ıı. abdülhamid dönemi osmanlı

advertisement
T.C.
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİMDALI
II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ OSMANLI -KARADAĞ SİYASİ
İLİŞKİLERİ
DOKTORA TEZİ
UĞUR ÖZCAN
Tez Danışmanı:
PROF. DR. FAHRETTİN TIZLAK
ISPARTA, 2009
T.C.
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİMDALI
II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ OSMANLI -KARADAĞ SİYASİ
İLİŞKİLERİ
DOKTORA TEZİ
UĞUR ÖZCAN
Tez Danışmanı:
PROF. DR. FAHRETTİN TIZLAK
ISPARTA, 2009
II. ABDÜLHAMĠD DÖNEMĠ OSMANLI -KARADAĞ
SĠYASĠ ĠLĠġKĠLERĠ
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖNSÖZ ………………………………………………………………………….….VI.
ÖZET ……………………………………………………………………………..VIII
ABSTRACT……………………………………………………………………….. IX
SINAV TUTANAGI (ONAY) SAYFASI…….…………………………………….X
KISALTMALAR……………………………………………………………….……XI
KONU ve KAYNAKLAR………………………………………………….……….XI
I.
KONU………………………………………………………….……… XI
II.
KAYNAKLAR…………………………………………….……………XI
A. ARġĠV VESĠKALARI………………………………..…..………....XI
B. KRONĠKLER ……………………………….…………………….XIV
C. SEYAHATNAMELER……………………….…………………...XIV
D. GAZETELER………………………………………...……………..XV
E. KĠTAPLAR……………………………………………...……...….XVI
F. MAKALELER………………………………………..…….….…XVII
G. TEZLER………………………………………..………….….… .XVII
GĠRĠġ
OSMANLI- KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠNĠN TEMELLERĠ
KARADAĞLILARIN MENġEĠ…………………………………………… 1
19.YY. ÖNCESĠ OSMANLI-KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠNE
GENEL BAKIġ……………………………………………………………...3
III. 19.YY’DA OSMANLI -KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠ…….…………..………8
A. FRANSIZ ĠHTĠLALĠ’NĠN ETKĠSĠ ve MĠLLĠYETÇĠLĠK
HAREKETLERĠ.........................................................................................9
B. PANSLAVĠZM’ĠN KARADAĞ MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠNE ETKĠSĠ………12
C. TANZĠMAT DÖNEMĠ OSMANLI KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠ…………16
D. KARADAĞ’DA YENĠ DÖNEM: PRENS NĠKOLA DÖNEMĠ …....…22
I.
II.
IV. HERSEK ĠSYANI ve BALKAN KRĠZĠNDE KARADAĞLILAR…………27
i
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
KARADAĞ’IN BAĞIMSIZLIK SÜRECĠ, SAVAġLAR DÖNEMĠ ve BERLĠN
ANTLAġMASI
I. OSMANLI-SIRP ve KARADAĞ SAVAġI ve
ABDÜLHAMĠD’ĠN BAġA GEÇMESĠ…………………………….……...…..37
A. SAVAġIN NEDENLERĠ ve TEPKĠLER…...…………………………...37
B. KARADAĞ’A KARġI AÇILAN CEPHELER…………………………. 44
C. TERSANE KONFERANSI’NDA KARADAĞ ………………………... 50
D. KARADAĞ ĠLE BARIġ GĠRĠġĠMĠ ……………………………………..57
E. LONDRA PROTOKOLÜNDE KARADAĞ…………………………… 60
II. OSMANLI- RUS SAVAġI’NIN BAġLAMASI ve KARADAĞ CEPHESĠ .. 63
A. KARADAĞ CEPHESĠ ………………………………………………….64
a. Osmanlı Ordularının Galibiyeti ve Rusya Cephesi’ne Aktarılması.......65
b. Podgoriça, NikĢik, Bar ve Ülgün’ün Kaybedilmesi …………………..67
B. EDĠRNE MÜTAREKESĠ ve II. ABDÜLHAMĠD’ĠN YÖNETĠMĠ
ELĠNE ALMASI ……………………………………………………….. 70
C. AYASTEFANOS ANTLAġMASI ……………………………………... 72
a. Ayastefanos AntlaĢması’nda Karadağ’la Ġlgili Maddeler……………..74
b. Ayastefanos AntlaĢması’nın Arnavutlar Arasında Yankıları…………77
D. BERLĠN KONGRESĠ ve BERLĠN ANTLAġMASI’DA KARADAĞ …79
a. Berlin AntlaĢması’nda Karadağ Ġle Ġlgili Maddeler………………… 82
b. AntlaĢmanın Devletlerarası ĠliĢkilerdeki Sonuçları ………………... 85
III. BERLĠN ANTLAġMASI’NIN UYGULANMASI ………………………......89
A. KARADAĞ’IN TANINMA AġAMASI ve SEFĠR ATANMASI ……...90
B. BOYANA NEHRĠ’NDE SEYRÜSEFER SERBESTĠYETĠ …………...92
C. BAR LĠMANI VE KARADAĞ SULARI ………………………………94
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
SULTAN ABDÜLHAMĠD ĠLE PRENS NĠKOLA’NIN DOSTLUK
ĠLĠġKĠLERĠ
I. OSMANLI-KARADAĞ DĠPLOMATĠK ĠLĠġKĠLERĠNĠN BAġLAMASI
A. OSMANLI DEVLETĠ’NĠN KARADAĞ’DAKĠ SEFĠRLERĠ ve
KONSOLOSLARI………………………………………………….…..96
B. KARADAĞ’IN OSMANLI DEVLETĠ’NDEKĠ SEFĠRLERĠ ve
KONSOLOSLARI………………………………………………..…….105
ii
II. II. ABDÜLHAMĠD’ĠN BALKAN POLĠTĠKASINDA KARADAĞ’IN YERĠ
A. ABDÜLHAMĠD’ĠN II. MEġRUTĠYET’ĠN ĠLANINA KADAR
BALKANLAR ve KARADAĞ POLĠTĠKASI …………....…………113
B. II. MEġRUTĠYET’ĠN ĠLANINDAN ABDÜLHAMĠD’ĠN HALLĠNE
KADAR OSMANLI DEVLETĠ’NĠN KARADAĞ POLĠTĠKASI ….119
III. PRENS NĠKOLA’NIN OSMANLI VE BALKAN POLĠTĠKASI.……….. 127
A. KARADAĞ’IN ANTĠK SIRP ĠMPARATROLUĞUNU YENĠDEN
KURMA EMELĠ ……...………………………………………………..128
B. PRENS NĠKOLA’NIN ERMENĠ MESELESĠ ve OSMANLI YUNAN
SAVAġI’NDAKĠ TAVRI………………………………………………131
IV. ĠKĠ HÜKÜMDAR ARASINDA DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠ ..……………...136
A. AVRUPA’DA ve BALKANLAR’DA TÜRK ĠMAJI ve
ABDÜLHAMĠD’ĠN GAYRETLERĠ …………………………… …..136
B. KARADAĞ’IN BATIDAKĠ ĠMAJI ve NĠKOLA’IN GAYRETLERĠ ..138
C. ABDÜLHAMĠD ve NĠKOLA’NIN DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠNĠ
ETKĠLEYEN TEMEL FAKTÖRLER ………………...……………...141
a. Sanatçı Kimlikleri ………………………………………………….143
b. Halka Yakınlıkları,Vatanperverlikleri ve Dînî Kimlikleri ……..…..144
c. KuĢak ÇatıĢmasının Olmaması …………………………………….145
D. RESMĠ ZĠYARETLER …………………………………………………146
a. Nikola’nın Birici Ġstanbul Ziyareti ve Yansımaları ………………...147
b. Nikola’nın Ġkinci Ġstanbul Ziyaret TeĢebbüsü ve
Ziyaretin Ertelenmesi ………………………………………………..149
c. Nikola’nın Ġkinci Ġstanbul Ziyareti’nin GerçekleĢmesi ve Sonuçları. 151
d. Nikola’nın Osmanlı Elçiliklerini Ziyaret Etmesi …………………...156
e. Karadağlı Bakanların Nikola’yı Temsilen Yaptıkları Ziyaretler .…...159
E. KARġILIKLI VERĠLEN HEDĠYELER ………………………………..161
a. Emirgan Yalısı ………………………………………………………163
b. Timsah Vapuru ………………………………………………………164
c. Zaza Yatı …………………………………………………………….167
d. Atlar …………………………………………………………………168
e. Diğer Hediyeler ……………………………………………………...170
F. KARġILIKLI VERĠLEN NĠġANLAR ve MADALYALAR …………..170
a. Abdülhamid’in Nikola’ya ve Yakınlarına Verdiği NiĢanlar …...……171
b. Karadağ Prensi’nin Abdülhamid’e ve Yakınlarına Verdiği NiĢanlar .174
G. ĠKĠ LĠDERĠN BĠRBĠRLERĠNĠN AĠLELERĠNE GÖSTERDĠKLERĠ
YAKIN ĠLGĠ …………………………………………………………...176
H. ÖZEL GÜN ve GECELERDE GÖNDERĠLEN MESAJLAR ……….180
a. Taziye ve GeçmiĢ Olsun Mesajları…………………………………...180
b.Kutlama Mesajları ……………………………………………...…….185
I. ĠYĠ ĠLĠġKĠLERĠN HALKA YANSIMASI……….…………………... 196
iii
J. OSMANLI DEVLETĠ ĠLE KARADAĞ ARASINDAKĠ YARDIM
FAALĠYETLERĠ……………………………….………………..…….199
a. Karadağ’a Osmanlı Mâlî Yardımı …...……………………….…...199
b. Ġnsani Yardımlar …………………………………………………...201
c. Eğitim Alanında Karadağ’a Destek ...……………………………..203
V. OSMANLI DEVLETĠ’NDE HRĠSTĠYAN KARADAĞLILAR ve
SEBEP OLDUKLARI OLAYLAR ……….………………...……………...207
VI. KARADAĞ’DA MÜSLÜMAN AHALĠNĠN DURUMU ...………………....211
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI-KARADAĞ SINIR SORUNLARI VE TAHDÎD-Ġ HUDUD
KOMISYONU
I. TAHDÎD-Ġ HUDUD KOMĠSYONU ve ÇALIġMALARI……………………217
A. OSMANLI DEVLETĠ’NĠN BALKANLARDAKĠ
ĠDARĠ YAPILANMASI ……………………………………………….217
a. ĠĢkodra Vilayeti …………………………………………………….218
b. Kosova Vilayeti ……………………………………………………219
B. KARADAĞ’DA ĠDARĠ YAPI ……………………………………...…220
C. TAHDÎD-Ġ HUDUD KOMĠSYONU’NUN OLUġTURULMASI....…..223
a. Podgoriça’nın ve ĠĢboz’un Karadağ’a Terk Edilmesi ……………..224
b. Gusinye ve Plave’nin Karadağ’a Terkine Arnavutların Tepkisi .......230
c. Gusinye ve Plave’nin Yerine Kuçka Kraina’nın
Verilmesi Teklifi …………………………………………………..236
d. Gusinye ve Plave Yerine Gruda, Klemendi ve Hot’un
Karadağ’a Verilmesi: Kont Corti Mukavelenamesi ………...……..237
e. Ġngiltere’nin GiriĢimleri ve Gusinye ve Plave ile Ülgün’ün
Mübadele Edilmesi Teklifi ………………...……………………...242
D. KRANYA KASABASININ AĠDĠYETĠ SORUNU ve GUSĠNYE
TARAFINDAKĠ KARADAĞ SINIRININ BELĠRLENMESĠ ……..…252
E. TARA VE POLYE HADĠSESĠ ………………………………………..256
F. 1887 YILI TAHTÎD-Ġ HUDUD ÇALIġMALARI VELĠKA KÖYÜ
SORUNU ………………………… …………………………………259
G. FERĠK ENVER PAġA’NIN TAHDĠD-Ġ HUDUD ÇALIġMALARI... 265
H. YEZERO TEPESĠ SORUNU ve ĠRJANĠÇE HADĠSESĠ ……………. 267
II. OSMANLI-KARADAĞ SINIR SORUNLAR ………………………………271
A. ARAZĠ SORUNLARI…………………………….. …………………..272
a. Meralar ve Metruk Araziler………………………………………….272
b. Arazileri Karadağ’da Kalan Osmanlıların Arazi Bedelleri Sorunu.....277
B. KABĠLE ÇATIġMALARI ……………………………………………..278
iv
C.
D.
E.
F.
KAN DAVALARI ve MÜSÂLAHA-Ġ DEM KOMĠSYONLARI …....279
ADAM KAÇIRMA VE HAYVAN HIRSIZLIĞI ……………………..284
BALIK AVLAMA SORUNU ………………………………..………285
SINIR GÜVENLĠĞĠ ĠÇĠN ALINAN ÖNLEMLER……………………286
a. Pasaport Uygulaması ve Gümrük Kapıları…………………………289
b.Suçluların Ġadesi…………………………………………………… 290
c. Karadağ EĢkiyası ve Arnavut Malisörlerine KarĢı Güvenlik
ĠĢbirliği…………………………………………………………….. 292
III. MUHACĠRLER MESELESĠ ……………………………………………...294
A. MUHACĠRLER SORUNUNUN DOĞMASI ve GÖÇÜN
NEDENLERĠ ………………………………………… ……………..294
B. MUHACĠRLERĠN ĠSKÂNI VE ĠÂġELERĠ …………………………...297
C. MUHACĠRLER VE VAKIFLAR KARMA KOMĠSYONU ………….300
D. MUHACĠR BORÇLARI ĠÇĠN KOMĠSYON TEġKĠLĠ ……………….302
E. NĠKOLA’NIN GÖÇÜ DURDURMA ÇABALARI ...…………………303
a. Nikola’nın Hersek Halkına Bildirisi …………………………………304
b. Muhacirlerin Karadağ’a Geri Dönmeleri……………. ………..……..305
F. OSMANLI DEVLETĠ’NĠN GÖÇÜ DURDURMA ÇABALARI ……..307
SONUÇ ……………………………………………………………………………309
KAYNAKÇA
A. ARġĠV BELGELERĠ……………………………………………….…..314
B. GAZETELER….……………………………………………………..…315
C. YAYINLANMIġ VESĠKALAR…………………………………..…….316
D. KĠTAPLAR…………….……………………………………………… 317
E. MAKALELER…………………………………………………………..328
F. ĠNTERNET KAYNAKLARI……...…………………………………….336
EKLER
HARĠTALAR
BELGELER
RESĠMLER
ÖZGEÇMĠġ
v
ÖNSÖZ
Bugüne kadar Osmanlı Devleti ve onun diğer devletlerle iliĢkilerine dair bir
çok eser yazılmıĢtır. Ġngiltere, Fransa, Ġtalya, Almanya, Ġran vb. daha bir çok devlet
ve emaretler ile iliĢkisine dair araĢtırma ve çalıĢmalara rastlamak mümkündür. Siyasi
tarih ve diplomatik iliĢkiler açısından fevkalâde önemli olan bu eserler, günümüz
devlet iliĢkilerinin geliĢmesine de hiç Ģüphesiz yardım etmektedir. 2006 yılında
Sırbistan-Karadağ’dan ayrılarak, bağımsızlığını ilan eden Karadağ Cumhuriyeti
Osmanlı Devleti’nin Balkanlardan çekiliĢ sürecinde çok önemli bir rol oynamıĢtır.
Tarihte uzun yıllar savaĢlarla ve isyanlarla gündeme gelen Karadağ’ın, 18781908 yılları arasını kapsayan 30 yılı aĢkın bu süreçte, Osmanlı Devleti ile genelde iyi
iliĢkiler kurduğu görülmektedir. Devletlerarası iliĢkilerde liderlerin Ģahsi iliĢkilerinin
ve diyaloglarının, devletlerin dıĢ politikalarına olumlu yanda olumsuz yansımalarının
olduğu muhakkaktır. Prof. Dr. Bayram Kodaman, bölge üzerine araĢtırma yaparken
II. Abdülhamid ile Nikola’nın çok iyi iliĢkiler içinde olduğunu gösteren belgelere
yıllar önce rastladığını söylemiĢ fakat ne yazık ki bu konuyu çalıĢmaya fırsat
bulamadığını belirtmiĢtir. Gerçekten de zihnimizde, hep “düĢman” olarak tahayyül
ettiğimiz Karadağ’ın, Osmanlı ile olan iliĢkilerinin iyi bir düzeye gelmesinde,
Abdülhamid ve Nikola dostluğunun bir etkisinin olup olmadığı sorusu, cevaplanmayı
bekleyen önemli bir soru olarak karĢımıza çıkmıĢtır. Burada, çalıĢmamızın çıkıĢ
noktasını oluĢturan bu soruya cevap aranmıĢ ve II. Abdülhamid dönemi OsmanlıKaradağ siyasi iliĢkileri araĢtırılmıĢtır.
II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı- Karadağ Siyasi İlişkileri baĢlığını taĢıyan
bu çalıĢma üç bölümden oluĢmaktadır. Giriş kısmında Karadağ’ın menĢei, konumu ve
özellikleri ile ilgili bilgiler verilerek, eski çağlardan II. Abdülhamid dönemine kadar
tarihi süreç anlatılmıĢtır. Osmanlı- Karadağ Siyasi ĠliĢkilerinin arka planı
oluĢturularak, Karadağ’ın Osmanlı yönetimine girmesi, ve Fransız Ġhtilali’yle 19.
vi
yüzyılda yükselen milliyetçilik cereyanları neticesi çıkan Karadağ isyanları, yine giriĢ
kısmında incelenmiĢtir.
Birinci bölümde II. Abdülhamid’in baĢa geçmesi ve devam etmekte olan
Karadağ-Sırp ve Osmanlı SavaĢı’nın sona erdirilme çabalarına yer verilerek
Karadağ’ın bağımsızlık süreci açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. 93 Harbi’nde Karadağ’ın
rolü, Ayastefanos ve daha sonra Berlin AntlaĢması’nda Karadağ ile ilgili maddeler ve
Karadağ’ın bağımsızlığı konusu iĢlenmiĢtir. Osmanlı-Karadağ sınırları ve Berlin
AntlaĢması’nın öngördüğü maddelerin Karadağ ve Osmanlı özelinde uygulanması
yine bu bölümde anlatılmıĢtır.
İkinci bölümde, birbirlerini devlet olarak tanıyan iki hükümdarın dostluk
iliĢkilerine değinilmiĢtir. Diplomatik iliĢkilerin baĢlaması, atanan sefirler ve
özelliklerinden bahsedilen bu bölümde ayrıca iki hükümdarın politikalarına da yer
verilmiĢ, dostluk iliĢkileri, birbirlerine yazdıkları taziye, tebrik, teĢekkür mektupları
örnek verilerek açıklanmıĢtır.
Üçüncü bölümde ise Osmanlı- Karadağ sınır tespit çalıĢmalarına ve sınır
sorunlarına yer verilerek, Prens Nikola ve II. Abdülhamid’in çözümsel yaklaĢımları
izah edilmeye çalıĢılmıĢ, iki toplum arasında çatıĢmanın nedenleri irdelenmiĢtir.
Son olarak, çalıĢmamızın fikir planından bitiĢ aĢamasına kadar katkıları olan;
baĢta Prof. Dr. Bayram Kodaman’a, danıĢman hocam Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’a, ve
Doç. Dr. Süleyman Seydi’ye, maddi manevi desteğini esirgemeyen babam Av. Ġsmet
Özcan’a teĢekkürü bir borç bilirim. Ayrıca Karadağ’lı meslektaĢlarım Adnan Pepiç ve
Vesna Vuskoviç’e yardımları nedeniyle müteĢekkirim.
Uğur Özcan
Isparta 2009
vii
ÖZET
II. ABDÜLHAMĠD DÖNEMĠ OSMANLI-KARADAĞ SĠYASĠ
ĠLĠġKĠLERĠ
Uğur ÖZCAN
Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı
Doktora Tezi, 339 sayfa, Nisan 2009
Danısman: Prof. Dr. Fahrettin TIZLAK
Bu çalıĢmanın amacı, Osmanlı-Karadağ iliĢkilerinde çok önemli bir yer tutan
Abdülhamid-Nikola dostluğunun iki ülke iliĢkilerine etkisini ortaya koymaktır. Ayrıca
Karadağ’ın bağımsız bir devlet olarak, devletler muvazenesinde Osmanlı Devleti ile yaĢadığı
otuz yılı aĢkın siyasi tecrübeyi ele alarak iki devlet iliĢkilerindeki olumlu değiĢimi
yansıtmaktır.
Zaman sınırlaması olarak II. Abdülhamid dönemiyle sınırlandırılan çalıĢmada, konu
sınırlanmdırmasına da gidilerek, siyasi iliĢkiler ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın sonucunda Ģu
neticelere ulaĢılmıĢtır.
Bugün Balkanlarda Adriyatik Denizi kenarında küçük ve bağımsız bir devlet olan
Karadağ’ın Osmanlı Devleti ile iliĢkileri 14. yy da baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti’nin, coğrafi
Ģartlar ve kabile tarzı yaĢam Ģekilleri nedeniyle tam anlamıyla hakimiyet sağlayamadığı
Karadağ’da, özellikle 19. Yy’da milliyetçilik hareketlerinin ve panslavist hareketlerin
etkisiyle, Osmanlı Devleti’ne karĢı bir çok isyan meydana gelmiĢtir. II. Abdülhamid’in tahta
geçmesi ve patlak veren Osmanlı-Rus Harbi’nin ardından imzalanan 1878 Berlin
AntlaĢması’yla Karadağ bağımsızlığını kazanmıĢtır. Bağımsızlık sürecine kadar iliĢkiler hep
çatıĢma ve savaĢ ağırlıklı olmuĢtur.
Karadağ, I. Nikola yönetiminde Osmanlı Devleti ile diplomatik iliĢkilere baĢlamıĢtır.
Böylece II. Abdülhamid’in tahttan indiriliĢine kadar, iki devlet arasında küçük sınır
çatıĢmaları haricinde savaĢın görülmediği, yaklaĢık 30 yıllık bir süreç yaĢanmıĢtır. BarıĢın
hakim olduğu bu dönem, iki devlet iliĢkilerini çok olumlu bir noktaya getirmiĢtir. Bunda II.
Abdülhamid ve Nikola’nın devlet yönetimindeki Ģahsi becerileri ve kiĢisel dostluklarının
büyük etkisi vardır. Iki devlet arasında kriz noktasına gelen hadiselerin, iki liderin çözümsel
ve barıĢcıl yaklaĢımlarıyla halledildiği görülmüĢtür. Nikola’nın Ġstanbul seyahatleri,
Abdülhamid’in misafirperverliği, Karadağlıların ezelden beri sahip olduğu “Türk düĢmandır”
önkabülünün kendi içlerinde sorgulanmasına yardımcı olmuĢtur.
1908’de II. MeĢrutiyet’in ilanı ile Abdülhamid’in etkisi azalmıĢ Jöntürk muhalefeti
etkisini göstermiĢtir. Bu yıldan sonra iliĢkilerin durağanlaĢması ve Abdülhamid’in tahttan
inmesiyle birlikte Balkan SavaĢları’nın ortaya çıkması, Abdülhamid ve Nikola’nın
siyasetlerinin yerindeliğinin bir kanıtıdır.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Karadağ, Siyasi Tarih, Prens Nikola Petroviç, II.
Abdülhamid, Sınır Sorunları, diplomatik iliĢkiler, Çetine, Balkanlar.
viii
ABSTRACT
POLITICAL RELATIONS BETWEEN THE OTTOMAN EMPIRE and
MONTENEGRO in the ABDUL HAMID II ERA
Suleyman Demirel University, Institute of Social Science, Department of History
Ph.D, Thesis, 339 pages, April 2009
Dissertation Advisor: Prof. Dr. Fahrettin TIZLAK
The aim of this work is to identify the impacts of the Abdul Hamid - Nicholas
friendship on the relations between the Ottoman Empire and Montenegro. A further goal is to
describe how relations between the two states improved during thirty plus years of contact
between the Ottoman Empire and Montenegro as an independent entity. This study focuses
on the Abdülhamid period and concentrates on the topic of political relations. An abridged
discussion of study results is provided below.
Montenegro, an independent and relatively small-sized Balkan country by the
Adriatic Sea, established relations with the Ottoman Empire as early as the 14th century. The
Ottomans were not able to dominate Montenegro fully due to difficulties posed by geography
and the tribal lifestyle prevailing in the region. Montenegro was home to several revolts
against the Ottomans in the 19th century, which was a consequence of nationalist movements
and pan-Slavic tendencies of the time. The accession of Abdul Hamid II to the Ottoman
throne, followed by the Russo-Turkish War (1877-1878), led to the conclusion of 1878 Berlin
Treaty which meant independence for Montenegro.
Under the rule of Nicholas I, Montenegro began diplomatic relations with the
Ottoman Empire. Minor border skirmishes being excepted, the relations ushered in an
approximately 30-year era of no armed conflict between the two states until the deposition of
Abdul Hamid II. The peaceful era has raised the relations between the two to a very positive
high. The political leadership skills of Abdul Hamid and Nicholas I, as well as their friendly
manners, played a major role on the mutually amicable relations. Incidents escalating to crisis
levels between the two states were resolved with the solution-oriented and peaceful
approaches of these two leaders. Nicholas’ visits to Istanbul, coupled with Abdul Hamid’s
hospitality, helped Montenegrins to tone down their historic perception of Turks as foes.
Nevertheless, opposition by Ittihat ve Terakki Cemiyeti (Committee of Union and
Progress), backed by Albanians upset by territorial concessions to Montenegro, resulted in
the proclamation of the Second Constitutional Era in 1908. Shortly thereafter, Abdul Hamid’s
rule came to a close. The policies implemented by the Ittihat ve Terakki Cemiyeti disrupted
the balance Abdul Hamid had put in place in the Balkans. Relations between the Ottoman
Empire and Montenegro were weakened, and the way was paved for the Balkan Wars, as a
result.
Key Words: Ottoman Empire, Abdul Hamid II, Montenegro, Balkans, Prince
Nicholas Petrovich, Cetinje, Political Relations, Ottoman-Montenegrin Relations
ix
x
KISALTMALAR
a.g.e.
a.g.m
a.g.web.
AKÜ
AÜDTCF
BOA
C.
Çev.
DĠA:
Ed.
Haz.
ĠA:
MEB :
s.
S.
SDÜ
TDK
TDVY
Ter.
TTK
YKY
YL
: Adı geçen eser
: Adı geçen makale
: Adı geçen web
: Afyon Kocatepe Üniversitesi
: Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi
: BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi
: Cilt
: Çeviren
: Diyanet Ġslam Ansiklopedisi
: Editör
: Hazırlayan
: MEB Ġslam Ansiklopedisi
: Milli Eğitim Bakanlığı
: sayfa
: Sayı
: Süleyman Demirel Üniversitesi
: Türk Dil Kurumu
: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
: Tercüme
: Türk Tarih Kurumu
: Yapı Kredi Yayınları
: Yüksek Lisans
xi
KONU VE KAYNAKLAR
I. KONU
1878
Berlin
AntlaĢması’yla
bağımsızlığını
kazanan,
1918
yılında
Avusturya’nın iĢgaline uğrayarak bağımsızlığı son bulan Karadağ Devleti, Osmanlı
Devletiyle yaklaĢık 40 yıllık müstakil devlet olarak iliĢkisini sürdürmüĢtür. Bugün
Sırbistan-Karadağ’dan ayrılarak Karadağ Cumhuriyeti olarak bağımsızlığını kazanan
bu küçük Balkan devletinin, Abdülhamid’in 33 yıllık saltanatı döneminde, Osmanlı
Devleti ile iyi iliĢkiler kurduğu görülmektedir. II. Abdülhamid’in, Dünya ve Avrupa
siyasetinde uyguladığı denge politikasında, Karadağ’ın konumu nedir? sorusuna
cevap aranırken, ayrıca II. Abdülhamid’in Prens Nikola ile dostluğunun OsmanlıKaradağ iliĢkilerine yansıması araĢtırılmıĢtır.
Bu alanda eksikliği giderme hedefini ve amacını taĢıyan çalıĢma, Balkanlar ve
Avrupa siyasetinde önemli bir yeri olan Osmanlı Devleti ve Karadağ Devleti’nin,
özellikle Balkan SavaĢlarına sebep teĢkil edecek hadiselerin oluĢum sürecini ve yol
haritasını aktarmaya gayret edecektir. Balkanlarda Karadağ’ın rolüne de böylece
açıklık getirecek bu çalıĢma, iki devlet arasındaki iyi iliĢkileri de ortaya koyarak, o
dönemdeki ufak çatıĢmaların nedenlerini irdeleyecektir. Bu sayede Türkiye-Karadağ
iliĢkilerinin geliĢmesine yardımcı olacak günümüze ıĢık tutmaya çalıĢacaktır.
II. KAYNAKLAR
A. ARġIV BELGELERI
ÇalıĢmamızda arĢiv belgeleri büyük bir önem arzettiği için Türkiye, Karadağ
ve Ġngiltere’de olmak üzere üç önemli arĢivden yararlanılmıĢtır. Bunlar baĢta
Ġstanbul’da bulunan BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Karadağ’ın eski baĢkenti
Çetine’deki Devlet ArĢivi, ve Ġngiltere’deki Foreign Archives’tir.
xii
BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi: BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi’nde konuyla ilgili
1500’ye yakın belge tesbit edilmiĢtir. Özellikle Yıldız Tasnifi, Ġradeler Kataloğu,
Hariciye Kataloğu, Hattı Hümâyunlar vb. kataloglardaki belgelerden yararlanılmıĢtır.
Hicri 1293-1327 tarihlerini içeren belgeler, Sadaret, Ġradeler, Yıldız Tasnifi,
Meclisi Vükelâ Mazbataları, Dahiliye ve Hariciye tasniflerinden oluĢmaktadır.
Özellikle Yıldız Tasnifi 1799 belge ile bu çalıĢmaya ıĢık tutacak tasniftir. Belgelerde
Karadağ’da meydana gelen isyanlar ve onların bastırılmasına yönelik çalıĢmalar,
Berlin AntlaĢması’ndan sonra Karadağ’ın durumu, vergiler gibi meselelerin yanında,
Rusya’nın, Ġngiltere’nin ve Avusturya-Macaristan’ın tutumu ve Osmanlı -Karadağ
iliĢkisinde oynadıkları rol konusunda bilgiler yer aldığı görülmüĢtür. Belgelerin
arasında zaman zaman Sırpça, Rusça, Fransızca belgelere rastlamak mümkündür.
Ama Osmanlıca tercümesi ve özeti mevcut olduğundan bu konuda bir zorluk
yaĢanmamıĢtır.
Karadağ Devlet ArĢivi (Drzavni Arhiv Crne Gore) Karadağ’ın eski baĢkenti
Çetine’de bulunan Devlet ArĢivi’nde 1879-1918 yılları arası belgeleri ihtiva eden
kataloglar bulunmaktadır. 1893 yılında oluĢturulan arĢivde bu dönemle ilgili yaklaĢık
1500 belge vardır. Genelde Fransızca yapılmıĢ yazıĢmalar arasında Osmanlıca ve
Sırpça yapılan yazıĢmalarda bulunmaktadır. Karadağlıların tabiriyle Karadağca olan
bu belgelerden tercüme konusunda yaĢanılan sorun nedeniyle, bu çalıĢmada yer
verilmemiĢtir.
National Archives Foreign Office: Osmanlı- Karadağ iliĢkisi dendiği zaman
Ġngiltere’deki National Archives’de Foreign Office belgelerini atlamamak gerekir.
