01 Bulten 37 - Türk Psikoloji Dergisi

advertisement
ISSN: 1300-7408
Türk Psikoloji Bülteni
Turkish Psychological Bulletin
Cilt 11, Say› 37, Aral›k 2005
Volume 11, No. 37, December 2005
Türk Psikologlar Derne¤i Yay›n›d›r
Publication of the Turkish Psychological Association
Sahibi
Türk Psikologlar Derne¤i Yönetim Kurulu ad›na
Prof. Dr. Ayfle Yal›n
Bu Say›n›n
Yay›n Yönetmenleri
Uzm. Psk. Banu Y›lmaz
Uzm. Psk. Ilg›n Gökler
Yay›n Kurulu
Dr. Psk. Derya Hasta
Dr. Psk. Okan Cem Ç›rako¤lu
Teknik Editör
Ejder Korkmaz
TÜRK PS‹KOLOJ‹ BÜLTEN‹ ALTI AYDA B‹R, YILDA ‹K‹ DEFA YAYIMLANIR.
Kapak Resmi: Mosaic, Emma Sampson
©Türk Psikologlar Derne¤i
Bu Bülten Türk Psikologlar Derne¤i Yay›n›d›r.
Kaynak gösterilerek yap›lacak k›sa al›nt›lar d›fl›nda, tamam› ya da bölümleri yaz›l› izin al›nmadan hiçbir yolla
ço¤alt›lamaz.
Bültendeki yaz›lar›n içeri¤inden yazarlar›n kendileri sorumludur.
TÜRK PS‹KOLOJ‹ BÜLTEN‹, A‹DAT BORCU OLMAYAN DERNEK ÜYELER‹NE
ÜCRETS‹Z GÖNDER‹L‹R.
Türk Psikoloji Bülteni Online: http://www.psikolog.org.tr/bulten/
Genel Merkez: Meflrutiyet Cad. No: 22 / 12 06640 K›z›lay-ANKARA Tel: 0 312 425 67 65
Tel/Faks: 0 312 417 40 59 Web Adresi: www.psikolog.org.tr E-posta: [email protected]
Posta Çeki Hesap No: 105222 Banka Hesap No: Yap› Kredi Meflrutiyet fiubesi Hesap No: 1023481-5
‹stanbul fiube: Dr. Ayla Dönmez Adres: Hüseyin A¤a Mah. Meflrutiyet Cad. No. 10 Galatasaray HSBC Banka
Binas› Beyo¤lu-‹STANBUL Tel: 0212-251 6661-62 Faks: 0212-251 7111 E-posta: [email protected]
‹zmir fiube: Uzm. Psk. Nurdan Ökten Adres: 1477 Sok. Türker Apt. No. 8 D. 5 Alsancak-‹ZM‹R
Tel/Faks: 0232-422 1224 Web Adresi: www.psikologizmir.com E-posta: [email protected]
Bursa fiube: Psk.Gülçer Ayd›n Tel: 0224-243 1140/402 E-posta: [email protected]
Bask›: DETAMAT Adres: ‹stanbul Caddesi, ‹stanbul Çarfl›s› No: 48/13-14 06060 ‹skitler/Ankara
Tel: 0 312 384 47 21-384 39 36 Faks: 0 312 384 47 01 E-posta: [email protected]
Derne¤imiz, Bakanlar Kurulu’nun 97 / 10448 say›l› ve 19 / 12 / 1997 tarihli karar› ile
“Kamu Yarar›na Çal›flan Dernek” statüsünü kazanm›flt›r.
ISSN: 1300-7408
Türk Psikoloji Bülteni
Cilt 11, Say› 37, Aral›k 2005
‹Ç‹NDEK‹LER
Editörlerden - Banu Y›lmaz, Ilg›n Gökler
DERNEKTEN HABERLER
2004-2006 Çal›flma Raporu
1
14. Ulusal Psikoloji Kongresi - ‹hsan Da¤
6
Türk Psikologlar Derne¤i Araflt›rma, Uygulama ve E¤itim Merkezi ‹ç Yönetmeli¤i
13
Rana Sey Uluç’un Ard›ndan
19
ÖZEL GÜNDEM: S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹
Siyaset Psikolojisi Nedir? - Özlem D. Gümüfl
24
Post-Modernlik, Kimlik Siyaseti ve Siyaset Psikolojisi Üzerindeki Di¤er Siyasi Etkiler -
31
Özlem D. Gümüfl
Siyasal Düflünmeye Nörobiliflsel Yaklafl›m - Özgür Güldü
38
Kamuoyu ve Propaganda - Sevgi Duman
50
Irkç›l›¤a Psikolojik Bak›fl - Damla Çimen
58
Farkl› Fakültelerde Okuyan Ö¤rencilerin Siyasal ‹deolojileri, Otoriteryanizm ve
62
Dindarl›k Düzeyleri- Melis Çelik
‹ngiliz Avam Kamaras›’ndaki Siyasi ‹nanç Sistemleri ve Biliflsel Tarz -
67
Derya Hasta, Banu Özkolçak
Alg›lanan Grup Statüsü Farkl›l›klar› ‹le Cinsiyet, Etnik Köken Ve Dinin Sosyal Bask›nl›k
75
Yönelimi Üzerindeki Etkisi - Derya Hasta
Soka¤›n Dili ve ‹nsan Bilimlerinin Münzevili¤i - Canani Kaygusuz
86
Siyaset Psikolojisi Kapsam›nda Türkçe Yay›nlanm›fl Araflt›rma ve Yaz›lar - Derya Hasta
97
PS‹KOLOJ‹N‹N ALT ALANLARI
Güvenli Sürücülü¤ü Etkileyen Etkenler - P›nar Ç›nar
106
TEKNOLOJ‹ VE YAfiAM
‹nternetin Patolojik Kullan›m›na ‹liflkin Araflt›rmalar - Özgen Yalç›n
117
Selim Hoca’n›n Fareleri - Selim Hovardao¤lu
124
KONGRE ve SEMPOZYUMLAR
125
TEMS‹LC‹LER
126
ED‹TÖRLERDEN
De¤erli Bülten Okuyucular›,
Yeni say›m›zla bir kez daha sizlere ulafl›yoruz...
P
sikoloji, yaflam›n içinde insana iliflkin hemen her olguyu kapsayan oldukça genifl bir
alan... Psikologlar olarak, dünya ve ülke gündemini yak›ndan izleyerek, bilimsel bilgi birikimi, araflt›rma, uygulama ve yaklafl›m yöntemleri arac›l›¤›yla insan yaflam›n›n niteli¤ine katk›da bulunma sorumlulu¤umuz oldu¤una inanmaktay›z. Siyasal olaylar, tarih boyunca insan
yaflam›n› hem toplumsal hem de bireysel düzeyde etkileyen en önemli olgular aras›nda olagelmifltir ve siyaset alan›n›n psikoloji bilimi ve mesle¤inin üzerine e¤ilmesi gereken bir alan oldu¤u giderek daha da belirginlik kazanm›flt›r.
Bülten'in Özel Gündemi'ni Siyaset Psikolojisi'ne ay›rarak, oda¤›m›z› biraz daha bu yöne çevirmeyi, psikologlar›n bu alanda yapabilece¤i katk›lar konusunda genel bir çerçeve oluflturmay›, mesle¤imizi siyaset alan›nda nas›l ifllevsel k›labilece¤imizi sorgulamay› ve bu alanda yeni çal›flmalara
olabildi¤ince yön ve h›z vermeyi amaçlad›k. Alandaki çeflitli konular› ele alan yaz›lar›n biraraya getirilmesiyle haz›rlanan Siyaset Psikolojisi Özel Gündemi'ni ilgiyle okuyaca¤›n›z› umuyoruz.
Bülten'de baflka neler var?.. Türk Psikologlar Derne¤i Genel Kurulu'na yaklaflt›¤›m›z bu günlerde, Derne¤imiz çat›s› alt›nda gerçeklefltirilmifl olan çal›flmalar›n genifl raporunu Dernek'ten Haberler bölümünde bulabilirsiniz. Ayr›ca, Psikolojinin Alt Alanlar› ve Teknoloji ve Yaflam bölümünde
de farkl› alanlarda keyifle okuyaca¤›n›z yaz›lara yer verdik.
Geliflmeye yönelik elefltiri, katk› ve ilgileriyle Bülten'e sahip ç›kan sevgili psikoloji ö¤rencileri
ve meslekdafllar›m›za teflekkür ederiz...
Uzm. Psk. Banu Y›lmaz
Uzm. Psk. Ilg›n Gökler
DERNEK’TEN HABERLER
2004-2006 ÇALIfiMA RAPORU
Türk Psikologlar Derne¤i Genel Merkez 20042006 dönemi Yönetim Kurulu olarak, Bültenlerimizde sizlere duyurmaya çal›flt›¤›m›z etkinliklerimizi, yönetim dönemimizin sonuna geldi¤imiz flu
günlerde yay›nlad›¤›m›z bu son Bültenle genel
bafll›klar alt›nda sunuyoruz.
Yasa Çal›flmalar›
Meslek Yasas› ile ilgili olarak TBMM, Avrupa
Birli¤i Uyum Komisyonu ve Sa¤l›k Bakanl›¤› ile
çok say›da görüflme yap›ld›.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun Teflkilat ve Görevleri ile Baz› Kanunlarda
De¤ifliklik Yap›lmas› Hakk›nda Kanun Tasar›
Tasla¤› hakk›nda (Aral›k 2005)
Kongre/Sempozyum/Kurultay
13. Ulusal Psikoloji Kongresi (2004) ‹stanbul
Bilgi Üniversitesi
II. Prof. Dr. Ifl›k Savafl›r Klinik Psikoloji Sempozyumu (22-23 Nisan 2005) ODTÜ, Psikoloji Bölümü
II. Psikoloji Kurultay›: Psikoloji E¤itiminde
Minimum Standartlar (24 Nisan 2005)
Yasa tasla¤› ile ilgili olarak resmi görüfl bildirildi
(A¤ustos 2004).
Kurultay sonunda “Psikoloji E¤itiminde Minimum Standartlar Komisyonu” ve “Akreditasyon
Komisyonu” oluflturuldu.
Yönetmelikler
E¤itim Çal›flmalar›
Belirli yönetmeliklerin haz›rlanmas› aflamas›nda
afla¤›da ad› geçen kurumlara görüfl bildirildi:
E¤itim say›s›n› artt›rmak, araflt›rma ve uygulamalar yapabilmek için TPD E¤itim Araflt›rma ve Uygulama Merkezi kuruldu (2. 4. 2005) ve TPD E¤itim Araflt›rma ve Uygulama Merkezleri yönetmeli¤i haz›rland›.
Sa¤l›k Bakanl›¤›’na Psikologlar›n Performans
Çarp›mlar› hakk›nda (A¤ustos 2004)
Baflbakanl›k Gençlik ve Spor Genel Müdürlü¤ü’ne Sporcular›n E¤itimi ve Performans Testleri
hakk›nda (A¤ustos 2004)
Adalet Bakanl›¤›’na Aile Mahkemeleri hakk›nda
(Ekim 2004)
‹çiflleri Baflkanl›¤›’na Özel Güvenlik Hizmetlerine dair Kanunun Uygulanmas›na ‹liflkin Yönetmelik hakk›nda (Kas›m 2004)
TPD Genel Merkez taraf›ndan düzenli olaarak verilen e¤itim hizmetleri Bahar-Güz-Yaz dönemlerinde sürdürüldü. Ayr›ca, “Geliflimi ‹zleme” konulu Çal›flma Grubu toplant›lar› ve Özel e¤itim
komisyonu toplant›s› gerçeklefltirildi.
Projeler
SHÇEK ile Aile Dan›flmanl›¤› Merkezi Yönetmeli¤i hakk›nda (Ocak 2005)
Türkiye Avrupa Komisyonu Delegasyonu
“Türkiye’de Üreme Sa¤l›¤› Program›”n›n yürütülmesi için ‹stanbul fiubemiz yetkili k›l›nd›
(Mart 2005).
Baflbakanl›k Özürlüler ‹daresi Baflkanl›¤›’na
özürlülük oranlar› ile ilgili yönetmelik hakk›nda
Sosyal Hizmetlerin Yeniden Yap›land›r›lmas›,
‹zmir fiubemiz taraf›ndan önerilen “Genç Psikologlar Araflt›rma Ödülleri” Projesinin bu flubemiz taraf›ndan yürütülmesi uygun görüldü (Ekim 2005).
1
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
TÜB‹TAK Sosyal ve Befleri Bilimler projeleri
kapsam›nda Wechsler Zeka Ölçeklerinin (WISCIV, WAIS-III, WPPSI-II) Türkiye standardizasyonu çal›flmalar›na baflland› (Aral›k 2005).
Yay›nlar
Temsilciliklerle ‹liflkiler
2 Nisan 2005 tarihinde Ankara’da temsilcilerimizle bir toplant› yap›ld›.
Kat›l›mc›lar:
Adana Temsilcisi, Masum Ayd›n
11 ayr› kongre/sempozyumda yay›n tan›t›m› ve
sat›fl› yap›ld›.
Yeni ve bask›s› tükenen kitaplar bas›ld›.
Türk Psikoloji Dergisi için web sitesi haz›rland›.
Türk Psikoloji Yaz›lar› Psych INFO kapsam›na
al›nd›.
Türk Psikoloji Dergisi, Türk Psikoloji Yaz›lar› ve
Türk Psikoloji Bülteni’nin yay›nlanmas›na devam
edildi.
Bas›lan Kitaplar
Afyon Temsilcisi, Ecel Seçer
Eskiflehir Temsilcisi, Mukaddes Özdemir
Kocaeli Temsilcisi, Elif Karagün ve
Konya Temsilcisi, Arzu Çiçekçi
Sosyal Etkinlikler
Psikologlar Günü nedeniyle An›tkabir ziyareti
(10 May›s 2004)
TPD E¤itim Araflt›rma ve Uygulama Merkezi’nin
aç›l›fl kokteyli (02 Nisan 2005)
Psikologlar Günü nedeniyle An›tkabir ziyareti
(10 May›s 2005)
Geçifl Döneminde Türkiye
Evrimsel Psikolojiye Girifl
Koflullanma ve Ö¤renmenin Temelleri
Anormal Psikolojisi
Psikologlar Günü nedeniyle Üyelerimize resepsiyon (10 May›s 2005)
2004-2006 Yönetimi süresince etkinliklerin tan›t›m› ve yeni y›l kokteyli (17 Aral›k 2005)
Psikolojiyi Anlamak
Psikoloji Terimleri Sözlü¤ü
Ö¤rencilerimizle ‹liflkiler
Endüstri Örgüt Psikolojisi
Türkiye’de Ergenlik Dönemi Araflt›rmalar› Konu
ve Yazar Dizini
AÜ DTCF Psikoloji Bölümü Mezuniyet Töreni,
Yer: TPD E¤itim Araflt›rma ve Uygulama Merkezi (Temmuz 2005)
Di¤er Yay›nlar
Ö¤renci kongreleri
Cinsel Tedaviler El Kitab› (1.000 adet)
Ö¤rencilerimize yurt d›fl› kongrelere kat›l›m için
maddi destek
WISC-R Kay›t Formundan (5.000 adet)
Medya ile ‹liflkiler
AGTE Ankara Geliflim Tarama Envanteri (1.000
adet)
Çok say›da TV, radyo programlar›na kat›l›m
Gevfleme Egzersizleri CD (500 adet)
Kamuoyunu bilgilendirici bas›n bültenleri
2
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
S›nav Stresi Rehberi (Hürriyet ve Milliyet gazeteleri)
Ankara içinde ve d›fl›nda kamu kurum ve kurulufllar›na ve özel kurumlara çok say›da seminer/konferans
Kamu Kurulufllar›yla ‹liflkiler
Resmi ve Gönüllü Kurulufllarla
‹liflkiler
Türkiye K›z›lay Derne¤i
Sivil Toplum Kurulufllar›yla yap›lan ‹flbirli¤i Protokolüne kat›l›m (11. 6. 2005).
Sivil Toplum Kurulufllar›yla iflbirli¤i protokolü
çerçevesinde çal›fltay (21. 1. 2006)
Sa¤l›k Bakanl›¤›
Temel Sa¤l›k Hizmetleri Genel Müdürlü¤ü’nün
“Türkiye’de Ruh Sa¤l›¤› Hizmetlerinin ‹yilefltirilmesi” çal›flma grubu
Baflbakanl›k
Kat›l›mc›lar: Türk Psikologlar Derne¤i, Türkiye
Psikiyatri Derne¤i, Türk Tabipleri Birli¤i, Sosyal
Hizmet Uzmanlar› Derne¤i, Türkiye K›z›lay
Derne¤i
Özürlüler ‹daresi Baflkanl›¤›, özürlülük oranlar›n›n belirlenmesi için çal›flma grubu
Pakistan Depremi sonras› psikososyal destek çal›flmalar›
Türkiye Aile Planlamas› Derne¤i’nin Avrupa Birli¤i taraf›ndan finanse edilen T. C. Sa¤l›k Bakanl›¤› Türkiye Üreme Sa¤l›¤› Program› kapsam›nda
desteklenen, Türkiye Aile Planlamas› Derne¤i –
TAPD ile TBMM Nüfus ve Kalk›nma Grubu –
NKG iflbirli¤iyle yürütülen Anne Bebek Ölümlerinin Azalt›lmas›na Parlamenterler Arac›l›¤› ile
Multi-Sektörel ‹flbirli¤i ve Politik Kararl›l›k Yarat›larak Katk› Verilmesi Projesi Tan›t›m Toplant›s›’na kat›l›m (Ocak 2006).
Psikososyal Krizlerde ‹flbirli¤i amaçl› STK Toplant›s› (Ocak 2006)
Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›
Türkiye ‹fl Kurumu ‹flgücü Uyum dairesi, Mesleki Rehberlik ve Dan›flmanl›k Hizmetleri Ulusal
Politika ve Eylem Plan› Oluflturma Çal›fltay›
Yak›n Meslek Dernekleriyle ‹liflkiler
Yak›n meslek derneklerinin baflkan ve temsilcileriyle görüflmeler yap›ld›.
Di¤er Resmi ve Gönüllü Kurulufllarla ‹liflkiler
Sosyal Psikiyatri Kongresi, “Ruh Sa¤l›¤›
Hizmetlerinde Ekip Çal›flmas›” paneline kat›l›m
(Haziran 2005)
Birleflmifl Milletler Mülteciler Yüksek Komiserli¤i, STK, Vakf› ve Yerel Yönetim, Belediye ve
Devlete Ba¤l› Sosyal hizmet kurulufl temsilcilerinin kat›l›m› ile Türkiye’de ‹ltica Sisteminin Güçlendirilmesi Toplant›s›na kat›l›m (Aral›k 2005).
0-6 Yafl Çocuk Kurumlar›ndaki Çocu¤a Verilen
Hizmet ve E¤itimlerin Desteklenmesi için Durum
Saptamas› ve Öneriler Çal›fltay›’na kat›l›m (Aral›k 2005).
Çocuk Ruh Sa¤l›¤› Derne¤i Baflkan›
Uluslar aras› Çocuk Merkezi ve UNICEF iflbirli¤i
ile yap›lan “Sokakta Yaflayan ve Çal›flan Çocuklara Yönelik Önleyici ve Koruyucu Hizmetler”
Çal›fltay›’na kat›l›m (fiubat 2006).
Türk Psikiyatri Derne¤i Baflkan›
Dostlar Dayan›flma Derne¤i
Sosyal Hizmet Uzmanlar› Derne¤i temsilcisi
Sa¤l›k Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikas›
Türk Tabipler Birli¤i Baflkan›
3
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Dikkat Eksikli¤i Hiperaktivite ve Ö¤renme Güçlü¤ü Derne¤i
SPOT Marmara Grubu
UMAG U¤ur Mumcu Araflt›rmac› Gazetecilik
Uluslararas› Üyeliklerimiz
Çal›flma Grubu, A¤ustos 2004, Pekin
Kat›l›mc› Organizasyonlar: IUPyS Baflkan› ve
Yönetim Kurulu Üyeleri, EFPA, APA
Kat›l›mc› Ülkeler: Avusturalya, Hindistan, Hollanda, Nijerya, Singapur, Sri Lanka, Türkiye, Yemen, Yeni Zelanda
IUPsyS:International Union of Psychological Science (1992)
IUPys Uluslar aras› Psikoloji Kongresi Sonras›
Çal›flma Grubu, A¤ustos 2004, Pekin
EFPA:European Federation of Psychologists’ Associations (1993)
Çalflma grubu program›na, TPD formal bir sunum
ile kat›lm›fl; TPD’nin tarihçesi; ”geliflim öyküsü”
ve tan›t›m› yap›larak Marmara Depremi Psikososyal Etkinliklerine yönelik sinevizyon gösterilmifltir.
European Mental Health Association (2004)
APA: American Psychological Association
ITC: International Test Commission
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Temsilcilerimiz
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Etik Komite Toplant›s›, Ekim 2004, Prag
Krize Müdahale ve Travma Çal›flma Grubu Prof. Dr. Nuray KARANCI
TPD Temsilcisi: Yrd. Doç. Dr. Yeflim KORKUT
Trafik Psikolojisi Çal›flma Grubu - Doç. Dr. Yeflim YASAK
Bilimsel Komite -Prof. Dr. Nebi SÜMER
TPD Genel Kurulu’nda kabul edilen “Etik ‹lkeler
Yönetmeli¤i/Yönergesi” konusunda bilgilendirme
Etik Komite - Yrd. Doç. Dr. Yeflim KORKUT
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Baflkanlar Toplant›s›, Aral›k 2004
Geropsikoloji Çal›flma Grubu - Doç. Dr. Banu
CANGÖZ
TPD Temsilcileri: Prof. Dr. Ayfle YALIN, Doç.
Dr. Gonca SOYGÜT
E¤itim Sisteminde Psikologlar Çal›flma Grubu Doç. Dr. Gonca SOYGÜT (2005’te görev tamamlanarak çal›flma grubu etkinlikleri sonland›r›lm›flt›r.)
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Baflkanlar Toplant›s›, Aral›k 2004, Brüksel
Uluslararas› Çal›flmalar
IUPys Uluslararas› Psikoloji Kongresi Sonras›
Çal›flma Grubu, A¤ustos 2004, Pekin
Konu: “Derneklerin Kapasitelerini Gelifltirme”
TPD Temsilcisi: Doç. Dr. Gonca SOYGÜT
IUPys Uluslar aras› Psikoloji Kongresi Sonras›
EFPA Yönetim Kurulu Toplant›s›na Kat›l›m:
TPD’nin tan›t›m› yap›lm›fl ve EFPA ile iflbirli¤i
konusunda beklentiler iletilmifltir.
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Baflkanlar Toplant›s›, Nisan 2005, Brüksel
TPD Temsilcisi: Prof. Dr. Ayfle YALIN
Yunanistan Psikologlar Derne¤i temsilcilerinin II.
Ifl›k Savafl›r Klinik Psikoloji Sempozyumu için
Türkiye’de olmalar› nedeniyle, Yönetim Kurulu
4
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
üyeleri ile toplant› düzenlenmifl ve Dernek çal›flmalar› hakk›nda kendilerine bilgi verilmifltir (Nisan 2005)
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Psikoloji Kongresi, Temmuz 2005, Granada
TPD Temsilcileri: Prof. Dr. Ayfle YALIN, Doç.
Dr. Gonca SOYGÜT
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Psikoloji Kongresi, Temmuz 2005, Granada
Kongre Kapsam›nda Afetlerde Organizasyon ve
Müdahale Konulu iki sunum
TPD’nin 2011 EFPA kongresine adayl›¤›n›n
duyurulmas›, gerekli tan›t›mlar›n yap›lmas›
TPD’nin tarihçesi European Psychologist’de yay›nland›
09-11 Ekim 2005 tarihlerinde Paris’te yap›lan
Güney Avrupa Ülkeleri Psikoloji Dernek Baflkanlar› Toplant›s›na Genel Baflkan Prof. Dr. Ayfle
YALIN kat›lm›flt›r.
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Etik Komite Toplant›s›, Kas›m 2005, Oslo
Prof. Dr. Ayfle YALIN ve Doç. Dr. Gonca SOYGÜT
TPD Temsilcisi: Yrd. Doç. Dr. Yeflim KORKUT
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Psikoloji Kongresi, Temmuz 2005, Granada
lant›s›, Aral›k 2005, Brüksel
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Baflkanlar Top-
TPD Temsilcisi: Doç. Dr. Elif KABAKÇI
EFPA Krize Müdahale ve Travma Çal›flma Grubu
toplant›s›na kat›l›m
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Genel Kurulu,
Temmuz 2005, Granada
Avrupa Psikoloji Birli¤i-EFPA Bilimsel ‹fller Komitesi Toplant›s›, fiubat 2006, Berlin
TPD Temsilcisi: Prof. Dr. Nebi SÜMER
5
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
14. ULUSAL PS‹KOLOJ‹
KONGRES‹
6-8 Eylül 2006
Hacettepe Üniversitesi, Kongre ve Kültür
Merkezi, Ankara
Afla¤›da sizlere Davetli Konferans ve Panellerimiz ile Önerilip de Kabul Edilen Konferans, Panel ve Çal›flma Gruplar›n›n bir listesini sunuyoruz. Serbest Bildiri baflvurular› ise daha sonra de¤erlendirilerek ilan edilecektir.
Kongre kay›t takvimi, baflvuru tarihlerine göre
Türk Psikoloji Bülteni’nin De¤erli Okurlar›,
kay›t ücretleri ve koflullar› da bir süredir Kongre
Türk Psikologlar Derne¤i’nin bilimsel faaliyetlerinden en büyü¤ü olan ve her iki y›lda bir çeflitli üniversitelerin psikoloji bölümleri taraf›ndan
organize edilen Ulusal Psikoloji Kongrelerinin
ondördüncüsü, 6-8 Eylül 2006 tarihleri aras›nda
Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nce yap›lacakt›r.
Web Sayfas›nda “Kay›t” linkinde verilmifltir. Bu-
Sizlerden daha önce verdi¤imiz tarihe kadar
gelen panel, konferans ve çal›flma grubu önerilerini Bilim Kurulumuz de¤erlendirdi ve kabul edilen önerilerin sahiplerine sonuçlar bildirildi. Kabul edilen panel, konferans ve çal›flma gruplar›n›
sizlere de flimdiden, kongremize 5 ay› aflk›n bir
zaman kala duyurmaktan da gurur duyuyoruz.
Herhalde bizim kongrelerimizde bu da bir ilki
oluflturuyor... Öneride bulunan tüm meslektafllar›m›za çok teflekkür ediyoruz. Kabul edilen tüm
öneriler, kongremizin bilimsel içeri¤inin çok iyi
olmas› hedefimize yaklaflt›¤›m›z› düflündürmektedir. Düzenleme Kurulu olarak bundan büyük sevinç duymaktay›z.
radaki “Önemli Notlar” Bölümünü özellikle hemen okumal›s›n›z, çünkü bu seferki kongremizde
kongre s›ras›nda ödeme yaparak kay›t olma konusunda çok büyük bir teknik güçlü¤ümüz var. Erken kay›t olanaklar›ndan yararlanman›z› öneriyoruz.
Kongremizin haz›rl›klar›yla ilgili geliflmeleri
ad›m ad›m takip edebilmek için web adresimizi
s›k s›k ziyaret etmenizi rica ediyoruz.
www.psikon06.hacettepe.edu.tr)
(w
Sizleri 6-8 Eylül 2006 tarihlerinde Hacettepe’de 14. Ulusal Psikoloji Kongresinde aram›zda
görmeyi umut ediyoruz.
Sayg›lar›m›zla,
Prof. Dr. ‹hsan Da¤
Kongre Düzenleme Kurulu Baflkan›
KONGRE DAVETL‹ KONUfiMACILARI ve
KONUfiMA BAfiLIKLARI
Konferans Bafll›¤›: Erken Ba¤lanma ve Sonraki Geliflim için
J. Bruce Overmier, Ph. D
Development)
President, IUPsyS
Prof. Dr. Reflit Canbeyli
Professor of Psychology, University of Minnesota
Bo¤aziçi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü
Konferans Bafll›¤›: Klinik Uygulamalar ve Hayvan Labota ruvar› Araflt›rmalar›ndan Ç›kart›lan Dersler (Clinical Practice and Lessons Learned from the Animal Laboratory)
Sonuçlar› (Early Attachment and its Consequences for Later
Konferans Bafll›¤›: Psikolojinin Ifl›¤› Yeniden Keflfi: Biyolo jik Saatin Psikolojik Etkileri
Ross A. Thompson, Ph. D
Prof. Dr. Üstün Dökmen
Department of Psychology, University of California
Ankara Üniversitesi, E¤itim Bilimleri Bölümü
6
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Konferans Bafll›¤›: Psikoloji Nereden Nereye, ‹nsan
Nerelerde?
KABUL ED‹LEN PANEL ÖNER‹LER‹
001. Psikoterapi Araflt›rmalar›nda De¤erlendirme
Prof. Dr. Y›lmaz Esmer
Öneren: Doç. Dr. Gonca SOYGÜT; H. Ü. Psikoloji Bölümü
Bo¤aziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimleri Bölümü
Konferans Bafll›¤›: Siyasal-Ekonomik Yap›, De¤erler ve
Mutluluk: Toplumlararas› Karfl›laflt›rmal› bir Yaklafl›m
Doç. Dr. Erol Göka
Gonca SOYGÜT (Panel Yöneticisi): Psikoterapi Araflt›rmalar›nda De¤erlendirme Süreçlerine ‹liflkin Genel Bir Bak›fl
Ça¤ay DÜRÜ (HÜ Klinik Psikoloji Doktora Mezunu): K›sa
Süreli Biliflsel Psikoterapiye Vaka Seçiminde De¤erlendirme
Ankara Numune Hastanesi, Psikiyatri Klini¤i
Sait ULUÇ / Zeynep TÜZÜN (HÜ Klinik Psikoloji Doktora
Konferans Bafll›¤›: Felsefe, Psikolojik Bilimler ‹çin Gerekli
Mezunu / Ö¤rencisi): K›sa Süreli Biliflsel Terapi Sürecinde
mi?
Uygunluk ve Yetkinli¤in De¤erlendirilmesi
Prof. Dr. Olcay ‹mamo¤lu
Sedat IfiIKLI (HÜ Klinik Psikoloji Doktora Ö¤rencisi): Psi-
ODTÜ Psikoloji Bölümü
koterapi Süreçlerinde Terapötik ‹ttifak›n Niceliksel De¤er-
Konferans Bafll›¤›: Dengeli Yetiflme Ortam› ve Benlik Mo-
lendirilmesi
deli: 1970’lerden 2000’lere bir Araflt›rma
002. Psikoterapide De¤iflim Süreci: Farkl› Yakla-
Öyküsü
fl›mlar
Prof. Dr. Nuray Karanc›
Öneren: Prof. Dr. Falih Köksal; Bo¤aziçi Üniversitesi, Psikoloji Böl.
ODTÜ Psikoloji Bölümü
Konferans Bafll›¤›: Afetlerle Yaflamak
Güler Fiflek (Prof. Dr., Bo¤aziçi Üniversitesi, Psikoloji Böl.)
(Panel Yöneticisi)
Prof. Dr. Yank› Yazgan
Murat Paker (Yard. Doç. Dr., Bilgi Üniversitesi, Psikoloji
Marmara Üniversitesi T›p Fak. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi
Anabilim Dal›
Böl.): ‹liflkisel Psikanaliz
Kadir Özer (Doç. Dr., Do¤ufl Üniversitesi, Psikoloji Böl.):
Konferans Bafll›¤›: Semptom Nas›l Rahats›zl›k Olur ? Geli-
flim ve Beyin Bilimleri Perspektifinden Gündelik Psikopatoloji
Varoluflçu-Biliflsel Yaklafl›m
Falih Köksal: Ö¤renme Teorileri
Aydan Gülerce (Prof. Dr., Bo¤aziçi Universitesi, E¤itim Bi-
DAVETL‹ PANEL
limleri Böl.): Kritik Psikoloji
Panel Yöneticisi: Yard. Doç. Dr. Murat Paker
Saffet M. Tura (Psikiyatr Dr., ‹mago Psikoterapi Merkezi):
‹stanbul Bilgi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü
Analitik Psikolojide De¤iflimin Biyolojik Aç›klamas›
Panel Bafll›¤›: TOPLUMSAL fi‹DDET / TERÖR PS‹KOLO-
003. Türkiye’de Psikanaliz
J‹S‹ ve BA⁄LANTILI TRAVMA
Öneren: Uzm. Psk. Yavuz ERTEN; ‹çgörü Psikoterapi Mer-
Yard. Doç. Dr. Murat Paker (Bilgi Ü.-Psikoloji B.): PsikoPolitik Aç›dan fiiddet ve Terör
kezi, ‹stanbul
Melis TANIK (Psk. Dr., Bo¤aziçi Üniversitesi): Türkiye’de
Yard. Doç. Dr. Ferhat Kentel (Bilgi Ü.-Sosyoloji B.): Sosyo-
Psikanaliz ve Psikanalitik Psikoterapi Uygulamalar›
Politik Aç›dan Örgütlü ve Kendili¤inden fiiddetin Nedenleri
Nilüfer GÜNGÖRMÜfi ERDEM (Psk., Psikanaliz ve Psika-
Uzm. Klinik Psikolog Yavuz Erten (‹çgörü Psikoterapi Mer-
nalitik Psikoterapiler Derne¤i): Psikoloji E¤itiminde Psika-
kezi): Psikanalitik Aç›dan fiiddet ve Sald›rganl›k
nalizin Yeri
Dr. Ayten Zara-Page (Bilgi Ü.-Psikoloji B.): Toplumsal
Yavuz ERTEN (Panel Yöneticisi): Psikolojik ve Psiflik Ayr›-
fiiddet Ma¤durlar›n›n Psikolojisi
m›: Psikolojik Bilgiden Psikanalitik Meraka
7
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
004. Klinik Psikolojide Nöropsikanalitik Yaklafl›m
Öneren: Prof. Dr. Güler OKMAN F‹fiEK; Bo¤aziçi Üniversitesi, Psikoloji Böl.
Güler OKMAN F‹fiEK (Panel Yöneticisi)
Duygu M. Bruce (Bo¤aziçi Üniversitesi): Ergenlik ve Nöropsikanaliz
007. Ba¤›ml›l›¤›n Farkl› Yüzleri
Öneren: Uzm. Psk. Ceyda Y›lmazçetin Eke; Yeniden Sa¤l›k
ve E¤itim Derne¤i
Kültegin Ögel (Doç. Dr., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i)
(Panel Yöneticisi): Antisosyal Davran›fllar ve Madde Ba¤›ml›l›¤›: Bir Tavuk Civciv Öyküsü mü?
P›nar S. Çeliko¤lu (Bo¤aziçi Üniversitesi): Psikonöroimmunolojinin Klinik Prati¤e Yans›mas›
Alper Aksoy (Uzm. Psk., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Ya Maddeyi B›rakmak ‹stemiyorsa: Zarar Azaltma Yöntemi
Gökçe Özkarar (Bo¤aziçi Üniversitesi): fiizofreni ve Nöropsikanaliz
Ceyda Y›lmazçetin Eke: Nesiller Aras› Bir Aktar›m: Ba¤›ml› Ebeveynlerin Çocuklar›ndaki Özellikler
Sibel T. Özkan (Bo¤aziçi Üniversitesi): Kiflilik Gelifliminde
Nöropsikanaliz
It›r Tar› (Uzm. Psk. Dan., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Bilgisayar ve ‹nternet: Teknolojiden Ba¤›ml›l›¤a Uzanan
Bir Hikaye
Berta A. Saporta (Bo¤aziçi Üniversitesi): Çocuklarda Yayg›n Görülen Sorunlarda Nöropsikanalizin Etkisi
005. Bir Yaflam Felsefesi Olarak Gefltalt
Yaklafl›m›
Öneren: Doç. Dr. Ceylan DAfi; Psikolojik De¤erlendirme,Terapi ve E¤itim Merkezi, Ankara
Sevda Sakarya (Uzm. Psk., Psikolojik De¤erlendirme, Terapi ve E¤itim Merkezi, Ankara): Sa¤l›kl› ‹nsan Kimdir?
Harika Yücel (Psk., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): “Erken” Cinsellik ve Madde Kullan›m›
008. ‹nsan Eliyle Yarat›lm›fl Travmalar›n
Psikososyal Boyutlar› ve ‹stanbul Protokolu
Öneren: Doç. Dr. Tamer AKER; Kocaeli Üniv. T›p Fak. Psikiyatri ABD.
Ceylan Dafl (Panel Yöneticisi): Yaflam›n Temeli: ‹htiyaçlar
Tamer AKER (Panel Yöneticisi)
Feza Balkaya (Psk. Dr., Sahneler: Psikoloji, E¤itim, Drama,
‹stanbul): Duygu, Düflünce ve Beden Bütünlü¤ü
Melek Göregenli (Prof. Dr., Ege Üniv. Psikoloji Böl.): Ruhsal ve Toplumsal Yönleriyle ‹flkence
Hanna Rita Scherler (Doç. Dr., Bilgi Üniversitesi, Psikoloji
Böl.) : Fark›ndal›k
P›nar Önen (Uzm. Psk., Kocaeli Üniv. Psikiyatri ABD Ruhsal Travma Birimi): Türkiye’de Ülke ‹çinden Yerinden Edilme; Sonuçlar› ve Çözüm Önerileri
006. Klinik kuramlarda ‹hmal Edilmifl Bir Kav ram: Otobiyografik Bellek
Öneren: Yard. Doç. Dr. Ahmet TOSUN; Okan Üniv. Psikoloji Böl.
Sait ULUÇ (Psk. Dr., HÜ Psikoloji Bölümü): Çocuk ve Yetiflkinlerde Ba¤lanma Temsilleri, Benlik Temsilleri ve Otobiyografik Bellek Aras›ndaki ‹liflki
Ahmet TOSUN: Otobiyografik Bellek ve Benlik Sistemi
Gonca SOYGÜT (Panel Yöneticisi) (Doç. Dr., HÜ Psikoloji
Bölümü): Terapist ve Hastan›n Ba¤lanma Tarzlar› ve Terapötik ‹liflkinin Yap›s›
Ufuk Sezgin (Doç. Dr., ‹stanbul Üniv. Psikososyal Travma
Program›): Kad›na Yönelik fiiddetin Psikososyal Sonuçlar›
Türkcan Baykal (Dr., Türkiye ‹nsan Haklar› Vakf› ‹zmir
Temsilcili¤i): ‹stanbul Protokolü; Dünü, Bugünü ve Gelece¤i
009. Afetlerde Ülke / Bölge De¤erlendirme:
Uygulanabilir ve ‹fllevsel Ölçütler Oluflturulabilir
mi?
Öneren: Doç. Dr. Tamer AKER; Kocaeli Üniv. T›p Fak. Psikiyatri ABD.
Zeynep TÜZÜN (Uzm. Psk., HÜ T›p Fak. Ergen Poliklini¤i): Ergenlerde Ba¤lanman›n Projektif De¤erlendirmesi ve
Psikopatoloji ile ‹liflkisi
Hande Karak›l›ç (Uzm. Dr., Türkiye Psikiyatri Derne¤i) (Pa nel Yöneticisi)
Ça¤la GÜLOL (Psk. Dr., Sabanc› Üniv. Bireysel ve Akademik Geliflim Merk.): Temas Biçimleri, Benlik Alg›s› ve Otobiyografik An›lar
Eylem fiavur (Psk., Türkiye K›z›lay Derne¤i): Afetlerin Hemen Sonras›nda Gereksinimler Nas›l Saptan›yor? : Güney
Asya ve Pakistan Deneyimleri
8
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Ilg›n Gökler (Uzm. Psk., Türk Psikologlar Derne¤i): Pakistan Deneyimi: Psikososyal Destek Çal›flmalar›n›n Planlanmas›na Yönelik De¤erlendirmeler
Tamer Aker: Güney Asya Afeti: De¤erlendirme Çal›flmalar›
ve Sonuç Önerileri
Banu Y›lmaz (Uzm. Psk., Türk Psikologlar Derne¤i): Afet
Sonras› Psikososyal Çal›flmalarda Ülke ve Bölge De¤erlendirme: Dünyadaki Uygulamalar
010. Ölüm: Kaç›n›lmaz Son, Bitmeyen Dehflet ve
Arkada Kalanlar
Öneren: Yard. Doç. Dr. Do¤an Kökdemir; Baflkent Üniversitesi; ‹‹BF, Elefltirel - Yarat›c› Düflünme ve Davran›fl Araflt›rmalar› Laboratuvar› (ELYADAL)
Do¤an Kökdemir (Panel Yöneticisi): Ölüm Metaforlar›: Nedir fiu Ölüm Dedikleri?
Okan Cem Ç›rako¤lu (Panel Yöneticisi): Sosyal Sapman›n
S›n›flanmas›
Do¤an Kökdemir ve Zuhal Yeniçeri (ELYADAL): Sosyal
Bir Ayk›r›l›k Olarak Kahramanl›k Kavram›: Örümcek
Adamlar Nerede?
Kürflad Demirutku (ELYADAL): De¤erler, Sosyalleflme ve
Sosyal Sapma
Mehmet Çakar (ELYADAL): Yap›sal Nedenlerden Bireysel
Farkl›l›klara Anomi Kavramsallaflt›rmalar›: Sosyal Sapma
Davran›fl›n›n Nedenleri Üzerine Sosyolojik Bir De¤erlendirme
013. (6 Nisan 2006 Tarihinde geri çekildi¤i bildi rilmifltir!) Muzaffer fierif Baflo¤lu’ndan Muzafer
Sherif’e
Öneren: Ersin AslItÜrk; MA, Carleton University, Ottowa,
Kanada
Feza Balkaya (Psk. Dr., Psikiyatrik Tedavi ve Psikolojik Dan›flma Merkezi- Ankara): Varolufl Psikolojisi Aç›s›ndan Ölümü Anlamak
Ersin AslItÜrk (Panel Yöneticisi): Muzafer Sherif’in Yaflam›
ve Eserlerine Bir Bak›fl
Ça¤ay Dürü (Psk. Dr., Carpe Diem, Ankara): Ölüm ve Travma Sonras› Büyüme
Sertan BATUR (MA; Viyana Üniversitesi, Viyana, Avusturya): Muzafer Sherif ve “Irk Psikolojisi”
Sedat Ifl›kl› (Uzm. Psk., Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.) :
Kay›p ve Yas Psikolojisi: Ölüm Karfl›s›nda ‹nsani Tepkiler
Melek GÖregenli (Prof. Dr., Ege Üniv. Psikoloji Böl.): Muzafer Sherif ve Sosyolojik Sosyal Psikoloji
Zuhal Yeniçeri (ELYADAL) : Ölüm, Dehflet ve Dehflet Yönetimi
014. Türkiye’de Ergen Olmak
011. Demanslar›n Disiplinleraras› Yaklafl›mla
‹ncelenmesi
Öneren: Doç. Dr. Banu CANGÖZ; H.Ü. Psikoloji Böl.
Sibel Örsel (Doç. Dr., Ankara D›flkap› E¤itim ve Araflt›rma
Hastanesi Psikiyatri Klini¤i): Hafif Kognitif Bozukluk Tan›m› ve Tan›s›
Kaynak Selekler (Prof. Dr., H.Ü. T›p Fakültesi Nöroloji AD)
(Panel Yöneticisi): Alzheimer Hastal›¤› Tan›s›, Tedavisi ve
Korunma Stratejileri
Banu Cangöz: Demans Türlerinin Ay›rdedilmesinde Nöropsikolojik De¤erlendirme
Asena Akdemir (Doç. Dr., Ankara D›flkap› E¤itim ve Arafl t›rma Hastanesi Psikiyatri Klini¤i): Demanslarda Görülen
Psikiyatrik Sorunlar
012. Delilikten Kahramanl›¤a Sosyal Sapma
Öneren: Ö¤r. Gör. Okan Cem Ç›rako¤lu; Baflkent Üniversitesi, ‹‹BF, Elefltirel-Yarat›c› Düflünme ve Davran›fl Araflt›rmalar› Laboratuvar› (ELYADAL)
Öneren: Uzm. Psk. Ceyda Y›lmazçetin Eke; Yeniden Sa¤l›k
ve E¤itim Derne¤i
Ceyda Y›lmazçetin Eke (Panel Yöneticisi): Ailem Beni Anlam›yor (mu)?!: Risk Alma Davran›fl› ve Aile Özellikleri
Nazl› Erdo¤an (Psk.,Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Ergenlik ve Cinsellik: Risk Bunun Neresinde?
Alper Aksoy (Uzm. Psk., Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Suç ve Madde Kullan›m› Döngüsü
Emin Dönmez (Psk.,Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Evden Kaçan Çocuk ve Ergenler
Harika Yücel (Psk.,Yeniden Sa¤l›k ve E¤itim Derne¤i): Ticari Cinsel Sömürü: “Münferit” mi?
015. Ebeveynlerin Sosyallefltirme Hedef ve
Davran›fllar› ile Çocuklar›n Sosyal –Zihinsel
Geliflimleri Aras›ndaki ‹liflki ve Sosyokültürel
Etkiler
Öneren: Yard. Doç. Dr. Bilge Ya¤murlu; Koç Üniversitesi,
Psikoloji Böl.
Melike Say›l (Panel Yöneticisi)
9
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Elif Durgel (Koç Üniv., Psikoloji Böl.), Birgit Leyendecker,
Bilge Ya¤murlu, Banu Ç›tlak: Türk Göçmen ve Alman Annelerin Uzun-Süreli Sosyallefltirme Hedefleri: Kültürel ve
sosyal çevrenin etkisi
Sinem Olcay (Koç Üniv., Psikoloji Böl.), Birgit Leyendec ker, Bilge Ya¤murlu, Banu Ç›tlak: Anne-Babal›k Uygulamalar› ve Almanya’da Yaflayan Türk ve Alman Okul Öncesi
Çocuklar›n›n Zihinsel Geliflimi
Ayfer Dost (Koç Üniv., Psikoloji Böl.), Banu Ç›tlak, Bilge
Ya¤murlu, Birgit Leyendecker: Türk Annelerinin Çocuklar›na ‹liflkin Uzun Süreli Sosyallefltirme Hedefleri: Annelerin
E¤itim Durumunun Sosyalleflme Hedeflerine Etkisi
Asiye Kumru (Abant ‹zzet Baysal Üniv., Psikoloji Böl.),
Melike SAYIL, Bilge Ya¤murlu: Okulöncesi ve Okul Ça¤›ndaki Çocuklar›n Sosyalleflme Deneyimleri ile Duygusal ve
Olumlu Sosyal Davran›fllar› Aras›ndaki ‹liflkiler
016. Ergenlerin sosyalleflmesinde ebeveyn tutum
ve davran›fllar› ile arkadafll›k ‹liflkilerinin niteli¤i
Öneren: Yard. Doç. Asiye KUMRU; Abant ‹zzet Baysal
Üniv., Psikoloji Böl.
Asiye KUMRU (Panel Yöneticisi)
Ahu Öztürk (Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.), Melike Say›l,
Yeliz K›ndap, Nilay Pekel-Uluda¤l›, Fatih Bayraktar: Ergenlerin Olumlu ve Olumsuz Arkadafll›klar› ile Anne-Babalar›n›n Akran Yönetimi, Yeterlik Alg›s› ve Akranlara Yönelik
Düflünceleri Aras›ndaki ‹liflkilerin ‹ncelenmesi
017. Adli Psikoloji Ba¤lam›nda Sald›rgan
Davran›fl ve Suç
Öneren: Dr. Asl› Akdafl Atamer; MA, Klinik Psikolog, PhD
Adli Bilimler, ‹st.Bilgi Üniv., Psikoloji Böl.
Gökhan Oral (Doç. Dr., ‹stanbul Adli T›p Kurumu Baflkanl› ¤›, 4. ‹htisas Daire Baflkan› / ‹stanbul Üniv. Cerrahpafla TF
Psikiyatri ABD, Adli Psikiyatri BD) (Panel Yöneticisi)
‹rem Akduman (MA, Klinik Psikolog, PhD aday›, Adli Bi limler, ‹.Ü. Adli T›p Enstitüsü, Cerrahpafla): Psikopatoloji ve
Sald›rgan Davran›fl
Selin Müderriso¤lu (MA, Psikolojik Dan›flman, PhD aday›,
Adli Bilimler, ‹st.Bilgi Üniv., Psikoloji Böl.): Madde ve Sald›rgan Davran›fl
Asl› Akdafl Atamer: Kriminalite ve Ma¤duriyet
Sinem Y›ld›z (Uzm. Psk., ‹stanbul Üniversitesi Adli T›p Enstitüsü): Suç Ma¤duru Olmaktan Duyulan Korku: Tan›m›, Etkileri, Nedenleri ve Araflt›rma Metodlar›
018. Ceza ‹nfaz Sistemi ve Psikoloji
Öneren: Dr. Asl› Akdafl Atamer;MA, Klinik Psikolog, PhD
Adli Bilimler, ‹st.Bilgi Üniv., Psikoloji Böl.
Yücel Sözer (Uzman Psik, Paflakap›s› Kad›n Kapal› Ceza ‹n faz Kurumu): Ceza ‹nfaz Kurumlar›nda Çal›flan Psikologlar›n Görevleri ve Çal›flma Alanlar›
Asl› Akdafl Atamer: Ceza ‹nfaz Kurumlar›nda Tutuklu ve
Mahkumlara Yönelik Rehabilitasyon Programlar›: Öfke
Kontrol Program›
Fatih Bayraktar (Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.), Asiye
Kumru, Melike Say›l, Nilay Pekel-Uluda¤l›, Yeliz K›ndap,
Ahu Öztürk: Olumlu ve Olumsuz Sosyal Davran›fllar, Ebe-
Selin Müderriso¤lu (MA, Psikolojik Dan›flman, PhD aday›,
Adli Bilimler, ‹st.Bilgi Üniv., Psikoloji Böl.) (Panel Yöneticisi): Ceza ‹nfaz Kurumlar›nda Madde Kullan›m›n› Önleme
Çal›flmalar›
veyn ve Akran ‹liflkilerinin Niteli¤i ve Sosyo-Duygusal
Özellikler Aras›ndaki ‹liflki Örüntüsünün Ergenlik Dönemi
Boyunca ‹ncelenmesi
019. Endüstri psikolo¤unun yetkinlikleri, çal›flma
ve uygulama alanlar›, uymas› gereken etik ‹lkel er ile karfl›laflabilece¤i etik problemler
Melike Say›l (Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.), Nilay PekelUluda¤l›, Asiye Kumru, Fatih Bayraktar, Ahu Öztürk, Yeliz
K›ndap: Ergenlik Dönemindeki Gençlerin Risk Alma Davra-
Öneren: Doç. Dr. P›nar ÜNSAL; ‹stanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü
n›fl› ile Ebeveyleri ve Akranlar›yla Olan ‹liflkilerinin Niteli¤inin ‹ncelenmesi
P›nar Ünsal (Panel Yöneticisi): Endüstri Psikolo¤unun Sahip
Olmas› Gereken Yetkinliklere Genel Bir Bak›fl
Yeliz K›ndap (Hacettepe Üniv., Psikoloji Böl.), Asiye Kum ru, Melike Say›l, Ahu Öztürk, Fatih Bayraktar, Nilay PekelUluda¤l›: Ergenlerin Sosyo-Duygusal Özellikleri, Akran ve
Nursel Telman (Prof. Dr., Maltepe Üniversitesi, Psikoloji
Böl.), Ays›n Turpo¤lu Çelik (Psk. Dr., Etkileflim Psikolojik
E¤itim ve Yönetim Dan›flma Merkezi): Endüstri Psikolo¤unun Çal›flmalar›ndan Örnekler
Ebeveyn Ba¤l›l›¤› ile Yard›mseverlik ve Sald›rgan Davran›fllar› Aras›ndaki ‹liflki Örüntüsünün ‹ncelenmesi
Mine Eren (Uzm. Psk., Aina Kurumsal ve Bireysel Psikoloji
Dan›flmanl›¤›), Çi¤dem Ç›nar (Psk., Türkiye fiiflecam A.fi.),
10
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
An›l Adanal› Koçbeker (Uzm. Psk., Free Lance e¤itimci-dan›flman): Endüstri Psikolojisinin Uygulama Alanlar›
ramsal aç›klamalar›n yan›s›ra konunun gündelik yaflama en-
Zeynep Aycan (Doç. Dr., Koç Üniversitesi, Psikoloji Böl.),
Mahmut Bayaz›t (Yrd. Doç. Dr., Koç Üniversitesi, Psikoloji
Böl.): Endüstri Psikolo¤unun Uymas› Gereken Etik ‹lkeler
yer alacakt›r.
Handan Kepir Sinangil (Prof. Dr., Marmara Üniversitesi, Örgütsel Davran›fl Anabilim Dal›), Arzu Wasti (Doç. Dr., Sa banc› Üniversitesi, Yönetim Bilimleri Fak.), Uzm. Psk. Didem Aç›kal›n (Pusula E¤itim Yönetim Dan›flmanl›¤›): Endüstri Psikolo¤unun Karfl›laflabilece¤i Etik Problemlerden
Örnekler
l›mc› say›s› 20 ile s›n›rl›d›r.
KABUL ED‹LEN KONFERANS ÖNER‹S‹
tegre edilmesine yard›mc› olacak etkileflimsel al›flt›rmalar
Çal›flma grubuna kiflisel ve profesyonel geliflimi amaçlayan
ve yaflant›sal deneyimlere aç›k olan kifliler kat›labilir. Kat›-
02. Küçük Düfl’ten Büyük Düfl’e: Psikanaliz ve
Düfl Yorumu
Uzm. Psk. Yavuz Erten; ‹çgörü Psikoterapi Merkezi-‹stanbul
Özet: Psikanalitik kuram ve uygulaman›n temelinde düflleri
çözümleyen bir araflt›rmac›l›k vard›r. Freud’un psikanalizi
Biliflsel Davran›flç› Terapi Uygulamalar›n›n Elefltirisi
kurarken kulland›¤› temel veri haznesi kendi düfllerinin çö-
Öneren: Prof. Dr. Benal ‹NCEER; EÜTF Psikiyatri Anabilim Dal›
zümlenmesidir. Psikanalitik araflt›rma daha sonra benzer dü-
Özet: Son y›llarda biliflsel devrimin ilk ç›kt›¤› zamana göre
de¤iflti¤i ve olgunlaflt›¤› gözönüne al›narak, savunmac› ve reaktif olmadan Biliflsel Davran›flç› Terapi (BDT) ele al›nm›flt›r. Son on y›lda görülen h›zl› büyümenin (%600) geliflme
anlam›nda olumlu olmakla birlikte, dilde, tekniklerde ve uygulamalarda farkl›laflmalara da yol açt›¤›na dikkat çekilmifltir. Türkiyedeki uygulama örnekleri verilmifltir. Konuflmada
BDT nin temel ilkeleri s›ralanm›fl ve klinik uygulamalar›na
de¤inilmifl, ard›ndan uygulama sorunlar› tek tek ele al›nm›flt›r. Görülen sorunlar›n tan›mlanma güçlükleri ve sorun alanlar› gözden geçirilmifltir. BDT uygulamalar›n›n genel elefltirilerine ve dan›flan görüfllerinin elefltirel niteliklerine yer verilmifltir. Son olarak terapistin ifllevsel olmayan inançlar›na
de¤inilmifltir. Konferans BDT nin gelece¤ine iliflkin görüfller
ile sonland›r›lm›flt›r.
lin ba¤lant›land›r›lmas› ve eyleme dökmelerde de kullanm›fl-
KABUL ED‹LEN ÇALIfiMA GRUBU ÖNER‹LER‹
kuramsal yap›s› araflt›r›l›p, literatür bilgisi verilecektir. ‹kin-
01. Kutuplar: bütünlü¤e giden yol
Doç. Dr. Ceyla DAfi;Psikolojik De¤erlendirme, Terapi ve
E¤itim Merkezi, Ankara & Doç. Dr. Hanna Rita Scherler; ‹st.
Bilgi Üniversitesi, Psikoloji Böl.
Özet: Gefltalt yaklafl›m›na göre bütünlü¤e giden yollardan biri de kutuplar›n birleflmesidir. Herfleyin “z›dd›” ile var oldu¤una inan›lan Gefltalt yaklafl›m›nda kiflinin kendini gerçeklefltirebilmesi için içindeki z›tl›klar›n fark›nda olmas› ve bunlar› d›fllamadan bütünlefltirmesi amaçlan›r. Bu çal›flma grubunun amac›; Gefltalt yaklafl›m›n›n tan›mlad›¤› flekli ile, kat›l›mc›lar›n kutup kavram›n› anlamalar›, kendi kutuplar›n›n
baz›lar›n›n fark›na varmalar› ve bunlar›n gündelik yaflama
nas›l yans›d›klar›n› keflfetmeleridir. Bu amaçla çal›flmada ku-
zenek ve kavramlaflt›rmay› aktar›m, düfllem, geçmiflle güncet›r.
Psikanaliz için, çözümlenecek ruhsall›k merkezindeki en dar
çemberde “düfl”ü bar›nd›r›r. Bu en dar çemberin etraf›nda ise
ruhsall›¤›n bilinçd›fl›ndan, ön-bilince ve bilince do¤ru aç›lan
daha genifl çemberleri yer al›r. Bu geniflleyen çemberler,
farkl› görünümlerde olsalar da, hamurlar› düfltendir. Bu sebeple, öznelli¤e “Büyük Düfl” diyebiliriz. “Büyük Düfl” iç
dünyan›n nesnelli¤i e¤ip büken ve kendine uyduran öznel
malzemesinden dokunmufltur. ‹lk bak›flta farkedilmeseler de,
“Küçük Düfller” (uyuyup gördü¤ümüz düfller) ve öznelli¤in
kendisi olan “Büyük Düfl” aras›nda say›s›z ba¤ bulunur.
Bu bir tam günlük çal›flman›n ilk bölümünde bu önermelerin
ci bölümde ise, kat›l›mc›lar›n getirdi¤i düfller üzerinde hep
beraber çal›fl›lacakt›r.
03. Ba¤›ml›l›kta Motivasyonel Görüflme Teknik leri
Doç. Dr. Kültegin ÖGEL; Psikiyatr, Yeniden Sa¤l›k ve E¤i tim Derne¤i
Özet: Bu görüflme tekni¤ininin yarat›c›s› olan Miller ve Rollnick’ten 1997 y›l›nda e¤itici e¤itimi alm›flt›m. O y›ldan beri
de klinik uygulamalar›mda kullan›yorum. Birçok kez psikiyatri kongrelerinde bu konuda e¤itim verdim. Psikologlar›n
da bu alanda bilgilenmesi için böyle bir kurs yapmay› istedim.
Kurs yaklafl›k 3 saat sürecektir.
11
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
04. AYDA ve Aile Degerlendirmesi
(9) AYDA’n›n pratik amaçl› veya niteliksel kullan›m›;
Prof. Dr. Aydan Gülerce; Bo¤azici Üniversitesi, E¤itim
Bilimleri Böl.
(10) Örnek vak’a tartiflmalar›.
Özet: AYDA (Aile Yap›s›n› De¤erlendirme Arac›), Türkiye’deki ailelerin psikolojik yap› ve sistemleri konusunda, gerek görgül araflt›rmaya dayal› kuramsal bilgi üretilebilmesi,
gerekse pratikte de¤erlendirme veya sa¤alt›m amaçl› kullan›labilmesi için gelifltirildi. AYDA’nin psikometrik özelliklerini ve 600 aile üzerinden edinilmifl normlar›n› içeren Elkitab›
(Gülerce, 1992) ve AYDA kullan›larak 1600 aile ve 4800
üyesi ile yürütülmüfl araflt›rman›n sonucu olan Türkiye’de
Ailelerin Psikolojik Örüntüleri (Gülerce, 1996) cal›flmalar›
daha önce yay›mland›. Geçtigimiz on y›lda Türkiye’deki psikoloji e¤itimi ve pratiklerinde aileye verilen önemin giderek
artmas›na paralel olarak AYDA’ya gösterilen ilgi ve gereksinim de kayda de¤er ölçüde artt›. Özgun kaynaklar›n tükenmifl olmas› ve çok say›dak› tekil baflvuruya doyurucu yan›tlar verebilmenin zorlu¤u, böyle bir etkileflimsel çal›flma grubu önerisini adeta zorunlu k›ld›.
Tam kat›l›ml› 2 saat. ‹lk on dakikadan sonra oturum önkay›tl› veya önkay›ts›z kat›l›mc›lara kapal› seyredecektir. 15-20
Kat›l›mc›ya izin verilecektir.
Kaynaklar
Gülerce, A. (1992). Aile Yap›s›n› De¤erlendirme Arac›: Elkitabi ve Türkiye Normlar›. ‹stanbul: Alphagraphics.
Gülerce, A. (1996). Türkiye’de Ailelerin Psikolojik Örüntüleri. ‹stanbul: Bo¤aziçi Üniversitesi Yay›nevi.
05. Yabanc› Bilimsel Dergilerde Yay›n Yapman›n Temel Gereklilikleri
Doç. Dr. Zeynep Aycan; Koç Üniversitesi, Psikoloji Böl.
Çal›flma grubunda flu ana konular ele al›nacakt›r:
Özet: Yabanc› pek çok yay›n› olan ve uluslararas› dergilerde
Editörlük ve hakemlik yapan Aycan’›n bilgi ve deneyimlerini derleyece¤i bu çal›fltay›n amac› yabanc› bilim dergilerinde
yay›n yapman›n gerekliliklerini ve püf noktalar›n› uygulamal› bir bak›fl aç›s›yla anlatmakt›r. Ele al›nmas› planlanan konular:
(1) Ailenin psikolojik de¤erlendirmesi;
Yay›n süreci nas›l ifller, ne kadar zaman al›r.
(2) Mevcut aile de¤erlendirme yöntemleri;
Bilimsel makalede hakemlerin arad›klar› özellikler nelerdir.
(3) AYDA’n›n kuramsal temelleri;
Yabanc› bir makale yazarken nerelerde hata yap›yoruz ve
bunlar› en aza nas›l indirebiliriz.
(4) AYDA’n›n teknik özellikleri;
(5) AYDA’n›n araflt›rma amaçl› veya niceliksel kullan›m›;
(6) AYDA’n›n Türkiye normlar›;
(7) AYDA endeksleri;
(8) AYDA profilleri;
Türkçe ile ‹ngilizce yaz›n›n mant›¤›ndaki farkl›l›klar nelerdir.
Kat›l›mc›lar›n ileri seviyede ‹ngilizce bilmeleri gerekmektedir. Çal›fltay uygulamal› olaca¤› için kat›l›m 20 kifliyle s›n›rl›d›r.
12
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
TÜRK PS‹KOLOGLAR
DERNE⁄‹
ARAfiTIRMA, UYGULAMA
ve E⁄‹T‹M MERKEZ‹
‹Ç YÖNETMEL‹⁄‹
19.11.2005
g) Proje ve Çal›flma Gruplar›: Merkez bünyesinde görev alan Proje ve Çal›flma Gruplar›n›,
h) E¤itimci ve Süpervizör: Psikologlar›n mesleki
geliflimlerinden sorumlu e¤itimci ve psikoterapistleri,
i) Kat›l›mc›: Merkezden e¤itim ve süpervizyon
hizmeti alan kiflileri,
j) Dan›flan:Merkezden psikolojik hizmet alan kiflileri ifade eder.
Madde 1: Amaç ve Kapsam
Bu yönetmelik, Türk Psikologlar Derne¤i bünyesinde, Araflt›rma, Uygulama ve E¤itim Merkezlerinin kuruluflu, araflt›rma, proje gelifltirme, uygulama çal›flmalar›n› ve e¤itimlerle ilgili di¤er hususlar› düzenler.
Madde 4: Merkezlerin Kurulmas›
TPD Genel Merkez Yönetim Kurulu karar› ile,
genel merkez ve flubelere ba¤l› olarak Merkezler
kurulur.
Merkezi olmayan flubeler ise; çal›flmalar›n› bu
yönetmelik esaslar›na göre düzenler.
Madde 2: Yasal dayanak
Bu Yönetmelik 5253 say›l› Dernekler Kanununun
26. maddesi, Türk Psikologlar Derne¤i Tüzü¤ünün 4/g ve h maddeleri ve Genel Yürütme Kurulu’nun 5 say›l› toplant›s›nda al›nan 19/11/2005 tarihli karar› uyar›nca, düzenlenmifltir.
Madde 5: Merkezin Amaç ve Görevleri
a) Psikologluk mesle¤inin nitelik ve niceli¤inin
art›r›lmas› amac›yla bilgi ve beceri e¤itimi
programlar› düzenlemek,
b) Psikolojinin alt alanlar›n›n geliflmesine katk›da bulunmak amac›yla çal›flma ve araflt›rmalar
yapmak,
Madde 3: Tan›mlar
Bu Yönetmelikte geçen;
a) TPD: Türk Psikologlar Derne¤ini,
b) Merkez: Türk Psikologlar Derne¤i’ne ba¤l›
olarak, genel merkez ve flubelerde kurulan Araflt›rma, Uygulama ve E¤itim Merkezlerini,
c) Müdür: Türk Psikologlar Derne¤i Araflt›rma,
Uygulama ve E¤itim Merkezlerinde görev alan
müdürü,
d) Yürütme Kurulu: Araflt›rma, Uygulama ve
E¤itim Merkezleri Yürütme Kurulunu,
e) Baflkan; Yürütme Kurulu Baflkan›n›,
f) Akademik Dan›flma Kurulu: Merkez Akademik Dan›flma Kurulunu,
c) Psikolojinin alt alanlar›n›n, toplum yarar›na
kullan›lmas› ve ülkemize katk›lar›n›n artt›r›lmas› amac›yla çal›flmalar ve araflt›rmalar yapmak,
d) Psikoloji ile ilgili konularda dan›flmanl›k
hizmetleri vermek,
e) Talep eden tüm kurum ile kurulufllara yönelik dan›flmanl›k ve e¤itim hizmetleri vermek,
f) Bilimsel ve toplumsal geliflime katk› sa¤lamak amac›yla radyo, televizyon programlar›, video-kaset, CD, kitap, broflür ve biliflim sektöründeki geliflmelere uygun di¤er e¤itim materyalini haz›rlamak, yay›nlar yapmak,
13
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
g) Bu çal›flmalar› yürütmek amac› ile baflta Üniversiteler olmak üzere, ilgili kifli ve kurulufllarla iflbirli¤ine gitmek,
h) Psikoloji Bilimi alan›nda kongre, konferans,
sempozyum, panel, çal›flma gruplar›, vb. bilimsel çal›flmalarda bulunmakt›r.
Madde 6: Merkez’lerin Organlar›
Merkez’lerin organlar› idari ve ifllevsel olmak
üzere iki ana bafll›k alt›nda tan›mlan›r.
‹dari organlar›; müdür, sekreter ve hizmetlidir. ‹htiyaçlar do¤rultusunda müdür yard›mc›s›, muhasebe sorumlusu, kitapl›k sorumlusu, kafeterya sorumlusu ve di¤er idari kadrolar oluflturulabilir.
‹fllevsel organlar›; yürütme kurulu, akademik dan›flma kurulu, proje ve çal›flma gruplar›, e¤itimciler, süpervizörler ve psikiyatristtir.
Merkez’lerin ‹dari Organlar›:
Madde 7: Müdür
a) Atanmas›
Merkez müdürü, genel merkezde genel merkez
yönetim kurulu, flubelerde TPD flube yönetim kurulu, taraf›ndan atan›r. Müdür olarak atanabilmek
için en az psikoloji lisans derecesine sahip olmak,
meslekte en az on y›l bilfiil görev yapm›fl olmak,
en az befl y›ll›k yönetim deneyimine sahip olmak,
herhangi bir etik ihlalden dolay› ceza almam›fl olmak gereklidir. E¤itim merkezi Müdürü tam zamanl› olarak çal›fl›r ve Merkez’de çal›flan personelin idar‹ amiridir.
b) Görev, yetki ve sorumluluklar›
1. Merkezi, genel merkezde genel merkez yönetim kuruluna, flubelerde TPD flube yönetim kuruluna ba¤l› olarak yönetmek, di¤er tüm üçüncü kifli ve kurulufllara karfl› temsil etmek, (temsil ve
ilzam yetki s›n›rlar› yönetim kurulu karar› ile
y›ll›k olarak belirlenir).
2. Yürütme Kurulu toplant› gündemini belirlemek ve toplant›ya ça¤›rmak,
3. Yürütme Kurulu kararlar›n›, flube yönetim kurulu onay› ve bu yönetmelik çerçevesinde uygulamak, karara ba¤lanan konularda gerekli ifl ve ifllemler ile protokol ve anlaflmalar› yapmak,
4. Merkez’de görev yapacak her türlü idari ve
teknik personelin görevlendirilmesi için, Yönetim
Kuruluna öneri sunmak,
5. Merkez’de çal›flan görevliler ile çal›flma ve
proje gruplar›n›n etkinliklerini düzenlemek, yürütmek, koordine etmek, denetlemek,
6. Merkezin idari ifllerini yürütmek, yaz›flmalar›
yapmak, gerekli eflgüdüm ve denetimi sa¤lamak,
7. Merkez’den e¤itim ve süpervizyon hizmeti ve
psikolojik destek almak amac›yla baflvuran kiflilerin, mesleki ve etik ilkelere uygun bir biçimde
hizmet alabilmesi için gereken düzenlemelerin
yap›lmas›n› sa¤lamak,
8. Merkez’den e¤itim ve psikolojik hizmet alan
kiflilerden al›nacak ücret ile hizmet veren kiflilere
ödenecek ücretlerin, yürütme kurulunda belirlenmesi ve yönetim kurulunda onaylanmas›n› sa¤lamak, alacak ve borçlar›n bu esaslar dahilinde
ödenmesini sa¤lamak,
9. Merkez bütçe ve bilançolar› ile gelir-gider
cetvelini, ayl›k ve y›ll›k etkinlik raporlar›n›; bir
sonraki y›l›n çal›flma plan ve program tasla¤›n› ve
bütçe önerisini haz›rlamak ve Yönetim Kuruluna
sunmak,
10.Merkez’in çal›flmalar›n› sürdürebilmesi için
gereken araç ve gereçleri, di¤er tafl›n›r ve tafl›nmaz mallarla her türlü hak ve hizmetleri saptamak
ve karfl›lanmas›n› sa¤lamak amac›yla Yönetim
Kurulunun onay ve karar›na sunmak.
14
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
11.Merkez’in tüm kaynaklar›n›n (para, emek, zaman ve malzemenin) amaca uygun bir biçimde
edinilmesi ve kullan›lmas›n› sa¤lamak,
12.Demirbafl kay›tlar›n›n düzenli olarak tutulmas›n› ve amaca uygun bir biçimde kullan›lmas› ve
korunmas›n› sa¤lamak,
13.Merkez’in sat›nalma etkinlikleri dahil her türlü borç ve alacak iliflkisini izlemek, ödemelerin
usulüne uygun olarak yap›lmas›n›, muhasebe kay›tlar›n›n düzenli olarak tutulmas›n›, vergi, resim
ve harçlar›n zaman›nda ve usulüne uygun olarak
ödenmesini sa¤lamakt›r.
14.Merkez müdürü Akademik Dan›flma Kurulunun do¤al üyesidir.
Madde 8: Sekreter
7. Merkezde çal›flan hizmetlinin görevlerini yerine getirmesini sa¤lamak,
8. E¤itim ve di¤er bas›l› ve görsel malzemeleri
haz›rlamak,
Madde 9: Kitapl›k Sorumlusu
a. Atanmas›
Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca
yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. Yüksek okul,
özellikle kütüphanecilik mezunu, titiz ve dikkatli,
insan iliflkilerinde baflar›l›, konusuna hakim, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir.
b. Görev, yetki ve sorumluluklar›:
a. Atanmas›
1. Merkez Müdürüne ba¤l› olarak çal›fl›r. Kitapl›¤›n, tüm hizmetlerinden sorumludur.
Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca
yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. Merkez Müdürüne ba¤l› olarak çal›fl›r. En az lise mezunu, insan
iliflkilerinde baflar›l›, konusuna hakim, görev ve
sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir.
