_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date 06.02.2017 Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 01.04.2017 Yrd. Doç. Dr. Meriç AYBAR Erzincan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Yakınçağ Tarihi [email protected] Yrd. Doç. Dr. Yusuf Ziya KESKİN Erzincan Üniversitesi [email protected] OSMANLI DEVLETİ DERS KİTABI “ANADOLU YAVRUSU KİTABINDA” OSMANLI TARİHİ KONULARININ İNCELENMESİ Öz Bir devletin tarihi, o devletin aynası gibidir karşısına geçip bakıldığında geçmiş bütün çıplaklığı ile kendisini göstermekten geri durmayacaktır. 623 yıl tarih sahnesinde kendisine yer bulan Osmanlı devleti hem yayıldığı geniş alan itibariyle hem de bu dönemde meydana gelen tarihi olaylar zinciri ile tarih kitaplarının sayfalarında geniş yer bulmuştur. Daha önce bu konu ile ilgili birkaç devletin tarih kitaplarını esas alarak inceleme yaptık. Osmanlı hakkında ne yazdıklarını inceleme fırsatı bulduk. Bu süreçte merak ettiğimiz konu bu çalışmanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Acaba Osmanlı kendi okullarında okuttuğu ders kitaplarında kendi tarihini nasıl anlatmaktadır, objektiflik içerisinde mi yoksa ne derecede taraflı anlatmaktadır? Hangi konulara yer vermiştir? Bu çalışmada bunları araştırmaya çalıştık. Bu çalışma bir kitap incelemesi çalışmasıdır ve eldeki verilerin incelenmesi yöntemi ile yapılmıştır. Anahtar kelimeler: Anadolu Yavrusu, Osmanlı, Ders Kitabı, Tarih İncelemesi Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi THE OTTOMAN EMPIRE TEXTBOOK "ANADOLU YAVRUSU KITABINDA" THE OTTOMAN EXAMINATION OF THIS LAST TOPIC Abstract The history of a country is like the mirror of that country. It starkly reflects the past while standing before. Starting to find place in the stage of history 623 years ago, The Ottoman Empire substantially took place in the pages of history books by reason of both the wide area it pervaded and the chain of historical events occurred in the period. Based on the history books of some governments, some researches have previously been conducted about this topic and it was aimed to ascertain the points of view on the Ottoman Empire. In this process, it was the basic question that caused this study to come to light. It is wondered how the Ottoman Empire narrated its own history in the course books studied at its own schools. Was the main tendency to the teaching and conveyance of the events scientific or one-sided? What matters were handled? This study is a book review in order to find answers to these questions. The mainstay is the examination of the data in the coursebook “Anadolu Yavrusu”. Keywords: Anadolu Yavrusu, the Ottoman, Coursebook, History Review Giriş Bu çalışmanın konusunu oluşturan kitap “Anadolu Yavrusu Kitabı” adlı Osmanlı devletinin resmi okullarında okutulan ders kitabıdır. Kaynak bölüm Anadolu Yavrusu Kitabının üçüncü bölümü olup Mehmed Asım ve Ahmed Cevad bölümün muharrirleridir. Mekteb-i İbtidaiyenin dördüncü sınıflarına mahsus olarak çıkarılmıştır. Kitap Maarif Nezareti Celilesi tarafından Mekteb-i İbtidaiyede tedris olunmak üzere kabul edilmiştir. Kitabın naşiri Tüccarzade İbrahim Hilmi’dir. İstanbul’da Matbaa-i Orhaniye’de 1334 tarihinde basılmıştır. Kaynak kitap sadece tarih konularından oluşmamaktadır. Birinci bölümünde malumatı diniyye başlığı altında meshi bozan şeyler, sünneti şerif üzerine tamim, namaz vakitleri, ezan, namazın şartları, namazda mekruh olan şeyler, cemaatle namaz, bayram namazı, abdest duası, fil vakası, peygamberimizin mucizeleri, kuran-ı kerim ve hadisi şerif gibi konular anlatılmaktadır. İkinci bölümde kıraat ve mesahibat ahlakı başlığı altında; ibadet, güzel sözler, sarhoşluk, idman, çalışkanlık, küçük şeyler, örs başında, tasarruf, iyi ve kötü huylar gibi konular ele alınmıştır. Üçüncü bölüm Tarih-i Osmani başlığıdır. Bu başlık bizim çalışma konumuz bu başlığı birazdan detaylı irdeleyeceğiz. Dördüncü bölüm Coğrafya dersleri başlığını içermektedir. Bu başlık altında ise, Memalik-i Osmaniye, memleketimizde yetişen mahsuller, demir yollarımız, İstanbul vilayeti, memlekette başlıca sanatlar, madenler, Edirne, Bursa, Konya, Aydın, İzmir, Trabzon, Adana, Ankara, Kastamonu, Sivas, Erzurum, Van, Bitlis, Beyrut, Boğdan, Bağdat, Basra, Halep, Diyarbakır, Elaziz, Şam, Musul, Kudüs, Mekke, Medine, Yemen, Cezayir, Mısır, Trablus, Batum, Ardahan, Kars vilayetleri hakkında bilgiler verildikten sonra devri alem başlığı ile dünya hakkında kısa bilgiler verilmiştir.Beşinci Bölüm sarf dersleri başlığını içermektedir. Bu başlık altında zamir, masdar, zamanlar, edatlar konuları anlatılmaktadır. Altıncı bölüm eşya ve ziraat dersleri başlığı altında hayvanlar, nebatlar, madenler, cisimlerde hal değişimi, kar çiğ ve yağmurun oluşumu, terazi, petrol ve taşlar gibi konular