i T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

advertisement
i
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
( YÜKSEK LİSANS TEZİ )
DEKSMEDETOMİDİN’İN SIÇANLARDA MORFİN
BAĞIMLILIĞINA VE MORFİN BAĞIMLILIĞININ
NÜKSÜNE ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
TUĞÇE BÜŞRA USKUR
DANIŞMAN
PROF. DR. M. AYDIN BARLAS
TIBBİ FARMAKOLOJİ ANABİLİM DALI
TIBBİ FARMAKOLOJİ VE KLİNİK FARMAKOLOJİ
PROGRAMI
İSTANBUL-2014
iv
ITHAF
Bu tez çalışmamı 6 ay önce dünyaya gelerek hayatımızı renklendiren yeğenim Burak
Yakut başta olmak üzere sevgili aileme ithaf ediyorum.
v
TEŞEKKÜR
Yüksek lisans eğitimim süresince sonsuz bilgi ve deneyimlerini benden
esirgemeyen çok kıymetli Danışman Hocam Prof. Dr. M. Aydın Barlas’a,
Tezimin her aşamasında ve ihtisasım süresince bilgi ve tecrübeleriyle bana
büyük katkılarda bulunan, sabır ve hoşgörüleriyle yanımda olan Anabilim Dalı
Başkanımız Prof.Dr. A. Gökhan Akkan’a,
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı’ndan kıymetli Hocalarım Prof. Dr. Zeliha
Yazıcı, Prof. Dr. Dündar Okan Yıllar, Prof. Dr. Öner Süzer ve Prof. Dr. Sibel
Özyazgan’a
Tezimin bilimsel ve laboratuvar çalışmalarının her aşamasında bilgi ve
tecrübeleriyle beni yönlendiren sevgili Uzm. Ecz. Oruc Allahverdiyev ve tüm bölüm
arkadaşlarıma,
Yüksek lisans eğitimim süresince dostluklarını benden esirgemeyen birlikte
eğitim fırsatı bulduğum değerli arkadaşlarım Ceren Eyileten, Çağla Karakulak, Andleeb
Shahzadi, Semih Canan ve İkbal Sönmez’e,
Her konuda bize destek olan sevgili Esma Bilmez, Necmi Türker ve İbrahim
Koçer başta olmak üzere tüm Farmakoloji Anabilim Dalı personeline,
Tezimin hazırlanmasında ve eğitimim süresince manevi desteğini üzerimden hiç
eksik etmeyen iş arkadaşım Vet. Hek. Zekiye Serbest ve değerli dostum Av. Fırat
Aksöyler’e,
Büyük emek ve fedakarlıklarla beni bugünlere getiren sevgileri ve anlayışlarıyla
her zaman yanımda olan sevgili aileme
sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
vi
IÇINDEKILER
TEZ ONAYI .................................................................................................................... İİ
BEYAN ...........................................................................................................................İİİ
İTHAF ............................................................................................................................ İV
TEŞEKKÜR..................................................................................................................... V
İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. Vİ
TABLOLAR LİSTESİ ................................................................................................. Vİİİ
ŞEKİLLER LİSTESİ ..................................................................................................... İX
SEMBOLLER / KISALTMALAR LİSTESİ .................................................................. X
ÖZET ............................................................................................................................. Xİ
ABSTRACT.................................................................................................................. Xİİ
1. GİRİŞ VE AMAÇ ........................................................................................................1
2. GENEL BİLGİLER .....................................................................................................2
2.1. İlaçların Kötüye Kullanımı ve Madde Bağımlılığı ...............................................2
2.1.1. Tanımı, Kavramlar ve Genel Bilgiler ............................................................3
2.1.2. Tarihsel Gelişimi ............................................................................................4
2.1.3. Bağımlılık Türleri ..........................................................................................6
2.2. Morfin Bağımlılığı ................................................................................................8
2.3. Madde Bağımlılığının Nörobiyolojisi ...................................................................9
2.4. Bağımlılık
Oluşumunda
Pekiştirici
ve
Ödüllendirici
Etki
ve
Deney
Hayvanlarında Değerlendirilmesi .......................................................................10
2.4.1. Madde Bağımlılığı Çalışmalarında Kullanılan Deneysel Modeller.............11
2.4.1. Koşullanmış Yer Tercihi Testi .....................................................................13
2.5. Morfin .................................................................................................................15
2.6. Deksmedetomidin ...............................................................................................17
vii
2.7. Opioid Reseptörleri ve Alfa Adrenerjik Reseptörleri Arasındaki Etkileşim ......19
3. GEREÇ VE YÖNTEM ..............................................................................................23
3.1. Deney Hayvanları ...............................................................................................23
3.2. Koşullama Kutusu ...............................................................................................23
3.3. Droglar ve Uygulamalar......................................................................................24
3.4. Deneylerin Yürütülmesi ......................................................................................24
3.4.1. Koşullanmış Yer Tercihinde Yanlı Tasarıma Uygun Uygulama Seçilmesi ve
Çalışma Protokolu Oluşturulması ................................................................25
3.4.2. Deney Gruplarının Oluşturulması ................................................................25
3.4.3. Koşullanmış Yer Tercihinin Değerlendirilmesi ...........................................26
3.5. İstatistiksel Değerlendirme .................................................................................27
4. BULGULAR ..............................................................................................................28
4.1. Deksmedetomidin ve Morfinin Koşullanmış Yer Tercihine Etkileri..................28
4.1.1. Morfin’in Koşullanmış Yer Tercihi Üretmesi .............................................31
4.1.2. Deksmedetomidin’in Koşullanmış Yer Tercihi Oluşturması ......................32
4.1.3. Deksmedetomidin’in Morfinin Üreteceği Yer Tercihi Gelişimine Etkisi ...33
5. TARTIŞMA ...............................................................................................................34
KAYNAKLAR ...............................................................................................................39
ETİK KURUL KARARI ................................................................................................48
ÖZGEÇMİŞ ....................................................................................................................49
viii
TABLOLAR LISTESI
Tablo 1. Deney Grupları ................................................................................................. 25
Tablo 2. Deney grupları ve bölüm B’de drog uygulamaları .......................................... 27
Tablo 3. Yer tercihi testinde tüm grupların verileri ....................................................... 30
ix
ŞEKILLER LISTESI
Şekil 1. Mezolimbik ödül sistemi ................................................................................... 10
Şekil 2. Dopaminerjik yolaklar ....................................................................................... 11
Şekil 3. ICSS deney modeli ............................................................................................ 12
Şekil 4. Koşullanmış yer tercihi testi deney modeli ....................................................... 13
Şekil 5. Morfinin moleküler yapısı ................................................................................. 15
Şekil 6. Deksmedetomidinin moleküler yapısı ............................................................... 17
Şekil 7. Opioid ve alfa adrenerjik reseptörleri arasındaki etkileşim ............................... 19
Şekil 8. Koşullama kutusu .............................................................................................. 24
Şekil 9. Ön testte sıçanların delikli zemin-beyaz duvarlı ve çubuklu zemin siyah duvarlı
bölümlerde geçirdikleri süre ........................................................................................... 29
Şekil 10. Yer tercihi testi Kontrol, Morfin 10 mg/kg, Deksmedetomidin 10 μg/kg,
Deksmedetomidin 20 μg/kg, Deksmedetomidin 10 μg/kg+ Morfin 10 mg/kg ve
Deksmedetomidin 20 μg/kg+ Morfin 10 mg/kg grubundaki sıçanların delikli zeminbeyaz bölümde geçirdikleri süre ..................................................................................... 30
Şekil 11. Yer tercihi testinde Kontrol ve Morfin 10 mg/kg grubundaki sıçanların delikli
zemin-beyaz bölümde geçirdikleri süre .......................................................................... 31
Şekil 12. Yer tercihi testinde Kontrol, Deksmedetomidin 10 μg/kg ve Deksmedetomidin
20 μg/kg grubundaki sıçanların delikli zemin-beyaz bölümde geçirdikleri süre ............ 32
Şekil 13. Yer tercihi testinde Kontrol, Morfin 10 mg/kg, Deksmedetomidin 10 μg/kg+
Morfin 10 mg/kg ve Deksmedetomidin 20 μg/kg+ Morfin 10 mg/kg
grubundaki
sıçanların delikli zemin-beyaz bölümde geçirdikleri süre .............................................. 33
x
SEMBOLLER / KISALTMALAR LISTESI
CPP
: Conditioned Place Preference – Koşullanmış Yer Tercihi
CPA
: Conditioned Place Aversion – Koşullanmış Yer Kaçınması
SF
: Serum Fizyolojik
xi
ÖZET
Uskur, T.B. (2014). Deksmedetomidin’in Sıçanlarda Morfin Bağımlılığına ve Morfin
Bağımlılığının Nüksüne Etkisinin Değerlendirilmesi. İstanbul Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü, Tıbbi Farmakoloji ABD. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.
Giriş ve amaç: Alfa adrenerjik sistemler ile opioid sistemlerin birbirini etkileyebileceği
birçok çalışmada gösterilmiştir. Bizim çalışmamızda da koşullanmış yer tercihi testi
kullanılarak alfa adreneseptör agonisti Deksmedetomidin’in Morfin bağımlılığı üzerinde
herhangi bir etkisinin ve suistimale yatkın bir ilaç olup olmadığının ilk kez bir hayvan
çalışmasında araştırılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda tüm gruplarda koşullanmış yer tercihi testi
kullanılarak pekiştirici ve ödüllendirici etki değerlendirildi. Deneylerde ağırlıkları 250300g arasında değişen erkek Wistar Albino sıçanlar kullanıldı. Hayvanlar 1.Grup
kontrol (serum fizyolojik), 2.Grup 10 mg/kg Morfin, 3.Grup 10 μg/kg
Deksmedetomidin, 4.Grup 20 μg/kg Deksmedetomidin, 5.Grup 10 μg/kg
Deksmedetomidin + 10 mg/kg Morfin, 6.Grup 20 μg/kg Deksmedetomidin + 10 mg/kg
Morfin olmak üzere 6 grup oluşturuldu. Deneyler toplam 13 gün süren ve alıştırma, ön
test, koşullama ve tercih testi fazlarından oluşturuldu. Koşullama fazı 4 gün koşullama,
2 gün ara, 4 gün tekrar koşullama olmak üzere 10 gün sürdü. Koşullama fazından sonra
test fazında ödüllendirici özellik değerlendirildi. İstatistiksel değerlendirme, tek yönlü
varyans analizi (One way ANOVA) ardından Newman-Keuls testi ile yapıldı.
Bulgular: Deneylerimizde 10 mg/kg dozunda Morfin ödüllendirici etkisiyle güçlü bir
yer tercihi oluşturduğu izlenirken (p<0,01), 10 mg/kg dozunda serum fizyolojiğin tek
başına anlamlı bir etkisinin olmadığı gözlendi. Bunun yanı sıra Deksmedetomidin’in iki
dozu da güçlü bir yer tercihi (p<0,01) oluşturdu. Morfin grubuna göre 10 μg/kg
Deksmedetomidin+ Morfin grubu yer tercihinde anlamlı (p <0,01) bir düşüş
gözlenirken, 20 μg/kg Deksmedetomidin + Morfin grubunda da Morfinin oluşturduğu
yer tercihinde anlamlı olmayan bir düşüş gözlendi (p >0,05).
Sonuçlar ve Tartışma: Deksmedetomidinin 10 μg/kg ve 20 μg/kg dozlarının her
ikisinin de yer tercihi oluşturduğu ilk kez saptandı. Morfinle beraber kullanıldıklarında
10 μg/kg Deksmedetomidin morfinin yol açtığı yer tercihi gelişimini azalttığı, 20 μg/kg
Deksmedetomidinin ise etkisiz olduğu veya morfinin etkisini pekiştirdiği ya da düşük
doz deksmedetomidinin yer tercihi gelişimini engelleyici etkisini tersine çevirdiği
olarak yorumladığımız anlamlı olmayan bir düşüş ile Morfin bağımlılığı üzerinde etkili
olduğu gözlendi. Deksmedetomidinin ödüllendirici özelliği ve bağımlılık yapma
potansiyelinin araştırılması düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Morfin, Deksmedetomidin, Koşullanmış Yer Tercihi, Bağımlılık,
Alfa Adrenerjik Sistemler
xii
ABSTRACT
Uskur, T. B. (2014). The effect of Dexmedetomidine on Morphine Induced Dependence
and Relapse in rats. Istanbul University, Institute of Health Science, Cerrahpasa
Medical Faculty, Department of Medical Pharmacology. Thesis of Master of Science.
Istanbul.
Objectives: Numerous studies, indicated that alpha-adrenergic system may interact with
the opioid system. So, the present study was designed to investigate the effect of alpha
adrenoceptor agonist Dexmedetomidine on Morphine dependent rats and its potential as
drug abuse by using conditioned place preference (CPP) test.
Methods: In the following study, all groups were evaluated for reinforcement and
rewarding effects by using conditioned place preference test. Male Wister Albino rats
weighing 250-300 g were used in the experiment. The animals were divided into six
groups as 1. Control (Serum Physiological), 2. 10mg/kg Morphine, 3. 10µg/kg
Dexmedetomidine, 4. 20µg/kg Dexmedetomidine, 5. 10µg/kg Dexmedetomidine +
10mg/kg Morphine, 6. 20µg/kg Dexmedetomidine + 10 mg/kg Morphine. The
experiment was counducted for the total period of 13 days with 4 different stages;
habituation, pretest, conditioning and preference test. Conditioning phase was followed
for 10 days, 4 days conditioning, 2 days rest and again 4 days conditioning. In the test
phase, the rewarding effects were evaluated. Statistical analysis was done by using one
way analysis of variance (one way ANOVA) followed by Newman-Keuls.
Results: Morphine significantly enhanced the preference scores in the drug paired side
(p<0.01), while rats treated with serum physiological solution did not show any
significant effect. In addition to this, both the doses of Dexmedetomidine showed strong
acquisition of CPP (p<0.01). Significant reduction in preference scores were observed
with 10 μg/kg Dexmedetomidine+10 mg/kg Morphine (p<0.01). Whereas, 20 μg/kg
Dexmedetomidine +10 mg/kg Morphine showed non-significant reduction in preference
scores than that of Morphine group (p >0.05).
Conclusions: The acquisition of CPP with Dexmedetomidine 10 μg/kg and 20μg/kg
was demonstrated for the first time in this experiment. 10 μg/kg Dexmedetomidine + 10
mg/kg Morphine reduced the Morphine induced CPP. A nonsignifcant reduction was
observed in 20 μg/kg Dexmedetomidine + Morphine which can be speculated as
20μg/kg Dexmedetomidine being ineffective or reinforces the effect of Morphine or
reversal of acquisition of CPP at low dose of Dexmedetomidine + Morphine. The
following data suggests that Dexmedetomidine plays an important role in Morphine
addition. Further research is required in terms of Dexmedetomidine rewarding
properties as well as its potential as drug abuse.
Key Words: Dexmedetomidine, Morphine, Conditioned Place Preference, AlphaAdrenergic System.
1
1. GIRIŞ VE AMAÇ
Madde bağımlılığı, bağımlılık oluşturan bir maddenin sağlığı ve hayatı negatif
etkilemesine karşın kullanımının devamı ve madde alma isteğinin durdurulamaması
halidir (Merikangas ve McClair 2012).
