Tarih Okulu Dergisi (TOD) Mart 2015 Yıl 8, Sayı XXI, ss. 667-670. Journal of History School (JOHS) March 2015 Year 8, Issue XXI, pp. 667-670. DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh692 Erdoğan KELEŞ, Kırım Harbi'ne Dâir Notlar, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2013. ISBN 978-975-16-2652-3, 110 sayfa + Ekler (144 sayfa). Metin MENEKŞE Osmanlı tarihinde XIX. asrın ortalarında meydana gelen önemli olaylardan biri Rusya ile yapılan Kırım Savaşı’dır. Savaşın çıkış nedeni, Kutsal Yerler Sorunu’nun diplomatik yollardan çözülememesi ya da çözme isteği duyulmaması olmuştur. Bu sorun ise esas itibarıyla Fransa ile Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu toprakları içinde bulunan Kudüs ve çevresindeki Hıristiyanlık için kutsal yerlerin korunması, yönetilmesi ve onarılması konularındaki rekabetinden dolayı ortaya çıkmıştır. Uzun süren diplomasi sürecinde çözülemeyen Kutsal Yerler Sorunu’nun çözümü savaş alanında aranmıştır. Kırım Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki ilişkiler asırlar önce başlamış ve iki devlet arasında önemli savaşlar meydana gelmiştir. Rusya, Çariçe II. Katerina döneminden itibaren bir dünya devleti olma politikasını benimsemiş, Boğazlar, Kafkaslar ve Balkanları ele geçirmek üzere savaş dahil her türlü yolu denemiştir. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile hedeflerine bir hayli yaklaşan Rusya, Osmanlı tabiiyeti altında yasayan Ortodoksların himayesini elde etmek ve yakaladığı her fırsatı değerlendirmek yoluyla onları kışkırtmaya çalışmıştır. 1825 yılında Rus Çarı I. Nikola'nın tahta çıktığı andan 1841 Boğazlar Sözleşmesi’ne kadar pek çok avantaj elde eden Rusya, 1853 yılına geldiğinde özellikle Boğazlar üzerindeki hedeflerine ulaşmak adına son noktayı koyabilmek amacıyla yeni bahaneler aramaya başlamış ve gayrimüslim tebaanın himayesi kozunu yeniden devreye sokmuştur. Bunun dışında Kudüs'teki Kutsal Yerlerin gözetimini bahane ederek yeni bir sorun ortaya çıkaran Rusya, Araş. Gör. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. [email protected] Metin Menekşe diplomatik çabaların neticesiz kalması üzerine kendi ürettiği bu sorunların çözümüne kadar maddi bir garanti olarak Eflâk ve Boğdan’ı işgal etmiştir. Rusya'nın Balkanlar ve Boğazlar üzerindeki talepleri olayı uluslararası bir sorun boyutuna taşımıştır. Rusya'nın Doğu Akdeniz üzerinde etkin bir konuma gelme ihtimali karşısında son derece hassas davranan İngiltere, o güne kadar Rusya'yı Karadeniz'e hapsetme siyaseti güderken bu tarihten itibaren bununla da yetinmeyerek Rusya'nın denizlerdeki varlığını tümüyle yok etme siyasetine dönmüştür. Bu aşamadan sonra Osmanlı Devleti'nin İngiltere, Fransa ve sonradan ittifaka dahil olan Sardunya ile Rusya'ya karşı aynı safta yer aldığı tek ve XIX. asrın en önemli savaşlarından biri olan Kırım Savaşı başlamıştır. Savaş, iki taraf arasında büyük bir mücadeleye sahne olmuştur. Güçlü ittifak karşısında ağır yenilgiler alan Rusya, kendi topraklarına çekilmeye başlamıştır. Savaşın ileri safhalarında zor durumda kalan Ruslar anlaşma yollarını aramaya başlamışlardır. Nihayet 30 Mart 1856 tarihinde taraflar arasında imzalanan Paris Antlaşması ile savaş sona ermiştir. Bu antlaşma sonrası Rusya, Osmanlı topraklarını ele geçirme ve sıcak denizlere çıkma hayallerini bir süre ertelemek zorunda kalmıştır. Osmanlı Devleti ise Avrupa devletlerinin koruması ve kollaması altına girerek yeni bir politik süreç başlatmıştır. İncelemesini yaptığımız “Kırım Harbine Dâir Notlar” adlı eser, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde Y-119 demirbaş numarası ile kayıtlı bir yazmadır. Bu kıymetli yazma, titiz bir çalışmanın sonucu olarak Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Erdoğan KELEŞ tarafından günümüz alfabesine aktarılarak yayına hazırlanmıştır. Osmanlı, İngiltere, Fransa, Sardunya ittifak gurubu ile Rusya arasında yapılan ve tarihte Kırım Savaşı (1853-1856) olarak adlandırılan harbi konu alan eser, yayına hazırlanmış hali ile İçindekiler, Önsöz, Kısaltmalar, Giriş, Kırım Harbi'ne Dair Notlar (Metin), Dizin, Ekler ve Tıpkıbasım’dan oluşmaktadır. Toplam 144 sayfadır. Erdoğan Keleş çalışmasının Önsöz’ünde Türk-Rus ilişkilerinde Kırım Savaşı’nın öneminden bahsederek konuya giriş yapmıştır. Ardından konuyla ilgili daha önce yapılan çalışmaların çokluğuna değinen yazar, yayına hazırladığı bu yazma eserin araştırmacılarca hiç kullanılmamış olduğuna dikkat çekmiştir. Eserin bu orijinalliği dolayısıyla transkripsiyon