Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Mart 2014 Ankara İçindekiler 4 6 6 8 10 11 12 13 14 18 22 25 26 28 MODÜL 1. TÜRKİYE’DE KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE: YASAL ALTYAPI 1.1. Uluslararası Sözleşmeler 1.2. Türkiye’de Kadın Erkek Eşitliği ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye İlişkin Yasal Düzenlemeler 1.3. Ulusal Eylem Planları MODÜL 2. 6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNUN UYGULANMASI 2.1. Kanun ve Yönetmelikler Kapsamında Temel Kavramlar 2.2. Uygulamada Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar 33 33 35 37 MODÜL 3. TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİI 3.1. Temel Kavramlar 3.2. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Kadına Yönelik Şiddet 3.3. Toplumsal Cinsiyet Analizi: Bir Kalkınma Meselesi Olarak Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Anlamak için Bir Araç 41 MODÜL 4. KADINA YÖNELİK ŞİDDET İLE MÜCADELE HER ÜLKENİN SORUNU: HOLLANDA ÖRNEĞİ 4.1. Hollanda’da Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Yaklaşım, Politika ve Hizmetler 4.2.Hollanda’da Kadın Sığınma Evleri Modeli 4.3.Risk Değerlendirmesi ve Güvenlik Planı Ek 1 Örnek Risk Değerlendirmesi Soruları 43 Bu el kitabı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen ve İngiltere Büyükelçiliği tarafından desteklenmekte olan Kadına Karşı Şiddeti Önlemede Ulusal Politikaların Etkinliğinin Arttırılması Projesi kapsamında hazırlanmıştır. Bu kitapta yer alan bilgiler İngiltere Büyükelçiliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır. Sunuş Giriş I. Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Ulusal Politikaların Verimliliğinin Arttırılması Projesi II. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Kurumsal Hizmet Birimleri Kadın 1 Kadın Konukevleri 2 İlk Kabul Birimleri 3 Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri 46 49 50 55 Ankara Başkent Öğretmenevi'nde Gerçekleşen Eğitim Seminerlerinden Kareler 3 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Sunuş T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) kadın haklarını korumak, geliştirmek ve kadınların toplumsal yaşamın her alanında hak ve fırsatlara eşit olarak erişimlerini sağlamakla yükümlüdür. Görev alanı kapsamında başta mevzuat çalışmaları olmak üzere; ilgili kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler, kadın konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapan KSGM; kadın-erkek eşitliği konusunda farkındalık yaratma, duyarlılık artırmaya yönelik çalışmalara ilişkin önemli düzeyde bilgi birikimi ve deneyimine sahiptir. Uluslararası kuruluşlar ile Avrupa Birliği’nden sağlanan kaynaklarla değişik projeler yürüten KSGM; İngiltere Büyükelçiliği işbirliğinde merkez ve taşra teşkilatlarında kadın hizmetleri alanında görev yapan personele hizmet üretme sürecinde vizyonlarını geliştirmek, farklı uygulamalar hakkında bilgi edinmelerini sağlamak, Türkiye’deki bu alanda yer alan güncel gelişmeleri paylaşmak, uygulamaya dönük yeni modeller ve yeni fikirler geliştirmelerine katkıda bulunmak amacıyla “Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Ulusal Politikaların Verimliliğinin Arttırılması Projesi”ni, 2012 yılı itibarıyla yürütmeye başlamıştır. Projenin ilk aktivitesi olan İngiltere Çalışma Ziyareti Genel Müdürlüğümüz ve taşra teşkilatımızda kadına yönelik şiddet konusunda çalışan yönetici ve meslek elemanlarından oluşan heyet tarafından gerçekleştirilmiştir. Söz konusu çalışma ziyaretinde kadına yönelik şiddet konusunda gerçekleştirilen uygulamaların ve çalışan meslek elemanlarına verilen hizmet içi eğitimin niteliği konularında çeşitli kurumlarda toplantılar gerçekleştirilmiştir. Çalışma ziyaretinin ardından projenin ikinci aktivitesi kapsamında iki yerel ve iki uluslararası uzman tarafından 2013 Nisan ayı içerisinde kadın konuk evleri, ilk kabul birimleri, şiddet önleme ve izleme merkezlerinde ve il müdürlüklerinde görev yapan 240 meslek elemanına yönelik eğitimler verilmiştir. Bahsi geçen eğitimlerde uluslararası uzmanlar tarafından ülke deneyimleri, kadına yönelik şiddet alanında kurumlar arası koordinasyon, şiddet mağduru ile çalışma yapan personele öneriler konularında; yerel uzmanlar tarafından ise travmatolojiye giriş, travmaya erken müdahale, çözüm odaklı terapi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kalkınma konularında sunumlar gerçekleştirilerek, meslek elemanlarının şiddet mağduru ile yapacağı çalışmalarda mesleki becerilerinin geliştirilmesi ve farklı bakış açıları kazanmaları sağlanmış ve eğitimin sonunda katılımcılar sertifikalandırılmıştır. Projenin son çıktısı olan bu el kitabı, kadına yönelik şiddet alanında uluslararası ve ulusal mevzuat, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddetle mücadelede Hollanda örneği konularında modüller oluşturularak değerli personelimizin kadın hizmetleri alanında daha donanımlı hale gelmesi ve etkin çalışmalar yürütebilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Başta Genel Müdürlerimiz ve Genel Müdür Yardımcılarımız olmak üzere projenin tamamlanmasına katkı sağlayan ve çalışmalarını titizlikle yürüten tüm çalışanlarımıza, İngiltere Büyükelçiliğinin değerli çalışanlarına ve yürütülen çalışmalarda destek sağlayan danışman firma çalışanlarına teşekkür eder, bu el kitabının çalışma hayatınızda katkı sağlamasını; bundan sonraki çalışmalarınızda, kazanacağınız bilgileri en iyi şekilde değerlendirmenizi temenni ederiz. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 4 5 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Giriş I. Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Ulusal Politikaların Verimliliğinin Arttırılması Projesi Bu el kitabı, İngiltere Büyükelçiliği’nin teknik desteği ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından Ekim 2012-Temmuz 2013 tarihleri arasında uygulanan “Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Ulusal Politikaların Verimliliğinin Arttırılması Projesi” kapsamında hazırlanmıştır. Proje, kadına karşı şiddeti önlemede ulusal politikaların etkinliğini arttırabilmek için, Bakanlık personelinin, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda farkındalık ve bilgisinin arttırılmasını hedeflemektedir. Bu çerçevede, Proje kapsamında İngiltere’ye bir çalışma ziyareti düzenlenmiş; ardından üçer günlük, dörder modülden oluşan eğitim programı gerçekleştirilmiştir. Eğitim programına 81 ilin Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri, Kadın Konukevleri, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) ve İlk Kabul Birimlerinden 240 personel (İl Müdür Yardımcısı, Sosyal Çalışmacı, Psikolog, Sosyolog, Çocuk Gelişimcisi, Öğretmen ve Hemşire) katılmıştır. “Kadına Yönelik Şiddet ve Mevzuat, Kalkınmada Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Travma Yönetimi ve Şiddet Mağdurları için Destek Hizmetleri: Hollanda Örneği” konularından oluşan program boyunca katılımcılara özellikle uygulamaya yönelik deneyim ve bilgi paylaşımı için olanak sunulmuştur. Bu el kitabı, Proje kapsamında sunulan bilgilerin paylaşımında sürdürülebilirliği sağlamak amacı ile tüm Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ve diğer uygulama birimlerinde çalışan personel için hazırlanmıştır. Kitapçığın yaygınlaştırılması ile personelin teşkilata ve kadına yönelik şiddetle mücadele araç ve uygulamalarına yönelik bilgilendirilmesinin sağlanması hedeflenmektedir. Kitapçığın içeriği hazırlanırken “Travma Yönetimi” konusu dışında, eğitim programında ele alınan diğer konulara kısaca yer verilmiş olup eğitim programı sürecinde katılımcılar ile yapılan görüşmeler ve katılımcıların eğitimler sırasında sorduğu sorular göz önünde bulundurulmuştur. Kitapçık dört ana bölüm (modül) den oluşmaktadır: Modül 1 Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Yasal Altyapı Modül 2 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması Modül 3 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Modül 4 Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Her Ülkenin Sorunu: Hollanda Örneği Bu modüllere ek olarak özellikle uygulamaya yönelik bilgilendirme amacı ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü teşkilatlanması ve kurumsal hizmet birimleri konusunda giriş bölümünde kısa bir bilgilendirme yapılmıştır. 6 7 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Giriş Vizyonu: II. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Kurumsal Hizmet Birimleri Toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasında ürettiği politika ve geliştirdiği stratejilerle etkin ve başarılı bir kurum olmak. Görevleri: Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 20 Nisan 1990 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 422 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Başbakana bağlı olarak kurulan Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı, aynı yıl “Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü” adı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlanmıştır. 1991 yılında yeniden Başbakanlık altında teşkilatlanan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü 1993 yılında Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı’na bağlanarak 2004 yılında Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü olarak teşkilat yasası onaylanmıştır. Genel Müdürlük, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) adı altında, Haziran 2011’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı altında teşkilatlanmasını tamamlamıştır. 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile KSGM’nin vizyon, misyon ve görevleri tanımlanmıştır. Kararname uyarınca Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün; Misyonu: Ülkemizde kadın erkek eşitliğinin sağlanması, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınların konumlarının güçlendirilmesi ve kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi için politikalar üretmek, strateji geliştirmek, tüm paydaşlarla işbirliği yapmak ve koordinasyonu sağlamak. 1. Bakanlığın kadınlara yönelik koruyucu, önleyici, eğitici, geliştirici, rehberlik ve rehabilite edici sosyal hizmet faaliyetlerini yürütmek ve koordine etmek, 2. Kadına karşı ayrımcılığın önlenmesi, kadının insan haklarının ve toplumsal statüsünün korunması ve geliştirilmesi, kadının toplumsal hayatın tüm alanlarında etkin hâle getirilmesine yönelik ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesi çalışmalarını koordine etmek, belirlenen politika ve stratejileri uygulamak, uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek, 3. Kamu kurum ve kuruluşları, gönüllü kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişilerce kadınlara yönelik yürütülen sosyal hizmetlere ilişkin ilke, usul ve standartları belirlemek ve bunlara uyulmasını sağlamak, 4. Kadına karşı her türlü ayrımcılığı önlemek ve kadının insan haklarını geliştirmek amacıyla faaliyet ve projeler yürütmek, bu alanda yapılan çalışmalara destek vermek, 5. Kadının insan hakları konusunda kamuoyunu bilgilendirmek ve aydınlatmak suretiyle toplumsal bilinçlenmeyi geliştirmek, 6. Kadına yönelik her türlü şiddet, töre ve namus cinayetleri, taciz ve istismarın önlenmesi için çalışmalarda bulunmak, kadının aile ve sosyal yaşamdan kaynaklanan sorunlarının çözümüne destek oluşturmak, 7. Sağlık, eğitim, kültür, çalışma ve sosyal güvenlik başta olmak üzere bütün alanlarda kadınların ilerlemesini sağlayıcı ve karar mekanizmalarına katılımını artırıcı çalışmalarda bulunmaktır. Bu çerçevede 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve ilgili yönetmelikler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda hazırlanmıştır. 