T Ü R K BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI S A N A T Ç I L A R 1 MART 2015 GENCAY KASAPÇI 192297 MART 2015 ‹stanbul K›z Lisesi’ni bitirdikten sonra girdi¤i Güzel Sanatlar Akademisi’nin Yüksek Resim Bölümü’nden 1954’de mezun oldu. 1959’da kazand›¤› ‹talyan Hükümeti bursuyla Floransa’da, Floransa Akademisi’nde Prof. Collacichi ile fresk ve mozaik çal›flt›.1960 y›l›nda Roma’da kendi atölyesini kurdu ve Fondazione Ernesto Besso’da ilk yurtd›fl› kiflisel sergisini açt›. 1960’da Uluslararas› Premio Gubbio Resim Yar›flmas›’nda ikincilik, ayn› yar›flmada 1961’de Birincilik Ödülü ald›. Çal›flmalar›n› Mersin’deki atölyesinde sürdüren birçok ödül sahibi sanatç›, yurtiçinde açt›¤› sergilerinin flimdilik sonuncusunu 9-29 Mart tarihleri aras›nda “Noktan›n Sonsuzlu¤u 2” ismiyle, Arnavutköy, Dere Sok. No:3 Arnavutköy Befliktafl adresindeki Galeri Selvin’de aç›yor. SAYI: 2015 / 3 F‹YATI: 4 TL Çanakkale Zaferi’nin 100.Y›l›nda Ortaya Ç›kan Ac› Gerçek: Anzak An›tlar›ndaki Sözler Kime Ait? Cengiz Özak›nc›’n›n Yaz›s› 23. Sayfada Baflkent Üniversitesi'nin Çal›flma Alan› fiimdi Kazakistan'dan ‹sviçre ve Japonya'ya Uzan›yor S. 17 Yahya Aksoy: Dr. Ö¤üt Yazman: Geçilemeyen Çeliflkiler Bar›fl Bo¤az› Ülkesinde Adalet S. 53 Çanakkale S. 31 Bahriye Üçok Orhan ve Muazzez Velidedeo¤lu: ‹lmiye Ç›¤: Halife Yurt Tüm Haklar›yla D›fl›na Nas›l Kad›n Ç›kar›ld›? S. 11 S. 43 Osmanl›’dan Cumhuriyet’e Türk Kad›n›n›n K›sa Tarihi, Osmanl›’n›n Beylik döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan bir zaman diliminde kad›n›n serüvenine yer veriyor. Titiz bir araflt›rma ve genifl bir kaynak taramas› sonucunda ulafl›lan bilgiler kronolojik bir anlat›mla okuyucuya sunuluyor, kad›n›n tutuculu¤a ve toplum d›fl›na itilmeye karfl› direnifli anlat›l›yor, eli kalem tutan kad›nlara ve örgütlenme deneyimlerine de¤iniliyor. Birinci Dünya Savafl› sonunda ülkeyi iflgale gelen düflmana karfl›, kimi elinde kalemiyle, kimi at üstünde silah›yla, kimi s›rt›nda cephaneyle vatan›n› kurtarmak için ç›rp›nan kad›nlar› görecek ve vatan›n kurtuluflunda ve kuruluflunda kad›n›n oynad›¤› rolün önemini fark edeceksiniz. Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize 50 % ‹ND‹R‹M Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0536) 634 35 97 BÜTÜN K‹TAPÇILARDA E-posta: [email protected] BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI Bütün Dünya 1 MART 2015 2000 Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r. Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Pelin Hazar Aliabbasi, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, ‹lkay Erdem, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Prof. Dr. fiadan Gökoval›, Metin Gören, Ça¤dafl Güner, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Sabahat Önen, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Bekir Özgen, Nergis Öztürk, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 20 / 02 / 2015 www.butundunya.com.tr [email protected] 1 ‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI Bütün Dünya YIL:17 SAYI: 201 2000 3 “Gerçek”leri Anlamak ‹çin Sorgulamak Gerekiyor Mete Akyol 5 3 Mart 1924 Dr. Sıtkı Aydınel 11 Halife Yurt Dıfl›na Nas›l Ç›kar›ld›? Orhan Velidedeo¤lu 17 Prof. Haberal, Uluslararası Bilimsel Çalıflma S›n›rlar›n› Geniflletiyor 22 Conkbayırı’nın Büyük Kahramanı 23 Atatürk’ün Anzaklarla ‹lgili Gerçek Sözleri Cengiz Özakıncı 31 Geçilemeyen “Barıfl Bo¤az›” Çanakkale Yahya Aksoy 36 Hakimiyeti Milliye Yazıları 37 Sivas Kongresi Açıfl Konuflmas› Cengiz Önal 43 ‹slamiyet ve Kad›n Haklar› Doç. Dr. Bahriye Üçok 47 Atatürk’ü ve O Günleri Düflünürken Muazzez ‹lmiye Ç›¤ 52 Turhan Selçuk Karikatür Yarıflması 53 Çeliflkiler Ülkesinde Adalet Dr. Ö¤üt Yazman 57 Atatürk Kaya Boztepe 61 Atatürk’ün, ‹nsanl›k Projesi Sinan Meydan 2 65 Ben fiark› Söylemiyorum, Güfteyi Anlat›yorum Demir Aytaç 71 Moena Gizay Temizsoylu 75 Ba¤dat Demiryolu Projesi Gürbüz Evren 80 Baskıcı Yönetimden Güleryüzlü Sosyalizme Konur Ertop 85 ‹O’nun Çilesi Haluk Erdemol 91 Severim Ama Küserim de Yücel Aksoy 95 Dün Dündü Ama Dün Bugün De¤il Metin Gören 99 Poetika Tekin Özertem 105 Mediciler Mümtaz ‹dil 111 Ruby Bridges Sabriye Afl›r 117 Villa Melzi Bahçeleri ‹zlen fien Toker 122 Gülen Düflünceler ‹lkay Erdem 124 ‹ztuzu Kurtuldu Ama... Can Pulak 126 Neler Olmuyor Ki Dünyada Sezin San Sungunay 132 Côte Ebru Coflkun Francour 137 Sobayı Biz Yakıyoruz Muzaffer ‹zgü 141 Tabiat Tarihi Müzesi Nevin Dedeo¤lu 144 Onlar Korkunç De¤il Ma¤durlard› Mehmet Ünver 149 Web Kamerası Deniz Bener 42 56 70 130 151 152 154 156 158 160 ‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin F›rçalayarak Ufak Tefek Bilgiler Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük "Gerçek"leri Anlamak ‹çin Sorgulamak Gerekiyor B iz Türk halk›, çok mu “saf”›z, çok mu “aciz”iz ya da çok mu “nazik”iz? Büyü¤ümüz olarak benimsedi¤imiz bir kifliye “yak›flt›r›l›p”, onun taraf›ndan söylendi¤i ileri sürülen herhangi bir sözün, do¤rulu¤unu hiçbir süzgeçten geçirmeden, do¤rulu¤undan hiçbir kuflku duymadan, aktar›ld›¤› biçimiyle “do¤ru” olarak kabul etmemizin nedeni, bizim bu üç özelli¤imizden acaba hangisidir? “Büyük sözü” oldu¤u ileri sürülen herhangi bir sözün do¤rulu¤una “saf”l›¤›m›zdan m› inan›r›z, “aciz”li¤imizden mi boyun e¤eriz ya da “nezaketi”mizden mi sesimizi yükseltmeyiz, karfl› ç›kmay›z? Bütün Dünya’n›n bu say›s›n› okuduktan sonra kendinize bir iki dakikal›k bir zaman ay›r›n, okudu¤unuz bilgiler ve gördü¤ünüz belgeler üzerinde biraz düflünün ve sorumuzun yan›t›n› bize de¤il, kendinize verin. fiimdi birlikte 23’üncü sayfam›za gidelim, “ayakl› kütüphanemiz” Cengiz Özak›nc›’n›n orada aç›klad›¤› önemli bir gerçekle yüzyüze gelelim: “Mustafa Kemal’in, Çanakkale’de yatan binlerce flehit Mehmetcik’le, onlar› flehit eden düflman Anzak askerleri aras›nda bir fark olmad›¤›n›" söyledi¤i ileri sürülen sözler asla do¤ru de¤ildir. Üstelik, tek sözcü¤ü bile asla Mustafa Kemal taraf›ndan söylenmemifl bu sözler tümüyle sonradan uydurmad›r ve iflin daha da ac› yönü, bu sözlerin Mustafa Kemal’e “yak›flt›r›lm›fl” olmas›d›r. Çanakkale’den baflka Avustralya’ n›n çeflitli kentlerindeki an›tlarda da kaz›l›, ayr›ca Çanakkale Savafl› konusundaki birçok kitapta da yaz›l› bu sözlerin hiçbir zaman Mustafa Kemal taraf›ndan söylenmedi¤ini, o sözlerin söylenmifl gibi yap›l›p, sözcü¤ün tam anlam›yla “uyduruldu¤u”nu Cengiz Özak›nc›, “olay”ın yaln›zca belgelerini de¤il, “failleri”ni de ayrıntılarıyla aç›klayarak kan›tlamaktad›r. Okurken siz de hayret edeceksiniz ama, “gerçek” diye uydurulan bir olayı, gerçekten “gerçek” özelli¤iyle ö¤renmifl olacaks›n›z. *** imdi de s›ra, arka sayfadaki karikatürü dikkatle incelemeye geldi: Almanya’y› simgeleyen ve “Kaiser” olarak adland›r›lan mi¤ferli kifli, kafas›ndaki fesiyle Türkiye’yi simgeleyen ve üzerinde “Türkiye” yaz›l› bir mermiyi, elleriyle fi 3 BD MART 2015 topun namlusuna yerlefltirirken, “Güvence de vererek”, Türkiye’ye flöyle diyor: “Herfleyi bana b›rak. Senin bütün yapman gereken, yaln›zca patlamakt›r.” Türkiye ise Almanya’ya, flu soruyla karfl›l›k veriyor: “Evet, onu biliyorum. Fakat herfley olup bittikten sonra ben ne olaca¤›m?” Birinci Dünya Savafl›’n›n bafllad›¤› 29 Ekim 1914 tarihinden yaklafl›k bir ay sonra, 11 Kas›m 1914 tarihinde, ‹ngiltere’nin Punch adl› gülmece dergisinde yay›mlananan bu karikatür, Çanakkale Savafl›’na girifl nedenimizin belki bir kan›t› de¤il ama, kesinlikle yal›n bir özetidir. ‹ngilizler, sömürgeleri Avustralya ve Yeni Zelanda’n›n askerlerinden oluflturduklar› karma bir orduyu, bu ülkelerin sözcüklerinin bafl harflerinden oluflturduklar› “Anzak” ad›yla Çanakkale’ye gönderirlerken, Almanlar da en az onlar denli ak›ll› olduklar›n› kan›tlam›fllar ve... Dönemin Osmanl› Genel Kurmay Baflkan›’n›n s›rt›n› okflayarak, Osmanl› padiflah›n›n gözünü korkutarak, Osmanl›’y› önce savafla sokmay›, sonra ordusunun Çanakkale’ye gönderilmesini sa¤layarak, yar›m milyona yak›n insan›n can verdi¤i bir savafltan, 4 onlar da tek Alman’›n burnu bile kanamadan ç›kabilme ak›ll›¤›n› göstermifllerdi. *** Gerçeklerin gurur verici olanlar› gö¤üslerimizi kabart›r ama…Özellikle 100’üncü y›ldönümünde, gö¤sümüzü kabartan 18 Mart Deniz Zaferi’miz “gerçe¤i”ni bile eksiksiz anlayabilmemiz için, bu gerçe¤imizin sa¤›ndaki solundaki, önündeki arkas›ndaki ve alt›ndaki “gerçekler”i de sorgulamam›z gerekmektedir… Bu ve benzeri sorgulamalar› yapmazsak, o zaman kendi kendimizi sorgulamak zorunda kalaca¤›z: “Biz çok mu nazi¤iz, çok mu aciziz ya da çok mu saf›z?…”• [email protected] Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel 3 Mart 1924 Bundan 91 y›l önce 3 Mart 1924 günü TBMM’de üç yasa kabul edildi 1-fier’iyye ve Evkaf ve Erkan-› Harbiye Vekaletinin kald›r›lmas› 2-Tevhid’i Tedrisat 3-Halifeli¤in kald›r›lmas› ve Osmanl› Hanedan›’n›n Türkiye Cumhuriyeti Topraklar› D›fl›na Ç›kar›lmas› G azi Mustafa Kemal uzun süredir bu yasalar›n ç›kar›lmas›n› düflünüyordu. TBMM aç›lm›fl, Saltanat kald›r›lm›fl, Cumhuriyet ilan edilmiflti. Ancak, yap›lacak daha bir çok devrime gereksinim vard›. Bunlar›n bafl›nda da bu yasalar geliyordu. Çünkü, ç›kar›lan yasalar›n fleriata uygun olup olmad›¤›n› kontrol eden fier’iyye Bakanl›¤› (Bunun yerine Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›) ve dini vak›flara ba¤l› olanlar› idare eden Vak›flar Genel Müdürlü¤ü (Bunun yerine de Vak›flar Genel Müdürlü¤ü 5 BD MART 2015 kurulacakt›) görevde oldukça; E¤itimi ve Ö¤retimi dini etkilerden kurtarmak, laik bir duruma getirebilmek, halk› cehaletten kurtarmak ve bir e¤itim seferberli¤i yapabilmek için (bu konu ilerde iyice incelenilecektir) kesinlikle Tevhidi Tedrisat yasas›na gereksinim vard›. Hele, kurulacak laik Türk devletinde Halifelik denilen ikinci bir devlet gibi, Osmanl› Saray›n›n yetkilerini kendinde gören, dünya müslümanlar› aras›nda hiçbir etkinli¤i kalmayan, üstelik Kurtulufl Savafl›m›z› engelleyen bir kurumun var olmas› düflünülemezdi. Osmanl› Hanedan›n›n Türkiye topraklar› içinde kalmas› hedeflenen yeni Cumhuriyet’i devam ettirmekte engeller ç›karabilirdi. İ flte bütün bu nedenlerle 3 Mart 1924 günü bu yasalar ç›kar›ld› ve o gün Devrim Tarihimizin en önemli günlerinden biri oldu. Atatürk, bu yasalar›n ç›kar›lmas› zaman›n›n geldi¤ini, çok iyi tespit etti ve Meclise öneriler verdirerek bu yasalar› Meclisin karar› olarak ç›kartt›. O, bir “zamanlama üstad›” oldu¤unu da burada da kan›tlad›. Bütün devrimleri bir anda yapmad› zira, pek çok direnifl olabilirdi. Nitekim, Devrimleri halka anlatarak ve inand›rarak yapmas›na karfl›n iç ve d›fl k›flk›rtmalarla, yine de bir çok engeller ç›kar›ld›. Atatürk, bunlar› öngörüyordu. Gerekli önlemleri de ald›. Hükümeti bu önlemleri alma yönünde örgütledi. Hükümet otoritesinden hiç ödün vermedi. Bu genel bilgiyi verdikten sonra, flimdi Tevhidi Tedrisat yasas› hak6 k›nda detayl› bilgi vermeye geçebiliriz. Ayni makaleye bu üç yasay› ayr› ayr› detayl› bir flekilde, s›¤d›rma olana¤› yoktur. Bu yasan›n detay›n› aç›klamadan önce Osmanl› dönemi Maarifini ve neden bu yasaya ihtiyaç duyuldu¤unu -neden, sonuç- iliflkisini belirtmek gerekir. smanl› döneminin en büyük özelliklerinden biri de medrese- mektep iliflkisi idi. ‹lk Osmanl› Medresesi 1330 y›l›nda, o s›rada Beyli¤in merkezi olan ‹znik’te kuruldu. Daha sonraki y›llarda da temel ö¤retim kurumu olarak di¤er yörelere yay›ld›. Bunlar›n görevi ‹slam hukuku (F›k›h) ö¤retmek idi. O Medreseler gittikçe bozuldu. Türkçe dersler yan›nda Arapça ve Farsça ö¤retiliyordu. Bu diller de yeterince bilinmiyordu. Kâtip Çelebi Kanuni döneminden sonra, önce de oldu¤u gibi, do¤a bilimlerine yer verilmedi¤inden yak›n›r. Medreseler gittikçe bozuldu. Türkçe dersler yan›nda Arapça ve Farsça ö¤retiliyordu. Bu diller de yeterince bilinmiyordu. Nitekim, Hürriyet Gazetesindeki (27 Temmuz 1868) Medrese mezunlar›n› ele alan bir makalesinde Nam›k Kemal flunlar› BD MART 2015 Ziya Gökalp yaz›yordu: “Ulemadan bu gibilere ‘Elcevâb‘ gibi Arapça bir gazete verilirse lûgate baflvurup iki saat u¤raflmay›nca bir mana ç›karamazlar. F›k›f’tan herhangi bir mesele sorulsa, biz f›k›fla fazla meflgul olmad›k derler, ‹ngiltere, Amerika vb. bir devlet ismi soruldu¤unda hayretle dinlerler. Bu devlete, bu millete, bu mülke ac›nmaz m›?” ‹kinci Meflrutiyet devrinde Medreselerin düzeltilmesine u¤rafl›ld›. Fakat bu giriflim de yar›m bir önlemden öteye geçemedi. Ziya Gökalp de Türk maarifinin içine düfltü¤ü durumdan kurtarmak için ”milli” bir karekter almas›n›, yani ö¤retim kurumlar›nda milli maarif politikas›n›n hâkim k›l›nmas›n› ve bir milli e¤itim sisteminin uygulanmas›n› zorunlu görüyordu. Bu ünlü düflünürümüzün Türkçülü¤ün Esaslar›’nda bu düflüncesini daha etrafl›ca belirtti¤ini, Türkiye’de ”halkmedreseliler ve mektepliler” diye üç zümre bulundu¤unu, bu üç s›n›ftan birincisi, hâlâ Uzak Do¤u medeniyetinden tamam›yla ayr›lmam›fl oldu¤u gibi; ikincisinin henüz Do¤u medeniyetinde yaflad›¤›n›, yaln›zca üçüncü s›n›f›n Bat› medeniyetindeki baz› feyizlere mazhar olabildi¤ini; bir milletin böyle üçe ayr›lm›fl bir hayat yaflamas›n›n normal olmad›¤›n›, bu üç terbiye usulünü birlefltirmedikçe hakiki bir millet olmam›z›n mümkün olmad›¤›n› savunuyordu. 1918 y›l›nda ‹nas Darülfünu’nun yani k›zlar›n yüksek ö¤retim yapt›¤› bölünün kald›r›ld›¤›na dair emrinin Rektör taraf›ndan dinlenmemesi karfl›s›nda Maarif Vekili’nin “Zaten bu çocuklar› dinsiz ve fl›mar›k yapan sizsiniz… Ben, K›z ve erkek ö¤rencilerin zânu be zânu (diz dize) okumalar›n› kabul edemem. Benim dinim buna engeldir. E¤er ›srar edilirse ben yapaca¤›m› bilirim” fleklindeki sözlerindeki zihniyeti aç›klamaya gerek yoktur san›r›m. ustafa Kemal Pafla bütün bunlar› takip ediyordu ve çok iyi gözlemliyordu. ‹flte bu yüzden ülke daha düflman çizmeleri alt›nda iken Sakarya Muharebesinden 37 gün önce Ankara’da maarif kongresini toplam›flt›r. Ülke henüz savafl içindedir. Bu büyük insan›n iradesine ve e¤itime, ö¤retime verdi¤i de¤ere, dikkatinizi çekmek isterim. Kongre Salonuna girer girmez toplant›da kad›n ve erkeklerin ayr› ayr› oturduklar›n› görünce erkeklere dönerek flu ünlü sözünü söyler: Yoksa kad›nlar›m›z›n iffetinden mi flüphe ediyorsunuz? Bu sözle M. Kemal Türk kad›n›n›n asaletini belirtmek vurgulamak M 7 BD MART 2015 malik olmal›y›z.” u konuflmas› ile Mustafa Kemal adeta ç›kar›lacak olan yasan›n esaslar›n› vermifl oldu. ‹kinci TBMM seçimlerinden önce yay›mlad›¤› ”dokuz ilke” nin sekizincisinde millete e¤itimin birlefltirilmesi, gerekti¤ini bildiriyordu. Bütün bunlar Tevhidi Tedrisat yasas›n›n ç›kar›lmas›na haz›rl›k idi. Cumhuriyet de ilan edilmiflti. Art›k, bu yasalar›n ç›kar›lma zaman› gelmiflti. Nihayet 2 Mart 1924’e gelindi. O günkü Meclis toplant›s›nda Saruhan (Manisa) milletvekili Vas›f (Ç›nar) ve 57 arkadafl›n›n önerdi¤i Tevhidi Tedrisat yasas›n›n gerekçesinde: “Bir de ve bu da ö¤retim birli¤i ile olur. Tanzimat’›n ilan edildi¤i s›ralarda ö¤retim birli¤ine geçilmek istenmiflse de baflar›l› olunamam›fl, tam tersine bir ikilik ortaya ç›km›flt›. Parti grubunda k›sa bir tart›flmadan sonra uygun bulunan “Devletin genel e¤itim siyasetinde, milletin düflünce ve duygu bak›m›ndan birli¤ini sa¤lamak gereklidir” önerisi, TBMM’nin 3 Mart 1924 tarihli toplant›s›nda hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramadan kabul edildi. Yasan›n maddeleri aras›nda flunlar yer al›yordu: Türkiye dahilindeki bütün bilim ve ö¤retim kurumlar› Milli E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤l›d›r. fier’iye ve Evkaf Bakanl›klar› veya özel vak›flar taraf›ndan idare olunan bütün Medrese ve okullar Milli E¤itim Bakanl›¤›’na ba¤lanm›flt›r. Bu bakanl›klara ve medreselere ait ödenekler Milli E¤itim Bakanl›¤›’ B Vas›f Ç›nar istemifltir. Sonra konuflmas›na bafllayarak: fiimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerileme tarihinde en büyük etken oldu¤u kan›s›nday›m. Onun için milli terbiye program›ndan bahsederken eski devrin hurafelerinden yarad›l›fl›m›zdan gelen niteliklerimizle hiç de ilgisi olmayan Do¤u’dan ve Bat›’dan gelebilen bütün etkilerden tamamen uzak milli karakterimize ve tarihimize uygun bir kültür kastediyorum….” demifltir. 31.1 1923 günü ‹zmir eski gümrük binas›nda yapt›¤› halk ile konuflmas›nda da flunlar› söylemifltir: “Milletimizin, memleketimizin ö¤retim kurumlar› bir olmal›d›r. Bütün memleket evlad› kad›n ve erkek ayni surette oradan ç›kmal›d›r. Fakat nas›l ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetifltirmek gerekli ise dinimizin gerçek felsefesini tetkik ve ö¤retmede telkin kudretine sahip güzide ve gerçek bilim adamlar› yetifltirecek yüksek kurulufllara da 8 BD MART 2015 na verilecektir. Milli E¤itim Bakanl›¤› yüksek din uzmanlar› yetifltirmek üzere Darülfünun’da bir ‹lahiyat Fakültesi, imaml›k ve hitabet gibi din hizmetleri yapacak memurlar›n yetiflmesi için de ayr› okullar açacakt›r. Di¤er Bakanl›klara ba¤l› ö¤reti görevlilerinin Milli E¤itim Bakanl›¤›’ na ba¤lanmalar› için sonradan gerekli ifllem yap›lacakt›r. (k›salt›ld›) Yasan›n bir maddesi gere¤i, ‹stanbul’da Darülfünun’a ba¤l› bir ‹lahiyat Fakültesi ve çeflitli yerlerde 29 adet imam-hatip okulu aç›lm›flt›. Ancak, ö¤renci bulunamad›¤› için bunlar 1930-31 y›llar›nda kapand›. Bu yasan›n getirdi¤i faydalar› tekrar hat›rlatmak gerekir: ¤retim çok bafll›l›ktan kurtar›lm›flt›r. “Teb’a, reaya” zihniyeti kald›r›l›p, Türk halk›na vatandafl olma bilinci afl›lanm›flt›r. Bireylerin ve devletin laik olmas› sa¤lanm›flt›r. Ö¤retim laik bir tabana oturmufltur. Ö¤retimdeki dinsel düflünce, laik dünya görüflüne dönüflmüfltür. Ça¤dafllaflma sa¤lanm›flt›r. Rasyonel düflünceye, bilime giden Ö yollar aç›lm›flt›r, rejimin gelece¤i güvence alt›na al›nm›flt›r. Cumhuriyete inanan, Atatürk devrimlerini benimsemifl ve özümsemifl kuflaklar yetiflmesini sa¤layacak yollar aç›lm›flt›r. Ulusal Egemenli¤e ayk›r› davran›fllara devam eden ve Milli E¤itim Ö¤retim Birli¤inin sa¤land›¤› günlerde bir s›nf görüntüsü Bakanl›¤›’n›n bu konudaki genelgelerine uymayan yabanc› okullar kapat›lm›flt›r. Bu yasan›n kabulünden sonra devrimlere devam edildi. Medreseler kapat›ld›, tekke ve zaviyelerle, türbeler kapat›ld›, türbedarlar ile bir tak›m unvanlar yasak edildi,”Türk devletinin dini islamd›r” f›kras› ile 26. maddedeki fler’i hükümlerin TBMM taraf›ndan yürütülece¤i f›kralar› Anayasa’dan kald›r›ld›, yeni Türk harfleri kabul edildi, ezan Türkçelefltirildi, Halk evleri aç›ld›, Darülfünun üniversiteye dönüfltürüldü. Böylece e¤itim ve ö¤retim ça¤dafl ve uygar bir düzeye geldi. • [email protected] 9 “Kaderlerinin çok yak›nda de¤iflece¤inden habersiz gündelik yaflamlar›n› sürdürüyorlard›. Yazlar›, kap› önlerinde komflularla sohbet ediyor, k›fllar›ysa, kömür sobalar›n›n gürül gürül yand›¤› evlerine kapan›yorlard›. ‹stanbul'un ayakta kalabilmifl özgün mahallelerinden biriydi. Pencerelerden Bo¤aziçi'nde süzülen gemiler görülüyordu. Ve bir may›s sabah› her fley birdenbire altüst oldu. Sars›c› olaylar pefl pefle patlak vermeye bafllad›¤›nda yaflanacaklar› hiçbiri akl›ndan bile geçirmemiflti." Mehmet Ünver'den bir solukta okuyaca¤›n›z gerçek bir ‹stanbul roman›. Yazar›n baflar›l› kurgusu edebiyat severleri adeta geçmifle sürüklüyor. Bir solukta okuyacaks›n›z. BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Türk Dili Orhan Velidedeo¤lu HAL‹FE YURT DIfiINA NASIL ÇIKARILDI? “Hilâfetin Kald›r›lmas› ve Osmanl› Hanedan›’n›n Türkiye S›n›rlar› D›fl›na Ç›kart›lmas› Hakk›nda Kanun” 3 Mart 1924’te, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüflülerek kabul edildi. ergimizin son say›lar›nda bu Kanunun kabulüne iliflkin yaz›lar yay›mland›. A¤›rl›kl› tart›flma konusu “Hilafet, TBMM’nin manevi flahsiyetinde mündemiç mi, de¤il mi?” Arkadafllar›m›z›n bu konuda araflt›rmalara dayal› görüfllerini ilgiyle okuduk, ayd›nland›k. Ancak: Ad›geçen Kanun, TBMM’ inde kabul edildi. Sonra ne oldu? Kanun gere¤i, Osmanl› Hanedan› Türkiye s›n›rlar› d›fl›na ç›kart›ld›; ama nas›l? D Konuya bir göz atal›m: Belgeli¤imde bulunan resmi bir yaz›flman›n, o dönemin ‹çiflleri Bakan› Ferit [Tek] Bey’in konuyla ilgili “Kanun kabul edilmifltir, eyleme geçin” emrini veren flifreli telgraf›na, ‹stanbul Valisi Ali Haydar Bey’in yine telgrafla “görev yerine getirilmifltir” yan›t›n› -dilini sadelefltirerek- al›nt›l›yorum. *** TÜRK‹YE CUMHUR‹YETi ‹Ç‹fiLER‹ BAKANLI⁄I 11 BD MART 2015 5 Mart 1924 ‹stanbul Emniyeti Umumiyetin Özel Kalem Müdürlü¤üne Tebli¤i (652) ‹çiflleri Bakanl›¤›’n›n Yüce Kat›na Yüce makam›n›zdan verilen emir üzerine öncelikle saraylardan eflya ç›kar›lmas› ve ya¤mac›l›k olas›l›¤›n›n önlenmesi dikkate al›narak Topkap› ve Dolmabahçe Saraylar›n›n Daire Müdürlerine ve di¤er saraylar›n memurlar›na gerekli uyar›lar yap›ld›¤› gibi polisçe de gereken düzenleme yap›lm›fl ve mevcut eflyan›n ki, bilhassa Topkap› Saray› ile Dolmabahçe’ deki eflya, kutsal emanetler, döfleme ve k›ymetli tablolar tamamen muhafaza alt›na al›nm›flt›r. Halife ile ailesinin hudut d›fl›na ç›kar›lmas› ve eylemin sonuna kadar gizlili¤inin korunmas› için al›nan önlemler ise baflar›yla uygulanm›fl olup kimse ve bütün gayretlerine ra¤men bas›ndan hiç biri, olaydan haberdar olamam›flt›r: fiükrü Naili Pafla 12 Pazartesi günü ö¤leden sonra saat beflte fiükrü Naili Pafla ile birlikte giderek ‘tarihin kaydetti¤i üzücü olaylar›n tekrar›na f›rsat vermemek düflüncesiyle’, görevden al›nan Halifenin yan›ndaki askeri k›t’an›n o gün saat yedide Saraydan uzaklaflt›r›lmas› ve saat dokuz buçukta Saray›n bir baflka nizamiye k›t’as› taraf›ndan kuflat›l›p emniyete al›nmas› temin olunmufltur. K›t’a, verilen saatte Mecidiye k›fllas›na naklonulmufl ve dokuz buçukta Merkez Kumandan› Bey, bu k›t’a ile etraf› sarm›flt›r. Derhal telefonlar kesilmifl ve d›flar›yla haberleflme imkân› ortadan kald›r›lm›flt›r. afl›ma araçlar›, Köprü Müdüriyeti vas›tas›yla ve Belediye ad›na önceden haz›r oldu¤undan belirlenen zamanda, saat onda polis beraberli¤inde Emniyet Genel Müdürleri, Beyo¤lu Dairesi Belediye Müdürü ve ‹stanbul Belediyesi Levaz›m Müdürü bulundu¤u halde Saraya gidilmifltir. Caddeler tenha ve ‹stanbul halk› olaydan tamamen habersiz bulundu¤undan görev, sükûnetle yerine getirilmifltir. Saraya ulaflmam›z›n ard›ndan Sadettin Bey [‹stanbul Polis Müdürü] arac›l›¤›yla Halifeyi olaydan haberdar ettim. Kendileri yatm›fl oldu¤undan giyinmesi için bir çeyrek kadar bekledim. Ard›ndan yan›na ç›k›p milletin karar›n› ve saat befle kadar haz›r olmas›n› ve aile bireyleri ile arzu eden kiflilerin birlikte gidebileceklerini anlatt›m. Pek çok teessür ve telâfl gösterdiler. Haz›r olmad›klar›n›, befl on gün daha müsaade edilmesini T BD MART 2015 Abdülmecit Efendi ›srarla rica eylediler. Kendilerinin sadakatlerinden bahisle kan›t ve flahit olarak bir çok gazete makalesi ve eser göstermeye kalkt›lar. Vaktin dar oldu¤unu, haz›r olmak üzere bu k›sa zamandan istifade etmelerini rica ettim; etkili olmad›. Odadan ayr›lmak zorunda kald›m. üflünecek kadar zaman verdikten sonra tekrar baflyaver Cemal ve Polis Müdürü Sadettin Beyleri Abdülmecit Efendiye gönderdim. Yap›lan tebligat üzerine yine bendenizi istediler. Tekrar yanlar›na ç›kt›m. Art›k telafl ve endifle yok olmufl, haz›rl›k bafllam›flt›. Sarayda bulunan kad›nlar›n muhafazas›n› ve geçimlerinin teminini rica etti. Cevaben, her türlü flefkat ve insaniyetin gösterilece¤ini arz ettim. Saat beflte haz›rl›k tamam oldu¤undan Abdülmecit Efendi sabah namaz›n› k›ld›ktan sonra saat befli yirmi geçe otomobile bindiler. D Yanlar›nda zevceleri üç kad›nefendi, k›z› [Dürrüflehvar], mahdum Ömer Faruk Efendi, iki özel katibi Hüseyin ve Ferit Beyler, doktoru Salahattin Bey bulunuyordu. Eflyas› dokuz sand›k ile yirmi dört bavulu iflgal ediyordu. Otomobil, tam befl buçukta Saraydan ç›kt›. Ertesi gün saat bir buçukta kafile Çatalca’ya vas›l olmufltu. Yolda pek çok zahmet çekilmifl, otomobiller birkaç kere çamura saplanm›fl, baz› yerlerde hendekleri doldurma mecburiyeti has›l olmufltu. Sal› günü ekspresinde, görevden al›nan Halife ile ailesine özel bir salon haz›rlanm›fl, pasaport ifllemleri tamamlanm›flt›. Sal› günü ekspresinde, görevden al›nan Halife ile ailesine özel bir salon haz›rlanm›fl, pasaport ifllemleri tamamlanm›flt›. Sarayda iken on befl bin liran›n verilmesi emri al›nd›¤› taraf›mdan Mecit Efendi’ye tebli¤ olunmufltu., kendisi bunun ‹ngiliz paras›na çevrilerek Çatalca’ya yetifltirilmesini rica etti¤inden gere¤i yap›larak ‹stanbul Belediyesi veznedar› Kemal Bey arac›l›¤›yla Çatalca’ya gönderilmifl ve Polis Müdürü Bey’in önünde kendisine teslim edilerek senedi al›nm›flt›r. 13 BD MART 2015 Önlemlerin bundan sonras›nda önemli fleyler olmay›p bu sabah Sadettin Beyden ald›¤›m telgrafta Mecit Efendi ile ailesinin millî hudutlar›m›z›n d›fl›na ç›kt›klar› bildirilmifl ve keyfiyet derhal Yüksek Makam›n›za arz edilmifltir. ‹stanbul Valisi Ali Haydar *** Bu konuda bir di¤er kaynak: Halife’nin yurt d›fl›na ç›kar›lmas› olay›nda görevli Emniyet Genel Müdürü Muhittin [Üstünda¤] (18841953) ile yap›lan ve 1951-52 y›l› yay›nlar›ndan Aydabir dergisinde yay›mlanan, üç sayfal›k bir görüflüm (röportaj). Bu görüflümden özetle iki al›nt›: Muhittin Üstünda¤ “Son Halife nas›l ç›kar›ld›?” Ç›karandan dinleyiniz: “Aydabir, bir ça¤ kapay›p bir ça¤ açan bu hâdiseyi eski ‹stanbul valisi Muhittin Üstünda¤ ile konufltu” denildikten sonra söz Muhittin Bey’e b›rak›l›r: -“O tarihte Ankara’da Emniyet14 i Umumîye Müdür-i Umumisi idim. Dahiliye Vekili Ferit [Tek] Bey beni istetmifl. Dahiliye Vekaleti, Cebeci s›rtlar›nda, Abidin Pafla kona¤› denilen bâdâdî ahflap bir evdeydi; gittim.”(...) Ferit Bey, ‘Bugün Mecliste bir kanun yap›l›yor; Hilâfet kald›r›lacak, saltanat ailesi de memleketten ç›kar›lacak. Onlar kanunu haz›rl›yor; biz de program›n› haz›rlayal›m’ der ve Muhittin Bey’den bir program ister. Muhittin bey, tasarlad›¤› programla halifenin ve ailesinin deniz yoluyla yurt d›fl›na ç›kar›lmas›n› önerir. Ferit Bey ise, Halifenin ve bütün hanedan›n sabaha karfl›, yani herkes uykuda iken otomobillerle Çatalca’ya götürülmesini, oradan Semplon ekspresine bindirilerek yurt d›fl›na ç›kar›lmas›n› bir ‘emir’ fleklinde imzalar ve ‹stanbul valisine flifreli olarak göndertir. Dahiliye Vekili Ferit Bey, Muhittin Bey’in de ‹çiflleri Bakanl›¤›’n›n temsilcisi olarak derhal ‹stanbul’a gitmesini ve orada, makine bafl›nda kendisiyle ba¤lant› kurmas›n›, her yar›m saatte bir bilgi iletmesini ister. u emir üzerine Muhittin Bey, o gün ‹stanbul’a hareket eder. Ertesi gün “halifeli¤in kald›r›p hanedan›n yurt d›fl›na ç›kar›lmas›” teklifi Mecliste görüflülür ve kabul edilip kanunlaflt›¤› haberi, yine flifreli telgrafla, Muhittin Bey’e bildirilir ve ‹stanbul program›n›n uygulanmas›na bafllan›r... (Bundan sonraki olaylar, yaz›m›n bafl›nda sadelefltirerek al›nt›lad›¤›m telgrafta anlat›ld›¤› gibi geliflir). Ancak, Aydabir dergisindeki B BD MART 2015 bu görüflümde dikkat çekici, önemli aç›klamalar vard›r: “... Di¤er taraftan Halife Mecit Efendiye 30 ya da 40 bin (*) lira vermek için Osmanl› Bankas› müdürlerinden Keresteciyan Efendi’ye müracaat ettik ve bu miktarda ‹ngiliz liras› vizesi ald›k. Gerek halifenin, gerek üç eflinin, çocuklar›n›n ve bütün hanedan azas›n›n Lozan’a kadar biletleri al›nm›flt›... “ Mecit Efendi, Hükümetin ve yap›lan kanunun aleyhinde propagandada bulunmazsa, kendisine ‘kayd› hayat’ flart›yla ayl›k da ba¤lanacakt›. Fakat Mecit Efendi’n›n Nice’e gider gitmez Hükümet aleyhine bir beyanname ç›karmas›, ayl›k ba¤lanmas›ndan vazgeçilmesine neden oldu.” -“Halife eflya da alm›fl m›yd›?” -“Evet, alm›flt›. Çünkü hükümet izin vermiflti; Mecit Efendi saraydan, hangi eflyay› isterse al›p götürecekti. “Bunun için bir kamyon bulamad›k. Tokatl›yan’›n sahibi Medovic yeni bir kamyon alm›flt›, onu istedik ve Mecit Efendinin, efllerinin, k›z›n›n ve o¤ullar›n›n eflyas›n› bu kamyona tepeleme yüklettik.” • [email protected] Halife Mecit Efendiye 30 ya da 40 bin lira vermek için Osmanl› Bankas› müdürlerinden Keresteciyan Efendi’ye müracaat ettik ve bu miktarda ‹ngiliz liras› vizesi ald›k. (*) Yukar›da sadelefltirerek al›nt›lad›¤›m ve resmi bir belge olan telgrafta bu miktar ‘15 bin lira’n›n do¤ru olmas› gerekir. Çünkü, Ferit Bey’in emri gere¤i, olaylar›n geliflimi, her yar›m saatte bir ‹çiflleri Bakanl›¤›na aktar›lm›flt›r. Muhittin Üstünda¤ ise 28 y›l sonraki anlat›m›nda bunun 30-40 bin lira oldu¤unu söylüyor ki, bir yan›lman›n söz konusu oldu¤u aç›k. “Haf›za-i befler nisyan ile maluldür...” E¤er okumasayd›m Bir gün Atatürk, yine tarihle ilgili kal›n bir kitap okuyordu. Öylesine dalm›flt› ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt sorunu dururken, Devlet Baflkan›n›n kendini tarihe vermesi, Vas›f Ç›nar’›n biraz can›n› s›km›fl olacak ki, Atatürk’e flöyle dedi¤ini duydum: “Paflam! Tarihle u¤rafl›p kafan› yorma. 