Anzak An›tlar›ndaki Sözler Kime Ait?

advertisement
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
S A N A T Ç I L A R
1 MART 2015
GENCAY KASAPÇI
192297
MART 2015
‹stanbul K›z Lisesi’ni bitirdikten sonra girdi¤i Güzel Sanatlar Akademisi’nin
Yüksek Resim Bölümü’nden 1954’de mezun oldu. 1959’da kazand›¤› ‹talyan
Hükümeti bursuyla Floransa’da, Floransa Akademisi’nde Prof. Collacichi ile
fresk ve mozaik çal›flt›.1960 y›l›nda Roma’da kendi atölyesini kurdu ve
Fondazione Ernesto Besso’da ilk yurtd›fl› kiflisel sergisini açt›.
1960’da Uluslararas› Premio Gubbio Resim Yar›flmas›’nda ikincilik, ayn›
yar›flmada 1961’de Birincilik Ödülü ald›. Çal›flmalar›n› Mersin’deki atölyesinde
sürdüren birçok ödül sahibi sanatç›, yurtiçinde açt›¤› sergilerinin flimdilik
sonuncusunu 9-29 Mart tarihleri aras›nda “Noktan›n Sonsuzlu¤u 2” ismiyle,
Arnavutköy, Dere Sok. No:3 Arnavutköy Befliktafl adresindeki
Galeri Selvin’de aç›yor.
SAYI: 2015 / 3
F‹YATI: 4 TL
Çanakkale Zaferi’nin 100.Y›l›nda
Ortaya Ç›kan Ac› Gerçek:
Anzak
An›tlar›ndaki
Sözler
Kime Ait?
Cengiz Özak›nc›’n›n Yaz›s› 23. Sayfada
Baflkent
Üniversitesi'nin
Çal›flma Alan›
fiimdi
Kazakistan'dan
‹sviçre ve
Japonya'ya
Uzan›yor
S. 17
Yahya Aksoy:
Dr. Ö¤üt Yazman:
Geçilemeyen Çeliflkiler
Bar›fl Bo¤az› Ülkesinde Adalet
S. 53
Çanakkale S. 31
Bahriye Üçok
Orhan
ve Muazzez
Velidedeo¤lu:
‹lmiye Ç›¤:
Halife Yurt
Tüm Haklar›yla
D›fl›na Nas›l
Kad›n
Ç›kar›ld›? S. 11
S. 43
Osmanl›’dan Cumhuriyet’e Türk Kad›n›n›n K›sa Tarihi, Osmanl›’n›n Beylik
döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan bir zaman diliminde kad›n›n
serüvenine yer veriyor. Titiz bir araflt›rma ve genifl bir kaynak taramas› sonucunda
ulafl›lan bilgiler kronolojik bir anlat›mla okuyucuya sunuluyor, kad›n›n tutuculu¤a
ve toplum d›fl›na itilmeye karfl› direnifli anlat›l›yor, eli kalem tutan kad›nlara ve
örgütlenme deneyimlerine de¤iniliyor. Birinci Dünya Savafl› sonunda ülkeyi iflgale
gelen düflmana karfl›, kimi elinde kalemiyle, kimi at üstünde silah›yla, kimi s›rt›nda
cephaneyle vatan›n› kurtarmak için ç›rp›nan kad›nlar› görecek ve vatan›n
kurtuluflunda ve kuruluflunda kad›n›n oynad›¤› rolün önemini fark edeceksiniz.
Biri Size
‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan
‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim
Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor:
Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na
arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli.
Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay.
Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir;
ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.
Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0536) 634 35 97
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
E-posta: [email protected]
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 MART 2015
2000
Baflkent Üniversitesi
Ad›na Sahibi:
Prof. Dr. Mehmet Haberal
Yay›n Genel Yönetmeni
Mete Akyol
Görsel Yönetmen
ve Yay›n Genel Yönetmeni
Yard›mc›s› :
Turgut Keskin
Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü:
Gülçin Orkut Akyol
Teknik Yap›m Yönetmeni:
Faruk Güney
Yay›n Dan›flman›:
Yaflar Öztürk
Türk Dili Dan›flman›:
Haydar Göfer
Sanat Dan›flman›:
Süheyla Dinç
E¤itim Dan›flman›:
Dr. Fatma Ataman
Düzeltme Sorumlusu:
Nükhet Aliciko¤lu
Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür
hizmeti olan Bütün Dünya 2000,
Baflkent Üniversitesi
kurulufllar›ndan
1. Cadde, No: 77, Bahçelievler,
Ankara adresindeki Aküm
Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve
Yay›nc›l›k Ajans›
Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin
3. Cadde, No: 2, Yenimahalle,
Ankara adresindeki tesislerinde
bas›lm›flt›r.
Seçiciler Kurulu:
Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan)
Prof. Dr. Ahmet Mumcu
Prof. Dr. Solmaz Do¤anca
Prof. Dr. Sevil Öksüz
Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu,
Prof. Dr. Okay Eroskay
Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu,
Prof. Dr. Sedefhan O¤uz,
Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu,
Gürbüz Atabek, Kaya Karan,
Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu,
Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay
Sürekli Yazarlar:
Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi,
Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek,
Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, ‹lkay Erdem, Haluk Erdemol,
Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren,
Prof. Dr. fiadan Gökoval›, Metin Gören, Ça¤dafl Güner,
Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan,
Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sabahat Önen,
Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen,
Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer,
‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal,
Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu,
Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z
Yönetim Merkezi:
10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara
Tel: (0312) 215 51 27-313
Faks: (0312) 222 90 07
‹letiflim Adresi:
Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok,
Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul
Tel: (0216) 456 27 27 (pbx)
Faks: (0216) 456 27 29
Da¤›t›m: Yaysat
Bas›m Tarihi: 20 / 02 / 2015
www.butundunya.com.tr
[email protected]
1
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
YIL:17 SAYI: 201
2000
3 “Gerçek”leri Anlamak ‹çin
Sorgulamak Gerekiyor
Mete Akyol
5 3 Mart 1924 Dr. Sıtkı Aydınel
11 Halife Yurt Dıfl›na Nas›l Ç›kar›ld›?
Orhan Velidedeo¤lu
17 Prof. Haberal, Uluslararası
Bilimsel Çalıflma S›n›rlar›n›
Geniflletiyor
22 Conkbayırı’nın Büyük Kahramanı
23
Atatürk’ün Anzaklarla
‹lgili Gerçek Sözleri
Cengiz Özakıncı
31 Geçilemeyen “Barıfl Bo¤az›”
Çanakkale Yahya Aksoy
36 Hakimiyeti Milliye Yazıları
37 Sivas Kongresi Açıfl Konuflmas›
Cengiz Önal
43 ‹slamiyet ve Kad›n Haklar›
Doç. Dr. Bahriye Üçok
47 Atatürk’ü ve O Günleri
Düflünürken Muazzez ‹lmiye Ç›¤
52 Turhan Selçuk Karikatür Yarıflması
53 Çeliflkiler Ülkesinde Adalet
Dr. Ö¤üt Yazman
57 Atatürk Kaya Boztepe
61 Atatürk’ün, ‹nsanl›k Projesi
Sinan Meydan
2
65 Ben fiark› Söylemiyorum,
Güfteyi Anlat›yorum
Demir Aytaç
71 Moena Gizay Temizsoylu
75 Ba¤dat Demiryolu Projesi
Gürbüz Evren
80 Baskıcı Yönetimden Güleryüzlü
Sosyalizme Konur Ertop
85 ‹O’nun Çilesi Haluk Erdemol
91 Severim Ama Küserim de
Yücel Aksoy
95 Dün Dündü Ama Dün
Bugün De¤il Metin Gören
99 Poetika Tekin Özertem
105 Mediciler Mümtaz ‹dil
111 Ruby Bridges Sabriye Afl›r
117 Villa Melzi Bahçeleri
‹zlen fien Toker
122 Gülen Düflünceler
‹lkay Erdem
124 ‹ztuzu Kurtuldu Ama...
Can Pulak
126 Neler Olmuyor Ki Dünyada
Sezin San Sungunay
132 Côte Ebru Coflkun Francour
137 Sobayı Biz Yakıyoruz
Muzaffer ‹zgü
141 Tabiat Tarihi Müzesi
Nevin Dedeo¤lu
144 Onlar Korkunç De¤il
Ma¤durlard› Mehmet Ünver
149 Web Kamerası Deniz Bener
42
56
70
130
151
152
154
156
158
160
‹lk Dersimiz Türkçe
Bilginizi Denetleyin
F›rçalayarak
Ufak Tefek Bilgiler
Çözümler
Yar›n›n Büyükleri
Bulmaca
Satranç
Ay›n Kitaplar›
Bir Fotograf Bin Sözcük
"Gerçek"leri Anlamak ‹çin
Sorgulamak Gerekiyor
B
iz Türk halk›, çok mu “saf”›z,
çok mu “aciz”iz ya da çok mu
“nazik”iz?
Büyü¤ümüz olarak benimsedi¤imiz bir kifliye “yak›flt›r›l›p”, onun
taraf›ndan söylendi¤i ileri sürülen
herhangi bir sözün, do¤rulu¤unu
hiçbir süzgeçten geçirmeden, do¤rulu¤undan hiçbir kuflku duymadan,
aktar›ld›¤› biçimiyle “do¤ru” olarak
kabul etmemizin nedeni, bizim bu üç
özelli¤imizden acaba hangisidir?
“Büyük sözü” oldu¤u ileri sürülen
herhangi bir sözün do¤rulu¤una
“saf”l›¤›m›zdan m› inan›r›z,
“aciz”li¤imizden mi boyun e¤eriz ya
da “nezaketi”mizden mi sesimizi
yükseltmeyiz, karfl› ç›kmay›z?
Bütün Dünya’n›n bu say›s›n›
okuduktan sonra kendinize bir iki
dakikal›k bir zaman ay›r›n, okudu¤unuz bilgiler ve gördü¤ünüz belgeler
üzerinde biraz düflünün ve sorumuzun
yan›t›n› bize de¤il, kendinize verin.
fiimdi birlikte 23’üncü sayfam›za
gidelim, “ayakl› kütüphanemiz”
Cengiz Özak›nc›’n›n orada aç›klad›¤›
önemli bir gerçekle yüzyüze gelelim:
“Mustafa Kemal’in, Çanakkale’de
yatan binlerce flehit Mehmetcik’le,
onlar› flehit eden düflman Anzak
askerleri aras›nda bir fark olmad›¤›n›"
söyledi¤i ileri sürülen sözler asla do¤ru
de¤ildir. Üstelik, tek sözcü¤ü bile asla
Mustafa Kemal taraf›ndan söylenmemifl bu sözler tümüyle sonradan uydurmad›r ve iflin daha da ac› yönü, bu sözlerin Mustafa Kemal’e “yak›flt›r›lm›fl”
olmas›d›r.
Çanakkale’den baflka Avustralya’
n›n çeflitli kentlerindeki an›tlarda da
kaz›l›, ayr›ca Çanakkale Savafl› konusundaki birçok kitapta da yaz›l› bu
sözlerin hiçbir zaman Mustafa Kemal
taraf›ndan söylenmedi¤ini, o sözlerin
söylenmifl gibi yap›l›p, sözcü¤ün tam
anlam›yla “uyduruldu¤u”nu Cengiz
Özak›nc›, “olay”ın yaln›zca belgelerini
de¤il, “failleri”ni de ayrıntılarıyla
aç›klayarak kan›tlamaktad›r.
Okurken siz de hayret edeceksiniz
ama, “gerçek” diye uydurulan bir
olayı, gerçekten “gerçek” özelli¤iyle
ö¤renmifl olacaks›n›z.
***
imdi de s›ra, arka sayfadaki
karikatürü dikkatle incelemeye
geldi: Almanya’y› simgeleyen
ve “Kaiser” olarak adland›r›lan
mi¤ferli kifli, kafas›ndaki fesiyle
Türkiye’yi simgeleyen ve üzerinde
“Türkiye” yaz›l› bir mermiyi, elleriyle
fi
3
BD MART 2015
topun namlusuna yerlefltirirken,
“Güvence de vererek”, Türkiye’ye
flöyle diyor: “Herfleyi bana b›rak.
Senin bütün yapman gereken, yaln›zca
patlamakt›r.”
Türkiye ise Almanya’ya, flu
soruyla karfl›l›k veriyor: “Evet, onu
biliyorum. Fakat herfley olup bittikten
sonra ben ne olaca¤›m?”
Birinci Dünya Savafl›’n›n bafllad›¤› 29 Ekim 1914 tarihinden yaklafl›k
bir ay sonra, 11 Kas›m 1914 tarihinde,
‹ngiltere’nin Punch adl› gülmece
dergisinde yay›mlananan bu karikatür,
Çanakkale Savafl›’na girifl nedenimizin belki bir kan›t› de¤il ama,
kesinlikle yal›n bir özetidir.
‹ngilizler, sömürgeleri Avustralya ve
Yeni Zelanda’n›n
askerlerinden oluflturduklar› karma bir
orduyu, bu ülkelerin
sözcüklerinin bafl harflerinden oluflturduklar›
“Anzak” ad›yla Çanakkale’ye gönderirlerken,
Almanlar da en az onlar denli ak›ll› olduklar›n› kan›tlam›fllar ve...
Dönemin Osmanl›
Genel Kurmay Baflkan›’n›n s›rt›n› okflayarak,
Osmanl› padiflah›n›n
gözünü korkutarak,
Osmanl›’y› önce savafla sokmay›, sonra ordusunun Çanakkale’ye
gönderilmesini sa¤layarak, yar›m milyona
yak›n insan›n can
verdi¤i bir savafltan,
4
onlar da tek Alman’›n burnu bile kanamadan ç›kabilme ak›ll›¤›n› göstermifllerdi.
***
Gerçeklerin gurur verici olanlar›
gö¤üslerimizi kabart›r ama…Özellikle
100’üncü y›ldönümünde, gö¤sümüzü
kabartan 18 Mart Deniz Zaferi’miz
“gerçe¤i”ni bile eksiksiz anlayabilmemiz için, bu gerçe¤imizin sa¤›ndaki
solundaki, önündeki arkas›ndaki ve
alt›ndaki “gerçekler”i de sorgulamam›z gerekmektedir…
Bu ve benzeri sorgulamalar›
yapmazsak, o zaman kendi kendimizi
sorgulamak zorunda kalaca¤›z:
“Biz çok mu nazi¤iz, çok mu aciziz
ya da çok mu saf›z?…”•
[email protected]
Y›lmadan Yorulmadan
Dr. S›tk› Ayd›nel
3 Mart 1924
Bundan 91 y›l önce
3 Mart 1924 günü TBMM’de
üç yasa kabul edildi
1-fier’iyye ve Evkaf ve
Erkan-› Harbiye Vekaletinin
kald›r›lmas›
2-Tevhid’i Tedrisat
3-Halifeli¤in kald›r›lmas›
ve Osmanl› Hanedan›’n›n
Türkiye Cumhuriyeti Topraklar› D›fl›na Ç›kar›lmas›
G
azi Mustafa Kemal uzun süredir bu yasalar›n ç›kar›lmas›n›
düflünüyordu. TBMM aç›lm›fl,
Saltanat kald›r›lm›fl, Cumhuriyet ilan
edilmiflti. Ancak, yap›lacak daha bir
çok devrime gereksinim vard›. Bunlar›n bafl›nda da bu yasalar geliyordu.
Çünkü, ç›kar›lan yasalar›n fleriata
uygun olup olmad›¤›n› kontrol eden
fier’iyye Bakanl›¤› (Bunun yerine
Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›) ve dini
vak›flara ba¤l› olanlar› idare eden
Vak›flar Genel Müdürlü¤ü (Bunun
yerine de Vak›flar Genel Müdürlü¤ü
5
BD MART 2015
kurulacakt›) görevde oldukça; E¤itimi
ve Ö¤retimi dini etkilerden kurtarmak,
laik bir duruma getirebilmek, halk›
cehaletten kurtarmak ve bir e¤itim
seferberli¤i yapabilmek için (bu konu
ilerde iyice incelenilecektir) kesinlikle
Tevhidi Tedrisat yasas›na gereksinim
vard›. Hele, kurulacak laik Türk devletinde Halifelik denilen ikinci bir devlet
gibi, Osmanl› Saray›n›n yetkilerini
kendinde gören, dünya müslümanlar›
aras›nda hiçbir etkinli¤i kalmayan,
üstelik Kurtulufl Savafl›m›z› engelleyen bir kurumun var olmas› düflünülemezdi. Osmanl› Hanedan›n›n Türkiye
topraklar› içinde kalmas› hedeflenen
yeni Cumhuriyet’i devam ettirmekte
engeller ç›karabilirdi.
İ
flte bütün bu nedenlerle 3 Mart
1924 günü bu yasalar ç›kar›ld› ve
o gün Devrim Tarihimizin en
önemli günlerinden biri oldu. Atatürk,
bu yasalar›n ç›kar›lmas› zaman›n›n
geldi¤ini, çok iyi tespit etti ve Meclise
öneriler verdirerek bu yasalar› Meclisin karar› olarak ç›kartt›.
O, bir “zamanlama üstad›” oldu¤unu da burada da kan›tlad›. Bütün
devrimleri bir anda yapmad› zira, pek
çok direnifl olabilirdi. Nitekim, Devrimleri halka anlatarak ve inand›rarak
yapmas›na karfl›n iç ve d›fl k›flk›rtmalarla, yine de bir çok engeller ç›kar›ld›.
Atatürk, bunlar› öngörüyordu. Gerekli
önlemleri de ald›. Hükümeti bu
önlemleri alma yönünde örgütledi.
Hükümet otoritesinden hiç ödün
vermedi.
Bu genel bilgiyi verdikten sonra,
flimdi Tevhidi Tedrisat yasas› hak6
k›nda detayl› bilgi vermeye geçebiliriz.
Ayni makaleye bu üç yasay› ayr› ayr›
detayl› bir flekilde, s›¤d›rma olana¤›
yoktur. Bu yasan›n detay›n› aç›klamadan önce Osmanl› dönemi Maarifini
ve neden bu yasaya ihtiyaç duyuldu¤unu -neden, sonuç- iliflkisini
belirtmek gerekir.
smanl› döneminin en büyük
özelliklerinden biri de medrese- mektep iliflkisi idi. ‹lk
Osmanl› Medresesi 1330 y›l›nda, o
s›rada Beyli¤in merkezi olan ‹znik’te
kuruldu. Daha sonraki y›llarda da
temel ö¤retim kurumu olarak di¤er
yörelere yay›ld›. Bunlar›n görevi
‹slam hukuku (F›k›h) ö¤retmek idi.
O
Medreseler
gittikçe bozuldu.
Türkçe dersler
yan›nda Arapça ve
Farsça ö¤retiliyordu. Bu diller de
yeterince
bilinmiyordu.
Kâtip Çelebi Kanuni döneminden
sonra, önce de oldu¤u gibi, do¤a
bilimlerine yer verilmedi¤inden yak›n›r. Medreseler gittikçe bozuldu.
Türkçe dersler yan›nda Arapça ve
Farsça ö¤retiliyordu. Bu diller de
yeterince bilinmiyordu. Nitekim,
Hürriyet Gazetesindeki (27 Temmuz
1868) Medrese mezunlar›n› ele alan
bir makalesinde Nam›k Kemal flunlar›
BD MART 2015
Ziya Gökalp
yaz›yordu: “Ulemadan bu gibilere
‘Elcevâb‘ gibi Arapça bir gazete
verilirse lûgate baflvurup iki saat
u¤raflmay›nca bir mana ç›karamazlar.
F›k›f’tan herhangi bir mesele sorulsa,
biz f›k›fla fazla meflgul olmad›k derler,
‹ngiltere, Amerika vb. bir devlet ismi
soruldu¤unda hayretle dinlerler. Bu
devlete, bu millete, bu mülke ac›nmaz
m›?”
‹kinci Meflrutiyet devrinde Medreselerin düzeltilmesine u¤rafl›ld›.
Fakat bu giriflim de yar›m bir önlemden öteye geçemedi. Ziya Gökalp de
Türk maarifinin içine düfltü¤ü durumdan kurtarmak için ”milli” bir karekter
almas›n›, yani ö¤retim kurumlar›nda
milli maarif politikas›n›n hâkim k›l›nmas›n› ve bir milli e¤itim sisteminin
uygulanmas›n› zorunlu görüyordu. Bu
ünlü düflünürümüzün Türkçülü¤ün
Esaslar›’nda bu düflüncesini daha
etrafl›ca belirtti¤ini, Türkiye’de ”halkmedreseliler ve mektepliler” diye üç
zümre bulundu¤unu, bu üç s›n›ftan
birincisi, hâlâ Uzak Do¤u medeniyetinden tamam›yla ayr›lmam›fl oldu¤u
gibi; ikincisinin henüz Do¤u medeniyetinde yaflad›¤›n›, yaln›zca üçüncü
s›n›f›n Bat› medeniyetindeki baz›
feyizlere mazhar olabildi¤ini; bir
milletin böyle üçe ayr›lm›fl bir hayat
yaflamas›n›n normal olmad›¤›n›, bu
üç terbiye usulünü birlefltirmedikçe
hakiki bir millet olmam›z›n mümkün
olmad›¤›n› savunuyordu.
1918 y›l›nda ‹nas Darülfünu’nun
yani k›zlar›n yüksek ö¤retim yapt›¤›
bölünün kald›r›ld›¤›na dair emrinin
Rektör taraf›ndan dinlenmemesi
karfl›s›nda Maarif Vekili’nin “Zaten
bu çocuklar› dinsiz ve fl›mar›k yapan
sizsiniz… Ben, K›z ve erkek ö¤rencilerin zânu be zânu (diz dize) okumalar›n› kabul edemem. Benim dinim buna
engeldir. E¤er ›srar edilirse ben
yapaca¤›m› bilirim” fleklindeki sözlerindeki zihniyeti aç›klamaya gerek
yoktur san›r›m.
ustafa Kemal Pafla bütün
bunlar› takip ediyordu ve
çok iyi gözlemliyordu. ‹flte
bu yüzden ülke daha düflman çizmeleri alt›nda iken Sakarya Muharebesinden 37 gün önce Ankara’da maarif
kongresini toplam›flt›r. Ülke henüz
savafl içindedir. Bu büyük insan›n
iradesine ve e¤itime, ö¤retime verdi¤i
de¤ere, dikkatinizi çekmek isterim.
Kongre Salonuna girer girmez toplant›da kad›n ve erkeklerin ayr› ayr›
oturduklar›n› görünce erkeklere dönerek flu ünlü sözünü söyler:
Yoksa kad›nlar›m›z›n iffetinden
mi flüphe ediyorsunuz?
Bu sözle M. Kemal Türk kad›n›n›n asaletini belirtmek vurgulamak
M
7
BD MART 2015
malik olmal›y›z.”
u konuflmas› ile Mustafa Kemal
adeta ç›kar›lacak olan yasan›n
esaslar›n› vermifl oldu. ‹kinci
TBMM seçimlerinden önce yay›mlad›¤› ”dokuz ilke” nin sekizincisinde
millete e¤itimin birlefltirilmesi, gerekti¤ini bildiriyordu. Bütün bunlar
Tevhidi Tedrisat yasas›n›n ç›kar›lmas›na haz›rl›k idi. Cumhuriyet de ilan
edilmiflti. Art›k, bu yasalar›n ç›kar›lma
zaman› gelmiflti.
Nihayet 2 Mart 1924’e gelindi.
O günkü Meclis toplant›s›nda Saruhan
(Manisa) milletvekili Vas›f (Ç›nar)
ve 57 arkadafl›n›n önerdi¤i Tevhidi
Tedrisat yasas›n›n gerekçesinde:
“Bir de ve bu da ö¤retim birli¤i
ile olur. Tanzimat’›n ilan edildi¤i
s›ralarda ö¤retim birli¤ine geçilmek
istenmiflse de baflar›l› olunamam›fl,
tam tersine bir ikilik ortaya ç›km›flt›.
Parti grubunda k›sa bir tart›flmadan
sonra uygun bulunan “Devletin genel
e¤itim siyasetinde, milletin düflünce
ve duygu bak›m›ndan birli¤ini sa¤lamak gereklidir” önerisi, TBMM’nin
3 Mart 1924 tarihli toplant›s›nda hiçbir
de¤iflikli¤e u¤ramadan kabul edildi.
Yasan›n maddeleri aras›nda flunlar
yer al›yordu:
Türkiye dahilindeki bütün
bilim ve ö¤retim kurumlar› Milli
E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤l›d›r.
fier’iye ve Evkaf Bakanl›klar›
veya özel vak›flar taraf›ndan idare
olunan bütün Medrese ve okullar Milli
E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤lanm›flt›r.
Bu bakanl›klara ve medreselere
ait ödenekler Milli E¤itim Bakanl›¤›’
B
Vas›f Ç›nar
istemifltir. Sonra konuflmas›na bafllayarak: fiimdiye kadar takip olunan
tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerileme tarihinde en büyük etken
oldu¤u kan›s›nday›m. Onun için milli
terbiye program›ndan bahsederken
eski devrin hurafelerinden yarad›l›fl›m›zdan gelen niteliklerimizle hiç de
ilgisi olmayan Do¤u’dan ve Bat›’dan
gelebilen bütün etkilerden tamamen
uzak milli karakterimize ve tarihimize
uygun bir kültür kastediyorum….”
demifltir.
31.1 1923 günü ‹zmir eski gümrük binas›nda yapt›¤› halk ile konuflmas›nda da flunlar› söylemifltir:
“Milletimizin, memleketimizin
ö¤retim kurumlar› bir olmal›d›r.
Bütün memleket evlad› kad›n ve erkek
ayni surette oradan ç›kmal›d›r. Fakat
nas›l ki her hususta yüksek meslek ve
ihtisas sahipleri yetifltirmek gerekli
ise dinimizin gerçek felsefesini tetkik
ve ö¤retmede telkin kudretine sahip
güzide ve gerçek bilim adamlar›
yetifltirecek yüksek kurulufllara da
8
BD MART 2015
na verilecektir.
Milli E¤itim Bakanl›¤› yüksek
din uzmanlar› yetifltirmek üzere Darülfünun’da bir ‹lahiyat Fakültesi,
imaml›k ve hitabet gibi din hizmetleri
yapacak memurlar›n yetiflmesi için
de ayr› okullar açacakt›r.
Di¤er Bakanl›klara ba¤l› ö¤reti
görevlilerinin
Milli E¤itim
Bakanl›¤›’ na
ba¤lanmalar›
için sonradan
gerekli ifllem
yap›lacakt›r.
(k›salt›ld›)
Yasan›n bir
maddesi gere¤i,
‹stanbul’da Darülfünun’a ba¤l› bir ‹lahiyat
Fakültesi ve
çeflitli yerlerde
29 adet imam-hatip okulu aç›lm›flt›.
Ancak, ö¤renci bulunamad›¤› için
bunlar 1930-31 y›llar›nda kapand›.
Bu yasan›n getirdi¤i faydalar› tekrar
hat›rlatmak gerekir:
¤retim çok bafll›l›ktan kurtar›lm›flt›r. “Teb’a, reaya” zihniyeti kald›r›l›p, Türk halk›na
vatandafl olma bilinci afl›lanm›flt›r.
Bireylerin ve devletin laik olmas›
sa¤lanm›flt›r.
Ö¤retim laik bir tabana oturmufltur.
Ö¤retimdeki dinsel düflünce, laik
dünya görüflüne dönüflmüfltür.
Ça¤dafllaflma sa¤lanm›flt›r.
Rasyonel düflünceye, bilime giden
Ö
yollar aç›lm›flt›r, rejimin gelece¤i
güvence alt›na al›nm›flt›r.
Cumhuriyete inanan, Atatürk
devrimlerini benimsemifl ve özümsemifl kuflaklar yetiflmesini sa¤layacak
yollar aç›lm›flt›r.
Ulusal Egemenli¤e ayk›r› davran›fllara devam eden ve Milli E¤itim
Ö¤retim Birli¤inin sa¤land›¤›
günlerde bir s›nf görüntüsü
Bakanl›¤›’n›n bu konudaki genelgelerine uymayan yabanc› okullar
kapat›lm›flt›r.
Bu yasan›n kabulünden sonra
devrimlere devam edildi. Medreseler
kapat›ld›, tekke ve zaviyelerle, türbeler
kapat›ld›, türbedarlar ile bir tak›m
unvanlar yasak edildi,”Türk devletinin
dini islamd›r” f›kras› ile 26. maddedeki fler’i hükümlerin TBMM taraf›ndan
yürütülece¤i f›kralar› Anayasa’dan
kald›r›ld›, yeni Türk harfleri kabul
edildi, ezan Türkçelefltirildi, Halk
evleri aç›ld›, Darülfünun üniversiteye
dönüfltürüldü.
Böylece e¤itim ve ö¤retim ça¤dafl
ve uygar bir düzeye geldi. •
[email protected]
9
“Kaderlerinin çok yak›nda de¤iflece¤inden habersiz gündelik yaflamlar›n›
sürdürüyorlard›. Yazlar›, kap› önlerinde komflularla sohbet ediyor,
k›fllar›ysa, kömür sobalar›n›n gürül gürül yand›¤› evlerine kapan›yorlard›.
‹stanbul'un ayakta kalabilmifl özgün mahallelerinden biriydi. Pencerelerden
Bo¤aziçi'nde süzülen gemiler görülüyordu. Ve bir may›s sabah› her fley
birdenbire altüst oldu. Sars›c› olaylar pefl pefle patlak vermeye
bafllad›¤›nda yaflanacaklar› hiçbiri akl›ndan bile geçirmemiflti."
Mehmet Ünver'den bir solukta okuyaca¤›n›z gerçek bir ‹stanbul roman›.
Yazar›n baflar›l› kurgusu edebiyat severleri adeta geçmifle sürüklüyor.
Bir solukta okuyacaks›n›z.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Türk Dili
Orhan Velidedeo¤lu
HAL‹FE
YURT DIfiINA
NASIL
ÇIKARILDI?
“Hilâfetin Kald›r›lmas› ve Osmanl›
Hanedan›’n›n Türkiye S›n›rlar› D›fl›na
Ç›kart›lmas› Hakk›nda Kanun”
3 Mart 1924’te, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde görüflülerek kabul edildi.
ergimizin son say›lar›nda bu
Kanunun kabulüne iliflkin
yaz›lar yay›mland›. A¤›rl›kl›
tart›flma konusu “Hilafet, TBMM’nin
manevi flahsiyetinde mündemiç mi,
de¤il mi?” Arkadafllar›m›z›n bu konuda araflt›rmalara dayal› görüfllerini
ilgiyle okuduk, ayd›nland›k.
Ancak: Ad›geçen Kanun, TBMM’
inde kabul edildi. Sonra ne oldu?
Kanun gere¤i, Osmanl› Hanedan›
Türkiye s›n›rlar› d›fl›na ç›kart›ld›; ama
nas›l?
D
Konuya bir göz atal›m:
Belgeli¤imde bulunan resmi bir
yaz›flman›n, o dönemin ‹çiflleri Bakan›
Ferit [Tek] Bey’in konuyla ilgili
“Kanun kabul edilmifltir, eyleme
geçin” emrini veren flifreli telgraf›na,
‹stanbul Valisi Ali Haydar Bey’in yine
telgrafla “görev yerine getirilmifltir”
yan›t›n› -dilini sadelefltirerek- al›nt›l›yorum.
***
TÜRK‹YE CUMHUR‹YETi
‹Ç‹fiLER‹ BAKANLI⁄I
11
BD MART 2015
5 Mart 1924 ‹stanbul
Emniyeti Umumiyetin Özel Kalem
Müdürlü¤üne
Tebli¤i (652)
‹çiflleri Bakanl›¤›’n›n Yüce
Kat›na Yüce makam›n›zdan verilen
emir üzerine öncelikle saraylardan
eflya ç›kar›lmas› ve ya¤mac›l›k
olas›l›¤›n›n önlenmesi dikkate al›narak
Topkap› ve Dolmabahçe Saraylar›n›n
Daire Müdürlerine ve di¤er saraylar›n
memurlar›na gerekli uyar›lar yap›ld›¤›
gibi polisçe de gereken düzenleme
yap›lm›fl ve mevcut eflyan›n ki, bilhassa Topkap› Saray› ile Dolmabahçe’
deki eflya, kutsal emanetler, döfleme
ve k›ymetli tablolar tamamen muhafaza alt›na al›nm›flt›r.
Halife ile ailesinin hudut d›fl›na
ç›kar›lmas› ve eylemin sonuna kadar
gizlili¤inin korunmas› için al›nan
önlemler ise baflar›yla uygulanm›fl
olup kimse ve bütün gayretlerine
ra¤men bas›ndan hiç biri, olaydan
haberdar olamam›flt›r:
fiükrü Naili Pafla
12
Pazartesi günü ö¤leden sonra saat
beflte fiükrü Naili Pafla ile birlikte
giderek ‘tarihin kaydetti¤i üzücü olaylar›n tekrar›na f›rsat vermemek düflüncesiyle’, görevden al›nan Halifenin
yan›ndaki askeri k›t’an›n o gün saat
yedide Saraydan uzaklaflt›r›lmas› ve
saat dokuz buçukta Saray›n bir baflka
nizamiye k›t’as› taraf›ndan kuflat›l›p
emniyete al›nmas› temin olunmufltur.
K›t’a, verilen saatte Mecidiye k›fllas›na
naklonulmufl ve dokuz buçukta Merkez Kumandan› Bey, bu k›t’a ile etraf›
sarm›flt›r. Derhal telefonlar kesilmifl
ve d›flar›yla haberleflme imkân›
ortadan kald›r›lm›flt›r.
afl›ma araçlar›, Köprü Müdüriyeti vas›tas›yla ve Belediye
ad›na önceden haz›r oldu¤undan belirlenen zamanda, saat onda
polis beraberli¤inde Emniyet Genel
Müdürleri, Beyo¤lu Dairesi Belediye
Müdürü ve ‹stanbul Belediyesi Levaz›m Müdürü bulundu¤u halde Saraya
gidilmifltir. Caddeler tenha ve ‹stanbul
halk› olaydan tamamen habersiz
bulundu¤undan görev, sükûnetle yerine getirilmifltir.
Saraya ulaflmam›z›n ard›ndan
Sadettin Bey [‹stanbul Polis Müdürü]
arac›l›¤›yla Halifeyi olaydan haberdar
ettim. Kendileri yatm›fl oldu¤undan
giyinmesi için bir çeyrek kadar bekledim. Ard›ndan yan›na ç›k›p milletin
karar›n› ve saat befle kadar haz›r olmas›n› ve aile bireyleri ile arzu eden
kiflilerin birlikte gidebileceklerini
anlatt›m. Pek çok teessür ve telâfl
gösterdiler. Haz›r olmad›klar›n›, befl
on gün daha müsaade edilmesini
T
BD MART 2015
Abdülmecit Efendi
›srarla rica eylediler. Kendilerinin
sadakatlerinden bahisle kan›t ve flahit
olarak bir çok gazete makalesi ve eser
göstermeye kalkt›lar. Vaktin dar
oldu¤unu, haz›r olmak üzere bu k›sa
zamandan istifade etmelerini rica
ettim; etkili olmad›. Odadan ayr›lmak
zorunda kald›m.
üflünecek kadar zaman verdikten sonra tekrar baflyaver
Cemal ve Polis Müdürü
Sadettin Beyleri Abdülmecit Efendiye
gönderdim. Yap›lan tebligat üzerine
yine bendenizi istediler. Tekrar yanlar›na ç›kt›m. Art›k telafl ve endifle yok
olmufl, haz›rl›k bafllam›flt›. Sarayda
bulunan kad›nlar›n muhafazas›n› ve
geçimlerinin teminini rica etti. Cevaben, her türlü flefkat ve insaniyetin
gösterilece¤ini arz ettim.
Saat beflte haz›rl›k tamam oldu¤undan Abdülmecit Efendi sabah
namaz›n› k›ld›ktan sonra saat befli
yirmi geçe otomobile bindiler.
D
Yanlar›nda zevceleri üç kad›nefendi,
k›z› [Dürrüflehvar], mahdum Ömer
Faruk Efendi, iki özel katibi Hüseyin
ve Ferit Beyler, doktoru Salahattin
Bey bulunuyordu. Eflyas› dokuz
sand›k ile yirmi dört bavulu iflgal
ediyordu. Otomobil, tam befl buçukta
Saraydan ç›kt›. Ertesi gün saat bir
buçukta kafile Çatalca’ya vas›l olmufltu. Yolda pek çok zahmet çekilmifl,
otomobiller birkaç kere çamura
saplanm›fl, baz› yerlerde hendekleri
doldurma mecburiyeti has›l olmufltu.
Sal› günü ekspresinde, görevden
al›nan Halife ile ailesine özel bir salon
haz›rlanm›fl, pasaport ifllemleri
tamamlanm›flt›.
Sal› günü
ekspresinde,
görevden al›nan
Halife ile ailesine
özel bir salon
haz›rlanm›fl,
pasaport ifllemleri
tamamlanm›flt›.
Sarayda iken on befl bin liran›n
verilmesi emri al›nd›¤› taraf›mdan
Mecit Efendi’ye tebli¤ olunmufltu.,
kendisi bunun ‹ngiliz paras›na çevrilerek Çatalca’ya yetifltirilmesini rica
etti¤inden gere¤i yap›larak ‹stanbul
Belediyesi veznedar› Kemal Bey arac›l›¤›yla Çatalca’ya gönderilmifl ve
Polis Müdürü Bey’in önünde kendisine teslim edilerek senedi al›nm›flt›r.
13
BD MART 2015
Önlemlerin bundan sonras›nda
önemli fleyler olmay›p bu sabah
Sadettin Beyden ald›¤›m telgrafta
Mecit Efendi ile ailesinin millî hudutlar›m›z›n d›fl›na ç›kt›klar› bildirilmifl
ve keyfiyet derhal Yüksek Makam›n›za arz edilmifltir.
‹stanbul Valisi Ali Haydar
***
Bu konuda bir di¤er kaynak:
Halife’nin yurt d›fl›na ç›kar›lmas›
olay›nda görevli Emniyet Genel
Müdürü Muhittin [Üstünda¤] (18841953) ile yap›lan ve 1951-52 y›l›
yay›nlar›ndan Aydabir dergisinde
yay›mlanan, üç sayfal›k bir görüflüm
(röportaj). Bu görüflümden özetle iki
al›nt›:
Muhittin
Üstünda¤
“Son Halife nas›l ç›kar›ld›?”
Ǜkarandan dinleyiniz:
“Aydabir, bir ça¤ kapay›p bir
ça¤ açan bu hâdiseyi eski ‹stanbul
valisi Muhittin Üstünda¤ ile konufltu”
denildikten sonra söz Muhittin Bey’e
b›rak›l›r:
-“O tarihte Ankara’da Emniyet14
i Umumîye Müdür-i Umumisi idim.
Dahiliye Vekili Ferit [Tek] Bey beni
istetmifl. Dahiliye Vekaleti, Cebeci
s›rtlar›nda, Abidin Pafla kona¤› denilen
bâdâdî ahflap bir evdeydi; gittim.”(...)
Ferit Bey, ‘Bugün Mecliste bir
kanun yap›l›yor; Hilâfet kald›r›lacak,
saltanat ailesi de memleketten ç›kar›lacak. Onlar kanunu haz›rl›yor; biz de
program›n› haz›rlayal›m’ der ve
Muhittin Bey’den bir program ister.
Muhittin bey, tasarlad›¤› programla
halifenin ve ailesinin deniz yoluyla
yurt d›fl›na ç›kar›lmas›n› önerir. Ferit
Bey ise, Halifenin ve bütün hanedan›n
sabaha karfl›, yani herkes uykuda iken
otomobillerle Çatalca’ya götürülmesini, oradan Semplon ekspresine bindirilerek yurt d›fl›na ç›kar›lmas›n› bir
‘emir’ fleklinde imzalar ve ‹stanbul
valisine flifreli olarak göndertir.
Dahiliye Vekili Ferit Bey, Muhittin Bey’in de ‹çiflleri Bakanl›¤›’n›n
temsilcisi olarak derhal ‹stanbul’a
gitmesini ve orada, makine bafl›nda
kendisiyle ba¤lant› kurmas›n›, her
yar›m saatte bir bilgi iletmesini ister.
u emir üzerine Muhittin Bey,
o gün ‹stanbul’a hareket eder.
Ertesi gün “halifeli¤in kald›r›p
hanedan›n yurt d›fl›na ç›kar›lmas›”
teklifi Mecliste görüflülür ve kabul
edilip kanunlaflt›¤› haberi, yine flifreli
telgrafla, Muhittin Bey’e bildirilir ve
‹stanbul program›n›n uygulanmas›na
bafllan›r...
(Bundan sonraki olaylar, yaz›m›n
bafl›nda sadelefltirerek al›nt›lad›¤›m
telgrafta anlat›ld›¤› gibi geliflir).
Ancak, Aydabir dergisindeki
B
BD MART 2015
bu görüflümde dikkat çekici, önemli
aç›klamalar vard›r:
“... Di¤er taraftan Halife Mecit
Efendiye 30 ya da 40 bin (*) lira
vermek için Osmanl› Bankas› müdürlerinden Keresteciyan Efendi’ye
müracaat ettik ve bu miktarda ‹ngiliz
liras› vizesi ald›k. Gerek halifenin,
gerek üç eflinin, çocuklar›n›n ve bütün
hanedan azas›n›n Lozan’a kadar
biletleri al›nm›flt›...
“ Mecit Efendi, Hükümetin ve
yap›lan kanunun aleyhinde propagandada bulunmazsa, kendisine ‘kayd›
hayat’ flart›yla ayl›k da ba¤lanacakt›.
Fakat Mecit Efendi’n›n Nice’e gider
gitmez Hükümet aleyhine bir beyanname ç›karmas›, ayl›k ba¤lanmas›ndan vazgeçilmesine neden oldu.”
-“Halife eflya da alm›fl m›yd›?”
-“Evet, alm›flt›. Çünkü hükümet
izin vermiflti; Mecit Efendi saraydan,
hangi eflyay› isterse al›p götürecekti.
“Bunun için bir kamyon bulamad›k. Tokatl›yan’›n sahibi Medovic
yeni bir kamyon alm›flt›, onu istedik
ve Mecit Efendinin, efllerinin, k›z›n›n
ve o¤ullar›n›n eflyas›n› bu kamyona
tepeleme yüklettik.” •
[email protected]
Halife Mecit Efendiye
30 ya da 40 bin lira
vermek için
Osmanl› Bankas›
müdürlerinden
Keresteciyan
Efendi’ye
müracaat ettik ve
bu miktarda
‹ngiliz liras› vizesi
ald›k.
(*) Yukar›da sadelefltirerek
al›nt›lad›¤›m ve resmi bir belge olan
telgrafta bu miktar ‘15 bin lira’n›n
do¤ru olmas› gerekir. Çünkü, Ferit
Bey’in emri gere¤i, olaylar›n geliflimi,
her yar›m saatte bir ‹çiflleri Bakanl›¤›na aktar›lm›flt›r.
Muhittin Üstünda¤ ise 28 y›l
sonraki anlat›m›nda bunun 30-40 bin
lira oldu¤unu söylüyor ki, bir yan›lman›n söz konusu oldu¤u aç›k.
“Haf›za-i befler nisyan ile maluldür...”
E¤er okumasayd›m
Bir gün Atatürk, yine tarihle ilgili kal›n bir kitap okuyordu. Öylesine
dalm›flt› ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt sorunu
dururken, Devlet Baflkan›n›n kendini tarihe vermesi, Vas›f Ç›nar’›n
biraz can›n› s›km›fl olacak ki, Atatürk’e flöyle dedi¤ini duydum:
“Paflam! Tarihle u¤rafl›p kafan› yorma. 19 May›s’ta kitap
okuyarak m› Samsun’a ç›kt›n?” Atatürk, Vas›f Ç›nar’›n bu çok
samimi yak›nmas›na gülümseyerek flöyle karfl›l›k verdi:
“Ben çocukken fakirdim. ‹ki kurufl elime geçince bunun bir
kuruflunu kitaba verirdim. E¤er böyle olmasayd›, bu yapt›klar›m›n
hiçbirini yapamazd›m.”
Cemal Granda “Atatürk’ün Ufla¤› ‹dim”
15
B
aflkalar›n›n umutsuzlu¤a kap›ld›¤› yerde, inanc›m›z,
umudumuz olur. Hayat›m›zda umutsuzlu¤a yer yoktur.
“Ç›k›fl Yolu”, özledi¤imiz Türkiye’nin yoludur.
Türk Milleti; çok daha güzel, güvenli, mutlu, refah içinde
yaflayaca¤› ayd›nl›k bir gelece¤e lay›kt›r. Geçmiflte bunu çok daha zor
flartlar alt›nda baflard›k. Bugün de baflaracak güçteyiz. Milletimizin
gelece¤ini, yine milletimizin azim ve kararl›l›¤› ayd›nlatacakt›r.
Ö¤retmenimiz, Türkiye’dir.
Sevdam›z, ad›m›z, soyad›m›zd›r Türkiye...
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Prof. Dr.
Mehmet Haberal,
Uluslararas›
Bilimsel Çal›flma
S›n›rlar›n›
Geniflletiyor
Prof. Dr. Mehmet Haberal,
geçen ay yapt›¤› görüflmeler
ve anlaflmalar sonunda
Baflkent Üniversitesi’nin
uluslararas› çal›flma alan›
s›n›rlar›na Kazakistan,
‹sviçre ve Japonya’y› da
ekledi.
Haber: Zeynep Çolak
Foto¤raflar: Murat Ekinci
azakistan’›n baflkenti Astana’
da bir “Baflkent Üniversitesi
yerleflkesi” kurulmas› için
protokol imzalayan Prof. Haberal,
Baflkent Üniversitesi ile ‹sviçre’nin
Cenevre Üniversitesi ve Japonya’n›n
Hiroflima Üniversitesi aras›nda ortak
bilimsel çal›flmalar yap›lmas›n› sa¤la-
K
yacak iki ayr› önemli anlaflma daha
yapt›.
Prof. Haberal, Aral›k 2014’de
kurdu¤u “Türk Dünyas› Transplantasyon Derne¤i”nin ilk resmi toplant›s›na kat›lmak üzere Ankara’ya gelen
Azerbaycan, Kazakistan ve K›rg›zistan
heyetleriyle görüflmelerinden sonra
17
BD MART 2015
Prof. Dr. Abay Baigenzhin ve beraberindekiler, Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr.
Ali Haberal ve Baflkent Üniversitesi yetkilileri taraf›ndan karfl›land›.
konuklar›na Baflkent Üniversitesi’ni
ve Baflkent Üniversitesi Hastanesi’ni
gezdirdi.
Konuklar›n a¤›rlanmas› program›ndan sonra Kazakistan Heyeti Baflkan›, Kazakistan Ulusal Bilimsel T›p
Araflt›rma Merkezi Genel Müdürü ve
Milletvekili Prof. Dr. Abay Baigenzhin, “yaln›zca organ nakli konusunda
de¤il, tüm sa¤l›k alanlar›nda Baflkent
Sa¤l›k Kurumlar›’n›n olanaklar› yan›s›ra, Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n
kiflisel bilgi ve deneyimlerinden de
yararlanmay› istediklerini” söyleyerek
Prof. Dr. Abay Baigenzhin,
“yaln›zca organ nakli
konusunda de¤il, Baflkent
Sa¤l›k Kurumlar›’n›n
olanaklar› yan›s›ra, Prof. Dr.
Mehmet Haberal’›n kiflisel
bilgi ve deneyimlerinden de
yararlanmay› istediklerini”
söyledi.
Prof. Haberal’a, bu konuda bir görüflme önerisinde bulundu.
Aralar›nda Kazakistan
Ulusal Bilimsel T›p Araflt›rma Merkezi Genel Müdür Yard›mc›s› Prof. Dr.
Saltanat Tuganbekova’›n
da bulundu¤u Kazakistan
heyetiyle yap›lan görüflme
sonunda, baflkent Astana’
da, Baflkent Üniversitesi’
nin sa¤l›k ve akademik
Prof. Dr. Haberal, meslektafl›
birimlerini kapsayan bir
Prof. Dr. Abay Baigenzhin heyetle
“Baflkent Üniversitesi
birlikte bir karaci¤er ameliyat›na girdi
Yerleflkesi” kurulmas›
18
BD MART 2015
kararlaflt›r›ld› ve bu
konudaki sözleflme,
Heyet Baflkan› Prof.