2. Kitapl›kta bulunan tüm kitap, dergi, broflür,
makale, araflt›rma, tez, vb. yaz›l›, görsel-iflitsel
yay›n, program, CD, video bant ve benzeri dokümanlar› kitapl›k düzeninde kaydetmek, korumak
ve saklamak,
b. Görev, yetki ve sorumluluklar›:
3. Kitapl›ktan yararlanmak isteyen kiflilere gerekli bilgi ve malzemeyi sunmak, izlemek, ifli biten malzemeyi tekrar yerine yerlefltirmek, temizlik ve bak›m›n› yapmak,
1. Merkezin haberleflme, yaz›flma, kay›t tutma ifllerini yerine getirmek,
2. Hizmet alan ve hizmet veren kiflilerin randevu,
dosya ve ücret takibini yapmak,
3. Telefonla ya da kiflisel olarak baflvuranlara gerekli bilgileri vermek,
4. Yürütme kurulu, akademik dan›flma kurulu,
proje ve çal›flma gruplar›n›n randevular›n› düzenlemek,
5. Merkez’deki odalar›n kullan›m›n› düzenlemek
ve bu bilgileri haftal›k programlar fleklinde duyurmak.
6. Müdürün verdi¤i di¤er görevleri yapmak,
4. Psikoloji mesle¤i ile do¤rudan veya dolayl›
iliflkisi olan yeni kitap, dergi, broflür vb. yaz›l›,
görsel-iflitsel yay›n, program, CD, video bant ve
benzeri dokümanlar›n kitapl›¤a kazand›r›lmas›
için müdüre öneri sunmak,
5. Kitapl›k hizmetlerini gelifltirmek için proje ve
öneriler gelifltirmek,
6. Ulusal ve uluslararas› düzeyde yay›nevleri,
üniversiteler, enstitüler, vb. kurumlar ile iletiflim
kurmak ve kitapl›¤›n nicelik ve niteli¤ini gelifltirmek,
15
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
7. Kitapl›kta sat›fla sunulan yay›nlar›n sat›fl›n›
yapmak, muhasebeye iletilmek üzere kay›tlar›n›
tutmakt›r.
meslek lisesi mezunu, titiz ve dikkatli, insan iliflkilerinde baflar›l›, konusuna hakim, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir.
8. Kitapl›¤›n y›ll›k çal›flma plan› ve bütçesini, y›l
sonunda etkinlik raporunu haz›rlamakt›r.
b. Görev, yetki ve sorumluluklar›:
9. Kitapl›kla ve yay›nlarla ilgili müdürün verdi¤i
di¤er tüm görevleri yapmak.
Madde 10: Kafeterya Sorumlusu
a. Atanmas›
Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca
yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. En az turizm
meslek lisesi mezunu, titiz, temiz ve dikkatli, insan iliflkilerinde baflar›l›, konusuna hakim, görev
ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir.
b. Görev, yetki ve sorumluluklar›:
1. Merkez Müdürüne ba¤l› olarak çal›fl›r. Kafeteryada verilecek tüm hizmetlerden sorumludur.
2. Kafeteryadan yararlanan kiflilere hijyen koflullar›na azami özen göstererek nitelikli hizmet sunmak,
3. Kafeteryan›n temizlik ve bak›m›n› hiçbir aksama olmaks›z›n sa¤lamak,
4. Kafeteryada bulunan tüm malzemenin ziyan
edilmeden kullan›lmas›n› sa¤lamak,
5. Kafeterya hizmet kalitesinin art›r›lmas› için
müdüre öneri sunmak,
6. Sat›lan g›dalar›n kayd›n› tutmak ve muhasebeye iletmek,
1. Merkez Müdürüne ba¤l› olarak çal›fl›r. Merkez’de verilecek tüm hizmetlerin muhasebe kay›tlar›n› tutmaktan sorumludur.
2. Yasalar gere¤i tutulmas› gereken defterlerin
usulüne uygun biçimde tutulmas›n› sa¤lamak,
3. Yap›lan tüm ödemelerin usulüne uygun biçimde yap›lmas›n› sa¤lamak,
4. Yasal olarak verilmesi gereken beyannamelerin zaman›nda ve usulüne uygun biçimde verilmesini sa¤lamak,
5. Her türlü vergi, resim, harç ve rüsumun zaman›nda ödenmesini sa¤lamak,
6. Merkez’de yap›lan harcamalar›n bütçeye uygunlu¤unu sa¤lamak,
7. Ayl›k ve y›ll›k mali raporlar› haz›rlamak ve
sunmakt›r.
Madde 12: Hizmetli
a. Atanmas›
Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca
yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. En az ilkö¤retim okulu mezunu, titiz, temiz ve dikkatli, insan
iliflkilerinde baflar›l›, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmas› gereklidir.
7. Kafeteryan›n y›ll›k bütçesini haz›rlamak ve izlemektir.
b. Görev, yetki ve sorumluluklar›
Madde 11: Muhasebe Sorumlusu
a. Atanmas›
2. Merkez’in tüm temizlik ve bak›m›ndan sorumludur.
Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca
yönetim kurulu taraf›ndan atan›r. En az ticaret
3. Görevi, Merkez’in temizlik ve bak›m›n› hiçbir aksama olmaks›z›n sa¤lamak,
1. Müdür ve sekretere ba¤l› olarak çal›fl›r.
16
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
4. Her tür malzemenin ziyan edilmeden kullan›lmas›n› sa¤lamak,
¤› toplant›larda toplant›y› yönetme görevini üstlenir.
5. Müdür ve sekreterin verdi¤i di¤er iflleri yapmakt›r.
Yürütme kurulu, ilk toplant›s›nda, toplant› s›kl›¤›n› belirler. Ayr›ca, Müdür taraf›ndan gerekli görülmesi durumunda ço¤unluk sa¤lanarak ola¤anüstü olarak toplan›r.
Merkez’in Fonksiyonel Organlar›:
Madde 13: Merkez Yürütme Kurulu
a. Kuruluflu
Merkez Yürütme Kurulu, TPD yönetim kurulu
onay ve karar›na ba¤l› olarak görev yapan bir organd›r. Yönetim kurulunun onay ve karar› olmaks›z›n eylem ve etkinlikte bulunamaz, her tür eylem ve etkinli¤inden, yönetim kuruluna karfl› sorumludur.
Yönetim Kurulu taraf›ndan atanan, psikolojinin
farkl› alt alanlar›ndan deneyimli en az yedi as›l,
üç yedek psikolog üyeden oluflur. Merkez Müdürü, yürütme kurulunun do¤al üyesidir. Kararlarda
eflitlik olmas› durumunda; Yürütme Kurulu baflkan›n oyu iki oy say›l›r.
Yürütme kurulunun görev süresi üç y›ld›r. Görev
süresi dolan kurul üyeleri yeniden atanabilirler.
Herhangi bir nedenle boflalan üyelik, yürütme kurulu önerileri de dikkate al›narak, yönetim kurulunca yedek üyeler ile doldurulur.
Her y›l›n bafl›nda, yürütme kurulu üyelerine ödenecek ücretler ve ödeme esaslar›, yönetim kurulu
taraf›ndan saptan›r ve kurul üyelerine ödeme bu
esaslar do¤rultusunda yap›l›r.
2006 y›l› Nisan ay›nda yap›lacak olan TPD Ola¤an Genel Kuruluna kadar yönetim kurullar›, yürütme kurullar›n›n görev ve yetkilerini yürütür.
Kurul üyelerinin toplant›lara düzenli olarak kat›l›m› esast›r. ‹ki kez üst üste mazeretsiz bir biçimde
toplant›lara kat›lmayan ya da mesleki etik ilkelerine ayk›r› davran›fllarda bulundu¤u, Türk Psikologlar Derne¤i, etik kurulu taraf›ndan saptanm›fl
olan Yürütme Kurulu üyeleri üyelikten düflürülür.
Toplant› ve karar yeter say›s› befltir.
c. Görevleri
Yürütme kurulunun, TPD Yönetim Kurullar›
onay ve karar› ile uygulanacak olan görevleri:
a) Merkezce yürütülecek etkinliklerle ilgili çal›flma esaslar›n›, hizmet ve haklara ait esaslar›, ihtiyaç duyulan personelin çal›flma esaslar›n› belirlemek,
b) Mesleki e¤itim ve süpervizyon etkinliklerini
yürütecek e¤itimci ve süpervizörleri belirlemek,
c) Kat›l›mc›lar›n e¤itim ve süpervizyon program
ve takvimini haz›rlay›p uygulamak;
d) Kat›l›mc›lar›n, kat›l›mlar›n› ve çal›flmalar›n›
izlemek; e¤itimlerini baflar›yla tamamlayanlara
belge ve sertifikalar›n› vermek;
b. Çal›flma Biçimi
e) Merkez bünyesinde kurulacak proje ve çal›flma gruplar›n›, bu gruplarda görevlendirilecek
üyeleri ve ödenecek ücretleri tespit edip çal›flma
ve proje gruplar›n› oluflturmak,
Yürütme kurulu ilk toplant›s›nda bir baflkan seçer
ve görev bölümü yapar. Merkez müdürü, Yürütme kurulunun sekreterya ve baflkan›n kat›lamad›-
f) Araflt›rma ve uygulama projelerini, e¤itim
programlar›n› planlamak, de¤erlendirmek, öncelikleri belirlemek, destek verilecekleri saptamak.
17
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
g) Merkezin verece¤i hizmetlerin bedellerini belirlemek,
h) Çal›flma ve proje gruplar› taraf›ndan haz›rlanan raporlar› incelemek ve yönetim kuruluna sunmak,
i) Merkezin dönemler halindeki çal›flma plan›n›
haz›rlamak ve uygulamaya koymak,
j) Yurt içi-yurt d›fl› bilim, araflt›rma, inceleme
kurumlar›, özel-kamu kurulufllar›, vak›f ve derneklerle yap›lacak iflbirli¤i esaslar›n› belirlemek,
k) Merkezin y›ll›k bütçe tasar›s› ve y›ll›k etkinlik
raporunu haz›rlamak,
l) Merkezde görevlendirilecek idari ve teknik
personelin seçimini yapmak, ücretlerini belirlemek, performans›n› de¤erlendirmek, ödül ve disiplin esaslar›n› belirlemek,
m) Merkez uygulamalar›n›n, mesleki etik kurallar›na uygunlu¤unu sürekli denetlemek,
n) Merkezin düzenleyece¤i e¤itim-ö¤retim programlar›na kat›lanlara verilecek belgeler konusundaki ilke, esas ve usulleri belirlemek,
o) Merkezin amac›na uygun iflleyiflini sa¤lay›c›
her türlü etkinli¤i gerçeklefltirmek, yaz›l›, görsel,
iflitsel her tür araçlarla bilgi, kaynak biriktirmek
ve yay›n yapmak;
b. Çal›flma Biçimi
Psikiyatrist, Merkez müdürü ve yürütme kuruluna
ba¤l› olarak görev yapar. Çal›flma plan ve program›n› merkez müdürü ve yürütme kurulu ile birlikte yapan Psikiyatrist, Merkezden psikolojik hizmet alan dan›flanlara, psikiyatrik sa¤l›k hizmeti
verir.
Madde 16: Proje ve Çal›flma Gruplar›
a. Oluflumu ve Çal›flma Biçimi
Merkez bünyesinde, gönüllü ve/veya ücretli olarak, ülkemizin koflullar› gere¤ince örne¤in travma, sosyal araflt›rma, psikolojik testler baflta olmak üzere gereksinim duyulan konularda proje
oluflturmak ve topluma hizmet etmek amac›yla
oluflturulan gruplard›r. Merkez müdürü ve yürütme kuruluna ba¤l› olarak çal›fl›rlar. TPD çal›flma
gruplar› yönergelerinde belirtilen esaslar dahilinde görev yaparlar.
Madde 17: Merkez’in Mali Yap›s›
Merkez mali aç›dan TPD iktisadi iflletmesine
ba¤l›d›r. Tüm mali yap›, ifl ve ifllevler TPD iktisadi iflletmesi esaslar›na uygun olarak düzenlenir
ve sürdürülür.
Madde 18: Denetim
Madde 15: Psikiyatrist
Merkezler, çal›flmalar›n›n TPD Genel Merkez
Yönetim Kurulu ve Merkez Yürütme Kurulu kararlar›na uygun olup olmad›¤› aç›s›ndan y›lda bir
kez denetlenir. Denetimler, Türk Psikologlar
Derne¤i Tüzü¤ü uyar›nca oluflturulan, Denetleme
Kurulu ve fiube Denetleme Kurullar› taraf›ndan
yap›l›r, denetleme raporlar› denetim yapan kurulun niteli¤ine göre, TPD Genel Merkez Yönetim
Kurulu ve fiube Yönetim Kuruluna verilir.
a. Atanmas›
Madde 19: Yürürlük
Müdür ve yürütme kurulunun önerileri uyar›nca,
gerekti¤inde yönetim kurulu taraf›ndan atan›r.
Deneyimli olmas› tercih nedenidir.
Bu Yönetmelik 19 maddeden oluflur ve
19/11/2005 tarihinden itibaren yürürlü¤e girer ve
TPD Yay›n organlar›nda yay›nlan›r.
Madde 14: Merkez Akademik Dan›flma Kurulu
TPD E¤itim yönetmeli¤inde tan›mlanan esaslar
uyar›nca kurulan akademik dan›flma kurulu Merkezlerde de hizmet verir.
18
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
RANA SEY ULUÇ’UN ARDINDAN
RANA’YI ANLAMAK…
Kardeflleri olmal› insan›n..
Aynen gemilerin limanlar› gibi..
Zaman zaman u¤rad›¤›n...
Yükünü boflaltt›¤›n...
Dalgalar dininceye dek koynunda bekledi¤in...
Sonra aç›k denizlere u¤urlamal› seni...
Geri dönece¤in günü beklemek umuduyla...
Bazen rüzgara o açmal› yelkenini...
Yana¤›na konan bir öpücü¤ün coflkusuyla,
Halatlar› çözmeli...
Seni çok ama çok özlemeli...
Kardeflleri olmal› insan›n...
Ermifl, bilge, hayat› ezbere okuyabilen...
Düflünmediklerini düflündürebilen...
Seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen...
Gerekti¤inde senin için atefli tutabilen...
Yoluna ›fl›k tutan...
fiekillendirmeyi ö¤retmeli sana,
Hayat›n çömle¤ini...
Sana vermeli, so¤uk bir k›fl günü...
Üzerindeki tek gömle¤ini...
19
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Rana SEY ULUÇ
di ve ayn› zamanda da uygulamal› çal›flmalar yapt›.
21 Temmuz 1958’de Ankara’da do¤du.
Orta ve lise ö¤renimini TED Ankara Koleji’nde tamamlad›. 1976 y›l›nda Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne girdi. Psikoloji Bölümü’nü 1980 y›l›nda bitirdi.
Türk Psikologlar derne¤inin hizmet içi e¤itim
seminerlerinde de görev ald›.
Rana Sey Uluç’un biri k›z, biri erkek iki çocu¤u bulunmaktad›r.
1980 Eylül’ünde Berlin’e gitti. 1981 - 1984
y›llar› aras›nda Wedding Belediyesi Okul Psikolojisi Dan›flma Merkezi’nde psikolog olarak çal›flt›. Burada Berlin’de okuyan 5 -16 yafl Türk çocuklar›n›n sorunlar›na yönelik diagnostik çal›flma,
psikolojik test uygulamalar›, Alman psikologlarla
ortak rehberlik uygulamalar›, ö¤retmelere yönelik
dan›flmanl›k ve rehberlik hizmetleri, özel e¤itim
okullar›na gitmesi öngörülen Türk çocuklar›n›n
görüflme ve psikolojik testler yoluyla de¤erlendirilmesi ve raporland›r›lmas› konular›nda çal›flt›.
1984 y›l›nda Berlin Kreuzberg Belediyesi
Sa¤l›k ‹flleri Dairesi Çocuk ve Gençlik Psikiyatrisi Bölümü’nde psikolog olarak önce yar› zamanl›,
sonra da tam kadrolu olarak çal›flt›. Kreuzberg’de
yaflayan yabanc›, özellikle de Türk göçmenlerin
çocuk ve ergen yafltaki çocuklar›na yönelik bir
dan›flma ve rehberlik hizmetinin gelifltirilmesi,
verilerin de¤erlendirilmesi, rapor haz›rlanmas›
aflamalar›nda 1992 y›l›na kadar çal›flt›.
Ekim 1993’de Türkiye’ye döndü. Annesi Liselotte Sey’e ait Liz Teyze çocuk yuvas›nda yöneticilik ve psikolojik dan›flmanl›k alanlar›nda çal›flt›.
Ankara’daki çeflitli yuvalard,a ailelere yönelik dan›flmanl›k hizmetleri, ö¤retmen ve çocuk geliflim
uzmanlar›na yönelik rehberlik hizmetleri ve seminerler verdi. Bunun yan›nda, yarat›c› drama ve
Orff Ö¤retisi temelinde, müzik ve hareket e¤itimi
konusunda Ankara, ‹stanbul, ‹zmir, Bursa ve
Adana’da çeflitli e¤itimci gruplar›na ve kurumlara
seminerler, kurslar ve atölye çal›flmalar› düzenle-
SEVG‹L‹ RANA
Seni ilk kez 1996 y›l›nda dernek çat›s› alt›nda
okul öncesi meslektafllar›m›zla bir araya geldi¤imiz toplant›da tan›d›k ve orada seninle okul öncesi komisyonunda görev ald›k. Grubun içinde sadeli¤in, do¤all›¤›n, içtenli¤in, güler yüzün ve gülen gözlerinle dikkat çekiyordun.
Okul öncesinde çal›flan psikologlar›n ve e¤itimcilerin kullanabilmesi için çocuklar›n duygusal, sosyal ve biliflsel geliflim süreçlerine iliflkin
gözlemlerin sistematik bir biçimde yap›labilmesine imkan verecek psikolojik gözlem formunu
oluflturmak amac›yla bir araya gelmifl olan komisyon üyelerinin önce bir grup, sonra da bir ekip ruhu kazanmas›nda senin de çok önemli katk›lar›n
olmufltu.
20
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Dernek çat›s› alt›nda yapt›¤›m›z toplant›lara
kimi zaman nefes nefese, elinde bir y›¤›n kitap
doküman, da¤›lm›fl saçlar›n, pembe pembe olmufl
güzel yüzün, biraz da gecikmenin verdi¤i mahsun
bak›fllarla ve gülen gözlerinle gelir, “çocuklar› organize edip geldim. Önce bir sigara içeyim” derdin. Öylesine do¤al, öylesine içtendin ki hiç birimizin akl›na geç kald›¤›n için içerlemek gelmezdi. Çok sevdi¤in çocuklar›n› organize etmek için
u¤rafl›rken, ayn› zamanda da çal›flmaya geç kalmamak için çok çabalad›¤›n› da bilirdik. Çal›flmalar s›ras›nda bazen öyle coflard›k ki seslerimiz
dernek koridorlar›nda yank›lan›rd›. Çünkü o saatlerde (saat 22:00- 23:00) dernekte bizden baflka
kimse olmazd›. Daha sonra bu saatler de bize yetmedi¤inden çal›flmalar›m›z evlere taflm›flt›. S›k
s›k geldi¤imiz OR-AN flehrindeki evinde, bahçende kedinle, köpe¤inle ,çay›nla, pastanla her
türlü çal›flma ortam›n› misafirperverli¤inle haz›rlam›fl olurdun. Bütün bunlar› yaparken de gülen
yüzün, sakin yaklafl›m›n, olgunlu¤un, espirili sohbetin, rahatlat›c› ses tonun da eksik olmazd›. Öyle severek, e¤lenerek çal›flmaya dalard›k ki, ne çal›flmam›z›n, ne de aralardaki sohbetin hiç bitmesin isterdik. Bu arada, birikim ve deneyimlerini de
bizimle sak›nmadan paylafl›rd›n. Bazen her maddeyi, cümle cümle, kelime kelime en do¤ru ifadeyi bulabilmek için saatlerce tart›flt›¤›m›z da olurdu. Öyle tart›flma anlar›nda bile, sakin, gülen ve
verilen tepkilere karfl› flaflk›n bak›fllarla bakan bir
çift güzel göz ile karfl›lafl›rd› bak›fllar›m›z.
Hep bir yerlere koflturur, hep bir yerlere yetiflmeye çal›fl›rd›n. Hiçbir taraf› da aksatmamaya çal›flarak, hem çocuklar›na, hem ifline, hem çal›flmam›za, hem de özel yaflam›na… Bu arada çok yorulmuflsun fark edemedik. Ne zaman ihtiyaç duysak, dostane bir flekilde hemen de yetiflirdin elinden geldi¤ince çabuk, paylafl›mc› bir biçimde.
Bu arada emektar Reno 5’ini de unutmamak
laz›m. Dört tekerlekli, k›rm›z› kütüphane, senin
oldu¤u kadar onun da az eme¤i geçmedi bizlere.
Tafl›nmad›k kitap doküman, tafl›nmad›k ekip eleman› kalmad›.
Çal›flmam›z›n form oluflturma ve kullan›ma
sunma bölümü tamamland›ktan sonra bir süre ara
verdik çal›flmaya. Ama bu arada da dostlu¤umuz,
arkadafll›¤›m›z, iflbirli¤imiz, paylafl›mlar›m›z hiç
bitmedi, hep sürdü.
2005 Ocak’da tekrar bir araya geldik. Nas›l da
hevesle bafllad›k norm çal›flmas›na. Önce ön bilgi
ve form bas›m› için, sonra da da¤›t›m› için az
emek sarf etmedin. Yaz tatili için çal›flmaya ara
vermifltik. Eylül’de tekrar buluflacakt›k. Ama bir
de bakt›k ki sen Almanya’daym›fls›n. Biz de sand›k ki, her zaman gitti¤in gibi yine Almanya seyahatindesin. Art›k gelsen de bafllasak çal›flmaya
derken rahats›zl›¤›n sebebiyle orada oldu¤unu ö¤rendik. Ancak yan›nda olamad›k. K›sa zaman
sonra da ac› haberini ald›k. Çal›flmaya bafllamak
üzere toplanmay› beklerken, senin törenin için
Eylül’ün 22’sinde bir araya gelmek varm›fl kaderde. Ne kadar çok sevenin varm›fl. Seni u¤urlarken
orada olan kalabal›k bunu çok iyi ifade ediyordu.
Çok erken oldu gidiflin Sevgili Rana. Yar›m
kald› bir çok fleyimiz. Nas›l elimiz var›p da tekrar
bafllayabilece¤iz? Yüre¤imiz nas›l sensiz bir araya gelmeye dayanacak bilemiyoruz diye düflünürken, yine senin için bu yaz›y› sat›rlara dökmek
için bir araya geldik zor da olsa.
Çok kötü bir sürpriz yapt›n bize. Sensizli¤e
nas›l al›flaca¤›z bilemiyoruz. Geride b›rakt›¤›n iki
güzel çocu¤un, eflin ve baban, köpe¤in, dostlar›n,
arkadafllar›n, meslektafllar›n… Hepimiz seni çok
özleyece¤iz.
Çok sevdin. Çok sevildin.
21
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Feza Altuncan ARKUN
Feray ATALAY
Sema KARAKELLE
Meral Özduygu ONAK
Filiz Güner ÖZDUYGU
Melda Fügen fiENYURT
29 Ocak 2005, Okul Öncesi Komisyonu
22
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
ÖZEL GÜNDEM
S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹
Son y›llarda ülkemizde, siyaset psikolojisi kapsam›nda de¤erlendirilebilecek, psikoloji alan›nda yap›lan yüksek lisans ve doktora tezlerinin say›s›nda bir
art›fl oldu¤u söylenebilir. Ancak, bu çal›flmalar›n daha
çok lisans üstü düzeyde yürütüldükleri ve psikoloji lisans programlar›nda siyaset psikoloji derslerine yer
verilmedi¤i düflünüldü¤ünde, lisans ö¤rencilerinin ve
pek çok psikolo¤un bu alanda yeterince fikre sahip olmad›¤› tahmin edilmektedir. Oysa, siyaset psikolojisinin ele ald›¤› konular, içinde yaflad›¤›m›z sosyal ve siyasal sistemi anlamam›z ve sorgulamam›z aç›s›ndan
oldukça önemlidir. Bu yönüyle siyaset psikolojisi,
yaln›zca araflt›rmac›lar›n de¤il, alanda çal›flan psikologlar›n ve ö¤rencilerin de ilgisini çekecektir. Buradan
hareketle, Bültenin bu say›s›n›n özel gündeminde, siyaset psikoloji hakk›nda genel bir görüfl oluflturmas›
amac›yla, öncelikle alan› tan›tan yaz›lara, ard›ndan
alanda üzerinde en çok çal›fl›lan “siyasal düflünme,
propaganda, ›rkç›l›k, otoriteryanizm ve sosyal bask›nl›k yönelimi” gibi konularda gerçeklefltirilmifl baz›
araflt›rmalar›n özet çevirilerine ve derlemelere, son
olarak da bir süredir gündemi meflgul eden okullarda
yaflanan olaylara, sokak eylemlerine ve bilim insanlar›n›n olaylar karfl›s›ndaki tav›rlar›na iliflkin elefltirel
bir yaz›ya yer verilmektedir. Bunlara ek olarak gündemin sonunda, Türkçe olarak yay›nlanm›fl siyaset psikolojisi araflt›rma ve yaz›lar›n› içeren bir bibliyografya yer almaktad›r. Bu kapsamda özel gündemde yer
alacak konu bafll›klar› s›ras›yla flöyledir:
• Siyaset psikolojisi nedir?
• Post-modernlik, kimlik siyaseti ve siyaset psikolojisi üzerindeki di¤er siyasi etkiler
• Siyasal düflünmeye nörobiliflsel yaklafl›m
• Kamuoyu ve Propaganda
• Irkç›l›¤a psikolojik bak›fl
• Farkl› fakültelerde okuyan ö¤rencilerin siyasal ideolojileri, otoriteryanizm ve dindarl›k düzeyleri
• ‹ngiliz Avam Kamaras›’ndaki siyasi inanç sistemleri
ve Biliflsel biçem
• Alg›lanan grup statüsü farkl›l›klar› ile cinsiyet, etnik
köken ve dinin sosyal bask›nl›k yönelimi üzerindeki
etkisi
• Siyaset psikolojisi kapsam›nda Türkçe yay›nlanm›fl
araflt›rma ve yaz›lar
Siyaset psikolojisi alan›yla ilgilenen meslekdafllar›m›z ve ö¤rencilerimiz için yararl› bir kaynak olmas›
dile¤iyle...
Özel Gündem Yay›n Yönetmeni
Dr. Psk. Derya Hasta
S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹
NED‹R?
Uzm. Psk. Özlem D. Gümüfl*
Siyaset psikolojisi disiplinler aras› bir aland›r.
Psikolog, siyaset bilimci, tarihçi, psikiyatrist, sosyolog, antropolog, hukukçu ve e¤itimci gibi birçok uzman bu alanda çal›flmalar›n› sürdürmektedir. Bu makale boyunca bu genifl alan tan›t›lmaya
çal›fl›lacakt›r. Çal›flman›n genel çerçevesini, siyaset psikolojisinin tarihi, geliflimi, üniversitelerdeki yeri ve alan›n baz› temel konular› oluflturmaktad›r.
Tarihi, antik ça¤lara da dayand›r›labilen siyaset psikoloji, disiplin olarak 1. ve 2. Dünya Savafllar› s›ras›nda ortaya ç›km›flt›r. Yo¤un bilgi birikimi, bilimsel yöntemlerin kullan›m›ndaki güven ve
teknolojik geliflmeler, siyaset psikolojisinin siyaset bilimi ve psikolojinin bir çocu¤u olarak do¤mas›na zemin haz›rlam›flt›r. Ayr›ca, siyasi kar›fl›kl›¤›n artmas›, 1. Dünya savafl›n›n ak›ld›fl› ve y›k›c› etkileri, modern totaliter rejimlerin yükselifli,
kitle iletiflim araçlar›n›n yayg›n olarak propaganda amaçl› kullan›m› ‘siyaset’ ve ‘psikoloji’ aras›ndaki iliflkinin anlafl›lmas›n› zorunlu k›lm›flt›r
(Deutsch & Kinnvall, 2002).
Siyaset ve psikoloji aras›ndaki iliflki ilk olarak
Chicago Üniversitesi ö¤retim üyesi Charles Meriam taraf›ndan kurulmufltur. Ancak, disiplinin kurucusu olarak Meriam de¤il de onun ö¤rencisi
Harold D. Lasswell kabul edilmektedir (Deutsch
& Kinnval, 2002). Lasswell’ in çal›flmalar›n›n siyaset psikolojisinin tan›nmas›nda ve geliflmesinde
çok önemli katk›lar› olmufltur. Afla¤›da, siyaset
psikolojisinin geliflimini izlemek aç›s›ndan faydal› olabilece¤i düflünüldü¤ünden, Lasswel’inkilerle birlikte alanda yaz›lm›fl baz› kitaplar›n kronolo*At›l›m Üniversitesi Ö¤retim Görevlisi
jisi verilmektedir. Verilecek olan bu liste, The Journal of Abnormal and Social Psychology (1921’
den beri), The Journal of Social Issues (1945’ten
beri) ve Political Psychology’ de yay›nlanan makaleleri ve Knutson’ un (1973) Handbook of Political Psychology’si gibi makalelerin bir araya
getirildi¤i kitaplar› d›flar›da b›rakmaktad›r. Ward’
›n (2002) oluflturdu¤u bu liste flöyledir:
• Psychopathology and Politics (Lasswell,
1930),
• World Politics and Personal Insecurity (Lasswell, 1935)
• Escape from Freedom (Fromm, 1941)
• Power and Personality (Lasswell, 1948)
• Psychological Frontiers of Society (Kardiner,
1949)
• The Authoritarian Personality (Adorno, Frenkel-Brunswick, Levinson, & Sanford, 1950)
• The Lonely Crowd (Reisman, 1950)
• Childhood and Society (Erikson, 1950),
• The Operational Code of the Politburo (Leites,
1951)
• The Psychology of politics (Eysenck, 1954)
• Eros and Civilization (Marcuse, 1955)
• Woodrow Wilson and Colonel House (George
& George, 1956)
• Opinions and Personality (Smith, Bruner, &
White, 1956)
• Structure of Freedom (Bay, 1958)
• Young Man Luther (Erikson, 1958)
• Freedom and Culture (Lee, 1959)
• Political Socialization (Hyman 1959)
• Life Against Death (Brown, 1960)
24
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
• Open and Closed Mind (Rokeach, 1960)
• The American Voter (Campbell, Converse,
Miller, & Stokes, 1960)
• Small Groups and Political Behavior (Verba,
1961)
• Political Ideology (Lane, 1962)
• Personality, Politics and Nation Building (Pye,
1962)
• Thought Reform and the Psychology of Totalism (Lifton, 1963)
• Human Nature in Politics (Davies, 1963)
• The Civic Culture (Almond, & Verba, 1963)
• The Symbolic Uses of Politics (Edelman,
1964)
• Children and Politics (Greenstein, 1965)
• The Lawmakers (Barber, 1965)
• The revolutionary Personality (Wolfenstein,
1967)
• Psychological Dimensions of Foreign Policy
(De Rivera, 1968)
• Obedience to Authority (Milgram, 1969)
• Children in the Political system (Easton, &
Dennis, 1969)
• Ghandi’s Truth (Erikson, 1969)
• Personality and Politics (Greenstein, 1969)
• Studies in Machiavelianism (Christie, & Geis,
1970)
• White Racism (Kovel, 1970)
• Victims of Groupthink (Janis, 1972)
• Presidential Character (Barber, 1972)
• The Psychology of Conservatism (Wilson,
1973)
• The Power Motive (Winter, 1973)
Siyaset psikolojisinin geçmiflini anlamaya yönelik çal›flmalar›yla dikkat çeken Catelleni
(1995), her on y›ldaki de¤iflimlere göre siyaset
psikolojisinin tarihini özetlemektedir. Ona göre,
1940 ve 50’lerde kiflilik özelliklerinin siyasi davran›fltaki (özellikle liderin davran›fl›ndaki) rolüne
odaklan›lm›flt›r. Siyasi davran›flta bulunabilme,
çocukluk dönemine dayanan ve psiko-analitik terminolojiyle aç›klanabilecek dengeli bir kiflilik
özelli¤inin sayesinde mümkündür. Adorno ve arkadafllar›n›n otoriteryan kiflilik kuram› bu döneme
örnek olabilecek bir çal›flmad›r (Adorno, FrenkelBrunswik, Levinson, & Sanford, 1950).
Sonraki yirmi y›lda (1960 ve 70’lerde) kamuoyu ve ‘seçme davran›fl›’na iliflkin çal›flmalarda
büyük bir patlama olmufltur. Yap›lan genifl çapl›
araflt›rmalara göre, denekler siyasi tercihte bulunurlarken s›n›rl› bilgi kullanmaktad›rlar. Bu yüzden seçmenlerin mant›ks›z davrand›klar› sonucuna var›lm›flt›r. Söz konusu tarihlerde bu durum
‘aile etkisi’ ya da ‘sosyalleflme’ nin rolü ile aç›klanm›flt›r (Catelleni, 1995) .
Catelleni’ ye (1995) göre, 1970’lerden 80’lere
kadar, dikkatler tutum ve davran›fllardan bilgi iflleme mekanizmalar›na, motivasyona dayal› aç›klamalardan, biliflsel yeteneklere dayal› aç›klamalara çevrilmifltir. Bir dizi araflt›rmada, siyasi bilifl
anlafl›lmaya çal›fl›lm›fl ve siyasi davran›fl›n mant›ks›z olmad›¤› sonucuna var›lm›flt›r. Ayr›ca, bilgi
iflleme konusunda insanlar›n s›n›rl› kapasitesine
dikkat çekilmifltir.
Günümüzde ise siyaset psikolojisi, ba¤lamsal
ve kurumsal etkilere, özelikle kültüre vurgu yapmaktad›r. Savunulan en önemli düflünce ise, do¤ru ve gerçekle ilgili düflüncelerimizi do¤rudan
dünyayla etkileflim yoluyla kazanamayaca¤›m›z,
bunlar›n biraz da kültürümüzün ürünü oldu¤u gerçe¤ini kabul etmemizin gereklili¤idir (Rosenberg,
2002).
25
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Siyaset psikolojisinin tarihini flekillendiren büyük ölçüde bu alandaki bilim adamlar›n›n yapt›klar› çal›flmalard›r. Bu nedenle, sonraki bölümde
bu bilim adamlar›n›n yo¤unlukla bulunduklar›
üniversite ve açt›klar› siyaset psikoloji yüksek lisans programlar› hakk›nda k›saca bilgi verilecektir.
Üniversitelerde Siyaset Psikolojisi
Siyaset psikolojisi alan›ndaki ilk yüksek lisans
program›, 1970’ lerde, Milli Bilim Fonu’nun deste¤iyle hem psikoloji hem de siyaset bilimi alan›nda, çift ana dal olarak, Yale Üniversitesi’nde
aç›lm›flt›r. Bu programda ö¤renciler hem siyaset
bilimi hem de psikoloji dersleri almakta, ancak
tezlerini yaln›zca siyaset psikolojisi alan›nda yazmaktayd›lar. Program, ‘gerçek anlamda disiplinler aras› bir çal›flma, her iki alan› çok iyi bilmekle mümkündür’ temel görüflüne dayanmaktayd›.
Disiplinler aras› çal›flma yapanlar›n ço¤u,
yaln›zca bir alan› çok iyi bilenlerden yani, kendi
alanlar›nda profesyonel, di¤erinde amatör olan kiflilerden oluflmaktayd›. Yale Üniversitesi bu sorunun çözümü için yukar›da sözü edilen yolu izlemifltir. Ancak, takip eden programlar ayn› hassasiyeti devam ettirememifltir (Ward, 2002). On y›l
sonra, 1982’ de New York Devlet Üniversitesi ve
Wisconsin Üniversitesi, 1988’de New York fiehir
Üniversitesi, 1989’da Kaliforniya Üniversitesi
(Irvine), 1990’da Ohio Devlet Üniversitesi, Minnesota ve George Washington Üniversitesi’nde
siyaset psikoloji yüksek lisans› aç›lm›flt›r. Amerika d›fl›ndaki üniversitelerdeki program say›s› azd›r; Melbourne, Özgür Berlin, Kopenhag, Yahudi
ve Londra Ekonomi Üniversitesi Siyaset Psikoloji programlar› bunlar›n aras›nda yer almaktad›r
(Ward, 2002). Ülkemizde ise, lisansüstü programlarda siyaset psikolojisi derslerine yer verilse de
(örne¤in, Ankara Üniversitesi’nde sosyal psikolo-
ji yüksek lisans ö¤rencileri Siyaset Psikolojisi
dersi almaktad›r), bu adla aç›lm›fl bir yüksek lisans ya da doktora program›na rastlanmamaktad›r.
‹zleyen bölümde art›k kurumsal bir kimlik kazanm›fl siyaset psikolojisi alan›n›n temel baz› konular› tart›fl›lacakt›r.
Önemli Siyaset Psikolojisi Konular›
Siyaset psikolojisi disiplin olarak kuruldu¤undan bu yana alanda, burada da s›ras›yla özetleri
verilecek olan, siyasal ideoloji, siyasal kat›l›m, siyasal kampanya ve siyasal sosyalleflme gibi konularda etkili çal›flmalar yap›lm›flt›r.
1- Siyasal ‹deoloji
Siyasal ideoloji dendi¤inde akla ilk gelen
isimlerden biri Eysenck’tir. Eysenck siyasal tutumlar›n dört basamakl› olarak s›n›fland›r›labilece¤ini öne sürmektedir. Bu basamaklar›n en alt
seviyesinde birbiriyle iliflkisiz ve birbirinden türetilemeyecek ‘özel düflünceler’ bulunmaktad›r.
“Bu düflünceler kendilerinden ileriye gidemez ve
bu düflüncelere sahip kiflilerin kiflilik özellikleri
ya da ideolojileri hakk›nda bir ipucu vermezler”
(Eysenck, 1954, s.111). ‹kinci s›rada, kiflinin kiflilik yap›s›n› oluflturan ve tekrarlanabilir ‘al›fl›lm›fl düflünceler’ gelmektedir. Üçüncü s›rada ise,
birçok düflünceden oluflarak belli bir konu hakk›nda kiflinin biliflsel, duygusal ve davran›flsal yönelimini oluflturan ‘tutumlar’ vard›r.
Ancak, Eysenck’ e göre, “tutumlar da birbirinden ba¤›ms›z de¤ildir, bunlar da tutum-üstü diye
adland›r›labilecek ‘ideoloji’lere ba¤l›d›r” (Eysenck, 1954, s.113). Eysenck’ in bak›fl aç›s› Yahudi düflmanl›¤›na iliflkin bir örnekle aç›klanabilir.
26
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Örnek:
‹DEOLOJ‹
(Muhafazakarl›k)
TUTUM
(Yahudi Düflmanl›¤›)
ALIfiILMIfi DÜfiÜNCELER
ÖZEL DÜfiÜNCELER
(Yahudiler ikinci s›n›f vatandaflt›r.)
(Finkelstein alçak bir yahudidir.)
Eysenck’e göre muhafazakarl›k-radikallik,
sol-sa¤ gibi siyasi ideolojileri özetleyen bir boyuttur. Sol-sa¤ ayr›m› ilk defa 1789 Frans›z ‹htilali
s›ras›nda partilerin bir at nal› fleklinde dizilifliyle
ortaya ç›km›flt›r. Bu bilgiye göre, radikaller konuflmac›n›n sol taraf›nda, muhafazakarlar sa¤›nda, merkezde ise liberaller oturmaktad›r. Daha
sonra bu oturma konumlar›, 19 ve 20. yüzy›lda
Bat› Avrupa ve Amerika’daki siyasal ideolojileri
tan›mlamakta kullan›lan popüler kavramlar haline
gelmifltir (Braungart, 1986).
2- Siyasal Kat›l›m
Siyasal kat›l›m, yaln›zca oy verme, protestoya
kat›lma, devrimsel davran›fl, bir hükümete hizmet
vermek gibi etkinliklerden öte, daha genel bir olgudur ve pek çok eylemi içermektedir. Rosen ve
Salling (1971), deneklerin siyasal kat›l›m düzeyini ölçmek için anketlerinde afla¤›daki maddelere
yer vermifllerdir.
1. Var olan bir siyasal bir politikay› desteklemek veya politika de¤iflimi için herhangi bir dilekçe imzalad›n›z m›?
2. Gerekli bir de¤ifliklik için hiç imza toplama
eyleminde bulundunuz mu?
3. Siyasi bir lider ya da siyasi bir parti için çal›flt›n›z m›?
4. Yerel ya da milli politikay› etkilemeyi hedefleyen bir gösteri ya da toplant›ya kat›ld›n›z
m›?
5. ‘Genç Demokratlar, Genç Cumhuriyetçiler’
gibi etkin siyasal gruplara üye oldunuz mu?
6. Lise baflkanl›¤›, ö¤renci temsilcili¤i gibi görevler ald›n›z m›?
7. Dergi ve gazetelerden siyasi olaylar› düzenli takip eder misiniz?
8. Siyasi içerikli bir rozet takt›n›z m›?
9. Siyasi bir lider veya mesele için ‘tampon ç›kartmas›’ yap›flt›rd›n›z m›?
10. Toplumsal de¤iflimi hedef alan bir grubu
temsil ettiniz mi?
Siyasal kat›l›m›n az olmas›na yönelik, sosyolojik bak›fl aç›s›yla yap›lan aç›klamalara göre, göç
ve grup ba¤lar›n›n kopmas›yla insanlar siyasi olarak daha az duyarl› hale gelmifllerdir (Sears,
1987). Di¤er yandan, siyasal kat›l›m› bireysel boyutta inceleyen araflt›rmac›lar, siyasal kat›l›m›n
çok olmas›n›n sa¤l›kl› kiflilik özelli¤i, yüksek
kendine-sayg›, güçlü benlik-tatmini gibi de¤iflkenlerle aç›klanabilece¤ini savunmaktad›rlar
(Knutson, 1973).
Siyasi liderleri araflt›ran psiko-biyografik araflt›rmalar, verilere ulafl›labilirlik aç›s›ndan ve bu
tarz araflt›rmalardaki yorumlar›n araflt›rmac›lar›n
kendi görüfllerinden etkilenebilece¤i düflüncesiyle
çok elefltirilmektedir. Yine de k›s›tl› yöntemlerle
araflt›r›lan Nixon, Lenin, Wilson, Lincoln ve Roosevelt’in kifliliklerinin ve kendilerine olan güvenlerinin son derece sa¤lam oldu¤u bulunmufltur
(Glad, 1973).
3-Siyasal Kampanyalar
Stone (1998,s.1), kitab›nda Mao Zedong’ tan
bir al›nt› yapar: ‘Siyaset kan dökülmeyen bir savafl, savafl ise kan dökülen bir siyasettir.’ Günümüz kampanyalar›n› anlayabilmek için bu k›s›mda bir analojiye yer verilecektir. Acaba gerçekten
27
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
siyaset bir savafl m›d›r? Goodwin (1998), siyasal
kampanyalar ve Çin savafl teknikleri aras›nda çok
ciddi paralellikler saptam›flt›r. fiimdi s›ras›yla
bunlar› inceleyelim:
Kazan›rken:
Sald›r› için askerleri gönder: Rakiplerin için
olumsuz reklam yap (Feder, 2000), yeni bir vergi
politikas› olufltur, yandafllar›n için mitingler düzenle ve onlar› cesaretlendir.
Rakibinle yüz yüzeyken:
Gülücü¤ün alt›nda b›çak gizle: Her zaman bar›flsever gözük ama bir yandan da b›ça¤› kullanmaya haz›r ol.
fieftaliler için erikleri kurban et: Bütün oylar›
alamayaca¤›n›, flampiyon olmayaca¤›n› da düflün,
yapman gereken toplayabilece¤in kadar puan toplamak.
Sald›r›rken:
Y›lan› uyand›rmak için yere vur: Rakibinin ilgisini çekmek için baz› manevralar yap.
Kaplan› da¤lara do¤ru çek: Avantajl› durumdayken asla rakibine sald›rma, durumunun bozulmas›n› bekle ve bunun için çabala.
Kargafla varken:
Ateflin alt›ndan çekil: Rakibine hiçbir koz verme, yaln›zca ‘ev ödevi’ni yap, yani zay›f durumunun sebeplerini araflt›r. Pek tabii ki senin de hatalar›n olabilir, çünkü sen Ronald Reagan gibi ‘teflon baflkan’ de¤ilsin ki yapt›¤›n hatalar› insanlar
‘istisnalar kaideyi bozmaz’ zihniyetiyle de¤erlendirsin.
‹lerlerken:
Çürük tahtalar›n yerini çelik sopalarla de¤ifltir:
Rakibini gözünde büyütece¤ine, zay›f taraflar›n›
görmeye çal›fl.
Misafir de¤il ev sahibinin rolünü oyna:
Edilgen durumu etkin duruma çevir. Di¤erlerinden geriyken ‘sald›r› için haz›rlan›yoruz’ imaj›
ver. Emin ol ki birkaç gün içinde size sald›racaklar ve ortam yine size kalacakt›r.
Kaybederken:
Teslim olmak yenilgidir: Gerilerdeyseniz yapaca¤›n›z tek fley yenilgiyi zafere dönüfltürmek
için argümanlar›n›z› tekrarlamak olacakt›r. Seçimleri kazanamam›fl olabilirsiniz ama kendinize,
partinize ve düflüncelerinize olan sayg›n›z› kaybetmeyin. Unutmay›n ki her zaman yeni bir seçim
daha vard›r.
Bu stratejilerden sonra belki de kampanyalar›
savafl gibi görmeye bafllad›n›z bile. Ancak, herkesin ayn› flekilde gördü¤ünden emin olamay›z,
çünkü yetifltirilifl tarz›, sosyalleflme süreci bu tarz
düflünceler üzerinde oldukça etkilidir. Bu ba¤lamda siyasal sosyalleflme sürecinden söz etmek yerinde olacakt›r.
4- Siyasal Sosyalleflme
Bu süreç herkesin yaflad›¤›, çeflitli basamaklardan oluflan, siyasal dünyay› anlamland›rma sürecidir. Niemi (1973), bu basamaklara s›ras›yla flu
isimleri vermifltir: 1-politiklefltirme, 2-kiflilefltirme, 3-ideallefltirme ve son olarak 4-kurumsallaflt›rma.
Politiklefltirme, çocu¤un aileden ve okuldan
daha üstte bir otorite oldu¤unu kavramas›d›r. Yedi ve 8 yafllar›nda destek, itaat ve sayg› talep eden
d›fltan bir gücün fark›na var›rlar. Bu fark›ndal›klar
erken yaflta siyasal görüfllerin oluflmas›n› sa¤lar.
Kiflilefltirme, çocuklar›n siyasal otoriteleri tek
bir kifli-cumhurbaflkan› ya da polis- arac›l›¤›yla
kavramas› anlam›na gelmektedir. Bu bulgular, kiflilerin biliflsel s›n›rl›l›klar›na iflaret eder, çünkü,
cumhurbaflkan›n› ö¤renmek ‘parlamento’ gibi
28
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
karmafl›k bir oluflumu ö¤renmekten daha kolayd›r.
3- Aile devletin idare flekli ad›na örnek teflkil
eder (Uygunluk kuram›)
‹deallefltirme, çocuklar›n siyasal otoriteleri güvenilir, iyi huylu ve yard›msever alg›lamalar›d›r.
Politikac›lar›n ihtiyac›m›z›n oldu¤u her zaman bize yard›m etti¤ini, hemen hemen hiç hata yapmad›klar›n› ve herhangi birisinden daha çok fley bildiklerini düflünürler. Birçok çocuk hükümette yap›lan her fleyin, her zaman en iyi amaçlara hizmet
etti¤ini düflünmektedir.
4- Ailede ö¤renilen siyasal de¤erler içsellefltirildi¤i için uzun süre etkili olur (‹lk etki kuram›)
Son olarak kurumsallaflt›rma, insandan ba¤›ms›z, hükümet, kongre gibi kavramlar›n ö¤renildi¤i
aflamad›r. Bu aflamada, daha önce bahsedilen
cumhurbaflkan›, polis gibi figürlerin flahs›na yap›lan at›flar kurumlara yönlendirilir.
Çocuklar büyüdükçe kafalar›ndaki imajlar çok
çabuk ve çarp›c› bir flekilde de¤iflir. Zamanla birey yerine kurumlar› daha fazla telaffuz etmeye
ve bireylerin hatalar›n› daha çabuk anlamaya bafllarlar. Bireyleri art›k sahip olduklar› pozisyondan
ba¤›ms›z de¤erlendirebilirler.
Siyasal düflüncelerin oluflumu üzerinde ailenin
çok büyük etkisi vard›r, örne¤in solcu ailelerin
çocuklar›n›n genelde solcu, sa¤c›lar›n›nkinin de
sa¤c› olma yönünde ciddi bir e¤ilimleri vard›r
(Thomas, 1971; Himmelweit, 1983). Ancak, zamanla ailenin etkisi azal›r ve yerini di¤er çevresel
de¤iflkenlere b›rak›r (Ozankaya, 1966).
Ailenin siyasal düflünce üzerindeki rollerini
afla¤›daki gibi s›ralayabiliriz (Searing, Schwarts,
& Lind, 1973):
1- Aile mevcut siyasal otoriteyi destekleyici
de¤erleri aktar›r (Destekleyici kuram)
2- Yafll› neslin siyasal de¤erlerini genç nesle
aktard›¤› için bir devaml›l›k sa¤lar (Devaml›l›k
kuram›).
5-Ailede ö¤renilen siyasal de¤erler çocukluk
ve ileri yafllarda karfl›lafl›lan di¤er uyar›c›lara verilecek olan tepkileri büyük ölçüde flekillendirir
(Yap›land›r›c› kuram).
Bu kuramlar, bazen tutars›z sonuçlar ortaya
koysalar da genel olarak literatürde destek görmüfllerdir.
Jennings ve Niemi’ye (1971) göre, siyasal sosyalleflme sürecinde aile içindeki en etkili kifli babad›r. Baban›n etkisi annenin tarafs›z oldu¤u zamanlarda daha fazlad›r.Annelerin partizan oldu¤u
durumlarda ise çocuk daha çok annenin görüflüne
yatk›nl›k göstermektedir. Beck ve Jennings’ in
(1972) çal›flmas›nda ise genifl ailenin etkisi de hesaba kat›lm›fl ve baba taraf›n›n anne taraf›ndan
daha bask›n oldu¤u bulunmufltur.
Yukar›daki grafikte görüldü¤ü gibi baba taraf›
yani babaanne ve baban›n babas› çocu¤un düflüncesi üzerinde anne taraf›na göre belirgin bir flekilde daha etkilidir.
Sonuç
Bu makalede siyaset psikolojisi alan› tan›t›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Özellikle ülkemizde çok yeni
tan›nmaya bafllanan bu alan›n kurucular›, dünyadaki geliflimi, yayg›nl›¤› ve araflt›rma konular›na
iliflkin baz› temel bilgiler aktar›lmak istenmifltir.
Sistematikleflmifl bilgi eksikli¤inden kaynaklanan
sorunlardan dolay› kimi noktalar tüm yönleriyle
tart›fl›lamam›flt›r. Kuflkusuz bu boflluk, giderek
29
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
artan disiplinler aras› çal›flmalarla kapat›lacakt›r.
Ayr›ca, özellikle Türkiye’ de yap›lacak olan çal›flmalar, önceki ç›kar›mlar›n kültürler aras› geçerlili¤inin s›nanmas›n›n yan›nda, kültürümüze özgü
saptamalarla alana renklilik katacakt›r.
Himmelweit, H.T. (1983). Political socialization. International
Social Science Journal, 86, 237-256.
Jennings, M.K. & Niemi, R.G. (1971). The division of political labor
between mothers and fathers. The American Political
Science Review, 65, 69-82.
Kaynaklar
Knutson, J.N. (1973). Personality in the study of politics. In: J.N.
Knutson (Ed.), Handbook of Political Psychology. San
Fransisco: Jossey-Bass.
Adorno, T.W., Frenkel-Brunswik, E., Levinson, D.J., Nevitt
Sanford, R. (1950). The Authoritarian Personality. New
York: Norton & Company.
Niemi, R.G. (1973). Political socialization. In: J.N. Knutson (Ed.),
Handbook of Political Psychology. San Fransisco: JosseyBass.
Beck, A.P., &Jennings, M.K. (1972). Parents as ‘middlepersons’ in
political socialization. The Journal of Politics, 37, 83-107.
Özankaya, O. (1966). Universite Ö¤rencilerinin Siyasal Yönelimleri
(Political Tendencies of University Students). Ankara: A.Ü.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay›nlar›.
Braungart, R.G. (1986). Moderate-extreme and left-right sources of
youth politics: A typology. Journal of Political and Military
Sociology, 14, 199-213.
Catellini, P. (1995). Political Psychology. In Semin & Fiedler,
Applied Social Psychology, pp. 282-311. New Jersey:
Lawrence Erlbaum Associates.
Rosen, B., & Salling, R. (1971). Political participation as a function
of internal-external locus of control. Psychological Reports,
29,880-882.
Rosenberg, S. (2002). Reconstructing Political psychology: Current
obstacles and new direction. In K.R. Monroe (Ed.), Political
Psychology. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates.
Deutsch, M, & Kinnvall, C. (2002). What is Political Psychology? In
K.R. Monroe (Ed.), Political Psychology. New Jersey:
Lawrence Erlbaum Associates.
Searing, D., Schwartz, J.J., & Lind, A.E. (1973). The structuring
principle: Political socialization and belief systems.
American Political Science Review, 67, 425-442.
Eysenck, H.J. (1954). The Psychology of Politics. New York:
Frederick A. Praeger, Inc.
Sears, D.O. (1987). Political Psychology. Annual Review of
Psychology, 38, 229-255.
Feder, D. (2000). ‘Negative‘ Ads often more good than bad. Human
Events, 56,3,10-13.
Stone, L.A. (1998). Notes toward a definition of politics. ATS
Publication: Ankara.
Glad, B. (1973). Contributions of Psychobiography. In J.N. Knutson
(Ed.), Handbook of Political Psychology (pp. 296-322) San
Fransisco: Jossey-Bass.
Thomas, L.E. (1971). Family correlates of student political activism.
Developmental Psychology, 4 (2), 206-214.
Goodwin, B.S. (1998). Campaign stratagems. Campaigns &
Elections, 19,8,44-46.
Ward, D. (2002). Political Psychology: Origins and Development. In
K.R. Monroe (Ed.), Political Psychology. New Jersey:
Lawrence Erlbaum Associates.
30
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
POST-MODERNL‹K, K‹ML‹K
S‹YASET‹ ve S‹YASET
PS‹KOLOJ‹S‹ ÜZER‹NDEK‹
D‹⁄ER S‹YAS‹ ETK‹LER*
gruplar›n siyasi ve entellektüel olarak ay›rt edilmelerini sa¤layan, ayr› dersleri, okumalar›, profesörleri, ö¤rencileri, dan›flmanlar›, yurtlar› ve
merkezleri bulunmaktad›r. Bu durum, kimlik siyaseti kavram›yla aç›klanmaktad›r ve evrensel,
nesnel gerçekleri yads›yan post-modernli¤in bir
alt dal›d›r.
Uzm. Psk. Özlem D. Gümüfl
Siyaset Psikolojisi ve Kültür Savafllar›
Geleneksel olarak, sosyal bilimcilere iyi bir
araflt›rman›n yaln›zca özenle yap›lmas› de¤il, çal›flman›n deseni, uygulan›fl› ve rapor ediliflinin de
nesnel olmas› gerekti¤i ö¤retilir. ‹nsanlar›n ço¤u,
araflt›rmac›lar›n, çal›flmalar›nda hoflland›klar› ve
hofllanmad›klar› fleyleri, ba¤l› olduklar› de¤er yarg›lar›n› ve ideolojilerini bir kenara b›rakmalar›n›n
ütopik oldu¤unu bilir. Ancak, yine de onlardan
önyarg›lar›n› olabildi¤ince azaltacak tedbirler almalar› beklenir.
Son y›llarda, post-modernlik ad› alt›nda insanlar, bir tak›m mutlak ‘gerçek’leri ele alan bilimlerde bile nesnel ‘gerçek’lerin olamayaca¤›na
inand›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Bunun yerine bütün ‘gerçek’lerin, tarihi, kültürel ve co¤rafi koflullar ile cinsiyet, s›n›f, etnik kimlik gibi demografik özelliklerin etkisiyle yap›land›r›ld›¤› savunulmaktad›r. Bu görüflü yans›tan en önemli iflaret de
kullan›ld›¤› her yerde ‘gerçek’ kelimesinin t›rnak
içine al›nmas›d›r.
Bütün demografik gruplar›n, yaln›zca kendi
üyeleri taraf›ndan anlafl›lan ‘gerçek’leri oldu¤una
inan›l›r. Daha önceki y›llarda oluflturulmufl ›rkç›
ve cinsiyetçi varsay›mlara bak›l›rsa, bu gerçekler
de¤iflik grup üyelerinin birbiriyle uyumsuz olan
ö¤renme, düflünme ve davran›fl flekilleridir. Bu
*Suedfeld, P. (2002). Postmodernism, Identity Politics, and other
Political Influences in Political Psychology. K.R. Monroe (Ed.),
Political Psychologyi (pp. 315-328). New Jersey: Lawrence
Erlbaum Associates, Publishers.
Post-modernli¤i ve kimlik siyasetini benimseyenler, geleneksel bilim nesnelli¤inin taraftarlar›n› ideallerine ulaflamamakla elefltirirken, ayn› zamanda do¤as› gere¤i nesnelli¤e ulafl›lamayaca¤›n› ve bunun ahlaki olarak yanl›fl oldu¤unu savunurlar. Onlara göre, bilimin ve ö¤retmenin öncelikli amac›, toplumu belirli gruplar›n yarar›na yeniden flekillendirmek olmal› ve bu amac› engelleyen araflt›rmalar yap›lmamal›, yap›ld›ysa yay›nlanmamal› ve kesinlikle ö¤retilmemelidir.
Post modernlik, kimlik siyaseti ve yap›salc›l›¤›n ortaya ç›kmas›, bilim çevrelerinde, birçok üniversitenin ayn› zamanda birer dini kurum oldu¤u
dönemlerden beri görmedikleri bir ortam›n oluflmas›na neden olmufltur. Bir kiflinin mant›¤›ndan
çok duygular›na seslenen, karakteri öldüren, karfl›tlar›n› fleytanlaflt›ran ve iflbirli¤i sonucunda da
suçluluk hissedilmesine yol açan eski ve yeni kuramlar aras›ndaki çarp›flma mecazi olarak ‘kültür
savafllar›’ denebilecek, düflmanca bir seviyeye
yükselmifltir.
Psikoloji ve Siyaset Psikolojisinin
Konumlar›
Bütüne bak›l›rsa, psikoloji, di¤er befleri ve
sosyal bilimler içerisinde post modern e¤ilimlerden etkilenebilecek en son bilim dal›d›r. Bu, psikolojinin biyolojik bilimlere daha yak›n bir bilim
olmas›ndan kaynaklanmaktad›r; örne¤in, beyazorta s›n›f-erke¤in bilgi gücüne dayal›, kültürce
kabul edilmifl olan beynin ifllevlerini tart›flmak art›k neredeyse mümkün de¤ildir.
31
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Disiplinin daha yumuflak bir dal› olan sosyal
psikoloji ve iliflkili alt dallar›, daha fazla etkiye
aç›kt›r. Sosyal psikolojiyi gerileten kriz (1960 ve
70’lerde yaflanm›fl olan), sosyal psikoloji kuramlar›n›n ve verilerinin bilimsel geçerlili¤ine olan
güveni sarsm›flt›r. Sonuç olarak, sosyal psikolojinin evrensel bir bilim de¤il de tarihsel bir disiplin
oldu¤unu savunan ve daha sonra Gergen taraf›ndan sürdürülen, Harré ve Secord’in görüflleri post
modernli¤e karfl› olumlu bir tepki niteli¤indedir.
Bu tart›flma, bilimsel soru ve yan›tlar›n kiflilik, deneyim ve araflt›rmac›n›n tutumlar›ndan etkilendi¤i gerçe¤ini benimsememizi kolaylaflt›rmaktad›r.
Ayr›ca, kültürel ve zamana iliflkin etmenlerin de
sosyal ve/veya siyaset psikolojisinin önemli ba¤›ms›z ve arac› de¤iflkenleri oldu¤unu daha iyi
benimsememize olumlu bir katk›da bulunmaktad›r. Ancak, bu de¤iflkenlere özen göstermek, onlar›n etkilerinin disiplinin bilimsel temellerini geçersizlefltirece¤ine inanmak anlam›na gelmemektedir.
Az say›daki araflt›rma aç›kça siyasi etkiler tafl›maktad›r. Kendilerine ‘elefltirel psikolog’ etiketi takanlar ve bu s›fat› daha çok ‘Amerikan toplumunun elefltiricisi’ ve genel olarak’ Bat› gelene¤ini elefltiren’ ile eflde¤er tutan di¤erleri, yaln›zca
çal›fl›p ö¤retmekle kalmay›p, daha radikal bir flekilde bu toplumlar›n de¤iflen yönlerine odaklanmak için mutlaka psikolojiden yararlanmaktad›rlar. Daha sinsice olan›, gizli siyasi önyarg›lar,
hem araflt›rmac›lar› hem de editör ve elefltirmen
gibi alanda söz sahibi olanlar› etkisi alt›na almaktad›r. Say›sal olarak a¤›rl›k, flimdilerde Amerikan
siyasetinde tan›mland›¤› gibi liberal taraftad›r.
Post modernli¤in, kimlik siyasetinin ve siyasi
araflt›rma savunucular›n›n ço¤u, Kuzey Amerikal›, befleri ve sosyal bilimin birçok araflt›rmac›s› gibi siyasi olarak merkezin solunda yer almaktad›r.
Siyaset psikolojisi, büyük ölçüde, sosyal psikoloji ve kiflilik çal›flmalar›n›n bir alt dal›d›r. Ayn› zamanda, bu disiplin, siyaset bilimi (özellikle
uluslar aras› iliflkiler, siyasi liderlik ve kamuoyunun alt dallar›), tarih ve sosyolojiden türemifltir.
Kökleri befleri ve sosyal bilimlerin ‘esnek’ alanlar›na dayanmaktad›r. Bu yüzden, nispeten daha önce bahsedilen ideolojik bask›lar›n etkisi alt›na girebilir. Post modern etkilerle oluflan bozulmalar,
siyaset psikolojisinin çok gerçekçi baz› bilimsel
baflar›lar›n›n de¤erlerinde azalmalara sebep olmaktad›r. Bu alan, ayr›ca, içlerinde, lider ve hayranlar›n›n kiflilik özellikleri, siyasi tutum ve de¤erler, konuflma sanat›, siyasi süreçlerdeki kültürel farkl›l›k ve benzerlikler gibi konular›n bulundu¤u birçok alandaki bilgi birikimine katk›da bulunmaktad›r.
‹lginç Konularda Sorular ve Yan›tlar
Bu bölümde, siyaset psikolojisi içerisinde yer
alan yap›salc›l›k, kimlik siyaseti ve siyasi önyarg›lar›n, araflt›rma, kuram ve söylemi nas›l etkiledi¤ini gösteren 5 konu tart›fl›lacakt›r. Baz› konulardaki tart›flmalar (otoriteryanl›k/biliflsel tarzlar
ve karmafl›k karar alma), yeni bulufl ve geliflmelere daha fazla olanak sa¤lam›flt›r. Di¤er durumlarda (örne¤in, seçmen davran›fl› ve uzaktan de¤erlendirme), alanlar geliflmekte ancak siyasi temelli
anlaflmazl›klar›n kendilerinde hiçbir ilerleme olmamaktad›r. Cinsiyet ayr›mc›l›¤› kuramlar› ve
modern ›rkç›l›k gibi konularda ise, o dönemin ruhuna çok uygun hakim bir görüfl bulunmakta ve
ders kitaplar›nda bile bunun elefltirilerine çok az
rastlanmaktad›r. Gemi, hemen yan›ndaki elefltiri
buzda¤lar›n›n fark›nda olmaks›z›n, sessiz ve huzur içinde ilerlemektedir.
Sa¤, Sol ve Otoriteryanizm
Soru: Siyasal düzlemin sa¤›nda yer alanlar, di¤erlerinden farkl› m› düflünmektedirler yoksa faflist olmalar› m› daha olas›d›r?
32
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Soruyla ilgili araflt›rman›n en bafl›nda, Adorno, Frenkel/Brunswik, Levinson ve Sanford’un,
ortaya att›klar› otoriteryan kiflilik kavram›n›, afl›r›
sa¤-kanat siyasi ideolojisiyle eflde¤er tuttuklar›
fark edilmifltir. Oysa, otoriteryan düflünme tarz›n›n (kabul edilen otoritelerin koydu¤u kurallara
s›k› s›k›ya ba¤l›l›k, kapal› fikirlilik, üstlere boyun
e¤me, alttakilere hükmetme, grubun d›fl›ndakilere
karfl› önyarg› besleme gibi) afl›r› solda da bulundu¤u yönünde uzun süredir devam eden bir tart›flma vard›r. Söz konusu özellikleri yaln›zca muhafazakarlara atfedenler, afl›r› sa¤ (Hitler ve Mussolini yandafllar›) ve afl›r› solun (Stalin ve Mao yandafllar›) gerçekte baz› biliflsel özellikleri paylaflt›klar›n› aç›klamak için, ‘sa¤-kanat’ ve ‘otoriteryan’ kavramlar›n› tekrar tan›mlama ihtiyac› hissetmifllerdir.
Bu bitmek bilmeyen tart›flma geride b›rak›l›rsa, baz› kuramc›lar, insanlar›n ne düflündüklerinden ziyade nas›l düflündüklerine bakmak için, biliflsel tarz ve içeri¤i birbirinden ay›rmaya çal›flm›fllard›r. Bilmeye ve kendini ifade etmeye ihtiyaç duymak, belirsizli¤e karfl› hoflgörülü olmak,
biliflsel karmafl›kl›k ve aç›k görüfllülük gibi konularda yap›lan araflt›rmalar, yap›-içerik aras›ndaki
ayr›m›n anlafl›lmas›nda önemli katk› sa¤lam›fllard›r. Öyle görünmektedir ki, ideolojik boyutlarda
biliflsel tarz farkl›l›klar› bulunsa da bunlar, temelde yatan de¤er ve siyasi güç gibi arac› de¤iflkenlerin yo¤un etkisi alt›ndad›r. Di¤er her fley eflit tutulursa, afl›r› sa¤ ve sol-kanat taraftarlar› rahatl›kla kapal›-görüfllülük olarak özetlenebilecek benzer bir özellik göstermektedirler.
Otoriteryan kiflili¤in, Adorno ve arkadafllar›
taraf›ndan yap›lan orijinal tan›m›, de¤erlendirmesi, aç›klamas› ve amac› için-faflizme meyilli kiflilik özelliklerini bilimsel olarak aç›klama giriflimidemek ve bu çal›flmay› genellefltirmemenin iyi
olaca¤›n› söylemek flu an için yeterli olacakt›r.
Otoriteryan kiflilik kuram ve araflt›rma yöntemleri eskidi¤inden, böylesi bir s›n›rlama güvenlidir.
Gelecekteki kuram ve araflt›rmalar, Adorno ve arkadafllar›n›n çal›flmalar›ndan ç›kar›lm›fl yarars›z
tart›flmalardan uzak durmal› ve günümüzdeki
çevrecilik, kürtaj, hayvan haklar› gibi konulardaki tutumlar› içeren siyasi (veya de¤il) ideolojilerin, kiflilik ve bilifl ile iliflkilerine odaklanmal›d›r.
Geleneksele Karfl› Modern ‘-izmler’
Soru: Birleflik Devletler’de yaflayan beyaz erkek vatandafllar›n, beyaz-olmayan etnik gruplara
ve kad›nlara karfl› (bu gruplar hakk›nda ne düflündükleri ve hissettikleri iddialar›na bak›lmaks›z›n)
güçlü bir önyarg›ya sahip olduklar› söylenebilir
mi?
Amerikal› sosyal psikologlar, 1930’lara kadar
geri giderek, az›nl›ktaki etnik gruplara karfl› gösterilen popüler tutumlar› sistematik olarak izlemeye alm›fllard›r. Konuyla ilgili ilk araflt›rmalar
daha çok göçmen etnik gruplar (ço¤u Avrupal›)
ve Amerikal› zenciler üzerine yo¤unlaflm›fl, araflt›rmalar›n oda¤› sonradan Latin Amerika ve Asya’dan göçlerin artmas› ve kad›n hareketlerinin
yükselmesiyle biraz daha genifllemifltir. Takip
eden araflt›rmalar ise, olumsuz kal›p yarg›larda
azalma, sosyal ayr›mc›l›¤› daha az tercih etme ve
sivil haklar, eflit ifl ve e¤itim imkan› gibi f›rsatlar›
daha fazla kabullenme e¤ilimi gözlemlemifllerdir.
Yaflan›lan ›rksal çat›flmalara getirilen aç›klamalardan biri, zencilere karfl› beyazlar›n hissetti¤i
düflmanl›¤›n, asl›nda beyazlar›n kendilerini -sosyal psikologlar taraf›ndan çok çal›fl›lan bir konu
olan- grup-içi dayan›flma yöntemini kullanarak
tan›mlamalar›ndan kaynakland›¤›n› söylemektedir. Bunun tam tersinin de do¤ru olabilece¤i tahmin edilmektedir, çünkü grup-içi dayan›flma evrensel bir e¤ilimdir. Baz› siyaset psikologlar›, bu
e¤ilimin, kad›na ve az›nl›klara karfl› duyulan al33
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
çalt›c› hislerin gerçekte eskisi kadar güçlü oldu¤unu yans›tt›¤›n› iddia etmektedirler. Onlara göre, günümüzde bu tür e¤ilimler, birtak›m tarihi
olumsuzluklar›n üstesinden gelme ve gerçek eflitli¤e ulaflma politikalar›na karfl› kamuflaj olarak
kullan›lan geleneksel Amerikan de¤erleri ile daha
iyi gizlenmekte ve daha kurnazca ifade edilmektedir. Sembolik ve modern ›rkç›l›k ile cinsiyet ayr›mc›l›¤› art›k daha ustaca yöntemlerle ölçülmelidir. Örne¤in, deneklerin kendi ›rkç› ve cinsiyetayr›mc› önyarg›lar›n› do¤rudan daha iyi ifade ettikleri saptanm›flt›r. Buradan yola ç›k›larak yasal
›rk tercihleri yerine tutumlar ölçülmelidir. Bu görüflü elefltirenler, yeni yöntemlerin kaç›n›lmaz
olarak prensiplerine ba¤l› muhafazakarl›k ile geleneksel, eski moda önyarg›y› birbirine kar›flt›raca¤›n› belirtmektedirler. Bu kifliler, ›rkç›l›k ve
cinsiyet ayr›mc›l›¤›n›n etkilerini yads›mamakta
ancak, bu tutumlarda yenilikler olup olmad›¤›n›
ve e¤er olduysa bunlar›n sembolik (-izm) modeller taraf›ndan iyice tan›mlan›p tan›mlanmad›¤› ve
ölçülüp ölçülmedi¤ini sorgulamaktad›rlar.
Yazara göre, sembolik modeller kavramsal ve
yöntemsel olarak kafa kar›flt›r›c›d›r ve araflt›rmac›lar bazen karmafl›k ve deneysel olarak test edilemez ak›l yürütme yöntemleriyle kendilerini destekleyici kan›t ‘bul’ maya çal›flmaktad›rlar. Bu
durum, sembolik ›rkç›l›k ve cinsiyet ayr›m›n›n
yok oldu¤unu de¤il, henüz gerçekliklerinin ve
önemlerinin inand›r›c› bir flekilde yap›land›r›lmad›¤›n› gösterir.
Seçmenlerin (Yanl›fl) Davran›fllar›
Soru: Demokrasiyle yönetilen vatandafllar, siyasi konular hakk›nda net görüflleri olamayacak
ve bu yüzden kendi seçimleri hakk›nda ak›lc› davranamayacak kadar bilgisiz, kay›ts›z ve kar›fl›k
kafal› m›d›r?