National Archives’te 1875-1910 arası bir hayli fazla belge vardır. Özellikle
Ġngiltere’nin müdahil olduğu, Osmanlı- Karadağ iliĢkisini birebir ilgilendiren
konularda, direkt baĢvurulabilecek çok zengin bir belge arĢivi vardır. Çetine ve
ĠĢkodra’daki Ġngiliz konsolosları’nın ayrıca Ġstanbul’daki Ġngiliz elçisinin Karadağ
Meselesi ile ilgili dıĢiĢleriyle yazıĢmaları ve raporları, bu noktada büyük önem
arzetmektedir. Bu belgelerin bir kısmını Beitullah Destani, Montenegro: Political
And Ethnic Boundaries 1840–1920 iki ciltlik eseriyle yayınlamıĢtır. Yine Bilal N.
xiii
ġimĢir’in “Rumeli’den Türk Göçleri Belgeler”, isimli üç ciltlik eserinde yayınladığı
Ġngiliz arĢiv belgeleri de dikkat çekicidir. Dolayısıyla bu çalıĢmada, Ġngiliz ArĢivi
belgelerinden, yayınlanmıĢ olanlara yer verilmiĢtir.
B. KRONIKLER
Mustafa Nuri PaĢa’nın Netâyic-ül Vukuat’ı Ahmed Lütfi Efendi’nin,
Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, Abdurrahman ġeref Efendi’nin, Son
Vakanüvis Abdurrahman ġeref Efendi Tarihi gibi son derece önemli kroniklerde
Osmanlı Karadağ iliĢkisinin tarihi temellerine dair bilgiler bulabilmek mümkündür.
Bölgeye hakimiyeti, bilgisi ve tanıklığı ile Ahmet Cevdet PaĢa’nın Tarih-i Cevdet,
Tezâkir, Maruzat gibi eserlerinde Karadağ ile ilgili verdiği bilgiler fevkalâde
önemlidir. Ahmet Mithat’ın Üss-ü Inkilap, Zübdet-ül Hakâyık gibi eserlerinde
Osmanlı-Karadağ SavaĢı’na, ve o dönemde geliĢen politik hadiselere dair detaylar
vardır. Abdurrahman ġeref Efendi, hem son vakanüvis olması hem de mevzu edilen
döneme tanıklık etmesi nedeniyle, verdiği bilgiler dikkat çekicidir.
C. SEYAHATNÂMELER
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde, bugün Karadağ Cumhuriyeti’nin
sınırları içinde bulunan Podgoriça, Ülgün, Bar gibi kentler hakkında bilgiler
verilirken ĠĢkodra ve civarı ile ilgili detaylar da göze çarpmaktadır. Verdiği bilgiler
her ne kadar abartılı bilgiler olsa da, bölge hakkında fikir vermesi açısından nadide
bir eserdir.
Karadağ ile ilgili bilgilerin büyük bir kısmı 19.yy da bölgeye turist, gazeteci,
araĢtırmacı ve diplomat olarak gidenleri izlenimlerinden oluĢmaktadır. Çoğu Ġngilizce
olan bu eserlerde, Karadağ insanı, coğrafyası, kültürü ve siyaseti hakkında bilgiler
bulabilmek mümkündür. William Miller’ın 1898 de yayınladığı “Travels And Politics
in The Near East” adlı kitabında Karadağ’la ilgili izlenimler vardır. Bunun yanında
Reginald Wyon, Gerald Prance isimli iki Ġngiliz’in 1905 yılında yayınladıkları “The
xiv
Land Of The Black Mountain The Adventures Of Two Englismen In Montenegro”
isimli seyahatname de Ġngilizler’in bakıĢ açısıyla Karadağlıları değerlendirmiĢtir. 19.
yy’da Seyahatname olarak ele alabileceğimiz bir diğer Tükçe (Osmanlıca) eser ise
Ahmet Cevat PaĢa’nın
Karadağ Seyahatnamesi (M. Mercan) dir. Karadağ’da bir
dönem Çetine Sefiri olarak görev yapan Ahmet Cevat PaĢa, Prens Nikola ile çıktığı
yurt gezisindeki izlenimleri aktarmıĢtır. Osmanlı elçisinin gözüyle Karadağ’ı
görebilme açısından ilgi çekici bir eserdir.
D. GAZETELER
O dönemde Osmanlı Devleti’nde, her ne kadar gazete yayınlarına dair bir
kısım sınırlandırmalar olsa bile, Avrupa ve Amerika basınında Karadağ ve Osmanlı
iliĢkileri ve Balkanlar’ı ilgilendiren olaylarla ilgili haber akıĢı sağlanmıĢ ve yorumlar
yapılmıĢtır. Amerika’da yayın yapan New York Times, Washington Post
gazetelerinin 1875-1910 arası bütün sayılarına ulaĢmak mümkündür. Hem köklü
gazeteler olmaları açısından hem de Osmanlı-Karadağ iliĢkilerine Batı gözüyle
değerlendirmiĢ olmaları açısından önem taĢımaktadırlar. Bu haberlerin geneline
bakıldığında Karadağ’ı destekler nitelikte haberler olduğu gözlerden kaçmamaktadır.
Karadağ’ın Osmanlı Devleti karĢısında gösterdiği baĢarı, Batı basınının Karadağ’a
ilgisini artırmıĢ ve bölgeye muhabirler gönderilmiĢtir.
Osmanlıca gazetelere gelince; 1878-1908 yılları arasında birçok gazete,
sansüre ve engellemelere rağmen yayınlanmıĢtır. Kesintili de olsa o devirde çıkan
gazeteler arasında Ġkdam, Vatan, Vakit, Malumat ve Sabah Gazeteleri’ni saymak
mümkündür. Gazeteler özellikle Osmanlı- Karadağ ve Sırp SavaĢına, 93 Harbine
geniĢ yer vermiĢler, cephelerdeki geliĢmeleri günbegün okuyucularına aktarmıĢlardır.
Karadağ Prensi’nin Ġstanbul ziyaretleri de Osmanlı gazetelerinde yer bulmuĢ ve
günlerce yayın yapılmıĢtır.
Sırpça yada yeni tabirle Karadağca gazetelerden Glas Crnogorska gazetesi bu
çalıĢmada yer verilen gazetelerdendir. Bu gazetenin eski sayıları Karadağ Devlet
xv
ArĢivinde mevcut ve araĢtırmacılara açıktır. Glas Crnogorska, Karadağlıların gözüyle
Osmanlı Devleti’ni anlayabilmek açısından önem arz etmektedir.
E. KĠTAPLAR
Osmanlı-Karadağ Siyasi ĠliĢkilerini yada genel anlamda Osmanlı-Karadağ
ĠliĢkilerini inceleyen sipesifik bir kitap dünya kütüphanelerinde ve Türkiye’de belli
baĢlı önemli kütüphanelerde rastlanılmamıĢtır. ÇalıĢma konusu olarak bu konun
seçilmesinin en önemli nedenlerinden birisi de bu boĢluk olmuĢtur. Osmanlı Karadağ
iliĢkisi, ya eserlerde konu baĢlığı olarak ele alınmıĢ, ya da makale boyutunda
incelenmiĢtir. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi adlı eserinin 5-6. ciltlerinde Karadağ
ile ilgili bilgiler verirken fazla detaya girmemiĢtir. Yine Bayram Kodaman DoğuĢtan
Günümüze Büyük Ġslam Tarihi’nin 12 cildinde Karadağ isyanlarından bahsederken
konuyla ilgili ipuçları vermiĢtir. John B. Treadway, “The Falcon And The Eagle
kitabında Karadağ ve Avusturya-Macaristan iliĢkisini konu edinirken, 1908 yılı 1914
yılını
hedef
almıĢtır.
Karadağlıların
efsanevi
yazarı
Milovan
Djilas’ın,
“Montenegro”su daha çok Karadağ’ı sosyolojik ve antropolojik yönden anlatan bir
eserdir.
Elisabeth Roberts’ın “Realm Of The Balck Mountain; A Hsitory Of
Montenegro, kitabı Karadağ tarihini anlatan belki de en kapsamlı ve en yeni
eserlerden birisidir. Fakat bu eserde de Karadağ’ın eski çağlardan günümüze kadar
olan tarihini ana hatlarıyla iĢlemesi nedeniyle, Osmanlı Devleti ile olan iliĢkilerine
doğal olarak fazla değinilememiĢtir.
Ayrıca söz konusu eserde Osmanlı
kaynaklarından yararlanılmadığı görülmüĢtür. Diğer taraftan yayınlanan yabancı dilde
eserlerde Karadağ, “ Doğu Sorunu” yada “Balkan Sorunu” kapsamında ele alınmıĢtır.
Mahmut Celalettin PaĢa’nın Mir’at-ı Hakîkat,. Ahmet Mithat’ın Üss-ü
Ġnkılâp’ı ve, Zübdet-ül Hakâyık’ı, Ali Fuat Türkgeldi’nin Mesâil-i Mühimme’si, ve
Türk Tarih Kurumu’nun tıpkı basım beĢ ciltlik Muâhedat Mecmuâsı, gibi eserler
Osmanlı-Karadağ iliĢkilerine dair bilgilerin bulunabileceği kaynak eserlerdir.
xvi
Karadağ ile ilgili yazılmıĢ kitapların büyük bir kısmı Ġngilizce eserlerden
oluĢmaktadır. Konuyla ilgili yazılmıĢ 50 ye yakın eser mevcuttur. Bunun bir kısmı
1914 ve sonrası bir kısmı ise Osmanlı dönemi öncesi Karadağ’ı anlatan kitaplardır.
F.MAKALELER
Bilimsel makalelerin yayınlandığı hakemli dergiler, baĢta Belleten olmak
üzere Balkan araĢtırmalarına ağırlık veren bilimsel dergiler gözden geçirildiğinde
konuyla ilgili çıkan makalelerin büyük bir kısmının, Hersek Ġsyanı, Sırp-Karadağ ve
Osmanlı SavaĢı, 93 Harbi’ni konu edindiği görülür. Mithat Aydın, Nedim Ġpek,
Hüdai ġentürk, Halil Sedes gibi akademisyen ve yazarların da Karadağ’la ilgili
makale çalıĢmaları vardır. Bunlar “Hersek İsyanı” merkezli çalıĢmalar olmuĢtur.
Ġslam Ansiklopedileri, Britannica, Meydan Larous, Türk Ansiklopedisi gibi eserlerde
Karadağ hakkında ansiklopedik bilgiler ıĢığında Osmanlı iliĢkilerine değinilse de bu
bilgiler kısıtlı kalmıĢtır.
G.TEZLER
YÖK tez kataloğunda bu konuyla ilgili sadece, Abidin Temizer’in “sınır
sorunlarını” ele alan “Osmanlı Karadağ Sınır AnlaĢmazlıkları Ve Çözümü 18781912” adlı Yüksek Lisans çalıĢması vardır. Temizer, bu çalıĢmasında sınır sorunlarına
ve çözümüne dair arĢiv belgeleri ıĢığında bilgiler vermiĢtir. Doktora düzeyinde bir
çalıĢma tespit edilememiĢtir. Ama, Mehmet Mercan’ın “Sadrazam Ahmed Cevad
PaĢa” baĢlıklı doktora tezinin bir bölümünde, Ahmet Cevat PaĢa’nın Çetine
Sefâretiyle ilgili verdiği bilgiler, kayda değerdir. Ayrıca Amerika’daki University Of
Cincinnati’den Natasha Margulis’in “Njegos’s Montenegro, The Great Powers and
the Moderniazations in the Balkans 1830-1851”, adlı doktora tez çalıĢması, Prens
Nikola Dönemi öncesi Karadağ’ı incelemiĢtir.
xvii
GĠRĠġ
OSMANLI- KARADAĞ ĠLĠġKĠSĠNĠN TEMELLERĠ
I.
KARADAĞLILARIN MENġEĠ
Balkan yarımadasının1 batısında bulunan Karadağ‘ın, güneydoğusunda
Arnavutluk, kuzeydoğu ve doğusunda Sırbistan ve Kosova, batısında Bosna Hersek yer
almaktadır. Karadağ, Adriyatik Denizi‘nin kenarında2 ve doğuyla batının buluĢtuğu
noktada olan küçük bir ülkedir3. 2006 yılında Sırbistan-Karadağ‘dan ayrılan ve
bağımsızlığını
ilan
eden
Karadağ‘ın4,
bağımsız
bir
devlet
olarak
dünya
konjonktüründeki yerini alması bir ilk değildir. Daha öncesinde 1878 ve 1918 yılları
arasında bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdüren Karadağ, ismini yüksek kıraç
―karst‖ siyah renkli volkanik oluĢumlardan almıĢtır. BaĢka bir iddiaya göre ise Karadağ
ismi ―Crnojeviç‖ten gelmektedir5. Bu ismin ilk kullanımının 15. yy Venedik
Cumhuriyeti‘ndeki kaynaklara dayandığı söylense de kimi kaynaklarda 1276 yılında
kullanıldığının tahmin edildiği belirtilmektedir. Daha sonraları bu isim yerini Duklja ve
1
Güneydoğu Avrupa‘ya verilen tarihi ve coğrafik bir terim olarak tanımlanan ―Balkanlar‖ın Antik
Yunan‘daki ismi ―Peninsula of Haemus‖ tur. William Miller 1898 yılında basılan Ġngilizce eserinde,
gezdiği Dalmaçya, Karadağ, Bosna-Hersek, Ragusa Arnavutluk, Yunanistan, Girit, Bulgaristan ve
Ġstanbul‘u ―Near East‖ (Yakın Doğu) olarak adlandırmaktadır. William Miller, Travels And Politics in
The Near East, T. Fisher Unvin, London 1898.
2
Nenad Moacanin, ―Karadağ‖ DĠA, C. 24, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 384
3
Marian Cruger Coffin, ―Where East Meets West, A Visit To Picturesque Dalmatia, Montenegro And
Herzegovina” The National Geographic Magazine, Vol. XIX, No: 5, May 1908 Washington DC, s. 319
4
21 Mayıs 2006‘da yapılan referandum neticesinde 3 Haziran 2006‘da bağımsızlığını ilan etmiĢtir. 21
Ģehirden oluĢmaktadır. Andrijevica, Bar (Antivari), Berane, Biyele Polye (Bijelo Polje), Budva, Çetine
(Cetinje), Danilovgrad, Hersek Novi, KolaĢin (Kolašin), Kotor, Moykovaç (Mojkovac), NikĢik (Nikšić),
Plav, Pluţine, Pljevlja, Podgorica, Rojaye (Roţaje), ġavnik (Šavnik), Tivat, Ülgün (Ulcinj), Ţabljak CIAThe World Factbook, ―Montenegro‖ <https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/
geos/mj.html  e.t. 06.12.2008
5
Bu iddiaya göre dağlar, kara (siyah) değildir. ―Crna Gora‖ ismi ―Kara dağ‖anlamına gelmektedir. Fakat
Crna Gora ismi ―Crnojeviç‖(Kara Prens) döneminden önce bilinmiyordu. 400 yıl önce bu dağlara ―Kara‖
denmesinin nedeni Crnojeviç‘tir. Dolayısıyla prens ismini dağdan değil, dağ ismini prensten almıĢtır. W.
H. Cozens-Hardy, ―Montenegro and Its Borderlands‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No:5, (Nov.
1894), s. 397
1
Zeta‘ya bırakmıĢtır6. Evliya Çelebi, ‗Seyahatname‘ adlı eserinde 1662 yılında gittiği
Karadağ‘dan ―Karadağ nâm bir sengistân-ı bî emân‖ diye bahsetmektedir7. Sırp-Hırvat
dilinde ―Crna Gora‖ 8, Ġtalyan kaynaklarında ―Montagna Nera‖, ―Montenero‖ ya da
―Monte Negro‖ olarak yer almıĢtır. Batı Avrupa dillerinde ‗Montenegro‘ diye anılan
Karadağ, Ġngilizcede de ‗Montenegro‘ olarak geçmektedir. Türkçede kullanılan
―Karadağ‖ ismi de ―Crna Gora‖ ve ―Monte-Negro‖nun çevirilerinden meydana
gelmektedir. Dağlık bir yapısı olan Karadağ, yerleĢim açısından elveriĢli bir yapıya
sahip olmayan kayalıklara sahiptir9.
Bugün Karadağ Cumhuriyeti‘nin bulunduğu yerde M.Ö. 6. yüzyılda
Arnavutların atası olarak bilinen Ġlliryalılar vardır. Adriyatik Denizi‘nin kenarında antik
Akdeniz medeniyetinden kolonicilerin ve tüccarların yerleĢtiği bir yer olan bu bölgeye,
M.Ö. 6 ve 7. yüzyıllarda zengin Yunan kolonilerinin yerleĢtiği görülmektedir. Celtlerin
M.Ö. 4. yüzyılda buraya hâkim oldukları sanılmaktadır. M.Ö 3. yüzyılda Ġllirya Krallığı,
merkezini ĠĢkodra‘ya taĢımıĢtır. Bölgedeki Roma hakimiyeti ise miladın ilk yıllarında
etkisini göstermiĢtir. Romalılar, bölgedeki korsanlar üzerine birçok cezalandırıcı seferler
düzenlemiĢ, sonunda M.S. 9 yılında bölge, Romalıların hakimiyeti altına girmiĢ,
―Illiricum Eyaleti ‖ ismiyle imparatorlukta yerini almıĢtır. Bu eyalet, Adriyatik Denizi
kenarında önemli bir ticari durak haline gelmiĢtir10. Fakat ticaretin canlılığı sahil
Ģeridinde görülmüĢ, dağlık kesimde ticaret anlamında bir hareketlilik görülmemiĢtir.
Roma Ġmparatorluğu‘nun bölünme sürecinde Karadağ, ĠĢkodra‘dan kuzeye doğru
ayrılırken, , Slav ve Akdeniz insanı arasında ekonomik ve kültürel yönden devamlı
marjinal bölgeyi sembolize eden çizgi belirginleĢmiĢtir. Roma Ġmparatorluğu‘nun
6
William M. Sloano, The Balkans, A Laboratory Of History, Jennigs&Graham, Cincinati 1914, s. 8889. Natasha Margulis, Njegos‟s Montenegro, The Great Powers And The Moderniazations In the
Balkans 1830-1851, Unpublished Phd. Dissertation, University Of Cincinnati, Cincinnati 2004, s. 6.
7
Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 6. Kitap, Haz: Seyit Ali Kahraman - Dr. Yücel Dağlı,
YKY, s.104-107. Robert Dankoff, Robert Elsie, Evliya Çelebi In Albania And Adjecent Regions
(Kosova, Montenegro, Ohrid), Tuta Sub Aegide Pallas, Bril, Leiden, Köln, Boston 2000, s. 46.
8
Meydan Larausse, ―Karadağ‖, s. 924-925.
9
Dağlık arazi, burada doğal bir savunma hattı oluĢturur. Anlatılan bir efsaneye göre Tanrı, çantasına
dünyanın çeĢitli yerlerine dağıtmak üzere kayalar taĢlar koymuĢ. Dağıtırken birden çantasındaki bütün taĢ
ve kayalar bugün ―Karadağ‖ diye adlandırdığımız yere düĢmüĢ. The Ottoman Empire, The Sultans The
Territory And The People, The Religios Tract Society, London 1859, Printed By William Tyler, s. 272.
10
John B. Allcock, "Montenegro." Encyclopædia Britannica Online <http://www.britannica.com/
EBchecked/topic/390727/Montenegro>. 26 Sep. 2008
2
yıkılmasıyla birlikte, Adriyatik‘in bu kısmı, 5. yüzyılda Gotların, 6. yüzyılda da
Avarların istilasına uğramıĢtır. 7. yüzyılın ortalarında ise bölgeye Slavların hâkim
olmaya baĢladığı görülmektedir11. Bizans‘ın meĢhur kralı Heraclius tarafından 622‘de
Avar saldırılarına karĢı oluĢturulan ―tampon bölge‖ devleti olarak görev yapan
Karadağ12, tarıma elveriĢsiz ve engebeli bir araziye sahip olmasına rağmen, ilk
yerleĢimcilerden arta kalanlar için ve ―Romanizasyon‖ (RomalılaĢtırma) akımından
kaçan kabileler için âdeta bir ―cennet‖ olmuĢtur13.
Kabile zinciriyle örgütlenen Slavların yaĢadığı bu bölge14 Büyük Sırbistan
döneminde (11-14. yy. ) ―Zeta Devleti‖ halini almıĢtır. 1421 yılında Sırp yönetimine
karĢı ayaklanan Stephan Crnojevic, bağımsızlığını kazanmıĢtır.
Stephan Crnojevic,
Zabljak‘ı kendisine baĢkent yapmıĢ ve Venedik‘in de desteğini alarak Yukarı Zeta‘nın
kıraç ve kireç taĢlı dağlarına yerleĢmiĢtir15. 1459 yılına gelindiğinde ĠĢkodra Gölü
civarındaki bütün topraklar Venedik hâkimiyeti altına girmiĢ ve böylece Zeta Devleti de
ortadan kalkmıĢtır16.
II. 19.YY. ÖNCESĠ OSMANLI-KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠNE GENEL BAKIġ
13. yy‘da Anadolu‘da doğan ve Balkanlar‘a doğru yayılan Osmanlı seferleri 15.
yy‘da etkisini iyiden iyiye göstermeye baĢlamıĢtır. Fatih Sultan Mehmet (1451–1481)
zamanında Osmanlı Devleti, sırasıyla; Bosna (1463) ve Hersek‘i (1466) aldıktan sonra
1479‘da Venedik‘le yapılan mücadelenin ardından ĠĢkodra‘yı almıĢ,17 Zabljak‘ı yerle bir
11
John B. Allcock, agweb, 26 Sep. 2008
Reginald Wyon, Gerald Prance, The Land Of The Black Mountain The Adventures Of Two
Englismen in Montenegro, Methuen&Co, London 1905, s. 17
13
Allcock, agweb, 26 Sep. 2008
14
Allcock, agweb, 26 Sep. 2008
15
Donal Edgar Pitcher, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Tarihsel Coğrafyası, YKY, Çev: Bahar Tırnakçı,
Ġstanbul 2001, s. 136; Bu arada Arnavut Ġskender Bey‘in 1444 yılında Osmanlı Devleti‘ne karĢı topladığı
kongreyi hatırlamakta yarar vardır. Bu kongreye Arnavut senyörleri ile içlerinde Stephan Crnojeviç‘in de
bulunduğu Karadağ Prensleri de katılmıĢlar ve Ġskender Bey‘i baĢ olarak seçmiĢlerdir. Ġsmail Hakkı
UzunçarĢılı; Osmanlı Tarihi II. (Ġstanbul‟un Fethinden Kanun-i Sultan Süleyman‟ın Ölümüne
Kadar), TTK, Ankara 1995, s. 60, 72.
16
Meydan Larausse (M.L.), ―Karadağ‖, C.7, Meydan Gazetecilik ve NeĢriyat Ġstanbul 1986, s. 924-925
17
Defalarca sefer yapılmasına rağmen alınamayan, Venediklilerin elinde bulunan ―Arnavutluk
Ġskenderiyesi‖ ĠĢkodra, sonunda 1478‘de Fatih Sultan Mehmet‘in bizzat yönettiği muhasara ile
fethedilmiĢtir. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, age, s. 60, 72. Fatih Sultan Mehmet, ĠĢkodra‘yı almak için
12
3
etmiĢtir18. NikĢik‘e kadar bütün Kuzey Karadağ, Osmanlı hâkimiyeti altına girmiĢtir.
Venedik‘in yanında Osmanlı Devleti‘ne karĢı savaĢan Crnojevic‘in oğlu Zeta Beyi Ġvan
Crnojeviç (Kara Ġvan) (1466–1490), Karadağ‘ın baĢkentini Çetine‘ye taĢımak zorunda
kalmıĢtır. ĠĢkodra‘nın düĢüĢüyle Crnojeviç Ġtalya‘ya kaçmıĢ ve Karadağ‘da Osmanlı
hâkimiyeti baĢlamıĢtır19.
II. Beyazid Dönemi‘nde (1481-1512) Karadağ, 1499‘da ĠĢkodra‘nın fethinden
sonra Kuzey Arnavutluk‘ta oluĢturulan ĠĢkodra (Ġskenderiye) Sancağı‘nın bir kazası
haline getirilmiĢtir20. Karadağ‘a her fırsatta yardım eden Venedik, 1504 yılında onun,
Osmanlı Devleti hâkimiyetinde olduğunu kabul etmiĢtir. 1503 yılı, buradaki Osmanlı
hâkimiyetinin en parlak olduğu yıldır. Zaten bu yıldan itibaren Osmanlı Devleti‘nin
Karadağ‘daki hâkimiyeti gittikçe zayıflamıĢtır21.
Karadağ, 1516–1851 yılları arası teokratik sistem benzeri bir anlayıĢla ―Prince
Bishop*‖lar tarafından yönetilmiĢtir. 1539‘da Barbaros Hayreddin PaĢa ve Rumeli
Beylerbeyi Hüsrev PaĢa ortaklaĢa hareket ederek Venediklileri Karadağ kıyılarından
uzaklaĢtırmıĢlardır. Bundan sonra bölgenin idaresi Bosna Beylerbeyliği‘ne bırakılmıĢtır.
Bosna Beylerbeyi Ulama PaĢa, Karadağ‘daki ilk Osmanlı genel valisidir22. Fakat Ģunu
söylemeliyiz ki Osmanlı Devleti her ne kadar Karadağ‘a girmiĢ ve askeri baĢarılar elde
etmiĢ olsa da, tam ve mutlak bir hâkimiyetten söz edilememektedir. Karadağ‘ın sahip
olduğu olumsuz doğa koĢulları, Osmanlı Devleti‘nin buraya hâkim olmasının önünde
birkaç gemiye ve topa ihtiyaç duymuĢsa da bölgenin dağlık yapısı ve dik yamaçları, ne kızaklar üzerinde
gemi yürütmeye ne de hayvanlarla topları çekmeye elveriĢli değildir. Bu nedenle ĠĢkodra Gölü‘nde iki
küçük tersane ve top dökümhanesi yaptırmıĢtır. Namık Kemal, Osmanlı Tarihi-2, Bilge Kültür Sanat,
Transkribe: Mücâhit Demirel, Ġstanbul 2005, s. 295.
18
Pitcher, age, s. 136
19
Pitcher, age, s. 136
20
Ġskenderiye Sancağı, Sırbistan‘ın bir bölümünü içinde barındırmaktaydı. XVI. yy baĢlarında Ġskenderiye
sancağı, Ġpek, Vulçitrin, Bihor, PriĢtina, Novaberda, Prizren, Potgoriça, Zabljak, Drivasto, Karadağ
kazaları ve Medun kalesinden oluĢmaktaydı. Venedikliler Ģehri tamamen boĢaltarak Osmanlı Devleti‘ne
antlaĢmayla teslim etmiĢlerdir. Michale Kiel, ―ĠĢkodra‖ DĠA, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 434
21
Pitcher, age, s. 136
* Prens-Piskopos denilen ve kiliseleri elinde bulundurmanın yanında idari olarak da hakimiyeti elinde
bulunduran kiĢilere verilen isimdir.
22
Dragos D. Kostich, ―Montenegro‖, Encyclopedia International, Grolear Incorporated, Canada 1970, s.
254. Ġsmet Parmaksızoğlu, ―Karadağ‖, Türk Ansiklopedisi, C. XXI, MEB, Ankara 1974, s.266
4
hep bir engel teĢkil etmiĢtir23. Karadağlıların ―inatçı‖ bir Ģekilde direniĢ göstermesi,
yaĢanması zor iklim ve yeryüzü koĢulları, büyük orduların baĢ edemeyecği bir coğrafi
yapı, Osmanlı ordusunu zorlamıĢtır24. Oldukça fakir olan bu bölgeyi fethetmek için sarf
edilecek çabaya rağmen, kazanılacakların kaybedileceklerden daha az olacağı
muhakkaktır25. Bu nedenle, Karadağ Prensliği‘ne 1521 yılında Eflak‘taki Voynuk
köylülerine uygulanan statü uygulanmıĢ ve Karadağlılar, olağan ve olağanüstü vergilerin
hiçbirisinden sorumlu tutulmamıĢlardır26.
II.Selim (1566-1574) döneminde Hüseyin PaĢa ve Ahmet PaĢa‘nın 1571 yılında
birlikte hareket ederek Venediklileri yenmesiyle Ülgün, Bar ve Budva kale ve limanları
ele geçirilmiĢ ve böylece Karadağ kıyılarının fethi de tamamlanmıĢtır. Osmanlı
hâkimiyeti burada 1684 yılına kadar sürmüĢtür. Tam bu tarihlerde Venedikliler, kutsal
ittifaka katılarak Karadağlıları isyan ettirmiĢlerdir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti‘nin
Ġlirya cephesi komutanı Süleyman PaĢa, 1692‘de Çetine‘ye (Cetinje) girmiĢ ve Ģehri
tahrip etmiĢtir27.
1696 yılında Karadağ‘da vladikalık el değiĢtirmiĢ ve hakimiyet Njegus
kasabasındaki Petroviç ailesine geçmiĢtir. Böylece, vladikalar tarafından yönetilen
Karadağ‘da artık yeni bir dönem baĢlamıĢtır. 1918 yılına kadar sürdürecekleri
hanedanlık amcadan yeğene geçerek ilerlemiĢtir28. 1711‘de Rus Çarı I. Petro, Karadağ‘ı
etkisi altına alarak onları isyana teĢvik etmiĢtir. Çar, Osmanlı topraklarındaki
23
Nevill Forbes, Arnold J. Toynbee, D. Mitray, D.G. Hogarth, The Balkans, Oxford University Press,
Oxford 1915, s. 107.
24
Allcock, agweb. e.t. 26 Sep. 2008.
25
L. S. Stavrianos, The Balkans since 1453, Hurst&Company, London 2001, s. 237.
26
Karadağlılardan istenen tek Ģey, hane baĢına yılda 55 akçeydi. Fikret Adanır, Makedonya Sorunu,
Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Çev: Ġhsan Catay, Ġstanbul 2001, s. 22.
27
Parmaksızoğlu, agm, 266.
 Vladika, Karadağ‘da 1852 yılına kadar devletin ve kilisenin baĢı olan kiĢidir. Bazen de Prince-Bishop ile
aynı anlamda kullanılmaktadır.
28
Vladika Danilo, Petroviç hanedanının ilk temsilcisidir ve 1696 yılında baĢa geçmiĢtir. 1735 yılında
öldükten sonra, amcasının oğlu Vladika Sava görevi devralmıĢtır. Sava öldükten sonra amcasının torunu
Vladika Vasilije, o öldükten sonra da amcasının torunu Vladika Petar I baĢa geçmiĢtir. Bunun sistematik
olarak Nikola‘ya kadar devam ettiği görülmektedir. Kısacası görüldüğü gibi hanedanlık babadan oğula
değil amcadan yeğene ya da amca torunlarına geçtiği görülmektedir. Bunun nedeni yönetimin PrensBishop tabir edilen dini kimliği olan bir nevi baĢrahip tarafından yönetilmesidir. Geleneklere göre
rahiplerin evlenmesi yasaktır. Bu nedenle çocukları olmadıkları için öldüklerinde yerlerine kardeĢlerinin
çocukları yani yeğenleri geçerdi. Hanedan Ģeması için bkz. Marco Houston, Nikola &Milena King and
the Quin of The Black Mountain, Leppi Publication, London 2003, s. 72-73
5
Hristiyanları kurtarmak için giriĢtiği Prut SavaĢı‘nda Osmanlı ordusuna yenililince29
Karadağ‘a verdiği desteğin önü kesilmiĢtir30. Buna rağmen Rus Çarı I. (Deli) Petro
zamanında yeterli geliri olmayan Karadağ‘a maddi yardım yapılmıĢtır31. AnlaĢılacağı
üzere bu dönemden itibaren Karadağ üzerindeki Rus etkisi giderek artıĢ göstermiĢtir.