Baigenzhin ile Prof. Ali
Haberal taraf›ndan imzaland›. Prof. Dr. Baigenzhin, imza töreni
sonras›nda bir konuflma
yapt› ve Prof. Dr. Mehmet Haberal’a teflekkürlerini bildirdikten
sonra kendisine flöyle
hitap etti:
Biz sizi, yaln›zca
Türkiye’nin de¤il, bütün Türk dünyas›n›n
önde gelen bir bilimadam› ve yetifltirdi¤i üstün bir de¤er olarak benimsiyoruz. Siz bizim büyü¤ümüz ve liderimizsiniz.”
Toplant›da, Türk Dünyas› Transplantasyon Derne¤i’nin ilk bilimsel
kongresinin 20-22 May›s 2015 tarihlerinde, Kazakistan’›n baflkenti Astana’da düzenlenmesine de karar verildi.
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ ‹LE
CENEVRE ÜN‹VERS‹TES‹,
“HÜCRE TRANSPLANTASYONU”
ÇALIfiMALARINI B‹RL‹KTE
YÜRÜTECEK
Ankara’daki bu görüflmelerden sonra Prof.
Dr. Mehmet Haberal,
Cenevre Üniversitesi’
nin daveti üzerine
konferans vermek için
gitti¤i ‹sviçre’de de
önemli bir görüflme
yapt› ve Cenevre Üniversitesi ile Baflkent
Prof. Dr. Baigenzhin, imza töreni
sonras›nda Prof. Dr. Mehmet Haberal’a
teflekkürlerini bildirdi.
Üniversitesi aras›nda “hücre transplantasyonu” çal›flmalar›n› kapsayan ve
iki üniversitesinin ortak projeler üzerinde çal›flmas›n› sa¤layacak önemli
bir ortak çal›flma sözleflmesi de imzalad›.
Cenevre Üniversitesi’nde “Türkiye’de Organ Nakli” konulu bir konferans veren Prof. Dr. Mehmet Haberal, Cenevre Üniversitesi Hastanesi
Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Alp
Demira¤ ve Prof. Leo Bühler ile birlikte,
19
BD MART 2015
‹sviçre Cenevre Üniversitesi Hastanesi
Prof. Dr. Mehmet Haberal, Cenevre
Üniversitesi Transplantasyon Birimi
yetkilileri ile birlikte,
Cerrahi Bilimler ve Transplantasyon
Birim Direktörü Prof. Philippe Morel
ve Araflt›rma Ünitesi Sorumlusu Prof.
Leo Bühler ile birlikte, bilimsel çal›flmalar›n yap›ld›¤› Araflt›rma Merkezi’
ni de ziyaret ederek laboratuvarlarda
incelemelerde bulundu. Haberal, ‹sviçre’de yürütülen çal›flmalarla ilgili
olarak, flu bilgiyi verdi:
“Art›k yaln›zca organlar nakledilmiyor, hücre transplantasyonu (nakli)
de çok önemli bir konuma geldi. Özellikle fleker hastalar› ve akut karaci¤er
yetmezli¤i hastalar› için önemli. Acil
20
karaci¤er nakli gereken
hastalarla ilgili, karaci¤er
hücrelerinin nakli de gündemimizde. Bu konuda yo¤un
çal›flmalar yap›l›yor. Cenevre Üniversitesi ile, özellikle hücre transplantasyonu konusunda çal›flmalar›
beraber yürütece¤iz ve özellikle diyabeti olan hastalar›m›z ve karaci¤er yetmezli¤i
yaflayan hastalar›m›za da
bu sayede çok daha yararl›
olaca¤›z. Biz de hücre transplantasyonuna bafllamakla,
transplantasyon konusunda
çok önemli bir ad›m atm›fl
olaca¤›z.”
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ ‹LE H‹ROfi‹MA
ÜN‹VERS‹TES‹
ARASINDA ‹fiB‹RL‹⁄‹
Baflkent Üniversitesi’nin
uluslararas› çal›flma alan›n›n s›n›rlar›n› Japonya’ya de¤in uzatan
bir anlaflma da, yine geçen ay Ankara’
da imzaland›.
Hiroflima Üniversitesi Biyomedikal ve Sa¤l›k Bilimleri Enstitüsü Dekan› Prof. Dr. Wataru Yasui, Hiroflima Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler
Bölümü’nden Okada Sama ve Hamamatsu Üniversitesi T›p Fakültesi Patoloji Anabilim Dal› ve Seirei Mikatahara Hastanesi Patoloji Uzman› Prof.
Dr. Ayfle Ayhan’› Ankara’da konuk
olarak a¤›rlayan Baflkent Üniversitesi
ile Hiroflima Üniversitesi aras›nda bir
“ortak çal›flma” görüflmesi yap›ld›.
Baflkent Üniversitesi Kurucusu ve
(Soldan sa¤a) Hiroflima Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü’nden Okada Sama,
Hamamatsu Üniversitesi T›p Fakültesi Patoloji Anabilim Dal› ve Seirei Mikatahara
Hastanesi Patoloji Uzman› Prof. Dr. Ayfle Ayhan, Baflkent Üniversitesi Kurucusu ve
Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, Hiroflima Üniversitesi Biyomedikal ve
Sa¤l›k Bilimleri Enstitüsü Dekan› Prof. Dr. Wataru Yasui, ve Baflkent Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal
Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet
Haberal ve Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal’›n kat›ld›klar› bu görüflme sonunda her iki üniversitenin, e¤itim, sa¤l›k ve bilimsel
araflt›rmalar alanlar›nda ortak çal›flmalar yap›lmas›n› öngören protokol,
Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Ali Haberal ve Hiroflima Üniversitesi Biyomedikal ve Sa¤l›k Bilimleri
Enstitüsü Dekan› Prof. Dr. Wataru
Yasui imzalad›lar.
Prof. Dr. Mehmet Haberal, geçti¤imiz Aral›k ay›nda ziyarette bulundu¤u K›rg›zistan’da, Baflkent heyetiyle
yak›ndan ilgilenen K›rg›zistan Cumhurbaflkan› Almazbek Atambayev’in
efli Raisa Atambaeva’y› Türkiye'ye
davet etmiflti. Haberal, bu davete karfl›l›k Raisa Atambaeva’dan kendisine
gelen mektubu da K›rg›zistan’dan
gelen konuklar›yla paylaflt›. K›rg›zistan Cumhurbaflkan› Almazbek Atambayev’in efli Raisa Atambaeva’n›n,
Türk-K›rg›z dostlu¤una vurgu yapt›¤›
mektubunu Mira Isaeva okudu:
“Karfl›l›kl› destek ve anlay›fla
dayanan, Türkiye ve K›rg›zistan ara-
Hiroflima Üniversitesi ile ”ortak çal›flma”
protokolünü Baflkent Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal imzalad›.
s›ndaki geleneksel dostluk iliflkilerinin,
gelecekte de K›rg›z halk› ve Türk halk›n›n yarar›na geliflmeye ve güçlenmeye devam edece¤inden flüphem yok.
Birçok kiflinin sa¤l›¤›na kavuflmas›
için imkân sa¤layacak olan Nakil
Merkezi’nin çal›flmalar› konusunda
son derece umutluyum. Üniversiteyi
ziyaret davetinizi büyük bir memnuniyetle karfl›lad›m ve bu ziyareti bu y›l›n
bahar aylar›nda gerçeklefltirmeyi
planlamaktay›m.” •
21
Conkbay›r›’n›n
Büyük
Kahraman›
Tarihimizin en büyük ve en flanl›
zaferlerinden biri olan Çanakkale Savafl›nda,
Seddülbahir ve Conkbay›r›’n›n büyük
kahramanlar›ndan biri de Denizli’nin Çivril
kazas›n›n Madenler Köyü’nden Kadir o¤lu
Mehmet Çavufl idi. Bu kahraman Anadolu
çocu¤u, ‹ngilizlerin siperlerimize f›rlatt›¤› el
bombalar›n› korkusuzca hemen yakalar ve
karfl› tarafa f›rlat›rd›. Türk siperlerine düflen
pek çok bombay› gerisin geriye düflman
mevzilerine geri atm›fl, arkadafllar›n›n
hayat›n› kurtard›¤› gibi, say›s› belirsiz
düflman askerini de saf d›fl› etmiflti.
‹ngilizler bunu anlam›fl olacaklar ki,
bombalar› bir kaç say› sayd›ktan sonra
f›rlatarak Mehmet Çavufl’un iadesini
önlemeye çal›flm›fllard›. ‹flte böyle bir bomba,
Mehmet Çavufl’un elinde patlayarak sa¤
elinin bile¤inden kopmas›na sebep olmufltu.
Yaral› olarak hastaneye kald›r›lan Mehmet
Çavufl gözlerini açt›¤›nda sa¤ kolu yoktu.
Ne var ki o, Bombac› Mehmet Çavufl
olarak cephede nam salm›flt›. Bu yi¤it asker,
tabur kumandan›na hastaneden yazd›¤›
mektupta, aynen flöyle diyordu:
“Sa¤ kolumu kaybettim. Zarar› yok.
Sol kolum var. Onunla da pekâlâ ifl
görebilirim. Beni üzen ve yeniden birli¤ime
kat›larak, düflmanla çarp›flmama engel olan
fley, yaram›n henüz kapanmam›fl olmas›d›r.
Hastaneden ç›k›p, harbe ifltirak edemedi¤im
için beni mazur görünüz. Affediniz
komutan›m.”
22
Otopsi
Cengiz Özak›nc›
1915 Çanakkale Savafl›
An›tlar›na Kaz›nan
"Conilerle Mehmetçikler
Aras›nda Fark Yoktur"
Sözleri
Atatürk’e Ait De¤il
Atatürk'ün Anzaklarla ilgili gerçek sözleri,
Çanakkale Deniz Zaferi'nin 100. Y›ldönümünde,
ilk kez tam metin olarak Bütün Dünya'da.
1915 y›l›nda ‹ngiliz komutas›nda Gelibolu’ya ç›kart›lan Avustralyal› ve Yeni
Zelandal› askerlerden oluflan birliklere k›saca A.N.Z.A.C (Australian and New
Zeland Army Corps) ad› verilmifltir. Biz Türkler, onlara “Anzaklar” diyoruz.
23
BD MART 2015
üleburgaz Atatürk ‹lkokulu
ö¤retmeni Tahsin Özeken, 15
Nisan 1977 günü, elinde 1969'
da yay›mlanm›fl "Belgelere Göre Eceabat K›lavuzu" adl› kitapç›kla Anafarta Ovas›'nda dolafl›rken; 1915'te ‹ngiliz
komutas›nda Gelibolu'ya ç›kan
"ANZAC" birliklerinde yüzbafl› olarak
görev yapm›fl yafll› bir Avustralyal›'yla
karfl›lafl›r ve ona elindeki k›lavuzda
Atatürk'e ait gösterilen flu sözleri
aktar›r: "Bu memlekette kanlar›n›
döken kahramanlar! Burada bir
dost vatan›n topra¤›ndas›n›z. Huzur
içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana koyun koyunas›n›z...
Uzak diyarlardan evlatlar›n› harbe
gönderen analar! Gözyafllar›n›z›
siliniz. Evlatlar›n›z bizim ba¤r›m›zdad›r. Huzur içindedirler. Onlar
bu toprakta canlar›n› verdikten
sonra art›k bizim evlatlar›m›z
olmufllard›r."
Avustralyal› eski ANZAK askeri,
1915'te iflgale geldikleri ülkede kendilerini kahraman ilan eden bu sözleri
L
duyunca çok sevinir; Özeken'in yaz›flma adresini al›p k›lavuzda Atatürk'e
ait gösterilen sözleri defterine yazar
ve ülkesine döndü¤ünde, "Muharip
Anzaklar Derne¤i"ne iletir. Avustralya'daki "Gelibolu Çeflmeleri Onur
Kurulu Baflkan›" Alan J. Campbell,
bu sözleri, yapt›rmakta olduklar› an›ta
yaz›t olarak koymay› düflünür ve
Özeken'e gönderdi¤i 12 Eylül 1977
günlü mektupta, Atatürk'ün bu sözleri
hangi tarihte ve nerede söyledi¤inin
belgesiyle birlikte kendisine bildirilmesini ister. Özeken, Campbell'in bu
mektubunu, 13 Ekim 1977 günü, Türk
Tarih Kurumu'na iletir. Kurum Genel
Müdürü Ulu¤ ‹¤demir, Campbell'i
yan›tlamak üzere hangi tarihte nerede
söylendi¤ini araflt›rd›¤› bu sözlerin,
Atatürk döneminde ‹çiflleri Bakanl›¤›
yapm›fl olan fiükrü Kaya'n›n 10 Kas›m
1953 günlü Dünya gazetesi'nde yay›mlanan söyleflisinde geçti¤ini saptar.
fi
ükrü Kaya, o söyleflisinde,
1934'te Çanakkale'de Mehmetçik An›t›'n›n bafl›nda bir
söylev verdi¤ini, içinde bu sözlerin
geçti¤i söylev metnini Atatürk'ün
bizzat yaz›p kendisine verdi¤ini
söylemektedir. ‹flte 1969'da bas›lan
Eceabat K›lavuzu'nda kayna¤› belirtilmeksizin Atatürk'e ait denilerek
yay›mlanan bu sözler; fiükrü Kaya'n›n
1953'te yay›mlanan o söyleflisinde,
Atatürk bizzat yaz›p bana verdi
diyerek aktard›¤› o sözlerdir. ‹¤demir,
Türk Tarih Kurumu ad›na Alan J.
Campbell'e gönderdi¤i 10 Mart 1978
‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya,
Atatürk'le birlikte.
24
BD MART 2015
günlü resmi mektupta; "Atatürk'ün
1934'te Gelibolu'da
‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya'ya söyletti¤i çok anlaml› söylev" olarak niteledi¤i
bu sözleri, ‹ngilizce'
ye çevirerek gönderir.[1] Campbell,
‹¤demir'e gönderdi¤i
7 Nisan 1978 günlü
mektupta, bu sözleri
birazc›k de¤ifltirerek Atatürk imzas›yla Avustralya'da yapt›rd›klar› an›ta
koyduklar›n› bildirmifl [2] ve an›t›n
bir foto¤raf›n› da 31 May›s 1978 günlü
mektubunun ekinde ‹¤demir'e göndermifltir.
F
oto¤rafa bak›ld›¤›nda, Avustralyal›lar›n yapt›klar› "birazc›k
de¤ifliklik"lerin; (›)- metne
"bizim için Johnnyler ile Mehmetler aras›nda bir fark yoktur" tümcesini sokmak; (II)- ‹¤demir'in 1934
olarak bildirdi¤i tarihi de¤ifltirip 1931
yapmak; (III)- Atatürk'ün ön ad›n›
Kemal yerine Kamel biçminde yazmak oldu¤u görülmektedir.[3]
‹¤demir, Campbell'in mektubuna
verdi¤i 8 Haziran 1978 günlü yan›tta;
an›t foto¤raf›nda görünen 1931'in
de¤ifltirilip 1934 ve Kamel'in de¤ifltirilip Kemal olarak yaz›lmas› gerekti¤ini bildirmifl; gelgelelim, Avustralyal›lar›n Atatürk'ün sözü diyerek an›ta
sokuflturduklar› "Johnnyler ile
Mehmetler aras›nda bir fark yoktur." tümcesinin ç›kart›lmas›n› istemeyip, "Atatürk'ün bu güzel sözleri"
Alan J. Campbell'in 31.05.1978 günlü
mektubu ekinde Türk Tarih Kurumu'na
gönderdi¤i an›t foto¤raf›.
diyerek, yap›lan eklemeyi güzel buldu¤unu dile getirmifltir.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden
sonra, Avustralya Hükümeti, Türkiye'den "ANZAK"lar›n Gelibolu'ya ayak
bast›klar› yerin ad›n›n "ANZAK
KOYU" olarak de¤ifltirilmesini ve
Türkiye'nin resmi haritalar›nda bu
adla yaz›lmas›n› istemifl; Türkiye,
bunun karfl›l›¤›nda Avustralya'da
uygun bir yere Atatürk ad› verilerek
Atatürk an›t› dikilmesini istemifl;
karfl›l›kl› istemler do¤rultusunda, bu
sözler, hem Gelibolu'da ad› ANZAK
KOYU olarak de¤ifltirilen yere dikilen
yaz›ta, hem de Avustralya'da yap›lan
an›ta; alt›na 1934 K. Atatürk imzas›
at›larak; resmen yerlefltirilmifltir.
tatürk'e ait denilen bu sözlerle ilgili olarak, 2005'ten
bu yana sürdürdü¤üm
araflt›rmalar sonucu; an›tlara kaz›nan
ve içinde "Bizim için (iflgalci)
Johnnyler ile (yurdunu savunan)
A
25
BD MART 2015
Gelibolu'da "
Anzak Koyu"na
dikilen Atatürk
imzal› yaz›t.
Avustralya'da Baflkent Canberra'da Atatürk an›t›ndaki yaz›t.
Yeni Zelanda'da Baflkent Wellington'da
Atatürk an›t›ndaki yaz›t.
Mehmetçiklerin bir fark› yoktur"
tümcesi geçen bu sözlerin Atatürk'e
ait olmad›¤›n› bulgulad›m.
Atatürk'ün fiükrü Kaya'ya okuttu¤u
söylevin tarihi 1934 de¤il 1931'dir.
Dahiliye Vekili (‹çiflleri Bakan›) fiükrü
26
Kaya'n›n Çanakkale Mehmetçik
An›t›'na giderek orada çok önemli bir
söylev verece¤i, 17 A¤ustos 1931
günlü Cumhuriyet'in birinci sayfas›nda
k›rm›z› harflerle en önemli haber
olarak duyurulmufltur.
Nitekim fiükrü Kaya, haberde
duyuruldu¤u gibi, 25 A¤ustos 1931
günü Çanakkale'ye gitmifl; Kemalyeri'nde bir söylev vermifl; bu söylevin
tam metni devletin resmi Anadolu
Ajans›'nca -Büyük Taarruz'un y›ldönümüne denk getirilerek- 26 A¤ustos
1931 günlü gazeteler arac›l›¤›yla
dünyaya duyurulmufltur.
Söylevi tam metin olarak yay›mlayan Hakimiyet-i Milliye gazetesinin
haberi flöyledir:
Dahiliye Vekilinin Kemal Yerinde
Vatanperverane Bir Hitabesi Mustafa Kemal'in Çanakkale'yi Kurtard›¤› Noktada.
Gelibolu, 25 (A.A.) - Dahiliye Vekili
fiükrü Kaya B. bugün refakatlerinde Kolordu
Kumandan› Ali Hikmet ve U. Jandarma
Kumandan› Kaz›m Paflalar oldu¤u halde
Peykiflevket torpidosu ile ‹mroz adas›ndan
BD MART 2015
Cumhuriyet Gazetesi, 17.08.1931.
Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 26.08.1931.
Maydos'a gelmifller ve Karaya ç›karak Kemalyeri'ne gitmifllerdir. Vekil B. Mehmetçik
Abidesine Reisicümhur Hazretleriyle Baflvekil ve Meclis Reisi Paflalar Hazarat› nam›na
birer çelenk koyduklar› gibi kendi namlar›na
ve Cümhuriyet polis ve jandarmas› nam›na
da birer çelenk vazetmifllerdir.
A¤ustosun 27 sinde Çanakkale'ye gelecek heyetin de Kemalyeri'ne ç›karak ziyarette
bulunacaklar› müstahberdir.
Vekil B. refakatindeki zevat ile birlikte
otomobille Gelibolu'ya gelmifllerdir. Geceyi burada geçirecekler ve yar›n Peykiflev27
BD MART 2015
ket'le Yalova'ya gideceklerdir.
Maydos 26 (A.A.) - Dahiliye Vekili
fiükrü Kaya bey bugün Kolordu Kumandan› Ali Hikmet ve Umum Jandarma Kumandan› Kaz›m Paflalarla birlikte Kemalyeri'ni
ziyaret etmifltir. Dahiliye Vekili bey burada
afla¤›daki nutku irat etmifltir:
"ArkadaflIar, Üzerinde bulundu¤umuz
nokta kürei arz›n meçhul her hangi bir noktas› idi. Halbuki biz bugün buraya tan›nm›fl
meflhur bir mevki oldu¤unu düflünerek geldik.
Bu nokta ne münasebetle tan›nm›fl ve ne diye
co¤rafi ve askeri haritalarda muayyen isim
alm›flt›r: Kemalyeri! Bilhassa asker arkadafllar›n karfl›s›nda bunu izah teflebbüsünde
bulunmak istemem. Her türlü ‹zahlar bittabi
onlara aittir. Fakat ben de bu yere ismi
verilmifl büyük adam›n yak›n arkadafl› olmak
iytibariyle ondan iflitti¤im bir hat›ray› esas
tutarak üzerinde bulundu¤umuz yerin, Kemalyeri'nin ne oldu¤una dair bir kaç kelime
söylemek istiyorum.
Efendiler; üzerinde bulundu¤umuz bu
noktadan deniz kenar›na kadar olan mesafeyi, hep beraber görüyoruz. Bu dar sahada
tarihte malum olan büyük kuvvet karaya
ç›kt›. En afla¤› iki, üç kilometre cephede yay›ld›.[4] Bu vaziyette henüz üzerinde bulundu¤umuz noktada büyük Türk evlad› Kemal o
genifl düflman cephesinin sol cenah›nda ufak
bir kuvvetle göründü. Orada cephanesi
kalmam›fl neferlere süngülerini kulland›rarak
ifle bafllad›. Bu teflebbüs muvaffakiyetle ilk
eserlerini gösterdi. Türk'ün büyük ve sevgili
evlad› Mustafa Kemal o gece çok u¤raflt›ktan
ve her hangi bir fatihin kolayl›kla karfl› duram›yaca¤› felaket iflaret eden vaziyetleri yendikten sonra karanl›k bir gecenin sabah›nda
kendisini bu noktada gördü, ve bu noktan›n
yüksek Türk taliini kurtaracak mevki oldu¤una karar vererek burada kald›. Bu nokta
Mustafa Kemal'in çok faik düflman kuvvetlerini ma¤lup ederek geriye püskürttü¤ü ve
nihayet onlar› bütün takviyelerine ra¤men
yerinde durdurdu¤u bir Kumandan yeridir.
Bir Türk Kumandan›n›n Türk taliini yükseltmek için münasip gördü¤ü kumanda
28
yeridir. Ben asker de¤ilim, fakat bilirim ki
bu yerden, bu Kemalyeri'nden garb›n bütün
ufuklar›na karfl›, garb›n bütün denizlerinde
en büyük zannolunan kuvvet atefllerine karfl›
bu noktadan sad›r olan Türk iradesi bugünkü Türkiye'yi kurtarm›fl olan faaliyetlerin
ilk yeri olmufltur. Bu iytibarla burada bulunmaktan ve gördü¤ümüz bu yüksek hat›ray›
burada yad etmekten çok memnun ve bahtiyar›m.
Bizim bu yerde k›ymetli hat›ralar› yad
ederek mütehassis olmam›z ve bu yere ismini
veren büyük Türk'ün bu memlekete ve Türklere yapt›¤› büyük eserleri hat›rl›yarak minnettar olmam›z gayet tabiidir. fieref ve iftiharla
görüyoruz ki, bu yerin karfl›s›nda en büyük
kuvvet ve kudret göstermifl olan büyük devletler de bu Kemalyeri'ne ve bu yere ismi verilmifl olan büyük Türk'e hürmetle takdirle
bakmaktad›rlar. Ben bu noktada yaln›z bütün
hassasiyetimin ifadesi olarak tek bir cümle
söylemekle iktifa edece¤im:
"Vatan›n müdafaas› için burada aziz
kanlar›n› döken Türk çocuklar›na ebedi
minnetler." Bu büyük kahramanlar için
henüz bir abide dikilmedi¤ini görüyorum.
Bundan fazla müteessir olmak istemem.
Biliyoruz ki, bu aziz kahramanlar›n kurduklar› ve koruduklar› y›k›lmaz Türk vatan›
onlar›n hat›ralar›n› daima taziz ettirecek
ifade ve manzaras› cihanflümul, en yüksek
bir abidedir.
Karfl›da da bizimle harp etmifl insanlar›n mezarlar›n› ve abidelerini görüyoruz.
Orada yatanlar› da takdir ederiz.
Medeniyet tarihi yar›n karfl› karfl›ya
yatanlardan hangisinin fedakarl›¤›n› daha
hakl› ve daha insani bulacak ve daha ziyade
takdir edecektir. Tecavüz etmifl onlar›n
abidelerini mi, yoksa vatan›n› müdafaa
eden kahramanlar›n hâlâ el uzat›lmam›fl
mukaddes tafl ve toprak halinde b›rak›lm›fl
olan bu izleri, bu kahraman izlerini mi?
Kat'i hükmü medeni befleriyetin insani takdirine emniyetle b›rakabiliriz. Yaln›z flunu
tesbit etmek isterim ki biz Türkler mazinin
her türlü manas›z, mant›ks›z, girift eziyetlerini
BD MART 2015
unutarak yeni bir hayat yaratt›¤›m›za kaniiz.
Bu hayat, Türk'ün ilk ve medeni hayat›n›n
alemflümul manas›n›n ihtiva eden bu kanaatimiz, fiiliyat›m›zla da sabit olmufltur. Karfl›m›zda mezarlar b›rakan milletler, bizim bu
samimi ve çok yeni mahiyette noktai nazarlar›m›z› iyi telakki ederlerse bu karfl›l›kl›
mezarlar aram›zda kin, husumet ve ölmez
hisleri [5] yerine muhabbet, dostluk temin
eder. Ben, mensup oldu¤um Türk içtimai
heyetinin kurdu¤u Cumhuriyet hükumetinin
mesul bir adam› olarak arzederim ki, Türk
milleti bu karfl›l›kl› abidelere hürmetle bakar
ve iki taraf›n ölülerini rahmetle yadederken
dima¤›nda ve vicdan›nda yafl›yan samimi
temenni: Bu ölü abidelerin bir daha rekzolunmamas› (dikilmemesi-C.Ö.) bilakis bunlar› kuranlar aras›nda insanl›k münasebetlerinin, insanl›k ba¤lar›n›n yükselmesidir.
***
örüldü¤ü üzere, fiükrü Kaya'
n›n 1931'de Çanakkale'de
Mehmetçik An›t› bafl›nda
okudu¤u ve 1953'te yay›mlanan
söyleflisinde metnini bizzat Atatürk'ün
yazd›¤›n› aç›klad›¤› söylevde, y›llar
sonra Atatürk imzas›yla an›tlara
kaz›nan ve iflgalci Johnny (Anzaklar, vs.) ile yurdunu savunan Mehmetçi¤i bir tutan sözler yoktur.
Tersine, söylevde 1915'te Gelibolu'ya
ç›kan Anzaklar, vs. "düflman cephesi", "düflman kuvvetleri", "tecavüz
etmifl olanlar" sözleriyle nitelenmifl;
Mehmetçik "vatan›n› müdafaa eden
kahramanlar" olarak tan›mlanm›fl;
ve dünyaya; "Medeniyet tarihi yar›n
karfl› karfl›ya yatanlardan hangisinin fedakarl›¤›n› daha hakl› ve daha
insani bulacak ve daha ziyade takdir edecektir. Tecavüz etmifl onlar›n
(Johnny'lerin -C.Ö.) abidelerini mi,
yoksa vatan›n› müdafaa eden kah-
G
ramanlar›n (Mehmetçiklerin -C.Ö.)
hâlâ el uzat›lmam›fl mukaddes tafl
ve toprak halinde b›rak›lm›fl olan
bu kahraman izlerini mi?" sorusu
yöneltilerek; sald›rgan, iflgalci Coniler ile yurdunu savunan Mehmetçiklerin bir tutulmad›¤› vurgulanm›fl; "bu ölü abidelerin bir daha
rekzolunmamas›" sözleriyle de
"ölü" olarak tan›mlanan Anzaklar vs.
için, bir daha Çanakkale'ye an›t
dikilmemesi istenmifltir.
Gerçek budur...•
[email protected]
(Devamı gelecek sayıda)
***
[NOT: Bu yaz›da, duygular›m› olabildi¤ince d›flar›da b›rakarak, yaln›zca belge ve bilgi
verip yorumu okuyucuya b›rakmaya çal›flt›m.
Ancak, duyarl› okuyucu, Atatürk'ün Anzaklarla ilgili fiükrü Kaya taraf›ndan okunan söyleviyle, Atatürk'e ait denilerek an›tlara kaz›nan
fakat Atatürk'e ait olmayan sözleri irdeledi¤inde; Atatürk'ü, iflgalci coni ile yurdunu savunan mehmetçi¤i bir tutarm›fl gibi gösteren
tahrifatlar› bulgulad›¤›m an, yüre¤imde nas›l
bir f›rt›na koptu¤unu duyumsayabilir.]
Kaynakça:
1-Ulu¤ ‹¤demir, "Atatürk ve Anzaklar", Türk Tarih
Kurumu Yay›nlar›, Ankara 1978, s. 8., 14. 2-Ulu¤u
‹¤demir, a.g.e., s. 10. 3-An›t foto¤raf›nda görülen
yaz›t flöyledir: "Those heroes that shed their blood
and lost their lives… You are now lying in the soil
of a friendly country. Therefore rest in peace.
There is no difference between the Johnnies and
the Mehmets to us where they lie side by side
here in this country of ours… You, the mothers,
who sent their sons from faraway countries wipe
away your tears; your sons are now lying in our
bosom and are in peace, after having lost their
lives on this land they have become our sons as
well." Ataturk, 1934 4-Gazete dizgisinde görülen
"yar›ld›" sözcü¤ünün do¤rusu "yay›ld›" olacakt›r.
Karfl. Cumhuriyet g. 26.08.1931. Cumhuriyet
gazetesinde yay›mlanan metinde, 5-"ölmez
mübareze hisleri" (Mübareze: Çekiflme)
29
B
ir Avuç Mazi, 1924’te Selanik’ten gemiyle
Türkiye’ye gelen mübadil Fethi Bey ve ailesinin roman›d›r.
Bir Avuç Mazi ‹stanbul’dan Selanik, Alasonya’ya
gönderilen Türkiyeli Rum Bayan Mitra’n›n roman›d›r.
Bir Avuç Mazi, bir mübadele roman›d›r ve elbette en çok da
duygular›n, özlemlerin ve hep canl› tutulan umutlar›n roman›...
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD MART 2015
Geçilemeyen "Bar›fl Bo¤az›"
ÇANAKKALE
"...Savafl zaruri ve hayati olmal›d›r...Milleti savafla götürünce,
vicdan›mda ac› duymamal›y›m. Öldürece¤iz diyenlere karfl›,
ölmeyece¤iz diye savafla girebiliriz. Lâkin, millet hayat› tehlikeye maruz kalmad›kça; savafl, bir cinayettir." M. Kemal Atatürk
Yazan : YAHYA AKSOY
ustafa Kemal Atatürk 1915
y›l›nda milletimizin hayat›
tehlikeye düfltü¤ü için
kaç›n›lmaz olarak yap›lan Çanakkale
Savafl›, milletimizin kaderini ve tarihin
gidiflini de¤ifltirmifltir. Ülkemize
ba¤›ms›zl›k getiren ve Cumhuriyetimizin kurulufluna kap› açan Çanakkale
M
Savafllar›n›n 2015'de yüzüncü y›l›nda,
bütün dünya ülke temsilcilerinin
kat›l›m›yla ”Bar›fl› Getiren Savafl "
olarak an›lmas› çok anlaml› olacak ve
bütün dünyay› ortak bir tema üzerinde gönül ve iflbirli¤ine götürecektir.
Zaten bir aç›k hava müzesi durumunda
olan, savafl›n
Unutmayal›m ki
bügünleri onlar
sayesinde
yafl›yoruz.
BD MART 2015
geçti¤i kutsal tarihi mekânlar› "Bar›fl
Getiren Savafl Müzesi" olarak
düzenlemek çok yerinde ve etkili bir
ulusal hizmet olarak de¤erlendirilecektir.
"... Çanakkale içinde aynal› çarfl›,
ana ben gidiyom düflmana karfl› ..."
dizeleri ile bafllayan ülkemiz ve dünya
tarihine alt›n sayfa olarak geçen, gurur
kayna¤›m›z, emperyalizmi mezara
gömen efsane Çanakkale Destan›, 2015
y›l›nda 100. yılını tamamlıyor.
ngilizler ve Frans›zlar ç›kar birli¤i
yaparak Osmanl› baflkenti ‹stanbul'u ele geçirmek niyetinde idiler.
Çanakkale Bo¤az›’ndan gemilerini
rahatl›kla Karadenize geçirmek
istiyorlard›. Bütün güçleri ile bo¤az
giriflini atefl alt›nda tutarak 18 Mart
1915'de su üstü ve su alt› muharebe
gemileriyle taarruza geçtiler. Bo¤az
giriflinde bir k›s›m gemileri bat›r›ld›
ve bir k›sm› da kullan›lamaz hale
getirildi. Çok say›da ölü verdiler ve
18 Mart Bo¤az Muharebesi Türklerin
kesin zaferi ile sonuçland›. Deniz
yoluyla bo¤az› aflamayaca¤›n› anla-
‹
yan emperyalistler, kendi yanlar›na
ald›klar› paral› yabanc› askeri güçlerle
birlikte Gelibolu Yar›madas›'na ç›karak, karadan Bo¤az› savunan tabyalar›
susturmak istediler. Bu harekât için
askerlerini ve donanma say›lar›n›
art›rarak en üst seviyeye ç›kard›lar.
Topraklar›m›zda sars›lmaz bir iman
ve iradeyle karfl›laflt›lar. Anadolu
yakas›nda Seddülbahir, Ar›burnu ve
Kumkale bölgelerine ç›karma yapt›lar.
Aylarca süren kara muharebelerinde
sonuç alamad›lar. Anafartalar Grup
Komutan› Albay Mustafa Kemal'in
askeri birlikleri ile yapt›¤› ola¤üstü
savunma karfl›s›nda arkalar›nda
binlerce ölü b›rakarak bölgeyi terk
ettiler.
Türklerin zaferi ile sonuçlanan
Çanakkale Muharebeleri'ne yaklafl›k
500.000 kifli ile kat›lan Türk askerlerinden sonuçta; 57.000 flehit, 21.000
hastal›ktan ölüm,10.000 kay›p,
100.000 yaral›, 64.000'i hasta olmak
üzere 252.000 zayiat verilmifltir.
‹ngiliz, Frans›zlar ve onlar›n maflalar›, 500.000 kifli ile kat›ld›klar›
muharebeyi 252.000 kifli zayiat vere-
BD MART 2015
rek, yar›maday› arkalar›na
bakmadan terkettiler.
Çanakkale'yi geçilmez yapan ve 18 Mart
1915 'de zafere ulaflan,
komutan Mustafa Kemal
baflta olmak üzere, 215
kilo a¤›rl›¤›ndaki top mermisini s›rtlayarak, topun
namlusuna süren efsane
kahraman Seyit Onbafl›'y›,
yüzbafl› S›rr› Beyi, Akbafl
fiehitlerini, 57. Piyade
Alay› flehitlerini, k›nal›
Hasanlar›, dedelerimizi ve
yüzlerce liseli, üniversiteli
flehitimizi unutmadan rahmetle, minnetle ve sayg› ile an›yoruz.
"Toprak, u¤runda ölen varsa
vatand›r" diyerek sonsuza dek anaca¤›z K›nal› Hasanlar›n, Seyit onbafl›lar›n, isimsiz yüzbafl›lar›n, liseli ve
üniversiteli ö¤rencilerimizin vatan
için atefl ve barutla yo¤rulan Gelibolu
Yar›madas› topraklar›nda, Anafartalarda, Çanakkale sular›nda can verdikleri, Türkiye'nin kaderini belirleyen
"Çanakkale geçilmez" sözünü tarihe
alt›n harflerle yazd›klar› gün, Türkiye
Cumhuriyeti'nin temelleri de at›lm›fl
oluyordu. Mustafa Kemal, Ulusumuz
gönlünde milli kurtar›c› kahraman
olarak bayraklafl›yor, Kurtulufl Savafl›m›z›n Bafl Komutan› ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucu önderi günefl
gibi do¤uyordu.
19 Kas›m1918 tarihli "Minber
Gazetesi" flunlar› yazm›flt›:
"‹tiraf edelim ki vatan›n emsalini
yetifltirmekte cömertlik göstermedi¤i
birkaç müstesna zekâdan biri, hatta
‹tiraf edelim ki
vatan›n emsalini
yetifltirmekte
cömertlik
göstermedi¤i birkaç
müstesna zekâdan
biri, hatta
birincisi... Mustafa
Kemal Pafla'd›r.
birincisi... Mustafa Kemal Pafla'd›r...
Anafartalar'›n yegâne müdafii ve
‹stanbul'un kurtar›c›s› münhas›ran
kendisi olmas›na ra¤men bu hakikati
pek çok zaman iffla etmedi..."
ünyaya bar›fl ve ülkemize
ba¤›ms›zl›k kazand›ran bu
zafer günü, flimdi bar›fl ve
dostluk günü olarak 100. y›l›nda bütün
uluslarca kabul edildi ve benimsendi.
Milli fiairimiz M. A. Ersoy'un,
D
33
BD MART 2015
"Bast›¤›n yerleri 'toprak' diyerek
geçme tan›/ Düflün alt›nda binlerce
kefensiz yatan›" diye anlatt›¤›, flair N.
H. Onan'›n "‹stiklâl u¤runda namus
yolunda / Can veren Mehmet'in yatt›¤›
yerdir" dedi¤i Gelibolu Yar›madas›,
vatan ve özgürlük u¤runda canlar›n›
veren binlerce flehitin yatt›¤› tarihi bir
an›t olarak flimdi dünya bar›fl›na
adanm›flt›r.
eçmiflte haks›z yere savafla tutuflan insanlar›n torunlar› Çanakkale' de buluflarak bar›fl ve
dostluk mesajlar›n› dünyaya duyuruyorlar. Daha o y›llarda ünü bütün dünyaya
yay›lan, milli kahraman Mustafa Kemal
için, Pakistan özgürlük flairi Mazrul
‹slam,1919 y›l›nda yazd›¤› "Kemal
Pafla" isimli uzun bir fliirinde flöyle
söylüyor: "...Kudretli Kemal'lere
muhtac›z biz de, / fiahlanan bayrak
oldun içimizde..."
Efsane topraklar üzerinde kurulmufl
Çanakkale'yi 1915 y›l›nda geçilmez
yapan, askeri birliklerin önünde bir
cesaret kahraman› olarak düflman siperlerine at›lan,19'uncu Tümen ve Bölge
komutan› Kurmay Yarbay Mustafa
Kemal, Kurtulufl savafl›m›z›n özünü ve
önemini tarihe alt›n harflerle yaz›lan
sözleriyle , 20 Eylül 1921 tarihinde
silah arkadafllar›na (erlere) teflekkür
mesaj›nda ifade etmifltir:
Neferlere "Kurtulufl için yapt›¤›m›z
bu savafltan çok daha evvel, sizi baflka
muharebe meydanlar›nda da tan›m›fl
idim. Dünyan›n hiç bir ordusunda,
yüre¤i seninkinden daha temiz; daha
sa¤lam bir askere rastgelinmemifltir.
Her zaferin mayas› sendedir; her zafe-
G
34
rin en büyük pay› senindir. Kanaatinle,
iman›nla, itaatinle hiçbir korkunun
y›ld›ramad›¤› demir gibi pâk kalbinle
düflman› niflhayet alteden büyük gayretin için minnet ve flükran›m› söylemeyi nefsime pek aziz bir borç bildim.
Sizin gibi kumandanlar›, zabitleri,
neferleri olan bir millete,yad elleri
alt›nda köle olmak mümkün de¤ildir.
Bu defa TBMM 'nin, hakk›mda,
yeni bir rütbe ve Gazi ünvan›yla
teccelli eden iltifat ve teveccühü,
do¤rudan do¤ruya size racidir. Milletin verdi¤i bu rütbe ile yükselen ordu
en flerefli ve en ulu bir gaza ile mümtaz
olan gene ordudur.
Sizin kahramanl›¤›n›zla, sizin
gösterdi¤iniz nihayetsiz fedakârl›klar
bahas›na kazan›lan büyük muzafferiyetin millet taraf›ndan takdirine delâlet eden bu ünvan ve rütbei, ancak
size izafe ederek, bütün askerlik hayat›m›n en büyük sermayei iftihar› olarak
tafl›yaca¤›m.
Cenab›hak, giriflti¤imiz kurtulufl
mücadelesinde, flerefli silah arkadafllar›ma kendilerini temyiz eden asaletin, civanmertli¤in, kahramanl›¤›n
hakk› olan kat'î halâs› nasip etsin.”
Baflkumandan Mustafa Kemal20 Eylül 1921
Çanakkale'yi geçilmez k›larak,
ülkemize özgürlük ve dünyaya bar›fl
getiren, anlatmakta sözcüklerin ve
kalemlerin yetersiz kald›¤› Çanakkale
Savafllar›'n›n 100. y›l›nda, baflta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
tüm flehitlerimizi rahmetle an›yor,
sayg› ve minnetle selaml›yoruz.
Unutmayal›m ki bugünleri onlar›n
sayesinde yafl›yoruz. •
K
entlerin de yaflamlar› vard›r kendilerince…
Liman›na binip gidilemeyen gemilerin demirledi¤i, bozac›lar›,
fl›rac›lar›, flambalisi, boyozu, kap› önü oturmalar›, gö¤ü tutan
H›d›rrellez ateflleri, ünsüz ünlüleri ile bir kente, ‹zmir’e ve
geçmifle dair dam›t›lm›fl an›lar›n kitab› Geride Kalan…
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD MART 2015
YAZILARI
Milli Kütüphane
B
ugün Yeni Kuflak ya da Yeni
Yetiflenler ad› alt›nda toplanan
kitlenin gösterdi¤i yozlaflma ve
ürkeklik manzaras›na bak›p da ümitsizli¤e düflülmemelidir. Bu zavall›
nesil bize bin beladan arta kalm›flt›r.
Bafl›n›z› arkaya çevirip de on befl, on
alt› senelik bir zaman mesafesini,
bafllad›¤› noktadan bitti¤i noktaya
kadar takip ediniz, mutlaka ürkerek
gözlerinizi kapayacaks›n›zd›r. ‹flte
bugünkü Gençlik bu kargaflan›n içinden, bu u¤ultulu karanl›k ve dolafl›k
devrim dehlizinden ç›kt›. ‹tilerek,
kak›larak, ezilerek, sürünerek, bin
zahmet ve bin mahrumiyet aras›nda
bu devrin ayd›nl›¤›na do¤ru yürüdü.
E¤er daha ilk ad›mda dizleri titriyor,
gözleri uyufluyor, kulaklar› u¤ulduyor
ve kafalar› sersemlefliyorsa bunun
kabahati kendilerinde de¤il, yetifltikleri
dönemin say›s›z çok ac›kl› hallerindedir. Düflünün ki; en büyü¤ü I. Dünya
Savafl›’nda daha yirmisini bulmam›fl
bu gençler, ekmek yerine saman
kar›flt›r›lm›fl hamurla beslendiler ve
bilim yerine Bab›âli günlük bas›n›n›n
›smarlama savafl edebiyat›ndan baflka
bir fley okumad›lar.
O dönemde liselerin son s›n›f›ndaki manzaray› hat›rlar›m. Hemen her
biri ikifler, üçer ö¤renciden oluflan bu
tenha, bu ›ss›z s›n›flarda, her fley bir
36
yaflam›n sonunu veya bir felaketin
bafllang›c›n› haber verirdi. Bugünkü
kufla¤a ne kendini dinlemeye, ne de
ö¤renip bilmeye, hatta ne de yiyip
içmeye zaman tan›d›k… Onun içindir
ki; flimdi onlardan bir fley istemeye
hakk›m›z yoktur.
Ancak bundan sonra yetiflecek
veya yetiflmek üzere olanlara, ne
verilmesi mümkün ise vermek, bu
ülkenin bilim iflleriyle meflgul olanlar
için en büyük vatan borcudur. Yar›na
güçlü ve dinç bir kuflak haz›rlamak
için yapaca¤›n›z bütün fedakârl›klar,
flimdiye kadar iflledi¤imiz günahlar›n
ancak bedeli yerine geçebilecektir.
Bunun ilk aflamas› liselerdeki e¤itimö¤retimin kültürel bir flekle konmas›,
yani hümanizmin zaman yitirmeksizin
orta ve yüksek ö¤retim programlar›na
dâhil edilmesi oldu¤u kadar, bütün
e¤itimcilerin, ayd›nlar›n ve akademisyenlerin, belirli bir yöntemle ve uzun
soluklu bir çal›flmaya koyulmas›d›r.
iç de¤ilse on seneye kadar eski
ve yeni bütün Bat› klasik
eserlerinin çevirilerinden,
yorumlamalar›ndan ve aç›klamalar›ndan oluflan bir Milli Kütüphane’nin
kurulmas›n› beklemeliyiz…
H
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 31.6. 1929
Atatürk’ün Dünyas›
Cengiz Önal
Sivas Kongresi
61Aç›fl Konuflmas›
4 Eylül 1919
ayg›de¤er Efendiler,
Yurdun ve Ulusun kurtuluflunu
amaçlayan zorunlu nedenler,
sizleri bunca s›k›nt›lar ve engeller
karfl›s›nda Sivas’ta toplad›. Yi¤itçe
davran›fllar›n›zdan dolay› kutlar, “Hofl
geldiniz!” demekle mutlu oldu¤umu
belirtmek isterim.
Efendiler! Bilinmektedir ki, uluslar›n insanca haklar›na dayanan, söz
vermeler üzerine 30 Ekim-1918’de
‹tilaf Devletleri ile bir antlaflma yap›ld›
ve dolays›yla ulusumuz, hakça bir
bar›fla kavuflaca¤›n› umdu. Halbuki
bu antlaflma hükümleri, bütün yurdu-
S
muza ve ulusumuza karfl›, kötü amaçl›
kullan›mlarla, bask›larla ve zorlamalarla uygulanmaya baflland›. ‹tilaf
Devletleri’nden yüz bulan ülkemiz
Hristiyanlar› ulusumuzun onuruna
dokunan ç›lg›nca davran›fllara girifltiler. Bat› Anadolu'da ‹slam'›n namusu
u¤runa korumas› gereken kutsal yerlerine kadar sokulan Yunan zalimleri,
‹tilaf Devletleri’nin hoflgörüleri
üzerine, canavarca kötülükler yapt›lar.
Do¤uda Ermeniler, Anadolu’nun
Bat›s›’na do¤ru K›z›l›rmak’a kadar
geniflleme haz›rl›klar›na girifltiler.
fiimdiden s›n›rlar›m›za kadar dayan›p
Mustafa Kemal, Sivas Kongresi günlerinde (1919)
37
Sivas Kongresi’nin yap›ld›¤› tarihi bina
toptan yok edip öldürme politikas›n›
gütmeye bafllad›lar. Karadeniz k›y›lar›m›zda Pontus Krall›¤› hayalinin
gerçeklefltirilmesine çal›fl›ld›. Adana,
Antep, Marafl ve Konya yak›nlar›na
kadar gelen iflgalciler Antalya’ya da
girdiler. Trakya da iflgal bölgesi içine
al›nd›. Saltanat taht›n›n yeri ve Halifeli¤in merkezi olan ‹stanbul ise,
Hükümdar saraylar›n›n içine kadar
düflman eline geçti.
ütün bu haks›z sald›r›lara karfl›
‹stanbul’daki hükümet, belki
tarihte bir benzeri daha görülmemifl bir kan›ksama ve katlanma
göstererek, sessizli¤e büründü. Her
zaman için güçsüz, karars›z, dermans›z kald›. ‹flte bu haller ulusumuzu
silkinip uyanmaya sürükledi.
Art›k ulusumuz anlad› ki, itilaf
devletleri, bu yurtta kutsal varl›klar›na
ve ulusal kaderine sahip ç›kacak bir
gücün, bir iste¤in olmamas› gerekti¤ine hükmetmifller ve ak›llar›na gelen
her türlü kötülü¤ü uygulamaya bafllam›fllard›. ‹flgalciler, bu yersiz san›lar›
B
38
yüzündendir ki; cans›z bir ülke, kans›z
bir ulus neleri hak etmiflse hepsini hiç
çekinmeden yapt›lar. Buna karfl›
boyun e¤ip teslim olmufl görünmek,
tam çöküntüden baflka bir sonuç
vermeyecektir.
fendiler! Ulusumuzun sizler
gibi uyan›k ve flerefli kiflileri,
bu kayg›l› karanl›k görüntülerden umutsuzlu¤a düflmediler. Çünkü
onlar bilirler ki, tarih bir ulusun varl›¤›n› hiçbir zaman inkâr edemez.