Tedavi için kullanılmaları hekimliğin başlangıcı kadar eski olan opiumun
(afyon) başta analjezik etkileri olmak üzere antitusif, düz kas gevşetici, sedatif,
antidiaretik ve öforizan etkilerinden günümüzde de yararlanılmaktadır. Morfin,
günümüzde kullanılan en güçlü analjezik ilaçlardandır ve özellikle kanser hastalarında,
miyokard infarktüsünde, postoperatif dönemde ve acil serviste gerekli durumlarda
kullanılmaktadır. İlaç olarak önemini yıllardır yitirmemekle birlikte kuvvetli bağımlılık
potansiyeli oluşturan ilaçlar arasında yer alması ve bırakıldığında güçlü bir yoksunluk
sendromuna neden olması kullanımını sınırlamaktadır (Bodnar 2008; Ozawa ve ark.
2001). Morfin bağımlılığı uzun süredir önemli bir sorun teşkil etmekte ve engellemeye
yönelik birçok çalışma yapılmaktadır.
Noradrenerjik sistem opioidlerin etkilerinde önemli düzeyde rol oynar. Alfa 2
adrenoseptör agonisti olan deksmedetomidin’in morfin analjezi ve toleransı üzerine
etkisi bilinmektedir. Deksmedetomidin’in morfin’e tolerans gelişimini azalttığı ve
morfinin analjezik etkisini arttırdığı gözlemlenmiştir (Gursoy ve ark. 2011). Ayrıca
deksmedetomidin’in ve başka bir alfa 2 adrenoseptör agonisti klonidin’in farelerde
opioid yoksunluğunu hafiflettiği gösterilmiştir (Ozdoğan ve ark. 2004) ve alfa 2
adrenerjik agonistlerinden klonidin, tizanidin ve ksilazin, morfin ile koşullanmış yer
tercihini azalttığı öne sürülmüştür (Samini ve ark. 2008). Diğer bir çalışmada ise
morfinle koşullanmış yer tercihi testi uygulanarak, alfa adrenoseptör agonistlerinden
fenilefrin ve klonidin’in morfine bağlı yer tercihini azalttığı, alfa adrenoseptör
antagonistlerinden prazosin ve yohimbinin ise morfine bağlı bu yer tercihini arttırdığı
gösterilerek, morfinle koşullanmış yer tercihi mekanizmasında alfa adrenoseptörlerin
rolü ve etkisi kanıtlanmıştır (Sahraei ve ark. 2004).
Bu çalışmada alfa 2 adreneseptör agonisti deksmedetomidin’in morfin
bağımlılığında, morfin ile oluşturulmuş ”koşullanmış yer tercihi” testindeki etkileri
araştırıldı.
2
2. GENEL BILGILER
2.1. İlaçların Kötüye Kullanımı ve Madde Bağımlılığı
Drogların kötüye kullanımı ve madde bağımlılığı günümüzün önemli
sorunlarından biridir. Bağımlılık yapıcı maddelerin tümü yasal olmayan maddeler
sınıfında değildir. Bunların bir kısmı eczanelerden satın alınabilen, hekimler tarafından
reçetelendirilen ilaçlardır. İlaçların doktor kontrolü olmadan, tedavi dışı amaçlı
kullanılması ile kötüye kullanım ortaya çıkmaktadır.
Reçete edilebilen ilaçlardan bazıları ülkemizde yeşil ve kırmızı reçete kapsamı
içindedir. Böylece yeşil ve kırmızı reçete ile bağımlılık yapıcı ilaçların yazılması ile
birlikte kullanımı ve satışı kontrol altına alınmıştır. Yeşil reçete ile verilen ilaçların
bağımlılık yapıcı potansiyeli, kırmızı reçete ile verilen ilaçlara göre düşüktür. Yeşil
reçeteye tabi olan ilaçlardan bazıları: diazepam, biperiden, lorezepam, tramadol,
midazolam, tiyopental, fenobarbital, ketamin vb. etken maddelerini içeren ilaçlardır.
Kırmızı reçete kapsamında olan ilaçlar ise bağımlılık potansiyeli çok daha yüksek olan
ilaçlardır. Kırmızı reçeteye tabi olan ilaçlardan bazıları ise: morfin, fentanil, pethidin,
hidromorfon etken maddesi içeren ilaçlardır. Çalışmamızda kullandığımız ilaçlardan
morfin de kırmızı reçete kapsamındadır. Kullandığımız diğer ilaç deksmedetomidinin
ise eczanelerde satışı yoktur ve birkaç yetkili ecza depolarından hastanelere satılarak
kullanımı kontrol edilmektedir.
Bağımlılık yapma potansiyeli olan ilaçların hekim tavsiyesiyle, belli doz ve
sürelerde kullanıldığı takdirde bağımlılık yapma olasılıkları düşüktür. Ancak bu ilaçlar
kontrolsüz, uzun süre ve yüksek dozda kullanıldığı takdirde bağımlılık oluşturur. Bu
sebeple bu tür ilaçların kontrolüne ilişkin çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Doktor, hemşire gibi sağlık çalışanları arasında da ilaçların suistimali dikkat
çekici düzeydedir. Yapılan araştırmalarda doktorlar, sigara ve yasadışı maddeleri
(kokain, eroin, esrar vb.), kendi yaş gruplarına oranla daha az; alkol, benzodiyazepinler
ve reçete ile satılan opiyat türevi ağrı kesicileri, daha fazla
kullanma eğiliminde
oldukları görülmüştür. Benzodiyazepin ve opiyat kullanan doktorların çoğu, bu ilaçları,
reçete yazma hakkını elde ettikleri dönemde kötüye kullanmışlardır. (Akdarvar ve ark.
3
2002). Sağlık çalışanları arasında ilaçların kötüye kullanımı ve bağımlılığı, hem kendi
sağlıkları açısından, hem de toplum sağlığı açısından oldukça önemli bir sorundur.
2.1.1. Tanımı, Kavramlar ve Genel Bilgiler
Bağımlılık; sosyal, biyolojik ve davranışsal boyutları olan bir hastalıktır.
Bağımlılık yapan madde ise, kötüye kullanım ve bağımlılığa neden olabilecek, değişik
yollarla alınabilen beyin işlevlerinde değişiklik yaratan her türlü kimyasal madde olarak
tanımlanabilir (Çakmak ve ark. 2006). Alkol ve madde kullanımının birçok sebebi
bulunmaktadır. Bu sebepler arasında; sosyal ödüllendirme, stresi azaltma, cinsel tatmin
ve performansı arttırma, aidiyet duygusunu kuvvetlendirme sayılabilir. Sebebi ne olursa
olsun bu durum kolaylıkla kötüye kullanım ya da bağımlılığa yol açabilir (Çakmak ve
Evren 2006). Ayrıca madde kullanımının yol açtığı olumlu olmayan birçok durum
bulunmaktadır. Bunlar arasında; trafik kazaları, intiharlar, şiddet, istenmeyen gebelikler,
güvensiz cinsellik, bulaşıcı hastalık gibi riskli davranışlar sayılabilir (Karatay 2008).
Madde, bireyler tarafından kötüye kullanım ve bağımlılık olmak üzere iki
şekilde tüketilir. Madde kötüye kullanımında birey kullandığı maddeyi aile, iş ve diğer
sosyal sorumluluklarını yerine getiremeyecek kadar yineliyici bir biçimde ve fiziksel
tehlikelerine karşın kullanmaya devam eder(Koroglu 2007). Madde bağımlılığında ise,
kullanılan maddenin sürekli alınan dozunda istenilen etkinin sağlanamaması nedeniyle,
maddenin dozunun giderek arttrılması ya da uzun süre kullanılması söz konusudur.
Madde kullanımına ilk başlandığı zaman kullanılan miktar bir süre sonra aynı etkiyi
ortaya çıkarmamaktadır. Bu nedenle kullanılan madde miktarının artırılması ihtiyacına,
tolerans gelişmesi denmektedir. Bağımlılık, maddenin deneme isteği ve merakla
alınması, psikolojik ve fiziksel bağımlılık sonucunu doğurur (Oz 1996; Yuncu ve ark.
2005).
Merkezi sinir sistemindeki hücrelerin olağan görevlerini yapabilmesi için,
bağımlılık yapıcı maddeye sürekli ihtiyaç duyulması durumuna fiziksel bağımlılık denir
(Oz 1996). Bağımlılık yapıcı maddenin oluşturduğu zevk ve rahatlama duygusunun
tekrar yaşanması ve yokluğunda duyulan olumsuz duyguların giderilmesi için devamlı
ve belirli periyotlarla madde alma isteğinin bulunmasına psikolojik bağımlılık denir (Oz
1996). Yoksunluk belirtileri; uzun süreli ve yoğun bir biçimde kullanılan maddenin,
kullanımı azaltıldığında veya bırakıldığında, kan ve dokulardaki madde düzeyi düşmeye
başladığında, ortaya çıkan fizyolojik ve bilişsel belirtiler ve bunlara eşlik eden uyumu
4
bozan davranışsal değişikliklerdir. Yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması ile kişi tekrar
madde kullanarak bu belirtilerden kaçmayı veya hafifletmeyi sağlamaya çalışır.
İlaçların tedavi dışında kullanılması ve özellikle hekimin gerek görmediği
durumlarda kişinin kendi isteği ile veya yetkisiz kişilerin tavsiyesi üzerine kullanılması,
ilaç suistimali veya tıbbi-olmayan ilaç kullanılışı diye adlandırılır. İlaç suistimali, belirli
psikotrop (diğer adıyla psikoaktif) ilaçların insanda yaptıkları keyif artırıcı davranışsal
etkileri nedeniyle tıbbi bakımdan gereksiz bir şekilde kullanılmasıdır.
Bununla birlikte sadece hekimlikte ilaç olarak kullanılmakta olan maddeler
değil, aynı zamanda ilaç niteliğinde olmayan psikoaktif maddeler de suistimal edilir.
Keyif arttırıcı etkisi olan psikoaktif maddelerin suistimali zamanla madde bağımlılığına
yol açabilir.
İlaçların kötüye kullanımı bağımlılığa yol açarken, bağımlılık gelişen ilaçlar da
tedavi amacı dışında ilaç kullanımına sebep olur. Bağımlılık; ilacın istenmeyen etkileri,
yüksek miktarda kullanıma bağlı toksik etkileri ve kullanıma aniden son verildiğinde
ortaya çıkan yoksunluk ile önemli bir tıbbi ve sosyal soruna neden olur (Hadidi ve ark.
2009).
2.1.2. Tarihsel Gelişimi
Madde bağımlılığı ve maddenin kötüye kullanımı başlangıcı insanlığın doğuşu
kadar eskidir. Günümüzde dünyada ve ülkemizde etkili olan madde kötüye kullanımını
anlayabilmek için insanlık tarihi boyunca kültürlerin meydana geliş biçimlerinin,
gelişim süreçlerinin, değişme ve yayılma özelliklerinin iyi bilinmesi gerekir. Birçok
kültürde olduğu gibi madde kötüye kullanımının ortaya çıkma, gelişme ve yayılmasında
bağımlılık yapan ve kötüye kullanılan bu maddelerin mitolojik öykülerde, efsanelerde,
ilkel dinlerin yanı sıra Hristiyanlık ve Yahudilik gibi tek tanrılı dinlerde, şarkılarda ve
edebi eserlerde yer almasının önemli bir katkısı vardır. İnsanlığın oluşumundan
günümüze değin süren bu kültürel birikim, toplumlarda madde kötüye kullanımına
eğilim sağlayan ortak bir bilinç oluşturmuştur (Köknel 1998).
Tarihi yazılı belgelerden bilgi edinebildiğimiz ilk madde alkoldür. İnsanoğlu
alkolün gerginliği ve anksiyeteyi giderici etkilerinin çabuk farkına varmış ve ayrıca ona
kutsal bir anlam da yüklemiştir (Uzbay 1981). Dünyamız alkol tarihi incelendiğinde
insan-alkol ilişkisinin bundan yaklaşık 7-8 bin yıl öncesinden başlamış olduğu, M.Ö.
5
6000’lerde şimdiki Ermenistan bölgesinde önce doğal fermentasyona uğrayan meyve ve
bitkilerin içindeki alkolün keyif verici içki olarak kullanıldığı görülür (Ziyalar 1991;
McKim 2000). Eski Mezopotamya’ya ait reçete tabletlerinde şarabın ilaç olarak
kullanıldığını gösteren veriler bulunmaktadır. M.Ö. 4000 yıllarında Mısır’da arpadan
bira yapıldığı bilinmektedir. (Köknel 1998).
1091-1276 tarihleri arasında İran’da Alamut Kalesi’nde Hasan Sabbah’ın
önderliğinde hüküm süren Haşaşin Devleti, bağımlılık yapıcı maddelerin terör amacıyla
kullanımına önemli bir örnektir. Hasan Sabbah alkol, esrar ve başka uyarıcı maddeleri
kullanarak bağımlı yaptığı militanları ile bir çok suikast planlamış ve bölgede önemli
bir terör gücü oluşturmuştur. Günümüzde de bağımlılık yapıcı maddeler özellikle terör
örgütleri tarafından hem ticareti yapılarak maddi kaynak elde etmek için hem de terörist
temin etmek amacıyla kullanılmaktadır (Uzbay 2011).
Bağımlılık yapıcı maddelerin çoğu doğal kaynaklardan elde edilebilir. İlaç
endüstrisindeki gelişmeye paralel olarak sentetik bağımlılık yapıcı maddeler de
sentezlenmiş ve kullanılmıştır. Diğer taraftan, mental hastalıklara yönelik olarak ilaç
geliştirme çabaları barbitüratlar ve benzodiazepinler gibi kötüye kullanım potansiyeli
olan ve bağımlılık yapan yeni ilaçların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Madde
bağımlılığı ve bağımlılık yapıcı maddeler 1960’lara kadar önemli bir halk sağlığı
problemi olarak görülmemiştir. Bu yıllarda, afyon ve esrar başta olmak üzere
barbitüratların ve alkolün bağımlılık yaptığı; madde kötüye kullanımının bir davranış
bozukluğu olduğu tıp literatürüne girmiş olmakla birlikte bunun nedenleri, tedavisi ve
engellenmesine yönelik önemli çalışmaların 1980’lerden itibaren giderek arttığını
görmekteyiz. Amerika Birleşik Devletleri’nin Vietnam Savaşı sonrası ülkesine dönen
200 binden fazla opioid bağımlısı ile uğraşmak zorunda kalması bunun en büyük
nedenlerinden biridir. Avrupa ülkeleri için Hippi akımın yarattığı sosyokültürel sorunlar
ve gençler arasında yaygınlığı artan madde bağımlılığı, 1970’lerden başlayarak önemli
bir uğraş alanı haline gelmiştir. Bu akım madde kötüye kullanımı ve bağımlılığının
çeşitli sloganlar, giyim tarzı ve müzik gibi olgularla da desteklenerek kısa sürede güçlü
bir oluşuma dönüşebileceğinin önemli bir göstergesidir. Günümüzde de madde kötüye
kullanımının bazı hard rock ve metal müzik yapan grup üyeleri ve hayranları çevresinde
yoğunlaştığını görebiliriz.