III. Ahmed (1703–1730) döneminde Köprülüzâde Numan PaĢa, Rus Çarı I.
Petro‘nun Karadağ‘ı kendi haline bırakmasını fırsat bilerek, Karadağ‘a sefer
düzenlemiĢtir. Bunun üzerine Karadağlılar Dalmaçya kıyılarına kaçmıĢ ve Venedik‘e
sığınmıĢlardır. Osmanlı- Venedik Harbi (1714) sonunda Numan PaĢa Çetine‘ye tekrar
girmiĢtir. Böylece Venedik‘e yardım eden Karadağlılar bunun bedelini ağır
ödemiĢlerdir32. Pasarofça AntlaĢması‘ndan sonra 1714‘te Danilo affedilmiĢ ve
Karadağ‘a geri dönmesi sağlanmıĢtır33.
Osmanlı Devleti
1730-1789 yılları arasında beĢ padiĢah değiĢtirirken, (I.
Mahmud (1730–1754), III. Osman (1754–1757), III. Mustafa (1757–1774) I.
Abdülhamid (1774-1789) ve III. Selim (1789–1807)) aynı dönemde Karadağ‘ın baĢında
Sava Petroviç yeralmıĢtır. Sava Petroviç devrinde (1735–1782) Karadağ; Rus-OsmanlıVenedik politikaları doğrultusunda yönlendirilmeye çalıĢılmıĢ ve etki altında
bırakılmıĢtır. 1771 yılında Rusların kıĢkırtmasıyla ayaklanan Karadağlıların üzerine
Bosna Valisi Silahdar Mehmet PaĢa, baĢarılı bir sefer düzenlemiĢtir34.
Sultan Birinci Abdülhamid döneminde (1774 – 1789) Rusların Balkanlar‘daki
etkisi belirginleĢmiĢtir. Osmanlı-Rus SavaĢı‘nın devam ettiği bir sırada baĢa geçen
29
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi (Karlofça AntlaĢmasından XVIII. yy‟ın Sonlarına
Kadar), Cilt IV. Kısım 1. TTK, Ankara 1995, s. 78
30
Parmaksızoğlu, a.g.m. s. 266. Georges Castellan, Balkanların Tarihi, Çev: AyĢegül YaramanBaĢbuğu, Miliyet Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 314-315.
31
Georgeos Castellan, age, s. 315.
32
Mustafa Nuri PaĢa, Netâyic-ül Vukuat, C. III-IV, Haz. Prof. Dr. NeĢet Çağatay, TTK, Ankara 1979, s.
31
 Pasarofça AntlaĢması, 1714-1717 Osmanlı-Avusturya-Venedik Harbi‘ne son veren ve 21 Temmuz
1718'de imzalanan antlaĢmadır. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, age, Cilt IV. Kısım 1, s. 142-146. Ayrıca bkz.
Encyclopædia Britannica, ―Treaty of Passarowitz” <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/
445669/Treaty-of-Passarowitz>. (25 Oct. 2008).
33
Parmaksızoğlu, agm, s.266.
34
Silahdar Mehmet PaĢa, bu baĢarılarından sonra Sultan III. Mustafa (1757–1774) tarafından
sadrazamlığa getirilmiĢtir. Parmaksızoğlu, agm, s. 266.
6
Abdülhamid‘in yapacağı pek bir Ģey yoktur. Yine I. Abdülhamid döneminde Ģartları en
ağır anlaĢma özelliğini taĢıyan Küçük Kaynarca AntlaĢması (17 Temmuz 1774)
imzalanarak, Rusların, Balkanlar‘daki Ortodoksları himaye altına almasına engel
olunamamıĢtır35. 1779‘da Aynalıkavak Tenkihnamesi ile Ruslar, Balkanlar‘daki
Ortodokslar üzerindeki hâmiliğini daha da güçlendirmiĢtir36. Ortodoks tebaanın
koruyuculuğunun Ruslara verilmesi, Balkanlar‘da, aralarında Karadağ‘ın da bulunduğu
Ortodoksların, Rusların etkisi altına girmesi anlamına gelmesinin yanında , Osmanlı
Devleti‘nin içiĢlerine müdahale etmek için bir bahane olacaktır. Fakat Ģunu da
belirtmeliyiz ki 18. yy sonlarına doğru Karadağ‘ın dînen bağlı bulunduğu İpek
Patrikhanesi kaldırılmıĢ ve vladika, İstanbul Patrikhanesi’ne bağlanmıĢtır37. Böylece,
Karadağ siyasi olarak bağlılığın yanında dinî olarak da Osmanlı Devleti‘ne bağlılığını
bildirilmiĢtir.
III. Selim‘in (1789–1807) padiĢah olduğu dönemde ĠĢkodra Valisi BuĢatlı Kara
Mustafa PaĢa, ölümüne kadar, Karadağ‘ı tam anlamıyla kontrol altına almaya çalıĢmıĢ;
lâkin baĢarılı olamamıĢtır38. O dönemde Karadağ‘ın baĢında Bishop I. Petar Petrovic,
(1782 -1830) vardır. Petroviç hânedanının en popüler ruhani ve askerî liderleri arasında
sayılan I. Petar, Martinici Savaşı‘nda (1796), ona müteakiben Krusi Savaşı’nda (1796)
Osmanlı ordusuna karĢı savaĢmıĢtır. BuĢatlı Kara Mustafa PaĢa,
Fransa‘nın da
desteğiyle isyanı bastırmak istediyse de baĢarılı olamamıĢtır39. SavaĢ sonucunda, BuĢatlı
35
The Ottoman Empire, The Sultans Territory And The People, The Religios Tract Society, London,
1859, s. 172. Kemal Beydilli, ―Küçük Kaynarca‘dan YıkılıĢa‖ Osmanlı Devleti Tarihi, Ed: Ekmeleddin
Ġhsanoğlu, IRCICA, Ġstanbul 1999, s. 65. Küçük Kaynarca AntlaĢması‘nın 7. ve 14. maddelerine göre
Ortadoksların himayesinin Ruslara verildiği doğru bir anlamlandırma olmasa da bu maddeler ―kasıtlı‖
olarak Ġngilizce ve Fransızca çevirilerinde farklı anlamlar yüklenerek ―Rusların Ortodoks kiliseleri ve
cemaati üzerinde himaye ve müdahale hakkı‖ veriyormuĢ gibi telakki edilmiĢtir. Kemal Beydilli, ―Küçük
Kaynarca AntlaĢması‖ DĠA, C. 26, TDVY, Ankara 2002, s. 524-527. Ayrıca anlaĢma gnĢ bilgi için bkz.
Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, age, C. IV, Kısım. 1, s. 422-425. ―Utanç veric bir antlaĢma‖ olarak tarih edilen
bu antlaĢma, Hammer‘in Osmanlı Tarihi‘nde, III. Mustafa devrinde yapıldığı yazmaktadır. Joseph Von
Hammer Purgstall, Büyük Osmanlı Tarihi, C. 8, Üçdal NeĢriyat, Çev. Refik Özdek, Ġstanbul 1994, s.538
36
Münir Aktepe, ―Abdülhamid I.‖ DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 214
37
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (Islahat Fermanı Devri), C. 6, TTK, Ankara 1995, s. 71
38
Nenad Moacanin, agm, s. 385
39
I. Petar bu savaĢlar öncesinde askerlerini son derece etkileciyi bir biçimde dini içerikli bir konuĢma
yaparak bu savaĢa kutsallık atfederek özgürlüklerinden taviz vermeyeceklerini söylemiĢtir. Söz konusu bu
konuĢmaların tam metni için bkz. ―Speeches to Montenegrins before battles against Turks on Martinici
and on Krusa, 1796‖ History of Montenegro, Zemun, 1850, s. 92–93, 98–99 Translated by Stefan
Branisavljevic. <http://www.njegos.org/petrovics/1796e.htm e.t. 25.10.2008.
7
Kara Mustafa PaĢa Karadağlılar tarafından esir alınarak idam edilmiĢ ve kesilen baĢı
Çetine‘ye gönderilmiĢtir40.
SavaĢın sonucu Karadağlılar için bir zafer olmuĢ, sınırlarını geniĢleten I. Petar,
neredeyse Karadağ‘ı bağımsız bir devlet haline getirmiĢtir. Öyle ki, 1799‘da Osmanlı
Devleti‘ne ―Karadağlıların hiçbir zaman Osmanlı Devleti‘ne bağlı bir tebaa
olmadıkları‖41 yönünde bir ifadeyi kabul ettirmeyi baĢarmıĢlardı. Artık modern Karadağ
devletinin bağımsızlığı ―de facto‖ olmuĢtur42. Bu, her ne kadar bir bağımsızlık ilanı olsa
da uluslararası camiada, 1878 Berlin AntlaĢması‘na kadar kabul görmeyecektir43.
III. 19. YÜZYILDA OSMANLI-KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠ
19 yy baĢlarında, Karadağ yavaĢ yavaĢ isyanlarla, panslavist akımların ve
milliyetçilik hareketinin etkisiyle, bağımsızlığa doğru gitmektedir. Bu arada Karadağ‘ın
Adriyatik‘e açılan bir kapısı olan Kotor, Fransa ve Avusturya ile yapılan 1797 Campo
Formia AnlaĢması‘yla Avusturyalılar tarafından iĢgal edilmiĢ ve Karadağ‘ın Adriyatik
kapısı kapanmıĢtır44. Dolayısıyla 19. yy‘a Karadağ, denizle bağlantısı olmayan bir
toplum olarak girmiĢtir. Unutmamak gerekir ki, 19 yy., Karadağ‘ın bir devlet olarak
ortaya çıktığı yüzyıldır. O halde 19 yy‘daki geliĢmelere ve Karadağ‘ı devlet olmaya
götüren etmenlere göz atmakta fayda mülahaza ediyoruz.
40
Thomas Fleming, Montenegro The Devided Land, Chronicles Press Rockford, Ilinois 2002, s. 84
Georgeos Castellan, age, s. 316
42
Nevill Forbes, Arnold J. Toynbee, D. Dimitray, D.G. Hogarth, The Balkans, Oxford University Press,
Oxford 1915, s. 110
43
Nenad Moacanin, agm, s. 385; Ġsmet Parmaksızoğlu, agm, s. 266
 Bugün Ġtalya sınırları içinde ve Udine‘nin güney batısında bulunan Campo Formio kasabasında, 17
Ekim 1797‘de Avusturya ile Fransa arasında yapılmıĢ bir barıĢ antlaĢmasıdır. Bu antlaĢmaya göre Venedik
Cumhuriyeti tamamen ortadan kalkarken, Dalmaçya kıyılarının dahil olduğu Venedik toprakları
Avusturya‘nın eline geçmiĢ ve böylece Avusturya Adriyatik‘e çıkmıĢtır. Fransa ise Yedi Ada‘yı almıĢ
böylece Osmanlı Devleti‘ne komĢu olmuĢtur. Bu da Fransa‘daki milliyetçilik cereyanının Balkanlara
sıçramasına neden olacaktır. Fahir Armaoğlu, 19.yy Siyasi Tarihi, TTK, Ankara 2003, s. 54-55.
Encyclopædia Britannica., "Treaty of Campo Formio." <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/
91381/Treaty-of-Campo-Formio>. e.t. 25.10. 2008
44
Georgeos Castellan, age, s. 315
41
8
A.
FRANSIZ
ĠHTĠLALĠ‟NĠN
ETKĠSĠ
VE
MĠLLĠYETÇĠLĠK
HAREKETLERĠ
19. yy. genelde Balkanlar‘da Fransız Ġhtilali‘nin (1789) etkisinin yoğunlukla
hissedilmeye baĢlandığı bir yüzyıl olmuĢ ve kozmopolit yapıya sahip imparatorlukların
korkulu rüyası haline gelen milliyetçilik hareketleri hız kazanmıĢtır. ġüphesiz ki bu
akımdan en olumsuz etkilenen Osmanlı Devleti olmuĢtur. Fransa, Avusturya ile yaptığı
Compa Formio Antlaşması‘yla Venedik‘in topraklarını paylaĢmıĢ ve Arnavutluk kıyı
Ģeridinde bulunan Dalmaçya adalarına (Yedi Adalar) yerleĢmiĢtir. Bu hadise, Fransa‘yı
Osmanlı Devleti ile sınır komĢusu hâline getirmiĢtir. Böylece 1805 yılında Karadağ
tarihinde yeni bir dönem baĢlamıĢtır. Zira Fransızların Dalmaçya‘yı iĢgali, Karadağ
üzerinde bir Fransız etkisinin de belirmesine yol açmıĢ ve Rus-Fransız çekiĢmesi
Karadağ üzerinden yapılır hale gelmiĢtir45.
Diğer taraftan, Napoleon Bonaparte‘ın Avrupa‘daki baĢarılı savaĢları, Osmanlı
Devleti‘ni dıĢ siyasette Fransa‘ya meylettirmiĢtir46. Ayrıca Osmanlı Devleti‘nin eski
gücünü kaybetmesi, hem idari hem de ekonomik olarak sıkıntılar yaĢaması
Balkanlar‘daki halkları olumsuz etkilemiĢ ve milliyetçilik cereyanının sosyal anlamda
karĢılık bulmasına yol açmıĢtır47. III. Selim‘in reform çabaları, ülkede çıkan iç isyanlar,
savaĢlar, kadroların yetersizliği gibi nedenlerle sonuçsuz kalmıĢtır. Bunun yanında
ĠĢkodra‘da BuĢatlı Kara Mustafa PaĢa‘nın ―güçlü ve baĢına buyruk âyân‖ olarak ortaya
çıkması, iĢleri zorlaĢtırmıĢtır48.
Balkanlar‘daki milliyetçilik Fransa‘da çıkan milliyetçilik akımından biraz farklı
olarak geliĢmiĢtir. ―Mânevi ya da biyolojik olarak aidiyet duygusunu hissedebilecekleri
bir millete köklerini dayandırma‖ olarak algılanan Balkan milliyetçiliğinde, orada
yaĢayan insanların, bir milletin parçası olduğunu bilip bilmemesinin aslında pek bir
45
Parmaksızoğlu, agm, s. 266
Osmanlı Devleti, Fransa‘ya karĢı Ġngiltere ve Rusya ile ittifak kurmuĢ ve Ġngilizlerin Mısır‘a girmesine,
Rusların ise boğazlardan geçmesine müsaade etmiĢtir. Lakin Fransa‘dan kurtulmak için yapılan bu
ittifakla Osmanlı Devleti‘nin, Ġngilizler ve Ruslarla arası bozulmuĢtur. Fransa‘nın Mısır‘ı iĢgaliyle
baĢlayan düĢmanlık 1802 Paris AntlaĢması‘yla sona ermiĢtir. Bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti
Fransa‘ya yakınlaĢmıĢtır. Kemal Beydilli, agm, s. 78
47
Justin Mc Carty, Osmanlı‟ya Veda Ġmparatorluk Çökerken Osmanlı Halkları, EtkileĢim Yayınları,
Çev: Mehmet Tuncel, Ġstanbul 2006, s. 82
48
Sadece Rumeli de değil Arabistan‘da Vehhâbi ayaklanmaları Mısır‘da Mehmet Ali PaĢa isyanı gibi
çeĢitli isyanlar meydana geliyordu. Kemal Beydilli, agm, s. 76
46
9
önemi yoktur. “Bu insanlara nerede durmaları gerektiği öğretiliyordu. Hatta bu, onlara
zorla kabul ettiriliyordu49.” ifadelerini kullanan Justin Mc Carty, Balkanlar‘da geliĢen
milliyetçiliğin dıĢ destekli olduğunu vurgulamaktadır. Zaten Balkanlarda Slav
milliyetçiliği; kilisenin, geliĢen ticaret burjuvazisinin ve köylülerin desteğiyle artmıĢ ve
belli bir noktaya gelmiĢtir50.
Kemal Karpat‘ın ifadesiyle Karadağ, yakın komĢuları ve Avrupalılar tarafından
yalnız bırakılmıĢtır. Karpat, Karadağ‘ın diğer Balkan ülkelerindeki milliyetçilik
anlayıĢıyla kıyaslandığında gerçek bir milliyet duygusu olmadığını savunmaktadır51.
Sarp dağlar nedeniyle insanların dıĢ dünyayla iliĢkisi az olduğundan sahip oldukları
kültürü uzun yıllar muhafaza edebilmiĢlerdir52. Özellikle 19 yy‘da Batılı seyyahların ve
yazarların müthiĢ ilgi duyduğu bir yer haline gelen Karadağ, bunun öncesinde Avrupa
kamuoyu tarafından bilinmeyen ve tanınmayan bir yerdir. 1890‘lı yıllarda bölgeye
seyahat eden Ġngiliz yazar William Miller‘in Ġngiliz halkının ―Monte-Negro‖ ismi
nedeniyle ―orada siyahlar mı yaĢıyor? Ya da Çetine Bulgaristan‘ın mı baĢkenti?‖ gibi
tuhaf sorularla karĢılaĢması, Karadağ‘ın diğer devletlerden ―izole‖ bir konumda olduğu53
düĢünüldüğünde, hiç de ĢaĢırtıcı değildir. Karadağlılar hakkında Batıya bilgiler aktıkça
Avrupalıların gözünde Karadağlılar ―William Wallece‖, ―Robin Hood‖ romantikliğiyle
ele alınmaya baĢlanmıĢtı54. Slav yazarlarının ise Karadağlıları büyük ordulara karĢı
cesurca savaĢan ―Spartalılar‖a benzettikleri vâkidir.55
19 yy‘a kadar Balkanlar‘da milliyetçilikten söz edilemezdi. Küçük bir ordu, bir
kilise ve geliĢmemiĢ bir bürokrasiden oluĢan bir gücü elinde bulunduran dil ve etnik
birliği olan hânedanlar vardır. Osmanlı Devleti Balkanlar‘da millet sistemiyle farklı
etnik gruba mensup insanların cemaatlere bağlılıklarını güçlendirmiĢtir. Dolayısıyla, her
49
Justin Mc Carty, age s. 82
Ġlber Ortaylı, Ġmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, ĠletiĢim yay, Ġstanbul 2005, s. 62
51
Kemal Karpat, Balkanlarda Osmanlı Mirası Ve Ulusçuluk, Ġmge Kitabevi, Ġstanbul 2004, çev, Recep
Boztemur, s. 42
52
Kemal Karpat, ―Balkanlar‖ DĠA, C.5, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 25
53
William Miller, age, s. 41
54
John Mcdonald, Turkey And The Eastern Question, Dodge Publishing, NY 1912, s. 39
55
Çetine‘yi gören kimi yazarlar adeta Avrupa‘da yüzlerce yıl bozulmadan yaĢamıĢ bir medeniyeti
keĢfetmenin sevincini yaĢıyarak Ġngitere‘de kaybolmaya yüz tutmuĢ bazı erdemlerin hala korunabildiği bir
yer olarak tasvir etmiĢlerdir. Barbara Jelavish, Balkanlar, C. 1, Küre Yay. Çev: Ġhsan Durdu, HaĢim Koç,
Gülçin Koç, Ġstanbul 2006, s. 168
50
10
toplumun kendi kiliselerini oluĢturarak kiliseler kanalıyla kendi etnik kültürlerini ve
kimliklerini ortaya çıkarmasını sağlamıĢlardır. Ortodoks kiliselerinin hepsini Ġstanbul
Fener Rum Patrikhanesi‘nin kontrolüne veren Osmanlı Devleti‘nin, Hıristiyanları millet
sistemiyle tek bir çatı altında toplayarak ―evrensel cemaat‖ haline getirmesi, dinsel
kimliklerinin bir parçası olan etnik kimliklerinin de belirmesini kolaylaĢtırmıĢtır56.
Karadağ‘ın hem siyasi hem de politik olarak yapısı, diğer devletlerin yapısından
farklılık arz etmektedir. Sınırları tam olarak belli olmayan Karadağ‘da kabileler arası
çatıĢmalar ve kan davaları çok sık rastlanılan hadiselerdendir. Birbirleriyle kıyasıya
çatıĢan kesimlerin (Arnavutlar, BoĢnaklar ve Karadağlılar) Osmanlı Devleti‘nin bir
parçası olduğunu varsayarak haraç toplayan Osmanlı askerlerine karĢı birleĢtiği57
düĢünüldüğünde, Kemal Karpat‘ın ifadelerine hak vermek gerekmektedir.
Balkanlar‘daki milliyetçi düĢüncelerin 1789 Fransız Ġhtilali ile baĢladığını
düĢünmenin doğru olmadığını savunan yazarlar da vardır. Onlara göre, Karadağ için
Fransız Ġhtilali‘nin etkin olduğunu söylemek çok anlamsızdır. Karadağ‘da ―yerel
kimliğe‖ ve din faktörüne dayanarak geliĢen bir millet yapısını Kafkaslar‘daki ―dağlı‖
kimlik yapısına benzetilebileceğini ve bu kıyaslamasıyla milliyetçilik anlayıĢının
açıklanabileceğini
belirtmiĢlerdir58.
Karadağ‘da
kabileleĢme,
devlet
bilinciyle
milletleĢmeyi geciktirmiĢtir59.
Balkan halklarının bağımsız bir devlet kurma isteklerine dair bir delilin olmadığı
kimi yazarlar tarafından savunulmuĢtur. Bunlardan birisi Habsbawm‘dur. Ona göre ,
―Koyun çobanı kandaş toplulukların‖ ve ―haydut kahramanların‖ devlete karĢı
56
Kemal Karpat, Balkanlarda Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, Ġmge Kitabevi, Çev: Recep Boztemur,
Ġstanbul 2004, s. 58
57
Karadağ‘da piskoposluğun yanında sivil yöneticilik vardı ki o piskoposluğa nazaran prestiji azdı. Sivil
yöneticilik ise Radonjic ailesine verilmiĢti. Gerçek otorite ise ihtiyar heyetindeydi. Ġhtiyar heyeti otuz
kabilenin Ģeflerinden oluĢmaktaydı. Silahlı olan bu Ģeflerin görevi vergi toplamak, töre ve kan davasına
dayanan bir adalet sistemini uygulamaktı. Georges Castellan, Balkanların Tarihi, Çev: AyĢegül
Yaraman-BaĢbuğu, Miliyet Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 314–315
58
Osman Karatay, ―Karadağ‘da Bağımsızlık Mücadelesi‖, Balkanlar El Kitabı, C. 1, Karam&Vadi yay.,
Ankara 2006, 459–460
59
Osman Karatay, ―Osmanlı Hakimiyetinde Karadağ‖ age, s. 368
11
yaptıkları ayaklanmaları Fransız milliyetçiliğiyle açıklayabileceğimiz tek örnek Yunan
bağımsızlık savaĢıdır60.
Balkanlar‘daki etnik toplulukların bir milliyet olarak ortaya çıkmasındaki
etkenlerin bir diğeri de ekonomik boyuttur. Balkanlar‘daki toprak sisteminde baĢ
gösteren bozulmaların ve toprak sahipleri ile yöneticilerin baskıcı tutumlarının,
milliyetçiliğin yükselmesine belli bir oranda yardımcı olduğu söylenebilir.
Ayrıca
bağımsızlığa sürükleyen isyanlarda, dinsel birtakım etkilerin sonucu olarak, kendi
dininden olmayanı öteleme anlayıĢının da milliyetçiliğin yükselmesinde ki etkisi
yadsınamaz.
Balkanlar‘daki milliyetçi isyanların -Bulgar, Yunan, Sırp isyanlarının- baĢarıya
ulaĢmasındaki en büyük etkilerden biri, Avrupalı devletlerin desteğidir.
Özellikle
Rusya‘nın bu konudaki etkisi tartıĢılmazdır61. Balkanlar‘daki ayaklanmaları Karadağlılar
gibi güneydeki halkların ayaklanmalarını ―modern milliyetçilik‖ ile açıklamak ne kadar
mümkündür? Habsbown bu soruya “Zorunluluğun ve isteğin olduğu yerde yerel idareye
ve zayıflamakta olan bir Türk imparatorluğuna karşı isyan etmekten doğal ne olabilir?
62
” sorusuyla cevap vermektedir.
Netice itibariyle Fransız Ġhtilali‘nin Karadağ milliyetçiliğine doğrudan etkisi
tartıĢılsa da dolaylı yoldan etkisinin olduğu ve Karadağ ayaklanmalarına ivme
kazandırdığı aĢikardır.
B. PANSLAVĠZM‟ĠN KARADAĞ MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠNE ETKĠSĠ
Slav toplumlarının tek bir çatı altında toplanmasını amaç edinen ve
pangermanizmden etkilenerek ortaya çıkan Panslavizm; edebiyat, etnografya, tarih ve
diğer kültür dallarında yapılan bu çalıĢmalarla Slovenler, Bulgarlar, Hırvatlar, Sırplar ve
Karadağlılar arasında etki alanı bulmuĢtur. Ruslar ise bu hareketi siyasi bir doktrin
60
XIX. yy‘da Balkan halkları arasında ilk kalkıĢma olan, domuz tüccarı Kara George‘un ayaklanması
Sultana karĢı değil oradaki yerel yöneticilere karĢı olduğu savunulmaktadır. Sultana karĢı olmak bir tarafa,
sultana destek mahiyetinde bir ayaklanma olduğu söylenmektedir. Eric Hobsbawm, Devrim Çağı (1789–
1848), Dost yay. Ankara 2005, s. 155–156
61
Justin Mc Carty, age, s. 101
62
Hobsbawm, age, s 155
12
hâline getirmiĢlerdir63. 1711 Prut SavaĢı‘nda Karadağlıların bir kurtarıcı olarak
gördükleri I. Petro‘nun Balkanlar‘daki Slavları ayaklandırma teĢebbüsü ve II.
Katherina‘nın Sırp ve Karadağlıların ―Ruslar gibi şanlı Slav menşeinden geldikleri‖ni
söylemesi, Karadağlılar üzerindeki Rus siyasetinin ilk izleridir. Panslavistlere göre,
Osmanlı ve Avusturya-Macaristan Ġmparatorlukları yıkılmalı, yerine de Rusya‘nın
egemenliği altında yaĢayan bir Slav devleti kurulmalıdır64.
Akdes Nimet Kurat, Rus panslavizminin amacının, Slavları ―Ruslaştırmak ve Rus
hegomanyasına almak‖ olduğunu söyleyerek siyasi bir hareket hâline geldikten sonra,
Rusya‘nın emperyalist emellerine hizmet ettiğini savunmuĢtur65. ġunu da unutmamak
gerekir ki, Fransız Ġhtilali‘nin yaydığı milliyetçilik hareketleri, Slav aydınlarının ―Slav
milliyetçiliğini‖ ele alarak geliĢtirmelerine zemin hazırlamıĢ ve teĢvik unsuru olmuĢtur.
1848 ihtilallerinin de Slavları bu noktada harekete geçiren bir diğer unsur olmuĢtur.
Fakat bunun tam aksini düĢünen Yuluğ Tekin Kurat, panslavizm ve panortadoksluğun
Balkanlardaki milliyetçilik hareketlerine bir etkisinin olmadığını savunmaktadır. Ona
göre Balkanlardaki bağımsızlık giriĢimleri Helenizm ile baĢlamıĢtır. Panslavizmdeki
amaç Rusya‘nın çatısı altına girmekten ziyade Yunan modelini uygulayarak kendi
bağımsızlıklarını ilan etmek için uygun zemini oluĢturmaktır66.
Ruslar‘ın Balkanlar‘daki Slav bilincini artırmak için 1858‘de Moskova Slav
Yardım Komitesi kurmuĢlar ve çeĢitli faaliyetlerde bulunmuĢlardır67. Balkan
63
Hans Kohn, Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, Çev. Agâh Oktay Güner, Türk Dünyası AraĢtırmaları
Vakfı, Ġstanbul 1991, s. 103
64
19.yy baĢlarında özellikle Çekler arasında milliyetçilik akımı etkisiyle ortaya çıkmıĢtır. Her ne kadar
baĢlangıçta felsefi ve edebi bir karakter taĢısa da daha sonraları siyasi bir akım halini almıĢtır. 1857
yılında Moskova‘da kurulan ―Slav Yardım Komitesi‖ Balkan ülkelerinin birçoğunda Ģubeler açmıĢ ve
bunlar aracılığıyla Rusya, Osmanlı Devleti sınırları içersindeki Ortodoks ve Slav unsurlara her türlü
yardımı yapmıĢtır. Ġlk adım olarak ta topluluklara özerklik verilmesini istemiĢtir. Akdes Nimet Kurat,
Rusya Tarihi, Ankara 1948, s. 323. Aynı müellif, ―Panslavizm‖, A.Ü.DTCF Dergisi, C. XI, S. 2-4,
Ankara 1953, s. 241-246; Hans Kohn, age, s. 102 ; Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, Filiz Kitabevi, Ġstanbul
1995, s. 320.
65
Akdes Nimet Kurat, agm, s. 241-249
66
Yuluğ Tekin Kurat, ―XIX. Yüzyılda Rusya‘nın Balkanlardaki Pan-Slavizm ve Pan-Ortodoks Politikası
KarĢısında Osmanlı Diplomasisi‖, ÇağdaĢ Türk Dipomasisi: Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17
Ekim 1997, Ankara 1999, s. 177.
67
Kilise okul ve ulusal kimliği geliĢtirmek maksadıyla para toplamıĢ, Slav kilise ve okullara kitap ve okul
malzemesi göndermiĢler ve Moskova‘ya eğitime gelen Slavlara destek verme amacıyla faaliyet
göstermiĢlerdir. Mithat Aydın, ―Bosna Hersek Ayaklanmasında Panslavizmin Etkisi Ve Sırbistan Ve
Karadağ‘ın Rolü‖ Bellten , LXIX, Aralık 2005, S. 256, s. 915-916 ayrıca bkz. Mithat Aydın, ―19.Yy
13
ülkelerinden, aralarında kızların da olduğu birçok öğrenci, St. Petersburg‘da burslu
olarak okutulmuĢtur68.
Fransız Ġhtilali ve Panslavizm bağlamında 19. yy Osmanlı-Karadağ siyasi
geliĢmelerine bakacak olursak; 1807 ve 1812 yılları arasında Fransa‘nın desteğiyle
Osmanlı Devleti Karadağlılara karĢı mücadele etmiĢtir. Karadağ ise 1813 yılında Rusya
ve Ġngiltere‘nin yardımını alarak, Kotor Yarımadası‘nı Fransızlardan almayı baĢarmıĢtır.
Lâkin bu fazla uzun sürmemiĢ ve Viyana Kongresi‘nde Kotor‘un kontrolü
Avusturyalılara verilmiĢtir. Böylece Büyük devletler tarafından tanınma ve bağımsızlık
ümitleri taĢıyan I. Petar, hayal kırıklığına uğramıĢtır69. Balkanlar‘da yayılma peĢinde
olan Rusya‘nın son derece iĢine gelecek Karadağ‘ın bağımsızlığı meselesine
Avusturya‘nın onay vermesi Ģu durumda zaten mümkün değildir. Kotor‘un
Avusturya‘ya bırakılmasıyla denizle olan bağlantı umutlarını da kaybeden I. Petar ve
halkı çok zor bir dönem yaĢamıĢtır. Birçok Karadağlı bu yıllarda Rusya‘ya ve
Sırbistan‘a göç etmiĢ, yaklaĢık 2000 kiĢi açlıktan ölmüĢtür70.