Çünkü onlar kuvvetli bir iman ile
inan›rlar ki, haks›z bir görüflle yurdumuza ve ulusumuza karfl› verilen
hükümler, ortaya sürülen kan›lar, er
geç iflas edecektir.
Efendiler! ‹tilaf Devletlerinin
haks›zl›klar› ile ‹stanbul Hükümeti’nin
güçsüzlü¤ü ve basiretsizli¤i karfl›s›nda
ulusumuz, varl›¤›n› belirtmek ve bu
sald›r›lara karfl› namusunu ve ba¤›ms›zl›¤›n› korumak gerekti¤ine hükmetmek zorunda kald›.
Bilindi¤i gibi; Do¤u’da, geçen
savafl›n her türlü kayg›s›n› çekmifl ve
E
BD MART 2015
hele Ermeniler’in vahflice zulmüne
u¤ram›fl yasl› s›n›r illerimiz Ulusal
Ba¤›ms›zl›¤› ve Ulusal Onur’u kurtarmak amac› ile Müdafaa-i Hukuk-u
Milliye (Ulusal Haklar› Savunma)
gibi dernekler kurdular. Do¤u’dan ve
Güney’den gelecek tehlikeyi sezinleyen Diyarbak›r ilimizde de Müdafaai Vatan (Vatan› Savunma) derne¤i
kuruldu. Bat›’da, Yunanlar›n sald›r›s›
göz önünde tutularak, kurulmufl olan
Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti
(Ulusal Haklar› Savunma Derne¤i)
Yunanlar›n topraklar›m›za ayak
basmas› üzerine buralar›, Yunanistan'a
katma düflüncesini reddetmek için
ayakland›. Trakya’da ve Kilikya
(Çukurova)’da Ulusal Dernekler
kuruldu.
›sacas› Do¤u ve Bat›’dan
yükselen ulusun sesi Anadolu’nun en uzak köflelerinde
bile yank› buldu. Böylece ulusal dernekler düflmanlar›n esaret boyunduru¤una girmemek direnci ile ulusal
bilincin flahlanmas›ndan do¤mufl birer
eflsiz kurulufl oldular. Bu yolla yüzy›llardan beri ba¤›ms›z yaflayan Ulusumuz varl›¤›n› dünyaya göstermeye
bafllad›.
Efendiler! Ulusça kurtulufl çaresinin ancak kendi içinde ve kendi
geliflmesinden do¤aca¤› kan›s› gerçekleflince, belli tehlikeler karfl›s›nda
bulunan Do¤u Anadolu illeri Erzurum
Kongresi’ni toplant›ya ça¤›rd›. Bu
s›rada yap›lan yaz›flmalar, ortaya ç›kan
olaylar ve kendini gösteren gerçekler
karfl›s›nda bütün yurdun bir bütün
halinde kurtuluflunu amaç edinen
K
Sivas Kongresi, bugün say›n toplulu¤unuzun kurdu¤u bu Genel Kongre,
daha 21 Haziran 1919 tarihinde
kararlaflt›r›ld›.
Efendiler! Burada büyük bir
üzüntü ile yüce toplulu¤unuza bildirmek zorunday›m ki; ülkenin ve ulusun
kutsal varl›klar›n› korumakta güçsüzlükten, miskinlikten, basiretsizlikten
ve dolays›yla teslimiyetten baflka bir
fley göstermemifl olan ‹stanbul Hükümeti, ulusu hep yenilmifl, bitmifl göstermek gibi düflmanlar›m›z›n ç›kar›na
iflleyen ayk›r› davran›fllarda ancak
gücünü gösterebildi. Bu hal ulusal
tarihimizde elbette ‹stanbul Hükümeti
hesab›na lekeli bir sahifedir.
Do¤u ve Bat›’dan
yükselen ulusun
sesi Anadolu’nun
en uzak
köflelerinde bile
yank› buldu.
Efendiler! Teflekkür olunur ki,
ulus ve ulusal gücün tam dayana¤›
olan flerefli ordumuz o hükümeti
uyarmakla birçok büyük zarar› da
önlemifl oldu. Yine de bu halin ulusal
davran›flta birçok gecikmelere ve
duraklamalara sebep oldu¤u unutulamaz. Hat›rlarda olacak ki, Sivas Genel
Kongresi’ni flereflendirmeleri için 22
Haziran 1919’da yap›lan ça¤r›da,
Erzurum Kongresi’nden söz aç›larak
orada 10 Temmuz 1919’da toplan›laca¤› belirtilmiflti. Bat› Anadolu
39
BD MART 2015
maya giriflmeleri isabetli
görüldü. Erzurum Kongresi
ve dolay›s›yla Do¤u Anadolu
ad›na Sivas Kongresi’ne
kat›lmak üzere Heyet-i Temsiliye (Temsilciler Kurulu)
diye yetkili bir topluluk da
seçilip görevlendirildi. Erzurum Kongresi’nin, bildirisinden ve tüzü¤ünden baflka gizli
kalm›fl hiçbir karar yoktur.
Yaln›z Sadrazam Ferit Pafla’
n›n Paris gezisinden sonra
yay›mlad›¤›, Anadolu’da
kar›fl›kl›k oldu¤unu bildiren
genelgesi büyük üzüntü ve
tiksinti ile okunmufl, gerçe¤e
uymayan, ülkenin ve ulusun
ç›karlar›na zarar veren bu
bilgisizce bildirinin hemen
tekzibi kendisinden fliddetle
istenmifltir.
Mustafa Kemal ve Rauf Orbay Kongre
günlerinde Sivas’ta
delegelerinin o zamana kadar Sivas’a
ulaflabilecekleri san›l›yordu. Böylece
Erzurum Kongresi üyelerinin de
Sivas’taki toplant›ya kat›labilecekleri
düflünülmüfltü. Hâlbuki Sivas'taki
toplant› ancak bugün gerçekleflebildi.
Aradan bir aydan çok zaman geçti.
Bu uzun süre içinde Erzurum Kongresi Delegelerini bekletip durmaktan
ise, herkesin kavray›p kat›ld›¤›
amaçlar ve esaslar üzerinde konuflulup
kararlara var›lmas› uygun bulundu ve
sonradan delegelerin seçildikleri
yerlere dönüp al›nan kararlar› uygula40
stenen bir fley de milletvekilleri seçiminin çabuklaflt›r›lmas›d›r. Erzurum
Kongresi yaln›z Do¤u Anadolu delegelerinden kurulu oldu¤u için yetkisini
bu çevre içinde s›k›flm›fl görmekle
yetinmifltir. Ancak, Bat› Anadolu ve
Rumeli delegelerinin kat›lmas› ile
verilebilecek yetkinin kullan›lmas›n›n,
sizin say›n toplulu¤unuzun gerçekleflmesi kofluluna ba¤l› görüldü. Bu
yüzdendir ki Do¤u Anadolu’da Ulusal
Derneklerin birleflmesinden do¤an
toplulu¤a ad koyarken “Do¤u Anadolu” deyimi kullan›lm›flt›r. Durup
dururken Anadolu Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti ya da Anadolu Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adlar›n›
‹
BD MART 2015
kullanmak ve bütün Ulusun haklar›
ad›na kendi kendini yetkili görmek
do¤ru olamazd›. Böyle yap›lsa idi
‹stanbul’da oldu¤u gibi, 5-10 kiflinin
bir araya gelerek bütün Ulusun yetkili
vekilleriymifl gibi, as›l yetki sahibi
olan ve Ulusla hiçbir ilgisi olmayan
davran›fllar bir bak›ma tekrarlanm›fl
olurdu.
endiler! Bununla birlikte,
Erzurum Kongresi bütün ülkenin ve ulusun birleflip anlaflmas›
u¤runa, Do¤u Anadolu illerinin baflka
illerimizle her zaman iflbirli¤ine haz›r
oldu¤unu belirtmeyi kararlar›n›n
bafl›nda saym›flt›r. Elbette yüce varl›¤›n›zla kurulmufl bulunan bu Sivas
Kongresi, yurdumuzun ve ulusumu-
E
Mustafa Kemal
Sivas Kongresi
günlerinde
zun bölünmez bir bütün oldu¤unu
gerekti¤i gibi ortaya koyup ispatlayan
kararlar› alacak, esaslar› koyacakt›r.
Efendiler! Meclis-i Mebusan
(Osmanl›’n›n Son Parlamentosu)’›n
toplanmas› için öteden beri gösterilen
ulusal dilekler karfl›s›nda ‹stanbul
Hükümeti’nin daha ilk günden bafltan
savma davran›fllar›, Anayasaya ayk›r›
inatç› direniflleri son günlerde ulusal
ak›m›n etkisi ile çok gevflemifl
durumdad›r.
Seçimler için emir verildi¤ini de
biliyorsunuz. Bunun gerçekleflmesi,
Tanr›’n›n izni ile sizin davran›fllar›n›z
ve direniflleriniz ile sa¤lanacakt›r.
Ancak, seçim bafllay›p bitmeden önce,
bir ya da birkaç yabanc› memleketin
mandas›n› kabullenmek gibi do¤rudan
do¤ruya yaflay›fl›m›z ve ba¤›ms›zl›¤›m›zla ilgili bir olup-bittiye gidilmek
söz konusudur. Ulusal Meclis’in daha
toplanmam›fl oldu¤u bir s›rada yabanc›lar›n kuflat›p s›k›flt›rd›¤›, ba¤›ms›zl›¤›n› yitirmifl ‹stanbul Hükümeti’nin
tek bafl›na uygunsuz bir karar almas›
ya da Ulusal dileklere uymayan
yabanc› önerileri hofl görüp kabullenmesini hesaba katarak, Erzurum ve
Sivas Kongreleri’nin birbiri ard› s›ra
birbirinden daha yetkili toplanm›fl
olmas›, herhalde iyili¤in ve esenli¤in
müjdecisidir.
Sözlerime son verirken, Yurdun
ve Ulusun kurtulufl ve yükselifl
amac›na ba¤l› olan toplulu¤umuzun
hay›rl› ve baflar›ya ulaflmas›n› Yüce
Tanr›’dan dilerim. •
[email protected]
(Gelecek Ay: Ankara’da fiehrin ‹leri
Gelenleriyle Konuflmas›)
41
Haz›rlayan:
Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
‹lk Dersimiz: Türkçe
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin
karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Lakonik (Fr.)
a-K›sa ve özlü
b-H›zl› yüzme
c-Kredili
d-Saman rengi
2 Sako (‹ta.)
a-Kuluçka
b-Palto gibi üstlük
c-Spor arac›
d-Tüfek
6 Refüj (Fr.)
13 ‹skandil (‹ta.)
a-Denizbilimi
b-Caml› balkon
c-Su motoru
d-Derinlik ölçümü
a-Dinsel tören
b-‹nce ay›r›m
c-fians oyunu
d-Küçük f›rça
14 Majör (Fr.)
a-Planl› ekonomi
b-Gramafon pla¤›
c-Pamuklu bez
d-Büyük, önemli
a-fiiddetli f›rt›na
b-Nesnellik
c-Sömürge
d-Abartmak
5 Davlumbaz (‹ta.) 10 Tayyör (Fr.)
a-Ocak siperi
b-Kaflarlanm›fl
c-Balık türü
d-Afl›r› zay›f
a- Kovuflturmak
b-Kimyasal tepkime
c-Yönlendirilmifl
d-Uyku durumu
a-Geri besleme
b-Gözlem
c-Yeniden tasarım
d-Mürekkepli flerit
4 Observatuar (Fr.) 9 Siklon (Fr.)
a-Düzenecek
b-Yeni yerleflke
c-Göbekli erkek
d-Gözlemevi
a-Eski kafal›
b-Silmetafl
c-Barut kesesi
d-Toprak kap
7 Restitüsyon (Fr.) 12 Kanalize (Fr.)
3 Egosantrizm (Fr.) 8 Nüans (Fr.)
a-Kat›l›k
b-Kambiyoculuk
c-Benmerkezcilik
d-Kampanac›l›k
11 Hartuç (Fr.)
a-Yük Gemisi
b-Çakıllı Yol
c-K›r›k çizgi
d-Orta kald›r›m
15 Rölöve (Fr.)
a-Kopça
b-Dolap çeviren
c-‹pek
d-Kad›n giysisi
(Fr.) Frans›zca (‹ta.) ‹talyanca
a-Renk körlü¤ü
b-Yo¤unluk ölçer
c-K›vr›k flapka
d-Elektrot
Yan›tlar:
151.
sayfada
BD MART 2015
‹slamiyet
ve
Kad›n
Haklar›
“Cumhuriyet Kad›n›” kavram›n›n, örnekleri oluflturulmas›
gereken simgelerinden ve bu çizgi do¤rultusundaki ayd›nlat›c›
çal›flmalar› nedeniyle bir suikast sonucu öldürülen Ankara
Üniversitesi, ‹lahiyet Fakültesi ö¤retim üyelerinden Doç.
Dr. Bahriye Üçok’un bu yaz›s›, onun 1965 y›l›nda yay›mlanan
“‹slam Devletlerinde Kad›n Hükümdarlar” kitab›ndan al›nm›flt›r. 8 Mart Dünya Kad›nlar Günü nedeniyle yay›mlad›¤›m›z
ve “‹slam ve kad›n konusundaki birçok yanl›fl ö¤retiyi çürütmesi yan›s›ra, konuyu gerçek bilgileriyle ayd›nl›¤a ç›karan”
bu yaz›y›, özellikle tüm kad›n okurlar›m›z›n bir kez daha ve
bir kez de özenle okumalar›n› diliyoruz.
R
adyo, televizyon ve bas›n gibi
modern imkânlara ra¤men,
Bat›l›lardan birçok kimse bugün hâlâ
Türkiye’deki kad›nlar›n çarflaf ve peçe
ile örtülü olup olmad›klar›n›, erkeklerin birden çok kad›nla evlenip evlen-
Yazan: Doç. Dr. BAHR‹YE ÜÇOK
mediklerini, zenginlerin birer hareme
sahip olup olmad›klar›n› merak eder
sorarlar.
Türkiye’de yaflayan Müslümanlar
ise XX. yüzy›lda Müslüman Türk kad›nlar›n›n özgürlüklerine sahip olup
43
BD MART 2015
erkekler gibi millet ve
memleket hizmetinde
‹slam
bulunmalar›n›, yeni
ve modern anlay›fl›n
onlara tan›d›¤› yeni
bir hak sanarak yad›rgamaktad›rlar. Bu,
ça¤dafl Müslüman kad›nlar›n ortaça¤daki
hemcinslerinden pek
farkl› hak ve özgürlüklere kavuflmufl olduklar› inanc›ndan
ileri gelmektedir.
Gerçekte ise ‹slamiyetin kad›na tan›¤› haklar ile günümüzde yaflayan kad›nlar›n hak ve
özgürlükleri karfl›laflt›r›ld›¤› zaman
görülen fark, sadece aile ve miras
hukuku ile ilgilidir. Çal›flma, meslek
sahibi olma bak›m›ndan ortaça¤ ile
modern ça¤ kad›n› aras›nda hiçbir
fark yoktur. Ortaça¤ ‹slam tarihinin
kaynaklar› ve f›k›h incelendi¤i zaman
görülür ki Müslümanl›k, kad›n› erke¤in sat›n alabilece¤i bir esir, bir meta
niteli¤inde saymam›flt›r. ‹slam dini
onu bir eflya gibi kabul etmedi¤i içindir ki, erkekler gibi ilim sahibi olmaya
teflvik eder.
Kültür alan›nda Avrupa’n›n en ileri gitmifl
dini
devletlerinden biri olan
Fransa’da daha birkaç
y›l öncesine kadar,
kad›n kocas›n›n izni
olmadan paras›n› bankaya yat›ram›yor veya
buradaki paras›n› çekemiyordu.
Oysa kad›n›n hukuki
kiflili¤i, kendi paras›na
tasarruf hakk›, ‹slamiyetle birlikte tan›nm›flt›r. Müslüman kad›n
reflit ise r›zas› olmadan evlendirilemez.
Reflit olmadan velisinin arzusu ile
evlendirilmifl olan k›zlar›n, reflit olunca
bu evlili¤i feshettirme haklar› vard›r.
Ayr›ca evlenme sözleflmesi s›ras›nda
veya sonra erkek, kar›s›na istedi¤i
zaman boflanma hakk›n› tan›yabilirdi.
kad›n› bir eflya
gibi kabul
etmedi¤i içindir
ki, erkekler gibi
ilim sahibi
olmaya teflvik
eder.
T
imur’un torunu Ulu¤ Bey bu
hususa çok önem vermifl olmal› ki, Semerkant’ta ve Buhara’da
yapt›rm›fl oldu¤u medreselerin kitabevlerini, “‹lim tahsil etmek erkek ve
kad›n her Müslümana farzd›r” hadisi
ile süslemifltir.‹slam hukukuna göre
reflit kad›n, istifade ve kullanma ehliyetine sahiptir. Kocas›ndan ayr› ticaretle u¤raflabilir.
44
A
vrupa’n›n en uygar ülkelerinden biri olan ‹sviçre’de
kad›n›n seçme ve seçilme hakk› henüz
baz› kantonlar d›fl›nda tan›nmad›¤›
halde, ‹slam bu hakk› tan›d›¤›n›n delillerini daha Hz. Muhammed zaman›nda, tarihe geçen olaylar ile vermifltir.
Örne¤in, Akabe biatleri ve Mekke
fethi (630) s›ras›nda kad›nlar›n da Hz.
Muhammed’e gelip biat etmeleri gibi.
Mekke’de Hz. Muhammed’e ilk
biat eden kad›n›n Hz. Ali’nin k›z kardefli Ümm-i Hâni oldu¤u ve bunu
Ümm-i Habibe, Erva, Âtike, Ümmi Hakim, Halid bin Velid’in k›z kardefli Fâhite ve Mekkelilerin gözde
baflkanlar› Ebu Sufyan’›n efli Hind’in
izledikleri, kaynaklarca bildirilmek-
BD MART 2015
tedir. Bunlar teker teker ‹slam dinine
ve Hz. Muhammed’in dünyevi flefli¤ine itaate söz vermifller ve böylece
inançlar›n› belli etmifllerdir. O gün
Mekke’deki di¤er kad›nlar›n biatlerini
almak ifline, Hz. Muhammed, Hz.
Ömer’i memur etmiflti. Böylece yaln›z
Kureyfl’in flerefli ailelerine mensup
kad›nlar›n oylar› ile yetinilmemifl,
bütün reflit kad›nlar›n birer birer oylar›n›n al›nmas›na önem verilmifltir.
G
ene zaman›m›zda san›l›r ki,
ortaça¤da Orta Asya’dan Atlas Okyanusu’na kadar uzanan ‹slam
ülkelerindeki kad›nlar ev iflleriyle,
çocuk büyütmekten baflka bir fleyle
u¤raflmazlard›.
Oysa tarih bizlere kad›nlar›n zaman zaman erkeklerle birlikte askere
gittiklerini, en meflhurlar› Sitt ül-Ulemâ (Bülbüle), Hadicet üfl fiahcâniyye, Zeyneb binti Amr, Ümm-i Abdullah binti Kaadi fiamsüddin, Ümm-i Müeyyed Nisâburi, fiuhde binti
‹bn Nasr olmak üzere vâizlik, hadis
ve f›k›h müderriseli¤i (yani profesörlü¤ü) ettiklerini, birçok kad›, devlet
adam› ve tarihçiye icâzet (diploma)
verdiklerini, Hindistan’da Ekber fiah
zaman›nda yaflayan Mah›m Ana ve
Mo¤ollardaki Fatma Hâtun gibi vezirlik ettiklerini, Sultan Bayezid devrinde Amasya’da oturan ve türbesi
bugün bir ziyaretgâh olan Selâmet
Hatun gibi sofi zaviyeleri kurduklar›n›, hatta hükümdar seçildiklerini göstermektedir.
Adlar›na bast›rd›klar› paralar dünya müzelerinde sakl› bulunan, Hindistan ‹mparatoriçesi Raziyye Sultan ile
M›s›r Sultan› fiecer üd-Dürr, ‹lhanl›
Sultan› Sat› Bey Hatun ve Türk Kutluk Devleti Hükümdar› Sarvetüddin
Padiflah Hatun’dan baflka henüz paralar› ele geçmemifl ama hükümdarl›klar› ana kaynaklarda bildirilen tam bir
düzine kudretli hükümdar bu hususun
canl› örnekleridir. (1)
F
›k›h ve hadis icazetleri veren
pek çok kad›n bulunmas›na ra¤men do¤rudan do¤ruya kad›l›k etmifl
bir kad›na henüz rastgelmemekle beraber, Abbasiler devrinde, Halife
Muktedir zaman›nda Divan-i Mezâlim
Hiç flüphe yok ki, orta ve yeni ça¤larda
‹slam kad›n›n› hareme kapayan sebeplerin
bafl›nda büyük fetihlerden sonraki servet
art›fllar› ve bunun sonucu olarak Bizans ve
Sasani aristokrasisinin taklidi gelmektedir.
BD MART 2015
(fiikâyetlerin dinlendi¤i yüksek mahkeme) baflkanl›¤› etmifl bir kad›n›n
varl›¤›n› biliyoruz. Ad› Sümeyl olan
bu kad›n, Ba¤dat’ta R›sâfe mahallesinde, sa¤›nda solunda kad›lar oldu¤u
halde divan kurar, flikâyet dilekçelerini
kabul eder, al›nan kararlar› imzalard›.
Hanefi mezhebinin kurucusu ‹mam› Azâm Ebu Hanife’ye göre k›sas ve
had cezalar› d›fl›nda kad›nlar›n kad›l›k
yani yarg›çl›k kürsülerini iflgal etmelerine hiçbir engel
yoktur. Ebu Cerir Taberi ise k›sas ve had
Sonuç
cezalar› da dahil, kad›nlar›n her çeflit davaya bakabileceklerini kabul etmektedir.
T
tokrasisinin taklidi gelmektedir.
II. Velid, harem a¤as› kullanan
ilk halifedir. Kad›nlar›n flarap içmeye
bafllamalar› ve haremde yaflamalar›
‹ran’›n etkisiyle gene II. Velid devrine
rastlar. Bununla beraber Abbasilerin
X. Halifesi Mütevekkil’in saltanat›na
kadar kad›nlar gene de üstün bir özgürlük anlay›fl› içinde yaflam›fllard›r.
fiuras›n› unutmamak gerekir ki, ne
Bizans’›n ne de ‹ran’›n etkileri göçebe
veya köy hayat› yaflayan Müslüman kad›n›n›n özgürlük ve sadeliolarak ¤ini asla yok edememifltir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, kad›n haklar›
ile ilgili en büyük devrimi ‹slamiyet getirmifltir. Fakat onu yanl›fl anlatanlar›n ve ö¤renenlerin yüzy›llar
boyunca süren tutumlar›ndan ötürü Müslüman kad›n›, kendi
yuvas›nda yüzy›llar boyunca en do¤al
haklar›n› yitirmifl olarak yaflamak zorunda b›rak›lm›flt›.
E¤er Türk anas›, dünya tarihinde
henüz bir efli do¤mam›fl oldu¤una
inand›¤›m Atatürk gibi dahi bir o¤ul
yetifltirmemifl olsayd›, Türk kad›n›,
Müslümanl›¤›n ve onun zarif peygamberinin kad›na tan›d›¤› haklar›n sevincine erememifl olarak hâlâ o eski yanl›fl davran›fl›n ezici bask›s› alt›nda ç›rp›n›p duracakt›. •
diyebiliriz ki,
kad›n haklar› ile
ilgili en büyük
devrimi
‹slamiyet
getirmifltir.
arihte tespit
edebildi¤im 17
hükümdar ve 12 nâibe
kad›n›n varl›¤› bize
gösteriyor ki, ‹slam
dini kad›n› toplum
hizmetlerinden alakoymam›fl, tersine ona sosyal haklar›n
en önemlilerini tan›m›flt›r. O halde
‹slam ülkelerinde yüzy›llar boyunca
hüküm süren harem hayat›n›n nas›l
olup da bafllad›¤› ve toplumsal hizmetlerden kad›n›n nas›l olup da uzak tutuldu¤u sorulabilir.
Hiç flüphe yok ki, orta ve yeni
ça¤larda ‹slam kad›n›n› hareme kapayan sebeplerin bafl›nda büyük fetihlerden sonraki servet art›fllar› ve bunun
sonucu olarak Bizans ve Sasani aris-
Bizim dinimiz en mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolay›d›r ki
son din olmufltur. Bir dinin tabiî olmas› için akla, fenne, ilme ve mant›¤a uymas› lâz›md›r.
Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. M. Kemal Atatürk
46
BD MART 2015
100 yafl›m› buldum, ama bir türlü inanam›yorum. Ben mi
yaflad›m o kadar y›llar›? Haf›zam› yoklay›nca birdenbire
olaylar, o olaylar›n geçti¤i y›llar bir sinema fleridi gibi
geçiveriyor gözlerimin önünden.
Yazan: MUAZZEZ ‹LM‹YE ÇI⁄
lk hat›rlad›¤›m, birinci ‹nönü
savafl›nda kahraman askerlerimiz
önünden kaçan Yunan askerlerinin Pazarc›¤a girifli, ö¤retmen
olan babam›n okulun kocaman bayra¤›n› eve getirifli, annemin büyük bir
korku ile ne yapt›n düflman yolda
öldürecekti sözleri. Oradan Eskiflehir’e,
oradan da Ankara’ya kaç›fl›m›z.
Oradan eflekler s›rt›nda Çorum’a
gidiflimiz!.
Biz orada iken savafl bitti. Büyük
bir heyecanla beklenen Lozan antlafl-
mas› oldu ve Cumhuriyet bir çok top
sesleri ile halk›m›za duyuruldu ve
herkes bir “Oh! dedi. Bu ne büyük
bir “Oh” idi!! Aksi halde ya ölecek
veya tutsak olacakt›k, ne büyük ac›
olacakt›?!!
‹lk devrim olan halifeli¤in kalkmas›, medreselerin kapanmas› ve
Tevhid-i Tedrisat (okullarda ayni
düzeyde e¤itimin yap›lmas›) kanunun
ç›kmas›n› Çorum’da kutlad›k.
Y›l 1924. O yaz biz Bursa’ya
gittik. Ama bu kez Ankara’ ya, ve
47
BD MART 2015
Bilecik’ten Bursa’ya gidiflimiz çok
lükstü. Yayl› denilen üstü kapal›,
tekerleklerin üstündeki yaylarla pek
sars›lmayan atl› arabalarla, (Bu arada
flunu da yazmadan edemeyece¤im: bu
üstü kapal› arabalar› talikan ad›yla
Türkler icat etmifl) geceleri araba
içinde yatarak gittik. Babam orada
Hocaalizade okulunda ö¤retmen oldu.
Ben de Bizim Mektep isimli k›zl›
erkekli e¤itim veren özel okula girdim.
›l 1925 den itibaren kökü
bugünlere kadar gelen devrimlerimiz bafllad›. O güne kadar
yasak olan müzik, okullarda okutulmas› için kurucusu Almanya’dan
getirilen Musiki ö¤retmen okulu aç›ld›. Müzik yetene¤i olan baz› gençler
iyi e¤itim als›n, diye bat› ülkelerine
gönderildi. Spordan haberimiz yoktu.
‹sveç’ten getirilen spor hocas› ile
ö¤retmenlere kurs aç›ld›. Orada yetiflen ö¤retmenler okullarda spor ö¤reteceklerdi. Bunlardan biri de ömrünün
48
sonuna kadar beraberli¤imiz süren
çok sevdi¤im Naciye (Akören) ö¤retmendi. Ö¤renciler ilk okulu bitirdiklerinde ellerinde bir sanat olsun, diye
düflünülmüfl. Almanya’dan getirilen
ö¤retmenlerle el becerisi olan ö¤retmenler için kurs aç›l›yor. Orada alç›
iflleri, tahta iflleri bal›k a¤› örme
sanatları ö¤retiliyor. Bu kursa giden
ö¤retmenlerden biri de benim babam
Zekeriya (‹til) idi. Bunlar yap›lan
büyük ifller yan›nda çok küçük kald›¤›
için herhalde pek yaz›lmaz.
Bundan sonra köklü devrimler
bafllad›. Bunlar›n bafl›nda k›yafet
kanunu ç›kt›. Bununla erkeklerin yörelere, tarikatlara göre karmakar›fl›k
giyimleri kalk›yor, hepsi pantolon ve
ceket giyecek bafllar›na da flapka,
kasket geçireceklerdi. Din adamları,
Hr›stiyan, Musevi olanlar da din k›yafetleriyle d›flar› ç›kamayacakt›. Kad›nlar için ise: Yaln›z valiler, kaymakamlar. emniyet mensuplar› taraf›ndan
kad›nlara çarflaflar›n› ç›karmalar›
söylenecekti. Öyle de
yap›ld›, hiçbir zorluk
olmadan herkes çarflaf›n› att›, bafl›na bir
örtü, üzerlerine bir
manto veya tayyör
giydiler. Ama etekleri
flimdikiler gibi yerleri
süpürmüyor, dizlerinin alt›na geliyordu.
Okullara gelince:
‹kinci Meflrutiyet
(1908) de k›z ilk okullar› aç›lmaya bafllam›flt›. Bu k›zlar›n
bafllar› örttürülmedi.
BD MART 2015
O yüzden Çorum’da okudu¤um ilkokul k›zlar›, içlerine büyük k›zlar
olmas›na ra¤men, hepimizin bafl›
aç›kt›. Bunu gösteren foto¤raf da var.
Hatta kuran derslerimizde bile bafl›m›z aç›k okurduk. Ben bafl›m› hiç
örttü¤ümü hat›rlam›yorum, çünkü
yoktu. Daha sonra da hiç örtü örtmedik.
zaman flöyle düflünülüyordu:
Okuyan k›zlar bafllar›n› kapamayacak, onlar anne oluncada k›zlar›n›
kapatmayacaklard›. Böylece yavafl
yavafl kad›nlar›n k›yafeti de uygar
dünyaya uyacakt›. fiimdi ise bafllar›
aç›k olarak yetiflmifl, hatta meslek
sahibi olmufl kad›nlar›m›zdan baz›lar›
ç›karlar› için bafllar›n› örtüyorlar.
Yar›n onlar›n çocuklar› ve torunlar›n›n bafllar›na neler gelece¤ini düflünemeyecek kadar ak›ls›z olduklar›na
ac›yor ve üzülüyorum.
1926 da Medenî kanun ç›kt›. Art›k
kad›n da bir insand›. Erke¤i ile eflitti.
O da okuyacak, o da çal›flacak bir
birey olacakt›. Ona karfl›l›k yeni Cumhurbaflkan› olan flah›sa göre kad›n
erkek eflit olamazm›fl. Halbuki azalar›m›zda bir eksiklik yok. Onda olan›n
bizde de karfl›l›¤› var, b›rak›n onu,
erkek ve kad›n ikisi de insan. Ne yaz›k
ki, nüfusunun en az yar›s› kad›n olan
bir milletin devlet baflkan›, kad›nlar›
insan yerine koymuyor. Bir gün belki
hatas›n› anlayacak ama ifl iflten geçmifl
olacak.
rkadan yaz› devrimi geldi. Baz›
ak›ls›z politikac›lar›n uydurdu¤u gibi o bir gecede damdan
düfler gibi olmad›. Atatürk flehir, flehir,
köy köy dolaflarak meydanlara
konulan kara tahtalarda hamal›ndan
kasab›na, ö¤retmeninden iflçisine
kadar yaz›y› gösterdi, onlarla yazd›
49
BD MART 2015
ve yazd›rd›. Yaz›dan okumadan haberi
olmayan bir halk› aya¤a kald›rd›. Baz›
yerlerde, gazetelerde yaz›lan harflere
bakarak Atatürk’e teflekkür mektubu
yazanlar oldu. Aç›lan okullara kad›n
erkek, yafll› genç ak›n ak›n gitti yaz›
ö¤renmek için. Görülecek bir heyecan,
istek vard› halk›m›zda.
fiimdi kalkm›fllar Arap harfli yaz›y› ortaya ç›karmaya. Bizim dilimize
hiç uymayan, sesli harfleri olmayan
bir yaz›y› kim ister? Arkadan Arap’
lara göre olan saatimiz, takvimimiz
günlerimiz, ölçülerimiz uygar dünyaya uyduruldu.
rin bulunmas› idi.
Köy halinde olan Ankara’n›n
baflkent olacak flekilde yap›lanmas›,
düflmanlar taraf›ndan yak›l›p y›k›lan
yerlerin onar›lmas› da geri kalm›yordu. Halk›m›z s›tma, verem, zührevi
hastal›klar, trahom denilen göz hastal›¤› ile k›r›l›yordu. Elde olan üçyüz
kadar doktorun insanüstü çal›flmalar›yla bu hastal›klar›n nas›l önü al›nd›,
hep flaflar›m.
tatürk bir an önce yüksek okullar›n aç›lmas›n› istiyordu. ‹stanbul’da olan tek yüksek okul da
ça¤dafl e¤itim vermiyordu. Fakat bu
u arada aç›lacak yüksek okulla- okullarda ders verecek hocam›z yoktu.
D›flar›ya gönderdi¤imiz 150 gencimizin
ra ö¤retmen yetiflmeleri için
yetiflip gelmeleri uzun sürüyordu. Tam
liselerden baflar›l› çocuklar
Avrupa’ya hatta Amerika’ya gönderi- o s›rada büyük bir flans ç›kt›. Hitler
Yahudi olan veya ailelerinde Yahudi
liyor. Müzeler, sanatç› yetifltirecek
okullar, halk› e¤itecek Halk Evleri,
bulunan bilim insanlar›n›
köyleri e¤itecek köy okullar› aç›l›yor, kürsülerinden atmaya bafllad›. Bu
çimento, k⤛t, fleker, basma, kumafl insanlar kendilerini kabul edecek bir
devlet bulamad›lar Hitler korkusunfabrikalar› kuruluyordu. Bat›’da
Atatürk fabrikalar› olarak tan›mlanan dan. Henüz Osmanl› Devletinin çökmesiyle Türkiye Cumhuriyeti olan
bu fabrikalar›n özelli¤i, içinde spor
Devletimize baflvuruyorlar. Atatürk
tesislerinden krefle, iflçi evlerine
kadar bütün kültürel ve sosyal tesisle- gelsinler, diyor. Yap›lan anlaflmada:
”Bu flah›slar ister
sokakta, ister hapiste
olsunlar art›k Türk
devletinin memurudurlar. Alman devleti
onlar›n gelmesinde
zorluk ç›karmaz, ç›karmaya kalkarsa biz
gere¤ini yapar›z.”
On y›ll›k devlet
Ankara Dil ve Tarih
Hitler’e kafa tutuyorCo¤rafya Fakültesi
du, Gerçekten bir y›l
50
BD MART 2015
sonra çeflitli zorluklar ç›kard›larsa da
o zamanki güçlü devlet hepsini önledi.
Bu gelenlerle ‹stanbul’daki yüksek
okul ça¤dafl bir üniversite oldu.
Ankara’da Dil ve Tarih- Co¤rafya
Fakültesi, Hukuk, Siyasal Bilgisi
Fakülteleri çeflitli yüksek okullar
aç›ld›. Bu hocalarla büyük bir e¤itim
seferberli¤i bafllad›. Ö¤renciler de
canla baflla çal›flt›. Hepsinin amac›,
bir an önce ülkemizin kalk›nmas›nda
yararl› olmak için okulu bitirmekti.
Bu büyük bir e¤itim seferberli¤i
idi. O günlerde at›lan çok güçlü temel-
lerle bu güne kadar geldik. D›flar›dan
borç al›nmadan, üstelik haks›z yere
üzerimize yüklenen ikinci Cihan
savafl›n›n, Osmanl› devletinin borçlar›n› ödeyerek bu muazzam ifller
yap›ld›.
erkes el ele bar›fl içinde
uygarl›¤a do¤ru kofluyordu.
‹flte Toplu Bar›fl, Uygar Türkiye için en büyük örnek. Dilerim
yeniden ayni ruhla, bozulan düzenimiz onar›larak Ça¤dafl Türkiye’mize
kavuflal›m...•
ATATÜRK’ÜN SANATLA ‹LG‹L‹ SÖZLER‹
Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vas›ta ve
tedbirlerle besleyerek inkiflaf ettirmek milli ülkümüzdür.
***
Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün ink›laplarda
baflar›ya ulaflmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak
olamayan milletler ne yaz›k ki, medeniyet alan›nda
yüksek insanl›k s›fat›yla yer almaktan ilelebet mahrum
kalacaklard›r.
***
Ayd›n ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykelt›rafll›¤›
en üst derecede ilerletecek ve memleketimizin her köflesinde atalar›m›z›n ve bunlardan
sonra yetiflecek evlatlar›m›z›n hat›ralar›n› güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir.
***
Yüksek bir insan toplulu¤u olan Türk Milleti’nin tarihi bir özelli¤i de,
güzel sanatlar› sevmek ve onda yükselmektir.
***
Bir milletin sanat yetene¤i güzel sanatlara verdi¤i de¤erle ölçülür.
***
‹nsanlar›n olgunlaflmak için baz› fleylere ihtiyaçlar› vard›r. Bir millet ki resim yapmaz,
bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdi¤i fleyleri yapmaz;
itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
***
Sanatkar, toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra aln›nda ›fl›¤› ilk hisseden insand›r.
51
Milas Belediyesi taraf›ndan, Milas
do¤umlu dünyaca ünlü karikatürist
Turhan Selçuk’un ad›na
düzenlenen ve bu y›l 5.’si yap›lan
Uluslararas› Turhan Selçuk
Karikatür Yar›flmas› için
baflvurular bafllad›.
üm çizerlere aç›k olan ve konu
s›n›rlamas›n›n olmad›¤› 5.
Uluslararas› Turhan Selçuk
Karikatür Yar›flmas›’na baflvurulacak
karikatürlerin, daha önce yay›mlanm›fl
olsalar bile, baflka bir yar›flmada ödül
almam›fl olmalar› flart› aran›yor.
Tekni¤in serbest tutuldu¤u yar›flmaya
çizerler en fazla 5 eserle kat›labiliyor
ve baflvuru yap›l›rken çizerin k›sa bir
özgeçmiflinin de gönderilmesi
gerekiyor.
Seçici kurulda Milas Belediye
Baflkan› Muhammet Tokat, karikatüristler Kamil Masarac›, Serpil Kar,
Raflit Yakal›, Muhammet fiengöz,
T
52
Xia Lichuan (Çin) ve Christina
Sampaio (Portekiz)’nun yer ald›¤›
yar›flma sonunda, birinciye 3 bin dolar,
ikinciye 2 bin dolar ve üçüncüye de
bin dolar ödül verilmesi öngörülüyor.
Yar›flmaya kat›lacak karikatürler
için son baflvuru tarihi olarak 10 May›s
2015 günü belirlenirken, karikatürlerin
bu tarihe kadar “5. Uluslararas› Turhan
Selçuk Karikatür Yar›flmas› Milas
Belediyesi Kültür Sanat Birimi 48200
Milas-Mu¤la/Türkiye” adresine
gönderilmesi gerekiyor.
onuçlar› 16 May›s 2015 günü
aç›klanacak 5. Uluslararas›
Turhan Selçuk Karikatür
Yar›flmas› için ödül töreninin ise
19 Eylül 2015’te yap›lmas› ve ödül
töreninin ard›ndan da Turhan Selçuk
Karikatürlü Ev’de 4 Ekim 2015
tarihine kadar aç›k kalacak bir sergi
düzenlenmesi planlan›yor.
S
Ça¤dafl Düflünce
Dr. Ö¤üt Yazman
Çeliflkiler
Ülkesinde Adalet
Uzun tarihî geçmifline bak›ld›¤›nda demokrasinin çabuk ve
kolay ulafl›labilen bir hedef olmad›¤› anlafl›l›r.
emokrasi bir yandan iktidar›n
meflrulaflt›rma biçimini, bir
yandan iktidar›n iflleyifl
biçimini adland›rmada kullan›l›r.
Hukuksal ve siyasal yönüyle meflrulaflt›rma ile ekonomi ve yönetimi
kapsayan iflleyifl biçimi iç içe geçmifl
gibi bir görünüm verir. Konuyu daha
karmafl›k ve zor çözümlenir duruma
getiren ve bazen farkl› yönlere
çekilmesine neden olan bu iç içe geçifl
durumudur.
Siyasal sistem olarak demokrasi,
biribirine benzemeyen
D
iki unsurun siyasal iktidar›n ve onun
iflleyifl biçiminin ölçülü ve dengeli
olarak bir anayasa biçiminin ve bir
hükümet biçiminin birbirine ba¤lanmas›d›r.
Demokrasinin baz› devletlerin
uygulamalar›nda özünden uzaklaflt›r›ld›¤›na, olumsuz flekilde de¤ifltirilip
bozularak yorumland›¤›na tan›k
oluyoruz. Liberal, sosyalist-komünist,
muhafazakâr, anarflist,
DEMOKRAS‹N‹N
BAZI
DEVLETLER‹N
UYGULAMALARINDA
DE⁄‹fiT‹R‹L‹P
BOZULARAK
YORUMLANDI⁄INA
TANIK OLUYORUZ
53
BD MART 2015
Polis Devlet
Seçimlerde ço¤unlu¤un oyunu alsa
bile yöneticilerin, kurallara ba¤l›
olmadan, istedi¤ini yapmak hevesi ile
keyfi davran›fllarla yönetti¤i ülkeler
Temel ‹lkeler ve Hukuk Devleti “polis devleti”dir. Polis devletinde
Tarihi geliflimi içinde ülkelerin kendi- yasama, yürütme ve yarg›dan oluflan
lerine özgü koflullar›na göre farkl› bir kuvvetler ayr›l›¤› ilkesi ifllemez.
yol izlenmifl olsa da demokrasi için Ba¤›ms›z yarg›dan söz edilemez.
“olmazsa olmaz” baz› ilkeler üzerinde Yöneticinin be¤enmedi¤i yarg› kararlar› uygulanmaz olur. Yasalara uygun
ortak bir görüfl birli¤i oluflmufltur.
Klasik demokrasi ilkeleri denilen bu verilmifl yarg› ve Anayasa Mahkemesi
kararlar›na karfl› yasalar de¤ifltirilir.
ilkeler, seçim ve temsil ilkesi ve
Adalet, devlet yönetimiço¤unlu¤un yönetim hakk›
nin temel dire¤idir. Türilkesi yan›nda az›nl›¤›n
POL‹S
kiye’de Osmanl› dönekorunmas›, ço¤unlu¤un
DEVLET‹NDE
minden beri adalete önem
yetkilerinin s›n›rland›r›lYASAMA,
ve de¤er verilmifltir.
mas›, bireysel temel haklaYÜRÜTME VE
“Adalet, devletin temelir›n devlete karfl› korunmaYARGIDAN
dir” denilmifltir.
s›, yasalar önünde eflitlik
OLUfiAN
ilkesi olarak özetlenebilir.
Demokrasi Karnesi
Anayasac›l›k hareketleriKUVVETLER
nin de dayana¤› bu ilkeler AYRILI⁄I ‹LKES‹ 21. yüzy›lda demorasi ve
hukuk devleti ilkelerine
olmufl ve bir çok anayasa‹fiLEMEZ
ba¤l›l›k aç›s›ndan her
da yer alm›flt›r. T.C.
Anayasas›n›n Cumhuriyetin nitelikleri ülke için demokrasi karnesi düzenlenmekte ve çeflitli tarafs›z kurulufllar›n
bafll›kl› 2. Maddesi flöyledir:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun yapt›¤› genifl kapsaml› de¤erlendirmeler yay›nlanmaktad›r. Türkiye, son
huzuru, milli dayan›flma ve adalet
anlay›fl› içinde, insan haklar›na say- y›llarda otoriter rejime sürüklenen bir
ülke olarak tan›mlanmakta ve Dünya
g›l›, Atatürk milliyetçili¤ine ba¤l›,
bafllang›çta belirtilen temel ilkelere Demokrasi Endeksi s›ralamas›nda
dayanan, demokratik, laik ve sosyal giderek gerilemektedir.
bir hukuk devletidir.”
rne¤in uluslararas› alanda
Hukuk devleti, yönetcilerin huünlü bir bilim adam›, nas›l
kukla ba¤l› olduklar› devlet anlay›fl›bir suçla suçland›¤›n› dahi
d›r. Hukuk devleti, devletin niteli¤ini
tan›mlayan bir anayasal ilke oldu¤u bilmeden uzun süre tutuklu kalm›flt›r.
için anayasan›n bütün hukuk kuralla- ‹lgili özel yetkili mahkemenin tutukr›ndan üstün oldu¤u ilkesi ile bütün- lulu¤u devam ettirmesi üzerine, karar›
veren yarg›çlar aleyhine açt›¤› tazmileflir.
faflist görüfllere dayanan çeflitli yönetim biçimleri uygulan›yor. Kendilerine
göre taraftar da bularak demokrasinin
tan›m›n› yap›yorlar.
Ö
54
nat davas› yarg›tay taraf›ndan da
uygun görülerek kesinleflmiflti.
Tutuklulu¤u israrla devam ettiren
yarg›çlar›n, hukuksuz karar verdikleri,
kiflisel olarak tazminat ödemelerine
karar verilmiflti. Karar kesindi.
Hükümet ise meclis ço¤unlu¤una
güvenerek yarg›çlar›n tazminat›n›
devletin ödemesini sa¤layacak bir
yasa ç›kartm›flt›r. Geriye dönük
uygulama olana¤› da getirilmifltir.
Haks›z tutukluluk karar› verenlere
destek ç›k›l›rken, görevini hakk›yla
yapan ve uzun sure tutuklu kalan
masum insanlar›n serbest b›rak›lmalar› gerekti¤ini belirten yarg›çlar ve
mahkeme baflkan›, Adalet Bakanl›¤›n›n deste¤i ile görevlerinden al›n›p
baflka yerlere gönderilirken, bir k›sm›,
yarg›n›n siyasallaflmas›na dayanamay›p istifa yolunu seçmek zorunda
kalm›flt›r.
Hamurabi Kanunu
Mezopotamya Babil’de Babil Kral›
Hamurabi’nin (M.Ö. 1795- 1750)
ad›yla an›lan kanunlar›nda bile yarg›çlar›n yasalara uygun ve tarafs›z karar
vermelerini sa¤lamak amac› güdülmüfltü. Günümüzde Louvre müzesinde sergilenen çivi yaz›l› silindir
fleklindeki 2 metrelik tafl kitabelerde
insan haklar›na sayg› gösterilmesini
sa¤lamaya yönelik yapt›r›mlar da
vard›r. Örne¤in Akatça diliyle
yaz›lm›fl metnin (‹ngilizce çeviriden
al›narak Türkçelefltirilmifl flekliyle)
5. maddesi flöyledir:
“E¤er bir yarg›ç bir davaya bakar
ve bir karara var›rsa verdi¤i hükmü,
yaz›l› olarak taraflara bildirir; daha
Hamurabi Kitabesi (Louvre Müzesi)
sonra verdi¤i kararda bir hata ortaya
ç›karsa ve bu kendi hatas›ndan kaynaklan›rsa o zaman davada onun
taraf›ndan kararlaflt›r›lan para cezas›n›n on iki kat›n› öder ve halka ilan
edilerek yarg›çl›k makam›ndan el
çektirilir ve bir daha asla yarg›çl›k
yapmak için oraya oturamaz.’’
inlerce y›l sonra yarg›y› ve
devlet yönetimini siyasallaflt›rmak, nefret söylemini
sürdürmek ça¤›m›za ve ülkemize
yak›flmaz. Totaliter e¤ilimler her
zaman adaletten uzaklafl›lmas›na,
halk›n hoflnutsuzlu¤unun artmas›na
neden olur. Muhalifleri tasfiye için
çeflitli iflbirliklerine giriflir. Bir zaman
ak dedi¤ine, sonra kara der. Yeni
destekçiler arar.
