şehrinde Louris Malaguzzi tarafından desteklenen ve bölgede yaşayan ailelerin de katılımıyla ortaya çıkan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda çevre çocuğun hayal ve yaratıcılığını destekleyecek şekilde düzenlenmiştir. Yaklaşımda çevre üçüncü öğretmen olarak kabul edilmektedir. Reggio Emilia yaklaşımının önemli farklılıklarından birisi de proje çalışmalarıdır. Proje çalışmaları çocukların çevrelerini anlamaları, sorunları çözmeleri ve iletişimbecerilerini geliştirmeleri için bir fırsattır.Proje çalışması ve dokümantasyon bu yaklaşımın en önemli özelliğidir. Çocuk merkezli sınıflarda, çocuk aktiftir. Yaparak,yaşayarak öğrenir. Reggio yaklaşımı da çocukları temel alarak, onlara fırsatlar sunarak yaratıcılıklarını geliştirmeyi amaçlamaktadır. Reggio yaklaşımı çocuklara problem çözme, keşif yapma, yaratıcı düşünme gibi birçok fırsat sunmaktadır. Reggio sistemi ile yetişen çocuklar özgüveni gelişmiş, yaratıcılık düzeyleri yüksek ve dayanışma içerisindedirler. Tüm duyuları kullanarak aktif olarak öğrenme; High Scope Amerika’da 1962 yılında akademik başarısı düşük çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda bu çocukların sosyo-ekonomik düzeylerinin de düşük olduğu saptanmış ve bu açığın okul öncesi dönemde kapatılması için bu yaklaşım oluşturulmuştur. High Scope eğitim programının dayandığı temel felsefe tüm duyuları kullanarak aktif olarak öğrenmedir. Çocuklar planla,yap,değerlendir yöntemi ile çalışırlar. Öğretmenlerin en önemli görevi çocukları iletişime açmaktır.High scope takip formları,çocuğun gelişimini takip etmek ve desteklenmesi gereken yönlerini tespit etmek amacıyla önemlidir. High Scope eğitimi sorun çözme, toplumsal ilişkiler, işbirliği, rekabet, planlama, gurur, özkontrol, benlik farkındalığı, estetik yargılama, özeleştiri ve öğrenilebilecekbazı şeylerin çocuğun en iyi öğrenebileceği zamanda öğretilmesi gibi süreçleri içeren insan etkileşimleri sureci olarak ele almaktadır. “Nasıl bir okulu seversin?” “Nasıl bir okul istersiniz?” “Nasıl bir okulu seversin?” diye bir çocuğa sorsak çocuğun bize aktaracağı şeyler çok farklıdır. “Nasıl bir okul istersiniz?” diye bir veliye sorsak velinin istemleri de çok farklı olacaktır. Bir çocuğun zihinsel gelişimi kadar duygusal gelişimi de önemlidir.Erken çocukluk döneminde her iki alanında koordineli bir şekilde gelişmesi gelecekte mutlu bireylere ve sağlıklı bir topluma ulaşmamızı sağlayacaktır.Bu nedenle uygulanan sistemler kadar uygulayıcılar da önemlidir. Eğitim sevgiyle gerçekleşir. Yaş guruplarının gelişim aşamalarını özümsemiş, sevgisini paylaşabilen, güler yüzlü,iletişime açık,sabırlı, duyarlı, estetiğe önem veren ,güvenilir, tutarlı, saygılı, değer veren, enerjik,yaratıcı bir okulöncesi öğretmeni çocuklarla sevgi temelli bir iletişim kuracağı için kullanacağı her yaklaşımla başarılı olacaktır. Pedagog Ayşen Özenç