anlatılmaktadır. Yedinci ve son bölümde ise hesap dersleri başlığı The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 658 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi altında birli sayılar, işaret, temrinler, meseleler, muhakeme gibi konular anlatılırken bu konular örneklerle desteklenmektedir. Kitap hakkında genel bir bilgi verdikten sonra makale konumuza dönebiliriz. Kaynak kitabımız 700 sayfadır. Kitap saman kâğıdına basılmıştır. Kitabın içerisine siyah beyaz resim ve haritalar serpiştirilerek kitabın içeriği görselleştirilmeye çalışılmıştır. Kitap içerisinde tarih bölümü ise 197 ile 256 sayfaları arasında yer almaktadır. Kaynak kitap tarih konularını II. Osman’dan başlatmakta ve Harb-i Umumi yani I. Dünya savaşını anlatarak bitirmektedir. Çalışmamızda kitapta geçen tarih konularının açıklanmasına duraklama, gerileme, dağılma ve çöküş dönemleri ana başlıkları ve bunların altında alt maddeler şeklinde yer vereceğiz. Duraklama Devri konularının İncelenmesi: 1. İknci Sultan Osman Han (1026-1032):Bu bölümde padişahlığa henüz 14 yaşında iken geçtiği belirtilmektedir. Bu dönemin en önemli olayının Lehistan seferi olduğu vurgulanırken bazı vezirlerin bu seferin fayda getirmeyeceğini savunarak sultanı vaz geçirmeye çalıştığı belirtilmiş ancak padişahın buna rağmen sefere çıktığı anlatılmaktadır (Anadolu Yavrusu, 199). Ayrıca Lehistan ile Hotin kalesi civarında karşılaşıldığı ancak yeniçerilerin disiplinsizliği ve talimsizliği nedeniyle seferin başarıya ulaşamadığı ve antlaşma imzalanarak geri dönüldüğü belirtilmektedir(Anadolu Yavrusu, 200). Ayrıca bu sefer sonrası yeniçerilerin ıslah edilmesi gerekliliğini savunan ve görev almadıkları halde devletten ulufe alanların maaşlarının kesilmesi emrini veren genç padişaha karşı bir tavrın ortaya çıktığı anlatılmaktadır. Padişahın hacca gitmek istemesini de karşı bir ordu kurmak olarak yorumlayan yeniçeriler genç padişahı tahttan indirerek şehit etmişlerdir(Anadolu Yavrusu, 200). 2. Dördüncü Sultan Murad (1032-1049): 12 yaşında tahta çıkan murad yirmi bir yaşına kadar annesi Kösem Sultanın himayesi altında padişahlık vazifesini yerine getirdi. Tahta tamamen egemen olunca yeniçerileri sindirmek için elebaşlarını katlettirdi. Daha sonra tütün yasağı getiren sultan bu yasağa uymayanları da katlettirdi (Anadolu Yavrusu, 201). Daha sonra İran seferine çıktı bu sırada Anadolu’da ortaya çıkan eşkıyayı halledip yolun devam etti. Bu sefer sırasında önce Revan kalesini daha sonrada Bağdat’ı ele geçirdi bu nedenle de kendisi Bağdat fatihi olarak anılmaya başlandı (Anadolu Yavrusu, 202). 3. Sultan İbrahim (1049-1057): Bu dönemdeki en önemli olay Girit seferinin başlamasıdır. Mısır’a giden Senbil Ağanın sefinesine saldırılıp daha sonra sefinenin Girit’e götürülüp satılması ve buna Girit valisinin müdahale etmemesi üzerine Venedik’e harp ilan edildi ve Girit kuşatıldı (Anadolu Yavrusu, 203). Ancak Girit’in fethi Sultan İbrahim döneminde gerçekleşmemiştir. Sultan İbrahim akli yönden biraz sıkıntılı idi. Devlet işleri haremdeki bazı kadın zorbaların, hatta cinci hocaların ve üfürükçülerin elinde kalmıştı. Durumun daha da kötüleşmesinin önüne geçmek isteyen bazı vezirler Sultan İbrahim’i tahttan indirerek yerine dördüncü Sultan Mehmed’i geçirdiler (Anadolu Yavrusu, 204). 4. Dördüncü Sultan Mehmed (1058-1099): Tahta çıktığında henüz yedi yaşında idi. İlk zamanlarda validesi Turhan Sultan devlet işlerine karışırdı. Bu devir sekiz sene sürdü. Sekiz senenin sonunda Köprülü Mehmed Paşanın sadrazam olmasıyla durum değişti ve kontrol sadrazamın eline geçti. Köprülünün yerine oğlu Fazıl Ahmet daha sonra ise damadı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadrazamlığa getirildi. Merzifonlu Avusturya, Rusya ve Lehistanla mücadeleler içerisine girdi ve bu mücadeleler 16 yıl sürdü (Anado- The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 659 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 5. 6. 7. 8. lu Yavrusu, 205). Girit adasının fethi bu padişah döneminde gerçekleşti. Sultan vaktini daha çok avda geçirdiği için kendisine avcı Mehmed denilmiştir. Köprülü ve Fazıl Ahmet’ten sonra ahval tekrar bozuldu ve budurumun sorumlusu olarak görülen sultan Mehmed tahttan indirildi ve yerine II. Süleyman getirildi (Anadolu Yavrusu, 206). KöprülüMehmed Paşa: Kaynak kitabımız Köprülüler dönemine özel bir yer ayırmaktadır. Köprülü Mehmed devletin en karışık döneminde bazı aklı başında kişilerin isteği ile göreve gelmişti. Babası normalde Arnavut olsa da Amasya sancağının Vezirköprü kasabasında yerleşmişti ve Köprülüde burada doğmuştu. Göreve gelene kadar Osmanlıda önemli bir makam sahibi değildi hatta belirli bir eğitim dahi almamıştı. Bu nedenle göreve ilk geldiğinde bazı çevreler kendisinin bir icraat beklemiyordu. Ancak Köprülü kısa