Tarihte çok örne¤i var: Suçlular›
koruyan, suçsuzlar› suçlu göstermeye
çal›flan, kiflisel hedefleri için yarg›y›
intikam ve yönetimi bask›, fliddet ve
korkutma arac› olarak kullanmak
isteyenlerin sonu çok ac›kl›(hazin)
olmufltur. •
B
[email protected]
55
Haz›rlayan:
SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin
1-Naz›m Hikmet’in
eseri olan ve
koreografisi Arif
Melikov taraf›ndan
yap›lan balenin ad› nedir?
a-Uyuyan güzel
b-Ku¤u gölü
c-F›nd›k k›ran
d-Ferhat ile fiirin
2-Uluslararas› AntiDoping Kurumunun
k›saltmas› nedir?
a-TAK‹
b-ABSK
c-UADA d-WADA
3-Çek lokomotifi ad›yla
an›lan ünlü atlet kimdir?
a-Mert Girmalegesse
b-Emil Zatopek
c-Alemi Tsegaye
d-Elvan Abeylegesse
4-Transplantasyon ne
anlama gelir?
a-Otolog
b-Doku tipleme
c-Organ aktarma
d-‹fllevsel
9-Resim ö¤renimini
Paris’te sürdürdükten
sonra ölümüne kadar
Güzel Sanatlar Akademisinde profesör olarak
ders veren flairressam›m›z kimdir?
a-Bedri Rahmi
6-T›p literatüründe
erken do¤an bebe¤e ne Eyübo¤lu
b-fievket Da¤
denir?
c-Bar›fl Çal›flkan
a-Prematüre
d-R›za Samadi
b-Metabolik
sorunlu
10-Ç›k›fl yeri kolayl›kla
c-Geliflmemifl
d-Düflük vücut ›s›l› bulunamayacak kadar
kar›fl›k olan yap›ya ne ad
verilir?
7-‹lk kad›n büyük
a-Zorlay›c›
elçimiz kimdir?
b-Labirent
a-Nevlan Kulak
c-Karmafl›k
b-Seher Aytaç
d-Ç›k›lmas› zor
c-Filiz Dinçmen
d-Betül Diker
11-Fransa’da siyasal
8-Resimlerle süslemeye tafllama olarak bilinen
tiyatro türü nedir?
ne ad verilir?
a-Epizot
a-Minyatür
b-Trajedi
b-‹llüstrasyon
c-Soti
c-Vitray
d-Satir
d-Fresk
5-Karagöz oynat›c›lar›na
ne ad verilir?
a-Yardakç›
b-Dayrazan
c-Ǜrak
d-Hayali Hayalbaz
Yan›tlar:
151.
sayfada
O, kiflisel kazanç ve
ün peflinde koflan basit bir
diktatör de¤il, gelecek kuflaklar
için sa¤lam temeller atmaya
u¤raflan bir kahramand›.
Prof. Walter L.WRIHT Jr.
Atatürk
Yazan: KAYA BOZTEPE
Bünyesinde Amerika’da 48 Türk derne¤i bar›nd›ran Türk
Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun çiçe¤i burnunda
baflkan›yd›m. New York’taki Atatürk Okulu’muzun bir
program›na konuflmac› olarak davet edilmifltim.
yn› gün iki ayr› toplant›ya daha
kat›lmam gerekiyordu. O
nedenle, konuflmam› yapt›ktan
sonra oradan hemen ayr›lmak zorundayd›m. Konuflmamda “Il›ml› ‹slam”
deyiminin gereksiz oldu¤unu, okumay› bilen ve okudu¤unu anlayabilen
kiflilerin de çok iyi bildikleri gibi ‹slam
dininin özünde son derece ›l›ml›,
insanc›l ve bar›flc›l bir din oldu¤unu
anlatt›m ve esas›nda dinin, kesinlikle
bir “politika malzemesi” yap›lamayaca¤›n› vurgulad›m. Konunun bu
noktas›nda elbette, Laik Cumhuriyet’in anlam ve de¤erini de, Atatürk’ün
A
ça¤dafl görüflünün önemini de aç›k
aç›k bir kez de orada belirttim.
Konuflmamdan sonra birçok kifli
beni kutlarken, o günlerde Amerika’
da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
çok önemli bir makam›n› iflgal eden
bir zat beni sakin bir yere çekip,
benimle özel olarak görüflmek istedi¤ini söyledi. Ve baflbafla kald›¤›m›z
birkaç ad›m ötedeki o “sakin” yerde,
devletimizin o çok önemli temsilcisi
bana aynen flunlar› söyledi:
“Kaya Bey biraz birlefltirici olun,
lütfen… Her yerde, her konuflman›zda
hep Atatürk, hep Atatürk diyorsunuz...”
57
BD MART 2015
eynimden vurulmufl gibi oldum
deyifli, galiba bu anlar için
söylenmifltir. Ben de o an,
beynimden vurulmufl gibi oldum:
“Ben Atatürk’ü zaten birlefltirici
olarak tan›yor ve biliyorum efendim”
dedim. “‹lk kez sizden duyuyorum,
bölücü müymüfl yoksa Atatürk?”
Benden beklemedi¤i, üstelik biraz
sert bir ses tonuyla gelen bu tepki
karfl›s›nda sözünü kendince yumuflatmaya çal›flt›:
“Hay›r bölücüdür demek istemedim ama” dedi. “Art›k bu Atatürk’ü
aflmam›z laz›m…”
Gülmemi frenleyerek yan›t verdim: “Hakl›s›n›z, efendim” dedim…
Benden böyle bir yan›t da beklemiyordu. Yüz ifadesi bu kez de¤iflti,
bir memnuniyet duygusu belirdi hatlar›nda. Oysa yan›t›m› henüz tamamlamam›flt›m.
“Hakl›s›n›z” sözcü¤üyle bafllayan
yan›t›m›n gerisini de getirdim:
“Aflaca¤›z aflmas›na da, aflabilmemiz için kendisini önce yakalayabilmemiz, ondan önce de kendisine yaklafla-
B
bilmemiz gerekiyor…” dedim. “Onu
aflmam›z, yakalamam›z bir yana, ona
yaklaflam›yoruz bile… Bu günümüzden bile en az 200 y›l önümüzde…”
***
Benim için iki mucize vard›r de¤erli
okurlar.
‹lk mucize, havada çarp›flan kurflunlarla Çanakkale’den bafllayan, dört
bir cephede bizi bo¤maya ve tarih
sahnesinden silmeye çal›flanlara karfl›
kazan›lan, yoktan var edilen bir kurtulufl destan›d›r.
Ö
yle ki, Mustafa Kemal Samsun’a do¤ru yola ç›karken bile
en yak›n dostlar› aras›nda,
say›lar› bir iki, belki üç olan, Cumhuriyet’in C’sini bile hayal edemeyen,
hatta “Aman ha Paflam biz halife
efendimizin ekme¤ini yedik, ona karfl›
bir fley yapmayaca¤›z de¤il mi?” kuflkusunda olan kifliler vard›. Bu destan›,
örgütlenmeyi, bir yandan düzenli ordu
kurulma çal›flmalar› sürerken bir
yandan da Meclis’in kurulmas› ve
politik yap›laflmay›, savafl taktiklerini,
Kaya Boztepe: 1964 y›l›nda Chicago’da do¤mufl, ailesinin kesin
dönüfl yapmas› nedeniyle geldi¤i Türkiye’de orta ve lise ö¤renimini TED
Ankara Koleji ve English High School’da yapm›fl, tekrar Amerika’ya
dönerek CUNY Queens College ve Baruch College’da Ekonomi ve ‹flletme
dal›nda yüksek ö¤renimini tamamlam›flt›r. Planet Green NY firmas›n›n
CEO’su olan ve TED (Türk E¤itim Derne¤i) Vakf›, Amerika ve Kanada
Temsilcisi ve College Prep yönetim kurulu üyeli¤i yapan Kaya Boztepe
çeflitli büyük firmalardaki üst düzey yöneticili¤i yan›s›ra, baflta “Türk Günü Yürüyüflleri” adl›
etkinlik olmak üzere, Amerika’daki Türk toplumunun örgütlenmesi ve Türkiye’yi birinci
derecede ilgilendiren konularda Amerika’daki Türk toplumunun Amerikan Kongresi, Senatosu
ve Beyaz Saray ile iliflkilerini de düzenlemektedir. Amerika’daki Türk Amerikan Gençlik
Derne¤i’nin kuruculu¤u ve ilk baflkanl›¤›ndan sonra, uzun y›llar Amerika’daki Türk Amerikan
Dernekleri Federasyonu Kongre Baflkanl›¤›, Yönetim Kurulu üyeli¤i ve aral›ks›z iki dönem
Genel Baflkanl›k görevinde de bulunmufltur.
58
BD MART 2015
öngörü ve sonuç odakl› dahice planlar›
anlatmak ilk mucizeye flahitlik etmektir. Oysa ben sizlere ikinci mucizeyi
anlatmak istiyorum.
kinci mucize, savafl devam ederken, yaklaflan düflman nedeniyle
baflkent’i Konya ya da Kayseri’ye
tafl›ma tart›flmalar› devam ederken,
“Bizler birer irfan ordusu kuraca¤›z”
diyerek bir “E¤itim Kurultay›”
toplamakt›r. Herkes “Düflman sald›r›r
ve biz kaybedersek ne yapar›z?” diye
düflünürken ve henüz zafer kazan›lmadan, 1921 y›l›nda Ankara’da,
Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni
kurmakt›r.
Baflka mucizeleri de s›ralayay›m:
Büyük Zafer sonras› okuma yazma
oran›n›n yüzde üç oldu¤u, genç ve
erkek nüfusun üçte ikisinin flehit
oldu¤u, hastane, doktor, hemflire, ilaç,
‹
‹lk mucize,
havada çarp›flan kurflunlarla Çanakkale’den
bafllayan, dört bir cephede
bizi bo¤maya ve tarih
sahnesinden silmeye
çal›flanlara karfl›
kazan›lan, yoktan var
edilen bir kurtulufl
destan›d›r.
sarg› bezi, gaz, g›da, mühendis, köprü,
yol, okul, banka, altyap› ve bir çok
fleyin olmad›¤› bir dönemde Devlet
Opera ve Balesi’nin temellerini
oluflturacak ö¤rencileri 1924 y›l›nda
yurt d›fl›na göndermektir mucize.
Ümmet olmaktan millet olmaya,
padiflah›n kulu olmaktan laik Cumhuriyet’in vatandafl› olmaya geçmek,
‹sviçre, Fransa, ‹talya gibi ülkelerde
59
‹kinci mucize,
savafl devam ederken,
“Bizler birer irfan
ordusu kuraca¤›z”
diyerek bir “E¤itim
Kurultay›” toplamakt›r.
bile yokken kad›na seçme ve seçilme
hakk› vermektir mucize. Hür, dürüst,
idealist, ça¤dafl ve çal›flkan nesiller
yetifltirebilmek için canlar› hiçe
saymakt›r mucize.
Peki biz o günlerden, bu günlerimize ne zaman, hangi arada ve nas›l
geldik? “Köfleyi dön de nas›l dönersen dön” s›¤ sözünü ne zaman bir
felsefe sand›k da benimsedik?
Onursuzluktan rahats›zl›k duymamaya, hak yemeyi baflar› sanmaya ne
zaman bafllad›k?
Bu ne derin bir umursamazl›k
uykusudur ki, çevremizi saran ve
giderek artan bunca gürültülere karfl›n
bile etkilenmez? Ne kadar sürecek
bu uyku?
***
Atatürk ve ‹nönü birgün Florya
Cumhurbaflkanl›¤› Köflkü’nde sohbet
ederlerken Atatürk, ‹nönü’nün dikkatini de¤iflik bir konuya yöneltmifl:
“Y›llard›r birlikte neler gördük neler
yaflad›k, bana hiçbir zaman, karfl›laflt›60
¤›m en büyük zorlu¤un ne oldu¤unu
sormad›n” demifl.
‹nönü gülümsemifl. “Hakl›s›n›z,
Paflam” demifl ve y›llard›r sormad›¤›
soruyu sormufl Atatürk’e: “Gerçekten,
karfl›laflt›¤›n›z en büyük zorluk
neydi?” demifl. Gülümseme s›ras› bu
kez Atatürk’e gelmifl.
“Uyand›rmakt› Pafla, uyand›rmakt›” demifl. “Karfl›laflt›¤›m en
büyük zorluk, uyuyan Türk halk›n›
uyand›rmakt›.”
‹nönü, kendinin de yak›n bir tan›¤›
oldu¤u bu zorlu¤u Atatürk’ten duyunca, “Hakl›s›n›z Paflam” derken,
Atatürk bir soru daha sormufl:
“Peki ya ondan da daha zoru
neydi?” ‹nönü “Ondan da zor ne
vard›?” diye sormufl.
“Vard› ya” demifl Atatürk ve
eklemifl: “Uyanan bu halk›
durdurmakt›” demifl. “Uyanan halk›
durdurmak, uyuyan halk›
uyand›rmaktan çok daha zordu…”
***
üyük sözü dinlemekle övünen
halk›m›z, dileriz, “Büyük Ata”
s›n›n bu sözünü de küpe yapar
kula¤›nda ve umar›z, uyand›r›lmay›
beklemeden art›k kendi uyanabilir.
Hem de... Çok geç olmadan...•
B
Sakl› Tarih
Sinan Meydan
Atatürk’ün,
‹nsanl›k
Projesi
2
Atatürk’ün pek bilinmeyen, ya da unutulan
projelerinden biridir ‹nsanl›k Projesi. Onun
“Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” sözü asl›nda
bu projesini özetler.
tatürk, dünya uluslar›n›n
mutlulu¤una çal›flmay› kendi
mutlulu¤una çal›flmak olarak
gören bir anlay›fla sahiptir: “Uluslar›
yönelten ve yöneten insanlar, do¤al
olarak önce ve en önce kendi ulusunun
varl›¤›n›n ve mutlulu¤unun yap›c›s›
olmak isterler. Ama ayn› zamanda
bütün uluslar için de ayn›n› istemeleri
gerekir. Bütün dünya olaylar› bize
A
bunu aç›ktan a盤a kan›tlar. En uzakta
sand›¤›m›z bir olay›n bize bir gün
çarpmayaca¤›n› bilemeyiz. Bunun için
insanl›¤›n hepsini bir varl›k ve her
ulusu bunun bir parças› saymak
gerekir. Bir bedenin parma¤›n›n
ucundaki ac›dan öteki bütün uzuvlar
da etkilenir.”
Sadece kendini, kendi ulusunun
mutlulu¤unu de¤il, tüm dünyan›n
61
BD MART 2015
“Dünyan›n filan yerinde
rahats›zl›k varsa bana
ne dememeliyiz. Böyle
bir rahats›zl›k
varsa t›pk› kendi
aram›zda olmufl
gibi onunla
ilgilenmeliyiz.”
mutlulu¤unu düflünen, tüm insanl›¤›
bir beden, organlar› da o bedenin bir
parças› olarak gören ve bu “bedenin
parma¤›n›n ucundaki ac›dan öteki
uzuvlar da etkilenir” diyerek dünya
üzerindeki tüm ac›lara, sorunlara karfl›
duyarl› olmak gerekti¤ini belirten
Atatürk insanl›¤›n kurtulufluna kafa
yoran bir liderdir.
Atatürk’ün “Yurtta bar›fl dünyada
bar›fl” ilkesi, baz› kesimlerin iddia
etti¤i gibi Türkiye’nin dünyadan
kopup içe kapanmas›n› amaçlayan bir
62
ilke de¤ildir. Tam tersine bu ilke yurtta
sa¤lanan bar›fl›n kal›c› olmas› için
dünyada da bar›fl›n sa¤lanmas› için
mücadele etmeyi ve do¤al olarak
dünyadaki sorunlarla ilgilenip onlara
çözüm üretmeyi gerektirir. Atatürk’ün
ifadesiyle, “Dünyan›n filan yerinde
rahats›zl›k varsa bana ne dememeliyiz.
Böyle bir rahats›zl›k varsa t›pk› kendi
aram›zda olmufl gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne denli uzak olursa olsun
bu temel ilkeden flaflmamak gerekir.
‹flte bu düflünüfl insanlar›, uluslar›,
hükümetleri bencillikten kurtar›r.
Bencillik, kiflisel olsun, ulusal olsun
her zaman kötü olarak de¤erlendirilmelidir.”
Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi’nin
temelindeki “bar›fl” ideali sadece
söylem düzeyinde kalmam›fl, uygulamaya da geçirilmifltir. Atatürk, “Yurtta
bar›fl dünyada bar›fl” ilkesi do¤rultusunda hareket etmifltir. Bu amaçla
önce mazlum milletlerin emperyalizmin sömürüsünden kurtulmas›na
BD MART 2015
çal›flm›fl, sonra da emperyal sald›r›lara
karfl› güvenli¤i, bar›fl› korumaya
yönelik paktlar, “bar›fl çemberleri”
kurmufltur.
Atatürk, kuzey do¤uda Rusya,
güneyde ‹slam ülkeleri, bat›da ise
Balkan ülkeleriyle kurdu¤u dostluk
iliflkileriyle kendi döneminde Türkiye’
yi adeta bir güvenlik-bar›fl çemberi
içine alm›flt›r. Atatürk sa¤l›¤›nda
Sovyetler Birli¤i’yle sürekli bir dostluk kurmufltur. Dostluk, kardefllik,
ekonomik iflbirli¤i anlaflmalar› imzalam›flt›r. Yine benzer flekilde Yunanistan’la sürekli dostluk kurmufl, bar›fl,
dostluk anlaflmalar› imzalam›flt›r.
tamamlad›. Balkanlardan Afganistan’a, Kafkasya’dan Basra’ya dek çok
genifl bir co¤rafyay› bar›fl bölgesi
haline getirmiflti. Bölge ülkelerine
özgüven veren bu büyük olayla emperyalist devletlerin bölgedeki etkisini,
o güne dek görülmemifl biçimde k›rd›.
Türkiye’nin ezilen uluslar üzerindeki
sayg›s›n› en yüksek düzeye ç›kard›.”
Önce emperyalizmi yenen sonra
bölgesel bar›fl çemberleri kuran
Atatürk, emperyalist ülkelere karfl›
hep mesafeli olmufltur. Emperyalist
ülkelerin etkisi alt›ndaki Milletler
Cemiyeti’ne ancak davet edilince ve
kendi flartlar›n›n kabul edilmesiyle
üye olmufltur. Dünyada bar›fl›n kurulmas› için ola¤anüstü çaba harcayan
Atatürk’ü ziyaret etmeyen dünya lideri
kalmam›fl gibidir.
Afgan Kral› Amanullah Han’dan
‹ngiltere Kral› VIII. Edward’a kadar
birçok lider Atatürk’ü Türkiye’de
öylece Türkiye’yi do¤udan
ve bat›dan -üstelik iki tarihi
düflmanla kurdu¤u yak›n
iliflkilerle- koruma alt›na alm›flt›r.
“Komflular› ile ve bütün devletlerle
iyi geçinmek Türkiye siyasetinin
esas›d›r.” diyen Atatürk, Balkan
ülkeleriyle; Yunanistan, Yugoslavya, Romanya ve Türkiye aras›nda
9 fiubat 1934’te Balkan Antant›’n›n, ‹slam ülkeleriyle; ‹ran, Irak,
Afganistan ve Türkiye aras›nda 8
Temmuz 1937’de Sadabat Pakt›’
n›n kurulmas›nda etkili olmufltur.
Ve sonuçta Metin Aydo¤an’›n
dedi¤i gibi, “Kuzeyde Sovyetler
Birli¤i, bat›da Yunanistan’dan
sonra, do¤u ve güneyde bu üç
ülkeyle (Afganistan, ‹ran, Irak)
kurulan dostluk Türkiye’yi güvenilir komflulardan oluflan bir bar›fl
çemberi içine ald›. Ölümüne yak›n
bar›flç›l yöntemlerle çözdü¤ü Ha- Atatürk ve ‹ngiltere Kral›
VIII. Edward
tay sorunuyla bu çemberi
B
63
BD MART 2015
ziyaret etmifltir.
Atatürk’ün “bar›fl “odakl› ‹nsanl›k Projesi’nin gözden kaç›r›lan çok
özgün, çok önemli diplomatik ad›mlar›
vard›r. Bu ad›mlar:
1) Dünyadaki neredeyse tüm
ba¤›ms›z ülkelerle dostluk anlaflmas›
imzalamak,
2) Tüm ba¤›ms›z ülkelerde elçilikler, diplomatik temsilcilikler açmaya
çal›flmak,
3) Dünyadaki tüm ba¤›ms›z ülke
liderleriyle diplomatik iliflki, bireysel
dostluk kurmaya çal›flmakt›r.
Prof. Dr. Bilal fiimflir’in araflt›rmas›na göre Atatürk Türkiyesi, 19201938 aras›nda dört k›tada yeryüzündeki 50 kadar ba¤›ms›z devletin
37’sinde diplomatik temsilcilik açm›flt›r. Atatürk Türkiyesi 1921-1937
aras›nda 50 kadar ba¤›ms›z devletin
40’›yla dostluk ve kardefllik antlaflmas›
imzalam›flt›r. Atatürk sa¤l›¤›nda 56
ba¤›ms›z devletin bafl›na geçen 115
devlet baflkan›n›n tamam›yla iliflkiler
kurmufltur.
tatürk’ün bar›flseverli¤i,
onun -üstelik dünkü düflman›- Venizelos taraf›ndan
1934’te Nobel Bar›fl Ödülü’ne aday
gösterilmesine yol açm›flt›r. Venizelos,
Oslo’daki Nobel Bar›fl Komitesi’ne
gönderdi¤i mektupta Atatürk’ü neden
Nobel’e aday gösterdi¤ini flöyle
aç›klam›flt›r:
“Bar›fl arzusunu besleyecek olurlarsa en tehlikeli anlaflmazl›klar›n
ay›rd›¤› halklar, anlaflma olana¤› için
bir örnek oluflturacak bu yak›nlaflmadan ilgili iki ülke için oldu¤u kadar,
A
64
Atatürk’ün
bar›flseverli¤i,
onun -üstelik dünkü
düflman›- Venizelos
taraf›ndan 1934’te
Nobel Bar›fl
Ödülü’ne aday
gösterilmesine yol
açm›flt›r.
Yak›ndo¤u’da bar›fl düzeninin korunmas› için de yaln›zca olumlu sonuçlar
ortaya ç›km›flt›r. ‹flte bar›fl sorununa
katk›y› sa¤layan bu kifli, Türkiye
Cumhuriyeti Baflkan› Mustafa Kemal
Pafla’d›r…”
Bu olaydan y›llar sonra UNESCO
Genel Kurulu, Atatürk’ün do¤umunun
yüzüncü y›l›n›n tüm üye ülkelerde
kutlanmas›na karar vermifltir. Böylece
Atatürk’ün bar›flseverli¤i uluslararas›
düzeyde bir kere daha hat›rlanm›flt›r.
UNESCO’nun 27 Kas›m 1978 tarihli
karar›nda Atatürk’ten “sürekli bar›fl›n
öncüsü”, “‹nsanlar aras›nda hiçbir
renk, din, ›rk ayr›m› gözetmeyen bir
iflbirli¤i ça¤›n›n do¤aca¤›na inanan
birisi,” “her zaman bar›fl, uluslar
aras› anlay›fl ve insana sayg› yönünde
eylemlerde bulunan bir kifli” olarak
söz etmifltir.
Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi, hâlâ
tüm insanl›¤›n kurtulufl reçetesidir.•
[email protected]
Ayr›nt›lar için bkz. Sinan Meydan, “Akl-›
Kemal”, Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri, (5 ciltlik
özel bask›), ‹nk›lâp Kitabevi, ‹stanbul, 2014,
s.1308-1317
"Ben flark›
Söylemiyorum,
Güfteyi
Anlat›yorum."
Müzeyyen Senar
Yazan: DEMİR AYTAÇ
M
üzeyyen Senar ihtiyarlamadan öldü. fiark›lar› o
kadar yaflam›n içinden ki,
kendisi de onlar›n arkas›nda bir o
denli taze. Müzeyyen Senar, Cumhuriyetimize ve kurucular›na flahit
olmufl; bir neslin, sonraki nesile
emanet etti¤i, gönüllerde sultan,
na¤melerde otorite, sahnede efe, örfte
istikrar, kaybolan de¤erlere karfl›n
dimdik durabilen bir abide...
Her bir eseri yorumlay›fl› çarp›c›d›r. Üslubunda kendine has müstesna
bir hava ve canl›l›k vard›r. Bütün
ruhumuzu sürükler. Kendi deyimi ile
O, “flark› söylemez, güfteyi anlat›r”.
“Güfteyi anlatmak”, flairi tan›mak
demektir. fiairi tanimak birikim ister.
fiiirin sözlerini derinine incelterek
süzmek ister. Katmanl› bakabilmeyi
gerektirir. Güfteye bu kadar hakim
olduktan sonra, Müzeyyen Senar’a
göre, icra edecek sanatç›, bestekâr›n
da besteyi yaparken neler duyumsad›¤›n› anlamak zorundad›r. Ve bizimle
bu duygusunu çok net paylafl›r:
“Özellikle konserlerde bir flark›y›
icra ederken, o flark›n›n bestekâr› ve
flairini düflünür ve o duygu yo¤unlu¤u
içinde kaybolurum. fiark› bitti¤inde
ve alk›fllar› duydu¤umda tekrar
kendime gelirim. Bazen, çok kere
görülmüfltür, içimden öyle bir fley
65
BD MART 2015
kopar ki, göz yafllar›m› tutamam.”
Bu denli büyük baflar›lar, ancak
do¤al bir samimiyetten do¤ar. Ve, bütün müstesna özellikleri aras›nda bana
“Müzeyyen Senar’›n en be¤endi¤iniz
yönü hangisidir?” diye soracak olursan›z, hiç tereddüt etmeden “samimiyeti” derim. Evet o bir “diva”d›r ama
bizdendir, evin içindendir. Bast›¤›
yeri bilen, konumunun idrakinde,
ömrünün son nefesinde, tüm renkli
yaflam› bir film fleridi gibi gözlerinin
önünden geçerken de bizlere adeta,
“bu kadar yeter, hadi bana müsaade”
demifltir.
¤rencilik y›llar›mda, ABD’de
s›n›rl› imkanlar›ma karfl›n,
sanat olaylar›n› hep yak›ndan
takip ettim. Öyle zamanlar olmufltur
ki, 2-3 günlü¤üne ünivesitemizin
düzenlemifl oldu¤u New York seyahatlerine, bilhassa Broadway Show’
lar›na, tüm birikimim ile kat›l›rd›m.
Bir ö¤renci bütçesinin çok üzerinde,
adeta tur paras›na denk gelen, bu
Ö
66
flovlar›n gifle önlerinde kendimi çetin
bir sorgulamaya tutar, mücadele eder,
hesap kitap yapar, çok pahal›
oldu¤unu düflünerek bileti almaktan
vazgeçerdim.
›sa bir süre sonra “gel-git”ler
bafllar, kendimi kararl› bir
flekilde giflenin önünde tekrar
bulur; tüm ayl›k bütçemi altüst edecek
bileti al›r ve gösteriyi seyrederdim.
Genç yafl›ma karfl›n da, kendime çok
do¤ru bir yat›r›m yapt›¤›ma inan›rd›m.
Bugün geriye dönüp bakt›¤›mda,
Richard Burton ve Elizabeth Taylor’›
ayn› sahnede, Julie Andrews, Angela
Lansbury, Mel Gibson, Kathleen
Turner, Sigourney Weaver, Faye
Dunaway, Anthony Quinn, Frank
Sinatra ve Lisa Minelli gibi ünlüleri
canl› seyredebilmifl olmay› bir zenginli¤im olarak de¤erlendirir, yaflam›ma
katma de¤er kattt›klar›na inan›r›m.
Ayn› duygumu, hiç flüphesiz ki, bizden biri olmas›n›n verdi¤i çoflku ile
Müzeyyen Senar’da fazlas› ile
yaflad›m.
1993 y›l›nda, ülkeme dönüflümde,
Müzeyyen Senar’› sahnede ilk ve son
kez görebildim. Ondan sonra sahne
yaflam›n›, özel konserleri d›fl›nda,
sürdürmek istemedi.
Mekan Beyo¤lu - Taksim. Baflka
büyük bir üstat, rahmetli tamburi
Ercümend Batanay ve efli tarihi bir
binan›n 3. kat›nda ufak, ancak çok
zevkli, nezih bir lokal iflletiyorlar.
Binan›n d›fl cephesi, Beyo¤lu
turlar›nda turistlere foto¤raf çekimi
için gösterilecek yerler kadar çekici,
ancak iç mekan daha büyüleyici.
K
BD MART 2015
Müzeyyen Senar bir konserde
1993 y›l›nda
ülkeme dönüflümde,
Müzeyyen Senar’›
sahnede ilk ve son kez
görebildim. Ondan
sonra sahne yaflam›n›,
özel konserleri
d›fl›nda, sürdürmek
istemedi.
Büyük bir avlu, genifl merdivenlerle
-yekpare ceviz kaplama trabzanlara
tutunarak yukar› katlara ç›k›fl... Olabildi¤ince yüksek, 3 kat birden
kucaklayabilen bir tavan. Zemin ise,
bugün tarihe kar›flm›fl, efline az rastlan›r el ifli mozaiklerden. Buras› adeta
ufak bir müze. 3. kata ç›kt›¤›n›zda,
trabzanlarda size efllik eden ceviz
a¤ac›n›n s›cakl›¤›: Kufl kafesi gibi
ince ifllenmifl de¤erli bir vestiyer
bölümünde devam ediyor. Ve
sonunda, Müzeyyen Han›m’›n sahne
alaca¤› salona geçiyorsunuz...
iriflin sa¤›nda, bütün gövdesi
ile salona hakim, 1850’lerden
kalma tavana kadar çiniden,
alev alev yanan dev bir flömine. Salonun di¤er ucu sol tarafta, 8-10 saz›n
s›¤abilece¤i büyüklükte ufak, ancak
tavandan inen k›rm›z› kadife perdelerle adeta cüsseli duran bir sahne. Sahne
ile flömine aras›, omuz omuza oturmak
flart› ile 80 kifli kapasiteli bir avlu.
Tavan yüksekli¤i dolay›s› ile s›k›fl›kl›¤› hiç fark etmiyorsunuz. Ufak,
yuvarlak parizyen masalar. Masalarda, kolal› kar gibi beyaz masa örtüleri,
üzerinde ucuza kaçmam›fl - reçmeleri
üçgen çekilmifl - aynı kumafltan
peçeteler. Ve, masalar›n üzerlerinde
camlardaki ola¤an üstü vitraylara
akseden titretiflimi sa¤layan, ertaf›
kirletmeyip, içine akan k›rm›z› mumlar. Afl›r›ya kaçmam›fl, ancak kaliteli
yemek tak›mlar›, elinize ald›¤›n›zda
a¤›rl›¤›n› duyumsatan çatal b›çak ve
G
67
BD MART 2015
ince kesme kadehler.
Böylesine özenle haz›rlanm›fl bir
mekânda, de¤erli üstat tamburi Ercümend Batanay ve eflinin kendi elleri
ile haz›rlad›klar› birbirinden güzel
mezeler (yar›m serçe parma¤› büyüklü¤ündeki paz› dolmalar›n›n tad› hâlâ
dama¤›mdad›r), afl›r›ya kaçmam›fl
makul büyüklükte leziz ana yemekler
eflli¤inde çok güzel bir fas›l. Meyve
ve tatl› servisi sonras› k›sa bir ara ve
sazlar›n sahnede tekrar yerini al›fl›,
güzel bir ara taksimden sonra da
Müzeyyen Han›m’›n sahneye gelifli.
Sahne yüksek oldu¤u için, bir portakal
kasas› büyüklü¤ünde ancak sa¤lam
ve ayn› k›rm›z› kadifelerden kaplanm›fl bir taburenin sahnenin önüne
konmas› ve Müzeyyen Han›m’›n iki
cüsseli saz arkadafl›n›n koltuk alt›ndan
verdikleri destek ile sahneye ç›kabilmek için göstermekte oldu¤u çaba
karfl›s›ndaki flaflk›nl›¤›m! “Yarabbi
fiükür, bugün de ç›kabildim”i duymam›z ile beraber ilk flark›s›na bafllamas›...
“Benzemez kimse sana, tavr›na
hayran olay›m.”
lk flark›s› bitince, Müzeyyen
Han›m, “Hoflgeldiniz” dedi. Sonra
sol eli ile (mikrofon sa¤ elinde)
orta karar anlam›nda (flöyle-böyle der
gibi) bir hareket yapt›. “Fena de¤il,
dikkatli dinliyorsunuz, ama daha iyi
olabilir!” diye hepimizi, çatal b›çak
sesi duyulmayacak flekilde “zapt-›
rapt” alt›na ald›. S›ras› ile, “Gecenin
matemini aflk›ma örtüp saray›m”,
“Kalbimin sahibi sensin, Orda
yaln›z sen vars›n”, “Olmaz ilaç sine-
‹
68
i sad pareme”, “Ben küskünüm
fele¤e”, “Mani oluyor halimi takrire
hicab›m”, “fiarap mahzende
y›llan›r” ve “Haber gelmez gönül
virane kald›” ilk bölümden akl›mda
kalanlar. Bundan sonras› beni esas
etkileyen k›s›md›r.
üzeyyen Han›m, ikinci
bölümde, seyircisine adeta
bir aile meclisinde sohbet
edercesine an›lar›n› anlatmakta,
geçmiflteki anekdotlar, yer ve tarih
belirterek okuyaca¤› flark›lar› takdim
etmekteydi. Program›n bu çok do¤al
ve tad›na doyulamaz ak›fl› içinde.
konuklardan biri, Müzeyyen Han›m’
dan bir istekte bulunuyor.
O, “Daha o makama geçmedik,
bekle” diyor... Bir baflkas› yüksek
sesle, y›l›n› vererek de, kendisini
Maksim’de dinledi¤ini söylüyor.
O, “Senin dedi¤in Kazablanka
daha o y›llarda Maksim yoktu!” diye
düzeltiyor.
Salona gelirken dikkatimi çeken,
üç kat merdivenleri zorlanarak, tarihi
trabzanlara tutunarak ve yak›nlar›n›n
yard›m› ile ç›kabilen yafl alm›fl seyircisine ise, adeta baflka bir özen gösteriyordu. Makama uymayan veya hiç
Müzeyyen Han›m tarz› olmayan bir
flark› istendi¤inde de, bu kitleye “Ben
ne yapay›m?” der gibi bak›yordu. Bir
süre sonra, seyirciyi flark›lar› ile öyle
bir yolculu¤a davet ediyordu ki,
gazino isimlerinden, güfte ve bestekâr
adlar›ndan adeta Cumhuriyet tarihi
belgeseline geçiyordunuz.
Devlet erkân› rahmetle ve sevdikleri flark›larla birer birer an›l›rken, “O
M
BD MART 2015
flark›10. y›lda, flu beste Bo¤az için,
70 öncesi daha Bo¤az Köprüsü
yoktu.” gibi detaylara inerek seyricisini bilgilendiriyordu. Biz sadece bir
müzik ziyafeti yaflam›yor, tarihi
yafl›yorduk.
Zaman geliyor, tüm otoritesini bir
yere b›rak›yor, ”Ses de ses o zamanlar.
flimdiki gibi de¤il, daha ameliyatlar›
olmam›fl›m, bo¤az›ma tüpleri sokup
ç›karmam›fllar” diyebiliyor. Ve, rak›
kadehini eline al›p flöyle bir havaland›r›p, ters takla att›r›fl› ve içifli var ki,
görmeyenlere anlatamazs›n›z. T›pk›,
bütün bir elmay› iki avcunun aras›na
al›p, bir hamlede ikiye ay›rabilmesi
gibi.
stek üzerine Feraye’yi okurken
gözleri dolan, flahane bir ‹zmir
zeybe¤i oynarken, “Bizim efelerimizin da¤ gibi yere diz vuruflu, benim
yüre¤imi yerinden oynat›r” diye çoflan
bir Müzeyyen Senar. Öyküsünü anlatt›ktan sonra “Ormanc›”y› dinliyoruz.
Müzeyyen Han›m, seyirciyi avcunun
içine al›yor, gerekti¤i zaman tempoyu
art›r›yor, salonun enerjisini kademe
kademe en yüksek seviyeye ç›kar›p,
sonra “küt” diye an alt seviyeden yayl›
tamburu kulaklar›n›za üfletiyor ve
bambaflka bir makama ç›k›yor.
Ve, finalde büyük bir çoflku ile,
“Gelin, Mustafa Kemal’in sevdi¤i
Rumeli türkülerinden size bir demet
sunay›m” deyip, çok içten Atatürk’ün
sevdi¤i türküleri, mimikleri ve kendine
has sahne figürleri eflli¤inde
tamaml›yor.
Salon en tempolu, en çoflkulu
an›nda iken, yine “pat” diye tüm saz-
‹
Atatürk ve Müzeyyen Senar
lar› durdurup, “Çok yaflad›m çok!
Rabbim bu uzun y›llar› benden al›p
ona verseydin ya!” (Mustafa Kemal’i
kast ediyor) diyerek hepimizi en duyguland›rd›¤› anda, iki dizinin üstüne
sahneye çöküp, arkas›nda tek bir saz
olmaks›z›n, bafll›yor: “Hastay›m,
yafl›yorum...”
Ben o geceyi ve Müzeyyen Senar’› sahnede görebilmifl olman›n mutlulu¤unu, en k›ymetli hat›ralar›m aras›nda müstesna bir titizlikle koruyorum.
Evet, Müzeyyen Senar aram›zdan
fiziken ayr›ld›. Ancak, kendisi Türkiye’nin gö¤sünde bir ziynettir. 10 fiubat
Sal› günü Bebek camiinde mezar›na
koydu¤umuz çiçekler, onun bize
sundu¤u flark›lar ve sahnesi kadar
bile renkli de¤ildir. Mukabelemizi hofl
görsünler. Mezar›n›n üstüne emanet
etti¤imiz çiçekler semboliktir. Esas
olan, kalplerimizden, sevgilerimizden
ve gönül borcumuzdan ördü¤ümüz
görülmez olan çelengimizdir. Ülke
insan›n›n, Müzeyyen Senar’› an›msamakta hasislik göstermeyece¤ine olan
inanc›m tamd›r. Hat›ras› önünde
flükranla e¤iliyorum. •
69
F›rçalayarak
Serdar Günbilen
70
BD MART 2015
‹talya’da bir Türk köyü:
Alp da¤lar›n›n en ücra köflesinde, Avusturya s›n›r›nda
323 y›ld›r Türk kültürünün yaflat›ld›¤› Moena ad›yla
bilinen bir köy bulunuyor.
Yazan: G‹ZAY TEM‹ZSOYLU
u köyün halk› her y›l Temmuz ay›nda sultan,
harem kad›nlar› ve yeniçeri giysileriyle renkli
bir karnaval düzenliyorlar. Moena kad›nlar›
karnavala baflörtüleri, flalvarlar›, uçlar› yukar› do¤ru
k›vr›lm›fl pabuçlar›yla, erkekler ise k›l›çl› sultan, vezir
ve gazilerin k›yafetleriyle kat›l›yor. Evlerin pencerelerinden “Rione Turchia” (Türk Bölgesi)’nin ismini
yaflatmak amac›yla Türk bayraklar› sark›t›l›yor. Bu
festivalde belediye baflkan› dahil herkes Türk gibi giyiniyor. Bölgenin dar
sokaklar› ‹stanbul’u hat›rlat›yor ve Moena meydan›nda Türk’ü betimleyen
B
BD MART 2015
sakall› ve sar›kl› bir büst, büstün
alt›nda da hilalli bir çeflme bulunuyor.
Festivalde toplulu¤un en yafll›s›
“Sultan” oluyor ve “El Turco”yu
temsil ediyor.
üzy›llard›r ‹talya’n›n bu yöresinde Türk kültürünün neden
yaflat›ld›¤›n› ve her y›l neden
karnaval düzenlendi¤ini anlamak için
Orhan Yeniaras’›n El Turco adl›
belgesel roman›n›nda anlat›lan 323
y›l önce yaflam›fl Balaban adl› bir
Türk’ün izini sürmek gerekiyor.
Romanda El Turco ad› verilen
kahraman›n as›l ad› Hasan’d›r. Fakat
Y
isminden çok lakab›yla an›l›r. Akranlar›na göre daha iri yar› ve mücadeleci
oldu¤u için ona flahingillerden y›rt›c›
bir kufl olan Balaban lakab› verilmifltir.
Balaban IV. Mehmet ve Merzifonlu
Kara Mustafa zaman›nda yaflam›fl,
vatan›na ve milletine hizmet etmifl ve
önemli baflar›lara imza atm›fl bir
Osmanl› subay›d›r. Köprülü döneminde keflfedilmifl ve II. Viyana Kuflat-
BD MART 2015
Orhan Yeniaras’›n belgesel roman›
mas› s›ras›nda orduya büyük yarar›
dokunmufltur. Bir çeflit ajanl›k yapan
bu Türk subay› Rusça, Almanca ve
‹talyanca bildi¤inden istihbarat amac›yla k›l›k de¤ifltirerek
Venedik, Viyana, Berlin ve Roma’ya defalarca girip ç›km›flt›r.
Çünkü Kanuni’nin fethedemedi¤i
Viyana bu kez kuflat›lacakt›r.
O s›ralar Sadrazam Kara Mustafa
Pafla kuflatma düflüncesini padiflaha
vaktinde açamad›¤› için vicdan azab›
çekmekte ve taarruzu a¤›rdan almaktad›r. Balaban bu duruma dayanamaz
haddini aflt›¤›n› bile bile akl›ndan
geçenleri sadrazama söyler:
“Paflam flartlar kaleye hemen
taarruzu gerektirmektedir. Omuzunuza konan zafer kuflunuzu göremiyorsunuz. Yüzbinlerce askerin ve flehidin
bekledi¤i zaferi murdar etme hakk›na
sahip de¤ilsiniz. Hemen hücum etmezseniz sizi Allah affetse flehitler affetmeyecektir.”
Sadrazam haddini aflan konuflmas› nedeniyle Yeniçeri A¤as›’na Balaban'›n kellesini vurmalar›n› söylemifltir. Yeniçeri A¤as› ise Balaban gibi
düflünmekte onun nas›l yürekli bir
yi¤it oldu¤unu bilmektedir. Bu nedenle emri yerine getirmek yerine kaç›fl›na
göz yumar.
önemin Sadrazam› olan Merzifonlu Kara
Mustafa Pafla Balaban’
dan bir hizmet ister.
Balaban Viyana’da
bulunan ve kendilerinden haber al›namayan
on iki Türk ajan›n
durumu hakk›nda bilgi
almak için bir an önce
hareket etmelidir.
D
73
köyün çevresinde Balaban› bayg›n
halde bulan Moenal› Mariana ve
kardefli köy halk›n›n yard›m›yla onu
Moena’ya getirir ve yard›m edip
iyilefltirirler.
Gidecek bir yeri olmayan Balaban
bu köyü kendi köyü gibi benimseyip
burada yaflamaya bafllar.
öylülerin El Turco ad›n› verdi¤i
Balaban bir gün Alman derebeylerinin haraç için köyü
ya¤malay›p gittiklerine flahit olur.
Özgürlü¤üne düflkün olan Türk, köy
halk›na ok, yay gibi silahlar›n yap›m›n›, ateflli silahlar› ve savaflmay› ö¤retir.
Moenal›lar El Turco’ya minnettard›r.
Çünkü El Turco onlara özgürlük ve
kahramanl›k kavramlar›n› benimsetmifl, derebeyleriyle nas›l bafledilece¤ini ö¤retmifltir…
Sonunda El Turco kendisini
kurtaran Mariana ile evlenir ve ömrünün sonuna kadar bu köyde yaflar.
Aradan 323 y›l geçmesine ra¤men
an›s›n›n yaflat›lmas›na belki de buna
borçludur...
Bir belgesel romandan aktard›¤›m›z bu öykü yan›nda Moena’da
yaflat›lan Türk gelene¤inin bilimsel
boyutlar›yla ele alan raporlar da var.
Bu raporlarda bir görüfl Moena’n›n
‹talyan köyü oldu¤unu söylerken
di¤eri Türklere ait oldu¤unu öne sürer.
Her iki ayr› görüfle de¤er verenler
bulunsa da de¤iflmeyen gerçek Moena
sakinlerinin Türk gibi yaflayan, kültürümüzü bilen ve seven ‹talyanlar
oldu¤udur.
Türkiye ise Moena köyünü yeni
yeni tan›maktad›r... •
K
Ordudan kovulan Balaban yine
de vatan› için savafl›rken yaralan›r ve
at›n›n üstünde nereye gitti¤ini bilmeden kaçar. El Turco roman›na göre
Moena 1683 y›l›ndan beri El Turco
olarak adland›rd›¤› kifliyi atas›
bellemektedir. Bu konuyla ilgili Türkolog
Ermanno Visintainer’in tesbitleri dikkat
çekicidir: ‹talya’da bulunan “Rione
Turchia” (Türk Bölgesi), II. Viyana
Kuflatmas› s›ras›nda Viyana’n›n 200 km
güneyinde bulunan Moena’ya kadar kaçan
bir Türk yeniçeri askeriyle ba¤lant›l›d›r.
Soyundan gelenler onun hat›ras›n› yaflatt›lar
ve bu tek Türk nedeniyle yöre Türk Bölgesi
ad›n› ald›. Türklerin dili ve gelenekleri o
kadar bask›n ve güçlüdür ki, tek bir fert
bile toplumu etkileyebilmektedir. Moena’da
Türk bayra¤›n›n bulunmas›n›n nedeni,
kasaban›n tarihi kökenlerinin ola¤anüstü
özel ibr ba¤lant›ya, “Rione turchia” (Türk
Bölgesi) adl› yerin varl›¤›na ba¤l›d›r.
74
Evrensel Bak›fl Aç›s›
Gürbüz Evren
Ba¤dat
Demiryolu
Projesi
Stratejik önemiyle
ilgi çeken
büyük Osmanl›
projesi
Ba¤dat Demiryolu projesi Osmanl› topraklar›n›
bir bafltan bir bafla kat edecek büyük bir projeydi.
880 y›l›nda, II. Abdülhamit döneminde bir
rapor olarak ortaya ç›kan proje, büyük devletlerinin yo¤un ilgisiyle karfl›laflt›. ‹kinci Abdülhamit, ‹ngiltere, Fransa ve Rusya’n›n Osmanl›
devletini parçalama, topraklar›n› paylaflma politikalar›n› dikkate alarak, onlar› bu projenin d›fl›nda
tutma düflüncesindeydi, Padiflah için projenin
verilece¤i ülke Almanya olmal›yd›. Çünkü
Osmanl› üstünde uzun y›llard›r de¤iflik alanlarda
bask› kuran ‹ngiltere, Fransa ve Rusya’n›n aksine
Almanya sadece baz› imtiyazlar istiyordu. Ayr›ca
Almanlar, Osmanl› ile birçok alanda iflbirli¤i
yap›p, destek olma düflüncelerini de padiflaha
iletmifllerdi. ‹kinci Abdülhamit, Almanya’n›n
1
II. Abdülhamit
75
BD MART 2015
di¤er güçlere göre Osmanl› aç›s›ndan
iflbirli¤i yap›labilecek bir devlet oldu¤u karar›na varm›flt›, ama yine de
böyle bir projeyi Almanlar›n tek bafl›na
yapamayacaklar›n›n fark›ndayd›.
Görüldü¤ü üzere bu proje Osmanl›
topraklar›nda bir Alman koridoru
kuruyordu. Rumeli'deki demiryollar›
dikkate al›nd›¤›nda, Berlin'den ‹stanbul’a, oradan da Ba¤dat'a ve ard›ndan
Basra Körfezine kadar uzanacak bir
itekim Padiflah düflüncesin- demiryolu hatt› ortaya ç›k›yordu. Bu
de hakl› ç›km›flt›, çünkü
da, Almanya'n›n Anadolu ve OrtadoAlmanlar k›sa bir süre sonra ¤u’da büyük bir etki alan› oluflturmas›
‹ngiliz ve Frans›z bankalar›ndan kredi demekti.
almak zorunda kald›lar. Projenin
‹flte bu nedenle Fransa, ‹ngiltere
hayata geçirilmesi s›ras›nda, demiryo- ve Rusya, Osmanl› yönetimi üzerinde
büyük bir bask› kurarak,
projede baz›
de¤ifliklikler
yapt›rd›lar,
daha önce dillendirdikleri
bir k›s›m taleplerinin de karfl›lanmas›n›
sa¤lad›lar.