Görüldüğü gibi Karadağ, Venedik‘in Campo Formia AtlaĢması‘yla ortadan
kaldırılmasıyla bölgeye girmiĢ ve bir anda devletler muvazenesinde rol oynamaya
baĢlamıĢtır. Bir yandan Avusturya- Macaristan, diğer yandan Fransa, Rusya, Ġngiltere ve
doğal olarak Osmanlı Devleti -daha sonraları Ġtalya‘da bunlara dâhil olacaktır- arasında
çatıĢma sebebi olmaya baĢlaması, Karadağ‘ın ―özgürlük‖ konusunda daha kararlı bir
tutum sergilemesine neden olmuĢtur.
Karadağ‘ın siyasi ve iktisadi açıdan son derece geri olduğu bir gerçektir.
Çetine‘de piskoposluk ve valilik binası var olsa da esas kontrol ve otoritenin kabilelerin
Ortalarında Panslavizm ve Rusya‖ Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 15, Yıl. 2004,
s. 10
68
Traian Stoianovich, ―Russian Domination in The Balkans‖ Between East And West The Balkan And
Mediterranean Worlds, V. 4, Aristide D. Caratzas Publisher, New Rochelle, NY 1995 s.82
 Avusturya, Rusya, Prusya, Ġngiltere, Fransa, Ġsveç ve Portekiz tarafından 9 Haziran 1814 alınan Viyana
Kongresi Kararları" Fransız Ġhtilali‘yle ortaya çıkan milliyetçilik düĢüncesinin olumsuz etkilerini
engellemek için alınmıĢtır. Dolayısıyla I. Petar‘ın bağımsızlık beklentileri boĢa çıkmıĢtır. Avusturya
BaĢbakanı Meternich Osmanlı Devleti‘ni de kongreye çağırmıĢ ama Osmanlı Devlet‘i Avrupalı devletlerin
toprak bütünlüğünü garanti altına almasına ihtiyacı olmadığı dile getirerek katılmayı reddetmiĢtir. Fahir
Armaoğlu, age, s. 87
69
1817 de meydana gelen bir deprem Karadağlıları sarsmıĢtır. Uzun savaĢlar ve ardından gelen ambargo
Karadağ‘da kıtlık oluĢmasına neden olmuĢtu. Thomas Fleming, age, s. 88
70
Osman Karatay, agm, s. 459-460
14
elinde olması, yöneticiler için aĢılması gereken sorunlar arasındadır71. I. Petar Petroviç
(1782 -1830), köklü değiĢiklikler yapmıĢ ve 1830‘da Vladika‘nın tek hâkim olduğu bir
dönemi baĢlatmıĢtır72. Bu değiĢim Karadağ için bir diğer dönüm noktası olarak
görülmektedir.
II. Petar Petroviç Njegos (1830–1851) döneminde Karadağ‘da ilk defa bir Rus
Çarı (I. Nikolay), ―Karadağlıların hükümdârı” unvanını almıĢtır73. Bu olay, aslında
Karadağ Prensi ile Rusya arasındaki iliĢkilerin ne derece iyi olduğunun da bir
göstergesidir74. II. Petar‘ın politikasında iki temel husus vardır. DıĢ politikada
Osmanlılara karĢı daha önceden ayaklanmıĢ ve ayaklanma eğilimi olan Türkleri
destekleyerek
Karadağ‘ın
güvenliğini
sağlamaktır.
Ġçeride
ise
otoritesini
sağlamlaĢtırarak idari reformlara devam etmektir75. ayrıca denize ulaĢmak ve denizle
bağlantıyı tekrar kurma amacını taĢıyan II. Petar, bu doğrultuda 1832‘de ĠĢkodra
Gölü‘ndeki Zabljak‘ı (Zabljak Crnojevica) almıĢtır76. Bilindiği gibi Kotor‘un Campo
71
Barbara Jelavich, Balkan Tarihi C.1, Küre Yayınları, Çev: Ġhsan Durdu/ HaĢim Koç/ Gülçin Tunalı
Koç, Ġstanbul 2006, s. 273.
72
Birbirleriyle sürekli çatıĢma içinde olan kabileleri topladı ve kabile Ģefleri birliğini kurdu. Kabilelerin
düzenli vergi vermesi için çok çabalamıĢtı. Kan davalarını bitirmek için sarf etteği gayretler sonuçsuz
kalmıĢtı. Karadağ‘da ilk hukuk sistemini (Zakonik) kurdu. Ayrıca, Sırpların birleĢmesi ve özgürleĢmesi
için bir program hazırladı. Diğer taraftan Governador denilen sivil yöneticilik sistemininin kaldırılması ve
bu görevi elinde bulunduran Radonjic ailesinin safdıĢı bırakılmasıdır. Georgeos Castellan, age, s. 315,
Thomas Fleming, age, s. 85
7373
O zaman Rus Çarı I. Nikolay‘dı. (1825 – 1855) Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, TTK, Ankara
1999, s. 317
74
Bishop Peter II. Petrovic Njegos (1830–1851) aslında büyük bir Ģairdi. ―Dağların Tacı‖ (The Mountain
Wreath) diye anılan destanın yazarıydı ve Vladika seçilmiĢti. Amcası I. Petar‘ın ―prensliği devlete
çevirme‖ çalıĢmalarına durmaksızın devam ettirdi. 12 üyeden oluĢan bir senatonun oluĢturulması bu
gayretlerden birisiydi. Bu senato Rus Çarı‘nın tavsiyesiyle kurulmuĢtu. Rus etkisi açıkça görülüyordu.
Çetine‘de kurduğu matbaa ve 1833te açtığı okul, Karadağ için büyük bir atılımdır II. Petar, Rusya‘nın
tavsiyelerine hayır demiyor ama hâkimiyeti de elden bırakmak istemiyordu. Rusya‘nın atadığı
danıĢmanların etkisi altına girmemek için Petersburg‘a birçok sefer seyahat ettiği bilinmektedir. Georgeos
Castellan, age, s. 316.
75
Thomas Fleming, age, s.90. Petar Petroviç‘in Ģiirlerinde ihtida etmiĢ ve müslüman olmuĢ Ortodoks
Hristiyanları ―hain‖likle suçladığı görülmektedir. Ġslam‘ın Karadağ‘dan kökünden sökülüp atılması
gerektiğini savunmuĢtur. Karadağ‘ın ―milli kurtuluĢ ideolojisinin‖ bir parçası olarak değerlendirilen bu
Ģiirin asıl hedefinin Müslüman Slavlar olduğu söylenmektedir. Ona göre müslümanlarla birlikte yaĢamak
mümkün değildir. Müslümanlara ağır ifadelerin kullanıldığı bu Ģiirde ayrıca ―tek gören göz, tek bir
konuĢan Türk dili kalmayıncaya kadar keseceğiz‖ denmiĢtir. Kelam H. Karpat, Ġslam‟ın SiyasallaĢması,
Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul 2004, s. 328
 Zabljak Crnojevica, ĠĢkodra gölünün kuzey batısında yer alan ve Karadağlılar açısından tarihi ve
manevi bir değeri olan bir yerdir. Zabljak manastırı olarak da bilinen yer 1427 yıllarında yapılmıĢtır.
Karadağ‘ın ilk liderlerinden Ġvan Crnojeviç‘in rezidansıydı. Yağmur yağdığı zaman gölün içinde kalır.
Sular çekildiği zamansa yürüyerek gidilebilir. Petar II Petrovic Njegos bu manastırda yetiĢerek rahip
15
Formio AntlaĢmasıyla Avusturya‘ya verilmesinden sonra Adriyatik‘le bağlantısı
kalmamıĢtı.
Karadağ vladikası** Bishop II. Petar (1830–1851), 1838 yılında, sınırlarını
geniĢletmek ve Osmanlı Devleti‘nden intikam almak için o bölgede yaĢayan reayayı
ikna ederek isyan etmiĢtir. Karadağlılar, Osmanlı Devleti‘nin elinde bulunan
Podgorica‘ya ve ĠĢboz‘a saldırmıĢtır. Ayrıca Karadağ vladikasının Bosna‘ya gönderdiği
Karadağlılar, Osmanlı cizyedârını öldürerek birçok hayvanı gasp etmiĢlerdir.
Grahova‘daki halkın tepkisine Karadağ vladikasının destek vermesiyle, gasp, isyana
dönüĢmüĢtür77. Bu isyan, 1838 yılında Osmanlı kuvvetlerinin Hersek sancakbeyi
önderliğinde Karadağ‘a girmesiyle sonuçlanmıĢ ve isyan bastırılmıĢtır78.
Yapılan antlaĢmayla Hersek-Dalmaçya sınırı yakınlarındaki Grahovo ayrı bir
―voyvodalık*‖ haline getirilerek tarafsız bölge ilan edilmiĢtir.79 Tarafsız bölge, Grahova
arazisi Bosna valisi ve Karadağ Prensi tarafından onaylanan bir voyvoda tarafından
yönetilecektir. Her ne kadar ĠĢkodra Gölü üzerinde bulunan Vranina ve Lessandria
adalarına Türklerin yerleĢme giriĢimi Karadağlıları kızdırsa da, genel itibarıyla
sükûnetin hâkim olduğu birkaç yıl geçirilmiĢtir80.
C. TANZĠMAT DÖNEMĠ OSMANLI-KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠ
Sultan I. Abdülmecid (1839-1861)‘in tahta geçmesinden hemen sonra 3 Kasım
1839'da Sadrazam Mustafa ReĢit PaĢa tarafından okunan Tanzimat Fermânı, Osmanlı
Devleti‘nde demokratikleĢme için atılan en büyük adımlardan biridir. Avrupa'nın
olmuĢtur. Elizabeth Roberts, Realm Of The Black Mountain: A History Of Montenegro, Cornell
Universtiy Press, Ithaca-Newyork 2007, s. 9.
76
Georgeos Castellan, age, s. 316.
**Vladika, Karadağ‘da 1852 yılına kadar devletin ve kilisenin baĢı olan kiĢidir. Bazen de Prince-Bishop
ile aynı anlamda kullanılmaktadır.
77
BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi (BOA), HAT, 1154/45787/H.
78
BOA, HAT, 1154/45787/Ġ.
* Voyvoda kumandan ya da prens anlamına gelir. Eflak ve Boğdan, voyvodalığa baĢka bir örnektir.
PadiĢah tarafından görevlendirilen valilere de voyvoda denmektedir. Sancak beylerine denktirler. Reis,
subaĢı gibi anlamlarada gelmektedir. Voyvodalık Osmanlı Devleti‘nde 17.yy‘dan itibaren kullanılmaya
baĢlamıĢtır. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. III, MEB
Ġstanbul 2004, s. 598
79
Nenad Moacanin, agm, s. 385. Parmaksızoğlu, agm, s. 266.
80
Besim Darkot, ―Karadağ‖ ĠA, C. 6, MEB, Ġstanbul 1967, s. 226.
16
Osmanlı içiĢlerine karıĢmasını engellemek, Fransız Ġhtilâli‘nin doğurduğu milliyetçilik
akımının etkisini en aza indirmek ve gayrimüslimleri devlete bağlamak, Fermânın
yayınlanma amaçlarının en önemlilerini teĢkil etmektedir81. Bütün tebaanın can, mal ve
namus güvenliği sağlanacak hangi din ve mezhebe sahip olurlarsa olsunlar herkes
PadiĢah‘ın bu fermanından yararlanacaktı82. Özellikle Balkanlarda, Slavlar arasında
Fermânın hükümlerini sevinçle karĢılanmıĢtır83. Diğer taraftan zor hayat Ģartlarından bir
kurtuluĢ olarak gören köylüler, zaman zaman ayaklanmıĢlardır. Bu ayaklanmalar,
temelde ağalara ve yöneticilere karĢı köylü ayaklanması olarak görülürken, bazen ulusal
ayaklanmalara da dönüĢmüĢtür. Bu ayaklanmaların temel nedeni, Tanzimat‘ın köylü
kesime bir iyileĢme getirememesidir84.
1839 Tanzimat Fermânı, Hıristiyan halka bir kısım haklar tanımıĢtır. Daha sonra
1856‘da ilan edilen Islahat Fermânı‘yla, bu haklar daha da artırılmıĢtır. Bu yönüyle,
Balkanlar‘daki halkların Batı himayesinde güçlenmelerine sebep olmuĢtur. Ayrıca, yine
bu dönemde ekonomik, sosyal ve kültürel imkânlardan yararlanan tüccar ve aydın sınıfı
milliyetçilik akımına öncü olmuĢlardır85. Tanzimat Fermânı‘yla, Osmanlı tebaasının
devlete ısınması, bağlanması ve isyan etmemesi sağlanmak istenmiĢtir. Amaç, ülkenin
kalkınması ve halkın huzur bulmasıdır. Ġmparatorluk tebaasının hukuk eĢitliğine
dayanan Osmanlı birliği siyaseti güdülmüĢtür. Rusların tahrikleri karĢısında valilere
gönderilen genelgede köylüye adaletli olunması, mümkün olduğunca hoĢ tutulmaları, ırz
ve namuslarının korunmasının sağlanması isteniyordu86. Ayrıca Tanzimat Fermânı‘nda
idari alanda da bir kısım yeniliklere gidilmiĢ, valilerin yetkileri azaltılmıĢtır. Valilere
asâyiĢ iĢlerine bakma görevi bırakılırken, mali iĢler merkeze alınmıĢ ve ―muhassıl-i
emval‖ adı verilen özel yetkili memurlara bırakılmıĢtır87.
81
Koca Mustafa ReĢit PaĢa (1800-1858) olarak ta bilinen Osmanlı devlet adamıdır. 6 kez sadrazamlık
yapmıĢtır. Hariciye Nazırlığı, Paris ve Londra Elçiliği de yaptığı görevler arasındadır. Sultan
Abdülmecit'in 1839‘da ilan ettiği Gülhane Hatt-ı Hümayunu'nu o okumuĢtur. GeniĢ bilgi için bkz. ReĢat
Kaynar, Mustafa ReĢit PaĢa ve Tanzimat, TTK, Ankara 1985, s. 130-160, 170-174
82
Engelhardt, Tanzimat ve Türkiye, Kaknüs yayınları, Türkçesi: Ali ReĢat, Ġstanbul 1999, s. 45
83
Mustafa Kemal Karahasan, ―Tanzimat ve Balkanlardaki Slav Milletleri‖ Tanzimat‟ın 150. Yıldönümü
Uluslararası Sempozyumu, Ankara: 31 Ekim-3 Kasım 1989, s. 420-421
84
Ġlber Ortaylı, Ġmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1999, s. 120
85
Kemal Karpat, Balkanlar, DĠA, C. 5, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 30
86
Halil Ġnalcık, Osmanlı Ġmparatorluğu Toplum Ve Ekonomi, Eren Yayınları, Ġstanbul 1996, s. 358
87
Halil Ġnalcık, ―Tanzimatın Uygulanması ve Sosyal Tepkiler‖, Belleten, C. XXVII, (1964), s. 624-690
17
Uygulanan reform sürecinde Bosna‘da isyan teĢebbüsünde bulunan beylere karĢı
ciddi önlem alınmıĢ ve Ömer PaĢa‘nın çabalarıyla tekrar otorite sağlanmıĢtır. Bosna
valisi Ömer PaĢa‘nın amacı, bu bölgede Osmanlı hâkimiyetini tam ve eksiksiz Ģekilde
kurmaktır88. Diğer taraftan, Tanzimat Fermanı‘nın mimarlarından Sadrazam Mustafa
ReĢit PaĢa, Karadağ Vladikası II. Petro (1830–1851)‘ya, aynen Sırbistan‘da olduğu gibi
özerkliğin verilebileceğini söylemiĢtir. Özerklik verildiği takdirde Karadağ‘ın savunması
da Osmanlı Devleti‘nin sorumluluğu altında olacaktır89. Ancak, fiilî bir bağımsızlık
yaĢayan II. Petar‘ın buna olumlu bakması mümkün değildir. Çünkü özerklik teklifini
kabul ederse, Karadağ, fiilî bağımsızlığını da kaybetmiĢ olacaktır. Bu nedenle teklifi geri
çevirmiĢ ve kabul etmemiĢtir.
II. Petar‘ın yeğeni Danilo (1852–1860), Karadağ için bir çığır açmıĢtır. Vladika
Gospodarlık dönemi kapanmıĢ ve laik bir sistem getirilmiĢtir. 1851 yılına kadar
Karadağ‘da vladika yani piskopos denilen din adamlarının yönetime hâkim olduğunu ve
Karadağ‘ın onlar tarafında yönetildiğini görmekteyiz 90. II. Danilo 13 Ocak 1852 – 13
Mart 1852 tarihleri arasında ―prens-bishop‖ olarak 3 ay görev yaptıktan sonra (13 Mart
1852 – 13 Ağustos 1860)
din ve devlet iĢlerini birbirinden ayırarak din iĢlerini
piskoposa devretmiĢtir. Ruhani reisliği terk etmiĢ ve cismani prensliğini oluĢturmuĢtur91.
II. Danilo Avusturya ve Rusya‘nın muvafakatini alarak Karadağ‘ın baĢına geçmiĢ ve
kendini Karadağ prensi ilan etmiĢtir. Osmanlı Devleti, bu durumun ileride bir
bağımsızlık isteği gibi zararlı neticeler doğuracağı düĢüncesiyle, Danilo‘nun prensliğini
88
Barbara Jelavich, age, C.1,s. 278
Osman Karatay, agm, s. 459-460
 Gospodar Sırpça bir kelimedir ve bir yeri hakimi yöneticisi anlamına gelmektedir. Halil Ġnalcık‘ın
―Büyük arazi sahibi ağalar rejimi‖ diye tanımladığı Gospodarlık rejimi özellikle Balkanlar‘da karĢımıza
çıkmaktadır. GnĢ bilgi için bkz. Halil Ġnalcık; ―Vidin Gospodarlık Rejimi ve Ġlgası‖, Tanzimat ve Bulgar
Meselesi, TTK, Ank 1943, s. 87-89 Vladika; sıprça bir kelimedir ve ayrıca Karadağ‘da 1852 yılına kadar
Kilisenin ve devletin baĢındaki kiĢiye verilen bir isimdir. Bir anlmada Prince-Bishop‘tur. Hem dini hem
dünyevi gücü elinde bulundurur.
90
Bayram Kodaman, ―Osmanlı Siyasi Tarihi (1876-1920)‖ DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam Tarihi,
C. 12, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 93
91
Dragos D. Kostich, agm, s. 254. Allock, agweb. 26 Sep. 2008
89
18
tanımamıĢtır92. Bu nedenle 1853‘te Karadağlılar, Danilo liderliğinde isyan etmiĢ ve
bağımsızlık istemiĢlerdir93.
GeliĢen hadiseler üzerine Osmanlı Devleti, Serdar-ı Ekrem Ömer PaĢa
kumandasında büyük bir kuvvet oluĢturarak beĢ koldan Karadağ‘a girmiĢtir94. Karadağ
Rusya‘yı ve o sıralar Macar mültecileri sorunundan dolayı Osmanlı Devleti ile sorunlu
olduğu Avusturya‘yı göreve çağırmıĢtır. Avusturya hemen gönderdiği bir elçiyle
Osmanlı Devleti‘ni Karadağ‘ın toprak bütünlüğünü bozmaması yönünde sert bir Ģekilde
uyarmıĢtır. Avusturya ve Rusya‘nın araya girmesiyle Karadağ ile Osmanlı Devleti
arasında 3 Mart 1853 tarihinde bir anlaĢma imzalanarak, Karadağ‘da statükonun
korunması yönünde bir karar alınmıĢ ve Osmanlı Devleti geri çekilmek zorunda
kalmıĢtır95.
Osmanlı Devleti, Karadağ‘ı kendi hükümranlığı altında bir yer olarak nitelese
de Karadağ prensinin bakıĢ açısı tamamen farklıdır. Zira o, Osmanlı Devleti‘nin
Karadağ‘a hiçbir zaman hâkim olmadığını ve her zaman mücadele içinde olduklarını
söylemiĢ, BalĢa Hânedanı‘nın vârisi sıfatı ile Arnavutluk‘un kuzey tarafının ve
Hersek‘in tamamının kendisine verilmesini istemiĢtir96. Ayrıca, Bar (Antivari) limanını
istemiĢtir. Osmanlı Devleti murahhasları ise Karadağ‘ın Osmanlı hâkimiyetini kabul
etmesi Ģartıyla, bu yerlerin kendisine verilmesinin söz konusu olabileceğini ifade
etmiĢlerdir97.
1856‘da ilan edilen Islahat Fermanı‘nın Paris Kongresi devam ederken devletlere
sunulması, Osmanlı Devleti sınırları içindeki gayrimüslimlere ve dolayısıyla Karadağ
Hıristiyanlarına bazı haklar tanımıĢtır. Bu açılımın, Karadağ isyanlarını biraz olsun
azaltması ümit ediliyordu. Çünkü Islahat Fermânı‘na göre Osmanlı Ġmparatorluğu‘nda
her din ve mezhebe mensup insanlar, dinî törenlerini serbestçe yapabilecek, devlet
92
Kodaman, agm, s. 93
Kodaman, agm, s. 93. Çoğu Rum Kilisesine mensup kabileler Danilo‘ya destek vermiĢ ve onun
etrafında birleĢmiĢtir. Banyani ve Drobniga yerleĢimcilerinin yanısıra bir müslüman köy de, Danilo‘ya
bağlılığını bildirerek 15 bin civarında silahlı birlik oluĢturmuĢlardır. New York Daily Times, ―The
Levant‖ June 26, 1853, The New York Times, s. 2
94
Darkot, agm, s. 226
95
Kodaman, agm, s. 93
96
Dragos D. Kostich, agm, s. 254, Georgeos Castellan, age, s. 316
97
Darkot, agm, s. 226,
93
19
kademelerinde memuriyet hizmetinde bulunabileceklerdi. Rencide edici her türlü tâbir
ve ayrımcılık kalkmıĢ olacaktı. Bu fermânla birlikte Osmanlı Ġmparatorluğu‘ndaki
Hıristiyanlar, bir hadise olduğu zaman hemen yabancı devletlere Ģikâyet etme haklarını
kendilerinde hissetmiĢlerdir98. Ayrıca, Paris AntlaĢması‘nın 9. maddesine göre de
Hıristiyanların ve Müslüman olmayan tebaanın haklarını koruma görevini Rusya‘nın
üstlenmiĢ olması da baĢlı baĢına bir sorun oluĢturmuĢtur.
Kırım SavaĢı‘nda99 Prens Danilo, Rus yanlısı halkına rağmen tarafsızlığını
korumayı baĢarmıĢtır. Ardından yapılan 1856 Paris Kongresi‘nde Osmanlı murahhası
olarak bulunan Ali PaĢa, Karadağ‘ı Osmanlı Devleti‘nin bölünmez bir parçası olarak
gördüklerini belirtmiĢtir100.
Diğer taraftan Danilo, Kırım SavaĢı‘nda tarafsızlığını
koruduğu için, Paris Kongresi‘nde büyük devletlerden bir beklentisi vardır. O da,
bağımsızlığının tanınması ve sınırlarının geniĢletilmesidir. Danilo‘nun bağımsızlık ısrarı
Karadağ‘da isyanın geniĢlemesine neden olmuĢtur. Osmanlı Devleti isyanın tüm
Karadağ‘a yayılması nedeniyle ciddi önlemler almak zorunda kalmıĢtır101. Karadağ
Prensi, Osmanlı Devleti‘nden; Karadağ‘ın istiklâlinin diplomatik usullerle tanınmasını,
hudutların Hersek ve Arnavutluk yönünde geniĢletilmesini, Karadağ ile Osmanlı Devleti
98
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (Islahat Fermanı Devri 1856-1861), C. VI, TTK, Ankara 1995, s.
1-7
99
Tanzimat Fermânı ile birlikte toparlanma sinyalleri veren Osmanlı Devleti‘nin iç problemlerini
halletmeye baĢlamasından endiĢe eden Rusya, Ġngiltere‘ye ―hasta adam‖ olarak nitelendirdiği Osmanlı
Devleti‘ni paylaĢma teklifinde bulunmuĢ ve Kudüs‘teki Hıristiyanların mukaddes makamlarında
Katoliklerin yerine Ortodoksların yerleĢtirilmesi isteğini bildirmiĢtir. ġubat 1853 Bab-ı Ali bunu kabul
etmeyince Osmanlı Devleti‘ne karĢı savaĢ açmıĢlardır (4 Ekim 1853). Avrupalı devletler Ġngiltere, Fransa
ve Piyemote-Sardinya, Rusya'yı Avrupa ve Akdeniz dıĢında tutabilmek için, Osmanlı Devleti saflarında
yer almıĢlardır. Fahir Armaoğlu, age, s. 227-248. Bu savaĢtan sonra Rusya‘ın ―sıcak denizlere inme
hayali‖ bir müddet askıya alınmıĢtır. Avrupa‘dan kendini soyutlayan Rusya‘da Avrupa düĢmanlığı
geliĢmiĢ, bu da Panslavizmin Rus halkı arasında taraftar bulmasına yol açmıĢtır. Panslavizmi sistematik
hale getirerek Osmanlı aleyhine oluĢumlara, tarihi emelin gerçekleĢtirmek için hazırlık yapmıĢtır. Enver
Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (Islahat Fermanı Devri 1861-1876), C. VII, s. 55.
 30 Mart 1856 da Paris‘te, Kırım SavaĢı‘ndan 1853-1856 galip ayrılan Osmanlı Fransa ve Ġngiltere ile
Rusya arasında imzalanan bir antlaĢmadır. 34 maddeden oluĢan bu antlaĢmayla Osmanlı Devleti artık
―Avrupa devleti‖ olmuĢ 28 ġubat 1856‘da ilan etmiĢ olduğu Islahat Fermanı‘nı kongrede büyük devletlere
sunmuĢtur. Bu antlaĢmayla birlikte Rusya‘nın bozduğu uluslarası denge tekrar düzeltilmiĢtir. Osmanlı
Devleti‘nin murahhasları Ali PaĢa ve Mehmet Cemil PaĢa idi. GnĢ bilgi için bkz. Muâhedat Mecmuası,
C. IV, TTK Tıpkı Basım, Ank. 2008, s. 242-258
100
AntlaĢma metni ve maddeleri için bkz. The European Concert in The Eastern Question A
Collaction Of Treaties And Other Public Acts, Oxford University Press, Oxford 1885, Ed: Thomas
Erskine Holland, s. 241-255. Georges Castellan, Balkanların Tarihi, Çev: Dr. AyĢegül YaramanBaĢbuğu, Milliyet yay, Ġstanbul 1995, s. 316-317.
101
Kodaman, agm, s. 94
20
arasındaki hududun aynen Karadağ-Avusturya arasındaki hudut gibi tespit edilmesini,
son olarak da Antivari (Bar) Ģehrinin Karadağ‘a bırakılmasını istemiĢtir102. Fransa,
Osmanlı Devleti‘nden bu sorunun Paris Konferansı‘nda görüĢülmesini teklif etmesine
rağmen Osmanlı Devleti bu teklifi kabul etmemiĢtir103.
Seküler bir sistemle prensliği yönetmeye çalıĢan Danilo‘nun Osmanlı Devleti‘ne
olan eski bağlılığı yoktur ve Osmanlı Devleti‘ne karĢı düĢmanca bir tavır
sergilemiĢtir104. Çıkan isyan üzerine 1858‘de Hüseyin PaĢa komutasındaki güçler,
tarafsız bölge olan Grahova arazisine girmiĢlerdir105. 7000 kiĢilik bir orduyla Karadağ‘a
giren ve Mirko‘nun milis olarak yeteneklerini küçümseyen Hüseyin PaĢa, 28 Nisan‘da
Grahova Muharebesi‘nde yenilgiye uğramıĢtır106. Grahova Muharebesi‘nin ardından tüm
dünya kamuoyu gözünü Karadağ‘a çevirmiĢtir107. Olay, Karadağ Hristiyanlarının
Müslümanlara karĢı büyük bir zaferi olarak iĢlenmiĢ ve Fransa‘nın desteğiyle
Karadağ‘ın bağımsızlığının yakın olduğu belirtilmiĢtir108.
Bununla kalmayan bir grup Karadağlı, 28 Temmuz 1858‘de de KolaĢin‘e, girerek
Müslümanların evlerini yakmıĢ, erkekleri öldürmüĢler, 200‘e yakın kadın ve çocuğu ise
Karadağ‘a götürmüĢlerdir. Avusturya kaynaklarına göre ise bu olaylarda ölenlerin sayısı
102
Enver Ziya Karal, age, C. VI, s. 74
The National Era, Vol. 12, No: 602, July 15, 1858, Washington DC, s. 111
104
Dragos D. Kostich, agm, s. 254
105
Düz araziye kamp kuran Osmanlı ordusu 8500 civarındaydı. 10 top ve modern silahlarla donatılmıĢtı.
Etrafını çevreleyen dağlara konuĢlanan 5500 kiĢilik Mirko kumandasındaki Karadağ ordusunun ise bir top
ve çakmaklı tüfenkleri vardı. Hüseyin PaĢa‘nın gururu hem hayatına hem de ordusuna mal olmuĢtu.
Osmanlı ordunun kaybı 6000 civarındaydı. Karadağ‘ın kaybı ise 2000 civarındaydı. Üç gün süren kanlı bir
savaĢtı. Marco Houston, age, s. 66
106
Zuhuri DanıĢman, Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi, C. XII, Ġstanbul 1966, s. 102-103. Darkot, agm, s.
227.
107
Bu hadiseden sonra Karadağlılar‘ın savaĢtaki baĢarısını irdelemek için bölgeye muhabirler haberciler
gönderilmiĢ ve Karadağ halkını resimlerle tanıtıcı yazılar yayınlanmıĢtır. Yine bir Amerikan dergisi olan
The Anglo American‘da Karadağlıları anlatan yazı yayınlanmıĢ ve yazıda Karadğalıların Ģiddetinin sadece
Türklere (Osmanlılara) olduğu belirtilmiĢ ve Karadağlı çocuklara Türk düĢmanlığının anlatıldığını
yazmıĢtır. The Anglo American, ―Visit to the Vladika of Montenegro‖ Nov. 21, 1846:8,5, s. 103.
Ballou‟s Pictorial Drawing- Room Copmanion (1855-1859), ―Prince Daniello, Vladika of
Montenegro‖, Feb. 26, 1859, 16/9, Boston, Massachusetts s. 133. Ayrıca bkz. Ballou‟s Pictorial
Drawing- Room Copmanion (1855-1859), ―The People of Montenegro‖ March 26, 1859, 16/13, Boston,
Massachusetts, s. 197. Zuhuri DanıĢman, age, C. XII, s. 102-103.
108
New York Observer and Chronicle, ―Montenegro-Danubian Provinces‖ July 8, 1858, 36/27, s. 214
103
21
binin üzerindedir109. Büyük devletlerin araya girmesiyle birlikte isyan yatıĢtırılmıĢ
Avusturya, Fransa, Ġngiltere, Rusya ve Prusya ile Osmanlı Devleti arasında Karadağ
meselesinin çözümü için bir protokol imzalanmıĢtır (8 Kasım 1858). Bu protokole göre,
daha önceden 20 yıl tarafsız bölge olarak kalan Grahova artık Karadağ‘a bırakılırken
KolaĢin, Osmanlı Devleti‘ne bırakılmıĢtır110. Bu protokolde Büyük Devletler, Karadağ‘ı
fiilî ―de facto‖ olarak tanırken ―de jure‖ yani yasal olarak tanımaktan kaçınmıĢlardır.
Büyük devletler Karadağ‘ı da KolaĢin‘de yaĢanan hadisenin bir benzerinin bir daha
yaĢanmaması yönünde sert bir Ģekilde uyarmıĢlardır111.
Danilo, 1860 yılında Kotor (Kattora) yakınlarındaki bir köyde suikasta uğramıĢ
ve hemen Kotor‘a yaralı olarak götürülmüĢ, bir müddet sonra da hayatını kaybetmiĢtir.