19 May›s’ta kitap okuyarak m› Samsun’a ç›kt›n?” Atatürk, Vas›f Ç›nar’›n bu çok samimi yak›nmas›na gülümseyerek flöyle karfl›l›k verdi: “Ben çocukken fakirdim. ‹ki kurufl elime geçince bunun bir kuruflunu kitaba verirdim. E¤er böyle olmasayd›, bu yapt›klar›m›n hiçbirini yapamazd›m.” Cemal Granda “Atatürk’ün Ufla¤› ‹dim” 15 B aflkalar›n›n umutsuzlu¤a kap›ld›¤› yerde, inanc›m›z, umudumuz olur. Hayat›m›zda umutsuzlu¤a yer yoktur. “Ç›k›fl Yolu”, özledi¤imiz Türkiye’nin yoludur. Türk Milleti; çok daha güzel, güvenli, mutlu, refah içinde yaflayaca¤› ayd›nl›k bir gelece¤e lay›kt›r. Geçmiflte bunu çok daha zor flartlar alt›nda baflard›k. Bugün de baflaracak güçteyiz. Milletimizin gelece¤ini, yine milletimizin azim ve kararl›l›¤› ayd›nlatacakt›r. Ö¤retmenimiz, Türkiye’dir. Sevdam›z, ad›m›z, soyad›m›zd›r Türkiye... BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Prof. Dr. Mehmet Haberal, Uluslararas› Bilimsel Çal›flma S›n›rlar›n› Geniflletiyor Prof. Dr. Mehmet Haberal, geçen ay yapt›¤› görüflmeler ve anlaflmalar sonunda Baflkent Üniversitesi’nin uluslararas› çal›flma alan› s›n›rlar›na Kazakistan, ‹sviçre ve Japonya’y› da ekledi. Haber: Zeynep Çolak Foto¤raflar: Murat Ekinci azakistan’›n baflkenti Astana’ da bir “Baflkent Üniversitesi yerleflkesi” kurulmas› için protokol imzalayan Prof. Haberal, Baflkent Üniversitesi ile ‹sviçre’nin Cenevre Üniversitesi ve Japonya’n›n Hiroflima Üniversitesi aras›nda ortak bilimsel çal›flmalar yap›lmas›n› sa¤la- K yacak iki ayr› önemli anlaflma daha yapt›. Prof. Haberal, Aral›k 2014’de kurdu¤u “Türk Dünyas› Transplantasyon Derne¤i”nin ilk resmi toplant›s›na kat›lmak üzere Ankara’ya gelen Azerbaycan, Kazakistan ve K›rg›zistan heyetleriyle görüflmelerinden sonra 17 BD MART 2015 Prof. Dr. Abay Baigenzhin ve beraberindekiler, Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Ali Haberal ve Baflkent Üniversitesi yetkilileri taraf›ndan karfl›land›. konuklar›na Baflkent Üniversitesi’ni ve Baflkent Üniversitesi Hastanesi’ni gezdirdi. Konuklar›n a¤›rlanmas› program›ndan sonra Kazakistan Heyeti Baflkan›, Kazakistan Ulusal Bilimsel T›p Araflt›rma Merkezi Genel Müdürü ve Milletvekili Prof. Dr. Abay Baigenzhin, “yaln›zca organ nakli konusunda de¤il, tüm sa¤l›k alanlar›nda Baflkent Sa¤l›k Kurumlar›’n›n olanaklar› yan›s›ra, Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n kiflisel bilgi ve deneyimlerinden de yararlanmay› istediklerini” söyleyerek Prof. Dr. Abay Baigenzhin, “yaln›zca organ nakli konusunda de¤il, Baflkent Sa¤l›k Kurumlar›’n›n olanaklar› yan›s›ra, Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n kiflisel bilgi ve deneyimlerinden de yararlanmay› istediklerini” söyledi. Prof. Haberal’a, bu konuda bir görüflme önerisinde bulundu. Aralar›nda Kazakistan Ulusal Bilimsel T›p Araflt›rma Merkezi Genel Müdür Yard›mc›s› Prof. Dr. Saltanat Tuganbekova’›n da bulundu¤u Kazakistan heyetiyle yap›lan görüflme sonunda, baflkent Astana’ da, Baflkent Üniversitesi’ nin sa¤l›k ve akademik Prof. Dr. Haberal, meslektafl› birimlerini kapsayan bir Prof. Dr. Abay Baigenzhin heyetle “Baflkent Üniversitesi birlikte bir karaci¤er ameliyat›na girdi Yerleflkesi” kurulmas› 18 BD MART 2015 kararlaflt›r›ld› ve bu konudaki sözleflme, Heyet Baflkan› Prof. Baigenzhin ile Prof. Ali Haberal taraf›ndan imzaland›. Prof. Dr. Baigenzhin, imza töreni sonras›nda bir konuflma yapt› ve Prof. Dr. Mehmet Haberal’a teflekkürlerini bildirdikten sonra kendisine flöyle hitap etti: Biz sizi, yaln›zca Türkiye’nin de¤il, bütün Türk dünyas›n›n önde gelen bir bilimadam› ve yetifltirdi¤i üstün bir de¤er olarak benimsiyoruz. Siz bizim büyü¤ümüz ve liderimizsiniz.” Toplant›da, Türk Dünyas› Transplantasyon Derne¤i’nin ilk bilimsel kongresinin 20-22 May›s 2015 tarihlerinde, Kazakistan’›n baflkenti Astana’da düzenlenmesine de karar verildi. BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ ‹LE CENEVRE ÜN‹VERS‹TES‹, “HÜCRE TRANSPLANTASYONU” ÇALIfiMALARINI B‹RL‹KTE YÜRÜTECEK Ankara’daki bu görüflmelerden sonra Prof. Dr. Mehmet Haberal, Cenevre Üniversitesi’ nin daveti üzerine konferans vermek için gitti¤i ‹sviçre’de de önemli bir görüflme yapt› ve Cenevre Üniversitesi ile Baflkent Prof. Dr. Baigenzhin, imza töreni sonras›nda Prof. Dr. Mehmet Haberal’a teflekkürlerini bildirdi. Üniversitesi aras›nda “hücre transplantasyonu” çal›flmalar›n› kapsayan ve iki üniversitesinin ortak projeler üzerinde çal›flmas›n› sa¤layacak önemli bir ortak çal›flma sözleflmesi de imzalad›. Cenevre Üniversitesi’nde “Türkiye’de Organ Nakli” konulu bir konferans veren Prof. Dr. Mehmet Haberal, Cenevre Üniversitesi Hastanesi Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Alp Demira¤ ve Prof. Leo Bühler ile birlikte, 19 BD MART 2015 ‹sviçre Cenevre Üniversitesi Hastanesi Prof. Dr. Mehmet Haberal, Cenevre Üniversitesi Transplantasyon Birimi yetkilileri ile birlikte, Cerrahi Bilimler ve Transplantasyon Birim Direktörü Prof. Philippe Morel ve Araflt›rma Ünitesi Sorumlusu Prof. Leo Bühler ile birlikte, bilimsel çal›flmalar›n yap›ld›¤› Araflt›rma Merkezi’ ni de ziyaret ederek laboratuvarlarda incelemelerde bulundu. Haberal, ‹sviçre’de yürütülen çal›flmalarla ilgili olarak, flu bilgiyi verdi: “Art›k yaln›zca organlar nakledilmiyor, hücre transplantasyonu (nakli) de çok önemli bir konuma geldi. Özellikle fleker hastalar› ve akut karaci¤er yetmezli¤i hastalar› için önemli. Acil 20 karaci¤er nakli gereken hastalarla ilgili, karaci¤er hücrelerinin nakli de gündemimizde. Bu konuda yo¤un çal›flmalar yap›l›yor. Cenevre Üniversitesi ile, özellikle hücre transplantasyonu konusunda çal›flmalar› beraber yürütece¤iz ve özellikle diyabeti olan hastalar›m›z ve karaci¤er yetmezli¤i yaflayan hastalar›m›za da bu sayede çok daha yararl› olaca¤›z. Biz de hücre transplantasyonuna bafllamakla, transplantasyon konusunda çok önemli bir ad›m atm›fl olaca¤›z.” BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ ‹LE H‹ROfi‹MA ÜN‹VERS‹TES‹ ARASINDA ‹fiB‹RL‹⁄‹ Baflkent Üniversitesi’nin uluslararas› çal›flma alan›n›n s›n›rlar›n› Japonya’ya de¤in uzatan bir anlaflma da, yine geçen ay Ankara’ da imzaland›. Hiroflima Üniversitesi Biyomedikal ve Sa¤l›k Bilimleri Enstitüsü Dekan› Prof. Dr. Wataru Yasui, Hiroflima Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü’nden Okada Sama ve Hamamatsu Üniversitesi T›p Fakültesi Patoloji Anabilim Dal› ve Seirei Mikatahara Hastanesi Patoloji Uzman› Prof. Dr. Ayfle Ayhan’› Ankara’da konuk olarak a¤›rlayan Baflkent Üniversitesi ile Hiroflima Üniversitesi aras›nda bir “ortak çal›flma” görüflmesi yap›ld›. Baflkent Üniversitesi Kurucusu ve (Soldan sa¤a) Hiroflima Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü’nden Okada Sama, Hamamatsu Üniversitesi T›p Fakültesi Patoloji Anabilim Dal› ve Seirei Mikatahara Hastanesi Patoloji Uzman› Prof. Dr. Ayfle Ayhan, Baflkent Üniversitesi Kurucusu ve Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, Hiroflima Üniversitesi Biyomedikal ve Sa¤l›k Bilimleri Enstitüsü Dekan› Prof. Dr. Wataru Yasui, ve Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal’›n kat›ld›klar› bu görüflme sonunda her iki üniversitenin, e¤itim, sa¤l›k ve bilimsel araflt›rmalar alanlar›nda ortak çal›flmalar yap›lmas›n› öngören protokol, Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal ve Hiroflima Üniversitesi Biyomedikal ve Sa¤l›k Bilimleri Enstitüsü Dekan› Prof. Dr. Wataru Yasui imzalad›lar. Prof. Dr. Mehmet Haberal, geçti¤imiz Aral›k ay›nda ziyarette bulundu¤u K›rg›zistan’da, Baflkent heyetiyle yak›ndan ilgilenen K›rg›zistan Cumhurbaflkan› Almazbek Atambayev’in efli Raisa Atambaeva’y› Türkiye'ye davet etmiflti. Haberal, bu davete karfl›l›k Raisa Atambaeva’dan kendisine gelen mektubu da K›rg›zistan’dan gelen konuklar›yla paylaflt›. K›rg›zistan Cumhurbaflkan› Almazbek Atambayev’in efli Raisa Atambaeva’n›n, Türk-K›rg›z dostlu¤una vurgu yapt›¤› mektubunu Mira Isaeva okudu: “Karfl›l›kl› destek ve anlay›fla dayanan, Türkiye ve K›rg›zistan ara- Hiroflima Üniversitesi ile ”ortak çal›flma” protokolünü Baflkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal imzalad›. s›ndaki geleneksel dostluk iliflkilerinin, gelecekte de K›rg›z halk› ve Türk halk›n›n yarar›na geliflmeye ve güçlenmeye devam edece¤inden flüphem yok. Birçok kiflinin sa¤l›¤›na kavuflmas› için imkân sa¤layacak olan Nakil Merkezi’nin çal›flmalar› konusunda son derece umutluyum. Üniversiteyi ziyaret davetinizi büyük bir memnuniyetle karfl›lad›m ve bu ziyareti bu y›l›n bahar aylar›nda gerçeklefltirmeyi planlamaktay›m.” • 21 Conkbay›r›’n›n Büyük Kahraman› Tarihimizin en büyük ve en flanl› zaferlerinden biri olan Çanakkale Savafl›nda, Seddülbahir ve Conkbay›r›’n›n büyük kahramanlar›ndan biri de Denizli’nin Çivril kazas›n›n Madenler Köyü’nden Kadir o¤lu Mehmet Çavufl idi. Bu kahraman Anadolu çocu¤u, ‹ngilizlerin siperlerimize f›rlatt›¤› el bombalar›n› korkusuzca hemen yakalar ve karfl› tarafa f›rlat›rd›. Türk siperlerine düflen pek çok bombay› gerisin geriye düflman mevzilerine geri atm›fl, arkadafllar›n›n hayat›n› kurtard›¤› gibi, say›s› belirsiz düflman askerini de saf d›fl› etmiflti. ‹ngilizler bunu anlam›fl olacaklar ki, bombalar› bir kaç say› sayd›ktan sonra f›rlatarak Mehmet Çavufl’un iadesini önlemeye çal›flm›fllard›. ‹flte böyle bir bomba, Mehmet Çavufl’un elinde patlayarak sa¤ elinin bile¤inden kopmas›na sebep olmufltu. Yaral› olarak hastaneye kald›r›lan Mehmet Çavufl gözlerini açt›¤›nda sa¤ kolu yoktu. Ne var ki o, Bombac› Mehmet Çavufl olarak cephede nam salm›flt›. Bu yi¤it asker, tabur kumandan›na hastaneden yazd›¤› mektupta, aynen flöyle diyordu: “Sa¤ kolumu kaybettim. Zarar› yok. Sol kolum var. Onunla da pekâlâ ifl görebilirim. Beni üzen ve yeniden birli¤ime kat›larak, düflmanla çarp›flmama engel olan fley, yaram›n henüz kapanmam›fl olmas›d›r. Hastaneden ç›k›p, harbe ifltirak edemedi¤im için beni mazur görünüz. Affediniz komutan›m.” 22 Otopsi Cengiz Özak›nc› 1915 Çanakkale Savafl› An›tlar›na Kaz›nan "Conilerle Mehmetçikler Aras›nda Fark Yoktur" Sözleri Atatürk’e Ait De¤il Atatürk'ün Anzaklarla ilgili gerçek sözleri, Çanakkale Deniz Zaferi'nin 100. Y›ldönümünde, ilk kez tam metin olarak Bütün Dünya'da. 1915 y›l›nda ‹ngiliz komutas›nda Gelibolu’ya ç›kart›lan Avustralyal› ve Yeni Zelandal› askerlerden oluflan birliklere k›saca A.N.Z.A.C (Australian and New Zeland Army Corps) ad› verilmifltir. Biz Türkler, onlara “Anzaklar” diyoruz. 23 BD MART 2015 üleburgaz Atatürk ‹lkokulu ö¤retmeni Tahsin Özeken, 15 Nisan 1977 günü, elinde 1969' da yay›mlanm›fl "Belgelere Göre Eceabat K›lavuzu" adl› kitapç›kla Anafarta Ovas›'nda dolafl›rken; 1915'te ‹ngiliz komutas›nda Gelibolu'ya ç›kan "ANZAC" birliklerinde yüzbafl› olarak görev yapm›fl yafll› bir Avustralyal›'yla karfl›lafl›r ve ona elindeki k›lavuzda Atatürk'e ait gösterilen flu sözleri aktar›r: "Bu memlekette kanlar›n› döken kahramanlar! Burada bir dost vatan›n topra¤›ndas›n›z. Huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana koyun koyunas›n›z... Uzak diyarlardan evlatlar›n› harbe gönderen analar! Gözyafllar›n›z› siliniz. Evlatlar›n›z bizim ba¤r›m›zdad›r. Huzur içindedirler. Onlar bu toprakta canlar›n› verdikten sonra art›k bizim evlatlar›m›z olmufllard›r." Avustralyal› eski ANZAK askeri, 1915'te iflgale geldikleri ülkede kendilerini kahraman ilan eden bu sözleri L duyunca çok sevinir; Özeken'in yaz›flma adresini al›p k›lavuzda Atatürk'e ait gösterilen sözleri defterine yazar ve ülkesine döndü¤ünde, "Muharip Anzaklar Derne¤i"ne iletir. Avustralya'daki "Gelibolu Çeflmeleri Onur Kurulu Baflkan›" Alan J. Campbell, bu sözleri, yapt›rmakta olduklar› an›ta yaz›t olarak koymay› düflünür ve Özeken'e gönderdi¤i 12 Eylül 1977 günlü mektupta, Atatürk'ün bu sözleri hangi tarihte ve nerede söyledi¤inin belgesiyle birlikte kendisine bildirilmesini ister. Özeken, Campbell'in bu mektubunu, 13 Ekim 1977 günü, Türk Tarih Kurumu'na iletir. Kurum Genel Müdürü Ulu¤ ‹¤demir, Campbell'i yan›tlamak üzere hangi tarihte nerede söylendi¤ini araflt›rd›¤› bu sözlerin, Atatürk döneminde ‹çiflleri Bakanl›¤› yapm›fl olan fiükrü Kaya'n›n 10 Kas›m 1953 günlü Dünya gazetesi'nde yay›mlanan söyleflisinde geçti¤ini saptar. fi ükrü Kaya, o söyleflisinde, 1934'te Çanakkale'de Mehmetçik An›t›'n›n bafl›nda bir söylev verdi¤ini, içinde bu sözlerin geçti¤i söylev metnini Atatürk'ün bizzat yaz›p kendisine verdi¤ini söylemektedir. ‹flte 1969'da bas›lan Eceabat K›lavuzu'nda kayna¤› belirtilmeksizin Atatürk'e ait denilerek yay›mlanan bu sözler; fiükrü Kaya'n›n 1953'te yay›mlanan o söyleflisinde, Atatürk bizzat yaz›p bana verdi diyerek aktard›¤› o sözlerdir. ‹¤demir, Türk Tarih Kurumu ad›na Alan J. Campbell'e gönderdi¤i 10 Mart 1978 ‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya, Atatürk'le birlikte. 24 BD MART 2015 günlü resmi mektupta; "Atatürk'ün 1934'te Gelibolu'da ‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya'ya söyletti¤i çok anlaml› söylev" olarak niteledi¤i bu sözleri, ‹ngilizce' ye çevirerek gönderir.[1] Campbell, ‹¤demir'e gönderdi¤i 7 Nisan 1978 günlü mektupta, bu sözleri birazc›k de¤ifltirerek Atatürk imzas›yla Avustralya'da yapt›rd›klar› an›ta koyduklar›n› bildirmifl [2] ve an›t›n bir foto¤raf›n› da 31 May›s 1978 günlü mektubunun ekinde ‹¤demir'e göndermifltir. F oto¤rafa bak›ld›¤›nda, Avustralyal›lar›n yapt›klar› "birazc›k de¤ifliklik"lerin; (›)- metne "bizim için Johnnyler ile Mehmetler aras›nda bir fark yoktur" tümcesini sokmak; (II)- ‹¤demir'in 1934 olarak bildirdi¤i tarihi de¤ifltirip 1931 yapmak; (III)- Atatürk'ün ön ad›n› Kemal yerine Kamel biçminde yazmak oldu¤u görülmektedir.[3] ‹¤demir, Campbell'in mektubuna verdi¤i 8 Haziran 1978 günlü yan›tta; an›t foto¤raf›nda görünen 1931'in de¤ifltirilip 1934 ve Kamel'in de¤ifltirilip Kemal olarak yaz›lmas› gerekti¤ini bildirmifl; gelgelelim, Avustralyal›lar›n Atatürk'ün sözü diyerek an›ta sokuflturduklar› "Johnnyler ile Mehmetler aras›nda bir fark yoktur." tümcesinin ç›kart›lmas›n› istemeyip, "Atatürk'ün bu güzel sözleri" Alan J. Campbell'in 31.05.1978 günlü mektubu ekinde Türk Tarih Kurumu'na gönderdi¤i an›t foto¤raf›. diyerek, yap›lan eklemeyi güzel buldu¤unu dile getirmifltir. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, Avustralya Hükümeti, Türkiye'den "ANZAK"lar›n Gelibolu'ya ayak bast›klar› yerin ad›n›n "ANZAK KOYU" olarak de¤ifltirilmesini ve Türkiye'nin resmi haritalar›nda bu adla yaz›lmas›n› istemifl; Türkiye, bunun karfl›l›¤›nda Avustralya'da uygun bir yere Atatürk ad› verilerek Atatürk an›t› dikilmesini istemifl; karfl›l›kl› istemler do¤rultusunda, bu sözler, hem Gelibolu'da ad› ANZAK KOYU olarak de¤ifltirilen yere dikilen yaz›ta, hem de Avustralya'da yap›lan an›ta; alt›na 1934 K. Atatürk imzas› at›larak; resmen yerlefltirilmifltir. tatürk'e ait denilen bu sözlerle ilgili olarak, 2005'ten bu yana sürdürdü¤üm araflt›rmalar sonucu; an›tlara kaz›nan ve içinde "Bizim için (iflgalci) Johnnyler ile (yurdunu savunan) A 25 BD MART 2015 Gelibolu'da " Anzak Koyu"na dikilen Atatürk imzal› yaz›t. Avustralya'da Baflkent Canberra'da Atatürk an›t›ndaki yaz›t. Yeni Zelanda'da Baflkent Wellington'da Atatürk an›t›ndaki yaz›t. Mehmetçiklerin bir fark› yoktur" tümcesi geçen bu sözlerin Atatürk'e ait olmad›¤›n› bulgulad›m. Atatürk'ün fiükrü Kaya'ya okuttu¤u söylevin tarihi 1934 de¤il 1931'dir. Dahiliye Vekili (‹çiflleri Bakan›) fiükrü 26 Kaya'n›n Çanakkale Mehmetçik An›t›'na giderek orada çok önemli bir söylev verece¤i, 17 A¤ustos 1931 günlü Cumhuriyet'in birinci sayfas›nda k›rm›z› harflerle en önemli haber olarak duyurulmufltur. Nitekim fiükrü Kaya, haberde duyuruldu¤u gibi, 25 A¤ustos 1931 günü Çanakkale'ye gitmifl; Kemalyeri'nde bir söylev vermifl; bu söylevin tam metni devletin resmi Anadolu Ajans›'nca -Büyük Taarruz'un y›ldönümüne denk getirilerek- 26 A¤ustos 1931 günlü gazeteler arac›l›¤›yla dünyaya duyurulmufltur. Söylevi tam metin olarak yay›mlayan Hakimiyet-i Milliye gazetesinin haberi flöyledir: Dahiliye Vekilinin Kemal Yerinde Vatanperverane Bir Hitabesi Mustafa Kemal'in Çanakkale'yi Kurtard›¤› Noktada. Gelibolu, 25 (A.A.) - Dahiliye Vekili fiükrü Kaya B. bugün refakatlerinde Kolordu Kumandan› Ali Hikmet ve U. Jandarma Kumandan› Kaz›m Paflalar oldu¤u halde Peykiflevket torpidosu ile ‹mroz adas›ndan BD MART 2015 Cumhuriyet Gazetesi, 17.08.1931. Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 26.08.1931. Maydos'a gelmifller ve Karaya ç›karak Kemalyeri'ne gitmifllerdir. Vekil B. Mehmetçik Abidesine Reisicümhur Hazretleriyle Baflvekil ve Meclis Reisi Paflalar Hazarat› nam›na birer çelenk koyduklar› gibi kendi namlar›na ve Cümhuriyet polis ve jandarmas› nam›na da birer çelenk vazetmifllerdir. A¤ustosun 27 sinde Çanakkale'ye gelecek heyetin de Kemalyeri'ne ç›karak ziyarette bulunacaklar› müstahberdir. Vekil B. refakatindeki zevat ile birlikte otomobille Gelibolu'ya gelmifllerdir. Geceyi burada geçirecekler ve yar›n Peykiflev27 BD MART 2015 ket'le Yalova'ya gideceklerdir. Maydos 26 (A.A.) - Dahiliye Vekili fiükrü Kaya bey bugün Kolordu Kumandan› Ali Hikmet ve Umum Jandarma Kumandan› Kaz›m Paflalarla birlikte Kemalyeri'ni ziyaret etmifltir. Dahiliye Vekili bey burada afla¤›daki nutku irat etmifltir: "ArkadaflIar, Üzerinde bulundu¤umuz nokta kürei arz›n meçhul her hangi bir noktas› idi. Halbuki biz bugün buraya tan›nm›fl meflhur bir mevki oldu¤unu düflünerek geldik. Bu nokta ne münasebetle tan›nm›fl ve ne diye co¤rafi ve askeri haritalarda muayyen isim alm›flt›r: Kemalyeri! Bilhassa asker arkadafllar›n karfl›s›nda bunu izah teflebbüsünde bulunmak istemem. Her türlü ‹zahlar bittabi onlara aittir. Fakat ben de bu yere ismi verilmifl büyük adam›n yak›n arkadafl› olmak iytibariyle ondan iflitti¤im bir hat›ray› esas tutarak üzerinde bulundu¤umuz yerin, Kemalyeri'nin ne oldu¤una dair bir kaç kelime söylemek istiyorum. Efendiler; üzerinde bulundu¤umuz bu noktadan deniz kenar›na kadar olan mesafeyi, hep beraber görüyoruz. Bu dar sahada tarihte malum olan büyük kuvvet karaya ç›kt›. En afla¤› iki, üç kilometre cephede yay›ld›.[4] Bu vaziyette henüz üzerinde bulundu¤umuz noktada büyük Türk evlad› Kemal o genifl düflman cephesinin sol cenah›nda ufak bir kuvvetle göründü. Orada cephanesi kalmam›fl neferlere süngülerini kulland›rarak ifle bafllad›. Bu teflebbüs muvaffakiyetle ilk eserlerini gösterdi. Türk'ün büyük ve sevgili evlad› Mustafa Kemal o gece çok u¤raflt›ktan ve her hangi bir fatihin kolayl›kla karfl› duram›yaca¤› felaket iflaret eden vaziyetleri yendikten sonra karanl›k bir gecenin sabah›nda kendisini bu noktada gördü, ve bu noktan›n yüksek Türk taliini kurtaracak mevki oldu¤una karar vererek burada kald›. Bu nokta Mustafa Kemal'in çok faik düflman kuvvetlerini ma¤lup ederek geriye püskürttü¤ü ve nihayet onlar› bütün takviyelerine ra¤men yerinde durdurdu¤u bir Kumandan yeridir. Bir Türk Kumandan›n›n Türk taliini yükseltmek için münasip gördü¤ü kumanda 28 yeridir. Ben asker de¤ilim, fakat bilirim ki bu yerden, bu Kemalyeri'nden garb›n bütün ufuklar›na karfl›, garb›n bütün denizlerinde en büyük zannolunan kuvvet atefllerine karfl› bu noktadan sad›r olan Türk iradesi bugünkü Türkiye'yi kurtarm›fl olan faaliyetlerin ilk yeri olmufltur. Bu iytibarla burada bulunmaktan ve gördü¤ümüz bu yüksek hat›ray› burada yad etmekten çok memnun ve bahtiyar›m. Bizim bu yerde k›ymetli hat›ralar› yad ederek mütehassis olmam›z ve bu yere ismini veren büyük Türk'ün bu memlekete ve Türklere yapt›¤› büyük eserleri hat›rl›yarak minnettar olmam›z gayet tabiidir. fieref ve iftiharla görüyoruz ki, bu yerin karfl›s›nda en büyük kuvvet ve kudret göstermifl olan büyük devletler de bu Kemalyeri'ne ve bu yere ismi verilmifl olan büyük Türk'e hürmetle takdirle bakmaktad›rlar. Ben bu noktada yaln›z bütün hassasiyetimin ifadesi olarak tek bir cümle söylemekle iktifa edece¤im: "Vatan›n müdafaas› için burada aziz kanlar›n› döken Türk çocuklar›na ebedi minnetler." Bu büyük kahramanlar için henüz bir abide dikilmedi¤ini görüyorum. Bundan fazla müteessir olmak istemem. Biliyoruz ki, bu aziz kahramanlar›n kurduklar› ve koruduklar› y›k›lmaz Türk vatan› onlar›n hat›ralar›n› daima taziz ettirecek ifade ve manzaras› cihanflümul, en yüksek bir abidedir. Karfl›da da bizimle harp etmifl insanlar›n mezarlar›n› ve abidelerini görüyoruz. Orada yatanlar› da takdir ederiz. Medeniyet tarihi yar›n karfl› karfl›ya yatanlardan hangisinin fedakarl›¤›n› daha hakl› ve daha insani bulacak ve daha ziyade takdir edecektir. Tecavüz etmifl onlar›n abidelerini mi, yoksa vatan›n› müdafaa eden kahramanlar›n hâlâ el uzat›lmam›fl mukaddes tafl ve toprak halinde b›rak›lm›fl olan bu izleri, bu kahraman izlerini mi? Kat'i hükmü medeni befleriyetin insani takdirine emniyetle b›rakabiliriz. Yaln›z flunu tesbit etmek isterim ki biz Türkler mazinin her türlü manas›z, mant›ks›z, girift eziyetlerini BD MART 2015 unutarak yeni bir hayat yaratt›¤›m›za kaniiz. Bu hayat, Türk'ün ilk ve medeni hayat›n›n alemflümul manas›n›n ihtiva eden bu kanaatimiz, fiiliyat›m›zla da sabit olmufltur. Karfl›m›zda mezarlar b›rakan milletler, bizim bu samimi ve çok yeni mahiyette noktai nazarlar›m›z› iyi telakki ederlerse bu karfl›l›kl› mezarlar aram›zda kin, husumet ve ölmez hisleri [5] yerine muhabbet, dostluk temin eder. Ben, mensup oldu¤um Türk içtimai heyetinin kurdu¤u Cumhuriyet hükumetinin mesul bir adam› olarak arzederim ki, Türk milleti bu karfl›l›kl› abidelere hürmetle bakar ve iki taraf›n ölülerini rahmetle yadederken dima¤›nda ve vicdan›nda yafl›yan samimi temenni: Bu ölü abidelerin bir daha rekzolunmamas› (dikilmemesi-C.Ö.) bilakis bunlar› kuranlar aras›nda insanl›k münasebetlerinin, insanl›k ba¤lar›n›n yükselmesidir. *** örüldü¤ü üzere, fiükrü Kaya' n›n 1931'de Çanakkale'de Mehmetçik An›t› bafl›nda okudu¤u ve 1953'te yay›mlanan söyleflisinde metnini bizzat Atatürk'ün yazd›¤›n› aç›klad›¤› söylevde, y›llar sonra Atatürk imzas›yla an›tlara kaz›nan ve iflgalci Johnny (Anzaklar, vs.) ile yurdunu savunan Mehmetçi¤i bir tutan sözler yoktur. Tersine, söylevde 1915'te Gelibolu'ya ç›kan Anzaklar, vs. "düflman cephesi", "düflman kuvvetleri", "tecavüz etmifl olanlar" sözleriyle nitelenmifl; Mehmetçik "vatan›n› müdafaa eden kahramanlar" olarak tan›mlanm›fl; ve dünyaya; "Medeniyet tarihi yar›n karfl› karfl›ya yatanlardan hangisinin fedakarl›¤›n› daha hakl› ve daha insani bulacak ve daha ziyade takdir edecektir. Tecavüz etmifl onlar›n (Johnny'lerin -C.Ö.) abidelerini mi, yoksa vatan›n› müdafaa eden kah- G ramanlar›n (Mehmetçiklerin -C.Ö.) hâlâ el uzat›lmam›fl mukaddes tafl ve toprak halinde b›rak›lm›fl olan bu kahraman izlerini mi?" sorusu yöneltilerek; sald›rgan, iflgalci Coniler ile yurdunu savunan Mehmetçiklerin bir tutulmad›¤› vurgulanm›fl; "bu ölü abidelerin bir daha rekzolunmamas›" sözleriyle de "ölü" olarak tan›mlanan Anzaklar vs. için, bir daha Çanakkale'ye an›t dikilmemesi istenmifltir. Gerçek budur...• [email protected] (Devamı gelecek sayıda) *** [NOT: Bu yaz›da, duygular›m› olabildi¤ince d›flar›da b›rakarak, yaln›zca belge ve bilgi verip yorumu okuyucuya b›rakmaya çal›flt›m. Ancak, duyarl› okuyucu, Atatürk'ün Anzaklarla ilgili fiükrü Kaya taraf›ndan okunan söyleviyle, Atatürk'e ait denilerek an›tlara kaz›nan fakat Atatürk'e ait olmayan sözleri irdeledi¤inde; Atatürk'ü, iflgalci coni ile yurdunu savunan mehmetçi¤i bir tutarm›fl gibi gösteren tahrifatlar› bulgulad›¤›m an, yüre¤imde nas›l bir f›rt›na koptu¤unu duyumsayabilir.] Kaynakça: 1-Ulu¤ ‹¤demir, "Atatürk ve Anzaklar", Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›, Ankara 1978, s. 8., 14. 2-Ulu¤u ‹¤demir, a.g.e., s. 10. 3-An›t foto¤raf›nda görülen yaz›t flöyledir: "Those heroes that shed their blood and lost their lives… You are now lying in the soil of a friendly country. Therefore rest in peace. There is no difference between the Johnnies and the Mehmets to us where they lie side by side here in this country of ours… You, the mothers, who sent their sons from faraway countries wipe away your tears; your sons are now lying in our bosom and are in peace, after having lost their lives on this land they have become our sons as well." Ataturk, 1934 4-Gazete dizgisinde görülen "yar›ld›" sözcü¤ünün do¤rusu "yay›ld›" olacakt›r. Karfl. Cumhuriyet g. 26.08.1931. Cumhuriyet gazetesinde yay›mlanan metinde, 5-"ölmez mübareze hisleri" (Mübareze: Çekiflme) 29 B ir Avuç Mazi, 1924’te Selanik’ten gemiyle Türkiye’ye gelen mübadil Fethi Bey ve ailesinin roman›d›r. Bir Avuç Mazi ‹stanbul’dan Selanik, Alasonya’ya gönderilen Türkiyeli Rum Bayan Mitra’n›n roman›d›r. Bir Avuç Mazi, bir mübadele roman›d›r ve elbette en çok da duygular›n, özlemlerin ve hep canl› tutulan umutlar›n roman›... BÜTÜN K‹TAPÇILARDA BD MART 2015 Geçilemeyen "Bar›fl Bo¤az›" ÇANAKKALE "...Savafl zaruri ve hayati olmal›d›r...Milleti savafla götürünce, vicdan›mda ac› duymamal›y›m. Öldürece¤iz diyenlere karfl›, ölmeyece¤iz diye savafla girebiliriz. Lâkin, millet hayat› tehlikeye maruz kalmad›kça; savafl, bir cinayettir." M. Kemal Atatürk Yazan : YAHYA AKSOY ustafa Kemal Atatürk 1915 y›l›nda milletimizin hayat› tehlikeye düfltü¤ü için kaç›n›lmaz olarak yap›lan Çanakkale Savafl›, milletimizin kaderini ve tarihin gidiflini de¤ifltirmifltir. Ülkemize ba¤›ms›zl›k getiren ve Cumhuriyetimizin kurulufluna kap› açan Çanakkale M Savafllar›n›n 2015'de yüzüncü y›l›nda, bütün dünya ülke temsilcilerinin kat›l›m›yla ”Bar›fl› Getiren Savafl " olarak an›lmas› çok anlaml› olacak ve bütün dünyay› ortak bir tema üzerinde gönül ve iflbirli¤ine götürecektir. Zaten bir aç›k hava müzesi durumunda olan, savafl›n Unutmayal›m ki bügünleri onlar sayesinde yafl›yoruz. BD MART 2015 geçti¤i kutsal tarihi mekânlar› "Bar›fl Getiren Savafl Müzesi" olarak düzenlemek çok yerinde ve etkili bir ulusal hizmet olarak de¤erlendirilecektir. "... Çanakkale içinde aynal› çarfl›, ana ben gidiyom düflmana karfl› ..." dizeleri ile bafllayan ülkemiz ve dünya tarihine alt›n sayfa olarak geçen, gurur kayna¤›m›z, emperyalizmi mezara gömen efsane Çanakkale Destan›, 2015 y›l›nda 100. yılını tamamlıyor. ngilizler ve Frans›zlar ç›kar birli¤i yaparak Osmanl› baflkenti ‹stanbul'u ele geçirmek niyetinde idiler. Çanakkale Bo¤az›’ndan gemilerini rahatl›kla Karadenize geçirmek istiyorlard›. Bütün güçleri ile bo¤az giriflini atefl alt›nda tutarak 18 Mart 1915'de su üstü ve su alt› muharebe gemileriyle taarruza geçtiler. Bo¤az giriflinde bir k›s›m gemileri bat›r›ld› ve bir k›sm› da kullan›lamaz hale getirildi. Çok say›da ölü verdiler ve 18 Mart Bo¤az Muharebesi Türklerin kesin zaferi ile sonuçland›. Deniz yoluyla bo¤az› aflamayaca¤›n› anla- ‹ yan emperyalistler, kendi yanlar›na ald›klar› paral› yabanc› askeri güçlerle birlikte Gelibolu Yar›madas›'na ç›karak, karadan Bo¤az› savunan tabyalar› susturmak istediler. Bu harekât için askerlerini ve donanma say›lar›n› art›rarak en üst seviyeye ç›kard›lar. Topraklar›m›zda sars›lmaz bir iman ve iradeyle karfl›laflt›lar. Anadolu yakas›nda Seddülbahir, Ar›burnu ve Kumkale bölgelerine ç›karma yapt›lar. Aylarca süren kara muharebelerinde sonuç alamad›lar. Anafartalar Grup Komutan› Albay Mustafa Kemal'in askeri birlikleri ile yapt›¤› ola¤üstü savunma karfl›s›nda arkalar›nda binlerce ölü b›rakarak bölgeyi terk ettiler. Türklerin zaferi ile sonuçlanan Çanakkale Muharebeleri'ne yaklafl›k 500.000 kifli ile kat›lan Türk askerlerinden sonuçta; 57.000 flehit, 21.000 hastal›ktan ölüm,10.000 kay›p, 100.000 yaral›, 64.000'i hasta olmak üzere 252.000 zayiat verilmifltir. ‹ngiliz, Frans›zlar ve onlar›n maflalar›, 500.000 kifli ile kat›ld›klar› muharebeyi 252.000 kifli zayiat vere- BD MART 2015 rek, yar›maday› arkalar›na bakmadan terkettiler. Çanakkale'yi geçilmez yapan ve 18 Mart 1915 'de zafere ulaflan, komutan Mustafa Kemal baflta olmak üzere, 215 kilo a¤›rl›¤›ndaki top mermisini s›rtlayarak, topun namlusuna süren efsane kahraman Seyit Onbafl›'y›, yüzbafl› S›rr› Beyi, Akbafl fiehitlerini, 57. Piyade Alay› flehitlerini, k›nal› Hasanlar›, dedelerimizi ve yüzlerce liseli, üniversiteli flehitimizi unutmadan rahmetle, minnetle ve sayg› ile an›yoruz. "Toprak, u¤runda ölen varsa vatand›r" diyerek sonsuza dek anaca¤›z K›nal› Hasanlar›n, Seyit onbafl›lar›n, isimsiz yüzbafl›lar›n, liseli ve üniversiteli ö¤rencilerimizin vatan için atefl ve barutla yo¤rulan Gelibolu Yar›madas› topraklar›nda, Anafartalarda, Çanakkale sular›nda can verdikleri, Türkiye'nin kaderini belirleyen "Çanakkale geçilmez" sözünü tarihe alt›n harflerle yazd›klar› gün, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri de at›lm›fl oluyordu. Mustafa Kemal, Ulusumuz gönlünde milli kurtar›c› kahraman olarak bayraklafl›yor, Kurtulufl Savafl›m›z›n Bafl Komutan› ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu önderi günefl gibi do¤uyordu. 19 Kas›m1918 tarihli "Minber Gazetesi" flunlar› yazm›flt›: "‹tiraf edelim ki vatan›n emsalini yetifltirmekte cömertlik göstermedi¤i birkaç müstesna zekâdan biri, hatta ‹tiraf edelim ki vatan›n emsalini yetifltirmekte cömertlik göstermedi¤i birkaç müstesna zekâdan biri, hatta birincisi... Mustafa Kemal Pafla'd›r. birincisi... Mustafa Kemal Pafla'd›r... Anafartalar'›n yegâne müdafii ve ‹stanbul'un kurtar›c›s› münhas›ran kendisi olmas›na ra¤men bu hakikati pek çok zaman iffla etmedi..." ünyaya bar›fl ve ülkemize ba¤›ms›zl›k kazand›ran bu zafer günü, flimdi bar›fl ve dostluk günü olarak 100. y›l›nda bütün uluslarca kabul edildi ve benimsendi. Milli fiairimiz M. A. Ersoy'un, D 33 BD MART 2015 "Bast›¤›n yerleri 'toprak' diyerek geçme tan›/ Düflün alt›nda binlerce kefensiz yatan›" diye anlatt›¤›, flair N. H. Onan'›n "‹stiklâl u¤runda namus yolunda / Can veren Mehmet'in yatt›¤› yerdir" dedi¤i Gelibolu Yar›madas›, vatan ve özgürlük u¤runda canlar›n› veren binlerce flehitin yatt›¤› tarihi bir an›t olarak flimdi dünya bar›fl›na adanm›flt›r. eçmiflte haks›z yere savafla tutuflan insanlar›n torunlar› Çanakkale' de buluflarak bar›fl ve dostluk mesajlar›n› dünyaya duyuruyorlar. Daha o y›llarda ünü bütün dünyaya yay›lan, milli kahraman Mustafa Kemal için, Pakistan özgürlük flairi Mazrul ‹slam,1919 y›l›nda yazd›¤› "Kemal Pafla" isimli uzun bir fliirinde flöyle söylüyor: "...Kudretli Kemal'lere muhtac›z biz de, / fiahlanan bayrak oldun içimizde..." Efsane topraklar üzerinde kurulmufl Çanakkale'yi 1915 y›l›nda geçilmez yapan, askeri birliklerin önünde bir cesaret kahraman› olarak düflman siperlerine at›lan,19'uncu Tümen ve Bölge komutan› Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, Kurtulufl savafl›m›z›n özünü ve önemini tarihe alt›n harflerle yaz›lan sözleriyle , 20 Eylül 1921 tarihinde silah arkadafllar›na (erlere) teflekkür mesaj›nda ifade etmifltir: Neferlere "Kurtulufl için yapt›¤›m›z bu savafltan çok daha evvel, sizi baflka muharebe meydanlar›nda da tan›m›fl idim. Dünyan›n hiç bir ordusunda, yüre¤i seninkinden daha temiz; daha sa¤lam bir askere rastgelinmemifltir. Her zaferin mayas› sendedir; her zafe- G 34 rin en büyük pay› senindir. Kanaatinle, iman›nla, itaatinle hiçbir korkunun y›ld›ramad›¤› demir gibi pâk kalbinle düflman› niflhayet alteden büyük gayretin için minnet ve flükran›m› söylemeyi nefsime pek aziz bir borç bildim. Sizin gibi kumandanlar›, zabitleri, neferleri olan bir millete,yad elleri alt›nda köle olmak mümkün de¤ildir. Bu defa TBMM 'nin, hakk›mda, yeni bir rütbe ve Gazi ünvan›yla teccelli eden iltifat ve teveccühü, do¤rudan do¤ruya size racidir. Milletin verdi¤i bu rütbe ile yükselen ordu en flerefli ve en ulu bir gaza ile mümtaz olan gene ordudur. Sizin kahramanl›¤›n›zla, sizin gösterdi¤iniz nihayetsiz fedakârl›klar bahas›na kazan›lan büyük muzafferiyetin millet taraf›ndan takdirine delâlet eden bu ünvan ve rütbei, ancak size izafe ederek, bütün askerlik hayat›m›n en büyük sermayei iftihar› olarak tafl›yaca¤›m. Cenab›hak, giriflti¤imiz kurtulufl mücadelesinde, flerefli silah arkadafllar›ma kendilerini temyiz eden asaletin, civanmertli¤in, kahramanl›¤›n hakk› olan kat'î halâs› nasip etsin.” Baflkumandan Mustafa Kemal20 Eylül 1921 Çanakkale'yi geçilmez k›larak, ülkemize özgürlük ve dünyaya bar›fl getiren, anlatmakta sözcüklerin ve kalemlerin yetersiz kald›¤› Çanakkale Savafllar›'n›n 100. y›l›nda, baflta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm flehitlerimizi rahmetle an›yor, sayg› ve minnetle selaml›yoruz. Unutmayal›m ki bugünleri onlar›n sayesinde yafl›yoruz. • K entlerin de yaflamlar› vard›r kendilerince… Liman›na binip gidilemeyen gemilerin demirledi¤i, bozac›lar›, fl›rac›lar›, flambalisi, boyozu, kap› önü oturmalar›, gö¤ü tutan H›d›rrellez ateflleri, ünsüz ünlüleri ile bir kente, ‹zmir’e ve geçmifle dair dam›t›lm›fl an›lar›n kitab› Geride Kalan… BÜTÜN K‹TAPÇILARDA BD MART 2015 YAZILARI Milli Kütüphane B ugün Yeni Kuflak ya da Yeni Yetiflenler ad› alt›nda toplanan kitlenin gösterdi¤i yozlaflma ve ürkeklik manzaras›na bak›p da ümitsizli¤e düflülmemelidir. Bu zavall› nesil bize bin beladan arta kalm›flt›r. Bafl›n›z› arkaya çevirip de on befl, on alt› senelik bir zaman mesafesini, bafllad›¤› noktadan bitti¤i noktaya kadar takip ediniz, mutlaka ürkerek gözlerinizi kapayacaks›n›zd›r. ‹flte bugünkü Gençlik bu kargaflan›n içinden, bu u¤ultulu karanl›k ve dolafl›k devrim dehlizinden ç›kt›. ‹tilerek, kak›larak, ezilerek, sürünerek, bin zahmet ve bin mahrumiyet aras›nda bu devrin ayd›nl›¤›na do¤ru yürüdü. E¤er daha ilk ad›mda dizleri titriyor, gözleri uyufluyor, kulaklar› u¤ulduyor ve kafalar› sersemlefliyorsa bunun kabahati kendilerinde de¤il, yetifltikleri dönemin say›s›z çok ac›kl› hallerindedir. Düflünün ki; en büyü¤ü I. Dünya Savafl›’nda daha yirmisini bulmam›fl bu gençler, ekmek yerine saman kar›flt›r›lm›fl hamurla beslendiler ve bilim yerine Bab›âli günlük bas›n›n›n ›smarlama savafl edebiyat›ndan baflka bir fley okumad›lar. O dönemde liselerin son s›n›f›ndaki manzaray› hat›rlar›m. Hemen her biri ikifler, üçer ö¤renciden oluflan bu tenha, bu ›ss›z s›n›flarda, her fley bir 36 yaflam›n sonunu veya bir felaketin bafllang›c›n› haber verirdi. Bugünkü kufla¤a ne kendini dinlemeye, ne de ö¤renip bilmeye, hatta ne de yiyip içmeye zaman tan›d›k… Onun içindir ki; flimdi onlardan bir fley istemeye hakk›m›z yoktur. Ancak bundan sonra yetiflecek veya yetiflmek üzere olanlara, ne verilmesi mümkün ise vermek, bu ülkenin bilim iflleriyle meflgul olanlar için en büyük vatan borcudur. Yar›na güçlü ve dinç bir kuflak haz›rlamak için yapaca¤›n›z bütün fedakârl›klar, flimdiye kadar iflledi¤imiz günahlar›n ancak bedeli yerine geçebilecektir. Bunun ilk aflamas› liselerdeki e¤itimö¤retimin kültürel bir flekle konmas›, yani hümanizmin zaman yitirmeksizin orta ve yüksek ö¤retim programlar›na dâhil edilmesi oldu¤u kadar, bütün e¤itimcilerin, ayd›nlar›n ve akademisyenlerin, belirli bir yöntemle ve uzun soluklu bir çal›flmaya koyulmas›d›r. iç de¤ilse on seneye kadar eski ve yeni bütün Bat› klasik eserlerinin çevirilerinden, yorumlamalar›ndan ve aç›klamalar›ndan oluflan bir Milli Kütüphane’nin kurulmas›n› beklemeliyiz… H Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 31.6. 