Siyaset bilimcileri ve siyaset psikologlar› uzun
zamandan beri vatandafllar›n siyasi partiler, parti
programlar›, adaylar, politikalar ve ideolojiler
hakk›ndaki düflünce ve tutumlar›n› ölçmekle u¤raflm›fllard›r. Bununla ilgili konular aras›nda, seçmen kat›l›m› (oy kullan›p kullanmama karar› en
az ‘kime oy verilecek?’ karar› kadar önemlidir),
de¤iflik politikalar karfl›s›nda kiflilerin lehte ya da
aleyhte durufllar›, parti programlar›ndaki maddeler ve seçimle ilgili seçenekler yer almaktad›r. Bu
konular oldukça genifl bak›fl aç›lar›yla incelenmifltir. ‹ncelemeler sonucunda, seçmenlerin yeteneksiz ve/ veya isteksiz olduklar›, uygun biliflsel
siyasi haritalara sahip olmad›klar› ve seçim tercihlerinde aday›n görünüflü ve sözel becerisi, reklam, biliflsel ve duygusal bir tak›m kestirme bilgiler gibi bir dizi ilgisiz etmenleri hesaba katt›klar›
sonucuna var›lm›flt›r. Bu görüflün muhalifleri, sonuçlar›n üzerine infla edildi¤i ölçümlerin yetersiz
oldu¤unu öne sürmektedirler. Örne¤in, çeflitli
parti ve adaylar›n durufllar› halka soruldu¤unda,
genel parti ideolojileri hakk›nda sorulan sorulardan edinilenden daha fazla bilgi edinilir. D›fl politika alternatifleri aras›ndan seçim yaparken, vatandafllar hem yayg›n siyasi de¤erleri hem de duruma özgü bilgileri hesaba katmaktad›rlar. Bir siyasi duruflun, gözlemcilere ak›lc› gelmemesi
mümkün olabilir, çünkü kat›l›mc›lar, anketi yapan kimselere seçimlerini temellendirdikleri sebepleri ne aç›klayabilmekte ne de aç›klamak istemektedirler.
Baz› sosyal psikologlar›n di¤er vatandafllara
elefltirel yaklafl›mlar›, ortalama bir seçmenin ortalama bir sosyal bilimciden sözel olarak daha az
yetenekli oldu¤unu ve bu yüzden siyasi düflüncelerini onlar kadar net ifade edemeyebilecekleri
gerçe¤ini yans›tabilir. Bu durum, genel olarak
Birleflik Devletler’deki seçmenlerin sosyal bilimcilere göre daha tutucu oldu¤u ve bu sebeple sos-
34
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yal bilimcilerin onay›n› alamad›klar› gerçe¤inden
etkileniyor da olabilir. Her durumda, daha dikkatli ve duyarl› soruflturma yöntemleri, bireysel tutum sistemleri aras›ndaki aç›klay›c› ba¤lar ve en
baflta gelen ideolojiler, ‘s›radan’ bir seçmen davran›fl›n› aç›klayabilir.
Uzaktan Lider De¤erlendirmesi
Soru: Siyasi liderlerin davran›fllar›n›, aç›kça
eriflilebilir yaz› ve söylemlerini analiz ederek anlamak mümkün müdür? E¤er mümkünse, nas›l bir
analiz yapmak gerekir?
Baflkanl›k seçimleri s›ras›nda Senatör Goldwater hakk›ndaki ünlü psikiyatristlerin yapt›klar›
tarama ve Kanadal› siyasetçi Lucien Bouchard’›n
ayn› derecede küstahça ‘uzaktan kumandal›’ psikiyatrik teflhisiyle, uzaktan lider de¤erlendirmesi’
siyasi amaçlar için kötüye kullan›lan bir yöntem
olagelmifltir. Böyle yöntemleri kullananlar gere¤ince bir dersi hak etmifllerdir. Bahsedilen iki örnek gibi rezil örnekler bir yana, birçok araflt›rman›n analizi aç›kça siyasi önyarg›y› yans›tmaktad›r.
Psiko-tarihçiler ve di¤er nitelikli araflt›rmac›lar,
kendi varsay›mlar›n› sistematik olmayan bir flekilde desteklemek için ilgilendikleri liderin önceki yaflam›, seçilmifl baz› olay ve malzemelere iliflkin en az bilinen gerçekler üzerinden sonuç ç›karmaktad›rlar. Bu yolla, hayran olduklar› lideri
yüceltirken , hofllanmad›klar› liderlere iftira atmak için gereksiz yere tekrarlanan ak›l yürütmeler kullanmaktad›rlar. Bu alandaki çal›flmalar
için, araflt›rmac›n›n kendi siyasi görüflü oldukça
çarp›c› bir ‘kar›flt›r›c› de¤iflken’ niteli¤indedir.
Ancak, uzaktan de¤erlendirme yöntemi daha
az düflmanca amaçlar için de kullan›lmaktad›r. Lider çal›flmalar› konusal içerik analizleri gibi araflt›rma yöntemleri ile de içli d›fll› olmufltur. Bu gibi çal›flmalar liderli¤in görünmeyen taraflar›n› ayd›nl›¤a kavuflturmufl ve bir dereceye kadar bir li-
derin belli koflullar alt›nda nas›l davranabilece¤inin tahmin edilmesini sa¤lam›flt›r. Bu tekniklerle
birlikte niteliksel ve di¤er öznel yaklafl›mlar, e¤er
kriterlerini ve yöntemlerini iyi bir flekilde aç›klarlarsa yeni bak›fl aç›lar› sunabilir, daha ileri düzeyde çal›flmalar vaat edebilir ve literatüre daha büyük etki ve öneme sahip çal›flmalar kazand›rabilirler.
Biliflsel Uyan›kl›k ve Karmafl›kl›k
Soru: Karmafl›k düflünme basit düflünmeden
daha baflar›l› ve/veya ahlaki aç›dan daha kabul
edilebilir çözümler sunabilir mi?
Akademisyenler aras›nda, k›sa yollar› içermeyen yarg› ve karar alman›n lehinde göze çarpan
bir yanl›l›k vard›r. ‹yi yarg›, genifl bilgi aray›fl›,
mant›¤›n olas›l›k ve kurallar›n› anlama, alternatif
seçenekleri, esnekli¤i, aç›k fikirlili¤i, di¤er görüflleri anlayabilme ve hoflgörülü olma, uyma davran›fl›na ve bask›lara direnme gibi kriterlere ba¤l›
karmafl›k bir bilgi ifllemenin ürünü olarak düflünülmektedir. Siyasi karar almalar›n ço¤u, özellikle stres an›ndakiler, bu kriterlere uymazlar. Oysa,
siyasi kararlar›n ço¤u stres alt›nda al›nmakta ve
bunun sonucu olarak siyasiler ve idareciler sosyal
bilimciler taraf›ndan sert bir flekilde elefltirilmektedir.
Çal›flmalar tutarl› bir flekilde, k›sa yolu çok
kullanan basit stratejilerin, birçok sorunun, hatta
karmafl›k olanlar›n çözümleri için bile oldukça
uygun oldu¤unu göstermektedir. Bu durum, afl›r›
karmafl›kl›k an›nda ço¤u biliflsel mekanizmada
hata yapma olas›l›¤›n›n artmas›yla iliflkilendirilebilir. Karmafl›k çözümler, sorunun öneminden ba¤›ms›z olarak, zaman, enerji, dikkat yo¤unlaflmas› ve kaynaklar aç›s›ndan zarara neden olabilir.
Yaln›zca yüksek düzeydeki karmafl›kl›k her zaman etkili bir strateji de¤ildir, bu bazen de ahlaki
yönden daha az geçerli olabilir: baz› konularla il35
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
gilenirken sergilenen esneklik ve orta yolda buluflma çabas› daha yüksekte ideallere ba¤l›l›kta
bir bozulma anlam›na gelebilir.
Pek çok araflt›rma-özel durumlar ve istisnalar
olmakla birlikte- liberallerin muhafazakarlardan
daha karmafl›k düflünme e¤iliminde olduklar›n›
göstermektedir. Sosyal bilimlerdeki önde gelen
görüfller dikkate al›nd›¤›nda, siyaset psikolojisi
ile ilgili kiflilerden karmafl›k düflünceye hem de¤er vermesi hem de bu düflünce biçimini uygulamas› beklenir. Muhafazakar araflt›rmac›lar›n karmafl›k biliflin yayg›n istenirlili¤i hakk›nda daha
ayr›nt›l› görüfllere sahip olup olmad›klar›n› ve bilim insanlar›n›n yazd›klar›nda karmafl›kl›k anlam›nda farkl›l›k bulunup bulunmad›¤›n› test etmek
oldukça ilginç olacakt›r. Bu k›flk›rt›c› düflünceler
bir yana, bu makalenin yazar›na göre, gelecekteki
araflt›rmalar›n en iyi flekilde devam edebilmesi,
hangi koflullar alt›nda hangi stratejilerin en iyi oldu¤unun ve bu flartlar alt›nda araflt›rmac›lar›n bu
en iyi stratejileri seçme ve kullanma olas›l›¤›n› etkileyen biliflsel özelliklerin saptanmas› ve test
edilmesiyle mümkün olacakt›r.
Baz› Olas› Çözümler
Soru: Araflt›rma ve kuramlar›m›zdaki siyasi
yanl›l›¤›n rolünü nas›l devre d›fl› b›rakabiliriz?
Geleneksel bir yan›t olarak kendi önyarg›lar›m›z›n fark›nda olmaya ve bilinçli bir çabayla etkilerini en aza indirgemeye çal›fl›lmal›y›z diyebiliriz. Bu çabalar, politika hakk›nda sorulan sorularda gerçekleri tavsiyelerden ayr›flt›rmak veya kutuplar›n tersine çevrildi¤i iyi düflünülmüfl deneyler yapmak gibi düzeltici tekniklerin uygulanmas›yla gelifltirilebilir: Örne¤in, Tetlock’un ‘sembolik Marksizm’ çal›flmas› bunlar› uygulamaktad›r.
Ancak, bu taktiklerin inand›r›c› olarak yanl›l›¤›
ortadan kald›rmas›n›n mümkün olmad›¤› bilindi¤ine göre, yeni seçenekler üzerinde durmakta yarar vard›r:
Genellefltirilmifl tolerans: Nesnel ve ‘elefltirel’
araflt›rma, evrensel ve ba¤lamsal bilim, niceliksel
ve niteliksel yöntemlerle ilgili alternatif bir yönelim, bütün bu felsefe ve stratejileri birbirine paralel yürütmek belli bir dereceye kadar Uluslar aras› Siyaset Psikoloji Toplulu¤u ve bu toplulu¤un
dergisi Siyaset Psikolojisi’nin güncel politikas›
olmufltur. Sunum ve yay›nlar bütün bu noktalarda, görünüfl olarak uygun kriterleri karfl›l›yorsa
dergi ve topluluk taraf›ndan kabul edilmektedir.
Bu arada bahsedilen bu kriterler ‘de¤er’e dayal›d›r, ancak ‘de¤er’ çal›flman›n do¤as›na ba¤l› olarak her yeni çal›flma için yeniden tan›mlan›r. Bu
yüzden, derginin okuyucular› genifl çapl› matematiksel analizlerden, kiflisel görüfllere ve belli bir
kiflinin yarg›sal de¤erlendirmelerine kadar çok
genifl bir aral›ktaki konular› içeren yaz›larla karfl›lafl›rlar.
Karfl›l›kl› elefltiri: Baflka bir strateji, di¤erlerinin çal›flmalar›n› daha elefltirel bir flekilde de¤erlendirmeyi çekici hale getirmektedir. Taraflara
kendi görüfllerini sunmalar› ve di¤erleriyle k›yaslayarak kendi hatalar›n› bulmalar› için f›rsat vererek, de¤iflik durufllar› yans›tan ‘odak yaz›’lar yazd›rmak ilginç olur. Örne¤in, Tetlock’un ‘siyasileflmifl psikoloji’ hakk›ndaki makalesi, hedef kitle
ve onun savunucular›n›n görüfllerini birlikte ele
alan bir yaklafl›mla yaz›lm›flt›r. Aralar›nda çekiflenler ‘anlaflmamakta anlaflsalar’da (Tetlock’un
beyazlara cevab›nda bafll›k olarak kulland›¤› gibi)
her iki taraftan da a盤a vurulan tart›flmalar üçüncü flah›slar için bilgilendirici olabilir. ‹deal olan›,
belli bir düflünce ekolünü savunanlar›n eksik taraflar› kadar güçlü taraflar›na da aç›kça yer verilebilmektir; ancak bu, birço¤umuzun bir araya getirebilece¤inden çok daha fazla bir nesnellik gerektirir.
Birleflme, ayr›lma ve bütünlefltirilmifl araflt›r ma: Üniversite yönetimleri ve fonlar taraf›ndan
36
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yayg›nlaflt›r›lan çok disiplinli, disiplinler aras› ve
disiplinler ötesi araflt›rmalar›n giderek artan cazibesiyle birlikte, bu tür araflt›rmalar› siyaset psikolojisine de uygulamak isabetli olabilir. Her fleyin
ötesinde, tan›m olarak siyaset psikolojisi çok disiplinli bir bilim dal›d›r. Çeflitli, hatta çeliflen felsefe ve metodolojilere ba¤l› olan araflt›rmac›lar
belli bir konu, soru, varsay›m veya sorun hakk›nda beraber ya da ayn› anda araflt›rma yapabilir ve
bütün olarak bak›ld›¤›nda, her birinin yaklafl›m›n›n çal›flmay› zenginlefltirdi¤i ve geçerli hale getirdi¤i görülebilir. Tatmin edici ve uzlafl›labilir bir
senteze ulaflmak gerekmez, ancak böyle çal›flmalar için ‘tez, antitez ve sentez’ bir örnek ‘yap›’
kullan›labilir: sonuç olarak iflbirli¤ine girenlerin
aras›nda anlaflmazl›k da ç›kabilir. En az›ndan, onlar ve izleyicileri, iliflkisi olan etmenlerin daha
kapsaml› bir haritas›n› ve ayr›ca soru sorma ve
yan›tlaman›n birçok çeflidini ö¤renebilir.
Sonuç
Önceki k›s›mlarda, araflt›rmac›lar›n siyasi görüfllerinden etkilenen ilginç sorunlar ve bu etkilerin nas›l yap›c› bir hale dönüflebilece¤inden söz
edilmifltir. Post-modernli¤in ve kimlik siyasetinin
güçlü bask›lar›, araflt›rmalar› yönetmekte, siyasi
amaçlara hizmet etmenin çekicili¤ini artt›rmaktad›r. Araflt›rmac›lar, ‘gerçek’ aray›fl›n› kendi sosyal-politik gündemlerinin arkas›nda tutarlarsa, siyaset psikolojisi bilimsel olarak ifle yaramaz bir
propaganda çal›flmas› haline gelir. Üzücü olan flu
ki, bu e¤ilime direnemeyen hatta direnmek istemeyen durum ve hareketler vard›r. Belki de, bilgimizin temelindeki ve inand›r›c›l›¤›m›zdaki
afl›nmay› giderek daha fazla fark etmek, ikinci bir
bak›fl aç›s› olarak post modernli¤in e¤ilimlerini
düflüncesizce takip edenleri bir nebze olsun uyaracakt›r.
37
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
S‹YASAL DÜfiÜNMEYE
NÖROB‹L‹fiSEL YAKLAfiIM
Uzm. Psk. Özgür Güldü*
Platon ve Aristo’dan beri bilim adamlar›, insan
zihninin siyasal do¤as›na iliflkin birçok soru sormaktad›rlar. Bu sorulardan biri, siyasal düflünmenin bisiklete binmeye benzeyip benzemedi¤idir.
Kuflkusuz, oy verme ve pedal çevirme birbirinden
çok farkl› davran›fllard›r. Oysa, her ikisi de al›flkanl›klar ba¤lam›nda, ortak zihinsel kaslar dizisinin kas›lmas›na ba¤l›d›r (Liberman ve Schreiber,
2003). Siyasal düflünme ve bisiklete binme eylemlerinin sürekli davran›fllar›n üç özelli¤i aç›s›ndan birbirine benzedi¤i ileri sürülmektedir:
1- Her ikisi de davran›flsal tekrar sonucu al›flkanl›k halini alm›flt›r ve otomatik olarak gerçekleflmektedir.
2- Bir kez yap›ld›klar›nda, bu davran›fllar›
aç›klamak zordur. Bisiklete binmenin temelinde
bulunan koordineli hareketlere bilinçli olarak
ulaflmak ve betimlemek güçken, ayn› flekilde oy
konusunda karar vermek için gereken bilgilere de
bilinçli bir denetimle çok az ulafl›labilir.
3- Al›flkanl›k halini alm›fl davran›fllar› destekleyen mekanizmalara eksik bir içebak›flla ulafl›r›z.
Bu nedenle, onlar›n harekete geçirici ve yol gösterici olarak otomatik bir flekilde ifade edilmesini
sa¤layan güçleri gözden kaç›rabiliriz. Bisiklete
binme tarz›m›z› -lastik büyüklü¤ü ve lasti¤in havas›, gidonun durumu, hava ve arazi- gibi pek çok
etmen belirler, ancak bisikleti bilinçsiz olarak, bu
etmenlerin fark›na varmadan kullan›r›z (Liberman ve Schreiber, 2003). Benzer flekilde, siyasal
düflünme durumunda -ve genel olarak düflüncelerin, tercihlerin ve tutumlar›n aç›klanmas›nda- in*Ankara Üniversitesi DTCF Sosyal Psikoloji Doktora Program›
sanlar, ço¤u kez sahip olduklar› karar verme süreçlerindeki küçük bir iç görünün nas›l gerçekleflti¤inin fark›nda de¤illerdir.
Bahsedilen üç özellikten de anlafl›labilece¤i
gibi, insanlar›n davran›fllar› bilinçli olarak fark›nda olmad›klar› etmenler taraf›ndan kontrol edilebilmektedir (Gazzaniga, 1995; Nisbett ve Wilson,
1977; Akt., Liberman ve Schreiber, 2003). Davran›fl ço¤u kez otomatik mekanizmalar taraf›ndan
belirlenmekte ve zihinsel süreçlere iliflkin kar›flt›r›c› birçok de¤iflkenden kolayca etkilenmektedir
(Bem, 1967; Wilson ve Brekke, 1994; Akt.,
Liberman ve Schreiber, 2003).
Siyasal Düflünmenin ‹ki fiekli ve
Biliflsel Al›flkanl›k
Oy kullanma do¤rultusundaki siyasal tutumlar› de¤erlendirmek, demokratik toplumlar için
önemlidir. Bu nedenle, siyasetçiler, eylemciler ve
medya, kamuoyu yoklamalar›yla insanlar›n iradesini ö¤renmeye çal›flmaktad›r (Liberman ve
Schreiber, 2003, Schreiber, 2000; Lavine, 2001).
Lavine’e (2001) göre kamuoyu araflt›rmac›lar›,
halk›n siyasi bir ankete verdikleri yan›tlar›n nas›l
olufltu¤unu inceleyerek, siyasal tutumlar›n do¤as›ndaki ve iflleyiflindeki kuramsal içgörülere ulaflmaktad›r. Schreiber’a (2000) ve Liberman ve
Schreiber’a (2003) göre de, oy kullanma örüntüsü
ve ankete verilen yan›tlar halk›n gerçek inançlar›n›, isteklerini ve amaçlar›n› yans›tmaktad›r.
Converse (1964), insanlar›n ço¤unlukla siyasal tutumlara sahip olmad›klar›n› ve bir anketi
yan›tland›r›rken zihinlerinde yaz› tura atarak
görüfl ürettiklerini ileri sürmektedir. Converse, bireylerin farkl› zamanlardaki anket tepkilerinde flafl›rt›c› bir flekilde çok az tutarl›l›k oldu¤unu söylemektedir (Akt., Liberman ve Schreiber, 2003).
Ayn› bireylerin zamanla de¤iflen yan›tlar›, ideolojik bir tutars›zl›¤›n varl›¤›n› ortaya koymakta
38
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
(Schreiber, 2000) ve demokratik de¤erleri aforoz
etmektedir. Converse’in çal›flmas› baz› bulgular›n
yeniden yorumlanmas› e¤ilimine ve alternatif siyasal tutum de¤erlendirmelerine neden olmufltur
(Liberman ve Schreiber, 2003; Albertson ve
Brehm, 2003). Converse’in görüfllerinin tam tersini ileri süren Achen’e (1975) göre ise, siyasal
tutumlar de¤iflmezdir. Ankete verilen yan›tlardaki
de¤iflmeler, ölçme hatas›ndan ve maddelerin belirsizli¤inden kaynaklanmaktad›r (Akt., Liberman
ve Schreiber, 2003).
Lavine (2001) ve Schreiber’e (2000) göre,
yaklafl›k on y›ld›r siyaset bilimciler art›k yaln›zca
davran›flsal sonuçlarla (“ne” ve “ne zaman”) ilgilenmemektedir. Artan bir ilgiyle geçmiflte üzerinde durmad›klar› biliflsel süreçleri de (“nas›l” ve
“neden”) araflt›rmaya bafllam›fllard›r. Kiflinin bir
konuya iliflkin bilgisi alg›lar›ndan, hat›rlad›klar›ndan ve gerçe¤i yorumlamas›ndan etkilenmektedir.
Bu yüzden, Hamill ve Lodge (1986), s›radan vatandafllar›n ve siyasetçilerin siyasal davran›fllara
iliflkin ifadelerini, onlar›n siyasal bilgi düzeyleri
do¤rultusunda de¤erlendirmek gerekti¤ini söylemektedirler (Akt, Schreiber, 2000). Yak›n geçmiflte Zaller (1990; 1992), siyasal tutumlar›n de¤erlendirilmesinde sosyal-biliflsel yaklafl›mdan
yararlanm›flt›r. Zaller, anket maddeleri do¤rultusunda birçok insan›n potansiyel olarak çok yönlü
düflünme yetene¤ine sahip oldu¤unu ileri sürmüfltür.
Bireyler genellikle yarg›lar›n›, ilgili bilgi ve
inançlar için belleklerinde ayr›nt›l› bir arama yapmak yerine, zihinlerine kolayca getirdikleri bilgiler temelinde oluflturmaktad›rlar. Bu düflünce biçimi kestirmeden gitme, çevresel ya da yalanc›
teflhis olarak tan›mlanmaktad›r. Ayr›nt›l› arama
sonucu ortaya ç›kan düflünme ise sistematik, merkezi ve teflhis edici olarak adland›r›lmaktad›r
(Akt. Liberman ve Schreiber, 2003). Anketlere
verilen tepki süreci, öncelikle kestirmeden gitme
yollar›n› içermektedir. Peterson, siyasal bilifli etkileyebilecek befl de¤iflik kestirme yol kategorisi
tan›mlamaktad›r: Bunlar, do¤rulama yanl›l›¤›,
mevcut sezgisel kestirme yol, temsili kestirme
yol, temel yükleme hatas› ve afl›r› güvendir. Peterson (1985), kestirmeden gitmenin al›n loblar›nda
meydana geldi¤ini söylemektedir. E¤er tepki verenler, bir cevab› hat›rlarken veya yap›land›r›rken
o konuda yetenekli ya da konuyla ilgili de¤illerse,
verdikleri tepkilerin geliflmifl bir yan›ttan çok biliflsel bir kestirme yolu yans›tmas›n› bekleriz. Örne¤in, birey serbest ticaret hakk›ndaki bir soruya,
korumac›l›¤a (yabanc› mallara a¤›r gümrük vergileri uygulama) iliflkin derin düflüncelere sahip de¤ilse, akflam haberlerinde duydu¤u bir öyküye dayanarak karfl›l›k verebilir. E¤er yan›t verenler, anket tepkileri için a¤›rl›kl› olarak kestirme yollar›
kullan›yorlarsa, o zaman daha h›zl› tepki zaman›,
daha düflük genel tepki düzeyi ve al›n loblar›ndaki tepkilerde art›fl görebiliriz. Anketten al›nan bilgi bir ölçek üzerindeki de¤iflimi veya ortalamay›
tahmin etme e¤ilimindeyse, istikrars›z tepkiler de
bekleyebiliriz. fiekil 1’de bunlar›n do¤urgular›n›
özetleyip, temel bilgi ak›fl›n› gösteren çizelge ve
karfl›t varsay›m gösterilmifltir (Schreiber, 2000).
Liberman ve Schreiber’a (2003) göre de, kestirme
yolla düflünmek, birbiriyle çeliflen düflüncelerin
her biri ayn› anda yüksek düzeyde ulafl›labilir olmad›kça, fark›nda olmaks›z›n düflüncelerin çat›flmas›na neden olmaktad›r. Ayr›ca, amaca, son zamanlardaki zihinsel etkinli¤e ve anket maddelerinin yap›s›na ba¤l› olarak farkl› zamanlarda farkl›
düflüncelerin etkin olmas› da olas›d›r. Bu durum,
tepki verenin zihninde devam eden e¤ilim ve zihinsel tasar›mda herhangi bir de¤iflim olmad›¤›
halde farkl› tutum tepkileri ortaya ç›kmas›na neden olur. Lieberman, Gaunt, Gilbert ve Trope
(2002), bilinçli kestirme yol bilifli ve bilinçli olmayan al›flkanl›k biliflinin (bisiklete binmek gibi)
39
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
ço¤u kez benzer sonuçlara yol açabilece¤ini, her
iki durumda da son zamanlardaki amaçlar›n, düflüncelerin ve ba¤lamlar›n tutum oluflumu sürecinde yanl›l›klara neden olabilece¤ini belirtmifllerdir. Bununla birlikte, biliflsel kaynaklara yöne-
lik do¤ru ve sorumlu güdülenmeye sahip olmak,
al›flkanl›k biliflinin rolünü etkilemese de, bilinçli
tutum yap›land›rmas›, kestirme yol kullan›m› veya sistematik olman›n derecesini etkileyecektir
(Wegner ve bargh, 1998). Bundan baflka, bilinçsiz
fiekil 1. Siyasal Bir Bilifl Modeli ve Anket Tepkisi
40
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yarg› süreçleri, bilinçli kestirme yol süreçlerine
göre çok daha etkili olmak e¤ilimindedir. Oysa,
bilinçli kestirme yol süreçleri duygulardan etkilenebilirken (Damasia, 1994; Forgas, 1995), bilinçsiz yarg› süreçleri de¤erlendiriciye ya da duyguya
dayal›d›r. Sonuç olarak, bilinçsiz al›flkanl›k biliflinin derecesi, tutarl› bir tepkiye ulaflacak flekilde,
ister kestirme yolla isterse sistematik olarak, bilinçli biliflin meydana gelme olas›l›¤›n› etkileyecek flekilde kolayca genellefltirilebilir. Genellikle,
bilinçsiz bilifl bak›fl aç›s› bir fleylerin ters gitti¤i
alarm›n› verdi¤inde bilinçli bilifl harekete geçmektedir (Whitehead, 1911). Örne¤in, bilinçsiz
al›flkanl›k bilifli bir anket maddesinin neden oldu¤u çat›flmada görüfller aras›nda uzlaflma sa¤layamad›¤›nda, beyin bilinçli biliflin tepki de bulunaca¤› bir tehlike iflareti verecek mekanizmaya sahiptir. Sonuç olarak, nörolojik a¤›n boyutlar› geçici olarak bu çat›flmalar› yat›flt›r›r ve zihinsel mekanizman›n veya mekanizmalar›n tutumlar› ortaya koymalar›na katk›da bulunur (Akt. Liberman
ve Schreiber, 2003).
taraf›ndan yap›labilece¤ine inanm›flt›r. Demokratik toplumlarda oldukça ayk›r› bulunsa da, Hamilton’un görüfllerinin gerçeklik pay› oldu¤una inananlar vard›r. ‹nsanlar›n pek çok durumda kararlar› uzmanlara b›rakmay› istemesi onun görüflünü
destekler niteliktedir (Akt. Liberman ve Schreiber, 2003).
Siyaset Alan›nda Uzmanl›¤›n Etkisi
Liberman ve Schreiber (2003) göre, siyasal
düflünme alan›nda uzmanlar›n verdi¤i kararlar›n
benimsenmesinin üç nedeni vard›r. ‹lk olarak, bir
konu üzerinde herkesin oy kullanmas›yla adil bir
uygulamaya ulaflmak zor olabilir. Ayr›ca, bu durum vakit alabilir ve yüksek bir bedel gerektirebilir. ‹kinci olarak ve çok daha önemlisi, konunun
özellikle dikkate al›nmas› gereken boyutlar› vard›r. Bu boyutlar›n, uygulama ve e¤itimle sistematik olarak ö¤renilmesi zorunludur. Üçüncü olarak,
uzmanlar ideal olarak ideolojik, ulusal veya kiflisel düflüncelerinden çok, objektif düflüncelere dayanarak tarafs›z ay›r›mlar yapmay› ö¤renirler.
Onlar›n e¤itimleri ve yaflant›lar› uzman olmayanlara göre “gerçekler” üzerine odaklanmalar›n› daha fazla olanak tan›r.
Siyaset alan›nda uzman olmak, siyasal düflüncenin bir veya birden fazla alan›nda ulafl›lan uzmanl›k sürecidir ve tutumu üretip iflleten bilinçli
ve bilinçsiz mekanizmalar›n hepsinde önemli bir
rol oynamaktad›r (Liberman ve Schreiber, 2003).
Siyaset alan›nda bilgi sahibi olma yüzy›llard›r demokratik kurumlar için temel bir konudurr. Alexander Hamilton gibi fedaristler, seçimlerde bütün vatandafllar›n oy kullanmas› görüflüne karfl›d›rlar, çünkü onlar ço¤u insan›n kararlar›n› verirken gerekli uzmanl›¤a sahip olmad›¤›na inanmakta, yaln›zca siyasal alanda uzmanl›¤a sahip olanlar›n siyasal konular› güvenle ele alabileceklerini
düflünmektedirler (Wright, 1996). Hamilton ise,
tutumlardan emin olunabilece¤ine ve onlar›n geliflebilece¤ine, ancak bunun yaln›zca baz› insanlar
Uzman olmak neden bu kadar önemlidir? Siyasal alanda bilgi sahibi olman›n ve olmaman›n
siyasal düflünceyi etkileme düzeyini ele almadan
önce, temel olarak uzman ve uzman olmayan
farkl›l›klar›na de¤inmek yerinde olacakt›r. Uzman (bir alanda bilgi sahibi olma) ve uzman olmayan (bir alanda yeterli düzeyde bilgiye sahip
olmama) fark› problem çözme çal›flmalar›nda ele
al›nmaktad›r. Bu fark›n nedenlerini ortaya koymak amac›yla yap›lan araflt›rmalar üç temel soru
üzerinden hareket etmektedir. Bu sorular flunlard›r: 1. Uzmanlar, uzman olmayanlara göre daha
fazla fley bilirler, ancak uzman olmayanlardan
farkl› olarak niceliksel problem çözme stratejileri
de kullanabilirler mi? Larkin ve arkadafllar›
(1980) uzman ve uzman olmayan fizikçilerden bir
41
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
dizi fizik problemini çözmelerini istemifllerdir.
Kullan›lan protokol analiziyle, uzmanlar›n ileriye
do¤ru çal›flma stratejisi kullanma e¤iliminde olduklar›n›, ifle problem ifadesinde verilen bilgi ile
bafllad›klar›n› ve bu stratejiyi çözüme ulaflmakta
kulland›klar›n› bulmufllard›r. Öte yandan, uzman
olmayanlar geriye do¤ru çal›flma stratejisini
(araç-amaç analizini) kullanmaktad›rlar. ‹fle amaç
ile bafllamakta, çözüm için nicel bilgiyi kullanmakta ve verilen bilgiden geriye do¤ru çal›flarak,
yaln›zca problemin bir k›sm›n› çözebilmektedirler. Uzman ve uzman olmayanlar neden farkl›
problem çözme stratejileri kullanmaktad›rlar?
Görünüfle göre uzmanlar, iyi bir problem tasar›m›
ortaya koymak için bask›n bilgilerinden yararlan›p ileriye do¤ru çal›flma stratejilerinin kullanmaktad›rlar. De¤iflkenler aras›ndaki iliflkilere iliflkin detayland›r›lm›fl bilgi yoklu¤u problemle ilgili bir durumdur. Uzman olmayanlar, yanl›fl ö¤renme ve baflar›s›z denemelerle hiç bir fikre sahip de¤ilmifl gibi görünmektedirler. 2.Uzmanlar›n problem tasar›mlar› daha m› iyidir? Chi ve arkadafllar› (1982, akt., Green ve Gilhooly, 2003) uzman ve
uzman olmayanlardan, çözüm esnas›nda fizik
problemlerini s›n›fland›r›rken benzerlikler temelinde neler düflündüklerini söylemelerini istemifllerdir. ‹ki beceri grubu, kategorilerin say›s› ve s›n›fland›rma zaman› gibi niceliksel ölçümlerde
farkl› de¤ildir. Bu, uzman olmayanlar›n problemleri ay›rt etmek için kapasitelerinin s›n›rl› olmad›¤›n› göstermektedir. Bununla beraber, problemlerin çözümündeki kategorilerin do¤as›nda aç›k niceliksel farkl›l›klar vard›r. Uzman olmayanlar,
problemin içerdi¤i nesnelere ve anahtar kelimelere de¤inmifllerdir (kald›raçlar ve makaralar gibi)
ve bu konuyla ilgisi olmayan s›n›fland›rma için,
temel olarak “d›fl görünüfl” detaylar›n› kullanm›fllard›r. Uzmanlar ise, problem çözmede do¤ru yol
olarak gördükleri gerekli fizik prensiplerine ve
kanunlar›na (derin yap›) baflvurmufllard›r. Ayn›
prensip veya kanunu tercih etme do¤rultusunda
çözülen problemler, uzmanlar taraf›ndan benzer
ve beraberce gruplanm›fl olarak alg›lanm›fllard›r.
Uzmanlar “derin yap›daki” benzerlik temelinde
problemi çözerken, uzman olmayanlar “d›fl görünüfl yap›s›nda” benzer olan problemleri beraber
gruplamak e¤ilimindedirler. 3. Uzmanlar, uzmanl›klar›n› yo¤un uygulamalarla m› kazan›rlar? S›k
s›k “al›flt›rma yapmak yararl›d›r” denilmektedir.
Problem çözme ba¤lam›nda araflt›rmac›lar, çok
sistematik ve yordanabilir uygulamalar ile performans›n düzelece¤ini y›llar önce ortaya koymufllard›r. Di¤er bir deyiflle, performans tekrar sonucu düzelebilmekte ve tekrar arac›l›¤› ile yüksek
düzeyde yordanabilmektedir. Bu, “tekrar›n güç
kanunu” olarak bilinmektedir. Tekrar ile performans neden düzelmektedir? Bu soruya üç temel
aç›klama getirilmektedir:
1. Bireysel görev bileflenleri çok daha etkili
olarak uygulanmaktad›r.
2. Görev bileflenleri dizileri çok daha etkili
gerçekleflmektedir.
3. Niceliksel de¤iflimler ifl yap› tasar›m›nda
meydana gelmektedir.
Chase (1973), bir uzman olmak için tahminen
3000 saat çal›flmak, büyük bir satranç üstad› olmak içinse 30000 civar›nda al›flt›rma yapmak gerekti¤ini söylemektedir. Gerekli bilginin kazan›lmas› çok uzun zaman alabildi¤inden, uzmanl›¤a
haz›rl›k ço¤u kez erken yafllarda bafllamaktad›r.
Çok yüksek performans düzeyinin edinilmesi
uzun zaman al›rken, önceki iyi performans› sürdürmek için de al›flt›rma yapmak gerekmektedir
(Akt., Green ve Gilhooly, 2005).
Yukar›da belirtildi¤i gibi, siyasal alanda bilgi
sahibi olanlar ve olmayanlar›n tepkileri aras›ndaki farkl›l›klar, onlar›n anketi yan›tlarken kulland›klar› farkl› biliflsel kaynaklara yüklenebilir.
42
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Siyasal alanda uzmanlaflm›fl olanlar anketteki sorular›n yan›tlar›n› bilmekte ve belleklerinden bunlar› h›zl› bir flekilde geri getirmektedirler. Aksine,
bilgi sahibi olmayanlar yan›tlar› oluflturmak zorundad›rlar. Siyasal alanda uzman olmayanlar›n,
tepkilerindeki nitelendirmelerin karars›zl›¤› ve tutars›zl›¤›, tepkilerinin do¤as›n›n oluflumunu yans›tmaktad›r (Schreiber, 2000). Converse’e (1964)
göre de, siyasal alanda bilgi sahibi olanlar tutarl›
tutumlara sahipken, bilgi sahibi olmayanlar›n tutumlar› tutars›zd›r (Albertson ve Brehm, 2003).
Siyasal alanda bilgi sahibi olanlar anketlerde sorulan soru tiplerine iliflkin daha önce uzun süre
düflünmüfllerdir. Bu, onlar›n problemleri daha az
yabanc› görmeleri ve yan›tlar› daha önceden çal›flma belle¤inde ifllemeleri nedeniyle h›zl›ca ve
kolayca geri getirebilmeleri anlam›na gelmektedir. Aksine, bilgisi olmayanlar kavramlar ve sorularla ilk kez karfl›laflt›klar›ndan, problemlerin çözümü için u¤raflmak zorundad›rlar. Bu kifliler,
uzun süreli bellekte uygun bilgiye sahipken, ilgisi olmayan bilgileri de onlarla beraber tafl›mak ve
tepki vermeden önce ilgisiz bilgileri de ifllemek
durumundad›rlar. Sonuçta, bilgi sahibi olanlar›n
beyin bölgelerinin, anket süresince daha az harekete geçmesi beklenir. Siyasal alanda bilgi sahibi
olanlar›n sorulara daha h›zl› yan›t vermeleri (tepki zaman›n›n daha az olmas›) beyin bölgelerinin
daha az harekete geçme düzeyiyle iliflkilidir. Yeni bilgiyi fark etme, üst temporal girusa ve hipokampusa yüklenmektedir (Optiz ve ark., 1999).
Yeni bilgiye karfl› beynin gösterdi¤i tepki s›ras›nda hipokampusun devrede oldu¤unu gösteren kan›tlar vard›r. Tulving ve di¤erlerinin (1996) baz›
çal›flmalar›nda, hipokampusun yeni bilgiyi kodlamayla meflgul oldu¤u bulunmufltur. Hipokampusun, yenili¤i ortaya ç›karmayla da meflgul olup olmad›¤› konusu ise tart›fl›lmaktad›r. Hipokampus
üzerine yap›lan bir araflt›rmada Cohen (1999),
bölgenin olaylar bütününü oluflturan ö¤eler ara-
s›ndaki iliflki tasar›mlar› izin verdi¤inde çoklu girdileri birlefltirmekle meflgul oldu¤unu ileri sürmektedir. Bu Tulving’in ve di¤erlerinin sonuçlar›n› aç›klamaktad›r. Bu araflt›rmalara göre, bilgi
sahibi olanlar›n harekete geçen beyin bölgelerinde daha az, bilgi sahibi olmayanlar›n üst temporal
girus ve hipokampusunda daha yüksek düzeyde
hareket beklenmektedir. Gerçekte, hem soru kategorisi hem de sorunun yeni olmas›, bilgi sahibi olmayanlarda hipokampusun enüst düzeyde harekete geçmesine neden olmaktad›r (Dolan ve Fletcher, 1999). Kan›tlar, problem çözmenin al›n loblar›n› ve beyin çeperi bölgelerini harekete geçirdi¤ini göstermektedir. E¤er anket görevi, siyasal
olarak bilgi sahibi olanlar için bilgiyi geriye getirmeyi içeriyorsa, bu bölgelerde küçük bir hareket
gözlenebilir. Ayn› flekilde, söz konusu bölgelerde
bilgi sahibi olmayanlarda da hareket görülebilmektedir. Bilgi sahibi olanlarda, bilginin geriye
getirilmesinde sa¤ al›n korteksinin harekete geçmesi beklenir. Bu s›rada, di¤er bölgeler de, uzun
süreli bellek için çal›flt›¤›ndan onlar›n da siyasal
bilginin yerleflmesinde zorunlu olarak görev almas› gerekmektedir. Bununla beraber, deneyimli
siyasal düflünürler yaln›zca soru için gerekli olan
bilgiyi geri getirirken, uzman olmayanlar›n, neyin
uygun oldu¤una karar vermek için daha fazla bilgi türüne ihtiyaç duyduklar› dikkate al›nd›¤›nda;
bilgi sahibi olanlar›n bu alanlarda bilgi sahibi olmayanlardan hala daha düflük hareket düzeyine
sahip olmalar› beklenmektedir. Sonuç olarak,
hem bilgi sahibi olanlar›n hem de olmayanlar›n,
bir cevab› haz›rlarken çal›flan bellek bölgeleri beraberce hareket edecektir. Bu çevrimiçi ifllem, her
iki yan al›n korteksi ile iliflkilidir, ancak tekrarlayacak olursak, uzmanlara göre uzman olmayanlar›n bu bölgelerinde daha fazla çal›flma olacakt›r
(Akt., Schreiber, 2000).
43
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Siyasal Davran›fl›n Nörolojik
Temellerini Kavramsallaflt›rmak ‹çin
Kuramsal Bir Çerçeve
Biliflsel nöroloji (cognitive neuroscience) ve
sosyal psikoloji literatürleri, siyasal tutumlar, siyasal alanda bilgi sahibi olma ve benzeri durumlarda önemli oldu¤u tahmin edilen süreçlerde,
hangi beyin bölgelerinin etkin oldu¤unu ele alan
çok say›da çal›flma içermektedir. Bu çal›flmalardan baz›lar›, farkl› bellek tiplerini ve onlar›n nörobiliflsel görevlerini ele almaktad›r. Farkl› bellek
tiplerinin, farkl› tutum flekillerini ifllemden geçirmeleri ve depolamalar› olas›d›r. E¤er farkl› tutum
tiplerinin nerede flekillendi¤ini ve temsil edildi¤ini bilirsek, farkl› koflullar alt›nda tutumsal bir tepkinin hangi tutum sürecini gerektirdi¤ini ö¤renmek için nörolojik görüntüleme ve nöropsikolojik
tekniklerden yararlanabiliriz. Konumuzla ilgili iki
bellek tipi vard›r: an›sal bellek (episodic memory)
ve anlamsal bellek (semantic memory). An›sal
bellek belirli yer, zaman ve insanlarla iliflkilendirilmifl deneyimleri depolamak için orta temporal
loba ba¤l›d›r. Anlamsal bellek ise, kiflilerin ba¤lama ba¤l› olmaks›z›n (yani, ne zaman, nerede ve
nas›l kazan›ld›¤›ndan ba¤›ms›z olarak) dünyaya
iliflkin ö¤rendikleri gerçeklerden meydana gelmektedir. Bu bellek yan ve alt temporal kortekse
ba¤l›d›r. “Çatal solda olmal›d›r” anlamsal bir bilgi örne¤idir. Çatal›n solda olmas› gerekti¤ini biliriz ama bu bilgiyi nas›l ve ne zaman edindi¤imizi
hat›rlamay›z. Oysa büyükannemizin y›llar önce
söyledi¤i bir fleyi hat›rlamak an›sal bellekle ilgilidir. Yan temporal korteksi zarar görmüfl hastalar›n anlamsal gerçeklerle ilgili bilgileri kay›pken,
an›sal bellekte bulunan bilgileri var olmaya devam etmektedir. Zaller’e göre an›sal ve anlamsal
bellek tutum oluflumu ile do¤rudan iliflkilidir
(Akt. Liberman ve Schreiber, 2003). Siyasal ko-
nular ço¤u kez an›sal bellekte depolad›¤›m›z kiflisel yaflant›lar›m›zla ilgilidir. Ancak, her konuya
iliflkin ö¤rendiklerimizi anlamsal bellekte saklayabilme olas›l›¤›m›z vard›r. Böylece, orta temporal kortekse karfl› yan temporal korteks, siyasal
tutum de¤erlendirmelerinde bireylerin kiflisel yaflant›lar› ve ö¤rendikleri gerçekleri düzenleyerek
bir aç›klama getirmeleri süresince etkindir (Liberman ve Schreiber, 2003).
An›sal ve anlamsal bellek tiplerinin do¤rudan
ilgili oldu¤u beyin yap›lar› flunlard›r: Amigdala
(amygdala) ve bazal gangliyon (basal ganglia).
Amigdala, beyinde küçük badem fleklindeki korteks alt› yap›s›d›r ve limbik sistemin bir parças›d›r. Duygular› ve sald›rganl›ktan cinselli¤e kadar
çok çeflitli dürtüleri kontrol eden merkezlerden biridir. Çevresel uyar›mlara verilen davran›flsal, sinirsel ve hormonal tepkileri düzenler. Uzun süreli bellek oluflumunda önemli bir etkiye sahiptir.
Nörolojik görüntüleme literatüründe, amigdala
etkinlikleri tipik olarak negatif duygu ve süreçleri önleme ile iliflkilidir. Baz›lar› amigdalan›n, pozitif ve negatif duyguya ayn› flekilde tepki verdi¤ini düflünseler de, amigdalan›n negatif duygusal
süreçlerde kesinlikle çok daha önemli bir rol oynad›¤› insanlar üzerinde yap›lan nörolojik görüntüleme çal›flmalar›yla ortaya konmaktad›r. Amigdala, bilinçsiz tutum süreçlerinde de önemli rol
oynamaktad›r. Örne¤in, amigdalan›n etkinliki,
negatif tutum objelerinin bilinçd›fl› sunumlar›na
karfl›l›k olarak gösterilmektedir. Bazal gangliyon
ise büyük korteks alt› yap›lar dizisidir, beynin orta k›s›mlar›nda bulunan ve al›n korteksi ile alt
motor ve duyu bölgeleri aras›ndaki sinyal yönetimini sa¤layan yap›lard›r. Uyar›c›ya karfl› ilk tepki e¤iliminin olumlu olmas› durumunda, amigdalan›n tamamlay›c›s› olarak görünmektedir. Bazal
gangliyon, sevilen birisinin hayali ve kumarda kazanmak gibi gerçek dünyada arzulanan objelere
44
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
karfl› tepki gösterir. Bazen negatif bir uyar›c›ya
tepki gösterse de pozitif uyar›c›lara daha çok ve
yüksek düzeyde tepki göstermektedir. Liberman
(2000), bazal gangliyonun sosyal sezgi için
önemli oldu¤unu öne sürmektedir. Nörolojik görüntüleme, bazal gangliyonun arzulanan sonuçlara neden olacak bilinçsiz olarak birbirini takip
eden bilgi zincirini de içerdi¤ine iliflkin kan›tlar
sunmaktad›r. Benzer olarak, bazal gangliyon, depominerjik sinir iletici sistem ile birlikte, güdülenme yaklafl›m›n›n kayna¤›d›r. Bazal gangliyonun amigdala gibi, bilinçsiz tutumlara bak›fl sürecinde de önemli oldu¤u ileri sürülmektir (Liberman ve Schreiber, 2003).
Yarg›lar›m›z› ve kararlar›m›z› oluflturma sürecinde bilgiyi nas›l kullan›r›z? Lieberman, sinirsel
bir otomatik süreç modeli gelifltirerek, bu sorunun
ayd›nlat›lmas›na yard›mc› olabilecek sosyal bilifli
kontrol etmifltir. Bu modelde, çoklu nörobiliflsel
yap› sistemleri önermifltir. Bunlardan biri X-sistemidir. X-sistemi yan temporal korteks, amigdala
ve bazal gangliyondan meydana gelmekte ve ço¤u kez bilinçsiz olarak o anki amaçlar›, ba¤lam›
ve alg›lar› bütünlefltirmektedir. Di¤eri C-sistemidir. C sistemi al›n korteksi, ön singülat korteks ve
orta temporal loblardan meydana gelmekte ve Xsistemi farkl› girdi kaynaklar›ndan mant›kl› ç›kt›lar yaratmakta baflar›s›z oldu¤unda devreye girmektedir. Ön singülat korteks C-sisteminin kap›s›d›r ve X-sistemi süreçlerinin tutarl›l›¤›n› takip
eden bir alarm sistemi olarak hizmet etmektedir.
Ön singülat korteks bir kez harekete geçti¤inde
bir çat›flmay› saptayarak al›n korteksini tetikte tutmak için ona sinyal göndermektedir. Bu durum,
çal›flan benlik ve önerme süreçleriyle, bilinçli dikkat ve çabay› gerektirmektedir. X- ve C-sistemlerinin ayr›lan ifllevleri her bir sistemde farkl› say›sal özellikleri zorunlu k›lmaktad›r. X-sistemi efl
zamanl› olarak birçok kaynaktan gelen bilgiyi sü-
rekli bütünlefltirmektedir. Böylece oldukça h›zl›
ve verimli çal›flmas›na paralel olarak iflleyen a¤
do¤rultusunda en iyi hizmeti vermektedir. X-sistemi harekete geçirilmifl bilifller aras›nda küçük
farkl›l›klar› gözden kaç›rmak e¤ilimindedir. Csistemi tipik olarak X-sisteminde bir hata oldu¤unda harekete geçirilmektedir. Böyle bak›nca, C
sistemi için dikkat gerektiren tek bir konu -hatavard›r. Oysa, C-sisteminin süreklili¤i ona baflvurulmas›yla s›n›rlanamaz. C-sistemi, bilgiyi esnek
olarak birlefltirebilmektedir ve karfl›laflt›r›labilir
farkl› sembolik temsillere göre tutulan bilgi parçalar›n›n uzmanl›k alan›d›r. X-sistemi asl›nda yo¤un ö¤renme tarihi do¤rultusunda ça¤r›fl›mlar›n
birlefltirilip flekillendirilmesine ba¤l›d›r. Yysa Csistemi, o andaki ba¤lam do¤rultusunda, bilgi
parçalar› aras›ndaki keyfi ça¤r›fl›mlarla yap›land›r›l›r. Ek olarak, C-sistemi güdüsel etmenler do¤rultusunda yürütülmekte ve bireyin görevin bilinçli kaynaklar›na odaklanabilme derecesini ortaya koymaktad›r. Düflük motivasyon ya da yetersiz biliflsel kaynaklar çok daha sistematik C-sistemi ç›kt›lar›na yol açabilir. Özetle, bu modele göre, C- sistemi genellikle, X-sisteminin tutarl› bir
girdi için, yaln›zca o andaki girdiler dizisini çözmedeki baflar›s›zl›k derecesiyle ilgilidir. Daha önce de belirtildi¤i gibi, X-sistemi, yard›m almadan
küçük farkl›l›klar› çözümleyebilir. Tutum oluflumunu ele alan baz› kuramlar›n aksine, her zaman
zihinde ba¤›ms›z olarak var olmayan tutumsal düflünceleri gösterir ve gerçekten de ço¤u tutarl› düflünce gruplar› ile uygun oldu¤u için, onlar›n a¤›rl›¤›n› ve anlam›n› de¤ifltirir. Örne¤in, Spellman
ve Holyoak (1992), 1991 Körfez Savafl›nda bar›flseverlik, müdahalenin meflrulu¤u, izolasyon ve
Saddam Hüseyine yönelik tutumlar› içine alan düflüncelerin iç korelasyon taraf›ndan yordand›¤›n›
bulmufllard›r. ‹lginç bir flekilde, savafla yönelik tutumlardaki de¤iflim, dört tutum düflünce kategorisinin hepsinde olmufltur. Di¤er bir deyiflle, ayr›n45
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
t›l› tutum ve onu oluflturan düflüncelerdeki de¤iflim, di¤erlerindeki de¤iflimi de artt›rmak e¤ilimindedir (Liberman ve Schreiber, 2003; Albertson ve Brehm, 2003) .
Siyasal Konularda Kurulacak
Varsay›mlar ‹çin Nörobiliflsel
Kuramlar›n Kullan›lmas›
X- ve C-sistem modelleri otomatik olarak kullan›lmaktad›r. Sosyal bilifl ve siyasal davran›fl için
bu sistemlerin oynad›klar› rollere iliflkin farkl›
varsay›mlar yer almaktad›r. Tekrarlan›rsa, bu
varsay›mlar nörobiliflsel yaklafl›m›n yarar›n› ileri
sürmek ve sonuçlar›n› desteklemek anlam›na gelmektedir. ‹lk olarak, bellek sistemlerine yaklafl›m
tarz› ‘böl ve yönet’ üzerine kuruludur. Bu model,
tutum oluflturmada ve yarg›lamada birkaç farkl›
mekanizman›n varl›¤›n› ileri sürmektedir. Bu mekanizmalar biliflsel girdiler bak›m›ndan farkl›
özelliklere sahiptir. Duyarl› etkin temsiller üzerinden hesaplamalar yapmakta ve süreç ç›kt›lar›n›
beyin bölgelerine b›rakmaktad›rlar. Sosyal bilifl,
çift yönlü süreç modelleri ile tutarl›d›r, bu farkl›
süreç mekanizmalar›na bilinçli olarak ulafl›labilmektedir. C-sistem süreçlerine bilinçli olarak
ulaflmak çok daha mümkündür. Bu süreçler devaml› olarak iflleme ve dilbilimsel olarak organize olmak e¤ilimindedir. X-sistem süreçlerine bilinçli olarak daha az ulafl›labilmektedir. Bu sistemin süreçleri paralellik içinde ifllemektedir ve iflleyifl yap›s› sembolik olmama e¤ilimindedir. Xve C-sistem modelleri, iflleyen mekanizmalar› belirlemek için yeni, önemli bir etmen ileri sürmüfllerdir. Çift yönlü süreç modelleri tipik olarak, bilinçli düflünen iflleyifli ça¤›rabilme derecesini belirleyenin güdülenme ve biliflsel kaynaklar oldu¤unu belirtmektedir. Bizim modelimiz, X-sisteminin, rekabet içindeki girdilerin (ba¤lam, amaçlar ve gerçeklere dayanan düflünceler) tutarl› yo-
rumlar›yla otomatik olarak oluflturulabilece¤ini
ileri sürmektedir. Bundan baflka, X-sistemi tasar›mlar aras›ndaki çat›flman›n küçük bir miktar›n›
düzeltmekte oldukça yeteneklidir. Siyasal alanda
bilgi sahibi olman›n X-sisteminin çat›flmaya izin
verme derecesinde rol oynamas› olas›d›r. Sahip
olunan bilgideki art›fllarla,X-sistemi tasar›mlar›n›n, bir baflkas› ile gittikçe artan flekilde bütünleflmesi ve potansiyel olarak çat›flan tasar›mlara karfl› güçlü bir kalkan sa¤lamas› mümkündür. Bu
yolla ayr›ca, X-sisteminde tercih edilen düflüncelerin çok daha etkili olarak düzenlenmesi de söz
konusudur. Alternatif olarak, artan bilgi düzeyi,
C-sistemi süreçlerinde siyasal alanda uzman olmayanlar›n dikkatinden kaçan düflünceler aras›ndaki göze çarpmayan çat›flmalar›n daha fazla fark
edilmesini sa¤lamaktad›r. C-sistemini keflfetme
derecesi, güdülenme ve bu göze çarpmayan çat›flmaya dikkatini veren biliflsel kaynaklara ulaflabilmeyle ilgilidir. Belirli bir sonuca ulaflmak için güdülenen uzmanlar›n, çat›flmalar onlar›n tart›flmalar›na yavafl yavafl zarar vermeye bafllay›ncaya
kadar, bu artan keflfetme yetene¤ini kullanmalar›
beklenmez. Sonuç olarak, tutumlar›n kendilerini
ortaya koymalar›nda rol oynayan duyguda, siyasal alanda bilgi sahibi olma ve çat›flmay› düflünme
derecesi aras›ndaki etkileflimin pay› oldu¤u ileri
sürülmektedir. Yani, asl›nda siyasal alanda bilgi
sahibi olma, tutumlarda etkili bafll›ca farkl›l›klar›
meydana getirmeyebilir. Uzman X-sistemleri çok
daha duygu-yüklü tutum anlat›mlar›n› ortaya ç›kar›rken, uzman C-sistemleri harekete geçirilmifl
düflünceler do¤rultusunda mant›ksal olarak oluflturulan sonuçlardan sa¤lanan tutumlar› meydana
getirebilir. E¤er anket ölçümleri ve anket ba¤lamlar› tesadüfî olarak X- veya C-sistem süreçlerini
gelifltiriyorsa, uzmanl›k etkisi kaybolabilir. Alternatif olarak, X- ve C-sistem süreçleri do¤rultusunda tutarl› olarak yanl› yöntemlerin kullan›lmas›, uzmanl›k etkilerinin eksik ve yanl›fl bir flekilde
46
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
kavranmas›na neden olabilir. Yaln›zca C-sistemi
sürecine karfl› X-sistemini belirleyen etmenlerin
istenerek ve sistematik olarak manipule edilmesi
do¤rultusunda (örne¤in düflünce çat›flmas›n›n derecesi) siyasal alanda bilgi sahibi olman›n etkisi
beklenebilir. Di¤er bir deyiflle, harekete geçirilmifl düflünceler aras›nda düflük düzeyde çat›flma
oldu¤u zaman, X-sisteminin tutumlar›n kendilerini ortaya koymalar›na birincil olarak katk›da bulunmas› olas›d›r ve yaln›zca artan bilgi düzeyi ile
gittikçe artan duyguya dayal› tutumlar meydana
getirebilir. Alternatif olarak, düflünceler aras›ndaki çat›flma yüksek oldu¤unda, C-sistemi düzelebilir ve artan bilgi düzeyine ba¤l› olarak yükselen
objektif mant›k düzeyi ile tutumlar üretilebilir
(Liberman ve Schreiber, 2003).
Siyasal Konulara ‹liflkin
Varsay›mlar› S›namada Nörobiliflsel
Yöntemlerin Kullan›lmas›
Biliflsel nöroloji alan›nda çal›flan araflt›rmac›lar, biliflsel ve duygusal süreçlerin nörolojik dayanaklar›n› aç›klamak için birçok yöntem kullanm›fllard›r. Bunlardan ikisi, siyasal biliflin kökenlerini araflt›rmada kullan›lmaktad›r: Tepki gecikmesi analizi (analysis of response latency) ve ifllevsel manyetik nörolojik görüntüleme (functional
magnetic neuroimaging) (Schreiber, 2000; Liberman ve Schreiber, 2003).
Tepki gecikmesi analizi uzun bir geçmifle dayanmaktad›r. Analiz, yüzy›ldan fazla bir zaman
önce F. C. Danders’›n, kiflinin bir uyar›c›ya karfl›
ne kadar zamanda tepki verdi¤ini araflt›rmas›yla
kullan›lmaya bafllanm›flt›r. Tepki gecikmesi analizi, biliflsel çal›flma ham veriyle ilgilendi¤inden
masrafs›z bir yöntemdir. ‹fllevsel manyetik nörolojik görüntüleme ise, 1990’lar›n ortalar›ndan itibaren kullan›lan bir yöntemdir. Biliflsel nörolojik
bilimin uzmanlaflm›fl bir arac› olarak kullan›lmas›
önerilmektedir. ‹fllevsel manyetik nörolojik görüntülemede, beyindeki oksijen moleküllerinin
yeri karmafl›k bir ayg›tla belirlenmektedir. Oksijen tüketim düzeyi, beyindeki farkl› bölgelerde
yap›lan iflin miktar›n› göstermektedir (Schreiber,
2000).
Basit bir araç olmas›na karfl›n tepki gecikmesi,
bireylerin problemi nas›l ifllediklerine iliflkin
ipuçlar› verecek olan, soruya verdikleri tepkinin
süresiyle betimlenmektedir. Tepki gecikmesi analizinden, uzun bir süredir biliflsel psikolojide ve
son zamanlarda siyaset psikolojisinde yap›lan çal›flmalar›n birkaç›nda, bilifli ortaya koyan içsel bir
tepki olarak yararlan›lmaktad›r. Hemen göze
çarpmayan deneysel tasar›mlardan biri, tepki
gecikmesi ölçümlerini ve bilinçalt›ndaki ›rksal
önyarg›lar› test etmek için alt alg›sal mesajlar›
birlefltirmektedir. Siyaset psikolojisindeki birçok
çal›flmada anket tepkileri basit bir zamanlamaya
sahiptir. Bu veri kolayl›kla, anketlerin modern hesaplama yöntemleriyle de¤erlendirilmesiyle de
elde edilir. Böylece, küçük bir maliyetle ankete
yeni bir boyut eklenmifl olur. Ortaya konan araflt›rmalarda tepki gecikmesi, siyasal tutum aç›klamas›n›n de¤iflmezli¤i, yo¤unlu¤u, s›kl›¤› ve kolayl›¤›na aç›klama getirmektedir (Akt. Schreiber,
2000).
Schreiber (2000) taraf›ndan yap›lan bir araflt›rma, 1997 Birleflik Devletler Ulusal Seçim Çal›flmalar›n›n (NES) pilot çal›flmas› ile beraber yürütülmüfltür. Bu çal›flmada, siyasal alanda bilgi sahibi olma düzeyinin yükselmesiyle tepki gecikmesinin azal›p azalmayaca¤› araflt›r›lm›flt›r. Siyasal
alanda bilgi sahibi olanlar yani uzmanlar, kendi
ideolojik tutumlar›na iliflkin sorulara nas›l yan›t
vereceklerini bilmektedirler ve Bill Clinton’›n
ideolojisi ve onlar› ABD Kongresinde temsil
edenlere iliflkin sorular› çok h›zl› bir flekilde (yaklafl›k 2 saniye) yan›tlam›fllard›r. Bilgi sahibi olma47
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yanlar, di¤er bir deyiflle uzman olmayanlar da
kendi ideolojilerine iliflkin sorulara h›zl› bir flekilde yan›t vermifllerdir, ancak Clinton hakk›ndaki
(yaklafl›k 4 saniye) ve onlar› Kongrede temsil
eden kifliye ait (yaklafl›k 3 saniye) ayn› sorulara
yan›t vermeleri daha uzun sürmüfltür. Bu bulgular, bilgi sahibi olmayanlar›n Clinton ve kongredeki temsilcilerine iliflkin sorular› yan›tlad›klar›nda ek bir biliflsel ad›ma ihtiyaçlar› oldu¤u sonucuna götürmektedir. Bununla beraber, siyasal alanda bilgi sahibi olanlar›n ek bir biliflsel ad›ma ihtiyaçlar› yoktur. Bilgi sahibi olmayanlar anket sorular›n› yeni ve zor bulurken, siyasal alanda bilgi
sahibi olanlar sorular› tan›d›k ve kolay bir görev
olarak görmektedirler (Schreiber, 2000).
Kavramsal olarak, ifllevsel manyetik nörolojik
görüntüleme, Donders’in tepki gecikmesi çal›flmalar› ile bafllayan “biliflsel ç›karma” (cognitive
subtraction) gelene¤ini izlemektedir. Sinirsel aktivite artt›¤›nda, oksijen tüketimine ba¤l› olarak
kan ak›fl›n›n h›z› artmaktad›r ve toplardamarlardaki artan oksijen düzeyi radyo dalgalar›yla etraf› çevrilmifl olan manyetik alandaki nab›z at›fl›
do¤rultusunda keflfedilebilmektedir. Donders’in
çal›flmas›ndaki gibi, kontrol koflulundan ifllem kofluluna oksijen düzeyini belirleyerek beynin harekete geçen bölümleri saptanabilir (Posner ve Raichle, 1997; Akt. Schreiber, 2000).
Liberman ve Schreiber’a (2003) göre ise,
ifllevsel görüntüleme -veya o kapsam içindeki
herhangi bir nörolojik bilim yöntemi- “gerçekte”
zihnimizde var olan fleyi ortadan kald›rmak olarak
görülmemelidir. Gerçek tersidir. Bu teknikler siyaset bilimcilerin iyi bilinen deneysel teknikleriyle benzerdir. ‹fllevsel nörolojik görüntüleme, psikolojik bir ölçüm ve onun varsay›lan aç›klamalar›n› ortaya koyan psikolojik süreçler aras›ndaki
iliflkilere iliflkin beklentilerin say›s›na ba¤l›d›r. Bu
görüntüleme tekni¤i, beyin ifllev kuramlar› ve efl
zamanl› olan psikolojik süreç hakk›nda bilgi verebilecek veriyi sa¤lamaktad›r. Zihindeki bu uyar›larla birlikte, siyasal tutumlar›n ifllevsel nörolojik
görüntüleme tekni¤i ile çal›fl›lmas›na önemli katk›lar sa¤layabilecek birkaç yol vard›r. ‹lk olarak,
görüntüleme, farkl› tutum tiplerinin ifade edilmeleri süresince ortak veya farkl› süreçlerin kulland›¤› tan›mlamalar› kullanabilmektedir (Cacioppo
ve ark., 1996). Örne¤in, kat›l›mc›lardan toplum
politikalar›ndan küresel politikalara do¤ru de¤iflim gösteren siyasal konular üzerine tutum oluflturmalar› istenebilir. Di¤er olas›l›k, Schuman ve
Babo (1988) taraf›ndan kullan›lan uyarlama yöntemleri olabilir. Uyarlama yöntemlerinde, anket
maddeleri baz› maddelerin harekete geçirdi¤i konu ve düflüncelerin, sonraki maddelerde kullan›larak etkili yarg›lar›n oluflturabilece¤i flekilde düzenlenmektedir. Örne¤in, önceki sorunun ›rksal
korku veya adillik ilkelerini kullan›ma haz›rlay›p
haz›rlamamas›n›n bir sonucu olarak, olumlu hareket do¤rultusunda kifli tutumunu ortaya koydu¤unda, farkl› nörolojik sistemler eksi¤i doldurabilir mi? Korkuya dayanan haz›rl›klar X-sistemine
güveni artt›rabilir, oysa adilli¤e dayanan haz›rl›klar, C-sisteminin bir tutumu yap›land›rmas›na
yard›m etmeye bafllad›¤›nda çat›flma efli¤ini düflürebilir. ‹kinci olarak, görüntüleme kullan›m› s›n›rl› olan çal›flmalar› içerebilir. Araflt›rmac›lar kat›l›mc›lar› belirli konulara iliflkin kesin sonuçlar›n
getirdi¤i güdülenme derecesinin temelinde tan›mlam›fllard›r (Kunde, 1990). Dikkatle güdülenme
savunulabilir bir sonuç meydana getirilebilir (Tetlock, 1985) veya ilgili konular›n çevreledi¤i düflüncelerle rekabet eder. Biliflteki bireysel farkl›l›klar, beyin sistemlerinin ve onlarla ba¤lant›l› süreçlerin ‘akort’ edilmesinde etkili olabilir. ‹çgörü
kuramsal olarak ilgili bireysel farkl›l›klar›n bir
ifllevi olan siyasal tutum aç›klamalar› süresince,
beynin harekete geçirdi¤i örüntülerin nas›l de¤iflti¤i ve de¤iflip de¤iflmedi¤inin belirlenmesi do¤-
48
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
rultusunda gerçeklefltirilen bu ‘akort etme’ sürecinde kazan›labilir. Sonuç olarak, nörolojik görüntüleme, farkl› beceri tiplerini ö¤renme süresince meydana gelen süreçte tan›mlanan de¤iflimler
için mükemmel bir tekniktir. Benzer flekilde, siyasal alanda genel ya da özel bir konuyla ilgili bilgi
sahibi olmadaki geliflmeyle birlikte meydana gelen de¤iflimler de içgörü sa¤lamaktad›r. Örne¤in,
kesitsel çal›flmalarla, siyasal alanda bilgi sahibi
olanlarla olmayanlar›n, anket maddelerini nas›l
farkl› olarak iflledikleri konusunda, potansiyel
olarak ya farkl› ö¤renme sistemlerinin (örne¤in
C-sistemine karfl› X-sistemi) ya da ayn› sistemlerin farkl› olarak ele al›nmas›n›n (örne¤in karar verirken bireysel yaflant› belleklerine baflvuran uzman olmayanlar›n an›sal belleklerinden daha fazla yararlanmalar›) sonuçlar› do¤ru olarak ortaya
konabilir. Ayr›ca, boylamsal çal›flmalarla da, belirli konular üzerine odaklanan üniversite ve lisansüstü ö¤rencileri dersleri almadan ve ald›ktan
sonra ayr›nt›l› olarak gözden geçirilerek, kat›l›mc›lardaki de¤iflimler takip edilebilir. Bu, farkl› ö¤renme ve kontrol sistemlerinin güvenli bir flekilde
nas›l ve ne zaman meydana geldi¤inin çok daha
kesin olarak izlenmesini sa¤layacakt›r (Liberman
ve Schreiber, 2003).
Buraya kadar anlat›lanlar toparlanacak olursa,
bu çal›flmada, farkl› nörolojik yap›lar›n siyasal tutumlar ve siyasal alanda bilgi sahibi olmayla iliflkisi tart›fl›lm›flt›r. Görüldü¤ü üzere, anket çal›flmalar›, siyaset bilimi ve ona yak›n di¤er sosyal
bilim alanlar› için önemlidir. Siyaset psikolojisi,
siyasal bilginin davran›fl üzerindeki etkisini belirlemek için kuramlar gelifltirmifltir. Bununla bera-
ber, farkl› bak›fl aç›lar› kazand›racak olacak nörobiliflsel çal›flmalar ile yeterince ba¤lant› kurmam›flt›r. Oysa, bu yaz›dan da anlafl›labilece¤i gibi
nörobiliflsel yöntemin kulland›¤› baz› yollar (örne¤in, ifllevsel manyetik nörolojik görüntüleme)
siyasal olgular› daha kapsaml› anlamam›za do¤rudan katk›da bulunacakt›r. Söz konusu yollarla,
siyasal bilgiyi nas›l iflledi¤imiz konusuna da aç›kl›k getirilebilir. Örne¤in, sosyal bir ba¤lamda kazan›lan bilginin laboratuar ortam›ndaki uzmanl›klarda kazan›lanlarla benzer olup olmad›¤› belirlenebilir. Nörobiliflsel çal›flmalar ayr›ca, siyasetçilerin ve siyaset bilimcilerin, siyasi konularda bilgi sahibi olan ve olmayan kiflilerde iflleyen süreçleri daha iyi ay›rt etmelerini ve bu kiflilerin yan›tlar›n›n ard›nda yatan dinamikleri daha iyi anlamalar›n› sa¤layabilir (Schreiber, 2000; Liberman ve
Schreiber, 2003; Albertson ve Brehm, 2003).
Kaynaklar
Albertson, B. & Brehm, J. (2003). Comments. Political Psychology,
24 (4), 681-704.
Green, A. J. K. & Gilhooly, K. (2005). Problem solving. In N. Braisby and A. Sellotly (Eds.) Cognitive Psychology. (s.347377). Oxford: Oxford/Niversty Pres.
Lavine, H. (2001). On-line versus memory-based process models of
political evaluation. In
Monroe, Kristen Renwick (Eds). Political Psychology. (s.225-247),
Manvah, NJ USA: Lawrence Erlbaum Associates.
Lieberman, M.D. & Schreiber, D. (2003). Is political cognition like
riding a bicycle? How cognitive neuroscience can inform
research on political thinking. Political Psychology, 24 (4),
681-704.
Schreiber, D. (2000, May 10). Thinking about politics: An fMRI
study. Paper presentation to UCLA’s Brain Mapping Division, Los Angeles.
49
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
KAMUOYU ve PROPAGANDA
oluflmas›nda etkin rol oynayan propagandadan
ayr›nt›l› olarak bahsedilmektedir.
Propaganda
Sevgi Duman*
Hür düflünce, 17. ve 18. yüzy›llardan itibaren
yavafl yavafl toplumun bütün kesimlerine yay›lmaya bafllam›fl ve 1688 ihtilalinde ‹ngiltere’de orta s›n›f›n iktidar› ele geçirmesiyle birlikte, demokratik bir toplumun do¤mas›n› sa¤lam›fl, böylelikle kamuoyu kavram› ortaya ç›km›flt›r.