6
2.1.3. Bağımlılık Türleri
Çeşitli biyolojik, genetik, sosyo-kültürel nedenlerin bağımlılık oluşumunda
önemli bir yeri vardır. Türkiye’de ve Batı ülkelerinde madde istismarına başlama
yaşının giderek düşmesi ve buna bağlı bir çok olumsuz sonuçlar oluşması, madde
bağımlılığını engellemek, tanımak ve tedavi etmek ile ilgili daha fazla çaba gösterilmesi
gerektiğini düşündürmektedir. Madde kötüye kullanımına başlama nedeni ve bireyin
bağımlı olduğu yaş istismar edilen maddenin çeşidini de belirlemektedir.
21 Mayıs 1969 tarihinde Bern’de toplanan Eczacılar Birliği raporuna göre,
bilinen istismar edilen maddeler şunlardır:
A. Tıbbi Maddeler
Afyon
(Kimyevi Şekli) - Morfin, Eroin
(Kimyevi Şekli) - Thebain, Eukodal
(Kimyevi Şekli) - Kodein, Dicodid
Koka yaprağı
(Kimyevi Şekli) - Kokain
Kannabis (Hint Keneviri) (Kimyasal Şekli) Marihuana, Esrar
B. Sentetik Maddeler
Petidin
(Kimyevi Şekli) - Dolantin
Metadon
(Kimyevi Şekli) - Polamidin, Petalgin
Ketobemidon
(Kimyevi Şekli) - Cliradon
Dekstromoramid
(Kimyevi Şekli) – Palifum
C. İlaçlar
1.Grup - Doğrudan doğruya tesir eden ilaçlar - LSD, Psilocybin, Meskalin, DMT, SPT
2. Grup - Benzidrin, Dexerdin, Uyanık Tutucu Pervitin, Preludin, Ritalin.
3. Grup - Verenal, Luminal, Phanoderm, Evipan, Medomin, Doriden, Persedan,
Noludar, Revonal.
4. Grup - Adalin, Bromular, Aneural.
7
D. Anestezik Maddeler
Fenetidin fenasetin
Pyrazolone Antipirin
Salizylate Dipyrin
Dünya Sağlık Örgütünün sınıflandırdığı madde bağımlılığı tipleri:
Opiyat Tipi Bağımlılık: Morfin, kodein, eroin ve metadon maddelerinin
oluşturduğu bağımlılık tipidir. Morfin ve kodein doğal, eroin yarı sentetik, metadon
sentetiktir. Opioid ilaçların kötüye kullanımı hızla gelişen bağımlılığa neden olur.
Alkol, Barbütürat, Benzodiazepin Tipi Bağımlılık: Alkol bağımlılığı en eski
bağımlılıklardandır, kişi üzerindeki ve çevresindeki komplikasyonları nedeniyle önemli
bir halk sağlığı sorunudur. Barbitürat, benzodiazepin ve bazı hipnosedatif ilaçların
istismar edilmesi sonucu bağımlılık oluşur.
Esrar Tipi Bağımlılık: Bu tip bağımlılık marihuana ve haşhaş maddelerini
kapsamaktadır. En önemli etkileri uyuşukluk, sedasyon ve ruhsal gevşeme, öfori, algı ve
dikkat bozukluğu, rüya hali oluşturması ve analjezi yapmasıdır.
Kokain Tipi Bağımlılık: Kokain bir alkoloiddir ve Güney Amerika’da yetişen
koka bitkisinin yapraklarından elde edilir.Santral sinir sisteminde dopaminerjik etkinliği
artırarak yüksek düzeyde öfori oluşturur.
Uyarıcı Tipi Bağımlılık: Tıpta bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan ve
istismar edilen psikostimülan ilaçların oluşturduğu bağımlılıktır.
Halusinojen Tipi Bağımlılık: Bu tip bağımlılığa neden olan en bilinen madde
LSD olup algılama şiddeti ve derinliği üzerinde değişimlere ve halusinasyonların
oluşmasına yol açar.
Solunan Çözücü Tipi Bağımlılık: Genel anesteziklerden kokulu kalem ve
silgilere kadar birçok madde bu tip bağımlılığa neden olabilmekte ve maddelerin
ulaşılabilme kolaylığı sebebiyle küçük yaşlarda bağımlılığa yol açmaktadır.
Tütün Tipi Bağımlılık: Tütün bağımlılığı en az alkol kadar geçmişe sahip bir
bağımlılık olup artış eğilimi gösteren sigara tüketimi, yüksek morbidite ve mortalite
oranları ile ülkemizde bir toplum sağlığı sorunu haline gelmiştir.
8
2.2. Morfin Bağımlılığı
İlaç bağımlılığı genellikle psikotrop bir ilaç ile SSS arasındaki etkileşimden
doğan, kendini psişik bazen ek olarak fiziksel belirtilerle gösteren ve ilaca karşı arzu
veya açlık oluşmasından ötürü, ilacın kişi tarafından sürekli yada aralıklı olarak
kullanılması durumudur.
Bağımlılık yapan maddeler, Santral Sinir Sistemi (SSS)’nde önemli düzeyde
uyaran ve/veya depresyon oluşturan, algılama, duygu durum, mental durum, davranış ve
motor fonksiyonlarda bozukluk yaratan psikoaktif maddelerdir. Bu maddeler arasında
alkol, amfetamin ve benzeri maddeler, kafein, kannabis, kokain, halusinojenler, liserjik
asit dietilamid (LSD), inhalanlar, nikotin, opiyatlar, fensiklidin, sedatifler, hipnotikler,
anksiyolitikler, anabolik steroidler, nitröz oksid ve henüz diğer sınıflara girmeyen
reçeteli veya reçetesiz ilaçlar vardır (Kayaalp 1998).
Ağrı insanlık tarihi ile eşdeğerdir ve tıbbın doğuşu ile birlikte uygulanmaya
başlanan ilk tedavidir. Tarih boyunca tedavisi için farklı yollar bulunmuştur. Ağrıyan
yere masaj yapmaktan başlayıp, geçmişte kullanılan bitkisel ilaçlar, aspirin ve benzeri
analjezikler ile devam etmiş, günümüzde opioid analjeziklere kadar uzanmıştır (Yaksh
1999).
Modern yöntemlerin gelişmesi, deri altına ağrı giderici ilaçların uygulanması
denemeleriyle başlamıştır. Taylor ve Washington 1839’da ilkel bir enjektör yardımıyla
deri altına morfin uygulamış ve daha sonra 1843’de Dr. Alexander Wood morfini
sinirlerin mümkün olduğu kadar yakınına ve ağrılı bölgelere zerkederek analjezik
etkisini göstermiştir. Amerika İç Savaşı’nda da (1861-1865) morfin oral ve parenteral
olarak yaygın olarak kullanılmıştır. Morfinin en yaygın kullanıldığı dönemler 2. Dünya
Savaşı ve Vietnam Savaşı’dır. Vietnam Savaşı’ndan dönen Amerikan Deniz
Piyadelerinin %20’sinde bağımlılık görülmüş ve bu morfin bağımlılığına ‘‘asker
hastalığı’’ denilmiştir. 1870’lerden sonra morfinin bağımlılık yapıcı etkileri üzerinde
durulmuştur (Toklu 2011).
Keyif verici etkileri ve yaratıcılığı artırdıkları gerekçesiyle sıklıkla suistimal
edilen morfin ve benzeri opioidlerin 18. ve 19. yy’da Avrupa’da birçok edebiyatçı
tarafından kullanıldığı da bilinmektedir (Pfordresher 1991). Samuel Taylor Coleridge,
Thomas de Quincey, Elizabeth Barret- Browning, Robert Browning gibi birçok ünlü
romantik şair ve romancının morfin bağımlısı oldukları bilinmektedir (Kinter 1969). O
9
dönemde ilk olarak Dr. John Jones “afyon
yoksunluk sendromu”nu anlatarak bu
konuda uyarılarda bulunmuştur (Snyder 1996).
İngiliz Eczacı C.R. Alder Wright 1874’de “diasetil morfin” sentezlemiş ve
bunun morfine alternatif olarak kullanılabilecek bağımlılık yapmayan bir türevi
olduğunu ileri sürmüştür. Bayer laboratuvarlarında çalışan Eczacı Heinrich Dreser bu
yarı sentetik ilacı hayvanlarda ve insanlarda denemiştir. Kendi üzerinde yaptığı deneyler
sonucunda ilacın ağrıyı gidermedeki “heroic” (kahramanca) etkilerinden dolayı “eroin”
adını vermiştir. Bayer Laboratuvarları tarafından bu ilaç 1898’de öksürük ve ağrı kesici
olarak piyasaya sürülmüştür. 1913’de bağımlılık yapıcı etkilerinden dolayı Bayer
üretimini durdurmuş, diğer değerli ilacı aspirine yönelmiştir.
Eroin, morfin, kodein, metadon en sık karşılaşılan opiyat türevlerdir. Organik,
yarı sentetik ve sentetik olarak da sınıflandırılabilirler. Eroin dışındakiler tıpta, kısıtlı ve
kesinlikle hekim kontrolü altında kullanılır. Kuvvetli ağrı giderici özellikleri vardır.
Beyinde opiyat reseptörlerini aktive ederek etki gösterirler. İnsan beyni opiyat
reseptörlerini aktive etmek üzere endorfin olarak adlandırılan nörotransmitteri üretir.
Keyif verici ve ağrı kesici özelliği, kötüye kullanılmasındaki en önemli iki etkendir.
Opiyatlar tedavi amacıyla uygun dozlarda kullanıldıklarında bağımlılık yapıcı etkileri
azken, hekim tavsiyesi dışında yüksek dozlarda ya da yasa dışı üretilen tipleri
kullanıldığında ciddi bağımlılık yapıcı özellikleri vardır. Fiziksel bağımlılık erken
başlar ve güçlü bir psişik bağımlılık oluşturabilir. Opioid bağımlılarında ilacın
kesilmesinden 8 saat kadar sonra yoksunluk sendromu başlar. Eroin yasa dışı üretilen ve
pazarlanan bu maddelerin başında gelir ve halen ülkemiz için de gitgide büyüyen bir
sorun halindedir. Günümüzde afyon tentürü artık kullanılmamaktadır. Morfin kanser
ağrılarında, postoperatif ağrılarda ve benzeri gereken durumlarda kullanılmaktadır.
2.3. Madde Bağımlılığının Nörobiyolojisi
1900lü yıllarda bilim adamları kafa içine yerleştirilmiş elektrotlarla verilen
elektriksel uyarana yönelik cevapları değerlendirmişler ve beynin bazı bölgelerinin bu
uyarılara olumlu yanıt verdiklerini keşfetmişlerdir. Deney hayvanları bu elektriksel
uyaran için pedala basmayı öğrenmişler ve bu davranışın oluştuğu beyin bölgesine de
ödül merkezi adı verilmiştir. Bu ödül merkezi mezokortikolimbik sistem ile dopamin
sistemlerinin bağımlılık yapan maddelerin ödüllendirici etkilerinde önemli rol oynadığı
bilinmektedir. Bu maddelerin ortak özelliği farklı etki mekanizmalarıyla farklı reseptör
10
sistemlerini uyarsalar da hepsi mezokortikolimbik sistemi indükleyerek dopamin
salınımını arttırmaktadır (Plerce ve Kumaresan 2006). Kokain, amfetamin, alkol, opiyat,
nikotin, MDMA mezolimbik sistemin nukleus akkumbensinde dopamin artışına sebep
olur. Nikotin, alkol ve opiyatlar gibi birçok maddenin oluşturduğu yoksunluk sendromu
sırasında nukleus akumbenste dopamin miktarının azaldığı bilinmektedir. Dopamin
lokomotor aktiviteyi, ödüllendirme, haz, öfori (keyif) hissinin oluşumunu kontrol eder.
Mezokortikolimbik sistemi beyin sapındaki ventral tegmental alan kontrol etmektedir.
Dolayısıyla ventral tegmental alandan nukleus akkumbense giden dopaminerjik
yolakların tüm bağımlılık tiplerinin oluşumunda en önemli yol olduğu ileri
sürülmektedir.
Şekil 1. Mezolimbik ödül sistemi
2.4. Bağımlılık
Oluşumunda
Pekiştirici
ve
Ödüllendirici
Etki
ve
Deney
Hayvanlarında Değerlendirilmesi
Bir maddenin ruhsal durumda ve davranışta yaptığı farmakolojik etki, onu tekrar
tekrar kullanma veya ilaçsız kalamama davranışını teşvik ediyorsa ya da pekiştiriyorsa,
böyle maddeye pozitif pekiştirici denir. Maddenin oluşturduğu keyif artması veya öfori,
pozitif pekiştirici ana etkenidir. İlaveten, bağımlılık kazanılan maddeyi kesmenin veya o
ilacı bulamamanın keyifte yapacağı azalma, bağımlı için negatif (olumsuz) bir
durumdur. Bağımlı bu duruma düşmekten sakınmak için maddeyi almaya devam eder.
Bu olaya negatif pekiştirici adı verilir.
11
Bağımlılık yapan drogların en önemli ortak özelliklerinden biri pekiştirici
özelliğine sahip olmalarıdır ve bu konuda yapılan çalışmalar sonucunda ödüllendirici ve
pekiştirici etkide mezokortikolimbik yolağın ve dopaminin rol aldığı düşünülmektedir
(Shultz 1997; Bardo 1998; Spanagel 1999; Martin-Soelch ve ark. 2001; Nestler 2005;
Balster 1991).
Bir ilacın deney hayvanlarında pozitif pekiştiri yaptığının gösterilmesi onun
bağımlılık yapma potansiyeli hakkında fikir verebilmektedir. Bu özellik deney
hayvanlarında en yaygın olarak kendine-verme (self-administration) deneyleri ile test
edilebilir.
Şekil 2. Dopaminerjik yolaklar
2.4.1. Madde Bağımlılığı Çalışmalarında Kullanılan Deneysel Modeller
Madde bağımlılığı çalışmalarında, deney hayvanının madde arayışı davranışı ya
da yoksunluk sendromu belirtileri üzerinden birçok deneysel modeller oluşturulmuştur. .
Madde bağımlılığının anlaşılması ve tedavisine yönelik deneysel hayvan modelleri
üzerindeki çalışmalar giderek yoğunlaşmış ve birçok deneysel model geliştirilmiştir. Bu
deneysel hayvan modelleri üzerinde bağımlılık yapan maddelerin etkilerini araştırmak,
mekanizmalarını anlamak, tedavi teknikleri araştırmak mümkündür.
Bağımlılık araştırmalarında maddelerin bağımlılık yapma potansiyellerini
incelemek için; nörotransmitter tayini, bazı beyin bölgelerinde morfolojik ve histolojik
12
incelemeler, kötüye kullanılan maddenin tayini, pozitif pekiştiri saptanması,
diskriminatif
etkinin
değerlendirilmesi,
yoksunluk
sendromu
belirtileri
değerlendirilmesi, maddenin psikostimülan veya depresan özelliklerin değerlendirilmesi
gibi yöntemler kullanılabilir.
Kafa içine kendi uyarma testi (ICSS), davranışsal
duyarlılaştırma testi, kendi verme testi ve koşullanmış yer tercihi testi gibi bazı modeller
ile bağımlılık çalışmaları oluşturulabilir.