1890 y›l›ndan
itibaren tüm
Berlin’den Ba¤dat’a uzanan demiryolu hatt›
dikkatleri üzelunun geçece¤i, devlete ait topraklar›n rinde toplayan Ba¤dat Demiryolu
mülkiyetinin imtiyaz sahiplerine
Projesi ‹ngiltere, Fransa, Almanya ve
bedelsiz devredilmesi, topraklara kira Rusya aras›nda ç›kar çat›flmalar›n›n
ödenmemesi, kum, çak›l ve tafl ocak- en çok yafland›¤› alanlardan biri
lar›n›n bedelsiz kullan›lmas›, gerekli olmufltur.
kerestenin ormanlardan kesilmesi,
demiryolunun iki yan›nda yirmi kilodward Mead Earle, “Ba¤dat
metre geniflli¤indeki alanlarda bulunan
Demiryolu Savafl›” adl› kitamadenlerin iflletilmesi de, Almanlara
b›nda, konuya iliflkin olarak,
tan›nan kolayl›klar aras›ndayd›.
“Ba¤dat Demiryolunun, Türkiye’nin
Almanlara verilen imtiyazlar
Büyük Savafl’a kat›lmas›n›n ve Osbununla da kalmad›. ‹stanbul’dan
manl› ‹mparatorlu¤u’nun da¤›lmas›n›n
Ba¤dat’a oradan da Basra’ya kadar
sebeplerinden biri olmas› suçu Türkuzanacak olan hat boyunca da Alman- lerden çok, Türkiye’yi “geri bir ulus”
lara genifl imtiyazlar verildi.
olarak gören Avrupa emperyalizmine
N
E
76
BD MART 2015
Stefanos Yerasimos:
“Bir di¤erinin
yarar›na, önüne
set çekildi¤ini
gören her has›m,
Ermeni davas›n›n
ateflli savunucusu
kesiliyordu...”
den, o an daha uzlaflmac› bir tav›r
tak›nmas›n› istiyordu” demektedir.
Stefanos Yerasimos
aittir” demektedir.
Konunun Ermenilerle ilgisini
ortaya koymas› bak›m›ndan belki de
en önemli analizi, Stefanos Yerasimos
yap›yordu. Yarasimos, “Az Geliflmifllik Sürecinde Türkiye” adl› kitab›nda, “Ermenilerin kaderi sadece uluslararas› diplomasinin tutkular›na
de¤il, ayn› zamanda ‹mparatorlukta
en iyi flartlarla yat›r›m yollar› arayan
Avrupa sermaye çevrelerinin ç›karlar›na da ba¤l›yd›. Duruma göre tehditte bulunmak veya tam tersine s›rt›n›
s›vazlamak; ayak diremek veya geri
çekilmek gerekti¤inde, Ermeni meselesi bunlar›n hepsine elveriflli bir
araçt›. Bir di¤erinin yarar›na, önüne
set çekildi¤ini gören her has›m, Ermeni davas›n›n ateflli savunucusu kesiliyor; bir demiryolu ya da bir maden
oca¤› imtiyaz›n›n kendisine verilmesine haz›r her para babas› ise elçili¤in-
erasimos’a göre Almanya
izledi¤i politikalar bak›m›ndan di¤er büyük ülkelerden
ayr›lmaktad›r. Yerasimos bunu da,
“Olaylar›n genel mahiyeti içinde,
durumdan en çok yararlanan devlet
Almanya oldu. Ermeni Meselesiyle
do¤rudan do¤ruya ilgili hiçbir ç›kar›
bulunmayan Almanya, Osmanl› ‹mparatorlu¤u içine nüfuz etme tasar›lar›n›
gelifltirmesine imkân veren bir tarafs›zl›¤› korumas›n› bildi. Almanya’n›n
bu yolla elde etti¤i en büyük imkân
da Ba¤dat Demiryolu imtiyaz›yd›”
sözleriyle aç›klamaktad›r.
Ba¤dat Demiryolu Projesi her gün
de¤iflen dengeleri de beraberinde
getirmifltir. ‹ngilizler, Frans›zlar› ve
Ruslar› Osmanl› topraklar›ndaki
ç›karlar› için tehlikeli görüyor, Almanlar›n artan nüfuzlar›n› ise kendi yararlar›na olaca¤›n› düflünüyorlard›. 19.
yüzy›l›n son yirmi y›l› içinde Almanya’n›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u’na
gösterdi¤i politik ve ekonomik ilginin
gözle görülebilir flekilde artmas›
Y
77
BD MART 2015
‹ngiltere’yi çok rahats›z etmedi.
‹ngilizlere göre Almanya’n›n ‹stanbul’
da etkili olmas› Rusya’n›n Yak›ndo¤u’
ya s›zmas›n› önleyecekti.
geliflmelerde söz sahibi olaca¤›n›n
göstergesiydi. ‹ngilizlerin bu gerçe¤i
görmesine, Almanya’n›n Ba¤dat
Demiryolu Projesi’ndeki etkisi yol
açt› ve ‹ngiltere, sömürgecilik alan›nönemin önde gelen ‹ngiliz
daki en önemli rakibi Fransa ile sorundevlet adamlar›ndan Joseph lar›n› unutarak, onunla yeni bir ittifaka
Chamberlain ve Cecil Rho- gitmenin do¤ru olaca¤›n› gördü.
des, sömürgecilik konular›nda Alman- ‹ngiltere bunla da yetinmedi, Do¤uda
ya ile bir anlaflma yapmaya haz›r
kendine müttefik olarak, genelde
olduklar›n› ilan edecek kadar ileri de dikkatli yaklaflt›¤› Rusya’y› seçti.
gittiler. Ama unutmadan hat›rlatmakta Birinci Dünya Savafl›’na kadar Ba¤dat
yarar var, Londra Hükümeti, bölgede- Demiryolu projesi üzerinde yo¤unlaki ç›karlar› aç›s›ndan Fransa’ya da
flan tart›flmalar, Almanya, ‹ngiltere,
güvenmiyordu.
Fransa ve Rusya gibi ülkelerin, bazen
Ancak Ba¤dat Demiryolu öyle bir gizli ikili görüflmeler yaparak, di¤erprojedir ki, ilgili devletleraras›nda
lerini devre d›fl› b›rakmaya çal›flmalar›,
durmadan de¤iflen yeni dengeler,
bazen de söz konusu ülkelerin tümüiflbirlikleri ve çat›flmalar do¤urmufltur. nün ortak ç›karlar›n› gözetecek bir
Bir dönem Almanya’dan rahats›z
çözüm bulunmas› fleklinde sürdü.
Kendi aralar›nda anlaflmaya çal›flan taraflar,
Osmanl› Padiflah›n› gizliden gizliye ikna etmek
için ya diplomatik yollara ya da tehditlere baflvurmaktan geri kalm›yorlard›. Almanya ile
Rusya’n›n anlaflmas›
Fransa’y› fazlas›yla
rahats›z ederken, ‹ngilteCecil Rhodes
Joseph Chamberlain
re ile Fransa’n›n ortak bir
politikaya yönelmesi
olmayan ‹ngiltere, bir sonraki dönem Almanya’y› tedirgin ediyordu. Almantam tersi tepkiler vermekte, Alman
ya, Fransa ve ‹ngiltere aras›nda oluflyay›lmac›l›¤›n› engelleme yollar›n›
maya bafllayan bir anlaflma havas› ise
araflt›rmaktad›r. Alman sanayiinin ve Rusya’y› hem Osmanl›lara, hem de
d›fl ticaretinin büyük bir h›zla geliflme- di¤erlerine yönelik yeni politika
si, Alman deniz ticaret filosunun yan› aray›fllar›na itiyordu. Ç›karlar› hem
s›ra, donanmas›n›n da güçlenmesi,
böylesine çat›flan, hem de zoraki
Almanya’n›n dünyadaki sorun ve
ittifaklar yapmak zorunda olan bu
D
78
BD MART 2015
ülkeler, Ermenilerle
olan iliflkilerinde de
benzeri sorun ve çat›flmalar yafl›yorlard›.
rmenilerin Ba¤dat Demiryolu
hatt›n›n geçti¤i
bölgelerde hâkim unsurlar olarak bulunmas›,
büyük devletlerin Osmanl› topraklar›n› tam
anlam›yla kontrol alt›na
almas›n› ve parçalanma
sürecini h›zland›rmay›
sa¤lamas› bak›m›ndan çok önemliydi.
Tüm bu ittifak ve düflmanl›k trafi¤ini en iyi özetleyen isimlerden biri
de Dr. Ernest Jackh olmufltur. Jackh,
“Yükselen Hilal” adl› kitab›nda, paylafl›mlar›, karfl›l›kl› ç›kar iliflkilerini,
“Almanya, Konya’dan Basra’ya
kadar Ba¤dat demiryolu teflebbüsünü,
Konya’da sulama iflleri ile Basra’da
limanlar tesisi hususunda ‹ngiltere’nin
muvafakatini elde etti. ‹ngiltere de
buna karfl›l›k Mezopotamya’da sulama planlar›n›, Basra Körfezi’nde
Kutülomare’deki durumunu Almanya’
ya kabul ettirdi. Almanya ve ‹ngiltere,
her ikisi de, F›rat’tan Basra Körfezi’
ne kadar yap›lacak seyrüsefere, Musul
etraf›ndaki petrol üretimine ifltirak
edeceklerdi... Bu devrin devam›
boyunca, 1914 y›llar›nda, Fransa ile
Almanya aras›nda buna benzer bir
anlaflmaya var›ld›. Bu anlaflma her
iki taraf için de iktisadi sahalar› ve
muvasala m›nt›kalar›n› tayin ve tehdit
ediyordu.
Almanya’ya, Anadolu-Ba¤dat
E
demiryollar› flebekesi;
Fransa’ya da, Suriye
ve Karadeniz m›nt›kalar› nüfuz alanlar› olarak ayr›lm›flt›. AlmanTürk demiryolu ile
Fransa-Türk demiryolu Halep’te birlefliyorlard›” sözleriyle özetlemiflti.
Yaflanan tüm zorluklara karfl›n Alman flirketi, Ba¤dat Demiryolu projesinin büyük bir
bölümünü tamamlamay› baflard›. 1888-1895 y›llar› aras›nda ‹zmit-Ankara-Konya hatt›
bitirildi. Bu hat 1918’de Nusaybin’e
kadar uzat›ld›. Projede, 1912-1918
aras›nda baz› de¤ifliklikler yap›ld›¤›n›
da hat›rlatmakta yarar var. Hatt›n
geçti¤i güzergâh, co¤rafi koflullar
nedeniyle parçalara ayr›ld›. Bugünkü
Irak s›n›rlar› içinde kalan bölgede,
Ba¤dat-Samarra hatt› döflendi. Söz
konusu hat ise Anadolu’daki di¤er
parçalarla birlefltirilemedi. 1918’de,
Birinci Dünya Savafl›’ndan Osmanl›Alman ittifak›n›n yenik ayr›lmas›
yüzünden proje tamamlanamad›.
att›n tamamlanan k›sm›nda
sadece 1 sefer yap›lm›flt›r.
Nusaybin’den ‹stanbul’a
do¤ru 9 Ekim 1918 tarihinde yola ç›kan tren, Ba¤dat demiryolunda çal›flan
Almanlar›n ailelerini ve askeri yetkililerini bölgeden kaç›rm›flt›r. Bu projeyle
ilgili gizli kalm›fl bilgileri içeren yaz›y›
da, bir süre sonra yay›mlayaca¤›m. •
H
[email protected]
79
Büyük Yap›tlar›m›z
Konur Ertop
1961
Anayasas›n›n
Ifl›¤›nda Türkiye’nin
Sorunlar›na
Çözümler:
Bask›c›
Yönetimden
Güleryüzlü
Sosyalizme
1961’de bir araya gelerek Türkiye ‹flçi Partisi’ni (T‹P)
kuran iflçi sendikalar›n›n baflkanlar›, partinin genel
Baflkanl›¤›na Mehmet Ali Aybar’› getirdiler.
ybar, partisini TBMM’ye
tafl›may› baflard›. T‹P kuruluncaya de¤in genifl kamuoyunun pek tan›mad›¤› Aybar, 1960
öncesinde de görüflleri ve eylemiyle
Türkiye’nin siyasal yaflam›nda en
etkili adlardand›. Aralar›nda Ali Fuat
Cebesoy, Nâz›m Hikmet, Oktay Rifat
A
80
gibi ünlülerin yer ald›¤› bir aileden
geliyordu. ‹stanbul Hukuk Fakültesi’nde devletler hukuku doçentiydi.
Siyasetle yak›n iliflkisi T‹P’ten çok
önceki y›llarda daha 1940’larda
bafllam›flt›. Siyasal mücadelesi onun
üniversiteden uzaklaflt›r›lmas›na da
yol açt›. Sert toplumsal elefltiri yaz›lar›
BD MART 2015
yay›nl›yordu. Zaman zaman hükümetçe kapat›lan “Hür” ve “Zincirli
Hürriyet” gazetelerini ç›kard›. 1946
seçimleri sonras›nda Cumhurbaflkan›na aç›k mektubunda, “Bu memleketin
gerçek yükünü tafl›yanlar aras›nda tek
bir kiflinin partinizden hoflnut olmad›¤›
muhakkakt›r,” demekten çekinmemiflti. Bas›na, ilerici düflünceye
uygulanan fliddet nedeniyle, ‹stanbul
valisine aç›k mektubunda ise, “Halk
Partisi Baflkan› ‹nönü, halk kitlelerinin
bilinçlenmesini geciktirmek için,
bütün irtica güçlerini harekete geçirmifltir,” dedi¤i için, Cumhurbaflkan›na
hakaret sav›yla 3 y›l hapis cezas› ald›.
Özgürlü¤üne ancak 1950 aff›nda
kavuflabildi.
27 May›s’›n yaratt›¤› umutlarla,
Devlet Baflkan› Cemal Gürsel’e
gönderdi¤i mektubunda bir sosyalist
partinin kurulabilmesi gerekti¤ini dile
getirmiflti: “Mutlaka sol kanad› olan
bir demokrasi kurulmal›d›r,” diyordu.
O günlerde bir konuflmas›nda,
haz›rlanmakta olan anayasan›n mutlaka emek gücünün örgütlenmesine izin
vermesini, sol düflüncenin
önündeki engellerin kald›r›lmas›n› istedi¤i için komünizm propagandas› suçuyla
S›k›yönetimce mahkemeye
verilerek 5 y›l a¤›r hapse
mahkûm edildi. Daha sonra
akland›. Ard›ndan Gürsel’e
mektubu için, Devlet Baflkan›na mektupla komünizm propagandas› yapt›¤›
Mehmet Ali Aybar
gerekçesiyle
yarg›land›, bu
dava da aklanmayla sonuçland›. 1965 y›l›nda T‹P’in 15 milletvekiliyle TBMM’de yer almas›nda
Genel Baflkan olarak en büyük katk›
onundu.
968’de Sovyetler Birli¤i’nin Çekoslovakya’y› iflgaline gösterdi¤i
tepki, partisinde ve sol çevrede
büyük yar›lmayla sonuçland›. Savundu¤u “Güler yüzlü sosyalizm” anlay›fl›
partisinden ayr›lmas›yla yol açt›.
12 Mart döneminde TBMM’de
tek sosyalist milletvekili olarak elefltiri
görevini sürdürdü. Sonradan “Sosyalist Devrim Partisi” ad›n› alan
“Sosyalist Parti”yle siyasal yaflam›
noktaland›.
Aybar’›n konuflmalar›n› ve yaz›lar›n› köklü bilimsel birikimi besliyordu.
Öte yandan edebiyat dünyas›na, yerli
yabanc› baflyap›tlara hiç uzak de¤ildi.
Bir öncü ayd›nd›. Ancak yeri gelince
elefltirilerini ilerici ayd›nlara da yöneltmekten geri durmam›flt›:
“Tarihin ak›fl›na ayak uydurama-
1
81
BD MART 2015
m›fl, tarihsel görevlerini çoktan bitirdikleri halde hâlâ hakim s›n›f olarak
kalkma çabas› içinde olanlar, yani
toprak a¤alar›, yabanc› ile ortakl›k
kurmufl arac› ve spekülasyoncu büyük
sermaye çevreleri ve ç›karlar›n› bu
s›n›flara ba¤lam›fl olanlar, bilerek
bilmeyerek onlar›n amaçlar›na hizmet
edenler, bürokratlar, statükocular…
Bu çeliflkiden, bu iki yüzlü davran›fltan
as›l sorumlu olanlar bunlard›r. Ama
itiraf edelim ki, bu iflten derece derece
hepimiz, ulusça ve baflta biz ilerici
ayd›nlar, ilerici toplumcu sendikac›lar
da sorumluyuz.”
arti toplant›lar›nda, TRT’ de
yay›nlanan seçim konuflmalar›nda yükselen sesi, onun
hedefledi¤i genifl taban›n do¤ru bir
resmini çiziyordu:
“‹flçiler, köylüler, basit insanlar,
floförler, ateflçiler, gemi adamlar›,
telgrafç›lar, as›l bu milleti millet
yapanlar, bu milletin bütün varl›¤›n›
yaratanlar, tüm emekçiler, sizlere
sesleniyorum.”
Genifl halk kütlesini birli¤e,
bütünleflmeye ça¤›r›yordu, her türlü
ayr›mc›l›¤a karfl›yd›:
“Anayasa prensipleri unutularak
yurttafllar aras›nda Türk, Kürt, Arap,
Çerkes, Laz diye; sünni, alevi diye;
müslim, gayr›müslim diye; yurttafll›k
haysiyetini k›r›c› durumlar yarat›lmas›n!”
Toplumculuk Aybar’a göre, “bir
hayat görüflü, bir toplum anlay›fl›
felsefesi”ydi. Ahlak anlay›fl› bu temele
dayan›yordu: “Sosyalizm bir ekonomi
sisteminden ibaret de¤ildir. Sosyalizm
P
82
bir ahlak anlay›fl›, ekseni somut ve
gerçek insan olan bir hayat felsefesidir. ‹nsan sosyalizm için de¤il,
sosyalizm insan içindir. ‹ç dünyas›,
inançlar›, düflünceleri, zevkleri, hayalleri, ac›lar›, sevinçleri sonuna kadar
mutlu, sonuna kadar özgür olma
haklar› ile somut ve gerçek insan, bir
dakika olsun gözden uzak kalmamal›d›r. Emekçi s›n›flar›n iktidara gelip
sömürüye son vermesi, asl›nda insan›
yabanc›laflmadan kurtarmak, insan›n
ifli ile, eme¤inin ürünleri, k›sacas›
kendi kendisiyle düflman kesilmesini
önlemek, onu en üst planda ve daima
daha özgür yapmak içindir.”
er toplumun kendi tarihinden
gelen özelliklerin etkisiyle
her ülkede sosyalizmin kuruluflunda farkl›l›klar olaca¤› görüflünü
savunuyordu. Sosyalist anlay›fl›yla
ilgili özgün görüflü, “Sosyalizmin,
H
“
Sosyalizm bir
ekonomi sisteminden
ibaret de¤ildir.
Sosyalizm bir ahlak
anlay›fl›, ekseni somut
ve gerçek insan olan
bir hayat felsefesidir.
‹nsan sosyalizm için
de¤il, sosyalizm insan
içindir.
BD MART 2015
SSCB örne¤i d›fl›nda uygulamalar› da
olabilece¤i”ydi.
u düflüncesi 1946’ya de¤in
uzan›r. O tarihte, “Sovyetizm,
sosyalizmin gerçekleflen bir
fleklidir; fakat gerçekleflebilecek tek
flekli de¤ildir,” demiflti. 20 y›l sonra
ise SSCB’nin Do¤u Avrupa’da
uygulad›¤› bask›c› politikaya karfl›
ç›kacakt›:
B
D›fl politikada da
yüzde yüz ulusal olan
ve ba¤›ms›zl›¤›n›
k›skançl›kla
koruyan Atatürk d›fl
politikas›n›
savunuyordu.
“Do¤u blo¤unda bafl gösteren
ideolojik anlaflmazl›klar ve bu anlaflmazl›¤›n alt›nda yatan iddialar, toplumcu hareketin yeni bir döneme
girdi¤ini gösteriyor. Bu dönemde
‘mahallili¤in’ a¤›r basaca¤› ve toplumcu uluslar aras›ndaki iliflkilerin,
içifllerine kar›flmama, eflitlik ve karfl›l›kl› sayg› ilkelerine tam bir ba¤l›l›kla
kurulup yürütülece¤i anlafl›lmaktad›r.
3. Enternasyonalin öngördü¤ü tek
merkezden yönetim esas›, toplumcu
hareketin bir flart› olmaktan ç›km›flt›r.”
ABD’nin Vietnam savafl›nda
uygulad›¤› k›y›m› yarg›lamak üzere
kurulan, J. P.Sartre gibi ayd›nlar›n yer
ald›¤› “Russel Mahkemesi”nde görev
yaparak Stockholm, Kopenhag toplant›lar›na kat›lm›flt›. Mahkeme onu
jenosit hakk›nda bir rapor haz›rlamakla görevlendirdi. Bu çal›flmalar›
sonunda, “Johnson’un, ‘Amerika için
Türkiye ile Vietnam ayn› önemdedir’
sözünün korkunç anlam›n› daha iyi
anl›yoruz. Ve Vietnam Savafl›’n›n,
bizim de savafl›m›z oldu¤una ve mutlaka kazan›lmas› gerekti¤ine çok daha
kuvvetle inan›yoruz,” diyecekti.
urtulufl Savafl›’nın, Cumhuriyet’in kurulufl serüvenini,
Atatürk’ün eylemini ve
ilkelerini güncel sorunlar› tart›fl›rken
s›k s›k gündeme getirirdi. 1960’lar
Türkiye’sinde yaflananlar›, Mütareke
y›llar›na benzetiyor. Ulusal kurtulufl
hareketimizin geri kalm›fl ülkelere
örnek oldu¤unu, dile getiriyordu.
Ancak Kurtulufl savafl›n› kazand›ktan
sonra toprak reformu, d›fl ticaretin
millilefltirilmesi gibi köklü dönüflümler yap›lmad›¤› için, Atatürk’ün
ölümünden sonra yine emperyalist
devletlerin egemenli¤i alt›na girildi¤i
görüflündeydi. Yeniden Kurtulufl
Savafl› felsefesine dönülmesini öneriyordu. D›fl politikada da yüzde yüz
ulusal olan ve ba¤›ms›zl›¤›n› k›skançl›kla koruyan Atatürk d›fl politikas›n›
savunuyordu. Tam ba¤›ms›z, ulusal,
halkç› ekonomi aray›fl›ndayd›:
“Yabanc›ya arac›l›k ederek,
yabanc›yla ortaklafla halk› sömürerek
yaflayanlar›n ç›karlar›na hizmet eden
kapkaçç› kapitalizm düzeni içinde,
her ifl en büyük vurgun sa¤lanmas›
esas›na göre günü gününe yürütülür.
K
83
Halk yarar›na ekonomik ve sosyal
genel kalk›nma planlar›n›n haz›rlanmas› kapkaçç› kapitalizm rejiminin
bünyesine yabanc›d›r.”
elecek güzel günlere umudunu
hiç yitirmemiflti: “‹nsanlar›n,
milletlerin dan›flarak kardeflçe
yaflad›klar› bir dünya, özgürlü¤ün,
eflitli¤in, bilimin ve sanat›n düzen
verdi¤i savafls›z ve sömürüsüz dünya
nas›l olsa kurulacakt›r. Ve haklar›na
sahip ç›km›fl emekçi halk›m›z bu yeni
dünyay› kuran mutlu milletler aras›nda olacakt›r.”
Türkiye’nin eninde sonunda
tamamlanaca¤›n› umdu¤u toplumsal
geliflmesine onun eyleminin, yap›tlar›n›n önemli katk›s› olmufltur:
“Sosyalizmi kurmak için Türkiye’
nin tarih flartlar›n›, ekonomik-sosyal
gerçeklerini iyi bilece¤iz. S›n›flar
aras›ndaki çeliflkileri, iç ve d›fl etkenleri iyi hesap ederek, emekçi halk
G
84
“‹nsanlar›n, milletlerin
dan›flarak kardeflçe
yaflad›klar› bir dünya,
özgürlü¤ün, eflitli¤in,
bilimin ve sanat›n
düzen verdi¤i savafls›z
ve sömürüsüz dünya
nas›l olsa kurulacakt›r.”
y›¤›nlar›n› bilinçlendirerek, örgütleyerek, politik kuvvet dengesinde
emekçilerin a¤›r basmas›n› sa¤layaca¤›z. (…) Kitaplara ölmüfl bilgiler
y›¤›n› gözüyle bak›lmas›na raz› de¤iliz. Biz kitab› yar›na aç›lm›fl bir kap›
olarak görürüz. Ve biz kitab› tamamlanmam›fl, hayat›n ak›fl›n› yans›tt›kça
sonsuzlu¤a kadar durmadan tamamlanan bir canl› varl›k olarak kabul
ederiz.”•
[email protected]
Mitolojiden Yans›yanlar
BD MART 2015
Haluk Erdemol
‹O’NUN
Ç‹LES‹
Olymposlu Zeus ve k›skanç
kar›s› Hera’n›n elinde çile
dolduran ‹o’nun öyküsü
ile ‹o,
Olymposlular›n bafl› Zeus’un, kendisine ‘bulutlar› Zeus
John Hoppner
devfliren’, ‘flimflekleri savuran’ gibi s›fatlar› kazan- (1758-1810)
d›ran güçlü kiflili¤inin yan› s›ra bir aya¤› yeryüzünde, ölümlüler
dünyas›nda olup bitenlere ilgi gösteren tanr›sal bir varl›k
oldu¤unu biliyoruz.
lasik sanatç›lar belki de kendilerine daha yak›n bulduklar›ndan Zeus’un tensel zevklere
düflkün kimli¤inden hofllanm›fllar ve
onun kaçamaklar›n› k›skanç efli Hera’
K
dan gizlemek için de¤iflik görünümlere bürünerek ilgi duydu¤u kad›nlara
yaklaflmas›n› yap›tlar›na yans›tmaktan
büyük keyif alm›fllard›r. Zeus’un
gönül serüvenlerini anlatan klasik
85
BD MART 2015
yazar ve ozanlar›n öykülerinden
esinlenilerek üretilen bu yap›tlar
zaman›n iyi e¤itim görmüfl sanatsever
kitlesinin be¤enisini kazanarak talep
yaratt›¤›ndan sanatç›lar için sanatsal
ve parasal destek anlam›na geliyordu.
Zeus’un söz konusu serüvenlerinden
baz›lar›na önceki say›lar›m›zda yer
vermifl bulunuyoruz (Bkz. Europa,
BD 2012/12; Danae ve Leda, BD
2013/5).
u say›m›zda Olymposlular›n
yüce çiftinin elinde çile dolduran ‹o’nun öyküsünü anlataca¤›z. ‹o Argos kentinin k›rsal›nda
babas› nehir tanr›s› Inakhus’la yaflayan
çok güzel bir k›zd›. S›cak bir yaz günü
B
girdi¤i babas›n›n nehrinden ç›karken
Zeus’un dikkatini çekiverdi. Evine
varamadan Zeus’un bafltan ç›kar›c›
sözlerle dolu f›s›lt›l› sesi yans›d› kulaklar›na. Korku içinde kaçmaya bafllad›.
Fakat fazla ileriye gidemedi, çünkü
birden kara bir bulut sarm›flt› çevresini.
Hiçbir fley göremez oldu. Görme
duyusu körelmiflti, ama dokunma
duyusu güçlü kollar taraf›ndan kucakland›¤›n› haber veriyordu. Zeus sanki
bulut olup sar›lm›flt› ‹o’ya.
Bu s›rada Zeus’un efli tanr›ça Hera
balkonundan Argos’un yeflilliklerini
seyrederken havan›n güzel olmas›na
karfl›n sadece küçük bir yerin bulutlu
oldu¤unu görünce akl›na Zeus geldi.
Çünkü Zeus bulutlarla oynamay›
severdi; üstelik bir süredir evde yoktu.
“Zeus yine bir kaçamak peflinde
galiba,” diye söylenerek afla¤›ya indi.
Bulutlar› da¤›t›nca bir korulukta Zeus
ile yan›nda duran bir inek ç›kt› karfl›s›na. Zeus Hera’n›n gelece¤ini sezmifl
ve ‹o’yu bembeyaz, güzel bir düveye
dönüfltürmüfltü.
era olan biteni anlam›flt›, ama
anlamam›fl gibi davranarak
ine¤in kime ve hangi sürüye
ait oldu¤unu sordu. Zeus bu sorular›
geçifltirmek için hayvanca¤›z›n birden
ortaya ç›k›verdi¤ini, belki de topra¤›n
do¤urdu¤u bir hayvan oldu¤unu
söyledi. Hera da “Onu çok be¤endim,
hediye et bana,” diye cevap verince
Zeus durumu aç›k etmekten kaç›nd›¤›
için ‹o’yu vermek zorunda kald›.
Zeus’un bu davran›fl› karfl›s›nda iri,
güzel, inek gözleri öfkeyle daha da
H
Zeus ve Io; Correggio (1489-1534)
BD MART 2015
büyüyen ‹o için boynuna tak›lan iple
Hera’n›n pefline tak›lmaktan baflka
yapacak bir fley kalmam›flt›.
Hera hizmetçilerinden Argus’u
‹o’ya bekçilik etmekle görevlendirdi.
Argus bekçilik yaparken gözlerine
güvenmekle ün yapm›fl iri yar› bir
yarat›kt›. Gözlerinden hiçbir fley
kaçmazd›, çünkü iki de¤il, yüz gözü
vard›. Hera’dan ald›¤› emirlere göre
teslim ald›¤› güzel ine¤e hiç kimseyi
yaklaflt›rmayacak, Zeus yaklaflacak
olursa Hera’ya haber salacakt›.
‹o gündüzleri serbest, çay›rlarda
gezip otluyor, geceleri ise Hera’n›n
civardaki kutsal suna¤›nda bir zeytin
a¤ac›na ba¤l› kal›yordu. Argus bekçilik görevini o denli ciddiye alm›flt› ki
Hera Zeus ile ‹o’yu buluyor;
Pieter Lastman (1583-1633) (Üstte)
Zeus ‹o’yu Hera’ya veriyor;
David Teniers (1582-1649)
Babas› ‹o’yu tan›yor; Victor Honoré
Janssens (1658-1736) (Altta)
87
çal›fl›rken ‹o ön ayaklar›yla
yere ismini yaz›nca ‹nakhus
onun k›z› oldu¤u anlam›fl ve
ac›lara bo¤ulmufltu. Fakat
‹o’yu yaln›z b›rakmak için
Argus’un onu daha uzak
yerlere götürmesiyle bu
ac›kl› buluflmalar son buldu.
u arada Zeus’un içi
rahat de¤ildi. ‹o’nun
çekti¤i ac›lardan
dolay› üzüntü duyuyordu.
O¤lu Hermes’i ça¤›rd› ve
Argus’u öldürüp ‹o’yu
uzaklara, güvenli bir yere
götürmekle görevlendirdi
onu. Hermes çoban k›l›¤›nda
Argus’un yan›na gidip dostça
davrand›, öyküler anlatt›, pan
flütüyle ezgiler çald› ona.
Amac› Argus’un dikkatini
da¤›tmak, zay›f bir an›n›
yakalamakt›. Fakat yarat›k
uyuklasa bile gözlerinden
birkaç› her zaman aç›k
kal›yordu. Derken elindeki
pan flütün sazl›klardaki kam›fllardan
nas›l yap›ld›¤›n›, yeri gelmiflken Pan
ile Syrinx’in öyküsünü (Bkz.BD
2015/1) arada bir flütünü de üfleyerek anlatmaya bafllad›. Aç›k kalan
gözleri de birer birer kapanan Argus
uyuyakald›. Hermes hemen onu
öldürüp cesedini uçuruma att›.
Hera sad›k Argus’un ölümüne
üzülmüfltü, ama üvey o¤lunu azarlamaktan baflka bir fley gelmezdi elinden. Argus’un an›s›n› canl› tutmak
için onun gözlerini ald›, en sevdi¤i ve
hep yan›nda gezdirdi¤i kufl olan tavu-
B
Hermes Argus’u uyutuyor; Abraham
Bloemaert ( 1564-1651) (Üstte)
Hera Argus’un gözlerini tavusun kuyruk
tüylerine yerlefltiriyor; (Rubens (15771640) (Altta)
hayvanca¤›z›n gerçek kimli¤ini bilmedi¤i halde s›rf biri yaklaflmas›n diye
‹nakhus’u bile uzaklaflt›rm›flt›
yan›ndan.
Ortadan kaybolan k›z›n› arayan
kederli ‹nakhus çevrede birden ortaya
ç›kan ve her gün k›z›n›n çok hoflland›¤› korulukta gezinen bu güzel, bembeyaz ine¤in s›k s›k yan›na gelip ellerini
yalamas›na bir anlam vermeye
88
BD MART 2015
sun kuyruk tüylerine yerlefltirdi birer
birer. Boynundaki ip çözülmüfl, bafl›ndaki bekçi yok olmufltu ama ‹o henüz
tam özgürlü¤üne kavuflamam›flt›.
Çünkü Hermes Argus’u öldürdü¤ü
için öfkeye kap›lan Hera’dan kaçmak
zorunda kalm›fl ve ‹o’yu Argos’tan
uzaklara götürme görevini yerine
getirememiflti. Gazab› süren Hera ile
baflbafla kalmas› ‹o’nun çilesinin bitmedi¤i anlam›na geliyordu.
era ‹o’yu ölene dek rahats›z
etmek için öcün ve öfkenin
simgesi Furiae’lerden birini
(veya yarasa kadar büyük bir at sine¤i)
takt› onun pefline. Zavall› ‹o ac› ve
s›k›nt› içinde yerinde duramadan
oradan oraya, bir diyardan öbürüne
se¤irtmeye bafllad›. Argos yöresinden
uzaklafl›rken geçti¤i deniz sonralar›
onun ad›yla an›l›r oldu (‹on Denizi).
Yolu Trakya’ya düfltü¤ünde eskilerin
Trakya Bo¤az› dedikleri günümüzün
‹stanbul Bo¤az› onun an›s›na Bosporos (‹nek Geçidi) ad›n› ald› (‹ng. Bosphorus). Aiskylos’un ‘Zincirlenmifl
Prometheus’ isimli tragedyas›nda
Kafkaslarda Prometheus (Bkz. BD
2014/2) ile dertleflirken görürüz onu.
‹o bafl›na gelenleri anlat›r, Prometheus
da ‹o’nun gelece¤ine iliflkin umut dolu
sözler eder.
‹o’nun s›k›nt›l› yolculu¤u Tarsus
ve Yafa’dan geçerek Nil Nehri’nin
k›y›lar›nda son bulur. Hera Zeus’tan
bir daha ‹o’ya ilgi göstermeyece¤i
sözünü ald›ktan sonra ‹o eski haline
döndürülür. Zeus’tan olan o¤lu Epaphus’u M›s›r’da do¤uran ‹o art›k M›s›rl›
olur ve M›s›r’daki kalabal›k Yunan
H
kolonilerinin gözünde M›s›r tanr›ças›
‹sis’le özdeflleflmifl tanr›sal bir varl›k
konumunu al›r. Epaphus Nil’in k›z›
Memphis ile evlenerek Memphis kentini kurar. K›zlar›n›n ad› Libya’d›r.
Libya’n›n Fenike’ye giderek Tyre
(Sur) kentinin kral› olan o¤lu Agenor’un bir k›z› olacak ve Europa ismini
alacakt›r. Argos yöresinde ‹o’yu ay
ile özdefllefltiren bir kült bulunmaktayd›. Yeni ay›n hilal görünümünü ‘boynuzlu ay’ diye görerek sayg› duyarlard› ona.
‹o’nun M›s›r’da ‹sis ile karfl›laflmas›
(Pompei ‹sis Tap›na¤›’ndan fresk, MS.1 yy.
1610 y›l›nda Galile’nin Jupiter
gezegeninin çevresinde ilk kez gözlemledi¤i dört uydudan birine ayn›
y›l ‹o ad›n› veren Alman bilim adam›
Simon Marius Jupiter’i bir kez daha
‹o’ya yaklaflt›rmay› düflünmüfl olmal›.•
[email protected]
Not: Öyküyü anlatan Latin yazarlar ve
yap›tlar›na yans›tan klasik sanatç›lar Roma
mitolojisinden kaynaklanan zaman›n deyifllerine
uygun olarak Zeus yerine Jupiter, Hera yerine
Juno ve Hermes yerine Mercurius/Mercury
isimlerini kullanm›fllard›r.
89
R
izeli Araflt›rmac› Yazar Hikmet Haberal’in yayla kültürü ve hukuksal
sorunlardan turizm de¤erlerine birçok konuyu ele ald›¤› bu çal›flma, 2023 Turizm
Stratejisinde ortaya konan farkl› bafll›klardaki hedefleri kapsamas› ve bunlar›
iliflkilendirerek bir arada ele almas› aç›s›ndan önem arz etmektedir. Bu çal›flma
ile kaybolan ve unutulan tarihi – kültürel miras›m›z›n ortaya konulmas› ve
canlanmas› amaçlanm›flt›r. Ayr›ca yok olan yaylalar›m›z ve yayla kültürü
elemanlar› ortaya konmufl ve 230 Rize yaylas› anlat›lm›flt›r. Ortaya konacak
kültürel varl›klardan yola ç›k›larak hem ürün gelifltiricileri için yeni öneriler
ortaya konarak yok olmaya yüz tutan kültürel zenginliklerin tekrar
canlanabilmesine, hem de yayla turizmi ürününün zenginleflip
sürdürülebilirli¤ine katk›da bulunulmaktad›r.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Do¤an›n Gizemi
Yücel Aksoy
Sama
everim
Küserim de
Araflt›rmac› kimyager Marcel Vogel’i
bir gün psikolog bir arkadafl› ziyarete
geldi.
itkilerin psiflik etkilenmesini göstermek için
Vogel arkadafl›ndan,
bitkiye güçlü bir duygu
göndermesini istedi. Henüz
saniyeler geçmiflti ki bitki,
ani ve yo¤un bir tepki dalgas›n›n ard›ndan birdenbire
kabu¤una çekiliverdi. Bitkinin bu davran›fl›na bir anlam
veremeyen Vogel arkadafl›na,
akl›ndan ne geçirdi¤ini sorMarcel Vogel
du¤unda ald›¤› yan›t çok
ilginçti:
“Onu evimdeki deve taban›yla karfl›laflt›rd›m
ve benimkinin daha üstün oldu¤unu düflündüm.”
Vogel’in devetaban› küsmüfltü. Gerçekten de 15
gün süreyle bitki somurttu durdu.
B
BD MART 2015
Çal›flmalar›n› aral›ks›z sürdüren Vogel, denek olarak kulland›¤› bitkilerin
baz›lar›n›n yavafl, baz›lar›n›n h›zl›,
baz›lar›n›n çok belirgin, baz›lar›n›n
ise daha az belirgin yan›tlar verdi¤ini
fark etti. Hattâ yaln›z bitkilerin de¤il,
tek tek yapraklar›n bile de¤iflik kiflilik
özellikleri tafl›d›¤›n› saptad›. Bitkiler,
günün baz› zamanlar›nda ya da ay›n baz›
günlerinde yan›t vermeye istekli, baflka
zaman ve günlerde ise
küskün ve durgun görünerek, s›rayla etkinlik ve eylemsizlik
dönemlerinden geçiyorlard›. Demek ki
bitkilerin de insanlar›nkine benzer biyoritm dalgalar› vard›.
ithal eden bir firman›n büyük seralar›
vard›. Buradaki bitkilerin bak›m›ndan
Jan Merta adl› bayan mesuldü. Bayan
Merta sadece seralardaki bitkilerden
de¤il, sat›lan, baflka yerlere giden
bitkilerde de bir hastal›k, bir düzensizlik oldu¤unda, onlar›n bak›m›ndan da
sorumluydu. ‹lerleyen zaman içinde
bayan Merta’n›n dikkatini bir fley çekti.
fiirketin seralar›nda
gayet sa¤l›kl› görünen
binlerce bitkinin aras›ndan ayr›l›p gidenler, bir
süre sonra güçsüzlefliyor, cans›zlafl›yor, yapraklar› pörsüyor, en
sonunda da ölüyordu.
Tedavi amac›yla seraya
geri getirilenler ise k›sa
zamanda kendine geliyor, di¤erlerinden fark
ar›nlar ne getiedilmeyecek flekilde
rir bilinmez
yeniden sa¤l›¤›na kavuama Vogel,
fiirketin seralar›nda gayet sa¤l›kl› fluyordu. Bayan Berta’
bitkilerle yap›lan çal›fl- görünen binlerce bitkinin aras›ndan n›n dikkatini bir baflka
malar›n, insanlar›n
fley daha çekti. Seradan
ayr›l›p gidenler, bir süre sonra
güçsüzlefliyor, cans›zlafl›yor,
uzun zamand›r umurayr›lmas›na karfl›n, gitsamad›klar› gerçekleri yapraklar› pörsüyor, en sonunda tikleri yeni ortamda ilgi
da ölüyordu.
yeniden görmelerine
gören, sevilen bitkiler,
yard›mc› olaca¤› inanc›ndad›r. ‹nsan- sa¤l›kl› yaflamlar›n› aksatmadan sürlar, bitkilere ve hayvanlara bakarak
dürüyordu. Böylece bitkilerin, toplumsevme sanat›n› ö¤renebilirler. Sevgi- sal yaflamdan büyük güç ald›klar› ve
nin ne güçlü bir enerji oldu¤unun
çiçeklerin en önemli g›das›n›n sevgi
fark›ndal›¤›yla daha s›cak ve sa¤l›kl›, oldu¤u bir kez daha kan›tlanm›flt›.
daha sencil iletiflimler kurabilirler.
Y
ARKADAfiLARINDAN
AYRILAN B‹TK‹LER‹N
DRAMI
Kanada Montreal’de tropik bitkiler
92
SOVYETLER BOfi
DURMUYOR
1970 y›l›n›n ekim ay›nda Rusya’da
ç›kan Pravda gazetesinde bir yaz›,
bitkilerin gizemli dünyas›na bu
BD MART 2015
Gözlerimin önünde
yap›lan bir deneyde
bir arpa filizi,
kökleri s›cak suya
dald›r›ld›¤›nda,
ba¤›rd›, a¤lad›...
ülkenin bilim adamlar›n›n da ilgisiz
kalamad›klar›n› gösterdi. Yaz›n›n
bafll›¤› “Bitkiler Konufluyor, Hattâ
Ç›¤l›k At›yorlar” idi.
P
ravda gazetesi muhabirlerinden
Chertkov, Moskova Tar›m
Bilimleri Akademisi’nde tan›k
oldu¤u bir deneyi flöyle anlat›yordu:
“Bitkilerin, bafllar›na gelenlere
boyun e¤ip, ac›lara sessizce katland›¤›n› san›p, görünüfle aldan›yoruz.
Gözlerimin önünde yap›lan bir deneyde bir arpa filizi, kökleri s›cak suya
dald›r›ld›¤›nda, ba¤›rd›, a¤lad›... Bitkilerin sesi, ancak özel ve son derece
duyarl› bir elektronik ayg›tla kaydediliyordu, bu do¤ru. Kay›t kaleminin
delirmifl gibi hareket eden ucu, arpalar›n ölüm 盤l›klar›n› beyaz k⤛t
üzerine dökerken, sanki sel gibi akan
gözyafllar›n› da onayl›yordu. Oysa bu
s›rada minik bitkiye bakanlar›n, onun
neler çekti¤in kestirmeleri olanaks›zd›.”
Bir baflka çal›flmay› da izleyen
Chertkov, bitkilerin tümüyle mant›kl›
hareket ettiklerine de¤iniyordu.
“Bitki, kendisine verilen suyun
hepsini gövdeye indirmiyor, bir saat
içinde yaln›z iki dakika içiyor. Ve
böylece su gereksinimini bilinçli bir
flekilde düzenlemifl oluyor."
Ç‹ÇEK BANA YANIT VER
1972 y›l› Kas›m ay›nda Sovyet
okuyucular› bu kez de Znaniya Sila
(Bilgi güçtür) adl› popüler bilim
dergisinde, Prof. V.N. Pushkin'in
yazd›¤›, "Çiçek, Bana Yan›t Ver!"
adl› makaleyle karfl›laflt›lar. Bir psikoloji doktoru olan Pushkin ve asistan›
Fetisov, hipnozla uyutulan kiflilerin,
normal birine nazaran daha duyarl›
dalgalar yayabilecekleri ve
bitkileri daha kolay
etkileyebilecekleri
varsay›m›ndan yola
ç›karak, Tanya
adl› yard›mc›lar›n› hipnotize
ettiler. Tanya’dan, birden
ona kadar bir
say›y› içinden tutmas›n› istediler. Tanya
tuttu¤u say›y›, deney yöneticisine bile
kesinlikle aç›klamayacakt› ve her
soruya “hay›r” diye yan›t verecekti.
Araflt›rmac›lar birden ona kadar
yavafl yavafl saymaya bafllad›lar. Her
say›dan sonra duruyorlar ve tuttu¤u
say›n›n bu olup olmad›¤›n› soruyorlard›. Tanya da her soruya kesin bir
“hay›r” ile yan›t veriyordu.
Befl say›s›na gelince Tanya’n›n
93
BD MART 2015
kesin “hay›r” yan›t›na
karfl›n bitkinin tepki
gösterdi¤i gözlendi.
Gerçekten de Tanya’
n›n seçti¤i ve aç›klamamaya söz verdi¤i
say› befl idi. Bitki,
Tanya’ n›n gizini a盤a
ç›karm›flt›.
Bu deney de gösteriyordu
ki bitkilerin belle¤i var ve
izlenimlerini uzun süre
saklayabiliyorlar.
‹fiKENCEC‹Y‹
TANIYORLAR
Bitkilerin belle¤i olup
olmad›¤›n› araflt›ran Backster’in deneyinin bir benzeri de yine Rusya’da
yap›ld›.
Birisine bir sardunya çiçe¤i
verildi. O da çiçe¤e olabildi¤ince kötü
davrand›, hattâ iflkence etti; çimdikledi, yapraklar›n› kopard›, gövdesine,
dallar›na, yapraklar›na i¤neler bat›rd›,
asit damlatt›, kibritle yakt› ve köklerini
kesti. Bir baflka kifli ise ayn› sardunyaya candan bir yak›nl›k gösterdi.
Yaralar›n› sard›, dallar›na s›k s›k su
püskürttü, topra¤›n› havaland›rd›.
Bitkinin yapra¤›na elektrodlar
ba¤lan›p deney bafllad›¤›nda, iflkenceci adam bitkiye yaklaflt›¤›nda kaydedici alet ç›lg›na döndü. Bitkinin
korkup dehflete düfltü¤ü apaç›k ortadayd›. Elinden gelse kendini pencereden afla¤› atacak ya da iflkencecinin
üzerine sald›racakt›.
Kötü adam›n odadan ç›k›p iyi adam›n
içeri girmesinin üzerinden saniyeler geçmeden sardunya yat›flt›. Dalgalanmalar
söndü, çizgiler sanki
bitkinin mutlulu¤unu
gösterircesine dümdüz
uzand›.
Bu deney de gösteriyordu ki bitkilerin
belle¤i var ve izlenimlerini uzun süre saklayabiliyorlar.
ovyet bilimadamlar›, dur durak
bilmeyen çal›flmalar› sonunda,
bitkiler aras›ndaki dayan›flmay›
da ortaya ç›kard›lar.
Sulanm›fl bir bitki, susuz kalm›fl
komflusuyla bir yolunu bulup paylafl›yordu suyunu. Cam bir kaba dikilen
m›s›r, haftalarca susuz b›rak›lmas›na
karfl›n ölmedi; çevresinde bulunan ve
normal koflullar alt›nda tutulan di¤er
m›s›rlar kadar sa¤l›kl› kald›. Sovyet
botanikçilere göre, sa¤l›kl› bitkiler bir
yolunu bulup kavanozdaki tutsa¤a su
aktar›yordu.
Bunun nas›l gerçekleflti¤inin yan›t›n› vermek ise henüz olanaks›zd›.•
S
[email protected]
Gelecek ay›: Bezelyeler aflç›y› öldürebilir
mi?