8 9 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Giriş Kurumsal Hizmet Birimleri 1 Kadın Konukevleri Tablo 1: Bağlı olduğu kurumlara göre kadın konukevi sayı ve kapasiteleri Nedir? Fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik ve sözlü istismara veya şiddete uğrayan kadınların, şiddetten korunması, psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarının çözülmesi, güçlendirilmesi ve bu dönemde kadınların varsa çocukları ile birlikte ihtiyaçlarının da karşılanmak suretiyle geçici süreyle kalabilecekleri yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır. Konukevleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları tarafından kurulup işletilmektedir. Hangi Hizmetleri Sunar? Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik 5 Ocak 2013 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Yönetmeliğin 19. maddesinde kadın konukevlerinde sunulacak hizmetler şu şekilde sıralanmıştır; • Güvenlik, • Psiko-sosyal destek, • İstihdama yönelik destek, • Hukuki destek, • Kreş yardımı, • Harçlık, • Yönlendirme ve rehberlik, Nerelerdedir? • Tıbbi destek, • Geçici maddi yardım, • Mesleki eğitim kursu, • Grup çalışmaları, • Çocuklar için burs, • Sosyal, sanatsal ve sportif faaliyetler, 2014 yılı Mart ayı itibariyle Bartın, Niğde, Sinop, Rize, Muş ve Bitlis illeri dışında tüm illerde kadın konukevi bulunmakta olup bahsi geçen diğer illerde de konukevi açılış çalışmaları devam etmektedir. Konukevlerinin bağlı olduğu kurumlara göre dağılımı ve kapasiteleri aşağıdaki tabloda sunulmaktadır. Bağlı Olduğu Kurum Sayı Kapasite Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 90 2471 Yerel Yönetimler 32 779 Sivil Toplum Kuruluşu 3 36 TOPLAM 125 3286 Erkek Konukevi: Hakkında barınma tedbir kararı verilen erkek şiddet mağdurlarına yönelik hizmet vermek üzere, Bakanlığımıza bağlı, İzmir İlinde 18 kapasite, İstanbul İlinde ise 12 kapasite ile “Erkek Konukevleri” hizmete açılmıştır. 2 İlk Kabul Birimleri Nedir? Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerine başvuran ve barınma ihtiyacı bulunan şiddet mağduru kadınların ilk gözlemlerinin yapıldığı, psiko-sosyal ve ekonomik durumlarının incelendiği, geçici kabulleri yapılarak iki haftaya kadar kalabilecekleri birimlerdir. Şiddet mağduru kadın, ilde konukevi bulunmaması/kapasitesinin yeterli olmaması veya kadının şartlarının doğrudan konukevine yerleşmeye uygun bulunmaması durumunda İlk Kabul Birimine kabul edilir. Meslek elemanları tarafından yapılan ilk gözlem sonucuna göre uygun sosyal hizmet modeli/ yapılacak işlemler belirlenir. Hangi Hizmetleri Sunar? • Geçici kabul yapılarak iki haftaya kadar barınma hizmeti, • İlk gözlemlerin yapılması, • Psiko-sosyal ve ekonomik durum tespiti, • Tıbbi kontrol ve tedavi sürecinin başlatılması, • Rehberlik, danışma ve yönlendirme. 10 11 Giriş — Kurumsal Hizmet Birimleri Nerelerdedir? 2014 yılı Mart ayı itibari ile 23 ilde (Edirne, Kırklareli, Isparta, Kayseri, İstanbul, Bursa, Balıkesir, İzmir, Kütahya, Uşak, Denizli, Zonguldak, Eskişehir, Ankara, Antalya, Amasya, Mersin, Gaziantep, Diyarbakır, Erzurum, Mardin, Osmaniye, Kastamonu ve Şırnak) toplam 25 ilk kabul birimi hizmet vermektedir. 3 Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri Nedir? Şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin bir biçimde uygulanmasına yönelik olarak, şiddete uğramış ya da şiddete uğrama riski bulunan kadınların başvurabileceği, danışmanlık, rehberlik ve yönlendirme hizmetleriyle, ihtiyaç duydukları konularda güçlendirici ve destekleyici hizmetleri veren; izleme çalışmalarını yedi gün yirmi dört saat esası ile yürüten ve şiddetle mücadele alanındaki diğer kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği içerisinde koordineli olarak çalışmalarını sürdüren merkezlerdir. Hangi Hizmetleri Sunar? • Şiddet olgusu hakkında veri toplama, • Şiddet Mağdurlarına Yönelik Hizmetler: Maddi yardım, hukuki destek, tıbbi destek, psiko-sosyal destek, istihdama yönelik destek, barınma hizmeti, kreş yardımı, yönlendirme ve rehberlik, eğitim-öğretim konusunda destek hizmeti, • Şiddet Uygulayana Yönelik Hizmetler: Öfke kontrolü, rehabilitasyon, alkol ve madde bağımlılığı ile mücadeleye yönelik danışmanlık ve yönlendirme, meslek edinmesi yönünde danışmanlık ve rehberlik hizmeti. Nerelerdedir? 2014 yılı itibarı ile 14 pilot ilde (İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Denizli, Antalya, Mersin, Adana, Gaziantep, Samsun, Trabzon, Şanlıurfa, Malatya, Diyarbakır) hizmet vermektedir. 12 MODÜL 1 TÜRKİYE’DE KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE: YASAL ALTYAPI Kadına yönelik şiddetle mücadele tüm dünyanın gündeminde öncelikli maddelerden biri olup söz konusu mücadeleye ilişkin yasal altyapıyı daha iyi anlayabilmek için, Türkiye’nin taraf olduğu ve imza koyduğu ilgili uluslararası konferans ve sözleşmelere kısaca değinmek gerekir. Uluslararası ve ulusal seviyede, mücadelenin dört önemli bileşeni vardır: a. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratılması ve bilinç değişikliğinin sağlanması b. Yasal düzenlemeler (önleyici, koruyucu ve şiddet mağduru ile şiddet uygulayana/uygulama ihtimali bulunana yönelik rehabilitasyon vb.) c. Uygulamaya yönelik mekanizmaların kurulması ve uygulamanın gerçekleşmesi d. Uygulamanın izlenmesi Uluslararası konferanslar ve sözleşmeler, katılımcı devletler için bağlayıcı niteliktedir ve ulusal yasal düzenlemeler için genel bir çerçeve sunmaktadır. Aşağıda, iç hukuka yönelik ulusal düzenlemelere de temel teşkil eden, kadına yönelik şiddetle mücadele alanında belli başlı uluslararası konferanslar/ sözleşmeler ve ulusal mevzuat düzenlemelerine değinilmektedir. 13 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 1 — Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Yasal Altyapı Kadına yönelik şiddetle mücadele ve şiddet mağdurlarına yönelik hizmet sunumu, birçok kamu kurum ve kuruluşuna aynı anda sorumluluk yükler ve koordineli bir iş bölümü gerektirir. Bu kapsamda yasal düzenlemelerin hayata geçirilebilmesi ve gerekli mekanizmaların kurulabilmesi için çok taraflı eylem planları hazırlanmaktadır. Bu el kitabı kapsamında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı (2008-2013) ve Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planına (2012-2015) kısaca değinilmektedir. 1.1 Uluslararası Sözleşmeler 1. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Birleşmiş Milletlerin 6 temel insan hakları sözleşmesinden biri olan “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” (CEDAW), kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığını “siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya diğer alanlardaki insan haklarının ve temel özgürlüklerin, kadın-erkek eşitliğine dayalı olarak, medeni durumları ne olursa olsun kadınlara tanınmasını; kadınların bu haklardan yararlanmalarını veya kullanmalarını engelleme veya hükümsüz kılma amacını taşıyan veya bu sonucu doğuran, cinsiyete dayalı herhangi bir ayrım, dışlama veya kısıtlama” şeklinde tanımlamaktadır. Ülkemiz, kadın-erkek eşitliği alanında uluslararası düzeyde yasal açıdan bağlayıcı olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) 1985 yılında imzalayarak taraf olmuş ve Sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin temel hedefi; toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla, kalıplaşmış kadın-erkek rollerine dayalı önyargıların yanı sıra geleneksel ve benzer tüm ayrımcılık içeren uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. Sözleşme; kadınlara karşı ayrımcılığa açık bir tanım getirmekte ve taraf devletlere kadınlara karşı ayrımın ortadan kaldırılması için yasal düzenlemeler yapma ve eşitliği sağlamak üzere geçici özel önlemler de dahil tüm uygun önlemleri alma görevini vermektedir. Taraf devletler eşitsizliği yeniden üreten geleneksel kalıp yargıları ortadan kaldırarak eşitlikçi tutum ve davranışların 14 geliştirilmesinin yanı sıra kadın sorunlarının görüldüğü pek çok konuda önlem almak ile görevli kılınmıştır. Sözleşmenin ihlal edilmesi durumunda bireylere ve kadın gruplarına, Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesine yazılı dilekçe verme veya şikâyette bulunma hakkı tanıyan İhtiyari Protokol ise 2000 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanmış ve 29 Ocak 2003 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. İhtiyari Protokol, söz konusu protokole taraf olan ülkelerde yaşanan ciddi ve sistematik kadının insan hakları ihlallerine ilişkin soruşturma yürütülmesine imkân vermektedir. 2. Birleşmiş Milletler Dünya Kadın Konferansları ve Pekin Deklarasyonu Birleşmiş Milletler tarafından kadınların statüsünün yükseltilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınlar ve erkekler için eşit ve adil bir kalkınma anlayışının yaygınlaştırılabilmesi için 1946 yılından bu yana çeşitli araçlar geliştirilmiştir. Dünya Kadın Konferansları bu araçlardan bir tanesidir. İlki 1975’ te Meksiko City’de “Eşitlik, Kalkınma ve Barış” teması ile düzenlenmiş, 19751985 arası “Kadın On Yılı” olarak ilan edilmiştir. “Kadın On Yılı”, kalkınmada kadını pasif alıcılar olarak kurgulayan ve kalkınmanın nesnesi olarak gören anlayışın değişmesine önemli katkı sağlamıştır. 1980 yılında, on yıllık dönemin ilk beş yılını, üye ülkeler bazında gözden geçirmek üzere, Kopenhag’da İkinci Dünya Kadın Konferansı düzenlenmiştir. Konferans sonunda kadının statüsünün yükseltilmesi ve kadınların kalkınmadan eşit faydalanabilmesi için bir “Hareket Planı” kabul edilmiştir. Ayrıca CEDAW da bu konferansın sonunda üye ülkelerin imzasına açılmıştır. Kadın On Yılının “Kadınlar için Eşitlik, Kalkınma ve Barış” alanında kazanımlarını değerlendirmek üzere 1985 yılında Nairobi’de Üçüncü Dünya Kadın Konferansı toplanmıştır. Konferans sonunda eşitlik için yasal düzenlemeler, kadının sosyal ve siyasal hayata katılımı ve karar alma mekanizmalarında eşit temsil öncelikli alanları ile “Kadının İlerlemesi için Nairobi İleriye Yönelik Stratejileri” kabul edilmiştir. 