Hegel’ e göre kamuoyu, halk›n isteklerini ve
görüfllerini organik olmayan araçlarla yans›tma
yoludur. Hegel kamuoyunu, orta s›n›f›n, siyasal
ve ekonomik ç›karlar›n›n bilincindeki ortalama
entellektüel kesimin egemen düflüncesi olarak da
görmektedir (Akt., Onaran, 1984 ). Allport ise,
belirli bir grup içinde yer alan kifliler, bir durum,
flah›s ya da öneri hakk›nda etkin bir hareket tarz›n› belirleyecek flekilde olumlu ya da olumsuz görüfl belirttiklerinde, kamuoyunun varl›¤›ndan söz
edilebilece¤ini söylemektedir (Akt., Kentel ,
1994).
Kamuoyu, kimi zaman her türlü bask›dan soyutlan›p, do¤al olarak kendili¤inden, kimi zamansa d›fl etkiler sonucunda yapay olarak oluflmaktad›r. Bu iki tür kamuoyu aras›nda kesin bir s›n›r
çizmek mümkün de¤ildir. Devlet müdahalelerinin
en az görüldü¤ü bat› demokrasilerinde bile, kitle
iletiflim araçlar› kullan›larak, propagandayla yapay kamuoyu oluflturma yoluna gidilmektedir.
Totaliter sistemlerde ise, devletin her türlü iletiflim arac›na hakim olmas›n›n bir sonucu olarak,
kamuoyunu yönlendirme olas›l›¤› çok daha güçlüdür. Kamuoyunun oluflumunda propaganda
özellikle önemlidir. Tarih boyunca, ço¤u zaman
bask› ve korkutma yoluyla yap›lan propagandalar,
günümüzde telkin ve ikna yoluyla gerçeklefltirilmektedir (Onaran,1984). Afla¤›da, kamuoyunun
*Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Yüksek Lisans
Ö¤rencisi
Propaganda, Latince ‘Propqare’kökünden gelmektedir. Sözlük anlam› ise, bir inanc›n, düflüncenin yay›lmas› için yap›lan fiil ve hareketlerdir (Ziyao¤lu,1963). Barlet propaganday›, toplumlar›
belli bir görüfl ve davran›fl› benimsemelerini sa¤layacak biçimde etkileme giriflimi olarak tan›mlarken, Doob, telkin yoluyla gruplar›n tutumlar›n›
ve sonuçta da onlar›n davran›fllar›n› kontrol alt›na
almak için yap›lan sistematik hareketler olarak
aç›klamaktad›r. Kapsaml› bir tan›mlama için Terence H. Qualter’in (1992) tan›m›na baflvurmak
daha do¤ru olacakt›r. Ona göre propaganda; bir
bireyin ya da grubun, baflka bireylerin veya gruplar›n tutumlar›n›, tepkilerini kendi amaçlar›na
uygun olarak biçimlendirmek, kontrol alt›na almak ya da de¤ifltirmek için haberleflme araçlar›ndan yaralanarak bilinçli olarak girifltikleri bir
etkinliktir. Bu tan›ma bak›ld›¤›nda, bir etkileme
etkinli¤inin propaganda olabilmesi için bilinçli
olarak yap›lmas› gerekmektedir. Bu nedenle bir
sözün, kitab›n, söylemin, serginin, istatistiksel
doküman›n, mimari ve sanatsal eserin propaganda
olarak de¤erlendirilebilmesi için bilinçli bir biçimde tutumlar› de¤ifltirmeyi amaçlamalar› gerekmektedir. Propaganda ayr›ca, bireylerin veya
gruplar›n tutumlar›n› kontrol etmeyi ve bu kontrolü bozacak baflka propagandalar›n etkisini
azaltmay› amaçlamakta ve bütün bunlar için kitle
haberleflme araçlar›n›n gücünden faydalanmaktad›r (Qualter, 1992).
Bir propaganda etkinli¤i yap›l›rken dikkat
edilmesi gereken önemli noktalar (Hitler, 1997;
Ka¤›tç›bafl›, 1988; Moucorpus, 1958) flu flekilde
özetlenebilir:
1) Propaganda da amaç, hedef kitleyi etkilemek oldu¤undan bu ancak, kitlelerin sorunlar›n›n
50
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
iyi analiz edilmesi ve bu sorunlar›n çözümlerinin
iyi anlat›lmas›yla baflar›labilir.
2) Propaganda yap›l›rken toplumun inançlar›na ters düflmemek gerekir. Propagandan›n içeri¤i
mevcut inançlara ne kadar uygun olursa etkisi de
o derece baflar›l› olacakt›r.
3) Propaganda da tek tek bireylerden çok,
gruplara yönelmek amaçlanmaktad›r. Bu nedenle
onlar› etkileyecek sevgi, öfke, korku, umut, suçluluk ve amaca uygun di¤er unsurlar›n içinde bar›nd›r›lmas›na dikkat edilmelidir. Ayr›ca, propaganda anlat›m›n›n tekrar›na önem verilmelidir. Kitlenin bir görüflü anlayabilmesi için belli bir zamana
ihtiyac› vard›r. En basit kavramlar bile birkaç defa tekrar edilmeden insanlar›n belleklerine yerleflmemektedir.
4) Propagandan›n etkili olabilmesi için, propaganday› yapan kiflinin inan›l›r ve güvenilir olmas›
gerekir. Yüksek sayg›nl›¤› olan kaynaktan gelen
iletiflim, daha kolay kabul edilir.Yalanlar›yla sab›kal› bir propagandac›n›n veya kitle yönlendiricisinin etkisi s›n›rl› olacakt›r.
‹nsan Psikolojisi ve Propaganda
Telkinin baflar›s›, bireylerin oluflturdu¤u kalabal›k, topluluk ve y›¤›nlar›n psikolojisinin bilinmesiyle mümkündür (K›fllal›, 1995). Di¤er bir deyiflle, kitleleri yönlendirmeye çal›flmadan önce,
kitle ya da toplulu¤un özelliklerinin ve ruh halinin
iyi analiz edilmesi gerekir. Kalabal›k içinde insan,
yaln›z bafl›na oldu¤undan daha fazla heyacana sahiptir ve duygular›n›n etkisine daha fazla kap›l›r.
Bu nedenle, kalabal›k içindeki birey telkine daha
uygun bir ruh halinde olur (Kayabal›, Aslano¤lu,
1983). Kitleyi oluflturan bireyler, yafllar›, meslekleri, karakterleri ve zekalar› nas›l olursa olsun,
kitle içinde bulunduklar› zaman tek bir ruha dönüflürler. Dolay›s›yla, her biri tek bafl›nayken hissedece¤i, düflünece¤i ve davranaca¤›ndan baflka tür-
lü hisseder ve davran›r. Birey kitle içinde kendini
güçlü hisseder. Önceden dizginleyebildi¤i davran›fllar›n› bu kez içgüdülerine teslim eder ve sakin
bir kiflili¤i varken, kitle içinde coflkulu, sert, sald›rgan davran›fllarda bulunabilir. Kitle bireye,
adeta tekrar tekrar tek bafl›na hiçbir de¤eri olmad›¤›n›, gücünü daha üstün bir güce terk etmesini
ve bu sayede toplulu¤un bir parças› olarak gurur
duymas› gerekti¤ini söyler (Kayabal›, Aslano¤lu,
1983).
Kalabal›k içersinde her duygu bulafl›c›d›r. Öyle ki, bireyin bu duygulardan etkilenip kendi ç›karlar›n› kitlenin ç›kar› u¤runa feda etmesi kaç›n›lmazd›r. Bu fedakarl›kta, kendisine telkinde bulunan kiflinin, kiflili¤i ve konuflma gücü etkilidir.
Kitle e¤er sayg› duyulan bir lidere sahipse, bu liderin yapt›¤› telkinin etkisi daha da büyük olur
(Kayabal›, Aslano¤lu, 1983).
‹htilallerde, savafllarda, k›tl›klarda, felaket
günlerinde, baz› kiflisel olaylarda halk›n heyecan›
fazlas›yla artar. ‹nsan›n içinde oluflan huzursuzluklar, kitlelerdeki benzer huzursuzluklarla birleflip, toplulu¤u harekete geçirerek, y›¤›n toplulu¤unu oluflturur.Y›¤›n topluluklar›n›n hareketleri
di¤er topluluklar›n hareketlerinden daha y›k›c›
olur (Domenach, 1995). Y›¤›n içinde insan, hukuk kurallar›na ayk›r› hareketlere yönelir. Bunu
yaparken de y›¤›ndan güven al›r (Baflbu¤u, 1996).
Propagandan›n Kayna¤›
Jean Marie Domenach (1995), propagandan›n
iki kayna¤› oldu¤una dikkat çekmektedir: reklam
ve politik ülkücülük. Domenach’a (1995) göre
reklam ile propaganda birbirlerine yard›mc›d›r.
Evrimleri birbirine denktir ve yöntem benzerlikleri çok fazlad›r. Propagandan›n daha çok reklam
bulufl ve baflar›lar›ndan yaraland›¤›, halk›n hofluna gidece¤ini umdu¤u reklam biçimlerini taklit
etti¤ini düflünmek yanl›fl olmayacakt›r.
51
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Propaganda bir bak›ma ticari reklamc›l›¤›n siyasete uyarlamas›d›r. Günümüzde reklamc›l›k,
mal ve hizmet tan›t›m›n›n yan› s›ra ideolojik tan›t›ma da yönelmifltir. Di¤er bir deyiflle, propaganda ve reklam tan›mlar›n›n özel bir anlamda birleflimi, bütün dünyada siyasal reklam kavram›n›n
ortaya ç›kmas›na neden olmufltur. Propaganda ile
siyasal reklam birlikteli¤i flu flekilde de ele al›nabilir: Reklam ile, ‘insan› flu ya da bu ürüne, flu ya
da bu markaya yöneltmek elimizdedir. Yaln›zca
bir ürünü baflka bir ürün yerine benimsetmek de¤il, bu ürüne bir gereksinim yaratmak bile mümkündür’. Bu, yeni propaganda mühendisleri için
etkisi kesin ve korkunç bir bulufltur.
Politik ülkücülük, siyasal propagandan›n bir
baflka dal› olup, reklam yöntem ve biçimlerinden
yararlanmay› sürdürse de, ondan ayr›larak kendi
bafl›na bir yöntem haline gelmifltir. Reklam türü
propaganda (örne¤in, seçim kampanyalar›), az ya
da çok aral›kl› kampanyalarla s›n›rland›r›l›r. S›n›rlar› iyice çizilmifl yöntemlerle belirli düflüncelerin, belirli insanlar›n ve belirli örgütlerin de¤erlendirilmesi siyasal eylemin normal anlat›m›d›r
(Domenach 1995). Faflist diktatörler, bir noktada
yo¤unlaflm›fl kitlelerin bu alanda kendilerine uçsuz bucaks›z olanaklar sa¤lad›¤›n› çok iyi anlam›fllar ve bundan genifl ölçüde yararlanm›fllard›r.
Mussolini, yeni insanlar flafl›lacak kadar çabuk
kan›yor derken; Hitler, ‘halk›n büyük ço¤unlu¤u
o derece kad›ns› bir e¤ilim, bir ruh hali içindeki
kan›lar›na ve eylemlerine, salt düflünceden çok
duyular› üzeride yarat›lan izlenimler yön veriyor’
demektedir ‘(Tchaklotine,1952).
Propagandan›n Kulland›¤› Psikolojik Araçlar
Propagandan›n kulland›¤› teknolojiye ba¤l›
araçlar›n, insan› etkilemek için kulland›¤› psikolojik etmenler vard›r. Propagandan›n dayand›¤›
temel kavramlar olarak aç›klayabilece¤imiz bu
etmenler, insan›n bilinçalt›na hükmetmekte, ak-
l›ndan öte duygulara seslenmektedir (Tchaklotine,1952). Afla¤›da s›ras›yla, söz konusu etmenlerden olan simgeler, kal›p yarg›lar ve mitlerden
bahsedilmektedir.
Simgeler
Simgeler, insan, duygu ve düflüncelerini baflkalar›na iletmek imkan› buldu¤undan beri vard›r.
Hatta, duygular bilincin ayd›nlanmam›fl k›sm›nda
yer alan daha ilkel insanc›l ifllevlere sahip oldu¤undan, düflünceden önce duygularda var olmufllard›r (Tchaklotine,1952).
Simgeyi, bir fleyi temsil eden ama onunla do¤al bir iliflkisi olmayan bir sinyal olarak tan›mlayabiliriz. Örne¤in, siyah rengin yas simgesi olmas› gibi (Mutlu,1998). ‹letiflimin içeri¤ini oluflturan
simgeler ayn› zamanda, insanlar›n ilk topluluklardan bu yana anlaflmak için kulland›klar› iflaretler,
semboller ve jestler bütünüdür. En ilkel kabilelerden, en geliflmifl toplumlara kadar insanlar geliflmifllikleriyle orant›l› olarak karmafl›k simge sistemlerinden yararlanm›fl ve yararlanmaktad›rlar
(Güz,1992).
Toplumsal iliflkilerinde din, ekonomik iliflkilerinde para, e¤lencelerinde müzik, e¤itimlerinde
ve haberleflmelerinde yaz›, ola¤anüstü sayd›klar›
ve anlayamad›klar› olaylarda s›¤›n›lan dinsel simgeler insanlar›n kulland›klar› simge sistemlerini
oluflturmaktad›r. Bir olay›, bir düflünceyi, bir duyguyu ve metafizik kavramlar› temsil eden simgeler kamuoyu içinde toplumsal ve siyasal iletiflimi
sa¤lamaktad›r.
Simgeler, kuflkusuz bireyler taraf›ndan oluflturulmaktad›r. Bununla birlikte, simgelere ortak anlamlar›n› veren, onlar› onaylayan, geniflleten ve
de¤ifltiren, toplumsal iletiflimin gere¤i olarak toplumun kendisi olmaktad›r. Dolay›s›yla, bireyler
do¤duklar› andan itibaren simgelerin etkisi alt›nda yetiflmeye bafllarlar. Ailesinin içinde bulundu¤u klan, kabile, s›n›f ya da toplumun kültür s›n›r-
52
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
lar› bireyi kuflat›r. Aile içinde toplumsallaflma süreci bir bak›ma, toplumun simgelerini tan›ma,
onlar›n toplumsal de¤erlerini kabullenme sürecidir (G›ddens, 1993).
Simgelerin iletiflimiyle, kifli di¤erlerini teflvik
etme kapasitesine sahiptir. Kifli arzu etti¤i anlam
ve de¤erleri, k›saca kanaatleri öteki kiflide uyand›rmak için iletiflimde bulunur. Anlaml› simgelerle iletiflimci, dinleyicinin davran›fl›n› etkileyebilir,
ancak kontrol edemez. Bunun nedeni, simgenin,
dinleyicinin de¤er ve anlam içeri¤iyle iletiflim
kurmas›d›r. Di¤er bir deyiflle, simgenin dinleyici
için tafl›d›¤› anlam ve de¤er, sonucu belirlemektedir. Simgesel iletiflim toplumsal bir süreçtir. Bu
süreçte, hem ileten hem de iletilen kifli iletinin
içeri¤ine katk›da bulunur. K›sacas›, toplumsal
davran›fl› ve kanaatleri, anlaml› simgeler, bu simgeleri ö¤renme ve karfl›l›kl› iliflki süreci oluflturmaktad›r (Erdo¤an ve Alemdar, 1990).
Anlamlar dünya görüflünü tan›mlamaktad›r.
Kitle iletiflim araçlar› ile gerçeklefltirilen iletiflimlerde, kiflilerin kafalar›nda yeni anlamlar yarat›ld›¤›na göre propagandac› taraf›ndan kiflilerin nas›l etki alt›nda tutuldu¤u, nas›l yönlendirildi¤i de
kolayca anlafl›labilir (Usluata,1994).
Kal›p Yarg›lar
Propagandac›n›n s›kl›kla kulland›¤› kal›p yarg› ‘insan›n bir gruba iliflkin de¤iflmez izlenimini’
dile getirmektedir. Birey, tek tek kiflilere iliflkin
alg›lamalar›n› bu izlenim arac›l›¤›yla yapmaktad›r (Usluata,1994).
D›fl dünyan›n flafl›rt›c›, insan›n kafas›n› kar›flt›ran karmaflas›ndan, kültürümüzün bizim için daha
önceden tan›mlam›fl oldu¤u fleyleri seçeriz ve seçti¤imizi kültürümüzün bizim için kal›plaflt›rd›¤›
biçimi ile alg›lar›z. Kal›p yarg›lar genellikle (siyahlar aptald›r ya da kad›nlar›n saç› uzun akl› k›sad›r gibi) olumsuzdur (Mutlu, 1998).
Kal›p yarg›lar yaflam›n bir parças›d›r ve fark›nda olunmaks›z›n düflünce ve davran›fllarda
kullan›lmaktad›r. Ço¤u kez bu yarg›lara sahip oldu¤umuzu kabul etmeyiz, fark›na varsak bile, etkisini tümüyle ortadan kald›rmak için büyük güçlükler yaflar›z.
Önyarg› söz konusu oldu¤unda, onun iki temel
ö¤esinden biri olan kal›p yarg›, bireyleri tan›madan onlar› bir grubun üyesi olarak yarg›lamakt›r.
Önyarg›n›n di¤er ö¤esi ise bir grup ya da kifliye
karfl› olumsuz duygudur. Böylece, önyarg›da hem
duygusal hem de düflünsel ö¤eler bir arada bulunmaktad›r. Bu iki ö¤enin etkisiyle kifliler ayr›mc›
davran›fllar sergileyebilmektedir (Cücelo¤lu,
1999).
Önyarg› ve onun ö¤elerinden biri olan kal›p
yarg›n›n kayna¤›n› aç›klamada dört temel yaklafl›m vard›r. En kabul gören yaklafl›m, bu yarg›lar›n küçük yafltan itibaren aile içinde ö¤renildi¤ini
ileri sürmektedir. Çocu¤un çevresinde söylenilen
sözler, yap›lan davran›fllar, yarg›lamalar, dedikodular, uydurulan lakaplar, çocuklar›n zihinlerinde
izler b›rakmakta ve onlar›n da ebeveynleri veya
komflular› gibi ayn› yarg›lar› benimsemelerine yol
açmaktad›r. Bir di¤er görüfl, daha sonra yap›lan
araflt›rmalarla desteklenmemiflse de, bu yarg›lar›n
kiflili¤in bir parças› oldu¤unu öne sürmektedir.
Bu görüfl, otoriter bir çevre içinde ve bask› alt›nda büyümüfl kifliler için, baflkalar›na yönelik ayr›mc›l›k yapma ve onlar› cezaland›rman›n hayat›n
do¤al bir parças› oldu¤unu söylemektedir. Üçüncü görüfl, bu yarg›lar›n grup üyeli¤inin do¤al bir
sonucu olarak olufltu¤unu, çünkü hangi grupta
isek o grubu iyi, di¤erini kötü görme e¤ilimi içinde bulundu¤umuzu belirtmektedir. Son görüfl, bize benzeyenleri çekici bulup onlardan hofllan›rken, benzemeyenlere karfl› olumsuz tutum gelifltirdi¤imizi, hatta onlarla aram›zdaki farkl›l›¤›n
büyüklü¤ü oran›nda olumsuz tutumun ya da ön53
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yarg›lar›n fliddetinin büyüdü¤ünü ifade etmektedir (Cücelo¤lu, 1999).
s›yla siyasal ve toplumsal boyutlar›n› gizlerler
(Akt., Yengin, 1996).
Kitle iletiflim araçlar›n›n kal›p yarg›lardan s›kl›kla yararland›¤› bilinmektedir. Bu tür yarg›larla
kitle iletiflim araçlar› gerçekli¤i çarp›tmakta, izleyen kitleleri ideolojik olarak yönlendirmektedir.
Mutlu’ya, (1998) göre, tüm kal›p yarg›lar sonuçta, kitle iletiflim araçlar› ile, ‘biz’ ve ‘onlar’ karfl›tl›¤› fleklinde dile getirilebilecek sanal duygu yap›s›na dayand›r›lmakta, bu duygu yap›s›ndan kaynaklanmaktad›r.
Yengin’e (1996) göre, beyaz ›rk›n üstünlü¤ü,
kanda yaflam veren bir güç bulundu¤u yönündeki
düflünceler mit olarak say›labilir. Ama bilinçli
olarak reklam ve propaganda ile yarat›lan efsaneler de vard›r. Sesi ya da görümünü çok güzel olmad›¤› halde efsaneleflen flark›c›lar oldu¤u gibi,
çok say›da hata yapan bir siyaset adam›n›n her
yapt›¤›nda bir hikmet bulunan bir hesap adam›
olarak kitlelere kabul ettirilmesi de olanakl›d›r.
Örne¤in bolluk toplumu efsanesi de benzer süreçlerle oluflturulmufltur. Propagandan›n kulland›¤›
psikolojik araçlar›n hemen ard›ndan, yararland›¤›
yöntemlerden de k›saca söz etmek yerinde olacakt›r.
Mitler
Propagandan›n kulland›¤› psikolojik araçlarda
biri de mitlerdir. Mitler, inanc›n ö¤elerinden biridir. Genellikle efsanelerin ç›k›fl noktas› bilinmedi¤i gibi mant›kl› bir aç›klamas› da aranmaz, bu
yüzden mitler temelsiz inançlar s›n›f›na girmektedir (K›fllal›, 1995).
‹nsan kendine bir hedef belirler ve yaflad›¤›
doyumla yetinmez, daha iyisini ister, ancak elde
edemeyece¤ini anlarsa, belirledi¤i hedef ülküye
dönüflür. ‹flte bu noktada mitler ortaya ç›kmaktad›r (Tchaklotine, 1952).
Mit, dünyay› anlaman›n sorunsuz, bilincimizin
gözle görülmez olan derinliklerine gömülmüfl bir
düflünme biçimidir (Postman,1994). Barthes’a
göre mit, bir kültürün, gerçekli¤in ya da do¤an›n
baz› görünümlerini aç›klamas›n› ya da anlamas›n›
sa¤layan bir öyküdür. ‹lkel mitler yaflam ve ölüm,
insan ve tanr›lar, iyi ve kötü hakk›ndad›r. Günümüzdeki mitler ise erkeklik ve diflilik, aile, baflar›
ve bilim hakk›ndad›r. Mitler asl›nda, belirli bir tarihsel dönme egemen olmay› baflarm›fl toplumsal
s›n›f›n ürünüdür. Mitlerin yayd›klar› anlamlar bu
tarihi beraberinde tafl›r. Ancak, mit olarak iflleyebilmeleri, yayd›klar› anlamlar›n tarihsel ya da
toplumsal de¤il, do¤al oldu¤unu vurgulamalar›n›
gerekmektedir. Mitler kendi kökenlerini, dolay›-
Propaganda Yöntemleri
Propaganda s›ras›nda kullan›lan yöntemler flu
flekilde s›ralamak mümkündür:
Kal›plaflm›fl imajlar›n kullan›lmas›: ‹nsanlar›
kategoriler içine sokmak do¤al bir e¤ilimdir. Kifliler, herhangi bir kategori içine yerlefltirildi¤inde
gerçek durum hat›rlanmaz olur. Böylece, kendi
bireysel kiflilikleri ile de¤il siyah, Yahudi, kapitalist, sendika lideri ya da komünist gibi yerlefltirildikleri kategorinin kal›plaflm›fl ifadeleriyle tan›mlan›rlar (Oskay,1992).
Ad takma: Propagandac› genellikle karfl›s›ndakiler için lehte ya da aleyhte deyimler kullan›r. Bu
deyimler duygusal ça¤r›fl›mlara sahiptir. Ad takma kullan›m› günümüzde politikada ve kamu konuflmalar›n›n di¤er alanlar›nda yayg›nd›r.
Seçme: Propagandac› karmafl›k gerçekler y›¤›n›ndan yaln›zca amac›na uygun olanlar› seçer.
Sansür, seçmenin ve dolay›s›yla propagandan›n
bir fleklidir .
Yalan: Propaganda eyleminin bafllad›¤› tarihten beri yalan propagandac›n›n en büyük serma-
54
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yesidir. Propagandan›n, yaln›z yalana dayand›¤›
gibi yanl›fl bir yarg›ya var›lmamal›d›r. Temeli ne
olursa olsun ikna edici olmas› önemlidir .
Tekrar: Propagandac›, ifadelerini yeterince
tekrarlad›¤› takdirde zaman içinde kabul edilece¤inden emindir. Bu yöntemin bir de¤iflik flekli
sloganlar›n ve anahtar kelimelerin kullan›lmas›d›r. Lenin’in kulland›¤› ‘toprak ve bar›fl’, Hitler’in kulland›¤› ‘tek millet, tek hükümet, tek flef
‘sloganlar› buna örnek say›labilir .
‹ddia: Propagandac› nadiren tart›fl›r. Tezi lehine iddialar ileri sürme konusundaysa cesurdur.
Propagandan›n özü, madalyonun yaln›zca bir yüzünü göstermek, özgür düflünce ve sorgulamay›
kas›tl› olarak s›n›rland›rmakt›r.
Düflman›n tan›mlanmas›: Propagandac› gerçek
veya hayali düflmanlar tan›mlamal›d›r. Böylece,
sald›r›lar› kendinden ve partisinden uzaklaflt›r›p,
grup içi duygular› kuvvetlendirir.
Gösteriflli genelleme: Genel olarak iyi kabul
görmüfl bir deyimi kullanmad›r. Bu tür genelleme
kullan›m› o kadar yayg›nd›r ki bu nedenle güçlükle fark edilir. Örne¤in, bir yasa tasar›s›n›, çal›flma
hakk› yasas› olarak nitelemek onu kanun haline
getirmenin etkin yolu olabilir.
Transfer: Genel olarak sayg› duyulan sembolleri kullanmad›r. Transfer, ça¤r›fl›m süreciyle ifller. Yani, ça¤r›fl›m yoluyla hayranl›k uyand›rmay› amaçlar. Örne¤in, önemli bir kifliyle birlikte
çektirilen bir resim, film ya da video band› arac›l›¤› ile büyük kitlelere kolayca ulafl›l›r ve etkinlik
sa¤lan›r.
Tan›kl›k: Tan›kl›k, reklamc›l›k ve politik kampanyalarda en çok kullan›lan propaganda araçlar›ndan biridir. Ünlü ve sayg›n kiflilerin deste¤idir
ve propagandaya etkinlik sa¤lar.
Halktan biri: Propagandas› yap›lan bireyin, izleyicilerle ayn› gruptan olan, ortalama bir kifli oldu¤unu vurgulamakt›r. S›k s›k propagandas› yap›lan kiflilerin de asl›nda halktan biri oldu¤u ve bir
çok fleyi halkla paylaflt›¤› yaklafl›m›, özellikle siyasette kullan›l›r. Bu, seçim dönemlerinde çok s›k
rastlan›lan bir uygulamad›r. Örne¤in, ailesi ile
birlikte yemek yiyen veya çocuklar›yla bal›k tutan
aile erke¤i imaj›.
Herkes yap›yor (band wagon): Evrensel destek
temas› vurgulanarak, bir fleyi herkesin yapt›¤›n›n
ifade edilmesidir. Propagandac›, herkesin kabul
etti¤i bir fleyi hedefin de kabul etmesi gerekti¤ini
vurgular. Savafl s›ras›nda insanlar›, herkesin savafl
için bir tak›m fedakarl›klarda bulundu¤una ve yaflamlar›n› dahi feda etmeye haz›r olduklar›na
inand›rmak için s›k s›k kullan›lan bir tekniktir.
Propaganda Kurallar›
Propaganda, hizmet etti¤i siyasetin ya da siyasetçinin lehinde davran›fl de¤ifliklikleri yaratabildi¤i ölçüde etkindir. Propagandan›n, kitleleri etkileyebilmesi için yerine getirmesi gereken kurallar vard›r. Oskay’a (1992) göre bu kurallar, flöyle
s›ralanabilir:
Yal›nl›k ve tek düflman kural›: Propaganda her
fleyden önce konuyu basitlefltirip herkes taraf›ndan kolayl›kla anlafl›labilecek hale sokmaya çal›fl›r. Böylece, etkinlik sa¤lar. Örne¤in; yaflas›n A,
umudumuz B, kahrolsun C gibi. Dost ve düflman,
iyi ve kötü bellidir. Bir ö¤reti, en kolay ve etkin
bir flekilde, bafltaki yöneticilerin adlar›n›n bafl
harfleri gibi yaz›sal simgeler ya da bayrak, flama,
çeflitli amblem ve iflaretler gibi görüntüsel simgeler veya müziksel simgelerle özetlenebilir. Ayr›ca, iyi bir propaganda tek bir hedef üzerinde yo¤unlaflt›¤›nda etkin olmaktad›r. Hitler taraftarlar›
yo¤unlaflt›rma yöntemini çok iyi uygulam›fllard›r.
55
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Büyütme ve bozma kural›: Haberlerin büyütülmesi. Kendi ifllerine gelen haberlere afl›r› önem
veren siyasal parti borazan› yay›n organlar›n›n,
sürekli olarak baflvurduklar› bir gazetecilik yöntemidir. Bir politikac›n›n a¤z›ndan kaçan basit bir
cümle etkin bir kan›t oluverir. Büyütme ve fliflirme ve bu yolla etkinlik sa¤lama Hitlerci propagandac›lar›n de¤iflmez kayg›s›d›r. Hitler, kitab›
‘Kavgam’da ‘propagandan›n, düflünce düzeyini,
seslendi¤i kiflilerin en kal›n kafal›s›n›n anlama yetene¤ine göre ayarlamas› gerekti¤ini ve düflünce
düzeyi ne kadar afla¤› olursa, inand›raca¤› insan
kitlesinin o kadar genifl olaca¤›n›’ söylemektedir .
gandan›n amac›, belli do¤rultudaki etkileri güçlendirmek ve toplumun önemli bir kesiminin de
o görüflü benimsedi¤i inanc›n› yaratmak, böylece
savundu¤u görüflü daha etkin hale getirmektir.
Öte yandan, büyük siyasal inançlar her fleyden
çok, iliflki ve kiflisel sürükleme yoluyla yay›lmaktad›r. Aldat›c› bir birlik görüntüsü vermek için
propagandac›n›n elinde çok de¤iflik kaynaklar
vard›r. Örne¤in, bayraklar, pankartlar, amblemler,
semboller gibi. Hiç flüphesiz en yayg›n buluflma
yolu ise kitle gösterileri, mitingler ya da yürüyüfllerdir (Freud, 1998).
Tekrar kural›: ‹yi bir propagandan›n ilk koflulu, belli bafll› olgular› b›k›p usanmadan tekrarlamakt›r. Dr. Goebbels, Katolik kilisesi iki bin y›ld›r hep ayn› fleyi yineledi¤i için ayakta duruyor,
Nasyonal-Sosyalist devlet de onun gibi davranmal›d›r demifltir. Bir anlamda propagandan›n etkin olmas› az say›da düflünceyle s›n›rlanmas›na
ve bunlar›n b›k›p usanmadan yinelemesine ba¤l›d›r.
Kalabal›kta her duygu, her davran›fl bulafl›c›,
hem de ileri derecede bulafl›c›d›r. Öyle ki, bu yüzden bireyin kendi kiflisel ç›karlar›n› kitle ç›kar›na
feda etti¤i bile görülmektedir. Son y›llarda, özellikle kitle iletiflim araçlar›n›n teknolojik geliflmeler ve küreselleflme nedeniyle etkinli¤inin artmas›, propaganda etkinliklerinin kullan›m alan›n› daha da artt›rm›flt›r. De¤iflen dünyayla birlikte, kültürel kodlamalar da de¤iflmifl, buna ba¤l› olarak
insano¤lunun çizdi¤i profil farkl›laflm›fl ve günümüzde s›n›r ötesi propagandac›l›k anlay›fl› yayg›nlaflm›flt›r.
Afl›lama kural›: S›f›rdan bafllayarak bir topluma herhangi bir düflünceyi kabul ettirme olana¤›
yoktur. Ancak toplumun daha önce benimsenmifl
oldu¤u fleylerden hareketle propaganda yeni bir
düflünceyi yerlefltirebilir ve etkin olabilir. Örne¤in
bir dini ya da ideolojiyi benimsemifl olanlara sizin
inanc›n›z yanl›flt›r diyerek propaganda yapmak,
davay› daha bafl›ndan kaybetmek anlam›na gelmektedir.
Birlik ve bulaflma kural›: Kifli toplumda yaln›z
bafl›na yaflamad›¤› için üyesi oldu¤u bir ya da birden fazla grubun etkisi alt›ndad›r ve grubunun
egemen düflüncesine ters düflmemeye çal›fl›r. Karars›z olan kifliler genellikle, bir düflünceleri olmad›¤›ndan de¤il, farkl› çevrelerin etkisi alt›nda
kald›klar›ndan böyle davranmaktad›rlar. Propa-
‹letiflimin öneminin anlafl›lmas› ile etkileyici
iletiflim ön plana ç›km›flt›r. Alternatiflerin artmas›
rekabet ortam›na yol açm›flt›r. Bu nedenle, kitleleri ikna etmek ve onlar› sürüklemek daha da zorlaflm›flt›r. Kamuoyu ad› verilen fenomenin analiz
edilmesi, gereksinimlerinin, isteklerinin ve hassas
noktalar›n›n irdelenmesi ve bunun sonucunda ona
yeni ürünler, görüfller, ideolojiler sunulmas› ve
benimsetilmesi daha da önem kazanm›flt›r. Buna
uygun olarak, modern insan da art›k, yenilikleri
fark etmek ve tüketmek için propagandaya daha
fazla ihtiyaç duymaktad›r.
56
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Kaynaklar
Ka¤›tç›bafl›, Ç. (1988). ‹nsan ve ‹nsanlar (10. Bask›). ‹stanbul: Evrim
Yay›nc›l›k.
Baflbu¤u, A. (1996). Türkiye’de siyasal reklamc›l›k. Birikim
Dergisi, 88, 83-89.
Kentel, F. (1994). Demokrasi, Kamuoyu ve ‹letiflime Dair. Birikim
Dergisi, 3(16), 19-26
Cücelo¤lu, D. (1999). ‹nsan ve Davran›fl› (9. Bask›). ‹stanbul: Remzi
Kitapevi.
Domenach, J.M. (1995). Politika ve Propaganda (4. Bask›). (T.
Yücel, Çev.). ‹stanbul: Varl›k Yay›nlar›.
Erdo¤an, ‹. (1997). ‹letiflim, Egemenlik ve Mücadeleye Girifl
(2.Bask›). Ankara: ‹mge Kitapevi.
Freud, S. (1998). Kitle Psikolojisi (1. Bask›). (K. fiipal, Çev.). ‹stanbul: Cem Yay›nevi. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1921.)
Giddens, A. (1993). Sosyoloji (4. Bask›). (H. Beflirli, Çev.). ‹stanbul:
‹htar Yay›nc›l›k.
Güz, N. (1992). Sesler ve Kurallar (1. Bask›). ‹stanbul: Der Yay›nevi.
Hitler, A. (1997). Kavgam (6. Bask›). (Ö.K. Yal›ntafl, Çev.). ‹stanbul: Kamer Yay›nlar›.
Kaya, A. (1985). Kitle ‹letiflim Sistemleri (2. Bask›). Ankara: Teori
Yay›nlar›.
Kayabal›, ‹., Aslano¤lu,C. (1983). Propagandan›n Sosyo-Psikolojik
Temelleri (1. Bask›). Ankara: ‹mge Kitapevi.
K›fllal›, A. (1995). Siyaset Bilimi ( 3. Bask›). Ankara: ‹mge Kitabevi.
Moucorpus, P. (1958). Sosyal Hareketlerin Psikolojisi (2. Bask›). (S.
Evrim, Çev.). ‹stanbul: An›l Yay›nevi.
Mutlu, E. (1998). ‹letiflim Sözlü¤ü ( 2. Bask›). Ankara: Ark
Yay›nevi.
Onaran, fi. (1984). Kamuoyu (6. Bask›). ‹stanbul: Filiz Kitapevi.
Oskay, Ü. (1992). Kitle Haberleflme Teorilerine Girifl (4.Bask›).
‹stanbul, Der Yay›nlar›.
Qualter, T. (1992). Propaganda Teorisi ve Propaganda Geliflimi,
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.XXXV, 14. Charon, J.
(1992). Medya Dünyas› (1. Bask›). (‹. Erdo¤an, Çev.).
‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
Thaclotine, S. (1974). Propaganda (2. Bask›). (E. Günce, Çev.).
‹stanbul: Cem Yay›nlar›.
Usluata, A. (1994). ‹letiflim (4. Bask›). ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
Yengin, H. (1996). Medyan›n Dili (2. Bask›). ‹stanbul: Der yay›nlar›.
57
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
IRKÇILI⁄A PS‹KOLOJ‹K
BAKIfi
Damla Çimen*
‹nsano¤lu, göçebelikten yerleflik yaflama geçtikten sonra, farkl› co¤rafyalardaki insanlar aras›nda görünüfl aç›s›ndan baz› farkl›l›klar oldu¤unu keflfetmifltir. Saç, deri, göz rengi, boy uzunlu¤u, çene yap›s› gibi farkl›l›klar ›rk kavram›n› do¤urmufltur (Kottak, çev., 2002; Somersan, 2004).
Bu kavram, ilk olarak toplumlar› birbirinden biyolojik olarak ay›rt etmek, onlar›n özgül farklar›n› incelemek; ikinci olarak da bir toplumun di¤erinden üstün oldu¤unu iddia etmek için kullan›lm›flt›r (Kottak, çev., 2002). Hatta baz› yazarlar
(Miles, çev., 2000; Özbek, 2000) “›rk” kavram›n›n ›rkç›l›¤› varetmek için ortaya at›ld›¤›n› ve kullan›m›n›n bu yüzden devam etti¤ini ileri sürmektedirler.
Tan›m itibariyle ›rkç›l›k, kiflinin kendi ›rk›n›
üstün tutup, di¤er ›rk› ya da ›rklar› afla¤›l›k, gereksiz olarak görmeyi ve bu düflünce çerçevesinde davranmay› getirmektedir. Tarihe bak›ld›¤›nda
›rkç›l›k en çok siyahlar› hedef göstermifltir. Nitekim, tarihteki ilk ›rkç› söylem de siyahlar üzerinedir. M›s›r’da M.Ö. 1800’lü y›llarda Nil nehri kenar›na dikilen taflta, siyahlar›n M›s›r’a giriflini yasaklayan yaz›lar bulunmufltur (Özbek, 2000).
Benzeri yapt›r›mlar ve söylemler günümüzde de
mevcuttur. Ancak o günlerden günümüze gelene
dek bir tak›m de¤iflimler yaflanm›flt›r. ‹lkel insanlar yaln›zca cinsiyet, deri rengi gibi görünüflteki
farkl›l›¤›n ayr›m›na varabilmifllerdir ve bireysel
ya da toplumsal üstünlük istemleri bafllad›¤›nda,
“farkl›lara” karfl› ayr›mc›l›k da bafllam›flt›r. Günümüzde ise çeflitli kimlik alanlar› yarat›lm›fl ve bu
kimliklerin benimsenmesiyle, ayr›mc›l›¤› destek*Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Lisans Ö¤rencisi
leyen “biz” ve “öteki” olgular› ortaya ç›km›flt›r.
Di¤er bir deyiflle, günümüzde ayr›mc›l›k,
yaln›zca ›rksal farkl›l›kta de¤il; din, etnik köken,
milliyet gibi kolektif kimlik sa¤layan ve dolay›s›yla “öteki” kavram›n›n beslendi¤i alanlarda da
görülmektedir. Örne¤in, günümüzdeki Yahudi
düflmanl›¤› olarak ifade edilen antisemitizm, etnosantrizm (kiflinin kendi kültürünü merkez al›p
di¤er kültürleri olumsuz de¤erlendirmesi) gibi
görüfller, çat›flma ortam› do¤uran ve ayr›mc›l›¤›,
önyarg›y› temeline alan görüfller olarak ›rkç›l›kla
iliflkilendirilebilir (Paker, 2004; Somersan, 2004;
Adorno, çev., 2003). Bunlar›n d›fl›nda, kad›nlara,
eflcinsellere, farkl› toplumsal s›n›flara karfl› varolan önyarg›, olumsuz tutumlar ya da sergilenen
ayr›mc›l›k da kat› ve hoflgörüden uzak bir perspektife sahip oldu¤u için ›rkç›l›kla özdeflleflebilir
niteliktedir.
Herhangi bir toplumda yo¤un ayr›mc› görüfllere ve önyarg›lara rastlan›ld›¤›nda; bu durumun,
dönemin ekonomik ve siyasi koflullar›ndan kaynakland›¤› düflünülebilir. Örne¤in, Avrupal›lar;
Amerika, Afrika’n›n baz› bölgeleri ve çeflitli adalar›n varl›¤›ndan haberdar olduklar›nda bir uygarl›k çat›flmas› yaflanm›flt›r. Avrupal›lar, karfl›laflt›klar› yerlileri abartarak farkl›laflt›rm›fl; onlar› ilkel,
kontrol alt›na al›nmaya ve bulunulan döneme göre modernlefltirilmeye muhtaç olarak resmederek
kolayl›kla sömürgelefltirmifltir (Gould, çev., 2003;
Somersan, 2004). Böylelikle, ekonomik ve siyasal üstünlük mücadelesi ad›na yap›lan soyk›r›mlar
ve katliamlarla yaz›lan kirli tarih meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lm›flt›r.
Sömürge savafllar›, ulusal kurtulufl mücadeleleri, din, temeli gerçeklere dayanmayan kal›pyarg›lar gibi etmenler, söz konusu ayr›mc›l›¤› pek
çok insan›n üzerinde anlaflt›¤› bir görüfl olarak
karfl›m›za ç›karmaktad›r. Frans›z devrimiyle birlikte kurulufllar› h›zlanan ulus-devletler de “biz ve
58
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
“öteki” kavram›n› güçlendirmifllerdir. Bunun temelinde, ulus-devletlerin, imparatorluklar›n içinde yaflayan kimi halklar›n (az›nl›klar›n ya da ortak
özellikler etraf›nda birleflen insanlar›n) ba¤›ms›z
devlet kurarak özgürlüklerini kazanmas›yla oluflmas› yatmaktad›r. Bu u¤urda pek çok savafl gerçekleflmifl ve savafllar›n da etkisiyle, halklar ulusal kimliklerine iyice ba¤lanm›fllard›r.
Irkç›l›k gibi ayr›mc› görüfller zamanla birlikte
hiçbir flekilde yok olmam›fl aksine “öteki”lerin say›s› artm›fl; art›k ulusal kimliklere yönelik de
“ötekilefltirme” yap›lmaya bafllanm›flt›r. ‹nsanlar›n hissetmek istedi¤i aidiyet duygusu siyasal anlamda milliyetçilikte hayat bulmufltur. Oran’a
(1993) göre “biz” yani paylafl›lan kimlik, iki flekilde varolmaktad›r. ‹lk olarak grubun ve grup
üyelerinin olumlu yönlerini vurgulayarak; ikinci
olarak da karfl›t al›nan grubu ya da gruplar› (“öteki”yi) kötüleyerek, yoketmeye çal›flarak. Burada
sosyal grubun (ya da ulusun), kendi özelliklerini
övmesi milliyetçili¤e (yurtseverlik kavram›yla
yumuflat›labilir) örnek olurken, düflman görülen
grubun kötü özelliklerini vurgulayarak onun y›k›m›na yönelik örgütlenmesi de ›rkç›l›¤a iflaret
etmektedir. Tarihte bu iki seçene¤in iç içe geçti¤i
durumlar da gözlenebilir.
Milliyetçili¤e ve ›rkç›l›¤a ya da “biz” ve “öteki” gibi ayr›mc›l›¤a dayanan kavramlara psikolojik aç›klamalar getirmek mümkündür. Bu aç›klamalardan baz›lar›, sosyal psikoloji kuramlar›yla
iliflkilendirilebilir. Konuyla ilgili akla ilk gelen
yaklafl›mlar, sosyal kimlik (SKK) kuram› ve
SKK’dan fazlas›yla etkilenmifl olan sosyal bask›nl›k yönelimidir. Sosyal kimlik kuram›na göre,
her insan kendi benli¤ini olumlu görme, benlik
sayg›s›n› koruma ihtiyac›ndad›r. Bu düflünce do¤rultusunda kuramc›lar, benli¤in iki yap›s› oldu¤unu söylemektedirler: kiflisel kimlik ve sosyal kimlik. Kiflisel kimlik, kiflinin kendisinin sahip oldu-
¤u özellikleri de¤erlendirme ve olumlu görmesi
çerçevesinde alg›lan›labilir. Sosyal kimlikte ise
bireyler, toplumsal yönlerini de¤erli k›labilmek
ad›na üyesi olduklar› sosyal grubu olumlu görme
e¤ilimindedirler (Arkonaç, 1987; Göka, 2004;
Hasta ve Karaçanta, bt.).
Sosyal bask›nl›k yönelimi de grupiçi yanl›l›k,
benlik sayg›s›n› koruma e¤iliminden söz eder,
ancak özellikle d›fl grup üzerinde bask› kurma iste¤ini öne ç›kar›r. Bir kiflilik yap›s› olarak görülen
sosyal bask›nl›k yönelimi yüksek olan bireylerde
“öteki”ni kontrol alt›na alma, ezici üstünlük sergileme ve bir yandan da kendi gruplar›n› olumlu alg›lama iste¤i vard›r. Bu bireyler, sosyal gruplar
aras›nda hiyerarfli olmas› gerekti¤ini savunurlar;
önyarg›l›d›rlar ve eflitlikçi de¤illerdir. Bu durumda sosyal bask›nl›k yönelimi yüksek bireylerin
›rkç›, eflitsizli¤e dayanan ideolojileri sahiplendi¤i
düflünülebilir (Hasta ve Karaçanta, bt.; Karaçanta,
2000). Sosyal kimlik kuram› milliyetçili¤e aç›kl›k
getirirken, sosyal bask›nl›k kuram›n›n ›rkç›l›¤›
daha iyi yans›tt›¤› söylenebilir.
Konuya psikanalitik aç›dan yaklaflmak da
mümkündür. Psikanalitik kurama göre bireyin
kendisi için hissetti¤i ezilmifllik, güvensizlik, afla¤›l›k duygusu; ›rkç› tutum objesi olarak bir Yahudiyi, Çeçen’i ya da siyah› görmesinin nedeni olarak düflünülebilir. Birey bu rahats›z edici duygulardan kurtulmak için, kendine olan k›zg›nl›¤›n›
baflkalar›na yönelterek bir savunma mekanizmas›
gelifltirebilir. Özellikle yans›tma mekanizmas›
(kiflinin kendi kusurlar›n›, onlar› gizlemek ve önyarg›lar›n› do¤rulamak için baflkalar›na yüklemesi) konu için oldukça aç›klay›c› görünmektedir
(Budak, 2005; Geçtan, 2004; Langer, çev., 2004).
“Öteki” olarak belledi¤i kiflileri düflman, tehlike
kayna¤› olarak gören ›rkç› kifli (Langer, çev.,
2004 ), ayr›mc›l›¤›n› yöneltti¤i hedeften sald›r›
gelece¤ini düflünür. Bu tür gerçekli¤i olmayan
59
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
düflünceler çerçevesinde davran›flta bulunan kiflilerin, kendilerini bu düflüncelerle varetmeleri,
saplant›l› düflüncelere sahip olmalar› nevrotik kiflilik özelliklerini akla getirmektedir. Nitekim
Adorno, ›rkç› tutum ve davran›fllar›n birer semptom olabilece¤ini belirtmifltir (Adorno, çev.,
2003). ‹nsanlar›n bu tür gerçeklikten uzak görüfller do¤rultusunda nas›l fanatikleflti¤i düflünüldü¤ünde ›rkç› kiflili¤in bir özelli¤i daha ortaya ç›kmaktad›r. Irkç› propaganda basit, kat› ve basmakal›p ifadelerden ibarettir ve dolay›s›yla karmafl›k
düflünme yetisi olmayan insanlarda daha etkili olmaktad›r. Buradan ç›kar›labilecek sonuçlardan biri, ›rkç› kiflilerin basit ve kat› bir alg› mekanizmas›na sahip oldu¤udur (Adorno, çev., 2003; Hasta,
2002). Bu kifliler, “siyahlar›n IQ seviyeleri düflüktür”, “Yahudiler dünyay› ele geçirmek isteyen,
paragöz, içten pazarl›kl› kiflilerdir” gibi iddialarla
ayr›mc›l›k yapt›¤› grubun istisnas›z tüm üyelerinin atfedilen özelli¤e sahip oldu¤unu düflünürler.
‹nsanlar›n kendilerini, sahip olduklar› ulus
kimli¤ine, ›rka ya da dine adamalar›, bu özelliklerini yüceltmeleri ve “öteki”ni bu özelli¤e sahip olmad›¤› için küçük, de¤ersiz görüp varl›¤›n›n gereksiz oldu¤unu düflünmeleri günümüze de¤in
milyonlarca insan›n ölümüne ve bir o kadar›n›n
da korku ve çat›flma içinde yaflamas›na neden olmufltur. Irkç›l›¤› dönem dönem kamuoyu yarat›p
kitleleri peflinden sürükleyen bir ak›m olarak görmek mümkündür; böylesi bir durumda da bahsetti¤imiz basit ve kat› bir alg› mekanizmas›na sahip
olan bireylerin ›rkç› söylemleri benimseme e¤ilimi göstermesi kaç›n›lmazd›r. Genellikle siyasi
emellere dayal› olarak ortaya ç›kan ›rkç›l›k, temelinde ayr›mc›l›k olan di¤er görüfller gibi eflitlik
anlay›fl›n› y›kmakta ve gereksiz bir egemenlik hayali yaratmaktad›r. Halbuki, yeryüzünde hiçbir
insan grubunun, di¤er grubun veya gruplar›n üstünde güç sergilemek istemesi ne içgüdüsel bir istektir ne de ahlakidir.
‹nsanlar›n etnik kimlikler, uluslar, dinler sebebiyle ayr› düfltü¤ü; birbirine yabanc›laflt›¤› dünyada, herkesi düflman gösteren ve insanlar›n üzerine
“öteki” etiketini yap›flt›ran görüfller ne yaz›k ki
gündemdedir. Hala göçmenler, Müslümanlar, Yahudiler, etnik gruplar, siyahlar, eflcinseller; kendini ço¤unlu¤un içinden olarak tan›mlayan insanlar
taraf›ndan fiziksel ya da psikolojik olarak taciz
edilmektedir. Bu tutumlara getirdi¤imiz kuramsal
aç›klamalardaki amaç, kesinlikle ›rkç›l›¤a, ayr›mc›l›¤a meflruluk kazand›rmak de¤ildir. Yaln›zca
yaflam hakk›n› s›n›rlayan ya da yok eden bu tarz
görüfllerin nedenini anlamaya ve aç›klamaya çal›flmak ve bu aç›klamalardan yararlanarak çözüme yönelik düflünce üretimine katk›da bulunmakt›r.
Kaynaklar
Adorno, T.W. (2003). Otoritaryen kiflilik üstüne niteliksel ideoloji
incelemeleri. (D. fiahiner, Çev.). ‹stanbul: Om Yay›nevi.
(Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1950).
Arkonaç, S.A. (1987). Sosyal kimlik teorisi ve sosyal kimlik envanteri metodu. Türk Psikoloji Dergisi, 6 (21), 16-18.
Budak, S. (2005). Psikoloji sözlü¤ü (3. Bask›). Ankara: Bilim ve Sanat Yay›nlar›.
Hasta, D. (2002). Yetkeci kiflilik ve biliflsel karmafl›kl›k düzeyi ile siyasal ideoloji aras›ndaki iliflki. Ankara: Doktora Tezi.
Hasta, D. ve Karaçanta, H. (2006). Üniversite ö¤rencilerinde sosyal
bask›nl›k yönelimi ve otoriteryanizm. Yay›nlanmam›fl
Araflt›rma Raporu.
Geçtan, E. (2004). Psikanaliz ve sonras› (10. Bask›). ‹stanbul: Metis
Yay›nlar›.
Gould, S. J. (2003). Darwin ve sonras›. (5. Bask›). (C. Temürcü,
Çev.). Ankara: Tübitak Popüler Bilim Kitaplar›. (Orijinal
çal›flma bas›m tarihi 1979).
Göka, E. (2004). Topluluklar ve zihniyetleri. Ankara: Odak Yay›nevi.
Karaçanta, H. (2000). Sosyal bask›nl›k kuram›. Türk Psikoloji Bülteni, 6 (18), 34-36.
Kottak, C. P. (2002). Irklar›n kültürel inflas›. Antropoloji -insan çeflitlili¤ine bir bak›fl- içinde (90-140). (S. Özbek, Çev.).
Ankara: Ütopya Yay›nevi. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi
1974).
60
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Langer, W. C. (2004). Hitler’in psikopatolojisi. (6. Bask›). (K. Bek
ve Z. Çak›lalan, Çev.). ‹stanbul: Donkiflot Yay›nlar›. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1972).
Paker, M. (2004). Bir ›rkç›l›k madalyonunun iki yüzü: Siyonizm ve
Miles, R. (2000). Irkç›l›k. (S. Yaman, Çev.). ‹stanbul: Sarmal Yay›nevi. (Orijinal çal›flma bas›m tarihi 1989).
Somersan, S. (2004). Sosyal bilimlerde etnisite ve ›rk. ‹stanbul: ‹s-
Oran, B. (1993). Milliyetçilik nedir, ne de¤ildir, nas›l incelenir?. Birikim, 45/46, 43-48.
antisemitizm. Birikim, 186, 25-30.
tanbul Bilgi Üniversitesi Yay›nlar›.
Özbek, M. (2000). Dünden bugüne insan. Ankara: ‹mge kitabevi.
61
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
FARKLI FAKÜLTELERDE
OKUYAN Ö⁄RENC‹LER‹N
S‹YASAL ‹DEOLOJ‹LER‹,
OTOR‹TERYAN‹ZM ve
D‹NDARLIK DÜZEYLER‹*
Özet Çev.: Melis Çelik**
Otoriteryan kiflilik, faflist propagandadan kolay etkilenen, otorite figürlerine karfl› çocuklukta
oluflan kin ile ilgili bir tutuculuk, hoflgörüsüzlük
ve kat›l›k sendromudur. Otoriteryan kiflilik çal›flmalar›, Adorno ve arkadafllar›n›n oluflturdu¤u Faflizm Ölçe¤i (F-Ölçe¤i) ile bafllam›flt›r. Ölçe¤in
maddeleri, otoritenin takdir edilmesi ve zay›fl›¤›n
hor görülmesi gibi “otoriteryan bir yaklafl›m”›
yans›tmaktad›r. Sonras›nda yap›lan araflt›rmalar
ise genellikle, otoriteryan kiflilik özelliklerinin
az›nl›k karfl›t› önyarg›lar ile iliflkili oldu¤u görüflünü desteklemektedir.
Adorno ve arkadafllar›n›n çal›flmas›, siyasal
inançlar ve otoriteryanizm aras›ndaki iliflki hakk›nda halen devam eden bir tart›flma bafllatm›flt›r.
Otoriteryan kiflilik kuram›n› elefltirenler, kuram›n
sol-kanat araflt›rmac›lar›n›n önyarg›lar›n› yans›tt›¤›n› savunmakta ve komünist ideolojinin de otoriteryan oldu¤unu belirtmektedirler. Otoriteryan kiflilik kuram›na karfl› ç›kanlar›n bafl›nda gelen Ray,
otoriteryan tutum ve davran›fllar›n ayr› ölçeklerle
de¤erlendirilmesi gerekti¤ini söylemektedir. Otoriteryanizm konusunda farkl› bir bak›fl aç›s› sunan
Sidanius ise, Ray’in görüfllerini bir tarafa b›rakarak, afl›r› uçlardaki siyasal görüfllerin etkin bir entelektüel süreci, ›l›ml›l›¤›n ise ço¤unlu¤a uyumu
*Rubinstein, G. (1997). Authoritarianism, political ideology, and
religiosity among students of different faculties. Journal of Social
Psychology, 137(5), 559-567
**Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Lisans Ö¤rencisi
yans›tt›¤›n› savunmaktad›r. Altemeyer, sosyal ö¤renme kuram›na dayanarak gelifltirdi¤i Sa¤ Kanat
Otoriteryanizm Ölçe¤i (SKOÖ) ile konuya daha
yeni bir aç›klama getirmifltir. Onun otoriteryanizm tan›mlamas›, otoriteryan boyun e¤me, otoriteryan sald›rganl›k ve geleneksellik olmak üzere
üç tutumsal ö¤eden oluflmaktad›r. Otoriteryan
boyun e¤me- toplumda kurumsallaflm›fl ve yasallaflm›fl otoriteye sorgulamaks›z›n boyun e¤me;
otoriteryan sald›rganl›k- kurumsallaflm›fl otorite
taraf›ndan cezaland›r›labilir yayg›n bir sald›rganl›k; geleneksellik- toplum ve onun kurumlar› taraf›ndan yönlendirilen geleneklere güçlü bir teslim
olufl anlam›na gelmektedir. Ray, Altemeyer’in ölçe¤inin tutuculu¤u ölçtü¤ünü savunmufl ve onun
yerine kendi gelifltirdi¤i directiveness ölçe¤inin
kullan›lmas›n› önermifltir. Ancak Altemeyer, kendi ölçe¤inin Ray’inkinden farkl› olarak, liderlerden çok s›radan insanlar› de¤erlendirdi¤ini söylemifltir. SKOÖ, dünya çap›nda, yayg›n görgül testlere tabi tutulmufl, pek çok araflt›rmada kullan›lm›flt›r. SKOÖ’nün ‹branice bir versiyonu hem ‹srail’deki sa¤ ve sol kanatlar aras›ndaki siyasi
bloklar›n hem de bu bloklar içindeki de¤iflik partilerin destekçilerini baflar›l› bir flekilde ay›rt etmifltir. SKOÖ’nün kültürleraras› geçerlili¤i, iflgal
edilmifl topraklardaki Filistinli ö¤rencilere uyguland›¤›nda da kan›tlanm›flt›r.
Pek çok araflt›rmac›, sosyopolitik tutumlar,
dindarl›k ve kariyer seçimi aras›ndaki iliflki üzerine araflt›rmalar yapm›flt›r. Henry, Sims ve Spray,
Amerika’da dört binin üzerinde ak›l sa¤l›¤› uzman›n›n biyografilerini yay›mlam›fl ve ço¤unun ebeveynlerinden daha liberal siyasi tutumlar› ve daha
laik yaflam biçimlerini benimsedi¤ini bulmufllard›r. Rubinstein, ak›l sa¤l›¤› ö¤rencileri ve uzmanlar›nda gözlenen laik tutumlar› ve sol görüfl üstünlü¤ünü, bu tutumlar›n uzmanl›k seçiminden önce
ortaya ç›kt›¤›n›n bir kan›t› olarak yorumlam›flt›r.
62
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Weller ve Nadler, ‹srailli felsefe ve siyaset bilimi
ö¤rencilerinin otoriteryanizm düzeylerinin kimya,
biyoloji ve mühendislik ö¤rencilerininkinden anlaml› flekilde düflük oldu¤unu bulmufllar ve bu sonucu, otoriteryanizmin e¤itim alan›n› ve kariyer
seçimini etkiledi¤inin bir kan›t› olarak de¤erlendirmifllerdir. Geleneksel de¤erlere afl›r› ba¤l›l›¤›n
ve içebak›fltan kaç›nma e¤iliminin (ki bunlar›n
ikisi de otoriteryan kiflili¤in özelli¤idir) teknik
bölümleri bir e¤itim alan› olarak seçmede rol oynad›¤›n› savunmufllard›r. Sosyal ve befleri bilimlerde okuyan ö¤renciler aras›nda ise hakim e¤ilimin, kabul edilmifl sosyal de¤erleri sorgulamak
oldu¤una iflaret etmifllerdir. Roe, ayr›ca aile ve
kariyer seçiminin iliflkili oldu¤unu iddia etmifltir.
Ona göre, çocuklar›n›n ihtiyaçlar›na duyarl› ve
onlarla s›cak ve tatmin edici iliflkiler kuran ailelere sahip çocuklar, insan merkezli uzmanl›klar›
seçmektedir. Benzer flekilde Nachman da avukat
adaylar›, toplum araflt›rmac›lar› ve difl hekimlerinin ailesel geçmifllerinde bu yönde farkl›l›klar
bulmufltur.
Bu çal›flman›n amaçlar› flunlard›r: (a) daha genifl bir örneklem ve daha yeni bir otoriteryanizm
ölçe¤i kullanarak Weller ve Nadler’›n çal›flmas›n›
tekrarlamak (Weller ve Nadler, Lee ve Warr’›n
1969 ölçe¤ini kullanm›fllard›r); (b) befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerin sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerle ve sa¤l›k bilimlerinde okuyan
ö¤rencilerin teknik bölümlerde okuyan ö¤rencilerle otoriteryanizm düzeylerini karfl›laflt›rmak;
(c) farkl› fakültelerde okuyan ö¤rencilerin siyasi
ve dini tutumlar›n› karfl›laflt›rmak. Daha önceki
bulgular temelinde araflt›rman›n beklentileri ise
flöyledir; (a) sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan ö¤renciler, sosyal bilimler ve befleri
bilimlerde okuyan ö¤rencilerden daha sa¤ görüfllüdür (b) sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan ö¤rencilerin dindarl›k düzeyi, befleri ve
sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerinkinden daha
yüksektir; ve (c)sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan ö¤rencilerin SKOÖ puanlar›,
befleri ve sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerininkinden daha yüksektir. Varsay›mlar, sosyal ve
befleri bilimlerde okuyan ö¤renciler bir tarafta,
sa¤l›k bilimlerinde ve teknik bölümlerde okuyan
ö¤renciler di¤er tarafta düflünülerek belirlenmifl
olsa da, örneklem dört grup aras›nda karfl›laflt›rma
yapmak ve duyarl› bir ölçüm almak için yeterince
genifltir.
Yöntem
Kat›l›mc›lar
Çal›flmaya 796 üniversite ö¤rencisi kat›lm›flt›r.
Kat›l›mc›lardan, yafl ortalamas› 24.39 olan (SD =
4.91) 285’i erkek, 394’ü kad›n toplam 688 Yahudi, ‹srailli ö¤rencinin bilgileri de¤erlendirilmifltir.
Örneklemin 154’ü ‹srail kökenli, 199’u Avrupa,
Güney ve Kuzey Amerika, Güney Afrika ve
Avustralya kökenli, 134’ü Asya ve Kuzey Afrika
kökenli ve 192’si Yahudi geçmiflleri olan kar›fl›k,
kökenleri farkl› ailelerin çocuklar›d›r. Dokuz kat›l›mc› ebeveynlerinden birinin veya ikisinin ülke
kökenini belirtmemifltir. Kat›l›mc›lar, Kudüs’teki
Yahudi Üniversitesi (Hebrew University), TelAviv Üniversitesi ve Teknik Üniversitedeki befleri bilimler (n=36), sosyal bilimler (n=389), sa¤l›k
bilimleri ve eczac›l›k (n=68) ve teknik bölümlerde (n=195) okuyan ö¤rencilerden seçilmifltir. Haz›rl›k okuyan 8 ö¤renci, e¤itim alan› belirtmeyen
9 ö¤renci ve yukar›daki kategorilere göre s›n›fland›r›lamayan 3 ö¤renci istatistiksel analizlere al›nmam›flt›r. Ö¤rencileri, ‹srail’deki yüksek ö¤renim
veren çeflitli okullardan ve farkl› fakültelerden
toplama karar›, belirli bir okul veya e¤itim alan›n›n ötesinde genelleme yapabilmeye olanak sa¤lad›¤› için al›nm›flt›r. Dini okullardan kat›l›mc›
toplama karar› ise di¤er okullarda dindar ö¤renci
63
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
say›s›n›n çok düflük olmas›ndan kaynaklanm›flt›r.
Veri Toplama Araçlar›
Demografik bilgi formu. Ölçe¤in sonunda yer
alan bu formda, cinsiyet, yafl, ülke kökeni, e¤itim
alan› ve laik, geleneksel, dindar (Ortodox) ve afl›r› dindar (ultra-Ortodox) fl›klar›n› içeren, dindarl›k düzeyini belirlemeye yönelik sorular sorulmufltur. Ayr›ca kat›l›mc›lardan destekledikleri
partiyi belirtmeleri istenmifltir.
Sa¤ Kanat Otoriteryanizm Ölçe¤i (SKOÖ).
Altemeyer’in (1988) gelifltirdi¤i SKOÖ, ‹braniceye çevrilip, incelenmesi için araflt›rmac›lara sunulmufltur. Tamam›yla kat›l›yorum ile hiç kat›lm›yorum aras›nda de¤iflen dokuz basamakl› Likert tipi 30 maddeden oluflan ölçek, Altemeyer’in
1981’de yapt›¤› de¤ifliklikleri de içermektedir.
Maddelerin yar›s› otoriteryan bak›fl aç›s›n› di¤er
yar›s› da karfl›t bak›fl aç›s›n› yans›tmaktad›r. Bu
çal›flmada ölçe¤in Cronbach alfa de¤eri .89 bulunmufltur. Bu sonuç Kanada, Amerika, Güney
Afrika, Bat› Almanya ve Avustralya’daki sonuçlarla benzerlik göstermektedir (Altemeyer, 1988,
s. 14). Yar›m y›l arayla, 31 kat›l›mc›yla yap›lan
test tekrar test güvenirli¤i (.83), Altemeyer’in 28
hafta arayla yapt›¤› testin sonuçlar›yla benzerdir.
SKOÖ’nün ‹branice versiyonu hem sa¤ ve sol kanat destekçilerini hem de bu kanatlar içindeki
farkl› partilerin destekçilerini ay›rt etmifltir. Partinin sa¤c›l›k düzeyi artt›kça, destekçilerinin
SKOÖ puanlar› da artm›flt›r (Rubinstein, 1995).
‹fllem
Teknik Üniversite’deki ö¤renciler ve Yahudi
Üniversitesi’ndeki ö¤rencilerin yar›s› anketleri,
ders s›ras›nda, araflt›rmac›n›n, bir ö¤retim asistan›n›n veya bir doçentin eflli¤inde doldurmufllard›r.
Üniversitenin siyasi gruplar›na da¤›t›l›n anketler
ise, grup etkinlikleri s›ras›nda, grup liderinin onay›yla doldurulmufltur. Grup temelinde ö¤rencilere
dan›flmanl›k yapan dini sistemin karfl› ç›kmas› durumunda ise, kat›l›m için bireysel onay al›nm›flt›r.
Bulgular
Siyasal Görüfller
‹srail’de bulunan 13 partiden 12’si, sa¤ görüfllü, sol görüfllü ve dini partiler olarak üç gruba ayr›lm›flt›r [Do¤an›n Kanunu (Law of Nature) adl›
parti sa¤ veya sol kanat olarak grupland›r›lamad›¤›ndan d›flar›da b›rak›lm›flt›r]. Politik görüfl belirtmeyi reddeden (27 kifli) ya da politik görüflü olmad›¤›n› belirtenler (26 kifli) ve Do¤an›n Kanunu
Partisi’ni destekleyen bir kifli analize al›nmam›flt›r. Psikoloji, e¤itim, sosyoloji, siyaset bilimi, hukuk ve suç bilimi ö¤rencileri “ssosyal bilimler”; fizik, bilgisayar bilimleri, matematik, istatistik,
kimya ve çeflitli mühendislik bölümlerinde okuyan ö¤renciler “tteknik bölümler”; tarih, köken çal›flmalar›, kutsal kitap çal›flmalar›, felsefe ve çeflitli dil bölümlerinde okuyan ö¤renciler “bbefleri bilimler” ve genetik, biyoloji ve t›p ö¤rencileri
“ssa¤l›k bilimleri” e¤itim alanlar› alt›nda grupland›r›lm›fllard›r.
Siyasal görüflün e¤itim alan›na göre da¤›l›m›,
bu iki de¤iflken aras›nda anlaml› bir iliflkiye iflaret
etmektedir, χ2(9, N = 634) = 49.07, p < .00001.
Siyasal görüfl ve e¤itim alan› aras›ndaki iliflki (a)
sosyal bilimler ö¤rencilerinin a¤›rl›kl› olarak sol
partileri, (b) befleri bilimlerde, sa¤l›k bilimlerinde
ve teknik bölümlerde okuyan ö¤rencilerin a¤›rl›kl› olarak sa¤ partileri desteklediklerine iflaret
etmektedir. Bu sonuçlar, k›smen ilk varsay›m›
do¤rulamaktad›r. Sol partileri en fazla destekleyenler sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerdir. Di¤er üç e¤itim alan›n›n, aralar›ndaki ufak farklara
karfl›n sa¤ partileri yüksek düzeyde desteklemeleri varsay›mlara ters düflen bir sonuçtur. Ancak bu
durum, e¤itim alanlar›n› daha belirgin dört gruba
bölme ifllemini do¤rulamaktad›r. Dahas›, ‹srail
64
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
üniversitelerinde dini bölümler befleri bilimler fakültelerinde yer ald›¤›ndan, bu bölümlerde okuyan ö¤rencilerin sa¤ partiler lehine deste¤i artt›rd›¤› düflünülebilir. Ancak, dini bölümlerde okuyan ö¤renciler d›flar›da b›rak›larak da¤›l›mlar tekrar incelendi¤inde de, sonuç de¤iflmemifltir. Bu
bulgu, analiz d›fl› tutulan ö¤rencilerin sonuçlar›
etkileyecek düzeyde sa¤ partilerin veya dini partilerin destekçileri olmad›klar›n› göstermektedir.
Dindarl›k Düzeyi
Kat›l›mc›lar›n 485’i kendini laik, 89’u gelenekçi, 117’si dindar ve 4’ü afl›r› dindar olarak tan›mlamaktad›r (4 kat›l›mc› dindarl›k düzeyini belirtmemifltir). ‹kinci varsay›m› -dindarl›k ve e¤itim alan› aras›ndaki iliflkiyi- test etmek için e¤itim
alanlar› ayn› dört grupta ele al›nm›flt›r. Dindarl›k
düzeyinin e¤itim alanlar›na göre da¤›l›m› bu iki
de¤iflken aras›nda anlaml› bir iliflkiye iflaret etmektedir, χ2(6, N=684)=30.80, p < .00005. Befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerin %50’sinin, di¤er fakültelerde okuyan ö¤rencilerin %1219’unun kendilerini dindar olarak tan›mlamalar›,
dindarl›k seviyesi ile e¤itim alan› aras›nda anlaml› bir iliflki oldu¤unu göstermektedir. Birinci
varsay›mda oldu¤u gibi, analizi dini bölümlerde
okuyan ö¤rencileri d›flar› b›rakarak tekrarlamak
sonucu de¤ifltirmemifltir, çünkü, bu ö¤renciler
kendini dindar veya afl›r› dindar olarak tan›mlamamaktad›r. Bu aç›kça, ikinci varsay›ma ters düflen ve ayr›ca befleri bilimlerde okuyan ö¤rencileri kendi bafl›na bir grup olarak ele almay› do¤rulayan bir durumdur.
SKOÖ Farklar›
Üçüncü varsay›m›-farkl› fakültelerde okuyan
ö¤rencilerin sa¤ kanat otoriteryanizm düzeylerinin farkl›lafl›p farkl›laflmad›¤›n›- s›namak için ö¤renciler 1. ve 2. varsay›mlar›n s›nanmas›nda oldu¤u gibi dört gruba ayr›lm›fl ve e¤itim alanlar›na
göre SKOÖ puanlar›na tek yönlü varyans analizi
uygulanm›flt›r. Ayr›ca cinsiyet, yafl ve dindarl›k
düzeyi kontrol de¤iflkenleri olarak ele al›nm›flt›r
Yap›lan varyans analizi, cinsiyet, yafl, dindarl›k düzeyi ve e¤itim alan›n›n otoriteryanizm düzeyinde etkili oldu¤unu göstermektedir. Erkeklerin
ortalama SKOÖ puanlar› (M = 4.51), kad›nlar›nkinden (M = 3.89) yüksektir; yafl ile SKOÖ aras›nda negatif korelasyon vard›r. Dindarl›k düzeyine bak›ld›¤›nda: laik kat›l›mc›lar›n ortalama
SKOÖ puanlar› (M=3.73), gelenekçi kat›l›mc›lar›nkinden (M = 4.45) düflüktür. Dindar kat›l›mc›lar›n SKOÖ puanlar› (M = 5.51) ise di¤er iki
gruptakinden yüksektir. Scheffé testine göre,
farkl› fakültelerde okuyan ö¤rencilerin SKOÖ
puanlar› aras›ndaki anlaml› fark, sosyal bilimler
ö¤rencilerinin SKOÖ puanlar›n›n di¤er fakültelerdeki ö¤rencilerinkinden anlaml› düzeyde düflük olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Bununla birlikte, en yüksek ortalama SKOÖ puan› befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerindir. Bu sonuç, üçüncü varsay›m› k›smen desteklemekte ve befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerin sosyal bilimlerde
okuyan ö¤rencilerle de¤il de ayr› bir kategori olarak ele al›nmalar› gerekti¤ini de kan›tlamaktad›r.