Yerine, Grahova SavaĢı‘nda Osmanlı ordusunu bozguna uğratan Mirko‘nun oğlu Nikola
ya da diğer adıyla Nikita geçmiĢtir.
D. KARADAĞ‟DA YENĠ DÖNEM: PRENS NĠKOLA DÖNEMI
NjeguĢi Kasabası‘nda doğan Nikola(1860–1918), suikasta kurban giden Danilo
II‘nin kardeĢinin oğlu, yani yeğenidir. Nikola, Danilo‘nun ölümünün ardından, eğitim
için gittiği Paris‘ten dönmüĢ ve baĢa geçmiĢtir. Prensliği amcasından devralması, bir
geleneğin devamı gibi gözükse de durum biraz farklıdır. 1696 yılında yönetimi eline
alından Petroviç hanedanlığında Prens-bishop olarak seçilen kiĢi evlenemezdi. Çocukları
olmadığı için kendisinden sonra yönetim yeğenlerine geçerdi. Danilo II‘ye kadar bu
gelenek dini anlayıĢlar nedeniyle bu Ģekilde devam etmiĢtir. Dini kimliğinden sıyrılan
Danilo, Prenses Darinka Kvekiç ile evlenmiĢ ve bu evlilikten sadece bir kız çocukları
olmuĢtur. Bu evliliğin amcadan yeğene geleneğinin sonu anlamına geleceği
düĢünülürken, Danilo‘nun ne yazık ki hiç erkek çocuğu olmamıĢtır. Bu nedenle de onun
ölümünün ardından görevi, yeğeni Nikola Petroviç devralmıĢtır112.
109
Safet Bancoviç, agm, s. 18
Parmaksızoğlu, agm, 267.
111
Elizabeth Roberts, age, s. 229
112
Marco Houston, age, s. 57-60
110
22
Nikola, baĢa geçince Osmanlı Devleti‘ne bağlılığını bildirmiĢ ve ―Karadağ
Prensliği niĢanı‖ hazırlatmıĢtır113. Fakat, bu sadâkat fazla uzun sürmemiĢ ve 10 bin
kadar Karadağ askerinin, ĠĢboz‘a zahire götürmekte olan Osmanlı askerine saldırmasıyla
bozulmuĢtur. NikĢik‘e zahire götüren Osmanlı askerlerinden 38‘i, bir baskınla Ģehit
edilmiĢtir114.
Osmanlı Devleti Karadağ‘dan vergi toplama ve topraklarından istifade etme gibi
bir niyet içinde değildir. Zaten haraç ve vergi toplayamayan Osmanlı Devleti,
Karadağ‘ın içiĢlerine de karıĢamıyordu. Bir isyan çıksa isyanın bastırılmasına yönelik
teĢebbüslere Avrupalı devletlerin izin vermediği görülmüĢtür115. Kısacası, Osmanlı
Devleti için Karadağ sorun değeri yüksek116 bir bölge olarak telakki edilmekteydi. Bu
nedenle Osmanlı Devleti‘nin, Karadağ‘dan tek istediği Ģey, onun ―rahat durması‖idi117.
Fakat görülüyor ki, Karadağ‘ın yeni prensi Osmanlı Devleti‘ni rahatsız etmeye ve sorun
çıkarmaya devam edecekti.
1861 yılında Hersek isyanı çıkmıĢtır. Hersek Slavları Rusya‘nın kıĢkırtması,
Avusturya‘nın âsileri koruması ve silah yardımları nedeniyle Osmanlı Devleti‘nden bir
kısım isteklerde bulunmuĢlardır118. Ġstekleri reddedilince isyan eden Hersekli slavların
en büyük destekçisi Karadağlılar olmuĢtur. ÇıkıĢ noktası itibarıyla Hersek olan bu isyan,
aslında Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne karĢı direkt olarak karĢı gelemeyip, Hersekli
Slavları desteklemesidir. Bu sayede gönüllü askerler yollayarak bazı isteklerini yerine
getirtebilmiĢtir. Karadağ‘ın bu davranıĢı, Hersek isyanına tam anlamıyla müdahaleyi
engellemiĢtir119. Karadağ Prensi Nikola, yapılan tüm hazırlıkların çok ciddi sonuçları
113
Haç Ģeklinde olan ve her ucunda bir arslan olan, kırmızı mavi beyaz çizgili kurdeleyle takılırdır. Ve
Nikola ve ailesi için düzenlenmiĢtir. Meydan Larousse, C. 6, Ġstanbul 1986, s.925
114
NikĢik, Nevahi-i Asiye ile Karadağ arasında adeta mahsur kalmıĢ bir yer konumundaydı. Oradaki
Müslüman halka erzak götürmek her zaman sorun olmuĢ maddi kayıplar ve can kayıplarına mâl olmuĢtur.
Hüdai ġentürk, agm, s. 734
115
Barbara Jelavich, age, C.1, s. 279
116
Donal Edgar Picher, vasal devletlerin boyun eğdirilmesinde; a. Askeri değeri b. Ticari değeri c.
Saygınlık değeri d. Sorun değer gibi etmenlerin rol oynadığını ifade ederek Karadağ‘ın „sorun değeri
yüksek― bir bölge olarak kabul edildiği için bazı noktalarda ısrarcı olunmadığını söylemektedir. Pitcher,
age, s. 188
117
BOA, A.MKT.UM, 482/46, 1277 (Hicrî) 1860-1861
118
Söz konusu istekler için bkz. Hüdai ġentürk, ―Tuna Vilayetinin TeĢkiline Karadağ Ve Hersek
Vukuatına Dair (1861) Cevdet PaĢa Tarafından Kaleme Alınan Layiha“ Belleten , TTK, Ankara 1995
(Aralık) , Sayı : 226 - Cilt : 59 , s. 722
119
Hüdai ġentürk, agm, s. 723
23
olacağının farkındadır ve Osmanlı Devleti‘nden, kan dökülmemesi için bağımsızlık
verilmesi isteğinde bulunmuĢ fakat bu istek reddedilmiĢtir. Osmanlı Devleti, Nikola‘dan
Hersekli âsilere yardım etmemesini, ve ―Nevâhi-i Âsiye‖ iĢine karıĢmamasını isterken120
Nikola ise Hersekli âsilerin sorunlarının çözülmesi çağrısında bulunmuĢtur121.
Karadağlılar, Osmanlı Devleti‘ne göre ―terbiye‖ edilmesi gerekmektedir. Fakat
Avrupalı devletlerin müdahalesi, Karadağ‘a yapılacak seferin gerçekleĢmesini
engellemiĢtir. Kraina‘yı kuĢatan Karadağlılara baĢıbozuklarla karĢı koyulmaya çalıĢılsa
da baĢarılı olunanamıĢ ve yüz ĠĢkodralı Ģehit olurken, bir kısmı da esir edilmiĢtir122.
Avrupalılardan aldığı destek nedeniyle gittikçe ―Ģımaran‖ Karadağlıların ―ettiklerinin
yanlarına kalmasına‖ müsaade etmek istemeyen Osmanlı Devleti, Karadağlılara karĢı
ciddi bir harekâta giriĢmiĢtir. Serdâr-ı Ekrem Ömer Lütfi PaĢa‘nın kumandasında
ĠĢkodra‘ya Abdi PaĢa, Hersek‘e DerviĢ PaĢa, Gusinye taraflarında Hüseyin Avni PaĢa
görevlendirilmiĢtir123.
Hersek Ġsyanı ve Karadağ‘ın bu isyana müdahil olması, ayrı ayrı çözülmesi
gereken iki sorun olarak düĢünülmeyerek bir olarak değerlendirilmiĢtir124. Serdâr-ı
Ekrem Ömer PaĢa‘nın 21 Kasım 1861‘de Piva SavaĢı‘nda önce Hersekli isyancıları ve
ona destek veren Karadağlıları yenilgiye uğrattığı bilinmektedir. Ardından Bâb-ı Âli,
Nikola‘ya bir çağrı yaparak askerini terhis etmesini istemiĢtir. Askeri terhis etme teklifi
reddedilince Nisan 1862‘de Ömer PaĢa kumandasındaki 60 bin kiĢilik Osmanlı ordusu
120
Nevahi-i Asiye, Hersek ile Karadağ hududu boyunca yüksek dağlarda yaĢayan hristiyan Slavlar‘ın
yaĢadığı bölgeye denmektedir. Bu insanlar cizye vermeyi kabul etmemiĢler ve silahlarının toplanmasına
karĢı çıktıkları için isyan etmiĢlerdir. Bu nedenle bu bölgeye, isyancı nahiyeler anlamında Nevâhi-Âsiye
denilmiĢtir. Ahmet Cevdet PaĢa, Maruzat, Haz. Yusuf Halaçoğlu, Çağrı Yayınları, Ġstanbul 1980, s. 69
121
Osman Karatay, ―Karadağ‘ın Bağımsızlık Mücadelesi‖ Balkanlar El Kitabı, C. 1, Karam&Vadi Yay.
Ankara 2006, s. 464
122
Bunda, Bar‘da bulunan Ferik Ġsmail PaĢa‘nın ―Ben Asâkir-i Nizâmiyye kumandanıyım. BaĢıbozuk
askerine karĢıĢmam‖ diyerek yardım göndermemesinin büyük payı vardır. Ayrıca ĠĢkodra Mutasarrıfı
RaĢid PaĢa, savaĢtan pek anlamadığı için Karadağlılara karĢı Arnavutları organize edecek bir kumandan
mevcut değildir. Ahmet Cevdet PaĢa, Tezâkir-i Cevdet, 13-20, TTK, Ankara 1960, Haz. Cavid Baysun, s.
248. Karadağlılar ĠĢkodra Gölü‘nde Gramanjor ve Aleksandre adalarına karĢı dağlardan top atıĢları
yapmıĢlar hatta bu atıĢlardan biri ĠĢkodra Gölü‘nde gezen Boyana Vapuru‘na isabet ettirmiĢtir.
Karadağlılar ayrıca kayıklarla saldırarak sahillerin güvenliğini tehdit etmiĢlerdir. Bunun üzerine güvenlik
olarak adalara top tabyası inĢa edilmiĢtir. M. Cavid Baysun, ―Cevdet PaĢa‘nın ĠĢkodra‘ya Memuriyetine
Dair Vesikalar‖, Tarih Dergisi, C. 16, S. 21‘den ayrı basım, Ġstanbul Edeb. Fak. Matbaası, Ġstanbul 1966,
s. 49
123
Ahmet Cevdet PaĢa, age, s. 250
124
Hüdai ġentürk, agm, s. 723
24
dört koldan Karadağ‘a girmiĢtir. Hersekli âsilerle birlikte 15 bin kiĢilik bir orduyla
karĢılık veren Karadağ, yenilgiye uğramıĢtır125.
14 Temmuz 1862‘de Serdar-ı Ekrem Ömer Lütfi PaĢa, pâdiĢaha yazdığı
telgrafnâmede “Karadağ olalıdan beri Karadağlı, hiçbir vakit böyle dayak yemedi.”
diyerek Osmanlı ordusunun baĢarısını haber vermiĢ ve Çetine‘ye her an girebileceklerini
ifade etmiĢtir. Fakat, yolları bilen bir kılavuzun eksikliği Çetine‘ye doğru hareketi
engellemiĢtir126.
Daha sonra Osmanlı Devleti, Karadağlılara hitâben bir beyannâme yayımlayarak
savaĢı bırakmaları çağrısı yapmıĢ ve yanlıĢtan dönmelerini istemiĢtir127. Diğer taraftan,
Çetine önlerine kadar giden DerviĢ PaĢa, Avrupalı devletlerin müdahalesi ve savaĢın
durdurulması yönünde baskılar üzerine ilerlemeyi durdurmuĢtur. 31 Ağustos 1862‘de de
ĠĢkodra‘da Prens Nikola ile yapılan görüĢmeler sonucu antlaĢmaya varılmıĢ ve Serdâr-ı
Ekrem Ömer PaĢa tarafından ĠĢkodra BarıĢ AntlaĢması imzalanmıĢtır128. Nikola, yenilgi
üzerine ―Tecrübesizliğim nedeniyle Ruslara ve Sırplara aldandım.‖ demiĢtir129.
Bu antlaĢmaya göre Nikola, Osmanlı Devleti‘ne bağlılığını bildirirken sınırlarda
bir değiĢikliğe gidilmeyecek ve Karadağ ile komĢuları arasında herhangi bir anlaĢmazlık
olursa Osmanlı Devleti hakemlik rolünü üstlenecektir. Bosna-Hersek ve Arnavutluk
sınırlarında herhangi bir güçlendirme yapılmayacaktır130. Yine bu antlaĢmya göre
125
Bazı kaynaklarda bu rakam savaĢın baĢladığı anda 29 bin civarında ve gittikçe artarak 55 bin olarak
verilmektedir. Thomas Fleming, age, s. 102
126
Ahmet Cevdet PaĢa, age, s. 252-253
127
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi (Islahat Fermanı Devri 1861- 1876), C. VII, s. 6
128
Ömer PaĢa ile Prens Nikola, o devirde yaĢayan teğmen George Arbuthnot‘un ifadelerine göre, ĠĢkodra
yakınlarındaki ĠĢboz‘da buluĢmuĢlardır. George Arbuthnot, Omer Pacha and The Christians Rebels,
Longman Roberts& Green, London 1862, s. 137-138. Parmaksızoğlu, agm, 267, bazı kaynaklarda bu
antlaĢma 9 Eylül 1862 yılında yapılan Çetine Muahedenamesi olarak da ele alınmıĢtır. Mehdî FraĢerli,
Osmanlı Devletinde Kapitülasyonların UygulanıĢı (Ġmiyâzât-I Ecnebiyenin Tatbîkât-I Hâzırası)
Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, Fakülte Kitabevi, Isparta 2008, s. 300 kimi kaynaklarda ise
bu anlaĢmanın 15 Ağustos 1862 tarihinde yapıldığı belirtilmektedir. Zuhuri DanıĢman, age, s. 145.
129
Ahmet Cevdet PaĢa, age, s. 252-253 Bu savaĢta yararlılık gösteren subay ve erlere 1862 yılında
bastırılan gümüĢ madalyalar için 300 bin berat düzenlenmiĢtir. Ön yüzünde büyük bir hilal ve ortada
―Abdülaziz Han 1279‖ yazılıdır. Meydan Larousse, agm, s. 925
130
Kodaman, agm, s. 94
25
Karadağ dahili yönetimi, eski statüsünü aynen koruyacaktır. ĠĢkodra ile Hersek arasında
uzanan yol üzerinde Osmanlı karakol kuleleri (berkitimler) ya da Blokhavzlar inĢa
edilecektir131. AntlaĢmanın diğer önemli maddesi ise Karadağ ileri gelenlerinin,
Karadağ‘da herhangi bir isyan çıkmasına izin vermeyeceklerine dair yazılı
teminatlarıdır132. Türk pasaportu taĢımayanlar Karadağ‘a sokulmayak, girecek olurlarsa
da hemen çıkartılacalardır133. Bu maddeyle Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne bağlılığı
pekiĢtirilmiĢ oluyordu. Son olarak ‗Karadağ‘ın kılıcı‘ unvanını taĢıyan Mirko‘nun
Karadağ‘dan uzaklaĢtırılması sağlanacaktır134.
Karadağ Prensi Sultan Abdülaziz ile iliĢkilerini iyi tutmaya çalıĢmıĢtır. Buna
karĢılık Osmanlı Devleti, 1866 yılında Karadağ‘a Adriyatik Denizi kıyısında, Spizza
yakınlarındaki Novasella Limanı‘nı vermeyi kabul etmiĢtir. Fakat, bu limanı
Karadağ‘dan çok Rusya‘nın kullanacağı endiĢesini taĢıyan Fransa ve Ġngiltere böyle bir
karara yanaĢmamıĢ ve itiraz etmiĢlerdir135.
AntlaĢma neticesi 12 yıl sürecek bir barıĢ süreci yaĢanmıĢtır136. Karadağ için
―rencide edici‖ ĠĢkodra AntlaĢması‘ndan sonra yaĢanan sükûnetle, ekonomik dengeler
sağlanarak Karadağ‘da kurumsal anlamda büyük geliĢmeler kaydedilmiĢtir137.
Görüldüğü gibi Osmanlı Karadağ iliĢkilerinde iyileĢme döneminin temelleri, Nikola‘nın
Prensliği döneminde atılmaya baĢlamıĢtır.
 Blokhavz, (Alm. Blockhaus)Beton tabya anlamına gelmektedir. Tükçede Batı Kökenli Kelimeler
Sözlüğü, TDK, <http://www.tdkterim.gov.tr/ e.t. 08.08.2008
131
Fakat Nikola bunun ilerde kendisi aleyhine bir durum arz edebileceğini düĢündüğü için Ġstanbul‘a bir
senatör ve kendi baĢkâtibini göndererek Sultan Abdülaziz‘den ricada bulunmuĢ ve bu maddenin
uygulanmamasını istemiĢtir. BOA, Ġ.HR, 333/21432
132
ġentürk, agm, s. 724
133
ġentürk, agm, s. 725
134
ĠĢkodra AntlaĢması‘ndaki bu kararın Mirko‘nun kahramanlaĢtırılmasına ister istemez yardım edeceği
düĢüncesiyle uygulanmasından vazgeçilmiĢtir. ġentürk, agm, s. 725
135
Darkot, agm, s. 227
136
William M. Sloane, age, s. 94
137
Michale Palairet, The Balkan Economies C. 1800-1914, Cambiridge University Press, Cambridge
2002, s. 142.
26
IV. HERSEK ĠSYANI ve BALKAN KRĠZĠNDE KARADAĞLILAR
Hersek Ayaklanması, 1875–78 yılları arasında patlak veren Balkan krizinin
baĢlangıç noktasını oluĢturmuĢtur138. 9 Temmuz 1875‘ten 1 Temmuz 1876‘ya kadar olan
dönem, ―ġark Buhranı‖nın ilk aĢaması olarak görülmektedir. Bu ilk aĢamada Karadağ‘ın
Hersek âsilerine desteği el altından ve gizli bir Ģekilde olmuĢ, açıktan açığa destek söz
konusu olmamıĢtır139. Ayaklanmanın nedeni ise Hersek‘te bulunan Müslüman nüfusun
ekonomik ve sosyal bakımdan Hıristiyan nüfusa nazaran, refah düzeyi yüksek bir yaĢam
sürmeleri, buna mukabil Hıristiyanların, Müslümanların ―ağa― olduğu bu toprakları
icar usulüyle iĢletmemeleridir.140 Maliye Nezareti tarafından o toprakların vergisini
bölgeye gönderilen mültezimlere verilmesini istemesi, söz konusu bu huzurun
bozulmasının baĢlangıcı olmuĢtur. Mültezimlerin keyfî uygulamaları, çiftçilerin elinde
kendilerine yetecek kadar para ancak bırakmıĢtır. Çiftçiler de bu nedenle ayaklanmaya
baĢlamıĢlardır.141 Ayrıca 1874 senesi mahsulünden verim alınamaması ve verginin
çoğaltılması bardağı taĢıran son damla olmuĢtur142. Osmanlı yöneticilerinin kayıtsızlığı,
Hersek‘in Nevesin kazasında baĢlayan ayaklanmada âsilerin birçok Müslümanı
katletmesine ve yağmalama yapmasına yol açmıĢtır143.
Ahmet Cevdet PaĢa, Hersek‘i Karadağ sınırında ve ―gâyet vahĢi‖ Karadağlıların
yaĢadığı bir yer olarak tarif etmektedir. 1862‘de yapılan büyük operasyonla Kardağlılar
―terbiye‖ olunsa da Avrupalı devletlerin müdâhil olmasıyla ĠĢkodra AnlaĢması
imzalanmıĢtır. Fakat Nevahi-i Âsiye sorunu olduğu gibi bırakılmıĢtır. Bölgedeki halk
Karadağ prensine bağlılıklarını bildirmiĢler ve bağlı olmaları gereken Mostar‘a
138
Mithat Aydın, ―Bosna Hersek Ayaklanmasında Panislavizmin Etkisi Ve Sırbistan Ve Karadağ‘ın Rolü‖
Belleten, LXIX, Aralık 2005, S. 256, Ankara 2005, s. 917
139
Bekir Sıtkı Baykal, ―ġark Buhranı Ve Sabah Gazetesi (1876)‖ Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Dergisi, C. VI, S. 4, Eylül-Ekim 1948, Ankara, s. 222
 Kiraya verme, verilme, bkz. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın
Kitabevi Ank, 1993, s. 406
140
Fahir Armaoğlu, age, s. 494
141
Enver Ziya Karal, age, cilt VII, s. 73
142
Yuluğ Tekin Kurat, ―1877-78 Osmanlı Rus Harbinin Sebepleri‖ Belleten, XXVI, S. 103, TTK, Ankara
1962, s. 569
143
Mithat Aydın, agm, s. 919
27
uğramamıĢlardır144. Ayrıca, Karadağlı memurların kendi memleketleri gibi Hersek‘e
girip dolaĢabilmeleri Hersek Ġsyanı üzerindeki Karadağ etkisini gözler önüne
sermektedir. Hersek‘e 25 km uzaklıktaki yüksek dağlarla çevrili Nevesin kazasından145
olan 160 kiĢilik grup, ağır vergilerden ve zaptiye askerlerinin tutumundan Ģikâyet ederek
Karadağ‘a iltica etmiĢlerdi. Ağnâm vergisi vermek istemeyen bu grup, Karadağ Prensi
Nikola‘ya sığınarak Ģikâyette bulunmuĢtur. Prens Nikola, açıkçası, ilk etapta Bâb-ı
Âli‘nin tepkisini çekmekten korkmuĢtur. Ancak, kendisine sığınan köylülere de
Rusya‘nın Ġstanbul elçisine Ģikâyetlerini yazarak söz konusu mevzuların araĢtırılması
için bir görevli gönderilmesini rica etmelerini isteyebileceğini söylemiĢtir. Ayrıca,
mültecileri barındırma büyük bir külfet oluĢturmaktadır146. Bu nedenle 160 kiĢinin,
topraklarına geri dönmeleri için Ġstanbul‘daki Rus Büyükelçisi Ġgnatief‘ten, Osmanlı
Devleti nezdinde aracılık yapmasını istemiĢtir. Rus Büyükelçisi Ignatiyef de durumu
Sadrazam Esad PaĢa‘ya iletmiĢtir. Sadrazam Esat PaĢa,147 Rusya ile iliĢkileri bozmamak
ve bir iyi niyet göstergesi olarak 160 mültecinin kasabalarına dönmelerine izin
vermiĢtir148.
Bosna Hersek ayaklanması, Sırbistan ve Karadağ Devletlerini bağımsızlık
yönünde harekete geçirmiĢtir. Karadağ‘ın fiilî yardımın ötesinde ayaklanmayı idare eden
bir rol üstlenği âĢikârdır. Ġngiliz kaynakları da bunu teyid etmektedir. Karadağlı ajanların
bizzat Hersek âsileriyle buluĢmalar yaptıkları ve onlarla iĢbirliği içinde oldukları
bildirilmektedir.149 Karadağ Prensi, 1875‘te, daha Hersek ayaklanması patlak vermeden
Voyvoda MaĢo Virbitsa‘yı Hersek‘e göndererek Hersek liderleriyle iliĢkileri
güçlendirmiĢtir. Hersek Ġsyanı‘nın yönlendiricilği için Sırbistan‘la rekabete giren
144
Mâruzat, s. 43-44, 69-70, ġentürk, agm, 734
Machiel Kiel, ―Nevesin‖ DĠA, C. 33, TDVY, Ġstanbul 2007, s. 44
 Koyunlardan alınan vergidir.
146
Mahmmud Celaleddin PaĢa, Mir‟ât-ı Hakîkat, Cilt 1, Berekat Yayınevi, Ġstanbul 1983, Haz: Ġsmet
Miroğlu, s. 51
147
Sakızlı Ahmet Esad PaĢa ilki 15 ġubat 1873 - 15 Nisan 1873 arası ve ikincisi 26 Nisan 1875 - 26
Ağustos 1875 olmak üzere sultan Abdülaziz saltanatı döneminde 2 dönemde toplam beĢ ay yirmisekiz gün
sadrazamlık yapmıĢtır. 1868‘de Bosna-Hersek ve aynı yıl ĠĢkodra Mutasarrıflığı görevlerinde
bulunmuĢtur. Ali Ġhsan Gencer, ―Ahmed Esad PaĢa‖ DĠA, C.2, Ġst. 1989, s. 64
148
Enver Ziya Karal, age, C.VII, s. 74
149
BOA, A.MKT.MHM, 479/ 19. Mithat Aydın, Balkanlarda Ġsyan Osmanlı Ġngiliz Rekabeti, Yeditepe
Yayınevi, Ġstanbul 2005, s. 47-48
145
28
Nikola, ayaklanmanın Çetine‘den yönlendirilmesi için çaba sarf etmiĢtir. Prensin Hersek
ayaklanmasını organize eden adamlarından Peko Pavloviç ve Petar Vukoviç de vardır.
Petar Vukoviç, aynı zamanda Prens Nikola‘nın kayınpederidir150.
Osmanlı Devleti Hersek‘te bu kadar geniĢ çaplı bir isyan olacağını tahmin
etmemiĢtir. Ġsyanın bu derece büyük olmasının altında yatan nedenlerden biri de her ne
kadar isyancılara destek vermemeleri konusunda kendi halkına uyarı yaptığını Bâb-ı
Âli‘ye bildirse de, Karadağ Prensinin isyana destek vermesidir151. Rusya ve Avusturya
hükûmetleri isyana yardım etmemesi konusunda Prens Nikola‘yı uyarmıĢlardır. Ama
diğer taraftan Prensin bu tavrını destekledikleri ortadadır. Karadağ Prensi‘nin Rusya‘yı
devreye sokması, Hersek isyanını bölgesel bir sorun olmaktan çıkartıp bir Avrupa
sorunu hâline getirmiĢtir.
Hersek isyanında Panslavist faktörüne değerlendirecek olursak Karadağ,
Panslavistlerin belki de etkili olduğu en önemli yerlerden biridir. Karadağ‘ın iç ve dıĢ
politikalarına âdeta yön veren bir nitelik taĢımaktadır. Özelikle 1862 Osmanlı-Karadağ
SavaĢları‘nda çok etkin bir biçimde çalıĢan Panslavistler, Karadağlıları etkileme
yönünde bir kısım faaliyetlerde bulunmuĢlar, ajanlar ve konsoloslarla daima diyalog
halinde bulunarak basın yoluyla halkı etkileme yoluna gitmiĢlerdir. Karadağ‘da oluĢan
bu panslavist potansiyel, 1875 yılına gelindiğinde Karadağ‘ı, Hersek ayaklanmasının bir
nevi hazırlayıcısı konumuna getirmiĢtir152. Milliyetçi yaklaĢımlar 1871‘de Karadağ‘ın
ilk gazetesi olan ―Crnogorac‖ gazetesine de yansımıĢ; ama kısa süre sonra bu gazete,
komĢu
ülkelerde
anti-Osmanlı
ve
anti-Avusturyan
yayınlarından
dolayı
yasaklanmıĢtır153. Diğer taraftan, Rusya‘nın Karadağ‘da açtığı Çetine‘deki okullarda
150
Kemal Baltalı, ―1875-1878 Balkan Buhranı-II‖ Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Yıl. 1984, S. 74-75, s.
38-39. Ayrıca bkz. Kemal Baltalı; ―1875 Hersek Ayaklanması Sırasında Sırbistan‘ın Osmanlı Devleti‘ne
KarĢı SavaĢa Girmek Amacıyla Karadağ‘la Yaptığı GörüĢmelere Dair Bazı Önemli Belgeler‖ Belleten,
L/198 (1986, s.833
151
Mahmud Celaleddin PaĢa, age, s. 51
152
Enver Ziya Karal, age, C. VII, s. 74. Mithat Aydın, agm, s. 928-929.
153
1873 te Nikola ―daha az rahatsız edici‖ Glas Crnogorca Karadağ‘ın Sesi Gazetesi‘ni çıkararak dıĢ
destekçilerini rahatlatmaya çalıĢmıĢtır. 1870‘de Boka‘da Avusturyalılara karĢı isyan eden soydaĢlarını
savunanları desteklemiĢtir. Elisabeth Roberts, age,s. 237
29
(Girls Institute) Karadağlı kız çocuklarına Rus rahibeler tarafından eğitim verilmesi154
Karadağlılar üzerindeki Rus hegomanyasının bir delili niteliğindedir.
160 Mülteci, Nevesin kasabasına döndükleri vakit, bir kahraman gibi
karĢılanmıĢlardır. Bâb-ı Âli‘nin bağıĢlayıcı tutumu, bir zaaf gibi görülmüĢtür155.
Dönenlerin arasında birçok Karadağlı ajan ve askerler de vardır ve bunların çoğunluğu
panslavist Karadağlılardır. Hersekliler Karadağ‘a geldiklerinde Rus Konsolosu, Sırp
ajanları ve Panslavist birtakım kuruluĢlarla irtibat hâlinde olmuĢlar ve isyan fikirlerini
geliĢtirme olanağı bulmuĢlardır156. Her ne kadar panslavist etkiler var olsa da, Barbara
Jelavich, ayaklanmanın temel nedeninin sosyal ve ekonomik olduğunu ve doğal olarak
da milliyetçi bir görünümü olmadığını ifade etmiĢtir157.
Neticede, Hersek ayaklanması, panslavist duygularla ve Nikola‘nın gayretleriyle
Karadağ‘da ortak bir güç oluĢturmuĢtur. Panslavist gösteriler ve mitingler, yardım
kampanyaları düzenlenmiĢtir. Nikola‘nın Hersek‘teki emeli, orayı kendi topraklarına
katmak ve Adriyatik‘e bir kapı aralamaktır158.
Ayaklanmanın bastırılması hususuna gelince Bosna Valisi DerviĢ PaĢa, Hersek‘te
çıkan ayaklanmayı derhal bastırmak için giriĢimlere baĢlamasına karĢın, Sadrazam Esat
PaĢa, operasyon konusunda farklı düĢünmektedir. O, isyanın kuvvet gönderilerek
bastırılması taraftarı değildir. Esat PaĢa, Hersek Ayaklanması‘nın siyasi bir nitelik
taĢımadığına; mahalli ve idari bir özellik taĢıdığına inanmaktadır. ―Karadağ‘ı tahrik
etmemek ve Rusya‘ya müdahalesine açık kapı bırakmamak‖ için kuvvet göndermekten
ziyade, nasihat komisyonları göndermenin daha çözümsel bir yaklaĢım olduğu inancında
olmuĢtur159. Karadağlılar korkuya kapılıp Rusya ve diğer devletlerin yardımına
baĢvursa, olay uluslararası bir netlik kazanabilir ve Osmanlı Devleti suçlu durumuna
154
Rusya‘nın baĢkenti Petersburg‘da bulunan ―Smolny Institute‖ kız öğrencilere yönelik eğitim veriyordu.
Kızlarından dördünü de Rusya finanslı ve meĢhur bir okul olan bu okullarda okutan Prens Nikola‘nın
dokuz kız çocuğu vardır. Sadece 4 tanesinin yaĢları müsait olduğu için Petersburg‘daki bu okula
gönderebilmiĢtir. Bu dört kızını da Rus bursuyla okutmuĢtur. Elisabeth Roberts, age, s. 237
155
Enver Ziya Karal, age, C. VII, s. 74
156
Ġ. Halil Sedes, agm, s.78, Mithat Aydın, agm, s. 929
157
Barbara Jelavich, Balkan Tarihi C. 2, s. 382
158
Barbara Jelavich, age, C. 2, s. 384
159
Zaten Avrupalı güçlerinde önerisi isyan bölgelerine ayaklanmayı yatıĢtırmak için kurulacak
komisyonların nasihat etmeleri idi. Ġ.Halil Sedes, ―1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı‖. Belgelerle Türk
Tarihi Dergisi, Dün/ Bugün/Yarın. 1987, S.34, s. 64-67. Enver Ziya Karal, age, C. VII, s. 74.