1995 yılında Pekin’de toplanan Dördüncü Dünya Kadın Konferansının ilk üçünden farkı, bir “taahhüt konferansı” olmasıdır. Ülkeler, Konferans sonrasında ilan edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu isimli belgeleri kabul ederek kadın-erkek eşitliğinin tesis edilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının ana politika, plan ve uygulamalara dahil edilmesi konusunda taahhüt altına girmişlerdir. Deklarasyon kadın erkek eşitliğinin ve kadının statüsünün yükseltilmesi önünde engelleri aşağıdaki 12 kritik sorun alanı altında tanımlamıştır: 15 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 1 — Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Yasal Altyapı 1 Kadınların sırtında bulunan devamlı ve artan yoksulluk yükü, 2 Eğitim ve öğretimdeki eşitsizlikler ve yetersizlikler, bunlara ulaşmadaki eşitsizlik, 3 Sağlık ve bağlantılı hizmetlerdeki eşitsizlikler ve yetersizlikler, bunlara ulaşmadaki eşitsizlik, 4 Kadına yönelik şiddet, 5 Silahlı veya diğer türden çatışmaların, yabancı işgali altında yaşayanlar dahil, kadınlar üzerindeki etkileri, 6 Ekonomik yapılarda ve politikalarda, üretime yönelik her tür faaliyette ve kaynaklara ulaşmada eşitsizlik, 7 Yetki ve karar almanın bütün düzeylerde paylaşılmasında kadınla erkek arasındaki eşitsizlik, 8 Kadının ilerlemesini sağlayacak bütün düzeylerdeki mekanizmaların yetersizliği, 9 Kadının insan haklarına saygı eksikliği, bu hakların yaygınlaştırılması ve korunmasında yetersizlik, 10 Kadının klişeleştirilmesi ve özellikle medya olmak üzere kadının bütün iletişim sistemlerine katılımında ve ulaşabilirliğinde eşitsizlik, 11 Doğal kaynakların yönetiminde ve çevrenin korunmasında toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler, 12 Kız çocuklarına karşı sürekli ayrımcılık ve kız çocuklarının haklarının ihlali. Türkiye Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformunu çekincesiz kabul etmiş ve 2000 yılına kadar; CEDAW Sözleşmesine konulan temel çekincelerin kaldırılması, zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması, kadın okumaz yazmazlığının ortadan kaldırılması ve anne çocuk ölüm oranının %50 oranında azaltılması taahhüdünde bulunmuştur. 16 3. Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılan Sözleşme, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 25 ülke tarafından imzalanmış ve 24 Kasım 2011 tarihinde TBMM tarafından onaylanarak, 8 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeyi çekincesiz olarak onaylayan ilk devlet Türkiye’dir. Sözleşme kadına yönelik şiddetle mücadele alanında yasal çerçeve oluşturan ve uluslararası bağlayıcılığa sahip ilk düzenleme olması açısından önemlidir. Kadına yönelik şiddetle mücadele, önleme, koruma, ceza ve politika üretme boyutlarıyla ele alınmıştır. Sözleşme hükümleri, devletlere “özen yükümlülüğü” çerçevesinde hareket etme zorunluluğu getirmektedir. Söz konusu Sözleşme bu alanda yasal çerçeve oluşturan ve uluslararası bağlayıcılığa sahip ilk düzenleme olması açısından önemlidir. Ayrıca Sözleşme, fiziksel, cinsel, psikolojik şiddetin yanı sıra, zorla evlendirme ve kadın sünneti gibi farklı şiddet türlerini de tanımlamakta ve bunlara yaptırımlar getirmektedir. Uluslararası alanda kadına yönelik şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olan söz konusu sözleşme ile kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, cezalandırılması ve tazminine yönelik mevzuat düzenlemelerinin yapılması, ulusal düzeyde veri toplanması ve eşgüdümden sorumlu resmi bir kurumun belirlenmesi hususları düzenlenmiştir. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaşanan gelişmelerin izlenebilmesi ve denetlenebilmesi için bir uluslararası izleme komitesinin kurulması, sözleşmenin getirdiği en önemli yeniliklerden bir tanesidir. Sözleşme çerçevesinde kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele alanında öngörülen düzenlemeler arasında; devlet kurumlarının ve görevlilerinin kadına karşı şiddet uygulanmamasını sağlaması, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, cezalandırılması ve tazmin edilmesine yönelik mevzuat düzenlemelerinin yapılması, ulusal düzeyde veri toplanmasından ve eşgüdümden sorumlu bir resmi kurumun tespit edilmesi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Sözleşmenin uygulanmasını izlemek üzere bir uluslararası izleme mekanizmasının oluşturulması (GREVIO - Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele Uzmanlar Grubu), ulusal düzeyde toplanan verilerin GREVIO ile paylaşılması, Sözleşmenin uygulanma durumu hakkında GREVIO'ya rapor sunulması ve GREVIO ziyaretlerinin kabul edilmesi öngörülmektedir. 17 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 1 — Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Yasal Altyapı 1.2. Türkiye’de Kadın Erkek Eşitliği ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye İlişkin Yasal Düzenlemeler Gerçek anlamda Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelenin altyapısının oluşturulması ve ilgili mekanizmaların kurulması, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren, gerek Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gerekse kadın sivil toplum kuruluşlarının konuyu kamuoyunun ve devletin gündemine getirmesi ile başlamıştır. 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren başlayan ve 2000’li yıllarda ivme kazanan yasal düzenlemeler, kadına yönelik şiddetle mücadelenin yanı sıra şiddetin devamına yol açan cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve her alanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için de önemlidir. Bu yasal düzenlemelerin bir kısmına aşağıda yer verilmektedir. 1. Anayasa 2001 yılında yapılan değişiklik ile Anayasa’nın 41. maddesinin “Aile Türk toplumunun temelidir” şeklindeki 1. fıkrasına “ve eşler arasında eşitliğe dayanır.” ibaresi eklenmiş, 66. maddesinden Türk vatandaşlığının düzenlenmesi ile ilgili eşitsizlik içeren hüküm çıkarılmıştır. 2004 yılında yapılan değişiklikle 10. maddeye “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” hükmü eklenmiştir. 2010 yılında yapılan değişiklik ile de 10. maddenin 2. fıkrasına, "Bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” ibaresi eklenmiştir. Yine 2004 yılında 90. maddesine "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla ulusal kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda çıkabilecek ihtilaflarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır." hükmü eklenmiş, bu çerçevede CEDAW Sözleşmesi de ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirilmiştir. 2. Türk Medeni Kanunu 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Türk Medeni Kanunu ile aile reisliği kavramı ortadan kaldırılmış; “evlilik birliğini eşler beraber yönetirler." hükmü getirilmiştir. Evin seçimini kocanın yapacağına dair hüküm değiştirilerek, eşlerin 18 oturacakları evi birlikte seçecekleri hükmü getirilmiştir. Eşlerden birinin, diğer eşin açık rızası bulunmadan, aile konutu üzerindeki tasarruflarına sınırlandırma getirilmiş, kiralık bir konut bile olsa diğer eşin rızası olmadan kira sözleşmesinin feshedilmesi veya devredilmesi engellenmiştir. Kadının çalışmasını kocasının iznine bağlayan madde kaldırılmıştır. Evlenme yaşı kadın ve erkekler için eşitlenerek, olağanüstü durumlar dışında 17’ye yükseltilmiştir. Hiç kimsenin zorla evlendirilemeyeceği, aksi durumda evliliğin iptalinin istenebileceği hükmü getirilmiştir. Velayetin kullanılmasında eşlerin anlaşamaması durumunda, babanın oyunun üstün olduğunu kabul eden eski yasa hükmü kaldırılırken, edinilmiş mallara katılma rejimi, yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Kadına önceki soyadını kocasının soyadından önce gelmek üzere kullanabilme hakkı veren ve 1997 yılında yapılan değişiklik yeni yasada aynen benimsenmiştir. Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesi ile birlikte Aile Mahkemelerinin kurulması konusu gündeme gelmiş ve hazırlanan "Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun" 9 Ocak 2003 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 3. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 1998 yılında çıkarılan 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile “aile içi şiddet” kavramı ilk kez yasalara girmiş; aile içi şiddet durumunda, mağdurun şikayeti olmaksızın (üçüncü şahısların bildirimiyle) polis ve adalet mekanizmasının harekete geçmesi sağlanarak, şiddete karşı çok önemli bir güvence sistemi getirilmiştir. Kanunun uygulanmasına yönelik olarak İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı tarafından genelgeler çıkarılmış ve bu konuda çeşitli eğitim programları uygulanmıştır. 2007 ve 2008 yıllarında yapılan düzenlemelere rağmen, uygulamada duyulan ihtiyaç nedeni ile Kanunu değerlendirme süreci başlamıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı koordinasyonunda başta kadın sivil toplum kuruluşları olmak üzere, ilgili tüm kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak, güncel ihtiyaçları ve Türkiye’nin uluslararası taahhütlerini karşılayacak şekilde yeni bir kanun hazırlanmıştır. “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” 20 Mart 2012 tarih ve 28239 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama 19 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 1 — Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Yasal Altyapı tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacı ile alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Ayrıca, şiddetin önlenmesi ve koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik olarak destek ve izleme hizmetlerinin yedi gün yirmi dört saat esası ile yürütüleceği “Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri”nin kurulması ve verilecek destek hizmetleri düzenlenmiştir. “Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik” 5 Ocak 2013 tarihinde, “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği” 18 Ocak 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. “Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi Yönetmelik Taslağı” çalışmaları ise devam etmektedir. 6284 sayılı Kanuna ilişkin detaylı bilgi ve uygulama örneklerine Modül 3’te yer verilmektedir. 4. İş Kanunu 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren Yeni İş Kanunu ile işçi-işveren ilişkisinde (işe alınma, çalışma koşullarında ve iş akdinin sonlanmasında vb.) cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılamayacağı hükmü ̈ getirilmiştir. İş sözleşmesinin yapılmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapılamayacağı; cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret verilemeyeceği; cinsiyet, medeni hal ve aile yükümlülükleri, hamilelik ve doğumun iş akdinin feshi için geçerli sebep oluşturamayacağı yasalaşmıştır. Ücretli doğum izni 16 hafta (8 hafta doğum öncesi, 8 hafta doğum sonrası) olarak düzenlenmiştir. İş yerinde cinsel tacizin, iş akdinin feshinde haklı neden oluşturması hükmü getirilmiştir. 5. Türk Ceza Kanunu 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Kanununun kadın-erkek eşitliğinin tesisi konusunda getirdiği en önemli yeniliklerden birisi cinsel suçların, aile ve toplum düzenine karşı işlenmiş suçlar olmaktan çıkarılıp, “Kişilere Karşı Suçlar” başlığı altında “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” olarak düzenlenmiş olmasıdır. Ceza Kanununun daha eşitlikçi bir yapı ile yenilenmesinde kadın 20 hareketinin ulusal düzeyde savunuculuk faaliyetlerinin etkisi büyüktür. Kadın- kız ayrımı yasa maddelerinden çıkarılmış ve bu ayrımlar üzerinden cezai yaptırımları düzenleyen maddeler değiştirilmiştir. Cinsel saldırıda bulunanın mağdurla evlenmesi halinde uygulanan ceza ertelemesi veya indirimi kaldırılmıştır. Evlilik içi cinsel saldırı şikayete bağlı bir suç haline getirilmiştir. “Genital Muayene” bağımsız bir madde olarak düzenlenmiş, yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası getirilmiştir. Töre saiki ile işlenen cinayetler nitelikli adam öldürme kapsamına alınmış ve ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması hükme bağlanmıştır. Yeni yasa ile birden fazla evlilik ve resmi nikah olmaksızın dinsel tören ile evlilik yapmak suç olarak düzenlenmiştir. 