edilerek yayına hazırlanması ve araştırmacıların faydasına sunulması büyük bir öneme haizdir. [668] Erdoğan Keleş/Kırım Harbi’ne Dair Notlar Yazar, Giriş bölümünde yazma eserin şekli ve mahiyeti hakkında bilgi vererek bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. Yazma eserin kim tarafından kaleme alındığını yani yazarı ve yazım tarihi hakkında bilgi olmadığını belirtmiştir. Ancak eserde geçen ifadelerden yola çıkan yazar, eserin daha savaş devam ederken ve elde edilen bilgilerin üzerinden çok kısa bir zaman aralığı geçtikten hemen sonra veya olaydan bir iki gün sonra kaleme alınmış olabileceğini öne sürmektedir. Yazar eserin ebadı, sayfaları ve yazı dili ile ilgili olarak eski harfli Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olduğunu ve 69 yapraktan oluştuğunu belirtmiştir. Yazmanın her bir sayfasına birden 147’ye kadar numara verildiğini fakat 90-99. sayfalarının olmadığını, buna rağmen 89. sayfada biten cümlenin 100. sayfada devam ettiğini ifade etmiştir. Ayrıca eserin yazı çeşidinin rik’a olduğunu ve gayet okunaklı ve sade bir dille kaleme alındığını sözlerine eklemiştir. Yazar, eserin tarih aralığı ve meydana getiriliş şekli ile ilgili olarak bazı bilgiler vermiştir. Eserin 28 Eylül 1853 tarihli bir belge ile başladığını ve 23 Nisan 1855 tarihli bir belge ile son bulduğunu ifade etmiştir. Eserde, savaşın ilan edilmesinden sonraki süreçte kaleme alınan belgelere dikkat çeken yazar, 33 ay süren savaşın 18 aylık dönemine ait bilgilerin mevcut olduğuna işaret etmiştir. Dolayısıyla eserin meydana getirilmesiyle ilgili olarak baştan sona belge ve bilgilerin kaleme alınması şeklinde düzenlenmiş olduğunu belirtmiştir. Yazar, yazma eserin sahibi ile ilgili olarak da bazı tespitlerde bulunmuştur. Özellikle eseri kaleme alan kişinin savaşa katılmadığını, İstanbul’a gelen resmi bilgi ve belgeleri kaleme aldığını öne sürmüştür. Buna kanıt teşkil edecek bazı ifadeleri yazma eser içerisinden aynen alarak örnek göstermiş ve tespitini desteklemiştir. Yazar, eserde resmi belge kullanımının yanı sıra bizzat coğrafi tespitler yapılarak da bilgi verildiğini belirtmiştir. Bunun yanı sıra eserin içerdiği diğer konuları da şu şekilde özetlemiştir: “ Eserde, savaşın ceryan ettiği coğrafi yerler, kaleler, tabyeler, limanlar, köyler şehirler, savunma tertibatları, savaşın idaresini sağlayan ve etkin rol oynayan pek çok yerli ve yabancı komutanın kim olduğu, savaş gemilerinin adları, savaş meydanlarında hangi tür silahların kullanıldığı, mevsim şartlarından dolayı askerlerin çektikleri zorluklar gibi çok önemli bilgilere yer verilmiştir.” Yazar, Giriş bölümünün sonunda yazmayı yayına hazırlarken izlediği metottan bahsetmiştir. Mümkün olduğunca transkripsiyon kurallarına uyduğunu [669] Metin Menekşe ve eserin dil ve üslûp hususiyetlerini aynen muhafaza ederek metnin mümkün mertebe devrindeki telaffuz şekli ile verilmesine dikkat ettiğini ifade etmiştir. Nitekim yazmanın transkripsiyonuna bakıldığında bu durum açık bir şekilde görülmektedir. “Kırım’a Dair Notlar” bölümünde, 69 yapraktan oluşan yazma eserin transkripsiyon edilmiş hali yer almaktadır. Eserin transkripsiyonu 100 sayfa yer tutmuştur. Yazar, yazmayı günümüz alfabesine aktarırken yazmanın dil ve üslup hususiyetlerine özellikle dikkat etmiştir. Bu da yazmanın kendisine ve sahibine bir saygının ifadesidir. Çalışmanın sonunda Dizin, Ekler ve Tıpkıbasım kısımları yer almaktadır. Özellikle yazma eserin tıpkıbasımının çalışmanın sonunda yer alması metni merak edenler veya metnin kendisinden okumak isteyenler için bir fırsat niteliğinde olmuştur. Aynı zamanda bu şekilde metnin tıpkıbasımının çalışmaya konulması, ilim dünyasından gelecek öneri veya düzeltmelere de imkân sağlamıştır. Bir yandan harp tarihi diğer yandan Osmanlı tarihi açısından bir dönüm noktası olan Kırım Savaşı, Türk-Rus ilişkilerinde olduğu kadar, uluslararası alanda da önemli bir yere sahiptir. Böylesine önemli bir savaş pek çok araştırmacının dikkatini celp etmiş ve önemli çalışmalara konu olmuştur. Ancak bu çalışmalar Erdoğan Keleş tarafından ilim dünyasına kazandırılan bu yazma eserden mahrum kalmıştır. Dolayısıyla yazarın da ifade ettiği gibi Kırım Savaşı’nın eksik kalan yönlerinin daha iyi anlaşılması için son derece önemli bir yere sahip olan bu yazma eser, bu alanda faaliyet gösteren araştırmacılara büyük katkı sağlayacaktır. Akademik bir çalışmanın ürünü olan bu değerli eseri bilim dünyasına kazandıran Doç. Dr. Erdoğan Keleş’e teşekkürlerimi bir borç bilirim. [670]