sürede icraatleri ile büyük bir idare adamı olduğunu ispatladı (Anadolu Yavrusu, 207). Köprülü ilk olarak eşkıya taifesini katlettirerek payitahtta asayişi sağladı ve daha sonra sefer hazırlıklarına başladı. Bu sırada Venedikliler Çanakkale boğazını tutmuş ve Girit’e yardım gönderilemiyordu. Köprülü donanmayı yeniden inşa ettirdi ve donanma harekete geçti ancak Venedik’e karşı bir başarı elde edilemedi. Köprülü bu duruma çok üzüldü. Bir gece Venedik donanması saldırıya geçerek İstanbul’a sızmak istedi ancak topçu kara Mehmed’in attığı bir gülle Amiral gemisini yakınca Venedikliler geri çekilmek zorunda kaldılar ve Girit’e yardım gönderildi (Anadolu Yavrusu, 208). Fazıl Ahmed Paşa: Köprülü Mehmed Paşa icraatlarıyla kendisini hem halka hem yönetime sevdirmişti. Ölürken de yerine oğlu Fazıl Ahmet Paşa’nın geçmesini vasiyet etmişti. Padişahta bu vasiyeti yerine getirerek oğlunu göreve getirdi. Fazıl Ahmed göreve geldiğinde henüz yirmi yedi yaşında idi. Daha on dokuz yaşında müderris olmayı başaran Fazıl Paşa, bir takım valilik görevlerinden sonra sadarete geldi. On beş buçuk sene sadrazamlık yapmıştır. Onun döneminde devletimiz Kanuni Sultan Süleyman zamanındaki kuvvetini buldu. Avusturyalılardan Uyvar kalesini fetheden(Anadolu Yavrusu, 209) Fazıl Paşa iki buçuk sene uğraştıktan sonra Kandiye kalesini ele geçirdi ve bu suretle Girit’in fethi ikmal etmiş oldu. Fazıl Ahmed Paşa alim, ince fikirli, muhakemesi kuvvetli bir zat idi. Babası Mehmed Paşa cebir ve şiddetle memleketin asayişini yoluna koymuştu. Fazıl Ahmed Paşada adalet ve hakkaniyetle idare etmiştir(Anadolu Yavrusu, 210). Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Avusturya Seferleri:Köprülü Mehmed Paşanın damadı olan Merzifonlu, cesur biriydi ancak şöhrete ve mala olan düşkünlüğü nedeniyle memlekete iyiliğinden çok fenalığı dokundu. Bu dönemde Avusturya ile ortaya çıkan bir sorun basit bir şekilde halledilecekken harbe karar verildi. Ordu Viyana üzerine gönderildi. Ancak Viyana’dan önce alınması gereken kaleler vardı. Viyana sert bir şekilde kuşatıldı. İyi bir hücum yapılsaydı şehir ele geçirile bilirdi. Yağma durumundan çekinen Merzifonlu şehri amanla teslim almak istiyordu. Bu sırada şehre yardım alması sonucu ordu mağlup olmuş ve Merzifonlu Belgrad’a çekilmiştir (Anadolu Yavrusu, 212). Fakat bu durumdan fırsat bulan düşmanların hepsi birleşti. Avusturya , Venedik, Lehistan, Rusya hükümetleri ittifak yaparak her taraftan memleketimize saldırdılar. Merzifonlu hırsının cezasını çekti ve padişahın emri ile Belgrad’da idam edildi (Anadolu Yavrusu, 212). Fazıl Mustafa Paşa ve Salankamen Muharebesi: Avcı Sultan Mehmedin saltanatı ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın sadareti zamanında başlayan büyük muharebe devam ediyordu. Düşman her taraftan hududumuzu geçmişti. Hatta Sofya’ya kadar gelmiş, Mora kaybedilmişti. Bu durumu düzeltecek bir vezir arandı ve Köprülünün oğlu Fazıl The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 660 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 9. 10. 11. 12. Mustafa Paşa göreve getirildi. Fazıl Paşa topladığı kuvvet ile karşı saldırıya geçti ve kaybedilen yerleri geri alarak Macaristan’a kadar ilerledi. Fazıl Mustafa Paşa daha da ileri gitmek istiyordu. Ancak yolda büyük bir Avusturya kuvveti ile karşılaştı. Askerimizin geri çekildiğini görünce kılıcı ile düşman üstüne atıldı. Asker bunun üzerine toparlandı tam galibiyet gelecekken bir kurşun sonucu Fazıl Mustafa Paşanın şehit olması askerin tekrar bozularak Belgrad’a çekilmesine neden oldu (Anadolu Yavrusu, 214). Gerileme Dönemi Konularının İncelenmesi: İkinci Sultan Mustafa ve Karlofça Muahedesi: Sultan İkinci Ahmed’ten sonra padişah olan Sultan Mustafa cesur ve hamiyetli biriydi. Üç defa bizzat vsefere katıldı. Hatta Macaristan’da birçok kaleyi almayı başardı. Fakat Macaristan’a üçüncü seferinde Zenta denilen yerde ordumuz mağlup oldu. Buna rağmen sultan sefere devam etmek istiyordu. Ancak dört farklı büyük devlet ile on altı yıl süren savaşlar nedeniyle ordumuz yorgun düşmüştü. O dönemde sadrazamlık yapan Amcazade Hüseyin Paşanın tavsiyesi ile sultan barışa karar verdi. Nihayet Karlofça muahedesi ile on altı yıldır devam eden savaşlar sona ermiş oldu (Anadolu Yavrusu, 217). Sultan İkinci Mustafa Edirne Vakası ile tahttan indirilmiş ve yerine kardeşi Üçüncü Ahmed Padişah yapılmıştır (Anadolu Yavrusu, 219). Üçüncü Sultan Ahmed (1110-1140): Bu dönemde olan en mühim vaka Rusya ile olan Prut Muharebesidir. O vakit Rusya devletinin imparatoru Deli Petro idi. Petro hem İsveç Kralının memleketini hem de bizim memleketimizi zabt etmek istiyordu. İsveç Kralı on üçüncü Şarl önce Rusya’ya karşı galip geldi daha sonra mağlup olunca ülkemize sığındı. Ruslar onu takip ederken hududumuzu geçtiler. Bunun üzerine