1929 Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal Sivas Kongresi 61Aç›fl Konuflmas› 4 Eylül 1919 ayg›de¤er Efendiler, Yurdun ve Ulusun kurtuluflunu amaçlayan zorunlu nedenler, sizleri bunca s›k›nt›lar ve engeller karfl›s›nda Sivas’ta toplad›. Yi¤itçe davran›fllar›n›zdan dolay› kutlar, “Hofl geldiniz!” demekle mutlu oldu¤umu belirtmek isterim. Efendiler! Bilinmektedir ki, uluslar›n insanca haklar›na dayanan, söz vermeler üzerine 30 Ekim-1918’de ‹tilaf Devletleri ile bir antlaflma yap›ld› ve dolays›yla ulusumuz, hakça bir bar›fla kavuflaca¤›n› umdu. Halbuki bu antlaflma hükümleri, bütün yurdu- S muza ve ulusumuza karfl›, kötü amaçl› kullan›mlarla, bask›larla ve zorlamalarla uygulanmaya baflland›. ‹tilaf Devletleri’nden yüz bulan ülkemiz Hristiyanlar› ulusumuzun onuruna dokunan ç›lg›nca davran›fllara girifltiler. Bat› Anadolu'da ‹slam'›n namusu u¤runa korumas› gereken kutsal yerlerine kadar sokulan Yunan zalimleri, ‹tilaf Devletleri’nin hoflgörüleri üzerine, canavarca kötülükler yapt›lar. Do¤uda Ermeniler, Anadolu’nun Bat›s›’na do¤ru K›z›l›rmak’a kadar geniflleme haz›rl›klar›na girifltiler. fiimdiden s›n›rlar›m›za kadar dayan›p Mustafa Kemal, Sivas Kongresi günlerinde (1919) 37 Sivas Kongresi’nin yap›ld›¤› tarihi bina toptan yok edip öldürme politikas›n› gütmeye bafllad›lar. Karadeniz k›y›lar›m›zda Pontus Krall›¤› hayalinin gerçeklefltirilmesine çal›fl›ld›. Adana, Antep, Marafl ve Konya yak›nlar›na kadar gelen iflgalciler Antalya’ya da girdiler. Trakya da iflgal bölgesi içine al›nd›. Saltanat taht›n›n yeri ve Halifeli¤in merkezi olan ‹stanbul ise, Hükümdar saraylar›n›n içine kadar düflman eline geçti. ütün bu haks›z sald›r›lara karfl› ‹stanbul’daki hükümet, belki tarihte bir benzeri daha görülmemifl bir kan›ksama ve katlanma göstererek, sessizli¤e büründü. Her zaman için güçsüz, karars›z, dermans›z kald›. ‹flte bu haller ulusumuzu silkinip uyanmaya sürükledi. Art›k ulusumuz anlad› ki, itilaf devletleri, bu yurtta kutsal varl›klar›na ve ulusal kaderine sahip ç›kacak bir gücün, bir iste¤in olmamas› gerekti¤ine hükmetmifller ve ak›llar›na gelen her türlü kötülü¤ü uygulamaya bafllam›fllard›. ‹flgalciler, bu yersiz san›lar› B 38 yüzündendir ki; cans›z bir ülke, kans›z bir ulus neleri hak etmiflse hepsini hiç çekinmeden yapt›lar. Buna karfl› boyun e¤ip teslim olmufl görünmek, tam çöküntüden baflka bir sonuç vermeyecektir. fendiler! Ulusumuzun sizler gibi uyan›k ve flerefli kiflileri, bu kayg›l› karanl›k görüntülerden umutsuzlu¤a düflmediler. Çünkü onlar bilirler ki, tarih bir ulusun varl›¤›n› hiçbir zaman inkâr edemez. Çünkü onlar kuvvetli bir iman ile inan›rlar ki, haks›z bir görüflle yurdumuza ve ulusumuza karfl› verilen hükümler, ortaya sürülen kan›lar, er geç iflas edecektir. Efendiler! ‹tilaf Devletlerinin haks›zl›klar› ile ‹stanbul Hükümeti’nin güçsüzlü¤ü ve basiretsizli¤i karfl›s›nda ulusumuz, varl›¤›n› belirtmek ve bu sald›r›lara karfl› namusunu ve ba¤›ms›zl›¤›n› korumak gerekti¤ine hükmetmek zorunda kald›. Bilindi¤i gibi; Do¤u’da, geçen savafl›n her türlü kayg›s›n› çekmifl ve E BD MART 2015 hele Ermeniler’in vahflice zulmüne u¤ram›fl yasl› s›n›r illerimiz Ulusal Ba¤›ms›zl›¤› ve Ulusal Onur’u kurtarmak amac› ile Müdafaa-i Hukuk-u Milliye (Ulusal Haklar› Savunma) gibi dernekler kurdular. Do¤u’dan ve Güney’den gelecek tehlikeyi sezinleyen Diyarbak›r ilimizde de Müdafaai Vatan (Vatan› Savunma) derne¤i kuruldu. Bat›’da, Yunanlar›n sald›r›s› göz önünde tutularak, kurulmufl olan Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyeti (Ulusal Haklar› Savunma Derne¤i) Yunanlar›n topraklar›m›za ayak basmas› üzerine buralar›, Yunanistan'a katma düflüncesini reddetmek için ayakland›. Trakya’da ve Kilikya (Çukurova)’da Ulusal Dernekler kuruldu. ›sacas› Do¤u ve Bat›’dan yükselen ulusun sesi Anadolu’nun en uzak köflelerinde bile yank› buldu. Böylece ulusal dernekler düflmanlar›n esaret boyunduru¤una girmemek direnci ile ulusal bilincin flahlanmas›ndan do¤mufl birer eflsiz kurulufl oldular. Bu yolla yüzy›llardan beri ba¤›ms›z yaflayan Ulusumuz varl›¤›n› dünyaya göstermeye bafllad›. Efendiler! Ulusça kurtulufl çaresinin ancak kendi içinde ve kendi geliflmesinden do¤aca¤› kan›s› gerçekleflince, belli tehlikeler karfl›s›nda bulunan Do¤u Anadolu illeri Erzurum Kongresi’ni toplant›ya ça¤›rd›. Bu s›rada yap›lan yaz›flmalar, ortaya ç›kan olaylar ve kendini gösteren gerçekler karfl›s›nda bütün yurdun bir bütün halinde kurtuluflunu amaç edinen K Sivas Kongresi, bugün say›n toplulu¤unuzun kurdu¤u bu Genel Kongre, daha 21 Haziran 1919 tarihinde kararlaflt›r›ld›. Efendiler! Burada büyük bir üzüntü ile yüce toplulu¤unuza bildirmek zorunday›m ki; ülkenin ve ulusun kutsal varl›klar›n› korumakta güçsüzlükten, miskinlikten, basiretsizlikten ve dolays›yla teslimiyetten baflka bir fley göstermemifl olan ‹stanbul Hükümeti, ulusu hep yenilmifl, bitmifl göstermek gibi düflmanlar›m›z›n ç›kar›na iflleyen ayk›r› davran›fllarda ancak gücünü gösterebildi. Bu hal ulusal tarihimizde elbette ‹stanbul Hükümeti hesab›na lekeli bir sahifedir. Do¤u ve Bat›’dan yükselen ulusun sesi Anadolu’nun en uzak köflelerinde bile yank› buldu. Efendiler! Teflekkür olunur ki, ulus ve ulusal gücün tam dayana¤› olan flerefli ordumuz o hükümeti uyarmakla birçok büyük zarar› da önlemifl oldu. Yine de bu halin ulusal davran›flta birçok gecikmelere ve duraklamalara sebep oldu¤u unutulamaz. Hat›rlarda olacak ki, Sivas Genel Kongresi’ni flereflendirmeleri için 22 Haziran 1919’da yap›lan ça¤r›da, Erzurum Kongresi’nden söz aç›larak orada 10 Temmuz 1919’da toplan›laca¤› belirtilmiflti. Bat› Anadolu 39 BD MART 2015 maya giriflmeleri isabetli görüldü. Erzurum Kongresi ve dolay›s›yla Do¤u Anadolu ad›na Sivas Kongresi’ne kat›lmak üzere Heyet-i Temsiliye (Temsilciler Kurulu) diye yetkili bir topluluk da seçilip görevlendirildi. Erzurum Kongresi’nin, bildirisinden ve tüzü¤ünden baflka gizli kalm›fl hiçbir karar yoktur. Yaln›z Sadrazam Ferit Pafla’ n›n Paris gezisinden sonra yay›mlad›¤›, Anadolu’da kar›fl›kl›k oldu¤unu bildiren genelgesi büyük üzüntü ve tiksinti ile okunmufl, gerçe¤e uymayan, ülkenin ve ulusun ç›karlar›na zarar veren bu bilgisizce bildirinin hemen tekzibi kendisinden fliddetle istenmifltir. Mustafa Kemal ve Rauf Orbay Kongre günlerinde Sivas’ta delegelerinin o zamana kadar Sivas’a ulaflabilecekleri san›l›yordu. Böylece Erzurum Kongresi üyelerinin de Sivas’taki toplant›ya kat›labilecekleri düflünülmüfltü. Hâlbuki Sivas'taki toplant› ancak bugün gerçekleflebildi. Aradan bir aydan çok zaman geçti. Bu uzun süre içinde Erzurum Kongresi Delegelerini bekletip durmaktan ise, herkesin kavray›p kat›ld›¤› amaçlar ve esaslar üzerinde konuflulup kararlara var›lmas› uygun bulundu ve sonradan delegelerin seçildikleri yerlere dönüp al›nan kararlar› uygula40 stenen bir fley de milletvekilleri seçiminin çabuklaflt›r›lmas›d›r. Erzurum Kongresi yaln›z Do¤u Anadolu delegelerinden kurulu oldu¤u için yetkisini bu çevre içinde s›k›flm›fl görmekle yetinmifltir. Ancak, Bat› Anadolu ve Rumeli delegelerinin kat›lmas› ile verilebilecek yetkinin kullan›lmas›n›n, sizin say›n toplulu¤unuzun gerçekleflmesi kofluluna ba¤l› görüldü. Bu yüzdendir ki Do¤u Anadolu’da Ulusal Derneklerin birleflmesinden do¤an toplulu¤a ad koyarken “Do¤u Anadolu” deyimi kullan›lm›flt›r. Durup dururken Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ya da Anadolu Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adlar›n› ‹ BD MART 2015 kullanmak ve bütün Ulusun haklar› ad›na kendi kendini yetkili görmek do¤ru olamazd›. Böyle yap›lsa idi ‹stanbul’da oldu¤u gibi, 5-10 kiflinin bir araya gelerek bütün Ulusun yetkili vekilleriymifl gibi, as›l yetki sahibi olan ve Ulusla hiçbir ilgisi olmayan davran›fllar bir bak›ma tekrarlanm›fl olurdu. endiler! Bununla birlikte, Erzurum Kongresi bütün ülkenin ve ulusun birleflip anlaflmas› u¤runa, Do¤u Anadolu illerinin baflka illerimizle her zaman iflbirli¤ine haz›r oldu¤unu belirtmeyi kararlar›n›n bafl›nda saym›flt›r. Elbette yüce varl›¤›n›zla kurulmufl bulunan bu Sivas Kongresi, yurdumuzun ve ulusumu- E Mustafa Kemal Sivas Kongresi günlerinde zun bölünmez bir bütün oldu¤unu gerekti¤i gibi ortaya koyup ispatlayan kararlar› alacak, esaslar› koyacakt›r. Efendiler! Meclis-i Mebusan (Osmanl›’n›n Son Parlamentosu)’›n toplanmas› için öteden beri gösterilen ulusal dilekler karfl›s›nda ‹stanbul Hükümeti’nin daha ilk günden bafltan savma davran›fllar›, Anayasaya ayk›r› inatç› direniflleri son günlerde ulusal ak›m›n etkisi ile çok gevflemifl durumdad›r. Seçimler için emir verildi¤ini de biliyorsunuz. Bunun gerçekleflmesi, Tanr›’n›n izni ile sizin davran›fllar›n›z ve direniflleriniz ile sa¤lanacakt›r. Ancak, seçim bafllay›p bitmeden önce, bir ya da birkaç yabanc› memleketin mandas›n› kabullenmek gibi do¤rudan do¤ruya yaflay›fl›m›z ve ba¤›ms›zl›¤›m›zla ilgili bir olup-bittiye gidilmek söz konusudur. Ulusal Meclis’in daha toplanmam›fl oldu¤u bir s›rada yabanc›lar›n kuflat›p s›k›flt›rd›¤›, ba¤›ms›zl›¤›n› yitirmifl ‹stanbul Hükümeti’nin tek bafl›na uygunsuz bir karar almas› ya da Ulusal dileklere uymayan yabanc› önerileri hofl görüp kabullenmesini hesaba katarak, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin birbiri ard› s›ra birbirinden daha yetkili toplanm›fl olmas›, herhalde iyili¤in ve esenli¤in müjdecisidir. Sözlerime son verirken, Yurdun ve Ulusun kurtulufl ve yükselifl amac›na ba¤l› olan toplulu¤umuzun hay›rl› ve baflar›ya ulaflmas›n› Yüce Tanr›’dan dilerim. • [email protected] (Gelecek Ay: Ankara’da fiehrin ‹leri Gelenleriyle Konuflmas›) 41 Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY ‹lk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Lakonik (Fr.) a-K›sa ve özlü b-H›zl› yüzme c-Kredili d-Saman rengi 2 Sako (‹ta.) a-Kuluçka b-Palto gibi üstlük c-Spor arac› d-Tüfek 6 Refüj (Fr.) 13 ‹skandil (‹ta.) a-Denizbilimi b-Caml› balkon c-Su motoru d-Derinlik ölçümü a-Dinsel tören b-‹nce ay›r›m c-fians oyunu d-Küçük f›rça 14 Majör (Fr.) a-Planl› ekonomi b-Gramafon pla¤› c-Pamuklu bez d-Büyük, önemli a-fiiddetli f›rt›na b-Nesnellik c-Sömürge d-Abartmak 5 Davlumbaz (‹ta.) 10 Tayyör (Fr.) a-Ocak siperi b-Kaflarlanm›fl c-Balık türü d-Afl›r› zay›f a- Kovuflturmak b-Kimyasal tepkime c-Yönlendirilmifl d-Uyku durumu a-Geri besleme b-Gözlem c-Yeniden tasarım d-Mürekkepli flerit 4 Observatuar (Fr.) 9 Siklon (Fr.) a-Düzenecek b-Yeni yerleflke c-Göbekli erkek d-Gözlemevi a-Eski kafal› b-Silmetafl c-Barut kesesi d-Toprak kap 7 Restitüsyon (Fr.) 12 Kanalize (Fr.) 3 Egosantrizm (Fr.) 8 Nüans (Fr.) a-Kat›l›k b-Kambiyoculuk c-Benmerkezcilik d-Kampanac›l›k 11 Hartuç (Fr.) a-Yük Gemisi b-Çakıllı Yol c-K›r›k çizgi d-Orta kald›r›m 15 Rölöve (Fr.) a-Kopça b-Dolap çeviren c-‹pek d-Kad›n giysisi (Fr.) Frans›zca (‹ta.) ‹talyanca a-Renk körlü¤ü b-Yo¤unluk ölçer c-K›vr›k flapka d-Elektrot Yan›tlar: 151. sayfada BD MART 2015 ‹slamiyet ve Kad›n Haklar› “Cumhuriyet Kad›n›” kavram›n›n, örnekleri oluflturulmas› gereken simgelerinden ve bu çizgi do¤rultusundaki ayd›nlat›c› çal›flmalar› nedeniyle bir suikast sonucu öldürülen Ankara Üniversitesi, ‹lahiyet Fakültesi ö¤retim üyelerinden Doç. Dr. Bahriye Üçok’un bu yaz›s›, onun 1965 y›l›nda yay›mlanan “‹slam Devletlerinde Kad›n Hükümdarlar” kitab›ndan al›nm›flt›r. 8 Mart Dünya Kad›nlar Günü nedeniyle yay›mlad›¤›m›z ve “‹slam ve kad›n konusundaki birçok yanl›fl ö¤retiyi çürütmesi yan›s›ra, konuyu gerçek bilgileriyle ayd›nl›¤a ç›karan” bu yaz›y›, özellikle tüm kad›n okurlar›m›z›n bir kez daha ve bir kez de özenle okumalar›n› diliyoruz. R adyo, televizyon ve bas›n gibi modern imkânlara ra¤men, Bat›l›lardan birçok kimse bugün hâlâ Türkiye’deki kad›nlar›n çarflaf ve peçe ile örtülü olup olmad›klar›n›, erkeklerin birden çok kad›nla evlenip evlen- Yazan: Doç. Dr. BAHR‹YE ÜÇOK mediklerini, zenginlerin birer hareme sahip olup olmad›klar›n› merak eder sorarlar. Türkiye’de yaflayan Müslümanlar ise XX. yüzy›lda Müslüman Türk kad›nlar›n›n özgürlüklerine sahip olup 43 BD MART 2015 erkekler gibi millet ve memleket hizmetinde ‹slam bulunmalar›n›, yeni ve modern anlay›fl›n onlara tan›d›¤› yeni bir hak sanarak yad›rgamaktad›rlar. Bu, ça¤dafl Müslüman kad›nlar›n ortaça¤daki hemcinslerinden pek farkl› hak ve özgürlüklere kavuflmufl olduklar› inanc›ndan ileri gelmektedir. Gerçekte ise ‹slamiyetin kad›na tan›¤› haklar ile günümüzde yaflayan kad›nlar›n hak ve özgürlükleri karfl›laflt›r›ld›¤› zaman görülen fark, sadece aile ve miras hukuku ile ilgilidir. Çal›flma, meslek sahibi olma bak›m›ndan ortaça¤ ile modern ça¤ kad›n› aras›nda hiçbir fark yoktur. Ortaça¤ ‹slam tarihinin kaynaklar› ve f›k›h incelendi¤i zaman görülür ki Müslümanl›k, kad›n› erke¤in sat›n alabilece¤i bir esir, bir meta niteli¤inde saymam›flt›r. ‹slam dini onu bir eflya gibi kabul etmedi¤i içindir ki, erkekler gibi ilim sahibi olmaya teflvik eder. Kültür alan›nda Avrupa’n›n en ileri gitmifl dini devletlerinden biri olan Fransa’da daha birkaç y›l öncesine kadar, kad›n kocas›n›n izni olmadan paras›n› bankaya yat›ram›yor veya buradaki paras›n› çekemiyordu. Oysa kad›n›n hukuki kiflili¤i, kendi paras›na tasarruf hakk›, ‹slamiyetle birlikte tan›nm›flt›r. Müslüman kad›n reflit ise r›zas› olmadan evlendirilemez. Reflit olmadan velisinin arzusu ile evlendirilmifl olan k›zlar›n, reflit olunca bu evlili¤i feshettirme haklar› vard›r. Ayr›ca evlenme sözleflmesi s›ras›nda veya sonra erkek, kar›s›na istedi¤i zaman boflanma hakk›n› tan›yabilirdi. kad›n› bir eflya gibi kabul etmedi¤i içindir ki, erkekler gibi ilim sahibi olmaya teflvik eder. T imur’un torunu Ulu¤ Bey bu hususa çok önem vermifl olmal› ki, Semerkant’ta ve Buhara’da yapt›rm›fl oldu¤u medreselerin kitabevlerini, “‹lim tahsil etmek erkek ve kad›n her Müslümana farzd›r” hadisi ile süslemifltir.‹slam hukukuna göre reflit kad›n, istifade ve kullanma ehliyetine sahiptir. Kocas›ndan ayr› ticaretle u¤raflabilir. 44 A vrupa’n›n en uygar ülkelerinden biri olan ‹sviçre’de kad›n›n seçme ve seçilme hakk› henüz baz› kantonlar d›fl›nda tan›nmad›¤› halde, ‹slam bu hakk› tan›d›¤›n›n delillerini daha Hz. Muhammed zaman›nda, tarihe geçen olaylar ile vermifltir. Örne¤in, Akabe biatleri ve Mekke fethi (630) s›ras›nda kad›nlar›n da Hz. Muhammed’e gelip biat etmeleri gibi. Mekke’de Hz. Muhammed’e ilk biat eden kad›n›n Hz. Ali’nin k›z kardefli Ümm-i Hâni oldu¤u ve bunu Ümm-i Habibe, Erva, Âtike, Ümmi Hakim, Halid bin Velid’in k›z kardefli Fâhite ve Mekkelilerin gözde baflkanlar› Ebu Sufyan’›n efli Hind’in izledikleri, kaynaklarca bildirilmek- BD MART 2015 tedir. Bunlar teker teker ‹slam dinine ve Hz. Muhammed’in dünyevi flefli¤ine itaate söz vermifller ve böylece inançlar›n› belli etmifllerdir. O gün Mekke’deki di¤er kad›nlar›n biatlerini almak ifline, Hz. Muhammed, Hz. Ömer’i memur etmiflti. Böylece yaln›z Kureyfl’in flerefli ailelerine mensup kad›nlar›n oylar› ile yetinilmemifl, bütün reflit kad›nlar›n birer birer oylar›n›n al›nmas›na önem verilmifltir. G ene zaman›m›zda san›l›r ki, ortaça¤da Orta Asya’dan Atlas Okyanusu’na kadar uzanan ‹slam ülkelerindeki kad›nlar ev iflleriyle, çocuk büyütmekten baflka bir fleyle u¤raflmazlard›. Oysa tarih bizlere kad›nlar›n zaman zaman erkeklerle birlikte askere gittiklerini, en meflhurlar› Sitt ül-Ulemâ (Bülbüle), Hadicet üfl fiahcâniyye, Zeyneb binti Amr, Ümm-i Abdullah binti Kaadi fiamsüddin, Ümm-i Müeyyed Nisâburi, fiuhde binti ‹bn Nasr olmak üzere vâizlik, hadis ve f›k›h müderriseli¤i (yani profesörlü¤ü) ettiklerini, birçok kad›, devlet adam› ve tarihçiye icâzet (diploma) verdiklerini, Hindistan’da Ekber fiah zaman›nda yaflayan Mah›m Ana ve Mo¤ollardaki Fatma Hâtun gibi vezirlik ettiklerini, Sultan Bayezid devrinde Amasya’da oturan ve türbesi bugün bir ziyaretgâh olan Selâmet Hatun gibi sofi zaviyeleri kurduklar›n›, hatta hükümdar seçildiklerini göstermektedir. Adlar›na bast›rd›klar› paralar dünya müzelerinde sakl› bulunan, Hindistan ‹mparatoriçesi Raziyye Sultan ile M›s›r Sultan› fiecer üd-Dürr, ‹lhanl› Sultan› Sat› Bey Hatun ve Türk Kutluk Devleti Hükümdar› Sarvetüddin Padiflah Hatun’dan baflka henüz paralar› ele geçmemifl ama hükümdarl›klar› ana kaynaklarda bildirilen tam bir düzine kudretli hükümdar bu hususun canl› örnekleridir. (1) F ›k›h ve hadis icazetleri veren pek çok kad›n bulunmas›na ra¤men do¤rudan do¤ruya kad›l›k etmifl bir kad›na henüz rastgelmemekle beraber, Abbasiler devrinde, Halife Muktedir zaman›nda Divan-i Mezâlim Hiç flüphe yok ki, orta ve yeni ça¤larda ‹slam kad›n›n› hareme kapayan sebeplerin bafl›nda büyük fetihlerden sonraki servet art›fllar› ve bunun sonucu olarak Bizans ve Sasani aristokrasisinin taklidi gelmektedir. BD MART 2015 (fiikâyetlerin dinlendi¤i yüksek mahkeme) baflkanl›¤› etmifl bir kad›n›n varl›¤›n› biliyoruz. Ad› Sümeyl olan bu kad›n, Ba¤dat’ta R›sâfe mahallesinde, sa¤›nda solunda kad›lar oldu¤u halde divan kurar, flikâyet dilekçelerini kabul eder, al›nan kararlar› imzalard›. Hanefi mezhebinin kurucusu ‹mam› Azâm Ebu Hanife’ye göre k›sas ve had cezalar› d›fl›nda kad›nlar›n kad›l›k yani yarg›çl›k kürsülerini iflgal etmelerine hiçbir engel yoktur. Ebu Cerir Taberi ise k›sas ve had Sonuç cezalar› da dahil, kad›nlar›n her çeflit davaya bakabileceklerini kabul etmektedir. T tokrasisinin taklidi gelmektedir. II. Velid, harem a¤as› kullanan ilk halifedir. Kad›nlar›n flarap içmeye bafllamalar› ve haremde yaflamalar› ‹ran’›n etkisiyle gene II. Velid devrine rastlar. Bununla beraber Abbasilerin X. Halifesi Mütevekkil’in saltanat›na kadar kad›nlar gene de üstün bir özgürlük anlay›fl› içinde yaflam›fllard›r. fiuras›n› unutmamak gerekir ki, ne Bizans’›n ne de ‹ran’›n etkileri göçebe veya köy hayat› yaflayan Müslüman kad›n›n›n özgürlük ve sadeliolarak ¤ini asla yok edememifltir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, kad›n haklar› ile ilgili en büyük devrimi ‹slamiyet getirmifltir. Fakat onu yanl›fl anlatanlar›n ve ö¤renenlerin yüzy›llar boyunca süren tutumlar›ndan ötürü Müslüman kad›n›, kendi yuvas›nda yüzy›llar boyunca en do¤al haklar›n› yitirmifl olarak yaflamak zorunda b›rak›lm›flt›. E¤er Türk anas›, dünya tarihinde henüz bir efli do¤mam›fl oldu¤una inand›¤›m Atatürk gibi dahi bir o¤ul yetifltirmemifl olsayd›, Türk kad›n›, Müslümanl›¤›n ve onun zarif peygamberinin kad›na tan›d›¤› haklar›n sevincine erememifl olarak hâlâ o eski yanl›fl davran›fl›n ezici bask›s› alt›nda ç›rp›n›p duracakt›. • diyebiliriz ki, kad›n haklar› ile ilgili en büyük devrimi ‹slamiyet getirmifltir. arihte tespit edebildi¤im 17 hükümdar ve 12 nâibe kad›n›n varl›¤› bize gösteriyor ki, ‹slam dini kad›n› toplum hizmetlerinden alakoymam›fl, tersine ona sosyal haklar›n en önemlilerini tan›m›flt›r. O halde ‹slam ülkelerinde yüzy›llar boyunca hüküm süren harem hayat›n›n nas›l olup da bafllad›¤› ve toplumsal hizmetlerden kad›n›n nas›l olup da uzak tutuldu¤u sorulabilir. Hiç flüphe yok ki, orta ve yeni ça¤larda ‹slam kad›n›n› hareme kapayan sebeplerin bafl›nda büyük fetihlerden sonraki servet art›fllar› ve bunun sonucu olarak Bizans ve Sasani aris- Bizim dinimiz en mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolay›d›r ki son din olmufltur. Bir dinin tabiî olmas› için akla, fenne, ilme ve mant›¤a uymas› lâz›md›r. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. M. Kemal Atatürk 46 BD MART 2015 100 yafl›m› buldum, ama bir türlü inanam›yorum. Ben mi yaflad›m o kadar y›llar›? Haf›zam› yoklay›nca birdenbire olaylar, o olaylar›n geçti¤i y›llar bir sinema fleridi gibi geçiveriyor gözlerimin önünden. Yazan: MUAZZEZ ‹LM‹YE ÇI⁄ lk hat›rlad›¤›m, birinci ‹nönü savafl›nda kahraman askerlerimiz önünden kaçan Yunan askerlerinin Pazarc›¤a girifli, ö¤retmen olan babam›n okulun kocaman bayra¤›n› eve getirifli, annemin büyük bir korku ile ne yapt›n düflman yolda öldürecekti sözleri. Oradan Eskiflehir’e, oradan da Ankara’ya kaç›fl›m›z. Oradan eflekler s›rt›nda Çorum’a gidiflimiz!. Biz orada iken savafl bitti. Büyük bir heyecanla beklenen Lozan antlafl- mas› oldu ve Cumhuriyet bir çok top sesleri ile halk›m›za duyuruldu ve herkes bir “Oh! dedi. Bu ne büyük bir “Oh” idi!! Aksi halde ya ölecek veya tutsak olacakt›k, ne büyük ac› olacakt›?!! ‹lk devrim olan halifeli¤in kalkmas›, medreselerin kapanmas› ve Tevhid-i Tedrisat (okullarda ayni düzeyde e¤itimin yap›lmas›) kanunun ç›kmas›n› Çorum’da kutlad›k. Y›l 1924. O yaz biz Bursa’ya gittik. Ama bu kez Ankara’ ya, ve 47 BD MART 2015 Bilecik’ten Bursa’ya gidiflimiz çok lükstü. Yayl› denilen üstü kapal›, tekerleklerin üstündeki yaylarla pek sars›lmayan atl› arabalarla, (Bu arada flunu da yazmadan edemeyece¤im: bu üstü kapal› arabalar› talikan ad›yla Türkler icat etmifl) geceleri araba içinde yatarak gittik. Babam orada Hocaalizade okulunda ö¤retmen oldu. Ben de Bizim Mektep isimli k›zl› erkekli e¤itim veren özel okula girdim. ›l 1925 den itibaren kökü bugünlere kadar gelen devrimlerimiz bafllad›. O güne kadar yasak olan müzik, okullarda okutulmas› için kurucusu Almanya’dan getirilen Musiki ö¤retmen okulu aç›ld›. Müzik yetene¤i olan baz› gençler iyi e¤itim als›n, diye bat› ülkelerine gönderildi. Spordan haberimiz yoktu. ‹sveç’ten getirilen spor hocas› ile ö¤retmenlere kurs aç›ld›. Orada yetiflen ö¤retmenler okullarda spor ö¤reteceklerdi. Bunlardan biri de ömrünün 48 sonuna kadar beraberli¤imiz süren çok sevdi¤im Naciye (Akören) ö¤retmendi. Ö¤renciler ilk okulu bitirdiklerinde ellerinde bir sanat olsun, diye düflünülmüfl. Almanya’dan getirilen ö¤retmenlerle el becerisi olan ö¤retmenler için kurs aç›l›yor. Orada alç› iflleri, tahta iflleri bal›k a¤› örme sanatları ö¤retiliyor. Bu kursa giden ö¤retmenlerden biri de benim babam Zekeriya (‹til) idi. Bunlar yap›lan büyük ifller yan›nda çok küçük kald›¤› için herhalde pek yaz›lmaz. Bundan sonra köklü devrimler bafllad›. Bunlar›n bafl›nda k›yafet kanunu ç›kt›. Bununla erkeklerin yörelere, tarikatlara göre karmakar›fl›k giyimleri kalk›yor, hepsi pantolon ve ceket giyecek bafllar›na da flapka, kasket geçireceklerdi. Din adamları, Hr›stiyan, Musevi olanlar da din k›yafetleriyle d›flar› ç›kamayacakt›. Kad›nlar için ise: Yaln›z valiler, kaymakamlar. emniyet mensuplar› taraf›ndan kad›nlara çarflaflar›n› ç›karmalar› söylenecekti. Öyle de yap›ld›, hiçbir zorluk olmadan herkes çarflaf›n› att›, bafl›na bir örtü, üzerlerine bir manto veya tayyör giydiler. Ama etekleri flimdikiler gibi yerleri süpürmüyor, dizlerinin alt›na geliyordu. Okullara gelince: ‹kinci Meflrutiyet (1908) de k›z ilk okullar› aç›lmaya bafllam›flt›. Bu k›zlar›n bafllar› örttürülmedi. BD MART 2015 O yüzden Çorum’da okudu¤um ilkokul k›zlar›, içlerine büyük k›zlar olmas›na ra¤men, hepimizin bafl› aç›kt›. Bunu gösteren foto¤raf da var. Hatta kuran derslerimizde bile bafl›m›z aç›k okurduk. Ben bafl›m› hiç örttü¤ümü hat›rlam›yorum, çünkü yoktu. Daha sonra da hiç örtü örtmedik. zaman flöyle düflünülüyordu: Okuyan k›zlar bafllar›n› kapamayacak, onlar anne oluncada k›zlar›n› kapatmayacaklard›. Böylece yavafl yavafl kad›nlar›n k›yafeti de uygar dünyaya uyacakt›. fiimdi ise bafllar› aç›k olarak yetiflmifl, hatta meslek sahibi olmufl kad›nlar›m›zdan baz›lar› ç›karlar› için bafllar›n› örtüyorlar. Yar›n onlar›n çocuklar› ve torunlar›n›n bafllar›na neler gelece¤ini düflünemeyecek kadar ak›ls›z olduklar›na ac›yor ve üzülüyorum. 1926 da Medenî kanun ç›kt›. Art›k kad›n da bir insand›. Erke¤i ile eflitti. O da okuyacak, o da çal›flacak bir birey olacakt›. Ona karfl›l›k yeni Cumhurbaflkan› olan flah›sa göre kad›n erkek eflit olamazm›fl. Halbuki azalar›m›zda bir eksiklik yok. Onda olan›n bizde de karfl›l›¤› var, b›rak›n onu, erkek ve kad›n ikisi de insan. Ne yaz›k ki, nüfusunun en az yar›s› kad›n olan bir milletin devlet baflkan›, kad›nlar› insan yerine koymuyor. Bir gün belki hatas›n› anlayacak ama ifl iflten geçmifl olacak. rkadan yaz› devrimi geldi. Baz› ak›ls›z politikac›lar›n uydurdu¤u gibi o bir gecede damdan düfler gibi olmad›. Atatürk flehir, flehir, köy köy dolaflarak meydanlara konulan kara tahtalarda hamal›ndan kasab›na, ö¤retmeninden iflçisine kadar yaz›y› gösterdi, onlarla yazd› 49 BD MART 2015 ve yazd›rd›. Yaz›dan okumadan haberi olmayan bir halk› aya¤a kald›rd›. Baz› yerlerde, gazetelerde yaz›lan harflere bakarak Atatürk’e teflekkür mektubu yazanlar oldu. Aç›lan okullara kad›n erkek, yafll› genç ak›n ak›n gitti yaz› ö¤renmek için. Görülecek bir heyecan, istek vard› halk›m›zda. fiimdi kalkm›fllar Arap harfli yaz›y› ortaya ç›karmaya. Bizim dilimize hiç uymayan, sesli harfleri olmayan bir yaz›y› kim ister? Arkadan Arap’ lara göre olan saatimiz, takvimimiz günlerimiz, ölçülerimiz uygar dünyaya uyduruldu. rin bulunmas› idi. Köy halinde olan Ankara’n›n baflkent olacak flekilde yap›lanmas›, düflmanlar taraf›ndan yak›l›p y›k›lan yerlerin onar›lmas› da geri kalm›yordu. Halk›m›z s›tma, verem, zührevi hastal›klar, trahom denilen göz hastal›¤› ile k›r›l›yordu. Elde olan üçyüz kadar doktorun insanüstü çal›flmalar›yla bu hastal›klar›n nas›l önü al›nd›, hep flaflar›m. tatürk bir an önce yüksek okullar›n aç›lmas›n› istiyordu. ‹stanbul’da olan tek yüksek okul da ça¤dafl e¤itim vermiyordu. Fakat bu u arada aç›lacak yüksek okulla- okullarda ders verecek hocam›z yoktu. D›flar›ya gönderdi¤imiz 150 gencimizin ra ö¤retmen yetiflmeleri için yetiflip gelmeleri uzun sürüyordu. Tam liselerden baflar›l› çocuklar Avrupa’ya hatta Amerika’ya gönderi- o s›rada büyük bir flans ç›kt›. Hitler Yahudi olan veya ailelerinde Yahudi liyor. Müzeler, sanatç› yetifltirecek okullar, halk› e¤itecek Halk Evleri, bulunan bilim insanlar›n› köyleri e¤itecek köy okullar› aç›l›yor, kürsülerinden atmaya bafllad›. Bu çimento, k⤛t, fleker, basma, kumafl insanlar kendilerini kabul edecek bir devlet bulamad›lar Hitler korkusunfabrikalar› kuruluyordu. Bat›’da Atatürk fabrikalar› olarak tan›mlanan dan. Henüz Osmanl› Devletinin çökmesiyle Türkiye Cumhuriyeti olan bu fabrikalar›n özelli¤i, içinde spor Devletimize baflvuruyorlar. Atatürk tesislerinden krefle, iflçi evlerine kadar bütün kültürel ve sosyal tesisle- gelsinler, diyor. Yap›lan anlaflmada: ”Bu flah›slar ister sokakta, ister hapiste olsunlar art›k Türk devletinin memurudurlar. Alman devleti onlar›n gelmesinde zorluk ç›karmaz, ç›karmaya kalkarsa biz gere¤ini yapar›z.” On y›ll›k devlet Ankara Dil ve Tarih Hitler’e kafa tutuyorCo¤rafya Fakültesi du, Gerçekten bir y›l 50 BD MART 2015 sonra çeflitli zorluklar ç›kard›larsa da o zamanki güçlü devlet hepsini önledi. Bu gelenlerle ‹stanbul’daki yüksek okul ça¤dafl bir üniversite oldu. Ankara’da Dil ve Tarih- Co¤rafya Fakültesi, Hukuk, Siyasal Bilgisi Fakülteleri çeflitli yüksek okullar aç›ld›. Bu hocalarla büyük bir e¤itim seferberli¤i bafllad›. Ö¤renciler de canla baflla çal›flt›. Hepsinin amac›, bir an önce ülkemizin kalk›nmas›nda yararl› olmak için okulu bitirmekti. Bu büyük bir e¤itim seferberli¤i idi. O günlerde at›lan çok güçlü temel- lerle bu güne kadar geldik. D›flar›dan borç al›nmadan, üstelik haks›z yere üzerimize yüklenen ikinci Cihan savafl›n›n, Osmanl› devletinin borçlar›n› ödeyerek bu muazzam ifller yap›ld›. erkes el ele bar›fl içinde uygarl›¤a do¤ru kofluyordu. ‹flte Toplu Bar›fl, Uygar Türkiye için en büyük örnek. Dilerim yeniden ayni ruhla, bozulan düzenimiz onar›larak Ça¤dafl Türkiye’mize kavuflal›m...• ATATÜRK’ÜN SANATLA ‹LG‹L‹ SÖZLER‹ Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vas›ta ve tedbirlerle besleyerek inkiflaf ettirmek milli ülkümüzdür. *** Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün ink›laplarda baflar›ya ulaflmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yaz›k ki, medeniyet alan›nda yüksek insanl›k s›fat›yla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklard›r. *** Ayd›n ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykelt›rafll›¤› en üst derecede ilerletecek ve memleketimizin her köflesinde atalar›m›z›n ve bunlardan sonra yetiflecek evlatlar›m›z›n hat›ralar›n› güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir. *** Yüksek bir insan toplulu¤u olan Türk Milleti’nin tarihi bir özelli¤i de, güzel sanatlar› sevmek ve onda yükselmektir. *** Bir milletin sanat yetene¤i güzel sanatlara verdi¤i de¤erle ölçülür. *** ‹nsanlar›n olgunlaflmak için baz› fleylere ihtiyaçlar› vard›r. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdi¤i fleyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. *** Sanatkar, toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra aln›nda ›fl›¤› ilk hisseden insand›r. 51 Milas Belediyesi taraf›ndan, Milas do¤umlu dünyaca ünlü karikatürist Turhan Selçuk’un ad›na düzenlenen ve bu y›l 5.’si yap›lan Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas› için baflvurular bafllad›. üm çizerlere aç›k olan ve konu s›n›rlamas›n›n olmad›¤› 5. Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas›’na baflvurulacak karikatürlerin, daha önce yay›mlanm›fl olsalar bile, baflka bir yar›flmada ödül almam›fl olmalar› flart› aran›yor. Tekni¤in serbest tutuldu¤u yar›flmaya çizerler en fazla 5 eserle kat›labiliyor ve baflvuru yap›l›rken çizerin k›sa bir özgeçmiflinin de gönderilmesi gerekiyor. Seçici kurulda Milas Belediye Baflkan› Muhammet Tokat, karikatüristler Kamil Masarac›, Serpil Kar, Raflit Yakal›, Muhammet fiengöz, T 52 Xia Lichuan (Çin) ve Christina Sampaio (Portekiz)’nun yer ald›¤› yar›flma sonunda, birinciye 3 bin dolar, ikinciye 2 bin dolar ve üçüncüye de bin dolar ödül verilmesi öngörülüyor. Yar›flmaya kat›lacak karikatürler için son baflvuru tarihi olarak 10 May›s 2015 günü belirlenirken, karikatürlerin bu tarihe kadar “5. Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas› Milas Belediyesi Kültür Sanat Birimi 48200 Milas-Mu¤la/Türkiye” adresine gönderilmesi gerekiyor. onuçlar› 16 May›s 2015 günü aç›klanacak 5. Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas› için ödül töreninin ise 19 Eylül 2015’te yap›lmas› ve ödül töreninin ard›ndan da Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de 4 Ekim 2015 tarihine kadar aç›k kalacak bir sergi düzenlenmesi planlan›yor. S Ça¤dafl Düflünce Dr. Ö¤üt Yazman Çeliflkiler Ülkesinde Adalet Uzun tarihî geçmifline bak›ld›¤›nda demokrasinin çabuk ve kolay ulafl›labilen bir hedef olmad›¤› anlafl›l›r. emokrasi bir yandan iktidar›n meflrulaflt›rma biçimini, bir yandan iktidar›n iflleyifl biçimini adland›rmada kullan›l›r. Hukuksal ve siyasal yönüyle meflrulaflt›rma ile ekonomi ve yönetimi kapsayan iflleyifl biçimi iç içe geçmifl gibi bir görünüm verir. Konuyu daha karmafl›k ve zor çözümlenir duruma getiren ve bazen farkl› yönlere çekilmesine neden olan bu iç içe geçifl durumudur. Siyasal sistem olarak demokrasi, biribirine benzemeyen D iki unsurun siyasal iktidar›n ve onun iflleyifl biçiminin ölçülü ve dengeli olarak bir anayasa biçiminin ve bir hükümet biçiminin birbirine ba¤lanmas›d›r. Demokrasinin baz› devletlerin uygulamalar›nda özünden uzaklaflt›r›ld›¤›na, olumsuz flekilde de¤ifltirilip bozularak yorumland›¤›na tan›k oluyoruz. Liberal, sosyalist-komünist, muhafazakâr, anarflist, DEMOKRAS‹N‹N BAZI DEVLETLER‹N UYGULAMALARINDA DE⁄‹fiT‹R‹L‹P BOZULARAK YORUMLANDI⁄INA TANIK OLUYORUZ 53 BD MART 2015 Polis Devlet Seçimlerde ço¤unlu¤un oyunu alsa bile yöneticilerin, kurallara ba¤l› olmadan, istedi¤ini yapmak hevesi ile keyfi davran›fllarla yönetti¤i ülkeler Temel ‹lkeler ve Hukuk Devleti “polis devleti”dir. Polis devletinde Tarihi geliflimi içinde ülkelerin kendi- yasama, yürütme ve yarg›dan oluflan lerine özgü koflullar›na göre farkl› bir kuvvetler ayr›l›¤› ilkesi ifllemez. yol izlenmifl olsa da demokrasi için Ba¤›ms›z yarg›dan söz edilemez. “olmazsa olmaz” baz› ilkeler üzerinde Yöneticinin be¤enmedi¤i yarg› kararlar› uygulanmaz olur. Yasalara uygun ortak bir görüfl birli¤i oluflmufltur. Klasik demokrasi ilkeleri denilen bu verilmifl yarg› ve Anayasa Mahkemesi kararlar›na karfl› yasalar de¤ifltirilir. ilkeler, seçim ve temsil ilkesi ve Adalet, devlet yönetimiço¤unlu¤un yönetim hakk› nin temel dire¤idir. Türilkesi yan›nda az›nl›¤›n POL‹S kiye’de Osmanl› dönekorunmas›, ço¤unlu¤un DEVLET‹NDE minden beri adalete önem yetkilerinin s›n›rland›r›lYASAMA, ve de¤er verilmifltir. mas›, bireysel temel haklaYÜRÜTME VE “Adalet, devletin temelir›n devlete karfl› korunmaYARGIDAN dir” denilmifltir. s›, yasalar önünde eflitlik OLUfiAN ilkesi olarak özetlenebilir. Demokrasi Karnesi Anayasac›l›k hareketleriKUVVETLER nin de dayana¤› bu ilkeler AYRILI⁄I ‹LKES‹ 21. yüzy›lda demorasi ve hukuk devleti ilkelerine olmufl ve bir çok anayasa‹fiLEMEZ ba¤l›l›k aç›s›ndan her da yer alm›flt›r. T.C. Anayasas›n›n Cumhuriyetin nitelikleri ülke için demokrasi karnesi düzenlenmekte ve çeflitli tarafs›z kurulufllar›n bafll›kl› 2. Maddesi flöyledir: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun yapt›¤› genifl kapsaml› de¤erlendirmeler yay›nlanmaktad›r. Türkiye, son huzuru, milli dayan›flma ve adalet anlay›fl› içinde, insan haklar›na say- y›llarda otoriter rejime sürüklenen bir ülke olarak tan›mlanmakta ve Dünya g›l›, Atatürk milliyetçili¤ine ba¤l›, bafllang›çta belirtilen temel ilkelere Demokrasi Endeksi s›ralamas›nda dayanan, demokratik, laik ve sosyal giderek gerilemektedir. bir hukuk devletidir.” rne¤in uluslararas› alanda Hukuk devleti, yönetcilerin huünlü bir bilim adam›, nas›l kukla ba¤l› olduklar› devlet anlay›fl›bir suçla suçland›¤›n› dahi d›r. Hukuk devleti, devletin niteli¤ini tan›mlayan bir anayasal ilke oldu¤u bilmeden uzun süre tutuklu kalm›flt›r. için anayasan›n bütün hukuk kuralla- ‹lgili özel yetkili mahkemenin tutukr›ndan üstün oldu¤u ilkesi ile bütün- lulu¤u devam ettirmesi üzerine, karar› veren yarg›çlar aleyhine açt›¤› tazmileflir. faflist görüfllere dayanan çeflitli yönetim biçimleri uygulan›yor. Kendilerine göre taraftar da bularak demokrasinin tan›m›n› yap›yorlar. Ö 54 nat davas› yarg›tay taraf›ndan da uygun görülerek kesinleflmiflti. Tutuklulu¤u israrla devam ettiren yarg›çlar›n, hukuksuz karar verdikleri, kiflisel olarak tazminat ödemelerine karar verilmiflti. Karar kesindi. Hükümet ise meclis ço¤unlu¤una güvenerek yarg›çlar›n tazminat›n› devletin ödemesini sa¤layacak bir yasa ç›kartm›flt›r. Geriye dönük uygulama olana¤› da getirilmifltir. Haks›z tutukluluk karar› verenlere destek ç›k›l›rken, görevini hakk›yla yapan ve uzun sure tutuklu kalan masum insanlar›n serbest b›rak›lmalar› gerekti¤ini belirten yarg›çlar ve mahkeme baflkan›, Adalet Bakanl›¤›n›n deste¤i ile görevlerinden al›n›p baflka yerlere gönderilirken, bir k›sm›, yarg›n›n siyasallaflmas›na dayanamay›p istifa yolunu seçmek zorunda kalm›flt›r. Hamurabi Kanunu Mezopotamya Babil’de Babil Kral› Hamurabi’nin (M.Ö. 1795- 1750) ad›yla an›lan kanunlar›nda bile yarg›çlar›n yasalara uygun ve tarafs›z karar vermelerini sa¤lamak amac› güdülmüfltü. Günümüzde Louvre müzesinde sergilenen çivi yaz›l› silindir fleklindeki 2 metrelik tafl kitabelerde insan haklar›na sayg› gösterilmesini sa¤lamaya yönelik yapt›r›mlar da vard›r. Örne¤in Akatça diliyle yaz›lm›fl metnin (‹ngilizce çeviriden al›narak Türkçelefltirilmifl flekliyle) 5. maddesi flöyledir: “E¤er bir yarg›ç bir davaya bakar ve bir karara var›rsa verdi¤i hükmü, yaz›l› olarak taraflara bildirir; daha Hamurabi Kitabesi (Louvre Müzesi) sonra verdi¤i kararda bir hata ortaya ç›karsa ve bu kendi hatas›ndan kaynaklan›rsa o zaman davada onun taraf›ndan kararlaflt›r›lan para cezas›n›n on iki kat›n› öder ve halka ilan edilerek yarg›çl›k makam›ndan el çektirilir ve bir daha asla yarg›çl›k yapmak için oraya oturamaz.’’ inlerce y›l sonra yarg›y› ve devlet yönetimini siyasallaflt›rmak, nefret söylemini sürdürmek ça¤›m›za ve ülkemize yak›flmaz. Totaliter e¤ilimler her zaman adaletten uzaklafl›lmas›na, halk›n hoflnutsuzlu¤unun artmas›na neden olur. Muhalifleri tasfiye için çeflitli iflbirliklerine giriflir. Bir zaman ak dedi¤ine, sonra kara der. Yeni destekçiler arar. Tarihte çok örne¤i var: Suçlular› koruyan, suçsuzlar› suçlu göstermeye çal›flan, kiflisel hedefleri için yarg›y› intikam ve yönetimi bask›, fliddet ve korkutma arac› olarak kullanmak isteyenlerin sonu çok ac›kl›(hazin) olmufltur. • B [email protected] 55 Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN Bilginizi Denetleyin 1-Naz›m Hikmet’in eseri olan ve koreografisi Arif Melikov taraf›ndan yap›lan balenin ad› nedir? a-Uyuyan güzel b-Ku¤u gölü c-F›nd›k k›ran d-Ferhat ile fiirin 2-Uluslararas› AntiDoping Kurumunun k›saltmas› nedir? a-TAK‹ b-ABSK c-UADA d-WADA 3-Çek lokomotifi ad›yla an›lan ünlü atlet kimdir? a-Mert Girmalegesse b-Emil Zatopek c-Alemi Tsegaye d-Elvan Abeylegesse 4-Transplantasyon ne anlama gelir? a-Otolog b-Doku tipleme c-Organ aktarma d-‹fllevsel 9-Resim ö¤renimini Paris’te sürdürdükten sonra ölümüne kadar Güzel Sanatlar Akademisinde profesör olarak ders veren flairressam›m›z kimdir? a-Bedri Rahmi 6-T›p literatüründe erken do¤an bebe¤e ne Eyübo¤lu b-fievket Da¤ denir? c-Bar›fl Çal›flkan a-Prematüre d-R›za Samadi b-Metabolik sorunlu 10-Ç›k›fl yeri kolayl›kla c-Geliflmemifl d-Düflük vücut ›s›l› bulunamayacak kadar kar›fl›k olan yap›ya ne ad verilir? 7-‹lk kad›n büyük a-Zorlay›c› elçimiz kimdir? b-Labirent a-Nevlan Kulak c-Karmafl›k b-Seher Aytaç d-Ç›k›lmas› zor c-Filiz Dinçmen d-Betül Diker 11-Fransa’da siyasal 8-Resimlerle süslemeye tafllama olarak bilinen tiyatro türü nedir? ne ad verilir? a-Epizot a-Minyatür b-Trajedi b-‹llüstrasyon c-Soti c-Vitray d-Satir d-Fresk 5-Karagöz oynat›c›lar›na ne ad verilir? a-Yardakç› b-Dayrazan c-Ç›rak d-Hayali Hayalbaz Yan›tlar: 151. sayfada O, kiflisel kazanç ve ün peflinde koflan basit bir diktatör de¤il, gelecek kuflaklar için sa¤lam temeller atmaya u¤raflan bir kahramand›. Prof. Walter L.WRIHT Jr. Atatürk Yazan: KAYA BOZTEPE Bünyesinde Amerika’da 48 Türk derne¤i bar›nd›ran Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun çiçe¤i burnunda baflkan›yd›m. New York’taki Atatürk Okulu’muzun bir program›na konuflmac› olarak davet edilmifltim. yn› gün iki ayr› toplant›ya daha kat›lmam gerekiyordu. O nedenle, konuflmam› yapt›ktan sonra oradan hemen ayr›lmak zorundayd›m. Konuflmamda “Il›ml› ‹slam” deyiminin gereksiz oldu¤unu, okumay› bilen ve okudu¤unu anlayabilen kiflilerin de çok iyi bildikleri gibi ‹slam dininin özünde son derece ›l›ml›, insanc›l ve bar›flc›l bir din oldu¤unu anlatt›m ve esas›nda dinin, kesinlikle bir “politika malzemesi” yap›lamayaca¤›n› vurgulad›m. Konunun bu noktas›nda elbette, Laik Cumhuriyet’in anlam ve de¤erini de, Atatürk’ün A ça¤dafl görüflünün önemini de aç›k aç›k bir kez de orada belirttim. Konuflmamdan sonra birçok kifli beni kutlarken, o günlerde Amerika’ da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çok önemli bir makam›n› iflgal eden bir zat beni sakin bir yere çekip, benimle özel olarak görüflmek istedi¤ini söyledi. Ve baflbafla kald›¤›m›z birkaç ad›m ötedeki o “sakin” yerde, devletimizin o çok önemli temsilcisi bana aynen flunlar› söyledi: “Kaya Bey biraz birlefltirici olun, lütfen… Her yerde, her konuflman›zda hep Atatürk, hep Atatürk diyorsunuz...” 57 BD MART 2015 eynimden vurulmufl gibi oldum deyifli, galiba bu anlar için söylenmifltir. Ben de o an, beynimden vurulmufl gibi oldum: “Ben Atatürk’ü zaten birlefltirici olarak tan›yor ve biliyorum efendim” dedim. “‹lk kez sizden duyuyorum, bölücü müymüfl yoksa Atatürk?” Benden beklemedi¤i, üstelik biraz sert bir ses tonuyla gelen bu tepki karfl›s›nda sözünü kendince yumuflatmaya çal›flt›: “Hay›r bölücüdür demek istemedim ama” dedi. “Art›k bu Atatürk’ü aflmam›z laz›m…” Gülmemi frenleyerek yan›t verdim: “Hakl›s›n›z, efendim” dedim… Benden böyle bir yan›t da beklemiyordu. Yüz ifadesi bu kez de¤iflti, bir memnuniyet duygusu belirdi hatlar›nda. Oysa yan›t›m› henüz tamamlamam›flt›m. “Hakl›s›n›z” sözcü¤üyle bafllayan yan›t›m›n gerisini de getirdim: “Aflaca¤›z aflmas›na da, aflabilmemiz için kendisini önce yakalayabilmemiz, ondan önce de kendisine yaklafla- B bilmemiz gerekiyor…” dedim. “Onu aflmam›z, yakalamam›z bir yana, ona yaklaflam›yoruz bile… Bu günümüzden bile en az 200 y›l önümüzde…” *** Benim için iki mucize vard›r de¤erli okurlar. ‹lk mucize, havada çarp›flan kurflunlarla Çanakkale’den bafllayan, dört bir cephede bizi bo¤maya ve tarih sahnesinden silmeye çal›flanlara karfl› kazan›lan, yoktan var edilen bir kurtulufl destan›d›r. Ö yle ki, Mustafa Kemal Samsun’a do¤ru yola ç›karken bile en yak›n dostlar› aras›nda, say›lar› bir iki, belki üç olan, Cumhuriyet’in C’sini bile hayal edemeyen, hatta “Aman ha Paflam biz halife efendimizin ekme¤ini yedik, ona karfl› bir fley yapmayaca¤›z de¤il mi?” kuflkusunda olan kifliler vard›. Bu destan›, örgütlenmeyi, bir yandan düzenli ordu kurulma çal›flmalar› sürerken bir yandan da Meclis’in kurulmas› ve politik yap›laflmay›, savafl taktiklerini, Kaya Boztepe: 1964 y›l›nda Chicago’da do¤mufl, ailesinin kesin dönüfl yapmas› nedeniyle geldi¤i Türkiye’de orta ve lise ö¤renimini TED Ankara Koleji ve English High School’da yapm›fl, tekrar Amerika’ya dönerek CUNY Queens College ve Baruch College’da Ekonomi ve ‹flletme dal›nda yüksek ö¤renimini tamamlam›flt›r. Planet Green NY firmas›n›n CEO’su olan ve TED (Türk E¤itim Derne¤i) Vakf›, Amerika ve Kanada Temsilcisi ve College Prep yönetim kurulu üyeli¤i yapan Kaya Boztepe çeflitli büyük firmalardaki üst düzey yöneticili¤i yan›s›ra, baflta “Türk Günü Yürüyüflleri” adl› etkinlik olmak üzere, Amerika’daki Türk toplumunun örgütlenmesi ve Türkiye’yi birinci derecede ilgilendiren konularda Amerika’daki Türk toplumunun Amerikan Kongresi, Senatosu ve Beyaz Saray ile iliflkilerini de düzenlemektedir. Amerika’daki Türk Amerikan Gençlik Derne¤i’nin kuruculu¤u ve ilk baflkanl›¤›ndan sonra, uzun y›llar Amerika’daki Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Kongre Baflkanl›¤›, Yönetim Kurulu üyeli¤i ve aral›ks›z iki dönem Genel Baflkanl›k görevinde de bulunmufltur. 58 BD MART 2015 öngörü ve sonuç odakl› dahice planlar› anlatmak ilk mucizeye flahitlik etmektir. Oysa ben sizlere ikinci mucizeyi anlatmak istiyorum. kinci mucize, savafl devam ederken, yaklaflan düflman nedeniyle baflkent’i Konya ya da Kayseri’ye tafl›ma tart›flmalar› devam ederken, “Bizler birer irfan ordusu kuraca¤›z” diyerek bir “E¤itim Kurultay›” toplamakt›r. Herkes “Düflman sald›r›r ve biz kaybedersek ne yapar›z?” diye düflünürken ve henüz zafer kazan›lmadan, 1921 y›l›nda Ankara’da, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni kurmakt›r. Baflka mucizeleri de s›ralayay›m: Büyük Zafer sonras› okuma yazma oran›n›n yüzde üç oldu¤u, genç ve erkek nüfusun üçte ikisinin flehit oldu¤u, hastane, doktor, hemflire, ilaç, ‹ ‹lk mucize, havada çarp›flan kurflunlarla Çanakkale’den bafllayan, dört bir cephede bizi bo¤maya ve tarih sahnesinden silmeye çal›flanlara karfl› kazan›lan, yoktan var edilen bir kurtulufl destan›d›r. sarg› bezi, gaz, g›da, mühendis, köprü, yol, okul, banka, altyap› ve bir çok fleyin olmad›¤› bir dönemde Devlet Opera ve Balesi’nin temellerini oluflturacak ö¤rencileri 1924 y›l›nda yurt d›fl›na göndermektir mucize. Ümmet olmaktan millet olmaya, padiflah›n kulu olmaktan laik Cumhuriyet’in vatandafl› olmaya geçmek, ‹sviçre, Fransa, ‹talya gibi ülkelerde 59 ‹kinci mucize, savafl devam ederken, “Bizler birer irfan ordusu kuraca¤›z” diyerek bir “E¤itim Kurultay›” toplamakt›r. bile yokken kad›na seçme ve seçilme hakk› vermektir mucize. Hür, dürüst, idealist, ça¤dafl ve çal›flkan nesiller yetifltirebilmek için canlar› hiçe saymakt›r mucize. Peki biz o günlerden, bu günlerimize ne zaman, hangi arada ve nas›l geldik? “Köfleyi dön de nas›l dönersen dön” s›¤ sözünü ne zaman bir felsefe sand›k da benimsedik? Onursuzluktan rahats›zl›k duymamaya, hak yemeyi baflar› sanmaya ne zaman bafllad›k? Bu ne derin bir umursamazl›k uykusudur ki, çevremizi saran ve giderek artan bunca gürültülere karfl›n bile etkilenmez? Ne kadar sürecek bu uyku? *** Atatürk ve ‹nönü birgün Florya Cumhurbaflkanl›¤› Köflkü’nde sohbet ederlerken Atatürk, ‹nönü’nün dikkatini de¤iflik bir konuya yöneltmifl: “Y›llard›r birlikte neler gördük neler yaflad›k, bana hiçbir zaman, karfl›laflt›60 ¤›m en büyük zorlu¤un ne oldu¤unu sormad›n” demifl. ‹nönü gülümsemifl. “Hakl›s›n›z, Paflam” demifl ve y›llard›r sormad›¤› soruyu sormufl Atatürk’e: “Gerçekten, karfl›laflt›¤›n›z en büyük zorluk neydi?” demifl. Gülümseme s›ras› bu kez Atatürk’e gelmifl. “Uyand›rmakt› Pafla, uyand›rmakt›” demifl. “Karfl›laflt›¤›m en büyük zorluk, uyuyan Türk halk›n› uyand›rmakt›.” ‹nönü, kendinin de yak›n bir tan›¤› oldu¤u bu zorlu¤u Atatürk’ten duyunca, “Hakl›s›n›z Paflam” derken, Atatürk bir soru daha sormufl: “Peki ya ondan da daha zoru neydi?” ‹nönü “Ondan da zor ne vard›?” diye sormufl. “Vard› ya” demifl Atatürk ve eklemifl: “Uyanan bu halk› durdurmakt›” demifl. “Uyanan halk› durdurmak, uyuyan halk› uyand›rmaktan çok daha zordu…” *** üyük sözü dinlemekle övünen halk›m›z, dileriz, “Büyük Ata” s›n›n bu sözünü de küpe yapar kula¤›nda ve umar›z, uyand›r›lmay› beklemeden art›k kendi uyanabilir. Hem de... Çok geç olmadan...• B Sakl› Tarih Sinan Meydan Atatürk’ün, ‹nsanl›k Projesi 2 Atatürk’ün pek bilinmeyen, ya da unutulan projelerinden biridir ‹nsanl›k Projesi. Onun “Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” sözü asl›nda bu projesini özetler. tatürk, dünya uluslar›n›n mutlulu¤una çal›flmay› kendi mutlulu¤una çal›flmak olarak gören bir anlay›fla sahiptir: “Uluslar› yönelten ve yöneten insanlar, do¤al olarak önce ve en önce kendi ulusunun varl›¤›n›n ve mutlulu¤unun yap›c›s› olmak isterler. Ama ayn› zamanda bütün uluslar için de ayn›n› istemeleri gerekir. Bütün dünya olaylar› bize A bunu aç›ktan a盤a kan›tlar. En uzakta sand›¤›m›z bir olay›n bize bir gün çarpmayaca¤›n› bilemeyiz. Bunun için insanl›¤›n hepsini bir varl›k ve her ulusu bunun bir parças› saymak gerekir. Bir bedenin parma¤›n›n ucundaki ac›dan öteki bütün uzuvlar da etkilenir.” Sadece kendini, kendi ulusunun mutlulu¤unu de¤il, tüm dünyan›n 61 BD MART 2015 “Dünyan›n filan yerinde rahats›zl›k varsa bana ne dememeliyiz. Böyle bir rahats›zl›k varsa t›pk› kendi aram›zda olmufl gibi onunla ilgilenmeliyiz.” mutlulu¤unu düflünen, tüm insanl›¤› bir beden, organlar› da o bedenin bir parças› olarak gören ve bu “bedenin parma¤›n›n ucundaki ac›dan öteki uzuvlar da etkilenir” diyerek dünya üzerindeki tüm ac›lara, sorunlara karfl› duyarl› olmak gerekti¤ini belirten Atatürk insanl›¤›n kurtulufluna kafa yoran bir liderdir. Atatürk’ün “Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” ilkesi, baz› kesimlerin iddia etti¤i gibi Türkiye’nin dünyadan kopup içe kapanmas›n› amaçlayan bir 62 ilke de¤ildir. Tam tersine bu ilke yurtta sa¤lanan bar›fl›n kal›c› olmas› için dünyada da bar›fl›n sa¤lanmas› için mücadele etmeyi ve do¤al olarak dünyadaki sorunlarla ilgilenip onlara çözüm üretmeyi gerektirir. Atatürk’ün ifadesiyle, “Dünyan›n filan yerinde rahats›zl›k varsa bana ne dememeliyiz. Böyle bir rahats›zl›k varsa t›pk› kendi aram›zda olmufl gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne denli uzak olursa olsun bu temel ilkeden flaflmamak gerekir. ‹flte bu düflünüfl insanlar›, uluslar›, hükümetleri bencillikten kurtar›r. Bencillik, kiflisel olsun, ulusal olsun her zaman kötü olarak de¤erlendirilmelidir.” Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi’nin temelindeki “bar›fl” ideali sadece söylem düzeyinde kalmam›fl, uygulamaya da geçirilmifltir. Atatürk, “Yurtta bar›fl dünyada bar›fl” ilkesi do¤rultusunda hareket etmifltir. Bu amaçla önce mazlum milletlerin emperyalizmin sömürüsünden kurtulmas›na BD MART 2015 çal›flm›fl, sonra da emperyal sald›r›lara karfl› güvenli¤i, bar›fl› korumaya yönelik paktlar, “bar›fl çemberleri” kurmufltur. Atatürk, kuzey do¤uda Rusya, güneyde ‹slam ülkeleri, bat›da ise Balkan ülkeleriyle kurdu¤u dostluk iliflkileriyle kendi döneminde Türkiye’ yi adeta bir güvenlik-bar›fl çemberi içine alm›flt›r. Atatürk sa¤l›¤›nda Sovyetler Birli¤i’yle sürekli bir dostluk kurmufltur. Dostluk, kardefllik, ekonomik iflbirli¤i anlaflmalar› imzalam›flt›r. Yine benzer flekilde Yunanistan’la sürekli dostluk kurmufl, bar›fl, dostluk anlaflmalar› imzalam›flt›r. tamamlad›. Balkanlardan Afganistan’a, Kafkasya’dan Basra’ya dek çok genifl bir co¤rafyay› bar›fl bölgesi haline getirmiflti. Bölge ülkelerine özgüven veren bu büyük olayla emperyalist devletlerin bölgedeki etkisini, o güne dek görülmemifl biçimde k›rd›. Türkiye’nin ezilen uluslar üzerindeki sayg›s›n› en yüksek düzeye ç›kard›.” Önce emperyalizmi yenen sonra bölgesel bar›fl çemberleri kuran Atatürk, emperyalist ülkelere karfl› hep mesafeli olmufltur. Emperyalist ülkelerin etkisi alt›ndaki Milletler Cemiyeti’ne ancak davet edilince ve kendi flartlar›n›n kabul edilmesiyle üye olmufltur. Dünyada bar›fl›n kurulmas› için ola¤anüstü çaba harcayan Atatürk’ü ziyaret etmeyen dünya lideri kalmam›fl gibidir. Afgan Kral› Amanullah Han’dan ‹ngiltere Kral› VIII. Edward’a kadar birçok lider Atatürk’ü Türkiye’de öylece Türkiye’yi do¤udan ve bat›dan -üstelik iki tarihi düflmanla kurdu¤u yak›n iliflkilerle- koruma alt›na alm›flt›r. “Komflular› ile ve bütün devletlerle iyi geçinmek Türkiye siyasetinin esas›d›r.” diyen Atatürk, Balkan ülkeleriyle; Yunanistan, Yugoslavya, Romanya ve Türkiye aras›nda 9 fiubat 1934’te Balkan Antant›’n›n, ‹slam ülkeleriyle; ‹ran, Irak, Afganistan ve Türkiye aras›nda 8 Temmuz 1937’de Sadabat Pakt›’ n›n kurulmas›nda etkili olmufltur. Ve sonuçta Metin Aydo¤an’›n dedi¤i gibi, “Kuzeyde Sovyetler Birli¤i, bat›da Yunanistan’dan sonra, do¤u ve güneyde bu üç ülkeyle (Afganistan, ‹ran, Irak) kurulan dostluk Türkiye’yi güvenilir komflulardan oluflan bir bar›fl çemberi içine ald›. Ölümüne yak›n bar›flç›l yöntemlerle çözdü¤ü Ha- Atatürk ve ‹ngiltere Kral› VIII. Edward tay sorunuyla bu çemberi B 63 BD MART 2015 ziyaret etmifltir. Atatürk’ün “bar›fl “odakl› ‹nsanl›k Projesi’nin gözden kaç›r›lan çok özgün, çok önemli diplomatik ad›mlar› vard›r. Bu ad›mlar: 1) Dünyadaki neredeyse tüm ba¤›ms›z ülkelerle dostluk anlaflmas› imzalamak, 2) Tüm ba¤›ms›z ülkelerde elçilikler, diplomatik temsilcilikler açmaya çal›flmak, 3) Dünyadaki tüm ba¤›ms›z ülke liderleriyle diplomatik iliflki, bireysel dostluk kurmaya çal›flmakt›r. Prof. Dr. Bilal fiimflir’in araflt›rmas›na göre Atatürk Türkiyesi, 19201938 aras›nda dört k›tada yeryüzündeki 50 kadar ba¤›ms›z devletin 37’sinde diplomatik temsilcilik açm›flt›r. Atatürk Türkiyesi 1921-1937 aras›nda 50 kadar ba¤›ms›z devletin 40’›yla dostluk ve kardefllik antlaflmas› imzalam›flt›r. Atatürk sa¤l›¤›nda 56 ba¤›ms›z devletin bafl›na geçen 115 devlet baflkan›n›n tamam›yla iliflkiler kurmufltur. tatürk’ün bar›flseverli¤i, onun -üstelik dünkü düflman›- Venizelos taraf›ndan 1934’te Nobel Bar›fl Ödülü’ne aday gösterilmesine yol açm›flt›r. Venizelos, Oslo’daki Nobel Bar›fl Komitesi’ne gönderdi¤i mektupta Atatürk’ü neden Nobel’e aday gösterdi¤ini flöyle aç›klam›flt›r: “Bar›fl arzusunu besleyecek olurlarsa en tehlikeli anlaflmazl›klar›n ay›rd›¤› halklar, anlaflma olana¤› için bir örnek oluflturacak bu yak›nlaflmadan ilgili iki ülke için oldu¤u kadar, A 64 Atatürk’ün bar›flseverli¤i, onun -üstelik dünkü düflman›- Venizelos taraf›ndan 1934’te Nobel Bar›fl Ödülü’ne aday gösterilmesine yol açm›flt›r. Yak›ndo¤u’da bar›fl düzeninin korunmas› için de yaln›zca olumlu sonuçlar ortaya ç›km›flt›r. ‹flte bar›fl sorununa katk›y› sa¤layan bu kifli, Türkiye Cumhuriyeti Baflkan› Mustafa Kemal Pafla’d›r…” Bu olaydan y›llar sonra UNESCO Genel Kurulu, Atatürk’ün do¤umunun yüzüncü y›l›n›n tüm üye ülkelerde kutlanmas›na karar vermifltir. Böylece Atatürk’ün bar›flseverli¤i uluslararas› düzeyde bir kere daha hat›rlanm›flt›r. UNESCO’nun 27 Kas›m 1978 tarihli karar›nda Atatürk’ten “sürekli bar›fl›n öncüsü”, “‹nsanlar aras›nda hiçbir renk, din, ›rk ayr›m› gözetmeyen bir iflbirli¤i ça¤›n›n do¤aca¤›na inanan birisi,” “her zaman bar›fl, uluslar aras› anlay›fl ve insana sayg› yönünde eylemlerde bulunan bir kifli” olarak söz etmifltir. Atatürk’ün ‹nsanl›k Projesi, hâlâ tüm insanl›¤›n kurtulufl reçetesidir.• [email protected] Ayr›nt›lar için bkz. Sinan Meydan, “Akl-› Kemal”, Atatürk’ün Ak›ll› Projeleri, (5 ciltlik özel bask›), ‹nk›lâp Kitabevi, ‹stanbul, 2014, s.1308-1317 "Ben flark› Söylemiyorum, Güfteyi Anlat›yorum." Müzeyyen Senar Yazan: DEMİR AYTAÇ M üzeyyen Senar ihtiyarlamadan öldü. fiark›lar› o kadar yaflam›n içinden ki, kendisi de onlar›n arkas›nda bir o denli taze. Müzeyyen Senar, Cumhuriyetimize ve kurucular›na flahit olmufl; bir neslin, sonraki nesile emanet etti¤i, gönüllerde sultan, na¤melerde otorite, sahnede efe, örfte istikrar, kaybolan de¤erlere karfl›n dimdik durabilen bir abide... Her bir eseri yorumlay›fl› çarp›c›d›r. Üslubunda kendine has müstesna bir hava ve canl›l›k vard›r. Bütün ruhumuzu sürükler. Kendi deyimi ile O, “flark› söylemez, güfteyi anlat›r”. “Güfteyi anlatmak”, flairi tan›mak demektir. fiairi tanimak birikim ister. fiiirin sözlerini derinine incelterek süzmek ister. Katmanl› bakabilmeyi gerektirir. Güfteye bu kadar hakim olduktan sonra, Müzeyyen Senar’a göre, icra edecek sanatç›, bestekâr›n da besteyi yaparken neler duyumsad›¤›n› anlamak zorundad›r. Ve bizimle bu duygusunu çok net paylafl›r: “Özellikle konserlerde bir flark›y› icra ederken, o flark›n›n bestekâr› ve flairini düflünür ve o duygu yo¤unlu¤u içinde kaybolurum. fiark› bitti¤inde ve alk›fllar› duydu¤umda tekrar kendime gelirim. Bazen, çok kere görülmüfltür, içimden öyle bir fley 65 BD MART 2015 kopar ki, göz yafllar›m› tutamam.” Bu denli büyük baflar›lar, ancak do¤al bir samimiyetten do¤ar. Ve, bütün müstesna özellikleri aras›nda bana “Müzeyyen Senar’›n en be¤endi¤iniz yönü hangisidir?” diye soracak olursan›z, hiç tereddüt etmeden “samimiyeti” derim. Evet o bir “diva”d›r ama bizdendir, evin içindendir. Bast›¤› yeri bilen, konumunun idrakinde, ömrünün son nefesinde, tüm renkli yaflam› bir film fleridi gibi gözlerinin önünden geçerken de bizlere adeta, “bu kadar yeter, hadi bana müsaade” demifltir. ¤rencilik y›llar›mda, ABD’de s›n›rl› imkanlar›ma karfl›n, sanat olaylar›n› hep yak›ndan takip ettim. Öyle zamanlar olmufltur ki, 2-3 günlü¤üne ünivesitemizin düzenlemifl oldu¤u New York seyahatlerine, bilhassa Broadway Show’ lar›na, tüm birikimim ile kat›l›rd›m. Bir ö¤renci bütçesinin çok üzerinde, adeta tur paras›na denk gelen, bu Ö 66 flovlar›n gifle önlerinde kendimi çetin bir sorgulamaya tutar, mücadele eder, hesap kitap yapar, çok pahal› oldu¤unu düflünerek bileti almaktan vazgeçerdim. ›sa bir süre sonra “gel-git”ler bafllar, kendimi kararl› bir flekilde giflenin önünde tekrar bulur; tüm ayl›k bütçemi altüst edecek bileti al›r ve gösteriyi seyrederdim. Genç yafl›ma karfl›n da, kendime çok do¤ru bir yat›r›m yapt›¤›ma inan›rd›m. Bugün geriye dönüp bakt›¤›mda, Richard Burton ve Elizabeth Taylor’› ayn› sahnede, Julie Andrews, Angela Lansbury, Mel Gibson, Kathleen Turner, Sigourney Weaver, Faye Dunaway, Anthony Quinn, Frank Sinatra ve Lisa Minelli gibi ünlüleri canl› seyredebilmifl olmay› bir zenginli¤im olarak de¤erlendirir, yaflam›ma katma de¤er kattt›klar›na inan›r›m. Ayn› duygumu, hiç flüphesiz ki, bizden biri olmas›n›n verdi¤i çoflku ile Müzeyyen Senar’da fazlas› ile yaflad›m. 1993 y›l›nda, ülkeme dönüflümde, Müzeyyen Senar’› sahnede ilk ve son kez görebildim. Ondan sonra sahne yaflam›n›, özel konserleri d›fl›nda, sürdürmek istemedi. Mekan Beyo¤lu - Taksim. Baflka büyük bir üstat, rahmetli tamburi Ercümend Batanay ve efli tarihi bir binan›n 3. kat›nda ufak, ancak çok zevkli, nezih bir lokal iflletiyorlar. Binan›n d›fl cephesi, Beyo¤lu turlar›nda turistlere foto¤raf çekimi için gösterilecek yerler kadar çekici, ancak iç mekan daha büyüleyici. K BD MART 2015 Müzeyyen Senar bir konserde 1993 y›l›nda ülkeme dönüflümde, Müzeyyen Senar’› sahnede ilk ve son kez görebildim. Ondan sonra sahne yaflam›n›, özel konserleri d›fl›nda, sürdürmek istemedi. Büyük bir avlu, genifl merdivenlerle -yekpare ceviz kaplama trabzanlara tutunarak yukar› katlara ç›k›fl... Olabildi¤ince yüksek, 3 kat birden kucaklayabilen bir tavan. Zemin ise, bugün tarihe kar›flm›fl, efline az rastlan›r el ifli mozaiklerden. Buras› adeta ufak bir müze. 3. kata ç›kt›¤›n›zda, trabzanlarda size efllik eden ceviz a¤ac›n›n s›cakl›¤›: Kufl kafesi gibi ince ifllenmifl de¤erli bir vestiyer bölümünde devam ediyor. Ve sonunda, Müzeyyen Han›m’›n sahne alaca¤› salona geçiyorsunuz... iriflin sa¤›nda, bütün gövdesi ile salona hakim, 1850’lerden kalma tavana kadar çiniden, alev alev yanan dev bir flömine. Salonun di¤er ucu sol tarafta, 8-10 saz›n s›¤abilece¤i büyüklükte ufak, ancak tavandan inen k›rm›z› kadife perdelerle adeta cüsseli duran bir sahne. Sahne ile flömine aras›, omuz omuza oturmak flart› ile 80 kifli kapasiteli bir avlu. Tavan yüksekli¤i dolay›s› ile s›k›fl›kl›¤› hiç fark etmiyorsunuz. Ufak, yuvarlak parizyen masalar. Masalarda, kolal› kar gibi beyaz masa örtüleri, üzerinde ucuza kaçmam›fl - reçmeleri üçgen çekilmifl - aynı kumafltan peçeteler. Ve, masalar›n üzerlerinde camlardaki ola¤an üstü vitraylara akseden titretiflimi sa¤layan, ertaf› kirletmeyip, içine akan k›rm›z› mumlar. Afl›r›ya kaçmam›fl, ancak kaliteli yemek tak›mlar›, elinize ald›¤›n›zda a¤›rl›¤›n› duyumsatan çatal b›çak ve G 67 BD MART 2015 ince kesme kadehler. Böylesine özenle haz›rlanm›fl bir mekânda, de¤erli üstat tamburi Ercümend Batanay ve eflinin kendi elleri ile haz›rlad›klar› birbirinden güzel mezeler (yar›m serçe parma¤› büyüklü¤ündeki paz› dolmalar›n›n tad› hâlâ dama¤›mdad›r), afl›r›ya kaçmam›fl makul büyüklükte leziz ana yemekler eflli¤inde çok güzel bir fas›l. Meyve ve tatl› servisi sonras› k›sa bir ara ve sazlar›n sahnede tekrar yerini al›fl›, güzel bir ara taksimden sonra da Müzeyyen Han›m’›n sahneye gelifli. Sahne yüksek oldu¤u için, bir portakal kasas› büyüklü¤ünde ancak sa¤lam ve ayn› k›rm›z› kadifelerden kaplanm›fl bir taburenin sahnenin önüne konmas› ve Müzeyyen Han›m’›n iki cüsseli saz arkadafl›n›n koltuk alt›ndan verdikleri destek ile sahneye ç›kabilmek için göstermekte oldu¤u çaba karfl›s›ndaki flaflk›nl›¤›m! “Yarabbi fiükür, bugün de ç›kabildim”i duymam›z ile beraber ilk flark›s›na bafllamas›... “Benzemez kimse sana, tavr›na hayran olay›m.” lk flark›s› bitince, Müzeyyen Han›m, “Hoflgeldiniz” dedi. Sonra sol eli ile (mikrofon sa¤ elinde) orta karar anlam›nda (flöyle-böyle der gibi) bir hareket yapt›. “Fena de¤il, dikkatli dinliyorsunuz, ama daha iyi olabilir!” diye hepimizi, çatal b›çak sesi duyulmayacak flekilde “zapt-› rapt” alt›na ald›. S›ras› ile, “Gecenin matemini aflk›ma örtüp saray›m”, “Kalbimin sahibi sensin, Orda yaln›z sen vars›n”, “Olmaz ilaç sine- ‹ 68 i sad pareme”, “Ben küskünüm fele¤e”, “Mani oluyor halimi takrire hicab›m”, “fiarap mahzende y›llan›r” ve “Haber gelmez gönül virane kald›” ilk bölümden akl›mda kalanlar. Bundan sonras› beni esas etkileyen k›s›md›r. üzeyyen Han›m, ikinci bölümde, seyircisine adeta bir aile meclisinde sohbet edercesine an›lar›n› anlatmakta, geçmiflteki anekdotlar, yer ve tarih belirterek okuyaca¤› flark›lar› takdim etmekteydi. Program›n bu çok do¤al ve tad›na doyulamaz ak›fl› içinde. konuklardan biri, Müzeyyen Han›m’ dan bir istekte bulunuyor. O, “Daha o makama geçmedik, bekle” diyor... Bir baflkas› yüksek sesle, y›l›n› vererek de, kendisini Maksim’de dinledi¤ini söylüyor. O, “Senin dedi¤in Kazablanka daha o y›llarda Maksim yoktu!” diye düzeltiyor. Salona gelirken dikkatimi çeken, üç kat merdivenleri zorlanarak, tarihi trabzanlara tutunarak ve yak›nlar›n›n yard›m› ile ç›kabilen yafl alm›fl seyircisine ise, adeta baflka bir özen gösteriyordu. Makama uymayan veya hiç Müzeyyen Han›m tarz› olmayan bir flark› istendi¤inde de, bu kitleye “Ben ne yapay›m?” der gibi bak›yordu. Bir süre sonra, seyirciyi flark›lar› ile öyle bir yolculu¤a davet ediyordu ki, gazino isimlerinden, güfte ve bestekâr adlar›ndan adeta Cumhuriyet tarihi belgeseline geçiyordunuz. Devlet erkân› rahmetle ve sevdikleri flark›larla birer birer an›l›rken, “O M BD MART 2015 flark›10. y›lda, flu beste Bo¤az için, 70 öncesi daha Bo¤az Köprüsü yoktu.” gibi detaylara inerek seyricisini bilgilendiriyordu. Biz sadece bir müzik ziyafeti yaflam›yor, tarihi yafl›yorduk. Zaman geliyor, tüm otoritesini bir yere b›rak›yor, ”Ses de ses o zamanlar. flimdiki gibi de¤il, daha ameliyatlar› olmam›fl›m, bo¤az›ma tüpleri sokup ç›karmam›fllar” diyebiliyor. Ve, rak› kadehini eline al›p flöyle bir havaland›r›p, ters takla att›r›fl› ve içifli var ki, görmeyenlere anlatamazs›n›z. T›pk›, bütün bir elmay› iki avcunun aras›na al›p, bir hamlede ikiye ay›rabilmesi gibi. stek üzerine Feraye’yi okurken gözleri dolan, flahane bir ‹zmir zeybe¤i oynarken, “Bizim efelerimizin da¤ gibi yere diz vuruflu, benim yüre¤imi yerinden oynat›r” diye çoflan bir Müzeyyen Senar. Öyküsünü anlatt›ktan sonra “Ormanc›”y› dinliyoruz. Müzeyyen Han›m, seyirciyi avcunun içine al›yor, gerekti¤i zaman tempoyu art›r›yor, salonun enerjisini kademe kademe en yüksek seviyeye ç›kar›p, sonra “küt” diye an alt seviyeden yayl› tamburu kulaklar›n›za üfletiyor ve bambaflka bir makama ç›k›yor. Ve, finalde büyük bir çoflku ile, “Gelin, Mustafa Kemal’in sevdi¤i Rumeli türkülerinden size bir demet sunay›m” deyip, çok içten Atatürk’ün sevdi¤i türküleri, mimikleri ve kendine has sahne figürleri eflli¤inde tamaml›yor. Salon en tempolu, en çoflkulu an›nda iken, yine “pat” diye tüm saz- ‹ Atatürk ve Müzeyyen Senar lar› durdurup, “Çok yaflad›m çok! Rabbim bu uzun y›llar› benden al›p ona verseydin ya!” (Mustafa Kemal’i kast ediyor) diyerek hepimizi en duyguland›rd›¤› anda, iki dizinin üstüne sahneye çöküp, arkas›nda tek bir saz olmaks›z›n, bafll›yor: “Hastay›m, yafl›yorum...” Ben o geceyi ve Müzeyyen Senar’› sahnede görebilmifl olman›n mutlulu¤unu, en k›ymetli hat›ralar›m aras›nda müstesna bir titizlikle koruyorum. Evet, Müzeyyen Senar aram›zdan fiziken ayr›ld›. Ancak, kendisi Türkiye’nin gö¤sünde bir ziynettir. 10 fiubat Sal› günü Bebek camiinde mezar›na koydu¤umuz çiçekler, onun bize sundu¤u flark›lar ve sahnesi kadar bile renkli de¤ildir. Mukabelemizi hofl görsünler. Mezar›n›n üstüne emanet etti¤imiz çiçekler semboliktir. Esas olan, kalplerimizden, sevgilerimizden ve gönül borcumuzdan ördü¤ümüz görülmez olan çelengimizdir. Ülke insan›n›n, Müzeyyen Senar’› an›msamakta hasislik göstermeyece¤ine olan inanc›m tamd›r. Hat›ras› önünde flükranla e¤iliyorum. • 69 F›rçalayarak Serdar Günbilen 70 BD MART 2015 ‹talya’da bir Türk köyü: Alp da¤lar›n›n en ücra köflesinde, Avusturya s›n›r›nda 323 y›ld›r Türk kültürünün yaflat›ld›¤› Moena ad›yla bilinen bir köy bulunuyor. Yazan: G‹ZAY TEM‹ZSOYLU u köyün halk› her y›l Temmuz ay›nda sultan, harem kad›nlar› ve yeniçeri giysileriyle renkli bir karnaval düzenliyorlar. Moena kad›nlar› karnavala baflörtüleri, flalvarlar›, uçlar› yukar› do¤ru k›vr›lm›fl pabuçlar›yla, erkekler ise k›l›çl› sultan, vezir ve gazilerin k›yafetleriyle kat›l›yor. Evlerin pencerelerinden “Rione Turchia” (Türk Bölgesi)’nin ismini yaflatmak amac›yla Türk bayraklar› sark›t›l›yor. Bu festivalde belediye baflkan› dahil herkes Türk gibi giyiniyor. Bölgenin dar sokaklar› ‹stanbul’u hat›rlat›yor ve Moena meydan›nda Türk’ü betimleyen B BD MART 2015 sakall› ve sar›kl› bir büst, büstün alt›nda da hilalli bir çeflme bulunuyor. Festivalde toplulu¤un en yafll›s› “Sultan” oluyor ve “El Turco”yu temsil ediyor. üzy›llard›r ‹talya’n›n bu yöresinde Türk kültürünün neden yaflat›ld›¤›n› ve her y›l neden karnaval düzenlendi¤ini anlamak için Orhan Yeniaras’›n El Turco adl› belgesel roman›n›nda anlat›lan 323 y›l önce yaflam›fl Balaban adl› bir Türk’ün izini sürmek gerekiyor. Romanda El Turco ad› verilen kahraman›n as›l ad› Hasan’d›r. Fakat Y isminden çok lakab›yla an›l›r. Akranlar›na göre daha iri yar› ve mücadeleci oldu¤u için ona flahingillerden y›rt›c› bir kufl olan Balaban lakab› verilmifltir. Balaban IV. Mehmet ve Merzifonlu Kara Mustafa zaman›nda yaflam›fl, vatan›na ve milletine hizmet etmifl ve önemli baflar›lara imza atm›fl bir Osmanl› subay›d›r. Köprülü döneminde keflfedilmifl ve II. Viyana Kuflat- BD MART 2015 Orhan Yeniaras’›n belgesel roman› mas› s›ras›nda orduya büyük yarar› dokunmufltur. Bir çeflit ajanl›k yapan bu Türk subay› Rusça, Almanca ve ‹talyanca bildi¤inden istihbarat amac›yla k›l›k de¤ifltirerek Venedik, Viyana, Berlin ve Roma’ya defalarca girip ç›km›flt›r. Çünkü Kanuni’nin fethedemedi¤i Viyana bu kez kuflat›lacakt›r. O s›ralar Sadrazam Kara Mustafa Pafla kuflatma düflüncesini padiflaha vaktinde açamad›¤› için vicdan azab› çekmekte ve taarruzu a¤›rdan almaktad›r. Balaban bu duruma dayanamaz haddini aflt›¤›n› bile bile akl›ndan geçenleri sadrazama söyler: “Paflam flartlar kaleye hemen taarruzu gerektirmektedir. Omuzunuza konan zafer kuflunuzu göremiyorsunuz. Yüzbinlerce askerin ve flehidin bekledi¤i zaferi murdar etme hakk›na sahip de¤ilsiniz. Hemen hücum etmezseniz sizi Allah affetse flehitler affetmeyecektir.” Sadrazam haddini aflan konuflmas› nedeniyle Yeniçeri A¤as›’na Balaban'›n kellesini vurmalar›n› söylemifltir. Yeniçeri A¤as› ise Balaban gibi düflünmekte onun nas›l yürekli bir yi¤it oldu¤unu bilmektedir. Bu nedenle emri yerine getirmek yerine kaç›fl›na göz yumar. önemin Sadrazam› olan Merzifonlu Kara Mustafa Pafla Balaban’ dan bir hizmet ister. Balaban Viyana’da bulunan ve kendilerinden haber al›namayan on iki Türk ajan›n durumu hakk›nda bilgi almak için bir an önce hareket etmelidir. D 73 köyün çevresinde Balaban› bayg›n halde bulan Moenal› Mariana ve kardefli köy halk›n›n yard›m›yla onu Moena’ya getirir ve yard›m edip iyilefltirirler. Gidecek bir yeri olmayan Balaban bu köyü kendi köyü gibi benimseyip burada yaflamaya bafllar. öylülerin El Turco ad›n› verdi¤i Balaban bir gün Alman derebeylerinin haraç için köyü ya¤malay›p gittiklerine flahit olur. Özgürlü¤üne düflkün olan Türk, köy halk›na ok, yay gibi silahlar›n yap›m›n›, ateflli silahlar› ve savaflmay› ö¤retir. Moenal›lar El Turco’ya minnettard›r. Çünkü El Turco onlara özgürlük ve kahramanl›k kavramlar›n› benimsetmifl, derebeyleriyle nas›l bafledilece¤ini ö¤retmifltir… Sonunda El Turco kendisini kurtaran Mariana ile evlenir ve ömrünün sonuna kadar bu köyde yaflar. Aradan 323 y›l geçmesine ra¤men an›s›n›n yaflat›lmas›na belki de buna borçludur... Bir belgesel romandan aktard›¤›m›z bu öykü yan›nda Moena’da yaflat›lan Türk gelene¤inin bilimsel boyutlar›yla ele alan raporlar da var. Bu raporlarda bir görüfl Moena’n›n ‹talyan köyü oldu¤unu söylerken di¤eri Türklere ait oldu¤unu öne sürer. Her iki ayr› görüfle de¤er verenler bulunsa da de¤iflmeyen gerçek Moena sakinlerinin Türk gibi yaflayan, kültürümüzü bilen ve seven ‹talyanlar oldu¤udur. Türkiye ise Moena köyünü yeni yeni tan›maktad›r... • K Ordudan kovulan Balaban yine de vatan› için savafl›rken yaralan›r ve at›n›n üstünde nereye gitti¤ini bilmeden kaçar. El Turco roman›na göre Moena 1683 y›l›ndan beri El Turco olarak adland›rd›¤› kifliyi atas› bellemektedir. Bu konuyla ilgili Türkolog Ermanno Visintainer’in tesbitleri dikkat çekicidir: ‹talya’da bulunan “Rione Turchia” (Türk Bölgesi), II. Viyana Kuflatmas› s›ras›nda Viyana’n›n 200 km güneyinde bulunan Moena’ya kadar kaçan bir Türk yeniçeri askeriyle ba¤lant›l›d›r. Soyundan gelenler onun hat›ras›n› yaflatt›lar ve bu tek Türk nedeniyle yöre Türk Bölgesi ad›n› ald›. Türklerin dili ve gelenekleri o kadar bask›n ve güçlüdür ki, tek bir fert bile toplumu etkileyebilmektedir. Moena’da Türk bayra¤›n›n bulunmas›n›n nedeni, kasaban›n tarihi kökenlerinin ola¤anüstü özel ibr ba¤lant›ya, “Rione turchia” (Türk Bölgesi) adl› yerin varl›¤›na ba¤l›d›r. 74 Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren Ba¤dat Demiryolu Projesi Stratejik önemiyle ilgi çeken büyük Osmanl› projesi Ba¤dat Demiryolu projesi Osmanl› topraklar›n› bir bafltan bir bafla kat edecek büyük bir projeydi. 