30
düĢebilirdi160. Lakin isyanda kararlı olan kalabalık, nasihat heyetini reddetmiĢ ve geri
göndermiĢtir. Esat PaĢa‘nın müdahale konusundaki bu yavaĢ tavrı ve Nevesin hadisesini
önemsenmeyiĢi, isyanın geniĢlemesine yol açmıĢtır161.
Osmanlı Devleti‘nin uzlaĢmacı tavrına sert yanıt veren âsiler, 5 Ağustos‘ta genel
af ilan edilmesine rağmen, ayaklanmaya devam etmiĢlerdir162. Ağustos 1875‘te devletin
egemenlik haklarını zedeleyecek bir teklif olan Viyana, Petersburg ve Berlin
hükûmetlerinden, mahalli konsolosların Hersek‘e gönderilmesi önerisi mecburen kabul
edilmiĢtir. Bu çabalar ve yardım istekleri, Hersek Ayaklanması‘nı bir anda uluslararası
arenaya taĢımıĢtır163.
Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin iç ve dıĢ müdahalesini engellemek için iki
fermân ve bir irade yayınlayarak Hersek Ġsyanı‘na çözüm bulmaya çalıĢmıĢtır. Mahmut
Nedim PaĢa‘nın hazırladığı, Sultan Abdülaziz‘in onayladığı Adâlet Fermânı,164 Osmanlı
Devleti‘nin bütününü kapsar hale getirilmiĢtir 165.
Yayınlanan bu fermâna rağmen, Avrupalı devletler, giriĢimlerde bulunmaya
devam etmiĢlerdir. Osmanlı Devleti‘ne 31 Ocak 1876‘da hazırladıkları AndraĢi Notası
olarak bilinen notayı sunmuĢlardır. Bu notada Bosna-Hersek‘teki vergilerin yine bu
bölgede harcanması istenmiĢtir166. Osmanlı Devleti, AndraĢi Notası‘nı 11 ġubat
160
Mahmud Celaleddin, age, s. 52. Mithat Aydın; age, s. 52
Zafer Çakmak, ―1875 Hersek Ġsyanı‖ Fırat Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, S.8, Elazığ 2003,
s. 248
162
Mithat Aydın, agm, s. 918
163
Kemal Baltalı, ―1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslararası Bir Nitelik Kazanması‖, Belleten C. LI, S.
199, Ankara 1987, s. 205
164
Rusya, Almanya ve Avusturya-Macaristan, AndraĢi Notasıyla Osmanlı Devleti‘ne bir müdahale
planlamaktaydı. Osmanlı Devleti, Hıristiyanlara yeni hak ve imtiyazlar tanıyan bu fermanı yayınlayarak
müdahalenin önüne geçmeyi istemiĢtir. GnĢ. Bilgi için bkz. Enver Ziya Karal, age, C. VII, s. 80
165
20 Eylül 1875‘te padiĢah tarafından yayınlanan ferman özel bir adalet bakanlığı tesisini öngörüyordu.
Ayrıca bu fermanda genel ve özel hakların sağlanması, mahkemelerin hızlandırılması, vergi toplayanlara
çeki düzen verilmesi buyuruluyordu. 2 Ekim 1875‘te yayınlanan irâdede ise ayaklanmaya neden olan
« onda birin çeyreği » olan vergi kaldırılmıĢtır. 1873 yılına kadarki vergi borçları da affedilmiĢtir.
Böylelikle tarımın geliĢmesine ve reayaya destek olunmuĢtur. 12 Aralık 1875‘de ikinci bir ferman
yayınlanarak Adalet Fermanı‘nı, bütün Osmanlı Devleti‘ni kapsayacak hale getirilmiĢtir. Kemal Baltalı,
1875 Hersek….agm, s. 206
 Bu maddeye Ahmet Muhtar PaĢa itiraz etmiĢtir. Nitekim bu maddenin ileride bölgeyi devletten
koparacağını ifade etmiĢtir. Ahmet Muhtar PaĢa mektubunda isyan neticesi meydana gelen yıkımlardaki
hasarı tamir için gönderilecek paranın artırılabileceğini ifade etmiĢtir. Ayrıca isyancılara yapılan dıĢ
desteğin bir an evvel önüne geçilmesini istemiĢtir. Mahmut Celaleddin PaĢa, Mirat-Ġ Hakikat, s. 73-74
166
1872‘de kurulan Üç Ġmparator Ligi (Avusturya-Macaristan, Rusya ve Almanya), Doğu sorununda ortak
hareket etme kararı doğrultusunda 1876‘da tekrar bir araya geldi. Berlin‘de yapılan toplantı sonunda
161
31
1876‘da prensip olarak kabul ettiğini bildirmiĢtir167. Kararın iletildiği devletler,
memnuniyetlerini bildirerek ayaklanmanın bastırılması yönünde ellerinden geleni
yapacaklarını belirtmiĢlerdir. Öyleki Rusya, Sırp ve Karadağ Prenslerine, isyana destek
vermemeleri konusunda uyarıda bulunduğunu belirtirken, Avusturya kendine sığınan
isyancıları sınır dıĢı edeceğini ve tarafsızlığını koruyacağını bildirmiĢtir. Osmanlı
Devleti buna karĢı dört hafta içerisinde silahlarını teslim edenleri affedecektir168.
Osmanlı Devleti, Müslüman ve iki Hıristiyan üyeden oluĢan komisyonu, 11
ġubat 1876‘da onaylanan notayı uygulamaya koymak için harekete geçirdi169. Meclis-i
Vükelâ‘da alınan karara göre, Hersek isyancılar affedilmiĢ, ayrıca, itaat eden ahâliye
kötü muamele yapılmamasına özen gösterilmiĢtir170. Avusturya, âsilerin sınırdan içeri
girmemeleri için ciddi tedbir alırken, Ġtalya, Slavların ülkesinde yapacağı gösterilere izin
vermeyeceğini belirtmiĢ ve Osmanlı Devleti‘ne karĢı yürüttükleri bu isyana devam
ettikleri takdirde kendilerine yardım etmeyeceği uyarısında bulunmuĢlardır171.
Fakat Karadağ, Sırbistan ve Rusya âsileri kıĢkırtarak, yapılanları yetersiz buldu.
Hersek‘teki isyancılar Sırbistan ve Karadağ‘a çok güveniyorlardı. AndraĢi Notası, savaĢı
eskisinden daha alevli hâle getirmiĢtir. Âsîler, Karadağ ve Sırbistan‘ın kendilerini
Hersek Ġsyanı‘nın bastırılması ve sorunun çözümü için bir nota hazırladılar. Söz konusu bu notayı 1856
Paris AntlaĢması‘na imza atan devletlere (Ġngiltere, Fransa ve Ġtalya‘ya) onaylattıktılan AndraĢi Notasında
Çözüm için bir takım isteklerde bulunuluyordu. Hıristiyan halk için din ve mezhep hürriyeti, iltizam
usulünün kaldırılması, vergilerin yerinde kullanılması, çiftçilerin topraklarına sahip olabilmesi ve bunları
yapabilmek için de Hıristiyan ve Müslümanlardan oluĢan bir komisyon teĢkil edilmesini öngörüyordu. Bu
notanın hazırlanmasına gerekçe olarak da 1839 Tanzimat Fermanı ve 1956 Islahat Fermanları‘nın bölgede
sözde bırakıldığı ve tam olarak uygulanmaması nedeniyle sıkıntılar yaĢanması gösterilmiĢtir Notaya göre
bir özerklik söz konusu değildir. Sadece yerel yetkilerin biraz geniĢletilmesi isteniyordu. Mahmud
Celalettin PaĢa, age, s. 75. Amaçlarının Osmanlı Devleti‘nin iç iĢlerine karıĢmak olmadığını belirten
devletler, bunu kanıtlamak için notayı ayrı ayrı Osmanlı Devleti‘ne sunmuĢlardır. Ġsmail Hami
DaniĢmend, Ġzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, Türkiye Yayınları, Ġstanbul 1972, s. 250. Karal,
age, C. VII, s. 81
167
Karal, age, C. VII, s. 81. Rıfat Uçarol, age, s. 322-323,
168
Silahlarını teslim etmeyenlerle mücadeleye devam edecek, el konulan mallar satılarak, gelirleri,
ihtilâlden zarar gören devlete sadık ahâliye verilecek, yurtlarına geri dönen mültecilerden bir sene öĢür ve
iki sene vergi alınmayacak, yanmıĢ ve yıkılmıĢ binaların ev ve ibâdethânelerin tamiri için gerekli olan
kereste miri ormanlardan verilecek, geçimleri için ziraatla uğraĢanlara tohumluk tedarik edilecek ve bunlar
koruyup gözetecektir. Mahmud Celalettin PaĢa, age, s. 75
169
Hükûmet organlarından bağımsız yeni mahkemeler kuruldu. Mahkeme üyeleri halk tarafından
seçilecekti. Üyeler Müslim ve gayrimüslim olarak eĢit Ģekilde dağılacaktı. Yerel güvenliği sağlayacak
polis zaptiyeler tayin edildi. Avukatlık kurumu da getirildi. Dinine bakılmaksızın herkes toprak sahibi
olabilecekti. Kemal Baltalı, agm, s. 208-209
170
BOA, Y.E.E., 84/70
171
BOA, Y.E.E., 77/13
32
destekleyeceklerinden yüzde yüz emin oldukları için, Osmanlı Devleti‘nin kabul ettiği
AndraĢi Notası‘nı kabul etmeye yanaĢmamıĢlardır.172. 1875–76 kıĢ aylarında özellikle
Karadağ-Hersek sınırındaki yerleĢim yerlerinde kıĢ sert geçtiği için herhangi bir
kalkıĢma meydana gelmemiĢ ve isyancılar güneye doğru gitmiĢlerdir. 1876 ilkbaharında
bölgede çatıĢmalar hızlanmıĢtır173.
Karadağlılarla birleĢen isyancılar, NikĢik Kalesi‘ne giden yol üzerinde NikĢik‘i
kuĢatma altına almıĢlardı.
NikĢik‘i ele geçiren isyancılar, muhtariyet istemiĢlerdir.
Osmanlı Devleti önce Rauf PaĢa ardından da Ahmet Muhtar PaĢa‘yı isyanı bastırmakla
görevlendirmiĢtir. Ayaklanmayı bastırmak için Osmanlı Devleti‘nin askerî güç
kullanması kaçınılmaz olmuĢtur. NikĢik Kalesinde bulunan Osmanlı Birliğine yardım
çok zor Ģartlar altında iletilebilmiĢtir174.
1876 Mayıs‘ında Ahmet Muhtar PaĢa, âsilerin dağıtıldığını, ―Âsiler Karadağ
kuvvetlerince desteklenmedikçe bir harekete teşebbüs edemeyeceklerdir.‖ diyerek
Karadağ‘ın bölgedeki etkisini dile getirmiĢtir. Karadağ‘ın bu tavrı Meclis-i Vükelâ‘da
gündeme gelmiĢ, Karadağ‘a yapılacak muhtemel bir askerî müdahale tartıĢılmıĢtır175.
PadiĢah Abdülaziz, Karadağ‘ın Hersekli isyancılara yardım ettiğini öğrenince
ĠĢkodra‘ya asker sevkiyatı yapılmasını istemiĢ ve Seraskerliğe de DerviĢ PaĢa‘yı
getirmiĢtir. DerviĢ PaĢa, daha önce Karadağ‘a yapılan seferlerde etkin rol oynamıĢ
172
Osmanlı Devleti‘nin Bosna-Hersek‘i bir takım yerler hariç boĢaltmasını ve ıslahata nezaret etmek için
Avrupalı devlet temsilcilerinden oluĢan bir karma komisyonun oluĢturulmasını Ģart koĢuyorlardı. Enver
Ziya Karal, age, s. 81
173
Kemal Baltalı, agm, s. 210
 Ahmet Muhtar PaĢa (1839- 1919) Bursa‘da doğmuĢ ve 1860‘ta Harbiyeyi birincilikle bitirmiĢ bir
askerdir. Askerlikteki ilk görev yeri ise Karadağ olmuĢtur. Serdar-ı Ekrem Ömer PaĢa kumandasında
Karadağ‘a karĢı yapılan savaĢta bulunmuĢ ve baĢarılar elde etmiĢti. 1867 yılında ikinci kez Karadağ'da
görevlendirilen Ahmet Muhtar PaĢa, önemli baĢarılara imza atmıĢ ve 1869 yılında Yemen'e
gönderilmiĢtir. Ahmet Muhtar PaĢa daha çok 93 Harbi‘ndeki Kafkas cephesi savunmasıyla tanınacaktır.
174
Duga Boğazı, geçilmesi zor bir noktadaydı. Bir de yoğun kar yağıĢı meydana gelince, geçilmesi güç bir
yer hâline gelmiĢ, Ahmet Muhtar PaĢa, Ģiddetli kıĢ nedeniyle ancak bir aylık erzakı zorlukla NikĢik
Kalesi‘ne ulaĢtırabilmiĢti. Bu durum Osmanlı Devleti‘ni endiĢelendirmekteydi. Ahmet Muhtar PaĢa
durumu Bâb-ı Âli‘ye bildirmiĢ ve Bâb-ı Âli de Karadağ Prensini, en azından Hersek isyancılarına yardım
etmemesi yönünde uyarmıĢtı. Karadağ Prensi de hiçbir Karadağ askerinin savaĢa gitmediğini söylese de
bu pek inandırıcı bulunmamıĢtı. Mahmud Celaleddin PaĢa, age, s. 77
175
700–800 kadar âsinin silah kullanabilecek durumda olduğunu, yüzde doksanının ―sefâletin ağırlığı
altında ezilmekte‖ olduğunu söylemiĢtir. Kemal Baltalı, agm, s. 210-211
33
tecrübeli bir isimdir176. Hersek Ayaklanması‘na Osmanlı Devleti müdahale etmeye
baĢlayınca Rusya, Hersek âsilerinin taleplerini göz önünde bulunduran ve en önemlisi
Karadağ‘ın geniĢlemesini öngören bir politika izlemeye baĢlamıĢtır. Ayaklanma
bölgesine muhtariyet verilmesini de isteyen Rus ġansölyesi Gorçakof, AndraĢi
Notası‘nın âsilerin istekleriyle uyumlu hâle getirilebileceğini savunmuĢtur. Rusya,
Almanya ve Avusturya, Rus Çarı Aleksander‘ın giriĢimiyle Mayıs 1876‘da Berlin‘de bir
araya gelerek Ģansölyeler arası bir konferans düzenlenmiĢtir. GörüĢmeler öncesi
Gorçakof‘un isteği üzerine Ġgnatief bir memorandum hazırlamıĢ ve Ģu hususlara
değinmiĢtir. Karadağ‘ı ilgilendiren ilk iki maddesi:177
1.Ayaklanma iki yolla çözülebilir: Birincisi, Hersek‘in muhtar bir eyâlet hâline
getirilerek Prens Nikola‘nın yönetimine verilmesi,
2. Karadağ‘a sınır olan Hersek bölgelerinin Karadağ sınırlarına dâhil edilmesi,
geriye kalan kısımlar için ise geniĢ ayrıcalıkların tanınması gerekmektedir.
Lâkin St. Petersburg, bunu çok sert bulmuĢ ve çalıĢmayı iptal ederek yeni bir
öneri hazırlamıĢtır. Bu sırada Hersek Ayaklanması tüm Balkanlar‘a yayılmıĢ, Avusturya
ve Fransa konsoloslarının öldürülmesiyle sonuçlanan
vermiĢtir178.
Selanik olayları patlak
Kont AndraĢi, Berlin Kongresi neticesinde Karadağ ve Sırbistan'la
mütareke yapılması konusunda ısrar etmiĢtir179. Böyle bir atmosferde toplanan Üç
Ġmparatorlar Ligi, 13 Mayıs 1876‘da Berlin Memorandumu‘nu hazırlayarak Osmanlı
Devleti‘ne sunmuĢtur180.
176
Sırbistan, Karadağ ve Hersek‘e karĢı kullanılacak asker 148 taburdan oluĢmaktaydı. Yedek kuvvetlerle
birlikte 50 bin kiĢilik bir orduydu bu. KarĢılarında ise 40 bini Karadağ‘dan olmak üzere Sırbistan ve
Hersek‘te toplam 150 bin nefere sahip bir ordu vardı. Mahmud Celalettin PaĢa,age, s. 80
177
Kemal Baltalı, agm, s. 213
178
Selanik olayı bir Bulgar kızın Müslüman bir gençle evlenmek için Selanik‘e geldiği sırada kaçırılması
sonucu halkın galeyana gelmesinden kaynaklanmıĢtır.Konsoloslar bu karıĢıklıkta öldürülmüĢtür. Olayın
failleri her nekadar yakalanıp idam edilse de Rusya, olayı Müslüman-Hristiyan çekiĢmesi Ģeklinde
yorumlamakta ısrarcı olmuĢtur. Mirat-ı Hakîkat, s.88-89. Fahir Armaoğlu, age, s. 501. Nicolae Jorga,
age, C. 5, s. 467
179
BOA, Y.E.E., 30 /36
180
1.Âsilerle Osmanlı kuvvetleri arasında iki aylık bir mütareke yapılması 2.Yapılacak ıslahatla ilgili
olarak Bâb-ı Âli ile âsiler doğrudan görüĢmeliler, 3.Ayaklanma dolayısıyla verilen zararın tazmini ve
memleketlerine dönen âsilerin affedilmesi 4.Islahatın tamamen uygulanmasına kadar Hıristiyanların silah
taĢımalarına müsaade edilmesi, 5.Islahatın Avrupalı devletlerin konsoloslarının gözetiminde olması
Memorandumun tam metni için bkz. Mirat-ı Hakîkat, s.90, Parliamentary Papers, "Correspondence
34
Ġngiltere, söz konusu memorandumda Osmanlı Devleti‘nden yana tavır koyarak,
Osmanlı Devleti‘nin bağımsızlığının ve egemenliğinin zedelendiğini düĢünerek
memoranduma imza atmamıĢtır181. Adâlet Fermânı‘nı büyük devletler kabul etmezken,
AndraĢi Notası‘nı isyancılar kabul etmemiĢti. Berlin Memorandumu‘nu ise Osmanlı
Devleti kabul etmemiĢtir182.
Karadağ yavaĢ yavaĢ Osmanlı Devleti‘yle savaĢmak için uygun zemini bulmaya
baĢlamıĢtır. 31 Mayıs 1876‘da ġeyhülislâm Hayrullah Efendi‘den alınan ‗hâl‘ fetvasıyla
Abdülaziz tahttan indirilmiĢ, yerine, yaklaĢık 25 yıldır hapiste olan V. Murad tahta
geçmiĢtir183. V. Murad‘ın saltanatı sadece 93 gün sürmüĢtür184.
Öncelikle Rus Büyükelçisi Garçakof‘un ricasıyla âsilerle uzlaĢma ve onları
affetme yoluna giden Osmanlı Devleti, bundan iyi bir sonuç almaktan ziyade, iĢin daha
da kötüye gitmesine neden olmuĢtur. NikĢik Muharebesi‘nden sonra âsilerin bir
hareketleri görülmediği ve Dalmaçya‘ya gidenlerin yavaĢ yavaĢ yerlerine dönmeye
baĢladıkları gözlenince Sultan V. Murad Han'ın cülûsu dolayısıyla Bosna-Hersek'i içine
alan bir umumi af ilan edilmiĢtir185.
V. Murad, hastalığı dolayısıyla yönetimde fazla söz sahibi olamamıĢ, ülke
sadrazam ve vezirlerin yönetimine bırakılmıĢtır. Böyle bir yönetim altında çıkarılan affın
olumsuzlukları yavaĢ yavaĢ ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca, Karadağ ve Sırbistan‘ın Hersek
âsilerine gönüllü asker yolladıklarını rapor etmesi üzerine, 8 Haziran 1876‘da Mütercim
RüĢtü PaĢa, Sırbistan Prensi‘ne ve hemen ardından Karadağ Prensi Nikola‘ya birer
mektup yollayarak ―silahlanma‖ meselesini sormuĢtur. Cevaben ―Arnavut Çerkezlere ve
başıbozuklara karşı alınmış olan güvenlik tedbirlerinden başka bir şey değildir.‖
Respecting the Affairs of Turkey, and the Insurrection in Bosnia and the Herzegovina.", 1876, Vol. 84.
<http://www.mtholyoke.edu/ acad/intrel/odo.html e.t. 13.11.2008
181
Ġngiltere baĢbakanı Disraeli (Lord Beaconsfield) memorandumun hazırlanması sırasında Ġngiltere‘ye
danıĢılmamasına kızarak ―İngiltere’ye, Karadağ veya Bosna imiş gibi muamele yapılmıştır‖ ifadelerini
kullanmıĢtır. Kraliçe Victoria memorandumu istemeyerekte olsa imzalamıĢtır.Kemal Baltalı, agm, s. 219220
182
Barbara Jelavich, age, C. 2, s. 384
183
Ġ. Halil Sedes, age, s. 3
184
Cevdet Küçük, ―Murad V― DĠA, Cilt.31, TDVY, Ġstanbul 2006, s. 183-185.
185
BOA, Y.E.E., 77/36
35
denilmiĢtir186. Herseklilere daha önce ġubat 1876‘da uygulanan af nedeniyle
Karadağlıların da isyan etmeye baĢlamaları üzerine Meclis-i Vükelâ, Hersek‘e ve
ĠĢkodra‘ya asker yığma kararı almıĢtır. Balkanlarda alevlenen ayaklanmalara karĢı bir
çözüm için çıkarılan bu af, Slavcılık propagandası nedeniyle etkisiz kalmıĢtır187.
Osmanlı Devleti bir taraftan büyük devletleri Karadağ‘a baskı yapmaya
çağırırken, diğer taraftan da Bosna Valisi Ali PaĢa‘yı hem uzlaĢma zemini oluĢturmak
hem de tarafsızlığa davet etmek için Prens Nilola ile görüĢmek üzere Karadağ‘a
göndermiĢtir188.
Bu çabalar da Karadağ‘ın Osmanlı karĢıtı tavrını değiĢtirmeye yetmemiĢtir.
Karadağ, Osmanlı Devleti‘ne karĢı planladığı savaĢ için uygun bir zemin oluĢturmaya
çalıĢmıĢtır. Öyle görünmektedir ki Karadağ, Avrupa kamuoyunu kendi lehine çekme
konusunda baĢarılı olmuĢ ve amacına ulaĢmıĢtır.
186
Yönetim kadrosundaki kiĢileri ―memleketin ve dünyanın siyasi gerçeklerinden haberdar olmamakla‖
suçlayan Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, çıkarılan bu umumi affın da ―serasker çetesi‖ diye
tanımladığı kiĢiler tarafından çıkartıldığını söylemektedir. Af yasasına göre dağlardan inen isyancılara
silahlarını teslim ettikleri takdirde ceza verilmeyeceği duyuruluyordu. Fakat bu affın çok da olumlu bir
tesiri olduğu söylenemezdi. Zira Ahmet Muhtar PaĢa, affın ilanından sonra hazırladığı raporda, âsilerin
tüfenk sayılarının arttığını belirtmekteydi. Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Sultan II. Abdülhamid Ve
Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Komitacılar, Divan Yayınları, Ġstanbul 1978, s. 451-453
187
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi (Birinci MeĢrutiyet ve Ġstibdat Devirleri 1876-1907), C. VIII, s.
15
188
Mithat Aydın, agm, s. 932
36
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
KARADAĞ‟IN BAĞIMSIZLIK SÜRECĠ: SAVAġLAR DÖNEMĠ ve
BERLĠN ANTLAġMASI
I.
OSMANLI-SIRP,
KARADAĞ
SAVAġI
ve
ABDÜLHAMĠD‟ĠN
BAġA
GEÇMESĠ
Karadağ, Hersek ayaklanmasının uluslararası bir nitelik kazanmasını ve Büyük
Devletlerin kendisine desteğini fırsat bilmiĢ, Osmanlı Devleti‘nin içinde bulunduğu idari
anlamdaki sorunlardan istifade ederek Sırbistan ile birlikte Osmanlı Devleti‘ne karĢı
savaĢ hazırlıklarına baĢlamıĢtır. SavaĢlar döneminin birinci kısmını oluĢturan OsmanlıSırp ve Karadağ SavaĢı, 93 harbininin zeminini hazırlayacak çok önemli geliĢmelerin de
kapılarını aralamıĢtır.
A. SAVAġIN NEDENLERĠ ve TEPKĠLER
Prens Nikola‘nın, Karadağ‘ın baĢına geçtikten sonra yaptığı en önemli iĢlerden
birisi, orduyu yeniden yapılandırmasıdır. 1862 yılında Osmanlı Devleti‘ne karĢı uğradığı
bozgun göstermiĢti ki, modası geçmiĢ silahlarla, isyanlarda baĢarıya ulaĢmak mümkün
değildir. Bunun bilincine varan Nikola, 1870 yılında eski sistem orduyu modernize
ederek bölümlere ayırmıĢtır. Daha organize ve çabuk hareket edebilen dağ birliği, top
bataryalarıyla ve cephanelerle Karadağ Ordusu güçlendirilmiĢtir. Rusya ve Sırbistan
tarafından finansal anlamda desteklenen Karadağlılar daha modern silahlarla Sırp
komutanların eğitiminden geçmeye baĢlamıĢlardır189. Milis kuvvetlere dayalı düzenli bir
189
Elisabeth Roberts, Realm of the Black Mountain, A History of Montenegro, Cornell University
Press, New York 2007, s. 237
37
ordu kurduktan sonra 18-62 yaĢ arası her erkek, asker olarak yazılmıĢtır190. Böylelikle
Prens, isyanın uzamasından yararlanarak savaĢ hazırlığı yapmıĢtır191. Kısacası Karadağ
iyiden iyiye kendisini Osmanlı Devleti‘ne karĢı bir savaĢa hazırlamıĢ ve Hersek Ġsyanını
da fırsat bilmiĢtir.
SavaĢın nedenlerine bakacak olursak; Hersek Ġsyanı ve Bulgaristan olayları
Avrupalı büyük devletlerin ilgisini çekmiĢ ve 1875‘te Hersek‘te çıkan isyan ―sunî bir
Ģekilde‖ büyütülerek uluslararası bir sorun hâline getirilmiĢti192. Bu noktada Osmanlı
Devleti‘nin aleyhinde ve âsilerin lehinde bir duruma neden olan Avrupalı devletlerin bu
tavrı, bağımsızlıklarını kazanmak ya da en azından muhtariyetlerini artırmak isteyen
Sırplara ve Karadağlılara güç vermiĢtir.
15 Mayıs 1876‘da Çetine‘de toplanan Karadağ Meclisi, Osmanlı Devleti‘ne
savaĢ ilan etme yönünde karar almıĢ193, savaĢı baĢlatmak için fırsat kollamaya
baĢlamıĢdır. Yine
26 Mayıs‘ta da Karadağ ile Sırbistan arasında Avusturya ve
Rusya‘nın teĢvikiyle Osmanlı Devleti‘ne karĢı bir ittifak anlaĢması yapılmıĢtır. Söz
konusu bu anlaĢmaya göre; Sırbistan ve Karadağ, barıĢa lüzum görmezse barıĢ
yapmayacaklar ve savaĢın gidiĢatında da ortak bir tavır sergileyeceklerdir. Sırp Prensi
Milan, Osmanlı Askerlerinin sınırdan çekilmesini ve kendisinin Bosna-Hersek Valisi
olarak atanmasını istemiĢ olumlu yanıt alamayınca
1 Temmuz 1876‘da, Osmanlı
190
Karargâh-ı Umûmî Ġstihbarat ġubesi, Karadağ Ordusu, Karargâh-ı Umûmî Ġstihbarat ġubesi, Hizmete
Mahsusdur, TeĢrini evvel 1331
191
Avusturya Genelkurmayı raporundan nakille Mahmud Celalettin, 1871 senesinde Karadağ‘ın sekiz
nahiyeyeye ayrıldığını söylemektedir. Toplam 8 bayraktan ve 20 bin kiĢiden oluĢan düzensiz bir orduya
sahiptir. Daha sonra Nikola, 29 taburdan ve 16 bin neferden oluĢan düzenli bir ordu teĢkil etmiĢtir. Ayrıca,
50 yaĢ üzeri kiĢilerden 7–8 bin kiĢilik redif taburları da oluĢturmuĢtur. 1873‘te ise sadece bir bölüğün yeni
tüfekleri varken gerisi hep eski silahlarla donatılmıĢtı. 24 adet dağ topları vardı. Fakat o yıldan sonra asker
yetiĢtirmek için bir askerî okul yapılmıĢtır. Silah ve cephane fabrikaları kurulmuĢ Çetine ve civarında
baruthâneler yapılarak 7 milyon adet fiĢek üretildiği kaydedilmektedir. Mahmud Celalettin, age, s. 151.
Rusya‘dan çok büyük yardımlar almıĢ, para, mühimmat, silah gibi yardımlar sayesinde ordusunu
güçlendirmiĢtir. 5 Mayıs 1876‘da Ġngiltere‘nin Mostar Konsolosu Holmes, Karadağ‘ın resmen yardım
etmediğini, fakat Herseklilere el altından yardım ettiğini söyleyerek, âsiler için toplanan yardım
paralarının ve silahların Prens‘e gönderildiğini belirtmiĢtir. Kemal Baltalı, ―1875-1878 Balkan Buhranı
II‖….S. 74-75, s. 39. 15–16 yaĢına basan her Karadağlı erkek, ihtiyaç hâlinde askere çağrılabilecekti.
Böylelikle, 17.000 ile 35.000 arasında Karadağlı, silah altına alınabiliyordu. Elisabeth Roberts, age, s. 239
192
Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, TTK, Ank 1999, s. 353
193
Ġ. Halil Sedes, 1876-1877 Osmanlı Karadağ Seferi, Askeri Matbaa, Ġstanbul 1936, s. 11
38
Devleti‘ne savaĢ ilan etmiĢtir194. Sırbistan‘ın Osmanlı Devleti‘ne savaĢ açması, ve
Herseklilerin Karadağ Prensi Nikola‘yı kendilerine hükümdar ilan etmeleri, Karadağ‘ı
daha da cesaretlendirmiĢtir. Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘ın Güney sahillerini abluka
altına alarak, ticaretini engellediğini ve Hersek Ġsyanı‘nın bastırılamaması nedeniyle
halkın heyecana kapıldığını söyleyen195 Prens Nikola, Sırbistan‘ın müttefiki olarak bir
gün sonra 2 Temmuz 1876‘da Osmanlı Devleti‘ne savaĢ ilan etmiĢtir196. Böylelikle,
Prens Nikola, Herseklilere eskiden gizli olarak yaptığı yardımı Ģimdi açıktan açığa
yapmıĢtır. Bu da 30 Ekim 1876‘da verilen Rus ültimatomunun kabulüyle son bulacak
olan ―Şark Buhranı‖‘nın ikinci aĢamasının baĢlangıcıdır197.
Karadağ ve Sırbistan arka arkaya Osmanlı Devleti‘ne savaĢ ilan edince halkın
buna tepkisi gecikmemiĢtir. Zaten o dönemlerde yeĢeren vatan, hak, hürriyet, meĢrutiyet
gibi kavramlar aydınlar tarafından tartıĢılmıĢ ve tüm Osmanlı topraklarında olumlu
yankı bulmuĢtur. Karadağlılara ve Sırplara tepki için mitingler düzenlenmiĢ ve telgraflar
çekilmiĢtir. Ülkenin dört bir tarafında gösteriler yapılmıĢ ve halk âdeta göreve hazır
olduğunu bildirmiĢtir.