Rusya’ya harp ilan ettik. O dönemde sadrazam Baltacı Mehmed Paşa idi (Anadolu Yavrusu, 221). Baltacı büyük bir ordu ile Prut nehri kenarında kırk bin kişilk Rus ordusunu sıkıştırdı. Ruslar ya teslim olacaklardı ya da yok olup gideceklerdi. Bu sırada çarın zevcesi Katerina Osmanlı ordusuna geldi. Baltacıya yalvardı, bütün ziynet eşyalarını ve mücevherlerini verdi. Baltacı bunun üzerine sulhe razı oldu. Buna göre Ruslar Azak kalesini bize geri verecekler, yeniden yapılan kaleler yıkılacak, İsveç kralı salimen ülkesine gönderilecekti (Anadolu Yavrusu, 223). Damat İbrahim Paşa: Üçüncü Ahmed’in sadrazamlarındandır. Tarihte (Nevşehirli Damat İbrahim Paşa) lakabıyla şöhret bulmuştur. İlim sahibi, akıllı biri olan Paşa aynı zamanda zevk ve sefasına düşkündü. Padişahın eniştesi olduğundan memlekette hatırı pek çok sayılırdı (Anadolu Yavrusu, 224). İbrahim Paşa her sene devlet hazinesinden artırdığı paralarla kale, fabrika, cami, mektep, kütüphane gibi eserler vücuda getirirdi. İstanbul’da ilk defa matbaa açtırdı. Lakin hazinede toplanan paranın bir kısmını da zevk ve sefası için harcıyordu. Kağıthane mesiresinde güzel köşkler yaptırdı. Köşkleri laleler ve çiçeklerle süsledi. Ahalide sadrazam gibi zevk ve sefaya başladı. Bir lale soğanın bir liraya satıldığı zamanlar oldu. Bu zamana tarihimizde (Lale Devri) derler. İran ile olan muharebede İran üzerine vaktinde asker sevk edilememesi sadrazam aleyhine birtakım isyanları peyda etti. Bir gün (Patrona Halil) isminde bir zorba isyan etti. Yeniçerileri ayaklandırdı İbrahim Paşa ve birkaç veziri katlettirdi. Sultan Üçüncü Ahmed tahttan indirildi ve yerine Sultan Birinci Mahmud Tahta geçirildi (Anadolu Yavrusu, 225). Birinci Sultan Mahmut (1143-1168): Sultan Mahmud tahta cülus ettiğinde Sultan Ahmed zamanında başlayan muharebe birkaç yıl daha sürdü. Nihayet her iki taraf eski hudutları üzerine sulh etti. İran harbi sırasında Osmanlı Kırımlı tatarlardan yardım istemişti bu tatarlar yardıma gelirken Rusların saldırısına uğradılar. Gerek bu durum gerekse The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 661 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi Rusların Kırım üzerine sürekli saldırmaları sonucu gerekli tedarik görüldükten sonra Ruslar üzerine harp ilan edilmesine neden oldu (Anadolu Yavrusu, 227). Bu sırada Avusturya da bizim yanımızda gibi gözükse de gizlice Rusya ile ittifak yapıyordu. Rusya ile ara buluculuk yapma bahanesiyle asker topluyor ve bize saldırıyordu. İki cephede birden askerlerimiz kahramanca mücadele ettiler. Bunun sonucunda Avusturya Belgrad’ı boşaltarak Tuna’nın gerisine çekildi ve onlarla Belgrad antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Sırbistan ve Belgrad’ı aldık. Fakat Rusya ile mücadele devam etti Rusya bizden birkaç yer aldı ise de nihayet Ruslarda sulhe razı oldular. Azak kalesi yıkılmak, Ruslar eski hudutlarına çekilmek üzere uzlaşıldı (Anadolu Yavrusu, 228). 13. Üçüncü Sultan Mustafa: Bu dönemde Rusya ile yine büyük bir savaş ortaya çıktı. Buna 1182 seferi derler. Prut mağlubiyetinden sonra Rusya topraklarımız üzerinde hevesinden vaz geçmiyordu. Sürekli asker topluyor, Kırım ve Kafkaslar üzerinden sürekli bize saldırıyordu. Üstelik ordumuz yeteri güçte değil ve kalelerimizde uzun zamandır tamir görmüş değildi (Anadolu Yavrusu, 229). Rusya bizden başka Lehistan Devletinden de yerler istiyordu. Lehler bizden imdat istediler ve devletimiz razı oldu. Bunun üzerine Rusya ile 1182 seferi başladı. Sultan bu seferde çok gayret gösterdi ancak askerimiz bozulmuş durumda idi. Komutanların sözünü dinlemiyorlardı. Rusların otuz kırk bin kişilik ordusu bizim yüz bine yakın askerimizi perişan etti. Kırım, Boğdan elimizden gitti. Rus donanması Baltık denizinden Adalar denizine indi, Çeşme limanında bizim donanmamızı yaktı. En garibi bizim vezirlerimiz Rus donanmasının Baltık denizinden Çeşme’ye nasıl geldiğini akıl edememişlerdi. Bu mağlubiyet padişaha çok keder verdi ve padişah gamından kederinden vefat etti (Anadolu Yavrusu, 230). 14. Birinci Sultan Abdülhamid ve Kaynarca Muahedesi: Üçüncü Mustafa’nın ölümünün ardından Birinci Abdülhamid padişah oldu. Bu dönemde de Rusya ile muharebe devam etti. Ancak Ruslara karşı bütün cephelerde mağlup olduk. Yeniçeri askerleri o kadar ahlaksızlaşmıştı ki bu askerle savaş kazanmak mümkün değildi. Bu nedenle Rusya ile muahedeye karar verildi ve Kaynarca Muahedesi imzalandı. Sekiz saat içinde kararlaştırılan bu muahede de devletimiz için çok ağır şartlar var idi. Kaynarca Muahedesi ile Kırım elimizden çıkacak ve başlı başına bir hükümet olacaktı (Anadolu Yavrusu, 231). Azak kalesi, Gürcistan, Basarabya Rusya’ya bırakılacak, Eflak ve Boğdan’a imtiyaz verilecek, Rusya’ya on beş bin kese akçe tazminat verilecekti. Daha sonra Rusya ile muharebe yine