880 y›l›nda, II. Abdülhamit döneminde bir rapor olarak ortaya ç›kan proje, büyük devletlerinin yo¤un ilgisiyle karfl›laflt›. ‹kinci Abdülhamit, ‹ngiltere, Fransa ve Rusya’n›n Osmanl› devletini parçalama, topraklar›n› paylaflma politikalar›n› dikkate alarak, onlar› bu projenin d›fl›nda tutma düflüncesindeydi, Padiflah için projenin verilece¤i ülke Almanya olmal›yd›. Çünkü Osmanl› üstünde uzun y›llard›r de¤iflik alanlarda bask› kuran ‹ngiltere, Fransa ve Rusya’n›n aksine Almanya sadece baz› imtiyazlar istiyordu. Ayr›ca Almanlar, Osmanl› ile birçok alanda iflbirli¤i yap›p, destek olma düflüncelerini de padiflaha iletmifllerdi. ‹kinci Abdülhamit, Almanya’n›n 1 II. Abdülhamit 75 BD MART 2015 di¤er güçlere göre Osmanl› aç›s›ndan iflbirli¤i yap›labilecek bir devlet oldu¤u karar›na varm›flt›, ama yine de böyle bir projeyi Almanlar›n tek bafl›na yapamayacaklar›n›n fark›ndayd›. Görüldü¤ü üzere bu proje Osmanl› topraklar›nda bir Alman koridoru kuruyordu. Rumeli'deki demiryollar› dikkate al›nd›¤›nda, Berlin'den ‹stanbul’a, oradan da Ba¤dat'a ve ard›ndan Basra Körfezine kadar uzanacak bir itekim Padiflah düflüncesin- demiryolu hatt› ortaya ç›k›yordu. Bu de hakl› ç›km›flt›, çünkü da, Almanya'n›n Anadolu ve OrtadoAlmanlar k›sa bir süre sonra ¤u’da büyük bir etki alan› oluflturmas› ‹ngiliz ve Frans›z bankalar›ndan kredi demekti. almak zorunda kald›lar. Projenin ‹flte bu nedenle Fransa, ‹ngiltere hayata geçirilmesi s›ras›nda, demiryo- ve Rusya, Osmanl› yönetimi üzerinde büyük bir bask› kurarak, projede baz› de¤ifliklikler yapt›rd›lar, daha önce dillendirdikleri bir k›s›m taleplerinin de karfl›lanmas›n› sa¤lad›lar. 1890 y›l›ndan itibaren tüm Berlin’den Ba¤dat’a uzanan demiryolu hatt› dikkatleri üzelunun geçece¤i, devlete ait topraklar›n rinde toplayan Ba¤dat Demiryolu mülkiyetinin imtiyaz sahiplerine Projesi ‹ngiltere, Fransa, Almanya ve bedelsiz devredilmesi, topraklara kira Rusya aras›nda ç›kar çat›flmalar›n›n ödenmemesi, kum, çak›l ve tafl ocak- en çok yafland›¤› alanlardan biri lar›n›n bedelsiz kullan›lmas›, gerekli olmufltur. kerestenin ormanlardan kesilmesi, demiryolunun iki yan›nda yirmi kilodward Mead Earle, “Ba¤dat metre geniflli¤indeki alanlarda bulunan Demiryolu Savafl›” adl› kitamadenlerin iflletilmesi de, Almanlara b›nda, konuya iliflkin olarak, tan›nan kolayl›klar aras›ndayd›. “Ba¤dat Demiryolunun, Türkiye’nin Almanlara verilen imtiyazlar Büyük Savafl’a kat›lmas›n›n ve Osbununla da kalmad›. ‹stanbul’dan manl› ‹mparatorlu¤u’nun da¤›lmas›n›n Ba¤dat’a oradan da Basra’ya kadar sebeplerinden biri olmas› suçu Türkuzanacak olan hat boyunca da Alman- lerden çok, Türkiye’yi “geri bir ulus” lara genifl imtiyazlar verildi. olarak gören Avrupa emperyalizmine N E 76 BD MART 2015 Stefanos Yerasimos: “Bir di¤erinin yarar›na, önüne set çekildi¤ini gören her has›m, Ermeni davas›n›n ateflli savunucusu kesiliyordu...” den, o an daha uzlaflmac› bir tav›r tak›nmas›n› istiyordu” demektedir. Stefanos Yerasimos aittir” demektedir. Konunun Ermenilerle ilgisini ortaya koymas› bak›m›ndan belki de en önemli analizi, Stefanos Yerasimos yap›yordu. Yarasimos, “Az Geliflmifllik Sürecinde Türkiye” adl› kitab›nda, “Ermenilerin kaderi sadece uluslararas› diplomasinin tutkular›na de¤il, ayn› zamanda ‹mparatorlukta en iyi flartlarla yat›r›m yollar› arayan Avrupa sermaye çevrelerinin ç›karlar›na da ba¤l›yd›. Duruma göre tehditte bulunmak veya tam tersine s›rt›n› s›vazlamak; ayak diremek veya geri çekilmek gerekti¤inde, Ermeni meselesi bunlar›n hepsine elveriflli bir araçt›. Bir di¤erinin yarar›na, önüne set çekildi¤ini gören her has›m, Ermeni davas›n›n ateflli savunucusu kesiliyor; bir demiryolu ya da bir maden oca¤› imtiyaz›n›n kendisine verilmesine haz›r her para babas› ise elçili¤in- erasimos’a göre Almanya izledi¤i politikalar bak›m›ndan di¤er büyük ülkelerden ayr›lmaktad›r. Yerasimos bunu da, “Olaylar›n genel mahiyeti içinde, durumdan en çok yararlanan devlet Almanya oldu. Ermeni Meselesiyle do¤rudan do¤ruya ilgili hiçbir ç›kar› bulunmayan Almanya, Osmanl› ‹mparatorlu¤u içine nüfuz etme tasar›lar›n› gelifltirmesine imkân veren bir tarafs›zl›¤› korumas›n› bildi. Almanya’n›n bu yolla elde etti¤i en büyük imkân da Ba¤dat Demiryolu imtiyaz›yd›” sözleriyle aç›klamaktad›r. Ba¤dat Demiryolu Projesi her gün de¤iflen dengeleri de beraberinde getirmifltir. ‹ngilizler, Frans›zlar› ve Ruslar› Osmanl› topraklar›ndaki ç›karlar› için tehlikeli görüyor, Almanlar›n artan nüfuzlar›n› ise kendi yararlar›na olaca¤›n› düflünüyorlard›. 19. yüzy›l›n son yirmi y›l› içinde Almanya’n›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u’na gösterdi¤i politik ve ekonomik ilginin gözle görülebilir flekilde artmas› Y 77 BD MART 2015 ‹ngiltere’yi çok rahats›z etmedi. ‹ngilizlere göre Almanya’n›n ‹stanbul’ da etkili olmas› Rusya’n›n Yak›ndo¤u’ ya s›zmas›n› önleyecekti. geliflmelerde söz sahibi olaca¤›n›n göstergesiydi. ‹ngilizlerin bu gerçe¤i görmesine, Almanya’n›n Ba¤dat Demiryolu Projesi’ndeki etkisi yol açt› ve ‹ngiltere, sömürgecilik alan›nönemin önde gelen ‹ngiliz daki en önemli rakibi Fransa ile sorundevlet adamlar›ndan Joseph lar›n› unutarak, onunla yeni bir ittifaka Chamberlain ve Cecil Rho- gitmenin do¤ru olaca¤›n› gördü. des, sömürgecilik konular›nda Alman- ‹ngiltere bunla da yetinmedi, Do¤uda ya ile bir anlaflma yapmaya haz›r kendine müttefik olarak, genelde olduklar›n› ilan edecek kadar ileri de dikkatli yaklaflt›¤› Rusya’y› seçti. gittiler. Ama unutmadan hat›rlatmakta Birinci Dünya Savafl›’na kadar Ba¤dat yarar var, Londra Hükümeti, bölgede- Demiryolu projesi üzerinde yo¤unlaki ç›karlar› aç›s›ndan Fransa’ya da flan tart›flmalar, Almanya, ‹ngiltere, güvenmiyordu. Fransa ve Rusya gibi ülkelerin, bazen Ancak Ba¤dat Demiryolu öyle bir gizli ikili görüflmeler yaparak, di¤erprojedir ki, ilgili devletleraras›nda lerini devre d›fl› b›rakmaya çal›flmalar›, durmadan de¤iflen yeni dengeler, bazen de söz konusu ülkelerin tümüiflbirlikleri ve çat›flmalar do¤urmufltur. nün ortak ç›karlar›n› gözetecek bir Bir dönem Almanya’dan rahats›z çözüm bulunmas› fleklinde sürdü. Kendi aralar›nda anlaflmaya çal›flan taraflar, Osmanl› Padiflah›n› gizliden gizliye ikna etmek için ya diplomatik yollara ya da tehditlere baflvurmaktan geri kalm›yorlard›. Almanya ile Rusya’n›n anlaflmas› Fransa’y› fazlas›yla rahats›z ederken, ‹ngilteCecil Rhodes Joseph Chamberlain re ile Fransa’n›n ortak bir politikaya yönelmesi olmayan ‹ngiltere, bir sonraki dönem Almanya’y› tedirgin ediyordu. Almantam tersi tepkiler vermekte, Alman ya, Fransa ve ‹ngiltere aras›nda oluflyay›lmac›l›¤›n› engelleme yollar›n› maya bafllayan bir anlaflma havas› ise araflt›rmaktad›r. Alman sanayiinin ve Rusya’y› hem Osmanl›lara, hem de d›fl ticaretinin büyük bir h›zla geliflme- di¤erlerine yönelik yeni politika si, Alman deniz ticaret filosunun yan› aray›fllar›na itiyordu. Ç›karlar› hem s›ra, donanmas›n›n da güçlenmesi, böylesine çat›flan, hem de zoraki Almanya’n›n dünyadaki sorun ve ittifaklar yapmak zorunda olan bu D 78 BD MART 2015 ülkeler, Ermenilerle olan iliflkilerinde de benzeri sorun ve çat›flmalar yafl›yorlard›. rmenilerin Ba¤dat Demiryolu hatt›n›n geçti¤i bölgelerde hâkim unsurlar olarak bulunmas›, büyük devletlerin Osmanl› topraklar›n› tam anlam›yla kontrol alt›na almas›n› ve parçalanma sürecini h›zland›rmay› sa¤lamas› bak›m›ndan çok önemliydi. Tüm bu ittifak ve düflmanl›k trafi¤ini en iyi özetleyen isimlerden biri de Dr. Ernest Jackh olmufltur. Jackh, “Yükselen Hilal” adl› kitab›nda, paylafl›mlar›, karfl›l›kl› ç›kar iliflkilerini, “Almanya, Konya’dan Basra’ya kadar Ba¤dat demiryolu teflebbüsünü, Konya’da sulama iflleri ile Basra’da limanlar tesisi hususunda ‹ngiltere’nin muvafakatini elde etti. ‹ngiltere de buna karfl›l›k Mezopotamya’da sulama planlar›n›, Basra Körfezi’nde Kutülomare’deki durumunu Almanya’ ya kabul ettirdi. Almanya ve ‹ngiltere, her ikisi de, F›rat’tan Basra Körfezi’ ne kadar yap›lacak seyrüsefere, Musul etraf›ndaki petrol üretimine ifltirak edeceklerdi... Bu devrin devam› boyunca, 1914 y›llar›nda, Fransa ile Almanya aras›nda buna benzer bir anlaflmaya var›ld›. Bu anlaflma her iki taraf için de iktisadi sahalar› ve muvasala m›nt›kalar›n› tayin ve tehdit ediyordu. Almanya’ya, Anadolu-Ba¤dat E demiryollar› flebekesi; Fransa’ya da, Suriye ve Karadeniz m›nt›kalar› nüfuz alanlar› olarak ayr›lm›flt›. AlmanTürk demiryolu ile Fransa-Türk demiryolu Halep’te birlefliyorlard›” sözleriyle özetlemiflti. Yaflanan tüm zorluklara karfl›n Alman flirketi, Ba¤dat Demiryolu projesinin büyük bir bölümünü tamamlamay› baflard›. 1888-1895 y›llar› aras›nda ‹zmit-Ankara-Konya hatt› bitirildi. Bu hat 1918’de Nusaybin’e kadar uzat›ld›. Projede, 1912-1918 aras›nda baz› de¤ifliklikler yap›ld›¤›n› da hat›rlatmakta yarar var. Hatt›n geçti¤i güzergâh, co¤rafi koflullar nedeniyle parçalara ayr›ld›. Bugünkü Irak s›n›rlar› içinde kalan bölgede, Ba¤dat-Samarra hatt› döflendi. Söz konusu hat ise Anadolu’daki di¤er parçalarla birlefltirilemedi. 1918’de, Birinci Dünya Savafl›’ndan Osmanl›Alman ittifak›n›n yenik ayr›lmas› yüzünden proje tamamlanamad›. att›n tamamlanan k›sm›nda sadece 1 sefer yap›lm›flt›r. Nusaybin’den ‹stanbul’a do¤ru 9 Ekim 1918 tarihinde yola ç›kan tren, Ba¤dat demiryolunda çal›flan Almanlar›n ailelerini ve askeri yetkililerini bölgeden kaç›rm›flt›r. Bu projeyle ilgili gizli kalm›fl bilgileri içeren yaz›y› da, bir süre sonra yay›mlayaca¤›m. • H [email protected] 79 Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop 1961 Anayasas›n›n Ifl›¤›nda Türkiye’nin Sorunlar›na Çözümler: Bask›c› Yönetimden Güleryüzlü Sosyalizme 1961’de bir araya gelerek Türkiye ‹flçi Partisi’ni (T‹P) kuran iflçi sendikalar›n›n baflkanlar›, partinin genel Baflkanl›¤›na Mehmet Ali Aybar’› getirdiler. ybar, partisini TBMM’ye tafl›may› baflard›. T‹P kuruluncaya de¤in genifl kamuoyunun pek tan›mad›¤› Aybar, 1960 öncesinde de görüflleri ve eylemiyle Türkiye’nin siyasal yaflam›nda en etkili adlardand›. Aralar›nda Ali Fuat Cebesoy, Nâz›m Hikmet, Oktay Rifat A 80 gibi ünlülerin yer ald›¤› bir aileden geliyordu. ‹stanbul Hukuk Fakültesi’nde devletler hukuku doçentiydi. Siyasetle yak›n iliflkisi T‹P’ten çok önceki y›llarda daha 1940’larda bafllam›flt›. Siyasal mücadelesi onun üniversiteden uzaklaflt›r›lmas›na da yol açt›. Sert toplumsal elefltiri yaz›lar› BD MART 2015 yay›nl›yordu. Zaman zaman hükümetçe kapat›lan “Hür” ve “Zincirli Hürriyet” gazetelerini ç›kard›. 1946 seçimleri sonras›nda Cumhurbaflkan›na aç›k mektubunda, “Bu memleketin gerçek yükünü tafl›yanlar aras›nda tek bir kiflinin partinizden hoflnut olmad›¤› muhakkakt›r,” demekten çekinmemiflti. Bas›na, ilerici düflünceye uygulanan fliddet nedeniyle, ‹stanbul valisine aç›k mektubunda ise, “Halk Partisi Baflkan› ‹nönü, halk kitlelerinin bilinçlenmesini geciktirmek için, bütün irtica güçlerini harekete geçirmifltir,” dedi¤i için, Cumhurbaflkan›na hakaret sav›yla 3 y›l hapis cezas› ald›. Özgürlü¤üne ancak 1950 aff›nda kavuflabildi. 27 May›s’›n yaratt›¤› umutlarla, Devlet Baflkan› Cemal Gürsel’e gönderdi¤i mektubunda bir sosyalist partinin kurulabilmesi gerekti¤ini dile getirmiflti: “Mutlaka sol kanad› olan bir demokrasi kurulmal›d›r,” diyordu. O günlerde bir konuflmas›nda, haz›rlanmakta olan anayasan›n mutlaka emek gücünün örgütlenmesine izin vermesini, sol düflüncenin önündeki engellerin kald›r›lmas›n› istedi¤i için komünizm propagandas› suçuyla S›k›yönetimce mahkemeye verilerek 5 y›l a¤›r hapse mahkûm edildi. Daha sonra akland›. Ard›ndan Gürsel’e mektubu için, Devlet Baflkan›na mektupla komünizm propagandas› yapt›¤› Mehmet Ali Aybar gerekçesiyle yarg›land›, bu dava da aklanmayla sonuçland›. 1965 y›l›nda T‹P’in 15 milletvekiliyle TBMM’de yer almas›nda Genel Baflkan olarak en büyük katk› onundu. 968’de Sovyetler Birli¤i’nin Çekoslovakya’y› iflgaline gösterdi¤i tepki, partisinde ve sol çevrede büyük yar›lmayla sonuçland›. Savundu¤u “Güler yüzlü sosyalizm” anlay›fl› partisinden ayr›lmas›yla yol açt›. 12 Mart döneminde TBMM’de tek sosyalist milletvekili olarak elefltiri görevini sürdürdü. Sonradan “Sosyalist Devrim Partisi” ad›n› alan “Sosyalist Parti”yle siyasal yaflam› noktaland›. Aybar’›n konuflmalar›n› ve yaz›lar›n› köklü bilimsel birikimi besliyordu. Öte yandan edebiyat dünyas›na, yerli yabanc› baflyap›tlara hiç uzak de¤ildi. Bir öncü ayd›nd›. Ancak yeri gelince elefltirilerini ilerici ayd›nlara da yöneltmekten geri durmam›flt›: “Tarihin ak›fl›na ayak uydurama- 1 81 BD MART 2015 m›fl, tarihsel görevlerini çoktan bitirdikleri halde hâlâ hakim s›n›f olarak kalkma çabas› içinde olanlar, yani toprak a¤alar›, yabanc› ile ortakl›k kurmufl arac› ve spekülasyoncu büyük sermaye çevreleri ve ç›karlar›n› bu s›n›flara ba¤lam›fl olanlar, bilerek bilmeyerek onlar›n amaçlar›na hizmet edenler, bürokratlar, statükocular… Bu çeliflkiden, bu iki yüzlü davran›fltan as›l sorumlu olanlar bunlard›r. Ama itiraf edelim ki, bu iflten derece derece hepimiz, ulusça ve baflta biz ilerici ayd›nlar, ilerici toplumcu sendikac›lar da sorumluyuz.” arti toplant›lar›nda, TRT’ de yay›nlanan seçim konuflmalar›nda yükselen sesi, onun hedefledi¤i genifl taban›n do¤ru bir resmini çiziyordu: “‹flçiler, köylüler, basit insanlar, floförler, ateflçiler, gemi adamlar›, telgrafç›lar, as›l bu milleti millet yapanlar, bu milletin bütün varl›¤›n› yaratanlar, tüm emekçiler, sizlere sesleniyorum.” Genifl halk kütlesini birli¤e, bütünleflmeye ça¤›r›yordu, her türlü ayr›mc›l›¤a karfl›yd›: “Anayasa prensipleri unutularak yurttafllar aras›nda Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Laz diye; sünni, alevi diye; müslim, gayr›müslim diye; yurttafll›k haysiyetini k›r›c› durumlar yarat›lmas›n!” Toplumculuk Aybar’a göre, “bir hayat görüflü, bir toplum anlay›fl› felsefesi”ydi. Ahlak anlay›fl› bu temele dayan›yordu: “Sosyalizm bir ekonomi sisteminden ibaret de¤ildir. Sosyalizm P 82 bir ahlak anlay›fl›, ekseni somut ve gerçek insan olan bir hayat felsefesidir. ‹nsan sosyalizm için de¤il, sosyalizm insan içindir. ‹ç dünyas›, inançlar›, düflünceleri, zevkleri, hayalleri, ac›lar›, sevinçleri sonuna kadar mutlu, sonuna kadar özgür olma haklar› ile somut ve gerçek insan, bir dakika olsun gözden uzak kalmamal›d›r. Emekçi s›n›flar›n iktidara gelip sömürüye son vermesi, asl›nda insan› yabanc›laflmadan kurtarmak, insan›n ifli ile, eme¤inin ürünleri, k›sacas› kendi kendisiyle düflman kesilmesini önlemek, onu en üst planda ve daima daha özgür yapmak içindir.” er toplumun kendi tarihinden gelen özelliklerin etkisiyle her ülkede sosyalizmin kuruluflunda farkl›l›klar olaca¤› görüflünü savunuyordu. Sosyalist anlay›fl›yla ilgili özgün görüflü, “Sosyalizmin, H “ Sosyalizm bir ekonomi sisteminden ibaret de¤ildir. Sosyalizm bir ahlak anlay›fl›, ekseni somut ve gerçek insan olan bir hayat felsefesidir. ‹nsan sosyalizm için de¤il, sosyalizm insan içindir. BD MART 2015 SSCB örne¤i d›fl›nda uygulamalar› da olabilece¤i”ydi. u düflüncesi 1946’ya de¤in uzan›r. O tarihte, “Sovyetizm, sosyalizmin gerçekleflen bir fleklidir; fakat gerçekleflebilecek tek flekli de¤ildir,” demiflti. 20 y›l sonra ise SSCB’nin Do¤u Avrupa’da uygulad›¤› bask›c› politikaya karfl› ç›kacakt›: B D›fl politikada da yüzde yüz ulusal olan ve ba¤›ms›zl›¤›n› k›skançl›kla koruyan Atatürk d›fl politikas›n› savunuyordu. “Do¤u blo¤unda bafl gösteren ideolojik anlaflmazl›klar ve bu anlaflmazl›¤›n alt›nda yatan iddialar, toplumcu hareketin yeni bir döneme girdi¤ini gösteriyor. Bu dönemde ‘mahallili¤in’ a¤›r basaca¤› ve toplumcu uluslar aras›ndaki iliflkilerin, içifllerine kar›flmama, eflitlik ve karfl›l›kl› sayg› ilkelerine tam bir ba¤l›l›kla kurulup yürütülece¤i anlafl›lmaktad›r. 3. Enternasyonalin öngördü¤ü tek merkezden yönetim esas›, toplumcu hareketin bir flart› olmaktan ç›km›flt›r.” ABD’nin Vietnam savafl›nda uygulad›¤› k›y›m› yarg›lamak üzere kurulan, J. P.Sartre gibi ayd›nlar›n yer ald›¤› “Russel Mahkemesi”nde görev yaparak Stockholm, Kopenhag toplant›lar›na kat›lm›flt›. Mahkeme onu jenosit hakk›nda bir rapor haz›rlamakla görevlendirdi. Bu çal›flmalar› sonunda, “Johnson’un, ‘Amerika için Türkiye ile Vietnam ayn› önemdedir’ sözünün korkunç anlam›n› daha iyi anl›yoruz. Ve Vietnam Savafl›’n›n, bizim de savafl›m›z oldu¤una ve mutlaka kazan›lmas› gerekti¤ine çok daha kuvvetle inan›yoruz,” diyecekti. urtulufl Savafl›’nın, Cumhuriyet’in kurulufl serüvenini, Atatürk’ün eylemini ve ilkelerini güncel sorunlar› tart›fl›rken s›k s›k gündeme getirirdi. 1960’lar Türkiye’sinde yaflananlar›, Mütareke y›llar›na benzetiyor. Ulusal kurtulufl hareketimizin geri kalm›fl ülkelere örnek oldu¤unu, dile getiriyordu. Ancak Kurtulufl savafl›n› kazand›ktan sonra toprak reformu, d›fl ticaretin millilefltirilmesi gibi köklü dönüflümler yap›lmad›¤› için, Atatürk’ün ölümünden sonra yine emperyalist devletlerin egemenli¤i alt›na girildi¤i görüflündeydi. Yeniden Kurtulufl Savafl› felsefesine dönülmesini öneriyordu. D›fl politikada da yüzde yüz ulusal olan ve ba¤›ms›zl›¤›n› k›skançl›kla koruyan Atatürk d›fl politikas›n› savunuyordu. Tam ba¤›ms›z, ulusal, halkç› ekonomi aray›fl›ndayd›: “Yabanc›ya arac›l›k ederek, yabanc›yla ortaklafla halk› sömürerek yaflayanlar›n ç›karlar›na hizmet eden kapkaçç› kapitalizm düzeni içinde, her ifl en büyük vurgun sa¤lanmas› esas›na göre günü gününe yürütülür. K 83 Halk yarar›na ekonomik ve sosyal genel kalk›nma planlar›n›n haz›rlanmas› kapkaçç› kapitalizm rejiminin bünyesine yabanc›d›r.” elecek güzel günlere umudunu hiç yitirmemiflti: “‹nsanlar›n, milletlerin dan›flarak kardeflçe yaflad›klar› bir dünya, özgürlü¤ün, eflitli¤in, bilimin ve sanat›n düzen verdi¤i savafls›z ve sömürüsüz dünya nas›l olsa kurulacakt›r. Ve haklar›na sahip ç›km›fl emekçi halk›m›z bu yeni dünyay› kuran mutlu milletler aras›nda olacakt›r.” Türkiye’nin eninde sonunda tamamlanaca¤›n› umdu¤u toplumsal geliflmesine onun eyleminin, yap›tlar›n›n önemli katk›s› olmufltur: “Sosyalizmi kurmak için Türkiye’ nin tarih flartlar›n›, ekonomik-sosyal gerçeklerini iyi bilece¤iz. S›n›flar aras›ndaki çeliflkileri, iç ve d›fl etkenleri iyi hesap ederek, emekçi halk G 84 “‹nsanlar›n, milletlerin dan›flarak kardeflçe yaflad›klar› bir dünya, özgürlü¤ün, eflitli¤in, bilimin ve sanat›n düzen verdi¤i savafls›z ve sömürüsüz dünya nas›l olsa kurulacakt›r.” y›¤›nlar›n› bilinçlendirerek, örgütleyerek, politik kuvvet dengesinde emekçilerin a¤›r basmas›n› sa¤layaca¤›z. (…) Kitaplara ölmüfl bilgiler y›¤›n› gözüyle bak›lmas›na raz› de¤iliz. Biz kitab› yar›na aç›lm›fl bir kap› olarak görürüz. Ve biz kitab› tamamlanmam›fl, hayat›n ak›fl›n› yans›tt›kça sonsuzlu¤a kadar durmadan tamamlanan bir canl› varl›k olarak kabul ederiz.”• [email protected] Mitolojiden Yans›yanlar BD MART 2015 Haluk Erdemol ‹O’NUN Ç‹LES‹ Olymposlu Zeus ve k›skanç kar›s› Hera’n›n elinde çile dolduran ‹o’nun öyküsü ile ‹o, Olymposlular›n bafl› Zeus’un, kendisine ‘bulutlar› Zeus John Hoppner devfliren’, ‘flimflekleri savuran’ gibi s›fatlar› kazan- (1758-1810) d›ran güçlü kiflili¤inin yan› s›ra bir aya¤› yeryüzünde, ölümlüler dünyas›nda olup bitenlere ilgi gösteren tanr›sal bir varl›k oldu¤unu biliyoruz. lasik sanatç›lar belki de kendilerine daha yak›n bulduklar›ndan Zeus’un tensel zevklere düflkün kimli¤inden hofllanm›fllar ve onun kaçamaklar›n› k›skanç efli Hera’ K dan gizlemek için de¤iflik görünümlere bürünerek ilgi duydu¤u kad›nlara yaklaflmas›n› yap›tlar›na yans›tmaktan büyük keyif alm›fllard›r. Zeus’un gönül serüvenlerini anlatan klasik 85 BD MART 2015 yazar ve ozanlar›n öykülerinden esinlenilerek üretilen bu yap›tlar zaman›n iyi e¤itim görmüfl sanatsever kitlesinin be¤enisini kazanarak talep yaratt›¤›ndan sanatç›lar için sanatsal ve parasal destek anlam›na geliyordu. Zeus’un söz konusu serüvenlerinden baz›lar›na önceki say›lar›m›zda yer vermifl bulunuyoruz (Bkz. Europa, BD 2012/12; Danae ve Leda, BD 2013/5). u say›m›zda Olymposlular›n yüce çiftinin elinde çile dolduran ‹o’nun öyküsünü anlataca¤›z. ‹o Argos kentinin k›rsal›nda babas› nehir tanr›s› Inakhus’la yaflayan çok güzel bir k›zd›. S›cak bir yaz günü B girdi¤i babas›n›n nehrinden ç›karken Zeus’un dikkatini çekiverdi. Evine varamadan Zeus’un bafltan ç›kar›c› sözlerle dolu f›s›lt›l› sesi yans›d› kulaklar›na. Korku içinde kaçmaya bafllad›. Fakat fazla ileriye gidemedi, çünkü birden kara bir bulut sarm›flt› çevresini. Hiçbir fley göremez oldu. Görme duyusu körelmiflti, ama dokunma duyusu güçlü kollar taraf›ndan kucakland›¤›n› haber veriyordu. Zeus sanki bulut olup sar›lm›flt› ‹o’ya. Bu s›rada Zeus’un efli tanr›ça Hera balkonundan Argos’un yeflilliklerini seyrederken havan›n güzel olmas›na karfl›n sadece küçük bir yerin bulutlu oldu¤unu görünce akl›na Zeus geldi. Çünkü Zeus bulutlarla oynamay› severdi; üstelik bir süredir evde yoktu. “Zeus yine bir kaçamak peflinde galiba,” diye söylenerek afla¤›ya indi. Bulutlar› da¤›t›nca bir korulukta Zeus ile yan›nda duran bir inek ç›kt› karfl›s›na. Zeus Hera’n›n gelece¤ini sezmifl ve ‹o’yu bembeyaz, güzel bir düveye dönüfltürmüfltü. era olan biteni anlam›flt›, ama anlamam›fl gibi davranarak ine¤in kime ve hangi sürüye ait oldu¤unu sordu. Zeus bu sorular› geçifltirmek için hayvanca¤›z›n birden ortaya ç›k›verdi¤ini, belki de topra¤›n do¤urdu¤u bir hayvan oldu¤unu söyledi. Hera da “Onu çok be¤endim, hediye et bana,” diye cevap verince Zeus durumu aç›k etmekten kaç›nd›¤› için ‹o’yu vermek zorunda kald›. Zeus’un bu davran›fl› karfl›s›nda iri, güzel, inek gözleri öfkeyle daha da H Zeus ve Io; Correggio (1489-1534) BD MART 2015 büyüyen ‹o için boynuna tak›lan iple Hera’n›n pefline tak›lmaktan baflka yapacak bir fley kalmam›flt›. Hera hizmetçilerinden Argus’u ‹o’ya bekçilik etmekle görevlendirdi. Argus bekçilik yaparken gözlerine güvenmekle ün yapm›fl iri yar› bir yarat›kt›. Gözlerinden hiçbir fley kaçmazd›, çünkü iki de¤il, yüz gözü vard›. Hera’dan ald›¤› emirlere göre teslim ald›¤› güzel ine¤e hiç kimseyi yaklaflt›rmayacak, Zeus yaklaflacak olursa Hera’ya haber salacakt›. ‹o gündüzleri serbest, çay›rlarda gezip otluyor, geceleri ise Hera’n›n civardaki kutsal suna¤›nda bir zeytin a¤ac›na ba¤l› kal›yordu. Argus bekçilik görevini o denli ciddiye alm›flt› ki Hera Zeus ile ‹o’yu buluyor; Pieter Lastman (1583-1633) (Üstte) Zeus ‹o’yu Hera’ya veriyor; David Teniers (1582-1649) Babas› ‹o’yu tan›yor; Victor Honoré Janssens (1658-1736) (Altta) 87 çal›fl›rken ‹o ön ayaklar›yla yere ismini yaz›nca ‹nakhus onun k›z› oldu¤u anlam›fl ve ac›lara bo¤ulmufltu. Fakat ‹o’yu yaln›z b›rakmak için Argus’un onu daha uzak yerlere götürmesiyle bu ac›kl› buluflmalar son buldu. u arada Zeus’un içi rahat de¤ildi. ‹o’nun çekti¤i ac›lardan dolay› üzüntü duyuyordu. O¤lu Hermes’i ça¤›rd› ve Argus’u öldürüp ‹o’yu uzaklara, güvenli bir yere götürmekle görevlendirdi onu. Hermes çoban k›l›¤›nda Argus’un yan›na gidip dostça davrand›, öyküler anlatt›, pan flütüyle ezgiler çald› ona. Amac› Argus’un dikkatini da¤›tmak, zay›f bir an›n› yakalamakt›. Fakat yarat›k uyuklasa bile gözlerinden birkaç› her zaman aç›k kal›yordu. Derken elindeki pan flütün sazl›klardaki kam›fllardan nas›l yap›ld›¤›n›, yeri gelmiflken Pan ile Syrinx’in öyküsünü (Bkz.BD 2015/1) arada bir flütünü de üfleyerek anlatmaya bafllad›. Aç›k kalan gözleri de birer birer kapanan Argus uyuyakald›. Hermes hemen onu öldürüp cesedini uçuruma att›. Hera sad›k Argus’un ölümüne üzülmüfltü, ama üvey o¤lunu azarlamaktan baflka bir fley gelmezdi elinden. Argus’un an›s›n› canl› tutmak için onun gözlerini ald›, en sevdi¤i ve hep yan›nda gezdirdi¤i kufl olan tavu- B Hermes Argus’u uyutuyor; Abraham Bloemaert ( 1564-1651) (Üstte) Hera Argus’un gözlerini tavusun kuyruk tüylerine yerlefltiriyor; (Rubens (15771640) (Altta) hayvanca¤›z›n gerçek kimli¤ini bilmedi¤i halde s›rf biri yaklaflmas›n diye ‹nakhus’u bile uzaklaflt›rm›flt› yan›ndan. Ortadan kaybolan k›z›n› arayan kederli ‹nakhus çevrede birden ortaya ç›kan ve her gün k›z›n›n çok hoflland›¤› korulukta gezinen bu güzel, bembeyaz ine¤in s›k s›k yan›na gelip ellerini yalamas›na bir anlam vermeye 88 BD MART 2015 sun kuyruk tüylerine yerlefltirdi birer birer. Boynundaki ip çözülmüfl, bafl›ndaki bekçi yok olmufltu ama ‹o henüz tam özgürlü¤üne kavuflamam›flt›. Çünkü Hermes Argus’u öldürdü¤ü için öfkeye kap›lan Hera’dan kaçmak zorunda kalm›fl ve ‹o’yu Argos’tan uzaklara götürme görevini yerine getirememiflti. Gazab› süren Hera ile baflbafla kalmas› ‹o’nun çilesinin bitmedi¤i anlam›na geliyordu. era ‹o’yu ölene dek rahats›z etmek için öcün ve öfkenin simgesi Furiae’lerden birini (veya yarasa kadar büyük bir at sine¤i) takt› onun pefline. Zavall› ‹o ac› ve s›k›nt› içinde yerinde duramadan oradan oraya, bir diyardan öbürüne se¤irtmeye bafllad›. Argos yöresinden uzaklafl›rken geçti¤i deniz sonralar› onun ad›yla an›l›r oldu (‹on Denizi). Yolu Trakya’ya düfltü¤ünde eskilerin Trakya Bo¤az› dedikleri günümüzün ‹stanbul Bo¤az› onun an›s›na Bosporos (‹nek Geçidi) ad›n› ald› (‹ng. Bosphorus). Aiskylos’un ‘Zincirlenmifl Prometheus’ isimli tragedyas›nda Kafkaslarda Prometheus (Bkz. BD 2014/2) ile dertleflirken görürüz onu. ‹o bafl›na gelenleri anlat›r, Prometheus da ‹o’nun gelece¤ine iliflkin umut dolu sözler eder. ‹o’nun s›k›nt›l› yolculu¤u Tarsus ve Yafa’dan geçerek Nil Nehri’nin k›y›lar›nda son bulur. Hera Zeus’tan bir daha ‹o’ya ilgi göstermeyece¤i sözünü ald›ktan sonra ‹o eski haline döndürülür. Zeus’tan olan o¤lu Epaphus’u M›s›r’da do¤uran ‹o art›k M›s›rl› olur ve M›s›r’daki kalabal›k Yunan H kolonilerinin gözünde M›s›r tanr›ças› ‹sis’le özdeflleflmifl tanr›sal bir varl›k konumunu al›r. Epaphus Nil’in k›z› Memphis ile evlenerek Memphis kentini kurar. K›zlar›n›n ad› Libya’d›r. Libya’n›n Fenike’ye giderek Tyre (Sur) kentinin kral› olan o¤lu Agenor’un bir k›z› olacak ve Europa ismini alacakt›r. Argos yöresinde ‹o’yu ay ile özdefllefltiren bir kült bulunmaktayd›. Yeni ay›n hilal görünümünü ‘boynuzlu ay’ diye görerek sayg› duyarlard› ona. ‹o’nun M›s›r’da ‹sis ile karfl›laflmas› (Pompei ‹sis Tap›na¤›’ndan fresk, MS.1 yy. 1610 y›l›nda Galile’nin Jupiter gezegeninin çevresinde ilk kez gözlemledi¤i dört uydudan birine ayn› y›l ‹o ad›n› veren Alman bilim adam› Simon Marius Jupiter’i bir kez daha ‹o’ya yaklaflt›rmay› düflünmüfl olmal›.• [email protected] Not: Öyküyü anlatan Latin yazarlar ve yap›tlar›na yans›tan klasik sanatç›lar Roma mitolojisinden kaynaklanan zaman›n deyifllerine uygun olarak Zeus yerine Jupiter, Hera yerine Juno ve Hermes yerine Mercurius/Mercury isimlerini kullanm›fllard›r. 89 R izeli Araflt›rmac› Yazar Hikmet Haberal’in yayla kültürü ve hukuksal sorunlardan turizm de¤erlerine birçok konuyu ele ald›¤› bu çal›flma, 2023 Turizm Stratejisinde ortaya konan farkl› bafll›klardaki hedefleri kapsamas› ve bunlar› iliflkilendirerek bir arada ele almas› aç›s›ndan önem arz etmektedir. Bu çal›flma ile kaybolan ve unutulan tarihi – kültürel miras›m›z›n ortaya konulmas› ve canlanmas› amaçlanm›flt›r. Ayr›ca yok olan yaylalar›m›z ve yayla kültürü elemanlar› ortaya konmufl ve 230 Rize yaylas› anlat›lm›flt›r. Ortaya konacak kültürel varl›klardan yola ç›k›larak hem ürün gelifltiricileri için yeni öneriler ortaya konarak yok olmaya yüz tutan kültürel zenginliklerin tekrar canlanabilmesine, hem de yayla turizmi ürününün zenginleflip sürdürülebilirli¤ine katk›da bulunulmaktad›r. BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Do¤an›n Gizemi Yücel Aksoy Sama everim Küserim de Araflt›rmac› kimyager Marcel Vogel’i bir gün psikolog bir arkadafl› ziyarete geldi. itkilerin psiflik etkilenmesini göstermek için Vogel arkadafl›ndan, bitkiye güçlü bir duygu göndermesini istedi. Henüz saniyeler geçmiflti ki bitki, ani ve yo¤un bir tepki dalgas›n›n ard›ndan birdenbire kabu¤una çekiliverdi. Bitkinin bu davran›fl›na bir anlam veremeyen Vogel arkadafl›na, akl›ndan ne geçirdi¤ini sorMarcel Vogel du¤unda ald›¤› yan›t çok ilginçti: “Onu evimdeki deve taban›yla karfl›laflt›rd›m ve benimkinin daha üstün oldu¤unu düflündüm.” Vogel’in devetaban› küsmüfltü. Gerçekten de 15 gün süreyle bitki somurttu durdu. B BD MART 2015 Çal›flmalar›n› aral›ks›z sürdüren Vogel, denek olarak kulland›¤› bitkilerin baz›lar›n›n yavafl, baz›lar›n›n h›zl›, baz›lar›n›n çok belirgin, baz›lar›n›n ise daha az belirgin yan›tlar verdi¤ini fark etti. Hattâ yaln›z bitkilerin de¤il, tek tek yapraklar›n bile de¤iflik kiflilik özellikleri tafl›d›¤›n› saptad›. Bitkiler, günün baz› zamanlar›nda ya da ay›n baz› günlerinde yan›t vermeye istekli, baflka zaman ve günlerde ise küskün ve durgun görünerek, s›rayla etkinlik ve eylemsizlik dönemlerinden geçiyorlard›. Demek ki bitkilerin de insanlar›nkine benzer biyoritm dalgalar› vard›. ithal eden bir firman›n büyük seralar› vard›. Buradaki bitkilerin bak›m›ndan Jan Merta adl› bayan mesuldü. Bayan Merta sadece seralardaki bitkilerden de¤il, sat›lan, baflka yerlere giden bitkilerde de bir hastal›k, bir düzensizlik oldu¤unda, onlar›n bak›m›ndan da sorumluydu. ‹lerleyen zaman içinde bayan Merta’n›n dikkatini bir fley çekti. fiirketin seralar›nda gayet sa¤l›kl› görünen binlerce bitkinin aras›ndan ayr›l›p gidenler, bir süre sonra güçsüzlefliyor, cans›zlafl›yor, yapraklar› pörsüyor, en sonunda da ölüyordu. Tedavi amac›yla seraya geri getirilenler ise k›sa zamanda kendine geliyor, di¤erlerinden fark ar›nlar ne getiedilmeyecek flekilde rir bilinmez yeniden sa¤l›¤›na kavuama Vogel, fiirketin seralar›nda gayet sa¤l›kl› fluyordu. Bayan Berta’ bitkilerle yap›lan çal›fl- görünen binlerce bitkinin aras›ndan n›n dikkatini bir baflka malar›n, insanlar›n fley daha çekti. Seradan ayr›l›p gidenler, bir süre sonra güçsüzlefliyor, cans›zlafl›yor, uzun zamand›r umurayr›lmas›na karfl›n, gitsamad›klar› gerçekleri yapraklar› pörsüyor, en sonunda tikleri yeni ortamda ilgi da ölüyordu. yeniden görmelerine gören, sevilen bitkiler, yard›mc› olaca¤› inanc›ndad›r. ‹nsan- sa¤l›kl› yaflamlar›n› aksatmadan sürlar, bitkilere ve hayvanlara bakarak dürüyordu. Böylece bitkilerin, toplumsevme sanat›n› ö¤renebilirler. Sevgi- sal yaflamdan büyük güç ald›klar› ve nin ne güçlü bir enerji oldu¤unun çiçeklerin en önemli g›das›n›n sevgi fark›ndal›¤›yla daha s›cak ve sa¤l›kl›, oldu¤u bir kez daha kan›tlanm›flt›. daha sencil iletiflimler kurabilirler. Y ARKADAfiLARINDAN AYRILAN B‹TK‹LER‹N DRAMI Kanada Montreal’de tropik bitkiler 92 SOVYETLER BOfi DURMUYOR 1970 y›l›n›n ekim ay›nda Rusya’da ç›kan Pravda gazetesinde bir yaz›, bitkilerin gizemli dünyas›na bu BD MART 2015 Gözlerimin önünde yap›lan bir deneyde bir arpa filizi, kökleri s›cak suya dald›r›ld›¤›nda, ba¤›rd›, a¤lad›... ülkenin bilim adamlar›n›n da ilgisiz kalamad›klar›n› gösterdi. Yaz›n›n bafll›¤› “Bitkiler Konufluyor, Hattâ Ç›¤l›k At›yorlar” idi. P ravda gazetesi muhabirlerinden Chertkov, Moskova Tar›m Bilimleri Akademisi’nde tan›k oldu¤u bir deneyi flöyle anlat›yordu: “Bitkilerin, bafllar›na gelenlere boyun e¤ip, ac›lara sessizce katland›¤›n› san›p, görünüfle aldan›yoruz. Gözlerimin önünde yap›lan bir deneyde bir arpa filizi, kökleri s›cak suya dald›r›ld›¤›nda, ba¤›rd›, a¤lad›... Bitkilerin sesi, ancak özel ve son derece duyarl› bir elektronik ayg›tla kaydediliyordu, bu do¤ru. Kay›t kaleminin delirmifl gibi hareket eden ucu, arpalar›n ölüm 盤l›klar›n› beyaz k⤛t üzerine dökerken, sanki sel gibi akan gözyafllar›n› da onayl›yordu. Oysa bu s›rada minik bitkiye bakanlar›n, onun neler çekti¤in kestirmeleri olanaks›zd›.” Bir baflka çal›flmay› da izleyen Chertkov, bitkilerin tümüyle mant›kl› hareket ettiklerine de¤iniyordu. “Bitki, kendisine verilen suyun hepsini gövdeye indirmiyor, bir saat içinde yaln›z iki dakika içiyor. Ve böylece su gereksinimini bilinçli bir flekilde düzenlemifl oluyor." Ç‹ÇEK BANA YANIT VER 1972 y›l› Kas›m ay›nda Sovyet okuyucular› bu kez de Znaniya Sila (Bilgi güçtür) adl› popüler bilim dergisinde, Prof. V.N. Pushkin'in yazd›¤›, "Çiçek, Bana Yan›t Ver!" adl› makaleyle karfl›laflt›lar. Bir psikoloji doktoru olan Pushkin ve asistan› Fetisov, hipnozla uyutulan kiflilerin, normal birine nazaran daha duyarl› dalgalar yayabilecekleri ve bitkileri daha kolay etkileyebilecekleri varsay›m›ndan yola ç›karak, Tanya adl› yard›mc›lar›n› hipnotize ettiler. Tanya’dan, birden ona kadar bir say›y› içinden tutmas›n› istediler. Tanya tuttu¤u say›y›, deney yöneticisine bile kesinlikle aç›klamayacakt› ve her soruya “hay›r” diye yan›t verecekti. Araflt›rmac›lar birden ona kadar yavafl yavafl saymaya bafllad›lar. Her say›dan sonra duruyorlar ve tuttu¤u say›n›n bu olup olmad›¤›n› soruyorlard›. Tanya da her soruya kesin bir “hay›r” ile yan›t veriyordu. Befl say›s›na gelince Tanya’n›n 93 BD MART 2015 kesin “hay›r” yan›t›na karfl›n bitkinin tepki gösterdi¤i gözlendi. Gerçekten de Tanya’ n›n seçti¤i ve aç›klamamaya söz verdi¤i say› befl idi. Bitki, Tanya’ n›n gizini a盤a ç›karm›flt›. Bu deney de gösteriyordu ki bitkilerin belle¤i var ve izlenimlerini uzun süre saklayabiliyorlar. ‹fiKENCEC‹Y‹ TANIYORLAR Bitkilerin belle¤i olup olmad›¤›n› araflt›ran Backster’in deneyinin bir benzeri de yine Rusya’da yap›ld›. Birisine bir sardunya çiçe¤i verildi. O da çiçe¤e olabildi¤ince kötü davrand›, hattâ iflkence etti; çimdikledi, yapraklar›n› kopard›, gövdesine, dallar›na, yapraklar›na i¤neler bat›rd›, asit damlatt›, kibritle yakt› ve köklerini kesti. Bir baflka kifli ise ayn› sardunyaya candan bir yak›nl›k gösterdi. Yaralar›n› sard›, dallar›na s›k s›k su püskürttü, topra¤›n› havaland›rd›. Bitkinin yapra¤›na elektrodlar ba¤lan›p deney bafllad›¤›nda, iflkenceci adam bitkiye yaklaflt›¤›nda kaydedici alet ç›lg›na döndü. Bitkinin korkup dehflete düfltü¤ü apaç›k ortadayd›. Elinden gelse kendini pencereden afla¤› atacak ya da iflkencecinin üzerine sald›racakt›. Kötü adam›n odadan ç›k›p iyi adam›n içeri girmesinin üzerinden saniyeler geçmeden sardunya yat›flt›. Dalgalanmalar söndü, çizgiler sanki bitkinin mutlulu¤unu gösterircesine dümdüz uzand›. Bu deney de gösteriyordu ki bitkilerin belle¤i var ve izlenimlerini uzun süre saklayabiliyorlar. ovyet bilimadamlar›, dur durak bilmeyen çal›flmalar› sonunda, bitkiler aras›ndaki dayan›flmay› da ortaya ç›kard›lar. Sulanm›fl bir bitki, susuz kalm›fl komflusuyla bir yolunu bulup paylafl›yordu suyunu. Cam bir kaba dikilen m›s›r, haftalarca susuz b›rak›lmas›na karfl›n ölmedi; çevresinde bulunan ve normal koflullar alt›nda tutulan di¤er m›s›rlar kadar sa¤l›kl› kald›. Sovyet botanikçilere göre, sa¤l›kl› bitkiler bir yolunu bulup kavanozdaki tutsa¤a su aktar›yordu. Bunun nas›l gerçekleflti¤inin yan›t›n› vermek ise henüz olanaks›zd›.