Olds ve Milner 1954 yılında kazara beynin bazı bölgelerini elektrikle uyarmanın
pozitif pekiştireç etkisi yaptığını keşfetmişlerdir. Bu çalışmalarda deney hayvanlarının
intrakranial kendini uyarma olarak adlandırılan ve keyif verici bir duygu oluşturan
elektriksel beyin uyarısını alabilmek için devamlı olarak pedala basmayı öğrendikleri
görülmüştür. Mezokortikolimbik alanına yerleştirilip bağımlılık yapan maddelerin
uygulanması ICSS eşiğini düşürür. Böylece bu metod ile maddenin bağımlılık yapma
gücü değerlendirilir.
Şekil 3. ICSS deney modeli
Davranışsal duyarlılaşma modeli ise yinelenen uygulamalar sonucunda
maddenin motor uyarıcı etkisinde artış görülmesidir. Birçok madde için denenmiş ve
maddeye karşı istek bağımlılık ilişkili relaps görülmesi gibi durumları göstermek için
kullanılır ( Karaoğlu ve Ozyazgan 2013).
13
Kendi verme testi madde bağımlılığı çalışmalarnda en sık kullanılan deneysel
modellerdendir. Bu modelde kurulan düzenek sayesinde deney hayvanının bağımlılık
yapan ilacı kendine vermesi sağlanır. Tüketilen miktarların hesaplanması ile maddenin
pekiştirici özelliği olup olmadığı ve bağımlılık yapma potansiyeli yorumlanır.
2.4.1. Koşullanmış Yer Tercihi Testi
Koşullanmış yer tercihi testi (conditioned place preference – CPP) Pavlov’un
koşullandırmasının bir çeşididir (Tzschentke 2007). Günümüzde bağımlılık yapan
ilaçların teşvik edici özelliklerini ölçmek için kullanılır.
Deney hayvanlarının; ödüllendirici etkisi olan morfin, enkefalin, etanol,
amfetamin ve benzeri drog ve maddelerin uygulandığı çevrede, serum fizyolojik
uygulanmış çevreye göre daha fazla kaldığı koşullanmış yer tercihi testi ile
gösterilmiştir (Mucha ve ark.1982) . Bunun yanısıra koşullanmış yer tercihi testi aç
sıçanlarda yemeğin ödüllendirici etkisini araştırmak için de kullanılmıştır (Spyraki ve
ark 1982).
CPP deneyi gerçekleştirilen düzenek; genellikle pleksiglastan yapılmış, birbirine
bağlı kare veya dikdörtgen aynı boyutlarda 2 bölümden ve bu bölümleri birbirinden
ayırmayı sağlayan kaldırılabilir bir kapak içeren bir kutudan oluşur. Bu bölümler
hayvanların ayırt edebileceği farklılıkta görsel, koku, temas gibi uyaranları (ipuçları)
sağlayan özelliklere sahiptir.
Şekil 4. Koşullanmış yer tercihi testi deney modeli
14
Taraflı ve tarafsız olarak adlandırılan 2 çeşit CPP deney prosedürü vardır.
Taraflı deney prosedüründe hayvanların kutuyu incelemelerine fırsat verilir, bölümlerde
geçirdikleri vakit hesaplanır ve az vakit geçirilen yerde drog’a, çok vakit geçirilen yerde
sf’e kapı kapatılarak koşullandırılır. Tarafsız deney prosedüründe ise araştırmacı drog
ve sf uygulayıp koşullayacağı bölümleri kendi seçer. Tarafsız deney prosedürünü
uygulayabilmek için 2 bölümde de yaklaşık aynı vakitleri geçirmiş yani herhangi bir
bölüm tercihinde bulunmamış hayvanlar gerekir (Prus ve ark. 2009).
CPP deneyi 4 fazdan oluşur. Bunlar; Habitasyon, Ön test, Koşullama, Tercih
testi’dir.
Habitasyon (Alıştırma):İlk fazda, hayvanlar kaldırılabilir kapak açık ve her iki
bölmeye de erişimi mümkün halde deney düzeneğini inceler. 5 dakika süren bu fazda
deney ortamına alışması amaçlanır.
Ön Test: Bu fazda amaç deney prosedürü için hayvanların taraflı olup
olmadığını tespit etmektir. Bizim deneylerimizde ön test habitasyon fazından 3 gün
sonra yapıldı. Her hayvan teker teker kaldırılabilir kapak açık halde olan düzenekte 15
dakika boyunca hangi bölmede ne kadar zaman geçirdiği kronometre kullanılarak
saniye cinsinden hesaplandı.
Koşullama fazında, deney prosedürüne uygun drog ve sf uygulanır ve kapı
kapalı biçimde bölümlerden birinde hayvanı koşullandırılır.
Son faz, tercih testinde ise kaldırılabilir kapak açık halde hayvanların düzenekte
hareket etmesine izin verilir ve bölümlerde geçirdikleri vakit hesaplanır.
Yöntemin basit olması ve 2-3 hafta gibi kısa sürede prosedürün tamamlanması,
ekonomik olması gibi birçok avantajı vardır. Sıklıkla fare ve sıçanlar kullanılsa da kuş
ve diğer kemirgenler gibi başka türler için de uyarlanabilir (Cunningham ve ark. 2006).
15
2.5. Morfin
Şekil 5. Morfinin moleküler yapısı
Opium, Papaver somniferum denilen bir tür gelincik bitkisinin henüz
olgunlaşmamış kapsüllerinden (poppy) çizilerek elde edilen sıvının güneşte kurutulmuş
halidir. Günümüzde sık kullanılan bu maddeler, binlerce yıldır ulaşabilirliği mümkün
olan maddelerdir. Opiumun bilinen en az 5000 yıllık kullanımı vardır (Beyazyürek ve
Şatır 2000). Kökeninin Doğu Asya, Anadolu ya da Mezopotamya olduğu tam olarak
bilinmemekle birlikte haşhaş bu yörelerde hem öksürük giderici, ağrı kesici bir ilaç hem
de keyif verici bir madde olarak kullanılmıştır. Morfin kelimesi, Grek Mitolojisinde
uyku tanrısı manasına gelen Morpheus isminden gelmektedir. Morfin 1805 yılında
Hannover’li bir eczacı olan Frederic Serturner tarafından afyondan ayrıştırılmıştır. İlk
olarak afyon bağımlılığı tedavisi için kullanılmıştır (Özmen 2009). Suistimali ise 1800lü
yılların sonlarında başlamıştır. Aynı zamanda Amerika’nın iç savaşında yaralı
askerlerin tedavisinde kullanılmış, savaş sona erdikten sonra yaklaşık 4.000.000 asker
morfin bağımlısı olmuştur. Tüm bunların sonucu olarak, 1914 yılında Amerika’da
morfin kullanımı sadece doktor tavsiyesi ile sınırlandırılmış, bunun dışındaki
kullanımlar yasa dışı ilan edilmiştir.
Afyonun uyuşturucu etkisi içindeki alkaloidlerden ileri gelmektedir. Bunlara
genel olarak afyon alkaloidleri denir. Alkaloidler ya elde edildiği bitkiye göre (afyon
alkaloidleri, vb...) ya da kimyasal yapılarına göre (fenantren sınıfı alkaloidler, vb...)
isimlendirilir. Afyon alkaloidleri kimyasal yapılarına göre ikiye ayrılır:
1. Fenantren sınıfı: Morfin, Kodein, Tebain.
2. İzokinolin sınıfı: Papaverin, Narsein, Narkotin.
16
Afyon ile ilişkili tüm bileşikler opioidler olarak, afyondan elde edilen ve morfin,
kodein ve tebain gibi doğal ürünler ve pek çok yarı sentetik türevi opiyatlar olarak
adlandırılır.
Opioidler etkilerini santral sinir sistemi ve periferde opioid reseptörler ile
etkileşerek gösterir. Bugüne kadar başlıca 3 tip reseptör kanıtlanmıştır. Bunlar: mü (µ),
kappa (k) ve delta (d) reseptörleridir.
günümüzde artık opioid reseptörü olarak kabul edilmemektedir. Morfin ve diğer opioid
ilaçlar bu reseptörler ile agonistik, parsiyel agonistik ya da antagonistik etkileşimler
göstermektedir. Tüm opioid reseptörler inhibitör G proteinlerine kenetlidirler ve adenil
siklazı inhibe ederler. Aynı zamanda iyon kanallarını da etkilerler ve potasyumun hücre
dışına akımını arttırıp kalsiyumun hücre içine girişini azaltarak nöronal ateşlemeyi ve
nörotransmitter salıverilmesini engellerler.
Morfin biyotransformasyonu başlıca karaciğerde, bir kısmı ise böbreklerde
gerçekleşir. Majör 3 metabolit; normorfin, morfin–3–glukuronid (M3G), morfin–6–
glukuronidden (M6G) oluşur. 6-glukuronid güçlü analjezikken, 3-glukuronid etkisizdir.
Morfinin normorfine metabolize olmasında karaciğer CYP3A4 enziminin önemli bir
rolü olduğu düşünülmektedir (Projean D ve ark. 2003).
Morfinin santral etkileri; analjezi, öfori, sedasyon, solunum depresyonu, antitusif
etki, bulantı- kusma ve hipotermidir. Periferik etkileri ise; gastrointestinal,
kardiyovasküler, boşaltım sistemi üzerinedir. Yanısıra uterus, safra kanalı ve histamin
salımıyla ilgili etkileri de vardır.
Morfin sülfat oral, parenteral ve rektal yolla kullanılabilir. Etkilerine hızla
tolerans gelişir ve fiziksel yoksunluk sendromu oluşur. Tolerans mekanizması tam
olarak bilinmese de adenilat siklazın adaptif yukarı-regülasyonuna bağlı olabilir.
Reseptör aşağı-regülasyonu başlıca faktör değildir. Zayıf ve uzun etkili µ-reseptör
agonisti metadon yoksunluk sendromunun ortadan kaldırılması için kullanılabilir.
Kodein, pentazosin ve buprenorfin gibi belli başlı opioid analjezikler, morfinden daha
az fiziksel ve psikolojik bağımlılık oluşturur. Morfinin miyozis oluşturması, okülomotor
sinir ile olur. Bu etkiye çok az tolerans gelişir ve tüm bağımlılarda toplu iğne başı pupil
görülür. Komaya neden olan diğer durumlarda pupil dilatasyonu olması açısından ayrıcı
tanıda yeri vardır. Beyin ve omurilik sıvısı basıncını yükseltir, ağır serebral hasarı
olanlarda kullanılmamalıdır. Histamin salgılanmasına yol açması sebebiyle astım
17
hastalarında kontrendikedir. GnRH ve CRH salgısını durdurur. LH, FSH, ACTH ve βendorfin salgısını düşürür. Testosteron ve kortizol seviyelerini düşürür, ADH
salgılanmasını artırır. Dopaminerjik inhibisyonu düşürür, prolaktin ve büyüme
hormonunu artırır. Morfinin diğer kontrendike olduğu durumlar, prostat hipertrofisi, kor
pulmonale, amfizemdir (Kayaalp 2005; Süzer 2002; Katzung 2007).
2.6. Deksmedetomidin
Şekil 6. Deksmedetomidinin moleküler yapısı
Deksmedetomidin yüksek selektif, spesifik ve güçlü bir alfa2-adrenoseptör
agonistidir (Kredo ve ark. 2005). Medetomidinin dekstro izomeridir ve farmakolojik
olarak aktif komponentidir. Sedasyon ve analjezi amacıyla kullanılmaktadır. Locus
ceruleus, beyin ve spinal korda bulunan postsinaptik alfa 2 adrenoseptörler aracılığı ile
sedatif ve analjezik etki gösterirler. İlave sempatolitik özellikleri; daha az anksiyete,
hemodinamik stabilite, stress hormonunun yanıtının küntleşmesi ve intraoküler basınçta
azalmadır.
Deksmedetomidin
hidroklorür
kimyasal
olarak,
(+)-4-(S)-[1-(2,3-
dimetilfenil)etil]-1H-imidazol monohidroklorid şeklinde düzenlenmiştir. Moleküler
ağırlığı 236,7’dir; ampirik formülü C13H16N2-HCl şeklindedir (Şekil 2). Dilüsyonu
takiben intravenöz infüzyonu mümkün olan steril, nonpirojenik bir solüsyondur.
Deksmedetomidin hidroklorür beyaz veya beyazımsı bir tozdur. Suda tamamen çözünür
ve 7.1’lik bir iyonizasyon sabitine (pKa) sahiptir. pH’sı 4,5-7,0 arasında olan berrak,
renksiz, izotonik bir solüsyondur. Deksmedetomidinin her bir ml’si, 118 µcg’lık
deksmedetomidin HCl (100 µcg baz deksmedetomidin eşdeğer) ve 9 mg sodyum klorür
içermektedir. Bu solüsyonda koruyucu bulunmaz ve solüsyon aditif veya kimyasal
stabilizatörler içermez. (Çuhadar ve ark. 2009).
18
Deksmedetomidin,
karaciğerde
yoğun
biyotransformasyon
ile
N-
glukronidasyona, alifatik hidroksilasyona ve N-metilasyona uğrar, idrarla (%95) ve
feçesle (%4) atılır. Atılan temel metabolitler N-glukuronitler ve N-metil-Oglukuronittir. Deksmedetomidin, infüzyonu takiben hızlı bir dağılım fazı gösterir; 6
dakika kadar bir dağılım yarı ömrü (t1/2) ; ortalama 2 saatlik bir eliminasyon yarı-ömrü
(t1/2)
bulunur, sabit durum dağılım hacmi yaklaşık olarak 118 litrelik bir kararlı-
durum dağılım hacmi (Vss) vardır. Toplam vücut klirensi tahminen 39 L/saat’tir (0,54
L/kg/saat). Bu klerense eşlik eden ortalama vücut ağırlığı 72 kg’dır. Ortalama proteine
bağlanma oranı %93,7’dir. Cinsiyet ve renal bozukluğun proteine bağlanmada etkisi
yoktur. Bununla birlikte, karaciğer bozukluğu olan hastalarda proteine bağlanmada
değişiklikler olabilir; bu da daha düşük klerens değerleriyle sonuçlanır. Bilinen aktif
metaboliti yoktur ve deksmedetomidinin dönüşümü minimaldir ve klinik önemi yoktur
(Bhana ve ark. 2000).
Deksmedetomidin, klasik alfa2-agonistlerine göre daha yüksek alfa-1/alfa-2
selektivite oranına sahiptir. Deksmedetomidin solunum sistemine önemli depresif etki
yapmadan, anksiyolitik, hipnotik, sedatif, analjezik ve anesteziye destek özellikleri olan
bir ajandır (Talke ve ark 2000). Deksmedetomidin, solunum depresyonu yapmaması,
kooperasyonlu sedasyon, anksiyoliz ve analjezi sağlaması, sempatolitik özelliklerinin
bulunması nedeni ile anestezide giderek artan bir oranda kullanılmaya başlanan yüksek
selektif alfa 2 adrenoreseptör agonistidir (Boztuğ ve Ünüvar 2006).
Deksmedetomidinin preperatı, Precedex® (deksmedetomidin hidroklorür)
intravenöz infüzyon şeklinde kullanılmak üzere hazırlanmıştır. 2 ml’lik ampul ve flakon
formları vardır. 1 ml Precedex® içinde 118 µg deksmedetomidin hidroklorür ve 9 mg
NaCl bulunur. 2 ml’si 50 ml’ye dilüe edilerek kullanılır.