6. Belediye Kanunu 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu ile şiddete uğrayan kadınlara hizmet vermek üzere belediyeler de yetkili kılınmıştır. Bu Kanunla büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyelere kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açma görevi verilmiştir. 2012 yılında yapılan düzenleme ile de büyükşehir belediyeleri ve nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyelere, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açma zorunluluğu getirilmiştir. 7. TBMM’de ve Yerel Meclislerde Eşitlik Komisyonları TBMM’de, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kurulmasına Dair Kanun, 25 Şubat 2009 tarihinde kabul edilmiştir. Komisyon, kadın haklarının korunması ve geliştirilmesi ile kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik olarak ülkemizde ve uluslararası alandaki gelişmeleri izlemekte, bu gelişmeler konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmektedir. Ayrıca Komisyon, kendisine havale edilen işleri görüşmekte, istenildiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun tasarı ve teklifleriyle kanun hükmünde kararnameler hakkında ihtisas komisyonlarına görüş sunmaktadır. Meclis’te kurulan Fırsat Eşitliği Komisyonuna ek olarak 2000’li yılların ortasından bu yana yerelde, Belediye ve İl Genel Meclislerinde “Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonları” kurulmaktadır. Bu komisyonlar, bulundukları illerde kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda Belediye ve İl Özel İdarelerinin yaptığı çalışmaları izlemekte ve gerektiğinde görüş bildirmektedir. 21 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 1 — Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Yasal Altyapı 1.3. Ulusal Eylem Planları 1. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı (2008-2013) Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınların sosyal ve ekonomik konumlarını iyileştirmek, statülerini yükseltmek için sorumluluğu bulunan tüm tarafların taahhütte bulunması, yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi ve bu çerçevede koordineli çalışmalar yürütmesi gerektiği açıktır. Yapılacak çalışmalara yön göstermesi ve temel oluşturması açısından “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planları” önemli bir araçtır. Eylem Planı, Türkiye’de 20082013 döneminde toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi amacıyla hedef ve uygulama stratejilerinin yanı sıra temel politika yapıcıları da tanımlayan bütünleşmiş politika dokümanıdır ve nihai hedefi kadına karşı ayrımcılığı önlemek ve kadınların sosyal ve ekonomik konumlarını iyileştirmektir. Bu nedenle Ulusal Eylem Planı, ülkemizde yasalar önünde sağlanmış olan kadın erkek eşitliği anlayışına rağmen uygulamada varlığını sürdüren ve pek çok göstergede belirgin bir şekilde kendini gösteren toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin giderilmesinde önemli bir araçtır. Söz konusu Ulusal Eylem Planı, Pekin Eylem Platformunda tanımlanan kritik alanlardan “Kadın ve Eğitim”, “Kadın ve Ekonomi”, “Kadın ve Yoksulluk”, “Kadın ve Sağlık”, “Yetki ve Karar Alma Mekanizmalarına Katılım”, “Kadın ve Çevre”, “Kadın ve Medya”, “Kadının İnsan Hakları” ile “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi” konu başlıkları kapsamında hazırlanmıştır. Belirtilen alanlarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi amacıyla tüm tarafların katılımıyla kamu politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında esas alınmak üzere hedefler ve uygulama stratejilerini kapsamaktadır. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı, bağımsız bir politika olarak değil, 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, AB Müktesebatı ve Milenyum Kalkınma Hedefleri gibi üst politika belgelerindeki toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine dair düzenlemeler bağlamında hazırlanmıştır. Eylem Planının uygulama süresinin 2013 yılı sonunda dolması nedeniyle, 20142018 yılları arasında uygulanacak olan Planın, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 22 koordinasyonunda güncelleme çalışmaları halen sürdürülmektedir. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planının tam metnine Bakanlık web sayfasından (http://www.kadininstatusu.gov.tr/upload/kadininstatusu.gov.tr/ mce/eski_site/Pdf/TCEUlusaleylemplani.pdf) ulaşmak mümkündür. 2. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2012-2015) Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Aralık 2006-Aralık 2008 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) teknik, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu’nun mali desteği ile “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi”ni yürütmüştür. Proje kapsamında; ilgili kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler ve bu alanda çalışma yürüten sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımı ve işbirliği ile “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı 2007-2010” hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Ulusal Eylem Planı, kısa, orta ve uzun vade olmak üzere 3 uygulama dönemini kapsamaktadır. Planın amacı, ülkemizde aile içinde kadına yönelik her tür şiddetin ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin uygulamaya konulmasıdır. Söz konusu Ulusal Eylem Planı ile yasal düzenlemeler, farkındalık yaratma ve zihniyet dönüşümü, kadının güçlendirilmesi, koruyucu hizmetler, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ve sektörler arası işbirliği olmak üzere 6 temel alanda iyileştirmeler hedeflenmiştir. Ulusal Eylem Planı’nda yer alan tedbirlere ilişkin uygulamaların izlenmesi, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından dönemsel toplantılar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. 2007-2010 dönemini kapsayan ilk uygulama süresinin bitiminde ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin kadın araştırmaları merkezlerinin katkı ve katılımları ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinde yer alan tedbirler göz önünde bulundurularak Plan güncellenmiştir. “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2012-2015)”, 10 Temmuz 2012 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Güncellenen Plan ile yasal düzenlemeler, farkındalık yaratma ve zihniyet dönüşümü, koruyucu hizmet sunumu ve şiddet 23 mağdurlarının güçlendirilmesi, sağlık hizmetlerinin sunumu ve kurum/kuruluşlar arası işbirliği olmak üzere 5 temel alanda iyileştirmeler hedeflenmektedir. Eylem Planı, bu temel alanlar kapsamında geliştirilen hedefler doğrultusunda gerçekleşmesi gereken kapsamlı ve uygulanabilir faaliyetleri, sorumlu kurumlar ile işbirliği yapılacak kurum ve kuruluşları belirlemektedir. Ulusal Eylem Planı, Kısa (2012–2013), Orta (2012–2014) ve Uzun vade (2012– 2015 ve sonrası) olmak üzere üç uygulama dönemini kapsamaktadır. Planın tam metinine Bakanlık web sayfasından (http://www.kadininstatusu.gov.tr/ upload/kadininstatusu.gov.tr/mce/2012/kadina_yonelik_sid_2012_2015.pdf ) ulaşmak mümkündür. MODÜL 2 6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNUN UYGULANMASI 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 20 Mart 2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, Kanunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik ise 18 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun ve Kanunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan • Kadınların, • Çocukların, • Aile bireylerinin, • Tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişiler ve şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsar. 24 25 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 2 — 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması 2.1. Kanun ve Yönetmelikler Kapsamında Temel Kavramlar Kanun ve ilgili yönetmelikleri iyi anlayabilmek ve uygulamada bütünlük sağlayabilmek için temel kavramları/tanımları iyi anlamak önemlidir. Metinlerde kavramlara ilişkin tanımlar yer almak ile birlikte bazı kavramlar üzerinde bir kere daha durulmasında ve uygulamaya yönelik uyarılarda bulunulmasında fayda olduğu düşünülmektedir. 1. Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı ifade eder. 2. Şiddet Mağduru: Mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde uyruğuna bakılmaksızın, Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalan ya da kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişiyi ifade eder. 3. Aydınlatılmış rıza: Korunan kişinin, hakkında verilebilecek tedbir kararının, anlayabileceği bir biçimde sebepleri, aşamaları ve sonuçları hakkında açıklama yapılarak bilgilendirilmesi ve özgür iradesi ile bu hususların tamamını anlayıp kabul ettiğine dair yazılı beyanını ifade eder. 4. Gecikmesinde sakınca bulunan hal: Kolluk tarafından yapılacak tahkikat ve risk değerlendirilmesi sonucunda, derhal işlem yapılmadığı takdirde, şiddet eyleminin önlenememesi, kişinin can güvenliği, hak ve hürriyetlerinin korunmasının tehlikeye girmesi, korunan kişinin zarar görmesi, şiddet eyleminin iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması, şiddet 26 uygulayanın kaçması veya kimliğinin tespit edilememesi gibi ihtimallerin ortaya çıkması ve resen veya ilgilinin talebi üzerine mülki amirden ya da hâkimden karar almak için yeterince vakit bulunamaması halidir. 5. Şikâyet mercileri: Kolluk, Mülki Amir, Cumhuriyet Başsavcılığı, Hâkim ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ilgili birimleridir. 6. Hayati tehlike: Bir kimsenin ölümle sonuçlanabilecek bir şiddet olayına maruz kalması ya da kalma ihtimalinin bulunması halidir. 7. Tedbir kararı: Kanun kapsamında, şiddet mağduru ve şiddet uygulayan hakkında hâkim, mülkî amir veya kolluk tarafından, talep veya ihbar üzerine ya da resen verilecek karardır. Kanun kapsamında iki farklı tedbir kararı yer almaktadır: i. Koruyucu tedbir kararı: Mülki Amir veya Hakim tarafından; korunan kişi hakkında olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararlardır. ii. Önleyici Tedbir Kararı: Hakim tarafından; şiddet uygulayan ya da uygulama tehlikesi bulunan kişi hakkında, olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararlardır. 8. Geçici Koruma Tedbiri: Kanun kapsamında koruyucu tedbirlerin içerisinde yer alan, hayati tehlikesi bulunan şiddet mağdurunun kolluk tarafından gerektiğinde her türlü teknik cihaz ve donanımlarla, yirmi dört saat esasına göre kesintisiz olarak, şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişilerden gelebilecek tehlikelerden korunması amacıyla yerine getirilen tedbirdir. Kararın uygulanmasına ilişkin esaslar kolluk tarafından belirlenerek ilgiliye anlatılır. 9. Gizlilik: Gerekli bulunması hâlinde, tedbir kararı ile birlikte talep üzerine veya resen, korunan kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri ve adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem 27 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 2 — 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması taşıyan diğer bilgileri, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulur. Bu bilgileri hukuka aykırı olarak başkasına veren, ifşa eden veya açıklayan kişi hakkında 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. 