• S [email protected] Gelecek ay›: Bezelyeler aflç›y› öldürebilir mi? GERÇE⁄‹N GÜCÜ Tüm gerçekler üç aflamadan geçer. Önce alaya al›n›rlar; sonra kendilerine fliddetle karfl› ç›k›l›r ve son olarak ise do¤ruluklar›n›n çok aç›k oldu¤u ilan edilir. Arthur Schopenhauer 94 Sporun Dünyas› Metin Gören Dün Dündü Ama Dün Bugün De¤il Türk insan›n›n sporu ne denli sevdi¤ini tart›fl›yoruz son y›llarda. Olumsuzluk içeren belgeleri önümüze koydu¤umuzda ise bir soru geliyor akl›m›za, yan›t bekleyen; ''Neden böyle olduk?'' OYSA K‹ ARfi‹V BELLEKLER‹M‹Z‹N kare kare çekti¤i fotograflar›n tümünde kalabal›k sporcu topluluklar›n› ve onlar› izlemeye gelen binlerce sporseveri görüyor, sorunun yan›t›n› an›nda verebiliyoruz. Y›l 1960. Ankara 19 May›s Spor Kompleksi’nin atletizm sahas›nday›z. Türkiye Atletizm fiampiyonas›n› izliyoruz. Balkanlar›n geçemedi¤i atlet Ekrem Koçak'› görüyorum. Büyük fiampiyon Cahit Önel'i izliyorum, ›s›n›yor. Yan› bafl›nda yüksek atlama rekortmeni Çetin fiahiner var. Gül Çiray orada, Y›ld›ray Pagda, Turgay Renklikurt, Caner Konvur, Türkiye 95 BD MART 2015 Y›l 1960. Türkiye Atletizm fiampiyonas›n› izliyoruz. Balkanlar›n geçemedi¤i atlet Ekrem Koçak'› görüyorum. Büyük fiampiyon Cahit Önel'i izliyorum... rekortmeni sprinter Ayd›n Onur, k›sa deparlar atarak biraz sonra bafllayacak yar›flmaya haz›rlan›yor.Ve daha nice flöhretleri. B‹R TOPRAK YI⁄INI ÜZER‹NE kurulan tahta tribünleri dolduran binlerce spor severi hayranl›kla izliyorum. Yorumlar›n› keyifle dinliyorum; ''Bin beflyüz metre yar›fl› çok çekiflmeli geçer. Benim favorim Ekrem Koçak ama Cahit Önel'i de akl›m›zdan ç›karmayal›m.'' Atletizm alan› renkli simalarla dolup taflm›fl. Uzun mesafe atleti Abdullah Kökp›nar tribünde arkadafllar› dek heyecanl›. Nuri Turan ile daha sonra Federasyon Baflkan› olacak Jerfi F›ratl› sohbet ediyor, kuflkusuz konu atletizm. Ve bir keyif armonisi yaflan›yor, bir pazar günü, baflkentin 96 atletizm sahas›nda. Dün dündü ama bugün dün de¤il. Y›l 1957. Adana Yüzme Havuzunday›z. Türkiye Yüzme ve Su Topu fiampiyonas› var. Galatasaray tak›m›ndan Engin Ünal suya dal›yor, kelebek ve kurba¤alama stillerinde rekorlar k›rarak ç›k›yor. Adanal› Behçet Kurtiç s›rt üstünde yeni bir rekora imza at›yor. Adana Demirspor kulübünden Ünsal Fikirci, Galatasaray'dan Y›lmaz Özüak rekorlara doymuyor. Erdal ve Mustafa Acet kardefller harikalar yarat›yor. Ve su topu karfl›laflmas›nda, tarifi çok zor bir final karfl›laflmas› izliyoruz. Adana DemirsporGalatasaray su topu maç›nda o gün tam 24 Türkiye rekoru k›r›l›yor. BD MART 2015 Bir yanda Adana Demirspor, öte yanda Galatasaray. Karfl›laflmay› 9-7 Yenilmez Armada ünvanl› Adana Demirspor Tak›m› kazan›yor. Büyük sporcu Muharrem Gülergin'in yedi golüne karfl›n, sar› k›rm›z›l› tak›m›n gol makinas› Y›lmaz Özüak dört golde kal›yor. Binlerce seyircinin spor keyfine diyecek yok, ''Ne maçt› ama!'' yorumlar›yla. O gün tam 24 Türkiye rekoru k›r›l›yor. lu, Gülali Özbey ve de¤iflmeyen rakibi Ertan Y›lmaz ve daha nice flöhretler. Ve unutulmaz antrenörler Bülent Kiter, Emrullah Sultan. Yaflanm›fl ve yaflanmas› olas› spordan kaynakl› mutluluklar. Dün dündü ama bugün dün de¤il. Peki ne de¤iflti? Bir bilene sorsan›z yan›t› kolay verir, ''Ne sen sor, ne ben söyleyeyim.” Kuflkusuz, adam sendecilik. Hepsi birer y›ld›z olan Seyfi Tatar, Celal Sandal, Kemal Sonunur, Eraslan Doruk, Nazif Kuran ve daha nice flöhretler boks sporunu zirveye tafl›m›flt›... Dün dündü ama bugün dün de¤il. Y›l 1970'den 1980 'e de¤in uzanan uzunca bir zaman dilimi. Ankara Atatürk Spor Salonu yine dolup tafl›yor. Türkiye Boks fiampiyonas›, yedi bin kiflilik salonda, on bine dek uzanan seyirci ç›lg›nl›¤›yla her y›l bu görüntüde yap›l›yor. Müthifl yetenekler bir arada, 51 kilodan bafllayan ve 81 kiloya de¤in uzanan resital, Türk insan›n›n yap›s›na uygun boks sporunu o y›llarda zirveye tafl›yor. Hepsi birer y›ld›z olan Seyfi Tatar, Celal Sandal, Mehmet Kumova, Kemal Sonunur, Eraslan Doruk, Nazif Kuran, Engin Yadigar, Nuri Ero¤- Kuflkusuz görevi ihmal. Tesisleflmede, alt yap›lara do¤ru yat›r›m yapmamakta ve sporu siyasetin mihenk tafl› yapmaktaki israrda. En önemlisi bilinçsizce yat›r›m... B‹R SPOR BAKANI KÜRSÜYE ÇIKIP, ''Hiç merak etmeyin Sar›kam›fl'a 15 bin seyirci kapasiteli stadyum yapaca¤›m.'' fleklindeki söylemi arflivlere düflse bile an›msand›¤›nda kahkaha sesleri duyulur uzaktan uza¤a. Sar›kam›fl'a modern bir kayak merkezi yap›laca¤›n›n müjdesini verebilmek say›n bakan›n hiç akl›na gelmediyse, izleme boykotunu sürdüren 97 BD MART 2015 Sonuçta; sporumuzu tükettik hep birlikte izleyicinin suçu ne olabilir. Y›l›n sekiz ay› karla örtülü bir ilçenin futbola de¤il, kayak sporuna gereksinim duydu¤unu, say›n bakan “sa¤›r sultan”a bile baflvursa yan›t›n› alabilirdi. Türk halk› neden sporu sevmiyor? Çünkü; profesyonel kavram›n son y›llardaki öfke makinas› futbolu dayatma yoluyla sevdirmeye çal›flt›n›z, bu insanlara.... KAL‹TEY‹ ORTADAN KALDIRDINIZ, temafla spor etiketli bir yap›y›, üç-befl kulübün ç›kar› haline getirdiniz. Transfer çal›flmalar›n›z yanl›flt›, ay›rd›nda olamad›n›z. Dengeli bütçe yerine bakkal defteri gibi hesaplarla, kulüpleri borç batakl›¤› haline getirdiniz. Medyan›n reyting u¤runa yapt›¤› yanl›fll›¤› adeta koz gibi kulland›n›z, taraftar› ayr›flt›rd›n›z, insanlar› biribirine düflürdünüz. Amatör sporlar dizisi alt›nda hizmete uyan tüm federasyonlara, özerklik gibi mükemmel bir anlay›fl›n yap›s›n› yanl›fl anlatt›n›z, yanl›fl ifllere girifltiniz. Sonuçta; sporumuzu tükettik hep birlikte. fiimdi anlams›z bir kavgan›n orta yerinde (sözde!) spor yap›yoruz, (sözde!) izliyoruz. Ben elli y›ll›k bir spor yazar› olarak, o eski günleri özlüyorum. Bir sabun gibi elimizden kay›p giden o umut içerikli o y›llar› çok özlüyorum. Ve o harika sporculara bugünün olanaklar› sunulsayd›, fleref kürsüleri san›r›m uzunca y›llar tekelimizde olurdu, diye düflünüyorum. Üzgünüm... Dün dündü ama bugün dün de¤il.• [email protected] DER‹N SAYGI Tüm görünümü ve zerafetiyle gerçek bir han›mefendi oldu¤u hemen anlafl›lan ve yafl› ortan›n az üstünde olan bir kad›n, eczac›n›n kula¤›na uzanarak f›s›lt›yla sordu: “A¤aran saçlar için boyadan daha uzun ömürlü bir fleyiniz var m›?” Eczac› çevresinde bak›n›p, kendilerini kimsenin izlemedi¤ini görünce, ayn› f›s›lt›l› ses tonuyla flöyle yan›t verdi: “Derin bir sayg›dan baflka bir fleyimiz yok, efendim.” 98 Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem Her y›l 27 Mart günü, 1961 y›l›ndan bafllayarak, Dünya Tiyatrolar Günü olarak kutlanmakta, dünyan›n dört bir yan›nda. Nedeni tiyatro sanat›n›n insanlar aras›ndaki bar›fl ve dostlu¤u güçlendirici yönünü ve önemini vurgulamak, insan yaflam›ndaki gereklili¤i konusunda toplumsal bilinci güçlendirmek. UNESCO’nun çat›s› alt›ndaki Uluslararas› Tiyatrolar Birli¤i (1) taraf›ndan önerilerek benimsenmifl bu çok özel anlaml› gün. Tiyatro sanat›n›n ne zaman ve nas›l ortaya ç›kt›¤›n› bilmiyoruz. Bu konuda çeflitli tahmin ve varsay›mlar söz konusu. Ama temelinde insan›n taklit içgüdüsünün yatt›¤› konusunda hemen hemen herkes hemfikir. 99 BD MART 2015 m›z birinin ustaca resmedilmifl portresinin bizde uyand›rd›¤› hofllanma/ be¤eni ile bir baflka ustan›n soyut tablosu karfl›s›nda duydu¤umuz hazdan yola ç›karak aç›klamak mümkün Aristoteles’in neyi ifade etmek istedi¤ini. Ama yetmez. En iyisi, Poetika’y› okuyup sanat›n/fliirin gizini Aristoteles ile birlikte yeniden keflfetmek; kendimizi yenilemek. Aristoteles MÖ 384-322 Bu görüflü ilk kez MÖ 300’lü y›llarda enine boyuna tart›flan Aristoteles (2) olmufl. Sanata dair görüfl ve düflüncelerini bir bütün olarak ele al›p irdeledi¤i Poetika adl› eserinde ifade etmifl. Ona göre sadece tiyatro sanat›n›n de¤il tüm güzel sanatlar›n anas› taklit içgüdüsü… Taklitten hofllanmam›z›n nedeni ö¤renmekle elde edilen ödül ve bu ödülün verdi¤i haz Aristoteles’e göre. Bu kan›s›n› bildi¤imiz fleylerin taklidi ile bilmedi¤imiz fleylerin taklidinden duyulan hazlar diye ikiye ay›rarak aç›klam›fl. Bildi¤imiz fleylerin taklidinden hazetmemizin taklit edileni keflfetmekten; bilinmeyenin taklidinden duyulan hazz›n da taklidin ard›ndaki duygu ve yetene¤i keflfetme/ö¤renme iste¤inden kaynakland›¤›n› ileri sürmüfl. Basitçe ifade edecek olursak tan›d›¤›100 , durduk yerde yazmam›fl Poetika’y›. Araflt›rmac› düflünürler, neden olarak Sokrates’in(3) ö¤rencisi Platon’un(4) Devlet adl› eserinde “taklit” üzerine öne sürdü¤ü görüflleri iflaret ediyorlar… Devlet adl› eserinde tragedya, komedya ve destan/ epik olmak üzere üçe ay›rd›¤› fliir sanat›n›n taklide dayand›¤›n›; taklit sanatlar›n›n devlet için gereksiz ve zararl› oldu¤unu öne sürmüfl Platon. Ona göre iyi taklit, erdemlerin taklidi. Kötünün, yanl›fl›n taklidi / konu edilmesi gereksiz ve devlet için zararl›. Komedi izlerken gülen seyirciyi, gülünç olanla ayn› Platon MÖ 427-347 BD MART 2015 Platon’un Devlet adl› eserini sekiz y›l ö¤rencisi oldu¤u, Sokrates’i ölüme mahkûm etmeyecek devlet düzeni aray›fl›ndan yola ç›karak yazd›¤› söylenir. düzeye inmekle; tragedya izlerken göz yafl› döken seyirciyi de utanmazl›kla itham etmifl. Gerekçesi de bu taklitler / gösteriler, izlenir ya da dinlenirken verilen güçlü tepkilerin gerçek yaflamda yeri olmad›¤›. Bu oluflumun halk› k›flk›rtma ve devlete zarar verme olas›lı¤›. Zarars›z olsa da erdemlerin taklidinin, iyi taklidin devlete bir yarar› olmayaca¤›… Böyle demifl... Ama e¤er gerçekçi fliir yani tragedya, komedya ve destan; düzenli bir devlet yap›s› içinde var olmas›n›n gereklili¤ini kan›tlar ise amenna diyerek kap›y› aral›k b›rakmay› da ihmal etmemifl. T›pk› alt›n (Yöneticiler), gümüfl (Bekçiler, askerler), bak›r (‹flçiler, çiftçiler, zanaatkarlar) diye üçe ay›rd›¤› toplumu oluflturan s›n›fsal katmanlar›n çok kesin olmad›¤›n›; alt›nlar aras›ndan zaman zaman bak›rlar›n, gümüfllerin; bak›rlar aras›ndan da gümüfl ve alt›nlar›n ç›kabilece¤ini söyledi¤i gibi… Bizdeki; bir alimden bir zalim, bir zalimden bir alim do¤ar sözü de Platon’un bu öngörüsünün farkl› bir yans›mas›. yazar› Aristoteles asl›nda bu Platon’un ö¤rencisi. Atina' daki okulu Akademia’ya girdi¤inde 17 yafl›nda. Y›l, MÖ 367-366… Ö¤retmeninin bu görüfllerine karfl› ç›kt›¤› Poetika’y› da MÖ 362 -360 y›llar›nda, ö¤retmeni hayattayken yazm›fl. Taklide dayal› sanatlarda, gerçekçili¤in ve yarat›c› düfl gücünün toplum ve insanl›k için önemini, olmas› gereken ile olmamas› gerekenleri örne¤in insanlar›n bedensel kusurlar› ile alay edilmemesi gibi - gerekçeleriyle aç›klam›fl. Estetik aç›dan bu sanatlar› -tragedya, komedya, destankarfl›laflt›rm›fl ve tragedyan›n üstünlü¤ünü vurgulam›fl. Poetika, bugün de tiyatro sanat› üzerine yaz›lm›fl 101 BD MART 2015 eserlerin en önemlilerinden biri. Eserin bir baflka önemi de demokrasi karfl›t› Platon’un devlet için zararl› ve tehlikeli gördü¤ü tiyatro sanat›n›n da içinde yer ald›¤› taklide dayal› sanatlar›n, anayasal devlet düzeninden / politeiadan yana ö¤rencisi Aristoteles taraf›ndan önemsenip yüceltilmesini belgeliyor olmas›. Platon’un, Devlet adl› eserini sekiz y›l ö¤rencisi oldu¤u, Sokrates’i ölüme mahkûm etmeyecek devlet düzeni aray›fl›ndan yola ç›karak yazd›¤› söylenir. Ard›nda yaz›l› bir belge b›rakmad›¤› için tüm görüfl ve düflünceleri gibi ö¤retmeni Sokrates’in Savunmas›’n› da bize o aktarm›flt›r. Demokrasi karfl›tl›¤›n›n nedeni belki de ö¤retmeninin Atinal› demokratlar taraf›ndan haks›z yere suçlanarak, hiçbir suçu yok iken “gençleri tanr›lara karfl› k›flk›rtmak” gibisinden bir suç icat edilerek ölüme mahkûm edilmifl olmas›. Kim bilir? Burada bir hususu belirtmekte de önemli bir yarar var. O da köleci bir toplum olan, kad›nlar›n eflit vatandafllar olarak kabul edilmedi¤i bir demokrasi, Atina demokrasisi… Aristoteles’in de ö¤retmeni Platon gibi ideal devleti tasarlarken s›n›fsal ayr›mc›l›¤› ve kölecili¤i ola¤an saymas›… Toplumlar›n, filozoflar›n kral, ya da krallar›n filozof oldu¤u güne kadar rahat ve huzur yüzü görmeyeceklerini söyleyen Platon’un ütopik Devlet’i hiçbir zaman gerçekleflemedi... Tiyatro Günü’nü kutlad›¤›m›z bu ay Poetika’dan - k›y›s›ndan köflesinden de olsa- söz etmemin nedeni kökeni taklide dayanan tiyatro sanat›n›n Platon gibi bir düflünürü nas›l ürküttü¤ü. Sanatta gerçe¤in ifade edilmesinin engellenmesi gerekti¤ini ‹lk Ça¤ sonlar› ve Orta Ça¤ Hristiyanl›k anlay›fl› ile sarmalanm›fl tiyatro korkusunun- tiyatronun gerçek yaflam›n aynas› olmas›n›n verdi¤i ürküntünün -az geliflmifl ülkelerin az geliflmifl yöneticileri taraf›ndan hâlâ 102 savunmufl olmas›n›n flafl›rt›c›l›¤›. Buna karfl›n en gözde ö¤rencisi Aristoteles’in savundu¤u sanat›n toplum ve devlet aç›s›ndan gereklili¤inin günümüzde tafl›d›¤› önem. , Platon ve Aristoteles… Bu üç bilge, ayn› zamanda Bat› felsefesinin temel tafllar›. Özellikle Platon, Hristiyan inanc›n› yüz y›llarca büyük ölçüde etkilemifl. 12. Yüzy›l›n sonuna kadar… MS 200’den bafllayarak Rönesansa kadar uzanan süreçte Hristiyan din adamlar› taraf›ndan tiyatronun yasaklanmas›nda, fieytan›n Kilisesi olarak ilan edilmesinde Platon’un görüfllerinin de pay› olsa gerek. BD MART 2015 sürdürülmek isteniyor olmas›nda da yine Platon’un düflünce ve endiflesi hakim. Sadece bir farkla: Sürdürdükleri devlet düzeninin kendilerine sa¤lad›¤› ç›karlar›n gerçeklerin taklidinden zarar görece¤i korkusu… Ama korkunun ecele faydas› yok. Ayr›ca insanlar›n bu tür düflüncelerin pefline tak›ld›klar› günler de çok gerilerde kald›. Toplumlar›n, filozoflar›n kral, ya da krallar›n filozof oldu¤u güne kadar rahat ve huzur yüzü görmeyeceklerini söyleyen Platon’un ütopik Devlet’i hiçbir zaman gerçekleflemedi... Bilge devlet adamlar› taraf›ndan yönetilece¤imiz günler henüz ufukta görünmüyor… Ama Platon’un küçümsedi¤i demokrasi, o günlerden bu güne her fleye ra¤men çok yol ald›. anlay›fl›n›n geçirdi¤i bu evrimin her aflamas›nda en büyük pay bilim ve bilimi besleyen güzel sanatlar›n. Öncelikle de Tiyatronun! Ülkemizde Dünya Tiyatrolar Günü 1978 y›l›ndan bu yana kutlanmakta. ‹lk ulusal bildiri de Muhsin Ertu¤rul taraf›ndan kaleme al›nd›. Bu nedenle yaz›m› Türk Tiyatrosuna can ve yön veren onun bildirisinden bir al›nt› ile sonland›rmak istiyorum: Muhsin Ertu¤rul “…Derler ki, tiyatro üçüz do¤mufl bir sanat koludur: Yazar, oyuncu ve seyirci. Bunlar birbirinden ayr›l›rsa ortada tiyatro kalmaz. Oysa ben diyorum ki, günün en önemli sorunlar›n› ka¤›da aktaran yazar da, onlar› sahnede dile getiren sanatç› da sizin aran›zdan ç›km›flt›r. Onun için biz bir bütünüz. Teker teker düflüncelerimiz ayr› olabilir, ama dertlerimiz birdir.” ‹flte size demokrasi! Dünya Tiyatrolar gününüz kutlu olsun... • [email protected] 1-International Theatre Institute, 2-Aristoteles: MÖ 384-322, 3-Sokrates: MÖ 469-399 4-Platon: MÖ 427-347 B‹LGELERDEN SÖZLER "Kelimelerin gücünü anlamadan, insanlar›n gücünü anlayamazs›n." *** "Bilmeyen ve bilmedi¤ini bilen çocuktur. Ona ö¤retin. Bilen ve bildi¤ini bilmeyen uykudad›r. Onu uyand›r›n. Bilmeyen ve bilmedi¤ini bilmeyen aptald›r. Ondan sak›n›n. Bilen ve bildi¤ini bilen liderdir. Onu izleyin. " Konfüçyus 103 D ünyan›n en çok üreten yazar›n›n Balzac, en çok beste yapan›n da Mozart oldu¤u söylenir. ‹lk Ça¤ felsefecileri bilinmeden Marx ve Engels'i anlamak zordur. Einstein m› daha zekidir, Mozart m›? Mafyan›n kurucusu Medici Ailesi midir? Felsefenin yeniden canlanmas›na Higgs parçac›¤› m› neden oldu? Gustave Flaubert'in ünlü roman› Madame Bovary, ahlaks›zl›¤a teflvikten yarg›lan›rken, Dostoyevski'nin k›z› Sonya'n›n so¤uk alg›nl›¤›ndan ölmesi midir Karamazov Kardefller'i yaratan? Descartes'›n bir bale müzi¤i, Rousseau'nun bir senfoni bestelemesi matematik konusundaki dehalar›ndan m› kaynaklan›r? Bunlar› ve daha bir çok fleyi merak ediyorsan›z bu kitap tam size göre.. BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil MAFYANIN DO⁄UfiU 2 lk Bölümden Özet: 15. yüzy›l›n ortalar›nda Floransa, tefecilikle zengin olan ailelerin egemenli¤i alt›nda inliyordu. Bu aileler borçlar›n› ödemeyen müflterilerini ölümle cezaland›r›yor ve buna kimse müdahale edemiyordu. Sonunda flehrin yönetimi en zengin aile olan Mediciler’e geçmifl, Hanedan›n kurucusu Cosme de Medici’nin ölümüyle yönetim torunlar› Lorenzo ve Julien’e kalm›flt›. Diplomatik bir zekaya sahip Lorenzo, halkla aras›n› iyi tutarken kentin varl›kl› ve soylu ailelerine Floransa’y› dar ediyordu. Medicilere düflman olan Pazzi ailesi, mali durumu zorda olan Katolik Kilisesi’ne baflvurarak bir komplo giriflimi için ”kan dökülmemesi” flart›yla Papa’n›n r›zas›n› ald›... 26 Nisan 1478 gecesi Floransa’da Medicilerin saray›nda düzenlenen ziyafette her iki kardefle yönelik bir suikast planlanm›fl zay›f bünyeli Julien’in geceye kat›lamamas› nedeniyle katillerin plan› yar›da kalm›flt›... ‹ 105 BD MART 2015 uikast ekibi zamanlar›n›n giderek darald›¤›n›n fark›ndayd›. ‹fller uzad›kça, darbenin ortaya ç›kmas› da kolaylaflacakt›, zira bir çok insan bu darbeden haberdar olmufltu bile. Bir flekilde bunun Medicilerin kula¤›na gitmesi her fleyi altüst edece¤i gibi, kendi hayatlar›n› da tehlikeye sokuyordu. Medici ailesine yak›n insanlar; “gazetecilerle, sanatç›larla, siyasetçilerle bir toplant› yapal›m, Floransa’n›n, Roma’n›n durumunu konuflal›m, önerilerini alal›m. Medici ailesini yok etmek için bir hamle yap›l›yor, bunun engellenmesi gerek,” diye düflünebilirlerdi. Son bir flans önlerine düflüverdi: Ertesi gün ö¤leden sonra Sainte-Reparate Katedrali’nde yeni Kardinal dua edecekti. ‹ki Medici’nin buraya kat›lmamas› düflünülemezdi. Gerçi hep ayn› fley olmufl, “düflünülemeyen” fley bafllar›na gelmiflti, ama bu kez genç Julien’in de gelece¤ine kesin gözüyle bak›yorlard›. Lorenzo de Medici alt›nda can verirken, Baflpiskopos Salviatti de silahl› adamlar› ile harekete geçerek saray› iflgal edecekti. ¤leden sonra saat ikide kiliseye geldikleri zaman darbecileri bir sürpriz daha bekliyordu: Lorenzo oradayd›, ama Julien yine ortal›kta yoktu. Art›k kaybedilecek zaman kalmam›flt›. Francesco Pazzi K‹L‹SEDE DEHfiET Kilise içinde cinayet ifllemek her ne kadar hofl karfl›lanmasa da tanr› kat›nda, darbecilerin yapaca¤› fazla bir fley yoktu. Ama aralar›ndan buna itiraz eden de oldu: Suikast iflini üstlenen Montesecco özür dileyerek, art›k bu hareketin içinde olamayaca¤›n› belirtti. Onun yerine komploya dahil olan iki rahip, Antonio ve Stefano bu ifli üstlendiler. Suikast, kutsal flaraba ekme¤in band›r›ld›¤› anda gerçekleflecekti. Çanlar›n çalmas› harekete geçme iflareti say›lacakt›. Kilisede Lorenzo ile Julien hançer darbeleri 106 Julien de Medici BD MART 2015 Julien de Medici’nin öldürülüflü ile genç Bandini, kiliseden ayr›l›p Julien’i bulmaya gittiler. Julien evdeydi. Onunla hofl bir sohbete bafllad›lar, güldürdüler, yak›nlaflt›lar ve kiliseye birlikte gitmeyi önerdiler. Son derece so¤ukkanl›yd›lar. Macchiavelli onlar›n bu so¤ukkanl›l›klar› için daha sonralar› flöyle yazacakt›: “Gerçekten iktidara lay›k kiflilermifl.” onunda iki kardefli bir araya getirmeyi baflard›lar. Julien ve Lorenzo Medici kardefller en ufak bir kuflku bile duymaks›z›n ayini izlemekteydi. Bir kilisede, bir rahibin önünde, tanr›n›n evinde birinin baflka birini öldürebilece¤i ak›llar›n›n ucundan bile geçmiyordu. Rahip kutsal flarap kab›n› kald›rd›, çanlar çalmaya bafllad›. O anda Francesco Pazzi ve Bandini hançerlerini çektiler. Önce Bandini vurdu. Jülien darbeyi tam gö¤sünün ortas›na yemifl, sars›lm›fl, bir iki ad›m gerilemifl, sendelemifl ve yere y›¤›lm›flt›. Francesco hemen üzerine at›ld›, hançerini Julien’in vücuduna ac›mas›zca bat›r›p ç›kar›yordu. Bu arada kendinin de a¤›r biçimde yaralad›¤›n› neden sonra fark edecekti. Di¤er yandan Antonio ile Stefano da Lorenzo’ nun üzerine at›lm›fllard›. Lorenzo, kardefline göre daha uyan›k ve deneyimliydi. Pelerini ile gelen ilk sald›r›lar› savufltururken, bo¤az›ndan yaraland›, ama bu onu yere y›kmad›. ‹ki acemi katil Lorenzo’ nun direnifli karfl›s›nda duraksad›lar. Bu andan yararlanan kilisedeki Lorenzo’nun sad›k adamlar› hemen etraf›nda güvenlik çemberi oluflturdu. Ama bir anl›k tereddütten s›yr›lan Francesco ve Bandini hançerlerini rastgele savurmaya bafllad›lar. Bu arada Lorenzo’ nun sad›k adamlar›ndan Francesco Nori’yi öldürdüler. Lorenzo ellerinden kaçmay› baflarm›fl ve kilisenin güvenli bir odas›na s›¤›nm›flt›. DARBE BAfiARISIZLIKLA SONUÇLANIYOR Kilisedeki Lorenzo taraftarlar› soka¤a f›rlay›p, “Yetiflin, Lorenzo’yu 107 BD MART 2015 öldürmeye çal›fl›yorlar. Julien’i öldürdüler. Lorenzo’yu kurtar›n,” diye ba¤›rmaya bafllad›lar. Darbe baflar›s›zl›kla sonuçlanm›flt›. Halk Medicilerden yanayd›. ilisedeki bu dehflet anlar›ndan haberdar olan Baflpiskopos Salviatti, 50’ye yak›n silahl› adam›yla saraya s›zd›. Amaç Medici saray›n› ele geçirip iktidarlar›n› ilan etmekti. Demir kap›dan içeri girdiler ve en büyük hatalar›n› yapt›lar. Saray kap›s› ancak içeriden özel flifreyle aç›labiliyordu ve onlar da flifreyi bilmiyorlard›. Kendi kendilerini kapana k›st›rm›fllard›. Salviatti, adamlar›yla birlikte Floransa Valisi Petrucci’nin bulundu¤u yere ç›kt›. “Papa hazretlerinin emriyle tutuklusunuz,” dedi. Vali yan›t›n› adamlar›n› ça¤›rmakla verdi ve Salviatti’nin tüm adamlar› orac›kta bo¤azland›. Salviatti ise tutuklanm›flt›. Tam bu s›rada at›yla birlikte her fleyi düzenleyen yafll› Jacopo Pazzi saraya geldi. Ard›ndaki çapulcu ordusu “Özgürlük! Özgürlük!” diye ba¤›r›yordu. Macchiavelli, “Halk bu ça¤r›ya kat›lmad›,” diye yazar. “Zira Floransal›lar için özgürlük o s›ralarda hiçbir anlam ifade etmiyordu.” Meydanda toplanan kalabal›¤›n aras›nda kay›n biraderi Semiztori, yafll› Jacopo Pazzi’ye seslendi: “Bu ne rezalet Jacopo? Durma evine dön! Burada herkes en az senin kadar Floransa’n›n iyili¤ini ister ve özgürlüklerine düflkündür.” Bu sa¤duyunun sesiydi. Jacopo o an adamlar›n› da yan›na katarak 108 kentten uzaklaflt›. Suikast tüm kentte duyulmufltu. Genç Julien’in öldürüldü¤ü haberi Floransal›lar› adeta ç›lg›na çevirmiflti. Petrucci’nin emriyle Baflpiskopos Salviatti ile sa¤ kalan adamlar› çoktan saray duvar›na as›lm›flt›. Halk cesetleri yere indirerek parçal›yor ve m›zrak uçlar›na takarak kentte dolaflt›r›yordu. Floransa ç›ld›rm›flt›. Herkes “hainlere ölüm” diye naralar at›yor, kentin sokaklar›n› inletiyordu. Lorenzo ç›lg›nca alk›fllan›yor, balkona ça¤r›l›yor, o da balkona ç›karak sevgili Floransal›lara teflekkür ediyordu. Çocuklar bile Pazzi av›na ç›km›fllard›. Bu ailenin fertlerinden baflka, dostlar› ve hizmetçileri de öldürülüyordu. Köfleye buca¤a saklanan, kad›n ve köylü k›yafetiyle kentten kaçmaya çal›flan Pazzi mensuplar› tek tek yakaland›lar ve saray›n duvar›na as›ld›lar. uvardaki cesetler giderek art›yordu. Pazzi’lerin iki acemi rahibi Antonio ve Stefano da ayn› flekilde duvara as›ld›lar, ama as›lmadan önce kulaklar› ve burunlar› kesildi. Halk flimdi de Pazzilerin saray›na hücüm ediyordu. Julien’in BD MART 2015 katili Francesco bir odada, kendi baca¤›nda açt›¤› yaran›n ac›s›yla k›vran›yordu. Çevresinde toplananlar küfretmeye, yüzüne tükürmeye bafllad›lar. Francesco hiç ürkmeden, cesaretini yitirmeden etraf›nda toplananlara küstah bak›fllarla bak›yordu. Francesco’yu ç›r›lç›plak soyarak kent sokaklar›nda dolaflt›rd›lar. Francesco yine de metanetini kaybetmiyordu. Ne bir yak›nma, ne bir s›zlanma, küfür veya baflka bir fley. Yüzüne tükürenlerin gözlerinin içine dik dik bakmaya devam ediyordu. Saraya kadar götürdüler. Bir tarihçi, “‹pi boynuna, geçirdiler, sonra beline bir tekme vurup kale duvar›ndan afla¤› att›lar. Bofllukta bir süre salland›. Birkaç kez Baflpiskopos’un cesedine çarpt›, sonra bacaklar› titredi ve son kez gözlerini aç›p etraf›na bir bakt›. Ard›ndan da kendisine edilen küfürleri duyamaz oldu,” diye anlat›r. Sular Duruluyor Birkaç saat içinde genç Julien’in intikam›, hem de çok kanl› biçimde al›nm›fl, yüze yak›n kad›n, erkek, genç, yafll› yakalan›p as›lm›fl, bo¤azlanm›fl hatta paramparça edilmiflti. Yafll› Jacopo Pazzi kaçmay› baflarm›flt›. Appeninler geçidinde da¤ köylüleri taraf›ndan yakaland›. Kendisini bekleyen korkunç sondan en ufak kuflkusu bulunmad›¤› için üzerindeki tüm paralar› köylülere verip kendisini teslim etmemelerini, orac›kta öldürmelerini istedi. Ama bunlar boflunayd›. Saray muhaf›zlar›na teslim edildi. Floransa’ ya getirildi. 27 Nisan sabah› da as›ld›. Resmi makamlar cesedin önce Santa Croce’deki aile mezarl›¤›na gömülmesine izin verdiler, ama daha sonra ihtiyar Pazzi’nin hayaletinin ortal›kta dolaflt›¤› söylencesi karfl›s›nda mezar› yeniden aç›l›p, ceset ç›kar›ld› ve kentin çok uzaklar›nda bir yere, bofl bir alana b›rak›ld›. 17 May›s’ta ceset yeniden ortaya ç›kacakt›. Floransal› çocuklar Jacopo Pazzi’nin çürümek üzere olan cesedini bulumufllar, boynuna bir ip geçirerek kap› kap› dolaflt›rmaya bafllam›fllard›: “Aç›l›n, senyör Jacopo Pazzi geldi!” acopo Pazzi olay› böyle tüyler ürpertici olayla sürüp gidince hükümet ifle yeniden el koymak zorunda kald›. Sonunda ceset Rubaconte köprüsü üzerinde Arno nehrine at›ld› ve böylelikle bir daha geri dönmemek üzere Jacopo Pazzi’den Floransa kurtuldu. Katillerden yaln›zca biri, Julien de Medici’ye ilk hançeri saplayan Bandini bir yolunu bulup kaçm›fl ve ‹stanbul’a s›¤›nm›flt›. Ama Lorenzo onun izini bulmakta gecikmedi. Osmanl› Padiflah› Fatih Sultan Mehmet’ ten Bandini’yi iade etmesini istedi. Fatih, bir kilisede cinayet ifllemifl bu adam›n ba¤›fllanmamas› gerekti¤ini düflündü¤ünden Bandini’yi Lorenzo’ ya teslim etti. Darbe girifliminden tam bir y›l sonra 29 Aral›k 1479’da Bandini Floransa’da idam edildi. Lorenzo, Leonardo da Vinci’ den, bu idam sahnesinin resmini yapmas›n› istedi. Floransa’da çok kanl› bir dönem kapanm›flt›, ama kara bulutlar bir süre sonra yeniden Floransa semalar›nda kümelenmeye bafllayacakt›.• J [email protected] 109 11 değerli grafik ustamızın belge ve bilgileriyle yer aldığı Türk Grafik Tasarım Tarihi'ne önemli ölçüde ışık tutacak ilk ve tek kaynak kitabı. Kitapta yer alan Ebüzziya Tevfik, Kenan Temizan, Münif Fehim, ‹hap Hulusi Görey, Emin Bar›n, At›f Tuna, Mesut Manio¤lu, Mengü Ertel, Sait Maden Turgay Betil, Necati Abac› grafik sanatlar dünyamızın iz bırakan sanatçılarıdır. Bugünün olanaklarıyla karşılaştırılamayacak kadar güç koşullarda kendilerini yetiştiren bu isimler, sadece grafik değil, sanatın hemen her alanında önemli çalışmalar yapmışlardır. Grafik ve tasarımla ilgilenen, ilgi / sevgi duyan, meslek olarak icra eden herkesin arşivinde bulunması gereken bir kaynak eser... Alternatif Yay›nc›l›k: www.grafikkitaplari.com Robinson: www.rob389.com Analiz Yay›nc›l›k: wwwsatrancdukkanim.com Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r Devrime giden küçük ad›mlar: Ruby Bridges “‹nsanlar›n derilerinin rengine göre yarg›land›¤›” 1960’lar›n Beyazlar›n ABD’sinde, Yüksek Mahkeme devrim niteli¤inde bir okuluna kararla, siyahlar›n ayr›mc›l›¤a maruz kalmalar›n›n yasal giden ilk siyah dayana¤›n› ortadan kald›rm›flt›. “Eflit yurttafll›k” çocuk mücadelesinde bu devrimi hayata geçirmenin sorumlulu¤u ise 6 yafl›ndaki küçük bir k›z›n omuzlar›ndayd›… 896’da tarihin en utanç verici kararlar›ndan birine, Ayr› Ama Eflit (Separate But Equal) düzenlemesine imza atan ABD Yüksek Mahkemesi, farkl› ›rklara farkl› mekânlarda hizmet verilmesini uygun bulmufltu. Ayr›mc›l›k dönemini bafllatan bu karardan sonra siyahlar, beyaz Amerikal›larla ayn› okullarda okuyamad›klar›, ayn› sosyal alanlardan faydalanamad›klar›, otobüslerde 1 bile yerlerinin ayr›flt›r›ld›¤›, kulland›klar› lavabolar›n bile beyazlar›nkinden farkl› tutuldu¤u sanc›l› y›llar geçirdiler. Bu durum, yaflam›n her alan›nda ikinci s›n›f insan olarak hissetmelerinin yan›nda, s›kl›kla ezilmeleri ve alaya al›nmalar›n› da beraberinde getirdi. Irkç›l›¤›n en yayg›n oldu¤u Üstteki resim: Sanatç› Norman Rockwell’in, Ruby’nin güvenlik görevlileri aras›nda William Frantz’a do¤ru yürüyüflünü yans›tt›¤› ünlü eseri. 111 BD MART 2015 s›’yla ›rkç›l›¤›n yasal olarak sonland›r›lmas›na giden bu 11 y›ll›k mücadele döneminde, bu hareketin en az Du Bois, Malcolm X, Martin Luther King ve Rosa Parks kadar önemli bir baflka kahraman› ve öncüsü daha vard›: Ruby Bridges… ABD Yüksek Mahkemesi’nin Brown v. Board of Education Davas›’ndaki karar› 17-18 May›s 1954 tarihli gazetelerde. bu dönemde, çocu¤unun bir kamu okuluna kabul edilmemesi üzerine dava açan bir velinin itiraz›n› (Brown v. Board of Education Davas›) görüflen Yüksek Mahkeme, 1954 y›l›nda, yaklafl›k 60 y›l önce kendisinin oluflturdu¤u ‘Ayr› Ama Eflit’ düzenlemesinin ABD Anayasas›’na ayk›r› oldu¤una hükmetti. Ayr›mc›l›¤›n en önemli yasal dayana¤› böylelikle yerle bir oldu ve siyahlar›n yurttafll›k haklar›na kavuflma mücadelesinde kritik bir efli¤e gelindi. froamerikan sivil haklar hareketinin, tüm yurttafllar›n eflit olmas› gerekti¤ini savundu¤u ve 1964’teki Sivil Haklar Yasas› ile 1965’teki Oy Hakk› Yasa- A 112 TÜM S‹YAH ÇOCUKLAR ‹Ç‹N… Brown v. Board of Education Davas›’n›n görüldü¤ü y›l, Missisippi’de dünyaya gelen Ruby Nell Bridges, Abon ve Lucille Bridges çiftinin en büyük çocuklar›yd›. Babas›n›n yeni bir ifl bulmas› üzerine tafl›nd›klar› New Orleans’ta, kilise ve anaokuluna devam eden Ruby Nell Bridges, o günleri flöyle anlat›yor: “Mahkemenin karar›ndan sonra, New Orleans’taki kamu okullar› ›rk ayr›m›na son vermek zorunda kalm›fllard›. 1960 y›l›n›n bahar aylar›nda, anaokulundaki di¤er siyah çocuklarla birlikte, Eylül’de karma okula kimin gidece¤inin belirlendi¤i bir teste girdik. O yaz, ailem testi geçti¤imi ve birinci s›n›fa bafllamak üzere William Frantz Devlet Okulu’na kay›t için seçildi¤imi ö¤rendi. Annem için mesele yoktu ama babam ‘Bafl›m›za ifl al›yoruz’ diye tedirgindi. Hiçbir fleyin de¤iflmeyece¤ini ve siyahlarla beyazlar›n asla eflit muamele görmeyeceklerini düflünüyordu. Annemse benim gelecekte iyi bir mesle¤e sahip olabilmem için, bu yeni okulun daha iyi bir e¤itim imkan› sunaca¤›na BD MART 2015 inan›yordu. Sonunda annem babam›, riskli olmas›na ra¤men, yaln›zca kendi çocuklar› için de¤il, tüm siyah çocuklar için bu ad›m› atmalar› gerekti¤i konusunda ikna etti.” BEYAZLARIN OKULUNA G‹DEN ‹LK S‹YAH ÇOCUK 14 Kas›m 1960 Pazartesi, New Orleans’taki siyah çocuklar›n, beyaz çocuklarla ayn› okula bafllamalar›n›n ilk günüydü. Devlet okullar›na gitmeleri için seçilen 6 siyah çocuk vard›. ‹kisi eski okullar›nda devam etmek istediler, di¤er üçü de McDonough’a gideceklerdi. William Frantz Devlet Okulu yolunda Ruby Bridges yaln›zd›: “14 Kas›m sabah›, federal güvenlik görevlileri annemi ve beni befl blok ilerideki William Frantz’a götürdüler. Arabadaki güvenlik görevlilerinden birisi, okula vard›¤›m›zda iki görevli- Ruby korumalar eflli¤inde okuluna gidiyor. nin önümde, iki görevlinin arkamda yürüyerek beni koruyacaklar›n› söyledi. Okula var›nca annem, ‘Korkma’ dedi. ‘D›flar›da baz› üzgün insanlar olabilir ama ben yan›nda olaca¤›m.’ Arabadan indi¤imizde, insanlar ba¤›rmaya ve yumruklar›n› sallamaya bafllad›lar. Annemin elini tuttum ve kalabal›¤›n aras›ndan ilerleyen güvenlik görevlilerini okulun merdivenlerine Ruby okulunda protestolarla karfl›land› BD MART 2015 kadar takip ettim. Bütün günü, müdürün odas›nda oturarak geçirdik. Pencereden, bizi iflaret edip ba¤›rarak çocuklar›n› okul binas›ndan ç›karan beyaz aileleri görüyordum. O kargaflada, s›n›fa gitmem mümkün olmam›flt›.” OKULDA TEK BAfiINA... 6 yafl›ndaki Ruby Bridges’in, New Orleans’ta o güne dek yaln›zca beyazlar›n gidebildi¤i William Frantz Devlet Okulu’ndaki ilk günü olayl› geçmiflti. Ertesi gün güvenlik görevlileri yine Ruby ve annesini okula götürdüler. Okulun önünde toplanan k›zg›n kalabal›¤a bakmamaya çal›flan Ruby’nin ilgisini tuhaf bir durum çekti: “Birisi, tabut içindeki bir siyah bebe¤i elinde tutuyordu ve bu beni, bize ba¤›r›p ça¤›ran insanlardan daha çok korkutmufltu. Genç bir beyaz kad›n okul binas›n›n önünde bizi karfl›lad›. Gülümseyerek ‘Günayd›n Ruby Nell’ dedi. ‘Hofl geldin, ben senin yeni ö¤retmenin Bayan Henry.’ ‹yi birine benziyordu ama daha önce hiç beyaz bir ö¤retmenim olmad›¤› için ne hisse- dece¤imi bilemiyordum.” içbir ö¤retmen, Ruby’nin ö¤retmeni olmaya s›cak bakmam›fl, ikinci gün Boston’dan gelen Barbara Henry ise, Ruby’nin ö¤retmeni olmay› kabul etmiflti. Bayan Henry, tüm beyaz aileler çocuklar›n› okuldan ald›klar› için bombofl kalm›fl s›n›flardan birine götürdü¤ü Ruby’e, bir s›ra seçmesini söyledi ve alfabeyi ö¤retmeye bafllad›. Üçüncü gün ise, annesi Ruby’e onunla okula gidemeyece¤ini söyledi. Çünkü çal›flmak ve Ruby ile kardefllerine bakmak zorundayd›. Ruby’e, korktu¤unda dua etmesini de ö¤ütledi: “Okula giderken dua etmeye böyle bafllad›m. Ba¤›ran insanlar bana dokunacak gibi de¤illerdi. Duam benim koruyucumdu. Öfkeli kalabal›¤›n aras›ndan yürüyerek geçtikten sonra Bayan Henry’i görmek mutluluk vericiydi. Beni kucaklad› ve büyük ö¤retmen masas› yerine yan› bafl›mda oturarak ders anlatmaya devam etti. Günler boyunca, s›n›fta yaln›zca ben ve Bayan Henry ders yapt›k.” H Ruby okulundaki ilk günlerinde 114 PROTESTOCULAR DA YOKTU, GÜVENL‹K GÖREVL‹LER‹ DE… Bu s›rada sokak protestolar› artm›fl, flehrin her yerinde ayaklanmalar bafllam›flt›. Ailesi Ruby’i korumaya çal›fl›yordu ama BD MART 2015 Amerikan Baflkan› Barack Obama da, Ruby Bridges Hall’un kendisini 15 Temmuz 2011’deki ziyaretinde, Oval Ofis’te sergilenen tablonun önünde. bafllar›na gelen sorunlar›n, Ruby’nin o okula gitmesinden kaynakland›¤›n› da biliyorlard›. Ruby’nin babas› iflten at›ld›. Al›flverifl yapt›klar› bakkal›n beyaz sahipleri, bir daha dükkanlar›na gelmemelerini söyledi. Mississippi’ deki büyükanne ve büyükbaba bile zarar görüyordu. Çiftçilik yapt›klar› topraklar›n sahipleri, onlar› tafl›nmaya zorlad›. Haberlerde Ruby’nin ad›n› duyan, ülkenin dört bir yan›ndan insanlar, mektuplar ve ba¤›fllar gönderiyorlard›: “Bir komflumuz babama ifl buldu. Bizim için bebek bak›c›l›¤› yapan, evimizi protestoculardan korumak için göz kulak olanlar ve ben okula giderken araban›n arkas›ndan bizi izleyen destekçiler de vard›. Ailem, arkadafllar› ve komflular›m›z›n deste¤i olmasa katlanamazlard›. Ve ben de Bayan Henry olmasa, o y›l› atlatamazd›m. Yaln›zca ikimizin oldu¤u o s›n›fta, o yan›mdayken, d›flar›da olup biteni unutmay› baflard›m. Bana, entegrasyonu ve buna baz›lar›n›n neden karfl› oldu¤unu aç›klad›¤›n› hat›rl›yorum. ‘Bir kez belirli bir flekilde yaflamaya al›flm›fl insanlar›n de¤iflmesi kolay de¤ildir’demiflti Bayan Henry. ‘Baz›lar› daha iyisini bilmiyorlar ve onlar korkuyorlar. Ama herkes böyle de¤il.’ Yaln›zca alt› yafl›nda olmama ra¤men, ne demek istedi¤ini anlam›flt›m.” ün geçtikçe okulun önündeki protestocular›n say›s› azald›. Ve Ruby ertesi y›l okula devam etti¤inde, her fleyin bambaflka G Barbara Henry 115 BD MART 2015 William Frantz’a geliyorlard›. ‹lkö¤retim okulunu bitiren Ruby, yine karma bir liseden de mezun oldu ve ard›ndan da turizm e¤itimi ald›. 15 y›l boyunca turizmci olarak çal›flt›, evlendi ve dört erkek çocu¤u annesi oldu. ayan Henry ile geçirdi¤i o bir y›lda ö¤rendi¤i ve Martin Luther King’in hepimize ö¤retmeye çal›fl-t›¤›, “‹nsanlar› derilerinin rengine göre yarg›lamay›n” dersini hiç akl›ndan ç›karmayan Ruby Bridges Hall, y›llar sonra yeniden bir araya geldi¤i ilk ö¤retmeni Barbara Henry ile birlikte söylefliler yap›yor. Yaflam›n› ve yaflad›klar›n›, çocuklarla paylaflan Ruby Bridges Hall, geçmiflin derslerinden bugün neler ö¤renebilece¤imizi anlat›yor. Kurdu¤u Ruby Bridges Foundation isimli vak›fla da, yoksulluk, ›rkç›l›k ve e¤itim eflitsizli¤i konular›nda mücadelesini sürdürüyor. • B Ruby Bridges’in kurdu¤u Ruby Bridges Foundation isimli vak›f, e¤itim ve ›rkç›l›kla mücadele alan›nda çal›flmalar yap›yor. oldu¤unu gördü. Art›k protestocular da yoktu, güvenlik görevlileri de… Beyaz ö¤renciler okullar›na dönmüfllerdi ve üstelik siyah çocuklar da [email protected] B‹LGELERDEN SÖZLER "Adaletsizli¤i engelleyecek gücünüzün olmad›¤› zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremedi¤iniz bir zaman asla olmamal›!" Elie Wiesel "E¤er di¤er insanlardan benim için birfleyler yapmalar›n› bekleseydim hiç birfley yapamazd›m." Isaac Newton "Kendi kendinin efendisi olmayan bir kimse özgür de¤ildir." 116 Claudius Gezdikçe Gördükçe BD MART 2015 ‹zlen fien Toker Villa Melzi BAHÇELER‹ ÖYLE B‹R BAHÇE K‹, havuzunda akan, huzur veren su sesi Franz Liszt’in bestelerinde gizli... Ç›nar a¤açlar› gölün kenar›na, Dante’nin sonsuz aflk› yans›tan m›sralar›ndaki kelimeler gibi, yan yana dizilmifl... Çiçeklerin, yapraklar›n ve gölün renkleri bir ressam›n paletinden ç›km›fl sanki. talya’n›n Como Gölü k›y›s›nda, Bellagio’daki Villa Melzi bahçeleri yüzy›llard›r do¤an›n göz al›c› renklerini sade bir tasar›mla sunarak sanatç›lara ilham vermeye devam ediyor. Bir zamanlar Melzi ailesini, Liszt ve Stendhal gibi konuklar› a¤›rlayan villan›n bahçesi, bu bölgede ‹ngiliz stilinde yap›lan ilk bahçe olma özelli¤ini tafl›yor. ‹ Villa Melzi, Lodi Dükü ve Napolyon zaman›nda ‹talya Cumhuriyetinin baflkan yard›mc›s› olan Francesco Melzi d’Eril’in Bellagio’daki yazl›k konutu olarak infla edilmifl. Mimar ve dekoratör Giocondo Albertolli taraf›ndan neo-klasik tarzda yap›lan villa 1808-1810 y›llar› aras›nda tamamlanm›fl. Birçok ‹talyan ressam ve heykeltrafl›n eserleriyle dekoras117 yonu zenginlefltirilen villan›n bahçesi, mimar Luigi Canonica ile botanik uzman› Luigi Villoresi taraf›ndan tasarlanm›fl. Farkl› a¤aç türleri, ender bulunan egzotik bitkiler, kamelyalar ve heykellerle dolu bahçe, e¤imli bir flekilde göl k›y›s›ndan villan›n en üst noktas›na do¤ru uzan›yor. Bahçedeki küçük tepeler, iniflli ç›k›fll›, kavisli patikalar alan›n daha genifl alg›lanmas›n› sa¤layacak bir boyut yarat›yor. 29 Mart-30 Ekim döneminde 9.30-18.30 saatleri aras›nda ziyarete aç›k olan bahçede Nisan ve May›s aylar›nda açelyalar ve orman gülleri aç›yor. Dev maz›, Japon sedir, P›rnal mefle, Florida servi, Japon akçaa¤aç, dev Kalifornia Sekoya/k›z›la¤aç, oryantal ladin, cüce palmiye, zeytin, ç›nar, mefle, k›rm›z› kay›n, ginkgo biloba, kafur, çam, bambu, manolya, mimoza ve nilüferler gibi 58 çeflit farkl› a¤aç ve bitki bulunan bahçe göl manzaras› ve farkl› tarzdaki heykelleriyle romantik bir ortam sunuyor. illa binas› halka aç›k olmasa da, bahçenin Bellagio merkezi taraf›ndaki giriflindeki gifleden ald›¤›m bilet, bahçeyi, neo-klasik tarzdaki flapeli ve limonluktaki müzeyi gezmemi sa¤l›yor. Göl kenar›ndaki patikadan biraz yürüyünce soldaki a¤açlar›n ard›ndaki havuzu görüyorum. Oryantal bahçe denilen nilüferlerin oldu¤u büyük bir havuzun etraf›ndaki bu bölüm, a¤aç ve bitkile- V Seralar BD MART 2015 Oryantal Bahçe rin Como gölü manzaras›n› gizledi¤i ender noktalardan biri. uyun üzerindeki küçük köprüden geçiyorum. Etraf›mda irili, ufakl› çok farkl› renklerde bitkiler ve a¤açlar var. Yeflil, sar›, turuncu ve k›rm›z› renkli yapraklar birbirine sar›lm›fl sanki. A¤açlar›n yapraklar›, onlar›n su üzerindeki yans›malar› ve sudaki bitkilerin görüntüsü birbirine kar›fl›yor. Hangi görüntü gerçek, hangisi yans›ma zor ay›rdediliyor. Yeniden göl kenar›ndaki patikaya dönüp dev a¤açlar›n yan›ndan villaya do¤ru devam ederken Ma¤ribi Köflkü’ne geliyorum. Mavi-beyaz renkleriyle çok zarif görünen bu küçücük yap›n›n önündeki bankta genç bir çift gölün manzaras›n› seyrediyor. T›pk› bir zamanlar burada çay S Ma¤ribi Köflkü içip müzik dinleyen Melzi ailesinin ve villada konuk olan Franz Liszt’in yapt›¤› gibi. Romantik ak›m›n öncüsü olan Liszt’in Dante Sonat› adl› eserini bestelerken buradaki “Dante ve Beatrice” heykelinden ilham ald›¤› düflünülüyor. Bu bahçeyi çok seven Liszt, 20 Eylül 1837 tarihinde Bellagio’dan gönderdi¤i bir mektuba flu sat›rlar› yazm›fl; “‹ki mutlu afl›¤›n öyküsünü 119 BD MART 2015 Ç›nar a¤açlar› yazarsan›z, onlar› Como gölü k›y›s›na yerlefltirin. Cennet taraf›ndan bu derece kutsanm›fl baflka bir yer bilmiyorum; aflk hayat›n›n güzelli¤inin bu kadar do¤al göründü¤ü baflka bir yer görmedim.” Dante’nin Beatrice’e, Liszt’in Marie d’Agoult’a aflk›n› hat›rlay›nca burada yanyana duran iki büyük selvi a¤ac›n›n da afl›klar› temsilen orada bulundu¤unu düflünüyorum. O s›rada küçük bir k›z çocu¤u, annesinin elini b›rak›p, dallar› ve yapraklar› yere de¤ecek kadar sarkm›fl büyük çam a¤ac›n›n yan›ndan villaya do¤ru kofluyor. Göl k›y›s›ndaki yürüyüfl yolunun kenar›na s›ralanm›fl, flemsiye gibi budanm›fl a¤açlar›n alt›nda annesini bekliyor. Bu budama flekliyle a¤açlar dallar› alt›nda oturanlara gölge ve serinlik yaparken, bahçenin yüksek bölümünden de göl manzaras›n›n görünmesi sa¤lanm›fl. Solda yukar›da kalan düzlük alan karfl› k›y›daki Tremezzo’dan Villa Carlotta’ ya kadar güzel bir göl manzaras› sunan, içinde oturma alan› olan bir balkon gibi tasarlanm›fl. Alt›ndan yürüdü¤üm ç›nar a¤ac› dizisinin ilk bölümü villan›n önündeki havuzlu BD MART 2015 alanda bitiyor. Villa binas› ve ön cephesi oldukça basit ve sade tasarlanm›fl, giriflteki merdivenlerin kenar›nda dört aslan heykelleri bulunuyor. Önündeki alanda ise göle do¤ru uzanan bir teras, nilüferlerin oldu¤u küçük f›skiyeli bir havuz ile köflelerde heykelt›rafl Guglielmo della Porta’n›n yapt›¤› Apollo ve Meleagro’yu temsil eden iki mermer heykel yer al›yor. illan›n önünden devam eden tafll›k patika sa¤daki küçük iskeleyi geçip, bahçenin güney s›n›r›ndaki Melzi flapeline ulafl›yor. ‹çinde freskler ve heykeller olan flapelden yürüyünce Loppia giriflinin yan›ndaki bambu korusuna geliniyor. Bahçenin di¤er kap›s›na do¤ru dönen patika bir terasa yerlefltirilmifl cam sera evlerin yan›ndan geçerek limonlu¤a devam ediyor. Bir zamanlar k›fl aylar›nda narenciye a¤açlar›n› koruyan limonluk, flimdi Napolyon döneminden tarihi eflyalar›n, arkeolojik bulun- V tular›n ve iki Rönesans freskinin sergilendi¤i bir müze olarak kullan›l›yor. üzenin önündeki yoldan yürüyerek bu kez göle daha yukar›dan bak›yorum. Akl›ma Stendhal’in notlar› geliyor. Yazar Stendhal, Villa Melzi’de kal›rken 1817 tarihli notlar›na flu sat›rlar› yazm›fl: “‹kinci kattaki bir odada kendimi izole ediyorum, oradan dünyada var olan Napoli körfezinden sonraki en güzel manzaraya bak›yorum.” Farkl› a¤açlar›n yan›ndan ve gölgesinden yürüyerek k›vr›la k›vr›la afla¤›ya do¤ru inen patikay› takip edince yeniden Oryantal bahçeye geliyorum. Alçalan günefl ›fl›klar› sihirli bir f›rça gibi a¤açlar› farkl› renklere boyarken tüm bahçelerin t›pk› bu bahçe gibi yüzy›llar boyunca korunmas›n›; beste, resim, heykel, fliir ve öyküler gibi nesilden nesile ulaflmas›n› diliyorum. • M [email protected] 121 Gülen Düflünceler Yazan: ‹lkay Erdem Resimler: Ça¤dafl Güner Horoz çok hakl› enç flairler ve fliir heveslileri, yazd›klar› fliirleri ya da fliir denemelerini, “fiairlerin büyük üstad›” olarak tan›nan ünlü flair Yahya Kemal’e okumak için bir olanak ararlar ve bulduklar› ilk anda da bundan yararlan›rlar, fliirlerini bir anda üstada okurlar, onun görüfllerini sorarlard›. Bu olana¤› arayan “fiair aday›” gençlerden biri, birgün büyük üstad› yolda yürürken görünce önüne ç›kt› ve bir ç›rp›da kendisine, sonu flu dizelerle biten fliirini okudu: “Rehgüzar›mda (yolumun üstünde) bir garip horoz/ Sanki ediyordu benimle istihza (alay).” Yahya Kemal, yolunu kesen ve sonra da okudu¤u fliirini nas›l buldu¤unu soran “fiair aday›”na öfkesini de, fliiri hakk›ndaki görüflünü de, flu k›sa yan›t›yla belirtti: “Horoz çok hakl›.” G Yahya Kemal Benden Âlâ Dâhi Var m›d›r Bu Memlekette? öneminin önemli yazarlar›ndan Cenap fiahabettin (1870-1934), Hicaz’a gitti¤inde Vali Ratip Pafla’y› ziyaret etmiflti. Ratip Pafla sohbetin bir yerinde ünlü yazara “Bizim Devlet-ül Aliyeyi Osmaniye’de size göre kimler ‘Dâhi’dir?” diye bir soru sordu ama, Cenap fiahabettin’in s›ralad›¤› isimlerden hiçbirini be¤enmedi. Elini sallayarak “Geç onlar›, geç, geç” dedikten sonra, kendi sorusuna kendi yan›t verdi: “Bu koskoca Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda yaln›zca bir dâhi vard›r, o da benim.” Ve gülümsemeyerek, yan›t›n›n gerekçesini aç›klad›: “Dinle de hak ver bana, Üstad” dedi. “Bahriye Mektebi’nden dümenci olarak mezun oldum; yani mektebi sonuncu olarak bitirdim. Bana kaptanl›k görevi verselerdi, gemiyi ilk seferinde karaya oturturdum. Bu yüzden, bana bir gemi teslim edemediler ama koskoca Hicaz Vilayeti’ni teslim ettiler ve beni vali olarak Hicaz’a gönderdiler. Hicaz’› karaya oturtmam tehlikesi yoktu ama buras›n›n durumu da ortada... Nedense, yine de kimse sesini ç›karm›yor... Dönem arkadafllar›m henüz bu y›l kola¤as› (yüzbafl›) D BD MART 2015 oldular, bak ben iki y›ld›r burada Devletlû Ratip Pafla Hazretleri olarak vailik yap›yorum. fiimdi söyle Üstad, benden ala bir dâhi var m›d›r bu memlekette?...” Hristiyand›r Üstelik Papaz›m›zd›r da air doktor ve düflünür R›za Tevfik (18691949), e¤itim bakanl›¤› da yapm›fl bir devlet adam› olmas›na karfl›n, “Filozof R›za” olarak an›lmaktan çok hofllan›rd›. Derin bir din bilgisine de sahip olan “Filozof R›za” ya bir flair dostu birgün, flu dörtlükle tak›lm›flt›: “Feylezofum R›za Tevfik R›za’›m, dinsizim sanma, / Dini ö¤rettim kendi babama, Her konuyu bildi¤imi san›r›m ama/ S›rat köprüsünü bir soray›m hocama.” Filozof R›za, yaflam›n›n Osmanl› döneminde birgün Ramazan’da yemek yerken polislerce yakalan›p gözalt›na al›nm›flt›. Polislerin elinden kurtulabilmek için bir Hristiyan oldu¤unu söyledi ama pek inand›r›c› olamad›. Polisler, tan›d›klar› bir Hristiyan vatandafl› getirdiler ve yakalad›klar› kiflinin Hristiyan olup olmad›¤›n› anlamas› için ondan yard›m istediler ve ikisini bir odaya kapatt›lar. Yar›m fi saatlik görüflmeden sonra Hristiyan vatandafl, karakoldaki polis dostlar›na kesin karar›n› bildirdi: “Bu kifli kesinlikle Hristiyand›r” dedi ve ekledi: “Üstelik uzun y›llar papazl›¤›m›z› bile yapm›fl, derin bilgili bir Hristiyan’d›r...” "Eflek" Gazetesi "Malum" Olunca eflrutiyet döneminde, Filozof Baha Tevfik öncülü¤ünde yay›mlanan “Eflek” adl› mizah gazetesi, 1910 y›l›nda kapat›lmadan önce ünlü hiciv ustas› fiair Eflref’ten yaz› istemiflti. Valilik de yapan fiair Eflref, sonras›n› kendi anlat›yor: “Efleklikle hiç münasebetim olmad›¤› halde bu gazete benden bir yaz› istedi. Yaz›y› gönderece¤im s›rada gazete kapat›ld›. Gazeteyi ç›karanlar bu kez de “Mâlum” ad›yla yay›mlad›lar. Ben de yaz›m› de¤ifltirdim, onlara flu k›t’ay› gönderdim: Her günün takvimi bir baflka musibet gösterir/ Kalmam›fl bir günü fele¤in u¤ursuz olmad›k./ Talihim bu, yaln›z ben bilinmez kald›m âlemin / Kalmad› akran ve emsalimde “Mâlum” olmad›k.” fiair Eflref M 123 fiimdiki Zaman Can Pulak ‹ztuzu Kurtuldu Ama... ›llardan sonra ilk defa çevre konular›nda dil dökmekten usand›¤›m Ankara’dan memnun ve mutlu dönüyorum. Nihayetinde çevreye gönül verenleri dinleyen, söylediklerini anlayan ve destek isteyen bir Bakanla karfl›laflt›m. Siyasetçi olmas›na ra¤men gerçekçi, pratik yaklafl›m yönü güçlü ve bilgiye, tecrübeye de¤er veren biri… Konuya teflekkürle girmek istiyorum. Hem çevrenin, hem de denizlerin akil insanlar›n› önemseyip onlar› dinleyen, bürokratlar› ile tan›flt›ran Bakan ‹dris Güllüce’ ye, hem de Sadun Boro ve Meriç Köyatas› gibi de¤erleri bir araya getirerek, çevre konular›n› ciddi bir flekilde sahiplenen Fatih Çekirge’ye yürekten teflekkür ederim. Sadun Boro ile koylarda, ormanlada dolafl›rken çevre mücadelesine arkam›zdan kimsenin gelmemesine çok üzülür, gelecekten endifle ederdik. fiimdi görüyoruz ki, ayn› azim ve kararl›l›kla bir Fatih Çekirge, bir Meriç Köyatas› geliyor. Buna nas›l memnun ve mutlu oldu¤umuzu anlatamam. Dileriz ki, onlar da ülkemizin do¤al güzelliklerini, deniz ve koylar›n›, ormanlar›n›, göl ve akarsular›n› koruyacak genç Türkiye sevdal›lar›n›, do¤a savaflç›lar›n› yetifltirirler, yol gösterirler. ‹nflallah bu bayrak yar›fl› Y 124 aksamadan sürer de, çevre sorunlar›m›z art›k sahipsiz kalmaz. Ülkemizde çevreyle ilgili pek çok vak›f, kurum ve dernek var. Onlar da ellerinden geldi¤ince gayret sarfediyorlar ama, pek seslerini duyuram›yorlar. Onun için çevreciler kucaklaflmal›, haberleflmeli, güçlerini tek noktada toplamal›d›rlar. Kiflilerin de¤il, ülkenin ç›kar› için yap›lan mücadeleler birgün mutlaka hedefine ulafl›r. Bunu da belirtmekte yarar görüyorum. Ç evre Bakan› Güllüce’nin nazik Ankara davetine kat›lan sivil amiralimiz Sadun Boro, Fatih Çekirge, Meriç Köyatas› ve ben, kaplumba¤a do¤umevi say›lan ‹ztuzu sahili ile Kisebükü koyunun ticari yat›r›m ve faaliyetlere kapat›lmas› talebinden baflka, Gökova ve Hisarönü körfezleri ile Göcek, Ölüdeniz ve Fethiye sahillerinin de, geleceklerinin teminat alt›na al›nmas›n› ve yat turizmi yap›lan koylara el sürülmemesini istedik. Bunun için haritalar üzerinde ortak bir çal›flma yap›lmas›n› ve mavi yolculuk s›n›rlar›n›n bir daha zorlanmayacak flekilde güvenceye al›nmas›n› önerdik. Bununla da kalmad›k, madencilerin ormanlara, HES ve RES’lerin akarsular›m›za, dere ve çaylar›m›za zarar vermemesi BD MART 2015 gerekti¤ini de söyledik. Evet, Türkiye’ nin kendi kaynaklar›n› kullanmama gibi bir lüksü olamazd› ama, bunu orman ve akarsular›na böylesine büyük zararlar vermeden, do¤a facialar›na sebep olmadan da yapabilirdi. Çevre Bakan› hepimizi dikkatle dinledi, notlar ald› ve çok özetle flunlar› söyledi: ”Bakanl›¤›m›z›n ifli zor. Sahil ve ormanlarda tahsisleri baflka bakanl›klar yap›yor, ama daya¤› biz yiyoruz. Zarar› yok, h›rpalanal›m ama çevre de korunsun. ‹ztutu iflini çözdük. Buray› Mu¤la Üniversitesi’ne devredece¤iz. Kumsal› da flezlong ve flemsiyelerden bile temizleyece¤iz. Kisebükü ifli pek kolay görünmüyor. Yasal bütün izinleri al›nm›fl. Buraya da bir çare aramak ve bulmak gerek. Koylar› elbette koruyal›m. Zaten yeni bir koruma plan› üzerinde çal›fl›yoruz. Gelin siz de destek olun. Haritalar üzerinde çal›flal›m ve koruma alanlar›n› sabitlefltirelim. Sahillerdeki kaçak yap›lara göz yummayaca¤›z. fiimdi insans›z hava arac› da al›yoruz. Tüm yap›laflmay› an›nda tespit edip, kaça¤› engelleyece¤iz.’’ Samimi bir yaklafl›md› bu. Çevre Bakan› elefltirilere de¤er veriyor, yanl›fl varsa birlikte düzeltilmesini öneriyor ve pratik çözümler üreterek, süratli kararlar al›yor. Elbette bu kararlar sevindirici ama hayata geçifline dikkat etmek laz›m. Ankara toplant›s›nda detaylara pek inemedik. Ama ‹ztuzu operasyonundaki eksikleri göz ard› etmemeliyiz. Bakanl›k kumsal› ve kaplumba¤alar›n korumas›n› Mu¤la Üniversitesi’ne devretti ama burada y›llarca çal›flan Pamukkale Üniversi- tesi ne olacak? fiezlong, flemsiye ve büfe kalkarsa, yaz›n o müthifl s›ca¤›nda millet ne yapacak? Yiyecek ve içece¤ini beraberinde getirirse, bu sefer de kumsal çöplü¤e dönecek. Bu ‹ztuzu’na gidip, son halini gördükten sonra çözümü kolaylaflt›racak önerileri yazabilirim. Ama, kafl yapal›m derken göz ç›karmayal›m. ‹ztuzu karar›nda yerel dengeleri yok saymayal›m ve turizme zarar verebilecek davran›fllardan kaç›nal›m. u¤la Üniversitesi orada ne yapmal›d›r, denize girecek olanlar›n yiyecek-giyecektuvalet ve dufl ihtiyaçlar› nas›l karfl›lanmal›, güvenlik ve temizlik nas›l sa¤lanmal›d›r? Özel Çevre’nin ahflaptan yapt›¤› büfe ve dufllar, sonradan Belediye taraf›ndan çal›flt›r›ld› ve ihtiyaçlar› da büyük ölçüde karfl›land›. Buna benzer bir model gelifltirilebilir. Çok önemli bir baflka husus da, çevre konular›n›n mutlaka siyasetten uzak tutulmas› ve milli menfaatlere paralel bir çizgide de¤erlendirilmesidir. Bu baflar›l›rsa, sadece ‹ztuzu ve Kisebükü de¤il, ülkemizin tüm do¤al de¤erleri de kurtulmufl olur. ‹yiniyet problemlerin en güçlü ilac›d›r. fiimdilik Çevre Bakanl›¤›’n›n bu iyi niyetiyle tan›flt›¤›m›z için memnunuz. ‹nflallah herkesi tatmin edecek güzel kararlar al›n›r ve uygulan›r. Kisebükü ile korunacak koylar ve yatç›l›¤›n sorunlar› üzerinde durmaya devam edece¤iz… Kisebükü nas›l kurtulur? Onu da bir baflka yaz›mda anlataca¤›m. • M [email protected] 125 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay Lincoln Suikast› Aç›k Art›rmada 1 katil hakk›nda ç›kar›lan tutuklama emri ise 21 bin 250 bin dolara sat›ld›. 2 Özçekim ‹çin Bir Ülke Ayakland› Kâinat Güzeli yar›flmas›na haz›rlanan Lübnan güzeli Saly Greige ile ‹srail güzeli Doron Matalon’un ayn› karede bulunmalar›, ortal›¤› kar›flt›rd›. Lübnanl›lar sosyal medyada, Saly’e tepki ABD’nin en çok sevilen liderlerinden biri olan Abraham Lincoln’a ait eflyalar, Dallas’taki aç›k art›rmada yaklafl›k 800 bin dolara sat›ld›. Suikast sonucu ölen eski Baflkan›n bir tutam saç› 25 bin dolara sat›l›rken, Amerikan ‹ç Savafl›’n›n “iyi gitmedi¤ini” itiraf etti¤i mektup ise al›c› bulamad›. Lincoln’un katili John Wilkes Booth’un imzas›n›n bulundu¤u bir mektup, 30 bin dolara, 126 BD MART 2015 ya¤d›rd›. Greige ise gelen bu tepkiler üzerine kendisini savunmak zorunda kald›. Güzellik yar›flmas› adaylar›, tepkilere üzüldüklerini; politikan›n bu yar›flman›n d›fl›nda b›rak›lmas› gerekti¤ini söylediler. Papa’y› fiafl›rtan Soru 3 Filipinler’in baflkenti Manila’da ö¤rencilere hitap eden Katoliklerin lideri Papa Franciscus, 12 yafl›ndaki tepkisini çekti. Polonya Sa¤l›k Bakanl›¤›, cinsel iliflkiden sonra kullan›lan ve gebeli¤i önleyen hap›n, k›sa sürede reçetesiz sat›labilece¤ini aç›klam›flt›. Polonya Piskoposlar Konferans›’nda hap›n kullan›m›n›n embriyonun ölümüne neden oldu¤u için “büyük bir günah” oldu¤u ve bunun da hukuken cezai iflleme tabi tutulmas› gerekti¤i söylendi. 5 Glyzelle Palomar’›n sorusuna yan›t vermekte zorland›. Ailesi taraf›ndan terk edilen ve bir kilisede yaflayan Palomar, Papa’ya “Bir sürü çocuk uyuflturucuya bulafl›yor, seks iflçisi olarak çal›flt›r›l›yor. Tanr› neden bizlerin bafl›na bunlar›n gelmesine izin veriyor?” diye sordu. Papa Franciscus ise, Palomar’a sar›larak “Çocuklar hiçbir fleyin suçlusu de¤il” dedi. 4 Ertesi Gün Hap›na Kilise Tepkisi Polonya hükümetinin “ertesi gün hap›n›n” reçetesiz sat›lmas›na izin veren düzenlemesi Katolik Kilisesi’nin Ifi‹D’den Kaçan Kad›nlar Ifi‹D’in rehin ald›¤› 3 bin kad›ndan yaklafl›k 400’ü kaçarak, kurtulmay› baflard›. Ancak bu kad›nlar›n önemli bir k›sm›, cinsel istismara u¤rad› ve hamile b›rak›ld›. Kimisi bunu aç›kça dile getirip kürtaj olmak isterken, ço¤u kad›n toplumdan gelecek tepkilerden çekinerek hamile oldu¤unu gizliyor. BD MART 2015 Irak’ta yasalara göre kürtaj yasak. Bu nedenle baz› milletvekilleri, yaflanan istisnai durum için kürtaj›n serbest b›rak›lmas›n› öngören yasa tasar›s›n› haz›rlad›. 6 7 Kraliyet Saray›’na ‹zin Yok Saç Bir Gecede Beyazlar m›? Kaptan Pilot Eric Moody’nin kulland›¤› uça¤›n dört motoru birden durmufl; Jakarta havaliman›na acil inifl Katar Kraliyet ailesinin Londra’da saray yapma plan› bir belediye memuruna tak›ld›. ‹ki malikâneyi alarak 200 milyon sterlin (731 milyon TL) de¤erinde saray yapmay› planlayan eski emir ve efline, Westminster belediye meclisi planlama memuru Matthew Rees, kent planlamas›na uygun olmad›¤› gerekçesiyle ‘hay›r’ yan›t› verdi. yapmak zorunda kalm›flt›. Moody’nin k›sa sürede bütün saç› a¤arm›fl. Fransa kraliçesi Marie Antoinette, 37 yafl›nda giyotine gitmeden bir gece önce saçlar›n›n beyazlaflt›¤› söylenir. ‹ngiliz avukat Thomas More’un da 1535’te idam›ndan hemen önce saçlar›n›n a¤ard›¤› rivayet edilir. Bu y›l kimya alan›nda Nobel ödülü alan Robert Lefkowitz’in önderli¤indeki bir ekibin yapt›¤› bir araflt›rmada, kronik stresin DNA’da hasara neden olan bir mekanizma yaratt›¤› ve bunun saç a¤armas›na yol açabilece¤i tespit edildi. 128 8 Görünmez Erkek Arkadafl Invisible Boyfriend adl› bir uygulama, ücreti karfl›l›¤›nda size sanki erkek arkadafl›n›zm›fl gibi SMS mesajlar› gönderiyor, telefona ça¤r› b›rak›yor ve el yaz›s›yla yaz›lm›fl notlar gönde- BD MART 2015 riyor. Uygulama sevgilisi varm›fl izlenimi uyand›rmak isteyenleri, sevgilisini k›skand›rmaya çal›flanlar›, ya da rahats›z edilmek istemeyenleri hedef kitle olarak seçmifl. Uygulamay› sat›n alan kifli “görünmez erkek arkadafl›”n›n ismini, yafl›n›, foto¤raf›n› ve kiflisel özelliklerini kendi belirleyebiliyor. 9 10 Sosyal Medya Tugay Kuruyor Zay›flama Hap›na 9 Milyon Ceza Ünlü sa¤l›k program› Dr. Oz Show’u yapan Mehmet Öz’ün tan›tt›¤› yeflil kahve çekirde¤i zay›flama haplar›n›n ‹ngiliz ordusu, sosyal medya kullanarak psikolojik operasyonlar yapacak tugay seviyesinde yeni bir birim kuruyor. Tugayda görevli tüm askerler, Twitter ve Facebook gibi sosyal a¤ araçlar›n› kullan›p savafl zaman› halk üzerinde psikolojik operasyonlar yapacaklar. Böylece hem düflmanlar›n propagandalar›na yan›t verilmesi hem de savafl bölgesinde halk›n ‹ngiliz ordusuna destek vermesi hedefleniyor. 11 sat›fl› yasakland› ve flirketlere ceza kesildi. ABD Senatosu’nun Federal Ticaret Komisyonu’nun yaz›l› aç›klamas›nda, yeflil kahve çekirde¤i haplar› konusunda ilaç flirketi ve Mehmet Öz aras›nda promosyon anlaflmas› yap›ld›¤›; haplar›n Dr. Oz Show’da “mucize hap, diyet yapmadan zay›flay›n” gibi ifadelerle tan›t›larak tüketicilerin yan›lt›ld›¤› vurgulan›yor. Bill Gates ve Yapay Zekâ Microsoft’un kurucusu Bill Gates, yapay zekân›n yaratt›¤› tehditten kayg› duyulmas› gerekti¤ini söyledi. Microsoft Research’un yöneticilerinden Eric Horvitz ise, yapay zekây› temel bir tehdit olarak görmedi¤ini ve ekibinin dörtte birinin yapay zeka üzerine çal›flt›¤›n› söylemiflti. Gates “Önce makineler bizim için çok ifl yapacak ve süper zeki olmayacak. Sonraki y›llarda zekâlar› endifle yaratacak kadar güçlenecek.” dedi. [email protected] 129 UFAK TEFEK B‹LG‹LER Ekmek yap›m›nda kullan›lan maya, ilk kez 2. Dünya Savafl›’nda ekme¤i uzun süre saklayabilmek üzere gelifltirildi. Sabahat Önen Yaprakl› a¤açlardan oluflan bir bölgede 50 kufl türü yaflar. Eyfel Kulesi’nin yeniden boyanmas› 7 y›l sürmektedir Kanada'da her 100 kifliye 94.3 bilgisayar düflmektedir. Gerçek Sadakat Penguenler sadece Güney kutbunda yaflarlar. Hayat› boyunca ayn› efle ba¤l› kalan tek hayvan, ku¤udur. 1 otomobil 1 litre benzin ile atmosfere 1,55 Kg karbondioksit b›rak›r. Dünyada kifli bafl›na tüketilen ortalama enerji miktar›; OECD ülkelerinde 4,360 Kgep, AB’de 3,690 Kgep Türkiye’de ise 1,000 Kgep düzeyindedir. 130 GÜLMEK ÖMÜR UZATIYOR ‹çten gülen insanlar daha uzun yafl›yor S›cak su so¤uk sudan daha çabuk donar. SOSYAL YARGI ‹nsanlar›n %80’i, di¤er insanlar› sosyal a¤lardaki profil foto¤raflar›na göre yarg›lamaktad›r. BD MART 2015 YASAL DÜELLO Paraguay'da düello yapmak kay›tl› kan ba¤›fllay›c›s› olmak kofluluyla yasald›r. YANARDA⁄ ÜLKES‹ Endonezya adeta yanarda¤lar ülkesidir. Yanarda¤lar›n 129'u aktif durumdad›r. Dünyan›n en uzun kesintisiz s›n›r›: ABD-Kanada s›n›r›d›r. Anton Pavloviç Çehov (1860-1904) Rus tiyatro yazar› ve modern k›sa öykülerin kurucular›ndan olan Çehov bir doktordur. Zor koflullar alt›nda geçen çocukluk y›llar›n› hikayelerinde görebilmek mümkündür. Çehov’un tiyatro sevgisi çocukluk y›llar›nda bafllad›. Bu denli ara vermesine ra¤men e¤itimini almak için her türlü çabay› göstererek t›p fakültesinden mezun olmay› baflard›. Hem yazarl›k hem doktorluk yapt›. Doktorluk mesle¤i yazmas›na engel olmaya bafllad›¤›nda mesle¤ini b›rakarak kendini yazarl›¤a verdi. ‹lk öyküsü olan “K›zböce¤i” bir mizah dergisinde yay›mland›¤›nda yazarl›¤a devam etmeye karar verdi. “700 y›l yaflasam piyes yazmam” dese de ileriki y›llarda yazd› ve eserlerinden bir kaç›n›n ilgi görmedi¤ini düflünerek vodvillerden sonra uzun süre tiyatro eseri yazmad›. 1881-1887 y›llar› aras›nda yazd›¤› “Karma Metinler” isimli yaz›lar› çeflitli takma adlarla dergi ve gazetelerde yay›mland›. Yaflam›n›n son y›llar›nda yakland›¤› verem hastal›¤› nedeniyle K›r›m’da uzun süre tedavi gördü. 15 Temmuz 1904 y›l›nda vefat etti. En bilinen eserleri; Besleme, Marangozun Köpe¤i Kafltanka, Üç k›z kardefl, Mart›, Viflne Bahçesi, Vanya Day›. “Anlamaya çal›flma. Hayat böyledir iflte... Hep o k›yamad›klar›n›z k›yar size” sözleri Çehov’a ait olan sözlerinden sadece biridir. 131 Côte Fransa’n›n rüya sahilleri: Yazan: EBRU COfiKUN FRANCOUR Tropez’den bafllay›p Menton’a kadar uzanan Frans›z Rivieras› (Côte d’Azur), ›l›man Akdeniz ikliminin hüküm sürdü¤ü k›y›lar›, günefli, denizi, muhteflem do¤as›, tarihi, kültürü ve festivalleri ile dünyan›n göz bebe¤i tatil bölgelerinin bafl›nda geliyor… Côte d’Azur, Türkçe anlam› ile “gök mavisi k›y›”, yaklafl›k yüz y›ld›r kullan›lan bir terim olarak efsanevi bir anlam tafl›yor. Ünlü bir Frans›z politikac› olan Stephen Liégeard, ziyareti s›ras›nda büyüsüne kap›ld›¤› bu bölge için, 1887 y›l›nda St. yay›nlanan bir yaz›s›nda ilk defa bu terimi kullanarak dünya yaz›n›na kazand›rd›. Bat›da St. Tropez kasabas› k›y›lar›ndan bafllayan ve do¤uda ‹talya ile s›n›r oluflturan Menton kasabas›na kadar uzanan k›y› fleridini kapsayan bölge, Côte d’Azur olarak adland›r›l›yor. Do¤udan bafllamak üzere, Menton, Monaco, Nice, Antibes-Juan Les Pins, Cannes, St. Tropez; iç k›s›mlarda ise Grasse, Vence/St. Paul de Vence kasabalar›, bölgenin önemli yerleflim yerlerini oluflturuyor. Alp Da¤lar›’n›n etekleri ile Akdeniz BD MART 2015 d’Azur aras›nda s›k›fl›p kalm›fl gibi görünen ve y›lda yaklafl›k 10 milyon turistin ziyaret etti¤i bu bölgenin bugünkü ününe kavuflmas›, asl›nda çok da eski tarihlere dayanm›yor. ôte d’Azur, M.Ö 6. yüzy›lda Anadolu’daki Pers istilas›ndan kaç›p önce Marsilya’ya, daha sonra da bu bölgeye gelen Foçal›lar taraf›ndan kuruldu. Yüzy›llar içinde, özellikle Hristiyanl›¤›n merkezi konumundaki Roma’ya geçifl yolu üzerinde olmas› nedeniyle, baflta Roma ve Yunan olmak üzere, pek çok uygarl›¤›n da izlerini tafl›yor. 11. yüzy›la C 133 kadar Akdeniz’deki barbar ve korsan sald›r›lar›na maruz kalan bölge, daha sonra da Fransa, ‹talya, ‹spanya aras›ndaki savafllar nedeniyle 18. yüzy›l›n bafllar›na kadar çalkant›l› dönemler geçirdi. Bu dönemlerde bölgedeki yerleflim, k›y›lar›n güvenlik aç›s›ndan tehlikeli oldu¤u düflünüldü¤ünden, daha çok iç k›s›mlarda, özellikle yüksek bölgelerde savunma amaçl› kurulan ortaça¤ köylerinde yo¤unlaflt›. Çevresi yüksek surlarla çevrili bir kalesi olan bu köyler, günümüzde bölgenin önemli turistik de¤erleri aras›nda yer al›yor. St. Paul de Vence, Eze Village, Carros, Roquebrune-sur Argens, bugüne kadar çok iyi korunduklar›ndan, Fransa’n›n en çok ziyaret edilen ortaça¤ köyleri olma özelli¤ini tafl›yor. yüzy›l›n bafl›nda ›l›man iklim koflullar› nedeni ile özellikle k›fl aylar›n› burada geçirmeye bafllayan ‹ngiliz ve Rus aristokratlar›, Côte d’Azur’un bugünkü ününe kavuflmas›nda büyük rol oynad›lar. Sanayi Devrimi sonras› yaflanan ekonomik büyümenin sa¤lad›¤› ve orta s›n›f›n gezip, e¤lenmek için 19. Grimaud Liman› 134 BD MART 2015 Cannes Plaj› harcayabilece¤i bir gelire sahip oldu¤u Güzel Dönem’in (Belle époque 18601914), en önemli k›fll›k merkezi konumu haline gelen Côte d’Azur, 1936 y›l›nda Fransa’da y›ll›k izinlerin kullan›lmaya bafllanmas› ile birlikte yaz döneminde de tercih edilen bir yer oldu. 60’l› ve 70’li y›llarda ise dünyan›n önde gelen zenginlerinin, oyuncular›n ve sanatç›lar›n en gözde mekân› haline gelen Côte d’Azur, bu dönemlerde yerleflik sakinleri kadar turisti a¤›rlayarak nüfusunu ikiye katl›yordu. arsilya ve Provence bölgesinde mistral* olarak bilinen rüzgâr›n Frans›z Rivieras›’nda olmamas›, özellikle yaz döneminde deniz turizmi aç›s›ndan bölgenin tercih edilmesinde önemli bir etken olarak görülüyor. Rhone Vadisi’nden Marsilya’ya do¤ru M eserek denize ulaflan ve yüzeydeki s›cak suyu aç›klara götürerek so¤uk sular›n k›y›ya gelmesine neden olan bu rüzgâr, deniz suyu s›cakl›¤›n›n bir gün içinde 8-9 derece düflüfl göstermesine neden olabiliyor. Tam da Côte d’Azur’un Bat›’daki bafllang›ç bölgesi St. Tropez k›y›lar›ndan itibaren bu rüzgâr›n etkisini kaybetmesi sayesinde, Frans›z Rivieras› k›y›lar›nda yaz aylar›nda ortalama 24-26 derecede olan deniz suyu s›cakl›¤›, bu rüzgârdan etkilenmiyor ve bölgeyi, özellikle deniz tatili yapmak isteyenler için en ideal seçeneklerden biri olarak öne Nice Karnaval› 135 BD MART 2015 Lavanta tarlalar› ç›kar›yor. Y›l›n 300 günü güneflli olan Côte d’Azur, bitki örtüsü aç›s›ndan da zengin do¤al güzelliklere sahip. Kuzey Afrika kökenli palmiyeleri ve Avustralya kökenli mimozalar› bölgenin do¤al bitki örtüsü haline gelirken, Tanneron bölgesi Avrupa’n›n en büyük yaban mimoza ormanlar›yla biliniyor. Özellikle Aral›k-fiubat aylar› aras›nda çiçek açan mimozalar, fiubat ay›nda Nice’de düzenlenen geleneksel karnaval›n en önemli etkinli¤i olan çiçek savafllar›nda çok fazla kullan›l›yor. Yüzy›llard›r Côte d’Azur’un en önemli geçim kayna¤› olarak zeytin ve limon a¤açlar› ilk s›ralarda yer alsalar da, 19. yüzy›ldan itibaren çiçek yetifltiricili¤inde ve ihracat›nda da bölge, ülkenin en önemli merkezi olma özelli¤ini tafl›yor. Çiçekçili¤in böylesine yayg›n olmas›, parfümcülü¤ün de oldukça geliflmesine neden olurken, yaklafl›k dört yüzy›ll›k parfüm üreticili¤i gelene¤iyle dünyadaki dört önemli merkezden biri olan Grasse kasabas›nda lavanta, lale, mimoza ve menekfle yetifltiriliyor. Kasabadaki üreticilerin parfüm yap›m›nda kulland›¤› güller ise, ülkemizin Isparta yöresinden ihraç ediliyor. 136 Picasso, Marc Chagall, Henri Matisse, Auguste Renoir, Paul Signac, Nicolas de Stael, Fernand Léger, Raoul Dufy gibi dünyaca ünlü pek çok sanatç›ya ev sahipli¤i yapan Côte d’Azur’un tan›t›m›nda, bu önemli isimlerin de pay› var. Antibes’de Picasso’ya tahsis edilen ünlü Grimaldi fiatosu, Auguste Renoir’in son y›llar›n› geçirdi¤i Cagnes-sür-Mer’deki evi ve yine Henri Matisse’nin son y›llar›n› geçirdi¤i Nice’deki evi, Frans›z Rivieras›’n›n günümüzde müze olarak kullan›lan önemli kültürel mekânlar› olarak öne ç›k›yor. Côte d’Azur’daki müze zenginli¤i, bölgenin Paris’ten sonra en önemli sanat merkezi olarak kabul edilmesini sa¤l›yor. kdeniz mutfa¤›n›n hakim oldu¤u Côte d’Azur’da, yemeklerde bol bol zeytinya¤›, domates, sar›msak, so¤an, kekik ve fesle¤en kullan›l›yor. Nice’›n ünlü yemekleri aras›nda ise so¤anl› pizza (pissaladiere), nohut unundan yap›lan bir çeflit krep olan socca, çeflitli sebzelerin kullan›ld›¤› ve f›r›nda piflen dolmalar (farçis), marine edilmifl midye ve ünlü niçoise salatay› saymak mümkün. May›s ay›nda Cannes’da düzenlenen film festivali ve Monaco’daki Formula 1 yar›fllar› ile bafllayan turizm sezonu, en yo¤un dönemine A¤ustos ay›nda ulafl›yor. fiubat ay›nda her y›l Nice’de geleneksel olarak düzenlenen “Nice Karnaval›” ile ayn› dönemde Menton’da düzenlenen “Limon Festivali” ise k›fl sezonunun da oldukça yo¤un geçmesini sa¤l›yor.