GERÇE⁄‹N GÜCÜ
Tüm gerçekler üç aflamadan geçer. Önce alaya al›n›rlar;
sonra kendilerine fliddetle karfl› ç›k›l›r
ve son olarak ise do¤ruluklar›n›n çok aç›k oldu¤u ilan edilir.
Arthur Schopenhauer
94
Sporun
Dünyas›
Metin Gören
Dün Dündü Ama
Dün Bugün De¤il
Türk insan›n›n sporu ne denli sevdi¤ini tart›fl›yoruz son
y›llarda. Olumsuzluk içeren belgeleri önümüze
koydu¤umuzda ise bir soru geliyor akl›m›za, yan›t bekleyen;
''Neden böyle olduk?''
OYSA K‹ ARfi‹V BELLEKLER‹M‹Z‹N
kare kare çekti¤i fotograflar›n tümünde kalabal›k sporcu topluluklar›n› ve
onlar› izlemeye gelen binlerce sporseveri görüyor, sorunun yan›t›n› an›nda
verebiliyoruz.
Y›l 1960. Ankara 19 May›s Spor
Kompleksi’nin atletizm sahas›nday›z.
Türkiye Atletizm fiampiyonas›n›
izliyoruz. Balkanlar›n geçemedi¤i atlet
Ekrem Koçak'› görüyorum. Büyük
fiampiyon Cahit Önel'i izliyorum,
›s›n›yor. Yan› bafl›nda yüksek atlama
rekortmeni Çetin fiahiner var. Gül
Çiray orada, Y›ld›ray Pagda, Turgay
Renklikurt, Caner Konvur, Türkiye
95
BD MART 2015
Y›l 1960. Türkiye Atletizm fiampiyonas›n›
izliyoruz. Balkanlar›n geçemedi¤i atlet
Ekrem Koçak'› görüyorum. Büyük
fiampiyon Cahit Önel'i izliyorum...
rekortmeni sprinter Ayd›n Onur, k›sa
deparlar atarak biraz sonra bafllayacak
yar›flmaya haz›rlan›yor.Ve daha nice
flöhretleri.
B‹R TOPRAK YI⁄INI ÜZER‹NE
kurulan tahta tribünleri dolduran
binlerce spor severi hayranl›kla izliyorum. Yorumlar›n› keyifle dinliyorum; ''Bin beflyüz metre yar›fl› çok
çekiflmeli geçer. Benim favorim
Ekrem Koçak ama Cahit Önel'i de
akl›m›zdan ç›karmayal›m.''
Atletizm alan› renkli simalarla
dolup taflm›fl. Uzun mesafe atleti
Abdullah Kökp›nar tribünde arkadafllar› dek
heyecanl›. Nuri
Turan ile daha
sonra Federasyon
Baflkan› olacak Jerfi
F›ratl› sohbet
ediyor, kuflkusuz
konu atletizm. Ve
bir keyif armonisi
yaflan›yor, bir pazar
günü, baflkentin
96
atletizm sahas›nda.
Dün dündü ama bugün dün de¤il.
Y›l 1957. Adana Yüzme Havuzunday›z. Türkiye Yüzme ve Su Topu
fiampiyonas› var. Galatasaray
tak›m›ndan Engin Ünal suya dal›yor,
kelebek ve kurba¤alama stillerinde
rekorlar k›rarak ç›k›yor. Adanal›
Behçet Kurtiç s›rt üstünde yeni bir
rekora imza at›yor. Adana Demirspor
kulübünden Ünsal Fikirci, Galatasaray'dan Y›lmaz Özüak rekorlara
doymuyor. Erdal ve Mustafa Acet
kardefller harikalar yarat›yor.
Ve su topu karfl›laflmas›nda, tarifi
çok zor bir final karfl›laflmas› izliyoruz.
Adana DemirsporGalatasaray su topu
maç›nda o gün tam
24 Türkiye
rekoru k›r›l›yor.
BD MART 2015
Bir yanda Adana Demirspor, öte
yanda Galatasaray. Karfl›laflmay›
9-7 Yenilmez Armada ünvanl› Adana
Demirspor Tak›m› kazan›yor. Büyük
sporcu Muharrem Gülergin'in yedi
golüne karfl›n, sar› k›rm›z›l› tak›m›n
gol makinas› Y›lmaz Özüak dört
golde kal›yor. Binlerce seyircinin spor
keyfine diyecek yok, ''Ne maçt› ama!''
yorumlar›yla. O gün tam 24 Türkiye
rekoru k›r›l›yor.
lu, Gülali Özbey ve de¤iflmeyen
rakibi Ertan Y›lmaz ve daha nice
flöhretler. Ve unutulmaz antrenörler
Bülent Kiter, Emrullah Sultan.
Yaflanm›fl ve yaflanmas› olas› spordan
kaynakl› mutluluklar.
Dün dündü ama bugün dün de¤il.
Peki ne de¤iflti? Bir bilene sorsan›z yan›t› kolay verir, ''Ne sen sor, ne
ben söyleyeyim.”
Kuflkusuz, adam sendecilik.
Hepsi birer y›ld›z olan Seyfi Tatar,
Celal Sandal, Kemal Sonunur,
Eraslan Doruk, Nazif Kuran
ve daha nice flöhretler boks sporunu
zirveye tafl›m›flt›...
Dün dündü ama bugün dün de¤il.
Y›l 1970'den 1980 'e de¤in uzanan
uzunca bir zaman dilimi. Ankara
Atatürk Spor Salonu yine dolup
tafl›yor. Türkiye Boks fiampiyonas›,
yedi bin kiflilik salonda, on bine dek
uzanan seyirci ç›lg›nl›¤›yla her y›l bu
görüntüde yap›l›yor. Müthifl yetenekler bir arada, 51 kilodan bafllayan ve
81 kiloya de¤in uzanan resital, Türk
insan›n›n yap›s›na uygun boks sporunu o y›llarda zirveye tafl›yor. Hepsi
birer y›ld›z olan Seyfi Tatar, Celal
Sandal, Mehmet Kumova, Kemal
Sonunur, Eraslan Doruk, Nazif
Kuran, Engin Yadigar, Nuri Ero¤-
Kuflkusuz görevi ihmal. Tesisleflmede,
alt yap›lara do¤ru yat›r›m yapmamakta
ve sporu siyasetin mihenk tafl› yapmaktaki israrda. En önemlisi bilinçsizce yat›r›m...
B‹R SPOR BAKANI KÜRSÜYE ÇIKIP,
''Hiç merak etmeyin Sar›kam›fl'a 15
bin seyirci kapasiteli stadyum yapaca¤›m.'' fleklindeki söylemi arflivlere
düflse bile an›msand›¤›nda kahkaha
sesleri duyulur uzaktan uza¤a.
Sar›kam›fl'a modern bir kayak
merkezi yap›laca¤›n›n müjdesini verebilmek say›n bakan›n hiç akl›na gelmediyse, izleme boykotunu sürdüren
97
BD MART 2015
Sonuçta;
sporumuzu
tükettik hep
birlikte
izleyicinin suçu ne olabilir. Y›l›n sekiz
ay› karla örtülü bir ilçenin futbola
de¤il, kayak sporuna gereksinim
duydu¤unu, say›n bakan “sa¤›r sultan”a bile baflvursa yan›t›n› alabilirdi.
Türk halk› neden sporu sevmiyor?
Çünkü; profesyonel kavram›n son
y›llardaki öfke makinas› futbolu dayatma yoluyla sevdirmeye çal›flt›n›z, bu
insanlara....
KAL‹TEY‹ ORTADAN KALDIRDINIZ,
temafla spor etiketli bir yap›y›, üç-befl
kulübün ç›kar› haline getirdiniz.
Transfer çal›flmalar›n›z yanl›flt›, ay›rd›nda olamad›n›z. Dengeli bütçe
yerine bakkal defteri gibi
hesaplarla, kulüpleri borç
batakl›¤› haline getirdiniz.
Medyan›n reyting u¤runa
yapt›¤› yanl›fll›¤› adeta
koz gibi kulland›n›z,
taraftar› ayr›flt›rd›n›z,
insanlar› biribirine düflürdünüz. Amatör sporlar
dizisi alt›nda hizmete
uyan tüm federasyonlara,
özerklik gibi mükemmel
bir anlay›fl›n yap›s›n›
yanl›fl anlatt›n›z, yanl›fl
ifllere girifltiniz. Sonuçta; sporumuzu
tükettik hep birlikte.
fiimdi anlams›z bir kavgan›n orta
yerinde (sözde!) spor yap›yoruz,
(sözde!) izliyoruz.
Ben elli y›ll›k bir spor yazar›
olarak, o eski günleri özlüyorum. Bir
sabun gibi elimizden kay›p giden o
umut içerikli o y›llar› çok özlüyorum.
Ve o harika sporculara bugünün olanaklar› sunulsayd›, fleref kürsüleri
san›r›m uzunca y›llar tekelimizde olurdu, diye düflünüyorum.
Üzgünüm...
Dün dündü ama bugün dün de¤il.•
[email protected]
DER‹N SAYGI
Tüm görünümü ve zerafetiyle gerçek bir han›mefendi oldu¤u hemen
anlafl›lan ve yafl› ortan›n az üstünde olan bir kad›n,
eczac›n›n kula¤›na uzanarak f›s›lt›yla sordu:
“A¤aran saçlar için boyadan daha uzun ömürlü bir fleyiniz var m›?”
Eczac› çevresinde bak›n›p, kendilerini kimsenin izlemedi¤ini
görünce, ayn› f›s›lt›l› ses tonuyla flöyle yan›t verdi:
“Derin bir sayg›dan baflka bir fleyimiz yok, efendim.”
98
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan
Tekin Özertem
Her y›l 27 Mart günü, 1961 y›l›ndan bafllayarak, Dünya
Tiyatrolar Günü olarak kutlanmakta, dünyan›n dört bir
yan›nda. Nedeni tiyatro sanat›n›n insanlar aras›ndaki bar›fl
ve dostlu¤u güçlendirici yönünü ve önemini vurgulamak,
insan yaflam›ndaki gereklili¤i konusunda toplumsal bilinci
güçlendirmek. UNESCO’nun çat›s› alt›ndaki Uluslararas›
Tiyatrolar Birli¤i (1) taraf›ndan önerilerek benimsenmifl
bu çok özel anlaml› gün.
Tiyatro sanat›n›n ne zaman ve nas›l ortaya ç›kt›¤›n› bilmiyoruz.
Bu konuda çeflitli tahmin ve varsay›mlar söz konusu. Ama
temelinde insan›n taklit içgüdüsünün yatt›¤› konusunda hemen
hemen herkes hemfikir.
99
BD MART 2015
m›z birinin ustaca resmedilmifl portresinin bizde uyand›rd›¤› hofllanma/
be¤eni ile bir baflka ustan›n soyut
tablosu karfl›s›nda duydu¤umuz
hazdan yola ç›karak aç›klamak mümkün Aristoteles’in neyi ifade etmek
istedi¤ini. Ama yetmez. En iyisi,
Poetika’y› okuyup sanat›n/fliirin gizini
Aristoteles ile birlikte yeniden
keflfetmek; kendimizi yenilemek.
Aristoteles MÖ 384-322
Bu görüflü ilk kez MÖ 300’lü y›llarda
enine boyuna tart›flan Aristoteles (2)
olmufl. Sanata dair görüfl ve düflüncelerini bir bütün olarak ele al›p irdeledi¤i Poetika adl› eserinde ifade etmifl.
Ona göre sadece tiyatro sanat›n›n de¤il
tüm güzel sanatlar›n anas› taklit
içgüdüsü… Taklitten hofllanmam›z›n
nedeni ö¤renmekle elde edilen ödül
ve bu ödülün verdi¤i haz Aristoteles’e
göre. Bu kan›s›n› bildi¤imiz fleylerin
taklidi ile bilmedi¤imiz fleylerin
taklidinden duyulan hazlar diye ikiye
ay›rarak aç›klam›fl.
Bildi¤imiz fleylerin taklidinden
hazetmemizin taklit edileni keflfetmekten; bilinmeyenin taklidinden duyulan
hazz›n da taklidin ard›ndaki duygu
ve yetene¤i keflfetme/ö¤renme iste¤inden kaynakland›¤›n› ileri sürmüfl.
Basitçe ifade edecek olursak tan›d›¤›100
, durduk yerde yazmam›fl Poetika’y›. Araflt›rmac› düflünürler, neden olarak Sokrates’in(3)
ö¤rencisi Platon’un(4) Devlet adl›
eserinde “taklit” üzerine öne sürdü¤ü
görüflleri iflaret ediyorlar…
Devlet adl› eserinde tragedya,
komedya ve destan/ epik olmak üzere
üçe ay›rd›¤› fliir sanat›n›n taklide
dayand›¤›n›; taklit sanatlar›n›n devlet
için gereksiz ve zararl› oldu¤unu öne
sürmüfl Platon. Ona göre iyi taklit,
erdemlerin taklidi. Kötünün, yanl›fl›n
taklidi / konu edilmesi gereksiz ve
devlet için zararl›. Komedi izlerken
gülen seyirciyi, gülünç olanla ayn›
Platon MÖ 427-347
BD MART 2015
Platon’un
Devlet adl› eserini
sekiz y›l ö¤rencisi
oldu¤u, Sokrates’i
ölüme mahkûm
etmeyecek devlet
düzeni aray›fl›ndan
yola ç›karak yazd›¤›
söylenir.
düzeye inmekle; tragedya izlerken
göz yafl› döken seyirciyi de utanmazl›kla itham etmifl. Gerekçesi de bu
taklitler / gösteriler, izlenir ya da
dinlenirken verilen güçlü tepkilerin
gerçek yaflamda yeri olmad›¤›. Bu
oluflumun halk› k›flk›rtma ve devlete
zarar verme olas›lı¤›. Zarars›z olsa da
erdemlerin taklidinin, iyi taklidin
devlete bir yarar› olmayaca¤›…
Böyle demifl...
Ama e¤er gerçekçi fliir yani
tragedya, komedya ve destan; düzenli
bir devlet yap›s› içinde var olmas›n›n
gereklili¤ini kan›tlar ise amenna
diyerek kap›y› aral›k b›rakmay› da
ihmal etmemifl. T›pk› alt›n (Yöneticiler), gümüfl (Bekçiler, askerler), bak›r
(‹flçiler, çiftçiler, zanaatkarlar) diye
üçe ay›rd›¤› toplumu oluflturan s›n›fsal
katmanlar›n çok kesin olmad›¤›n›;
alt›nlar aras›ndan zaman zaman bak›rlar›n, gümüfllerin; bak›rlar aras›ndan
da gümüfl ve alt›nlar›n ç›kabilece¤ini
söyledi¤i gibi… Bizdeki; bir alimden
bir zalim, bir zalimden bir alim do¤ar
sözü de Platon’un bu öngörüsünün
farkl› bir yans›mas›.
yazar› Aristoteles
asl›nda bu Platon’un ö¤rencisi. Atina'
daki okulu Akademia’ya girdi¤inde
17 yafl›nda. Y›l, MÖ 367-366… Ö¤retmeninin bu görüfllerine karfl› ç›kt›¤›
Poetika’y› da MÖ 362 -360 y›llar›nda,
ö¤retmeni hayattayken yazm›fl.
Taklide dayal› sanatlarda, gerçekçili¤in ve yarat›c› düfl gücünün toplum
ve insanl›k için önemini, olmas›
gereken ile olmamas› gerekenleri örne¤in insanlar›n bedensel kusurlar›
ile alay edilmemesi gibi - gerekçeleriyle aç›klam›fl. Estetik aç›dan bu
sanatlar› -tragedya, komedya, destankarfl›laflt›rm›fl ve tragedyan›n üstünlü¤ünü vurgulam›fl. Poetika, bugün de
tiyatro sanat› üzerine yaz›lm›fl
101
BD MART 2015
eserlerin en önemlilerinden biri. Eserin
bir baflka önemi de demokrasi karfl›t›
Platon’un devlet için zararl› ve tehlikeli gördü¤ü tiyatro sanat›n›n da
içinde yer ald›¤› taklide dayal› sanatlar›n, anayasal devlet düzeninden /
politeiadan yana ö¤rencisi Aristoteles
taraf›ndan önemsenip yüceltilmesini
belgeliyor olmas›.
Platon’un, Devlet adl› eserini sekiz
y›l ö¤rencisi oldu¤u, Sokrates’i ölüme
mahkûm etmeyecek devlet düzeni
aray›fl›ndan yola ç›karak yazd›¤› söylenir. Ard›nda yaz›l› bir belge b›rakmad›¤› için tüm görüfl ve düflünceleri
gibi ö¤retmeni Sokrates’in Savunmas›’n› da bize o aktarm›flt›r. Demokrasi
karfl›tl›¤›n›n nedeni belki de ö¤retmeninin Atinal› demokratlar taraf›ndan
haks›z yere suçlanarak, hiçbir suçu
yok iken “gençleri tanr›lara karfl›
k›flk›rtmak” gibisinden bir suç icat
edilerek ölüme mahkûm edilmifl
olmas›. Kim bilir?
Burada bir hususu belirtmekte de
önemli bir yarar var. O da köleci bir
toplum olan, kad›nlar›n eflit vatandafllar olarak kabul edilmedi¤i bir demokrasi, Atina demokrasisi… Aristoteles’in de ö¤retmeni Platon gibi ideal
devleti tasarlarken s›n›fsal
ayr›mc›l›¤› ve kölecili¤i ola¤an
saymas›…
Toplumlar›n,
filozoflar›n kral,
ya da krallar›n filozof
oldu¤u güne kadar
rahat ve huzur yüzü
görmeyeceklerini
söyleyen Platon’un
ütopik Devlet’i
hiçbir zaman
gerçekleflemedi...
Tiyatro Günü’nü kutlad›¤›m›z bu ay Poetika’dan - k›y›s›ndan
köflesinden de olsa- söz etmemin
nedeni kökeni taklide dayanan tiyatro
sanat›n›n Platon gibi bir düflünürü
nas›l ürküttü¤ü. Sanatta gerçe¤in ifade
edilmesinin engellenmesi gerekti¤ini
‹lk Ça¤ sonlar› ve Orta Ça¤
Hristiyanl›k anlay›fl› ile sarmalanm›fl
tiyatro korkusunun- tiyatronun gerçek
yaflam›n aynas› olmas›n›n verdi¤i
ürküntünün -az geliflmifl ülkelerin az
geliflmifl yöneticileri taraf›ndan hâlâ
102
savunmufl olmas›n›n flafl›rt›c›l›¤›. Buna
karfl›n en gözde ö¤rencisi Aristoteles’in savundu¤u sanat›n toplum ve
devlet aç›s›ndan gereklili¤inin günümüzde tafl›d›¤› önem.
, Platon ve Aristoteles… Bu üç bilge, ayn› zamanda Bat›
felsefesinin temel tafllar›. Özellikle
Platon, Hristiyan inanc›n› yüz y›llarca
büyük ölçüde etkilemifl. 12. Yüzy›l›n
sonuna kadar… MS 200’den bafllayarak Rönesansa kadar uzanan süreçte
Hristiyan din adamlar› taraf›ndan
tiyatronun yasaklanmas›nda, fieytan›n
Kilisesi olarak ilan edilmesinde Platon’un görüfllerinin de pay› olsa gerek.
BD MART 2015
sürdürülmek isteniyor olmas›nda da
yine Platon’un düflünce ve endiflesi
hakim. Sadece bir farkla:
Sürdürdükleri devlet düzeninin
kendilerine sa¤lad›¤› ç›karlar›n gerçeklerin taklidinden zarar görece¤i
korkusu… Ama korkunun ecele
faydas› yok. Ayr›ca insanlar›n bu tür
düflüncelerin pefline tak›ld›klar› günler
de çok gerilerde kald›.
Toplumlar›n, filozoflar›n kral, ya
da krallar›n filozof oldu¤u güne kadar
rahat ve huzur yüzü görmeyeceklerini
söyleyen Platon’un ütopik Devlet’i
hiçbir zaman gerçekleflemedi... Bilge
devlet adamlar› taraf›ndan yönetilece¤imiz günler henüz ufukta görünmüyor… Ama Platon’un küçümsedi¤i
demokrasi, o günlerden bu güne her
fleye ra¤men çok yol ald›.
anlay›fl›n›n geçirdi¤i bu evrimin her aflamas›nda en
büyük pay bilim ve bilimi besleyen
güzel sanatlar›n. Öncelikle de Tiyatronun! Ülkemizde Dünya Tiyatrolar
Günü 1978 y›l›ndan bu yana kutlanmakta. ‹lk ulusal bildiri de Muhsin
Ertu¤rul taraf›ndan kaleme al›nd›. Bu
nedenle yaz›m› Türk Tiyatrosuna can
ve yön veren onun bildirisinden bir
al›nt› ile sonland›rmak istiyorum:
Muhsin Ertu¤rul
“…Derler ki, tiyatro üçüz do¤mufl
bir sanat koludur: Yazar, oyuncu ve
seyirci. Bunlar birbirinden ayr›l›rsa
ortada tiyatro kalmaz. Oysa ben diyorum ki, günün en önemli sorunlar›n›
ka¤›da aktaran yazar da, onlar›
sahnede dile getiren sanatç› da sizin
aran›zdan ç›km›flt›r. Onun için biz bir
bütünüz. Teker teker düflüncelerimiz
ayr› olabilir, ama dertlerimiz birdir.”
‹flte size demokrasi!
Dünya Tiyatrolar gününüz kutlu
olsun... •
[email protected]
1-International Theatre Institute, 2-Aristoteles:
MÖ 384-322, 3-Sokrates: MÖ 469-399
4-Platon: MÖ 427-347
B‹LGELERDEN SÖZLER
"Kelimelerin gücünü anlamadan, insanlar›n gücünü anlayamazs›n."
***
"Bilmeyen ve bilmedi¤ini bilen çocuktur. Ona ö¤retin.
Bilen ve bildi¤ini bilmeyen uykudad›r. Onu uyand›r›n.
Bilmeyen ve bilmedi¤ini bilmeyen aptald›r. Ondan sak›n›n.
Bilen ve bildi¤ini bilen liderdir. Onu izleyin. "
Konfüçyus
103
D
ünyan›n en çok üreten yazar›n›n Balzac, en çok beste yapan›n da Mozart
oldu¤u söylenir. ‹lk Ça¤ felsefecileri bilinmeden Marx ve Engels'i anlamak
zordur. Einstein m› daha zekidir, Mozart m›? Mafyan›n kurucusu
Medici Ailesi midir? Felsefenin yeniden canlanmas›na Higgs parçac›¤›
m› neden oldu? Gustave Flaubert'in ünlü roman› Madame Bovary,
ahlaks›zl›¤a teflvikten yarg›lan›rken, Dostoyevski'nin k›z› Sonya'n›n so¤uk
alg›nl›¤›ndan ölmesi midir Karamazov Kardefller'i yaratan?
Descartes'›n bir bale müzi¤i, Rousseau'nun bir senfoni bestelemesi
matematik konusundaki dehalar›ndan m› kaynaklan›r?
Bunlar› ve daha bir çok fleyi merak ediyorsan›z bu kitap tam size göre..
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tarihten Damlalar
Mümtaz ‹dil
MAFYANIN
DO⁄UfiU
2
lk Bölümden Özet: 15. yüzy›l›n ortalar›nda Floransa, tefecilikle zengin olan
ailelerin egemenli¤i alt›nda inliyordu. Bu aileler borçlar›n› ödemeyen müflterilerini
ölümle cezaland›r›yor ve buna kimse müdahale edemiyordu. Sonunda flehrin
yönetimi en zengin aile olan Mediciler’e geçmifl, Hanedan›n kurucusu Cosme de
Medici’nin ölümüyle yönetim torunlar› Lorenzo ve Julien’e kalm›flt›. Diplomatik bir
zekaya sahip Lorenzo, halkla aras›n› iyi tutarken kentin varl›kl› ve soylu ailelerine
Floransa’y› dar ediyordu. Medicilere düflman olan Pazzi ailesi, mali durumu zorda
olan Katolik Kilisesi’ne baflvurarak bir komplo giriflimi için ”kan dökülmemesi”
flart›yla Papa’n›n r›zas›n› ald›... 26 Nisan 1478 gecesi Floransa’da Medicilerin
saray›nda düzenlenen ziyafette her iki kardefle yönelik bir suikast planlanm›fl zay›f
bünyeli Julien’in geceye kat›lamamas› nedeniyle katillerin plan› yar›da kalm›flt›...
‹
105
BD MART 2015
uikast ekibi zamanlar›n›n giderek
darald›¤›n›n fark›ndayd›. ‹fller
uzad›kça, darbenin ortaya ç›kmas›
da kolaylaflacakt›, zira bir çok insan
bu darbeden haberdar olmufltu bile.
Bir flekilde bunun Medicilerin kula¤›na gitmesi her fleyi altüst edece¤i gibi,
kendi hayatlar›n› da tehlikeye
sokuyordu. Medici ailesine yak›n
insanlar; “gazetecilerle, sanatç›larla,
siyasetçilerle bir toplant› yapal›m,
Floransa’n›n, Roma’n›n durumunu
konuflal›m, önerilerini alal›m. Medici
ailesini yok etmek için bir hamle
yap›l›yor, bunun engellenmesi gerek,”
diye düflünebilirlerdi.
Son bir flans önlerine düflüverdi:
Ertesi gün ö¤leden sonra Sainte-Reparate Katedrali’nde yeni Kardinal
dua edecekti. ‹ki Medici’nin buraya
kat›lmamas› düflünülemezdi. Gerçi
hep ayn› fley olmufl, “düflünülemeyen”
fley bafllar›na gelmiflti, ama bu kez
genç Julien’in de gelece¤ine kesin
gözüyle bak›yorlard›.
Lorenzo de Medici
alt›nda can verirken, Baflpiskopos
Salviatti de silahl› adamlar› ile
harekete geçerek saray› iflgal edecekti.
¤leden sonra saat ikide kiliseye
geldikleri zaman darbecileri
bir sürpriz daha bekliyordu:
Lorenzo oradayd›, ama Julien yine
ortal›kta yoktu. Art›k kaybedilecek
zaman kalmam›flt›. Francesco Pazzi
K‹L‹SEDE DEHfiET
Kilise içinde cinayet ifllemek her ne
kadar hofl karfl›lanmasa da tanr› kat›nda, darbecilerin yapaca¤› fazla bir fley
yoktu. Ama aralar›ndan buna itiraz
eden de oldu: Suikast iflini üstlenen
Montesecco özür dileyerek, art›k bu
hareketin içinde olamayaca¤›n›
belirtti. Onun yerine komploya dahil
olan iki rahip, Antonio ve Stefano bu
ifli üstlendiler. Suikast, kutsal flaraba
ekme¤in band›r›ld›¤› anda gerçekleflecekti. Çanlar›n çalmas› harekete
geçme iflareti say›lacakt›. Kilisede
Lorenzo ile Julien hançer darbeleri
106
Julien de Medici
BD MART 2015
Julien de Medici’nin öldürülüflü
ile genç Bandini, kiliseden ayr›l›p
Julien’i bulmaya gittiler. Julien evdeydi. Onunla hofl bir sohbete bafllad›lar,
güldürdüler, yak›nlaflt›lar ve kiliseye
birlikte gitmeyi önerdiler. Son derece
so¤ukkanl›yd›lar. Macchiavelli onlar›n bu so¤ukkanl›l›klar› için daha
sonralar› flöyle yazacakt›: “Gerçekten
iktidara lay›k kiflilermifl.”
onunda iki kardefli bir araya
getirmeyi baflard›lar. Julien ve
Lorenzo Medici kardefller en ufak
bir kuflku bile duymaks›z›n ayini
izlemekteydi. Bir kilisede, bir rahibin
önünde, tanr›n›n evinde birinin baflka
birini öldürebilece¤i ak›llar›n›n ucundan bile geçmiyordu. Rahip kutsal
flarap kab›n› kald›rd›, çanlar çalmaya
bafllad›. O anda Francesco Pazzi ve
Bandini hançerlerini
çektiler. Önce Bandini
vurdu. Jülien darbeyi
tam gö¤sünün ortas›na
yemifl, sars›lm›fl, bir iki
ad›m gerilemifl, sendelemifl ve yere y›¤›lm›flt›.
Francesco hemen üzerine at›ld›, hançerini
Julien’in vücuduna
ac›mas›zca bat›r›p
ç›kar›yordu. Bu arada
kendinin de a¤›r biçimde yaralad›¤›n› neden
sonra fark edecekti.
Di¤er yandan Antonio
ile Stefano da Lorenzo’
nun üzerine at›lm›fllard›. Lorenzo, kardefline
göre daha uyan›k ve
deneyimliydi. Pelerini
ile gelen ilk sald›r›lar› savufltururken,
bo¤az›ndan yaraland›, ama bu onu
yere y›kmad›. ‹ki acemi katil Lorenzo’
nun direnifli karfl›s›nda duraksad›lar.
Bu andan yararlanan kilisedeki Lorenzo’nun sad›k adamlar› hemen etraf›nda
güvenlik çemberi oluflturdu. Ama bir
anl›k tereddütten s›yr›lan Francesco
ve Bandini hançerlerini rastgele savurmaya bafllad›lar. Bu arada Lorenzo’
nun sad›k adamlar›ndan Francesco
Nori’yi öldürdüler.
Lorenzo ellerinden kaçmay›
baflarm›fl ve kilisenin güvenli bir
odas›na s›¤›nm›flt›.
DARBE BAfiARISIZLIKLA
SONUÇLANIYOR
Kilisedeki Lorenzo taraftarlar› soka¤a
f›rlay›p, “Yetiflin, Lorenzo’yu
107
BD MART 2015
öldürmeye çal›fl›yorlar. Julien’i
öldürdüler. Lorenzo’yu kurtar›n,”
diye ba¤›rmaya bafllad›lar. Darbe
baflar›s›zl›kla sonuçlanm›flt›. Halk
Medicilerden yanayd›.
ilisedeki bu dehflet anlar›ndan
haberdar olan Baflpiskopos
Salviatti, 50’ye yak›n silahl›
adam›yla saraya s›zd›. Amaç Medici
saray›n› ele geçirip iktidarlar›n› ilan
etmekti. Demir kap›dan içeri girdiler
ve en büyük hatalar›n› yapt›lar. Saray
kap›s› ancak içeriden özel flifreyle
aç›labiliyordu ve onlar da flifreyi
bilmiyorlard›. Kendi kendilerini kapana k›st›rm›fllard›. Salviatti, adamlar›yla
birlikte Floransa Valisi Petrucci’nin
bulundu¤u yere ç›kt›. “Papa hazretlerinin emriyle tutuklusunuz,” dedi.
Vali yan›t›n› adamlar›n› ça¤›rmakla
verdi ve Salviatti’nin tüm adamlar›
orac›kta bo¤azland›. Salviatti ise
tutuklanm›flt›.
Tam bu s›rada at›yla birlikte her
fleyi düzenleyen yafll› Jacopo Pazzi
saraya geldi. Ard›ndaki çapulcu ordusu “Özgürlük! Özgürlük!” diye
ba¤›r›yordu. Macchiavelli, “Halk bu
ça¤r›ya kat›lmad›,” diye yazar. “Zira
Floransal›lar için özgürlük o s›ralarda
hiçbir anlam ifade etmiyordu.”
Meydanda toplanan kalabal›¤›n
aras›nda kay›n biraderi Semiztori,
yafll› Jacopo Pazzi’ye seslendi:
“Bu ne rezalet Jacopo? Durma
evine dön! Burada herkes en az senin
kadar Floransa’n›n iyili¤ini ister ve
özgürlüklerine düflkündür.”
Bu sa¤duyunun sesiydi. Jacopo
o an adamlar›n› da yan›na katarak
108
kentten uzaklaflt›. Suikast tüm kentte
duyulmufltu.
Genç Julien’in öldürüldü¤ü haberi
Floransal›lar› adeta ç›lg›na çevirmiflti.
Petrucci’nin emriyle Baflpiskopos
Salviatti ile sa¤ kalan adamlar› çoktan
saray duvar›na as›lm›flt›. Halk cesetleri
yere indirerek parçal›yor ve m›zrak
uçlar›na takarak kentte dolaflt›r›yordu.
Floransa ç›ld›rm›flt›. Herkes “hainlere
ölüm” diye naralar at›yor, kentin
sokaklar›n› inletiyordu. Lorenzo
ç›lg›nca alk›fllan›yor, balkona ça¤r›l›yor, o da balkona ç›karak sevgili
Floransal›lara teflekkür ediyordu.
Çocuklar bile Pazzi av›na ç›km›fllard›.
Bu ailenin fertlerinden baflka, dostlar›
ve hizmetçileri de öldürülüyordu.
Köfleye buca¤a saklanan, kad›n ve
köylü k›yafetiyle kentten kaçmaya
çal›flan Pazzi mensuplar› tek tek
yakaland›lar ve saray›n duvar›na
as›ld›lar.
uvardaki cesetler giderek art›yordu. Pazzi’lerin iki acemi
rahibi Antonio ve Stefano da
ayn› flekilde duvara as›ld›lar, ama
as›lmadan önce kulaklar› ve burunlar›
kesildi. Halk flimdi de Pazzilerin
saray›na hücüm ediyordu. Julien’in
BD MART 2015
katili Francesco bir odada, kendi
baca¤›nda açt›¤› yaran›n ac›s›yla k›vran›yordu. Çevresinde toplananlar
küfretmeye, yüzüne tükürmeye bafllad›lar. Francesco hiç ürkmeden, cesaretini yitirmeden etraf›nda toplananlara küstah bak›fllarla bak›yordu. Francesco’yu ç›r›lç›plak soyarak kent
sokaklar›nda dolaflt›rd›lar. Francesco
yine de metanetini kaybetmiyordu.
Ne bir yak›nma, ne bir s›zlanma, küfür
veya baflka bir fley. Yüzüne tükürenlerin gözlerinin içine dik dik bakmaya
devam ediyordu. Saraya kadar götürdüler. Bir tarihçi, “‹pi boynuna, geçirdiler, sonra beline bir tekme vurup
kale duvar›ndan afla¤› att›lar. Bofllukta bir süre salland›. Birkaç kez Baflpiskopos’un cesedine çarpt›, sonra
bacaklar› titredi ve son kez gözlerini
aç›p etraf›na bir bakt›. Ard›ndan da
kendisine edilen küfürleri duyamaz
oldu,” diye anlat›r.
Sular Duruluyor
Birkaç saat içinde genç Julien’in intikam›, hem de çok kanl› biçimde al›nm›fl, yüze yak›n kad›n, erkek, genç,
yafll› yakalan›p as›lm›fl, bo¤azlanm›fl
hatta paramparça edilmiflti. Yafll›
Jacopo Pazzi kaçmay› baflarm›flt›.
Appeninler geçidinde da¤ köylüleri
taraf›ndan yakaland›. Kendisini bekleyen korkunç sondan en ufak kuflkusu
bulunmad›¤› için üzerindeki tüm paralar› köylülere verip kendisini teslim
etmemelerini, orac›kta öldürmelerini
istedi. Ama bunlar boflunayd›. Saray
muhaf›zlar›na teslim edildi. Floransa’
ya getirildi. 27 Nisan sabah› da as›ld›.
Resmi makamlar cesedin önce Santa
Croce’deki aile mezarl›¤›na gömülmesine izin verdiler, ama daha sonra
ihtiyar Pazzi’nin hayaletinin ortal›kta
dolaflt›¤› söylencesi karfl›s›nda mezar›
yeniden aç›l›p, ceset ç›kar›ld› ve kentin
çok uzaklar›nda bir yere, bofl bir alana
b›rak›ld›. 17 May›s’ta ceset yeniden
ortaya ç›kacakt›. Floransal› çocuklar
Jacopo Pazzi’nin çürümek üzere olan
cesedini bulumufllar, boynuna bir ip
geçirerek kap› kap› dolaflt›rmaya
bafllam›fllard›: “Aç›l›n, senyör Jacopo
Pazzi geldi!”
acopo Pazzi olay› böyle tüyler
ürpertici olayla sürüp gidince hükümet ifle yeniden el koymak zorunda
kald›. Sonunda ceset Rubaconte
köprüsü üzerinde Arno nehrine at›ld›
ve böylelikle bir daha geri dönmemek
üzere Jacopo Pazzi’den Floransa kurtuldu. Katillerden yaln›zca biri, Julien
de Medici’ye ilk hançeri saplayan
Bandini bir yolunu bulup kaçm›fl ve
‹stanbul’a s›¤›nm›flt›. Ama Lorenzo
onun izini bulmakta gecikmedi. Osmanl› Padiflah› Fatih Sultan Mehmet’
ten Bandini’yi iade etmesini istedi.
Fatih, bir kilisede cinayet ifllemifl bu
adam›n ba¤›fllanmamas› gerekti¤ini
düflündü¤ünden Bandini’yi Lorenzo’
ya teslim etti. Darbe girifliminden tam
bir y›l sonra 29 Aral›k 1479’da Bandini Floransa’da idam edildi. Lorenzo,
Leonardo da Vinci’ den, bu idam
sahnesinin resmini yapmas›n› istedi.
Floransa’da çok kanl› bir dönem
kapanm›flt›, ama kara bulutlar bir süre
sonra yeniden Floransa semalar›nda
kümelenmeye bafllayacakt›.•
J
[email protected]
109
11
değerli grafik ustamızın belge ve bilgileriyle yer aldığı Türk Grafik Tasarım
Tarihi'ne önemli ölçüde ışık tutacak ilk ve tek kaynak kitabı. Kitapta yer alan Ebüzziya
Tevfik, Kenan Temizan, Münif Fehim, ‹hap Hulusi Görey, Emin Bar›n, At›f Tuna, Mesut Manio¤lu,
Mengü Ertel, Sait Maden Turgay Betil, Necati Abac› grafik sanatlar dünyamızın iz bırakan
sanatçılarıdır. Bugünün olanaklarıyla karşılaştırılamayacak kadar güç koşullarda
kendilerini yetiştiren bu isimler, sadece grafik değil, sanatın hemen her alanında
önemli çalışmalar yapmışlardır. Grafik ve tasarımla ilgilenen, ilgi / sevgi duyan,
meslek olarak icra eden herkesin arşivinde bulunması gereken bir kaynak eser...
Alternatif Yay›nc›l›k: www.grafikkitaplari.com
Robinson: www.rob389.com
Analiz Yay›nc›l›k: wwwsatrancdukkanim.com
Dünya Döndükçe
Sabriye Afl›r
Devrime
giden
küçük
ad›mlar:
Ruby Bridges
“‹nsanlar›n derilerinin rengine göre yarg›land›¤›” 1960’lar›n
Beyazlar›n
ABD’sinde, Yüksek Mahkeme devrim niteli¤inde bir
okuluna
kararla, siyahlar›n ayr›mc›l›¤a maruz kalmalar›n›n yasal
giden ilk siyah
dayana¤›n› ortadan kald›rm›flt›. “Eflit yurttafll›k”
çocuk
mücadelesinde bu devrimi hayata geçirmenin sorumlulu¤u
ise 6 yafl›ndaki küçük bir k›z›n omuzlar›ndayd›…
896’da tarihin en utanç verici
kararlar›ndan birine, Ayr› Ama
Eflit (Separate But Equal) düzenlemesine imza atan ABD Yüksek
Mahkemesi, farkl› ›rklara farkl›
mekânlarda hizmet verilmesini uygun
bulmufltu. Ayr›mc›l›k dönemini
bafllatan bu karardan sonra siyahlar,
beyaz Amerikal›larla ayn› okullarda
okuyamad›klar›, ayn› sosyal alanlardan faydalanamad›klar›, otobüslerde
1
bile yerlerinin ayr›flt›r›ld›¤›, kulland›klar› lavabolar›n bile beyazlar›nkinden
farkl› tutuldu¤u sanc›l› y›llar geçirdiler. Bu durum, yaflam›n her alan›nda
ikinci s›n›f insan olarak hissetmelerinin yan›nda, s›kl›kla ezilmeleri ve
alaya al›nmalar›n› da beraberinde
getirdi. Irkç›l›¤›n en yayg›n oldu¤u
Üstteki resim: Sanatç› Norman Rockwell’in, Ruby’nin
güvenlik görevlileri aras›nda William Frantz’a do¤ru
yürüyüflünü yans›tt›¤› ünlü eseri.
111
BD MART 2015
s›’yla ›rkç›l›¤›n yasal olarak
sonland›r›lmas›na giden bu
11 y›ll›k mücadele döneminde, bu hareketin en az Du
Bois, Malcolm X, Martin
Luther King ve Rosa Parks
kadar önemli bir baflka
kahraman› ve öncüsü daha
vard›: Ruby Bridges…
ABD Yüksek Mahkemesi’nin
Brown v. Board of Education Davas›’ndaki
karar› 17-18 May›s 1954 tarihli gazetelerde.
bu dönemde, çocu¤unun bir kamu
okuluna kabul edilmemesi üzerine
dava açan bir velinin itiraz›n› (Brown
v. Board of Education Davas›) görüflen Yüksek Mahkeme, 1954 y›l›nda,
yaklafl›k 60 y›l önce kendisinin oluflturdu¤u ‘Ayr› Ama Eflit’ düzenlemesinin ABD Anayasas›’na ayk›r› oldu¤una hükmetti. Ayr›mc›l›¤›n en
önemli yasal dayana¤› böylelikle yerle
bir oldu ve siyahlar›n yurttafll›k
haklar›na kavuflma mücadelesinde
kritik bir efli¤e gelindi.
froamerikan sivil haklar
hareketinin, tüm yurttafllar›n eflit olmas› gerekti¤ini
savundu¤u ve 1964’teki Sivil Haklar
Yasas› ile 1965’teki Oy Hakk› Yasa-
A
112
TÜM S‹YAH ÇOCUKLAR
‹Ç‹N… Brown v. Board of
Education Davas›’n›n
görüldü¤ü y›l, Missisippi’de dünyaya gelen Ruby
Nell Bridges, Abon ve
Lucille Bridges çiftinin
en büyük çocuklar›yd›.
Babas›n›n yeni bir ifl bulmas› üzerine
tafl›nd›klar› New Orleans’ta, kilise ve
anaokuluna devam eden Ruby Nell
Bridges, o günleri flöyle anlat›yor:
“Mahkemenin karar›ndan sonra,
New Orleans’taki kamu okullar› ›rk
ayr›m›na son vermek zorunda kalm›fllard›. 1960 y›l›n›n bahar aylar›nda,
anaokulundaki di¤er siyah çocuklarla
birlikte, Eylül’de karma okula kimin
gidece¤inin belirlendi¤i bir teste
girdik. O yaz, ailem testi geçti¤imi ve
birinci s›n›fa bafllamak üzere William
Frantz Devlet Okulu’na kay›t için
seçildi¤imi ö¤rendi. Annem için mesele yoktu ama babam ‘Bafl›m›za ifl
al›yoruz’ diye tedirgindi. Hiçbir fleyin
de¤iflmeyece¤ini ve siyahlarla beyazlar›n asla eflit muamele görmeyeceklerini düflünüyordu. Annemse benim
gelecekte iyi bir mesle¤e sahip
olabilmem için, bu yeni okulun daha
iyi bir e¤itim imkan› sunaca¤›na
BD MART 2015
inan›yordu. Sonunda
annem babam›, riskli
olmas›na ra¤men, yaln›zca kendi çocuklar›
için de¤il, tüm siyah
çocuklar için bu ad›m›
atmalar› gerekti¤i
konusunda ikna etti.”
BEYAZLARIN
OKULUNA G‹DEN
‹LK S‹YAH ÇOCUK
14 Kas›m 1960 Pazartesi, New Orleans’taki
siyah çocuklar›n, beyaz
çocuklarla ayn› okula
bafllamalar›n›n ilk günüydü. Devlet
okullar›na gitmeleri için seçilen 6
siyah çocuk vard›. ‹kisi eski okullar›nda devam etmek istediler, di¤er üçü
de McDonough’a gideceklerdi.
William Frantz Devlet Okulu yolunda
Ruby Bridges yaln›zd›:
“14 Kas›m sabah›, federal güvenlik görevlileri annemi ve beni befl blok
ilerideki William Frantz’a götürdüler.
Arabadaki güvenlik görevlilerinden
birisi, okula vard›¤›m›zda iki görevli-
Ruby korumalar eflli¤inde okuluna gidiyor.
nin önümde, iki görevlinin arkamda
yürüyerek beni koruyacaklar›n›
söyledi. Okula var›nca annem, ‘Korkma’ dedi. ‘D›flar›da baz› üzgün
insanlar olabilir ama ben yan›nda
olaca¤›m.’
Arabadan indi¤imizde, insanlar
ba¤›rmaya ve yumruklar›n› sallamaya
bafllad›lar. Annemin elini tuttum ve
kalabal›¤›n aras›ndan ilerleyen güvenlik görevlilerini okulun merdivenlerine
Ruby okulunda protestolarla karfl›land›
BD MART 2015
kadar takip ettim. Bütün günü, müdürün odas›nda oturarak geçirdik.
Pencereden, bizi iflaret edip ba¤›rarak
çocuklar›n› okul binas›ndan ç›karan
beyaz aileleri görüyordum. O kargaflada, s›n›fa gitmem mümkün
olmam›flt›.”
OKULDA TEK BAfiINA... 6 yafl›ndaki Ruby Bridges’in, New Orleans’ta
o güne dek yaln›zca beyazlar›n
gidebildi¤i William Frantz Devlet
Okulu’ndaki ilk günü olayl› geçmiflti.
Ertesi gün güvenlik görevlileri yine
Ruby ve annesini okula götürdüler.
Okulun önünde toplanan k›zg›n kalabal›¤a bakmamaya çal›flan Ruby’nin
ilgisini tuhaf bir durum çekti:
“Birisi, tabut içindeki bir siyah
bebe¤i elinde tutuyordu ve bu beni,
bize ba¤›r›p ça¤›ran insanlardan daha
çok korkutmufltu. Genç bir beyaz kad›n
okul binas›n›n önünde bizi karfl›lad›.
Gülümseyerek ‘Günayd›n Ruby Nell’
dedi. ‘Hofl geldin, ben senin yeni
ö¤retmenin Bayan Henry.’ ‹yi birine
benziyordu ama daha önce hiç beyaz
bir ö¤retmenim olmad›¤› için ne hisse-
dece¤imi bilemiyordum.”
içbir ö¤retmen, Ruby’nin
ö¤retmeni olmaya s›cak
bakmam›fl, ikinci gün Boston’dan gelen Barbara Henry ise,
Ruby’nin ö¤retmeni olmay› kabul
etmiflti. Bayan Henry, tüm beyaz
aileler çocuklar›n› okuldan ald›klar›
için bombofl kalm›fl s›n›flardan birine
götürdü¤ü Ruby’e, bir s›ra seçmesini
söyledi ve alfabeyi ö¤retmeye bafllad›.
Üçüncü gün ise, annesi Ruby’e onunla
okula gidemeyece¤ini söyledi. Çünkü
çal›flmak ve Ruby ile kardefllerine
bakmak zorundayd›. Ruby’e, korktu¤unda dua etmesini de ö¤ütledi:
“Okula giderken dua etmeye
böyle bafllad›m. Ba¤›ran insanlar
bana dokunacak gibi de¤illerdi. Duam
benim koruyucumdu. Öfkeli kalabal›¤›n aras›ndan yürüyerek geçtikten
sonra Bayan Henry’i görmek mutluluk
vericiydi. Beni kucaklad› ve büyük
ö¤retmen masas› yerine yan› bafl›mda
oturarak ders anlatmaya devam etti.
Günler boyunca, s›n›fta yaln›zca ben
ve Bayan Henry ders yapt›k.”
H
Ruby okulundaki
ilk günlerinde
114
PROTESTOCULAR DA YOKTU, GÜVENL‹K
GÖREVL‹LER‹
DE… Bu s›rada
sokak protestolar›
artm›fl, flehrin her
yerinde
ayaklanmalar
bafllam›flt›. Ailesi
Ruby’i korumaya
çal›fl›yordu ama
BD MART 2015
Amerikan Baflkan› Barack Obama da, Ruby
Bridges Hall’un kendisini 15 Temmuz
2011’deki ziyaretinde, Oval Ofis’te
sergilenen tablonun önünde.
bafllar›na gelen sorunlar›n, Ruby’nin
o okula gitmesinden kaynakland›¤›n›
da biliyorlard›. Ruby’nin babas› iflten
at›ld›. Al›flverifl yapt›klar› bakkal›n
beyaz sahipleri, bir daha dükkanlar›na
gelmemelerini söyledi. Mississippi’
deki büyükanne ve büyükbaba bile
zarar görüyordu. Çiftçilik yapt›klar›
topraklar›n sahipleri, onlar› tafl›nmaya
zorlad›. Haberlerde Ruby’nin ad›n›
duyan, ülkenin dört bir yan›ndan
insanlar, mektuplar ve ba¤›fllar
gönderiyorlard›:
“Bir komflumuz babama ifl buldu.