başladı. Bu sefer Rusya Avusturya ile anlaşarak saldırdılar. Başlangıçta savaş iyi gitse de daha sonra işler kötüleşti ve Sultan Birinci Abdülhamit kederinden vefat etti (Anadolu Yavrusu, 232). Dağılma ve Çöküş dönemi Konularının İncelenmesi: 15. Üçüncü Sultan Selim ve Nizam-ı Cedid: Sultan Selim gayet akıllı biri idi. Memleketimizi felaketlerden kurtarmak için çareler düşündü. Bütün felaketlerin başlıca nedeni olarak yeniçeri ocağının bozulmasını gördü. Evvelce yeniçeriler askerlikten başka bir işle uğraşmaz, komutanlarını dinler, vatan ve din uğruna ölümden çekinmezlerdi. Ancak yeniçeriler bozulduktan sonra esnaflık, bakkallık ve tulumbacılıkla vakit geçirir oldular. Ayrıca devletin hazinesinden de maaş almaya devam ettiler. Avrupa’daki orduların eğitimli olması karşısında yeniçeriler sürekli mağlup oluyor ve her sene memleketimizden bir parça kayıp ediyorduk (Anadolu Yavrusu, 233). Bütün bu felaketleri iyi anlayan Sultan Selim Yeniçerileri ıslah etmek istemişti. (Nizam-ı Cedid) namıyla bir asker yetiştirmeye başladı. Mektepli zabıt yetiştirmek içinde topçu mektebi açtı. Bu yeni eğitimli ordu ye- The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 662 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 16. 17. 18. 19. niçeriler tarafından kıskanılmaya başlandı. Nihayetinde Kabakçı Mustafa namında bir hain isyan ederek yanına birçok kişiyi topladı. Nizam-ı Cedid ordusu kapatılırken Sultan Üçüncü Selim tahttan indirilerek yerine Sultan Mustafa padişah yapıldı. Napolyon ve Mısır, Suriye Vakası: Napolyon Fransız komutanı idi. Daha sonra Hükümdar oldu. Bu dönemde Fransızlar Türkiye’ye dost olarak görünüyorlardı. Ancak düşmanlıkları içten içeydi. Bir gün Napolyon aniden Mısır’a girdi ve burayı elimizden aldı. Fransızların amacı Akdeniz’de tek söz sahibi olan ülke olmak ve Hint yolunun kontrolünü sağlamaktı. Bu durum İngilizleri rahatsız etti ve bir donanma ile Suriye’ye gelen İngilizler burada bütün Fransız gemilerini yaktı (Anadolu Yavrusu, 235). Napolyon Mısır’ı aldıktan sonra daha da ileri gitti ve Suriye’ye geçti, Aka’yı kuşattı. Fakat Aka kalesini muhafaza eden Cezzar Ahmed Paşa iyi bir kumandandı. Cezzar Ahmed Napolyon’u Suriye’den çıkardı. Napolyon Kahire’ye döndü. Bu sırada bizde İngiltere ve Rusya ile anlaştık. Mısır’da kalmanın kendisine bir fayda getirmeyeceğini anlayan Napolyon buradan gizlice ülkesine kaçtı. Geride bıraktığı orduda burada kalmanın zor olduğunu anlayınca ülkelerine serbest gitmelerine izin verilmek şartı ile sulhe razı oldular ve böylece Mısır geri alındı (Anadolu Yavrusu, 236). Üçüncü Sultan Selim’in Şahadeti ve Alemdar Mustafa Paşa: Üçüncü Selim tarafından kurulan Nizam-ı Cedid ordusu gerçekten faydalı bir ordu idi. O dönemde Rusçuk’ta kumandanlık yapan Alemdar Mustafa Paşa’da bu ordunun faydasına kendi gözleri ile şahit olmuştu. Kabakçı isyan edip Üçüncü Selim’i tahttan indirince Alemdar Mustafa Paşa bir ordu kurdu ve amacı İstanbul’a gelerek Kabakçı İsyanını bastırıp Sultan Selim’i tekrar tahta çıkarmaktı. Gerçekten de İstanbul’a geldi isyanı bastırdı. Ancak Üçüncü Selim Sultan Mustafa tarafından idam ettirildiği için çok üzülen Alemdar, Mustafa’yı tahttan indirerek yerine İkinci Mahmud’u padişah yaptı. Bundan sonra sadrazamlık görevine gelen Alemdar eğitimli ordu yetiştirme işine devam etti. Bu sefer Sekban namıyla bir ordu kuruldu. Yeniçeriler bu orduyu da kıskandılar ve yine isyan çıkardılar. Bu isyan sonucu Alemdar Mustafa Paşa şehit edilirken orduda kapatıldı (Anadolu Yavrusu, 240) İkinci Sultan Mahmud ve Vaka-yi Hayriye: Sultan Selimden sonra Sultan Mahmud’da yeniçeri ocağının artık işlemez hale geldiğinin farkında idi. Her ne vakit memleketimizde ıslahat ya da bir iyi iş yapılsa karşı çıkıp isyan ediyorlardı. Sevgili padişahlarımızı tahttan indirip yerlerine kendi istediklerini padişah yapıyorlardı. Hatta padişahlarımızın canına kıyıyorlardı. İkinci Mahmud yeniçerilerden eğitim yapacaklarına dair senet aldı. Bu sırada Eşkinci namıyla muntazam askerler tertip etti. Yeniçeriler sözlerinden bir ay geçmeden tekrar isyan ettiler. Bunun üzerine Sultan Mahmud bu ocağı kaldırmaya karar verdi. Ulemayı saraya davet etti. Sancağı şerif Sultan Ahmed Camiine getirildi. Ahalide buraya çağrıldı. Daha sonra yeniçerilerin üzerine toplarla ateş açıldı. Çoğu burada yandılar. Kaçanlar ise bir bir yakalandılar. Yeniçeri ocağının kaldırılması olayına “Vaka-yı Hayriye” namı verildi. Yerine ise talimli askerlerden oluşan “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” namıyla ordu kuruldu (Anadolu Yavrusu, 243). Yunanistan’ın İstiklali: Yeniçeri ordusunun bozulması nedeniyle devletimiz zayıf düşmüştü. Bu durumu fırsat bilen Rumlar devlet kurmak için Mora’da isyan ettiler. Bu ilk isyanları altı sene sürdü ve bastırıldı. Sonra tekrar bir daha isyan çıkardılar. Yunanlıların isyanlarını Rusya, İngiltere ve Fransa destekliyordu. Londra’da bir muahede akit edildi. Buna göre Rumlara imtiyaz verilmesi isteniyordu. İkinci Mahmud bunu kabul etmeyince donanmalarına emir verdiler ve Navarinde donanmamızı ateşe tuttular. 