Tart›flma
‹srailli bir örneklemin kullan›lmas›, Amerika’da yap›lan otoriteryan kiflilik araflt›rmalar›n›n
pek ço¤u gibi, kültürel koflullar›n otoriteryanizmi
nas›l etkiledi¤i konusundaki ç›kar›mlar› artt›rabilir. Çal›flmadan, daha önce tahmin edildi¤i gibi,
otoriteryanizmde zamanla ortaya ç›kan de¤iflimler varsa, yap›ld›¤› ülkeden ba¤›ms›z olarak araflt›rmalara yans›yacak olan bu de¤iflimler de yordanabilir. Çal›flma ayn› zamanda, ‹srail’de yap›lan
Weller ve Nadler’›n çal›flmas›n›n tekrarlanmas›
olarak görülebilir. Ancak, bu kez çal›flma daha
genifl bir örneklem ile daha yeni bir otoriteryanizm de¤erlendirme arac› kullan›larak, iki yeni
65
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
de¤iflken eklenerek (siyasal tutumlar ve dindarl›k
düzeyi) ve farkl› bir tarihsel koflulda yap›lm›flt›r.
ba¤l›l›k ve böyle de¤erleri sorgulama e¤ilimi, s›-
Sosyal bilimlerde okuyan ö¤rencilerin otoriteryanizm puanlar›n›n düflük olmas› ve sol partileri desteklemeleri, ‹srail’deki ve ABD’deki önceki çal›flmalar› do¤rular niteliktedir. Weller ve
Nadler’›n çal›flmas›ndan farkl› olarak bu çal›flmada daha genifl bir örneklemle çal›fl›lmas›, e¤itim
alanlar› aras›nda daha hassas ve ayr›nt›l› analiz
yapmaya olanak vermifltir. Weller ve Nadler’›n
çal›flmas›nda birlikte de¤erlendirilen sosyal bilimler ve befleri bilimler ö¤rencileri, bu çal›flmada
daha önce de belirtildi¤i gibi ayr› kategorilerde
de¤erlendirilmifllerdir. Ayr› bir kategoride de¤erlendirilen befleri bilimler ö¤rencilerinin siyasal
tutumlar›, teknik bölümler ve sa¤l›k bilimlerinde
okuyan ö¤rencilerinin siyasal tutumlar›yla uygunluk göstermifltir. Ayr›ca, bu ö¤rencilerin ald›klar› SKOÖ puanlar› en yüksektir. Weller ve
Nadler, do¤a bilimleri ö¤rencilerinin geleneksel
de¤erlere ba¤l› ve iç gözlemden yoksun olduklar›n›, buna karfl›n sosyal bilimler ve befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerinin sosyal de¤erleri sorgulayan insanlar olduklar›n› iddia etmifllerdir. Geleneksel de¤erlere iç gözlemsel olmayan bir
yan kiflili¤in özellikleridir- yorumu, do¤a bilimle-
ras›yla otoriteryan kiflili¤in ve otoriteryan olmari ö¤rencilerinin daha yüksek otoriteryanizm puanlar› almalar›n›n bir aç›klamas› olarak gösterilmifltir. Weller ve Nadler, Roe’yu iflaret ederek,
olumlu ebeveyn-çocuk iliflkisinin insan merkezli
uzmanl›klar›n seçimini yordad›¤›n› da ileri sürmektedirler. Ancak, sosyal bilimlerdeki bölümler
insan merkezli mesleklerin bafl›nda geldi¤i halde
ayn› durum befleri bilimlerde yer alan bölümler
(örne¤in, dil veya felsefe) için do¤ru de¤ildir. Dahas›, befleri bilimlerde okuyan ö¤rencilerin do¤a
bilimleri ö¤rencilerinden daha iç gözlemci ve geleneksel de¤erlere daha az inançl› olduklar› iddias›n›n kuramsal bir kayna¤› yoktur. Bu yüzden,
bundan sonraki araflt›rmalar genel e¤itim alanlar›
yerine belirli e¤itim alanlar›na yönelmeli, belki de
her alandaki bölümlere tek tek odaklanmal›d›r.
Ayr›ca, tutumlar›n meslek seçiminden önce mi
sonra m› olufltu¤unu belirlemek için t›pk› Weller
ve Nadler’›n çal›flmas›nda oldu¤u gibi yaln›zca
üniversite 1. s›n›f ö¤rencileri test edilmelidir.
66
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
‹NG‹L‹Z AVAM
KAMARASI’NDAK‹ S‹YAS‹
‹NANÇ S‹STEMLER‹ ve
B‹L‹fiSEL TARZ*
Dr. Psk. Derya Hasta**
Banu Özkolçak***
Bireyler, siyasal görüflleri aç›s›ndan farkl›laflt›klar› gibi, siyasal konulara yaklafl›mlar› ve bu
konular hakk›ndaki de¤erlendirmeleri aç›s›ndan
da birbirlerinden ayr›lmaktad›rlar. Baz› bireyler,
olaylar› yorumlarken birkaç genelleme ve ilkeden
hareket etmekte, tutars›z kan›tlar› reddetmekte ve
alternatif görüfllere çok az hoflgörü göstermektedirler. Bu bireyler, olaylara yaklafl›mlar›nda ve
de¤erlendirmelerinde oldukça kat›d›rlar. Baz› bireyler ise, olaylar› de¤erlendirirken son derece esnek ve çok boyutlu düflünmekte, onlar› yorumlarken bir dizi bilgiden hareket etmektedirler.
Araflt›rmac›lar, siyasal düflüncenin içeri¤i ile
biçimsel boyutlar› aras›ndaki iliflkiye özel bir ilgi
göstermektedir. Onlar›n ilgilendikleri temel soru;
biliflsel tarzlar› birbirinden farkl› olan (bilgiyi organize etmede ve ifllemede kendilerine has yollara baflvuran) bireylerin, destekledikleri siyasal görüfl aç›s›ndan farkl›lafl›p farkl›laflmad›klar›d›r. Bu
konuda iki farkl› varsay›m bulunmaktad›r: Sa¤›n
kat›l›¤› ve ideolog varsay›m›. Sa¤›n kat›l›¤›
varsay›m›, Adorno ve arkadafllar›n›n otoriteryan
kiflilik kuram›ndan hareketle ortaya at›lm›flt›r.
Otoriteryan kiflilik kuram›na göre, insanlar kökleri çocukluk y›llar›na dayanan derin psikodinamik
çat›flmalarla bafla ç›kabilmek için, son derece mu*Tetlock, P. E. (1984). Cognitive style and political belief systems
in the British house of commons. Journal of Personality and Social
Psychology, 46 (2), 365-375.
**Ankara Üniversitesi DTCF Ö¤retim Görevlisi
***Silivri Lisesi
hafazakar siyasal ve ekonomik görüfller gelifltirmektedirler. Di¤er bir deyiflle, muhafazakar tutumlar genellikle egonun savunulmas›na yönelik
tutumlard›r. Kuram ayr›ca, siyasal düzlemin sa¤›nda yer alan bireylerin bu tür tutumlar sergilemeye, düzlemin merkezinde ve solunda yer alan
bireylerden daha aç›k olduklar›n› belirtmektedir.
Belirsiz ya da düflünceleri de¤ifltirmeye yönelik
olaylar karfl›s›nda tehdit alg›layan bu kifliler, psikolojik dengelerini sa¤layabilmek için kat› ve “ya
iyidir ya da kötü” fleklinde ifade edilebilecek iki
uçlu terimlerle düflünmek e¤ilimindedirler. Farkl›
kuramsal varsay›mlardan hareketle bu konu üzerinde çal›flan di¤er araflt›rmac›lar da benzer sonuçlar elde etmifllerdir.
‹deolog varsay›m›n›n savunucular› ise daha
çok “solun otoriteryanizmi” üzerinde durmaktad›rlar. ‹deolog varsay›mlar›na göre, sa¤ ve sol
görüflü benimseyen bireylerin biliflsel tarzlar›, siyasal düzlemin merkezinde yer alan bireylerle
karfl›laflt›r›ld›klar›nda benzerlik göstermektedir.
Stone taraf›ndan yap›lan araflt›rman›n sonuçlar›
“sa¤›n kat›l›¤›” varsay›m›n› desteklemektedir.
Stone’a göre, sa¤ kanatta yer alanlar, sol kanatta
ve merkezde yer alanlardan daha do¤matik, belirsizlikler karfl›s›nda daha hoflgörüsüz ve biliflsel
aç›dan daha basit düflünmektedirler. Bu sonuçlar,
sol otoriteryanizminin olmad›¤› anlam›na gelmemektedir.
Son y›llarda araflt›rmac›lar, siyasetçilerin ya da
liderlerin biliflsel tarzlar› ve siyasal ideolojileri
aras›ndaki iliflkiyi ortaya koymaya çal›flmaktad›rlar. Bu konudaki çal›flmalar, siyasi liderlerin
“uzaktan” de¤erlendirilmesini olanakl› k›lan içerik analizi gibi araflt›rma yöntemlerinin gelifltirilmesine ön ayak olmufltur. Örne¤in, Tetlock, Birleflik Devletler Senatosu’ndaki senatörlerin biliflsel tarz ve siyasal ideolojileri aras›ndaki iliflkiyi
ortaya koymak için bütünleyici karmafl›kl›k kodlama sisteminden (integrative coplexity coding
67
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Tetlock, Birleflik Devletler Senatosu’ndaki
›l›ml›, afl›r› liberal ve afl›r› muhafazakar senatörlerin senatodaki konuflmalar›n›, sa¤›n kat›l›¤› ve
ideolog varsay›mlar›n› s›namak için bütünleyici
karmafl›kl›k aç›s›ndan de¤erlendirmifltir. De¤erlendirme sonucunda, muhafazakar senatörlerin
bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan, ›l›ml› ya da liberal senatörlerden daha az karmafl›k siyasi ifadeler kulland›klar›n› bulmufltur. Olas› kar›flt›r›c› de¤iflkenlerin (siyasi partiye uyum, e¤itim, yafl, senatoya hizmet süresi ve tart›flma konusunun türü
gibi) etkisi kontrol edildi¤inde de bulgular pek
de¤iflmemifltir.
gürlük ve sosyal eflitlik de¤erleriyle olan iliflkilerine ba¤l› olarak farkl›l›k göstermektedirler. Muhafazakar kapitalistler ve demokratik sosyalistler
özgürlü¤e büyük önem verirken, komünistler ve
faflistler için özgürlük önemli de¤ildir. Oysa, komünistler ve demokratik sosyalistler eflitli¤e büyük önem verirken, kapitalistlerde ve faflistlerde
durum tersidir. Bu model ayn› zamanda, biliflsel
tutars›zl›klar›n giderilmesinde insanlar›n, kolay
ve en az çaba gerektiren çözüm yollar›n› tercih ettiklerini öne sürmektedir. Modele göre, birbirleriyle rekabet halinde olan özgürlük ve eflitlik gibi
de¤erler aras›nda dengesizlik söz konusu oldu¤unda, tutars›zl›¤›n giderilmesinde basit çözüm
yollar› ifle yaramaktad›r. Ancak, bu de¤erler afla¤› yukar› eflit güçlere sahip olduklar›nda, eflitlik
ya da özgürlü¤ün yok say›lmas› veya desteklenmesi tutars›zl›¤›n azalt›lmas›nda pek ifle yaramamaktad›r. Böyle durumlarda insanlar, farkl›laflt›rma ya da bütünlefltirme gibi daha karmafl›k ve daha çok çaba gerektiren yöntemlere baflvurmak zorundad›rlar. Siyasi tart›flmalarda genellikle, eflitlik
ve özgürlük aras›nda bir gerilim söz konusudur.
Bu yüzden, tutars›zl›¤› azaltmak için her iki de¤ere önem veren ideolojileri destekleyenler (liberaller, sosyal demokratlar), bu de¤erlerden birine
önem veren ya da her ikisini de önemsemeyen
ideolojileri destekleyenlerden (komünistler, muhafazakar kapitalistler ve faflistler) daha fazla bütünleyici karmafl›kl›k modellerine baflvurmak zorundad›rlar. K›sacas›, bir ideolojinin de¤er çoklu¤u, insanlar›n hem biliflsel tutars›zl›k yaflama s›kl›¤›n› hem de bu tutars›zl›kla bafla ç›kma yöntemlerinin karmafl›kl›¤›n› etkilemektedir.
Tetlock, biliflsel tarz ile siyasal ideoloji aras›ndaki iliflkiyi inceleyen kuramsal bir model ortaya
koymufltur. Rokeach ve Abelson’›n izinden giden
modele göre, 20. yüzy›l›n belli bafll› ideolojik hareketleri –komünizm, demokratik sosyalizm, muhafazakar kapitalizm ve faflizm gibi- bireysel öz-
Biliflsel tarz ve siyasal ideolojiyi ele alan de¤er
ço¤ulculu¤u modeli iki büyük üstünlü¤e sahiptir.
Birincisi, kimi araflt›rmalar›n, ›l›ml› sol kanatta
yer alan bireylerin olaylar›, muhafazakar sa¤ kanatta yer alanlardan daha esnek ve çok yönlü bir
flekilde yorumlad›klar›na dair bulgular›na aç›kla-
system) yararlanm›flt›r. Aç›k uçlu sorulara verilen yan›tlar› puanlamak amac›yla yar› projektif
test biçiminde düzenlenen bu kodlama sistemi,
bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan bireysel farkl›l›klar› ölçmek için gelifltirilmifltir. Kodlama sistemi, arfliv belgelerinin, siyasetçilerin konuflmalar›n›n, mektuplar›n›n ve günlüklerinin analiz edilebilmesini sa¤layacak flekilde tasarlanm›fl yöntemsel bir araçt›r.
Bütünleyici karmafl›kl›k kodlama sistemi, siyasal düflünce karmafl›kl›¤›n›, farkl›laflt›rma ve
bütünlefltirme olmak üzere iki biliflsel yap›ya göre tan›mlamaktad›r. Düflünce karmafl›kl›¤› düzleminin basit ucunda yer alan bireyler, olaylar›n
yorumlanmas›nda kat› ve tek boyutlu düflünmek,
baz› çarp›c› bilgilerden hareketle karar vermek
e¤ilimindedirler. Düzlemin karmafl›k ucunda yer
alan bireyler ise, olaylar› çok boyutlu kavramlarla yorumlama ve karar verirken farkl› kan›tlar›
bütünlefltirme e¤ilimindedirler.
68
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
ma getirmektedir. ‹deolog varsay›m› bu bulgular›
aç›klamakta zorlanmaktad›r. ‹kincisi, sol hareketin, eflitli¤e yönelik kayg›n›n, bireysel hak ve özgürlüklere duyulan kayg› karfl›s›nda üstünlü¤ü
sa¤lan›ncaya kadar bütünleyici karmafl›kl›¤›n
azalt›lmas› için ne kadar çok çal›flmas› gerekti¤ini ortaya koymaktad›r.
Bu araflt›rmada, biliflsel tarz ve siyasal ideoloji aras›ndaki iliflki, Tetlock’un Amerikal› senatörler üzerinde gerçeklefltirdi¤i önceki araflt›rmas›na
oranla daha sa¤lam bir flekilde s›nanmaktad›r.
Örneklemi oluflturan parlementerler, tüm ifl yerlerinin ve endüstrinin devletlefltirilmesini savunan
“afl›r› sosyalistler”, endüstrinin s›n›rl› olarak devletin kontrolünde olmas›n› savunan “›l›ml› sosyalistler”, endüstrinin s›n›rl› olarak özellefltirilmesini savunan “›l›ml› muhafazakarlar” ve devletin
ekonomiye yönelik herhangi bir müdahalesini tamamen reddeden “afl›r› muhafazakarlar” olmak
üzere dört grupta ele al›nmaktad›r.
Araflt›rman›n amac›, Putnam’›n 1971’deki
araflt›rmas›n›n örneklemini oluflturan ‹ngiliz
Avam Kamaras›’na mensup parlamenterlerin, bütünleyici karmafl›kl›klar›n› de¤erlendirerek, biliflsel tarz ve siyasal ideoloji aras›ndaki iliflkiyi temel alan varsay›mlar› s›namakt›r. Örne¤in, sa¤›n
kat›l›¤› varsay›m›, afl›r› muhafazakarlar›n, ›l›ml›
muhafazakar ve sosyalistlere oranla bütünleyicilik aç›s›ndan daha az karmafl›k olacaklar› beklentisine yol açmaktad›r. ‹deolog varsay›m› ise, afl›r›
muhafazakar ve sosyalistlerin, bütünleyicilik aç›s›ndan ›l›ml› muhafazakar ve sosyalistlerden daha az karmafl›k olacaklar›n› ileri sürmektedir. De¤er ço¤ulculu¤u modeli ise, özgürlü¤e ve eflitli¤e
hemen hemen ayn› derecede önem veren ›l›ml›
sosyalist parlamenterlerin, di¤er üç gruptaki parlamenterlerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda bütünleyicilik
aç›s›ndan daha karmafl›k olacaklar›n› iflaret etmektedir. Bu model ayr›ca, afl›r› muhafazakarlarla karfl›laflt›r›ld›klar›nda özgürlü¤e ve eflitli¤e ay-
n› oranda önem verdikleri için ›l›ml› muhafazakarlar›n bütünleyicilik aç›s›ndan daha karmafl›k
olacaklar›n› söylemektedir. Araflt›rman›n di¤er
kuramsal amaçlar› flunlard›r: a) Parlamenterlerin,
görüflmeler sonucunda elde ettikleri bütünleyici
karmafl›kl›k puanlar›n›n tutarl› ve istikrarl› olup
olmad›¤›n› belirlemek, b) bütünleyici karmafl›kl›k
ve siyasal ideoloji aras›ndaki iliflkileri ortaya koymak.
Yöntem
Araflt›rma, Putnam’›n, 1967 y›l›nda ‹ngiliz
Avam Kamaras›yla yapt›¤› görüflmelerin kopyalar›n›n analizine dayand›r›lmaktad›r. Önce rastgele 110 parlamenter seçilmifl, daha sonra bunlar›n
93’ü (%85) ile görüflme yap›lm›flt›r. Putnam, parlementerlerle, onlar›n pek çok özelli¤ini (örne¤in,
parti uyumu, yafl, e¤itim, sosyal s›n›f, parlamentodaki çal›flma süresi) yans›tan bir görüflme yap›ld›¤›n› belirtmifltir. Putnam ve asistanlar›nca yürütülen görüflmeler öncesinde parlamenterler, araflt›rman›n amac› (elit siyasi kültürün incelendi¤i
kültürler aras› bir araflt›rma) ve verecekleri yan›tlar›n gizli kalaca¤› konusunda bilgilendirilmifllerdir. Görüflmeler daima parlamenterlerin geçmifline iliflkin sorular (kariyer, siyasi yaflamda hofllandiklar› ve hofllanmad›klar›, Britanya’n›n karfl›laflt›¤› sorunlar hakk›ndaki genel görüflleri) ile bafllam›fl, daha sonra gündemdeki iki siyasi konu ve siyaset yapma yöntemi hakk›nda görüfl bildirmeleri
istenmifltir. Bu noktada, görüflmenin yönü, demokrasinin temel özellikleri, iki büyük siyasi parti aras›ndaki farkl›l›klar, siyasal ve sosyal çat›flman›n do¤as›, gelecek için arzulad›klar› toplum
modeli gibi konular› kapsayan ek konulara çevrilmifltir. Bir görüflme ortalama 75 dakika sürmüfltür. Görüflmeler teybe kaydedilmifltir.
Bütünleyici karmafl›kl›k kodlamas›: Bütünleyici karmafl›kl›k puanlar›n› hesaplayabilmek için,
89 parlamenterin görüflme protokolünden rastgele
69
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
10 pragraf uzunlu¤unda cümleler seçilmifltir. Örneklemi oluflturan dört parlamenter (den ikisi
araflt›rman›n ideolojik gruplardan birine yerlefltirilemedikleri için, birisi görüflmesinin kelimesi
kelimesine dökümüne izin vermedi¤i için, di¤erinin de görüflme kay›tlar› bulunamad›¤› için) belirli nedenlerden dolay› araflt›rmaya dahil edilmemifltir. Ortalama 80 kelimelik pragraflardan oluflan materyaller, 7 dereceli bir ölçek arac›l›¤› ile
bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan de¤erlendirilmifllerdir. Farkl› siyasal gruplara üye parlamenterlere ait pragraflar›n uzunlukluklar› aras›nda anlaml› fark yoktur. Pragraf uzunlu¤u ve bütünleyici karmafl›kl›k aras›nda bulunan iliflki ise düflük
düzeyde ve pozitiftir (r=.16).
A’n›n B üzerindeki etkisi C’nin düzeyine ba¤l›d›r
gibi basit etkileflimler kurarak (orta düzeyde bütünlefltirme) ya da çoklu, olas›l›k modelleri ile de¤erlendirip de¤erlendirmedi¤ine (yüksek bütünlefltirme) ba¤l›d›r.
Bütün materyal, bütünleyici karmafl›kl›k için 7
dereceli bir ölçek üzerinden kodlanm›flt›r. Ölçek,
bütünleyici karmafl›kl›¤› iki de¤iflkenle tan›mlamaktad›r: Farkl›laflt›rma ve bütünlefltirme. Farkl›laflt›rma, karar verme aflamas›nda üzerinde durulan, bir sorunun özelliklerine ya da boyutlar›na
göndermede bulunmaktad›r. Örne¤in bir karar verici, siyasi konular›, konuyla ilgili seçenekleri (refah›n yeniden da¤›l›m›n› sa¤layan “iyi sosyalist
politikalar” ve eflitsizli¤i sürdüren ya da art›ran
“kötü kapitalist politikalar” gibi) bir ya da iki kategoride toplayarak analiz etme yolunu seçebilir:
Son derece farkl›laflm›fl bir yaklafl›m, farkl› politikalar›n, tek bir de¤erlendirme boyutu içinde s›n›fland›r›lamayacak denli çok yönlü, hatta zaman
zaman birbirleriyle çat›flan etkilere (örne¤in, hükümet aç›klar›n›n boyutu, kar oranlar›, enflasyon,
iflsizlik, ticaret dengesi ve bir dizi ekonomik ve siyasi de¤iflken gibi) aç›k olduklar›n› ileri sürmektedir. Bütünlefltirme ise farkl›laflm›fl özellikler
aras›ndaki karmafl›k ba¤lant›lar›n geliflmesine
göndermede bulunmaktad›r. O halde, farkl›laflt›rma, bütünlefltirmenin bir önkofluludur. Bütünleyici karmafl›kl›k, karar vericinin farkl›laflm›fl özellikleri birbirinden ayr› (düflük bütünlefltirme),
3 puan ›l›ml› ya da yüksek farkl›laflt›rmay› ve
düflük bütünlefltirmeyi yans›tmaktad›r. Örne¤in:
1 puan düflük fakl›laflt›rma düflük bütünlefltirmeyi yans›tmaktad›r. Örne¤in:
As›l sorun, bizlerin (‹ngilizler) uzun süredir
ortalamalar›m›z›n çok uza¤›nda yafl›yor olmam›zd›r. Kemerlerimizi s›kmak zorunday›z. Kimse bu
can s›k›c› gerçekle karfl›laflmak istemez, ancak
durum budur. Yaflam standartlar›m›z kaç›n›lmaz
olarak düflmektedir. Kimsenin, var olan ekonomik gerçekli¤i inkar edebilece¤ini sanm›yorum.
Tabii ki siyasette sorun yaln›zca ülke için do¤ru ya da en iyi olan› yapmak de¤ildir. Neyi sürdürebilece¤in de önemlidir. Ekonomik hedeflerimizin aras›na gelirler siyaseti (ücret art›fllar›na getirilen s›n›rland›rmalar) da kat›lmal›d›r. Bu ifli tam
anlam›yla tamamlay›p, kemer s›kmay› dayatmak
siyasi bir intihard›r.
5 puan ›l›ml› ya da yüksek farkl›laflt›rmay› ve
›l›ml› bütünlefltirmeyi yans›tmaktad›r. Örne¤in:
Muhalefet, görünüfle bak›l›rsa endüstrinin
devletlefltirilmesine karfl›, birbirleriyle çeliflen iki
farkl› flekilde tepki vermifltir. Bünyelerinde bar›nd›rd›klar› albaylar›n iyi bir ifl yapt›klar›n› gözler
önüne seren kimi uygulamalar› kabul etmek zorunda kalm›fllard›r. Ayn› zamanda, hakk›nda fazlas›yla bilgi sahibi olduklar› bu yasa tasar›s›n›n
gelifltirilmesine yönelik kimi ciddi öneriler de ileri sürmüfllerdir. Böylece, komite çal›flmas›nda
teknik ayr›nt›lar hakk›nda yap›c› davran›fllar sergilemifl olsalar da halk›n gözünde birbirlerinin
has düflman›d›rlar.
70
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
7 puan yüksek farkl›laflt›rma yüksek bütünlefltirmeyi yans›tmaktad›r. Örne¤in:
Bütçeyi haz›rlarken daima rekabet içindeki
önceliklerle mücadele etmek zorunda kald›k. En
basitinden, onaylad›¤›m›z sosyal refah programlar›n› hayata geçirme ihtiyac› ile özel sektörün genifllemesini destekleme ihtiyac› aras›ndaki gerilimle karfl› karfl›yay›z. Oysa, bu gerilimi ortadan
kald›rman›n basit bir kural› yok. Pek çok fley, bir
noktadan sonra bizim kontrolümüzden ç›kan, Pound’un durumu, ticaret dengemiz, iflsizlik gibi etmenlere ba¤l›. Genellikle kimse çok fazla memnun de¤il. Farkl› y›llarda farkl› önceliklerle karfl›laflmakta ve son derece tutars›z davranmaktay›z.
2, 4 ve 6 puan, yak›n (adjacent) düzeyler aras›ndaki geçifl noktalar›n› göstermektedir.
Karmafl›kl›k kodlama sisteminin, ifade edilen
inançlar›n içeri¤inden çok, biliflsel yap› üzerinde
odakland›¤›n› belirtmekte yarar vard›r. Bir dizi siyasi düflüncenin savunuculu¤unu üstlenenler, basit ya da karmafl›k düflünebilirler. Örne¤in, Karl
Marx ve Adam Smith, ekonomi siyasetinin temel
konular› hakk›nda farkl› kutuplarda yer alan düflüncelere sahiplerdir. Her ikisi de düflüncelerini
desteklemek amac›yla bütünleyicilik aç›s›ndan
son derece karmafl›k olan görüfller ve deliller (komünizm, kapitalizm gibi) dile getirmifllerdir. Buradan hareketle, bütünleyici karmafl›kl›k ile bireyler taraf›ndan kabul gören düflüncelerin do¤rulu¤u aras›nda zorunlu bir iliflki olmad›¤› söylenebilir.
Parlamenterlerin ifadeleri, araflt›rman›n amac›n› ve varsay›mlar›n› bilmeyen, kodlama konusunda e¤itimden geçmifl üç kodlay›c› taraf›ndan
bütünleyici karmafl›kl›k aç›s›ndan de¤erlendirilmifltir. Kodlay›c›lar, de¤erlendirmelerinde büyük
ölçüde anlaflm›fllard›r (r=.84). Anlaflmad›klar›nda
ise aralar›nda tart›flarak bir karara varm›fllar, gerekti¤inde araflt›rmac›n›n da görüflünü alm›fllard›r.
Siyasi Yönelimin De¤erlendirilmesi: Siyasal
yönelimin s›n›fland›r›lmas›nda iki tür bilgi kullan›lm›flt›r: a) parti üyeli¤i (‹flçi Partisine karfl› Muhafazakar Parti) ve b) parlamenterlerin, hükümetin ekonomiyi düzenlemede ve sosyal refah› sa¤lamada üstlendikleri rolle (geleneksel olarak ‹ngiliz siyasetinde bölünmelere yol açan konular) ilgili bir soruya iliflkin yan›tlar›n de¤erlendirilmesi.
Putnam’›n araflt›rmas›nda siyasetçiler, 5 dereceli
bir ölçek üzerinden de¤erlendirilmifllerdir; 1 puan, afl›r› sosyalist görüflü (temel üretim araçlar›n›n
tümünün devlet kontrolünde olmas›n› destekleyen); 2 puan, ›l›ml› sosyalist görüflü (ekonominin
bir dereceye kadar devlet kontrolünde olmas›n›
savunan); 3 puan, merkezi görüflü (statükoyu destekleyen); 4 puan, ›l›ml› muhafazakar görüflü
(devlet kontrolünün azalt›lmas›n› savunan) ve 5
puan, afl›r› muhafazakar görüflü (devlet kontrolünün en aza inmesini isteyen ve klasik Pazar ekonomisini savunan) temsil etmektedir. Bu çal›flmada, temel üretimin devlet kontrolünde olmas›n›
destekleyen ve iflçi partisine üye parlamenterler
afl›r› sosyalist; iflçi partisine üye ve statükoyu ya
da ekonomide s›n›rl› devlet kontrolünü destekleyenler ›l›ml› sosyalist; muhafazakar partiye üye
ve statüko ya da ekonomide devlet kontrolünün
s›n›rl› bir düzeyde azalmas›n› destekleyenler ›l›ml› muhafazakar; muhafazakar partiye üye ve ekonomide devlet kontrolüne neredeyse tamamen
karfl› olanlar ise afl›r› muhafazakar olarak grupland›r›lm›fllard›r. Bu kriterlere göre, 12 parlamenter
afl›r› sosyalist, 41’i ›l›ml› sosyalist, 24’ü ›l›ml›
muhafazakar ve 12’si afl›r› muhafazakard›r.
Putnam’›n araflt›rmas›nda incelenen konuyla
ilgi di¤er de¤iflkenler. Putnam’›n araflt›rmas›nda,
bütünleyici karmafl›kl›kla iliflkili oldu¤u düflünülen bir dizi de¤iflken için de kodlama yap›lm›flt›r.
1. ‹deolojik Tarz ‹ndeksi: Faktör analizinden
türetilen bu indeks, birbirleriyle ba¤lant›l› olan
dört de¤iflik tarz içermektedir a) genellefltirici71
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
özellefltirici: konular›, soyut ilkelere ya da sorunun özel ayr›nt›lar›na göre tart›flma e¤ilimi: b)
tümdengelimli-tümevar›ml› düflünce: düflünceleri, tümdengelim yoluyla soyut bir kuramdan ya da
tümevar›m yoluyla varolan bir düflünceden türetme e¤ilimi; c) Bilinen bir ideolojiye göndermede
bulunma: serbest giriflim ya da sosyalizm gibi
spesifik bir ideolojiye ya da doktrine göndermede
bulunma e¤ilimi; d) bir gelecek ütopyas›na referans: yarg›lay›c› bir siyaset standard› olarak siyasi bir ütopyay› ölçüt alma e¤ilimi. Putnam’›n
araflt›rmas›nda parlamenterlerle yap›lan görüflmelerde deneklerin her biri, 3 puanl› bir ölçek üzerinden de¤erlendirilmifltir. Denekler, genelleyici
olma, tümdengelimli düflüncelerini ifade etme, bilinen bir ideolojiye göndermede bulunma ve siyasi seçenekleri de¤erlendirirken bir gelenek ütopyas›na göndermede bulunma derecesine ba¤l› olarak yüksek puanlar elde etmifllerdir.
2. Konular›n Tart›fl›lmas›nda Tarihsel Ba¤lam›n Kullan›lmas›: Putnam, tarihsel ba¤lam›n deneklerin düflünceleri üzerindeki önemini 3 maddeli bir ölçek arac›l›¤› ile de¤erlendirmifltir. Bir
puan, tarihsel ba¤lam›n tart›flmada merkezi bir etmen oldu¤unu; 2 puan, tarihsel ba¤lam›n belirsiz
ya da tesadüfi bir etkiye sahip oldu¤unu; 3 puan
ise, tarihsel ba¤lam›n önemli olmad›¤›n› ortaya
koymaktad›r.
3. Ahlakl› olmak: Putnam, var olan sorunlar
karfl›s›nda ortaya ç›kan ay›plama duygusunu de¤erlendirirken 3 maddeli bir ölçekten yararlanm›flt›r. Bir puan, ay›plaman›n de¤erlendirilmesinin, tart›flman›n merkezi konusu oldu¤unu; 2 puan, ay›plamaya iliflkin de¤erlendirmenin, tesadüfi
oldu¤unu ve 3 puan, ay›plaman›n de¤erlendirilmedi¤ini ortaya koymaktad›r.
4. Parti farklar›n›n kapsam›: Putnam bu de¤iflkeni ölçmek için, “tüm yönleri ile de¤erlendirdi¤inizde, partiler aras›nda büyük farklar oldu¤unu;
baz› farklar oldu¤unu ya da pek fazla fark olmad›¤›n› düflünüyor musunuz?” sorusuna verilen yan›tlar› kodlam›flt›r. Bunun için 8 maddelik bir ölçek kullanm›flt›r: 1 puan “çok büyük farklar›”, 4
puan, “önemli farklar oldu¤unu” ve 8 puan ise
“pek fazla fark olmad›¤›n›” ortaya koymaktad›r.
5. Z›t görüfllere gösterilen hoflgörü: Putnam,
bu de¤iflkeni 3 maddeli bir ölçekle de¤erlendirmifltir. Bir puan, deneklerin, kendi düflüncelerinden farkl› olan düflünceleri kabul etmeye pek fazla istekli ve hoflgörülü olmad›klar›n›, 2 puan, deneklerin bir ölçüde hoflgörüsüz olduklar›n› ve 3
puan ise, deneklerin hoflgörülü olduklar›n› ya da
muhalif düflünceleri dikkate almada isteksiz olmad›klar›n› ortaya koymaktad›r.
Tart›flma
Araflt›rman›n sonuçlar›, sorunlar›n çözümünde
›l›ml› sosyalistlerin, afl›r› sosyalistler ile ›l›ml› ve
afl›r› muhafazakarlarla karfl›laflt›r›ld›klar›nda bütünleyicili¤i yüksek olan daha karmafl›k yöntemlerden yararland›klar›n› göstermektedir. Il›ml›
muhafazakarlar, birbirlerinden pek de farkl› olmayan afl›r› sosyalistlere ve afl›r› muhafazakarlara
oranla bütünleyicilik aç›s›ndan daha karmafl›kt›rlar. Bu temel sonuçlara, Putnam’›n de¤erlendirmesinde göz önünde bulundurdu¤u inanç ve tutum de¤iflkenleri kontrol edilerek ulafl›lm›flt›r.
Sa¤›n kat›l›¤› varsay›m›, düflünce karmafl›kl›¤›n›n, ›l›ml› sosyalistlerden ›l›ml› muhafazakarlara ve afl›r› muhafazakarlara do¤ru niçin bir azalma
gösterdi¤ini “otoriter görüfllere do¤ru bir gidiflatla” aç›klayabilmektedir. Ancak karmafl›kl›¤›n niçin, ›l›ml› sosyalistlerden afl›r› sosyalistlere do¤ru bir azalma gösterdi¤ini veya afl›r› muhafazakar
ve afl›r› sosyalistlerin, olaylar› yorumlamada eflit
derecede bütünleyicili¤i olan basit yöntemelere
baflvurduklar›n› aç›klayamamaktad›r. Sonuçlar›n,
sa¤ kanat hedefleri ile kat› ve iki uçlu düflünceyi
destekleyen özel bir e¤ilimi savunan kurumsal bir
72
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
görüflle aç›klanmas› kolay de¤ildir. Afl›r› sosyalistlerle afl›r› muhafazakarlar›n, ›l›ml› sosyalistler
ve ›l›ml› muhafazakarlara oranla niçin daha az
karmafl›k oldu¤unu aç›klamada, ideolog
varsay›m› daha çok ifle yaramaktad›r. ‹deolog
varsay›m›n›n savunucular›, afl›r› sa¤ ve afl›r› sol
kanatta yer alan bireyler aras›nda, temel biliflsel
tarz benzerlikleri oldu¤unu ileri sürmektedirler.
Buna karfl›n ideolog varsay›m›, elde edilen sonuçlar› di¤er yönlerden (›l›ml› sosyalistlerin ›l›ml›
muhafazakarlara oranla bütünleyicilik aç›s›ndan
daha karmafl›k olmalar› gibi) aç›klamada yetersiz
kalmaktad›r.
Sonuçlar› en iyi de¤er ço¤ulculu¤u modeli
aç›klamaktad›r. Modele göre, ›l›ml› sosyalist görüflleri savunanlar, eflitli¤e ve özgürlü¤e eflit derecede önem verdiklerinden; özgürlükten çok
eflitli¤e de¤er veren afl›r› sosyalistlere ve eflitlikten çok özgürlü¤e veren ›l›ml› ya da afl›r› muhafazakarlara oranla bütünleyicilik aç›s›ndan daha
karmafl›kt›rlar. Bu mant›ktan hareketle, ›l›ml› muhafazakarlar›n afl›r› sosyalistlere ya da afl›r› muhafazakarlara oranla niçin daha karmafl›k olduklar›n› aç›klamak mümkündür. Karma kapitalist ekonomiden yana olan ›l›ml› muhafazakarlar, saf ya
da klasik pazar kapitalizmini savunan afl›r› muhafazakarlara ve ekonominin tamam›yla devlet
kontrolünde olmas›n› savunan afl›r› sosyalistlere
oranla, eflitli¤e ve özgürlü¤e eflit derecede de¤er
verme e¤ilimindedirler.
Her ne kadar de¤er ço¤ulculu¤u modeli, bu
verileri aç›klamak için uygunsa da olas› di¤er
yaklafl›mlar› da göz önünde bulundurmakta yarar
vard›r. Bu yaklafl›mlardan biri, Eysenck’in iki etmenli sosyal tutumlar modelidir. Eysenck’e göre
sosyal tutumlar, iki boyut üzerinde yap›land›r›lm›fllard›r: radikalizm-muhafazakarl›k ve dar kafal›l›k-genifl görüfllülük. Radikalizm-muhafazakarl›k, sa¤-sol dizini ile benzerlik göstermektedir.
Darkafal›l›k genifl görüfllülük ise, William James’in bu kavramlara iliflkin analizine dayand›r›lmaktad›r. Darkafal› birey, z›tl›klar karfl›s›nda hoflgörüsüz, flüpheci, duygular›n› dikkate almayan,
ak›lc› ve bencildir. Genifl görüfllü birey ise, idealist ve özgecidir. Bu görüflten hareketle ideolojik
gruplar aras›ndaki bütünleyici karmafl›kl›k farkl›l›klar›n›n aç›klanmas› k›smen mümkündür. Örne¤in, Eysenck ve Coulter, afl›r› sa¤ ve afl›r› sol görüfllülerin, ›l›ml›lara oranla daha dar kafal› olduklar›n› bulmufllard›r. Ek olarak, kimi araflt›rmalarda, dar kafal›l›k ile kat›l›k, dogmatizm ve belirsizlikler karfl›s›nda hoflgörüsüz olma aras›nda pozitif
bir iliflki oldu¤u saptanm›flt›r. Buna göre, araflt›rman›n örneklemini oluflturan afl›r› uçlarda yer
alan bireylerin bütünleyici karmafl›kl›klar›n›n düflük düzeyde olmas›, daha dar kafal› olduklar›n›n
bir göstergesidir. Bu olas›l›¤› tamamen göz ard›
edemesek de siyasal ideoloji ve bütünleyici karmafl›kl›k aras›ndaki iliflkinin genifl görüfllülük-dar
kafal›l›k görüflüyle aç›klanmas›na flüphe ile yaklaflmam›z› gerektiren iki bulgu vard›r. Birincisi,
Putnam’›n araflt›rmas›nda, karfl›t görüfllere gösterilen hoflgörü ile genifl görüfllülük-dar kafal›l›k
iliflkili görünmektedir. Covaryans analizi bu de¤iflkenin, bütünleyici karmafl›kl›k ve siyasal ideoloji aras›ndaki iliflkideki varyans›n önemli bir
miktar›n› aç›klad›¤›na iflaret etmektedir. ‹kincisi,
genifl görüfllülük- dar kafal›l›k ile radikalizm ve
muhafazakarl›k boyutlar› farkl›d›r. Bu yüzden,
de¤er ço¤ulculu¤u modelinin, ›l›ml› sosyalistlerin
bütünleyici karmafl›kl›klar›n›n neden ›l›ml› muhafazakarlar›nkinden daha yüksek oldu¤unu aç›klamas› zordur. Eysenck’e göre, iki grup da eflit düzeyde genifl görüfllü olmal›d›r.
Dikkate de¤er di¤er bir aç›klama ise, düflünce
karmafl›kl›¤›nda siyasal görevin etkisini vurgulamaktad›r. Amerika Birleflik Devletleri baflkanlar›
ve senatörleriyle yap›lan önceki çal›flmalar, muhalefetteki siyasetçilerin, siyasi gündemi belirle73
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yen siyasetçilerden daha basit, genel ifadeler kulland›klar›n› öne sürmektedir. Muhalefet görevinin
siyasetçilere, konular› “ya siyaht›r ya da beyaz”
gibi keskin ve kat› terimlerle ifade etme özgürlü¤ü tan›y›p tan›mad›¤› tart›fl›lmaktad›r. Aksine,
siyaseti belirleme görevi, konuflma üzerinde daha
gerçekçi s›n›rlamalar› gerektirmektedir. Örne¤in,
bu görev siyasetçilerin, karmafl›k ekonomik ve
sosyal sistemlerin yönetiminde kaç›n›lmaz olarak
ortaya ç›kan, popüler olmayan, modas› geçmifl
kararlar› aç›klamalar›n› ve do¤rulamalar›n› gerektirmektedir. Siyasi görev aç›klamas›na da
kuflkuyla yaklaflmam›z› gerektiren iki neden vard›r: Birincisi, parlamenterlerin görüflmeleri mahrem ve gizlidir. Tepkilerin arzulanan sosyal ya da
siyasal görüntüyü yans›tma çabas› tafl›mad›¤›ndan ve tamamen samimi oldu¤undan asla emin
olamay›z. Bununla birlikte, izlenim oluflturma ilkelerine göre, karfl› taraf› etkileme çabas› özel görüflmelerdeki ifadelerde, halka seslenen ifadelerde
oldu¤undan daha az ortaya ç›kacakt›r. ‹kincisi, siyasal görev aç›klamas› ard›nda pek çok yan›tlanmam›fl soru b›rakmaktad›r. Örne¤in, karmafl›kl›k
aç›s›ndan anlaml› fakl›l›klar neden hükümetteki
iflçi partisinin afl›r› üyeleri ve muhalefetteki muhafazakar partinin afl›r› ve ›l›ml› üyeleri aras›nda
ortaya ç›km›flt›r. Belki de siyasal rol görüflüyle
aç›klanmas› daha zor olan, niçin muhalefetteki
›l›ml› muhafazakarlar›n, en az›ndan siyaseti belirledikleri varsay›lan afl›r› sosyalistlerden daha fazla bütünleyici karmafl›kl›¤a sahip olduklar›d›r.
Bu araflt›rman›n bulgular› için en uygun aç›klama, daha önce de belirtildi¤i gibi de¤er ço¤ulculu¤u modelinden gelmektedir. Modele göre, siyasal düflünce karmafl›kl›¤› ve biliflsel tarz aras›nda karfl›l›kl› etkileflim vard›r. Yani, bir taraftan kiflinin ideolojisinin de¤er ço¤ulculu¤u, onun siyasal konularda tipik olarak nas›l düflünece¤ini belirlerken, di¤er taraftan biliflsel tarz› da ideolojisinin de¤er içeri¤ini flekillendirebilir. Örne¤in, be-
lirsizlikten ve biliflsel tutars›zl›ktan hofllanmayan
bireylere, tek bir de¤ere vurgu yapan ideolojiler
ço¤ulcu ideolojilerden daha çekici geliyor olabilir. Bu varsay›mlar›n s›nanmas› için aç›k bir flekilde kapsaml› boylamsal veriler gerekmektedir.
De¤er ço¤ulculu¤u modeline göre, üzerinde
tart›fl›lan konu ne olursa olsun, belirli ideolojik
gruplar›n di¤er gruplara oranla bütünleyicilik aç›s›ndan her zaman daha karmafl›k olduklar›n› düflünmek do¤ru de¤ildir. Model, insanlar›n, siyasal
konular üzerine ak›l yürütürken karmafl›k yollara
baflvurduklar›n› belirtmektedir. Bu karmafl›kl›k,
afla¤› yukar› ayn› derecede önemli olan iki ya da
daha fazla de¤erin, birbirlerinin karfl›t› olan eylemlere ne derece iflaret etti¤ine ba¤l› olarak de¤iflmektedir. Bir muhafazakar aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, bireysel özgürlü¤e duyulan ilgi ile ulusal
güvenli¤e duyulan ilgi karfl› karfl›ya kald›¤›nda
böyle bir durum gözlenmektedir. Bir liberalin ya
da sosyal demokrat›n aç›s›ndan bak›ld›¤›nda ise,
ekonomik yeterlilik ile ekonomik büyüme karfl›
karfl›ya kald›¤›nda ayn› fley gözlenecektir.
Sonuç olarak, bu alandaki araflt›rmac›lar›n kaç›n›lmaz olarak karfl›laflt›¤› bir durumla -siyasal
inanç ve ideallerin araflt›rmaya kar›flt›r›l›p kar›flt›r›lmad›¤› gerçe¤i- ile karfl› karfl›yay›z. Otoriteryan kiflilik kuram›n›n yazarlar›, sa¤ görüflün karfl›s›nda olmakla; ideolog varsay›m›n›n taraftarlar›
merkeziyetçilikle (afl›r› sa¤ ve sola karfl› olmakla)
suçlanm›fllard›r. Biz de olas›l›kla, bütünleyici karmafl›kl›¤›n bütünleyici basitlikten daha iyi oldu¤u
varsay›l›rsa (ki kuflkulu bir önerme), ço¤ulcu ideolojilere taraftar, tek bir de¤ere vurgu yapan ideolojilere karfl› olma e¤iliminde alg›lanaca¤›z. Oysa, bu araflt›rmada, desteklenen ideolojilerin do¤rulu¤u ve düflüncenin karmafl›kl›k düzeyi aras›nda önerilen pozitif ya da negatif iliflkiler için deneysel do¤rulamalar sunulmam›flt›r.
74
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
ALGILANAN GRUP
STATÜSÜ FARKLILIKLARI
‹LE C‹NS‹YET, ETN‹K
KÖKEN ve D‹N‹N SOSYAL
BASKINLIK YÖNEL‹M‹
ÜZER‹NDEK‹ ETK‹S‹*
Özet Çev.: Dr. Derya Hasta
‹srailde, Bat› fieria ve Gazze’de, Museviler ile
Filistinliler aras›ndaki çat›flmalar›n yo¤unlu¤u her
geçen y›l artmaktad›r. Kuzey ‹rlanda’da Katolikler ve Protestanlar aras›ndaki gerilim arabulucu
çabalara karfl›n devam etmektedir. Amerika’da,
polisin sivil siyah halka silah çekmesinin ard›ndan, ›rkç› ayaklanmalar iyice alevlenmifl durumdad›r. Sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›na göre,
bu tür çat›flmalar sosyal hiyerarflinin en tepesinde
ve en alt›nda yer alan belli gruplar›n üyelerinin,
gruplar›n›n bask›nl›¤›n› sa¤lama ve sürdürme yönündeki temel insani e¤ilimlerinin bir sonucudur.
Sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›, gruplar aras› çat›flmalar›n, sistemde yer alan gruplar aras›ndaki hiyerarflinin derecesinden ve gruplar aras›nda fark yaratan nedenlerden kaynakland›¤›n› belirtmektedir. Sosyal hiyerarflinin derecesi, di¤er
bir deyiflle, gruplar aras›ndaki güç ve statü fark›n›n düzeyi çok düflükten çok yükse¤e de¤iflmektedir. Kuram›n temel kavramlar›ndan biri “grup
temelli tabakalaflma” d›r. Sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›, gruplar aras› tabakalaflmada, erkeklerin kad›nlardan daha fazla güce sahip oldu¤u
cinsiyet sistemi ile keyfi olarak yarat›lan sistemler (arbitrary set system) aras›nda ay›r›m yapmaktad›r: Cinsiyete dayal› farkl›l›klara benzemedikle*Levin, S. (2004). Perceived group status differences and the
effects of gender, ethnicity, and religion on social dominance orientation. Political Psychology, 25(1), 31-48.
ri, keyfi ve büyük ölçüde kültürel etmenlere ba¤l› olduklar› için etnik köken, milliyet ve dine dayal› gruplar aras› ayr›mc›l›klar› keyfi olarak yarat›lan sistemler içinde ele almaktad›r. Kurama göre, keyfi olarak yarat›lm›fl bir sistemde, genellikle
bir grup di¤erlerinden daha fazla sosyal ve maddi
güce sahiptir. Örne¤in, Amerika’da beyazlar, Afrika kökenli Amerikal›lardan ve Latinlerden daha
yüksek sosyal statü ve daha fazla güce sahiptir.
Bu araflt›rman›n amac› bireylerin, tabakalaflma
(cinsiyet ya da keyfi olarak yarat›lm›fl) biçimi ve
toplumda yer alan çarp›c› gruplar aras›ndaki hiyerarflinin derecesine iliflkin alg›lar›n›n bir sonucu
olarak, grup temelli bask›nl›k de¤iflimine iliflkin
beklentilerini s›namakt›r.
Grup Statüsü
Sosyal bask›nl›k yönelimi (SBY) literatürünün
en sa¤lam bulgular›ndan biri, yüksek statüdeki
gruplar›n üyelerinin SBY düzeylerinin, düflük statüdeki gruplar›n üyelerininkinden yüksek oldu¤u
yönündedir. Örne¤in, Beyaz Amerikal›lar›n SBY’
si Afrika kökenli Amerikal›lara göre, üst sosyoekonomik düzeydekilerin SBY’ si alt sosyoekonomik düzeydekilere göre daha yüksektir. Sosyal
bask›nl›k yönelimi kuram›na göre, keyfi olarak
yarat›lan ve statüsü yüksek olan gruplar›n üyelerinin, keyfi olarak yarat›lan ve statüsü düflük
olan gruplar›n üyelerine göre daha yüksek SBY
düzeyine sahip olmalar› beklenmektedir. Bunun
nedeni, statüsü yüksek olan gruplar›n üyelerinin,
kendilerine yüksek statü sa¤layan ekonomik ve
sosyal kaynaklar üzerindeki ayr›cal›klar›n› sa¤lamlaflt›rmak istemeleridir. Ayr›ca, gruplar aras›ndaki statü fark› artt›kça (yüksek statüdeki gruplar›n üyeleri hem düflük statülü gruplar›n›n üyeleri üzerinden hem de kendi gruplar›n›n statüsü arac›l›¤›yla sahip olduklar› yararlar› sürdürmek için
u¤raflacaklar› için) aralar›ndaki SBY fark› da artacakt›r. Bu aç›klamaya uygun olarak, Sidanius ve
75
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
arkadafllar›, keyfi olarak yarat›lm›fl gruplar aras›ndaki statü fark› artt›kça, bu gruplar (örne¤in, iflçi
s›n›f› ve orta s›n›f gibi) aras›ndaki SBY fark›n›n
da artt›¤›n› bulmufllard›r. Sidanius ve arkadafllar›
ayr›ca, aralar›nda büyük statü fark› alg›lanan
gruplar (Amerikada beyazlarla siyahlar ya da beyazlarla Latinler gibi) aras›ndaki SBY farklar›n›n,
sosyal statüleri birbirine daha yak›n olarak alg›lanan gruplar (örne¤in, Amerikadaki beyazlar ve
Asyal›lar ya da siyahlar ve Latinler) aras›ndaki
SBY farklar›ndan daha fazla oldu¤unu bulmufllard›r.
Alg›lanan grup statüsü, tipik olarak, kat›l›mc›lardan toplumlar›nda yer alan farkl› gruplar›n statülerini, ço¤u insan›n gördü¤ü biçimiyle nas›l de¤erlendirdikleri sorularak ölçülmektedir. Bu ölçme yöntemi, kat›l›mc›lar›n grup statülerine iliflkin
kendi bireysel görüfllerinden çok, belli bir toplumda ço¤u insan taraf›ndan paylafl›ld›¤› düflünülen grup satatüsü de¤erlendirmelerini yans›tmaktad›r. Yöntem, tek bir bireyin kiflisel görüfllerinden daha fazlas›n›n elde edilmesini sa¤lad›¤› için
oldukça önemlidir. Bu nedenle, bu çal›flmada da
daha önceki çal›flmalarda kullan›lan söz konusu
yöntemden yararlan›lmaktad›r. Bununla birlikte,
araflt›rmada, alg›lanan grup statüsü düzeylerinin
ortalamas›ndan çok, keyfi olarak yarat›lm›fl iki
grup aras›ndaki SBY farkl›l›klar› ile ilgilenilmektedir.
Sidanius ve arkadafllar›n›n araflt›rmas›nda,
farkl› etnik gruplar›n statü s›ralamalar›na iliflkin
alg›n›n, Amerikan toplumundaki etnik gruplar›n
hemen hepsinde ayn› oldu¤u bulunmufltur. Bu
bulguya göre, bütün gruplar›n üyeleri en yüksek
statüye sahip olarak beyazlar› görmektedir. Yine
bütün gruplara göre, beyazlar› Asya kökenli
Amerikal›lar ve Latinler izlemektedir. Afrika kökenli Amerikal›lar ise, bütün gruplar taraf›ndan
en düflük statüye sahip grup olarak alg›lanmakta-
d›r. Benzer flekilde, Levin ve Sidanius’un ‹srail’deki araflt›rmas›nda, Askenazim (Ashkenazic)
Musevileri (kökleri Kuzey Amerika ve Avrupan›n bat› ülkelerine dayanan, Polonya, Rus ve Alman Musevileri) ile Sephardik (Sephardic) Musevilerine (kökleri Ortado¤u ve Kuzey Afrikadaki
Arap ülkelerine dayanan) iliflkin statü de¤erlendirmeleri de etnik gruplara göre pek fazla de¤iflmemektedir. Her iki etnik grubun üyeleri de Askenazim Musevilerinin statüsünü Sephardik Musevilerinin statüsünden daha yüksek alg›lamaktad›r. Farkl› gruplar›n, her hangi bir grubun statüsüne iliflkin alg›lar›nda gözlenen görüfl birli¤ine
karfl›n, bu çal›flmada söz konusu alg›larda grup-içi
farkl›l›klar bulunup bulunmad›¤› da tart›fl›lmaktad›r.
Hangi grubun statüsünün daha üstün oldu¤u
konusunda gözlenen görüfl birli¤inin yap›s› toplumlara göre de¤iflmektedir. Örne¤in, Amerika’da gözlenenin (hem beyaz Amerikal›lar Hem
de Afrika kökenli Amerikalar, ço¤u insan›n beyazlar› üst statüde gördü¤ü konusunda hemfikirdir) aksine, Kuzey ‹rlanda’daki Protestanlar ve
Katoliklerin statü de¤erlendirmeleri benzer olmayabilir. Protestanlar, Katoliklerden say›sal ço¤unlu¤a, daha düflük iflsizlik oran›na, daha yüksek
e¤itim ve gelir düzeyine sahiptir. Baz› Kuzey ‹rlandal›lar, Protestanlar›n ço¤u insan taraf›ndan
Katoliklerden daha yüksek statüde alg›lad›klar›n›
düflünebilirler. Di¤er yandan, Katolikler, ‹rlanda
Cumhuriyetinde ve ada genelinde say›ca artmakta ve dini ço¤unluklar›n› korumaktad›rlar. Bu nedenle, baz› Kuzey ‹rlandal›lar da Katoliklerin ço¤u insan taraf›ndan Protestanlardan daha yüksek
statüde alg›lad›klar›n› düflünebilirler. Gruplar›n
SBY düzeyleri, dura¤an olmaktan çok gruplar
aras›nda alg›lanan statü fark›n›n bir sonucu olarak
de¤iflecektir. Özellikle, bireyler, Protestanlar›n
ço¤u insan taraf›ndan yüksek statüde alg›land›¤›-
76
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
n› düflündüklerinde Protestanlar›n SBY’leri Katoliklerinkinden yüksek olacakt›r. Benzer flekilde,
ayn› fley Katolikler için de söz konusu olacakt›r.
Bununla Birlikte, gruplar aras›nda alg›lanan statü
fark›n›n düflük düzeyde oldu¤u düflünüldü¤ünde
SBY fark› da düflük olacakt›r. Bu beklentiler do¤rultusunda test edilecek olan araflt›rma
varsay›mlar›ndan biri afla¤›dad›r.
Varsay›m 1: Bireyler, gruplar (dini ve etnik
gruplar gibi) aras›nda ço¤u insan›n daha büyük
statü fark› alg›lad›¤›n› düflündü¤ünde, düflük ve
yüksek statülü gruplar aras›ndaki SBY
farkl›l›klar› daha fazla olacakt›r.
Bu araflt›rma, daha önceki araflt›rmalar›n “yüksek statüdeki etnik ve dini gruplar›n üyelerinin
düflük statüdeki etnik ve dini gruplar›n üyelerinden daha yüksek SBY düzeyine sahip olacaklar›”
varsay›m›n› s›nad›¤› için önemlidir. Bireyler
gruplar›n statüsü konusunda ayn› düflündüklerinde, yüksek statüdeki gruplar›n üyelerinin SBY
düzeylerinin, düflük statüdeki gruplar›n üyelerinin
SBY düzeyinden yüksek oldu¤unu varsaymak
mant›kl›d›r: Statüsü daha yüksek olan grubun seçkin üyeleri, gruplar›n›n ç›kar› için var olan hiyerarflik sosyal sistemin devaml›l›¤›n› daha fazla
isteyeceklerdir. Bununla birlikte, grup statüsüne
iliflkin alg›larda de¤iflimler oldu¤unda, örne¤in,
öncesinde statüsü düflük olan grubun alg›lanan
grup statüsü yükseldikçe, üyelerinde daha yüksek
SBY gözlenip gözlenmeyece¤i de önemlidir.
Cinsiyet
Çal›flman›n ikinci bir amac›, kad›n ve erkek
aras›nda alg›lanan statü fark›n›n büyüklü¤ünün,
SBY’de cinsiyete dayal› olarak gözlenen farkl›l›klar› etkileyip etkilemedi¤ini test etmektir. Erkeklerin SBY düzeyinin kad›nlar›nkinden yüksek
olaca¤› tahmin edilmektedir. Bir bak›fl aç›s›na göre, SBY’ deki cinsiyet farklar›, evrim sürecinde
ve farkl› kültürlerde, kad›n ve erke¤in karfl› karfl›ya kald›¤› üremeye yönelik zorunluluklardan kaynaklanmaktad›r. Trivers’›n ebeveyn yat›r›m kuram›na göre, kad›nlar›n üremeleri ve dolay›s›yla
enerji ve zamanlar›n› yavrular›na ay›rmalar› (hamilelik ve emzirme gibi nedenlerden dolay›) nispeten zorunludur. Onlar›n üreme baflar›s› (örne¤in, soyunun devam› için gereken cinsel olgunlu¤u kuflaktan kufla¤a aktarma baflar›s›) efllerini,
sosyal ve ekonomik kaynaklar›n› efli ve çocuklar›
için yat›rmaya istekli erkeklerden seçtiklerinde en
üst düzeye ulaflacakt›r. Erkeklerin üreme baflar›s›
ise, sahip olduklar› çocuk say›s› ve olabildi¤ince
az kayna¤a yat›r›m yapmalar›yla en üst düzeye
ulaflacakt›r. Betzig’e göre, erkekler, ekonomik ve
sosyal güce sahip, çok seçici kad›nlar›n cinsel kabulunu kazanmak için giriflimde bulunacaklard›r.
Bu nedenle erkekler, istedikleri kad›nlar› elde etme olas›l›klar›n› en üst düzeye ç›karmak için,
hem kad›n›n ekonomik ve siyasal baflar›s›n› s›n›rlamak hem de üreme baflar›lar›n› engelleyebilecek di¤er erkeklere karfl› haz›rl›kl› olmak için çabalayacaklard›r. Di¤er bir deyiflle, geleneksel evrimsel bak›fl aç›s›, erkeklerin, üreme baflar›lar›
do¤rudan yüksek sosyal statü ve güç elde etmelerine ve sürdürmelerine ba¤l› oldu¤u için, kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahip olduklar›na iflaret etmektedir. Sosyal bask›nl›k kuram›n›n
“de¤iflmezlik (invariance) varsay›m›”, cinsiyetler
aras›nda gözlenen SBY fark›n›n, farkl› kültürlerde ve ba¤lamlarda (cinsiyetler aras›nda alg›lanan
statü fark›n›n derecesindeki de¤iflikliklere karfl›n)
de¤iflmeden kalaca¤›n› söylemektedir. Yani, kad›n ve erkek aras›ndaki güç ve statü farklar› ba¤lam ve kültüre ba¤l› olarak de¤iflse bile erkekler,
her koflulda kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahiptir. Bunun nedeni, erkeklerin, üreme
baflar›lar›n› fazladan sosyal iliflkiler arac›l›¤› ile
en iyi flekilde kullan›l›r hale getirmifl olmalar›d›r.
77
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Konuyla ilgili di¤er bir görüfl “kültürel belirleyicilik”tir. Bu görüfle göre, keyfi olarak yarat›lan
statüsü düflük ya da yüksek gruplar›n SBY
farkl›l›klar›nda oldu¤u gibi, SBY’deki cinsiyet
farkl›l›klar›nda da dalgalanmalar olacakt›r. Yani,
erkekler, cinsiyetlerinin yüksek statüsünün sa¤lad›¤› yararlar› sürdürmek için çabalad›klar› için
daha fazla güç ve statüye sahip olduklar› toplumlarda kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahip olmal›d›r. Ayr›ca, SBY’ de gözlenen cinsiyet
farkl›l›¤›, cinsiyet eflitli¤inin daha az oldu¤u toplumlarda daha büyük olmal›d›r.
Sidanius ve arkadafllar›, sosyal bask›nl›k kuram› ve kültürel belirleyicilik modellerinin, kad›n
ve erkek aras›ndaki SBY farkl›l›klar›na iliflkin
karfl›t görüfllerini Çin, ‹srail, Yeni Zerlanda, ‹sviçre, Amerika Birleflik Devletleri ve Eski Sovyetler
Birli¤inde test etmifllerdir. Her bir toplumdaki
kad›n erkek eflitli¤inin düzeyi, Birleflmifl Milletler
arflivinden al›nan tarafs›z toplanm›fl veriler kullan›larak belirlenmifltir. Sosyal bask›nl›k kuram›n›n
de¤iflmezlik varsay›m› ile tutarl› olarak, cinsiyet
eflitli¤i konusundaki büyük farkl›l›klara karfl›n,
bütün bu milletlerde erkeklerin SBY düzeyleri kad›nlar›nkinden (yaklafl›k olarak ayn› düzeyde)
yüksek bulunmufltur. Burada, kad›n erkek aras›ndaki statü fark›n›n büyüklü¤ünün bir sonucu olarak SBY’de cinsiyete ba¤l› farkl›l›klarda gözlenmesi beklenen de¤iflimlerin ortaya ç›kmamas›na
farkl› aç›klamalar getirilmektedir. Birincisi, keyfi
olarak yarat›lm›fl statüsü düflük ve yüksek gruplar›n SBY’nin test edildi¤i bu çal›flmada, SBY’deki
cinsiyet farkl›l›klar›na katk›da bulanabilecek kad›n erkek statü fark›na iliflkin alg›lardaki bireysel
de¤iflim s›nanmam›flt›r. Özellikle, bireyler, ço¤u
insan›n kad›n ve erke¤in statüsü aras›nda büyük
fark alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, erkekler kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahip olmal›d›r. Cinsiyete dayal› alg›lanan statü fark› daha kü-
çük oldu¤unda ise kad›n ve erkeklerin SBY düzeyleri birbirine daha yak›n olmal›d›r. ‹kincisi, ilkine benzer olarak, bu çal›flma cinsiyet hiyerarflisinde gözlenebilecek olas› statü farkl›l›klar›n›n
hepsini s›namam›flt›r. Bu nedenle çal›flma, gruplar aras›nda alg›lanan statü fark› çok benzer ya da
çok farkl› oldu¤unda meydana gelen kad›n ve erkekler aras›ndaki SBY farkl›l›klar›ndaki dalgalanmalar› yakalamakta baflar›s›z olmufl olabilir.
Üçüncüsü, söz konusu çal›flma SBY’deki cinsiyet
farkl›l›klar›n›, cinsiyet iliflkilerinin çarp›c› hale
getirildi¤i grup içi ba¤lamda s›namam›flt›r. Levin
ve Sidanius taraf›ndan yap›lan bir araflt›rmada,
SBY’nin ölçüldü¤ü ba¤lama ba¤l› olarak, keyfi
olarak yarat›lm›fl gruplar aras›nda SBY farklar›
bulunmufltur. Özellikle, iki grup aras›ndaki çat›flma çarp›c› hale getirildi¤inde, Askenazim ve
Sephardik Musevileri aras›nda SBY farklar› ortaya ç›km›flt›r. Ancak, ‹srailli Museviler ve Araplar
aras›ndaki çat›flma çarp›c› hale getirldi¤inde bu
fark ortadan kalkm›flt›r. Gruplar aras›ndaki SBY
farkl›l›klar›na iliflkin bu dalgalanmalar, SBY’nin
ölçüldü¤ü ba¤lam›n bir yans›mas› olabilir. Sidanius ve arkadafllar› belki de, asla aç›k bir flekilde
cinsiyet iliflkilerini çarp›c› hale getirmedikleri için
gruplar aras›ndaki SBY farkl›l›klar›nda var olan
dalgalanmalar› ortaya ç›karmakta baflar›s›z olmufllard›r. Kad›nlar ve erkekler aras›ndaki SBY
farkl›l›klar› belki de, SBY ölçe¤inin dolduruldu¤u farkl› gruplar aras› ba¤lamlarda de¤iflecektir.
Di¤er taraftan, SBY, cinsiyet iliflkilerine dikkat
çekildikten sonra ölçüldü¤ünde, kad›nlar ve erkekler aras›ndaki alg›lanan statü fark›n›n miktar›
nedeniyle SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›nda dalgalanmalar meydana gelebilir. Bu varsay›m afla¤›da, araflt›rman›n ikinci varsay›m›nda belirtilmektedir.
Varsay›m 2: Kad›nlar ve erkekler aras›ndaki
SBY farklar›, bireyler, ço¤u insan›n kad›nlar ve
78
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
erkekler aras›nda daha büyük bir statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde daha yüksek olmal›d›r.
s›ndan kad›nlar ve erkekler aras›nda büyük fark
bulunmal›d›r.
Araflt›rman›n varsay›mlar› ‹srail, Kuzey ‹rlanda ve Amerika Birleflik Devletlerinden toplanan
verilerle s›nanm›flt›r. ‹srailde, Askenazim ve Sephardik Musevileri aras›ndaki iliflkiler test edilmektedir. Buradaki grup temelli farkl›l›¤› tan›mlamak için “etnik” kelimesi kullan›lmaktad›r. ‹rlanda’da, Katolikler ve Protestanlar aras›ndaki
iliflkiler ele al›nmaktad›r. Buradaki grup temelli
farkl›l›k, iki dini grubu ay›ran kültürel kimliklere
ve siyasal görüfllere dayand›r›lmaktad›r. Katolikler ve Protestanlar aras›ndaki grup temelli farkl›l›k “siyasal” ya da “etnik” olarak da tan›mlanabilecekken bu çal›flmada “dindarl›k” ba¤lam›nda
ele al›nmaktad›r. Amerika Bileflik Devletlerinde
hem Afrikal› ve beyaz Amerikal›lar aras›ndaki etnik iliflkiler hem de kad›nlar ve erkekler aras›ndaki cinsiyet iliflkileri s›nanmaktad›r. Beyaz Amerikal›lar Afrikal› Amerikal›lardan daha yüksek gelir, e¤itim ve mesleki sayg›nl›¤a sahiptir. Benzer
flekilde, Amerikal› erkeklerin gelir, e¤itim ve
mesleki sayg›nl›klar› da Amerikal› kad›nlar›nkinden yüksektir.
Yöntem
Her bir toplumda kat›l›mc›lardan, gruplar aras›ndaki statü fark›n›, ço¤u insan›n gördü¤ü flekliyle de¤erlendirmeleri istenmifltir. Kat›l›mc›lar
SBY ölçe¤ini doldururken, di¤er gruplara iliflkin
görüfllerinin tepkilerine yans›ma olas›l›¤›n› azaltmak için, ölçekten hemen önce araflt›rmada ilgilenilen gruplar aras› iliflkiler onlar için çarp›c› hale
getirilmifltir. Varsay›m 1’e göre; ‹srailde, Askenazim Musevileri lehine daha büyük statü fark› alg›lanmal› ve onlar›n SBY’leri Sephardik Musevilerinin SBY’den daha yüksek olmal›d›r. Ayn› sonuç, Kuzey ‹rlanda da Protestanlar ve Amerika’da
beyazlar lehine beklenmektedir. Varsay›m 2’ ye
göre, Amerikan örnekleminde erkekler lehine alg›lanan statü fark› daha yüksek olmal›, SBY aç›-
Kat›l›mc›lar
‹srail örneklemi. Kat›l›mc›lar 303 ‹srailli Musevi ö¤renciden oluflmaktad›r. Ö¤rencilerin
220’si Askenazim, 83’ü Sephardik Musevisi,
121’i erkek, 175’i kad›nd›r. Ö¤rencilerden 7’si
cinsiyet bildirmemifltir. Veriler, s›n›flarda e¤itimcilerden izin al›narak toplanm›flt›r.
Kuzey ‹rlanda Örneklemi. Burada araflt›rmaya, kendisini Protestan olarak tan›mlayan 51, Katolik olarak tan›mlayan 80 üniversite ö¤rencisi olmak üzere toplam 131 kifli kat›lm›flt›r. Kat›l›mc›lar›n 46’s› erkek, 84’ü kad›nd›r. Bir kat›l›mc› cinsiyet bildirmemifltir.
Amerikan Örneklemi. Kat›l›mc›lar, Afrika kökenli 179, beyaz 248, toplam 427 Amerikal› Üniversite ö¤rencisinden oluflmaktad›r. Bunlar›n,
196’s› erkek, 231’i kad›nd›r.
Ölçümler
Her bir örneklemde kat›l›mc›lara “sosyal tutumlar” a iliflkin bir anketi doldurup dolduramayacaklar› sorulmufltur. Onlara, araflt›rman›n, çeflitli sosyal konulardaki görüflleri belirlemeye yönelik oldu¤u söylenmifl, toplumlar›ndaki belirli
gruplar›n üyeleri aras›ndaki iliflkilere odaklan›ld›¤› özellikle belirtilmemifltir. Kat›l›mc›lar, Sosyal
Bask›nl›k Yönelimi Ölçe¤ini (SBYÖ) doldurmufllar ve toplumlar›ndaki farkl› gruplar›n statüsünü
de¤erlendirmifllerdir. ‹srail örneklemi için ölçek,
‹branice’ye çevrilmifl ve herhangi bir çeviri hatas› olup olmad›¤›n› belirlemek amac›yla tekrar ‹ngilizce’ye çevrilmifltir.
Sosyal bask›nl›k yönelimi. Sosyal Bask›nl›k
Yönelimi Ölçe¤i, 16 maddeden oluflmaktad›r.