Bizim için bebek bak›c›l›¤› yapan,
evimizi protestoculardan korumak
için göz kulak olanlar ve ben okula
giderken araban›n arkas›ndan bizi
izleyen destekçiler de vard›. Ailem,
arkadafllar› ve komflular›m›z›n deste¤i
olmasa katlanamazlard›. Ve ben de
Bayan Henry olmasa, o y›l› atlatamazd›m. Yaln›zca ikimizin oldu¤u o s›n›fta,
o yan›mdayken, d›flar›da olup biteni
unutmay› baflard›m. Bana, entegrasyonu ve buna baz›lar›n›n neden karfl›
oldu¤unu aç›klad›¤›n› hat›rl›yorum.
‘Bir kez belirli bir flekilde yaflamaya
al›flm›fl insanlar›n de¤iflmesi kolay
de¤ildir’demiflti Bayan Henry. ‘Baz›lar› daha iyisini bilmiyorlar ve onlar
korkuyorlar. Ama herkes böyle de¤il.’
Yaln›zca alt› yafl›nda olmama ra¤men,
ne demek istedi¤ini anlam›flt›m.”
ün geçtikçe okulun önündeki
protestocular›n say›s› azald›.
Ve Ruby ertesi y›l okula
devam etti¤inde, her fleyin bambaflka
G
Barbara Henry
115
BD MART 2015
William Frantz’a geliyorlard›. ‹lkö¤retim okulunu
bitiren Ruby, yine karma
bir liseden de mezun oldu
ve ard›ndan da turizm
e¤itimi ald›. 15 y›l boyunca turizmci olarak çal›flt›,
evlendi ve dört erkek
çocu¤u annesi oldu.
ayan Henry ile geçirdi¤i
o bir y›lda
ö¤rendi¤i ve
Martin Luther
King’in hepimize
ö¤retmeye çal›fl-t›¤›,
“‹nsanlar› derilerinin
rengine göre yarg›lamay›n” dersini hiç akl›ndan
ç›karmayan Ruby Bridges
Hall, y›llar sonra yeniden
bir araya geldi¤i ilk ö¤retmeni Barbara Henry ile birlikte söylefliler yap›yor. Yaflam›n› ve yaflad›klar›n›, çocuklarla paylaflan Ruby Bridges
Hall, geçmiflin derslerinden bugün
neler ö¤renebilece¤imizi anlat›yor.
Kurdu¤u Ruby Bridges Foundation
isimli vak›fla da, yoksulluk, ›rkç›l›k
ve e¤itim eflitsizli¤i konular›nda
mücadelesini sürdürüyor. •
B
Ruby Bridges’in kurdu¤u Ruby Bridges
Foundation isimli vak›f, e¤itim ve ›rkç›l›kla
mücadele alan›nda çal›flmalar yap›yor.
oldu¤unu gördü. Art›k protestocular
da yoktu, güvenlik görevlileri de…
Beyaz ö¤renciler okullar›na dönmüfllerdi ve üstelik siyah çocuklar da
[email protected]
B‹LGELERDEN SÖZLER
"Adaletsizli¤i engelleyecek gücünüzün olmad›¤› zamanlar olabilir.
Fakat itiraz etmeyi beceremedi¤iniz bir zaman asla olmamal›!" Elie Wiesel
"E¤er di¤er insanlardan benim için birfleyler yapmalar›n› bekleseydim
hiç birfley yapamazd›m." Isaac Newton
"Kendi kendinin efendisi olmayan bir kimse özgür de¤ildir."
116
Claudius
Gezdikçe Gördükçe
BD MART 2015
‹zlen fien Toker
Villa Melzi
BAHÇELER‹
ÖYLE B‹R BAHÇE K‹, havuzunda akan, huzur veren su sesi Franz
Liszt’in bestelerinde gizli... Ç›nar a¤açlar› gölün kenar›na, Dante’nin sonsuz
aflk› yans›tan m›sralar›ndaki kelimeler gibi, yan yana dizilmifl... Çiçeklerin,
yapraklar›n ve gölün renkleri bir ressam›n paletinden ç›km›fl sanki.
talya’n›n Como Gölü k›y›s›nda,
Bellagio’daki Villa Melzi bahçeleri yüzy›llard›r do¤an›n göz al›c›
renklerini sade bir tasar›mla sunarak
sanatç›lara ilham vermeye devam
ediyor. Bir zamanlar Melzi ailesini,
Liszt ve Stendhal gibi konuklar›
a¤›rlayan villan›n bahçesi, bu bölgede
‹ngiliz stilinde yap›lan ilk bahçe olma
özelli¤ini tafl›yor.
‹
Villa Melzi, Lodi Dükü ve Napolyon zaman›nda ‹talya Cumhuriyetinin
baflkan yard›mc›s› olan Francesco
Melzi d’Eril’in Bellagio’daki yazl›k
konutu olarak infla edilmifl. Mimar ve
dekoratör Giocondo Albertolli
taraf›ndan neo-klasik tarzda yap›lan
villa 1808-1810 y›llar› aras›nda
tamamlanm›fl. Birçok ‹talyan ressam
ve heykeltrafl›n eserleriyle dekoras117
yonu zenginlefltirilen villan›n bahçesi,
mimar Luigi Canonica ile botanik
uzman› Luigi Villoresi taraf›ndan
tasarlanm›fl.
Farkl› a¤aç türleri, ender bulunan
egzotik bitkiler, kamelyalar ve heykellerle dolu bahçe, e¤imli bir flekilde
göl k›y›s›ndan villan›n en üst noktas›na do¤ru uzan›yor. Bahçedeki küçük
tepeler, iniflli ç›k›fll›, kavisli patikalar
alan›n daha genifl alg›lanmas›n›
sa¤layacak bir boyut yarat›yor.
29 Mart-30 Ekim döneminde
9.30-18.30 saatleri aras›nda ziyarete
aç›k olan bahçede Nisan ve May›s
aylar›nda açelyalar ve orman gülleri
aç›yor. Dev maz›, Japon sedir, P›rnal
mefle, Florida servi, Japon akçaa¤aç,
dev Kalifornia Sekoya/k›z›la¤aç,
oryantal ladin, cüce palmiye, zeytin,
ç›nar, mefle, k›rm›z› kay›n, ginkgo
biloba, kafur, çam, bambu, manolya,
mimoza ve nilüferler gibi 58 çeflit
farkl› a¤aç ve bitki bulunan bahçe göl
manzaras› ve farkl› tarzdaki heykelleriyle romantik bir ortam sunuyor.
illa binas› halka aç›k olmasa
da, bahçenin Bellagio merkezi
taraf›ndaki giriflindeki gifleden
ald›¤›m bilet, bahçeyi, neo-klasik
tarzdaki flapeli ve limonluktaki müzeyi
gezmemi sa¤l›yor. Göl kenar›ndaki
patikadan biraz yürüyünce soldaki
a¤açlar›n ard›ndaki havuzu görüyorum. Oryantal bahçe denilen nilüferlerin oldu¤u büyük bir havuzun
etraf›ndaki bu bölüm, a¤aç ve bitkile-
V
Seralar
BD MART 2015
Oryantal Bahçe
rin Como gölü manzaras›n› gizledi¤i ender noktalardan biri.
uyun üzerindeki
küçük köprüden
geçiyorum. Etraf›mda irili, ufakl› çok farkl›
renklerde bitkiler ve a¤açlar var. Yeflil, sar›, turuncu
ve k›rm›z› renkli yapraklar
birbirine sar›lm›fl sanki.
A¤açlar›n yapraklar›,
onlar›n su üzerindeki
yans›malar› ve sudaki bitkilerin görüntüsü birbirine kar›fl›yor. Hangi görüntü
gerçek, hangisi yans›ma zor ay›rdediliyor. Yeniden göl kenar›ndaki patikaya dönüp dev a¤açlar›n yan›ndan
villaya do¤ru devam ederken Ma¤ribi
Köflkü’ne geliyorum. Mavi-beyaz
renkleriyle çok zarif görünen bu
küçücük yap›n›n önündeki bankta
genç bir çift gölün manzaras›n› seyrediyor. T›pk› bir zamanlar burada çay
S
Ma¤ribi Köflkü
içip müzik dinleyen Melzi ailesinin
ve villada konuk olan Franz Liszt’in
yapt›¤› gibi. Romantik ak›m›n öncüsü
olan Liszt’in Dante Sonat› adl› eserini
bestelerken buradaki “Dante ve Beatrice” heykelinden ilham ald›¤› düflünülüyor.
Bu bahçeyi çok seven Liszt, 20
Eylül 1837 tarihinde Bellagio’dan
gönderdi¤i bir mektuba flu sat›rlar›
yazm›fl; “‹ki mutlu afl›¤›n öyküsünü
119
BD MART 2015
Ç›nar a¤açlar›
yazarsan›z, onlar› Como gölü k›y›s›na
yerlefltirin. Cennet taraf›ndan bu
derece kutsanm›fl baflka bir yer bilmiyorum; aflk hayat›n›n güzelli¤inin bu
kadar do¤al göründü¤ü baflka bir yer
görmedim.”
Dante’nin Beatrice’e, Liszt’in
Marie d’Agoult’a aflk›n› hat›rlay›nca
burada yanyana duran iki büyük selvi
a¤ac›n›n da afl›klar› temsilen orada
bulundu¤unu düflünüyorum.
O s›rada küçük bir k›z çocu¤u,
annesinin elini b›rak›p, dallar› ve
yapraklar› yere de¤ecek kadar sarkm›fl
büyük çam a¤ac›n›n yan›ndan villaya
do¤ru kofluyor. Göl k›y›s›ndaki yürüyüfl yolunun kenar›na s›ralanm›fl,
flemsiye gibi budanm›fl a¤açlar›n alt›nda annesini bekliyor. Bu budama
flekliyle a¤açlar dallar› alt›nda oturanlara gölge ve serinlik yaparken,
bahçenin yüksek bölümünden de göl
manzaras›n›n görünmesi sa¤lanm›fl.
Solda yukar›da kalan düzlük alan karfl›
k›y›daki Tremezzo’dan Villa Carlotta’
ya kadar güzel bir göl manzaras›
sunan, içinde oturma alan› olan bir
balkon gibi tasarlanm›fl. Alt›ndan
yürüdü¤üm ç›nar a¤ac› dizisinin ilk
bölümü villan›n önündeki havuzlu
BD MART 2015
alanda bitiyor. Villa binas› ve ön
cephesi oldukça basit ve sade tasarlanm›fl, giriflteki merdivenlerin kenar›nda
dört aslan heykelleri bulunuyor.
Önündeki alanda ise göle do¤ru uzanan bir teras, nilüferlerin oldu¤u küçük
f›skiyeli bir havuz ile köflelerde
heykelt›rafl Guglielmo della Porta’n›n
yapt›¤› Apollo ve Meleagro’yu temsil
eden iki mermer heykel yer al›yor.
illan›n önünden devam eden
tafll›k patika sa¤daki küçük
iskeleyi geçip, bahçenin güney
s›n›r›ndaki Melzi flapeline ulafl›yor.
‹çinde freskler ve heykeller olan
flapelden yürüyünce Loppia giriflinin
yan›ndaki bambu korusuna geliniyor.
Bahçenin di¤er kap›s›na do¤ru dönen
patika bir terasa yerlefltirilmifl cam
sera evlerin yan›ndan geçerek limonlu¤a devam ediyor. Bir zamanlar k›fl
aylar›nda narenciye a¤açlar›n› koruyan
limonluk, flimdi Napolyon döneminden tarihi eflyalar›n, arkeolojik bulun-
V
tular›n ve iki Rönesans freskinin sergilendi¤i bir müze olarak kullan›l›yor.
üzenin önündeki yoldan
yürüyerek bu kez göle daha
yukar›dan bak›yorum. Akl›ma Stendhal’in notlar› geliyor. Yazar
Stendhal, Villa Melzi’de kal›rken
1817 tarihli notlar›na flu sat›rlar› yazm›fl: “‹kinci kattaki bir odada kendimi
izole ediyorum, oradan dünyada var
olan Napoli körfezinden sonraki en
güzel manzaraya bak›yorum.”
Farkl› a¤açlar›n yan›ndan ve gölgesinden yürüyerek k›vr›la k›vr›la
afla¤›ya do¤ru inen patikay› takip edince yeniden Oryantal bahçeye geliyorum. Alçalan günefl ›fl›klar› sihirli bir
f›rça gibi a¤açlar› farkl› renklere
boyarken tüm bahçelerin t›pk› bu bahçe gibi yüzy›llar boyunca korunmas›n›; beste, resim, heykel, fliir ve öyküler
gibi nesilden nesile ulaflmas›n› diliyorum. •
M
[email protected]
121
Gülen Düflünceler
Yazan: ‹lkay Erdem
Resimler: Ça¤dafl Güner
Horoz
çok hakl› enç flairler ve fliir heveslileri,
yazd›klar› fliirleri ya da fliir
denemelerini, “fiairlerin büyük
üstad›” olarak tan›nan ünlü flair Yahya
Kemal’e okumak için bir olanak
ararlar ve bulduklar› ilk anda da
bundan yararlan›rlar, fliirlerini bir anda
üstada okurlar, onun görüfllerini
sorarlard›. Bu olana¤› arayan “fiair
aday›” gençlerden biri, birgün büyük
üstad› yolda yürürken görünce önüne
ç›kt› ve bir ç›rp›da kendisine, sonu flu
dizelerle biten fliirini okudu:
“Rehgüzar›mda (yolumun üstünde) bir garip horoz/ Sanki ediyordu
benimle istihza (alay).”
Yahya Kemal, yolunu kesen ve
sonra da okudu¤u fliirini nas›l buldu¤unu soran “fiair aday›”na öfkesini
de, fliiri hakk›ndaki
görüflünü de, flu k›sa
yan›t›yla belirtti:
“Horoz çok hakl›.”
G
Yahya Kemal
Benden
Âlâ Dâhi Var m›d›r
Bu Memlekette?
öneminin önemli yazarlar›ndan
Cenap fiahabettin (1870-1934),
Hicaz’a gitti¤inde Vali Ratip
Pafla’y› ziyaret etmiflti. Ratip Pafla
sohbetin bir yerinde ünlü yazara
“Bizim Devlet-ül Aliyeyi Osmaniye’de
size göre kimler ‘Dâhi’dir?” diye bir
soru sordu ama, Cenap fiahabettin’in
s›ralad›¤› isimlerden hiçbirini be¤enmedi. Elini sallayarak “Geç onlar›,
geç, geç” dedikten sonra, kendi sorusuna kendi yan›t verdi:
“Bu koskoca Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda yaln›zca bir dâhi vard›r, o da
benim.” Ve gülümsemeyerek, yan›t›n›n gerekçesini aç›klad›:
“Dinle de hak ver bana, Üstad”
dedi. “Bahriye Mektebi’nden dümenci
olarak mezun oldum; yani mektebi
sonuncu olarak bitirdim. Bana kaptanl›k görevi verselerdi, gemiyi ilk seferinde karaya oturturdum. Bu yüzden,
bana bir gemi teslim edemediler ama
koskoca Hicaz Vilayeti’ni teslim
ettiler ve beni vali olarak
Hicaz’a gönderdiler. Hicaz’›
karaya oturtmam tehlikesi
yoktu ama buras›n›n durumu
da ortada... Nedense, yine
de kimse sesini ç›karm›yor...
Dönem arkadafllar›m henüz
bu y›l kola¤as› (yüzbafl›)
D
BD MART 2015
oldular, bak ben iki y›ld›r burada
Devletlû Ratip Pafla Hazretleri olarak
vailik yap›yorum. fiimdi söyle Üstad,
benden ala bir dâhi var m›d›r bu
memlekette?...”
Hristiyand›r Üstelik
Papaz›m›zd›r da
air doktor ve
düflünür R›za
Tevfik (18691949), e¤itim
bakanl›¤› da yapm›fl
bir devlet adam› olmas›na karfl›n, “Filozof R›za” olarak
an›lmaktan çok
hofllan›rd›. Derin
bir din bilgisine de
sahip olan “Filozof R›za” ya bir
flair dostu birgün,
flu dörtlükle tak›lm›flt›: “Feylezofum
R›za Tevfik
R›za’›m, dinsizim
sanma, / Dini ö¤rettim kendi babama,
Her konuyu bildi¤imi san›r›m ama/
S›rat köprüsünü bir soray›m hocama.”
Filozof R›za, yaflam›n›n Osmanl›
döneminde birgün Ramazan’da yemek
yerken polislerce yakalan›p gözalt›na
al›nm›flt›. Polislerin elinden kurtulabilmek için bir Hristiyan oldu¤unu
söyledi ama pek inand›r›c› olamad›.
Polisler, tan›d›klar› bir Hristiyan
vatandafl› getirdiler ve yakalad›klar›
kiflinin Hristiyan olup olmad›¤›n›
anlamas› için ondan yard›m istediler
ve ikisini bir odaya kapatt›lar. Yar›m
fi
saatlik görüflmeden sonra Hristiyan
vatandafl, karakoldaki polis dostlar›na
kesin karar›n› bildirdi:
“Bu kifli kesinlikle Hristiyand›r”
dedi ve ekledi: “Üstelik uzun y›llar
papazl›¤›m›z› bile yapm›fl, derin bilgili
bir Hristiyan’d›r...”
"Eflek"
Gazetesi "Malum" Olunca
eflrutiyet döneminde, Filozof
Baha Tevfik öncülü¤ünde
yay›mlanan “Eflek” adl›
mizah gazetesi, 1910 y›l›nda kapat›lmadan önce ünlü hiciv ustas› fiair
Eflref’ten yaz› istemiflti. Valilik de
yapan fiair Eflref, sonras›n› kendi
anlat›yor:
“Efleklikle hiç münasebetim
olmad›¤› halde bu gazete benden
bir yaz› istedi. Yaz›y› gönderece¤im
s›rada gazete kapat›ld›. Gazeteyi
ç›karanlar bu kez de “Mâlum”
ad›yla yay›mlad›lar. Ben de yaz›m›
de¤ifltirdim, onlara
flu k›t’ay› gönderdim:
Her günün takvimi bir baflka musibet gösterir/ Kalmam›fl bir günü fele¤in
u¤ursuz olmad›k./
Talihim bu,
yaln›z ben bilinmez kald›m
âlemin / Kalmad›
akran ve emsalimde “Mâlum”
olmad›k.”
fiair Eflref
M
123
fiimdiki Zaman
Can Pulak
‹ztuzu
Kurtuldu Ama...
›llardan sonra ilk defa çevre
konular›nda dil dökmekten
usand›¤›m Ankara’dan memnun ve mutlu dönüyorum. Nihayetinde
çevreye gönül verenleri dinleyen, söylediklerini anlayan ve destek isteyen
bir Bakanla karfl›laflt›m. Siyasetçi
olmas›na ra¤men gerçekçi, pratik
yaklafl›m yönü güçlü ve bilgiye, tecrübeye de¤er veren biri… Konuya teflekkürle girmek istiyorum. Hem çevrenin, hem de denizlerin akil insanlar›n›
önemseyip onlar› dinleyen, bürokratlar› ile tan›flt›ran Bakan ‹dris Güllüce’
ye, hem de Sadun Boro ve Meriç
Köyatas› gibi de¤erleri bir araya getirerek, çevre konular›n› ciddi bir
flekilde sahiplenen Fatih Çekirge’ye
yürekten teflekkür ederim.
Sadun Boro ile koylarda, ormanlada dolafl›rken çevre mücadelesine
arkam›zdan kimsenin gelmemesine
çok üzülür, gelecekten endifle ederdik.
fiimdi görüyoruz ki, ayn› azim ve
kararl›l›kla bir Fatih Çekirge, bir Meriç Köyatas› geliyor. Buna nas›l memnun ve mutlu oldu¤umuzu anlatamam.
Dileriz ki, onlar da ülkemizin
do¤al güzelliklerini, deniz ve koylar›n›, ormanlar›n›, göl ve akarsular›n›
koruyacak genç Türkiye sevdal›lar›n›,
do¤a savaflç›lar›n› yetifltirirler, yol
gösterirler. ‹nflallah bu bayrak yar›fl›
Y
124
aksamadan sürer de, çevre sorunlar›m›z art›k sahipsiz kalmaz.
Ülkemizde çevreyle ilgili pek çok
vak›f, kurum ve dernek var. Onlar da
ellerinden geldi¤ince gayret sarfediyorlar ama, pek seslerini duyuram›yorlar. Onun için çevreciler kucaklaflmal›,
haberleflmeli, güçlerini tek noktada
toplamal›d›rlar. Kiflilerin de¤il, ülkenin
ç›kar› için yap›lan mücadeleler birgün
mutlaka hedefine ulafl›r. Bunu da
belirtmekte yarar görüyorum.
Ç
evre Bakan› Güllüce’nin
nazik Ankara davetine kat›lan
sivil amiralimiz Sadun Boro,
Fatih Çekirge, Meriç Köyatas› ve ben,
kaplumba¤a do¤umevi say›lan ‹ztuzu
sahili ile Kisebükü koyunun ticari
yat›r›m ve faaliyetlere kapat›lmas›
talebinden baflka, Gökova ve Hisarönü
körfezleri ile Göcek, Ölüdeniz ve
Fethiye sahillerinin de, geleceklerinin
teminat alt›na al›nmas›n› ve yat turizmi
yap›lan koylara el sürülmemesini
istedik. Bunun için haritalar üzerinde
ortak bir çal›flma yap›lmas›n› ve mavi
yolculuk s›n›rlar›n›n bir daha zorlanmayacak flekilde güvenceye al›nmas›n› önerdik. Bununla da kalmad›k,
madencilerin ormanlara, HES ve
RES’lerin akarsular›m›za, dere ve
çaylar›m›za zarar vermemesi
BD MART 2015
gerekti¤ini de söyledik. Evet, Türkiye’
nin kendi kaynaklar›n› kullanmama
gibi bir lüksü olamazd› ama, bunu
orman ve akarsular›na böylesine
büyük zararlar vermeden, do¤a facialar›na sebep olmadan da yapabilirdi.
Çevre Bakan› hepimizi dikkatle
dinledi, notlar ald› ve çok özetle
flunlar› söyledi: ”Bakanl›¤›m›z›n ifli
zor. Sahil ve ormanlarda tahsisleri
baflka bakanl›klar yap›yor, ama daya¤› biz yiyoruz. Zarar› yok, h›rpalanal›m ama çevre de korunsun. ‹ztutu
iflini çözdük. Buray› Mu¤la Üniversitesi’ne devredece¤iz. Kumsal› da flezlong ve flemsiyelerden bile temizleyece¤iz. Kisebükü ifli pek kolay görünmüyor. Yasal bütün izinleri al›nm›fl.
Buraya da bir çare aramak ve bulmak
gerek. Koylar› elbette koruyal›m.
Zaten yeni bir koruma plan› üzerinde
çal›fl›yoruz. Gelin siz de destek olun.
Haritalar üzerinde çal›flal›m ve koruma alanlar›n› sabitlefltirelim. Sahillerdeki kaçak yap›lara göz yummayaca¤›z. fiimdi insans›z hava arac› da
al›yoruz. Tüm yap›laflmay› an›nda
tespit edip, kaça¤› engelleyece¤iz.’’
Samimi bir yaklafl›md› bu. Çevre
Bakan› elefltirilere de¤er veriyor,
yanl›fl varsa birlikte düzeltilmesini
öneriyor ve pratik çözümler üreterek,
süratli kararlar al›yor. Elbette bu
kararlar sevindirici ama hayata geçifline dikkat etmek laz›m. Ankara toplant›s›nda detaylara pek inemedik. Ama
‹ztuzu operasyonundaki eksikleri göz
ard› etmemeliyiz. Bakanl›k kumsal›
ve kaplumba¤alar›n korumas›n› Mu¤la Üniversitesi’ne devretti ama burada
y›llarca çal›flan Pamukkale Üniversi-
tesi ne olacak? fiezlong, flemsiye ve
büfe kalkarsa, yaz›n o müthifl s›ca¤›nda millet ne yapacak? Yiyecek ve
içece¤ini beraberinde getirirse, bu
sefer de kumsal çöplü¤e dönecek.
Bu ‹ztuzu’na gidip, son halini
gördükten sonra çözümü kolaylaflt›racak önerileri yazabilirim. Ama, kafl
yapal›m derken göz ç›karmayal›m.
‹ztuzu karar›nda yerel dengeleri yok
saymayal›m ve turizme zarar verebilecek davran›fllardan kaç›nal›m.
u¤la Üniversitesi orada ne
yapmal›d›r, denize girecek
olanlar›n yiyecek-giyecektuvalet ve dufl ihtiyaçlar› nas›l karfl›lanmal›, güvenlik ve temizlik nas›l sa¤lanmal›d›r? Özel Çevre’nin ahflaptan
yapt›¤› büfe ve dufllar, sonradan
Belediye taraf›ndan çal›flt›r›ld› ve
ihtiyaçlar› da büyük ölçüde karfl›land›.
Buna benzer bir model gelifltirilebilir.
Çok önemli bir baflka husus da,
çevre konular›n›n mutlaka siyasetten
uzak tutulmas› ve milli menfaatlere
paralel bir çizgide de¤erlendirilmesidir. Bu baflar›l›rsa, sadece ‹ztuzu ve
Kisebükü de¤il, ülkemizin tüm do¤al
de¤erleri de kurtulmufl olur.
‹yiniyet problemlerin en güçlü
ilac›d›r. fiimdilik Çevre Bakanl›¤›’n›n
bu iyi niyetiyle tan›flt›¤›m›z için
memnunuz. ‹nflallah herkesi tatmin
edecek güzel kararlar al›n›r ve
uygulan›r. Kisebükü ile korunacak
koylar ve yatç›l›¤›n sorunlar› üzerinde
durmaya devam edece¤iz…
Kisebükü nas›l kurtulur? Onu da
bir baflka yaz›mda anlataca¤›m. •
M
[email protected]
125
Neler Olmuyor ki Dünyada
Sezin San Sungunay
Lincoln Suikast›
Aç›k Art›rmada
1
katil hakk›nda ç›kar›lan tutuklama
emri ise 21 bin 250 bin dolara sat›ld›.
2
Özçekim ‹çin Bir
Ülke Ayakland›
Kâinat Güzeli yar›flmas›na haz›rlanan
Lübnan güzeli Saly Greige ile ‹srail
güzeli Doron Matalon’un ayn› karede
bulunmalar›, ortal›¤› kar›flt›rd›. Lübnanl›lar sosyal medyada, Saly’e tepki
ABD’nin en çok sevilen liderlerinden
biri olan Abraham Lincoln’a ait eflyalar, Dallas’taki aç›k art›rmada yaklafl›k
800 bin dolara sat›ld›. Suikast sonucu
ölen eski Baflkan›n bir tutam saç› 25
bin dolara sat›l›rken, Amerikan ‹ç Savafl›’n›n “iyi gitmedi¤ini” itiraf etti¤i
mektup ise al›c› bulamad›. Lincoln’un
katili John Wilkes Booth’un imzas›n›n
bulundu¤u bir mektup, 30 bin dolara,
126
BD MART 2015
ya¤d›rd›. Greige ise gelen bu tepkiler
üzerine kendisini savunmak zorunda
kald›. Güzellik yar›flmas› adaylar›,
tepkilere üzüldüklerini; politikan›n
bu yar›flman›n d›fl›nda b›rak›lmas›
gerekti¤ini söylediler.
Papa’y›
fiafl›rtan Soru
3
Filipinler’in baflkenti Manila’da
ö¤rencilere hitap eden Katoliklerin
lideri Papa Franciscus, 12 yafl›ndaki
tepkisini çekti. Polonya Sa¤l›k Bakanl›¤›, cinsel iliflkiden sonra kullan›lan
ve gebeli¤i önleyen hap›n, k›sa sürede
reçetesiz sat›labilece¤ini aç›klam›flt›.
Polonya Piskoposlar Konferans›’nda
hap›n kullan›m›n›n embriyonun ölümüne neden oldu¤u için “büyük bir
günah” oldu¤u ve bunun da hukuken
cezai iflleme tabi tutulmas› gerekti¤i
söylendi.
5
Glyzelle Palomar’›n sorusuna yan›t
vermekte zorland›. Ailesi taraf›ndan
terk edilen ve bir kilisede yaflayan
Palomar, Papa’ya “Bir sürü çocuk
uyuflturucuya bulafl›yor, seks iflçisi
olarak çal›flt›r›l›yor. Tanr› neden bizlerin
bafl›na bunlar›n gelmesine izin veriyor?”
diye sordu. Papa Franciscus ise,
Palomar’a sar›larak “Çocuklar hiçbir
fleyin suçlusu de¤il” dedi.
4
Ertesi Gün Hap›na
Kilise Tepkisi
Polonya hükümetinin “ertesi gün
hap›n›n” reçetesiz sat›lmas›na izin veren düzenlemesi Katolik Kilisesi’nin
Ifi‹D’den Kaçan
Kad›nlar
Ifi‹D’in rehin ald›¤› 3 bin kad›ndan
yaklafl›k 400’ü kaçarak, kurtulmay›
baflard›. Ancak bu kad›nlar›n önemli
bir k›sm›, cinsel istismara u¤rad› ve
hamile b›rak›ld›. Kimisi bunu aç›kça
dile getirip kürtaj olmak isterken, ço¤u
kad›n toplumdan gelecek tepkilerden
çekinerek hamile oldu¤unu gizliyor.
BD MART 2015
Irak’ta yasalara göre kürtaj yasak. Bu
nedenle baz› milletvekilleri, yaflanan
istisnai durum için kürtaj›n serbest
b›rak›lmas›n› öngören yasa tasar›s›n›
haz›rlad›.
6
7
Kraliyet Saray›’na
‹zin Yok
Saç Bir Gecede
Beyazlar m›?
Kaptan Pilot Eric Moody’nin kulland›¤› uça¤›n dört motoru birden durmufl; Jakarta havaliman›na acil inifl
Katar Kraliyet ailesinin Londra’da saray
yapma plan› bir belediye memuruna
tak›ld›. ‹ki malikâneyi alarak 200 milyon
sterlin (731 milyon TL) de¤erinde saray
yapmay› planlayan eski emir ve efline,
Westminster belediye meclisi planlama
memuru Matthew Rees, kent planlamas›na uygun olmad›¤› gerekçesiyle
‘hay›r’ yan›t› verdi.
yapmak zorunda kalm›flt›. Moody’nin
k›sa sürede bütün saç› a¤arm›fl. Fransa
kraliçesi Marie Antoinette, 37 yafl›nda
giyotine gitmeden bir gece önce
saçlar›n›n beyazlaflt›¤› söylenir. ‹ngiliz
avukat Thomas More’un da 1535’te
idam›ndan hemen önce saçlar›n›n
a¤ard›¤› rivayet edilir. Bu y›l kimya
alan›nda Nobel ödülü alan Robert
Lefkowitz’in önderli¤indeki bir ekibin
yapt›¤› bir araflt›rmada, kronik stresin
DNA’da hasara neden olan bir
mekanizma yaratt›¤› ve bunun saç
a¤armas›na yol açabilece¤i tespit
edildi.
128
8
Görünmez Erkek
Arkadafl
Invisible Boyfriend adl› bir uygulama,
ücreti karfl›l›¤›nda size sanki erkek
arkadafl›n›zm›fl gibi SMS mesajlar›
gönderiyor, telefona ça¤r› b›rak›yor
ve el yaz›s›yla yaz›lm›fl notlar gönde-
BD MART 2015
riyor. Uygulama sevgilisi varm›fl
izlenimi uyand›rmak isteyenleri,
sevgilisini k›skand›rmaya çal›flanlar›,
ya da rahats›z edilmek istemeyenleri
hedef kitle olarak seçmifl. Uygulamay›
sat›n alan kifli “görünmez erkek arkadafl›”n›n ismini, yafl›n›, foto¤raf›n› ve
kiflisel özelliklerini kendi belirleyebiliyor.
9
10
Sosyal Medya
Tugay Kuruyor
Zay›flama Hap›na
9 Milyon Ceza
Ünlü sa¤l›k program› Dr. Oz Show’u
yapan Mehmet Öz’ün tan›tt›¤› yeflil
kahve çekirde¤i zay›flama haplar›n›n
‹ngiliz ordusu, sosyal medya kullanarak psikolojik operasyonlar yapacak
tugay seviyesinde yeni bir birim kuruyor. Tugayda görevli tüm askerler,
Twitter ve Facebook gibi sosyal a¤
araçlar›n› kullan›p savafl zaman› halk
üzerinde psikolojik operasyonlar
yapacaklar. Böylece hem düflmanlar›n
propagandalar›na yan›t verilmesi hem
de savafl bölgesinde halk›n ‹ngiliz
ordusuna destek vermesi hedefleniyor.
11
sat›fl› yasakland› ve flirketlere ceza
kesildi. ABD Senatosu’nun Federal
Ticaret Komisyonu’nun yaz›l› aç›klamas›nda, yeflil kahve çekirde¤i
haplar› konusunda ilaç flirketi ve
Mehmet Öz aras›nda promosyon
anlaflmas› yap›ld›¤›; haplar›n Dr. Oz
Show’da “mucize hap, diyet yapmadan zay›flay›n” gibi ifadelerle
tan›t›larak tüketicilerin yan›lt›ld›¤›
vurgulan›yor.
Bill Gates ve
Yapay Zekâ
Microsoft’un kurucusu Bill Gates, yapay
zekân›n yaratt›¤› tehditten kayg› duyulmas› gerekti¤ini söyledi. Microsoft Research’un yöneticilerinden Eric Horvitz
ise, yapay zekây› temel bir tehdit olarak
görmedi¤ini ve ekibinin dörtte birinin
yapay zeka üzerine çal›flt›¤›n› söylemiflti.
Gates “Önce makineler bizim için çok
ifl yapacak ve süper zeki olmayacak.
Sonraki y›llarda zekâlar› endifle yaratacak
kadar güçlenecek.” dedi.
[email protected]
129
UFAK TEFEK B‹LG‹LER
Ekmek yap›m›nda
kullan›lan maya,
ilk kez 2. Dünya
Savafl›’nda ekme¤i
uzun süre saklayabilmek üzere
gelifltirildi.
Sabahat Önen
Yaprakl›
a¤açlardan
oluflan bir
bölgede 50 kufl
türü yaflar.
Eyfel
Kulesi’nin
yeniden
boyanmas›
7 y›l sürmektedir
Kanada'da
her 100 kifliye
94.3 bilgisayar
düflmektedir.
Gerçek
Sadakat
Penguenler
sadece
Güney
kutbunda
yaflarlar.
Hayat› boyunca
ayn› efle ba¤l›
kalan tek hayvan,
ku¤udur.
1 otomobil 1 litre benzin
ile atmosfere 1,55 Kg
karbondioksit b›rak›r.
Dünyada kifli bafl›na
tüketilen ortalama
enerji miktar›;
OECD ülkelerinde
4,360 Kgep,
AB’de 3,690 Kgep
Türkiye’de ise 1,000
Kgep düzeyindedir.
130
GÜLMEK
ÖMÜR
UZATIYOR
‹çten gülen
insanlar
daha uzun
yafl›yor
S›cak su
so¤uk sudan
daha çabuk
donar.
SOSYAL
YARGI
‹nsanlar›n
%80’i, di¤er
insanlar› sosyal
a¤lardaki profil
foto¤raflar›na
göre yarg›lamaktad›r.
BD MART 2015
YASAL DÜELLO
Paraguay'da düello yapmak kay›tl› kan
ba¤›fllay›c›s› olmak kofluluyla yasald›r.
YANARDA⁄ ÜLKES‹
Endonezya adeta yanarda¤lar
ülkesidir. Yanarda¤lar›n 129'u aktif
durumdad›r.
Dünyan›n en uzun kesintisiz s›n›r›:
ABD-Kanada s›n›r›d›r.
Anton Pavloviç
Çehov (1860-1904)
Rus tiyatro yazar› ve
modern k›sa öykülerin kurucular›ndan
olan Çehov bir doktordur. Zor koflullar alt›nda geçen
çocukluk y›llar›n› hikayelerinde
görebilmek mümkündür. Çehov’un
tiyatro sevgisi çocukluk y›llar›nda
bafllad›. Bu denli ara vermesine
ra¤men e¤itimini almak için her
türlü çabay› göstererek t›p fakültesinden mezun olmay› baflard›. Hem
yazarl›k hem doktorluk yapt›. Doktorluk mesle¤i yazmas›na engel
olmaya bafllad›¤›nda mesle¤ini b›rakarak kendini yazarl›¤a verdi. ‹lk
öyküsü olan “K›zböce¤i” bir mizah
dergisinde yay›mland›¤›nda yazarl›¤a
devam etmeye karar verdi. “700
y›l yaflasam piyes yazmam” dese de
ileriki y›llarda yazd› ve eserlerinden
bir kaç›n›n ilgi görmedi¤ini düflünerek vodvillerden sonra uzun süre
tiyatro eseri yazmad›. 1881-1887
y›llar› aras›nda yazd›¤› “Karma
Metinler” isimli yaz›lar› çeflitli takma
adlarla dergi ve gazetelerde yay›mland›. Yaflam›n›n son y›llar›nda yakland›¤› verem hastal›¤› nedeniyle
K›r›m’da uzun süre tedavi gördü.
15 Temmuz 1904 y›l›nda vefat etti.
En bilinen eserleri; Besleme, Marangozun Köpe¤i Kafltanka, Üç k›z
kardefl, Mart›, Viflne Bahçesi, Vanya
Day›. “Anlamaya çal›flma. Hayat
böyledir iflte... Hep o k›yamad›klar›n›z k›yar size” sözleri Çehov’a ait
olan sözlerinden sadece biridir.
131
Côte
Fransa’n›n
rüya
sahilleri:
Yazan: EBRU COfiKUN FRANCOUR
Tropez’den bafllay›p
Menton’a kadar uzanan
Frans›z Rivieras› (Côte
d’Azur), ›l›man Akdeniz ikliminin
hüküm sürdü¤ü k›y›lar›, günefli,
denizi, muhteflem do¤as›, tarihi,
kültürü ve festivalleri ile dünyan›n
göz bebe¤i tatil bölgelerinin bafl›nda
geliyor… Côte d’Azur, Türkçe anlam›
ile “gök mavisi k›y›”, yaklafl›k yüz
y›ld›r kullan›lan bir terim olarak
efsanevi bir anlam tafl›yor. Ünlü bir
Frans›z politikac› olan Stephen
Liégeard, ziyareti s›ras›nda büyüsüne
kap›ld›¤› bu bölge için, 1887 y›l›nda
St.
yay›nlanan bir yaz›s›nda ilk defa bu
terimi kullanarak dünya yaz›n›na
kazand›rd›.
Bat›da St. Tropez kasabas› k›y›lar›ndan bafllayan ve do¤uda ‹talya ile
s›n›r oluflturan Menton kasabas›na
kadar uzanan k›y› fleridini kapsayan
bölge, Côte d’Azur olarak adland›r›l›yor. Do¤udan bafllamak üzere,
Menton, Monaco, Nice, Antibes-Juan
Les Pins, Cannes, St. Tropez; iç
k›s›mlarda ise Grasse, Vence/St. Paul
de Vence kasabalar›, bölgenin önemli
yerleflim yerlerini oluflturuyor. Alp
Da¤lar›’n›n etekleri ile Akdeniz
BD MART 2015
d’Azur
aras›nda s›k›fl›p kalm›fl gibi görünen
ve y›lda yaklafl›k 10 milyon turistin
ziyaret etti¤i bu bölgenin bugünkü
ününe kavuflmas›, asl›nda çok da eski
tarihlere dayanm›yor.
ôte d’Azur, M.Ö 6. yüzy›lda
Anadolu’daki Pers istilas›ndan
kaç›p önce Marsilya’ya, daha
sonra da bu bölgeye gelen Foçal›lar
taraf›ndan kuruldu. Yüzy›llar içinde,
özellikle Hristiyanl›¤›n merkezi konumundaki Roma’ya geçifl yolu üzerinde
olmas› nedeniyle, baflta Roma ve
Yunan olmak üzere, pek çok uygarl›¤›n da izlerini tafl›yor. 11. yüzy›la
C
133
kadar Akdeniz’deki barbar ve korsan
sald›r›lar›na maruz kalan bölge, daha
sonra da Fransa, ‹talya, ‹spanya aras›ndaki savafllar nedeniyle 18. yüzy›l›n
bafllar›na kadar çalkant›l› dönemler
geçirdi. Bu dönemlerde bölgedeki
yerleflim, k›y›lar›n güvenlik aç›s›ndan
tehlikeli oldu¤u düflünüldü¤ünden,
daha çok iç k›s›mlarda, özellikle
yüksek bölgelerde savunma amaçl›
kurulan ortaça¤ köylerinde yo¤unlaflt›.
Çevresi yüksek surlarla çevrili bir
kalesi olan bu köyler, günümüzde
bölgenin önemli turistik de¤erleri
aras›nda yer al›yor. St. Paul de Vence,
Eze Village, Carros, Roquebrune-sur
Argens, bugüne kadar çok iyi korunduklar›ndan, Fransa’n›n en çok ziyaret
edilen ortaça¤ köyleri olma özelli¤ini
tafl›yor.
yüzy›l›n bafl›nda ›l›man iklim
koflullar› nedeni ile özellikle
k›fl aylar›n› burada geçirmeye
bafllayan ‹ngiliz ve Rus aristokratlar›,
Côte d’Azur’un bugünkü ününe
kavuflmas›nda büyük rol oynad›lar.
Sanayi Devrimi sonras› yaflanan
ekonomik büyümenin sa¤lad›¤› ve
orta s›n›f›n gezip, e¤lenmek için
19.
Grimaud Liman›
134
BD MART 2015
Cannes Plaj›
harcayabilece¤i bir gelire sahip oldu¤u
Güzel Dönem’in (Belle époque 18601914), en önemli k›fll›k merkezi
konumu haline gelen Côte d’Azur,
1936 y›l›nda Fransa’da y›ll›k izinlerin
kullan›lmaya bafllanmas› ile birlikte
yaz döneminde de tercih edilen bir
yer oldu. 60’l› ve 70’li y›llarda ise
dünyan›n önde gelen zenginlerinin,
oyuncular›n ve sanatç›lar›n en gözde
mekân› haline gelen Côte d’Azur, bu
dönemlerde yerleflik sakinleri kadar
turisti a¤›rlayarak nüfusunu ikiye
katl›yordu.
arsilya ve
Provence
bölgesinde
mistral* olarak bilinen
rüzgâr›n Frans›z Rivieras›’nda olmamas›,
özellikle yaz döneminde deniz turizmi aç›s›ndan bölgenin tercih
edilmesinde önemli bir
etken olarak görülüyor. Rhone Vadisi’nden Marsilya’ya do¤ru
M
eserek denize ulaflan ve yüzeydeki
s›cak suyu aç›klara götürerek so¤uk
sular›n k›y›ya gelmesine neden olan
bu rüzgâr, deniz suyu s›cakl›¤›n›n bir
gün içinde 8-9 derece düflüfl göstermesine neden olabiliyor. Tam da Côte
d’Azur’un Bat›’daki bafllang›ç bölgesi
St. Tropez k›y›lar›ndan itibaren bu
rüzgâr›n etkisini kaybetmesi sayesinde, Frans›z Rivieras› k›y›lar›nda yaz
aylar›nda ortalama 24-26 derecede
olan deniz suyu s›cakl›¤›, bu rüzgârdan
etkilenmiyor ve bölgeyi, özellikle
deniz tatili yapmak isteyenler için en
ideal seçeneklerden biri olarak öne
Nice Karnaval›
135
BD MART 2015
Lavanta tarlalar›
ç›kar›yor. Y›l›n 300 günü güneflli olan
Côte d’Azur, bitki örtüsü aç›s›ndan
da zengin do¤al güzelliklere sahip.
Kuzey Afrika kökenli palmiyeleri ve
Avustralya kökenli mimozalar› bölgenin do¤al bitki örtüsü haline gelirken, Tanneron bölgesi Avrupa’n›n en
büyük yaban mimoza ormanlar›yla
biliniyor. Özellikle Aral›k-fiubat aylar›
aras›nda çiçek açan mimozalar, fiubat
ay›nda Nice’de düzenlenen geleneksel
karnaval›n en önemli etkinli¤i olan
çiçek savafllar›nda çok fazla kullan›l›yor.
Yüzy›llard›r Côte d’Azur’un en
önemli geçim kayna¤› olarak zeytin
ve limon a¤açlar› ilk s›ralarda yer
alsalar da, 19. yüzy›ldan itibaren çiçek
yetifltiricili¤inde ve ihracat›nda da
bölge, ülkenin en önemli merkezi
olma özelli¤ini tafl›yor. Çiçekçili¤in
böylesine yayg›n olmas›, parfümcülü¤ün de oldukça geliflmesine neden
olurken, yaklafl›k dört yüzy›ll›k parfüm üreticili¤i gelene¤iyle dünyadaki
dört önemli merkezden biri olan Grasse kasabas›nda lavanta, lale, mimoza
ve menekfle yetifltiriliyor. Kasabadaki
üreticilerin parfüm yap›m›nda kulland›¤› güller ise, ülkemizin Isparta
yöresinden ihraç ediliyor.
136
Picasso, Marc Chagall, Henri
Matisse, Auguste Renoir, Paul Signac,
Nicolas de Stael, Fernand Léger,
Raoul Dufy gibi dünyaca ünlü pek
çok sanatç›ya ev sahipli¤i yapan Côte
d’Azur’un tan›t›m›nda, bu önemli
isimlerin de pay› var. Antibes’de
Picasso’ya tahsis edilen ünlü Grimaldi
fiatosu, Auguste Renoir’in son y›llar›n›
geçirdi¤i Cagnes-sür-Mer’deki evi ve
yine Henri Matisse’nin son y›llar›n›
geçirdi¤i Nice’deki evi, Frans›z Rivieras›’n›n günümüzde müze olarak
kullan›lan önemli kültürel mekânlar›
olarak öne ç›k›yor. Côte d’Azur’daki
müze zenginli¤i, bölgenin Paris’ten
sonra en önemli sanat merkezi olarak
kabul edilmesini sa¤l›yor.
kdeniz mutfa¤›n›n hakim
oldu¤u Côte d’Azur’da, yemeklerde bol bol zeytinya¤›,
domates, sar›msak, so¤an, kekik ve
fesle¤en kullan›l›yor. Nice’›n ünlü
yemekleri aras›nda ise so¤anl› pizza
(pissaladiere), nohut unundan yap›lan
bir çeflit krep olan socca, çeflitli sebzelerin kullan›ld›¤› ve f›r›nda piflen dolmalar (farçis), marine edilmifl midye
ve ünlü niçoise salatay› saymak
mümkün.
May›s ay›nda Cannes’da düzenlenen film festivali ve Monaco’daki
Formula 1 yar›fllar› ile bafllayan turizm
sezonu, en yo¤un dönemine A¤ustos
ay›nda ulafl›yor. fiubat ay›nda her y›l
Nice’de geleneksel olarak düzenlenen
“Nice Karnaval›” ile ayn› dönemde
Menton’da düzenlenen “Limon Festivali” ise k›fl sezonunun da oldukça
yo¤un geçmesini sa¤l›yor.•
A
Yazar Dede ve Torunlar›
Muzaffer ‹zgü
SOBAYI
B‹Z
YAKIYORUZ
izim okulumuzun ad› Karl›köy
‹lkokulu. Karl›köy köyümüzün
ad›. Gerçekten köyümüz k›fl
geldi¤inde hep karl› olur. Sanki bütün
kar bizim köyümüze ya¤ar. ‹lk kardan
sonra hava art›k hiç açmaz. Hergün
bulutlu, hergün kar!.. Ah, ah, arada
bir tipi olmasa ya.
‹flte öyle günlerde okuldan eve
B
gitmek çok zor. Hemen, babalar›m›z,
annelerimiz okula koflarlar. Eve
giderken yan›m›zda olmak isterler.