2.2. Uygulamada Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Aşağıdaki noktalar, eğitimler sırasında katılımcılar tarafından sorulan sorular esas alınarak uygulamada yaşanan sorunlara açıklık getirmek amacıyla düzenlenmiştir. • İstanbul Sözleşmesi, taraf devletlerin, sözleşme kapsamındaki her türlü şiddete ilişkin, arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere, zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerinin yasaklanmasını öngörmüştür. Buna bağlı olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre uzlaşmanın sınırları belirlenmiştir. Buna göre aile içi şiddet eylemleri “uzlaşma” kapsamı dışında kalmaktadır. Bu çerçevede 6284 sayılı Kanun ve uygulama alanı kapsamında arabuluculuk teklif edilemez ve uzlaşma hükümleri uygulanmaz. Söz konusu hususa aykırı davranan kişiler hakkında genel hükümler çerçevesinde işlem yapılmaktadır. • Şiddet iddiasıyla yapılan başvurularda koruyucu tedbir kararına hükmedilirken delil ve belge ibraz etme zorunluluğu bulunmamaktadır. Kişinin şiddet mağduru olduğu yönünde müracaatının bulunması halinde, beyanı esas alınarak harekete geçilir. merciler arasında yer almaktadır. • Kimlik bilgilerinin gizlenmesine ilişkin karar da diğer önleyici tedbir kararlarında olduğu gibi Kanunun 8-(1) inci maddesi kapsamında en çabuk ve en kolay ulaşılabilir Aile Mahkemesinden talep edilir. Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde, Aile Mahkemesi adına Asliye Hukuk Mahkemeleri bu kararı vermekle yetkilidir. • Şiddet mağdurunun hayati tehlikesinin bulunması halinde, ilgili merciler tarafından, resen karar verilmek üzere talepte bulunulabilir. • Resen hakkında barınma yeri sağlanması tedbirine karar verilen kişinin barınma yerinde kalmak istememesi halinde, ŞÖNİM/ bulunmadığı illerde ise İl Müdürlüğü tarafından, aydınlatılmış rızası alınmak suretiyle kalmak istediği yere kolluk refakati ile ihtiyaç duyulan diğer tebdir kararları da alınarak (Kanunun 3-(1)/ç maddesi kapsamında geçici koruma tedbiri, aynı Kanunun 5 inci maddesi kapsamında önleyici tedbir kararları, Koruma Hizmetleri Yönetmeliğinin 10/A maddesi kapsamında Çağrı Üzerine Koruma, vb.) ulaştırılması sağlanır. Şiddet mağdurunun başka bir ile gitmek istemesi halinde de bu uygulama aynen geçerlidir. • “Geçici koruma tedbiri”, 6284 sayılı Kanunun 3-(1)/ç kapsamında, “çağrı üzerine koruma” ise Koruma Hizmetleri Yönetmeliğinin 10/A maddesi kapsamında verilen tedbir kararlarıdır. Çağrı üzerine koruma; mağdurun çağırması üzerine kolluğun refakat ettiği bir koruma şeklidir. Geçici koruma tedbiri ise süreklilik arz eden kolluk korumasını ifade eder. • Önleyici tedbir kararlarının talep edilmesi ve kararın verilmesine ilişkin işlemler geciktirilmeksizin yerine getirilir. • Şiddet mağdurunun hayati tehlikesinin bulunması, “gecikmesinde sakınca bulunan hal” olarak değerlendirilir ve ivedilikle kolluğa bildirilerek Kanun kapsamında gerekli işlemler başlatılır. • Kanuna göre Cumhuriyet savcısının tedbir kararına hükmetme yetkisi bulunmamaktadır. Kanunun 8-(1) inci maddesine göre tedbir kararları ilgilinin talebi, Bakanlık, kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Bu kapsamda ŞÖNİM, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ve Sosyal Hizmet Merkezleri doğrudan tedbir kararını talep etmeye yetkili • Barınma yeri sağlanmasına ilişkin karar verilen mağdurun, Bakanlığa ait bir yer bulunmadığı zaman uygun bir ile nakli gerçekleştirilinceye kadar kalacağı sosyal tesis, yurt, misafirhane gibi yerlerde barındırılması durumunda, faturalandırılan gider Bakanlık bütçesinden ödenir. Ödemenin yapılabilmesi için kişi hakkında barınma tedbir kararı olması şarttır. 28 29 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 2 — 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması • Kanunun 8-(2) inci maddesine gore tedbir kararları en fazla 6 ay için verilir. Ancak Kanunun 4-(1)/ç bendi kapsamında kimlik bilgi ve belge değişimine ilişkin verilen karar süreklidir. Söz konusu kararın süreli verilmesi halinde kararı veren mahkemeye mevzuat hükümleri doğrultusunda itirazda bulunulur • Tedbir kararları, kararı veren merci tarafından, aynı gün içerisinde en geç saat 16.00’ ya kadar, en seri vasıtalarla ŞÖNİM’ e, ŞÖNİM bulunmayan illerde ise Sosyal Hizmet Merkezleri (SHM) ya da İl Müdürlüklerine bildirilir. Bildirilen tedbir kararı ile ilgili derhal gerekli işlemler başlatılır ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından oluşturulan “6284 sayılı Kanuna Dair Takip Modülüne” kaydedilir. • Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Kanunda belirtilen bazı koruyucu ve önleyici tedbir kararlarını (Kanunun 3-1/(a) ve (ç) maddeleri ile 5-1/(a), (b), (c) ve (d) maddeleri) kolluğun alma yetkisi bulunmaktadır. • Kolluk tarafından verilen koruyucu tedbir kararları mülki amir tarafından 48 saat içerisinde onaylanmalıdır. Bu süre içerisinde onaylanmayan karar kendiliğinden kalkar. • Kolluk tarafından verilen önleyici tedbir kararları Hâkim tarafından 24 saat içerisinde onaylanmalıdır. Bu süre içerisinde onaylanmayan karar kendiliğinden kalkar. sağlanması.” ve 5-(1)/ı maddesinde yer alan “Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.” hükümleri kapsamında verilen tedbir kararlarının ifası ve takibine ilişkin işlemler ŞÖNİM, bulunmadığı illerde ise SHM/İl Müdürlükleri tarafından yerine getirilir. Yapılan iş ve işlemlerin sonucundan Cumhuriyet savcılıklarına bilgi verilir. Ülkemizde yaşayan yabancı uyruklu şiddet mağduru kadınlar da 6284 sayılı Kanundan yararlanabilmektedir.. • Yabancı uyruklu şiddet mağdurunun müracaatı halinde İl Emniyet Müdürlürlükleri ile iletişime geçilerek geçici kimlik numarası verilmesi için yazılı bildirimde bulunulur. • Geçici maddi yardım, kuruluş hizmetlerinden yararlanan şiddet mağdurlarına verilen “harçlık” ile karıştırılmamalıdır. • Diğer kanunlar kapsamında verilen maddi yardımlar, mağdurların geçici maddi yardım almasına engel teşkil etmez. Örneğin nafaka alan bir mağdura mülki idare amiri tarafından bu yönde bir tedbir kararına hükmedildiği takdirde geçici maddi yardım yapılabilmektedir. Meslek elemanı böyle bir ihtiyaç olduğunu tespit ettiğinde bu yönde bir karar alınmak üzere mülki idare amirinden tedbir kararı alınması yönünde talepte bulunabilir. • Kanunun 8-(6) ncı maddesi kapsamında hakkında, kimlik bilgileri ve diğer adres bilgilerinin gizli tutulmasına ilişkin işlemler İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ve söz konusu Genel Müdürlüğün taşra teşkilatı olan İl Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlükleri tarafından yerine getirilmekle birlikte söz konusu kararların ifası ve takibine ilişkin işlemler ŞÖNİM, bulunmadığı illerde ise SHM/İl Müdürlükleri tarafından yerine getirilir. Yapılan iş ve işlemlerin sonucundan Cumhuriyet savcılıklarına bilgi verilir. • Kanunun 3-(1)/b maddesi kapsamında “geçici maddi yardım” kararı bulunan şiddet mağduru ve çocuklarına, kararda belirtilen süre ve 6284 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 8.maddesi çerçevesinde ödeme yapılır. Harçlık ise kuruluş hizmetlerinden yararlanan şiddet mağdurlarına Kadın Konukevi Yöntmeliğinin 23 üncü maddesi çerçevesinde ödenir. Geçici maddi yardım kararı bulunan şiddet mağduruna, kadın konukevinden barınma hizmeti alması halinde yüzde elli oranında azaltılarak ödeme yapılacağından ve bu miktar kadın konukevinden hizmet alan ancak tedbir kararı bulunmayan kadınlara verilecek harçlık ile eşit miktarlara denk geldiğinden ayrıca harçlık ödemesi yapılmayacaktır. • Kanunun 5-(1)/h maddesinde yer alan “Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin • Geçici maddi yardımda, ödemelerin rücu edilmesi işlemi için, şiddet uygulayana parayı yatıracağı bir hesap numarasının da bulunduğu resmi yazı yazılır. Eğer kişi ödemeleri yapmaz ise İl Muhasebat Müdürlükleri tarafından paranın icra kanalı ile alınması yönünde işlem başlatılır. 30 31 • Geçici maddi yardımların rücusuna ilişkin işlemler 6284 sayılı Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği’nin “Geçici Maddi Yardımlarda Rücu” başlıklı 42 inci Maddesi hükümlerine göre yerine getirilir. Bu doğrultuda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 39 uncu maddesinde yer alan "Hususi kanunlarında ödeme yeri gösterilmemiş amme alacakları, borçlunun ikametgahının bulunduğu yer tahsil dairesine ödenir..." hükmü gereğince geçici maddi yardım ödemesinin rücusunun şiddet uygulayanın ikamet ettiği yerin Muhasebe Müdürlüğüne yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Yapılan yazışmalarda şiddet mağdurunun kimlik ve iletişim bilgilerine yer verilmez. Zira bahsi geçen, bir kamu alacağı olduğundan şiddet uygulayan ve kamu taraf durumundadır. MODÜL 3 TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ Her birimiz dünyaya “cinsiyetlerimiz” ile geliriz. Kız ya da erkek bebekler olarak doğarız. Bu nedenle de cinsiyet özelliklerini biyolojik, yani değişmez ve doğal birer nitelik olarak kabul ederiz. Kadınlar ve erkeklerden, aile içinde, toplum içerisinde ve kişisel ilişkilerimizde, beklentilerimiz farklıdır; bu farklılığı da “doğal” karşılarız. Oysa dünyaya birbirinden çok da farklı olmayan bebekler olarak gelip sonradan “kadın” ve “erkek” olmayı öğreniriz. Daha en baştan adlarımız konulurken bu beklentileri karşılayacak isimler seçiyor ailelerimiz. Kızlarımızın “Nazlı” erkeklerimizin ise “Mert” olmasını bekliyoruz daha isimlendirirken. 3.1. Temel Kavramlar “Toplumsal cinsiyet” ve “cinsiyet” kavramları birbirinden farklıdır. Cinsiyetle kastedilen “biyolojik” cinsiyettir; erkekler ve kadınların genetik, fizyolojik ve biyolojik farklılıklarını tanımlar, üreme fonksiyonlarımızla ilgilidir, doğuştan gelir ve evrenseldir. “Toplumsal Cinsiyet” ise bu farklılıkların toplumsal ilişkiler içerisinde yeniden tanımlanması ile ilişkilidir. Toplumun kadın ve erkeklere verdiği roller, görevler ve sorumluluklar bütünüdür. Toplumsal cinsiyet rolleri, çocukluktan itibaren ailede, okulda, sokakta ve medya aracılığıyla öğrenilir; dinamiktir, zaman içerisinde ve toplumdan topluma değişiklik gösterir. Biyolojik cinsiyet gibi evrensel değildir. Toplumsal cinsiyet ilişkileri, taraflıdır. Hayatın birçok alanında erkeklerin daha baskın olduğu, kadınların genellikle ikinci planda kaldığı eşit olmayan güç ilişkisi 32 33 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 3 — Toplumsal Cinsiyet Eşitliği içerir. Erkekler ve erkeklere atfedilen işler ve görevlere verilen değer, birçok açıdan kadınlara ve kadınlara atfedilen işlere ve görevlere verilen değerden daha büyüktür. Bu durum, daha erkek işi görülen ev dışı ücretli çalışmanın, kadın işi görülen ev işlerine göre daha değerli sayılması örneği ile açıklanabilir. Kadınlık ve erkeklik kalıpları, bizi birbirimizden farklılaştırmakla kalmaz, aynı zamanda, kaynaklara erişimimizi de büyük ölçüde etkiler. Kaynakların bölüşümünde cinsiyet, önemli bir faktördür. Cinsiyete dayalı iş bölümü, kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet rolleri üzerine inşa edilen iş bölümüdür. Toplumsal yaşamın düzenlenme biçimlerine baktığımızda, kadınların rolleri ev ve aile