79
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Olas› tepkiler 1(tamamiyle kat›lm›yorum) ve
7(kesinlikle kat›l›yorum) aras›nda puanlanan bir
ölçek üzerinden de¤erlendirilmektedir. SBY’si
yüksek olan bireyler, ölçekteki “üstün gruplar daha alt düzeyden gruplara egemen olmal›d›r” ve
“düflük statülü gruplar yerlerinde kalmal›d›r” gibi
maddelere kat›lmaktad›rlar. Örnek maddelerden
de anlafl›laca¤› gibi, ölçek belirgin bir grubu iflaret etmemekte, sorular›n› genel gruplar üzerinden
yöneltmektedir. Bu belirsizlikten dolay› ölçek,
farkl› gruplar aras› ba¤lamlara (etnik köken, cinsiyet gibi) dikkat çekildikten sonra doldurtulmufltur. Sosyal bask›nl›k yönelimindeki gruplar aras›
farkl›l›klar SBY’nin ölçüldü¤ü ba¤lama duyarl›ysa, sözü edilen önceki çal›flma, cinsiyet iliflkilerini SBY ölçümünden önce çarp›c› hale getirmedi¤i için SBY’de ortaya ç›kan cinsiyet farklar›ndaki
dalgalanmalar› yakalamakta baflar›s›z olmufl olabilir. Bu çal›flmada, ba¤lam etkisi de dikkate al›nm›fl, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›, cinsiyet iliflkileri çarp›c› hale getirildikten sonra ölçülmüfltür.
yöneltilen sorular›n (α=.56) ard›ndan, 4 maddeli
ölçek kullan›lm›flt›r. Amerika’da hem cinsiyet
iliflkileri hakk›ndaki sorular›n (α=.67) hem de etnik iliflkiler hakk›ndaki sorular›n (α=.69) ard›ndan 4 maddelik ölçekler kullan›lm›flt›r.
‹srail örnekleminde, SBY’nin 16 maddesi dengeli bir flekilde 8’er maddelik iki ölçek haline getirilmifl ve bu ölçekler anket formunun de¤iflik bölümlerine yerlefltirilmifltir. Bütün kat›l›mc›lar 8
maddelik her iki ölçe¤i de doldurmufllard›r.
Amaçlar do¤rultusunda, ankette, ‹srail’deki Ashkenazim ve Sephardik Musevileri aras›ndaki iliflkiler hakk›nda bir dizi soru (α=.73) sorulduktan
sonra, aralar›ndaki SBY farklar›n› ölçmek için 8
maddelik ölçek kullan›lm›flt›r. Kuzey ‹rlanda ve
Amerika’da, 4’er maddeli 3 SBY ölçe¤i kullan›lm›flt›r (önceden toplanan veriler üzerinde yap›lan
analizlere dayanarak en yüksek madde-test korelasyonu gösteren 12 madde seçilmifltir). Bu ölçeklerin maddeleri, anketin içine dengeli bir biçimde
da¤›t›lm›flt›r. Kuzey ‹rlanda’da, Protestan ve Katolikler aras›ndaki SBY farklar›n› ölçmek için,
Protestanlar ve Katoliklerin iliflkileri hakk›nda
‹srail Örneklemi. Varsay›m 1’e göre, kat›l›mc›lar, ço¤u insan›n iki grup aras›nda daha büyük
statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, Askenazim Musevileri ve Sephardik Musevileri aras›ndaki SBY farklar› daha büyük olmal›d›r. Bu
varsay›m› s›namak için verilere, etnik ba¤lamda
ölçülen SBY puanlar›nda alg›lanan etnik statü fark› ve etnik kökenin (Askenazim Musevileri ve
Sephardik Musevileri) ortak etkilerini s›namak
amac›yla, hiyerarflik regresyon analizi yap›lm›flt›r. Alg›lanan etnik statü fark› (M=1.84,
SD=1.52), Askenazim Musevilerinin statü de¤erlendirmelerinden (M=5.52, SD=0.93) Sephardik
Musevilerinin statü de¤erlendirmeleri (M=3.68,
SD=1.10) ç›kar›larak hesaplanm›flt›r. Temel etkileri için etnik köken (Askenazim Musevileri=1,
Sephardik Musevileri=0 olarak kodlanm›flt›r) ve
alg›lanan etnik statü fark› regresyon denklemine
Alg›lanan grup statüsü. ‹srail’de Askenazim
ve Sephardik Musevilerinin, Kuzey ‹rlanda’da
Protestanlar ve Katoliklerin, Amerika’da Beyazlarla siyahlar›n ve kad›nlarla erkeklerin alg›lanan
statüsü 7 dereceli tek maddelik sorularla ölçülmüfltür. De¤erlendirmeler 1 (düflük statü)-7 (yüksek statü) aras›nda de¤iflmektedir. Temel soru
flöyledir: “bu toplumda sosyal statü farkl›l›klar›ndan hofllanan gruplar bulundu¤una inan pek çok
insan vard›r. Siz kendiniz böyle düflünmüyor olabilirsiniz, ancak afla¤›da verilen gruplar› ço¤u insan›n onlar› gördü¤ü biçimiyle de¤erlendirmeniz
gerekseydi görüflünüz nas›l olurdu”?
Bulgular
Varsay›m 1
80
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
birinci ad›mda sokulmufltur. Aralar›ndaki çift
yönlü etkileflimi belirlemek için, ayn› de¤iflkenler
ikinci ad›mda da eflitli¤e al›nm›fllard›r. Gruplar›n
alg›lanan etnik statüsü fark› artt›¤›nda (statü fark›
ortalaman›n bir standart sapma üzerinde oldu¤unda) ve azald›¤›nda (statü fark› ortalaman›n bir
standart sapma alt›nda oldu¤unda) SBY ve etnik
köken aras›nda ortaya ç›kan iliflkiyi belirlemek
için basit-e¤im (simple-slope) analizi yap›lm›flt›r.
E¤er varsay›m› 1 do¤ru ise, alg›lanan grup statüsü fark› ve etnik köken aras›nda anlaml› bir etkileflim olmal›d›r. Di¤er bir deyiflle, alg›lanan statü
fark› büyük oldu¤unda ortaya ç›kan etnik köken
temel etkisi, alg›lanan statü fark› küçük oldu¤unda ortaya ç›kandan daha büyük olmal›d›r.
Beklentilerin aksine, alg›lanan etnik grup statüsü ve etnik köken aras›ndaki çift yönlü etkileflim, istatistiksel olarak anlaml› de¤ildir [(b=.03,
t(285)=0.38, p=.71)]. Bununla birlikte, beklentilere uygun olarak, daha büyük statü fark› alg›layanlarda Askenazim Musevilerinin SBY düzeyi
Sephardik Musevilerinkinden daha yüksektir [b=
.31, t(285) = 1.80, p=.70]. Di¤er taraftan, düflük
statü fark› alg›layan bireyler aras›nda Askenazim
Musevilerinin SBY düzeyleri Sephardik Musevilerininkinden farkl› de¤ildir [b= .22, t(285)= 1.40,
p= .16]. Regresyon denklemine genel olarak bak›ld›¤›nda ise, Askenazim Musevilerinin, etnik
ba¤lamda ölçülen SBY düzeyleri, Sephardik Musevilerininkinden daha yüksektir [b=.26, t(286)=
2.21, p=.03] ve SBY üzerinde, alg›lanan etnik
statü fark›n›n temel etkisi anlaml› de¤ildir [b= .01, t(286)= -0.20, p= .85].
Kuzey ‹rlanda Örneklemi. Varsay›m 1’e göre,
Protestanlar ve Katolikler aras›nda, alg›lanan statü fark›n›n bir sonucu olarak SBY aç›s›ndan fakl›l›klar olacakt›r. Dini ba¤lamda ölçülen SBY’ nin
ba¤›ml› de¤iflken olarak al›nd›¤› veriye, hiyerarflik regresyon analizi yap›lm›flt›r. Temel etki için
din (Protestanlar=1, Katolikler=0 olarak kodlanm›flt›r) ve alg›lanan grup statüsü fark› birinci
ad›mda regresyon denklemine sokulmufltur. Çift
yönlü etkileflim için din ve alg›lanan grup statüsü
fark› ikinci bir ad›mda da analize al›nm›flt›r. Alg›lanan grup statüsü fark› (M= 0.54, SD=1.98), Katoliklerin de¤erlendirmesi (M= 4.68, SD= 1.53
Protestanlar›nkinden (M=4.68, SD=1.53) ç›kar›larak hesaplanm›flt›r.
Beklentilere uygun olarak, alg›lanan dini statatü fark› ve din aras›ndaki çift yönlü etkileflim istatistiksel olarak anlaml›d›r [b= .31, t(115)= 2.99,
p= .003]. Katolikler lehine daha büyük statü fark› alg›layan bu kifliler aras›nda, Katoliklerin SBY
düzeyi Protestanlar›nkinden yüksektir [b= -.59,
t(115)=-1.98, p= .05]. Di¤er taraftan, Protestanlar
lehine daha büyük statü fark› alg›layan kifliler (yani ortalaman›n 1 standart sapma üstünde olanlar)
aras›nda, Protestanlar›n SBY düzeyleri Katoliklerinkinden daha yüksektir [b= .66, t(115)= 2.48,
p= .02]. Regresyon denklemine bir bütün olarak
bak›ld›¤›nda, din [b= .09, t(116)= 0.49, p= .63] ve
alg›lanan dini statü fark›n›n [b= .04, t(116)= 0.76,
p=.45] temel etkileri anlams›zd›r.
Amerikan Örneklemi. Amerikan örnekleminden, hem beyazlar ve siyahlar aras›ndaki SBY
farklar›na iliflkin olan 1. varsay›m›, hem de kad›nlar ve erkekler aras›ndaki SBY farklar›na iliflkin
olan 2. varsay›m› s›namak için yararlan›lm›flt›r.
‹lk varsay›m için, etnik ba¤lamda ölçülen SBY,
ba¤›ml› de¤iflken olarak hiyerarflik regresyon
denklemine sokulmufltur. Temel etki için etnik
köken (beyazlar=1, siyahlar=0 olarak kodlanm›flt›r) ve alg›lanan etnik statü fark› birinci ad›mda
regresyon denklemine sokulmufltur. Çift yönlü etkileflim için, etnik köken ve alg›lanan etnik statü
fark› ikinci bir ad›mda da regresyon eflitli¤ine
al›nm›flt›r. Alg›lanan grup statüsü fark› (M= 3.
144, SD=2. 01), siyahlar›n de¤erlendirmesi
81
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
(M= 3.26, SD= 1.57) beyazlar›nkinden (M=6.40,
SD=0.93) ç›kar›larak hesaplanm›flt›r.
Beklendi¤i gibi, alg›lanan etnik statü fark› ve
etnik köken aras›ndaki çift yönlü etkileflim istatistiksel olarak anlaml›d›r [b= .12, t(399)= 2.25, p=
.03]. Yine beklentilere uygun olarak, yüksek statü fark› alg›layan bireylerde, beyazlar›n SBY düzeyi siyahlar›nkinden daha yüksektir [b= -.37,
t(399)=2.53, p= .01]. Di¤er taraftan, düflük statü
fark› alg›layan bireylerde, beyazlar›n SBY düzeyleri siyahlar›nkinden farkl› de¤ildir [b= -.10
t(399)= -0.69, p= .49]. Regresyon denklemine bir
bütün olarak bak›ld›¤›nda ise, beyazlar lehine statü fark› alg›layanlar›n SBY puanlar› daha düflüktür [b=-.12, t(400)= -4.80, p <.001] ve dini ba¤lamda ölçülen SBY üzerinde, etnik kökenin temel
etkisi anlaml› de¤ildir [b= .13, t(400)= 1.30,
p=.19].
2. Varsay›m
Amerikan örneklemi. ‹kinci varsay›m, yaln›zca Amerikan örneklemi üzerinde s›nanm›flt›r.
Bu kez ba¤›ml› de¤iflken olan SBY, cinsiyet ba¤lam›nda ele al›nm›fl, cinsiyet ve cinsiyette alg›lanan statü fark›n›n çift yönlü etkileflimleri test edilmifltir. Temel etki için cinsiyet ve alg›lanan cinsiyet statü fark› birinci ad›mda regresyon denklemine sokulmufltur. Alg›lanan grup statüsü fark› (M=
1.57, SD= 1.54), kad›nlar›n de¤erlendirmesi (M=
4.58, SD= 1.57) erkeklerinkinden (M= 6.15, SD=
1.03) ç›kar›larak hesaplanm›flt›r.
Sonuçlar beklentilerle tutars›zd›r. Alg›lanan
cinsiyet statü fark› ve cinsiyet aras›ndaki çift yönlü etkileflim, istatistiksel olarak anlaml› de¤ildir
[b= -.05, t(406)= -0.85, p= .40]. Ayr›ca, basite¤im analizi, erkekler lehine yüksek statü fark› alg›layanlarda oldu¤u gibi erkekler lehine düflük
statü fark› alg›layanlarda da erkeklerin hala kad›nlardan daha yüksek SBY düzeyine sahip oldu-
¤unu göstermektedir [b= -.29, t(406)=2.08, p=
.04]. Regresyon denklemine bütün olarak bak›ld›¤›nda, erkeklerin cinsiyet ba¤lam›nda ölçülen
SBY düzeyleri kad›nlar›nkinden daha yüksektir
[b=-.37, t(407)= 3.80, p <.001] ve erkekler lehine daha yüksek statü fark› alg›land›¤›n› düflünen
bu kifliler daha düflük SBY puan›na sahiptir [b=.12, t(407)= -3.88, p<.001].
Tart›flma
Sosyal bask›nl›k yönelimi, farkl› gruplardan
insanlara karfl› sergilenen önyarg›n›n en önemli
yorday›c›lar›ndan biridir. Bu çal›flman›n bir amac›, gruplar aras›ndaki SBY farkl›l›klar›n›, alg›lanan grup statüsü fark›n›n büyüklü¤üne ba¤l› olarak test etmektir. Sidanius ve arkadafllar›, keyfi
olarak yarat›lan gruplar aras›ndaki statü fark›na
ba¤l› olarak, gruplar aras›ndaki SBY farklar›n›n
da artt›¤›n› bulmufllard›r. Bu araflt›rma ise, bireyler, ço¤u insan›n gruplar aras›nda daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, gruplar aras›ndaki SBY fark›n›n da daha büyük oldu¤unu
göstermektedir.
Alg›lanan grup statüsü fark›, sosyal bask›nl›k
yönelimi ve grup üyeli¤i aras›ndaki iliflkinin
önemli bir yorday›c›s›d›r. Sidanius ve arkadafllar›n›n çal›flmas›, keyfi olarak yarat›lm›fl yüksek statüdeki gruplar›n üyelerinin SBY düzeylerinin,
keyfi olarak yarat›lm›fl düflük statülü gruplar›n
üyelerinkinden daha yüksek oldu¤una vurgu yapmaktad›r. Bu araflt›rma ise bireyler, ço¤u insan›n
keyfi olarak yarat›lm›fl gruplar aras›nda statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, gruplar aras›ndaki SBY fark›n›n daha yüksek oldu¤una dikkat
çekmektedir. Araflt›rman›n bulgular›, SBY’nin
nesnel olarak tan›mlanan grup statüsünden çok,
öznel olarak alg›lanan grup statüsünden etkilendi¤ine iflaret etmektedir.
Araflt›rman›n ikinci bir amac›, SBY’deki grup
82
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
farkl›l›klar› ve alg›lanan grup statüsü fark›n›n büyüklü¤ü aras›ndaki iliflkiyi, hem keyfi olarak yarat›lan (dini, etnik gruplar gibi) hem de cinsiyete dayal› gruplar aras›ndaki farkl›l›klar› çarp›c›
hale getirdikten sonra test etmektir. Sidanius ve
arkadafllar›n›n çal›flmas›, farkl› toplumlarda cinsiyet eflitli¤inin düzeyi de¤iflse de kad›nlar ve erkekler aras›ndaki SBY fark›n›n de¤iflmeden kald›¤›n› göstermektedir. Ancak bu çal›flmada,
SBY’de gözlenen kad›n erkek farklar›n›n, cinsiyete iliflkin statü fark›n›n büyüklü¤üne duyarl›
olup olmad›¤›n› görmek için, cinsiyetin çarp›c›l›¤› art›r›lm›flt›r. Beklentilerin aksine, bulgular,
gruplar aras› ba¤lamda cinsiyet çarp›c› hale getirildi¤inde, öznel olarak farkl› düzeylerde cinsiyet
eflitli¤i alg›layan bireyler aras›nda SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›n›n de¤iflmeden kald›¤›n› göstermifltir. Bu sonuç, sosyal bask›nl›k yönelimi kuram›n›n “de¤iflmezlik” varsay›m›n› do¤rudan desteklemektedir.
Genel olarak bak›ld›¤›nda sonuçlar, sosyal
bask›nl›k kuram›n›n, alg›lanan grup statüsünün
SBY üzerindeki etkisinin, gruplar aras›ndaki fark›n çarp›c›l›¤›na ba¤l› olarak de¤iflece¤i beklentisini desteklemektedir. Özellikle, ‹srail örnekleminde, gruplar aras›ndaki alg›lanan statü fark› büyük oldu¤unda Askenazim Musevileri ile Sephardik Musevileri aras›nda düflük düzeyde ve anlaml› SBY farklar› bulunmufltur. Gruplar aras›nda alg›lanan statü fark› düflük oldu¤unda ise iki grup
aras›nda anlaml› fark bulunmam›flt›r. Bununla
birlikte, etnik köken ve alg›lanan statü fark› aras›ndaki çift yönlü etkileflim istatistiksel olarak anlaml› olmad›¤›ndan sonuçlar ikna edici de¤ildir.
Kuzey ‹rlanda’da Protestanlar ve Katolikler,
Amerika’da beyazlar ve siyahlar›n iliflkileri üzerinden al›nan sonuçlar bu varsay›m› çok daha aç›k
olarak desteklemektedir. Kuzey ‹rlanda örnekleminde sonuçlar, ço¤u insan›n Protestanlar lehine
daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflünen bireylerde, Protestanlar›n SBY düzeylerinin daha yüksek, ço¤u insan›n Katolikler lehine daha yüksek
statü fark› alg›lad›¤›n› düflünen bireylerde ise Katoliklerin SBY düzeylerinin daha yüksek oldu¤una iflaret etmektedir. Benzer flekilde, Amerikan
örnekleminde, ço¤u insan›n beyazlar lehine daha
büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflünen bireylerde,
beyazlar›n SBY düzeyleri siyahlar›nkinden daha
yüksektir. Ancak, bireyler ço¤u insan›n beyazlar
lehine daha düflük etnik statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, beyazlar ve siyahlar aras›nda SBY
fark› bulunamam›flt›r.
Kuzey ‹rlanda’da, alg›lanan grup statüsü tersine çevrildi¤inde al›nan sonuçlar, SBY’deki grup
farklar› s›nan›rken, öznel statü de¤erlendirmelerini dikkate alman›n önemini ortaya koymaktad›r.
SBY’deki grup farklar› yaln›zca bir grup di¤erinden daha yüksek statüye sahip olarak alg›land›¤›nda ortaya ç›kmaktad›r ve alg›lanan grup statüsü di¤er grubun lehine döndü¤ünde ayn› sonuç o
grup için de geçerli olmaktad›r. Alg›lanan statü
fark› Amerikan örnekleminde Afrikal› Amerikal›lar lehine de tersine çevrilebilseydi, benzer bir
örüntünün orada da ortaya ç›kmas› beklenebilirdi.
Pratik bir aç›dan bak›ld›¤›nda bulgular, bir
grubun, sosyal hiyerarflide statüsü yükseldikçe,
hemen her zaman gruplar aras›ndaki eflitsizlik isteklerinin artaca¤› yönündeki rahats›zl›k verici
olas›l›¤› desteklemektedir. Bu durum, dura¤an olmayan toplumlarda, gruplar›n daha fazla güç kazand›klar›nda eflitli¤e karfl› olan sosyal politikalar›, daha az güce sahip olduklar›nda eflitlik yanl›s›
politikalar› desteklemeye bafllayacaklar›na iflaret
etmektedir. Kuramsal bir aç›dan bak›ld›¤›nda ise,
bireyler, ço¤u insan›n söz konusu gruplar aras›nda daha büyük statü fark› alg›lad›¤›n› düflündüklerinde, statüsü yüksek olan gruplar, gruplar›n›n
yüksek statüsünün sa¤lad›¤› ayr›cal›klar› ellerin83
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
de tutmak için varolan sistemi desteklemektedirler. Statüsü düflük olan gruplar›n ise, gruplar›n›n
aleyhine iflleyen sosyal sistemin karfl›s›nda olma
olas›l›klar› daha yüksektir. Bununla birlikte, verilerin iliflkisel do¤as›, nedenselli¤in yönü konusunda kesin bir karar al›nmas›na izin vermemektedir. SBY kuram›, bir grubun, nesnel ya da öznel
olarak alg›lanan grup içi statüsü artt›¤›nda, SBY
düzeyinin artaca¤›n› söylese de bunun tersi de
do¤ru olabilir. Yani, SBY’ nin yüksek olmas›, daha yüksek grup statüsü alg›lanmas›na yol aç›yor
olabilir. Gelecekteki çal›flmalarda, SBY’deki
grup farkl›l›klar›n›n, grup temelli statü fark›n›n
büyüklü¤ü ile art›p artmad›¤›n› anlamak için,
keyfi olarak yarat›lm›fl belirgin iki grup aras›ndaki statü fark›n›n büyüklü¤ü deneysel olarak manipule edilmelidir.
Sosyal bask›nl›k yöneliminde gözlenen, keyfi
olarak yarat›lm›fl grup farklar›na iliflkin bulgular›n aksine, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›, kad›n
ve erkek aras›nda alg›lanan statü fark›n›n miktar›
de¤iflse de ayn› kalm›flt›r. Kad›nlarla erkekler aras›nda çok küçük bir statü fark› alg›land›¤›nda bile, erkeklerin SBY düzeyleri kad›nlar›n›nkinden
yüksek bulunmufltur. Bu bulgular, kültürün belirleyici oldu¤unu söyleyen görüflle çeliflmektedir.
Kültürel belirleyicilik görüflüne göre, SBY’de
gözlenen kad›n erkek farklar›, keyfi olarak yarat›lan gruplar aras›ndaki SBY farklar›n› etkileyen
ayn› güç ve statü farkl›l›klar›n›n bir sonucu olarak
dalgalanmalara yol açacakt›r. Belki de, keyfi olarak yarat›lan gruplar aras›ndaki SBY farklar›, en
iyi gruplar›n statü ve güç farkl›l›klar›ndan yola
ç›k›larak anlafl›labilecekken, SBY’deki cinsiyet
farklar› ayn› yolla anlafl›lamayacakt›r.
Evrimsel bak›fl aç›s›, alg›lanan kad›n erkek
statüsü farkl›laflt›¤›nda, baflka bir deyiflle, cinsiyet
hiyerarflisi de¤iflti¤inde SBY’de gözlenen cinsiyet
farklar›n›n ayn› kalmas›na olas› bir gerekçe sun-
maktad›r. Bu bak›fl aç›s›na göre, kad›nlarla erkekler aras›ndaki SBY fark›, kültürler aras›nda oldu¤u gibi evrimsel süreçte de kad›n ve erke¤in karfl› karfl›ya kald›¤› farkl› üreme s›n›rlamalar›ndan
kaynaklanmaktad›r. Hem cinsiyet hiyerarflisindeki hem de kültürler ve ba¤lamlar aras› de¤iflikliklere karfl›n erkeklerin SBY düzeylerinin kad›nlar›nkinden yüksek olmas›n›n nedeni, erke¤in üreme baflar›s›n›n kad›n›nkinden farkl› olmas›d›r.
Hiyerarflinin derecesi, keyfi olarak yarat›lm›fl
gruplar aras›nda gözlenen SBY farkl›l›klar›n› etkilerken, kad›n ve erkek aras›ndaki SBY fark›n›
neden etkilememektedir sorusuna olas› bir di¤er
aç›klama Jackman’dan gelmektedir. Ona göre, erke¤in bask›nl›¤›, düflmanl›k uyand›rmaks›z›n kad›n› konrtol giriflimlerinden kaynaklanmaktad›r.
Erkek kad›nla olumlu, yak›n, romantik iliflkiler ve
arkadafll›k istemektedir. Etnik bask›nl›k ise, etnik
iliflkiler daha az yak›n etkileflim içermek e¤iliminde oldu¤undan, daha yüksek düzeyde bir düflmanl›k içermektedir. E¤er erke¤in bask›nl›¤› düflmanca ve kasti olmaktan çok, babacan ve zarif ise kad›nlar kendilerini, erkeklerle aralar›ndaki artan
statü fark›na karfl›n avantajs›z olarak alg›lamayacaklard›r. Bu durum, kad›n›n SBY puanlar›n›n,
cinsiyet hiyerarflisinde alg›lanan de¤iflimlere daha
az tepkisel olmas›na yol aç›yor olabilir.
Sosyal bask›nl›k yönelimindeki cinsiyet
farkl›l›klar›n›n, kad›n ve erkek aras›nda alg›lanan
statü fark›n›n büyüklü¤ünün bir sonucu olarak de¤iflmemesine iliflkin olarak üzerinde durulmas›
gereken önemli üç nokta daha vard›r. Birincisi, bu
çal›flma SBY’de gözlenen belirgin cinsiyet farklar›n›n kökeni hakk›nda kuramsal aç›klamalar sunmufltur. Di¤er tutum ve davran›fllarda gözlenen
cinsiyet farkl›l›klar›n›n kaynaklar› hakk›nda tahminde bulunmamaktad›r. ‹kincisi, bu çal›flmada
cinsiyet farkl›l›klar›, farkl› kültürel ba¤lamlar›n
bir sonucu olmaktan çok grup statüsünde alg›lan
84
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
farklar›n bir sonucu olarak s›nanm›flt›r. Bu nedenle, kültürel belirleyicilik görüflü için yaln›zca k›smi bir s›nama sa¤lamaktad›r. Üçüncüsü, çal›flma
cinsiyetin çarp›c› hale getirildi¤i bir ba¤lamda,
kad›n ve erke¤in statü fark›n› dikkate almakla birlikte, statü fark›n›n büyüklü¤ünü deneysel olarak
manipule etmemifltir. Ayr›ca, Amerika’daki kad›n ve erkek aras›nda alg›lanan statü fark›ndaki
de¤iflimin, SBY’deki cinsiyet farkl›l›klar›n› etkileyecek düzeyde olmamas› da bir olas›l›kt›r. Sonraki
araflt›rmalarda,
SBY’deki
cinsiyet
farkl›l›klar›n›n, kad›n ve erkek aras›ndaki statü
fark›n›n büyüklü¤ündeki çarp›c› de¤iflikliklerden
etkilenip etkilenmedi¤ini görmek için, statü fark›n›n büyüklü¤ü deneysel olarak manipule edilmelidir.
85
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
SOKA⁄IN D‹L‹ ve ‹NSAN
B‹L‹MLER‹N‹N
MÜNZEV‹L‹⁄‹
Canani Kaygusuz*
nin do¤rulu¤u için elbette önemlidir. Ancak en az
bunun kadar araflt›rmac›n›n hangi olgulara hangi
kavramlarla yaklaflt›¤› da önemlidir. Bu yaz›, biraz da¤›n›k da olsa, son zamanlarda birer toplumsal olgu olarak hemen herkesin gündemine giren
sokaktaki olaylardan yola ç›karak, toplum/in-
‹nsan› merkeze alan tüm çal›flma alanlar›n›n,
insanla ilgili bilgi üretimine yönelifli binlerce y›l
geriye götürülebilir. Ancak, bilgi üreten kiflilerin
bilgi üretme süreçlerinde sistematikli¤i dikkate
almas› daha geç dönemlere rastlamaktad›r. Bilim
tarihine bak›ld›¤›nda, özellikle 16. yüzy›ldan bafllayarak daha karmafl›k hale gelen toplumsal iliflkiler ba¤lam›nda insan› anlamaya çal›flan düflünürlerin, dönemin de¤iflen koflullar›na uygun biçimde
insanla ilgili bilgi edinme süreçlerini daha fazla
öne ç›kard›klar› görülmektedir. Onalt›nc› yüzy›ldan itibaren, öncelikle evrene ve dünyaya iliflkin
egemen düflünceleri sarsan, dünya ve evrenin iflleyifl yasalar›n›n keflfeden, giderek toplumlar›n iflleyifl yasalar›n›n da keflfedilebilece¤i düflüncesiyle
toplumu keflfetmeye yönelen ve en sonunda insan› merkeze alarak, insan davran›fl›n›n yasalar›n›
araflt›ran bilimlerin devreye girmesi, yaklafl›k alt›
yüz y›ll›k bir sürecin sonucudur. Bu süreçte, dünyay›, evreni, toplumu ve bireyi anlama çabalar›
farkl›laflm›fl, önceki dönemlerin tüm bu alanlardaki teolojik ve metafizik anlay›fllar›n›n yerini bilimsel anlay›fl alm›flt›r.
Bugün gelinen noktada, herhangi bir konuya
iliflkin nedensel ya da iliflkisel aç›klamalar yap›lmak istendi¤inde, bu aç›klamalar› destekleyecek
gözleme veya deneye dayal› verilerin olmas› gerekmektedir. Yani, aç›klamalar›n olgulara dayanmas›, o bilginin do¤ru kabul edilmesi için vazgeçilmezdir. Bilginin olgulara dayand›r›lmas› bilgi-
san/tin1 bilimlerinin mant›¤›n› tart›flmaya yöneliktir. Konunun kapsaml› olmas› nedeniyle yaz›,
kendi içinde bir çok eksikli¤i ve tekrar› ne yaz›k
ki bar›nd›rmak talihsizli¤i ile yüz yüzedir.
Bugünün Dünyas›nda Soka¤›n Dili
ve Perde Arkas›
Son y›llarda tüm dünyada sokaktakiler, bilimi
ve bilimin kendilere ne diyece¤ini fazla umursamadan kendilerine özgü yeni bir dil yarat›p, sorunlar›n› kendi yaratt›klar› dil üzerinden duyurmaya çal›flmaktad›r. Sokaklar, dünyan›n, ilgili
herkesin sezgileri yoluyla keflfedebilece¤i bir sürecin içine çekildi¤ini, bu sürecin yak›n zamanda
bütün dünyay› daha derinden kas›p kavuraca¤›n›
aç›kça göstermektedir. Örne¤in, 1967’de dünyay›
saran ve sarsan ö¤renci olaylar›n›n merkezi olan
Fransa’da ö¤renciler, bugünlerde yine sokaktad›r.
Ö¤renci gençler, yeniden düzenlenen çal›flma yasas›yla, genç çal›flanlar›n çal›flma koflullar›n› a¤›rlaflt›ran ve ifl güvencelerini önemli oranda ortadan
kald›ran yasa maddelerine tepki göstermektedir.
Ö¤renciler, bu yasan›n geri çekilmesi için günlerdir sokaklarda yat›p kalkmakta, talepleri karfl›lanmad›¤› sürece sokakta kalmaya devam edeceklerini vurgulamaktad›rlar. Ayr›ca, onlardan evlerine
dönmelerini isteyen kolluk kuvvetleri ile çat›flmaktad›rlar. Paris sokaklar› birkaç ay önce de, onlarca y›l öncesinden Cezayir ve Tunus’tan göçerek Fransa’ya yerleflen ama bir türlü Fransa’yla
*Ö¤retim Üyesi, Atatürk Üniversitesi PDR Anabilim Dal›.
1
Tin yada insan bilimleri ile ilgili ayr›nt›l› bilgi için bkz. Geeorg Misch, Tin Bilimleri Kuram› ‹çinde Yaflama Felsefesi Düflüncesi.
(Derleyen ve Çeviren:Do¤an Özlem, Hermeneutik (Yorumbilgisi) Üzerine Yaz›lar içinde) Ark Yay›nevi, 1995. Ankara s.10-29.
86
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
bütünleflemeyen ailelerin genç çocuklar›n›n eylemlerine sahne olmufltur: Atalar› Fransa’ya, dönemin Fransa sömürgesi olan Cezayir ve Tunus’tan göç edenlerin ikinci kuflak torunlar›, bugün Fransa’daki konumlar›ndan memnuniyetsizliklerini ifade ederek, Paris sokaklar›n› kendi içlerinde y›llard›r yanan “d›fllanm›fll›k atefli” gibi
yakm›fllard›r.
Benzer flekilde, Irak’›n Amerika Birleflik Devletleri (ABD) ve müttefikleri taraf›ndan iflgal ediliflinin üçüncü y›l›nda, baflta iflgal edilen topraklara asker gönderen ülkeler olmak üzere, dünyan›n
her yerinden insanlar sokaklara dökülmektedir.
Sokaklardaki bu insanlar, savafl›n sürdürülmesine
karfl› ç›kmaktad›r. Bu insanlar›n bir k›sm› savafl
ç›kmadan önce de sokakta savafla karfl›
ç›km›fllard›r. Geçmiflte savafla karfl› ç›kanlar,
ABD ve müttefiklerinin savafl gerekçelerinin birer söylence oldu¤unun fark›na o zaman
varm›fllard›r. Bugün savafl›n sürdürülmesine karfl›
olanlar ise, ABD ve müttefiklerinin savafl gerekçelerinin ortadan kalkt›¤›n›, çünkü bu gerekçelerin “uydurulmufl” oldu¤u fark etmifllerdir. Bugün
savafl karfl›t› gösterilere yönelenler, Ortado¤u ve
Kafkasya’daki do¤al gaz ve petrol rezervlerinin
(tabi alt›n gibi de¤erli metallerin de) paylafl›lmas›n› ve ucuz üretimiyle “merkez” ülkelerinin
“baflbelas›” haline gelen ve kapitalizmin köfleye
s›k›flmas›na neden olan Çin’in kuflat›lmas›n› hedefleyen Büyük Ortado¤u Projesi’nin (BOP) ilk
ad›m› olarak sahneye konulanlar› (Afganistan ve
hemen ard›ndan Irak ç›karmalar›n›n, dünya kamuoyuna insanl›kd›fl› savafl görüntüleri ve bu görüntülerin dehfleti ve nefreti d›fl›nda hiçbir fley b›rakmad›¤›n›) görmeye bafllad›lar. Bu nedenle bugün dünya üzerinde bir çok ülkede savafl karfl›tlar› daha güçlü bir biçimde sokaktad›r. Gelinen
noktada, savafl›n insanl›kd›fl› sonuçlar›yla daha
fazla yüzleflenler, baflta ABD ve dünyan›n de¤iflik
bölgelerinde çocuklar›n› savaflta yitiren anneler
olmak üzere, kendi ülkelerinin politikalar›n› ve
politikac›lar›n› sorgulamaya ve genifl kitlelere de
sorgulatmaya yönelmifllerdir.
Bugünlerde ABD ve Avrupa Birli¤i ülkelerinin “d›flar›da b›rak›lan yurttafllar›” da sokaktad›r:
Genellikle bulunduklar› co¤rafyalar›n iktidar savafllar›n› sürdüren bazen iç ama ço¤u kez d›fl iktidar odaklar›n›n oluflturdu¤u huzursuzluklar nedeniyle, kendi topraklar›ndan ço¤u kez gönülsüz kopar›lan insanlar, göç ettikleri ülkelerin kendileriyle ilgili yürüttü¤ü politikalar yüzünden sokaktad›r. Bugün, en az›ndan can güvenli¤i için daha
cazip hale gelen dünyan›n “merkez” ülkeleri, göçmen topluluklar›n ço¤u kez “mülteci” olarak yerlefltikleri ülkelerde ortaya ç›kan “kimlik” sorunlar›n›n iç politikalar›n› ve yurttafllar›n› rahats›z etti¤ini fark etmekte ve yeni göçlerin engellenmesini
hedefleyen yasal de¤iflikliklere gitmektedirler.
Sürekli göç alan “merkez” ülkelerin mültecilikle
ilgili yöneldikleri yasal de¤ifliklikler yaln›zca göç
edecek olanlara yönelik de¤ildir. Önceden göç
edenlerin aleyhine yap›lan ve yap›lmas› planlanan
yasal de¤ifliklikler de vard›r. Bu durum, göçmenleri tedirgin etmekte ve onlar› hak aray›fl› için
soka¤a dökülmeye yöneltmektedir.
Global çerçeveden bak›ld›¤›nda, dünyan›n
globalleflmesinin umut vadenden tüm söylemlerinin içinin bofl oldu¤u daha fazla görülmeye
bafllanm›flt›r. “Kenar”daki güçlerin kendine “merkez”de yer bulmaya çal›flt›¤› ve bu ba¤lamda merkezi s›k›flt›rmaya baflla¤›n› iddia etmek zor de¤ildir. Bugün, s›k›flan “merkez”in kendisine alan
açmak için, kendine daha yak›n durana, de¤er
veriyormufl edas› ile yaklaflarak daha kenardakilerin kendilerine “merkez”de yer açma çabalar›n›
engellemek için “yak›n”›ndakileri “kenar”a karfl›
k›flk›rtt›klar›n› gözlemlemek de zor de¤ildir. Bu
ba¤lamda, dünyan›n “uygar toplumlar›” (sosyolo87
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
jik anlamda merkez güçleri temsil eden ABD, AB
ve Japonya gibi geliflmifl kapitalist toplumlar)
kendi uygarl›k noktalar›ndan “kenar”a do¤ru çizdikleri daireler üzerinden yerlefltirdikleri toplumlara “uygarl›k düzeyine” ve “merkez”e yak›nl›¤›na kendi “merkez” dairelerine alabilmekte
ve onlar›, onore edici söylemler arac›l›¤› ile “kenar”daki toplumlara karfl› kullanabilmektedirler.
Bu noktada Türkiye gibi ülkeler, “merkez”e oldukça yak›n duruyormufl gibi sunulmakta ve yak›n durduklar› “merkez”e girebilmeleri ad›na, bu
merkez ülkelerin temel politikalar›na uygun roller
oynamaya yönlendirilmektedirler.
Elbette bu yaz›n›n konusu dünyan›n gidiflat›n›n olumsuz sonuçlar›na odaklanmak ve bu ba¤lamda Türkiye’nin Ortado¤u’da üstlenmeye zorland›¤› rolleri deflifre etmek de¤ildir. Esasen, geliflmifl “merkez” ülkelerinin genel politikalar›n›n;
bu ba¤lamda dünyan›n yeniden karfl›laflt›¤› üretim
ve pazar sorunlar›n›n; gelinen noktada kapitalizmin içine düfltü¤ü s›k›fl›kl›¤› aflmak üzere sar›ld›¤› söylemlerin ve dünyay› yeniden kendi ç›karlar› do¤rultusunda paylaflmak için hangi bölgelerde
ne türden ac›mas›z savafllar› k›flk›rtt›klar›n›n deflifre edilmeye ihtiyac› da yoktur. Bunlar hemen
herkesçe bilinen malum fleylerdir. Ancak, bu durum ço¤u kez kan›ksamay› da beraberinde getirdi¤inden “malumun ilan›” da önemlidir. Ne var ki,
bu konu maalesef yaz›n›n s›n›rlar›n›n d›fl›ndad›r.
Günümüzde dünyan›n bir bütün olarak darbo¤azdan geçti¤i hemen herkesçe kabul edilmektedir. Hareket halinde olan ve durmadan de¤iflen
dünyan›n de¤erleriyle haz›rl›ks›z karfl›laflt›klar›
için dünyan›n en ücra topluluklar› bile, ekonomik,
toplumsal/kültürel, politik ve psikolojik ba¤lamda
h›zla uyum sa¤layamad›klar› bir çok yeni durumla bafl etmek zorunda kalmaktad›r. Bu durum bir
yandan topluluklar› kendi iç gruplar›na daha fazla yaslanmaya ve d›fl gruplarla daha fazla ayr›fl-
maya götürürken, di¤er yandan da kendi gruplar›
içinde “tamamen kendi istedikleri” gibi olmayanlara yönelik hoflgörüsüzlükleri artmaktad›r. Bu
süreci, temelde, dünyan›n “merkez” ve “kenar”
ülkelerinin sürdürdükleri iliflkiler ile herhangi bir
devletin kendi s›n›rlar› içinde merkezde duran iktidar odaklar› ile kenarda kalan kesimleri aras›ndaki iliflkiler flekillendirmektedir.
Konuya devletler aras› iliflkiler üzerinden bak›ld›¤›nda, dünya üzerinde say›lar› sürekli de¤iflen devletlerin merkez-kenar iliflkileri, merkezin
uzun vadeli ç›karlar› ve amaçlar› do¤rultusunda
sürekli olarak yeniden flekillendirilmektedir. Politik bilimlerle u¤raflanlar bunu “reel politika”n›n
bir gere¤i olarak, “devletlerin sürekli dostlar› ve
sürekli düflmanlar yoktur, sürekli ç›karlar› do¤rultusunda iliflki tonlar›n› de¤ifltirdikleri devletler
yada toplumlar vard›r” diye özetlemektedirler.
K›saca, “devletler ç›karlar›n›n gere¤i olarak fleytanla bile iflbirli¤i yapmaya haz›rd›r ve bu da meflru bir fleydir” demek istemektedirler.
Bu bak›fl asl›nda yaln›zca “reel politik” çerçeveden söylenen ve kabul edilen bir durum de¤ildir. Bu bak›fl aç›s›, toplumun tüm kesimlerine de
belletilmekte ve sürekli meflrulaflt›r›lmaktad›r.
Böyle olunca, sürekli de¤iflen dost ve düflman
devletlerin ya da toplumlar›n var olma olas›l›¤›,
ülke içinde yaflayan yurttafllar›n sürekli kendini
yeniden biçimlendirmesi ve yaflam alg›lar›n› sürekli de¤ifltirmek zorunda kalmas› anlam›na gelmektedir. Bu süreç, dünyan›n alg›lanmas›nda istikrarl› bir bak›fl›n kurulmas›n› önemli oranda engellemektedir. Bu yüzden, dünyay› anlamaya yönelerek kendi gelece¤ini infla etmeye çal›flan hemen herkes, zihinsel bir belirsizlik ya da karmafla
içine sürüklenmektedir. Devletleraras› iliflkiler
arac›l›¤› ile bunu örneklemek gerekirse, sözgelifli,
ABD’nin Ortado¤u’da ne kadar kalaca¤›na iliflkin
tahminler insanlar›n zihninde sürekli de¤iflmekte,
88
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
giderek ABD’nin Ortado¤u’dan çekilip çekilmeyece¤i belirsizli¤ine dönüflebilmektedir. Yine Ortado¤u aç›s›ndan ABD’nin iflgali Irak’la s›n›rland›r›p s›n›rland›rmayaca¤›, iflgalin nerelere kadar
yay›laca¤› bir soru olarak giderek daha belirgin
hale gelmekte; bu iflgal sürecinden Türkiye’nin
nas›l etkilenece¤i zihinleri kar›flt›ran bir sorun
olarak öne ç›kmaktad›r. Ortado¤u co¤rafyas›nda
yaflayan insanlar›n zihnini kar›flt›ran bu türden genel sorunlar›n sonuçlar›n› kontrol etmek ço¤u kez
bireylerin ellerinde olmad›¤›ndan, bireylerde yaflamlar›yla ilgili “d›fl kontrol” alg›s› derinleflmekte ve sonuçta bireyler, bu türden sorularla ya zihinlerini meflgul etmemeye ya da bu türden sorularla her karfl›laflt›klar›nda “bekle gör” politikalar› izlemeye yönelmektedirler. Dolay›s› ile kitleler
kendi kaderlerinin etkin belirleyicisi olabilme
özelliklerini giderek yitirmekte ve kendilerini sorunlar için haz›r çözüm bekleyen “suje” konumunda bulmaktad›rlar. Süreçle ilgili belirsiz- leflen beklentiler ve kitlelerin haz›r çözüm reçeteleri aray›fl›na yönelmesi, ayr›nt›l› bilgi gerektirmeyen ve geçmiflin “tatl› hülyalar›ndan” beslenen
ideolojik yap›lar› yeniden hareketlendirmekte,
“dinsel/ideolojik” örgütlerin kitle tabanlar›n› geniflletmektedir. Bugün kitle taleplerinden yola ç›kan yasal ve yasad›fl› örgütlenmeler, s›k›flm›fl kitlelerin hakl› taleplerini kendi dar grup ç›karlar›
üzerinden sürekli politize etmekte; bu politizasyon süreci kendilerini farkl› gruplara ait hisseden
kitleleri sürekli karfl› karfl›ya getirebilmektedir.
Bunun toplumsal hayattaki pratik karfl›l›¤› ise, daha fazla muhafazakarlaflma, daha fazla tutucu kal›plara geri çekilme ve daha fazla “öteki”ni d›fllama biçiminde ortaya ç›kmaktad›r.
Toplumsal yap› içinde etkin belirleyici konumunu, genel ekonomik, toplumsal/kültürel, politik ve psikolojik nedenlerle yitiren ve “fleyleflen”
bireyin flaflk›nlaflmas›na ve geri çekilerek geçmi-
flin “tatl› hülyalar›na” kap›l›p muhafazakarlaflmas›na yol açan bu toplumsal süreç, bireyde toplumsal iliflkileri y›k›c› tarzda yeniden örgütlenme e¤ilimini güçlendirmektedir. Bu sürecin toplumsal
yaflamdaki pratik karfl›l›¤›, kitlelerin, kendilerini
s›k›flt›rd›¤›n› varsayd›klar› tüm toplumsal kurumlara yönelik fliddet dalgas›n› yayg›nlaflt›rmas›d›r.
Bu fliddet dalgas› ço¤u kez bireysel fliddeti öne ç›karacak flekilde yay›lmakta, bu ba¤lamda dünyan›n bütün noktalar›nda her gün medyada çokça
örne¤ini gördü¤ümüz fliddet eylemleri, sorun çözme arac› olarak insanlar›n zihninde giderek meflrulaflmaktad›r.
Türkiye aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, s›k›flan kesimlerin her gün yeni yöntemlerle yayd›¤› fliddet dalgas›n›n izlerini art›k ‹lkö¤retim Okullar›nda bile
sürebilmek mümkündür. Son birkaç haftada, yafllar› 12–14 aras›nda de¤iflen çocuklar›n birbirlerini okul ortamlar›nda öldürmelerine kadar varan
fliddet eylemlerini çaresizce izlemeye bafllad›k bile. Okullarda ço¤u kez ö¤rencilerin mafyatik
medya kahramanlar›na özenerek gerçeklefltirdikleri fliddet eylemlerini birbirlerine ve giderek ö¤retmenlerine yönelttiklerine tan›kl›k etmekteyiz.
“Malumun ilan›” olmas› aç›s›ndan, sorunlar›n›
çözmek için öldürücü fliddet eylemlerine baflvuran ö¤rencilerin, son 10-15 gün içinde yöneldikleri eylemlerin bas›na yans›d›¤› kadar›yla bir k›sm›na göz at›ld›¤›nda; Erzurum’da bir ‹lkö¤retim
Okulu’nda iki s›n›f ö¤retmeninin, bir y›l önce mezun olan ö¤rencilerinin tabancal› sald›r›s›na u¤rad›¤›n›; Adana’daki iki lisenin futbol turnuvas›ndaki maç›nda eli sopal›(müdürün ifadesine göre
ellerinde silah da olan) 50 ö¤rencinin bir liseyi
bast›¤›n›; Konya’da ellerindeki “b›çaklarla flakalaflan” ‹lkö¤retim Okulu 6. s›n›f ö¤rencisi 13 yafl›ndaki bir ö¤rencinin ayn› yafltaki okul arkadafl›n› b›çaklad›¤›n›; yine Adana’da 16 yafl›ndaki bir
lise ö¤rencisinin kendi s›n›f›ndaki arkadafl›n›
89
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
okuldaki tart›flmadan sonra evine giderken b›çakla yaralad›¤›n›; Gebze’de, 17 yafl›ndaki bir lise
ö¤rencisinin derse geç kalmas› yüzünden idareden “geç kalma ka¤›d›” isteyen ö¤retmeniyle önce tart›flt›¤›n›, daha sonra okul d›fl›ndan iki arkadafl›yla s›n›f› basarak ö¤retmenine b›çakla sald›rd›¤›n›; Bursa’da ilkö¤retim okulu 6’nc› s›n›f ö¤rencisinin, ayn› okulda e¤itim gören bir baflka ö¤renci taraf›ndan b›çakland›¤›n›; Konya’da bir ‹lkö¤retim Okulu 8. s›n›f ö¤rencisinin, teneffüste
futbol oynarken ayn› okulun 13 yafl›ndaki 7. s›n›f
ö¤rencisini baca¤›ndan b›çakla yaralad›¤›n›; Erzurum’da bir lisede, 16 yafl›ndaki bir ö¤rencinin
telefonunu arkadafl›na vermemesi yüzünden okul
ç›k›fl› ö¤renciler taraf›ndan hastanelik edilinceye
kadar dövüldü¤ünü; Bursa Osmangazi’deki bir ilkö¤retim okulunun 6. s›n›f ö¤rencisinin, evine
gitmek üzere okuldan ayr›ld›ktan sonra, ayn›
okulda e¤itim gören 13 yafl›ndaki 6. s›n›f ö¤rencisi taraf›ndan b›çakland›¤›n›; ‹stanbul Üsküdar’da
bir ilkö¤retim okulu bahçesinde ö¤renciler aras›nda ç›kan kavgay› izleyen 11 yafl›ndaki bir çocu¤un, 13 yafl›ndaki ö¤renci taraf›ndan b›çakla yaraland›¤›n›; Yozgat’›n Sorgun ‹lçesine ba¤l› Ya¤c›lar Köyü’nde, ilkö¤retim 5’inci s›n›f ö¤rencisinin
okuldaki futbol maç›nda gol yemesine neden olmakla suçlad›¤› 11 yafl›ndaki arkadafl›n› b›çaklad›¤›n›;… görebilmek mümkün.2
Okullarda giderek yayg›nlaflan ya da hep yayg›n olmas›na karfl›n son zamanlarda medyan›n konu üzerine e¤ilmesiyle daha fazla gündeme tafl›nan ve ülkenin yöneticilerinin “bir avuç suda f›rt›na kopar›yorlar” diyerek medyaya yüklendi¤i ya
da “bizim çocuklar bunlar› yapmazlar” diyerek
durumun vahametini görmezden geldikleri olaylarda, maalesef ölen ö¤rencilerin de oldu¤unu ba-
s›ndan bilmekteyiz. Y›lbafl›ndan bu yana ilkö¤retim okullar›nda ve liselerde meydana gelen olaylarda 52 ö¤renci yaralanm›fl, yedi ö¤renci hayat›n› kaybetmifltir3. Olaylar›n giderek yay›laca¤›na
iliflkin toplumun ilgili kesimlerinin kayg›lar›
medyadan sürekli dillendirilmektedir.
Konuyla ilgili yap›lan ankete dayal› çal›flmalar , okullarda fliddet uygulamalar›n›n bir e¤itim
arac› olarak ö¤retmenler taraf›ndan halen kullan›ld›¤›n› iflaret etmektedir. Ayn› çal›flmalar, s›n›f
ortam›nda ö¤rencilerini her gün cezaland›ran ö¤retmenlerin 1992’de yüzde 9.23 olan oran›n›n,
2006 y›l›nda yüzde 13.66’ya ç›kt›¤›n›; ö¤rencilerini her hafta cezaland›ran ö¤retmenlerin oran›n›n 1992’de 25.6 iken 2006’da 27.31’e yükseldi¤ini; belki de en kötüsü, okullarda ö¤retmenin
fliddete baflvurma e¤ilimlerinin ö¤renciler için giderek kan›ksanan bir davran›fl oldu¤unu göstermektedir. Alanla ilgili çal›flan uzmanlar bas›n yoluyla, fliddet eylemlerine yönelen ö¤rencilerin eylem öncesinde, sosyal olarak içe kapand›klar›n›,
afl›r› izolasyon, yaln›zl›k ve reddedilme duygular›
yaflad›klar›n›, kendilerinin de fliddete maruz kald›klar›n›, tacize u¤ram›fl olman›n getirdi¤i öfke
duygular› yaflad›klar›n›, akademik baflar›lar›n›n
düflük oldu¤unu, süre¤en disiplin sorunlar›yla
karfl›laflt›klar›n›, madde ve alkol kullan›m› türünden olumsuz al›flk›nl›klara sahip olduklar›n› öne
sürmektedirler. Bu görüfllerin analitik kaynaklar›
net gösterilmese bile, ö¤rencilerin aile ve okullar
taraf›ndan bir flekilde s›k›flt›r›ld›¤›na dair aç›klamalar olmas› dikkat çekicidir.
4
Bugün Türkiye’de toplumsal yap› taraf›ndan
talepleri görmezden gelinen tek kesimin “s›k›flt›r›lm›fl gençlik” olmad›¤› da aç›kt›r. Küreselleflme
süreci ile birlikte giderek kendi yerel aidiyetleri-
2
Bu bilgiler 26-27 Mart 2006 tarihli Radikal gazetesinden k›salt›larak derlenmifltir.
25 Mart 2006 tarihli Milliyet Gazetesi
4
Dilek Gözütok ve arkadafllar› taraf›ndan Ankara’da farkl› okullarda yürütülen araflt›rman›n bas›na yans›yan k›s›mlar›ndan al›nm›flt›r.
(28 Mart 2006, Radikal Gazetesi)
3
90
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
nin daha çok fark›na varan dinsel, etnik ve kültürel benzerlikler üzerinden kendilerine yak›n gruplarla bir arada olma e¤ilimine yönelen tüm sosyal
ya da politik gruplar da kendilerine “merkez”de
yer açmaya yönelmektedir. Bu ba¤lamdaki eylemler sokaklar› giderek daha hareketli hale getirmektedir. Avrupa Birli¤i’ne (AB) üye olmak isteyen Türkiye’de, on y›llara yay›lan ertelenmifl ve
muhatap bulamam›fl grup talepleri, AB sürecinin
etkisiyle de¤iflen yasalar›n kendilerine tan›d›klar›
özgürlük alanlar›ndan da yola ç›karak, kendi taleplerini yüksek sesle dile getirmeye yönelmifllerdir. Bu durum, farkl› gruplar›n birbirlerine
yönelik davran›fllar›nda birçok olumsuzlu¤u içinde bar›nd›rmakta ve giderek tüm Türkiye’ye yay›lmaktad›r. Bu ba¤lamda özellikle Kürt’lerin dillerini kullanma, bas›n yay›n yoluyla kendilerini
ifade etme, giderek ayr›k politik örgütlenmeler
fleklinde Türkiye politikalar›na kat›lma ve Türkiye’nin her yerinde aleni siyaset yapma e¤ilimleri,
farkl› kentlerde farkl› yank›lar bulmaktad›r. Örne¤in 28–29–30 Mart 2006 tarihlerinde, daha önce
çat›flmada öldürüldü¤ü aç›klanan PKK’l›lar›n,
kimyasal silahlarla öldürüldü¤ü söylentisinden/bilgisinden (ordu güçleri bu söylentiyi yalanlam›flt›r) hareketle, öldürülen PKK’l›lar›n cenazelerinde Diyarbak›r’da meydana gelen ve daha
sonra Batman’a, Mardin’e ve ‹stanbul’a da s›çrayan olaylar, Türkiye’nin kültürel ve politik ikliminde ciddi de¤iflimlerin habercisidir. Güvenlik
güçleri ile yerel topluluklar aras›nda süren ve bu
yaz› kaleme al›n›rken dördüncü gününe giren bu
olaylar da yüzlerce sivil, gene yüzlerce polis yaralanm›fl; üçü çocuk olmak sekiz gösterici ölmüfltür. Bu toplumsal olaylar, kendini yaln›zca bölgede de hissettirmemektedir. Bu olaylar bir bütün
olarak Türkiye toplumunu derinden etkileyen sars›c› toplumsal olgulara dönüflmektedir. Nitekim
bu olaylar›n oldu¤u günlerde, sözgelifli Sakarya’da afifl asan “sol görüfllü” iki kifli, orada yaflayan bir grubun sald›r›s›na maruz kalm›fl, polisin
yo¤un engelleme çabas›yla linçten kurtulabilmifllerdir. Olay›n hemen ard›ndan toplanan bir grup
Sakaryal›, büyük olas›l›kla zihinlerinde “bölücü
örgütlerle” özdefllefltirdikleri yasal bir siyasal partinin Demokratik Toplum Partisi (DTP) il binas›n› basm›fl, bir gün sonra konuya iliflkin bas›n aç›klamas› yapmak isteyen DTP’liler ise yine sald›r›ya maruz kalm›fllard›r. Keza Mard›n K›z›ltepe’de
gösteri yapan grup, büyük olas›l›kla zihinlerinde
bölgede meydana gelen olaylar›n sorumlusu olarak alg›lad›klar› Adalet ve Kalk›nma Partisi’nin
(AKP) ilçe binas›na sald›rm›fl, partinin ilçe baflkanl›¤›n› atefle vermifllerdir. Asl›nda etnik temelde yükselen ve giderek yayg›nlaflan benzer olaylara, Eylül 2005 döneminde de s›kl›kla rastlanm›fl,5 ancak sonradan olaylar›n yat›flmas› nedeniyle, akademik gündeme zaten girmeyen bu türden
toplumsal olaylar toplum gündeminden de h›zla
düflürülmüfltür.
Son zamanlarda meydana gelen olaylar, farkl›
gruplar›n giderek kendilerini “öteki”nden daha
fazla ayr› tutmaya yöneldiklerinin göstergeleri olma yolunda toplum bilimcilere ciddi iflaretler vermektedir. Farkl› etnik, dinsel yada kültürel gruplar aras›nda yayg›nlaflan hoflgörüsüzlük, Türkiye’yi giderek 盤›r›ndan ç›km›fl ve kontrol edilmesi zorlaflan fliddet sarmal›n›n içine çekmektedir. Bu hoflgörüsüzlük e¤ilimlerinin tüm dünyada
yayg›nlaflt›¤› ve Ortado¤u’da mezhep kavgalar›n›n özellikle Irak üzerinden k›z›flt›r›ld›¤› da dikkate al›nd›¤›nda, Türkiye toplumu için sorunlu
bir toplumsal döneme girildi¤ini iddia etmek ne
yaz›k ki ne yaz›k ki güç de¤ildir.
5
Bu konuda daha genifl bilgi için bkz. Canani Kaygusuz. “fiu Ç›lg›n Türkler” Neden Linçe Yöneldiler?. Birikim Dergisi. Kas›m 2005, say›
1999. s. 105-114.)
91
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Hassasiyeti yüksek olan bu türden olaylar›n
içine; kad›n›, çal›flan kesimleri, giderek eflcinselleri ve kendini egemen karfl›s›nda d›fllanm›fl ya da
ezik hisseden baflka gruplar› da alarak düflündü¤ümüzde, önümüzdeki günlerde soka¤›n daha da
hareketlenece¤i akla gelmektedir. Ne yaz›k ki, bu
denli hassas ve daha da hassaslaflacak olan konular›n içine, özellikle akademik camian›n pek de
girmek istemedi¤ini görmekteyiz. Bugün konular
üzerine, özellikle medyada görüfl bildiren akademisyenlerin, toplumsal iliflkiler sistemini derinden etkileme gücüne sahip bu türden olaylara yönelik aç›klamalar›, ço¤u kez ciddi analitik veriler
üzerine kurulmamaktad›r. Bilim insanlar› ço¤unlukla meselelerin çözümüne dönük olan ve bilineni tekrarlaman›n ötesine geçecek yeni yaklafl›mlar
üretememektedir. Konuya iliflkin yap›lan “bilimsel” nitelikli aç›klamalar, genellikle ya suya sabuna dokunmamakta ya da konularla ilgili y›llard›r
süregelen egemen söylemin d›fl›na taflamamaktad›r. Türkiye’nin temel toplumsal sorunlar› konusunda bilgi üreten az say›da araflt›rmac›n›n çabalar› ise, bazen bilim camias›nda bile çok sert tepkilerle karfl›lanmaktad›r. Bu süreç, Türkiye’de,
dünyan›n her taraf›nda tart›fl›lan yak›c› toplumsal
sorunlar›n derinden incelemesini zorlaflt›rmakta,
sonuçta, konular üzerine tart›flma yürütmeye çal›flan farkl› görüfllerdeki bilimcilerin bile birbirlerini anlama zeminini daraltmaktad›r.
Bilimin Politikad›fl›l›k ya da Olguyu De¤erden
Ay›rma Ad›na Yapt›¤› Politika
Bugün, Türkiye’nin temel toplumsal sorunlar›
üzerine araflt›rmaya/sorgulamaya yönelen az say›da akademi içindeki bilim adam›n›n çal›flmalar›n›n ço¤u kez birbirlerinden kopuk olmas› yada
konulara yaklafl›mlar›ndaki temel varsay›mlar›n›n
farkl› olmas› yüzünden, kendi parçal› bilim alanlar› üzerinden sürdürdükleri tart›flmalar›n sonuçlar› bütünlükçü olamamakta; konular analiz edile-
bilse bile yeni bir senteze gidilememekte; bu durum da konular›n giderek daha mu¤lak hale gelmesine kaynakl›k etmektedir. Örne¤in ö¤rencilerin okullarda sürdürdü¤ü fliddet eylemlerinin psikolojik nedenlerine odaklanan uzmanlar›n bir k›sm›, bu denli karmafl›k ve çok de¤iflkenli bir sorunu, aile içi iletiflim sorunlar›na yada gençleri
özendiren mafya içerikli filmlerin medyada yayg›n gösterimi ya da çocu¤un okulda fliddete maruz
kal›p kalmamas›na… indirgeyebilmektedir.
Bunlar dikkate al›nmaya de¤er yaklafl›mlard›r.
Ancak, 12 Eylül 1980 sürecine kadar geri götürülebilecek gençli¤in “günah keçisi” ilan edilmesi
ve de-politizasyon sürecine maruz b›rak›lmas›n›n
bu olaylardaki pay›; düflünme ve düflündüklerini
ifade edebilme olanaklar›n›n neredeyse tüm toplumsal kurumlar taraf›ndan gençlerin ellerinden
al›nmas›n›n, gençlerin kendilerini baflka türlü ifade etmesini engelleyen yanlar›; “düflük yo¤unluklu çat›flmalar” yüzünden köylerinden çocuk yaflta
kopar›lan ve kentin d›fl›nda ac›mas›z yaflam koflullar›yla mücadele ederek hayatta kalan (bugünün) gençlerinin bu süreçten nas›l etkilendikleri;
ülkede mafya gruplar›n›n çeflitli kurumlarla nas›l
içiçe geçdi¤ini fark eden gençlerin kendilerini var
etmek için bu türden gruplara hangi oranda özendikleri… türünden birbirleriyle iliflkili olan ve sonucu etkileyen onlarca de¤iflken atlanabilmektedir. Bilim insanlar›n›n en az›ndan genifl bir kesiminin basit birkaç de¤iflkenden hareketle (cinsiyet fark› var m›? Yafl fark› var m›? Köyden gelme
süreleri aras›nda fark var m›? Ö¤retmenler taraf›ndan dayak at›lm›fl m›? Aileler fliddet uyguluyor
mu? –tüm bunlarda incelenebilir ama, salt bunlar›n incelenmesi kültürel/politik arkaplan›n sansürlenmesi anlam›na gelmektedir) sonuçlar› aç›klamaya çal›flt›¤› gözönüne al›nd›¤›nda, çok daha
fazla ideolojik/politik arkaplan› olan, derinlemesine araflt›r›ld›¤›nda bir çok kurumun ve kiflinin
tedirgin olaca¤› bilinen konularda “nesnel” irde-
92
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
lemeler yapmak ne yaz›k ki ya mümkün olmamakta ya da mümkün olan durumlarda bilimciler,
kendi bilim camialar›nda bile suçlay›c› tepkileri
göze alarak araflt›rma yapmak zorunda kalabilmektedirler.
Bu yüzden, ö¤rencilerin soka¤a tafl›rd›klar›
“birbirlerini yok ederek kendilerini ifade etme”
türünden kamuoyunda çokça tart›fl›lan, üzerinde
ideolojik ve politik bask›lar›n görece az oldu¤u
konularda bile, elde yeterince kapsaml› veri bulunmamaktad›r. Bilimsel çal›flma alanlar›nda
mant›ksal pozitifist yaklafl›m birkaç yüz y›ld›r
“nesnel bilgi edinmenin” tek geçerli yolu olarak
düflünülmektedir. Bu yaklafl›m tarz›, bilimlerin
toplum içinde kendilerine yer açmak istedikleri
16. yüzy›ldan beri giderek kurumsallaflan bir sürecin sonucunda egemenlik kazanm›flt›r. Bu ba¤lamda psikoloji de, kendine hem toplum hem de
di¤er bilimler içinde ba¤›ms›z bir bilim alan› olarak yer açmaya çal›flt›¤› 19.yüzy›ldan bafllayarak
günümüze kadar geçen süreçte, egemen bilim paradigmas›n›n yani mant›ksal pozitivizmin temel
ön kabullerini “kabul ederek” ifle koyulmufltur.
Mant›ksal pozitifist bilgi yöntemi, bilindi¤i üzere,
ölçmeye, ölçüm sonuçlar›n› say›sal verilerle ifade
etmeye, sonuçlar› istatistiksel ifllemlere tabi tutmaya ve ölçümü yap›lan “olgu”nun tekrarlanabilir biçimde yeniden gözlemlenmesine ve ölçümüne dayan›r. Bu ba¤lamda bu bilgi edinme
yöntemi, uygun araçlar gelifltirilerek ölçülemeyen
her türden olguyla ilgili öne sürülen bilgiye kuflkuyla yaklafl›r. Dahas›, ölçümler gerçekleflene kadar bazen konular› da bilim alan›n›n d›fl›na atar.
Böyle olunca yaln›zca gözleme dayal› olarak öne
sürülen bilgileri ço¤u kez “sezgisel bilgi” olarak
de¤erlendirir ve bu türden bilgilere yeterli oranda
“bilimsel k›ymet” vermez.
Mant›ksal pozitivist paradigma ile yap›lan çal›flmalar›n olgular› aç›klama gücü konusundaki
yetersizlikleri üzerine ayr›nt›l› tart›flma yürütmek
bu yaz›n›n s›n›rlar›n› zorlasa da, say›sal verilerin
kullan›lmad›¤› her durumu, “bilimsel anlamda
k›ymetli olamayan bilgi” olarak de¤erlendirmenin, bilimsel u¤rafl›n alan›n› daraltma d›fl›nda bir
iflleve sahip olamayaca¤›n› öne sürmek mümkündür. Nitekim psikolojinin geliflmesine ola¤anüstü katk›lar sunan ve bugün gelinen noktada halen “mant›ksal pozitifist” bilim paradigmas› d›fl›nda yöntemlerle insan üzerinde bilgi edinmeye
yönelen ve insan›n bilinçd›fl›n› gözlem nesnesi
haline getiren psikanaliz üzerine düflünüldü¤ünde
bile, farkl› yöntemlerle de insanla ilgili “kabul
edilebilir/bilimsel bilgi” üretmenin mümkün olaca¤› anlafl›l›r. Ne var ki, toplumsal olgular›n tahmin edilemeyecek kadar çoklu de¤iflkenin bir sonucu oldu¤u ve bu çoklu de¤iflkenlerin sonuç üzerinde etkileri araflt›r›l›rken araflt›rmac›n›n ço¤u
kez “keyfi” de¤iflkenlere odaklanaca¤› ve “sansürledi¤i” de¤iflkenleri devre d›fl› b›rakaca¤› da
bilindi¤i halde, gene de genel olarak bilim adamlar›n›n yöntemsel olarak pozitivizme tap›nmas›,
psikolojinin özellikle akademi camias›nda da devam etmektedir
Yukar›da ifade edilmeye çal›fl›lan karmafl›k ve
sanc›l› toplumsal olgularla ilgili olarak elbette
mant›ksal pozitifist yöntemlerle de araflt›rmalar
yap›labilir. Sözgelifli, gruplar›n gerek birbirlerine
gerek d›fl gruplara yönelik tutumlar›; bu tutumlar›n bireylerin birbirleriyle iliflkilerini nas›l etkiledi¤i; (Frankfurt Okulu’nun Otoriteryan Kiflilik ve
Aile Üzerine çal›flmalar›ndan hareketle) bu tutumlar›n birey kiflili¤inde birbirleriyle iliflkili yeni
bir örüntü oluflturup oluflturmad›¤›; toplumsal yaflam içinde farkl› politik ideolojik duruflun kökenleri vs… türünden konularda bilgi edinmek pozitivist yöntemlerle pekala mümkün olabilir ve olmaktad›r. Nitekim yaklafl›k son 10 y›ld›r Türkiye’de de bu türden çal›flmalar sürdürülmeye bafl93
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
lanm›flt›r. Ancak, Türkiye’de bu alanlarda çal›flmalar yürütülürken gruplar›n tan›mlanmas› bile
sorun haline gelebilmekte; pozitifist paradigman›n çok be¤endi¤i deyiflle sonucu etkileyece¤i
varsay›lan “ba¤›ms›z de¤iflken” tan›mlar›n›n yap›lmas› ya da seçilmesi dahi sorun oluflturabilmektedir. Sözgelifli Diyarbak›r’da, Batman’da,
Sakarya’da, Bozhöyük’te, ‹stanbul’da… meydana gelen olaylarda “birbirlerini d›fl grup olarak alg›layan ve ço¤u kez ‘öteki’ni fliddet nesnesine dönüfltüren” gruplar› tan›mlarken, bu gruplar›n ad›n› etnik temele göre Türkler veya Kürtler ya da etnik kökeni ne ise o flekilde koymak ve bireyin etnik kökeninin bu olaylar›n gerçekleflmesinde rolü
olup olmad›¤›n› incelemeye kalk›flmak ya da yine
sözgelifli, farkl› etnik ba¤lar› olan kiflilerin bu türden olaylara yönelik tutumlar›n› etnik ba¤lar›na
göre incelemeye yönelmek, ne yaz›k ki Türkiye’de sosyal bilimlerin ya da insan/tin bilimlerinin halen sorun olarak alg›lad›klar› araflt›rma durumu olma özelli¤ini korumaktad›r. Yani, Türkiye’de insan/tin bilimleriyle u¤raflan bilim adamlar›, halen yöntemsel sorunlar›n da ötesinde, pozitifist yöntemle bilgi elde etmeye çal›flt›¤› durumlarda bile, irdelemek istedi¤i konulara etki etmesi muhtemel “ba¤›ms›z de¤iflkenleri” dahi tan›mlamakta güçlük çekmekte, egemen ideolojinin
“yasakl›” alan ilan etti¤i çal›flma alanlar›nda araflt›rma yürütürken bir cambaz›n dikkatiyle kavram
seçmek ya da kavram uydurmak zorunda kalmaktad›r.
Yaz›lanlar› daha da somutlaflt›rmak için hayali ama bir o kadar da gerçek olabilecek bir araflt›rma tasar›s›n› örnek verebiliriz. Varsayal›m ki bir
araflt›rmac›, göç alan herhangi bir ilde, köyden
kente göç eden ve kentte istedi¤i erkekle evlenmesi aile üyeleri taraf›ndan engellendi¤i için intihar eden çok say›da genç k›z›n oldu¤unu gözlemledi ve konuyu incelemek istedi. Büyük bir ihti-
malle bu araflt›rmac›, kad›nlar›n üzerinde erkek
bask›s›n›, aile yap›s›n›n otoriterli¤ini, evlendirilmek istemeyen k›zlar›n sevdikleri gençlerin ifllerinin ve k›zlar›n ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n›n olup
olmad›¤›n› vs… sonucu etkileyen ba¤›ms›z de¤iflkenler olarak ele alacakt›r. Ancak, bu araflt›rmac›
belki de sonucu tüm bu de¤iflkenlerden daha fazla etkileyen “aileler aras›nda mezhep farkl›l›¤›n›”
büyük olas›l›kla gündemine almayacakt›r. Araflt›rmac› olay›n geçti¤i yerde çeflitli yöntemlerle
bilgi toplarken, gençlerin mezhep farkl›l›klar› nedeniyle evlendirilmediklerini, ailelerin kendi
mezheplerinden olmayanlarla akraba olmak istememeleri nedeniyle bu tür evliliklere karfl› ç›kt›¤›
bilgisine ulaflsa bile, mezhep farkl›l›klar›n› büyük
bir olas›l›kla ba¤›ms›z bir de¤iflken olarak çal›flmas›na dahil etmeyecektir. Çünkü bir çok araflt›rmac› için, mezhep farkl›l›¤›ndan dolay› gençlerin
evlendirilmeyebilece¤i varsay›m›na odaklanmak,
sanki politik bir konuyla u¤raflmaya kalk›flmak
gibi bir anlam ifade edecektir. Türkiye toplumu
bir kez, etnik ya da mezhepsel olarak “teklefltirilip”, toplumun ezici ço¤unlu¤unun Türk ve Müslüman oldu¤u genifl kesimler taraf›ndan kabul
edilince, her hangi bir toplumsal olay›n aç›klanmas›nda bu söylemi sarsacak herhangi bir kavram›n kullan›lmas›, konuya odaklananlar için politik bir anlam tafl›yacakt›r. Böyle bir durumda toplumu “teklefltiren” söylemi sorgulamadan kabullenmenin mi, yoksa söylemin d›fl›nda duran ve
söylemi yalanlayan toplumsal gerçekli¤in ifade
edilmesinin mi politik olaca¤›? sorusu ise, ço¤u
kez araflt›rmac›n›n u¤raflmaktan uzak duraca¤›
gereksiz bir sorun halini alacakt›r.