Ringer laktat, %5 dekstroz, %0.9 sodyum klorür, %20 mannitol, sentetik kolloidler ile
dilüe edilir.
19
2.7. Opioid Reseptörleri ve Alfa Adrenerjik Reseptörleri Arasındaki Etkileşim
Şekil 7. Opioid ve alfa adrenerjik reseptörleri arasındaki etkileşim
Alfa 2 adrenerjik reseptörleri G-protein reseptör (GPCRs) ailesine aittir, Gi/Go
proteinleri vardır. Bu reseptörlerin aktivasyonu adenilsiklaz aktivitesinin inhibisyonuna,
K kanallarının aktivasyonuna, Ca kanallarının inhibisyonuna ve MAP kinaz
fosforilasyonunun düşmesine neden olur (Morita ve North, 1981; Limbird, 1988;
Richman and Regan, 1998). Adrenerjik reseptör sistemi arteriyel vasokonstriksiyonunda
önemlidir ve bununla birlikte nosiseptif sistemde de önemli etkilere sahiptir (Yaksh
1979). Adrenerjik reseptör agonisti klonidin analjezik yanıt oluşmasında etkilidir
(Paalzow 1974).
Opioid reseptörleri de G-protein reseptör (GPCRs) ailesine aittir ve adrenerjik
reseptörlerle benzer ikincil haberci sistemlere sahiptir (Jordan ve Devi, 1998). Bu
reseptörler omurilikte nörotransmitter salınımının depresyonu dahil birçok biyolojik
yanıt oluşumunda rol oynar (Macdonald ve Nelson 1978). Opioid reseptörler ve alfa
adrenerjik reseptörlerin beyindeki lokus serelusta dağılımı açısından da benzerlikleri söz
konusudur (Nakai ve ark. 2002)
20
Önceki çalışmalar bu iki reseptör arasında birçok fonksiyonel etkileşim
kaydetmiştir (Drasner ve Fields 1988; Ossipov ve ark. 1997). Stone ve arkadaşlarının
fonksiyonel alfa 2 reseptörü olmayan farelere morfin uygulanmış ve doğal farelere
oranla spinal analjezik etkinin düştüğünü göstererek bu iki reseptör arasındaki
etkileşimi kanıtlamışlardır (Stone ve ark. 1997). Bu sinerjizme aracılık eden moleküler
mekanizmalar henüz iyi karakterize edilememiştir. GPRC'ler birbirleri ile etkileşim
içerisindedir, bu etkileşimler bazı fonksiyonel aktiviteler için gereklidir (Marshall ve
ark. 1999; Nelson ve ark. 2001) örneğin bu etkileşimler ligand afinitesinde, etkinliğinde
ve /veya desensitizasyon gibi özelliklerindeki değişikliklere yol açan GPRC
aktivitelerini düzenler (Gomes ve ark. 2003; Angers ve ark. 2002). GPRC
dimerizasyonu çeşitli GPRCler için reseptör fonksiyonlarının önemli bir düzenleyici
mekanizması olarak görünmektedir. Buna dayanarak Jordan ve arkadaşları opioid ve
alfa 2 adrenerjik reseptörleri arasındaki etkileşimi ve bu etkileşimden doğan fonksiyonel
sonuçları araştırmış ve bu reseptörler arasındaki fiziksel etkileşimin adrenerjik ve opioid
ilaçların analjezi gelişiminde derin etkilere sahip olabileceği reseptör fonksiyonlarının
düzenlenmesi için yeni bir mekanizma sağladığını ileri sürmüşlerdir (Jordan ve ark.
2003).
Sempatik kökenli ağrısı olan hastada (SMP'de) sempatik sistemin anestetik
blokajı ağrıyı ortadan kaldırır. Eğer bu hastada önceden ağrılı olan cilt bölgesi içine
norepinefrin enjekte edilirse ağrı yeniden alevlenebilir. Normal bir doku içine
norepinefrin enjeksiyonu ise ağrıya neden olmaz. O halde sempatik kökenli ağrıda,
normalde sempatik sinir uçlarından salgılanan norepinefrin, ağrıyı uyarma kaabiliyeti
kazanmaktadır.Ağrının bu şekilde oluşumu alfa reseptörlerin aktivasyonu ile ilgilidir.
Bir alfa antagonist olan fentolamin sempatik kökenli ağrısı olan bir hastaya verildiğinde
ağrıyı ortadan kaldırır. Bir alfa-2 adrenerjik agonist olan klonidin de sempatik kökenli
ağrısı olan hastada topikal olarak uygulandığında ağrıyı ortadan kaldırır. Sempatik sinir
uçlarında yer alan alfa-2 adrenerjik reseptörlerin aktivasyonu norepinefrin salınımını
bloke eder. Bundan dolayı klonidin norepinefrin salınımını inhibe ederek ağrıyı ortadan
kaldırıyor gibi görünmektedir. Selektif bir alfa-1 adrenerjik agonist olan fenilefrin,
klonidinle tedavi edilmiş olan alana uygulandığında ağrının yeniden alevlenmesine
neden olur. Bu klinik bulgular, SMP'de alfa-1 adrenerjik reseptörlerin primer rol
oynadığını desteklemektedir. Bu durum, alfa-1 reseptörlerin boşalması sonucu
nosiseptörde norepinefrine karşı bir sensitivite geliştiği hipotezini ortaya koymaktadır.
21
Belki de nosiseptörde fenotipik bir değişiklik olmakta ve nosiseptör norepinefrine karşı
anormal bir sensitivite kazanmaktadır. Alternatif bir hipotez de nosiseptörler üzerinde
alfa-2 inhibitör reseptörler geliştiği şeklindedir (Ossipov ve ark. 1990; Wall ve Melzack
1994).
Sempatik kökenli ağrıda, alfa-1 adrenerjik reseptörlerin eksitasyonunu azaltan
veya ortadan kaldıran uygulamalar başarılı olur. Sempatik ganglionların blokajı efferent
yolu elimine ettiği için etkilidir. Klonidinin topikal olarak uygulanması, alfa-2
reseptörleri aktive ederek sempatik sinir uçlarından norepinefrin salınımı bloke ettiği
için etkilidir. Alfa adrenerjik reseptör antagonistleri; fentolamin, fenoksibenzamin ve
pirazosinin sistemik uygulanması nosiseptörlerin aktivasyonunu bloke eder. İntravenöz
rejyonal guanetidin sempatik sinir uçlarında norepinefrin depolarını elimine ederek
nosiseptörlerin uyarılmasını önler (Raj 1992).
Narkotik analjeziklerin sistemik uygulanması, bu ajanların korteks, beyin sapı ve
omurilikteki spesifik opioid reseptörlerine bağlanmasına neden olur. Analjezik etki
büyük oranda beyin sapından kaynaklanan kontrol sistemlerinin aktive edilmesi ile
ilgilidir. Bu beyin sapı bölgeleri; periakuaduktal gri madde, nükleus raphe magnus ve
dorsal raphe nükleus opioid reseptörlerinden zengindir. Bu bölgelerden omuriliğe
dorsolateral funikulus yoluyla lifler gönderilir ve bunlar arka boynuzda serotonin
salgılar. Beyin sapı veya dorsolateral funikulusun hasarı halinde sistemik opioidlerin
analjezik etkileri önemli derecede azalır (Collins 1993).
Bir opioid reseptörü tekrar tekrar veya devamlı olarak işgal edilirse,
fizikokimyasal özellikleri değişir ve herhangi bir agoniste karşı duyarlılığında azalma
olur, tolerans gelişir. Bu biyokimyasal olarak kaçınılmaz bir durum gibi görünmektedir
ve sistemik, spinal opioid analjezi ile oluşur. Spesifik bir reseptörü işgal eden agonistler
arasında ve bir çok olguda farklı reseptörleri etkileyen agonistler arasında çapraz
tolerans oluşur. Reseptörlerin, opioidin kesilmesini izleyen ortalama 2 hafta içinde
tekrar normale döndüğü gösterilmiştir, ancak bu süre içinde yoksunluk sendromu
gelişebilir. Eğer bu süre içinde analjezi nonnarkotik ilaçlarla sağlanırsa, bu süre sonunda
bir toleransla karşılaşılmadan yeniden narkotik analjezi sağlanabilir.
Bu sorunu ortadan kaldırmak için nonnarkotik ajanlar ve miks agonistlerle spinal
analjezi oluşturulmasına yönelik çok sayıda klinik çalışma yapılmıştır. Klonidin, klinik
olarak analjezi oluşturan, alfa 2 sempatomimetik etkili bir ilaçtır. Ancak, bu ilaçla
22
oluşan analjezi narkotiklerle aynı ölçüde değildir. Bir çok başka ajan da bu amaçla
kullanılmıştır. Somatostatin spinal olarak uygulandığında analjezi oluşturur, ancak
nörotoksik etkilidir. Bugün için narkotikler, klonidin ve lokal anestetiklerden daha
güvenilir bir spinal analjezik yoktur. Opioidlere karşı toleransın NMDA reseptörlerinde
değişik biçimlerde oluştuğu düşünülmektedir. Alfa adrenoreseptörlerin spinal kordaki
aktivasyonu ya endojen olarak beyin sapından inen yollarda noradrenalin salgılanması
ile ya da klonidin gibi ajanların spinal bölgeye verilmesiyle ortaya çıkar. Alfa
adrenoreseptör agonistlerinin opioid agonistleri ile sinerjik etki yaptığı gösterilmiştir
(Erdine 2002).
23
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1. Deney Hayvanları
Çalışmada İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsünde üretilen
250-300 g ağırlığında 48 adet erişkin Wistar albino erkek sıçan kullanıldı. Hayvanlar, 4
tanesi bir kafeste olmak üzere, ısısı 21-23oC olan ve doğal aydınlatmanın bulunduğu/
12:12 saat aydınlık- karanlık ışık döngüsünün olduğu bir ortamda barındırıldı. Çalışma
süresince yem ve su alımı serbest bırakıldı. Hayvanların laboratuvar koşullarına adapte
olması için deneylerden 1 hafta önce laboratuvarda tutuldu. Bu çalışmanın etik kurul
ilkelerine uygun olduğu, İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü Deney
Hayvanları Etik Kurulu’nun 02/01/2013 tarihli toplantısında 2012/74 sayılı kararıyla
onaylanmıştır.
3.2. Koşullama Kutusu
Koşullanmış yer seçimini değerlendirmek için 60 x 30 x 30 cm (uzunluk x
genişlik x yükseklik) boyutlarında, pleksiglastan yapılmış, altında tepsisi bulunan bir
kutu kullanıldı. Kutu 30x30x30 cm (uzunluk x genişlik x yükseklik) boyutlarında
birbirine bağlı kare 2 bölümden ve bu iki bölümü birbirinden ayırmayı sağlayan
kaldırılabilir bir kapaktan oluşuyordu. Bu iki bölüm farklı görsel ve temas uyaranları
(ipuçları) sağlayan özelliklere sahipti (Harris ve ark. 2007). Bölüm A; Tabanı 7 mm
aralıklar ile dizilmiş 3 mm çapında paslanmaz çelik çubuklu ve duvarları siyah renkte
tasarlandı. Bölüm B; Tabanı 4 mm çapında delikleri bulunan, yüzeyi hafif pürtüklü,
23,5 x 21 cm (uzunluk x genişlik) boyutlarında alüminyum levhalar yerleştirilerek
delikli zeminli ve duvarları beyaz renkte oluşturuldu. Beyaz renkli duvar - delikli
zeminli kısım/bölüm B ile siyah renkli duvar – çubuklu zeminli kısmı/bölüm A’yı
birbirinden ayırmayı sağlayan açılır kapanır kapağın rengi kısımların duvarlarının rengi
ile aynıydı.
24
Şekil 8. Koşullama kutusu
3.3. Droglar ve Uygulamalar
Morfin hidroklorür (Sigma Şirketi, St. Louis, MO, ABD) serum fizyolojik içinde
çözüldü. Çözeltiler uygulama günleri taze hazırlandı. Morfin, dexmedetomidin (flakon,
Meditera İlaç Sanayi A.Ş.) ve serum fizyolojik periton içine (i.p) uygulandı.
3.4. Deneylerin Yürütülmesi
Koşullanmış
yer
tercihi
testi
kullanılarak
alfa
adreneseptör
agonisti
deksmedetomidin’in morfin bağımlılığı üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığı ve
suistimale yatkın bir ilaç olup olmadığı deneylerimizde araştırıldı. Davranış testleri
günün belirli saatlerinde (10:00 – 14:00) yürütüldü.
25
3.4.1. Koşullanmış Yer Tercihinde Yanlı Tasarıma Uygun Uygulama Seçilmesi ve
Çalışma Protokolu Oluşturulması
Koşullama kutusunun farklı görsel ve temas uyaranlarının ayırt edici
özelliklerini araştırmak için yapılan ön çalışmalarda, serum fizyolojik uygulanmış
hayvanların, bölüm A (çubuklu zemin-siyah duvarlı bölme) ve bölüm B’de (delikli
zemin- beyaz duvarlı bölme) geçirdikleri ortalama sürenin rastlantısal beklentilerden
sapma gösterdiği bulundu. Hayvanların bölüm A’yı (çubuklu zemin- siyah duvarlı
bölme) , bölüm B’ye tercih etmeleri, koşullama kutusunun “yanlı” tasarım özelliklerine
sahip olduğunu ortaya koydu. Bu nedenle, çalışmada koşullama için yanlı tasarıma
uygun prosedür tercih edildi. Delikli zemin- beyaz duvarlı bölme drog, çubuklu zemin –
siyah duvarlı bölme serum fizyolojik ile eşleştirildi (Cunningham ve ark. 2003; 2006).
Çalışma, Cunningham ve ark. (2003) tarafından sunulan ve alıştırma, ön test, koşullama
ve yer tercihi testi uygulamalarından oluşan protokola göre yürütüldü. Koşullama
süreleri 40 dakika, test süreleri 15 dakika uygun bulundu.
3.4.2. Deney Gruplarının Oluşturulması
Hayvanlar; kontrol, 10 mg/kg morfin, 10 μg/kg deksmedetomidin, 20 μg/kg
deksmedetomidin, 10 μg/kg deksmedetomidin + morfin, 20 μg/kg deksmedetomidin +
morfin olmak üzere 6 gruba ayrıldı. Gruplar 8 hayvandan oluşturuldu. Koşullama
uygulamalarında gruplardaki hayvanlara periton içi serum fizyolojik, 15 dakika sonra
periton içi yolu ile serum fizyolojik veya deksmedetomidin (10 veya 20 μg/kg) veya 10
mg/kg morfin verildi.
Tablo 1. Deney Grupları
Gruplar
1.Grup (N:8) : Kontrol grubu
2.Grup (N:8) : Morfin (10 mg/kg) (4 gün)
3.Grup (N:8) : 10 μg/kg Deksmedetomidin pozitif kontrol (10μg/kg) (4 gün)
4.Grup (N:8) : 10μg/kg Deksmedetomidin pozitif kontrol (20μg/kg) (4 gün)
5.Grup (N:8) : Morfin (10 mg/kg)+ Deksmedetomidin (10μg/kg) (4 gün)
6.Grup (N:8) : Morfin (10 mg/kg)+ Deksmedetomidin (20μg/kg) (4 gün)
26
3.4.3. Koşullanmış Yer Tercihinin Değerlendirilmesi
Çalışma protokolu toplam 13 gün sürdü. Protokola uygun olarak aşağıda
belirtildiği biçimde deneye alınan hayvanlar, koşullama kutusunun ortasına konuldu.