• A Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü SOBAYI B‹Z YAKIYORUZ izim okulumuzun ad› Karl›köy ‹lkokulu. Karl›köy köyümüzün ad›. Gerçekten köyümüz k›fl geldi¤inde hep karl› olur. Sanki bütün kar bizim köyümüze ya¤ar. ‹lk kardan sonra hava art›k hiç açmaz. Hergün bulutlu, hergün kar!.. Ah, ah, arada bir tipi olmasa ya. ‹flte öyle günlerde okuldan eve B gitmek çok zor. Hemen, babalar›m›z, annelerimiz okula koflarlar. Eve giderken yan›m›zda olmak isterler. Okulun kap›s›ndan ç›k›nca kar yuma¤›n›n içindeyiz. Karlarla bo¤ufla bo¤ufla evimize gideriz. Bir yandan da üzülürüz. Ya sabahleyin bu tipi sürerse? ‹flte o zaman okulumuza gidemeyiz, derslerimizi yapamay›z. BD MART 2015 Okulumuzda yirmi sekiz ö¤renciyiz. Zaten okulumuzda iki s›n›f var. ‹ki de ö¤retmenimiz var. ‹ki ö¤retmenimiz de ö¤retmen odas›nda kal›rlar. O oda, sanki onlar›n evidir. Yemeklerini de o küçücük odada piflirirler. Bazen sorar›z, “Ö¤retmenim, buradan gitmeyeceksiniz de¤il mi?” ‹kisi de, “Hay›r gitmeyece¤iz, çünkü sizi çok seviyoruz” derler. Biz de onlar› çok seviyoruz. sen oku bakal›m Zeliha...” Biraz sonra Serkan ö¤retmenin sesini duyar›z, “Aferin Zeliha. Hani çocuklar Zeliha’ya alk›fl?..” B en dördüncü s›n›ftay›m. Bu s›n›f› bitirdikten sonra tafl›mal› e¤itime geçecekmiflim. Bizim köye fazla uzak olmayan bir köy var. Ama oras› büyük bir köymüfl. ‹flte o köyde ortaokul okuyaca¤›m. Sabahlar› bir araç geliyor köyümüze, ortaokulda Pekiyi, Karl›köy ‹lkokulu’nun sobas›n› kim yak›yor? Biz yak›yoruz. Yani dördüncü s›n›f ö¤rencileri. Annelerimiz bazen ö¤retmenlerimize tarhana çorbas› getirirler, bazen mercimek köftesi getirirler. n befl ö¤renci bir s›n›fta okuruz, yani üçler ve dörtler. On üçümüz de öteki s›n›fta okur. Birler ve ikiler... Bir ve ikinci s›n›flar› okutan ö¤retmenimiz öyle çok ba¤›r›r ki onlara okuma yazma ö¤retmek için, “Sen oku bakal›m Salih!” der. Salih okur. Onun sesini duymay›z ama ö¤retmenimizin sesini duyar›z, “Aferin Salih! Çok güzel! fiimdi O 138 olan befl kifliyi al›p götürüyor. Ya çok karl› ve tipili günlerde? O abiler, ablalar okullar›na gidemiyorlar ki. “Uff, çok zor, çok!..” Ben demiyorum bunu, annem, babam diyorlar. Arkas›ndan ekliyorlar, “Zor olsun. Zoru baflarmak güzel. Sen okuyacaks›n Binnaz k›z›m, ö¤retmen olacaks›n!” Evet, ö¤retmen olaca¤›m. Öyle çok istiyorum ki ö¤retmen olmay›. Ayn› okuldaki ö¤retmenlerimiz gibi. Ö¤rencilerimi çok sevece¤im. Onlar› yetifltirece¤im. Bazen annem, “Ya Karl›köy gibi bir okula ö¤retmen olursan Binnaz, h›?..” diye BD MART 2015 soruyor. “Olsun anneci¤im...” Okulumuzun hiç çal›flan görevlisi yok. Ama tafl›mal› okullarda çal›flan görevliler varm›fl. Onlar s›n›flar›n temizliklerini yaparlar, sabahleyin sobalar›n› yakarlarm›fl. Bizim yok. ekiyi, Karl›köy ‹lkokulunun sobas›n› kim yak›yor? Biz yak›yoruz.Yani dördüncü s›n›f ö¤rencileri. Bize o günü, “Nöbetçi ö¤renci” diyorlar. ‹kifler, ikifler nöbetçi oluyoruz. ‹ki nöbetçiden biri, birler P ve ikilerin sobas›n› yak›yor, öteki de kendi s›n›f›n›n sobas›n› yak›yor. Odun mu? Evden getiriyoruz. Her çocuk iki odun. Odunumuzu koltu¤umuzun alt›na s›k›flt›r›yoruz, evden ç›k›yoruz. O iki odunu ö¤retmen masas›n›n yan›na koyuyoruz. Kim nöbetçiyse o gün ç›ray› o getirecek. Ç›ra m›? Sobay› neyle yakacaks›n? Elbette ç›rayla. Babam evin ve okulun ç›ras›n› yazdan haz›rlar. Böyle ya¤l› çam ç›ralar insan›n eline yap›fl›r. Onun için bir kibritle ç›t›r ç›t›r yanar. Önce odunlar› soban›n içine yerlefltiririz. Odunlar›n ortas›nda bir aç›kl›k b›rak›r›z. ‹flte o aç›k yer ç›ran›n yeridir. ‹nce bir ç›rayla tutuflturur aç›k yere koyar›z. Yan›na baflka ç›ralar da yerlefltiririz. Oh, ç›ra öyle güzel bir koku ç›kar›r ki. Ç›ralar odunlar› tutuflturur, o zaman bir ç›t›rt› bafllar ki, sanki o ç›t›rt›lar sesleniyor; “Çocuklar korkmay›n! Ben sizi ›s›taca¤›m.” Zaten s›n›fa bir giren dosdo¤ru soban›n yan›na koflar. So¤uktan elleri k›pk›rm›z›d›r, yüzleri k›pk›rm›z›d›r. Soban›n yan›nda ellerini ovufltururken o denli mutluluk verir ki, yüzlerimizden belli olur. Sanki ellerimizden bir s›cakl›k yay›l›r vücudumuza. Soban›n etraf›ndaki o halka ö¤retmenimiz gelince da¤›l›r, herkes s›ras›na oturur. Ama sobam›z odun sobas› oldu¤u için yand›¤› süre ilgi ister. Ç›t›rt› kesildi. Soba “Bak söndüm sönece¤im” diyor. Ö¤retmenim seslenir, “Nöbetçi, sobaya bak!..” ‹ki tane odun att›k m›yd› içine, oh har har, gürül gürül!.. Ama dinlencelerde soban›n bafl›nday›z. Eh art›k, evden ne getirmifltik? Dut kurusu mu? Annemizin soban›n üstünde kavurdu¤u çekirdek mi? Yoksa ç›t›r ç›t›r bazlama ekmek mi? Oh, herfleyimiz var. Öyle hapur hupur bir bafl›m›za yemeyiz. Paylafl›r›z... Yok can›m hep öyle soban›n bafl›nda de¤iliz. Havan›n güzel oldu¤u günlerde okulumuzun bahçesindeyiz. Koflar›z, oynar›z, çizgi oyununda yar›fl›r›z, “Ya¤ satar›m, bal satar›m” oyununda birbirimizi kovalar›z. Bilmece yar›flmas›? Yo yo, so¤ukta, ya¤murda. Bilmecemizi söyleriz. “Haydi bakal›m, bilene kocaman bir pestil!..” • [email protected] 139 O kurlara, "‹flte de¤iflik bir mizah örne¤i" dedirtece¤inden kuflku duymad›¤›m›z bu yap›t, hemen herkesin tutkuyla izledi¤i 'Muzaffer ‹zgü Mizah›' içerisinde yeni bir sentez damar›n›n habercisi olarak da dikkati çekmektedir. Örne¤in, bir karamizah ö¤esini sevinç ve coflkuyla yo¤urarak, onu bir umut ›fl›¤›na dönüfltürmek, besbelli, Muzaffer ‹zgü gibi ödüller kazanm›fl bir ustan›n baflarabilece¤i bir ifl olsa gerek. Bafltan sona de¤in, gittikçe yo¤unlaflan bir tad ve be¤eniyle okuyaca¤›n›z, etkisi kal›c› bir kitapt›r 'Çanak Çömlek Patlad›'. BÜTÜN K‹TAPÇILARDA BD MART 2015 M‹LYONLARCA YILLIK GEÇM‹fi‹N ‹ZLER‹ TAB‹AT TAR‹H‹ MÜZES‹ Do¤an›n ve insanl›¤›n milyonlarca y›ll›k tarihi Ankara’da MTA Tabiat Tarihi Müzesi’nde sergileniyor. Yazan: NEV‹N DEDEO⁄LU 7 fiubat 1968 y›l›nda MTA (Maden Tetkik Arama) Genel Müdürlü¤ü bünyesinde kurulan müze, 2003 y›l›nda yeni binas›na tafl›narak ziyaretçileriyle bulufluyor. Türkiye’de ilk ve tek örnek olan bu müzede ülkemizin ve dünyan›n çeflitli yerlerinden derlenen hayvan ve bitki türleri, fosiller, mineral ve kayaçlar›n da yer ald›¤› 5000’ i aflk›n örnek sergileniyor. Üç kattan oluflan müze- nin girifl kat›nda uzay temas› iflleniyor. Günefl sistemindeki gezegenler canland›r›l›yor, aydan getirilmifl ay tafl›, y›ld›r›m tafl› ve göktafllar›ndan örnekler sunuluyor. Müzede ayr›ca, “çocuk e¤itimi” ve “görme engelliler” için oluflturulmufl özel bölümler de bulunuyor. Birinci katta bir yandan dünyan›n oluflumu, k›talar›n konumlar› ve bugüne kadar geliflimleri, yani bugünkü 141 BD MART 2015 Müzede günefl sistemindeki gezegenler canland›r›l›yor biçimlerinin oluflum süreci izlenebiliyor. Bir yandan da, bitki fosilleri, bir hücreli- çok hücreli canl›lara, omurgal›-omurgas›z hayvanlara ait çok say›da fosil örnekleri görülebiliyor. 280 milyon y›l önce Brezilya’ da yaflam›fl bir sürüngenin orijinal fosili, 193 milyon y›l öncesine ait Ankara Beypazar›’ nda bulunmufl dev bir fosili, 3000 y›l öncesine ait Marafl fili ve 2002 y›l›nda Adana-Yumurtal›k’ta karaya vuran uzun balinan›n iskeleti sergilenen önemli örnekler aras›nda 142 yer al›yor. Bu katta, kurulmufl olan bir platformdaki 140 milyon y›ll›k bir dinozor, 65 milyon y›l öncesine ait Tyrannosaurus Rex, 17 milyon y›l öncesinden hortumlu bir memeliye ait mulajlar tüm çarp›c›l›¤› ile izleyenleri büyülüyorlar. M üzenin “Diararama” adl› bölümünde ülkemizdeki tüm bitki ve hayvan türleri tan›t›l›yor. 1974 y›l›nda Ankara-Beypazar›’nda bulunan Anadolu panteri ile BD MART 2015 Ankara tavflan›n›n da yer ald›¤› nesli tükenmifl ve tehlike alt›nda olan hayvan örnekleri, “canland›rma” teknolojisiyle sergileniyor. 13.000 y›l önce Manisa-Kula’ da yaflam›fl insanlar›n ayak izleri, çeflitli dönemlere ait tafl aletler, ma¤ara sanat› ve bir do¤al ma¤ara modeli de bu bölümde yer al›yor. ‹kinci katta Mineraloji, Kayaçlar, Süstafllar›, Türkiye Yer Alt› Kaynaklar› Bölümü bulunuyor ve burada çeflitli “yeralt› servetlerimiz” örneklerle sergileniyor. Ayr›ca Türkiye Madencilik Tarihi Bölümü’nde de, maden- cili¤in Türkiye’de geliflmesi bir masal tad› ve ak›c›l›¤›yla anlat›l›yor. Do¤an›n milyonlarca y›ll›k geçmifli bu tür müzelerde izlenip ö¤renilebiliniyor. MTA Tabiat Tarihi Müzesi ülkemizde türünün tek örne¤i olarak ziyaret edilmeyi hak ediyor ve izleyicilerini bekliyor. Ayr›ca girifl için ücret al›nmayan nadir müzelerden biri olarak hizmet veriyor. • 143 ‹nsanlar Yaflad›kça BD MART 2015 Mehmet Ünver Ne korkard›k o üçlüden. Biri; vampir Kont Drakula, ikincisi; korkunç yarat›k Frankenfltayn ve üçünsüyse; karanl›k, u¤ursuz ormanlar›n vahfli "Kurt Adam"›yd›. ahallemizin yazl›k sinemas›na bu canavarlar› konu eden filmler gelece¤i günler önceden duyurulurdu. Büyük bir heyecanla beklerdik Drakula’n›n flatosunu, Kurt adam›n ormandaki kulübesini ve Frankenfltayn canavar›n›n üretildi¤i o korkunç laboratuvar› görece¤imiz geceyi. Sonunda o beklenen gece gelip 144 çatt›¤›nda kardeflim ve ye¤enimizle birlikte koltuklar›m›z›n alt›nda toplam on adet küçük minderle sineman›n yolunu tutard›k. Minderlerin amac›, ailemize ve komflulara yer tutmakt› ve bu ifl büyük bir özveri gerektirirdi. Bir kere yer tuttuklar›m›z a¤›rdan al›r neredeyse filmin bafllamas›na yak›n bir zamanda sallana sallana gelirlerdi BD MART 2015 Korku filmlerinin klasikleflen kahramanlar› Kont Drakula, Frankenstein ve Kurt Adam sinemaya. Bizim görevimiz; onlar gelene kadar üzerlerine minderleri koyarak kendi akl›m›zca “rezerve” etti¤imiz sandalyeleri can›m›z pahas›na savunup kimselere kapt›rmamakt›. Tüm iyi yerler kap›ld›ktan sonra gelen vatandafllar do¤al olarak gözlerini minderlerle iflgal etti¤imiz sandalyelere dikerlerdi: "Küçük.. O sandalyeler bofl mu? "Hay›r.. Ailemiz gelecek onlara yer tuttuk." "Ne demek can›m yer tutmak? Onlar da bizim gibi kalk›p zaman›nda gelseydiler. Kald›r›n o minderleri bakay›m." rakula’n›n, Frankenfltayn’n›n ve Kurt Adam›n aflk›na cansiperane savunurduk o sandalyeleri. Bunu ailemiz ve komflular›m›zdan çok kendimiz için yapard›k. Çünkü gece yar›s›na do¤ru film bitti¤inde, Drakula’n›n kan damlayan diflleri ya da kurt adam›n ormanda parçalad›¤› talihsiz insanlar›n bedenleri halen gözümüzün önündeyken eve yaln›z bafl›m›za dönmekten çok ama çok korkard›k. Öncelikle evimiz, o çocuk akl›m›zla her türlü ürkünç olay›n yafland›¤›na inand›¤›m›z bir mezarl›¤a çok yak›nd›. Ayr›ca o s›ralar henüz apartmanlar›n infla edilmedi¤i muhitimiz s›k a¤açl› bahçeler içinde birbirinden uzakta kurulmufl ba¤›ms›z konutlardan olufluyordu. Gecenin o saatinde ortama gerçekten ürkütücü bir hava hâkim olurdu ve yan›m›zda bir büyü¤ümüz olmadan karanl›kta eve dönmekten ödümüz kopard›. Bu nedenle büyüklerimize ay›rd›¤›m›z sandalyeleri ne pahas›na olursa olsun sonuna kadar savunurduk. Bir seferinde, sinemaya, üzerinde lacivert bir döpiyes elbiseyle gelen, sert görünüfllü ve lise müdirelerine benzeyen bir han›m, yan›ndaki birkaç kifliyle bizim sandalyelerin bafl›na 145 BD MART 2015 dikilmiflti. Bizler sandalyelerimizi savunmaya haz›rlarken o, sorgusuz sualsiz minderlerimizi teker teker kald›r›p att› ve yan›ndakilerle birlikte bir güzel o sandalyelere kuruluverdi. G›k›m›z› bile ç›kartamam›flt›k. Sanki itiraz edip: “O sandalyeleri ailemize ay›rm›flt›k” dersek, kalk›p kulaklar›m›z› çekecek, hatta ba¤›r›p ça¤›rarak bizi cezaland›racakm›fl gibi gelmiflti. ir gece, yan›m›zda büyüklerimizden kimse olmadan “Kurt Adam” filmini izledik. Karanl›k bir orman›n k›y›s›ndaki küçük bir kulübede yaflayan talihsiz oduncu bir kurt taraf›ndan ›s›r›ld›ktan bir süre sonra kurt adama dönüflüyor ve önüne geleni parçal›yordu. Civardaki köyün halk›, her gece birini öldüren ve karanl›¤›n içinde korkunç uluma sesleri ç›kartan o iri canavar›n ne oldu¤unu önce anlayam›yor, tüyler ürpertici gerçe¤i ö¤rendiklerindeyse ifl iflten Bizim görevimiz; büyüklerimiz gelene kadar üzerlerine minderleri koyarak kendi akl›m›zca “rezerve” etti¤imiz sandalyeleri kimselere kapt›rmamakt›. 146 geçmifl oluyordu. Art›k ondan kurtulman›n tek yolu; onu gümüfl bir kurflunla öldürmekti. ‹ki saate yak›n birbirinden ürkütücü görüntüleri izledikten sonra film bitti¤inde kardeflimle birbirimize bakakalm›flt›k. Gecenin o saatinde, hemen bir mezarl›¤›n yan›nda bulunan evimize gitmek bizim tam bir azapt›. Bir kere herkes yatm›fl oldu¤u için civardaki evlerin ve bahçelerin karanl›¤a gömüldük- BD MART 2015 lerini biliyorduk. O nedenle korkudan yüre¤imiz gümbür gümbür atarak zifiri karanl›¤›n içinden geçip evimizin kap›s›na zor düflmüfltük. Bazen de korktu¤umuz belli olmas›n diye eve do¤ru yürürken ba¤›ra ça¤›ra flark›lar söyleyerek tüm mahalleyi aya¤a kald›r›rd›k. Kurt Adam’›n parmak kadar diflleriyle parçalad›¤› talihsiz bedenleri gördükten sonra iki küçük çocu¤un yaln›z bafllar›na eve dönmeleri kolay de¤ildi. Yine de bay›la bay›la giderdik o filmleri izlemeye. ont Drakula ise asl›nda yak›fl›kl› ve zengin bir adamd›. Muhteflem bir flatosu vard›. Tek kusuru; gün batt›ktan sonra vampire dönüflüp, evinde konuk etti¤i güzel han›mlardan bafllayarak önüne geleni boynundan ›s›r›p, onlar› da vampire dönüfltürmesiydi. Ondan kurtulman›n tek yoluysa; bir punduna getirip, kalbine kaz›k çakmakt›. Frankenfltayn canavar› onlar›n içinde en masum ve ma¤dur olan›ym›fl gibi gelirdi bize. Çünkü ç›lg›n bir doktor taraf›ndan son derece korkunç bir bedenle yarat›ld›¤› için dünyaya gelmesi iradesi d›fl›nda gerçeklefliyordu. Onu görenlerin dehflete kap›lmamalar› olas› de¤ildi. O korkunç görüntüsü nedeniyle herkes ondan kaç›yor ve d›fll›yordu. Onu yok etmek içinse özel bir çaba gerekmiyordu. Çünkü her filmin sonunda bunal›ma girip, kendi kendisini yok ediyordu talihsiz canavar. O günlerin üzerinden y›llar geçti. Zamanla kalabal›klaflan ve zalimleflen gerçek dünyada o filmlerde gördüklerimize rahmet okutacak denli korkunç olaylarla karfl›laflt›k. Her gün gazetelerde yer alan tüyler ürpertici cinayetler, seri katiller, savafllar ve ak›l almaz terör olaylar› bizi o filmlerdekilerden çok daha fazla korkutur oldular. Gittikçe geliflen iletiflim tüm bu korkunç olaylar› gözlerimizin önüne Frankenfltayn canavar› onlar›n içinde en masum ve ma¤dur olan›ym›fl gibi gelirdi bize. BD MART 2015 serdikçe giderek daha da kötüsünü ve korkuncunu bekler olduk. Hatta tüm o cinayetlere ve teröre al›flt›k diyebilirim. fiimdilerde çocuklar›n oynad›¤› bilgisayar oyunlar› bile bir zamanlar ödümüzü kopartan o filmlerden çok daha korkunçlar. fiimdi düflünüyorum da, o zamanlar bizleri gece soka¤a ç›kamayacak kadar korkutmufl olan Kont Dracula, Frankenfltayn ve Kurt Adam, günümüzde yaflanan gerçek korkular yan›nda adeta masum masal kahramanlar›ym›fl. Hatta talihsiz birer ma¤durlarm›fl. Çünkü her filmin sonunda muhakkak ölürler ve insanl›k onlardan kurtulurdu. Seyircinin ç›lg›nca alk›fllar› aras›nda Kont Dracula’n›n kalbine çak›lan bir kaz›k iflini bitirirdi. Kurt adamsa pefline düflen köylülerden birinin tüfe¤inden ç›kan gümüfl kurflunla ç›rp›na ç›rp›na ölür ve ölürken de o korkunç canavar halinden tekrar insana dönüflürdü. ünümüze gelirsek: Global terörizm, kendi gözü dönmüfl amaçlar› u¤runa masum insanlar› akla hayale gelmeyecek silahlarla yok etmeye kalkan teröristler, kitle cinayetleri, savafllar, canl› bombalar gibi insan› dehflete düflüren pek çok benzer olayla iç içe yafl›yoruz. ‹nsan gazeteleri okurken ya da televizyon seyrederken bile korku filmlerindekinden daha çok korkuyor. Bir zamanlar ölesiye korktu¤umuz o filmler günümüzün gerçek olaylar›yla k›yaslan›rsa me¤erse ne kadar masumlarm›fl. • [email protected] Ö¤renmeyi Bilmek Bir bilge, göletin k›y›s›nda otururken, susuzluktan dili sarkm›fl bir köpe¤in sürekli göletin yak›n›na de¤in gelip tam su içecekken kaçmas›n› izler. Köpek sudaki yans›mas›n› görüp korkmakta ve bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktad›r. Sonunda dayanamay›p kendini gölete atar ve yans›mas›n› görmedi¤i için suyu içer. Bilge “Bir insan›n istekleriyle aras›ndaki engel ço¤u zaman kendi içinde büyüttü¤ü korkulard›r. ‹nsan bunu aflarsa, istediklerini elde edebilir.” diye düflünür. Ama biraz daha düflününce gerçek ö¤rendi¤i fleyin bundan farkl› oldu¤unu görür. As›l ö¤rendi¤i fley, insan›n bir bilge bile olsa bir köpekten ö¤renebilece¤i bilginin var oldu¤udur. 148 BD MART 2015 “Kahve durumu”nu ölçen icat: Web Kameras› Web Kameras›n›n icat ediliflinin “Zorunluluklar icatlar›n anas› olabilir; öyküsü ama tembellik kesinlikle babas›d›r” sözü bir kez daha hakl› ç›km›flt›… 23 y›l önce, Cambridge Üniversitesi’nde bir grup akademisyen, çal›flt›klar› bilgisayar laboratuvar›n›n küçük mutfa¤›ndaki kahve makinesinin ‘durumunu’ izlemek için, ilk web kameras›n› icat ettiler. Üniversitenin yerel bilgisayar a¤› üzerinden izlenebilen web kameras› için bir de yaz›l›m gelifltiren akademisyenler, küçük mutfaklar›ndaki kahve demli¤ini izlemelerini sa¤layan bu yaz›l›ma da ‘xcoffee’ ad›n› verdiler. Yazan: DEN‹Z BENER Laboratuvar›n, ATM a¤lar› bölümü olarak bilinen ‘Trojan Odas›’ isimli k›sm›nda, yaklafl›k 15 akademisyen çal›fl›yordu. Bu 15 akademisyenin kahve gereksinimini karfl›layan tek bir kahve demli¤i olunca, yeni haz›rlanm›fl taze kahvenin çabucak bitmesi de kaç›n›lmaz oluyordu. Kahve makinesinin bafl›na gittiklerinde, onun bombofl kalm›fl demli¤iyle karfl›laflmak istemeyen akademisyenler; duruma ‘kal›c›’ bir çözüm ürettiler. 149 BD MART 2015 Akademisyenler masalar›ndan kalkmadan kahve demli¤inin durumunu görmek istediler Çal›flma masalar›ndan kalkmalar›na gerek kalmaks›z›n, bilgisayarlar›ndan kahve demli¤inin durumunu görebilecekleri bir sistem gelifltiren akademisyenler, kurduklar› bu sistem sayesinde dünyan›n ilk web kameras›n› da icat etmifl oldular. 1 991 y›l›nda üniversitenin yerel bilgisayar a¤› üzerinden çal›flmaya bafllayan sistem, 1993’te de internet üzerinden canl› yay›na geçti. Çözünürlü¤ü 128x128 piksel olan, siyahbeyaz ve dakikada 3 kez görüntünün yenilenmesini sa¤layan bu sistemle; kahve demli¤ine ulaflmak için ‘baz›lar›n›n merdiven inip-ç›kmas› bile gereken’ akademisyenler, e¤er 150 demlik boflsa, yok yere mutfa¤a kadar yürüyüp hayal k›r›kl›¤›na u¤rama sorunlar›ndan kurtuldular. “Kahve kulübü”nün üyelerinden birisi olan Stafford Fraser’e göre, kendilerinin yaln›zca bir gününü alan bu sistem, akademisyenlerin bofla zaman harcamas›n›n da önüne geçmiflti. 22 A¤ustos 2001’e kadar, tam 10 y›l boyunca çal›flan ve kullan›lan bu sistem; ‘tembel ve kahvesever Cambridge’li bilim insanlar›n›n teknoloji dünyas›na web kameras›n› arma¤an etmelerini de sa¤lam›fl oldu. • Kaynak: http://www.bbc.com BD MART 2015 MART AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri KURGUMAT: Umut Sayman 2 # (Problemist 2015) 1.fib4 fixe6 2. Fa2+# (1…fixc6 2.Fe4+#, 1…fixd4 2.Vc5+#) OYUN SONU: Avebakh , Beyaz Kazan›r 1.d7 Kg6+ 2.fie5 Kg5+ 3.fie4 Kg4+ 4.fid3 Kg1 5.fic2 Kg2+ 6.fic3 Kg3+ 7.fic4 Kg4+ 8.fic5 Kg5+ 9.fic6 Kg6+ 10.fic7 1-0 “Bilginizi Denetleyin” 1-(a) K›sa ve özlü 9-(a) fiiddetli f›rt›na 2-(b) Palto gibi üstlük 10-(d) Kad›n giysisi 3-(c) Benmerkezcilik 11-(c) Barut kesesi 4-(d) Gözlemevi 12-(c) Yönlendirilmifl 5-(a) Ocak siperi 13-(d) Derinlik ölçümü 6-(d) Orta kald›r›m 7-(c) Yeniden tasarım 14-(d) Büyük, önemli 8-(b) ‹nce ay›r›m 15-(c) K›vr›k flapka Kare Bulmaca 1-(d) Ferhat ile fiirin 2-(d) WADA 3-(b) Emil Zatopek 4-(c) Organ aktarma 5-(d) Hayali Hayalbaz 6-(a) Prematüre 7-(c) Filiz Dinçmen 8-(b) ‹llüstrasyon 9-(a) Bedri Rahmi Eyübo¤lu 10-(b) Labirent 11-(c) Soti 151 BD MART 2015 YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: [email protected] (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.) Bu¤ra Gülbazfidan, Adana Lina ve Minel Çavuflo¤lu, ‹stanbul Bora Hilal, ‹stanbul Kayra Öz, Alanya 152 Ada Togantimur, Bursa Ada Çoban, ‹stanbul BD MART 2015 Melih Kandaz, Trabzon Cankat Güraras, Bursa Melis ve Ifl›l Tulçal›, ‹zmir Hazar Ç›nar, Kocaeli Öykü Can, Eskiflehir Hamdi Y›ld›r›m, K›rflehir Duru Avc›, Ankara Ece Baflak, Mu¤la Nurseli Aflk›n, ‹stanbul Salih fien, Ankara Irmak Taylan, ‹stanbul 153 BD MART 2015 Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154 Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-Fotoğrafta görülen bestekarımız. 2-Mekke’de hacı adaylarının her yıl arefe günü toplandıkları yer.Samsun’un bir ilçesi. 3-Okun yay kirişine takılan bölümündeki tüy.-Karışık renkli.Hazır vaziyette bulunan. 4-İş, eylem.Negatif dia.- Kur’anda bir sure. 5-Tutuk, titrek bir biçimde.- İlkel bir silah.- Siyah ile beyaz arası olan renk. 6-İridyumun simgesi.- Karmaşa, karışıklık.- Üretim. 7Halk dilinde yoğurt mayası.- Veri.- ‘.... Smith ( ‘Ulusların Zenginliği’ adlı eseri de bulunan ünlü İskoçyalı filozof). 8-Azotlu gübre.- Dinî inanışa göre, insanın öldükten sonra dirilip Tanrı’ya hesap vereceği yer.Galyumun simgesi. 9- Avrupa’da bir halk.Silisyumun simgesi.-Zarar ve ziyana karşı ödenen bedeller. 10-Yapılması gereken bir iş için merkez olarak seçilen yer.Kalayın simgesi.- Olumsuzluk belirten bir ön ek.- ‘.... Halde Leman’ (Attila İlhan’ın bir yapıtı). 11-Hristiyanlıkta manastırda yaşayan, hiç evlenmemiş papaz.Tanrıtanımaz.- Himalaya’larda yaşadığına inanılan kar adam. 12-Bir zaman birimi.Oruç tutan kadın.- Jüpiterin uydularından biri.- Fakat. 13-Ballıbabagiller familyasından, siyahımsı mor renkli çiçekleri olan, hoş kokulu bir çiçek.- Radyumun simgesiErkek. 14-Mahkeme kararı.- Marka.Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün kısa adı. 15- Rütbesiz asker.- Baryumun simgesi.- Kuzey İspanya’da bir kent. 16Ahlaka uygun olan.- İnanışa göre cennet bahçesine düşen ilk yağmur damlası. 17Eşini kaybetmiş kişi.- Kriptonun simgesi. 18-Gelir.- Eski dilde su. 19-Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 15-20 Ekim 1927 yılları arasında silah arkadaşlarının faaliyetlerini özetleyen konuşması.- Güney Amerika’da bir başkent. 20-Notada durak işareti.- Müslümanların kutsal ayı. YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-1-Asıl adı Mehmet Muhittin Sevilen olup Cumhuriyet öncesi Karagöz ve Hacivat sanatının en bilindik temsilcisi. Çanakkale’nin peyniri ile meşhur ilçesi. 2-Faiz.- Yunan alfabesinde bir harf.- Çoğunlukla valilerce yönetilen ve yönetim bakımından bazı özerklikleri olan büyük yönetim birimi.Rusya halkından olan. 3-Orkide ailesinin birçok türünün toprak altı yumrularından elde edilen toz ve bundan üretilen içecek.Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın.- Eski dilde gelirler. 4-Labada da denilen bir bitki.- Ege’de Yunanistan’a ait bir ada. Daire ve kürede çap. 5- Tibet sığırı.- Tavuk kemiği ile oynanan bir tür iddia oyunu.- Nam, şöhret.- Kiloamperin kısa yazılışı. 6-‘... Dalaşı’ (Markus Zusak’ın bir yapıtı).- Helen mimarisinde revak sütunlu giriş, saçak altı.-Duman lekesi.Kurallara uyma. 7-Harekete hazır, tetikte.‘Özgü .... ’ (sinema ve tiyatro oyuncumuz).- Bilgiçlik taslayan. 8-Manda yavrusu.Antlaşma.- Bir cetvel türü.- Atılgan, gözü pek.- İşaret. 9-‘Oğuz ..... ’ (edebiyatçımız).Yardım.- Eski Mısır’da güneş tanrısı.- Eski dilde bağırsaklar. 10-Şaşma belirten bir ünlem.- Kayseri’nin bir ilçesi.- Er, onbaşı ve çavuşlara verilen genel ad.- Tarla sınırı. 11Anadolu’da kurulan eski bir uygarlık.-Ayak, adım.- Hıristiyan bayramlarına verilen ad. 12-Rus meclisine verilen ad.-Şaka. 13-Bazı metallerin cıva ile yaptıkları ve genelde dişçilikte kullanılan bir alaşım.-Denizcilikte her şeyin derli toplu olduğunu belirten bir terim.- Manganezin simgesi. 14-Küçük boy okların dairesel bir zemine atılarak oynandığı bir oyun.- Savaşlarda elde edilen her türlü mal, mülk. 15-İki yüz elli kiloya eşit olup, odun, kireç vb. ağır ve kaba şeyleri tartmakta kullanılan bir ağırlık ölçüsü.- Dar ve kalınca tahta.- Doğu Anadolu’da bir ırmak. [email protected] Satranç Mustafa Y›ld›z 2015 TÜRK‹YE KUPASI Kahraman Sobay – Orkhan Eminov, Türkiye Kupas›, 6.2 ntalya Manavgat’ta, 31.01 – 07.02.2015 tarihlerinde 411 yar›flmac›n›n kat›l›m›yla yap›lan Türkiye Kupas› oyunlar›nda 11/9,5 puanla birinci olan Azeri kökenli Orkhan Eminov’un “En be¤endi¤im oyunum” dedi¤i, Kahraman Sobay’a karfl› siyahlarla oynad›¤› 6. turdaki oyunundan 2 ilginç konum: (D1) Merkezi temizleyen beyaz, flah kanad›nda oyun ar›yor. Buna karfl›l›k siyah da ayn› kanatta karfl› oyun koval›yor. Çok (D1) riskli ama bu konumda siyah vezir fedas›n› göze al›yor. Elbette risk almayan baflar›ya koflamaz. 19…gxf3 oynuyor. 20.Axg6 Fxe3+ 21.fih1 (21…fif1 belki daha iyi.) 21…hxg6 Beyaz, h›zla figürleri de¤iflip oyun sonuna girmenin yollar›n› ar›yor, bu amaca uygun düflen 22.Ab5’i gözden kaç›r›yor ve 22.d5 oynuyor. 22…Kfe8 23.Kf1 Ae5 24.d6 (Hâlâ 24.Ab5 iyi.) 24…fig7 Yeni bir plan haz›rl›¤›. 25.Ad1 Fd4 26.Ae3 Kh8 Tehdit büyüyor ama beyaz göremiyor. 27.Ac2 Kxh2 Terk (D2) 0-1 A (D2) K›vanç Haznedaro¤lu - Onur K›ns›z, 6.1. Beyaz, sonu iyi hesaplanm›fl iki alet fedas› ile oyunu kazan›yor: 20.Axf7! fixf7 21.Kxd5! Ae7 (21…exd5 22.Fxd5+ fif8 23.Fd6+, daha kötü.) 22.Vxc8 Kxc8 23.Kd7 Fxg2 24.fixg2 fif6 25.Fg5+! fixg5 26.Kxe7 fif6 27.Kxa7 Kd2 28.fif3 ve kazançl› oyun sonu 1-0 GM Haznedaro¤lu, 9,5 puan ile 1.-2.li¤i paylaflt›. Mert Erdo¤du 3. oldu. 156 BD MART 2015 TÜRK‹YE EMEKTARLAR fiAMP‹YONASI’NDAN Mesut Sevinç – Hür Yasin, 50+ 2.2. 16…Fxc4 Beyaz›n beklemedi¤i feda. 17.bxc4 Axc4 Yasin, beyaz›n rok yapmas›na f›rsat vermiyor, vezir kanad› piyonlar›n› da¤›tan at›yla merkezde de kar›fl›kl›klar ç›karmaya haz›rlan›yor. 18.Vd1 Axe5 flimdi materyal denge sa¤land›. 26.Vc4 Axd2 (Tabii ki bu en kötüsü ama 26.Vd1 Ad3 de kalite kayb›na izin veriyordu.) Birkaç hamle sonra beyaz terk etti. 0-1. Hür Yasin hiç yenilgi almadan 9/7,5 puanla 50 Yafl Üstü Türkiye Emektarlar fiampiyonu oldu. Salih Murato¤lu –‹brahim Bapo¤lu, 65+ 2.2. Aç›l›fltan üstün ç›kan beyaz için bu konumda kazanan birçok yol var çünkü siyah›n her iki kanat piyon yap›s› da bozuk. 23.Kxe6 Fxe6 24.Kxe6 Kd8 Beyaz›n kalite fedas›, siyah›n bütün zay›fl›klar›n› gözler önüne serdi. 25.Kb6 (fiah temposuyla piyon alan 25.Kxg6 daha kestirme bir yol idi.)25…fif7 26.Kxb7+fif6, 27.Kxb5 Ae7…1-0 Masada 50 hamle daha oynanan bu konumda beyaz›n vezir kanad› piyonlar›n› durdurmaya bir kalite fazlal›¤›n›n yetmeyece¤i aç›kça ortada. Murato¤lu, 65+ kategorisinde birinci oldu. KURGUMAT Umut Sayman (Problemist, Ukrainy 2015) 2# [email protected] OYUN SONU Avebakh Beyaz Kazanır Çözümler 151. sayfadad›r. 157 Bize Gönderilen Kitaplardan Osmanl›’dan Cumhuriyet’e Türk Kad›n›n›n K›sa Tarihi Güldal Okuducu Kaynak Yay›nlar› J oan Scott’un “yaln›zca geçmiflin eksik bir kayd› olarak de¤il, ayn› zamanda kad›nlar›n d›fllanmas›n› ya da ezilmesini meflrulaflt›ran bilgi üretiminin bir dal› olarak” tan›mlad›¤› tarihi yeniden yazma ça¤r›s› Türkiye’den de yank› buluyor. “Osmanl›’dan Cumhuriyet’e Türk Kad›n›n›n K›sa Tarihi”; Osmanl›’n›n Beylik döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan bir zaman diliminde kad›n›n serüvenini bir film fleridi gibi gözler önüne seriyor. “Hatun” diye an›lan Türk kad›n›n›n “saç› uzun akl› k›sa” diye an›lmaya nas›l baflland›¤›na ve kad›n›n buna baflkald›r›s›na dikkat çekiyor. Yazar titiz bir araflt›rma ve genifl bir kaynak taramas› sonucunda ulaflt›¤› bilgileri kronolojik bir anlat›mla okuyucuya sunuyor. Yal›n bir dille kad›n›n tutuculu¤a ve toplum d›fl›na itilmeye karfl› direniflini anlat›yor, eli kalem tutan kad›nlara ve örgütlenme deneyimlerine de¤iniyor. Kitapta, kad›nlar›n ç›kar158 d›klar› gazetelerde yazd›klar›n› ve fiükûfe Nihal’in “Biz bu belalara, felaketlere niçin düfltük biliyor musunuz? Sustuk da ondan, haks›zl›klara, zulme karfl› isyan etmedik, sükût ettik” özelefltirisini bulacaks›n›z. Birinci Dünya Savafl› sonunda ülkeyi iflgale gelen düflmana karfl›, iktidardakilerin cesaretsizlik göstermesi üzerine “milli hukukumuzu ve ismetimizi muhafaza edecek hükümet ve erkek yoksa biz var›z” diyerek öne at›lan ve “ya istiklal ya ölüm” parolas›yla iflgale direnen kad›nlar›n varl›¤›na tan›k olacaks›n›z. Kimi elinde kalemiyle, kimi at üstünde silah›yla, kimi s›rt›nda cephaneyle vatan›n› kurtarmak için ç›rp›nan kad›nlar› görecek ve vatan›n kurtuluflunda ve kuruluflunda kad›n›n oynad›¤› rolün önemini fark edeceksiniz. Türk Kahvesi M. Sabri Koz, Kemalettin Kuzucu Yap› Kredi Yay›nlar› S adece bir içecek de¤ildir, kahve. Gündelik yaflam›m›z›n olmazsa olmazlar›ndand›r. Bir fincan kahvenin 40 de¤il 500 y›ll›k hat›r› var. ‹lk olarak ‹ngilizce yay›mlanan ve büyük be¤eni toplayan, Sabri M. Koz ve BD MART 2015 Kemalettin Kuzucu’nun haz›rlad›¤› Kahve kitab› sonunda Türkçe olarak ç›kt›. Kitap kahvenin ülkemizdeki 500 y›ll›k maceras›n› bütün boyutlar›yla anlat›yor. 500 y›ld›r Türklerin hayat›nda önemli bir yer tutan kahvenin kökleri, bir Afrika ülkesi olan Habeflistan’a (Etiyopya), dallar› bir Arap Yar›madas› ülkesi olan Yemen’e kadar uzansa da art›k ne Yemen’den da¤›l›yor bütün dünyaya ne de Habeflistan’dan... Ama bu yayg›nl›kta Türklerin pay› büyük ve “Türk Kahvesi” de ne oldu¤u bilinerek tüketilen bir “imparatorluk içece¤i” ayn› zamanda... Hiçbir zaman söylencelerden, dinî ve siyasî engellemelerden ve ticarî iliflkilerden kopamam›fl bir tarihi var, kahvenin. Avrupa’ya nas›l tafl›nd›¤›, kendini kabul ettirinceye kadar neler yaflad›¤› hep anlat›l›r durur. Ancak, çok uzun zamandan beri dünya kahve ticareti büyük tacirlerin elinde. Oysa kahve, Türkler aç›s›ndan, haz›rlan›fl›, piflirilmesi, sunumu ve bunlarla ilgili geleneksel uygulamalar›yla “çok özel” bir içecek...Türk Kahvesi’nin hikâyesi merak eden herkes için ülkemizin önde gelen araflt›rmac›s› Sabri Koz ve Kemalettin Kuzucu’nun masal tad›nda bir anlat›mla kaleme ald›klar› yap›tta: “Kahve Yemen’den gelir/ Bülbül çimenden gelir/ Ak topuk beyaz gerdan/ Her gün hamamdan gelir/ Kahve piflti¤i yerde/ Telve taflt›¤› yerde/ Güzel çirkin aranmaz/ Gönül düfltü¤ü yerde.” Düflünmeyi Ö¤renme ve Ö¤retme Zehra ‹pfliro¤lu Say Yay›nlar› B ir toplant›da “dört y›l üniversitede baflar›l› bir ö¤renci olarak okuyan ama üniversitenin ne oldu¤unu bilmeyen”, “kitap okumay› sevmeyen”, “üniversitede hoca olmak için kitap okumay› sevmenin gerekli oldu¤unu düflünmeyen” bir gençle karfl›laflt›ktan sonra “karanl›¤a küfretme yerine bir mum yak›yor.” “Ad› olan ama kendisi olmayan üniversitelerimizin, düflünmenin yerini ezbercili¤in okuman›n yerini bilgi y›¤›n›n yer ald›¤› çarp›k bir ö¤retim sisteminin uzant›s› oldu¤u bilinen bir gerçek. ‹lkokul ça¤›ndan bafllayarak y›llar y›l› yaflamdan kopuk, gereksiz bilgilerle beyni doldurulan ö¤renci yüksek ö¤renimde de de¤iflik bir tutumla karfl›laflm›yor. Y›llarca ö¤rencilerinin “eskiden tüm kitaplar› ders san›rd›m. fiimdi ders kitab› olmayan kitaplar da oldu¤unu anlad›m. Korku, giderek yayg›nlaflan bir hastal›k gibi içimize s›z›yor, kemiriyor bizi. Kurtulmak kolay de¤il. Gerçekten de amaçlanan bu. Korkudan korku duygusu uyand›rarak düflünce özgürlü¤ünü yok etmek.(...) 159 Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: FERHAT OKAN SEZER, ‹ZM‹R 160 Osmanl›’dan Cumhuriyet’e Türk Kad›n›n›n K›sa Tarihi, Osmanl›’n›n Beylik döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan bir zaman diliminde kad›n›n serüvenine yer veriyor. Titiz bir araflt›rma ve genifl bir kaynak taramas› sonucunda ulafl›lan bilgiler kronolojik bir anlat›mla okuyucuya sunuluyor, kad›n›n tutuculu¤a ve toplum d›fl›na itilmeye karfl› direnifli anlat›l›yor, eli kalem tutan kad›nlara ve örgütlenme deneyimlerine de¤iniliyor. Birinci Dünya Savafl› sonunda ülkeyi iflgale gelen düflmana karfl›, kimi elinde kalemiyle, kimi at üstünde silah›yla, kimi s›rt›nda cephaneyle vatan›n› kurtarmak için ç›rp›nan kad›nlar› görecek ve vatan›n kurtuluflunda ve kuruluflunda kad›n›n oynad›¤› rolün önemini fark edeceksiniz. Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize 50 % ‹ND‹R‹M Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0536) 634 35 97 BÜTÜN K‹TAPÇILARDA E-posta: [email protected] T Ü R K BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI S A N A T Ç I L A R 1 MART 2015 GENCAY KASAPÇI 192297 MART 2015 ‹stanbul K›z Lisesi’ni bitirdikten sonra girdi¤i Güzel Sanatlar Akademisi’nin Yüksek Resim Bölümü’nden 1954’de mezun oldu. 1959’da kazand›¤› ‹talyan Hükümeti bursuyla Floransa’da, Floransa Akademisi’nde Prof. Collacichi ile fresk ve mozaik çal›flt›.1960 y›l›nda Roma’da kendi atölyesini kurdu ve Fondazione Ernesto Besso’da ilk yurtd›fl› kiflisel sergisini açt›. 1960’da Uluslararas› Premio Gubbio Resim Yar›flmas›’nda ikincilik, ayn› yar›flmada 1961’de Birincilik Ödülü ald›. Çal›flmalar›n› Mersin’deki atölyesinde sürdüren birçok ödül sahibi sanatç›, yurtiçinde açt›¤› sergilerinin flimdilik sonuncusunu 9-29 Mart tarihleri aras›nda “Noktan›n Sonsuzlu¤u 2” ismiyle, Arnavutköy, Dere Sok. No:3 Arnavutköy Befliktafl adresindeki Galeri Selvin’de aç›yor. SAYI: 2015 / 3 F‹YATI: 4 TL Çanakkale Zaferi’nin 100.Y›l›nda Ortaya Ç›kan Ac› Gerçek: Anzak An›tlar›ndaki Sözler Kime Ait? Cengiz Özak›nc›’n›n Yaz›s› 23. Sayfada Baflkent Üniversitesi'nin Çal›flma Alan› fiimdi Kazakistan'dan ‹sviçre ve Japonya'ya Uzan›yor S. 17 Yahya Aksoy: Dr. Ö¤üt Yazman: Geçilemeyen Çeliflkiler Bar›fl Bo¤az› Ülkesinde Adalet S. 53 Çanakkale S. 31 Bahriye Üçok Orhan ve Muazzez Velidedeo¤lu: ‹lmiye Ç›¤: Halife Yurt Tüm Haklar›yla D›fl›na Nas›l Kad›n Ç›kar›ld›? S. 11 S. 43