içinde, ücretsiz bakım (yaşlı, çocuk, engelli, yemek, ev işi) hizmetlerini üstlenmeleri ile tanımlanmaktadır. Bu konumları kadınların ev dışındaki kamusal yaşama katılma biçimleri üzerinde belirleyici rol oynamakta, eğitime kısıtlı erişim, düşük oranda ve düşük ücretli ya da ücretsiz istihdam, istihdamda ayrımcılık, düşük gelir, sosyal güvenlikten yoksunluk, sağlıksızlık, yönetime ve siyasete sınırlı katılım vb. sonuçlarını yaratmaktadır. Dolayısıyla, kadın-erkek eşitsizliğinin temelinde cinsiyete dayalı iş bölümü yer almaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kişinin cinsiyet temelli olarak ayrımcılığa uğramaması, toplumsal yaşamın her alanında eşit olarak yer alması anlamına gelir. Kısaca, toplumsal cinsiyet eşitliği/kadın-erkek eşitliği kamusal ve özel hayatın tüm alanlarında her iki cinsin de eşit şekilde yer alması, görülebilmesi, güçlenmesi, temsil edilmesi ve katılımıdır. Kaynaklara, haklara, hizmetlere eşit erişimdir. Ayrımcılık, iki kişi, grup veya durum arasında ilgili bir fark yokken ayrım yapılması veya eşit olmayan biçimde davranılmasıdır. Doğrudan ayrımcılık açıkça bahsedilen eşitsizliğe, dolaylı ayrımcılık ise açıkça bahsedilmeyen ancak sonuçta gerekçesiz eşitsizliğe neden olan ayrımcılık türüdür. Toplumsal cinsiyetin çok büyük etkisi olduğu, anlamı ve sonuçları genellikle üstü örtülü olduğu için, "dolaylı ayrımcılık" kavramı toplumsal cinsiyet eşitliği ile çok ilgilidir. Bütün yasalar tarafsızlık ilkesi ile hazırlanmış olsa da, erkek ve kadın arasında ayrımcılık gözetmese de, fiiliyatta toplumsal cinsiyete bağlı dolaylı ayrımcılık gözlenebilir. Örneğin, bir şirket, yarı zamanlı çalışanları terfi ettirmeyeceğim diyorsa ve erkeklere göre daha fazla sayıda kadın yarı zamanlı çalışıyorsa, bu durum cinsiyete dayalı dolaylı ayrımcılığa neden olur. Cinsiyete dayalı ayrımcılık, kadının cinsiyetinin varsayılan doğasına yüklenen ön yargılar ve özellikler üzerinden kadınlar için eşitsizlik yaratan durumlardır. 34 3.2. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Kadına Yönelik Şiddet Dünya Sağlık Örgütü şiddeti, “sahip olunan güç veya kudretin, yaralanma ve kayıpla sonlanan veya sonlanma olasılığı yüksek bir biçimde bir başka insana, kendine, bir gruba veya bir topluma karşı tehdit yoluyla ya da bizzat uygulanmasıdır. (DSÖ,1996)” diye tanımlamıştır. Kadına yönelik şiddet cinsiyete dayalıdır, yani kadına kadın olmasından dolayı uygulanan ve kadınları orantısız bir şekilde etkileyen şiddettir. Temelinde eşitsiz toplumsal cinsiyet ilişkileri yatar. Kadınlar üzerinde uygulanan yaygın ve sistematik bir kontrol mekanizmasıdır. Şiddet genel kanının aksine geniş bir kapsama sahip olup şiddetin fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet gibi pek çok çeşidi bulunmaktadır. Kadına yönelik şiddet; ister kamusal ister özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik acı ve ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama, keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakmadır. Kadına yönelik şiddet; • Fiziksel, cinsel, psikolojik ya da ekonomik olabilir. • Özel alanda ya da kamusal alanda yaşanabilir. • Dini, dili, ırkı, sınıfı ve coğrafyası yoktur. Belli bir kültüre ya da gelir grubuna özgü ̈ değildir. Aile içi şiddet, temel insan hakları ihlalidir. Bütün dünyada sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyi ne olursa olsun farklı toplumlarda, farklı kültürlerde yaşayan kadınların ortak sorunudur. Aile içi şiddet, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet olarak kendini gösterebilir: 35 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 3 — Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fiziksel Şiddet Dövmek, yumruklamak, itmek, boğazını sıkmak, üzerine eşya fırlatmak, kesici veya vurucu aletlerle yaralamak gibi insanlara acı veren her türlü davranıştır. Cinsel Şiddet Evli olunan kişi tarafından bile gerçekleştirilse, kadının istenmeyen her türlü cinsel içerikli davranış ve saldırıya maruz bırakılmasıdır. Psikolojik Şiddet Küfür, tehdit, hakaret, sözle aşağılama, çocukları anneden ayırma, eve kapatma, başka kadınlarla kıyaslama, takip etme, sürekli telefonla arama, gözetleme gibi eylemlerdir. Ekonomik Şiddet Kadının parasına el konması ya da para verilmemesi, bütün giderlerinin kontrol edilmesi ve çalışmasına izin verilmemesidir. Neden kadına yönelik şiddetle mücadele ediyoruz? Çünkü; • Kadına yönelik şiddet; yaşama hakkının, bedensel ve psikolojik bütünlük ve dokunulmazlık hakkının, şiddetten uzak ve güvende yaşama hakkının, kişisel gelişme hakkının ihlalidir. • Kadına yönelik şiddet; demokrasinin önünde engeldir. Kadınların aktif olarak siyasete ve ekonomik hayata katılımını kısıtlayan bir faktördür • Kadına yönelik şiddet; ailenin korunması ve gelişmesinin önünde engeldir. Çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimi üzerinde olumsuz etki yapar. • Kadına yönelik şiddet; toplumsal ve ekonomik kalkınmanın önünde engeldir. 3.3. Toplumsal Cinsiyet Analizi: Bir Kalkınma Meselesi Olarak Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Anlamak için Bir Araç “Kadınlar ve erkekler farklı hayatlar yaşarlar/hayatı farklı yaşarlar.” Farklı deneyimleri, ihtiyaçları ve öncelikleri vardır. Tüm kadınların ve tüm erkeklerin ihtiyaçları aynı değildir. Cinsiyete dayalı iş bölümündeki farklılıklar ve buna bağlı eşitsiz yapılanma kadınların ve erkeklerin kalkınma süreçlerine farklı şekilde dahil edilmesini gerektirir. Kadınların eğitim, sağlık, istihdam, karar alma mekanizmalarına katılım ve temel insan haklarını kullanma alanında göstergelere yansıyan dezavantajlı durumunun esasında bu eşitsizlik yatar. Gelişmişlik göstergelerinde erkeklerin lehine olan durum, kadınların kamu hizmetlerine, kamu hizmetlerinin de kadına erişimindeki kısıtlılığın sonucudur. Kadınların eğitim, sağlık, adalet, emniyet ve belediye hizmetlerine erişimindeki sınırlılıkları bir “kadın sorunu” olmaktan öte kamusal hizmetler ve yerel yönetimlerdeki cinsiyet eşitliğine duyarsız hizmet sunumu ve kalkınma çabalarına ilişkindir. Buna ek olarak kadınların hizmet sunumu ve yönetim kadrolarında yeterince temsil edilmemesi, özgün ihtiyaç ve önceliklerinin, hizmetlerin planlanması, bütçelenmesi, sunulması ve izlenip değerlendirilmesinde yer almaması sonucunu doğurmaktadır. Hizmet sunumu ve kalkınma müdahalelerinin öncesinde, sırasında ve sonrasında kadınların ve erkeklerin farklı konum ve ihtiyaçlarını anlamaya yarayan bu araca/metoda Toplumsal Cinsiyet Analizi (TCA) denir. Toplumsal cinsiyet analizi, toplum içerisinde yaşamı paylaşan kadın ve erkeklerin farklı rollerini ve ilişki biçimlerini anlamamıza dolayısı ile kadının kamu hizmetlerine erişiminde sorunların kökeninin anlaşılmasına yardımcı olur. TCA, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ve ŞÖNİM çalışanları için, özellikle şiddet olgusuna ilişkin veri toplarken, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kurumlar arası işbirliğini sağlarken, mağdur ve fail için hizmetler planlarken ve şiddeti önleyici programlar geliştirirken kullanabilecek bir araçtır. 36 37 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 3 — Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Söz konusu Analiz, her sektörde cinsiyete göre ayrıştırılmış veri toplayarak eşitsizlikleri ve kısıtları görünür kılmayı, cinsiyetler arası iş bölümünün karar alma mekanizmalarına yansımasını görmeyi (kimler yönetiyor, kimler uyguluyor vs.), kaynaklara erişim ile , kadınların ve erkeklerin farklı ihtiyaçları, öncelikleri, zayıf ve güçlü yanlarını kavramayı sağlar. Böylelikle herkes için eşit kalkınmanın (toplumsal, ekonomik) önündeki engellerin anlaşılması ve bu engelleri ortadan kaldırmaya yönelik stratejiler ve politikalar geliştirilmesi mümkün olacaktır. Sosyo-ekonomik ve siyasal göstergelere yansıyan, kadını ikincil duruma düşüren eşitsizlik ile mücadele açısından, yasal düzenlemeler kadar, toplumsal cinsiyet analizi anlayışının geliştirilmesi de önemlidir. Erişim ve denetim toplumsal cinsiyet ilişkilerinin her zaman güç ilişkileri çerçevesinde düşünülmesi gerekliliğini ortaya koyar. Böylelikle öncelikler, farklılıklar ve kapasiteler doğru bir şekilde değerlendirilip eşitlik üzerine kurulmuş bir kalkınmanın ilk adımları atılmış olur. Kamusal hizmet sunumunun her aşamasında ve her türlü kalkınma müdahalesinde var olan cinsiyet eşitsizliğini hesaba katmak için, her aşamada (sorunu tanımlarken, faaliyetleri planlarken, bütçeleri hazırlarken, değerlendirme yaparken) sorulması gereken bir dizi soruyu ve bu sorulara verilen cevapları içerir. Veri toplama ve planlama aşamasında sorulacak soruları aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür: Kim ne yapar? Bu soru cinsiyete dayalı iş bölümünü ortaya çıkarmaya yöneliktir. Örneğin kadının statüsünü yükseltmeyi amaçlayan bir istihdam projesi tasarlarken, projenin uygulanacağı bölge ve toplumda hane içinde ve kamusal alanda kadınların ve erkeklerin sorumlu olduğu işler ve bu iş bölümünün sebep olduğu eşitsizlikler konusunda veri toplamaya yarar. Kadınlar ve erkeklerin hane içinde ve kamusal alanda yaptıkları işler toplumdan topluma, sosyo ekonomik gelişmişlik düzeyine, baskın üretim modeline ve yaşanan yere (kırsal/kentsel) göre değişiklik gösterir. Dolayısı ile örneğin, tarımsal üretim biçimlerinin ağırlıklı olduğu bir ilde kadınların ve erkeklerin gün içinde yaptıkları mevsimlere, göç alıp verme durumlarına göre farklılık gösterecektir. Söz konusu yapıyı göz önüne almadan planlanacak istihdam hizmetlerinin etkinliği kısıtlı olacaktır. Ayrıca müdahale öncesi sorulan “kim ne yapar?” sorusu müdahalenin etkisini değerlendirme aşamasında referans hattı oluşturacaktır. 38 Kim neye sahip? Yukarıda da belirtildiği üzere toplumsal cinsiyet eşitliği kaynaklara, haklara ve hizmetlere erişimle ilgilidir. Bu soru kadınların ve erkeklerin hangi kaynaklara ve haklara ne kadar sahip olduklarını ortaya koymamıza yarar. Örneğin belli bir toplumda şiddete uğrayan kadınlar için rehabilitasyon sonrası güçlendirici faaliyetler planlarken girişimciliği bir alternatif olarak sunmadan önce kadınların hangi kaynaklara (finansal/taşınmaz vs.) sahip olduklarını bilmek önemlidir. Kadınların %70’nin banka hesabı olmadığını ve banka kredilerinden faydalanabilmek için taşınmaz ipoteği göstermek gerektiğini buna karşılık Türkiye’de tüm taşınmazların mülkiyetinin %8’inin kadınlara ait olduğunu bilmeden tasarlanan girişimcilik programları, kadının güçlendirilmesi sonucuna ulaşmaktan uzak olacaktır. Kim neye ihtiyaç duyar? Toplum içerisinde farklı rollere ve iş bölümüne sahip olan kadınlar ve erkeklerin ihtiyaçları da birbirinden farklıdır. Örneğin belediye hizmetlerinin planlanması sürecinde, belediye sınırları içerisinde yaşayan kadınların ve erkeklerin nelere ihtiyaç duyduğunun belirlenmesi hizmetlerin ihtiyaçları karşılayacak şekilde planlanmasının ön şartlarındandır. Fiziksel aktivite ve spor alanları planlarken, örneğin, ağırlıklı olarak halı sahalar planlamak ya da güvenliği sınırlı parklarda tesisler kurmak kadınların bu konudaki ihtiyaçlarının görmezden gelindiğinin göstergesidir. Kim neye karar verir? Bu soru, aile içerisinde ve kamusal alanda güç ilişkilerini anlamamızı; plan ve uygulamalarımızı yaparken bu güç ilişkilerini göz önünde bulundurmamızı sağlar. Her üç kadından birinin çarşıya çıkarken eşinden izin almak zorunda olduğu bir ülkede, örneğin, kadınların rahatlıkla mesleki eğitim programlarına katılabileceği ve dilediği işte çalışabileceği varsayımı üzerinden planlama yapmak başarısız uygulamalara sebebiyet verecektir. Kim neye ulaşabiliyor? Toplumsal cinsiyet rollerini göz ardı eden kalkınma stratejileri, politikalar, projeler planlanırken genellikle hedef kitlede bulunan herkesin planlanan hizmetlere eşit ulaşımının olduğunu varsayar. Örneğin kim neye ulaşabiliyor sorusunu sormadan planlanan eğitim hizmetleri kız çocuklarının erkek çocuklarına göre kısıtlı hareket 39 kapasitesini göz ardı edebilir ve “herkes için eşit koşullarda” sunulan taşımalı sistem sonucu kız çocuklarının okullaşma oranında düşüşe sebep olabilir. 