Test ölçümlerinde, hayvanın ön iki ayağı veya dört ayağı ile zeminlerden birinde
bulunması, o zemini tercih ettiğinin göstergesi olarak alındı. Zeminin özelliklerinden
bağımsız olarak, hayvanın, yön duygusu veya çevresel ipuçları gibi nedenler ile kutunun
sağ veya sol tarafını tercihini ortadan kaldırmak için, ölçümler yapılırken, gruplardaki
hayvanların yarısında delikli zemin sağ tarafa, diğer yarısında sol tarafa yerleştirildi.
Her hayvandan sonra koşullama kutusunun zemini, duvarları ve tepsisi önce ıslak, sonra
kuru bez ile silinerek defekasyon ve idrar atık ve kokularından temizlendi. Deneyler
10:00-14:00 saatleri arasında yürütüldü.
Alıştırma: Bu faz 1 gün sürdü. Hayvanların deney koşullarına (ele alınma,
injeksiyon yapılması gibi) ve kutuya alışmaları amacı ile yapıldı. Tüm sıçanlar teker
teker kutunun ortasına yerleştirildi ve 5er dakika iki bölmeyi de incelemelerine fırsat
verildi.
Ön test (koşullama öncesi testi): Bu faz 1 gün sürdü. Bu test alıştırmadan 24
saat sonra ve hayvanların bölüm tercihini saptamak için yapıldı. Koşullama kutusu,
bölüm A (çubuklu zemin- siyah duvar) ve bölüm B (delikli zemin-beyaz duvar) olarak
kullanıldı. Serum fizyolojik uygulanan hayvan iki zeminin birleşme yerine konuldu ve
20 dakika test süresi içinde bölüm B’de (delikli zemin-beyaz duvar) geçirdiği süre bir
kronometre ile saptandı.
Koşullama: Ön test yapıldıktan 1 gün sonra, 8 gün süren koşullama dönemi
başlatıldı. Bu dönemin 2. 3. 4. 5, günlerinde ve 2 gün ara verildikten sonra 8. 9. 10. 11.
günlerinde toplam 8 kez koşullama yapıldı. Koşullama kutusu, zemininin tamamı
çubuklu veya delikli olarak kullanıldı. Tüm gruplara 1., 3., 5. ve 7. koşullamalarda
bölüm B’de (delikli zemin-beyaz duvar) drog, 2., 4., 6. ve 8. koşullamalarda bölüm
A’da
(çubuklu
zemin-siyah
duvar)
serum
fizyolojik
uygulamaları
yapıldı.
Koşullamalarda 15 dakika ara ile 2 injeksiyon yapıldı. Çubuklu zeminde serum
fizyolojik uygulamalarında tüm gruplardaki hayvanlara 1. ve 2. injeksiyonda serum
fizyolojik verildi. Delikli zeminde drog uygulamaları ise Tablo 2’de görüldüğü biçimde
yapıldı. İkinci injeksiyondan sonra hayvanlar koşullama kutusunun ortasına konuldu ve
koşullanmaları için 40 dakika bırakıldı.
27
Yer tercihi testi (koşullama sonrası testi): Bu test son koşullamadan 1 gün
sonra yapıldı. Koşullama kutusu, ön testte olduğu gibi bölüm A ve bölüm B olarak
kullanıldı. Serum fizyolojik uygulanan hayvan iki zeminin birleşme yerine konuldu ve
20 dakika test süresi içinde hayvanın bölüm B’de geçirdiği süre saptandı. Yer tercihi,
drog ile eşleşmiş bölmede, delikli zeminde geçirilen süre ile değerlendirildi
Tablo 2. Deney grupları ve bölüm B’de drog uygulamaları
Gruplar
1. injeksiyon
2. injeksiyon
Kontrol
serum fizyolojik
serum fizyolojik
10 mg/kg Morfin
serum fizyolojik
Morfin
10 μg/kg Deksmedetomidin
Deksmedetomidin
serum fizyolojik
20 μg/kg Deksmedetomidin
Deksmedetomidin
serum fizyolojik
Morfin+ 10 μg/kg Deksmedetomidin
Deksmedetomidin
Morfin
Morfin+ 20 μg/kg Deksmedetomidin
Deksmedetomidin
Morfin
3.5. İstatistiksel Değerlendirme
Elde edilen veriler, istatistiksel inceleme için Graphpad Prism v5 programı
kullanılarak önce tek yönlü varyans analizi (ANOVA), ardından Newman-Keuls testi ile
değerlendirildi. Anlamlılık değeri olarak p<0,05 kabul edildi.
28
4. BULGULAR
4.1. Deksmedetomidin ve Morfinin Koşullanmış Yer Tercihine Etkileri
Koşullanmış yer tercihinde, hayvanların ön testte delikli zemin beyaz duvarlı
bölmede (bölüm B) ve çubuklu zemin siyah duvarlı bölmede (bölüm A) geçirdikleri
süreler Şekil 9’da ve yer tercihi testinde delikli zeminde beyaz duvarlı bölmede
geçirdikleri süreler Şekil 10’da gösterilmiştir.
Serum fizyolojik uygulandıktan sonra koşullama kutusuna alınan tüm
gruplardaki
hayvanların,
ön
testte
bölüm
A
ve
B’de
geçirdikleri
süreler
karşılaştırıldığında, bölüm A’da geçirilen ortalama süre, bölüm B’de geçirilen ortalama
süreden anlamlı olarak daha fazla (p<0,001) bulundu. Ön testte sıçanlar rastlantısal
beklentilerden fazla oranda bölüm A’yı bölüm B’ye tercih ettikleri için yanlı tasarıma
uygun deney prosedürü uygulandı.
Tek yönlü varyans analizi, koşullanmış yer tercihinde gruplar arasında belirgin
fark gösterdi.
Deneylerde koşullanmış yer tercihi testinde elde edilen bulgulara göre, önceki
çalışmalarla
uyumlu
olarak
morfinin
güçlü
bir
yer
tercihi
oluşturduğu,
deksmedetomidinin her iki dozunun morfinin yer tercihi oluşturmasını anlamlı derecede
azalttığı ve deksmedetomidinin her iki dozunun da
oluşturduğu görüldü.
anlamlı düzeyde yer tercihi
29
Şekil 9. Ön testte sıçanların delikli zemin-beyaz duvarlı ve çubuklu zemin siyah duvarlı
bölümlerde geçirdikleri süre
Koşullama öncesi testi için alıştırmadan bir gün sonra hiçbir enjeksiyon yapılmayan tüm
gruplardaki hayvanların (toplam 48 hayvan) 15 dakika içinde siyah ve beyaz bölmelerde
geçirdikleri süre saptandı. Değerler Ortalama±Standart Hata olarak verildi.
*p<0,001 delikli zemine göre
30
Şekil 10. Yer tercihi testi Kontrol, Morfin 10 mg/kg, Deksmedetomidin 10 μg/kg,
Deksmedetomidin 20 μg/kg, Deksmedetomidin 10 μg/kg+ Morfin 10 mg/kg ve
Deksmedetomidin 20 μg/kg+ Morfin 10 mg/kg grubundaki sıçanların delikli
zemin-beyaz bölümde geçirdikleri süre
**p<0,01 kontrol grubuna göre
*p<0,05 kontrol grubuna göre
#p<0,01 morfin grubuna göre
Tablo 3. Yer tercihi testinde tüm grupların verileri
Gruplar
SF
10 μg/kg
Deksmedetomidin
20 μg/kg
Deksmedetomidin
SF
127,9 ± 31,58
552,8 ± 104,3**
607,0 ± 112,7**
Morfin
559,8± 89,99**
147,3 ± 48,21#
516,4 ± 63,73*
Değerler Ortalama±Standart Hata olarak verildi.
Kontrol grubuna göre **p<0,01, *p<0,05
Morfin grubuna göre #p<0,01
31
4.1.1. Morfin’in Koşullanmış Yer Tercihi Üretmesi
Şekil 11‘de, koşullanmış yer tercihi testinde serum fizyolojik ve morfinin etkileri
gösterilmiştir. Kontrol grubuna tüm deney günlerinde serum fizyolojik (İP) uygulandı
ve yer tercihi oluşmadı. Morfin grubuna ise tek günlerde drog (İP) uygulanıp, bölüm
B’de; çift günlerde ise serum fizyolojik (IP) uygulanıp bölüm A’da koşulladırıldı. Ve
istatiksel analiz önemli bir yer tercihi oluştuğunu gösterdi. Oluşan tercih şekil 11’de
gösterilmiştir. Değerler Ortalama±Standart Hata olarak verildi.
g e ç ir ile n s ü r e ( s a n iy e )
800
*
k o n tro l
m o rfin 1 0 m g /k g
600
400
200
0
k o n tro l
m o r f in
Şekil 11. Yer tercihi testinde Kontrol ve Morfin 10 mg/kg grubundaki sıçanların
delikli zemin-beyaz bölümde geçirdikleri süre
*p<0,01 kontrol grubuna göre
32
4.1.2. Deksmedetomidin’in Koşullanmış Yer Tercihi Oluşturması
Şekil 12’de, koşullandırılmış yer tercihi testinde deksmedetomidinin etkileri
gösterilmiştir. Deksmedetomidin 10 μg/kg ve 20 μg/kg dozlarında (İP) 2 guruba
uygulandı. Tek günlerde drog uygulanıp bölüm B’de; çift günlerde serum fizyolojik
uygulanıp bölüm A’da koşullandırıldı. İstatiksel analiz önemli bir yer tercihi oluştuğunu
gösterdi. Oluşan tercih şekil 12’de gösterilmiştir.
Şekil 12. Yer tercihi testinde Kontrol, Deksmedetomidin 10 μg/kg ve
Deksmedetomidin 20 μg/kg grubundaki sıçanların delikli zemin-beyaz bölümde
geçirdikleri süre
*p<0,01 kontrol grubuna göre
33
4.1.3. Deksmedetomidin’in Morfinin Üreteceği Yer Tercihi Gelişimine Etkisi
Şekil 13’te, koşullanmış yer tercihi testinde deksmedetomidinin morfinin
oluşturacağı yer tercihine etkileri gösterilmiştir. Deksmedetomidin 10 μg/kg ve 20
μg/kg dozlarında (İP) ve 15 dakika sonra morfin 10 mg/kg dozunda uygulandı. Tek
günlerde droglar uygulanıp bölüm B’de; çift günlerde serum fizyolojik uygulanıp bölüm
A’da koşullandırıldı. İstatiksel analiz önemli bir düzeyde yer tercihini düşürdüğünü
gösterdi. Oluşan tercih şekil 13’te gösterilmiştir.
Şekil 13. Yer tercihi testinde Kontrol, Morfin 10 mg/kg, Deksmedetomidin 10
μg/kg+ Morfin 10 mg/kg ve Deksmedetomidin 20 μg/kg+ Morfin 10 mg/kg
grubundaki sıçanların delikli zemin-beyaz bölümde geçirdikleri süre
**p<0,01 kontrol grubuna göre
*p<0,05 kontrol grubuna göre
#p<0,01 morfin grubuna göre
34
5. TARTIŞMA
Başta morfin olmak üzere opioid analjeziklerin kötüye kulanımı ve bağımlılığı
önemli sıklıkta ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan doktor ya da hemşire gibi sağlık
çalışanları gibi meslekleri sayesinde morfin vb. opioidlere kolay ulaşabilen popülasyon
da az sayılamayacak düzeydedir (Evren ve ark. 2002). Opioidde, bağımlılık oluşturan
diğer maddelerde olduğu gibi tekrarlayan alımı teşvik edici özellik vardır. Pozitif
pekiştiricilik ilaç arayışı davranışına katkıda bulunan en önemli ve komplike özelliktir.
Bir ilacın pozitif pekiştirici özelliği olduğunun söylenebilmesi için en önemli koşul “ilaç
arayışı davranışı” oluşturmasıdır. Pozitif pekiştiri ilaç arayışı davranışının ortaya
çıkmasında önemli bir katkıya sahiptir. Keyif alma gibi pozitif ödüllendiriciler
pekiştirici gelişmesine ve ilaç arayışı davranışına katkı sağlarlar (Koob 1988; Koob
1992).
Bir maddenin ilaç arayışı davranışı oluşturup oluşturmadığının ispatlanmasına
yönelik sık kullanılan bir deneysel yöntem “koşullandırılmış yer tercihi” modelidir.
Burada deney hayvanına verilen bir madde ile bu maddenin verildiği çevre eşleştirilir.
İlacın verildiği çevre görsel (aydınlık, loş veya karanlık olma ve renk gibi) veya duyusal
(sert veya yumuşak zemin, çevreyi ayırt ettirecek ölçüde keskin bir koku gibi)
özellikleri ile ilacın olmadığı ikinci bir çevreden
kolaylıkla ayırt edilebilecek
özelliktedir.İlaç arayışı davranışı daha önce ilaçla eşleştirilen çevrede deney hayvanının
harcadığı zamandaki artış olarak veya bu çevrede harcanan zamanın test süresine oranı
olarak ifade edilebilir. Bu süre veya orandaki artış test edilen maddenin bağımlılık
yapıcı nitelikte olduğuna işaret eder (Uzbay 2011).
Bizim
çalışmamızda
deksmedetomidinin
sıçanlarda
morfin
bağımlılığı
gelişimine etkisi, ödüllendirici etkisinin olup olmadığı ve morfinin ödüllendirici
özelliğini
değiştirip
değiştirmediği
araştırıldı.
Deneylerimizde
öncelikle
deksmedetomidinin sıçanlarda morfin bağımlılığı gelişimine etkisi araştırıldı. Buna
ilaveten morfinin ve deksmedetomidinin yer tercihi üretip üretmediğine bakıldı.
Morfinin dozu için yine benzer bir koşullanmış yer tercihi testinde kullanılan dozlar
seçildi (Allahverdiyev ve ark. 2011). Deksmedetomidinin dozu için ise opioid
bağımlılığı ile birlikte koşullanmış yer tercihi test çalışmaları olmadığı için, başka bir
35
opioid ve deksmedetomidinin çalışmalarında kullanılan dozlar seçildi. (Gursoy 2011;
Ozdogan 2003;2004).
İlk gün deney hayvanlarının tartımı, işaretlenmesi, doz hesaplanması
işlemlerinden sonra, pretest denen test öncesi seans gerçekleştirildi. Koşullanmış yer
tercihi yanlı test protokolüne uygun olarak, görsel ve temas uyaranlarla farklılaştırılmış
bölmelerde geçirilen vakitler hesaplandı ve ilaçlar az vakit geçirilen bölmeye, serum
fizyolojik ise diğer bölmeye eşleştirildi. Drogların ödüllendirici etkisi ile bölüm
eşleştirilmesini sağlamak için 4 gün serum fizyolojik, 4 gün drog ile koşullama yapıldı.
Yer tercihi testi ise son koşullamadan bir gün sonra ölçüldü.