K›saca toparlamak gerekirse, toplumsal yap›
ile ilgili araflt›rma yapmaya çal›flan bilimcilerin
önemli bir k›sm› için, toplumsal olgulardan daha
ziyade bu olgular›n araflt›rmac›n›n zihninde nas›l
kuruldu¤unun daha önemli oldu¤u her durumda,
94
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
bilimler için vazgeçilmez olan nesnel bilgi üretilmesinin tek yöntemi gibi alg›lanan “mant›ksal pozitifist yöntemle” bile olgusal bilgi elde etmek neredeyse imkans›zd›r. Çünkü araflt›rmac›n›n “zihninde yeniden kurulan toplumsal gerçeklik” ço¤u
kez ideolojik olman›n ötesine geçememektedir.
Yukar›da ifade edilmeye çal›fl›ld›¤› üzere, toplumsal gruplar›n etnik ya da mezhepsel özelliklerinin toplumsal araflt›rmalara, birer ba¤›ms›z de¤iflken olarak bile sokulmas›n›n ço¤u kez sorunlu
oldu¤u bir durumda, insan bilimlerinin ilgilendi¤i
konularla ilgili tarafs›z ve tutarl› bilgi edinmenin
olanaks›zl›¤› hemen görülebilir. Ayr›ca, bilim
adamlar›n›n ço¤u kez bilimi politikaya bulaflt›r›r›z ve bilimin objektifli¤ine gölge düflürürüz (ki
bilimin objektif olup olamayaca¤› ya da bilimin
bilgi edinme süreçlerinin tarafs›zl›¤› kuflkuludur
ve esasen bilimin ve bilim adam›n›n objektiflik
ad›na tarafs›z kalmas› bile ço¤u durumda egemen
söylemin taraf› olmas› anlam›na gelmektedir)
kayg›s›yla, egemen söyleme denk düflmeyen olgular› görmezden gelmesi nedeniyle de insan/tin
bilimlerinin üretti¤i bilginin nesnelli¤i tart›fl›labilir.
Yukarda ifade edilmeye çal›fl›lan toplumsal
iliflkiler sisteminde, örne¤in Türkiye’de herkes
Aleviler ve Sünniler aras›nda birbirlerine yönelik
önyarg›lar›n oldu¤unu sezgisel yollarla ve kendi
yaflamlar›ndan bilir, ama bir tek toplum bilimleri
bunu bilmezden gelir. Araflt›rma nesnesi olarak
insanlar›n tutumlar›na e¤ildikleri durumlarda bile,
bireylerin tutumlar›n›n onlar›n ait hissettikleri
mezheple ya da etnik kökenle iliflkisi sorgulanmaz. Bilineni a盤a ç›karmak ve gruplar ars›nda
birbirlerini yetersiz tan›madan kaynaklanan önyarg›lar› ortadan kald›rmak üzere, Türkiye’de en
az›ndan baz› köfle yazarlar›, sanatç›lar, edebiyatç›lar söz söyler, bir tek toplum/insan/tin bilimleri
ile u¤raflanlar ekseriyetle elini kolunu k›p›rdat-
mazlar. Dolay›s› ile bu türden konular bilim
insan›n›n zihninde kurdu¤u topluma denk düflecek de¤iflkenlerle s›n›rland›r›larak, araflt›r›lan konulara dönüflür.
Sonuç Yerine...
Bugün insan/tin bilimlerinin mant›ksal pozitifist kurgu içinde kendini de¤erden ba¤›ms›z olarak konumland›rma çabas› yüzünden, bu bilim
alanlar›n›n toplumsal iliflkilerde meydana gelen
olgular› aç›klama gücünü giderek kaybetti¤i bir
dönemden geçmekteyiz. Mant›ksal pozitifist bilim paradigmas›n›n, nesnellik ad›na yöntemsel
bir ilke olarak öne sürdü¤ü “de¤erden ar›nm›fl olgusal bilgi” ye ulaflma çabas›, gündelik yaflamda
iz b›rakan bir çok toplumsal olgunun “de¤erden
ar›nm›fl” biçimde incelenmesini sa¤layamad›¤›
gibi, aksine egemen de¤erlerle do¤rudan örtüflen
ve olgular›n ço¤u kez tahrif edilmesine kaynakl›k
eden bir çabaya dönüflmüfl vaziyettedir. Olgunun
de¤erden ayr›lmas›n›n önkoflulu olan “de¤er yükünden kopar›lm›fl bilgi” iddias›, asl›nda “olgunun egemen de¤er d›fl›nda düflünülmemesinin”
önkoflulu halini alm›flt›r. Efldeyiflle, bugün insan/tin bilimlerindeki nesnellik çabas›, üretilen
bilginin “egemen olan›n istedi¤i d›fl›nda” bir de¤er yükü ifade edememesi anlam›na gelmektedir.
Bu ba¤lamda, pratikte politikad›fl› gibi görünen
tüm bilgi üretme süreçleri de, asl›nda do¤rudan
bir politik bilgi üretme ya da var olan politik bilgiyi meflrulaflt›rma süreci halini almaktad›r.
Günümüzde, de¤er yükünden ar›nd›r›lm›fl nesnel bilgi üretme iddias› en çokta politik olarak de¤erlendirilen konular için öne ç›kar›lmaktad›r.
Hemen herkesin bir politik iddias›n›n oldu¤u ortadayken ve bu hemen herkes taraf›ndan kabul
ediliyorken, insan/tin bilimlerinin sanki politika
bir virüsmüfl gibi kendisine “hijyenik” koflullar
yaratma çabas›, her fleyden önce bilimin de¤iflim
ve ilerlemecilik ilkesine ters düflmektedir. Bilimin
95
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yapmas› gereken, politikaya karfl› olmak ya da
politikad›fl› kalmak de¤il, bizzat politikalar›n belirlenmesinde nesnel olgular›n varl›¤›n› dikkate
almak ve bu olgular›n›n dilini politik aktörlere
aç›klamak olmal›d›r.
Bugün psikolojinin de yapmas› gereken, 19.
yüzy›ldan bafllayarak insan üzerine yapt›¤› çal›flmalarla kendini felsefeden koparmas›n›n ve bir
bilim alan› olarak rüfltünü ispat etme ad›na kendi-
ni do¤uran bilgi alan›na s›rt dönmesinin, psikolojiyi neredeyse yaln›zca bir teknik bilgi alan›na indirgemifl oldu¤unu fark etmek ve insan üzerine
incelemelere yönelirken kendini do¤uranla yeniden ba¤ kurma olanaklar›n› derinlefltirmek; bu
ba¤lamda belki de ifle bilim felsefesinden bafllamak ve bilimin tarafs›zl›¤› ve nesnelli¤i ad›na bilgi üretirken ne denli tarafl› ve göreceli olabilece¤ini de göz önünde bulundurmak olmal›d›r.
96
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
S‹YASET PS‹KOLOJ‹S‹
KAPSAMINDA
TÜRKÇE YAYIMLANMIfi
ARAfiTIRMA ve YAZILAR
Dr. Psk. Derya Hasta
Bu çal›flmada, Türkiye’de yay›mlanan psikoloji dergilerinde ve “Ulusal Psikoloji Kongresi”
kitaplar›nda yer alan, siyaset psikolojisi kapsam›nda ele al›nabilecek derlemelerin, araflt›rmalar›n ve çeviri makalelerin bibliyografyas› verilmektedir. Kuflkusuz, çal›flmada ulafl›lmas› en kolay kaynaklara gidildi¤i için, söz konusu yay›nlar›n d›fl›ndaki dergi ve kitaplarda yer alan ilgili pek
çok çal›flma ile siyaset psikolojisi kapsam›nda yap›lm›fl çok say›da yüksek lisans ve doktora tezi dizin d›fl› kalm›flt›r. Burada oluflturulan bibliyografyan›n amac›, siyaset psikolojisine ilgi duyan bireylere s›n›rl› da olsa bu alanda yap›lan araflt›rmalar›n genel bir görünümünü sunmakt›r. Daha sonraki çal›flmalarda, tezlerin, alan d›fl›ndaki yay›nlar›n ve Türkiye’de yap›lm›fl, ancak yabanc› dergi
ve kitaplarda yer alm›fl araflt›rmalar›n da dikkate
al›nmas› çok daha yararl› olacakt›r.
Dizinde yer alan kaynaklar, Türk Psikoloji
Dergisi, Türk Psikoloji Yaz›lar›, Türk Psikoloji
Bülteni ve son y›llarda yay›nlanan Ulusal Psikoloji Kongresi kitaplar›ndan al›nm›flt›r. Ek olarak,
Durak Bat›gün’ün (2005), “Türkiye’de Ergenlik
Dönemi Araflt›rmalar› Konu ve Yazar Dizini” kitab›ndan yararlan›lm›flt›r. Kaynaklar›n yaz›m›nda
ise, dergilerde ve editörlü kitaplarda yay›nlanan
makaleler söz konusu oldu¤unda, Kökdemir ve
arkadafllar›n›n (2004), “Akademik Yaz›m Kurallar› Kitap盤›” dan yararlan›lm›flt›r. Ancak, kongrelerde sözel bildiri, konferans, panel, özel oturum ve poster olarak yap›lan sunumlar için, arafl-
t›rman›n sunum fleklini belirten bir yöntem tercih
edilmifltir. Çeviri makalelerde ise, kolayl›k sa¤lamas› aç›s›ndan önce makalenin Türkçe çevirisinin
künyesi, hemen ard›ndan da özgün kayna¤›n›n
künyesi verilmifltir.
Yukar›da belirtildi¤i gibi bibliyografyan›n haz›rlanmas›nda yararlan›lan dergilerden biri “Türk
Psikoloji Dergisi”dir. Bilindi¤i gibi, bu dergide
daha çok Türkiye’de yap›lan görgül araflt›rmalar
yay›nlanmaktad›r. Bu nedenle, Türk Psikoloji
Dergisi’nde, bugüne kadar siyaset psikolojisi kapsam›nda de¤erlendirilebilecek az say›da makalenin (Arkonaç, 1987; Dalm›fl ve ‹mamo¤lu, 2000;
Göregenli, 1995) yer almas› dikkate de¤erdir. Bu
durum, siyaset psikolojisi alan›nda yap›lm›fl görgül araflt›rmalara dayanan makalelerin eksikli¤ini
gözler önüne sermektedir.
Dizinde yer alan araflt›rmalar›n içerikleri gözden geçirildi¤inde ise, en fazla sosyal kimlik ve
gruplar aras› ayr›mc›l›k konular›n›n incelendi¤i
anlafl›lmaktad›r. Türkiye’nin sosyal yap›s›, tarihsel süreçte yaflanan dini ve etnik çat›flmalar dikkate al›nd›¤›nda bu sonuç do¤ald›r. Ancak, dizinde,
son y›llarda izlenen küresel politikalar›n yol açt›¤› çevresel sorunlara de¤inen herhangi bir araflt›rmaya rastlanmamaktad›r. Oysa, hepimizin bildi¤i
gibi, içinde yaflad›¤›m›z dünyan›n ve gelecek nesillerin varl›¤›n› sürdürebilmesi, söz konusu çevresel sorunlara sahip ç›kmay› gerektirmektedir.
Sonraki çal›flmalarda, siyaset ve çevresel sorunlar
aras›ndaki iliflkinin üzerinde durulmas›, ilgili sorunlar›n, psikolojik kaynaklar›n›n saptanmas› ve
önlenmesi konusunda oldukça yol gösterici olacakt›r. Ayr›ca, yurt d›fl›nda, siyasete yön veren siyasetçilerin düflünce yap›lar› ve siyasal görüfllerini inceleyen araflt›rmalar (örne¤in, Tetlock, 1983;
Tetlock, 1984) oldukça popülerdir. Ülkemizde
ise, do¤rudan siyasetçiler üzerinde yap›lm›fl psikolojik bir araflt›rma ile karfl›lafl›lmam›flt›r. Farkl›
97
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
görüflleri temsil eden siyasetçileri, siyasal konulara biliflsel yaklafl›mlar› aç›s›ndan karfl›laflt›rmak,
bu ba¤lamda büyük katk› sa¤layacakt›r. Ek olarak, söylemlerin siyasal karmafl›kl›k düzeyinin,
üstlenilen siyasal role göre de¤iflebilece¤i varsay›ld›¤›nda (Tetlock, 1984), hükümette ve muhalefette yer alan siyasetçilerin konuflmalar›n›n, karmafl›kl›k aç›s›ndan farkl›lafl›p farkl›laflmad›¤› da
ilginç bir araflt›rma konusu olacakt›r. Ayr›ca, afla¤›daki dizinde yer alan araflt›rmalar›n da, alanda
çal›flmak isteyenlere, yeni araflt›rma sorular›n›n
belirlenmesinde yard›mc› olaca¤› umulmaktad›r.
Kaynaklar
Arkonaç, S. A. (1987). Sosyal kimlik teorisi ve
Social ‹dentity Inventory (Sosyal Kimlik
Envanteri, metodu). Türk Psikoloji Dergisi,
6 (21), 16-18.
Dalm›fl, ‹., & ‹mamo¤lu, E. O. (2000). Yetiflkinlerin ve üniversite ö¤rencilerinin sosyo-politik kimlik alg›lar›. Türk Psikoloji Dergisi,
15 (46), 1-18.
Durak Bat›gün, A. (2005). Türkiye’de ergenlik
Dönemi Araflt›rmalar› Konu ve Yazar Dizini. Ankara: Türk Psikologlar Derne¤i.
Göregenli, M. (1995). Kültürümüz aç›s›ndan bireycilik-toplulukçuluk e¤ilimleri: Bir bafllang›ç çal›flmas›. Türk Psikoloji Dergisi, 10
(35), 1-14.
Kökdemir, D., Demirutku, K., Ç›rako¤lu, O.C.,
Ifl›n, G., Murato¤lu, B., Say›n, P., & Yeniçeri, Z. (2004). Akademik Yaz›m Kurallar›
Kitap盤›. Ankara: Baflkent Üniversitesi.
Tetlock, P. E. (1983). Cognitive style and political ideology. Journal of Personality and Social Psychology, 45, 118-126.
Tetlock, P. E. (1984). Cognitive style and political belief systems in the British house of
commons. Journal of Personality and Social Psychology, 46 (2), 365-375.
Siyaset Psikolojisi Bibliyografyas›
Araflt›rmalar
Acar, F., Ertürk Y., & Bolak Boratav, H. (2004).
Kad›na yönelik ayr›mc›l›k ve fliddet: Türkiye’deki durum (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal
Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün,
Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Antar, S., Özen, fi., Alt›nda¤, A., & Özbulut, Ö.
(1999). ‹ç Göç Yaflam›fl Bir Grup Ö¤rencide
Anksiyete, Depresyon ve Ruhsal Belirti Düzeyleri. VII. Anadolu Psikiyatri Günleri Bilimsel
Çal›flmalar› Kitab›, Diyarbak›r, 31.
Arkonaç, S. A. (1987). Sosyal kimlik teorisi ve
Social ‹dentity Inventory (Sosyal Kimlik
Envanteri, metodu). Türk Psikoloji Dergisi,
6(21), 16-18.
Arslan, S. (2002). Makyavelizmle yabanc›laflma,
bireycilik/toplulukçuluk e¤ilimleri ve demografik de¤iflkenler aras›ndaki iliflki (Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Arslan, S. (2004). Sosyal/siyasal kat›l›mc›l›¤›n
baz› psikolojik de¤iflkenlerle iliflkisi (Sözel
Bildiri),
XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
98
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Aygün, Z.K. (2000). Üniversite Gençli¤inin Bireycilik-Toplulukçuluk E¤ilimleri Aç›s›ndan De¤erlendirilmesi: Bir Ön Çal›flma.
XI. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar›, ‹zmir, 7.
Batur, S. (2004). Türkiye’de psikolojinin kurumsallaflmas›nda toplumsal-politik belirleyenler (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji
Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün
ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Batur, S. (2004). “Sak›ncal› psikoloji”-Muzaffer
fierif Baflo¤lu ve Sadrettin Celal Antel’in
görevlerinden uzaklaflt›r›lmalar› örne¤inde
politika ve psikoloji iliflkisi (Sözel Bildiri),
XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül
2004, ‹stanbul.
Bikmen, N., & Sunar, D. (2002). Milli kimlik ve
etnik önyarg›: Bir Türk örneklemi (Poster
Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Bolak, Boratav, H. (2002). Kentin k›y›s›nda genç
olmak: Sosyal temsiller ve kimlikler (Sözel
Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Dalm›fl, ‹., & ‹mamo¤lu, E. O. (2000). Yetiflkinlerin ve üniversite ö¤rencilerinin sosyo-politik kimlik alg›lar›. Türk Psikoloji Dergisi,
15 (46), 1-18.
Demir, ‹. (2004). Denetim oda¤› ve otoriteryanizm (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün
ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Ertübey, C., & Rusell, R. (1998). Denetim alg›s›n›n (inanc›n) din ve di¤er kültürel de¤ifl-
kenlerle iliflkisi: Kültürleraras› karfl›laflt›rma (Sözel Bildiri), X. Ulusal Psikoloji
Kongresi, Eylül 1998, Ankara.
Göral, F. S. (2004). Psikolojinin bar›fla katk›s›
olabilir mi? Yans›tmal› özdeflim kavram›n›n etnisite olgusunu anlamada kullan›lmas› (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji
Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün
ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Göregenli, M. (1995). Kültürümüz aç›s›ndan bireycilik-toplulukçuluk e¤ilimleri: Bir bafllang›ç çal›flmas›. Türk Psikoloji Dergisi, 10
(35), 1-14.
Göregenli, M., Teközel, M., & Mefle, G. (2002).
11 Eylül sonras›nda teröre yönelik tutumlar
(Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Göregenli, M. (2004). fiiddet ve iflkencenin meflrulaflt›r›lmas› süreciyle iliflkili sosyal psikolojik boyutlar (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal
Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün,
Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Güldü, Ö. (1998). Afl›r› Uçlarda Siyasal Tutuma
Sahip Üniversite Ö¤rencilerinin Baz› Psikolojik De¤iflkenler Aç›s›ndan Karfl›laflt›r›lmas›. Yay›nlanmam›fl yüksek lisans tezi,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Güldü, Ö., & Dönmez, A. (1998). Afl›r› uçlarda
siyasal tutuma sahip üniversite ö¤rencilerinin baz› psikolojik de¤iflkenler aç›s›ndan
karfl›laflt›r›lmas› (Sözel Bildiri), X. Ulusal
Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara.
Gün, Z. (2004). Psikolojide göç çal›flmalar›na girifl (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji
Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün
ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
99
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Güngör, S.G., Sunar, D., & Ataca, B. (2004). De¤iflik Gruplarla ‹lgili Kal›pyarg›lar›n ‹çeri¤i ve Duygular: Yap›sal Bir Modelin S›nanmas› (Poster Bildiri). XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün,
Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Karatafl, F. (2001). Ergenlik Dönemindeki gençlerde Sosyal Sorumluluk, Demokratik Düflünce ve Baflkalar›n› Kabullenme De¤iflkenleri Aras›ndaki ‹liflkilerin ‹ncelenmesi.
Yay›nlanmam›fl yüksek lisans tezi, Ankara
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Harlak, H., & Mefle, G. (1994). VIII. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar› Y.
Topsever, M.
Karaçanta, H. (2002). Üniversite Ö¤rencilerinin
Sosyal Bask›nl›k Yönelimi ve Baz› De¤iflkenler Aç›s›ndan Karfl›laflt›r›lmas›, Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Göregenli, (Ed.), Farkl› uluslara iliflkin tepkiler ve
biliflsel organizasyonu içinde (68-78). ‹zmir: Türk Psikologlar Derne¤i Yay›nlar›.
Harlak, H. (1998). Toplumumuzun de¤iflik kesimlerinde çeflitli milletlere yönelik stereotiplerin incelenmesi (Sözel Bildiri), X.
Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara.
Hasta, D. (2002). Yetkeci Kiflilik ve Siyasal Düflünce Karmafl›kl›¤› ile Siyasal ‹deoloji
Aras›ndaki ‹liflki. Yay›nlanmam›fl doktora
tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Karaçanta, H. (2002). Üniversite ö¤rencilerinin
sosyal bask›nl›k yönelimi ve baflka baz› de¤iflkenler aç›s›ndan karfl›laflt›r›lmas› (Poster
Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Karaçanta, H., & Hasta, D. (2004). Siyasal görüflleri farkl› üniversite ö¤rencilerinin baz› de¤iflkenler aç›s›ndan karfl›laflt›r›lmas› (Sözel
Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”,
Eylül 2004, ‹stanbul.
Hasta, D. (2002). Yetkeci kiflilik ve biliflsel karmafl›kl›k düzeyi ile siyasal ideoloji aras›ndaki iliflki (Sözel Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara.
Kaya, A. G., & Ömürifl, E. (2004). Sosyal tehdit
ve sosyal güvenli¤in ideolojik tutumlar
üzerindeki etkileri (Sözel Bildiri), XIII.
Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Hesapç›, Ö. (2004). Bireysel kültürel de¤erler ve
tutum de¤ifltirme (Sözel Bildiri), XIII.
Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Kaya, M., Günefl, G., Kaya, B. Ve Pehlivan, E.
(2004). T›p Fakültesi Ö¤rencilerinde Boyun E¤ici Davran›fllar ve fiiddetle ‹liflkisi.
Anadolu Psikiyatri Dergisi, 5(1), 5-10.
Kahraman, R.(2004). Göçün sosyal yönü (Sözel
Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”,
Eylül 2004, ‹stanbul.
Kaya, fi., & ‹vecen, fi. (2004). ‹stanbul Süryani
Ortodoks cemaatinin sosyal kimliklerinin
yap›s› (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
100
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Kaygusuz, C. (2002). Küresel dünya, kökleflen
sorunlar ve psikoloji (Sözel Bildiri), XII.
Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara.
Kaygusuz, C., & Aflk›n, M. (2002). Üniversite ö¤rencilerinin otoriteryan özelliklerinin baz›
de¤iflkenler aç›s›ndan incelenmesi (Sözel
Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Kaygusuz, C. (2004). Küreselleflme ça¤›nda bar›fl: Kiminle, nas›l? (Sözel Bildiri), XIII.
Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Mefle, G. (1998). Farkl› kimlik gruplar›na aidiyet
temelinde yaflam stilleri (Sözel Bildiri), X.
Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara.
Narter, M. (2002). Cumhuriyet ve gençlik (Poster
Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Öcal, T. (2004). Ermenilerin sosyal bask›nl›k yönelimleri ile cinsiyet ayr›mc›l›¤› aras›ndaki
iliflkinin incelenmesi (Sözel Bildiri), XIII.
Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Özgün, S., Ar›kan, B., Ayd›n, ‹., Demirgil, A.,
fienyuva, G., U¤ur, I., & di¤er. (2004).
Sosyal kategorizasyon sürecinin iletiflim etkinli¤i parametrelerine etkisi (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül
2004, ‹stanbul.
Özgüven, ‹. E. (2000). Üniversite ö¤rencilerinin
2000’li y›llara iliflkin beklentileri (Poster
Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Paker, O. (1994). ‹ç grup-d›fl grup de¤erlendirmelerinde ba¤lama göre farkl›laflmalar: De¤erlendirmeler ile at›f karmafl›kl›¤› aras›ndaki iliflkiler (Sözel Bildiri), VIII. Ulusal
Psikoloji Kongresi, Eylül 1994, ‹zmir.
Rüstemli, A., Mertan, B., & Çiftçi, O. (1996). IX.
Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar. G.
Fiflek, (Ed.), Kuzey K›br›s örnekleminde grup-içi
ve grup-d›fl› alg›lar içinde (I. Bask›) (104112). ‹stanbul: Türk Psikologlar Derne¤i.
Sevinçok, L. (2002). fiiddetin sosyal, politik ve
psikolojik yönleri (Panel), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara.
Sipahi, C. A. (1997). Göçmen Olan ve Olmayan
Ortaokul Ö¤rencilerinin Uyum Düzeyleri
(Ankara ‹linde Bir ‹nceleme), Yay›nlanmam›fl yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi
EPH.
Su, G. (2004). Dine yaklafl›m biçimleri ve kiflilik
(Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji
Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün
ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Sungur, M. Z., K›ran, E., & Gerçek, S. (2004).
ABD-Irak Savafl›n›n ergenler üzerindeki
etkileri (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Teközel, ‹. M., & Bilgin, N. (1998). Sosyal kimlik perspektifi, stereotipler ve sosyal karfl›laflt›rma gruplararas› karfl›laflt›rma çerçeve101
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
sinde ulusal aidiyet grubunun konumlanmas› üzerine bir araflt›rma (Sözel Bildiri),
X. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998,
Ankara.
To¤rol, B. (1992). VII. Ulusal Psikoloji Kongresi
Bilimsel Çal›flmalar›. R. Bayraktar, ‹. Da¤,
(Ed.), Devlet terörüne karfl› direnme yöntemleri: Bulgaristan’da Jivkov rejimi döneminde Türkler içinde (259-279). Ankara:
VII. Ulusal Psikoloji Kongresi Düzenleme
Kurulu ve Türk Psikologlar Derne¤i Yay›n›.
Tolunay, A., & Sunar, D. (2002). Dindarl›k derecesi, dogmatism ve ahlaki sorgulama aras›ndaki iliflkiler (Poster Bildiri), XII. Ulusal
Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve
Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara.
Türnüklü, A. (2004). Liselerde ö¤renci çat›flmalar› ve çözüm stratejileri (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal
Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004,
‹stanbul.
U¤urlu, O., & Sakall›-U¤urlu, N.(2002).
ABD’deki 11 Eylül sald›r›s›na ve ABD’nin
Taliban’a karfl› askeri müdahalesine iliflkin
tutumlar: Korelasyonel bir çal›flma (Poster
Bildiri), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül
2002, Ankara.
Vanbeselaere, N. (1996). IX. Ulusal Psikoloji
Kongresi Bilimsel Çal›flmalar. G. Okman
Fiflek, (Ed), Gruplar aras› davran›fl›n sosyal
psikolojik analizi: Bireyci bir yaklafl›mdan
sosyal kimlik yaklafl›m›na. (I. Bask›) (4571). ‹stanbul: Türk Psikologlar Derne¤i.
Yaraman, A. (1998). Türkiye’de laiklik ilkesinin
toplumsal psikolojik boyutu: Bir tipoloji
denemesi (Sözel Bildiri), X. Ulusal Psikoloji Kongresi, Eylül 1998, Ankara.
Yap›c›, A. (2004). Dindarl›k ile Önyarg›l› Olma
Aras›ndaki ‹liflki Üzerine Sosyo-Psikolojik
Bir De¤erlendirme: Çukurova Üniversitesi
Örne¤i (Sözel Bildiri), ), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün,
Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Yeflilbafl, E. (2004). Der Spiegel örne¤inde 11
Eylül 2001’in politik ve psikolojik izdüflümleri (Sözel Bildiri), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Özel Oturum, Konferans ve Paneller
Akflit, B. (2002). Sivil toplum söylemleri: Türkiye’de sivil toplum kurulufllar› üzerine bir
araflt›rma (Konferans), XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”,
Eylül 2002, Ankara.
Arkonaç, S. A. (2004). Ben ve öteki-Do¤u ve Bat› (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”,
Eylül 2004, ‹stanbul.
Asl›türk, E. (2004). Sosyal psikolojinin ideolojik
serüveni (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji
Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün
ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Batur, S. (2004). ‹deoloji elefltirisi olarak psikoloji tarihi (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji
Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün
ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
De¤irmencio¤lu, S. M. (2004). ‘Demir üçgen’deki gençler ve psikoloji: Kat›l›m, eylem ve
demokrasiye psikolojik bir bak›fl (Özel
Oturum), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi
“Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”,
Eylül 2004, ‹stanbul.
102
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Eskin, M. (2002). Bireysel fliddet (Panel),
XII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002,
Ankara.
Bilgin, N. (1997). Prof. Dr. Nuri Bilgin’le
söylefli: Kutsal›n dönüflü, kimlik ve tarikatlar. Türk Psikoloji Bülteni, 3(6),
80-84.
Göregenli, M. (2004). Günümüz dünyas›nda
sosyal psikolojik bilginin do¤as› üzerine (Panel), XIII. Ulusal Psikoloji
Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
Bilgin, N. (2003). Savafl›n kognitif kulisleri.
Türk Psikoloji Bülteni, 28-29(MartHaziran), 46-51.
Hac›o¤lu, R. (2004). Göçün psikolojik yönü
(Panel), XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve
Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
‹mamo¤lu, E. O. (2002). Do¤u-Bat› kavfla¤›nda benlik: Dengeli ayr›flma-bütünleflme modeli (Konferans), XII. Ulusal
Psikoloji Kongresi “Güncel Sorunlar
ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara.
Ka¤›tç›bafl›, Ç. (2002). Sosyal de¤iflme, aile
ve insan geliflimi: ‹fllevsel bir model
(Konferans), XII. Ulusal Psikoloji
Kongresi “Güncel Sorunlar ve Psikoloji”, Eylül 2002, Ankara.
Kaygusuz, C. (2004). Psikoloji toplum gündeminin neresinde? (Panel), XIII.
Ulusal Psikoloji
Bozkurt, S. (2002). Politik psikoloji nedir?
Türk Psikoloji Bülteni, 26-27 (EylülAral›k), 104-106.
Coflkun, H. (2004). Kimlik Ölçe¤i’nin bir
Türk örnekleminde geçerlik ve
güvenirlik çal›flmas›. Türk Psikoloji
Yaz›lar›,7 (14), 49-60.
Gökler, B. (2001). Terör karfl›s›nda çocuklar. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül),
62-63.
Karaçanta, H. (2000). Sosyal bask›nl›k kuram› (Social dominance Theory). Türk
Psikoloji Bülteni ,18(Eylül), 34-36.
Karakitapo¤lu, Z. (1999). Gruplar aras› iliflkiler: Sosyal Psikolojik yaklafl›mlara
toplu bir bak›fl. Türk Psikoloji Yaz›lar›, 3(1), 51-78.
Derleme Yaz›lar
Karay, Ö. O. (2003). Sorunun bir parças›ysak, çözümün de bir parças› olmal›y›z… Türk Psikoloji Bülteni, 28-29
(Mart-Haziran), 85-86.
Alptekin-O¤uzertem, Y. (2003). Küreselleflen Dünyada toplumsal de¤iflim için
bar›fl e¤itimi. Türk Psikoloji Bülteni,
28-29 (Mart-Haziran), 67-71.
Kaygusuz, C. (2003). “Küreselleflme ça¤›”nda bar›fl mümkün mü? Türk Psikoloji Bülteni, 28-29(Mart-Haziran), 5261.
Asl›türk, E. (2003). Ölümün yaflama, bar›fla
ve psikolojiye mesaj›. Türk Psikoloji
Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 81-84.
Öngel, T. (2003). Bar›fl uzak de¤il. Türk
Psikoloji Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 78-80.
Kongresi “Toplumsal Bar›fl: Dün, Bugün ve
Yar›n”, Eylül 2004, ‹stanbul.
103
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Çeviri Makaleler
ÖK= Özgün Kaynak
Bahad›r, fi. (2003). Dan›flmanl›k mesle¤indeki uzmanlar için acil bir görev: Bar›fl kültürü oluflturmak. Türk Psikoloji
Bülteni, 28-29 (Mart-Haziran), 72-77.
ÖK= Gerstein, L.H. & Moeschberger, S. L.
(2003). Building cultures of peace: An urgent tast for counseling and professionals.
Journal of Counseling and Development,
81 (1), 115-121.
ÖK= Macksoud, M.S., Dyregrov, A., & Raundalen, M. (1993). Traumatic War Experiences
and Their Effects on Children. In J.P. Wilson & B. Raphael (Eds.), International
Handbook of Ttaumatic Stres Syndromes.
NY: Plenum Press.
Güngör, D. (2000). Guatemala, Peru ve Porto Riko’da etnik çat›flmalar ve Kurtulufl Psikolojisi. Türk Psikoloji Bülteni, 16-17(MartHaziran), 51-59.
Dönmez, A. (2003). William James: ‹lk bar›fl psikologu. Türk Psikoloji Bülteni, 28-29
(Mart-Haziran), 40-45.
ÖK= Comas-Diaz, L., Lykes, M.B., & Alarcon,
R.D. (1998). Ethnic conflict and the
psychology of libertion in Guatemala, Peru, and Puerto Rico. American Psychologist, 53(7), 778-792.
ÖK= Deutsch, M. (1995). William James: The
first peace Psychologist. Peace and Conflict: Journal of Peace Psychology, 1(1), 2735.
Hasta, D. (2001). Kontrol edilemeyen etnomilleyetçi çat›flmalar›n psikolojik dinamikleri:
‹srail-Filistin Örne¤i. Türk Psikoloji Bülteni, 7(20), 50-60.
Dökmen, Z. (2003). Toplumsal cinsiyet bak›fl aç›l› bar›fl psikolojisi. Türk Psikoloji Bülteni,
28-29 (Mart-Haziran), 62-66 .
ÖK= McKay, S. (1996). Gendering peace
psychology. Peace and conflict: Journal of
Peace Psychology, 2(2), 93-107.
Ersoy Kart, M. (2001). Politik terörizmin sosyal
psikolojik yönü. Türk Psikoloji Bülteni, 22
(Eylül), 76-88.
ÖK= Merari, A., & Friedland, N.(1994). Social
psychological aspects of political terrorism. Advanced in Applied Social Psychology, 185-205.
Gökler, I., &Y›lmaz, B. (2001). Travmatik savafl
yaflant›lar› ve bunlar›n çocuklar üzerindeki
etkileri. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül),
89-99.
ÖK=
Rouhana, N.N., & Bar-Tal, D. (1989).
Psychological dynamics of intractable ethnonational conflicts. American Psychologist, 53(7)
Hasta, D. (2001). Sri Lanka’da siyasal fliddet ve
etnik çat›flma. Türk Psikoloji Bülteni,
21(Haziran), 27-35.
ÖK= Rogers, J.D., Spencer, J., & Uyangoda, J.
(1998). Sri Lanka, political violance and
ethnic conflit. American Psychologist,
53(7), 771-777.
Hisli fiahin, N. (2001). “Yarat›c› kötülük olarak
gözü dönmüfl terörizm” ya da “insan›n kötülük kapasitesini anlamaya çal›flarak terörizme karfl› durmak” Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 46-48.
ÖK= APA Uluslar aras› ‹liflkiler Birimi taraf›ndan 20 Eylül 2001’de yay›nlanan bildiri.
104
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Karaçanta, H. (2000). Kuzey ‹rlanda’da yaflanan
çat›flma. Türk Psikoloji Bülteni, 16-17
(Mart-Haziran), 59-63.
ÖK= Chains, E. & Darby, J. (1998). The conflict
in Northern Ireland. Causes, consequences
and controls. American Psychologist, 53
(7), 754-760.)
Oral, N. (2001). Terörist sald›r›lar›n›n ard›ndan
travma sonras› stres belirtilerinde iyileflme.
Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 64-75.
ÖK= Ayalon, O. (1993). Posttraumatic stres recovery of terrorist survivors. In J. P. Wilson
& B. Raphael (Eds.), International Handbook of Traumatic Stres Syndromes. NY:
Plenum Pres.
Yalç›n, A. (2001). Psiko-sosyal destek: Belgrad
deneyimi. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül), 100-105.
ÖK= Gasic-Pavisic, S., & Joksimovic, S. (1997).
Psycho-social support: The Belgrade experience. In G. Zindovic-Vukadinovic, B.
Trebjesanin, & s. Krnjajic (EDs), Children
in the Times of Social Crises. Belgrade:
Institute for Educational Research.
Y›lmaz, B., & Gökler, I. (2001). Travmatik olaylarla baflaç›kma: Amerika’daki terörist sald›r›lar›. Türk Psikoloji Bülteni, 22 (Eylül),
106-108.
ÖK= Perry, B. D. (2001). Coping with traumatic
events: terrorist attacks in the United States
(Special comments for children and youth/
Special
comments
for
caregivers).
www.ChildTrauma.org
105
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
PS‹KOLOJ‹N‹N ALT ALANLARI
GÜVENL‹ SÜRÜCÜLÜ⁄Ü
ETK‹LEYEN ETKENLER
Psk. P›nar Ç›nar*
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarflisine göre insan
ilk önce karn›n› doyurma, susuzlu¤unu giderme,
cinsel ihtiyaçlar›n› karfl›lama gibi fizyolojik ihtiyaçlar›n› gidermeye çal›flmaktad›r. Bunlar› karfl›lad›ktan sonra güven ihtiyac› basama¤›na gelinmekte; kifli kendini, efl ve çocuklar›n›, evini, arabas›n› tehlikelerden uzak tutmak, korumak istemektedir. ‹nsanlar trafik ortam›nda da bir yerden
bir yere güvenlik içinde ulaflmay› amaçlamaktad›r. fiehirleraras› ulafl›mda güvenli bir yolculuk
için kifli, kendi özel arac› varsa arac›yla m› yoksa
otobüsle mi gidece¤ine, otobüsle gidilecekse hangi firman›n daha güvenli oldu¤una, kendi arabas›yla gidecekse de hangi saatte yola ç›kman›n,
hangi yolu kullanman›n daha güvenli olaca¤›na
karar vermektedir.
Güvende olmak, insanlar›n doyurmak istedikleri önemli bir ihtiyaçlar›ysa neden trafik güvenli
bir ortam de¤ildir? Neden trafik kazalar› önde gelen ölüm nedenleri aras›nda yer almaktad›r? Emniyet Genel Müdürlü¤ü Trafik ‹statistikleri’ne göre, 1999 y›l›nda toplam 438338 trafik kazas›nda
4596 kifli yaflam›n› yitirmifl ve 109899 kifli de yaralanm›flt›r. Ayn› kaynaklar 2000 y›l›nda kaza say›s›n›n 466375’e, yaral› say›s›n›n da 114089’a
yükseldi¤ini, ölümlerin 3941’e düfltü¤ünü göstermektedir (Sümer ve Özkan, 2002). Bunun nedeni
toplumun genelinin fizyolojik ihtiyaçlar›n› tam
anlam›yla doyuram›yor ve güvenlik ihtiyac›n› göz
*Lisans Ö¤rencisi, Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü
E-posta: [email protected]
ard› ediyor olmas› olabilir. fiehirleraras› otobüs
ile yolculuk etmeyi düflünen bir kiflinin kendini en
güvenli flekilde gidece¤i yere ulaflt›racak firmay›
seçmesi beklenirken, toplum genelinin bilet fiyat›
en düflük olan firmay› tercih etti¤i görülmektedir.
Bu durum firmalar›n müflteri toplamak için nitelik
yükseltme yerine fiyat k›rma yoluna gitmeleriyle
sonuçlanmaktad›r. fiehir-içi trafikte de s›k s›k minibüs, dolmufl ve otobüs sürücülerinin bir müflteri
daha fazla alabilmek için h›zlar›n› artt›rarak, ani
manevralar yaparak, birbirlerinin önünü keserek
kavgalara ya da trafik kazalar›na neden olduklar›
görülmektedir. ‹fl verenleri taraf›ndan flehir içi
halk otobüsü, flehirleraras› otobüs ve kamyon sürücülerinden de belli mesafeleri belli bir sürede
kat etmeleri istenmektedir. Bu iste¤i yerine getirebilmek için de sürücüler taraf›ndan en çok h›z
ihlali yap›lmaktad›r. Peter J. Cooper (1997) taraf›ndan yap›lan bir arfliv araflt›rmas›nda h›z ihlallerine iliflkin cezalar›n, di¤er ceza türlerine göre en
yüksek düzeyde kaza s›kl›¤›yla iliflkili oldu¤u sonucuna ulafl›lm›flt›r. Sonuç olarak iflverenlerin
h›zl› ulafl›m iste¤i kazalara neden olmaktad›r.
H›zl› ulafl›m, iflveren için para, sürücü için ifl süreklili¤i demektir. Güvenli ulafl›msa, bu getiriler
nedeniyle ikinci planda kalmaktad›r.
Trafik ortam› insan, araç ve çevre olmak üzere üç temel alt sistemden oluflmaktad›r (Sümer,
1997; Yasak, 2000; Yasak, 2002). Trafik güvenli¤inde farkl› düzeylerde etkileri bulunan bu alt sistemlerin birbirleriyle olan etkileflimi sonucunda
trafik ortam› güvenli ya da tehlikeli bir durum almaktad›r. Trafik alt yap›s›n›n (çevre) kazalardaki
rolü geliflmifl ülkelerde %36 olarak saptanm›fl, kazalar›n %10’unun araçlardaki hatalardan ve
%54’ünün ise insan etkeninden kaynakland›¤› bu-
106
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
lunmufltur (Yasak, 2002). Benzer flekilde, Coflkuno¤lu (1991) taraf›ndan yürütülen bir çal›flmada
da sürücü hatalar›n›n %70-80, yaya hatalar›n›n
%15-20, yolcu hatalar›n›n %1-5, araç ve yol hatalar›n›n ise %2-5 oranlar›nda kazalarda rol oynad›¤› saptanm›flt›r (Sümer ve Özkan, 2002). Bu nedenle trafik güvenli¤iyle ilgili sorunlar› çözmek
için insan etkenine yo¤unlafl›lmaktad›r.
Sürücünün araç kullan›m›nda ne oranda yetkin
ve deneyimli oldu¤u, uzakl›k tahmini ve periferal
alg› gibi fizyolojik özelliklerin düzeyi sürücülük
becerileri; h›z yapma ya da trafik kurallar›n› ihlal
etme gibi do¤rudan kaza riskiyle ilgili davran›fllar› ve trafik güvenli¤ine iliflkin tutumlar› da sürücülük davran›fllar›d›r (Sümer ve Özkan, 2002).
Sürücülük becerilerinin düzeyi ve sürücülük davran›fllar›n›n trafik kurallar›na uygunlu¤u güvenli
sürücülük biçimini belirlemektedir. Güvenli bir
trafik ortam› için öncelikle sürücülerin güvenli
sürücülük davran›fllar›n› benimsemeleri gerekmektedir. Sümer ve Özkan (2002) yapt›klar› bir
çal›flmada, sürücülük becerisi yüksek ancak güvenlik becerisi düflük olan sürücülerin en yüksek
düzeyde kaza yapan sürücüler oldu¤unu belirlemifllerdir. Kaza say›s› en az olan sürücüler ise her
iki beceri düzeyinde de yüksek olan sürücülerdir.
Araba kullanma becerisinin deneyim ile geliflmesine karfl›n, deneyimin artmas›, daha güvenli
araç kullanma anlam›na gelmemektedir. Al›flt›rma yapma ve çeflitli trafik koflul ve ortamlar›na
daha fazla maruz kalma, trafikteki becerilerde geliflmeye yol açaca¤› gibi, bireyin araç kullanma
üzerindeki denetiminin de artmas›na ve güvenli¤e
olan ilginin azalmas›na, yani riskli bir sürücülük
tarz›na da yol açmaktad›r (Lajunen, 2002).
Kazalar›n olmas›nda en büyük paya sahip
olan, insan›n, güvenli sürücülü¤ünü etkileyen çeflitli de¤iflkenlerin oldu¤u görülmektedir. Bunlar
kiflinin ihtiyaçlar›, istekleri, tutumlar›, yanl›fl ö¤renmeleri, dikkatsiz davran›fllar›, kiflilik ve demografik özellikleridir. Kazalara neden olan sürücü hata ve ihlalleri genellikle h›z, dikkat bozuklu¤u, kavflaklardan geçifl s›ras›nda verilen yanl›fl kararlar ya da alkollü araç kullanma olarak saptanm›flt›r (Yasak, 1996; Yasak, 1997).
H›z
Frans›z Jane Le Noir 1863’te ilk petrolle çal›flan arabay› yapt›¤›nda, araba saatte 6 kilometre.
h›zla gitmekte ve kaza olmamaktayd›. Bu tarihten
itibaren arabalar›n h›z› giderek artt›. ‹lk kaza
1889’da ABD’de oldu ve bir kifli öldü (Ayd›nalp,
1972). Motorlu araçlar›n h›z ve say›lar›n›n artmas›yla birlikte her y›l kaza say›s›n›n da artmaya devam etti¤i görülmektedir.
Yüksek h›zla araç kullanmak k›sa güvenlik
uzakl›¤›na, dolay›s›yla da ölümlü kazalara neden
olmaktad›r. Sollama, arkadan çarpma ve araç denetimini kaybetmekten kaynaklanan kazalar›n
hepsi afl›r› h›z ile iliflkili kazalard›r (Lajunen,
1999). Güvenli araç kullanabilmek için sürücünün kendi h›z› ile di¤er araçlar›n h›z›n› do¤ru bir
flekilde tahmin edebilmesi gerekmektedir. Afl›r›
h›z, sürücünün kendi h›z› ve di¤er araçlar›n h›z›n›
alg›lamada hata yapmas›na neden olabilmekte ve
alg›lamadaki bu hata artt›kça uygun güvenlik
uzakl›¤›nda araç kullanma becerisi azalmakta, kaza riski de artmaktad›r. Er (2002), h›z ve uzakl›k
alg›s›n›; “kiflinin çevresinde hareket eden nesnelerin h›z›n› ve uzakl›¤›n› alg›lamas›, alg›lad›¤› bu
h›z›, kendi h›z› ve uzakl›¤› için referans olarak
kullanmas› ve buna göre uygun tepki vermesi”
olarak tan›mlamaktad›r. Bu tan›m kapsam›nda yap›lan bir çal›flmada; düflük h›zda giden bir sürücünün h›z tahminlerinin daha do¤ru oldu¤u, sürücünün h›z› artt›kça h›z tahminindeki do¤rulu¤un
azald›¤› ve arac›n oldu¤undan daha düflük bir h›z107
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
da olarak tahmin edildi¤i sonucuna ulafl›lm›flt›r
(Er, 2002).
Düflük h›z tahminine yol açan di¤er bir etken
de, uyar›lman›n uzun süre devam etmesi sonucu
ortaya ç›kan al›flma etkisidir. Otobanlarda düzenli ve uzun sabit uyar›m›n sonras›nda ortaya ç›kan
bu etki, sürücülerin özellikle otoban ç›k›fllar›ndaki gerçek h›zlar›n› oldu¤undan çok daha düflük
olarak tahmin etmelerine ve h›zlar›n› azaltamamalar›na yol açmaktad›r (Er, 2002). Ifl›k’›n (1996)
kamyon ve otobüs sürücülerinin h›z ve uzakl›k alg›lar›yla ilgili yapt›¤› çal›flmas›nda da bunu destekler flekilde, kamyon sürücülerinin h›z ve uzakl›k alg›lamas›n›n daha düflük oldu¤u bulunmufltur.
Sabit bir h›zla, uzun süre, dura¤an bir ortamda
araç kullanma kamyon sürücülerinin h›z tahmininde daha çok hata yapmalar›na neden olmaktad›r. Bu durum düflük h›z tahminine yol açan al›flma etkisiyle aç›klanabilmektedir.
Görüldü¤ü gibi h›z›n, kazalar üzerinde baz›
önemli etkileri bulunmaktad›r. Bunlar arac›n h›z›
artt›kça durma uzakl›¤›n›n da artmas›, h›z› alg›lamadaki hatalar›n artmas› ve ani manevra ya da
fren yapmak gereken durumlarda arac›n denetim
d›fl›na ç›kma riskinin artmas›d›r.
Dikkat Eksikli¤i
Kazalara neden olan bir di¤er etken de dikkat
eksikli¤idir. Bu konuda yap›lan araflt›rmalar, trafik kazalar›n›n %25-50 oran›nda sürücü dikkatsizli¤inden kaynakland›¤›n› göstermektedir (Er,
2002). Alkollü araç kullanma, yorgunluk, uykusuzluk, stres, cep telefonuyla konuflma gibi baz›
durumlar dikkat, tehlikeyi önceden görme, çabuk
tepki verme gibi yeteneklerin bozulmas›na neden
olmakta ve kazalar meydana gelmektedir.
Bir çok araflt›rmada alkol alan kiflilerin alkol
almayanlara oranla daha fazla trafik kazas› yapt›klar› sonucuna ulafl›lm›flt›r (Karaçanta, 1997).
Kaza yapanlar›n %9’unda alkol intoksikasyonu
belirgin olarak, %15’inde kuflkulu olarak bulunmaktad›r. Saat 22’den sonra olan trafik kazalar›ndan ölenlerin ise %50’sinin alkol intoksikasyonu
sonucu oldu¤u görülmektedir (Ayd›nalp, 1972).
Kanada’da ölümle sonuçlanan kazalar›n %43’ünde, Amerika’da ise %60’›nda sürücünün alkollü
oldu¤u saptanmaktad›r (Karaçanta, 1997).
Kaza sonras›nda ya da trafik kurallar›na uymama nedeniyle tutuklanan kiflilere uygulanan kiflilik testleri sonucunda, bu kiflilerin hatal› araç kullanma s›kl›¤› fazla, sald›rganl›k düzeyi yüksek,
alkollü araç kullanma e¤ilimleri ve haftal›k tükettikleri alkollü içki miktar› yüksek kifliler oldu¤u
saptanm›flt›r (Yasak, 2002). Bir baflka çal›flmada
da sald›rganl›k, risk alma, alkolizm ve di¤er sorunlu davran›fl özelliklerinin alkollü araç kullanma davran›fl›n›n %57’sini aç›klad›¤› bulunmufltur
(Yasak, 2002). Jonah’›n (1997) bir çal›flmas›nda
ise alkollü araç kullananlar›n di¤er sürücülere göre daha fazla heyecan aray›fl› içinde olduklar› bulunmufltur. Ayn› çal›flmada alkol kullanma ve heyecan aray›fl› aras›ndaki iliflki erkeklerde kad›nlara göre daha güçlü olarak bulunmufltur (Lajunen, 1999).
Araflt›rmalara göre erkekler, kad›nlara göre alkollüyken araba kullanmaya daha fazla e¤ilimlidirler. Edinilen bulgular alkol tüketimi ve kötüye
kullan›m›n›n da erkeklerde kad›nlara göre daha
fazla oldu¤unu göstermektedir. Bu durum, alkol
kullan›m›yla ilgili cinsiyet rollerindeki farkl›l›k
ve kad›nlar›n vücut kütlelerinin daha az olmas›,
alkolün y›k›m›n› sa¤layan midedeki bir enzimin
kad›nlarda daha az bulunmas› ve kad›nlar›n alkolden daha kolay etkilenmeleri gibi biyolojik farkl›l›klarla aç›klanmaktad›r. Bu durumu aç›klayan bir
108
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
cinsiyet rol kuram›, alkol alman›n, kad›nl›k rolüne göre erkeklik rolü için çok daha önemli olan,
güçlü hissetmeyi artt›rd›¤›n› ileri süren güç kuram›d›r (Lips, 2001). Alkol al›m›, enerji ve adrenalin düzeylerini artt›rmakta ve böylece kifliye varolan gücünün artt›¤›n› duyumsatmaktad›r. Sonuçta,
kendini daha güçlü hisseden erkekler, alkollüyken
araç kullanmakta bir sak›nca görmemekte ve alkollüyken bile araç kullanabilmeyi bir üstünlük
olarak görmektedir. Kendini daha güçlü ve sert
hissetme gere¤i duymayan kad›nlar ise güçlülükle ilgili duygular›n bir kayna¤› olarak görülen alkole, erkeklerden daha az gereksinim duymaktad›r.
Selzer ve Vinokur’un (1974) yapt›¤› araflt›rmada da, sorunlu gençlerin alkol alma ve tehlikeli biçimde araba kullanma e¤iliminde olduklar›
görülmektedir. Bu gençler alkolün kendilerini daha sald›rgan, korkusuz ve cesur yapt›¤›n› ileri sürmektedir (Karaçanta, 1997). Farrow’a (1989) göre de, bireyin alkolün etkisi alt›ndaki görüflleri, alkole ba¤l› tehlikeli araç kullanmay› etkileyen en
önemli etkenlerden birisidir. Alkol, sald›rgan, yabanc›laflm›fl, kendini güçsüz hisseden kiflilere
güçlülük duygusu vermektedir (Karaçanta, 1997).
Alkollüyken araç kullanmayla belirli yafl gruplar› aras›ndaki iliflkiye bak›ld›¤›nda; 18-25 yafl
grubundaki gençlerin daha çok trafik kazas› yapmalar›na karfl›n bu gruptakilerin alkollüyken kaza
yapma oranlar›n›n di¤er yafl gruplar›ndakilerden
daha yüksek olmad›¤› görülmektedir. 60 yafl›n
üzerinde alkollü araç kullananlar›n say›s› ise bir
hayli düflüktür (Karaçanta, 1997). Ayr›ca alkollü
araç kullanmaktan kaynaklanan kazalardaki ölüm
oranlar›n›n 15 ile 24 yafl aras› gençlerde son derece yüksek oldu¤u görülmektedir (Karaçanta,
1997).
Dikkat eksikli¤ine neden olan di¤er bir etken
de yorgunluk ve uykusuzluktur. Trafik fazlal›¤›,
tekdüzelik, uzun süre araba kullanma, yorgunlu¤a
neden olmaktad›r. Kamyon sürücüleri aras›nda
yap›lan bir çal›flmada kazalar›n %60’›n›n yolculu¤un son üç saatinde oldu¤u görülmekte ve geçirilen gecenin yorgunlukta çok önemli oldu¤u yarg›s›na var›lmaktad›r (Ayd›nalp, 1972).
Uzun y›llar yorgun ve uykusuz araç kullanan sürücülerde seçici dikkat ve dikkati toplama becerilerinde yetersizlikler bafllam›flsa, dikkatsizlik nedenli¤e ba¤l› tehlikeler daha da artmaktad›r. Bu
sürücüler akan trafik ortam›nda flerit de¤ifltirmede, h›z ayarlamada ve öndeki arac› sollama davran›fllar›nda sorun yaflamakta, hatal› ve tehlikeli davran›fllarda bulunabilmektedir (Yasak,
2000).
Alkol ve yorgunluk sürücünün dikkatinin niteli¤ini kötülefltirirken, sürücünün cep telefonuyla
konuflmas›, araçtaki di¤er kiflilerle ilgilenmesi ya
da önemli bir konuyu düflünmesi de dikkatin bölünmesine neden olmaktad›r. Dikkatin bölünmesi
kiflinin sürüfl performans›n› düflürmekte ve hata
yapma olas›l›¤›n› artt›rmaktad›r. Yap›lan çal›flmalarda sürücünün trafik koflullar›na tepki vermesi
ve yol koflullar›n›n fark›na varmas› aç›s›ndan konuflman›n yo¤un içerikli olmas› ile havadan sudan
konuflulmas› aras›nda anlaml› bir fark oldu¤u bulunmufltur (Ulup›nar ve Amado, 2004). Yo¤un
içerikli bir konuda konuflulmas› sürücünün bölünen dikkatinin büyük bir bölümünü bu konuflmaya yönlendirmesine ve trafik koflullar›na yeterli
düzeyde dikkat edememesine neden olmaktad›r.
Kiflilik Özellikleri
Belirli kiflilik özellikleri insanlar›n güvenli sürücülüklerini etkileyen nedensel etkenler olarak
öne ç›kmaktad›r. Bunlar aras›nda sald›rganl›k,
duygular› kontrol etmede yetersizlik, düflük zihin109
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
sel yönelim ve k›s›tl› problem çözme becerileri,
heyecan ve uyar›m arama güdüsü, risk alma e¤ilimi, öfke, depresyon, sayg›nl›k ve güç aramaya
yönelik davran›fllar ve A tipi davran›fl örüntüsü
yer almaktad›r (Sümer, 1997; Sümer ve Özkan,
2002). Heyecan arama, risk alma, ruh sa¤l›¤›na
iliflkin etkenler ve sald›rganl›¤›n da trafik kazalar›na yatk›nl›kla en yüksek düzeyde iliflkili kiflilik
özellikleri oldu¤u gözlenmektedir (Lajunen, Sümer ve Özkan, 2001; Sümer ve Özkan, 2002).
Tillman ve Hobbs (1949) çal›flmalar›nda, yüksek kaza yüzdesine sahip 20 taksi sürücüsünü, düflük kaza yüzdesi olan 20 sürücüyle baz› temel kiflilik özellikleri aç›s›ndan karfl›laflt›rm›flt›r. Araflt›rmalar, yüksek kaza yüzdesine sahip sürücülerin, di¤er sürücülerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda yayg›n
aile sorunlar› yaflad›klar›, çocukluklar›nda suça
yönelim gösterdikleri, çok az say›da u¤rafl ve arkadafla sahip olduklar›, duygusal olarak yeterince
olgunlaflmam›fl, sorumsuz ve sald›rgan olduklar›
yönünde bulgular ortaya koymaktad›r (Sümer,
1997).
Berg’in (1994) yapt›¤› bir araflt›rmaya göre de
kaza yapmada yüksek risk grubunda olan sürücülerin dikkati yo¤unlaflt›rmada sorun yaflad›klar›
ve h›zl› araç kullanmaya e¤iliminde olduklar› görülmektedir. Ayr›ca, bu sürücüler trafik ortam›nda di¤erlerinin yapt›¤› hatalardan rahats›z olmakta, sald›rgan ve yar›flmac› davran›fllarda bulunmaktad›r. Düflük risk grubundaki sürücüler ise,
daha sakin araç kullanmakta ve çok ender olarak
sinirlenmektedir. Ayn› araflt›rmada düflük risk
grubundaki sürücülerin araç kullan›rken neyin
tehlikeli olup olmad›¤›na iliflkin daha fazla bilgi
sahibi olduklar› ve h›zl› araç kullanman›n ve trafikte yar›flman›n zevk olmad›¤›na inand›klar› saptanm›flt›r (Yasak, 2002).
Sürücünün o anki ruh durumu ya da heyecan
arama, tehlikeleri göze alma düzeyi, risk alma
e¤ilimi, sürücünün davran›fllar›n› ve kazaya yatk›nl›¤›n› belirleyen en önemli etkenlerin bafl›nda
gelmektedir (Yasak, 2000). Jonah (1997) yapt›¤›
literatür çal›flmas›nda kazalarla ve trafik ihlalleri
ile heyecan aray›fl› aras›nda pozitif iliflkilerin bulundu¤unu belirtmektedir (Lajunen, 1999). Sümer
ve Özkan’›n (2002) bir çal›flmalar›nda ise trafik
ihlalleri ile heyecan arama aras›nda düflük düzeyde bir iliflki bulundu¤u görülmektedir. Zukerman’a (1979) göre heyecan aray›fl› farkl›, yeni ve
karmafl›k duygu ve deneyim yaflama gereksinimidir. Bu nedenle, heyecan aray›fl›n›n genç erkekler
aras›nda tehlikeli sürücülük stili, risk alma ve kazalarla ilgili önemli bir etken oldu¤u kabul edilebilmektedir (Lajunen, 1999).
Heyecan aray›fl›n›n yan› s›ra motorlu araçlar›n
baz› nitelikleri de risk alma e¤ilimini etkilemektedir. Günümüzde otomobiller iyi performans gösteren, güvenli otomobillerdir. Sürücüler kulland›klar› bu otomobillere çok güvendikleri için afl›r› risk alma e¤iliminde olabilmektedir. Bu da yol
güvenli¤inin azalmas›na neden olmaktad›r. Arac›n güvenlik derecesinin düflük oldu¤u durumlarda ise sürücü daha az risk alma e¤ilimindedir. Sonuç olarak, sürücü arac›na çok fazla güvenemedi¤inde daha az risk almakta ve arac›n› daha
az hata yaparak kullanmaktad›r (Karakitapo¤lu,
1997).
Heyecan aray›fl› düflük ve yüksek olan kiflilerin uyar›lma ve dikkat düzeylerinin farkl›l›k gösterdi¤i ve bunun kiflilerin güvenli sürücülüklerini
etkiledi¤i savunulmaktad›r. Martin’in (1986) yapt›¤› bir araflt›rma sonucunda heyecan aray›fl› yüksek olan sürücülerin belirli bir uyar›c›ya dikkat
edip di¤erlerine dikkat etmemeyi gerektiren seçici dikkat görevlerinde, heyecan aray›fl› düflük olan
sürücülerden daha baflar›l› oldu¤u; dikkatlerini
110
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yo¤unlaflt›rmalar› gereken sürekli dikkat koflullar›ndaysa heyecan aray›fl› yüksek olan sürücülerin
di¤er sürücü grubundan daha baflar›s›z oldu¤u görülmektedir (Er, 2002). Horvath ve Zuckerman
(1993) yüksek düzeyde heyecan arayan ve risk
alan kiflilerin yapt›klar› ifllerde dikkatlerini seçici
olarak zevk ya da ödüle yönelttiklerini, düflük düzeyde heyecan ve risk arayanlar›n ise dikkatlerini
daha çok olas› olumsuz sonuçlar üzerinde yo¤unlaflt›rd›klar›n› ileri sürmektedir (Sümer ve Özkan,
2002). Böylece, düflük düzeyde heyecan ve risk
arayanlar, tehlike yaratabilecek durumlar› daha
önce fark ederek önlem alabilmektedir.
Amerikan Ulusal Otoyol Trafik Güvenli¤i Örgütü kazaya neden olan sald›rgan araç kullan›m›n›, trafik ihlal ve hatas› olarak de¤erlendirmekte
ve bunu arac›n tehlike yaratacak ya da insan ve
mala zarar verecek flekilde kullan›lmas› olarak tan›mlamaktad›r. Yol sald›rganl›¤›na giren davran›fllar yak›n takip, sürekli selektör yapma, argo
sözler söyleme ve uygun olmayan davran›fllar sergileme, gereksiz engellemelerde bulunma, sözel
ve fiziksel sald›r› gibi davran›fllard›r (Fidan,
1999).
Bir kiflilik özelli¤i olarak sald›rganl›¤›n da trafik ortam›nda s›kl›kla görülen k›zg›nl›k ve engellenme duygular› ile do¤rudan ba¤lant›l› oldu¤u ve
öfkeli sürücülük tarz› nedeniyle kazalara yol açt›¤› bilinmektedir (Lajunen, 1999; Sümer ve Özkan, 2002). Lajunen ve Parker (2001) bir çal›flmalar›nda, öfkeli ve sald›rgan sürücülü¤ün trafik ortam›yla da iliflkili olmas›na karfl›n, sald›rgan kiflilerin genellikle sald›rgan sürücüler olma e¤iliminde olduklar›n› göstermektedir (Sümer ve Özkan, 2002). Amerika’da yap›lan bir çal›flmada da,
sald›rgan sürücülerin alkollü araç kullanan sürücülerden daha fazla tehlike ya da kazaya yol açacak davran›fllarda bulunduklar› sonucuna ulafl›lm›flt›r (Fidan, 1999).
1995 y›l›nda ‹ngiltere’de yap›lan bir araflt›rmada, görüflülen sürücülerin %62’si geçmifle
oranla yollarda daha fazla olumsuz davran›fllarda
bulunduklar›n› belirtmektedir. Bunun nedeninin
yollarda sald›rgan davran›fllara neden olabilecek
yeni koflullar›n meydana gelmesi olabilece¤i savunulmaktad›r. Engellenme düzeyi yüksek olan
sürücülerin sald›rgan davranma e¤ilimlerinin de
yüksek oldu¤u görülmektedir. Engellenme ve sald›rganl›¤›n ortak temel nedeni ise yollardaki afl›r›
trafik ve t›kanmalar olarak görülmektedir (Fidan,
1999).
Shinar’›n (1999) engellenme ve sald›rganl›k
aras›ndaki iliflkiye yönelik yapt›¤› çal›flmas›nda,
engellenmeye u¤rayan sürücülerin kurallar› ihlal
etmelerinde ve sald›rgan davran›fllarda bulunmalar›nda art›fl görülmektedir. Ayn› çal›flmada hafta
içi yo¤un saatlerde araç kullanman›n hafta sonlar›na oranla daha stresli oldu¤u ve sürücülerin bu
durumlarda daha sald›rgan davrand›klar› sonucuna ulafl›lmaktad›r. Ayr›ca, bir engellenme karfl›s›nda erkeklerin kad›nlara, gençlerin yafll›lara göre daha sab›rs›z ve sald›rgan davrand›klar› görülmektedir (Fidan, 1999).
Güvenli sürücülü¤ü etkileyebilece¤i düflünülen bir di¤er kiflilik özelli¤i olan, A tipi kiflili¤e
sahip olan kifliler aceleci, rekabetçi, sab›rs›z, gergin ve kolayca rahatlayamayan kiflilerdir. Bu
özellikler tehlikeli sürücülük tarz›n›n da özellikleridir. Bu nedenle A tipi kiflili¤e sahip kiflilerin kaza yapmaya yatk›n olacaklar› varsay›labilmektedir (Lajunen, 1999).
Evans, Palsane ve Carrere (1986) Hindistan ve
ABD’de A tipi kiflilik özelliklerine sahip olan otobüs sürücülerinin, B tipi kiflilik özelliklerine sahip
olanlara göre daha çok kaza yapt›klar›n› bulmufllard›r. A tipi kiflilik özelli¤ine sahip sürücülerin
daha fazla fren yapt›klar›, her f›rsatta kornaya
111
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
bast›klar›, s›kl›kla di¤er araçlar› geçmeye çal›flt›klar› ve sollad›klar› görülmektedir (Sümer, 1997).
Perry de (1986) A tipi kiflilik ölçe¤inden al›nan
puanlar ile kazalar ve trafik ihlalleri aras›nda güçlü bir iliflki bulmufltur. West, Elander ve
French’in çal›flmalar› da (1992) A tipi davran›fl ile
h›zl› araç kullanma aras›nda bir iliflki oldu¤unu
göstermektedir (Lajunen, 1999).
Güvenli sürücülü¤ü etkileyen bir di¤er kiflilik
özelli¤i olan denetim oda¤›; kiflinin, davran›fllar›n›n olaylar›n sonucunu ne derecede etkileyebilece¤ine olan inanc›d›r. Kifli kendi yaflam›n›, olay
ve durumlar› kontrol edebilece¤ine, etkileyebilece¤ine inan›yor ve olanlar›n sorumlulu¤unu kabul
ediyorsa iç denetimli, bunun tersine yaflam›n› etkileyen olaylar›n, durumlar›n flansa, kadere ba¤l›
oldu¤una ya da baflka insanlar›n kontrolünde oldu¤una inan›yor ve bunlardan dolay› sorumluluk
kabul etmiyorsa, d›fl denetimli olarak kabul edilmektedir.
D›fl denetimli kifliler kendi yaflamlar›n› kontrol
edemeyeceklerini ve baz› fleyleri de¤ifltirmenin
olas› olmad›¤›n› düflündüklerinden, dikkatsiz davranmakta ve gerekli önlemleri almamaktad›r. Bu
özelliklerinden dolay› d›fl denetim oda¤›n›n dikkatsiz sürücülük ve kaza yapmayla iliflkili olabilece¤i düflünülmektedir. Ancak bu konudaki araflt›rma sonuçlar› tutars›zd›r. Baz› araflt›rmac›lar denetim oda¤›n› kaza yapmayla iliflkili bulurken, baz›
araflt›rmac›lar ise aralar›nda anlaml› bir iliflki bulamamaktad›r (Lajunen, 1999).
Sürücülerin kiflilik özelliklerinin yan› s›ra psikolojik sa¤l›klar›n›n da kaza yapmayla iliflkili olabilece¤i yönünde bulgular elde edilmektedir. Tillman ve Hobbs (1949) afl›r› kaza e¤ilimi olan kiflilerin büyük ço¤unlu¤unun bireysel yaflamlar›nda
da suç ifllemeye yatk›n ve bir anlamda sapk›n kifliler olduklar›n› belirtmektedir (Sümer ve Özkan,
2002). Benzer bir çal›flmada, Finch ve Smith
(1970) ölümlü kazalarda kusurlu taraf olan sürücüleri araflt›rm›fl ve sürücülerin yaln›zca %20’sinde herhangi bir psikiyatrik tan› ya da psikolojik
sa¤l›k sorunuyla karfl›lafl›lmad›¤› görülmüfltür
(Sümer ve Özkan, 2002). Sümer ve Özkan’›n
(2002) yapt›klar› bir çal›flmada da, trafik ihlalleri
ile psikolojik belirtiler aras›nda yüksek düzeyde
bir iliflki bulunmaktad›r. Psikolojik belirtilerle kaza yapma s›kl›¤› aras›ndaki iliflkiyi inceleyen Booysen ve Erasmus (1989) ise, kaza yapmayla en
yüksek düzeyde iliflkili belirtilerin kayg› ve depresyon oldu¤unu belirtmektedir (Sümer ve Özkan, 2002).
Lajunen, Corry, Summala ve Hartley (1996)
sürücülerde kendine güven ve kontrol duygusunun trafik kurallar›n› göz ard› etmedeki rolünü incelemifller ve yeterli düzeydeki kendine güven
duygusunun ak›c› bir sürücülük için gereken karar
verme mekanizmas›n› sa¤lad›¤›n›, ancak afl›r›
kendine güven duygusunun çok tehlikeli olabilece¤ini belirtmifllerdir. Araflt›rmac›lar kontrol duygusunun genel olarak kendine güven sorunuyla ilgili oldu¤unu, deneyimsiz sürücülerin trafikte
kendine güven duygular› ve kontrol duygular› henüz yüksek olmad›¤›ndan trafik kurallar›n› istisnas›z ve tart›flmas›z uygulad›klar›n› ileri sürmektedir (Yasak, 2002).
Genel olarak, yap›lan çal›flmalarda daha iyi seçici dikkate sahip, otoriteye sayg›s› yüksek, biliflsel yetenek düzeyi ve sorumluluk duygusu yüksek, araç kullanmay› bir zevk ve güç arac› olarak
görmeyen ve savunmac› tutumlara sahip olan sürücülerin daha az kazaya kar›flt›klar› ve düflük risk
grubunda olduklar› bulunmaktad›r.
Demografik Özellikler
Sürücülerin yafl, cinsiyet, e¤itim ve medeni
durumlar›n›n güvenli sürücülüklerini ve kaza
112
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yapma yatk›nl›klar›n› etkiledi¤i sonucuna var›lan
çeflitli araflt›rmalar bulunmaktad›r.
Yaflla ilgili yap›lan araflt›rmalarda genç ve
yafll› sürücülerin kazaya yatk›nl›klar›n›n yüksek
düzeyde oldu¤u sonucuna ulafl›lm›flt›r (Lajunen,
1999; Yasak, 2002). En büyük risk grubunu ise
18-25 yafl aras›ndaki genç erkek sürücüler oluflturmaktad›r (Hodo¤lugil, 1997; Özüm, 1972; Sümer, 1997; Sümer ve Özkan, 2002).
Genç sürücülerin kaza yapma nedenleri olarak, sürücü becerisindeki eksiklik, deneyim eksikli¤i, risk alma e¤ilimi, uyar›m ve heyecan peflinde koflma, grup bask›s› ve sayg›nl›k arama say›labilmektedir (Hodo¤lugil, 1997; Sümer, 1997).
Ayr›ca, gençlerin sürücülük yeteneklerini abartma, kendini di¤erlerinden daha iyi sürücü olarak
görme ve kazaya daha az kar›flacaklar›na inanma
gibi hatal› alg›lamalar›, kazalara daha çok kar›flmalar›na neden olmaktad›r (Yasak, 2002). Yafll›
sürücülerin kaza yapma nedenlerinin ise, görme,
dikkat ve zihinsel süreçlerdeki yetersizlik, de¤iflen durumlara h›zl› tepki gösterememe ve araç
kullanma yetene¤inde bozulma gibi fiziksel etkenler oldu¤u ileri sürülmektedir (Lajunen, 1999;
Sümer, 1997).