2000’li yılların başlangıcına kadar Türkiye’de kalkınma çabalarına hızlıca bir göz attığımızda kadının durumunu ve kamu hizmetlerine erişimindeki sınırlılıklarını ortadan kaldırmanın ana çözüm yolu olarak çoğunlukla “kadınları bilgilendirme/güçlendirme” yaklaşımı benimsenmiştir. Bu yaklaşıma göre, kadınların kalkınmadan yeterince faydalanamamasının sorumlusu yine kadınlardır; kamunun ve yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları ile sahip oldukları hakları bilmedikleri için bunları talep etmemekte ve/veya etkin bir şekilde kullanmamaktadırlar. Bu tür bir yaklaşım, kamu ve belediye hizmetlerinin planlama, bütçeleme ve sunulma süreçlerindeki “cinsiyet körlüğünü” göz ardı eden bir yaklaşımdır. Ancak son yıllarda, özellikle yerel kalkınmada kadının kamu hizmetlerine erişimine ilişkin sorunların önemli bir parçasının “kamunun ve yerel yönetimlerin kadına erişimindeki sınırlılıkları” olduğu gerçeği görülmeye başlanmış; kalkınmada bu sınırlılığı aşmaya yönelik çeşitli araçlar geliştirilmiştir. Özellikle kentlerde kadınların, erkeklerden farklı ihtiyaç ve önceliklerinin plan, politika ve uygulamalara yansıtılamaması, kadınların, en çok da çocuklu kadınların kentsel yaşam alanlarını sınırlamaktadır. Söz konusu araçların en önemlilerinden biri toplumsal cinsiyet bakış açısının politika geliştirme, uygulama ve değerlendirme sürecinin her bir aşamasına ve her bir düzeyde cinsiyet eşitliğine yönelik bir strateji olarak dahil edilmesidir. Toplumsal cinsiyet bakış açısının ana akımlaştırılması/ana politikalara dahil edilmesi, sürdürülebilir insani kalkınmanın da ön şartlarından birisidir. 40 MODÜL 4 KADINA YÖNELİK ŞİDDET İLE MÜCADELE HER ÜLKENİN SORUNU: HOLLANDA ÖRNEĞİ Bu modül, Riekje KOK ve Ivana RİSTİC tarafından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlükleri, Kadın Konukevleri, İlk Kabul Birimleri ve Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM ) personeli için “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Ulusal Politikaların Verimliliğin Arttırılması Projesi” kapsamında hazırlanmış olan eğitim müfredatı temel alınarak geliştirilmiştir. Eğitimde şu konular üzerinde durulmuştur: 1. Destekleyici zincir işbirliği oluşturulması, (Bu işbirliği, şiddet döngüsünde tanımlanan evreleri temel almaktadır. Eğitimin bu bölümünde, Hollanda’da şiddet döngüsünün farklı evrelerinde sunulan hizmetler hakkında bilgi verilmektedir. ) 2. Hollanda’daki sığınma evlerinde kullanılan başlıca yöntemler, 3. Çocuklarla çalışmak için kullanılan başlıca yöntemler, 4. Babalarla çalışmak, 5. Risk değerlendirmesi ve güvenlik planı, 6. Destek personeline yönelik hizmetler, 7. İstismara uğrayan kadınlara yönelik aktif acil destek (AWARE), 8. İstismar içermeyen ilişkiler için geriye dönüş ve ilişkinin iyileştirilmesi desteği 41 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 4 — Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Her Ülkenin Sorunu: Hollanda Örneği Bu modül kapsamında 1., 2. ve 5. maddeler üzerinde durulacaktır. 2013 yılı Nisan ayında gerçekleşen eğitimde kısaca değinilen diğer maddeler için İngilizce powerpoint sunumuna başvurulabilir. Söz konusu sunum, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünden temin edilebilir. Tartışmalar için bir çerçeve sağlaması açısından modüle, Hollanda’da kadına yönelik şiddetle mücadelenin kurumsal ve yasal altyapısı hakkında kısa bir giriş eklenmiştir. Girişin ardından eğitimde ele alınan ilgili konular çerçevesinde Hollanda’da kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi yer almaktadır Modül, Hollanda’da şiddet döngüsünün farklı aşamalarında sunulan hizmetler hakkında bilgi içermektedir: 1. Henüz şiddet olmamakla birlikte şiddete uğrama ihtimali var ise: Önlemeye yönelik müdahaleler. 2. Bir miktar şiddet varsa: Ayakta (sığınma evine yerleştirmeden) danışmanlık ve eğitim. 3. Şiddetin artması halinde: Acil yardım ve sığınma imkanı sağlama (güvenlik ve sosyal yardım) 4. Sığınma sağlandıktan sonra: Huzurlu ilişkiyi desteklemeye yönelik ayakta destek Bahsi geçen hizmetler şiddet mağdurları (kadınlar, erkekler ve çocuklar) ve failler için tasarlanmıştır. Bu çerçevede modül kapsamında aile içi şiddetin önlenmesinin yanı sıra mağdurlara sığınma imkanı sağlanması ve sığınma sağlanmasının ardından ayakta destek amacıyla sunulan hizmetler hakkında bilgi verilecektir. 4.1. Hollanda’da Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele: Yaklaşım, Politika ve Hizmetler Aile içi şiddet, Hollanda toplumunda en yaygın görülen şiddet biçimidir. Aile içi şiddetle mücadele, yüzyılın başından bu yana her daim siyasi gündemin en önemli maddelerinden birini oluşturmaktadır. Hollanda Hükümeti ilk ulusal politika dokümanını 2002 yılında hayata geçirmiştir. Son on yılda temel odak noktası; farkındalık oluşturma, standartlar geliştirme ve hukuk zincirinde işbirliğinden mağdur ve fail düzeyinde hedeflere kaymıştır. Hollanda hükümetleri kadınların konumlarının hem ülke içinde hem de tüm dünyada geliştirilmesini genel olarak aktif biçimde desteklemektedir. Özgürleşme Müdürlüğü, Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı’na bağlıdır. Söz konusu Müdürlük, kadınların çalışma hakları için mücadele etmektedir ve şu gibi hedefler için çalışmaktadır: Kadınların ekonomik özgürlüğünün sağlanması, kadına yönelik şiddetle mücadele, (çocuk) bakım ve işgücüne katılımın uyumlaştırılması, LGBT haklarının geliştirilmesi Müdürlüğün temel görevleri arasında yer almaktadır. Bu konular, Eğitim, Kültür ve Bilim (Meclis) Komisyonu’nun politika alanlarına yansımaktadır. Hollanda Ulusal İnsan Hakları Enstitüsü (önceki adıyla Eşit Haklar Komisyonu), eşit haklar alanında araştırmalar yürütülmesi ve eşit hakların güçlendirilmesinden sorumludur. Toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili konuların araştırılması ve raporlanmasından sorumlu olan birçok hükümet konseyi ve bağımsız danışma kurulu bulunmaktadır. Sosyal ve Kültürel Planlama Ofisi tarafından yılda iki defa çıkartılan Özgürleşme İzleme Raporu, bu tür raporlara örnek olarak verilebilir. Kadın hareketi, Hollanda’da kadına yönelik şiddetle mücadeleyi hedefleyen başarılı bir stratejinin temellerinin atılmasında önemli bir role sahiptir. Hollanda’da kadın örgütleri 1900’lerin başından bu yana aktif olup Dolle Mina (Çılgın Minalar) adlı bir grubun, kendi kaderini kendi belirleme hakkı için yaptığı hareketin katkısıyla 1992 yılında “Eşit Muamele Yasası” çıkmıştır. Hollanda’da bu tarihten itibaren kadın hareketi daha da kurumsallaşmıştır. 42 43 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 4 — Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Her Ülkenin Sorunu: Hollanda Örneği Hollanda, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne (CEDAW, 1979) taraf ülkelerden biridir ve bu sözleşme, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının temelini oluşturmaktadır. Hollanda, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni (CAHVIO, 2011) imzalamış olmakla birlikte henüz onaylamamıştır. Sözleşmeye göre, ülkelerin ulusal eylem planı hazırlaması ve bu planı hayata geçirmesi gerekmektedir. Sosyal Destek Yasası (2007), Geçici Evden Uzaklaştırma Yasası (2009) ve Raporlama Protokolü Yasası(2013) ülkedeki kadına karşı şiddet alanında, çerçevenin şekillenmesinde etkili olan yasalardır. Hükümet, aile içi şiddetle mücadele etmek için 2002 yılında Adalet Bakanlığı koordinasyonunda “Özel Alana Dair olan Aile İçi Şiddet Kamusal bir Sorundur” adı altında ulusal bir politika çerçevesi başlatmıştır. Aile içi şiddeti hem güvenlik hem de kamu sağlığı sorunu olarak tanımlayan politika programı, müdahalenin etkililiğini arttırmak için bütünleşmiş bir yaklaşım, önleme, destek, tedavi ve tedavi sonrası destekten oluşan bir hizmet zinciri ve yasal tedbirlerin gerekliliğine dikkat çekmektedir. Program 6 Bakanlığın işbirliği ile yürütülmekte ve belediyeler ile merkezi ve yerel kurumları hedeflemektedir. Program, 2010 yılına kadar devam etmiştir. Programın değerlendirmesi 2011 yılında yapılmıştır. 2002 yılından bu yana aile içi şiddet konusunda kaydedilen en önemli gelişmeler şunlardır: • Belediyeler, yerel altyapı ve ortak çalışan kurumlar işbirliği oluşturarak yerel politikanın uygulanmasından sorumludur. • Bu süreç, yerelde aile içi şiddet danışma merkezlerinin kurulmasıyla güçlenmiştir. • 2009 yılı Ocak ayından bu yana geçerli olan Geçici Evden Uzaklaştırma Emri; temel odak noktası, farkındalık oluşturma, standartlar geliştirme ve hukuk zincirinde işbirliğinden müdahale seçeneklerinin arttırılması, yardım ve sığınma çalışmalarının kalitesinin iyileştirilmesi ve faillerin ele alınmasına yönelik hizmetlere kaymıştır. Bu yaklaşım sonucunda 2011 yılında ilk “Turuncu Ev” açılmıştır. Turuncu Ev, ailenin tüm bireylerine destek vermeyi amaçlayan herkese açık bir kurumdur. 44 Hollanda’da kadına yönelik şiddet alanında, ulusal araştırma ve geliştirme programı eksikliği ve suçlarının tekrarlanmasının ve nesiller arası aktarımının önlenmesi konusunda ilerleme kaydedilememesi önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Sığınma Evleri Federasyonu, bu konu ve diğer konuların kurumsal olarak ele alınması için Ulusal Eylem Planı hazırlanması talebinde bulunmuştur. Bakanlıklar, bakanlıklar arası koordinasyon (veya ulusal yaklaşım) ile Çocuk İstismarının ve Aile içi Şiddetin Raporlanmasına dair Kanun, müdahaleler konusunda bir veri bankası oluşturulması, kamuya yönelik kampanyalar ve uluslararası işbirliği alanında işbirliği yapılmasını öngörmektedir. Koordinasyondan şu anda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı, Güvenlik ve Adalet Bakanlığı, Sosyal İşler ve İstihdam Bakanlığı ve Sağlık, Refah ve Spor Bakanlığı sorumludur. Namus bağlantılı şiddet, aile içi şiddet konusunda izlenen ulusal koordinasyon yaklaşımının (2010 yılından bu yana) bir parçasını oluşturmaktadır. Bazı belediye ve bölgeler, namus bağlantılı şiddetle mücadele etmek için spesifik programlar oluşturmuştur. Sığınma evleri Hollanda genelinde 36 belediyede yaklaşık 2900 lokasyonda kurulmuş durumdadır (2012). Sığınma evleri son yıllarda profesyonelleşmiştir ve yukarıda değinilen ortak çalışma-zincir yaklaşımının bir parçası olarak belediye kurumları, Cumhuriyet Savcılıkları ve bakım hizmetleri ile yoğun işbirliği içinde çalışmaktadırlar. Sığınma evleri, mağdurların karşılaştıkları çok yönlü sorunları ele almak için çok disiplinli bir yaklaşım izlemekte ve genç anneler ve namus bağlantılı şiddet mağdurları için özel tedavi ve danışmanlık gibi çok çeşitli hizmetler sunmaktadırlar. Aile içi şiddet danışma merkezleri, şiddetin artması ve krizleri önleme konusunda daha etkili olabilmek için çoğu zaman sığınma evi örgütleri ile birleşmiştir. 