Deneylerde koşullanmış yer tercihi testinde elde edilen bulgulara göre,
koşullama kutusu yanlı tasarıma uygun özellik gösterdiği, morfin güçlü bir yer tercihi
oluşturduğu, deksmedetomidinin her iki dozunun da morfinin yer tercihi oluşturmasını
azalttığı ve deksmedetomidinin her iki dozunun da yer tercihi oluşturduğu görüldü.
Deneylerimizde kullandığımız ilaçlardan biri olan morfin orta yada şiddetli
ağrıları azaltmak için kullanılan güçlü bir analjeziktir (Schumacher 2007). Bununla
birlikte fiziksel bağımlılık ve analjezik toleransı gibi ters etkilerinden dolayı kullanımı
sınırlıdır. Morfin toleransı, laboratuar hayvanlarının ve insanların her ikisinde de
yinelenen kullanımında hızlıca gelişir ve analjezik etkisi azalır. Fiziksel denge için
ilacın kullanımının devamı fiziksel bağımlılık ile karakterizedir ve ilaç alımının
durdurulması sonrası yoksunluk belirtileri ispatlanmıştır (Nguyen ve ark. 2010).
Opioid yoksunluk belirtilerine ve bağımlılığı tedavisine farmakolojik olarak 3
yaklaşımdan bahsedilmektedir. Bunlardan birincisi ve çoğunlukla uygulananı başka bir
opioide başlatılıp dozun kademeli olarak düşürülmesidir. Diğeri ilaç uygulanmadan
akupunktur
gibi
uygulanmasıdır.
endojen
Üçüncüsü
opioid
ve
sistemin
bizim
aktivasyonu
çalışmalarımızla
ile
ilişkili
uyumlu
metodlar
olarak
alfa
adreneseptörlerden klonidin’in uygulanmasıdır. Klonidin (Catapres ve diğerleri)
yalnızca hipertansiyon tedavisi için onaylanmış bir ilaçtır. Lokus sereleustan adrenerjik
nörotransmisyon salınımını azaltır. Mide bulantısı, kusma, kramp, terleme, taşikardi ve
hipertansiyon gibi opioid çekilmesinin otonomik semptomları yoksunluk sendromu
sırasında lokus sereleusdaki opioid baskılanmasının ortadan kalkmasının sonucudur.
Klonidin farklı reseptörler üzerinden etkili olsa da hücresel mekanizmalar aracılığı ile
opioid etkisini taklit eder, opioid yoksunluğunun pek çok semptomunu hafifletebilir.
36
Bununla birlikte opioid yoksunuluğundaki opioid arzusunu ve genel ağrıları azaltmaz.
Çekilme tedavisinde klonidini kullanırken, doz seviye ve çekilmenin şiddetine gore
ayarlanmalıdır, 0,2 mg ile başlanır. Yoksunluk tedavisi için klonidin kullanımı sırasında
sıklıkla postural hipotansiyon oluşur (Goodman&Gilman’s 1996).
Deneylerimizde kullandığımız diğer ilaç olan deksmedetomidin yoğun bakım
ünitelerinde tedavi esnasında başlangıçtan itibaren entübe edilmiş ve mekanik olarak
ventile edilen hastaların sedasyonunda endikedir. Sedasyon ve analjezi amacı ile
kullanımının yanısıra son çalışmalarda delirium olgularında da kullanımı önerilmiştir
(Turan ve ark. 2012). Etkisini beyin sapındaki lokus serelusta yerleşmiş alfa 2
reseptörlerini stimule ederek göstermektedir.
Premedikasyonda
kullanılan
deksmedetomidinin
ameliyat
sırasında
ve
sonrasında analjezik ihtiyacını azalttığı bildirilmiştir (Scheinin ve ark. 1993; Unlugenç
ve ark. 2005). Ayrıca yoğun bakım ünitesinde deksmedetomidin ile sedasyon uygulanan
hastaların morfin ihtiyacının azaldığı gösterilmiştir (Triltsch ve ark. 2002). Alfa 2
adreneseptör agonistleri opioid analjeziklerin etkisini güçlendirmesinin yanısıra opioid
yoksunluğunu rahatlatır ve morfin yoksunluk belirtilerini düzenler. Bunlara ek olarak
Deksmedetomidinin morfin toleransı gelişen hastalarda morfine yeniden yanıt elde
edilinceye kadar geçen sürede morfin yerine kullanılabileceği görüşü de öne
sürülmüştür (Hayashi ve ark. 1996). Adrenerjik sistem ile opioderjik mekanizmalar
arasındaki bu etkileşim karmaşıktır. Alfa 2 adreneseptörlerin morfin analjezi ve
toleransı üzerine sahip olduğu bu etki henüz tam olarak açıklanmamıştır..
Gursoy ve arkadaşları; alfa 2 adreneseptör agonistleri deksmedetomidin ile
guanfasinin , morfin analjezi ve toleransında önemli rol oynadığını, alfa 2 adreneseptör
agonisti deksmedetomidinin morfine tolerans gelişimini azaltıp, morfinin analjezi etkisi
arttırdığını, alfa 2 adreneseptör antagonisti mk-467’nin ise morfine tolerans gelişimini
yükseltip morfinin analjezi etkisini düşürdüğünü gözlemlemişlerdir (Gursoy ve ark.
2011). Klinik uygulamada klonidinin nörojenik ağrı ve kanser ağrısı gibi morfine
dirençli olgularda ağrıyı ortadan kaldırdığı öne sürülmüştür (Eisenach ve ark. 1989).
Yapılan koşullanmış yer tercihi test çalışmalarında fenilefrin, klonidin, prazosin
ve yohimbin dişi ve erkek farelerde CPP yada CPA oluşturmamıştır (Sahraei ve ark.
2004; Zarrindast ve ark. 2004) . Buna karşılık başka bir çalışmada ise klonidin ve
yohimbin daha yüksek dozlarda CPP yada CPA oluşturmuştur (Asin ve Wirtshafter
37
1985). Test fazından önce fenilefrin ve klonidinin uygulanması morfine bağlı yer tercihi
gelişimini azaltırken
yohimbin ve prazosinin uygulanması ise bu yer tercihini
arttırmıştır. Yer tercihi kazanımı sırasında uygulandıklarına ise klonidin ve prazosin
CPP’i düşürürken, yohimbin yükseltmiş, fenilefrin’in düşük dozu düşürmüş yüksek
dozu yükseltmiştir (Sahraei ve ark. 2004). Bunlar gibi çalışmalar ve sonuçları alfa
adreneseptörlerin bağımlılık mekanizması ile olan ilişkisini ispatlar nitelikte ve daha
fazla çalışma yapılması gerektiğini düşündürmektedir.
Bu çalışma deksmedetomidinin hem koşullanmış yer tercihi oluşturduğunu,
ödüllendirici ve pekiştirici etkisi olduğunu hem de morfin bağımlılığı gelişimine
engelleyici etkisi olduğunu ilk kez ortaya koymuştur.
Asin ve arkadaşları 200 ve 400 μg/kg dozlarında, Cervo ve arkadaşları da 0,5 ve
0,05 mg/kg dozlarında klonidinin yer tercihi ürettiğini ileri sürerken (Cervo ve ark.
1993; Asin ve ark 1985) ; Sahrei ve arkadaşları ise fenilefrin(0.03, 0.1 ve 0.3 mg/kg),
klonidin (0.0001, 0.0005 ve 0.001 mg/kg) prazosin (0.01, 0.05 ve
0.1 mg/kg) ve
yohimbin(0.005, 0.01 ve 0.05 mg/kg) alfa adreneseptörlerinin yer tercihi üretmediğini
ileri sürmüşlerdir (Sahraei ve ark. 2004). Bizim deneylerimizde de Asin ve arkadaşları
ile Cervo ve arkadaşlarının bulgularına uyumlu şekilde
alfa adreneseptör agonisti
deksmedetomidinin tek başına anlamlı yer tercihi oluşturduğu görülmüştür. Alfa
adrenerjik reseptörleri ile opiod reseptörlerinin ait olduğu aile, G-protein özellikleri,
ikincil haberci sistemleri ve beyinde dağılım yerleri açısından büyük benzerlikler
içermektedir. Ayrıca deksmedetomidin’in klinikte morfinin analjezik etkisini arttırdığı
diğer bir deyişle de analjezik etki için morfin miktarını azaltığı ve heriki reseptörün
etkileşim içinde olduğu bilinmektedir (Morita ve North, 1981; Jordan ve Devi, 1998).
Alfa adrenerjik reseptörleri ile morfin reseptörlerinin aynı reseptör ailesinden
olması, beyin dokularında dağılımlarının da çok benzer olması, klinikte klonidin gibi
alfa adrenerjik reseptör agonistlerinin morfinin yoksunluk sendromlarını azaltmak için
kullanılmasına yol açmıştır. Bu çalışmada da diğer bir alfa adrenerjik reseptör agonisti
olan ve halen klinikte özellikle yoğun bakımda kullanılan deksmedetomidin morfinin
sıçanlarda CPP yapıcı etkisine dual (ikili) etki göstermiştir. Deksmedetomidin düşük
dozunda klonidine benzer şekilde, büyük olasılıkla alfa adrenerjik reseptörler üzerinden
morfinin CPP etkisini azaltırken, bu etkisi yüksek dozda tersine dönmüş ya da diğer
olasılıkla deksmedetomidin’in CPP yapıcı etkisi kliniğe hakim olmuştur. Bu etkinin
38
mekanizmasını bu çalışmadaki deneylerle açıklamak çok zordur. Ancak literatür
bilgilerimiz ile olası mekanizmaları tartışmak mümkündür. Bilindiği gibi
morfin
karaciğerde CYP3A4 enzimi ile majör 3 metabolitinden biri olan normorfine
yıkılmakta, CYP3A4 enzimi morfin metabolizmasında önemli rol oynamakta (Projean
ve ark. 2003) ve deksmedetomidinin CYP3A4 enzimini inhibe etmektedir (Maze ve ark.
1991). Dolayısıyla bu çalışmada da deksmedetomidin yüksek dozda CYP3A4 enzimini
inhibe etmek suretiyle morfinin metabolize olmasını engelleyerek morfinin CPP yapıcı
etkisini pekiştirdiği veya diğer bir deyişle düşük dozda engelleyici etkisi yüksek
dozuyla tersine çevirdiği düşünülebilir. Elbette morfinin bağımlılık yapıcı etkinin birçok
yolağı mevcuttur ve diğer mekanizmalarla işe karışmaktadır.
Sonuçta bu çalışma ile önceki çalışmalar morfin CPP kazanım ve
ekspresyonunda alfa adreneseptörlerin ilişkisine işaret etmektedir. Bununla birlikte
çalışmamızda deksmedetomidinin morfin kadar güçlü bir yer tercihi oluşturması
bağımlılık yapma potansiyelini araştırmak için önemli bir sebeptir.
Çalışmamızın sınırlılıkları: Yukarıda da bahsedildiği gibi deneylerimiz
sonlanıp verilerin istatiksel analizleri yapıldıktan sonra ortaya çıkan sonuçlar
deksmedetomidinin bağımlılık üzerine olan dual (ikili) etkisininin büyük olasılık ile
fenilefrin ve klonidinin etkilerine
benzer şekilde alfa 2 adreneseptörler üzerinden
olduğu düşünülmektedir. Ancak bu hipotezin ispatlanması için yohimbin ve prazosin
gibi bir alfa 2 adreneseptör antagonist ve nalokson gibi mü morfinerjik sistem
antagonisti ilaç grubunun da kullanılması gerektiğini öngörmemize rağmen gerek
yüksek lisans süresinin yetersizliği gerekse çalışmamızın mali desteksiz yapıldığı için
maliyetinin yükselmesi nedeniyle şu aşamada yapılamamış ancak bölümümüzde
yapılacak diğer bir projede olası mekanizmaların aydınlatılması konusunda çalışmalara
başlanmıştır.
39
KAYNAKLAR
Akdarvar, Y., Türkan, A. ve Çakmak, D. (2002). Doktorlar arasında madde kötüye
kullanımı bir sorun mu?. Türk Psikiyatri Dergisi. 13, 238-244.
Allahverdiyev, O., Nurten, A. ve Enginar, N.(2011).Assessment of rewarding and
reinforcing properties of biperiden in conditioned place preference in rats. Behavioral
Brain Research. 225(2), 642-645.
Angers, S., Salahpour, A. ve Bouvier, M. (2002). Dimerization: an emerging concept
for G-protein coupled receptor ontogeny and function. Annual Review Pharmacology
and Toxicology. 42, 409–435.
Asin, K.E. ve Wirtshafter, D.
(1985). Clonidine produces a conditioned place
preference in rats. Psychopharmacology (Berl). 85(3), 383-5
Balster, R.L. (1991). Drug abuse potential evaluation in animals. British Journal of
Addiction. 86, 1549-1558.
Bardo, M.T. (1998). Neuropharmacological mechanisms of drug reward: beyond
dopamine in the nucleus accumbens. Critical Reviews in Neurobiology. 12, 37-67.
Beyazyürek, M. ve Şatır, T. T. (2000). Madde kullanım bozuklukları. Psikaytr Dünyası.
4:50-56.
Bodnar, RJ. (2008). Endogenous opiates and behaviour: Peptides. 29(12), 2292-2375.
Boztuğ, N. ve Ünüvar, Y. (2006). Nöroanestezide deksmetedomin Turkiye Klinikleri
Anesteziyoloji ve Reanimasyon. 4(3), 121-130.
Cervo, L., Rossi, C. ve Samanin, R. (1993). Clonidine-induced place preference is
mediated by alpha 2 adrenoceptors outside the locus coeruleus: European Journal of
Pharmacology. 238(2-3), 201-207.
Collins, J. V. (1993). Principles of Anesthesiology. Third Edition, Lea & Febiger.
Malvern, Pennsylvania.
40
Cunningham, C.L., Ferree, N.K. ve Howard, M.A. (2003). Apparatus bias and place
conditioning with ethanol in mice. Psychopharmacology. 170, 409-422.
Cunningham, C., Gremel, C. ve Groblewski, P. (2006). Drug-induced conditioned place
preference and aversion in mice. Nature Protocols. 1(4), 1662-1670.
Çakmak, D. ve Evren C. (2006). Alkol ve Madde Kullanım Bozuklukları, Anadolu
Psikiyatr Dergisi. 7, 65-70.
Çuhadar, B. (2009). Spinal anestezide, intravenöz midazolam ile deksmedetomidinin
sedatif ve hemodinamik etkilerinin karşılaştırılması. 19, 1-59.
Drasner, K. ve Fields, H.L. (1988). Synergy between the antinociceptive effects of
intrathecal clonidine and systemic morphine in the rat. Pain. 32, 309–312.
Eisenach, JC., Rauck, RL., Buzzanell, C. ve Lysak, SZ. (1989). Epidural clonidine
analgesia for intractable cancer pain: phase I. Anesthesiology. 71, 647-52.
Erdine, S. (2000). Ağrı. Genişletilmiş 2. baskı. Nobel Tıp Kitabevi 20-29.
Evren, E.C., Ogel, K. ve Cakmak, D. (2002). Esrar ve meperidin (Petidin) kullanım
bozukluğu nedeni ile yatarak tedavi gören hastaların özeliklerinin karşılaştırılması
Anadolu Psikiyatri Dergisi. 3(1), 20-27.
Gomes, I., Filipovska, J., ve Devi, L.A. (2003). Opioid receptor oligomerization.