6000 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 663 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 20. 21. 22. 23. Osmanlıyı zalimane mahvettiler. Bunun üzerine Osmanlı Rusya’ya harp ilan etti. Düşman Eflak ve Boğdan’ı alarak balkanlara geçti ve Edirne’ye kadar sokuldu. Bunun üzerine sulhe karar verildi ve Yunanistan’a istiklali verildi (Anadolu Yavrusu, 245). Mısır meselesi: Napolyonun Mısır’ı işgali sırasında Fransızlar ile muharebe için gönderilen Mehmet Ali, burada fazlasıyla yararlılık gösterdi. Fransızların buradan çekilmesinin ardından burada kaldı ve buradaki orduyu ıslah ile Arnavutların yardımı sonucu ele geçirdi. Burada izlediği politika sayesinde devleti yıldırdı ve kendisine Mısır valiliği verildi. Mısır’ı kısa sürede kalkındırdı. Burada ziraatı ve tarımı geliştirdi. Fransızların yardımı ile güçlü bir ordu ve donanma kurdu. Daha sonra memleketimizin diğer topraklarına göz dikerek Suriye’yi istedi. Padişah vermeyince oğlu İbrahim Paşa aracılığı ile burayı işgal etti ve Konya’ya kadar ilerledi. Sultan Mahmud Rusya’dan yardım istedi. Bu sırada İngiltere, Fransa ve Avusturya’da işe karıştı. Mehmet Ali’ye Suriye ve Adana valilikleri verildi. Daha sonra Sultan Mahmud buraları geri almak için ordu gönderdi ancak ordumuz mağlup oldu. Avrupalıların tekrar işe karışması ile Kavalalı Mısır valiliğinin çocuklarına kalması şartıyla Suriye’den çekildi. Bundan sonra valilik hıdivliğe döndü (Anadolu Yavrusu, 248). Sultan Abdülmecid ve Tanzimat-ı Hayriye: Sultan Mahmud’un ardından padişah olan Sultan Abdülmecid, memleketin kötü gidişine son vermek istiyordu. O dönemde vezir olan Mustafa Reşit Paşa iyi eğitim almış ve lisan bilen biri idi. Üstelikte Fransa sefareti sırasında Avrupalı devletlerin bizim ilerimize geçmesinin nedenlerini iyi anlamıştı. Bir taraftan orduyu ıslaha çalışırken diğer taraftan da devleti ıslah için çözüm arıyordu. Nihayetinde Müslüman gayri müslim herkese eşit davranılacak, kimsenin ırzına, malına ve canına tecavüz edilmemek, rüşvet alıp vermemek, mahkemelerde adaletli muhakeme edilmek üzere bir ferman yazıldı. Gülhane’de okunduğu için (Gülhane Hattı Hümayunu) ve bu ferman ile emredilen ıslahata (Tanzimat-ı Hayriye) namı verildi (Anadolu Yavrusu, 250). Kırım Seferi, Silistre Muhasarası: Mustafa Reşid Paşanın yaptığı ıslahatlar Rusya’nın hiç hoşuna gitmiyordu çünkü Ruslar bizim ülkemizin adaletsizlik içerisinde olmasını özellikle istiyordu. Ancak ülkemizi bu şekilde zabt edebilirdi. Bu nedenle Rusya devletimizin işlerine karışmaya başladı. Bizden olmayacak isteklerde bulunuyordu. Bunun üzerine Rusya ile aramız iyice bozuldu. Durumu gören Mustafa Reşid Paşa Rusya’ya karşı Fransa İngiltere ve Sardunya devletleri ile birleşti. Rusya aleyhine harp ilan edildi. Bu muharebe iki sene sürdü. Muharebe ilk başta Tuna sahillerinde başladı. Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa Oltaniçe ve Çınar muzafferiyetlerini kazandılar. Diğer taraftan Rusların ordusu Tuna’da ilerlediler. Avrupa devletlerinin kumandanlarıyla bizim kumandanlarımız Varna’da toplandılar. Kırım üzerine yürüdüler. Sivastopol’u kuşattılar. Ruslar muharebeye devam edemeyeceklerini anladılar ve Paris’te bir kongre akit edildi. Böylece Rusya Basarabya’yı terk etti, Eflak ve Boğdan ile Sırbistan’ın imtiyazları kuvvetleştirildi. Devlet-i Osmaniye’nin memleketine hiç kimsenin tecavüz etmemesi şart edildi (Anadolu Yavrusu, 253). Sultan Abdülaziz ve Beşinci Sultan Murad: Bu dönemde devlet işleri iyice kötüleşti. Avrupa devletleri bilhassa Rusya Türkiye’yi mahvetmek için gayrimüslim tebaayı daima isyana teşvik ediyordu. Sırplar, Bulgarlar, Karadağlılar, Rumlar, Giritliler fırsat buldukça isyan ediyor ve devlet kurmaya çalışıyorlardı. Bu isyanlar neticesinde Sırbistan başlı başına bir devlet teşkil etti. Eflak ve Boğdan birleşti ve Romanya devleti meydana geldi. Abdülaziz Avrupaya seyahat etti ve bu dönemde Avrupa’dan borç para alındı. Bu The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 664 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 24. 25. 26. 