Ġstanbul‘da ve taĢrada gönüllü birlikler teĢkil edilirken198,
dönemin Vakit Gazetesi, Sırbistan‘ın savaĢ ilanını bir müjde gibi duyurmuĢtur. Çünkü
Osmanı Devleti ―küstahlaĢan âsilere‖ savaĢ açmak istiyor lakin Avrupa‘nın tepkisinden
çekiniyordu. SavaĢ ilanının karĢı taraftan gelmesi gazetede ―bir müddetten beri devam
eden gâile bir müjde ile sonuçlandı. Sırplar ve Karadağlılar ordumuza saldırdı”199
Ģeklinde yer almıĢtır. AnlaĢılacağı üzere müthiĢ bir kamuoyu tepkisi gerek medya
gerekse de mitinglerle oluĢturulmuĢ Sırbistan‘ın ve hemen ardından Karadağ‘ın savaĢ
ilanı sevinç ve coĢkuyla karĢılanmıĢtır.
194
27 Haziran 1876‘da bir ültimatom göndermiĢ ve süregelen Hersek Ġsyanı nedeniyle Sırp tacirlerinin
zarar gördüğünü belirtmiĢtir. Osman Nuri, II. Abdülhamid ve Saltanatı, C. 1, 47Numara Yayıncılık,
Ġstanbul 2008, s. 57. Karal, age, C. VIII, s. 14-15. Sina AkĢin (Yay.Yönetmeni), Türkiye Tarihi 3,
(Osmanlı Devleti 1600-1908), Umut Matbaacılık, Ġstanbul 1997, s.154
195
Osman Nuri, age, s. 60
196
Ahmet Mithat,Üss-ü Inkılâp, Cilt. 2, Selis Kitapları, Yayına Hazırlayan: Tahir Galip Seratlı, Ġstanbul
2004, s. 78. Osman Nuri; age, s. 57
197
Bekir Sıtkı Baykal, agm, s. 229
198
Öyle ki kimi zenginler kendi paraları ile gönüllü taburlar oluĢturmuĢlardı. Gönüllü tabura yazılanlar
arasında sadece Müslümanlar değil aynı zamanda Hıristiyanlar da vardı. Hıristiyanların bu davranıĢı
medrese talebeleri tarafından takdirle karĢılanmıĢtı. Karal, age, s. 16
199
Ġlhan Yerlikaya, ―Sırp-Kardağ ve 93 SavaĢının Vakit Gazetesi‘nde ĠĢleniĢi‖ Askeri Tarih Bülteni,
Genelkurmay Basımevi, S. 41, Ankara 1996, s. 31
39
Nikola için bu savaĢ, I. Murad zamanında yapılan Kosova SavaĢı‘nın bir intikamı
niteliğini taĢımaktaydı. Herseklilere hitaben yayınladığı beyannamede onları Hristiyan
ya da Müslüman, topyekün Karadağ bayrağı altında birleĢmeye davet etmiĢtir. Ona göre
Hersekli Müslümanların her nekadar dinlerini değiĢtirseler de damarlarında ―slav kanı‖
vardır200. SavaĢ ilanı, özellikle Sırbistan‘da büyük bir heyecanla karĢılanmıĢtı201.
Bundan da anlaĢılacağı üzere Osmanlı Devleti‘ne karĢı tarihten gelen öfkeleri ve kinleri,
Karadağlılar üzerinde büyük bir motivasyon oluĢturmuĢtur.
Osmanlı tarafının da kendine güveni tamdır. Öyleki Harbiye Nâzırı Hüseyin
Avni PaĢa, iki haftadan az bir sürede Belgrat‘a kadar ulaĢacaklarını belirtecek kadar
kendine güvenmektedir202. Sırbistan ve Karadağ‘ın Hersek Ġsyanı‘ndaki tavırlarıyla
ayaklanmanın bastırılmasını engellemeleri ve gizlice yardım etmeleri, onları ―terbiye
edilmeye müstehak‖ bir konuma sokmuĢtur. Karadağlıları ve Sırpları ―terbiye edip‖ bir
an evvel bölgede uygulamaya konulan reformları faaliyete geçirmenin yollarını arayan
Osmanlı Devleti,203 savaĢ için bütün hazırlıkları yapmıĢtır.
1875 Hersek Ġsyanı‘ndan sonra politikalarını Balkanlar‘a yoğunlaĢtıran Avrupalı
Devletler de savaĢı tepkiyle karĢılamıĢlar, Sırp ve Karadağ yerlilerinin ―bî-edebâne‖
tavırlarına hoĢ bakmamıĢlardır204. Ama, Osmanlı Devleti‘nin yapacağı herhangi bir
askerî harekâta da hoĢ bakmadıkları bilinmektedir. Karadağ ve Sırbistan‘ın kararlılığını
ve Osmanlı Devleti‘nin içinde bulunduğu zor durumu gören Avrupalı devletler, Osmanlı
Devleti‘nin yenileceğini düĢünmeye baĢlamıĢlardır205.
Avrupalı Devletler nezdinde gerek Almanya gerekse Ġtalya karĢısında kaybettiği
değerini tekrardan kazanmak isteyen Avusturya, Balkan politikasına yeniden Ģekil
200
Osman Nuri; age, s. 82-83
Sırp Beyi MiloĢ, yayınladığı savaĢ emrinde ―Ortaçağ‘da kurulmuĢ olan Büyük Sırp Ġmparatorluğu‘nun
sınırlarını‖ hedef olarak göstermiĢtir. Sırp halkı zaferden o kadar emindi ki, birkaç gün içerisinde Ġstanbul
önlerine geleceklerine inanmaya baĢlamıĢlardır. Ülke basınında yeni baĢkent projeleri bile
oluĢturulmuĢtur. BaĢkentin Belgrat‘tan Selanik ya da Sofya‘ya alınması nasıl olur? TartıĢmaları
yapılmaktaydı. Karal, age, C. VIII, s. 17
202
Antonio Gallenga, Two Years Of The Eastern Question, Vol. II, Samuel Tinsley, London, 1877, s.
172
203
Kuzey devletleri tarafsız kalır ve Karadağ ve Sırbistan‘a herhangi bir destek vermezse, Sırpların
Osmanlı ordusuna 14 gün bile dayanamayacağı düĢünülmüĢ ve gazetelerde bu yönde haberler çıkmıĢtır.
Bekir Sıtkı Baykal, agm, s. 230
204
Sadık PaĢa'nın mektubu için bkz. BOA, Y.E.E., 44/38, 29/C /1293 (Hicrî) 21.07.1876
205
Karal, age, C. VIII, s. 15
201
40
vererek, stratejisini Bosna Hersek‘e hâkim olma, Arnavutluk ve Makedonya‘yı da içine
alma üzerine kurmuĢtur206. Osmanlı Devleti‘nin mağlubiyeti durumunda bölgede
Rusya‘nın güdümünde Büyük Slav Devleti‘nin oluĢma olasılığı, Avusturya‘yı harekete
geçirmiĢtir. Sınır komĢusundaki olası bir tehlikeyi bertaraf etmek için Rusya ile anlaĢma
yapma yoluna gitmiĢtir. Çar II. Aleksandr ve Avusturya-Macaristan Ġmparatoru François
Joseph, 8 Temmuz 1876‘da Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘da muhtemel yenilgisi ya da
zaferi karĢısında Balkan topraklarını paylaĢmak için bir araya gelmiĢler ve Reichstadt
Antlaşması yapmıĢlardır207. Buna göre Karadağ ve Sırbistan galip gelirlerse, Bosna
Hersek; Avusturya, Sırbistan ve Karadağ arasında paylaĢtırılacaktır. Buradan da
anlaĢılmaktadır ki Bosna Hersek‘ten bir toprak parçasının muhtemel bir paylaĢımda
Karadağ‘a verilmek istenmesi Karadağ‘a olan desteğin bir göstergesidir. Tüm bu
kararlar aslında Osmanlı Devleti‘nin Sırbistan ve Karadağ SavaĢı‘nda yenilgi ihtimali
üzerine alınmıĢtır. Karadağ‘ın kısmî baĢarısına rağmen Sırbistan‘ın savaĢtan büyük bir
yenilgiyle ayrılması, planları altüst etmiĢtir.
Ayrıca Avusturya her ne kadar statükocu bir tavır sergilese de Avusturya‘nın
nüfuzunda bulunan Slavlar, gönüllü olarak savaĢa gitmiĢlerdir. Aynı Ģekilde, isyancılara
Avusturyalılar tarafından para yardımı yapıldığı söylenmektedir208.
Rusya‘nın Panslavist bir siyaset güttüğünü daha önceden belirtmiĢtik. Bilindiği
gibi Paris AntlaĢması‘yla Rusların Balkanlar‘a ve oradan sıcak denizlere inme
politikasına ket vurulmuĢ, Panslavist emellerinin bir nebze de olsa önü alınmıĢtır. 1870
yılından sonra Karadeniz‘de donanmasını hazırlayan Rusya, o dönemdeki AlmanFransız anlaĢmazlığından da istifade ederek Balkanlar‘daki Panslavist emellerini
gerçekleĢtirmek için tekrar harekete geçmiĢtir209. Sırbistan ve Karadağ‘ın savaĢ ilan
206
Karal, age, C. VIII, s. 14-15
Bohemya‘da Reichstadt‘ta bir araya geldiler. Yanlarında dıĢiĢleri bakanları Andrasy ve Gorçakof da
hazır bulunmuĢtur. Yazılı bir metni olmayan ve sadece sözlü olarak birtakım kararlardan oluĢan
antlaĢmanın içeriği Osmanlı topraklarını paylaĢmakla ilgilidir. Buna göre, Osmanlı Devleti galip gelirse
statükonun korunması istenecek ve Osmanlı Devleti‘nin reform yapması için baskı yapılacaktı. Osmanlı
Devleti savaĢtan yenik ayrıldığı takdirde parçalanması muhtemeldi ve Avusturya, Bosna‘nın bir kısmını,
Rusya ise Baserabya‘yı ve Batum‘u da içine alan Karadeniz‘in Doğu kıyılarını alacaktı. Bosna Hersek;
Avusturya, Sırbistan ve Karadağ arasında paylaĢtırılacaktı. Tesalya ve Epir ise Yunanistan‘a verilecekti.
Armaoğlu, age, s. 506
208
Karal, age, C. 8, s. 17
209
Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, TTK, Ankara 1999, s. 353-354
207
41
etmesi, Karadağ ve Sırbistan‘da olduğu kadar Rusya‘da da çok büyük heyecan
uyandırmıĢtır. Rusya, gönüllü subay, asker, silah ve para yardımı yapıyor, Moskova ve
Petersburg‘daki Slav cemiyetleri, zengininden fakirine herkesten Sırplar ve Karadağlılar
için
yardım
topluyorlardı210. Ama Karadağlıların
isteği,
gönüllü savaĢçılarla
yetinilmemesi, Rusya hükûmetinin de bu isyana destek vermesi yönündeydi. Daha
savaĢ baĢlamadan iki ay önce Mayıs 1876‘da Karadağlı Voyvoda MaĢo Virbitza
Çetine‘de, Rus sıhhiye birliğinden P.A. Vasilyçilkov‘a
211
açmasını dilediğini belirtmiĢtir
Rusların Türklere savaĢ
.
Hersek Ayaklanması‘na destek maksadıyla bölgeye sağlık görevlisi ve asker
olarak gelen Rus gönüllüler, silahlı mücadelenin, sosyal propaganda için çok elveriĢli bir
ortam oluĢturduğunu düĢünmüĢlerdir212. Gönüllüler cepheye gitmeleri için kendilerine
sadece yol paralarının verildiğini iddia etmiĢlerdir213. Ethem PaĢa, Hâriciye Nâzırı Saffet
PaĢa‘ya yazdığı hususi mektupta, Rusya‘nın Sırbistan‘a çok miktarda altın para ve
doktorlar gönderdiğini ayrıca Kazak askerlerini de oraya sevk ederek, destek
sağlayacağını söylemiĢtir214.
210
Rus generali Çernayef, Rusların yaptığı yardıma ve desteğine çok güzel bir örnektir. Sırp cephesinde
Osmanlılara karĢı savaĢan ve Sırpları örgütleyen Çernayef hakkında Osmanlı Devleti zaman zaman
Ģikâyetlerini bildirse de Rusya onun Rus ordusundan atılmıĢ birisi olduğunu ve gazetecilik yaparken
Sırbistan‘a kaçtığını ifade edip iddiaları reddetmiĢtir. Hatta Rus Hâriciye Nâzırı, Osmanlı Devleti‘nin
Petersburg Sefiri Kabûlî PaĢa‘ya, kendilerinin Rus subaylarına bir teĢvikte bulunmadıklarını; fakat halkın
Sırplılara karĢı bir sempatisi söz konusu olduğundan subayların birer birer istifa edip gittiklerini
söylemiĢtir.Mahmud Celaleddin PaĢa, age, s. 182.
211
Kemal Baltalı, ―1875-1878 Balkan Buhranı‖ Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Yıl 1982, S. 68-69, s. 62
212
Kemal Baltalı, ―1875-1878 Balkan Buhranı‖…., S.68-69, s. 62. Rusya‘dan gelen gönüllü subaylar,
topçu erleri, Macaristan üzerinden, Sırbistan‘a ve Karadağ‘a
―Cerrah‖ olduklarını söyleyerek
geçiyorlardı. Cerrahi alet ve sargı bezi gibi sağlık malzemelerine sahip olmamaları Ģüphe çekmiĢtir.
Osman Nuri, age, s. 115
213
Bu savaĢa gönüllü olarak Slav Birliği için katılanlardan birinin yazdığı mektuplarda, “Rusya’dan
bölgeye giden gönüllülere para verildiğini söylemek çok yanlış. 9000 Rus gönüllünün bölgeye gittiğini
söylemek de yanlış. Biz sadece 4000 kişiydik ve yalnız yol masraflarımız ödendi. Bunun dışında herhangi
bir para almadık. Fakat hepimiz ölmeye hazırdık‖ Ģeklinde ifadeler kullanılmıĢtır. Ayrıca 50 düĢük rütbeli
asker, onbaĢı ve çavuĢun, silahlarıyla birlikte Karadağ‘a, 500 askeri yönetmek için gönderilmesi teklif
edilmiĢti. Bu konu hakkında da“Fakat olmadı, çünkü kaynak ayrılmamıştı. Bizim yaptığımız bu yardımlar
belki lânetleniyor; ama, gönüllülerimizin yaptıkları kahramanlıklar, Türkleri destekleyenler tarafından
bile takdir edilmektedir.‖ denmiĢtir.Novikova Olga Alekseevna, ―Is Russia Wrong?‖ A Serrios Of
Letters By A Russian Lady Olga Novikova (To The Memory Of Nicolas Kireeff The First Russian
Killed Ġn Servion July 1876), Hodder And Stoughtan 1877, s. 25-27
214
BOA, Y.E.E., 44/ 13
42
Ġngiltere‘nin tavrı ise statükonun korunmasından yanadır. Lâkin, sadece
Ġngiltere‘nin statükonun korunmasını sağlaması zor gözüküyordu. Bu nedenle Osmanlı
Devleti‘ni tavizkâr olmaya davet etmiĢtir. Bu Ģekilde az da olsa Balkanlar‘da huzurun
sağlanmasından yanadır215. Ġngiltere, özellikle 1876 Hersek Ayaklaması‘nı müteakiben
çıkan Bulgar Ġsyanı‘nın Ģiddetle bastırılması ve bu hadisenin Londra‘da 23 Haziran
1876‘da Daily News gazetesinde tam olarak soruĢturulmadan yayınlanması216
Avrupa‘da büyük bir infial yaratmıĢtır. Kamuoyunun baskısıyla, Ġngiltere hükûmetinin
Osmanlı siyasetinde, temkinli bir davranıĢ sezilmeye baĢlanmıĢtır217.
Muhafazakâr
Parti‘nin, durumdan istifade etmesini bilen ve Ģartları çok iyi değerlendiren lideri
William Gladstone, hem iktidarı kıyasıya eleĢtirmiĢ, hem de düzenlediği mitinglerde
Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘dan atılması çağrısında bulunmuĢtur218. Hadisenin
gazetelere yansıyıĢ Ģekli, hep Osmanlı‘nın birliğinden yana olan Benjamin
Disraeli‘nin219 Osmanlı aleyhtarı bir duruĢ sergilemeye baĢlamasına yol açmıĢtır.
SavaĢ bütün hızıyla devam ederken Osmanlı Devleti içinde de çok büyük
geliĢmeler
ve
değiĢmeler
olmuĢtur.
II.
Abdülhamid,
V.
Murad‘ın
tahttan
indirilmesinden220 sonra 31 Ağustos 1876‘da baĢa geçmiĢtir. Bir yandan Bosna Hersek
ve Bulgar ayaklanmaları devam ederken, bunlara V. Murat döneminde Sırbistan ve
Karadağ‘la yapılan savaĢ eklenince ülke dar boğaza girmiĢtir. Mali bakımdan sıkıntılı
215
Karal, age, s.15
Söz konusu bu hadise, Bulgaristan‘daki Batak köyü hadisesidir. 1 Mayıs 1876 da ayaklanan Bulgarlar,
Pazarcık ve Filibe‘deki müslümanları öldürdüler. Ayaklanmanın büyümesinde Sadrazam Mahmud Nedim
PaĢa‘nın, Rus Ġgnatief‘in müdahale edilmemesi yönündeki tavsiyelerine uyarak askeri müdahale
yapmamasının etkisi büyük olmuĢtur. Oradaki mülki erkan da müslüman halkı bulgarların elinden
kurtarmak için ―BaĢıbozuk‖ gurubu oluĢturarak onları silahlandırmıĢlardır. Böylece isyan bastırılmıĢtır.
Fakat müslüman halka yapılanlar değil baĢıbozuk gurubunun ―Batak Köyünde baĢkaldırmaya devam eden
köylüleri Ģiddetle bastırması Avrupa basınına Osmanlı Devleti‘nin katliamı olarak yansıtılmıĢ ve Osmanlı
Devleti aleyhinde müthiĢ bir kampanyaya dönüĢmüĢtür. Yuluğ Tekin Kurat, agm, s. 574
217
Yuluğ Tekin Kurat, agm, s. 579
218
Yuluğ Tekin Kurat, agm, s. 579
219
Disraeli, Osmanlı Devleti‘nin birliğini savunduğu için ―Yahudi‖likle suçlanmıĢtır. Ġlber Ortaylı, ―Son
Universal Ġmparatorluk ve II. Abdülhamid‖ Türkler C. 12, YTY, Ankara 2002, s. 896
220
V. Murad‘ın tahtda kaldığı 93 günün sadece 7 gününde kendini bilir ve ülkeyi yönetebilir durumda
olduğu söylenmektedir. Doktorlar heyetinin ve ardından Viyana‘lı bir doktorun muayenesinden geçen
geçen V. Murad‘ın psikolojik birtakım sorunları olduğu yönünde rapor düzenlemiĢtir. 31 Ağustos
1876‘da Vükelâ Meclisi‘nde V. Murad‘ın hâl fetvası okunarak Abdülhamid‘in cülûsuna karar verilmiĢtir.
Rapora göre Sultan Murad‘ın ―daimi cinnet hali‖ içinde bulunduğu belirtilmiĢ, bu nedenle görevine devam
edemeyeceği ifade edilmiĢtir. Ülke bir müddet adeta padiĢahsız yönetilmiĢtir. Cevdet Küçük, ―Murad V―
DĠA, Cilt.31, TDVY, Ġstanbul 2006, s. 183-185.
216
43
bir dönem geçirdiği için isyanları bastırmak için gerekli para tedârik edilememiĢtir. Zira
Mahmut Nedim PaĢa ―dıĢ borçların ödenmesi sözünü‖ verdiği için yeni bir borç
alınamamaktadır. Kısacası, tüm Avrupa kamuoyu Osmanlı aleyhine dönmüĢ
vaziyettedir221. Sırbistan, Karadağ ve Hersek isyanları nedeniyle Osmanlı Bankası'nın
borçları ödenememiĢ ve devlete ait rehin senetlerinin bir kısmının satılmasına izin
verilmiĢtir222.
Abdülhamid‘in cülûsu ülkenin dört bir tarafında büyük bir sevinçle
karĢılanmıĢtır. Civar illerden ve Sinop, Varna, Filibe, Ġzmit, Çanakkale (Kale-i Sultâni),
Edirne gibi illerden trenler ve vapurlarla binlerce insan izdiham oluĢturacak Ģekilde
Ġstanbul‘a akın etmiĢtir223. Lâkin kimsenin Abdülhamid hakkında net bir bilgisi yoktur.
Veliahtlığı çok kısa sürmüĢ, tanınma ve tanıma aĢaması kısa olmuĢtur. II. Abdülhamid
baĢa geçtikten sonra sadrazamları Mehmet RüĢtü PaĢa ile Mithat PaĢa‘ya güveni
kalmamıĢtır. Bir müddet böyle devam ettikten sonra kendi ekibini oluĢturmuĢtur224.
Osmanlı kamuoyunda bir sevinç dalgası olsa da büyük bir belirsizlik hakim
olduğu açıktır. Abdülhamid‘in baĢa geçmesi, bu belirsizlik ortamını netletĢtirmeye
yetmemiĢtir. Osmanlı-Karadağ, Sırp SavaĢı devam ederken geliĢen hadiseler, Osmanlı
Devleti‘ni çok yıpratmıĢtır.
B. KARADAĞ „A KARġI AÇILAN CEPHELER
Osmanlı Devleti ilk etapta diplomatik giriĢimlerde bulunarak kendisinin değil
Sırp ve Karadağ Prenslikleri‘nin savaĢı baĢlattığını ve bu durumda Osmanlı Devleti‘nin
kendini savunmak durumunda olduğunu bildirerek, büyük devletlere bildirmiĢtir. Bu
hareketle Osmanlı Devleti, Karadağ ve Sırbistan‘a müdahalesini meĢru zemine oturtarak
mücadelesinin meĢru müdafaa olduğunu dünya kamuyuna duyurmak istemiĢtir.
Osmanlı Devleti bu savaĢta beĢ birlik oluĢturmuĢtur. Karadağ özellikle iki
cephede Osmanlı Devleti‘yle çatıĢmaya girmiĢtir. Bunlar ĠĢkodra ve Hersek‘tir. Bu iki
221
Cevdet Küçük,―Abdülhamid II‖ DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 217
BOA, Y.E.E., 84/87
223
Ahmet Mithat,Üss-i Inkılâp, Cilt. 2, Selis Kitapları, Hazırlayan: Tahir Galip Seratlı, Ġstanbul 2004, s.
23
224
Karal, age, s. 1
222
44
cephede Karadağlılar, çeteler ve düzenli ordularla Osmanlı Devleti‘ne karĢı mücadele
etmiĢlerdir. Karadağ‘a karĢı savaĢan iki kolordunun baĢında ĠĢkodra‘da Ahmed Hamdi
PaĢa, Hersek‘te ise Ahmet Muhtar PaĢa vardır. Birliklerin genel komutanı Serdar-ı
Ekrem Abdülkerim PaĢa‘dır225. Diğer taraftan Hersek cephesinde Karadağ Prensi
Nikola‘nın komutasındaki merkezi birlik Osmanlı Ordusunun karĢısına çıkarken
güneyde ise Senatör Radnov Radnicki‘nin kumandasındaki birliklerle karĢı karĢıya
gelinmiĢtir. Karadağ‘ın stratejisi Kuzeyde Raçka‘dan sınırı geçerek Sırp kuvvetleriyle
birleĢmektir226.
Toplamda 6 büyük çarpıĢma (Vucji Do, Fundina, Medun, Trijebca, Spuz ve
Doljani), 27 küçük çarpıĢma meydana gelmiĢtir.227. Hersek kumandanı Ahmet Muhtar
PaĢa‘nın kısmen baĢarılı akınları228 Bileke (Bileca)‘de son bulmuĢtur. Osmanlı
birlikleriyle Karadağlılar arasındaki çarpıĢmalardan en önemlilerinden biri, 28 Temmuz
1876‘da meydana gelen Vucji Do Muharebesidir. Ahmet Muhtar PaĢa kumandasındaki
Osmanlı ordusu bu muharebede yenilgiye uğramıĢtır229. Vucji Do Muharebesi
Karadağlıların Osmanlı Devleti‘ne karĢı kazandıkları ve övgüyle bahsettikleri
savaĢlardan birisidir.
Ahmet Muhtar PaĢa, Bileke‘de bozguna uğrayınca Trebine‘ye çekilmiĢ ve
Ġstanbul‘dan acilen yardım istemiĢtir. Hersek ve ĠĢkodra‘ya ek kuvvetler göndermek için
harekete geçen Osmanlı Devleti, Adiyatik Denizi kıyısında, Avusturya‘nın elinde; ama
Osmanlı‘nın idaresi altında bulunan en yakın liman özelliğini taĢıyan Klik‘e denizden
çıkarma yapmak niyetindedir. Fakat Avusturya tarafsızlığın zedeleneceği düĢüncesiyle
Osmanlı Devleti‘nin Klik Limanı‘na çıkarma yapmasına izin vermemiĢtir. Dolayısıyla,
Karadağ‘a karĢı Hersek‘e ordu ve mühimmat sevkiyatı yapılamazken, bu kabul edilemez
225
Diğer üç birlik ise Sırplara karĢı kullanılmıĢtır. Sırplara karĢı savaĢan birlikler Yenipazar, Vidin ve
NiĢ‘te konuĢlanmıĢlardı. Osmanlı Devleti gönüllü askerler ve Mısır Hidivi Ġsmail PaĢa‘nın gönderdiği
askerlerle birlikte yaklaĢık 100.000 kiĢilik bir orduya sahipti. Karal, age, s. 19
226
Osman Nuri, age, s. 84. Ġ. Halil Sedes, age, s. 9
227
Ġ. Halil Sedes, age, s. 82-83
228
Ahmet Mithat, age, 72
229
Ġ. Halil Sedes, age, s. 49-55, Büyük çapta mühimmat Karadağlıların eline geçmiĢti. Vucji Do (Vuçi Do)
Muharebesi‘nin sonunda Karadağ kaynaklarına göre 17 bin Osmanlı askeri Ģehit edilirken, 18 bin Osmanlı
askeri yaralanmıĢ, 1150 kiĢi de esir alınmıĢtır. Karadağ‘ın kaybı ise 700 ölü ve 1300 yaralı Ģeklindedir.
History of Montenegro, ―Montenegro under Nicholas I Petrovic (1860-1918)‖ <http://www.montenet.
org/history/nikola.htm, e.t. 7.11.2008
45
durum karĢısında Osmanlı Devleti, Avusturya‘yı protesto etmekle yetinmiĢtir230. Bu
tavrıyla, Karadağ‘ı desteklemiĢ olan Avusturya, Osmanlı Devleti‘ne Klik Limanı‘nı
kullandırma bir yana, savaĢın patlak vermesinden bir hafta kadar önce Osmanlı
Devleti‘nden Karadağ‘a liman vermesini dahi istemiĢtir231. Karadağ cepheside Kuzeyde
yani Hersek tarafındaki çarpıĢmalar 2 Kasım‘da yoğun kar yağıĢı ve sert kıĢ Ģartları
nedeniyle tamamen durmuĢtur232.
SavaĢın Güney cephesini teĢkil eden ĠĢkodra Cephesinde, çatıĢmaların merkezi
Medun Kalesi olmuĢtur. Buradaki çatıĢmalar Karadağlıların saldırması ve Osmanlı
Askerlerinin püskürtmesi Ģeklinde seyretmiĢ233 zaman zaman baĢarılı da olunmuĢtur.234.
Fakat bu küçük çaplı baĢarılar yerini yenilgilere bırakmıĢtır. SavaĢın baĢında ĠĢkodra
cephesi kumandanı olan Ahmed Hamdi PaĢa, Medun‘da hezimete uğramıĢtır. Bu
nedenle onun yerine Mahmud PaĢa getirilmiĢtir235. Fakat 15 Ağustos‘daki Podgoriça ve
DinoĢ arasında, ġam‘dan gelen yeni askerlerle Karadağ ordusuna karĢı baĢarılı olamayan
ĠĢkodra Kumandanı Macarlı MüĢir Mahmud PaĢa da Medun‘da bozguna uğramaktan
kurtulamamıĢtır. Sultan V. Murat, Medun Kalesi‘ni ablukadan kurtaramaması ve büyük
bir zayiata sebep olması nedeniyle 22 Ağustos 1876‘da MüĢir Mahmut PaĢa‘nın
230
Klik ve Storina Limanları Venedik Körfezi‘nde bulunuyordu. Osmanlı Devleti‘nin egemenliği
altındaydı fakat uzun süredir kullanılmadığı için Avusturya buralara el koymuĢtu. Yapılan bir sözleĢmeyle
Avusturya‘da kalmasına müsade edilmiĢ ama ihtiyaç olduğunda savaĢ gemisi gönderilmesi durumunda
Avusturya‘ya haber ederek Osmanlı Devleti bu limanları kullanabilecekti. Bu ironik bir durum teĢkil
etmekteydi. ―Bir evin sahibinin kendi evine girerken komĢusundan izin istemesi‖ gibi bir durumdu.
Mahmud Celaleddin, age, s. 153. Avusutrya‘nın bu tavrının nedenini Reichstadt AntlaĢması‘nın bir
meyvesi olarak algılayabiliriz. Osman Nuri, age, s. 85
231
Sadık
PaĢa, Dük Dekaz‘a ―Karadağ’ın Osmanlı hükümranlığında olan yeri Avusturya
hükümranlığında olan yerlerden daha azdır. Dolayısıyla Avusturya’nın hakimiyeti altında olan yerlerden
liman verilmelidir” cevabını vermiĢtir. BOA, Y.E.E., 44/34
232
Osman Nuri; age, s. 146
233
Ġ. Halil Sedes, age, s. 82-83
234
ĠĢkodra ile olan ulaĢım hattını kesmek isteyen 5500 kiĢilik bir Karadağlı gruba karĢı koyan Ġstanbul ve
Zeybek gönüllü Osmanlı askerleri, Karadağlıları durdurmayı baĢarmıĢlardır. Karadağ‘la yapılan savaĢta
Osmanlı Devleti‘nin gösterdiği baĢarılar arasında Lobe Savunması da önemli bir yer tutmaktadır. Lobe
kasabası; yerleĢimi çok dağınık, savunması çok güç olan bir yerde bulunmaktadır. Her ne kadar içinde
kale bulunsa da orada bulunan Osmanlı askeri yeterli olmadığından, Karadağlı 3000 kiĢilik gerilla
grubunun saldırısına uğramıĢtır. Her nekadar kayıplar verdiyse de Osmanlı ordusu, Lobe Savunmasından
baĢarıyla ayrılmıĢtır BOA, Ġ.MMS, 55/2465. Bu savaĢta Karadağlıların saldırılarına karĢı direnen ve
yararlılık gösteren ġerife Hanıma Mecîdî NiĢanı verilmesi Karadağlılara karĢı giriĢilen mücadelein
ehemmiyetini gösterir niteliktedir. BOA, Ġ.DH 734/60144. Ahmet Mithat, age, 72
235
Mahmud Celâleddin PaĢa; age, s. 154
46
görevine son verirken236, yerine ise MüĢir DerviĢ PaĢa‘yı getirmiĢtir237. DerviĢ PaĢa
elindeki yardımcı kuvvetlere (Asâkir-i Mûavene) güvenerek Martiniçi ve Novo Selo‘yu
kuĢatmıĢtır. Bunu haber alan Karadağ DıĢiĢleri bakanı Stanko Radoniç, derhal bölgeye
intikal etmiĢ ve Ģiddetli çarmıĢmalar sonucu DerviĢ PaĢa‘yı yenilgiye uğratmıĢtır.