45 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 4 — Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Her Ülkenin Sorunu: Hollanda Örneği 4.2. Hollanda’da Kadın Sığınma Evleri Modeli Hollanda’da sunulan sığınma hizmetleri, sistematik, çok disiplinli ve mağdur odaklıdır ve güçlü yönleri esas almaktadır. Model, şu ilkelere dayanmaktadır: • Aile içi şiddet, çok disiplinli bir yaklaşım gerektiren çok yönlü bir sorundur. • Aile içi şiddet ile başarıyla mücadele edebilmek için (zincir) işbirliğine – kurumların ortaklaşa çalışmasına ihtiyaç vardır, • Sığınma evleri, bu çok disiplinli yaklaşımda kilit bir rol üstlenmelidir. • Şiddet, farklı evrelerde ortaya çıkmakta ve gelişmektedir ve her evrede farklı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Sistematik yaklaşım, sistemin tüm üyelerinin (erkekler, kadınlar ve çocuklar) sisteme dahil edilmesi anlamına gelmektedir Bu nedenle aile içi şiddet durumunda tüm üyeler gerekli destek ve bakımı almalıdır. Bu yaklaşımın amacı, sistemin tüm üyeleri için destek anlamında bütünlüğün sağlanmasıdır. Farklı kurumlar arasında işbirliği çok önemlidir. Hollanda’da benimsenen yaklaşım polis, kadın örgütleri ve kadın sığınma evleri, bakanlıklar, çocuk koruma hizmetleri vb. arasında azami düzeyde işbirliği gerektirmektedir. Tüm sığınma evlerinde standart bir kabul prosedürü uygulanmakta olup tüm sığınma evleri aynı formu kullanmakta ve mağdurlara aynı soruların sorulmasını sağlamaktadırlar. Sığınma Evleri Federasyonu şemsiyesi altında (www.opvangatlas.nl), ilgili kurumlar tarafından kullanılan online bir sığınma evi atlası bulunmaktadır ve bu atlas her gün güncellenmektedir. Ortaklaşa çalışma ve zincir yaklaşımını hayata geçirmeyi mümkün kılan araçlardan bazıları şöyledir: 46 1.Evden uzaklaştırma yasası: Bu yasaya göre, Belediye Başkanı fail hakkında 10 veya 28 gün evden uzaklaştırma kararı alabilmektedir. Bu süre zarfında farklı kurumlar, mağdur, fail ve çocuk için gerekli bakım ve destek tedbirlerini almaya başlar. 2.Danışma ve Destek Merkezi: Tüm aile içi şiddet vakaları bu merkezlere bildirilir. Bu merkezler 24 saat açıktır. Mağdur, burada aile içi şiddete ilişkin kişisel hikayesini anlatabilir. Danışma ve Destek Merkezi risk değerlendirmesi yapar ve sonuçlara bağlı olarak uygun önerilerde bulunur ve ileride destek alabilmesi için mağdurun doğru kurumla irtibatını sağlar. Bu merkezler tarafından verilebilecek hizmetler şunlardır: Mağdurun bir Kadın Sığınma Evine yerleştirilmesi veya mağdurun ayakta tedavi edilmesi (mağdurun evinde ve Kadın Örgütünün ofisinde). Fail ile irtibat kurularak faile de tedavi önerilir. Duruma bağlı olarak tedavi konusunda fail için iki seçenek mevcuttur. Bu bağlamda gönüllülük esası geçerli ise fail, faillerin tedavi edildiği kurumların birinde ayakta tedavi edilir. Bu tedavi, aile içi şiddet örüntüsü ve bunun nasıl değiştirilebileceğine dair yüz yüze görüşmelerden oluşur. Failin aldığı adli cezanın bir parçası olarak tedavi zorunlu kılınmış ise, tedavi sürecinden adli psikiyatri veya rehabilitasyon ofisi sorumludur. Çocuklar için de risk değerlendirmesi yapılır ve yine sonuca bağlı olarak tedavi önerilir. Çocuk, annesi ile birlikte sığınma evine yerleştirilirse yeni metoda göre çocuklar için de tedavi mümkündür. Sığınma evinde çocuklar da taramadan geçer ve travmayı aşabilmeleri için çocuklara pedagog ile işbirliği halinde destek verilir. Anne ve çocuk kendi evlerinde kalıyorlarsa terapi ve travma hizmeti kadın ve çocuğun kendi evinde verilir. 3.Aile içi şiddet ve çocuk istismarı konusunda Bildirim Zorunluluğu Yasası: Bildirim Zorunluluğu Yasası, sağlık, eğitim, hukuk ve sosyal sektörler ile kolluk kuvvetleri için geçerlidir. Bu yasaya göre, aile içi şiddet veya çocuk istismarı olduğu yönünde ilgili uzman tarafından herhangi bir belirti ya da işaret tespit edilmesi durumunda bildirim zorunluluğu vardır ve Danışma ve Destek Merkezine bildirilir. 4.Bakanlıklar arası programlar: “Özel alana dair olan Aile içi Şiddet Kamusal bir Sorundur “ başlıklı program 2002 – 2008 yılları arasında uygulanmıştır. Bu program kapsamında altı bakanlık aile içi şiddetle mücadele etmek amacıyla 47 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 4 — Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Her Ülkenin Sorunu: Hollanda Örneği daha etkin bir yaklaşım izlemek için işbirliği yapmıştır. 2008 yılında bu programın devamı niteliğinde bir başka program uygulanmaya başlanmıştır. Bu program kadın sığınma evlerinin, özellikle kriz merkezlerinin kapasite ve kalitesinin arttırılması, danışma ve destek merkezlerinin güçlendirilmesi ve iyileştirilmesi, aile içi şiddetten etkilenen bireyler veya aile içi şiddete tanık olan çocuklara yönelik desteğin iyileştirilmesi, aile içi şiddet ve çocuk istismarına ilişkin İşaret Yasası’nın uygulanması konularına odaklanmıştır Kamu Sağlığı, Spor ve Refah Bakanlığı da “Korunanlar ve Savunulanlar” başlıklı bir program yürütmektedir. Üç temel hedefe ulaşılması amaçlanmaktadır: • Mağdur takip ediliyorsa, mağduru korumak için polis ile işbirliği halinde Aware yönteminin kullanılması, • Güçlendirme eğitimi, • Okul çağındaki çocuklar için önleme eğitimi. 4.3. Risk Değerlendirmesi ve Güvenlik Planı • Her şiddet mağdurunun sığınma evine derhal yerleştirilmesi, • Mağdur, çocuk ve faillere derhal yardım edilmesi, • Aile içi şiddet varsa ilgili sektörlerde çalışan kişilerin durumu derhal bildirmesi ve bu durumun nasıl önlenebileceğini bilmeleri. Hollanda sisteminde kadın, erkek ve çocuğa yönelik şiddetle mücadele etmek için kullanılan araçlardan biri, risk değerlendirmesi ve güvenlik planıdır. Risk değerlendirmesi ve güvenlik planı, mağdurların güvenliğine yönelik riskler hakkında bilgi verir, etkin destek ve bakım sağlanmasına yardımcı olur. 5.Kadın sığınma evlerinin bir kurum olarak aile içi şiddetle mücadelenin ayrılmaz bir parçasını oluşturması Sığınma Evleri Federasyonu ve Verwey Jonker Enstitüsü tarafından risk değerlendirme yöntemi geliştirilmiş olup bu yöntem ülke genelinde kullanılmaktadır ve Danışma ve Destek Merkezinin ve Kadın Sığınma Evlerine kabulün bir parçasını oluşturmaktadır. Mağdur, sığınma evine yerleştikten sonra risk değerlendirmesi her 4 veya 6 haftada bir tekrarlanmaktadır. Riskler zamanla değişebilmektedir. Bu nedenle risk değerlendirmesi devam eden bir süreçtir ve periyodik olarak takip edilir. Risk değerlendirmesinde yer alan soruların örnekleri, Modül 4 Ek 1’de sunulmaktadır. Hollanda’da kadın sığınma evleri, aile sisteminde şiddetten etkilenen tüm bireyler için danışma, destek ve sığınma evi bünyesinde ve dışında desteğin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Kadın sığınma evlerinde şu hizmetler sunulmaktadır: • Risk değerlendirmesi, • Sığınma evine yerleştirme, • Emniyet planı hazırlanması, • Sığınma evinde kalınan süre boyunca çok çeşitli alanlarda uzmanlaşmış kişiler destek ve bakım hizmeti vermektedir. Uzmanlar, hukuki, sosyal, mali, duygusal tıbbi destek ve ebeveynlik, iş, barınma ve ilişki ile ilgili destek vermektedir. • Çocukların tedavisi, • Ebeveynlerle iyi anne baba olma konusunda çalışılması, • Çok disiplinli psikososyal destek , • Mağdurun, partneri ile tekrar birlikte yaşamayı istemesi halinde, geri dönüş desteğinin sunulması ve şiddetten arınmış bir ilişkinin geliştirilmesine yönelik yöntemlerin uygulanması , 48 49 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 4 — Ek 1 Örnek Risk Değerlendirmesi Soruları Mağdura yönelik sorular: 1. Yardım talebinde bulunduğunuzu kimler biliyor? 7. Tehdit ediliyor musunuz? a. Evet b. Hayır c. Cevabınız evet ise ne gibi bir tehdit (lütfen açıklayın) d. Cevabınız hayır ise, herhangi bir şeyden korkuyor musunuz? Evet ise neden? (lütfen açıklayın) 2. Kadın sığınma evinden yardım istediğinizi kaç kişi biliyor? 3. Bir ilişkiniz var mı? 4. Geçinebilmek için (eski) partnerinize mi bağlısınız? 5. Ailenizden veya partnerinizin ailesinden bazı kişilerden korktuğunuzu söylüyorsunuz. Bu korkunun nedeni nedir? 6. Sizce insanlar sizi aktif olarak arıyor mu veya arayacak mı? a. Evet, şu kişiler: b. Hayır c. Bilmiyorum 50 8. Sizin için aşağıda belirtilen risk faktörlerinden hangisi geçerli veya geçerliydi? (tüm risk faktörlerinin üzerinden tek tek geçin; birden fazla risk faktörü geçerli olabilir) a. Silah bulunması b. Hapsetme/tecrit etme c. Şiddetin artması 9. Ailenizden veya partnerinizin ailesinden bazı kişilerden korktuğunuzu söylüyorsunuz. Bu korkunun nedeni nedir? a. Şiddet, aile içi şiddet b. Evlilik dışı hamilelik c. Sınırlı (cinsel) özgürlük sağlayan aile kurallarına uymama. Örneğin, eş seçimi, evlilik dışı ilişki, görücü usulü evlilik istememe. d. Boşanmak istemek e. Diğer nedenler 51 Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Alanında Çalışan Personele Yönelik El Kitabı Modül 4 — Ek 1 Örnek Risk Değerlendirmesi Soruları 10.Kendiniz için mi, çocuklarınız için mi yoksa hem kendiniz hem çocuklarınız için mi korkuyorsunuz? a. Kendim için b. Çocuklarım için c. Hem kendim hem çocuklarım için 11.Evlilik dışı hamilelik, evlilik dışı ilişki ve boşanma durumunda: Aileniz (partnerinizin ailesi) durumunuzu biliyor mu? Bilmiyorlarsa sizce kısa bir süre içinde öğrenecekler mi? 12.Nasıl bir kültürden geliyorsunuz? 13.Nerede büyüdünüz? 14.Babanız nereli? Personele yönelik sorular: 1. Söz konusu mağdura yönelik tehlikeye 1 ila 10 arası bir puan verecek olsanız kaç puan verirsiniz? 2. Risk taraması sonucunda bu mağdura yönelik hangi risk faktörleri tespit edildi? 3. Mağdurun güvenliğini etkileyen ve bu risk taraması sonucunda tespit edilenler dışında başka önemli risk faktörleri var mı? 4. Tahminleriniz mağdurun görüşleri ile tutuyor mu? Cevabınız hayır ise sizce mağdurun algıladığı risk faktörleri neden sizin tahminlerinizden farklı? 5. Bir sonuca varabilmek için yeterli ve doğru bilgiye sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz? Cevabınız hayır ise bir sonuca ulaşabilmek için neler yapacaksınız? 15.Anneniz nereli (ülke)? Sonuçlar: Güvenlik Kodları 16.Kendinize yönelik tehlikeye 1 ila 10 arası bir puan verecek olsanız kaç puan verirsiniz? 1: tehlike yok; 10: tehlike çok yüksek. Yeşil Kod: Risk bulunmamaktadır Turuncu Kod: Bir miktar risk vardır Kırmızı Kod: Hayati tehlike Kırmızı Kod, ek güvenlik tedbirleri alınmaması halinde mağdurun söz konusu sığınma evinde güvende olmadığı anlamına gelmektedir. Mağdur sığınma evinde kalamıyorsa uygun bir yer bulmasına yardım edilir. Sığınma evi haritasından faydalanılarak bölgede yeni daha güvenli bir yer bulunur ve mağdurun yeni sığınma evine transferi sağlanır. Risk taraması yeni sığınma evinde tekrar yapılır ve sığınma evi fail hakkında bilgi vermek için polis ile irtibat kurar. Meslektaşlarla istişare ve takip için zincir işbirliği ortakları ile irtibat kurulur. 52 53 Ankara Başkent Öğretmenevi'nde Gerçekleşen Eğitim Seminerlerinden Kareler 54 57 58 60