27. paranın bir bölümü ile memleketin kalkındırılmasına çalışılırken, bir bölümü ile de saraylar, köşkler inşa edildi. Bunun üzerine eğitimli kesim Mithat Paşa, Şinasi, Ziya Paşa, Kemal Bey, memleketin kurtuluşu için hürriyet ve meşrutiyet ilan edilmesi gerektiğini söylemeye ve gazetelerde yazılar yazmaya başladılar. Daha sonra da padişahı tahttan indirdiler. Bunun üzerine Abdülaziz kederinden makasla bileğindeki damarlarını Keserek intihar etti. Yerine Beşinci Murad padişah yapıldı (Anadolu Yavrusu, 255). İkinci Sultan Abdülhamid: Abdülhamid saltanatının ilk yıllarında Mithat Paşanın yol göstericiliğinde Kanun-i Esasiyi ilan etti. Fakat Meclis-i Mebusan’ı toplandıktan sonra dağıttı. Millete çok zulümler etti. Bunun üzerine millet (33) senesinde isyan etti. İkinci defa olarak 1324 senesinde Abdülhamid tekrar Kanun-i Esasiyi ilan etti. Fakat bir sene geçmeden tekrar Meclisi Mebusanı dağıtmak istedi. Bunun üzerine tahtından indirildi ve yerine Beşinci Sultan Mehmed Han Hazretleri padişah oldu. Sultan Abdülhamid zamanında 1293 senesinde Rusya ile muharebe oldu ve bu muharebe sonucu çok toprak kaybedildi. 1312 senesinde Yunanistan’la muharebe yapıldı. Bu savaş kazanıldı ama bize bir getirisi olmadı (Anadolu Yavrusu, 257). Osmanlı-Rus Muharebesi: Rusya eskiden beri bizim düşmanımızdı. Bizim düzelmemizi hiçbir zaman istememiştir. Devletimizin işlerine karışıp duruyordu. Bu nedenle Rusya ile muharebeye karar verildi. Ordumuz ilk başlarda mukavemet etti ise de daha sonra mağlup olduk. Ruslar doğuda Kars ve Ardahan’ı alarak Erzurum’a kadar sokuldular. Batıda ise Tuna’yı geçerek Balkanlar girdiler. Rusya ile Ayestefenos’ta bir muahede imzaladık ve birçok yeri kaybettik. Ancak Avrupalı devletler buna itiraz edince Berlin’de yeni bir konferans toplandı ve güya Ayestefenos’un şartları hafifletildi ama pek bir şey değişmedi. Buna göre Bulgaristan bize vergi veren bir Prenslik haline getirildi, Bosna-Hersek Avusturya tarafından işgal edildi, Karadağ, Sırbistan ve Romanya bağımsız oldu, Kıbrıs adası ve Mısır ise İngilizler tarafından işgal olundu (Anadolu Yavrusu, 261). Plevne Muharebesi ve Gazi Osman Paşa: İkinci Abdülhamid döneminde Rusya ile yaptığımız muharebeyi kaybettik. Ama bu muharebe sırasında askerimiz pek çok kahramanlıklar göstermişti. Bu kahramanlıkların en önemlilerinden biri de Plevne’de Gazi Osman Paşa komutasında askerimizin gösterdiği kahramanlıktı. Ruslar altmış bin asker ile Plevne’yi kuşattılar. Gazi Osman Paşa yanındaki yirmi bin askerle Plevne’yi müdafaa etti. Bu müdafaa üç ay sürdü. Artık kalede yiyecek ve içecek bir şey kalmayınca askerleri toplayan Osman Paşa, teslim olmaktansa kaleden çıkarak düşmanı yarmayı teklif etti. Ya muzaffer olacağız ya da hepimiz öleceğiz dedi. Askerlerimiz ölümü seçtiler. Kaleden çıkarak düşman hatlarının bir bölümünü yarmayı başardılar. Fakat Gazi Osman Paşa yaralanınca askerimiz teslim oldu ve esir edildiler. Ancak dünyaya Türk askerinin gücü gösterilmiş oldu (Anadolu Yavrusu, 263). Devri İstibdat: Osman Gazi Osmanlı Devletini kurarken temelini adalet üzerine kurmuştu. O vakit hiç kimse başkasına haksızlık edemezdi. Osman Gazi vefat ederken oğlu Orhan’ı yanına çağırarak vasiyette bulundu ve adelet üzere devleti yönetmesini söyledi. Fakat yazık ki sonraları bu adalet muhafaza olunamadı. Padişahlarımızdan bazıları adaletsizlik ve haksızlık ettiler. Adaletsizlik ettikçe memleketimiz iyice zayıfladı. Eskiden başkasından zulüm görenler bizim devletimize sığınırdı. Şimdilerde ise bizden zulüm görenler ecnebi memleketlere sığınır oldular. Bu durumu iyi anlayan akıllı adamlardan biri olan Mithat Paşa zorlama ile Abdülhamid’e Kanun-i Esasiyi ilan ettirdi. Ancak daha sonra Meclis-i Mebusanın toplanmasını kabul edemeyen Abdülhamid, Kanun-i Esa- The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 665 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 28. 29. 30. 31. siyi kaldırdı. Bundan sonra ağzına adalet, vatan, millet kelimelerini alanlar habis ya da idam olundu. Millete pek çok zulümler yapıldı. Bu zulüm zamanlarına (Devri İstibdat) derler. BU devir 33 yıl sürdü (Anadolu Yavrusu, 266). Hürriyet Mücahidleri ve 10-23 Temmuz: Devri İstibdat içinde memleketimiz çok kötü idare ediliyordu. Abdülhamid her tarafa hafiyeler yerleştirmişti ve bu hafiyeler kendi kafalarına göre suçlu suçsuz herkesi cezalandırıyorlardı. Bir vergi aldıklarından bir daha vergi alınırdı ve hiç kimse buna ses çıkaramazdı. Bu durum içerisinde tahsil almış bazı kişiler bu durumun böyle gidemeyeceğini biliyorlardı. Mithat Paşa, Şinasi, Ziya Paşa gibi isimler önce (Genç Türkler) cemiyetini kurdular. Avrupa’ya giden bu gençler gazeteler ve kitaplar yazarak ülkeye gönderip halkı uyandırmaya çalıştılar. Daha sonra İttihat ve Terakki cemiyeti kuruldu. Cemiyet Kanun-i Esasiyi ilan etmek, Meclis-i Mebusanı toplamak lazım olduğunu Abdülhamid’e bildirdiler. Abdülhamid bunlara karşı bir ordu gönderdi ancak gönderdiği orduda kendisine karşı geldi. Bunun üzerine Abdülhamid Kanun-i Esasiyi tekrar ilan etmek zorunda kaldı. 