Okulun kap›s›ndan ç›k›nca kar
yuma¤›n›n içindeyiz. Karlarla bo¤ufla
bo¤ufla evimize gideriz. Bir yandan
da üzülürüz. Ya sabahleyin bu tipi
sürerse? ‹flte o zaman okulumuza
gidemeyiz, derslerimizi yapamay›z.
BD MART 2015
Okulumuzda yirmi sekiz
ö¤renciyiz. Zaten okulumuzda iki s›n›f
var. ‹ki de ö¤retmenimiz var. ‹ki
ö¤retmenimiz de ö¤retmen odas›nda
kal›rlar. O oda, sanki onlar›n evidir.
Yemeklerini de o küçücük odada
piflirirler. Bazen sorar›z,
“Ö¤retmenim, buradan
gitmeyeceksiniz de¤il mi?”
‹kisi de, “Hay›r gitmeyece¤iz,
çünkü sizi çok seviyoruz” derler.
Biz de onlar› çok seviyoruz.
sen oku bakal›m Zeliha...”
Biraz sonra Serkan ö¤retmenin
sesini duyar›z, “Aferin Zeliha. Hani
çocuklar Zeliha’ya alk›fl?..”
B
en dördüncü s›n›ftay›m. Bu
s›n›f› bitirdikten sonra tafl›mal›
e¤itime geçecekmiflim. Bizim
köye fazla uzak olmayan bir köy var.
Ama oras› büyük bir köymüfl. ‹flte o
köyde ortaokul okuyaca¤›m. Sabahlar›
bir araç geliyor köyümüze, ortaokulda
Pekiyi, Karl›köy
‹lkokulu’nun
sobas›n› kim
yak›yor?
Biz yak›yoruz.
Yani dördüncü
s›n›f ö¤rencileri.
Annelerimiz bazen ö¤retmenlerimize
tarhana çorbas› getirirler, bazen
mercimek köftesi getirirler.
n befl ö¤renci bir s›n›fta
okuruz, yani üçler ve dörtler.
On üçümüz de öteki s›n›fta
okur. Birler ve ikiler... Bir ve ikinci
s›n›flar› okutan ö¤retmenimiz öyle
çok ba¤›r›r ki onlara okuma yazma
ö¤retmek için, “Sen oku bakal›m
Salih!” der.
Salih okur. Onun sesini duymay›z
ama ö¤retmenimizin sesini duyar›z,
“Aferin Salih! Çok güzel! fiimdi
O
138
olan befl kifliyi al›p götürüyor. Ya çok
karl› ve tipili günlerde? O abiler,
ablalar okullar›na gidemiyorlar ki.
“Uff, çok zor, çok!..” Ben demiyorum
bunu, annem, babam diyorlar. Arkas›ndan ekliyorlar, “Zor olsun. Zoru
baflarmak güzel. Sen okuyacaks›n
Binnaz k›z›m, ö¤retmen olacaks›n!”
Evet, ö¤retmen olaca¤›m. Öyle
çok istiyorum ki ö¤retmen olmay›.
Ayn› okuldaki ö¤retmenlerimiz gibi.
Ö¤rencilerimi çok sevece¤im. Onlar›
yetifltirece¤im. Bazen annem,
“Ya Karl›köy gibi bir okula ö¤retmen olursan Binnaz, h›?..” diye
BD MART 2015
soruyor. “Olsun anneci¤im...”
Okulumuzun hiç çal›flan görevlisi
yok. Ama tafl›mal› okullarda çal›flan
görevliler varm›fl. Onlar s›n›flar›n
temizliklerini yaparlar, sabahleyin
sobalar›n› yakarlarm›fl. Bizim yok.
ekiyi, Karl›köy ‹lkokulunun
sobas›n› kim yak›yor? Biz
yak›yoruz.Yani dördüncü s›n›f
ö¤rencileri. Bize o günü, “Nöbetçi
ö¤renci” diyorlar. ‹kifler, ikifler nöbetçi
oluyoruz. ‹ki nöbetçiden biri, birler
P
ve ikilerin sobas›n› yak›yor, öteki de
kendi s›n›f›n›n sobas›n› yak›yor. Odun
mu? Evden getiriyoruz. Her çocuk iki
odun. Odunumuzu koltu¤umuzun
alt›na s›k›flt›r›yoruz, evden ç›k›yoruz.
O iki odunu ö¤retmen masas›n›n
yan›na koyuyoruz. Kim nöbetçiyse o
gün ç›ray› o getirecek. Ç›ra m›?
Sobay› neyle yakacaks›n? Elbette
ç›rayla. Babam evin ve okulun ç›ras›n›
yazdan haz›rlar. Böyle ya¤l› çam
ç›ralar insan›n eline yap›fl›r. Onun için
bir kibritle ç›t›r ç›t›r yanar.
Önce odunlar› soban›n içine
yerlefltiririz. Odunlar›n ortas›nda bir
aç›kl›k b›rak›r›z. ‹flte o aç›k yer ç›ran›n
yeridir. ‹nce bir ç›rayla tutuflturur aç›k
yere koyar›z. Yan›na baflka ç›ralar da
yerlefltiririz. Oh, ç›ra öyle güzel bir
koku ç›kar›r ki. Ç›ralar odunlar› tutuflturur, o zaman bir ç›t›rt› bafllar ki,
sanki o ç›t›rt›lar sesleniyor;
“Çocuklar korkmay›n! Ben sizi
›s›taca¤›m.”
Zaten s›n›fa bir giren dosdo¤ru
soban›n yan›na koflar. So¤uktan elleri
k›pk›rm›z›d›r, yüzleri k›pk›rm›z›d›r.
Soban›n yan›nda ellerini ovufltururken
o denli mutluluk verir ki, yüzlerimizden belli olur. Sanki ellerimizden bir
s›cakl›k yay›l›r vücudumuza. Soban›n
etraf›ndaki o halka ö¤retmenimiz
gelince da¤›l›r, herkes s›ras›na oturur.
Ama sobam›z odun sobas› oldu¤u için
yand›¤› süre ilgi ister. Ç›t›rt› kesildi.
Soba “Bak söndüm sönece¤im”
diyor. Ö¤retmenim seslenir, “Nöbetçi,
sobaya bak!..”
‹ki tane odun att›k m›yd› içine,
oh har har, gürül gürül!.. Ama
dinlencelerde soban›n bafl›nday›z.
Eh art›k, evden ne getirmifltik?
Dut kurusu mu? Annemizin soban›n
üstünde kavurdu¤u çekirdek mi?
Yoksa ç›t›r ç›t›r bazlama ekmek mi?
Oh, herfleyimiz var. Öyle hapur hupur
bir bafl›m›za yemeyiz. Paylafl›r›z...
Yok can›m hep öyle soban›n
bafl›nda de¤iliz. Havan›n güzel oldu¤u
günlerde okulumuzun bahçesindeyiz.
Koflar›z, oynar›z, çizgi oyununda
yar›fl›r›z, “Ya¤ satar›m, bal satar›m”
oyununda birbirimizi kovalar›z.
Bilmece yar›flmas›? Yo yo,
so¤ukta, ya¤murda. Bilmecemizi
söyleriz. “Haydi bakal›m, bilene
kocaman bir pestil!..” •
[email protected]
139
O
kurlara, "‹flte de¤iflik bir mizah örne¤i" dedirtece¤inden kuflku
duymad›¤›m›z bu yap›t, hemen herkesin tutkuyla izledi¤i 'Muzaffer ‹zgü
Mizah›' içerisinde yeni bir sentez damar›n›n habercisi olarak da dikkati
çekmektedir. Örne¤in, bir karamizah ö¤esini sevinç ve coflkuyla yo¤urarak,
onu bir umut ›fl›¤›na dönüfltürmek, besbelli, Muzaffer ‹zgü gibi ödüller
kazanm›fl bir ustan›n baflarabilece¤i bir ifl olsa gerek. Bafltan sona de¤in,
gittikçe yo¤unlaflan bir tad ve be¤eniyle okuyaca¤›n›z, etkisi kal›c› bir
kitapt›r 'Çanak Çömlek Patlad›'.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD MART 2015
M‹LYONLARCA YILLIK GEÇM‹fi‹N ‹ZLER‹
TAB‹AT TAR‹H‹
MÜZES‹
Do¤an›n ve insanl›¤›n milyonlarca y›ll›k tarihi
Ankara’da MTA Tabiat Tarihi Müzesi’nde sergileniyor.
Yazan: NEV‹N DEDEO⁄LU
7
fiubat 1968 y›l›nda MTA
(Maden Tetkik Arama) Genel
Müdürlü¤ü bünyesinde kurulan
müze, 2003 y›l›nda yeni binas›na
tafl›narak ziyaretçileriyle bulufluyor.
Türkiye’de ilk ve tek örnek olan bu
müzede ülkemizin ve dünyan›n çeflitli
yerlerinden derlenen hayvan ve bitki
türleri, fosiller, mineral ve kayaçlar›n
da yer ald›¤› 5000’ i aflk›n örnek
sergileniyor. Üç kattan oluflan müze-
nin girifl kat›nda uzay temas› iflleniyor.
Günefl sistemindeki gezegenler
canland›r›l›yor, aydan getirilmifl ay
tafl›, y›ld›r›m tafl› ve göktafllar›ndan
örnekler sunuluyor.
Müzede ayr›ca, “çocuk e¤itimi”
ve “görme engelliler” için oluflturulmufl özel bölümler de bulunuyor.
Birinci katta bir yandan dünyan›n
oluflumu, k›talar›n konumlar› ve bugüne kadar geliflimleri, yani bugünkü
141
BD MART 2015
Müzede günefl sistemindeki
gezegenler canland›r›l›yor
biçimlerinin oluflum süreci izlenebiliyor. Bir yandan da, bitki fosilleri, bir
hücreli- çok hücreli canl›lara, omurgal›-omurgas›z hayvanlara ait çok
say›da fosil örnekleri görülebiliyor.
280 milyon y›l önce Brezilya’ da
yaflam›fl bir sürüngenin orijinal fosili,
193 milyon y›l öncesine ait Ankara
Beypazar›’ nda bulunmufl dev bir
fosili, 3000 y›l öncesine ait Marafl fili
ve 2002 y›l›nda Adana-Yumurtal›k’ta
karaya vuran uzun balinan›n iskeleti
sergilenen önemli örnekler aras›nda
142
yer al›yor. Bu katta, kurulmufl olan
bir platformdaki 140 milyon y›ll›k bir
dinozor, 65 milyon y›l öncesine ait
Tyrannosaurus Rex, 17 milyon y›l
öncesinden hortumlu bir memeliye
ait mulajlar tüm çarp›c›l›¤› ile izleyenleri büyülüyorlar.
M
üzenin “Diararama” adl›
bölümünde ülkemizdeki tüm
bitki ve hayvan türleri tan›t›l›yor. 1974 y›l›nda Ankara-Beypazar›’nda bulunan Anadolu panteri ile
BD MART 2015
Ankara tavflan›n›n da yer ald›¤› nesli
tükenmifl ve tehlike alt›nda olan
hayvan örnekleri, “canland›rma”
teknolojisiyle sergileniyor. 13.000 y›l
önce Manisa-Kula’ da yaflam›fl
insanlar›n ayak izleri, çeflitli
dönemlere ait tafl aletler, ma¤ara
sanat› ve bir do¤al ma¤ara modeli de bu bölümde yer al›yor.
‹kinci katta Mineraloji,
Kayaçlar, Süstafllar›, Türkiye
Yer Alt› Kaynaklar› Bölümü
bulunuyor ve burada çeflitli
“yeralt› servetlerimiz” örneklerle
sergileniyor.
Ayr›ca Türkiye Madencilik
Tarihi Bölümü’nde de, maden-
cili¤in Türkiye’de geliflmesi bir masal
tad› ve ak›c›l›¤›yla anlat›l›yor. Do¤an›n milyonlarca y›ll›k geçmifli bu tür
müzelerde izlenip ö¤renilebiliniyor.
MTA Tabiat Tarihi Müzesi ülkemizde türünün tek örne¤i olarak
ziyaret edilmeyi hak ediyor ve izleyicilerini bekliyor. Ayr›ca girifl için
ücret al›nmayan nadir müzelerden biri
olarak hizmet veriyor. •
143
‹nsanlar Yaflad›kça
BD MART 2015
Mehmet Ünver
Ne korkard›k o üçlüden.
Biri; vampir Kont Drakula, ikincisi; korkunç
yarat›k Frankenfltayn ve üçünsüyse; karanl›k,
u¤ursuz ormanlar›n vahfli "Kurt Adam"›yd›.
ahallemizin yazl›k sinemas›na
bu canavarlar› konu eden
filmler gelece¤i günler önceden duyurulurdu. Büyük bir heyecanla
beklerdik Drakula’n›n flatosunu, Kurt
adam›n ormandaki kulübesini ve
Frankenfltayn canavar›n›n üretildi¤i
o korkunç laboratuvar› görece¤imiz
geceyi. Sonunda o beklenen gece gelip
144
çatt›¤›nda kardeflim ve ye¤enimizle
birlikte koltuklar›m›z›n alt›nda toplam
on adet küçük minderle sineman›n
yolunu tutard›k. Minderlerin amac›,
ailemize ve komflulara yer tutmakt›
ve bu ifl büyük bir özveri gerektirirdi.
Bir kere yer tuttuklar›m›z a¤›rdan al›r
neredeyse filmin bafllamas›na yak›n
bir zamanda sallana sallana gelirlerdi
BD MART 2015
Korku filmlerinin klasikleflen kahramanlar› Kont Drakula, Frankenstein ve Kurt Adam
sinemaya. Bizim görevimiz; onlar
gelene kadar üzerlerine minderleri
koyarak kendi akl›m›zca “rezerve”
etti¤imiz sandalyeleri can›m›z pahas›na savunup kimselere kapt›rmamakt›.
Tüm iyi yerler kap›ld›ktan sonra gelen
vatandafllar do¤al olarak gözlerini
minderlerle iflgal etti¤imiz sandalyelere dikerlerdi:
"Küçük.. O sandalyeler bofl mu?
"Hay›r.. Ailemiz gelecek onlara
yer tuttuk."
"Ne demek can›m yer tutmak?
Onlar da bizim gibi kalk›p zaman›nda
gelseydiler. Kald›r›n o minderleri
bakay›m."
rakula’n›n, Frankenfltayn’n›n ve
Kurt Adam›n aflk›na cansiperane
savunurduk o sandalyeleri. Bunu
ailemiz ve komflular›m›zdan çok kendimiz için yapard›k. Çünkü gece
yar›s›na do¤ru film bitti¤inde, Drakula’n›n kan damlayan diflleri ya da kurt
adam›n ormanda parçalad›¤› talihsiz
insanlar›n bedenleri halen gözümüzün
önündeyken eve yaln›z bafl›m›za
dönmekten çok ama çok korkard›k.
Öncelikle evimiz, o çocuk akl›m›zla
her türlü ürkünç olay›n yafland›¤›na
inand›¤›m›z bir mezarl›¤a çok yak›nd›.
Ayr›ca o s›ralar henüz apartmanlar›n
infla edilmedi¤i muhitimiz s›k a¤açl›
bahçeler içinde birbirinden uzakta
kurulmufl ba¤›ms›z konutlardan olufluyordu. Gecenin o saatinde ortama
gerçekten ürkütücü bir hava hâkim
olurdu ve yan›m›zda bir büyü¤ümüz
olmadan karanl›kta eve dönmekten
ödümüz kopard›. Bu nedenle büyüklerimize ay›rd›¤›m›z sandalyeleri ne
pahas›na olursa olsun sonuna kadar
savunurduk.
Bir seferinde, sinemaya, üzerinde
lacivert bir döpiyes elbiseyle gelen,
sert görünüfllü ve lise müdirelerine
benzeyen bir han›m, yan›ndaki birkaç
kifliyle bizim sandalyelerin bafl›na
145
BD MART 2015
dikilmiflti. Bizler sandalyelerimizi
savunmaya haz›rlarken o, sorgusuz
sualsiz minderlerimizi teker teker
kald›r›p att› ve yan›ndakilerle birlikte
bir güzel o sandalyelere kuruluverdi.
G›k›m›z› bile ç›kartamam›flt›k. Sanki
itiraz edip: “O sandalyeleri ailemize
ay›rm›flt›k” dersek, kalk›p kulaklar›m›z› çekecek, hatta ba¤›r›p ça¤›rarak
bizi cezaland›racakm›fl gibi gelmiflti.
ir gece, yan›m›zda büyüklerimizden kimse olmadan “Kurt
Adam” filmini izledik. Karanl›k
bir orman›n k›y›s›ndaki küçük bir
kulübede yaflayan talihsiz oduncu bir
kurt taraf›ndan ›s›r›ld›ktan bir süre
sonra kurt adama dönüflüyor ve önüne
geleni parçal›yordu. Civardaki köyün
halk›, her gece birini öldüren ve karanl›¤›n içinde korkunç uluma sesleri
ç›kartan o iri canavar›n ne oldu¤unu
önce anlayam›yor, tüyler ürpertici
gerçe¤i ö¤rendiklerindeyse ifl iflten
Bizim görevimiz; büyüklerimiz
gelene kadar üzerlerine minderleri
koyarak kendi akl›m›zca “rezerve”
etti¤imiz sandalyeleri kimselere
kapt›rmamakt›.
146
geçmifl oluyordu. Art›k ondan kurtulman›n tek yolu; onu gümüfl bir kurflunla öldürmekti. ‹ki saate yak›n
birbirinden ürkütücü görüntüleri
izledikten sonra film bitti¤inde kardeflimle birbirimize bakakalm›flt›k.
Gecenin o saatinde, hemen bir mezarl›¤›n yan›nda bulunan evimize gitmek
bizim tam bir azapt›. Bir kere herkes
yatm›fl oldu¤u için civardaki evlerin
ve bahçelerin karanl›¤a gömüldük-
BD MART 2015
lerini biliyorduk. O nedenle korkudan
yüre¤imiz gümbür gümbür atarak
zifiri karanl›¤›n içinden geçip evimizin
kap›s›na zor düflmüfltük.
Bazen de korktu¤umuz belli
olmas›n diye eve do¤ru yürürken
ba¤›ra ça¤›ra flark›lar söyleyerek tüm
mahalleyi aya¤a kald›r›rd›k. Kurt
Adam’›n parmak kadar diflleriyle parçalad›¤› talihsiz bedenleri gördükten
sonra iki küçük çocu¤un yaln›z bafllar›na eve dönmeleri kolay de¤ildi. Yine
de bay›la bay›la giderdik o filmleri
izlemeye.
ont Drakula ise asl›nda yak›fl›kl›
ve zengin bir adamd›. Muhteflem
bir flatosu vard›. Tek kusuru;
gün batt›ktan sonra vampire dönüflüp,
evinde konuk etti¤i güzel han›mlardan
bafllayarak önüne geleni boynundan
›s›r›p, onlar› da vampire dönüfltürmesiydi. Ondan kurtulman›n tek yoluysa;
bir punduna getirip, kalbine kaz›k
çakmakt›.
Frankenfltayn canavar› onlar›n
içinde en masum ve ma¤dur olan›ym›fl
gibi gelirdi bize. Çünkü ç›lg›n bir
doktor taraf›ndan son derece korkunç
bir bedenle yarat›ld›¤› için dünyaya
gelmesi iradesi d›fl›nda gerçeklefliyordu. Onu görenlerin dehflete kap›lmamalar› olas› de¤ildi. O korkunç görüntüsü nedeniyle herkes ondan kaç›yor
ve d›fll›yordu. Onu yok etmek içinse
özel bir çaba gerekmiyordu. Çünkü
her filmin sonunda bunal›ma girip,
kendi kendisini yok ediyordu talihsiz
canavar.
O günlerin üzerinden y›llar geçti.
Zamanla kalabal›klaflan ve zalimleflen
gerçek dünyada o filmlerde gördüklerimize rahmet okutacak denli korkunç
olaylarla karfl›laflt›k. Her gün gazetelerde yer alan tüyler ürpertici cinayetler, seri katiller, savafllar ve ak›l almaz
terör olaylar› bizi o filmlerdekilerden
çok daha fazla korkutur oldular.
Gittikçe geliflen iletiflim tüm bu korkunç olaylar› gözlerimizin önüne
Frankenfltayn canavar› onlar›n içinde en masum
ve ma¤dur olan›ym›fl gibi gelirdi bize.
BD MART 2015
serdikçe giderek daha
da kötüsünü ve korkuncunu bekler olduk. Hatta
tüm o cinayetlere ve
teröre al›flt›k diyebilirim.
fiimdilerde çocuklar›n
oynad›¤› bilgisayar oyunlar› bile bir zamanlar
ödümüzü kopartan o filmlerden çok daha korkunçlar.
fiimdi düflünüyorum da,
o zamanlar bizleri gece soka¤a
ç›kamayacak kadar korkutmufl olan
Kont Dracula, Frankenfltayn ve Kurt
Adam, günümüzde yaflanan gerçek
korkular yan›nda adeta masum masal
kahramanlar›ym›fl. Hatta talihsiz birer
ma¤durlarm›fl. Çünkü her filmin
sonunda muhakkak ölürler ve insanl›k
onlardan kurtulurdu. Seyircinin ç›lg›nca
alk›fllar› aras›nda Kont Dracula’n›n
kalbine çak›lan bir kaz›k iflini bitirirdi.
Kurt adamsa pefline düflen köylülerden birinin tüfe¤inden ç›kan gümüfl
kurflunla ç›rp›na ç›rp›na ölür ve ölürken de o korkunç canavar halinden
tekrar insana dönüflürdü.
ünümüze gelirsek: Global
terörizm, kendi gözü dönmüfl
amaçlar› u¤runa masum insanlar› akla hayale gelmeyecek silahlarla
yok etmeye kalkan teröristler, kitle
cinayetleri, savafllar, canl› bombalar
gibi insan› dehflete düflüren pek çok
benzer olayla iç içe yafl›yoruz. ‹nsan
gazeteleri okurken ya da televizyon
seyrederken bile korku filmlerindekinden daha çok korkuyor.
Bir zamanlar ölesiye korktu¤umuz o filmler günümüzün gerçek
olaylar›yla k›yaslan›rsa me¤erse ne
kadar masumlarm›fl. •
[email protected]
Ö¤renmeyi Bilmek
Bir bilge, göletin k›y›s›nda otururken, susuzluktan dili sarkm›fl bir
köpe¤in sürekli göletin yak›n›na de¤in gelip tam su içecekken
kaçmas›n› izler. Köpek sudaki yans›mas›n› görüp korkmakta ve
bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktad›r. Sonunda dayanamay›p kendini gölete atar ve yans›mas›n› görmedi¤i için suyu
içer. Bilge “Bir insan›n istekleriyle aras›ndaki engel ço¤u zaman
kendi içinde büyüttü¤ü korkulard›r. ‹nsan bunu aflarsa, istediklerini
elde edebilir.” diye düflünür.
Ama biraz daha düflününce gerçek ö¤rendi¤i fleyin bundan farkl›
oldu¤unu görür. As›l ö¤rendi¤i fley, insan›n bir bilge bile olsa bir
köpekten ö¤renebilece¤i bilginin var oldu¤udur.
148
BD MART 2015
“Kahve durumu”nu ölçen icat:
Web Kameras›
Web
Kameras›n›n
icat ediliflinin
“Zorunluluklar icatlar›n anas› olabilir;
öyküsü
ama tembellik kesinlikle babas›d›r”
sözü bir kez daha hakl› ç›km›flt›…
23
y›l önce, Cambridge Üniversitesi’nde bir grup akademisyen, çal›flt›klar› bilgisayar
laboratuvar›n›n küçük mutfa¤›ndaki
kahve makinesinin ‘durumunu’ izlemek için, ilk web kameras›n› icat
ettiler. Üniversitenin yerel bilgisayar
a¤› üzerinden izlenebilen web kameras› için bir de yaz›l›m gelifltiren akademisyenler, küçük mutfaklar›ndaki
kahve demli¤ini izlemelerini sa¤layan
bu yaz›l›ma da ‘xcoffee’ ad›n› verdiler.
Yazan: DEN‹Z BENER
Laboratuvar›n, ATM a¤lar› bölümü olarak bilinen ‘Trojan Odas›’ isimli k›sm›nda, yaklafl›k 15 akademisyen
çal›fl›yordu. Bu 15 akademisyenin
kahve gereksinimini karfl›layan tek
bir kahve demli¤i olunca, yeni haz›rlanm›fl taze kahvenin çabucak bitmesi
de kaç›n›lmaz oluyordu. Kahve makinesinin bafl›na gittiklerinde, onun
bombofl kalm›fl demli¤iyle karfl›laflmak istemeyen akademisyenler;
duruma ‘kal›c›’ bir çözüm ürettiler.
149
BD MART 2015
Akademisyenler
masalar›ndan kalkmadan
kahve demli¤inin durumunu görmek istediler
Çal›flma masalar›ndan kalkmalar›na
gerek kalmaks›z›n, bilgisayarlar›ndan
kahve demli¤inin durumunu görebilecekleri bir sistem gelifltiren akademisyenler, kurduklar› bu sistem sayesinde
dünyan›n ilk web kameras›n› da icat
etmifl oldular.
1
991 y›l›nda üniversitenin yerel
bilgisayar a¤› üzerinden çal›flmaya
bafllayan sistem, 1993’te de internet
üzerinden canl› yay›na geçti.
Çözünürlü¤ü 128x128 piksel
olan, siyahbeyaz ve dakikada 3 kez
görüntünün yenilenmesini sa¤layan
bu sistemle; kahve demli¤ine ulaflmak
için ‘baz›lar›n›n merdiven inip-ç›kmas› bile gereken’ akademisyenler, e¤er
150
demlik boflsa, yok yere mutfa¤a kadar
yürüyüp hayal k›r›kl›¤›na u¤rama
sorunlar›ndan kurtuldular.
“Kahve kulübü”nün üyelerinden
birisi olan Stafford Fraser’e göre, kendilerinin yaln›zca bir gününü alan bu
sistem, akademisyenlerin bofla zaman
harcamas›n›n da önüne geçmiflti.
22 A¤ustos 2001’e kadar, tam 10
y›l boyunca çal›flan ve kullan›lan bu
sistem; ‘tembel ve kahvesever Cambridge’li bilim insanlar›n›n teknoloji
dünyas›na web kameras›n› arma¤an
etmelerini de sa¤lam›fl oldu. •
Kaynak: http://www.bbc.com
BD MART 2015
MART AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI
Satranç Çözümleri
KURGUMAT: Umut Sayman 2
# (Problemist 2015) 1.fib4 fixe6
2. Fa2+# (1…fixc6 2.Fe4+#,
1…fixd4 2.Vc5+#)
OYUN SONU: Avebakh , Beyaz
Kazan›r 1.d7 Kg6+ 2.fie5 Kg5+
3.fie4 Kg4+ 4.fid3 Kg1 5.fic2
Kg2+ 6.fic3 Kg3+ 7.fic4 Kg4+
8.fic5 Kg5+ 9.fic6 Kg6+ 10.fic7
1-0
“Bilginizi Denetleyin”
1-(a) K›sa ve özlü
9-(a) fiiddetli f›rt›na
2-(b) Palto gibi üstlük
10-(d) Kad›n giysisi
3-(c) Benmerkezcilik
11-(c) Barut kesesi
4-(d) Gözlemevi
12-(c) Yönlendirilmifl
5-(a) Ocak siperi
13-(d) Derinlik ölçümü
6-(d) Orta kald›r›m
7-(c) Yeniden tasarım
14-(d) Büyük,
önemli
8-(b) ‹nce ay›r›m
15-(c) K›vr›k flapka
Kare Bulmaca
1-(d) Ferhat ile fiirin
2-(d) WADA
3-(b) Emil Zatopek
4-(c) Organ aktarma
5-(d) Hayali Hayalbaz
6-(a) Prematüre
7-(c) Filiz Dinçmen
8-(b) ‹llüstrasyon
9-(a) Bedri Rahmi Eyübo¤lu
10-(b) Labirent
11-(c) Soti
151
BD MART 2015
YARININ BÜYÜKLER‹
Gönderi adresi:
Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3,
Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul
e-posta: [email protected]
(e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla
olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Bu¤ra Gülbazfidan, Adana
Lina ve Minel Çavuflo¤lu, ‹stanbul
Bora Hilal, ‹stanbul
Kayra Öz, Alanya
152
Ada Togantimur, Bursa
Ada Çoban, ‹stanbul
BD MART 2015
Melih Kandaz, Trabzon
Cankat Güraras, Bursa
Melis ve Ifl›l Tulçal›, ‹zmir
Hazar Ǜnar, Kocaeli
Öykü Can, Eskiflehir
Hamdi Y›ld›r›m, K›rflehir
Duru Avc›, Ankara
Ece Baflak, Mu¤la
Nurseli Aflk›n, ‹stanbul
Salih fien, Ankara
Irmak Taylan, ‹stanbul
153
BD MART 2015
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır.
154
Bulmaca
Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1-Fotoğrafta görülen
bestekarımız. 2-Mekke’de hacı adaylarının
her yıl arefe günü toplandıkları yer.Samsun’un bir ilçesi. 3-Okun yay kirişine
takılan bölümündeki tüy.-Karışık renkli.Hazır vaziyette bulunan. 4-İş, eylem.Negatif dia.- Kur’anda bir sure. 5-Tutuk,
titrek bir biçimde.- İlkel bir silah.- Siyah
ile beyaz arası olan renk. 6-İridyumun
simgesi.- Karmaşa, karışıklık.- Üretim. 7Halk dilinde yoğurt mayası.- Veri.- ‘....
Smith ( ‘Ulusların Zenginliği’ adlı eseri de
bulunan ünlü İskoçyalı filozof). 8-Azotlu
gübre.- Dinî inanışa göre, insanın öldükten
sonra dirilip Tanrı’ya hesap vereceği yer.Galyumun simgesi. 9- Avrupa’da bir halk.Silisyumun simgesi.-Zarar ve ziyana karşı
ödenen bedeller. 10-Yapılması gereken
bir iş için merkez olarak seçilen yer.Kalayın simgesi.- Olumsuzluk belirten bir
ön ek.- ‘.... Halde Leman’ (Attila İlhan’ın
bir yapıtı). 11-Hristiyanlıkta manastırda
yaşayan, hiç evlenmemiş papaz.Tanrıtanımaz.- Himalaya’larda yaşadığına
inanılan kar adam. 12-Bir zaman birimi.Oruç tutan kadın.- Jüpiterin uydularından
biri.- Fakat. 13-Ballıbabagiller familyasından,
siyahımsı mor renkli çiçekleri olan, hoş
kokulu bir çiçek.- Radyumun simgesiErkek. 14-Mahkeme kararı.- Marka.Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün kısa
adı. 15- Rütbesiz asker.- Baryumun
simgesi.- Kuzey İspanya’da bir kent. 16Ahlaka uygun olan.- İnanışa göre cennet
bahçesine düşen ilk yağmur damlası. 17Eşini kaybetmiş kişi.- Kriptonun simgesi.
18-Gelir.- Eski dilde su. 19-Ulu önderimiz
Mustafa Kemal Atatürk’ün 15-20 Ekim
1927 yılları arasında silah arkadaşlarının
faaliyetlerini özetleyen konuşması.- Güney
Amerika’da bir başkent. 20-Notada durak
işareti.- Müslümanların kutsal ayı.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-1-Asıl
adı Mehmet Muhittin Sevilen olup Cumhuriyet öncesi Karagöz ve Hacivat sanatının en bilindik temsilcisi. Çanakkale’nin
peyniri ile meşhur ilçesi. 2-Faiz.- Yunan
alfabesinde bir harf.- Çoğunlukla valilerce
yönetilen ve yönetim bakımından bazı
özerklikleri olan büyük yönetim birimi.Rusya halkından olan. 3-Orkide ailesinin
birçok türünün toprak altı yumrularından
elde edilen toz ve bundan üretilen içecek.Gülünç bir biçimde giyinip süslenen
kadın.- Eski dilde gelirler. 4-Labada da
denilen bir bitki.- Ege’de Yunanistan’a ait
bir ada. Daire ve kürede çap. 5- Tibet
sığırı.- Tavuk kemiği ile oynanan bir tür
iddia oyunu.- Nam, şöhret.- Kiloamperin
kısa yazılışı. 6-‘... Dalaşı’ (Markus Zusak’ın
bir yapıtı).- Helen mimarisinde revak
sütunlu giriş, saçak altı.-Duman lekesi.Kurallara uyma. 7-Harekete hazır, tetikte.‘Özgü .... ’ (sinema ve tiyatro oyuncumuz).- Bilgiçlik taslayan. 8-Manda yavrusu.Antlaşma.- Bir cetvel türü.- Atılgan, gözü
pek.- İşaret. 9-‘Oğuz ..... ’ (edebiyatçımız).Yardım.- Eski Mısır’da güneş tanrısı.- Eski
dilde bağırsaklar. 10-Şaşma belirten bir
ünlem.- Kayseri’nin bir ilçesi.- Er, onbaşı ve
çavuşlara verilen genel ad.- Tarla sınırı. 11Anadolu’da kurulan eski bir uygarlık.-Ayak,
adım.- Hıristiyan bayramlarına verilen ad.
12-Rus meclisine verilen ad.-Şaka. 13-Bazı
metallerin cıva ile yaptıkları ve genelde
dişçilikte kullanılan bir alaşım.-Denizcilikte
her şeyin derli toplu olduğunu belirten bir
terim.- Manganezin simgesi. 14-Küçük boy
okların dairesel bir zemine atılarak oynandığı
bir oyun.- Savaşlarda elde edilen her türlü
mal, mülk. 15-İki yüz elli kiloya eşit olup,
odun, kireç vb. ağır ve kaba şeyleri tartmakta
kullanılan bir ağırlık ölçüsü.- Dar ve kalınca
tahta.- Doğu Anadolu’da bir ırmak.
[email protected]
Satranç
Mustafa Y›ld›z
2015 TÜRK‹YE KUPASI
Kahraman Sobay – Orkhan Eminov, Türkiye Kupas›, 6.2
ntalya Manavgat’ta, 31.01 – 07.02.2015
tarihlerinde 411 yar›flmac›n›n kat›l›m›yla
yap›lan Türkiye Kupas› oyunlar›nda
11/9,5 puanla birinci olan Azeri kökenli
Orkhan Eminov’un “En be¤endi¤im oyunum”
dedi¤i, Kahraman Sobay’a karfl› siyahlarla
oynad›¤› 6. turdaki oyunundan 2 ilginç
konum:
(D1) Merkezi temizleyen beyaz, flah
kanad›nda oyun ar›yor. Buna karfl›l›k siyah
da ayn› kanatta karfl› oyun koval›yor. Çok
(D1)
riskli ama bu konumda siyah vezir fedas›n›
göze al›yor. Elbette risk almayan baflar›ya
koflamaz. 19…gxf3 oynuyor. 20.Axg6 Fxe3+
21.fih1 (21…fif1 belki daha iyi.) 21…hxg6
Beyaz, h›zla figürleri de¤iflip oyun sonuna
girmenin yollar›n› ar›yor, bu amaca uygun
düflen 22.Ab5’i gözden kaç›r›yor ve 22.d5
oynuyor. 22…Kfe8 23.Kf1 Ae5 24.d6 (Hâlâ
24.Ab5 iyi.) 24…fig7 Yeni bir plan haz›rl›¤›.
25.Ad1 Fd4 26.Ae3 Kh8 Tehdit büyüyor ama
beyaz göremiyor. 27.Ac2 Kxh2 Terk (D2) 0-1
A
(D2)
K›vanç Haznedaro¤lu - Onur K›ns›z, 6.1.
Beyaz, sonu iyi hesaplanm›fl iki alet fedas›
ile oyunu kazan›yor: 20.Axf7! fixf7 21.Kxd5!
Ae7 (21…exd5 22.Fxd5+ fif8 23.Fd6+, daha
kötü.) 22.Vxc8 Kxc8 23.Kd7 Fxg2 24.fixg2
fif6 25.Fg5+! fixg5 26.Kxe7 fif6 27.Kxa7 Kd2
28.fif3 ve kazançl› oyun sonu 1-0
GM Haznedaro¤lu, 9,5 puan ile 1.-2.li¤i
paylaflt›. Mert Erdo¤du 3. oldu.
156
BD MART 2015
TÜRK‹YE EMEKTARLAR fiAMP‹YONASI’NDAN
Mesut Sevinç – Hür Yasin, 50+ 2.2.
16…Fxc4 Beyaz›n beklemedi¤i feda. 17.bxc4
Axc4 Yasin, beyaz›n rok yapmas›na f›rsat vermiyor,
vezir kanad› piyonlar›n› da¤›tan at›yla merkezde de
kar›fl›kl›klar ç›karmaya haz›rlan›yor. 18.Vd1 Axe5
flimdi materyal denge sa¤land›. 26.Vc4 Axd2 (Tabii
ki bu en kötüsü ama 26.Vd1 Ad3 de kalite kayb›na
izin veriyordu.) Birkaç hamle sonra beyaz terk etti.
0-1. Hür Yasin hiç yenilgi almadan 9/7,5 puanla 50
Yafl Üstü Türkiye Emektarlar fiampiyonu oldu.
Salih Murato¤lu –‹brahim Bapo¤lu, 65+ 2.2.
Aç›l›fltan üstün ç›kan beyaz için bu konumda
kazanan birçok yol var çünkü siyah›n her iki kanat
piyon yap›s› da bozuk. 23.Kxe6 Fxe6 24.Kxe6 Kd8
Beyaz›n kalite fedas›, siyah›n bütün zay›fl›klar›n›
gözler önüne serdi. 25.Kb6 (fiah temposuyla piyon
alan 25.Kxg6 daha kestirme bir yol idi.)25…fif7
26.Kxb7+fif6, 27.Kxb5 Ae7…1-0 Masada 50
hamle daha oynanan bu konumda beyaz›n vezir
kanad› piyonlar›n› durdurmaya bir kalite fazlal›¤›n›n
yetmeyece¤i aç›kça ortada. Murato¤lu, 65+
kategorisinde birinci oldu.
KURGUMAT
Umut Sayman
(Problemist, Ukrainy 2015)
2#
[email protected]
OYUN SONU
Avebakh
Beyaz Kazanır
Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Osmanl›’dan
Cumhuriyet’e Türk
Kad›n›n›n
K›sa Tarihi
Güldal Okuducu
Kaynak Yay›nlar›
J
oan Scott’un “yaln›zca geçmiflin
eksik bir kayd› olarak de¤il, ayn›
zamanda kad›nlar›n d›fllanmas›n› ya da
ezilmesini meflrulaflt›ran bilgi üretiminin
bir dal› olarak” tan›mlad›¤› tarihi
yeniden yazma ça¤r›s› Türkiye’den de
yank› buluyor. “Osmanl›’dan Cumhuriyet’e Türk Kad›n›n›n K›sa Tarihi”;
Osmanl›’n›n Beylik döneminden
Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan bir
zaman diliminde kad›n›n serüvenini bir
film fleridi gibi gözler önüne seriyor.
“Hatun” diye an›lan Türk kad›n›n›n
“saç› uzun akl› k›sa” diye an›lmaya
nas›l baflland›¤›na ve kad›n›n buna
baflkald›r›s›na dikkat çekiyor. Yazar
titiz bir araflt›rma ve genifl bir kaynak
taramas› sonucunda ulaflt›¤› bilgileri
kronolojik bir anlat›mla okuyucuya
sunuyor. Yal›n bir dille kad›n›n tutuculu¤a ve toplum d›fl›na itilmeye karfl›
direniflini anlat›yor, eli kalem tutan
kad›nlara ve örgütlenme deneyimlerine
de¤iniyor. Kitapta, kad›nlar›n ç›kar158
d›klar› gazetelerde yazd›klar›n› ve fiükûfe Nihal’in “Biz bu belalara, felaketlere niçin düfltük biliyor musunuz?
Sustuk da ondan, haks›zl›klara, zulme
karfl› isyan etmedik, sükût ettik”
özelefltirisini bulacaks›n›z. Birinci
Dünya Savafl› sonunda ülkeyi iflgale
gelen düflmana karfl›, iktidardakilerin
cesaretsizlik göstermesi üzerine “milli
hukukumuzu ve ismetimizi muhafaza
edecek hükümet ve erkek yoksa biz
var›z” diyerek öne at›lan ve “ya istiklal
ya ölüm” parolas›yla iflgale direnen
kad›nlar›n varl›¤›na tan›k olacaks›n›z.
Kimi elinde kalemiyle, kimi at üstünde
silah›yla, kimi s›rt›nda cephaneyle
vatan›n› kurtarmak için ç›rp›nan kad›nlar› görecek ve vatan›n kurtuluflunda
ve kuruluflunda kad›n›n oynad›¤› rolün
önemini fark edeceksiniz.
Türk Kahvesi
M. Sabri Koz,
Kemalettin
Kuzucu
Yap› Kredi
Yay›nlar›
S
adece bir içecek de¤ildir, kahve.
Gündelik yaflam›m›z›n olmazsa
olmazlar›ndand›r. Bir fincan kahvenin
40 de¤il 500 y›ll›k hat›r› var. ‹lk
olarak ‹ngilizce yay›mlanan ve büyük
be¤eni toplayan, Sabri M. Koz ve
BD MART 2015
Kemalettin Kuzucu’nun haz›rlad›¤›
Kahve kitab› sonunda Türkçe olarak
ç›kt›. Kitap kahvenin ülkemizdeki
500 y›ll›k maceras›n› bütün boyutlar›yla anlat›yor. 500 y›ld›r
Türklerin hayat›nda önemli bir yer
tutan kahvenin kökleri, bir Afrika
ülkesi olan Habeflistan’a (Etiyopya),
dallar› bir Arap Yar›madas› ülkesi
olan Yemen’e kadar uzansa da art›k
ne Yemen’den da¤›l›yor bütün
dünyaya ne de Habeflistan’dan... Ama
bu yayg›nl›kta Türklerin pay› büyük
ve “Türk Kahvesi” de ne oldu¤u
bilinerek tüketilen bir “imparatorluk
içece¤i” ayn› zamanda... Hiçbir zaman
söylencelerden, dinî ve siyasî
engellemelerden ve ticarî iliflkilerden
kopamam›fl bir tarihi var, kahvenin.
Avrupa’ya nas›l tafl›nd›¤›, kendini
kabul ettirinceye kadar neler yaflad›¤›
hep anlat›l›r durur. Ancak, çok uzun
zamandan beri dünya kahve ticareti
büyük tacirlerin elinde. Oysa kahve,
Türkler aç›s›ndan, haz›rlan›fl›,
piflirilmesi, sunumu ve bunlarla ilgili
geleneksel uygulamalar›yla “çok özel”
bir içecek...Türk Kahvesi’nin hikâyesi
merak eden herkes için ülkemizin
önde gelen araflt›rmac›s› Sabri Koz
ve Kemalettin Kuzucu’nun masal
tad›nda bir anlat›mla kaleme ald›klar›
yap›tta: “Kahve Yemen’den gelir/
Bülbül çimenden gelir/ Ak topuk
beyaz gerdan/ Her gün hamamdan
gelir/ Kahve piflti¤i yerde/ Telve taflt›¤›
yerde/ Güzel çirkin aranmaz/ Gönül
düfltü¤ü yerde.”
Düflünmeyi
Ö¤renme
ve
Ö¤retme
Zehra ‹pfliro¤lu
Say Yay›nlar›
B
ir toplant›da “dört y›l üniversitede
baflar›l› bir ö¤renci olarak okuyan ama
üniversitenin ne oldu¤unu bilmeyen”,
“kitap okumay› sevmeyen”, “üniversitede hoca olmak için kitap okumay›
sevmenin gerekli oldu¤unu düflünmeyen” bir gençle karfl›laflt›ktan sonra
“karanl›¤a küfretme yerine bir mum
yak›yor.” “Ad› olan ama kendisi olmayan üniversitelerimizin, düflünmenin
yerini ezbercili¤in okuman›n yerini
bilgi y›¤›n›n yer ald›¤› çarp›k bir ö¤retim
sisteminin uzant›s› oldu¤u bilinen bir
gerçek. ‹lkokul ça¤›ndan bafllayarak
y›llar y›l› yaflamdan kopuk, gereksiz
bilgilerle beyni doldurulan ö¤renci
yüksek ö¤renimde de de¤iflik bir
tutumla karfl›laflm›yor. Y›llarca
ö¤rencilerinin “eskiden tüm kitaplar›
ders san›rd›m. fiimdi ders kitab›
olmayan kitaplar da oldu¤unu anlad›m.
Korku, giderek yayg›nlaflan bir hastal›k
gibi içimize s›z›yor, kemiriyor bizi.
Kurtulmak kolay de¤il. Gerçekten de
amaçlanan bu. Korkudan korku
duygusu uyand›rarak düflünce özgürlü¤ünü yok etmek.(...)
159
Bir Fotograf
Bin Sözcü¤e Bedeldir
Gönderi: FERHAT OKAN SEZER, ‹ZM‹R
160
Osmanl›’dan Cumhuriyet’e Türk Kad›n›n›n K›sa Tarihi, Osmanl›’n›n Beylik
döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan bir zaman diliminde kad›n›n
serüvenine yer veriyor. Titiz bir araflt›rma ve genifl bir kaynak taramas› sonucunda
ulafl›lan bilgiler kronolojik bir anlat›mla okuyucuya sunuluyor, kad›n›n tutuculu¤a
ve toplum d›fl›na itilmeye karfl› direnifli anlat›l›yor, eli kalem tutan kad›nlara ve
örgütlenme deneyimlerine de¤iniliyor. Birinci Dünya Savafl› sonunda ülkeyi iflgale
gelen düflmana karfl›, kimi elinde kalemiyle, kimi at üstünde silah›yla, kimi s›rt›nda
cephaneyle vatan›n› kurtarmak için ç›rp›nan kad›nlar› görecek ve vatan›n
kurtuluflunda ve kuruluflunda kad›n›n oynad›¤› rolün önemini fark edeceksiniz.
Biri Size
‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan
‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim
Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor:
Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na
arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli.
Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay.
Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir;
ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.
Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0536) 634 35 97
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
E-posta: [email protected]
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
S A N A T Ç I L A R
1 MART 2015
GENCAY KASAPÇI
192297
MART 2015
‹stanbul K›z Lisesi’ni bitirdikten sonra girdi¤i Güzel Sanatlar Akademisi’nin
Yüksek Resim Bölümü’nden 1954’de mezun oldu. 1959’da kazand›¤› ‹talyan
Hükümeti bursuyla Floransa’da, Floransa Akademisi’nde Prof. Collacichi ile
fresk ve mozaik çal›flt›.1960 y›l›nda Roma’da kendi atölyesini kurdu ve
Fondazione Ernesto Besso’da ilk yurtd›fl› kiflisel sergisini açt›.
1960’da Uluslararas› Premio Gubbio Resim Yar›flmas›’nda ikincilik, ayn›
yar›flmada 1961’de Birincilik Ödülü ald›. Çal›flmalar›n› Mersin’deki atölyesinde
sürdüren birçok ödül sahibi sanatç›, yurtiçinde açt›¤› sergilerinin flimdilik
sonuncusunu 9-29 Mart tarihleri aras›nda “Noktan›n Sonsuzlu¤u 2” ismiyle,
Arnavutköy, Dere Sok. No:3 Arnavutköy Befliktafl adresindeki
Galeri Selvin’de aç›yor.
SAYI: 2015 / 3
F‹YATI: 4 TL
Çanakkale Zaferi’nin 100.Y›l›nda
Ortaya Ç›kan Ac› Gerçek:
Anzak
An›tlar›ndaki
Sözler
Kime Ait?
Cengiz Özak›nc›’n›n Yaz›s› 23. Sayfada
Baflkent
Üniversitesi'nin
Çal›flma Alan›
fiimdi
Kazakistan'dan
‹sviçre ve
Japonya'ya
Uzan›yor
S. 17
Yahya Aksoy:
Dr. Ö¤üt Yazman:
Geçilemeyen Çeliflkiler
Bar›fl Bo¤az› Ülkesinde Adalet
S. 53
Çanakkale S. 31
Bahriye Üçok
Orhan
ve Muazzez
Velidedeo¤lu:
‹lmiye Ç›¤:
Halife Yurt
Tüm Haklar›yla
D›fl›na Nas›l
Kad›n
Ç›kar›ld›? S. 11
S. 43
Download