Bristow, Kirwan ve Taylor’›n (1982) sürücülük tarz›n›n biliflsel ve duygusal boyutlar›n› inceledikleri çal›flmalar›nda gençlerin yafll›lardan daha h›zl› araç kulland›klar›, ancak iki grubun da
güvenli araç kullanmad›¤› görülmektedir. Çünkü
hem gere¤inden h›zl› hem de gere¤inden yavafl
araç kullanmak tehlike yaratmakta ve risk grubuna girmektedir. Stelmach ve Nahom’un (1992)
motor yeteneklere yafl›n etkisinin incelendi¤i bir
çal›flmalar›nda, yaflla birlikte sürücülükle ilgili
baz› motor yeteneklerin yavafllad›¤›n› ve bunun
trafik ortam›nda risk yaratabildi¤ini destekleyen
bulgular elde edilmifltir.
Sümer ve Özkan’›n (2002) yapt›klar› bir çal›flmada sürücü yafl› artt›kça ihlal ve hata oranlar›n›n
azald›¤›, araç kullanma ve güvenli sürücülük becerilerinin artt›¤› bulunmufltur. Yafl artt›kça sollama e¤iliminde, flehir içi ve flehirleraras› h›zda ve
heyecan aramada azalmalar oldu¤u gözlenmektedir. Trankle da (1990), 18-21 yafl aras› genç erkek
sürücülerin 35-45 yafl aras› orta yafl grubundaki
erkek sürücülere göre trafik ortamlar›n› daha az
riskli alg›lad›klar›n› bulmufltur. Ayn› çal›flmada,
kad›n sürücülerde ise yafla göre de¤iflen risk alg›s›na iliflkin bir sonuç bulunmam›flt›r (Yasak,
2002).
Cinsiyet farkl›l›¤›na bak›ld›¤›nda ise, erkek
sürücülerin kad›n sürücülere göre daha çok kaza
yapt›klar› bulunmaktad›r (Lajunen, 1999; Sümer,
1997). Yap›lan araflt›rmalarda böyle bir sonucun
ortaya ç›kmas›n›n erkek sürücülerin daha çok araç
kullanmalar›ndan kaynaklanabilece¤i düflüncesiyle araç kullanma süreleri ayn› olan kad›n ve erkek sürücülerle çal›flmalar yap›lm›flt›r. Bu çal›flmalar›n sonucunda da kad›n ve erkeklerin birbirine yak›n kaza oranlar›na sahip olduklar› ancak erkeklerin daha ciddi kazalar yapt›klar› ortaya konmaktad›r (Lajunen, 1999; Sümer, 1997). Parker,
Reason, Manstead ve Stradling (1995) de erkeklerin kad›nlara göre h›z s›n›r› ihlali, alkollü araç
kullanma ve risk alma sonucu kaza geçirmeye daha çok yatk›n olduklar›n› belirtmektedir. Maycock, Lockwood ve Lester (1991) ise kad›nlar›n
her yaflta erkeklerden daha az kaza yapma risklerinin oldu¤unu ve aralar›ndaki bu fark›n genç sürücüler için daha büyük oldu¤unu belirtmektedir
(Lajunen, 1999). Bristow ve arkadafllar›n›n
(1982) yapt›klar› bir çal›flmada da, erkeklerin kad›nlardan daha h›zl› araç kulland›¤› belirtilmektedir. Ayn› çal›flmada, erkeklerin genç yafllarda daha h›zl› sürücülerken, kad›nlar›n genç yafllarda
daha yavafl araç kulland›klar› ve kad›n sürücülerin
113
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
ileriki yafllarda araç kullanma h›zlar›n› artt›rd›klar› görülmektedir.
Erkek sürücülerin kad›n sürücülerden daha
çok kaza yapt›klar›n› ve trafik kural› ihlalinde bulunduklar›n› destekleyen bir veri kayna¤› da psikoteknik de¤erlendirmeye girme s›kl›klar›d›r. Psikoteknik de¤erlendirme merkezlerine gelen sürücülerin %1’inin kad›n, %99’unun ise erkek sürücüler oldu¤u görülmektedir (Amado, 2001). Er’ in
(2002) yapt›¤› bir çal›flmada, çarp›flma zaman›na
iliflkin erken ve geç tahmin hatalar› karfl›laflt›r›ld›¤›nda, deneyimsiz sürücülerin deneyimlilerden ve
kad›n sürücülerin erkeklerden daha fazla güvenlik
pay› b›rakacak flekilde, daha çok erken tahmin hatalar› yapt›klar› bulunmufltur. Yeterli güvenlik pay› b›rakmama da kazalara neden olan bir etken
olarak görülmektedir.
Güvenli sürücülükle e¤itim düzeyi aras›ndaki
iliflkiye bak›ld›¤›nda ise, beklenenin tersine e¤itim düzeyinin artmas›yla güvenli sürücülü¤ün
azald›¤› görülmektedir. Ege Üniversitesi Psikoteknik De¤erlendirme Merkezi’ne gelen sürücülerde yap›lan inceleme sonuçlar›na göre, sürücülerin ehliyetlerinin al›nma nedeni ile e¤itim düzeyleri aras›nda bir iliflki bulunmaktad›r. Bu sonuçlara göre, merkeze baflvuran sürücülerden ilkokul mezunu olanlar›n %71’i alkol, %23’ü h›z
nedeniyle gelirken, üniversite mezunlar›n›n
%41’i alkol, %59’u h›z nedeniyle gelmektedir
(Amado, 2001). Sümer ve Özkan’›n (2002) yapt›klar› bir çal›flmada da sürücülerin e¤itim düzeyi
yapt›klar› trafik hatalar›yla anlaml›, ancak düflük
düzeyde bir iliflki göstermektedir. Elde edilen bulgulara göre, e¤itim düzeyi artt›kça güvenli sürücülük becerisinin azald›¤› görülmektedir.
Düzensiz, mutsuz ve çat›flmal› bir ev yaflam›
da sürücülerin kaza yapma olas›l›klar›n› artt›rmaktad›r. Evli sürücülerin bekar ve dullara göre
1/2 ile 1/3 oran›nda daha az kaza yapt›klar›, en
fazla kazan›nsa boflanm›fl sürücüler taraf›ndan yap›ld›¤› görülmektedir (Ayd›nalp, 1972).
Donovan, Marlett ve Salzberg (1983) bekar olan
45 yafl›n üzerindeki erkeklerle dul ve boflanm›fl ya
da ayr›lm›fl olan 25 yafl›n alt›ndaki erkeklerin her
yafltan evli erkeklere oranla kaza yapma riskinin
daha yüksek oldu¤unu belirtmektedir (Sümer,
1997).
Yanl›fl ‹nan›fllar
Kiflinin yetenek ve becerileri kadar trafik kurallar›na ne anlam verdi¤i, arabas›n›n onun için ne
demek oldu¤u, güvenlik bilincinin geliflip geliflmedi¤i de çok önemlidir. Sürücülük kapasitesi kiflinin arac› güvenli kullanabilmek için gerekli potansiyele sahip olup olmad›¤›n› belirlerken, tutum
ve inançlar da kiflinin bu potansiyel ile ne yapaca¤›n›, nas›l bir sürücülük davran›fl› gösterece¤ini
belirlemektedir. Sürücülerin tutum ve inançlar›n›n bir k›sm›n› oluflturan baz› yanl›fl inançlarsa
güvenli sürücülü¤ü kötü yönde etkilemektedir.
Güvenli sürücülü¤ü kötü yönde etkileyen en
önemli yanl›fl inançlardan ikisi, d›fl denetim oda¤›
tarz› düflünce yap›s› ve kendine afl›r› güveni ifade
eden inançlard›r. ‘Yaz›m›zda varsa olur’, ‘s›ram
gelmiflse kimse engel olamaz.’, ‘ Allah beni korur’, ‘bana bir fley olmaz’, ‘ben asla kaza yapmam’ gibi yanl›fl düflünce kal›plar›na sahip sürücüler gerekli önlemleri almay›p, dikkatsiz ve trafik kurallar›na uymayan biçimde araç kullanabilmektedir.
Morelock, Hingson, Smith ve Lederman
(1985), Amerikan nüfusunun ancak beflte birinden daha az›n›n emniyet kemerini devaml› olarak
takt›¤›n› saptam›flt›r. Araflt›rmada e¤itim ve gelir
düzeyi düflük kiflilerin, gençlerin, alkol ve uyuflturucu kullanan kiflilerin emniyet kemerini daha az
kulland›klar› bulunmufltur. Bu kiflilerde emniyet
114
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
kemerinin koruyucu olmad›¤›, yaralanma riskini
azaltmayaca¤› ve kemer kullan›m›n›n rahats›z
edici oldu¤u görüfllerinin bask›n oldu¤u belirlenmifltir. Ayr›ca, çal›flmaya kat›lan sürücülerin kendilerine araba kullanma konusunda son derece güvendikleri ve herhangi bir kaza yapabileceklerini
dahi düflünmedikleri görülmektedir (Yasak,
2002).
Hovardao¤lu (1997) ‘usta floför’ kavram›n› inceledi¤i araflt›rmas›nda, trafik ortam›n›n güvenli¤ini bozabilecek baz› inançlar› incelemifltir. Araflt›rman›n sonuçlar›na göre, sürücülerin %79’unun
arac›n h›z›n›, arac›n özelliklerine göre belirlemenin ustal›k oldu¤una, %34’ünün az miktarda alkol
alman›n trafi¤e ç›kma aç›s›ndan zararl› olmad›¤›na inand›klar› görülmektedir.
Sürücü Gruplar›
Sürücüler yapt›klar› kaza say›s›, trafik kural›
ihlali, güvenli sürücülük, kiflilik özellikleri, tutum
ve inançlar bak›m›ndan farkl›l›klar göstermektedir. Bu özelliklerin ayn› sürücü grubuna dahil sürücülerde benzer, farkl› sürücü gruplar›na dahil
sürücüler aras›nda ise farkl› olabilece¤i düflünülmektedir. Yap›lan araflt›rmalarda hangi sürücü
gruplar›n›n daha çok güvenli sürücü davran›fllar›na sahip oldu¤u, kaza yapt›¤›, trafik kural› ihlali
yapt›¤› ya da trafik kurallar›yla ilgili yanl›fl inançlara sahip oldu¤u incelenmektedir.
Trafik ‹statistik Y›ll›¤› 1999 kay›tlar›na göre
otobüs kazalar› bütün kazalar›n %4.51’ini ve
ölümlü kazalar›n %7.01’ini, a¤›r vas›ta kazalar›
bütün kazalar›n %23’ünü ve ölümlü kazalar›n
%33’ünü oluflturmaktad›r (Sümer ve Özkan,
2002). Ifl›k’›n (1996) yapt›¤› bir çal›flmada kamyon sürücülerinin h›z ve uzakl›k alg›lamas›n›n
otobüs sürücülerinden daha düflük oldu¤u görülmektedir. Bu nedenle kamyon sürücüleri h›z ve
uzakl›k alg›s› bak›m›ndan daha riskli bir grup olarak görülebilmektedir.
Sümer ve Özkan’›n (2002) otomobil, taksi,
dolmufl, otobüs ve a¤›r vas›ta sürücüleriyle yapt›klar› çal›flmalar›nda, otomobil sürücülerinin di¤er sürücü gruplar›ndan daha yüksek e¤itim düzeyine sahip olduklar›, a¤›r vas›ta sürücülerinden
daha fazla sollama e¤iliminde olduklar›, hem flehir içi hem de flehirleraras› yollarda bütün sürücü
gruplar›ndan daha h›zl› araç kulland›klar› ve daha
s›k sürelerle alkol ald›klar› görülmektedir. Taksi
sürücülerinin ise otobüs sürücülerinden daha fazla kaza yapt›klar›, a¤›r vas›ta sürücülerine oranla
daha fazla sollama yapt›klar› ve otomobil sürücüleri d›fl›ndaki sürücülerden daha h›zl› araç kulland›klar› gözlenmektedir. Ayn› araflt›rmada otomobil sürücülerinin taksi ve a¤›r vas›ta sürücülerinden daha yüksek düzeylerde heyecan arama e¤ilimine sahip olduklar› da saptanm›flt›r.
Yasak’ ›n (2002) flehirleraras› otobüs sürücüleri ve flehir içi araç kullanan sürücülerle yapt›¤›
araflt›rma sonucunda, flehirleraras› otobüs sürücülerinin di¤er sürücülere göre daha az risk ald›klar› ve sald›rgan sürücülük e¤ilimine sahip olduklar›, daha az ihmal, hata ve kural ihlali yapt›klar›,
daha az trafik öfkesi yaflad›klar› bulunmufltur.
Ayn› araflt›rmada flehirler aras› araç kullanan sürücülerin kendi yetenek ve usta floförlük becerilerinden farkl› olarak yol, yolcu, araç gibi etkenleri
daha fazla dikkate ald›klar› ileri sürülmektedir.
Hovardao¤lun’ un (1997) özel araç ve ticari
araç (taksi ve dolmufl) sürücüleriyle yapt›¤› çal›flmas›nda da ticari araç sürücülerinin ‘az miktarda
alkol alman›n trafi¤e ç›kma aç›s›ndan zararl› olmad›¤›’ inanc›na, özel araç sürücülerinden daha
çok sahip olduklar› görülmektedir. Ayn› çal›flmada usta sürücünün trafikte ani hareketler yapabilmesi, uzun süre araç kullanabilmesi ve trafik ›fl›¤›
yeflilden sar›ya döndü¤ünde geçebilmesi ile ilgili
inançlara ticari araç sürücülerinin daha fazla sahip
oldu¤u sonucuna var›lm›flt›r.
115
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Fidan, M. (1999). Yol sald›rganl›¤›: Artan trafik yo¤unlu¤u sürücüleri daha dikkatsiz yapmaktad›r. Türk Psikoloji Bülteni, 15,
71-72.
Sonuç
Trafik ortam›n›n alt sistemlerinden biri olan
insan trafikte yaflanan bir çok sorunun ana kayna¤› olarak görülmektedir. Bu nedenle, bu ortam› en
çok etkileyen sürücüler üzerine çeflitli araflt›rmalar yap›lmaktad›r. Bu araflt›rmalar güvenli trafik
ortam›n› sa¤lamay› ve güvenli sürücüyü tan›mlamay› amaçlamaktad›r. Bu do¤rultuda, sürücülerin
güvenli sürücülük davran›fllar›n› benimsemelerinin ve sürücülük becerilerinin yüksek düzeyde olmas›n›n trafik ortam›n› güvenli bir duruma getirece¤i ileri sürülmektedir. Bunun yan›nda güvenli sürücülü¤ü etkileyen h›z, dikkat, kiflilik özellikleri, demografik özellikler, yanl›fl inan›fllar ve dahil olunan sürücü grubu gibi de¤iflkenlerin de etkisi incelenmektedir. Yap›lan çal›flmalarda bu de¤iflkenlerin güvenli sürücülük üzerinde belirgin
etkilerinin oldu¤u görülmekte, ancak baz› de¤iflkenlerle ilgili olarak çeliflkili araflt›rma sonuçlar›na da rastlanmaktad›r. Trafik psikolojisinin daha
çok yeni bir alan oldu¤u göz önünde tutulursa, bu
çeliflkilerin yap›lacak çal›flmalarla giderilebilece¤i ya da bu çeliflkili bulgulara neden olan etkenlerin belirlenebilece¤i düflünülmektedir.
Kaynaklar
Amado, S. (2001). Ege Üniversitesi Psikoteknik De¤erlendirme
Merkezi. Türk Psikoloji Bülteni, 7 ( 20 ), 99-101.
Ayd›nalp, K. (1972). Trafik kazalar›nda kifli psikolojisinin rolü. 8.
Milli Psikiyatri ve Nöroloji Bilimler Kongresi, 25-30 Eylül. Marmaris.
Bristow, J., Kirwan, B. & Taylor, D.H. (1982). Cognition and affect
in measures of driving style. Ergonomics, 25(10), 935-940.
Hodo¤lugil. M. (1997). ‹srail’de genç sürücüler. Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 6 ), 24-26.
Hovardao¤lu, S. (1997). “ Trafik kurallar›na uymam çünkü hakl›y›m”: Sürücü davran›fllar›na sosyal psikolojik bir bak›fl. 3p
Dergisi, 5 ( 3), 188-196.
Ifl›k, ‹. Y. (1996). Türkiye’deki trafik kazalar›na bir yorum: Otobüs
ve kamyon floförlerinin mesafe ve h›z alg›lama yetenekleri
aras›ndaki fark. Türk Psikoloji Bülteni, 2 ( 5 ), 56-58.
Karaçanta, H. fi. (1997). Alkol ve trafik psikoloji. Türk Psikoloji
Bülteni, 3 ( 6 ), 15-18.
Karakitapo¤lu, Z. (1997). Yol güvenli¤i, risk alma e¤ilimi ve davran›fl uyumu. Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 6 ), 30-32.
Lajunen, T. (1999). Trafik kazalar›na yatk›nl›kta kiflilik özelliklerinin rolü: Araflt›rma bulgular› ve yöntemsel sorunlar. Türk
Psikoloji Yaz›lar›, 2 ( 4 ), 97-107.
Lajunen, T. (2002). Sürücü davran›fl ve performans›n›n araflt›r›lmas›: Yöntem ve uygulama. Türk Psikoloji Yaz›lar›, 5 ( 9-10),
105-119.
Özüm, K. (1972). Türkiye’de trafik kazalar› ve kazaya kar›flan floförlerin psikolojik yönden incelenmesi. 8. Milli Psikiyatri ve
Nöroloji Bilimler Kongresi, 25-30 Eylül. Marmaris.
Parker, D., Reason, J., Manstead, A. & Stradling, S. (1995). Driving
errors, driving violations and accident involvement. Ergonomics, 38(5), 1036-1048.
Stelmach, G.E. & Nahom, A. (1992). Cognitive-motor abilities of
the elderly driver. Human Factors, 34(1), 53-65.
Sümer, N. (1997). Trafik kazalar›nda kiflilik faktörleri. Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 7 ), 61- 66.
Sümer, N. (2002). Trafik kazalar›nda sosyal psikolojik etmenler :
Sürücü davran›fllar›, becerileri ve sosyal politik çevre. Türk
Psikoloji Yaz›lar›, 5 ( 9-10 ), 1-36.
Sümer, N. & Özkan, T. (2002). Sürücü davran›fllar›, becerileri, baz›
kiflilik özellikleri ve psikolojik belirtilerinin trafik kazalar›ndaki rolleri. Trafik Psikoloji Dergisi, 17 ( 50), 1-22.
Ulup›nar, P. & Amado, S. (2004). Trafikte telefon kullan›m› sürücü
dikkatini etkiler mi? XIII. Ulusal Psikoloji Kongresi, 7-11
Eylül. ‹stanbul Bilgi Üniversitesi, ‹stanbul.
Yasak, Y. (1996). Türk Psikologlar Derne¤i trafik psikolojisi çal›flma grubu 1996 y›l› faaliyet raporu. Türk Psikoloji Bülteni,
2 ( 5 ), 59-63.
Yasak, Y. (1997). Sürücü seçimi, sürücü davran›fllar›n› gelifltirme ve
rehabilitasyon.Türk Psikoloji Bülteni, 3 ( 6 ), 29-30.
Cooper, P.J. (1997). The relationship between speeding behavior
and crash involvement. Journal of Safety Research, 28, 8395.
Yasak, Y. (2000). Güvenli sürücülükte yetenek ve becerilerin önemi.
Türk Psikoloji Bülteni, 16-17, 113-118.
Er, N. (2002). Sürücünün biliflsel süreçlerini anlamak: Trafik güvenli¤i için ne kadar gerekli ve yeterli? Türk Psikoloji Yaz›lar›, 5 ( 9-10 ), 37-63.
Yasak, Y. (2002). Trafik kazalar›yla iliflkili sürücü tutum ve davran›fllar›. Ankara: Ankara Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü (Psikoloji Anabilim Dal›). Yay›nlanmam›fl Doktora
Tezi.
116
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
TEKNOLOJ‹ ve YAfiAM
‹NTERNET‹N PATOLOJ‹K
KULLANIMINA ‹L‹fiK‹N
ARAfiTIRMALAR
Özgen Yalç›n*
Teknoloji, insan ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için
kullan›lan araçlardan biridir. Bu arac›n, fiziksel
ihtiyaçlar› oldu¤u kadar psikolojik ihtiyaçlar› doyurmak için de kullan›ld›¤› söylenebilir. Günümüzde, teknolojinin bir getirisi olan internetin, bireyin, psikolojik baz› ihtiyaçlar›n› karfl›lad›¤› ve
onun psikolojisini do¤rudan etkiledi¤i ileri sürülebilir. Birey-internet etkilefliminin do¤urdu¤u sonuçlar psikolojik bozukluklara varabildi¤inden,
konu psikologlar›n ve araflt›rmac›lar›n ilgisini
çekmektedir. Bu makalenin amac›, internetin birey üzerindeki etkilerine odaklanm›fl psikolojik
araflt›rmalar›n genel bir görüntüsünü vermektir.
Öncül Araflt›rmalar
Öncelikli olarak akademik ve askeri araflt›rmalarda kullan›lmak üzere gelifltirilmifl bir araç olan
internet, son y›llarda profesyonel alan›n egemenli¤inden ç›km›fl, günlük yaflamda da kullan›lmaya
bafllanm›flt›r. Günlük yaflamda internet, chat yapmak, online oyun oynamak, haber gruplar›na girmek, e-mail gönderip almak, web sayfalar›n› ziyaret etmek, program indirmek, destek gruplar›na
kat›lmak, bilgi protokollerinden yararlanmak gibi
çeflitli amaçlar do¤rultusunda kullan›lmaktad›r.
Gündelik internet kullan›m›n›n, bu yollarla, yeni
bir fenomen olarak birey yaflam›na girmesi, internetin birey üzerinde baz› olumsuz etkiler yaratt›¤›na dair spekülasyonlar› da beraberinde getir*Ankara Üniversitesi DTCF Psikoloji Bölümü Lisans Ö¤rencisi
mifltir. Bu durum, fenomenin psikolojik bir konu
olarak ele al›nmas›na neden olmufltur.
Konunun psikoloji literatüre girifli, internetin
ba¤›ml›l›k yap›c› bir araç oldu¤u iddias› üzerinden gerçekleflmifltir. Goldberg (1996), bir flaka
olarak haz›rlad›¤› DSM-IV parodisinde, maddeyi
kötüye kullanma kriterlerinden yola ç›karak internet ba¤›ml›l›¤› kriterleri oluflturmufltur. Bu kriterlerin ciddiye al›nd›¤›n› gören Goldberg, kriterlerinde düzeltmeler yapm›fl, bu kriterlerin iflaret etti¤i durumu da “internet ba¤›ml›l›¤› bozuklu¤u”
olarak adland›rm›flt›r. ‹nternet ba¤›ml›l›¤›n›n ilk
iflevuruk tan›m› ise Young (1996a) taraf›ndan yap›lm›flt›r. ‹nternet ba¤›ml›l›¤›n› “sarhofl edici niteli¤i olmayan bir dürtü kontrolü bozuklu¤u” olarak
tan›mlayan Young, elektronik destek gruplar›ndan, gazete reklamlar› arac›l›¤›yla ya da hiperlinklerle ulaflt›¤› 605 gönüllü dene¤e, patolojik
kumar oynama kriterlerinden yola ç›karak haz›rlad›¤› ve internet ba¤›ml›l›¤› kriterlerini temel
alarak yap›land›rd›¤› bir internet ba¤›ml›l›¤› ölçe¤i uygulam›flt›r. Oluflturdu¤u sekiz kriterden1, befl
ya da daha fazlas›n karfl›layanlar› internet ba¤›ml›s› olarak tan›mlayan Young, deneklerin % 66’s›n›n internet ba¤›ml›s› oldu¤unu bildirmektedir.
Benzer bir araflt›rmada Brenner (1997), haftada
en az 19 saat internet kullan›m›n› alt s›n›r olarak
ald›¤› örneklem grubuna, genelde ev ve ifl yaflam›ndaki aksakl›klar› içeren 10 kriterlik bir ölçek
uygulam›fl; deneklerin % 80’inde söz konusu kriterlerin en az beflini gözlemlemifltir. Brenner, bu
1
Bu sekiz kriter (a) internet hakk›ndaki düflüncelerle kafan›n meflgul
olmas› (b) doyum sa¤layabilmek için sürekli artan kullan›m zaman›
(c) kullan›m› b›rakmak ya da kontrol için baflar›s›z çabalar (d) planlanandan daha s›k kullan›m (e) kullan›m› b›rakt›¤›nda yorgun, al›ngan, s›k›nt›l› hissetmek (f) sosyal çevre ve ifl hayat›n› ihmal etmek
(g) internet kullan›m içeri¤i ve zaman› hakk›nda yalan söylemek (h)
kötü ruh halinden kaçmak için kullanmakt›r.
117
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yüksek oran› araflt›rmas›n›n s›n›rl›l›klar›ndan seçkisiz örneklem kullanmamas›na (ölçeklerin web
üzerinden uygulanmas›na) ba¤lamaktad›r. ‹nternet kullan›c›lar›n›n büyük bir ço¤unlu¤unu internet ba¤›ml›s› olarak niteleyen bu iki araflt›rmadan
(Young, 1996a; Brenner, 1997) farkl› olarak
Scherer (1997), araflt›rmas›nda 381 kolej ö¤rencisinden %13’ünü internet ba¤›ml›s› olarak saptam›flt›r. Scherer, internet ba¤›ml›l›¤›n› tan›mlamak
için madde kötüye kullan›m›na paralel olarak haz›rlad›¤› on problemden en az üçüne sahip olmay› kriter olarak alm›flt›r. Uygulaman›n internet
üzerinden de¤il, ka¤›t kalem testi olarak yap›lm›fl
olmas› dikkat çekicidir.
Öncül Araflt›rmalar›n S›n›rl›l›klar›
Öncül araflt›rmalara ilk elefltiriler örneklem seçiminin yanl›l›¤› konusunda yap›lm›flt›r. Martin
ve Schumacher (2000), online örneklemlerle yap›lan çal›flmalar› (Young, 1996a; Brenner, 1997),
kendini internet ba¤›ml›s› olarak tan›tan birinin
online ankette zaten internet ba¤›ml›s› ç›kaca¤›n›
ileri sürerek elefltirmektedirler. Griffiths (2000),
kullan›c›n›n karfl›s›na ç›kan (hiperlink) anketlerin
uygulanmas›na dayal› örneklemlerin kayg› verici
oldu¤unu; zaman›n›n ço¤unu bu tarz anketleri
doldurarak geçiren pek çok orta yafll› kad›n oldu¤u göz önüne al›nd›¤›nda, bu tip örneklem gruplar›n›n sa¤l›kl› olamayaca¤›n› belirtmektedir.
Griffiths, bu bak›mdan bu konudaki en sa¤l›kl›
çal›flmalar›n daha detayl› veri kullan›ld›¤›ndan,
vaka çal›flmalar› oldu¤unu ileri sürmektedir. Kaltiala-Heino, Lintonen ve Rimpela (2004), 12- 19
yafllar›ndaki 7292 Finlandiyal› kolej ö¤rencisiyle
yapt›klar› çal›flmada deneklerin % 85’inin internet kullan›c›s› olmalar›na karfl›n yaln›z %2’sinin
internet ba¤›ml›s› oldu¤unu saptam›fllard›r. Bu
düflük oran›n nedenini online ölçek kullan›lmamas›na ve seçkisiz örneklem kullanmalar›na ba¤layan Kaltiala-Heino ve arkadafllar›, online ölçek-
lerin bireyde önyarg› oluflturdu¤unu öne sürmektedirler.
Tart›flmal› Bir Kavram: “‹nternet Ba¤›ml›l›¤›”
Konuyla ilgilenen araflt›rmac›lar internetle
iliflkili bir bozuklu¤un varl›¤› konusunda ortak
görüfltedirler. Ancak, bu bozuklu¤un tan›mlanmas› ve etiyolojisi konusunda farkl›l›klar göze çarpmaktad›r.
Marks (1990), daha çekici olmalar› bak›m›ndan ba¤›ml›l›klar›n saplant›lardan ayr›lmas› gerekti¤ini iddia ederek, kimyasal ve davran›flsal olmak üzere iki tür ba¤›ml›l›k oldu¤unu ileri sürmektedir. Marks’›n bu ay›r›m›ndan yola ç›kan
Griffiths (1996), kumar oynama ve yemek yeme
gibi internet kullan›m›n›n da ba¤›ml›l›k yapabilece¤ini ve davran›flsal ba¤›ml›l›k olarak nitelendirilmesi gerekti¤ini, bu üç bozuklu¤un temel bileflenleri bak›m›ndan (göz önünde bulundurma, tolerans, yoksunluk, duygudurum de¤ifliklikleri, çat›flma ve nüksetme) alkolizmden ya da eroin ba¤›ml›l›¤›ndan hiçbir fark› olmad›¤›n› ileri sürmektedir. Holmes (1997), Griffiths’in internet ba¤›ml›l›¤› aç›klamas›n› fazla genelleyici oldu¤u
için yetersiz bulmakta ve her tür teknolojik al›flkanl›¤›n parçalar›yla araflt›r›lmas› gerekti¤ini söylemektedir. Ona göre, örne¤in seks al›flkanl›¤›
olan birey, internette uzun zaman harcayacak ve
bu zaman›n› as›l amac› olan objelerle (resim, film,
erotik chat odalar›) geçirecektir. Holmes, bu bireyin interneti araç olarak kulland›¤›n›, dolay›s›yla
onu internet ba¤›ml›s› olarak de¤erlendirmemizin
mümkün olmad›¤›n› belirtmektedir. Suler (1999)
ise, teknolojik ba¤›ml›l›klar›n çok yönlü olarak
de¤erlendirilmesi gerekti¤ini, telefon, tv, internet
gibi iletiflim araçlar›n›n siberuzay (cyberspace)
ba¤›ml›l›¤› ad› alt›nda toplanabilece¤ini söylemektedir.
118
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Young (2000), “internet ba¤›ml›l›¤›”n›n çeflitli davran›fllar› ve dürtü denetimi sorunlar›n› kapsayan genifl bir kavram oldu¤unu belirtmekte ve
internet ba¤›ml›l›¤›n›, zorlant›lar› tetikleyen ba¤lanma biçimlerine göre befl alt grupta toplamaktad›r.2 Davis (2001), internet ba¤›ml›l›¤› kavram›na
karfl› ç›kmaktad›r. Ba¤›ml›l›¤›n literatürde geçen
tan›m›ndaki “fizyolojik olma” önkoflulunu vurgulayan Davis, DSM-IV’ de maddenin kötüye kullan›m› ya da patolojik kullan›m›nda ba¤›ml›l›k teriminden bahsedilirken; patolojik kumar oynama
s›n›fland›rmas›nda bu terimin geçmedi¤ine dikkat
çekmektedir. Davis, internetten kaynaklanan bozukluklar› tan›mlarken “patolojik internet kullan›m› (PIU)” terimininin kullan›lmas›n› önermektedir. Shapira ve arkadafllar› (2003) ise, internete
ba¤l› bozukluklar›, davran›fl›n meydana gelmesinden sonra bireyin rahatlama veya zevk hissetti¤i
bir tür dürtü kontrolü bozuklu¤u olarak tan›mlamakta ve bunu “sorunlu internet kullan›m›” terimiyle ifade etmektedirler.
“‹nternet Ba¤›ml›lar› ….”
Kimleri internet ba¤›ml›s› olarak nitelendirece¤iz? Bu konudaki temel kal›pyarg›, bilgisayar
ba¤›ml›lar›n›n genç, bilgisayar ve teknolojiyle ilgili, içekapan›k, sosyal beceriden yoksun ve özyeterlili¤i düflük erkek bireyler olduklar› yönündedir (Brenner, 1997; Martin ve Schumacher,
2000). Brenner, yafllar›n›n getirdi¤i rol karmaflas›ndan ötürü internet kullan›m›nda daha fazla
sorunla karfl›laflt›klar›ndan, ba¤›ml›lar›n ço¤unlu¤unu genç kullan›c›lar›n oluflturdu¤una dikkat
çekmektedir. Kaltiala-Heino, Lintonen ve Rimpela (2004) da, kiflilik gelifliminin ve olgunlaflman›n
ortas›nda olduklar›ndan ergenlerin, ba¤›ml›l›k yap›c› araçlar (madde ba¤›ml›l›¤› veya afl›r› internet
kullan›m›) karfl›s›nda incinebilirliklerinin yetiflkinlere oranla yüksek oldu¤unu belirtmektedirler.
Bu kal›p yarg›lardan farkl› olarak Young (1996b),
43 yafl›ndaki bir ev han›m›yla yapt›¤› röportaj sonucunda, ev han›m›n›n, bilgisayar ve teknolojiyle
ilgisi olmamas›na ve di¤er ba¤›ml› kal›p yarg›s›
tan›mlar›na uymamas›na karfl›n, internette yap›lan
chat yüzünden internet ba¤›ml›l›¤› semptomlar›
gösterdi¤ini ve internet ba¤›ml›s› oldu¤unu belirtmektedir.
Bireyler neden afl›r› internet kullanmaktad›rlar? Hangi tür kullan›m patolojiktir? ‹nternet kullanan baz› bireyler kullan›mdan olumsuz etkilenirken, baz›lar› neden etkilenmemektedir? Araflt›rmac›lar, bu sorular›n cevab›na ulaflmak için internetin patolojik kullan›m›n› s›n›fland›rmaya ve
bireyin dinamikleriyle olas› iliflkilerini ortaya ç›karmaya çal›flmaktad›rlar. Suler (1996), Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarflisiyle iliflkilendirdi¤i siberuzay ba¤›ml›l›¤›n›n, toplumsal ihtiyaçlara hitabeden yönleriyle efllefltirilip tan›mlanabilece¤ini
ve bu yönüyle örne¤in, internette chat yapan bir
ev han›m›yla internette oyun oynayan bir çocu¤un
eylemlerinin nedenlerine iliflkin bir ayr›m yap›labilece¤ini öne sürmektedir. Young (1996a), araflt›rmas› sonucunda internet ba¤›ml›lar›n›n büyük
ço¤unlu¤unun interneti chat yapmak (ba¤›ml›lar›n % 35’i) ve internet üzerinden oynanan rol
oyunlar› (ba¤›ml›lar›n % 28’i) oynamak için kulland›klar›n› bildirmektedir. ‹nternet ba¤›ml›lar›n›n, sosyal iliflkilerin ön planda oldu¤u bu iki servisi seçmelerinin anlaml› oldu¤unu bildiren Young (1997), do¤rudan etkileflim ve anonimli¤in,
ba¤›ml›lar›n do¤rudan cinsel doyum ve sosyal
destek sa¤lamalar›na; yeni personalar yaratarak,
güç ve onay almalar›na olanak sa¤lad›¤›n› söylemektedir. Ayr›ca bunlar›n, ba¤›ml›larda azalan
2
(a) yetiflkin web sitelerinin sanal seks ve sanal porno için zorlant›l› kullan›m›n› içeren “sanal cinsel ba¤›ml›l›k”, (b) online iliflkilere afl›r›
kat›l›m› içeren “sanal iliflkiler ba¤›ml›l›¤›”, (c) zorlant›l› online kumar veya al›flverifli içeren “a¤ zorlant›lar›”, (d) zorlant›l› bir flekilde
web’de dolaflma ve veri aramay› içeren “afl›r› bilgi yüklenmesi” ve (e) zorlant›l› bilgisayar oyunu oynamay› içeren “bilgisayar ba¤›ml›l›¤›”
119
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
yaln›zl›k, artan özsayg› ve hoflnutluk (euphoria)
duygular›na yol açt›¤›n› ve bunun olumlu pekifltireç etkisi yaratarak, afl›r› internet kullan›m› davran›fl›nda bulunmalar›na neden oldu¤unu ileri sürmektedir.
Griffiths (1998), befl internet kullan›c›s›n› inceledi¤i vaka çal›flmas›nda, befl vakan›n da, interneti en çok sosyal görüflme, özellikle internette
chat yapmak (IRC) için kulland›klar›na dikkat
çekmektedir. ‹nternet ba¤›ml›l›¤› semptomlar›n›
gözledi¤i iki vakas›n›n interneti baz› bireysel eksikliklerini (fiziksel görünüm, iliflkiler, arkadafls›zl›k, bafla ç›kma gibi) gidermek için kulland›klar›n› bildiren Griffiths, baz› durumlarda online
iliflkilerin, önyarg›lar› ortadan kald›rd›¤› için psikolojik olarak sa¤l›kl› olabilece¤ini öne sürmektedir. Patolojik internet kullan›m›n›n medya ve
baz› psikologlar taraf›ndan abart›ld›¤›n› belirten
Davis (2001) ise, gelifltirmifl oldu¤u biliflsel-davran›flç› patolojik internet kullan›m› modelinde,
patolojik kullan›m›n gerçek durumlar›n›, yapay
olanlar›ndan ay›rabilmek için iki tip PIU tan›mlamaktad›r: (1) ‹nternetin özgül bir ifllevinin (online
kumar, online cinsel servisler, online al›flverifl servisleri, online müzayede servisleri) kullan›m›n›
içeren, internetin yoklu¤unda da varl›¤›n› sürdürebilecek nitelikteki “özgül patolojik internet kullan›m›” ve (2) internetin daha çok sosyal boyutuyla iliflkili olan, belirgin bir hedef olmadan
yaln›zca zaman öldürmek için kullan›m›n› da içeren “genellenmifl patolojik internet kullan›m›”.
Özgül kullan›m›n zaten varolan patolojiden ileri
geldi¤ini savunan Davis, genellenmifl kullan›m›n
internet kullan›m kaynakl› patolojilerin ortaya
ç›kmas›nda belirleyici oldu¤unu öne sürmektedir.
Davis, Flett ve Besser (2002), patolojik internet
kullan›m›n›n dört alt boyutunu belirlemifllerdir.
Bunlar: (a) internet hakk›nda saplant›l› düflünceleri ve internet kullan›m›n›n azalt›lamamas›n› içe-
ren “azal›c› dürtü kontrolü” (b)internetle iliflkili
de¤ersizlik ve depresif bilifller içeren “yaln›zl›k/depresyon boyutu” (c)“sosyal destek boyutu”
ve (d) interneti stres verici olay ve durumlardan
kaç›nmak için kullan›m› içeren “dikkat da¤›t›c›
boyut”. Hangi tür kullan›m›n patolojik oldu¤una
dair benzer bir sonuca Song ve arkadafllar› farkl›
bir görüfl do¤rultusunda ulaflmaktad›rlar. Song,
LaRose, Eastin ve Lin (2004), internet ba¤›ml›l›¤›n›n, hazlar ve internet kullan›m› aras›nda bir tür
uyar›c›-tepki iliflkisi oldu¤unu söylemektedirler.
Onlara göre, ba¤›ml›l›¤›n ilk aflamalar›nda kullan›c›lar, girdikleri web sitelerini etkin olarak seçmekteyken, sonraki aflamalarda interneti kullan›mlar› koflullu davran›fllara dönüflmekte, kullan›m-haz iliflkisi, uyar›c›-tepki iliflkisi haline gelmektedir. ‹nternetten al›nan hazz›, hazz›n iki alt
boyutunu (süreç ve içerik hazz›n›) temel alarak
yedi alt faktörde toplayan Song ve arkadafllar›, bu
faktörlerden (a) sanal cemaat, (b) estetik deneyim,
(c) oyalay›c›l›k ve (d) kiflisel statü’yü süreç hazz›;
(e) bilgi arama ve (f) parasal telafi’yi içerik hazz›;
(g) iliflki deste¤i’ni ise hem süreç hem de içerik
hazz› olarak tan›mlamaktad›rlar. Araflt›rmalar›n›n
sonucunda, internet ba¤›ml›l›¤›na yatk›nl›¤›n, süreç hazlar›yla pozitif iliflkisini saptarken; içerik
hazlar›yla herhangi bir iliflkisine rastlamam›fllard›r.
Hamburger (2002) ise, kullan›m farkl›l›klar›n›,
(i) e¤lence ve kullan›m için farkl› aktiviteleri kullananlar, (ii) yaln›zca elektronik posta kullananlar, (iii) çeflitli servisleri dar s›n›rlarla kullananlar
ve (iv) az miktarda servisi genifl s›n›rlarla kullananlar olmak üzere 4 gruba ay›rmaktad›r. Ek olarak, bireylerin neden kullan›m farkl›l›klar›na gitti¤ini ve internete karfl› ba¤›ml›l›k gelifltirdiklerini hipotetik olarak, kapanma arzusu, liderlik,
kontrol oda¤›, risk alma, kiflilik yap›s›n›n ilgi profilleri gibi baz› kiflilik faktörleri ile anlamland›r›-
120
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
labilece¤ini belirtmektedir. Lin ve Tsai (2002),
753 Tayvanl› yüksek okul ö¤rencisi üzerinde, duyu arama ve internet ba¤›ml›l›¤› aras›ndaki iliflkiye bakt›klar› araflt›rmalar›nda, duyu araman›n alt
faktörlerinden kapsaml› duyu arama ve kontrolü
gevfletmenin internet ba¤›ml›lar›nda, ba¤›ml› olmayanlara oranla yüksek oldu¤unu bulmufllard›r.
Buna karfl›n, gruplar aras›nda yaflam deneyimi
arama ve heyecan ile macera arama alt faktörlerinde herhangi bir farka rastlamam›fllard›r. Lin ve
Tsai, kontrolü gevfletmenin ba¤›ml›larda daha az
olmas›n›, internet arac›l› etkileflimlerin, anonimlik özelli¤ine ba¤lamaktad›rlar. Onlara göre, anonimlik, bireyin di¤erlerinin yarg›lamalar›yla daha
az ilgilenmesine olanak tan›maktad›r. Bu durum,
bireyin daha düflük öz-fark›ndal›k gelifltirmesine
neden olmakta ve ketlenmeyi azaltmaktad›r. Harman, Hansen, Cochran ve Linsey (2005) ise, internette anonimli¤in, internetle iliflkilendirilen zay›fl›klar› aç›klay›c› bir özellik oldu¤unu ileri sürmektedirler. ‹lkö¤retim ö¤rencileri üzerinde yapt›klar› araflt›rmaya göre, internette yüksek oranda
numara yapma davran›fl› sergileyen çocuklar düflük özsayg›, yüksek sosyal anksiyete, zay›f sosyal
beceriler ve yüksek sald›rganl›k gelifltirmektedirler. Ancak, bu çocuklarda internet kullan›m s›kl›¤›na ba¤l› olarak söz konusu de¤iflkenlerde herhangi bir fark görülmemektedir. Bu sonuçlardan
yola ç›kan Harman ve arkadafllar›, internette anonimli¤in çocuklar› numara yapma davran›fl›na yöneltti¤ini, numara yapma davran›fl›n›n da çocuklarda düflük özsayg›, yüksek sosyal anksiyete, zay›f sosyal beceriler ve yüksek sald›rganl›k de¤erlerine yol açt›¤› belirtmektedirler.
konuyla iliflkili araflt›rmalar›n hangi tür kullan›m›n patolojik oldu¤una dair aç›klamalar›, “sosyal
iliflkiler” ortak paydas›nda birleflmektedir. Araflt›rmac›lar (Young, 1997; Griffiths, 1998; Lin ve
Tsai, 2002; Harmann ve ark. 2005), patolojik kullan›mda sosyal iliflkilerin bu denli yo¤un olmas›n›, internetin anonimlik özelli¤ine ba¤lamaktad›rlar. Araflt›rmalar›n ortak görüflünden yola ç›k›larak gündelik internet kullan›m›, etkileflim içeren
ve içermeyen olmak üzere iki genel bafll›k alt›nda
toplanabilir. Etkileflim içermeyen kullan›m, kullan›c›n›n yaln›z bilgiye eriflti¤i; herhangi bir flekilde
geribildirim vermedi¤i kullan›m olarak tan›mlanabilirken, etkileflim içeren kullan›m bilgi al›n›m›n›n yan› s›ra bilgi iletiminin de oldu¤u kullan›m olarak tan›mlanabilir.
“‹nternet Ba¤›ml›lar›”n›n Tercihleri: Sosyal
‹liflkiler
Araflt›rmalar göstermektedir ki (Young, 1996;
Davis, 2001; Davis ve ark., 2002; Song ve ark.,
2004), internete ba¤l› patolojilerin gözlemlendi¤i
bireyler, internetin etkileflim içeren kullan›m›n›
tercih etme e¤ilimindedirler. Etkileflim içeren kullan›mda (e-mail, IRC gibi) sosyalli¤in yo¤un olmas› beklenir. Oysa, Kraut ve arkadafllar›n›n yapm›fl oldu¤u araflt›rmada bir paradoks gündeme
gelmektedir. Kraut, Patterson, Lundmark, Kiesler, Mukophadhyay ve Scherlis (1998), 73 aileden
169 kifliye bedava internet donan›m› ve ulafl›m›
sa¤layarak, bu kiflileri birer senelik periyodlarla
iki sene boyunca gözlemlemifllerdir. Deneklerin
interneti s›kl›kla iletiflim amac›yla kulland›klar›n›
belirttikleri araflt›rmada, öntest ve sontest tekni¤inden yararlanm›fllard›r. ‹nterneti fazla kullanmaya bafllayanlarda yaln›zl›¤›n artt›¤›n›, sosyal
çevrenin darald›¤›n›, sosyal iliflkilerin zay›flad›¤›n›, aile içi iletiflimin azald›¤›n› ve depresyonun
artt›¤›n› saptam›fllard›r.
‹nternete ba¤l› bozukluk gösteren bireylerin
özelde hangi web servislerini, neden kulland›klar›na iliflkin görüfller çeflitlidir. Bununla birlikte,
Etkileflim içeren internet kullan›m›n› tercih
eden bireylerin sosyal iliflkilerinin zamanla zay›flamas› paradoksal bir durumdur. Kraut, Kiesler,
121
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Boneva, Cummings, Helgeson ve Crawford
(2001), paradoksu birey dinamiklerinden içedönüklük ve d›fladönüklük faktörleriyle aç›klamaya
çal›flmaktad›rlar. Onlara göre, afl›r› internet kullan›m›, d›fladönük ve sosyal deste¤i yüksek olan bireylerde sosyalli¤i artt›r›rken; içedönük ve sosyal
deste¤i düflük olan bireylerde sosyalli¤i azaltmaktad›r. LaRose, Eastin ve Gregg (2001) ise , Kraut
ve arkadafllar›n›n (1998) ileri sürdü¤ü internet paradoksunu, Bandura’n›n sosyal biliflsel kuram›
çerçevesinde aç›klamaya çal›flmaktad›rlar. LaRose ve arkadafllar› internet arac›l› iletiflimin, bireylere sosyal destek sa¤lad›¤›ndan, depresyonu yat›flt›rma etkisine sahip oldu¤unu; ayr›ca, internetten kaynaklanan stres verici etkileflimlerin depresyona yol açabildi¤ini, ancak öz-etkinli¤in bu
stresin etkisini tersine çevirdi¤ini iddia etmektedirler. ‹nternetin sosyalli¤i azaltmas›n›, internetin
anonimlik özelli¤ine ba¤layan Young ve Rodgers
(1998), internet ba¤›ml›l›¤› ve depresyon aras›nda
anlaml› bir iliflki saptam›fllard›r. Bu sonucu aç›klarken, birebir göz temas›, dokunma, duyma gibi
karfl›l›kl› etkileflimin bulunmad›¤› anonim bir iletiflime olanak sa¤lamas› aç›s›ndan internetin depresifler için cazip bir ortam olabilece¤ine iflaret
etmektedirler. Young ve Rodgers, iliflkinin di¤er
boyutunun da göz önünde bulundurmakta, yani,
internetle afl›r› meflgul olman›n yaratt›¤› sosyal
izolasyonun bireyleri depresyona itebilece¤ini de
belirtmektedirler.
Sonuç
‹nternete iliflkin sorunlar ilk kez Amerikal› bir
kad›n›n, internet yüzünden kocas›n›n kendisini ihmal etti¤i iddias›yla açm›fl oldu¤u bir davayla
gündeme gelmifltir. Daha sonra, internet yüzünden sorunlarla karfl›laflm›fl bireylerin klini¤e baflvurma nedenleri, genellikle sosyal iliflkilerdeki
aksakl›klar üzerinden olmufltur. ‹nternete ba¤l› bir
sorunun hem nedenlerinde hem de sonuçlar›nda
sosyalleflme sorununun rol oynad›¤› söylenebilir.
Birey, sosyal ihtiyaçlar›n› di¤er bireylerle etkileflime girerek karfl›lamaktad›r. Ancak teknoloji, birey etkilefliminde alternatif araçlar sundu¤undan
beri bu etkileflimin niteli¤i de¤iflmifl midir? Parklarda, sokaklarda, kafelerde di¤er bir deyiflle, gerçek mekanlarda yüzyüze kurulan etkileflimlerle,
bir ekran karfl›s›nda kurulan etkileflimin niteli¤i
ve doyuruculu¤u bir tutulabilir mi? Konu bir flekilde sanal olan›n, gerçe¤in yerine geçip geçemeyece¤i, gerçe¤i tam olarak karfl›lay›p karfl›layamayaca¤› sorununa gelmektedir. Filozof Baudrillard, “Günümüzde gerçe¤in yerini sanal alm›flt›r.
Sanal gerçek dünyay›, salt gerçekli¤e uygun bir
flekilde kusursuz olarak yeniden üretmekte ve
böylelikle gerçekli¤e son vermektedir.”3 sözleriyle belki de bu duruma iflaret etmektedir. Psikologlar›n görevi sonuçlar›n etkisine bakmak oldu¤u
kadar nedenleri de bulup ç›karmak oldu¤undan,
internetin sanal olma niteli¤inin derinlemesine bir
çözümlemesi, nedenlere iliflkin bilgi verebilir. Sanal ile gerçe¤in ‘ne’li¤i üzerine tart›flmalarda öncelik filozoflar›nd›r. Psikolog ise, ancak sanal olan›n insan iliflkilerine etkisini gözlemleyebilir. Bu
ba¤lamda, internet üzerinden yap›lacak bir etkileflimle gerçek dünyada yap›lan etkileflimi karfl›laflt›rmaya giderek sonuçlar› izleyebilir. Kuflkusuz,
gerçeklefltirilecek kültürler aras› araflt›rmalarla
yap›lacak saptamalar da alana büyük katk› sa¤lanacakt›r.
Kaynaklar
Brenner, B. (1997). Psychology of computer use: XLVII. Parameters
of Internet use, addiction: The first 90 days of the Internet
usage survey. Psychological Reports, 80, 879-882.
Davis, R. A. (2001). A cognitive-behavioral model of pathological
Internet use. Computers in Human Behavior, 17(2001),
187-195.
3
Baudrillard, J. (1975). Anahtar Sözcükler: 54.
122
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
Davis, R. A., Flett, G. L. & Besser, A. (2002). Validation of a new
scale for measuring problematic Internet use: Implications
for pre-employement screening. CyberPsychology and Behavior, 5(4), 331-345.
Goldberg, I. (1996). Internet addiction disorder: Diagnostic criteria.
17 fiubat 2006, http://www.psychom.net/iadcriteria.html
Griffiths, M. (1996). Behavioural addiction: an issue for everybody?
Employee
Counselling Today, 8(3). 19-35.
Griffiths, M. (1998). Does Internet and computer ‘addiction’ exist?:
Some case study evidence. 17 fiubat 2006, http://www.sosig.ac.uk/iriss/papers/paper47.htm
Griffiths, M. (2000). Internet addiction - time to be taken seriously?
Addiction Research, 8(5), 413-418.
Hamburger, Y. A. (2002). Internet and personality. Computers in
Human Behavior, 18 (2002), 1-10.
Harman, J. P., Hansen, C. E., Cochran, M. E. & Linsey, C. R.
(2005). Liar, liar: Internet faking but not frequency of use
affects social skills, self-esteem, social anxiety and aggression. CyberPsychology and Behavior, 8(1), 1-6.
Holmes, L. (1997). Pathological Internet use-some examples. 17
fiubat 2006, http://mentalhealth. about.com/cs/sexaddict/a/intaddict.htm
Kaltiala-Heino, R., Lintonen, T. & Rimpela, A. (2004). Internet addiction? Potentially problematic use of the Internet in a population of 12-18 year-old adolescents. Addiction Research
and Theory, 12(1), 89-96.
Kraut, R., Patterson, M., Lundmark, V., Kiesler, S., Mukophadhyay,
T. & Scherlis, V. (1998). Internet paradox: A social technology that reduces social involvement and psychological
well-being? American Psychologist, 53(9), 1017-1032.
Kraut, R., Kiesler, S., Boneva, B.,Cummings, J., Helgeson, V. &
Crawford, A. (2001). Internet paradox revisited. Journal of
Social Issues, a special issue.
LaRose, R., Eastin, M. S. & Gregg, J. (2001). Reformulating the Internet paradox. social cognitive explanations of Internet use
and depression. Journal of Online Behavior, 1 (2), 1-22.
Lin, S. S. J. & Tsai, C. (2002). Sensation seeking and internet dependence of Taiwanese high school adolescents. Computers in
Human Behavior, 18, 411-426.
Marks, I. (1990). Behavioural (non-chemical) addictions. British Journal of Addiction, 85, 1389-1394
Morahan-Martin, J., Schumacher, P. (2000). Incidence and correlates of pathological Internet use among college students.
Computers in Human Behavior,16(2000), 13-29.
Scherer, K. (1997). College life on-line: Healthy and unhealthy Internet use. Journal of College Student Development, 38(6),
655-665.
Shapira, N. A., Lessig, M. C., Goldsmith, T. D., Szabo, S. T., Lazoritz, M., Gold, M. S. & Stein, D. J. (2003). Problematic Internet use: Proposed classification and diagnostic criteria.
Depression and Anxiety, 17, 207-216.
Song, I., LaRose, R., Eastin, M. S. & Lin, C. A. (2004). Internet gratifications and Internet addiction: On the uses and abuse of
new media. CyberPsychology and Behavior, 7(4), 384-394.
Suler, J. (1996). Why is this thing eats my life?. 17 fiubat 2006,
http://www.rider.edu/~su ler/psycyber/eatlife.html
Suler, J. (1999). Computer and cyberspace addiction. International
Journal of Applied Psychoanalytic Studies, 1, 359-362.
Young, K. S. (1996a). The Emergence of a new clinical disorder.
CyberPsychology and Behavior, 1(3), 237-244.
Young, K. S. (1996b). Psychology of Computer Use: XL. Addictive
use of the Internet: A case that breaks the stereotype.
Psychological Reports, 79, 899-902.
Young, K. S. (1997, A¤ustos). What makes the Internet addictive:
Potential explanations for pathological Internet use. Paper
presented at the 105th annual conference of the American
Psychological Association, Chicago, IL.
Young, K. S. ve Rodgers, R. C. (1998). The relationship between
depression and Internet addiction. CyberPsychology and
Behavior, 1(1), 25-28.
Young, K. S. (2000). Therapeutic issues with Internet-addicted clients. New Therapist, 7, 12-13.
123
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
SEL‹M HOCA’NIN FARELER‹
Prof. Dr. Selim Hovardao¤lu
METROSEKSÜEL FARELER‹N ÖZELL‹KLER‹
Metroseksüel fareler, baz› özellikleriyle di¤er
farelerden farkl›d›r. “Metroseksüel fare olarak m›
do¤ulur; yoksa metroseksüellik sonradan edinilmifl bir
özellik midir?” tart›flmalar›n› bir kenara b›rak›rsak,
metroseksüel farelerin ay›r›c› yanlar›n› flöyle özetleyebiliriz:
Metroseksüel fareler her zaman kendine güvenlidir ve tüm koflullama deneylerinde baflar›l› olacaklar›na inan›rlar.
Metroseksüel farelerin pedala basma tarzlar›
vard›r ve bu tarz, birikici kay›t cihazlar›ndaki kay›tlarda kendini belli eder.
Metroseksüel fareler, kendilerine güven duyduklar› için, hem kafeste hem de koflullama kutusunda
rahat davran›rlar ve deneycilerini de rahatlat›rlar. Bir
araflt›rmac›n›n deyifliyle, “metroseksüel farelerle deney
yapmak, romantik bir akflam yeme¤i kadar
rahatlat›c›d›r”.
Deney s›ras›nda, pekifltirme tarifesini yanl›fl tahmin edip, buna göre davranan metroseksüel fareler, bu
yanl›fll›¤›n sorumlulu¤unu üstlenirler.
Metroseksüel fareler, koflullama kutusuna girmeden önce kiflisel bak›mlar›n› en iyi ve zevkli biçimde
yaparlar. Daima temiz yaflad›klar› için, b›y›k, saç, difl,
t›rnak, kuyruk bak›m›na özen gösterirler. Genelde
yorucu deney sonralar›nda masaj, sauna gibi seçenekleri tercih ederler. Ayr›ca düzenli olarak spor yaparlar.
Faaliyet tekerle¤ini çevirmek, özellikle tercih ettikleri
spor dal›d›r.
Kontrolü sevdikleri için pekifltireç kontrolünün
kendilerinde olmas›, performanslar›n› artt›r›r. Di¤er
yandan, en nefret ettikleri deneyler, çaresizlik deneyleridir ve bu deneylerde, köpeklerden bile daha kötü
bir performans sergilerler.
Metroseksüel farelere yaln›zca pekifltireç vermek
yeterli de¤ildir. Deneyciden övücü sözler iflitmek, metroseksüel farelerin pedala basma performans›n› artt›r›r.
Ayr›ca bak›ml› ve düzgün giyimli deneyciler de, metroseksüel farelerin moralini olumlu etkileyip, performanslar›n› artt›r›r.
Metroseksüel fareler, difli farelerle oldu¤u kadar,
kad›n deneycilerle de flört etmeye bay›l›rlar. Özellikle
deney s›ras›nda, bayan deneyciyle yapt›klar› sohbet,
vazgeçemedikleri al›flkanl›klar›d›r. Deney ve deneyciyle oldu¤u kadar, kendileriyle de dalga geçmek metroseksüel farelerin ay›r›c› özelliklerindendir.
Metroseksüel bir fareyle deney yap›yorsan›z,
onun yaln›z performans›na de¤il, genel görünümüne
ve söylediklerine de dikkat edin. Metroseksüel fareler
do¤rular› söylemeyi tercih etti¤inden, deneyinizin
olas› bozucu de¤iflkenleri hakk›nda da size önemli
ipuçlar› verebilirler. Üstelik baflka fareler gibi argo ve
küfürlü konuflmad›klar›ndan, deney s›ras›ndaki sohbetleriniz size keyifli dakikalar yaflatacakt›r.
Metroseksüel fareler, yapt›klar› ifli sevdiklerinden, onlarla yapaca¤›n›z deney sonras› (postexperimental) görüflmeler, ufkunuzu epeyce geniflletecektir.
Sonuç olarak, bir araflt›rma asistan›n›n ifadesiyle
söylersek, metroseksüel farelerle deney yapt›¤›n›zda,
metroseksüel deneyci olmay› ö¤renirsiniz.
124
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
KONGRE ve SEMPOZYUMLAR
Yurtiçi
28-29 Nisan 2006
Psikosomatik T›p Buluflmalar›-II “Psikanaliz
ve Sinirbilim”
Cerrahpafla Oditoryum-‹stanbul
Düzenleyenler:
Cerrahpafla T›p Fakültesi Psikiyatri AD,
Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi BD
Türk Psikosomatik Psikoterapi Derne¤i
Davetli Konuflmac›lar:
Vam›k Volkan (Virginia Üniversitesi,ABD),
Lynn W. Reiser (Yale Üniversitesi, ABD),
Morton Reiser (Yale Üniversitesi, ABD),
Kaarina Lethon (Finlandiya), Johannes Lethonen (Kuopio Üniversitesi,Finlandiya)
Bilimsel Yaz›flma Adresi: Prof. Dr. Mine
Özmen GSM: 0 542 523 25 38
e-posta:[email protected]
Organizasyon: Arga Organizasyon/Bosfor
Turizm Tel: 0 212 244 73 91 Fax: 0 212
251 45 11
e-posta:[email protected]
www.psikosomatiktipbulusmalari.org
2-6 May›s 2006
10th EARA Conference
Düzenleyen: European Association for
Research on Adolescence
Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü
Araflt›rmalar› Merkezi
Yer: Antalya
Web: http://eara2006.ebuline.com
Haziran 2006
15. Anadolu Psikiyatri Günleri
Yer: Samsun
Düzenleyen: Türkiye Psikiyatri Derne¤i
Ondokuz May›s Üniversitesi T›p Fakültesi
Psikiyatri AD
Web: www.psikiyatri.org.tr
12-16 Temmuz 2006
Dünya Psikiyatri Birli¤i (WAP) Uluslararas›
Kongresi
Yer: ‹stanbul
Düzenleyen: Dünya Psikiyatri Birli¤i
(WAP)
Destekleyen: Türkiye Psikiyatri Derne¤i
Türk Nöropsikiyatri Derne¤i
Web: www.psikiyatri.org.tr
6-8 Eylül 2006
XIV. Ulusal Psikoloji Kongresi
Düzenleyen: Türk Psikologlar Derne¤i
Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Yer: Hacettepe Üniversitesi Kongre ve
Kültür Merkezi, Ankara
Web: www.psikon06.hacettepe.edu.tr
Yurtd›fl›
16-21 Temmuz 2006
26th International Congress of Applied
Psychology (ICAP 2006)
Yer: Atina - Yunanistan
Düzenleyen: International Association of
Applied Psychology
Hellenic Psychological Society
Association of Greek Psychologists
Web: www.erasmus.gr/congresses/
ICAP2006/
17-22 Temmuz 2006
16th International Congress of Group
Psychotherapy
Düzenleyen: International Association of
Group Psychotherapy
Yer: SaoPaulo, Brezilya
Web: www.eventus.com.br/iagp
125
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
TEMS‹LC‹LER
ADANA
Masum Ayd›n
Tel.: 322 329 09 84
[email protected]
Befl Ǜnar Zihinsel Engelliler Rehabilitasyon
Merkezi Sarݍam Mah. No:136
Yüre¤ir-Adana
Gürdal Görhan
Tel.: 322 239 04 77/166
Kurtdere Ruh Sa¤l›¤› Hast. Kurtdere, Adana
AFYON
Ecel Seçer
Tel.: 272 213 24 77
Dumlup›nar Cad. Tokman Ap. 23/10, Afyon
ANTALYA
fiebnem Ak› Karao¤lu
Tel.: 0242 243 00 10
‹smetpafla Cad. 457. Sok. No. 16, Antalya
BARTIN
Ayflin Tekinkafl Akda¤
Tel.: 378 227 55 47
Bart›n Devlet Hastanesi, Bart›n
D‹YARBAKIR
Özlem Çakmak Tolan
Tel.: 412 248 85 50/3067
[email protected]
Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Psikoloji Bölümü, Diyarbak›r
ESK‹fiEH‹R
Mukaddes Özdemir
Tel.: 222 220 25 26
Akarbafl› Mahallesi Pilot Sokak No:8,
Eskiflehir
Betül Tümkaya
Tel.: 222 239 29 79/3608
K›rm›z› Toprak Mah.Ötnü Sk.Özdemir Ap.B
Blok No:39(61)D:10, Eskiflehir
E-posta: [email protected]
ELAZI⁄
Metin Kurflun
Tel.: 424.218.18.53
Mehmet Akif Ersoy Lisesi, Elaz›¤
E-posta: [email protected]
ERZURUM
Canani Kaygusuz
Tel.: 442 218 13 50/147
[email protected]
Atatürk Ünv. K.K E¤t. Fak., Erzurum
BOLU
H. Nefle Alt›nbay
Tel.: 374 215 11 07
Bolu Zübeyde Han›m Anadolu K›z Mes.Lis.
Bolu
E-posta: [email protected]
GAZ‹ANTEP
Bahad›r Bilgin
Tel.: 342 241 18 26
[email protected]
Gaziantep Devlet Hastanesi, Gaziantep
DEN‹ZL‹
Talip Çabuk
Tel.: 258 241 00 28
Pamukkale Ün.T›p.Fak.Uyg. Arfl.Psi.Lab.
Köseo¤lu ‹fl Mer.‹stasyon Cad., Denizli
HATAY
Y›lmaz Turunç
Tel.: 326 223 90 66
[email protected]
Sümerler Mah. Harbiye Cad. Didem Apt.
No: 58/10 Hatay
126
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
‹NG‹LTERE
‹lhan Raman
0 181 362 26 20
[email protected]
School of Social Science Psychology
middlesex Uni. Enfield EN3 4 SF Middlesex
UK
KAHRAMANMARAfi
Cahit SARI
344-2235330/354
E-posta: [email protected]
Kahramanmarafl Devlet Hastanesi Psikiyatri
Servisi, Kahramanmarafl
KOCAEL‹
Elif Karagün
Tel.: 262 324 99 10/305
Kocaeli Üniversitesi Mediko Sosyal Merkezi,
Kocaeli
E-Posta: [email protected]
KONYA
Hüseyin Çam
Tel.:322 324 44 15
Sayg› Özel E¤itim Kurumu, Konya
KKTC
Biran Mertan
Tel.: 392 630 22 51
[email protected]
Do¤u Akdeniz Üniv. PDRAM
KKTC
MALATYA
‹. Sabri Titi
Tel.: 422 326 15 70/310
[email protected]
Malatya Devlet Hastanesi, Malatya
N‹⁄DE
Hüseyin Kaya
Tel.: 388 232 74 65
Tel.: 388 232 22 20/302
Zengen Belediye Baflkanl›¤› Ere¤li/ Konya
SAMSUN
Mine Aktafl
Tel.: 362 440 00 63/105
[email protected]
Atatürk Bul.Mimar Sinan Mah. Özal Muratl›
Konutlar› 215/14 Atakum, Samsun
fiANLIURFA
Abidin Balkan
Tel.: 414 312 94 85
[email protected]
fianl›urfa Çocuk Yuvas› Müdürlü¤ü,
fianl›urfa
TRABZON
Faruk Bozk›r
Tel.: 462 230 23 00/01 1917
Trabzon Numune Hastanesi Klinik Psikoloji
Trabzon
E-posta: [email protected]
VAN
Özlem Olcay Karay
Tel.: 432 217 35 25
[email protected]
Süphan ‹.Ö.O. ‹pek Yolu Üzeri, Van
ZONGULDAK
Tugay Yazgan
Tel.: 372 322 70 41-329 49 98
K›rmal› Mah. Kale Sok. No: 45 Kdz. Ere¤li,
Zonguldak
E-posta: [email protected]
127
TÜRK PSiKOLOJi BÜLTEN‹ Ψ SAYI: 37, ARALIK 2005
TÜRK PS‹KOLOGLAR DERNE⁄‹ YAYINLARI
SÜREL‹ YAYINLAR
ÜYELER NORMAL Ö⁄RENC‹*
Türk Psikoloji Dergisi (46-52. Say›lar, tek nüshas›) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .15.00
Türk Psikoloji Dergisi (32-46. Say›lar, tek nüshas›) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00
Türk Psikoloji Bülteni (3-29. Say›lar, tek nüshas›) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .3.00
Türk Psikoloji Yaz›lar› (tek nüshas›) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00
20.00
10.00
4.00
5.00
6.00
5.00
2.00
3.00
50.00
15.00
20.00
45.00
10.00
15.00
20.00
50.00
15.00
11.00
33.00
21.00
15.00
45.00
9.00
7.00
22.00
17.00
10.00
10.00
7.00
5.00
9.00
10.00
7.00
15.00
7.00
7.00
6.00
7.00
7.00
6.00
3.00
7.00
7.00
5.00
9.00
4.00
4.00
4.00
6.00
6.00
7.00
4.00
5.00
5.00
20.00
4.00
4.00
4.00
2.00
3.00
5.00
15.00
10.00
22.00
33.00
11.00
30.00
10.00
11.00
7.00
11.00
11.00
K‹TAPLAR
Anormal Psikolojisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45.00
Evrimsel Psikolojiye Girifl (Dylan Evans & Oscar Zarate) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . .13.00
Koflullama ve Ö¤renmenin Temelleri (Michael Domjan) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . .17.00
Geçifl Döneminde Türkiye: de¤iflim, Geliflim Tutumlar ve De¤erler
(Fatma Baflaran) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17.00
Psikolojiyi Anlamak (Charles G. MORRIS) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45.00
Biliflsel - Davran›flç› Terapiler (3. Bas›m) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .13.00
Psikometri Üzerine Yaz›lar (Adnan Erkufl) YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9.00
Anormal Davran›fllar Psikolojisinde Vak'a Çal›flmalar› YEN‹ . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28.00
Biliflsel Terapi Temel ‹lkeler ve Ötesi (Judith S. Beck) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19.00
Türkiye'de Kullan›lan Psikolojik Testler (Necla Öner) BASKISI TÜKEND‹
Psikoloji Terimleri Sözlü¤ü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8.00
K›sa Süreli Grup Psikoterapileri: ‹lkeler ve Teknikler (Irwin D. Yalom) . . . . . . . . . . . .9.00
Stresle Bafla Ç›kma: Olumlu Bir Yaklafl›m (3. Bas›m) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00
Cinsel Tedaviler El Kitab› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00
Biliflsel Davran›flç› Terapilerde De¤erlendirme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8.00
Sa¤l›k Psikolojisi: Girifl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9.00
Çocuk, Kay›plar ve Yas . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00
Türkiye'de Yönetim, Liderlik ve ‹nsan Kaynaklar› Uygulamalar› . . . . . . . . . . . . . . . .13.00
Endüstri ve Örgüt Psikolojisi (2. Bas›m - 1. C‹LT) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00
Endüstri ve Örgüt Psikolojisi 2. C‹LT . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00
Yönetim E¤itimi Al›flt›rmalar›: Kuramdan Uygulamaya . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .5.00
MMPI Uygulama ve Yorumlama Rehberi (2.Bas›m) BASKISI TÜKEND‹
Tek Denekli Araflt›rma Yöntemleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00
E¤itimde ve Psikolojide Ölçme Standartlar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00
Zihinsel Özürlüler ‹çin Beceri Saptama Formu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6.00
VIII. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .3.00
IX. Ulusal Psikoloji Kongresi Bilimsel Çal›flmalar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00
Ana-Babalara Yönelik Bilgiler Broflürü (8 adet) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .5.00
Türkiye'de Ergenlik Dönemi Araflt›rmalar› Konu ve Yazar Dizini (1980-2004) . . . . . .17.00
TEST, ÖLÇEK, ENVANTER
WISC-R El Kitab› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9.00
WISC-R Kay›t Formu 50'lik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .20.00
WISC-R Kay›t Formu 100'lük . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28.00
Okul Öncesi Çocuklar için Psikolojik Gözlem Formu (50 Adet Form) . . . . . . . . . . . .10.00
AGTE (Ankara Geliflim Tarama Envanteri) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .27.00
Piers-Harris'in Çocuklarda Öz-Kavram› Ölçe¤i - El Kitab› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7.50
Bender-Gestalt . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10.00
GÖRSEL-‹fi‹TSEL YAYINLAR VE D‹⁄ER ÜRÜNLER
Gevfleme Egzersizleri CD'si . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .11.00
DERNE⁄‹M‹ZE BA⁄IfiLANAN K‹TAPLAR
Bilimsel Psikoloji: Temel ‹lkeler (2. Bas›m) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .4.00
5.00
4.00
*Bu fiyatlar Derne¤imize fahri üye olan ö¤renciler için geçerlidir (Yaln›zca Psikoloji Bölümü Lisans ö¤rencileri)
TÜRK PS‹KOLOGLAR DERNE⁄‹
Adres: Meflrutiyet Cad. 22/12 K›z›lay 06640 ANKARA Tel: (312) 425 67 65 Tel/Faks: (312) 417 40 59
E-mail: [email protected] Web Sitesi: http://www.psikolog.org.tr
Posta Çeki: 1586502 Banka Hesap No: Yap› Kredi Bankas› ODTÜ fiubesi (747) 1000092-7
Download