Detection and functional characterization of interacting receptors. Methods in
Molecular Medicine. 84, 157–183.
Goodman ve Gilman’s. (1996). The Pharmacological Basis of Therapeutics, 9 edt.
Gursoy, S., Ozdemir, E., Bagcivan, I., Altun, A. ve Durmus, N. (2011). Effects of alpha
2 adrenoceptor agonists dexmedetomidine and guanfacine on morphineanalgesia and
tolerance in rats. Upsala Journal of Medical Sciences. 116, 238–246.
Hadidi, M.S, İbrahim, I.M, Abdullat, I.M. ve Hadidi, K.A. (2009). Current trends in
drug associated fatalities- Jordan, 2000-2004. Forensic Science International. 186, 4447.
41
Harris, G.C., Hummel, M., Wimmer, M., Mague, S.D. ve Aston-Jones, G.E. (2007).
Elevations of FosB in the nucleus accumbens during forced cocaine abstinence
correlate with divergent changes in reward function. Neuroscience. 147, 583-591.
Jordan, B. ve Devi, L.A. (1998). Molecular mechanisms of opioid receptor signal
transduction. British Journal of Anaesthesia. 81, 12–19.
Jordan, B.A., Gomes, I., Rios, C., Filipovska, J. ve Devi, L. A. (2003). Functional
Interactions between Opioid and 2A-Adrenergic Receptors. Molecular Pharmacology.
64, 1317–1324.
Karaoğlu, K. ve Ozyazgan, S. (2013). Harmanın morfin psişik bağımlılığı üzerine etkisi
uzmanlık tezi. 27.
Karatay, G. (2008). Ergenlerde Madde Kullanımı ve ilgili Risk Faktörleri. Sürekli Tıp
Eğitimi Dergisi. 17, 15-22.
Katzung, B.G. (2007). Basic and Clinical Pharmacology. 10. baskı. Boston: McGrawHill.
Kayaalp, S.O. (2005). Tıbbi Farmakoloji. 11. baskı. Ankara: Hacettepe-Taş Kitapçılık.
Kayaalp, S.A. (1998). Rasyonel tedavi yönünden tıbbi farmakoloji.(8. baskı, 2. cilt)
Ankara, Feryal Matbaacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş., 1005- 1012.
Kinter, E. (1969). The Letters of Robert Browning and Elizabeth Barrett Browning
1945-1846. Harvard University Press.
Koob F.G. ve Bloom F.E. (1988). Cellular and molecular mechanisms of drug
dependence. Science .242, 715-723.
Koob, FG. (1992). Drugs of abuse: anatomy, pharmacology and function of reward
pathways. Trends Pharmacological Sciences. 13, 177-184.
Koroglu, E. (Çev.Ed.). (2007). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı
(DSM-IV-TR), 1.Cilt. 4.Baskı, Ankara: HYB Basım Yayın Matbaası, 267-296.
42
Köknel Ö. Bağımlılık. (1998). Alkol ve Madde Bağımlılığı. Altın Kitaplar Yayınevi,
Akdeniz Yayıncılık A.Ş., İstanbul.
Limbird, L.E. (1988). Receptors linked to inhibition of adenylate cyclase: additional
signaling mechanisms. The Faseb Journal. 2, 2686–2695.
Macdonald, R.L. ve Nelson, P.G. (1978). Specific-opiate-induced depression of
transmitter release from dorsal root ganglion cells in culture. Science (Wash DC). 199,
1449–1451.
Marshall, F.H., Jones, K.A., Kaupmann, K. ve Bettler, B. (1999). GABAB receptors –
the first 7TM heterodimers. Trends in Pharmacology Sciences. 20, 396–399.
Martin-Soelch, C., Leenders, K.L., Chevalley, A.F., Missimer, J., Künig, G., Magyar,
S., Mino, A. ve Schultz, W. (2001). Reward mechanisms in the brain and their role in
dependence: evidence from neurophysiological and neuroimaging studies. Brain
Research Reviews. 36, 139-149.
Maze, M. (1991). Effects of dexmedetomidine, a novel imidazole sedative-anesthetic
agent, on adrenal steroidogenesis: in vivo and in vitro studies. Anesthesia and Analgesia
73, 204-208.
McKim, MW. (2000). Drugs and Behavior. An Introduction to Behavioral
Pharmacology. Forth Edition, Prentice-Hall, Inc., New Jersey,.
Merikangas, KR. ve McClair, VL. (2012). Epidemiology of substance use disorders.
Journal of Human Genetics. 131, 779-789.
Morita, K. ve North, R.A. (1981). Clonidine activates membrane potassium
conductance in myenteric neurons. Brain Journal of Pharmacology. 74, 419–428.
Mucha, R.F., van der Kooy, D., O’Shaughnessy, M. ve Bucenieks, P. (1982). Drug
reinforcement studied by the use of place conditioning in rat. Brain Research. 243, 91105.
43
Nakai, T., Hayashi, M., İchihara, K., Wakabayashi, H. ve Hoshi, K. (2002).
Noradrenaline release in rat locus coeruleus is regulated by both opioid and alpha (2)
adrenoceptors. Pharmacological Research. 45(5), 407-412.
Nelson, G., Hoon, M.A., Chandrashekar, J., Zhang, Y., Ryba, N.J. ve Zuker, C.S.
(2001). Mammalian sweet taste receptors. Cell. 106, 381–390.
Nestler, E.J. (2005). Is there a common molecular pathway for addiction. Nature
Neuroscience. 8, 1445-1449.
Nguyen T.L., Nam, Y.S. , Lee, S.Y. , Kim, H.C. ve Jang, C.G. (2010). Effects of
cansazepine, a transient receptor potential vanilloid type 1 antagonist, on morphineinduced antinociception, tolerance, and dependence in mice. 105(5), 668-674.
Bhana, N., Goa, KL. ve McClellan, KJ. (2000). Dexmedetomidine. Adis New Drug
Profile Drugs, 59, 263-268.
Ossipov, MH., Lozito, R., Messineo, E., Green, J., Harris, S. ve Lloyd, P. (1990). Spinal
antinociceptive synergy between clonidine and morphine, U69593, and DPDPE:
isobolographic analysis. Life Science. 47, 71–76.
Ossipov, M.H, Lopez, Y., Bian, D., Nichols, M.L. ve Porreca, F. (1997). Synergistic
antinociceptive interactions of morphine and clonidine in rats with nerve-ligation injury.
Anesthesiology. 86, 196–204.
Oz, F. (1996). Madde Kullanım Bozuklukları. Kum N. (editör). Psikiyatri Hemşireliği
El Kitabı. İstanbul: Vehbi Koç Vakfı Yayınları. 13, 82-100
Ozawa, T., Nakagawa, T., Shige, K., Minami, M. ve Satoh, M. (2001). Changes in the
expression of glial glutamate transporters in the rat brain accompanied with morphine
dependence and naloxone-precipitated withdrawal. Brain Research. 1-2, 254-258.
Ozdogan, UK., Lahdesmaki, J. ve Scheinin, M. (2003). Influence of prazosin and
clonidine on morphine analgesia, tolerance and withdrawal in mice. Europe Journal of
Pharmacology. 460, 127–34.
44
Ozdogan, UK., Lahdesmaki, J. ve Scheinin, M. (2004) The involvement of alpha 2Aadrenoceptors in morphine analgesia, tolerance and withdrawal in mice. Europe Journal
of Pharmacology. 497(2), 161-171.
Özmen, O. (2009). Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Suçları. Bahçeşehir Üniversitesi. 12,
1-71.
Paalzow, L (1974) Analgesia produced by clonidine in mice and rats. Journal
Pharmacology and Pharmacotherapeutics. 26, 361–363.
Pekka, ve Talke, MD. (2000). Pharmacodynamics of alpha2-adrenoceptor agonists.
Bailliere’s Clinical Anaesthesiology . 14(2), 271-283.
Pfordresher,
J.,
Veidemanis,
GV.
ve
McDonnell,
H.
(1991).
England
in
Literature:America Reads (Classic Edition). Pearson Prentice Hall.
Plerce, RC. ve Kumaresan, V. (2006). The mesolimbic dopamine system: the final
common pathwayfor the reinforcing effect of drugs of abuse. Neuroscience
Biobehavioral Reviews. 30, 215-238.
Projean, D., Morin, PE., Tu, TM. ve Ducharme J. (2003). Identification of CYP3A4 and
CYP2C8 as the major cytochrome P450 s responsible for morphine N-demethylation in
human liver microsomes. Xenobiotica. 33(8), 841-54.
Prus, AJ., James, JR. ve Rosecrans, AJ. (2009). Methods of Behavioral Analysis in
Neuroscience. Augusta, CRC press.
Raj, P P. (1992). Practical Management of Pain. Second Edition, Mosby Year Book. St.
Louis.
Richman, J.G. ve Regan, J.W. (1998). Alpha 2-adrenergic receptors increase cell
migration and decrease F-actin labeling in rat aortic smooth muscle cells. American
Journal of Physiology. 274, C654–C662.
45
Sahraei, H., Ghazzaghi, H., Zarrindast, MR., Ghoshooni, H., Sepehri, H. ve HaeriRohan, A. (2004). The role of alpha-adrenoceptor mechanism(s) in morphine-induced
conditioned place preference in female mice. Pharmacology Biochemistry and Behavior
78(1), 135-41.
Samini, M., Kardan, A. ve Mehr, Se. (2008). Alpha-2 agonists decrease expression
of morphine-induced conditioned place preference. Pharmacology Biochemistry and
Behavior. 88(4), 403-6.
Scheinin, H., Jaakola, ML. ve Sjivall, S. (1993) İntramuscular dexmedetomidine as
premedication for general anesthesia: a comparative multicenter study. Anesthesiology.
78, 1065-1075
Schumacher, MA. (2007). Opioid analgesics and antagonists. In Katzung BG, ed. Basic
and Clinical Pharmacology. New York: McGraw-Hill, 489, 507
Shultz, W. (1997). Dopamine neurons and their role in reward mechanism. Current
Opinion in Neurobiology. 7, 191-197.
Spanagel, R. ve Weiss, F. (1999). The dopamine hypothesis of reward: past and current
status. Trends in Neurosciences. 22, 521-527.
Spyraki, C., Fibiger, H.C. ve Phillips, A.G. (1982). Attenuation by haloperidol of place
preference conditioning using food reinforcement. Psychopharmacology. 77, 379–382.
Stone L, MacMillan L, Kitto K, Limbird L, and Wilcox G (1997). The alpha2
adrenergic receptor subtype mediates spinal analgesia evoked by alpha2 agonists and is
necessary for spinal adrenergic-opioid synergy. J Neurosci. 18, 7157–7165.
Suzer, O. (2002). Farmakolojinin Temelleri. 2. baskı. İstanbul: Çapa-Nobel Tıp
Kitabevleri.
Snyder, SH. (1996) Drugs and the Brain. Scientific American Library books, No:18
Chapter 2.
46
Triltsch, AE., Welte, M. ve Homeyer, P. (2002). Bispectral index- guided sedation with
dexmedetomidine in intensive care: a prospective, randomized, double blind, placebocontrolled phase II study. Critical Care Medicine. 30, 1007-14.
Tzschentke, T. (2007). Measuring reward with the conditioned place preference(CPP)
paradigm: update of the last decade. Addiction Biology. 12, 227-462.
Toklu, H. Z. (2011). Hypnos’un haşhaşından Morfeus’un morfinine. Türk Farmakoloji
Derneği Bülteni. 108, 19-21
Turan, S., Gokbulut, S., Kazancı, D., Bolukbası D., Erdal, G. ve Erdemli, O. (2012).
Yoğun Bakımda Deliryum Tedavisinde Dexmedetomidin Kullanımı: Olgu Sunumu.
Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi. 3(3), 200-202.
Unlugenç, H., Gunduz, M., Guler, T,. Yagmur, O. ve Işık, G. (2005). The effect of
preanaesthetic administration of intravenous dexmedetomidine on postoperative pain in
patients receiving patient-controlled morphine. European Journal of Anaesthesiology.
22, 386-391.
Uzbay, T. (2011). Beyin Nasıl Bağımlı Oluyor, Meslek İçi Sürekli Eğitim Dergisi. 03,
34-48.
Uzbay, İ.T. (1981) Mezopotamya uygarlığında eczacılık mesleğine dair bir inceleme.
Eczacılık Bülteni. 23, 57-60.
Wall, PD. ve Melzack, R. (1994). Textbook of Pain. Third Edition, Chirchill
Livingstone. London.
Yaksh, TL. (1979). Direct evidence that spinal serotonin and noradrenaline terminals
mediate the spinal antinociceptive effects of morphine in the periaqueductal gray. Brain
Research. 160:180–185.
Yaksh, TL. (1999). Spinal systems and pain processing: development of novel analgesic
drugs with mechanistically defined models. Trends in Pharmacological Sciences. 20,
329-36.
47
Hayashi, Y., Guo, T. ve Maze, M. (1996). Hypnotic and Analgesic Effects of the Alpha2 A.drenergic Agonist Dexmedetomidine in Morphine-Tolerant Rats. Anesthesia
Analgesia. 83, 606-10.
Yuncu, Z., Yıldız, U. ve Kesebir, S. (2005). Alkol Kullanım Bozukluğu Olan Olguların
Sosyal Destek Sistemlerinin Değerlendirilmesi. Bağımlılık Dergisi. 6, 129-135.
Zarrindast, M.R., Fattahi, Z., Rostami, P. ve Rezayof, A. (2004). The role of alphaadrenoceptor mechanism(s) in morphine induced conditioned place preference in female
mica Pharmacology Biochemistry and Behavior. 78(1), 135-41.
Ziyalar, A. (1991). Alkol Bağımlılığı, Psikofarmakolojide Yenilikler Sempozyumu,
İstanbul.
48
ETIK KURUL KARARI
49
ÖZGEÇMIŞ
Kişisel Bilgiler
Adı
Doğ.Yeri
Uyruğu
Email
Tuğçe Büşra
İstanbul
T.C.
[email protected]
Uskur
Soyadı
26/11/1987
Doğ.Tar.
TC Kim No 19952220404
0507 447 27 07
Tel
Eğitim Düzeyi
Mezun Olduğu Kurumun Adı
Doktora
Yük.Lis.
Lisans
Lise
Mez. Yılı
İ.Ü. Veteriner Fakültesi
Cağaloğlu Anadolu Lisesi
2011
2006
İş Deneyimi (Sondan geçmişe doğru sıralayın)
Görevi
1. Veteriner Hekim
2. Veteriner Hekim
3.
Kurum
Zeytinburnu Belediyesi
Ece Ecza Deposu
Yabancı
Okuduğunu
Konuşma* Yazma*
Dilleri
Anlama*
İyi
Orta
Orta
İngilizce
Orta
Orta
Almanca Orta
*Çok iyi, iyi, orta, zayıf olarak değerlendirin
Sayısal
LES Puanı
(Diğer)
KPDS/ÜDS
Puanı
Eşit Ağırlık
Puanı
Bilgisayar Bilgisi
Program
Microsoft Office
Yayınları/Tebligleri Sertifikaları/Ödülleri
Özel İlgi Alanları (Hobileri):
Kullanma becerisi
İyi
Süre (Yıl - Yıl)
2014-2012
2012-2011
-
(Diğer)
Puanı
Sözel
Download