1324 senesi Rumi 10Temmuzda kanun ilan edilip Mebusan Meclisi toplandı. İşte buna (10Temmuz Vakası) derler ki hürriyetimizin ilan edildiği tarihe tesadüf eder. Bu tarih ile İstibdat Devri sona erdi (Anadolu Yavrusu, 269). Trablusgarp Muharebesi: Trablusgarp vilayeti ile Bingazi sancağı bizim şimali Afrika’da bulunan memleketlerimizdendi. İtalya öteden beri bura ile ilgileniyor ancak saldırmaya cesaret edemiyorlardı. Abdülhamid’den sonra padişah olan Mehmed Reşat döneminde ordu toparlanmaya başlayınca daha fazla düzelmemize izin vermemek için buraya saldırdılar. Bizim Trablusgarp’ı müdafaa edecek askerimiz yoktu. Donanmamızda İtalya ile mücadele edebilecek güçte değildi. Fakat Enver ve Fethi Beyler gibi bir takım hamiyetli ve cesur zabıtlarımız gizlice buraya girdiler. Orda yerli halktan askerler tedarik ettiler. Bir yıllık bir mücadelenin ardından İtalya buraya savaşarak giremeyeceğini anlamıştı. Bu sırada Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ birleşerek hücum ettiler. Mecburen İtalya ile sulh’e razı olduk. Trablusgarp ile Bingazi muhtariyet idaresine verildi (Anadolu Yavrusu, 271). Balkan Muharebeleri: Trablusgarp muharebesi olurken (1328) Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Sırbistan devletleri hep birden ittifak ettiler. Rumeli’ye hücum ettiler. Düşmana göre donanma ve ulaşım yönünden geride olduğumuz için yeteri kadar asker zamanında bölgeye ulaştıramadık. Düşman bütün Rumeli’yi sardı. Önüne gelen bütün Müslüman ahaliyi katletti. Bulgarlar Edirne’yi geçerek Çatalca’ya kadar sokuldular. Çatalca’da askerlerimiz iyi bir direniş gösterdiler. Bu muharebede Selanik, Yanya, İşkodra, Üsküp elden çıkarken düşman arasındaki nifaktan faydalanan birliklerimiz Edirne’yi geri aldı ve nihayetinde anlaşmaya varıldı (Anadolu Yavrusu, 274). Harb-i Umumi ve Beşinci Sultan Mehmed Han’ın Vefatı: Sultan Mehmed döneminin en önemli olayı harb-i umumidir. Eski ya da yeni bütün dünya devletleri savaşmıştır. Savaşın çıkışında etkili olan olay Sırbistan’ın yayılmacı siyaset izlerken Avusturya’ya saldırmaya çalışması ve Avusturya-Macaristan Veliahtının Sırplılar tarafından öldürülmesidir. Bu olay sonucu Avusturya Sırbistan’a savaş ilan etti. Rusya Sırbistan’ı Almanya is Avusturya’yı destekledi. Almanya Rusya’dan askeri hareketliliğe son vermesini istedi hareketlilik devam edince Almanya’da Rusya’ya harp ilan etti. Ezelden beri Almanya ile düşman olan Fransa ve İngiltere’de Almanya’ya savaş ilan etti. Rusya’nın niyetinde İstanbul’u ve Boğazları elimizden almak vardı. Bizden habersiz boğazlarda bazı faaliyetlerde bulunan Rus gemileri ile bizim gemilerimiz arasında mücadele olmuş ve bunun The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 666 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi sonucu Osmanlı’da Almanya’nın yanında savaşa girdi. Savaş sırasında askerlerimiz birçok yerde başarılar elde ettiler. Bu sırada savaşın uzaması sonucu Rusya’da içten içe olaylar çıktı ve Rusya çekilmek zorunda kaldı. Harbi Umumi başlayalı dört sene oldu bu sırada sultanımız Mehmed Reşat vefat etti ve yerine Altıncı Sultan Mehmed Vahdettin geçti. Harbi umumi halen daha devam etmekte ve ne zaman sona ereceği de kestirilememektedir (Anadolu Yavrusu, 276). Sonsöz Anadolu Yavrusu kitabı bir ders kitabı olarak basılmıştır. Gördüğümüz kadarıyla kitabın muharrirleri dönemin şartlarından fazlasıyla etkilenmişlerdir. Kitap içerisindeki eski konular özetler şeklinde sunulmuştur. Siyasi olaylar duraklama ve gerileme dönemlerinde daha fazla yer tutarken dağılma ve çöküş dönemlerinde hem siyasi olaylara hem de ülkenin iç meselelerine yer verilmeye çalışılmıştır. Kitap baş kısımlarında objektiflik ilkesini esas alırken az önce bahsettiğimiz gibi dönemine yakın olayları anlatırken etki altında kalarak yazılmıştır. Kitabın içerisinde sadece Padişahlara yer verilmemiş dönemlerinde farklılıklar meydana getiren yerli ve yabancı devlet adamlarına da yer verilmiştir. Günümüz tarih anlayışından uzak olarak belli bir süre geçmeden, olayların sonuçları ortaya çıkmadan değerlendirmeler yapılarak kitabın konuları içerisine yerleştirilmiştir. Bu kitaptan yola çıkarak şu soruyu da sormamız gerektiğini düşünüyoruz. Acaba bizim ülkemiz ya da diğer dünya ülkelerinde ders kitaplarını hazırlayanlar o günkü mevcut iktidarların etkisinde kalıyorlar mı? Eğer kalıyorlarsa yeni yetişen nesil objektiflik ilkesini nasıl öğrenecektir? Bu soruların cevapları da araştırılması gereken konular içerisinde yer almaktadır. “Mehmed Asım, Ahmed Cevat, Anadolu Yavrusu Kitabı, Matbaayı Orhaniye, İstanbul, 1334” The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 667 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 668 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 669 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670 Osmanlı Devleti Ders Kitabı “Anadolu Yavrusu Kitabında” Osmanlı Tarihi Konularının İncelenmesi 670 The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 43, Nisan 2017, s. 657-670