Medun kalesi 21 Ekim‘de erzaksızlık nedeniyle 400 Osmanlı Askeriyle Karadağlılara
teslim olmak zorunda kalmıĢtır. Spuz ve Podgoriça‘yı tamamen eli geçiren Karadağlılar,
Osmanlı sınırları içine girmiĢlerdir238.
Karadağ cephesinde Osmanlı ordusu lehine bir durum görülmezken Sırbistan‘da
olumlu geliĢmeler oluyordu. Zayçar‘ın zaptı ve Aleksinaç‘ın kuĢatılması üzerine
Sırbistan Prensi Milan Ġngiliz Konsolosunun ihtarıyla 24 Ağustos 1876‘da pes
etmiĢtir239. Prens Milan, büyük devletlerin Belgrat‘taki konsoloslarını çağırarak, savaĢı
bitirmeleri konusunda aracı olmalarını istemiĢtir. Osmanlı ordusu Sırplara karĢı baĢarı
gösterse de aynı baĢarıyı Karadağlılara karĢı gösterememiĢtir.
Buradan anlaĢılacağı üzere Karadağ‘da elle tutulur bir baĢarıdan söz
edilememektedir. 80 bin kiĢilik bir Osmanlı Ordusu neden sayıca ve mühimmatça
kendisinden kat kat güçsüz Karadağlılara karĢı baĢarısız olmuĢtur? Bunun nedenini
Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a gönderilen birlikler içerisinde askerî talimden yoksun
insanlar olmasınıda240 ve çöl Ģartlarında görev yapan askerlerin, dağ Ģartlarına uyum
sağlayamamasında arayabiliriz. Fakat bu sorunun belkide en önemli cevabı
Karadağlıların tüyler ürperten savaĢ taktiklerinde gizlidir241. Coğrafi yapının çok dik ve
236
V. Murad bu fermanda kaygı ve ümitsizliğe düĢülmemesini söyleyerek onları yüreklendirmiĢ ve dua
etmiĢtir. BOA, C.AS, 1000/43723
237
BOA, Ġ.MMS, 55/2456. DerviĢ PaĢa‘nın, 45 bin civarındaki ordusu 22 bine düĢerken, Ahmet Muhtar
PaĢa‘nın 35 bin kiĢilik ordusunun 18 bine düĢtüğü iddia edilmektedir. Alexander Jacop Schem, age, s.
147-148
238
Osman Nuri, age, s. 146
239
Osman PaĢa bu galibiyetlerin ardından ikinci derece Mecidi NiĢanı ve müĢirlik rütbesi almıĢtır. Metin
Hülagu, Gazi Osman PaĢa Yaralı MareĢal, Yitik Hazine Yayınları, Ġstanbul 2006, s. 43-45
240
Öyleki, silah doldurmayı bilmeyen askerlerden söz etmek bile mümkündür. Bunlar Suriye ve
civarından getirilen askerlerdir. Dağınık düzende savaĢmaya alıĢmıĢ olan askerler, sistemli olarak hareket
etmekten uzaktır. Komutanlardan bir kısmı alaylıyken, eğitimli subay kadrosunda çok eksik vardı.
Komutanlar arasında anlaĢmazlık da söz konusuydu. Karal, age, s. 22
241
Karadağlıların vur kaç yaptığını 11 Mayısta 1858‘de mühimmat taĢıyan 300 kiĢilik baĢıbozuk
gurubuna saldırarak darmadağın ettiklerini bir Karadağlı savaĢ geleneği olduğu söylenen bir eylem
gerçekleĢtirerek kimi askerlerin dudaklarını kimilerinin de burunlarını keserek Hüseyin PaĢa‘ya korku
saldıkları ifade edilmektedir. Bu Ģekilde Karadağlılar, Osmanlı askerine korku salmak niyetindeydiler.
47
engebeli olması ve dağlık arazinin verdiği avantajla, düzenli savaĢ taktiği uygulayan
orduyu, gerilla harbiyle sarsmayı baĢaran Karadağlılar, savaçlılık özellikleri ve
cesaretleriyle ön plana çıkmıĢlardır. Kabile gelenekleriyle yaĢayan ve Sosyo-kültürel
yapılarından kaynaklanan savaĢ âdetleri, Karadağlıların bu baĢarısının ip uçları
niteliğindedir. DüĢmana korku salmak maksadıyla yakaladıkları esirlerin burunlarını,
dudaklarını ve kulaklarını kesmek bir savaĢ geleneğiydi ve ―Ģok taktiği‖ olarak
adlandırılıyordu242. Ahmet Lütfi‘nin verdiği bilgilere göre burunları kulakları ya da
dudakları kesilen yaralı Osmanlı askerleri, halkı galeyâna getirmemek ve dehĢete
düĢürmemek için Ġstanbul‘daki hastahanelerde değil de Çanakkale‘deki (Bahri Sefid)
hastanelerde tedavi edilip oradan direkt memleketlerine gönderilmiĢlerdir243. Ayrıca bir
Karadağlı savaĢçı, çarpıĢmada çok kötü bir Ģekilde yaralanırsa, kendi kanından olan
birisi, düĢmanın
eline geçmemesi için yaralının baĢını bedeninden ayırır, böylece
―onur‖ kazanmıĢ olurdu244.
SavaĢtığı ordunun liderinin kafasını keserek onu eve hatıra olarak götürmek
normal bir davranıĢ, hatta büyük bir Ģeref ve mutluluk olarak telakki edilmekteydi245.
1857‘de Karadağ‘a giden Amerikalılar da buna benzer Ģeyler anlatarak Karadağlıların
düĢmanlarının ―kafasını kesme‖ âdetinin bir ―Kızılderilinin kafa derisi yüzme‖ hadisesi
gibi doğal bir durum hâline geldiğini yazmıĢlardır246. Ahmet Cevdet PaĢa, Gusinye,
KolaĢin gibi yerlerde Karadağlılar ile Arnavutlar arasındaki çarpıĢmaları ―dağlı
Elizabeth Roberts, age, s. 226. 1896 yılında Karadağ Prensi‘nin kızının Ġtalyan Prensi ile evlenme
merasimi nedeniyle Karadağ‘a ilgi duyan Ġtalyanlar, adeta buraya akın etmiĢtir. KarĢılaĢtıkları Kafatası
Kulesini doğuya has bir retorikle biçimlendirip anlatmaya ve bu manzaraya bir gelenek bir anlam
yüklemeye çalıĢmıĢlardır. Kimileri ise bu kafatası kulesine tarihi bir mana yükleyerek Karadağlılarla
Türkler‘in 1690‘larda yaptıkları savaĢlar sonucunda Türklerin, Karadağlıları korkutmak ve yıldırmak için
Karadağlıların kafalarını kestikleri ve sergiledikleri Ģeklinde aktarmıĢlardır. Barbara Jelavich, age, C.1, s.
169
242
Karadağlılar, Hersek Novi‘de, Napolyon‘un askerlerinin kesilen kafalarını kaleye asarak ―Ģok taktiği‖
uygulamıĢlar ve Fransız askerlerini demoralize etmiĢlerdir. Cristopher Boehm, Blood Revenge, The
Anthropology Of Feuding In Montenegro And Other Tribal Societies, University Press Of Kansas,
USA 1984, s. 34
243
Ahmed Lûtfî Efendi, Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. X, Haz. Prof. Dr. Münir Aktepe
TTK, Ankara 1988, s. 60-61 Hüdai ġentürk, agm, s. 725
244
Cristopher Boehm, age s. 34
245
George M. Towle, A Brief History of Montenegro, James R. Osgoob and Compony , Boston, 1877, s.
47-54
246
Emerson‟s Magazine and Putnam‟s Monthly (1857-1858), ―A Visit to Montenegro‖ Nov. 1857,
Vol. V, No: 557
48
muharebesi‖ olarak nitelendirerek Karadağlılar nasıl muamele yaparsa Arnavutların da o
Ģekilde misilleme yaptıklarını söylemektedir247.
Nikola, 1862 yılında kafa kesme âdetine son vermiĢ, ve bu gibi âdetleri
yasaklayarak birtakım tedbirler almıĢtır248. Sırf bu nedenle Karadağlıların bir kısmı
Nikola‘yı eleĢtirmiĢler ve çağdaĢlaĢma hareketine direnmiĢlerdir249. Fakat Ģu da bir
gerçektir ki kabile toplumlarının geçirdikleri sosyal dönüĢümler uzun yıllar almaktadır.
Dolayısyla dönüĢüm süreci devam etmektedir.
Evliye Çelebi, Seyahatname‘sinde yöre insanından bahsederken, ―dağlık
memleket olduğundan suyu ve havası güzeldir. Halkının boyu posu çınar ağacı gibidir‖
Ģeklinde abartılı ifadeler kullansa da bölge insanının yapısı hakkında bize bilgi
vermektedir250. Karadağ‘ın fiziki yapısının insanlar üzerinde etksine değinen Pamela
Ballinger, sert doğa koĢullarının, bölgedeki insanlarda ―Ģiddet‖ duygusunu artırdığına
değinmiĢtir251.
KıĢın kar yağdığında ulaĢımın âdeta imkâsız olduğu çok dar geçitler, düzenli
ordunun manevra sahasını daraltıyordu. Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı Osmanlı
ordusu Karadağ‘a karĢı zorluklar yaĢamıĢtır. Karadağ‘ın doğal savunma hattı olan
dağlara karĢılık Osmanlı Devleti, Karadağ‘ın etrafını çevreleyen kaleler inĢa etmiĢtir252.
Ancak bu Ģekilde Karadağ isyanlarına ve saldırılarına karĢı koyabilmiĢlerdir.
247
Fakat bir müddet sonra böyle bir misillemenin uygun olmadığını düĢünen Osmanlı Devleti bu
uygulamayı yasaklamıĢtır. Ahmet Cevdet PaĢa, Tezakir-i Cevdet, 13-20, s. 189
248
Safet Bancoviç, ―Müslümanların Karadağ‘dan 19. Yy.Daki Göçü‖, Muhacirlerin Ġzinde, Derleyen,
Hayri KolaĢinli Editör, Mirze Mehmet Zorbay, Lotus yayınları, 2004, s. 16
249
James Creagh, Over the Borders of Christendom and Eslamiah: A Journey through Hungary,
Slavonia, Servia, Bosnia, Herzegovina, Dalmatia, and Montenegro, to the North of Albania, in the
summer of 1875. Volume 2, Elibron Classics, BookSurge Publishing (December 17, 2003 (facsimile
reprint of a 1876 edition by Samuel Tinsley, London), s. 264-265
250
Evliya Çelebi ayrıca “Fedai yiğitlerinin başları Adana kabağı kadar büyüktür. Pazularıysa tohuma
gelmiş dolma kabağı kadardır. Göğüsleri hüsrevâni küp gibi güm güm ses verir. Geniş ve enli vücutları
vardır. Gece gündüz cenk ederler. Bütün silahları ile kayadan kayaya Bağdat ceylanı gibi zıplarlar”
ifadelerini kullanmıĢtır. Evliya Çelebi; Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Dokuzuncu Kitap, TükçeleĢtiren:
Zuhuri DanıĢman, Ġstanbul 1970, s. 228. Aslında bu ifadeler Medun kalesindeki Podgoriçalılar için
kullanılmıĢtır. Fakat doğal koĢulların halk üzerindeki savaĢçılık özelliklerine etkisini anlamak açısından
güzel bir örnektir.
251
Pamela Ballinger, History in Exile, Princeton Universtiy Pres, NJ, 2003, S. 21
252
Tam 12 kale vardı. Antivari Kalesi, Zabljak Kalesi, ĠĢboz Kalesi, Podgoriça Kalesi, Medun Kalesi,
Berane Kalesi, KolaĢin Kalesi, NikĢik Kalesi, Kristaç Kalesi, Kolobok Kalesi, Trebin Kalesi, Bileke
Kalesi. Bu kalelerin yapılmıĢ olması bile Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ni nekadar uğraĢtırdığını
göstermektedir. Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Ġzmir 1944, s. 311
49
Karadağlıların Osmanlılar karĢısında göstermiĢ olduğu baĢarı, Rus Çarı
tarafından da takdirle karĢılanmıĢ ve ―Bu dengesiz muharebede Karadağlılar her
zamanki gibi kendilerinin gerçekten kahraman olduklarını göstermişlerdir.‖ Ģeklinde
övgüler yağdırmıĢtır253. Çarın Karadağlılar için kullandığı övgü dolu sözler Karadağlılar
için büyük bir moral kaynağı olmasının yanında Rusya‘nın Karadağ‘a verdiği manevi
desteği de iĢaret etmektedir.
C. TERSANE KONFERANSI‟NDA KARADAĞ
Sırpların, Karadağ‘la savaĢ öncesinde yapmıĢ oldukları anlaĢmaya muhalif
olarak Karadağ‘ın olumsuz tavrına rağmen Osmanlı Devleti‘yle barıĢa yanaĢması,
Karadağ‘ın tepkisine neden olmuĢtur. Prens Milan, konsoloslardan, Karadağ‘ın masaya
gelmesi konusunda
ikna edilmesini istemiĢtir254. Osmanlı Devleti‘nin Karadağ ve
Sırbistan‘la anlaĢma masasına oturması, ―bütün insanlığa bir hizmet‖ olarak
nitelendirilmiĢtir255.
Osmanlı Hükümeti bu uyarıları göz önüne alarak Sırbistan‘ı kendi hâkimiyetinde
bir yer olarak addetmiĢ, ona göre Ģartlar belirleyerek 14 Eylül‘de Büyük Devletlere
bildirmiĢtir.
Osmanlı Hükümeti‘nin Ģartlarını büyük devletler ve Prens Milan ağır
bulmuĢtur. PadiĢah
II. Abdülhamid de anlaĢma maddelerini kabul edilemez olarak
değerlendirmiĢtir256.
Osmanlı
Ģartlarından
Karadağla
ilgili
hükümetinin
olan
antlaĢma
maddesi
ise
masasına
―savaştan
oturmadaki
önceki
ön
durumun
korunması‖dır257. Sırbistan‘a son derece ağır maddeler teklif edilirken Karadağ‘a savaĢ
öncesi durumun teklif ediliyor olması, Osmanlı Devleti‘nin Karadağ karĢısında elinin
güçlü olmadığını göstermektedir.
253
Mahmmud Celaleddin PaĢa, age, s. 224
Ahmet Mithat, age, s. 78
255
Bekir Sıtkı Baykal, agm, s. 259
256
Hazırlanan taslaktaki Ģartlar Sırbistan ve Karadağ Osmanlı Devletine bağlı kalacağı belirtilmiĢtir.
Sırbistan Prensi, padiĢaha bağlılığını bildirecek, Prens Milan azledilecek, dört kale Osmanlı askerlerinin
muhafazasına bırakılacak, Sırbistan ordusu dağıtılacak, sonradan yapılmıĢ kaleler yıkılacak, Sırbistan
Osmanlı Devletine savaĢ tazminatı verecek, Belgrat NiĢ demiryoluna yapılacak ilavelerin Osmanlı
memurları ya da Osmanlı Devleti‘nin belirleyeceği bir Ģirket tarafından yapılması ve iĢletilmesi gibi
maddeler içeren Ģartnameyi kimse kabul etmemiĢti. Sultan Abdülhamid ―bu Ģartların sonradan
reddedildiğini görmektense daha Ģimdiden hafifletilmesi uygun olur‖ diyerek Ģartların ağırlığından
bahsetmiĢtir. Ahmet Mithat, age, s. 82
257
Osman Nuri, age, s. 124
254
50
GeliĢmeler üzerine 21 Eylül‘de Ġngiltere; Sırbistan ve Karadağ ile Osmanlı
Devleti için yeni bir mütareke teklifi sunmuĢtur. Buna göre taraf devletler savaĢtan önce
sahip oldukları ayrıcalıklara tekrar sahip olacaklardır. Ayrıca Bosna Hersek için özerklik
verililecektir258.
Ġngiltere, barıĢ taslağını tekrar hazırlayarak büyük devletlerin de
olurunu alarak Osmanlı Devleti‘ne sunmuĢtur259. Fakat Ġngiltere‘nin öngördüğü barıĢ
taslağı vekiller vezirler, devlet adamları ve ulemadan oluĢan heyet tarafından
reddedilmiĢti260. Çünkü Osmanlı Devleti, Sırbistan‘ı zaten mağlup etmiĢtir. Karadağ‘a
karĢı da mücadelerler devam etmektedir. Bu durumda anlaĢmayı kabul etmek geriye
adım atmak anlamına gelecektir.
Sadece Osmanlı Devleti değil her iki devlet (Karadağ ve Sırbistan) Ġngiliz
teklifini kabul etmemiĢtir. 25 Eylül‘de barıĢ görüĢmeleri devam ederken tekrar saldırıya
geçen Sırplar, Osmanlı Devleti‘ne mağlup olmaktan kurtulamamıĢtır261. Rusya, Osmanlı
Devleti‘nin savaĢ emri vermesine göz yumamamıĢ, 31 Ekim 1876‘da Ġstanbul Rus Elçisi
General Ġgnatiyef aracılığıyla 48 saatlik bir ültimatom vermiĢtir262. Hâriciye Nâzırı
Saffet PaĢa‘ya sunulan ültimatomda ―Sırbistan ve Karadağ‘la yaptığınız savaĢa son
verin.‖ çağrısı yapılmıĢtır. SavaĢın durdurulması yönünde kesin emir verilmediği
takdirde ―bütün elçilik mensuplarıyla dersaadeti terk edeceğini‖ Ġmparatorluk adına Bâbı Âli‘ye bildirmiĢtir263. Rusya, Osmanlı Devleti‘nden 48 saat için 6 haftalık ya da 2 aylık
mütareke yapmasını istemiĢtir264. AnlaĢılıyor ki Rus kamuoyu Slav kardeĢlerinin
yenilgisine bir hayli üzülmüĢ ve oluĢan kamuyu baskısı Rusya‘yı telaĢlandırmıĢtır.
Sonuçta Osmanlı Devleti, 1 Kasım 1876‘da ültimatomu kabul etmek zorunda
kalmıĢtır. Aksi halde Rusya ile savaĢ durumuyla karĢı karĢıya kalabilecektir. Osmanlı
Devleti‘nin Askerî ve mali durumu böyle bir savaĢı göze alamayacak kadar kötüdür.
258
BOA,Y.E.E, 76/81 Ahmet Mithat, age, s. 92
BOA, Y.E.E, 84/79
260
BOA,Y.E.E, 84/80
261
Metin Hülagu, age, s. 46
262
BOA,Y.E.E, 84/83
263
Ahmet Mithat, age, s. 85–86 Ġgnatiyef Hariciye Nazırı Saffet PaĢa‘ya verilen ültimatomda ―Bağlı
bulunduğum Rus Çarı, kısa bir müddet için bir mütareke yapılması hususunda cereyan eden görüşmeleirn
ağır gitmesi nedeniyle bu durumun bir müddet daha devam etmesine müsaade edemez.” demektedir.
Ültimatomun tam metni için bkz. Mahmud Celaladdin PaĢa, Mir‟ât-i Hakikât, Berekât Yayınevi, Haz:
Ġsmet Miroğlu, Ġstanbul 1983, Ahmed Saib, Sultan II. Abdülhamid ve Saltanatının Ġlk Yılları, IQ
Kültür Sanat Yay. Haz.Yard. Doç. Dr. Adem Kara, Ġstanbul 2008, s. 88-89
264
Alexander Jacob Schem,age, s. 200. Ġ. Halil Sedes, age, s. 134. Ahmed Saib, age, s. 89,
259
51
Ayrıca Balkanlar‘da reform konusunda diğer büyük devletlerle aynı görüĢü savunan
Ġngiltere‘nin itilmesi ve Osmanlı Devleti‘nin yalnız kalması anlamına gelmektedir265.
Böylece Sırbistan ve Karadağ ile mütareke yapılarak ateĢkes 2 ay daha uzatılmıĢ, ve
karar Serdar-ı Ekrem Abdulkerim PaĢa‘ya
ĠĢkodra Kumandanı DerviĢ PaĢa‘ya ve
Hersek Kumandanı Ahmed Muhtar PaĢa‘ya bildirilmiĢtir266. Ayrıca bu mütarekeye göre,
mütareke hattının belirlenmesi için Altı devletin tayin ettiği askeri komiserler, ikiye
ayrılarak bölgeye gitmiĢlerdir. Osmanlı komiseri, Karadağ komiseri ve 3 yabancı askeri
komiser, mütareke hattınının belirleme iĢlemini 10 Aralıkta tamamlamıĢlardır267.
Gerek Rusya‘da Osmanlı aleyhine geliĢen kamuoyu gerekse de Ġngiltere‘de
muhalefetteki Gladstone‘un, yayımladığı bir broĢürde Bulgaristan‘daki geliĢmelerle
ilgili olarak Türkleri katliam yapmakla suçlaması, Ġngiltere kamuoyunda da Osmanlı
aleyhine bir durum oluĢturmuĢtur268. Sultan II. Abdülhamid‘in tahta çıktığı günlerde
yayımlanan bu broĢürde, “Türkler insanlığın en büyük düşmanıdır.‖ deniyor ve ―Medeni
dünyadan bütün varlıklarıyla birlikte Avrupa’nın dışına atılmalıdır.” ifadeleri yer
almıĢtır. Bulgaristan‘da Hıristiyan katliamı yapıldığı iddiasıyla, Ġngiltere kamuoyu
Türklerin aleyhine döndürülmüĢtür269.
Diğer taraftan, Rusya‘nın, Osmanlı‘nın iĢlerine fazlaca karıĢmaya baĢladığının
farkında olan Büyük Devletler, bunun engellenmesi için giriĢimlere baĢlamıĢlar ve;
Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek ve Bulgar meselelerini konuĢmak için 23 Aralık 1876
tarihinde Ġstanbul‘da bir konferans düzenlenmesine karar vermiĢlerdir. Toplantının
baĢlayacağı saatlerde MeĢrutiyet‘in ilan edildiğini iĢaret eden top sesleri duyulmuĢtur270.
265
Fahir Armaoğlu, age, s. 210. Yılmaz Öztuna, Avrupa Türkiyesini Kaybımız, BKY, Ġstanbul 2006, s.
28.
266
BOA, C.HR, 106/5278, 18/L /1293 (Hicrî). Karal, age, s. 24, Yılmaz Öztuna, age, s. 28
267
Osman Nuri, age, s. 143
268
Karal , age, s. 22 ayrıca gnĢ. Bilgi için bkz. William Ewart Gladstone, Bulgarian Horrors and the
Question of the East, John Murray, London 1876
269
Joan Haslip, Bilinmeyen Sultan II. Abdülhamid, IQ Kültür Sanat Yay, Ġstanbul 2001, Çev: Nejlet
Öztürk, s. 107-108
270
Konferans 29 gün de 9 defa toplanmıĢtı. Yılmaz Öztuna, age, s. 28. Konferansa katılan delegeler
Ġngiltere‘den Ġstanbul büyükelçisi H. Eliot ve Sömürgeler Nazırı Marquis De Salisbury, Fransa‘dan
olağanüstü Büyükelçi ġodordi (Choudordy) ve Kont Bourgoing, Avusturya-Macaristan‘dan Zichy,
Almanya‘dan Verter, Osmanlı Devleti‘ni temsilen Safvet PaĢa, Rusya‘dan Ġgnatiyef ve Ġtalya‘yı
olağanüstü elçi Kont Corti, Rusya‘yı ise Büyükelçi General Ġgnatief temsil etmiĢti. Bilal N. ġimĢir,
Rumeliden Türk Göçleri, Belgeler, Cilt II. Ank 1970, s. CXXXVIII-CLV. Osman Nuri, age, s. 157-158
52
Sefirleri aydınlatmak için Hâriciye Nâzırı Saffet PaĢa, atılan topların ―yeni idare
usulünün ilanı‖ olduğunu ve bu usulle Osmanlı kavimlerinin bütününün özgürlüklerinin
garanti altına alındığını, artık bu toplantının yapılmasına gerek kalmadığını
söylemiĢtir271. MeĢrutiyet‘in ―baskın suretinde‖ ilan edilmesinde Bâb-ı Âli‘nin niyeti,
Avrupalı devletlere hiç beklemedikleri anda bir sürpriz yapmaktır272. Zaten Abdülhamid,
Mithat PaĢa‘yı sadrazam olarak atamıĢ ve böylece MeĢrutiyet‘in ilanını, dıĢ politikada
bir yaptırım gücü olarak kullanma fırsatını yakalamıĢtır273. Ayrıca 1875 Hersek Ġsyanı
ile Avrupa gündemine oturan ―ġark Meselesi‖nin MeĢrutiyet‘in ilanında çok önemli bir
unsur olduğu söylenmektedir. Bu bağlamda MeĢrutiyet‘in Tersane Konferansı sırasında
ilan edilmesi büyük devletlere garanti verilmesi açısından bilinçlice yapılmıĢ bir
harekettir274. Buradaki amaç büyük devletlerin planını suya düĢürmek ve konferansı
boĢa çıkarmaktır. Osmanlı Devleti böylelikle Batılı devletlerin aĢırı isteklerinden
kurtulmuĢ olacak ve devletin iç iĢlerine karĢıĢması engellenmiĢ olacaktır. Çünkü Kanuni Esasi devletin bütün tebaalarına kendi haklarını savunabilecekleri mecliste temsil hakkı
vermiĢtir275. MeĢrutiyet‘in ilanıyla Rusya-Osmanlı iliĢkilerinin düzeleceği ve Osmanlı
Devleti‘nin Ġngiltere gibi güçlü bir devlet haline geleceği276 hayal edilmiĢti.
Ancak
istenilen sonuç elde edilememiĢ ilan edilen anayasa önemsenmeyerek, Konferans kaldığı
271
Recai Galip Okandan, Amme Hukukumuzun Anahatları : (Türkiye‟nin Siyasi GeliĢmesi), Ġstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ġstanbul 1977, s. 142
272
Enver Ziya Karal MeĢrutiyet‘in bu Ģekilde ilan edilmesinin ―psikolojik bir hata‖ olduğunu
söylemektedir. Ayrıca kitabında Karal, Mustafa ReĢit PaĢa‘nın Gülhane Hattı Hümayunu‘nu açıklarken
uyguladığı yönteme değinerek, Kanunu Esâsi‘nin de sefirlerin davet edildiği bir ortamda törenle
açıklanması durumunda çok daha etkili olabileceğini ifade etmektedir. Karal, age, s. 29
273
Roderic H. Davison, ―Mithat PaĢa and Ottoman Foreign Relations‖ The Journal of Ottoman Studies,
III, Ġstanbul 1982, s. 167. II. Abdülhamid‘in Kanun-ı Esâsî ve MeĢrutiyet taraftarı olmasının ya da öyle
görünmesinin temel nedeni, Abdülaziz‘i tahttan indiren, V. Murat‘ı tahta çıkaran ve iktidarı elinde
bulunduran ekibin MeĢrutiyet taraftarı olmasıdır. Mehmet Akif Aydın, ―Kanun-ı Esâsî‖, DĠA, C. 24,
Ġstanbul 2001, s. 328-329
274
Recai Galip Okandan, age, s. 137. ġükrü Hanioğlu, ―MeĢrutiyet‖, DĠA, C. 29, TDVY, Ankara 2004, s.
391
275
Kanun-i Esâsi‘nin tam metni için bkz. Düstur, Birinci Tertip, C. 4, s. 4-20. ġekil ve muhteva olarak bir
anayasa niteliği taĢıdığı tartıĢılmıĢtır. Millet tarafından ya da onun seçtiği kiĢiler tarafından
oluĢturulmadığı için, ayrıca bağımsız bir yasama organı veya bir kurucu meclis tarafından kabul
edilmediği için anayasa niteliği taĢımadığı söylenmiĢtir. PadiĢaha sağladığı geniĢ yetliler nedeniyle
muhteva açısından da anayasa olup olmadığı tartıĢmalıdır. GnĢ bilgi için bkz. Recai G. Okandan, age, s.
146-147
276
Cezmi Eraslan-Kenan Olgun, Osmanlı Devleti‟nde MeĢrutiyet ve Parlemento, 3F Yayınları, Ġstanbul
2006, s. 36
53
yerden devam etmiĢtir277. Konferansın ĢaĢırtıcı bir biçimde dağılmaması ve toplantıya
devam edilmesinin altında yatan neden, büyük devletlerin bölge halkının isteklerinden
ziyade kendi çıkarlarını düĢünmeleridir278.
Konferanstan çıkan sonuç, Osmanlı Devleti‘nin Rusya ile savaĢa girmemesi
yönündedir. Fakat Mithat PaĢa ve taraftarları, Osmanlı-Rus harbi çıktığı takdirde
Ġngiltere‘nin Osmanlı Devleti‘nin yanında yer alacağına inanmıĢlardır, savaĢtan ve
mücadeleden yana bir tavır sergilemiĢlerdir.
Konferansta Karadağ ile ilgi kararlar Ģu Ģekilde sıralanmıĢtır279.
1.
Hersek tarafından, Zeviçe‘nin doğu tarafı ve Storina Osmanlı Devleti‘ne
bırakılacak. Piva, ġaran, KolaĢin, NikĢik, Banyan, Drobniak; ĠĢkodra tarafından ise
Koçi, Drakalobiçi, Koçi-Kranya ile Ziyavna Nehri‘nden Drina Nehri‘ne kadar
Vasovik kazası içinde bulunan arazi ile Moraça Nehri‘nin sağ kıyısından
Malivelibredo ile ĠĢboz ve Zabljak nahiyeleri Karadağ‘a bırakılacak ayrıca
Raguza‘da toplanacak bir komisyon yeni sınırı belirleyecektir.
2.
ĠĢkodra Gölü ve Boyona Nehri gemilerin geçiĢine uygun hâle getirilerek
Karadağlıların denize çıkabilmesine olanak sağlanacaktır. ĠĢkodra Gölü üzerindeki
adalarda bulunan kalelerdeki harp malzemeleri kaldırılacaktır. Ayrıca Karadağ,
ĠĢkodra Gölü‘nde ve Boyana Nehri‘nde ticaret yapabilecektir.
3.
Osmanlı Devleti, Karadağ Prensi Nikola ile bir ay içinde bir araya gelip Karadağ
sınırları içinde kalan kulelerin boĢaltılmasını karara bağlayacaktır. Sorun çıkması
hâlinde, orada kurulacak mahalli bir karma komisyonla sorun çözülmeye
çalıĢılacaktır.
4.
Osmanlı ordusu on beĢ gün içinde Karadağ‘a bırakılan yerlerden çekilecektir.
Karadağlılar ise kendileri için belirlenen sınırların dıĢında kalan arazilerden geri
çekileceklerdir.
5.
Harp esirlerinin iade edilmesinden sonra umumi af ilan edilecek, ve gerekli
muameleleri içeren özel bir sözleĢme yapılacaktır
277
Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II‖ DĠA, C.1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 217
Bayram Kodaman, age, s. 138
279
Konferansta Sırbistan için savaĢ öncesindeki sınırlar makul görülmüĢtü. Bosna ve Hersek iki özerk
vilayet haline getiriliyordu. Bulgaristan da doğu ve batı Ģeklide iki vilayet haline getiriliyodu.
Bulgaristanda da özerk bir yönetim benimseniyordu. Buralarda yapılacak reformlar yabancı devlet
temsilcilerinden oluĢan bir komisyonun kontrolünde bir komisyon tarafından yürütülmesi
kararlaĢtırılmıĢtı. Ayrıca konferansta çıkan kararların tam metni için bkz. Mahmud Celaleddin PaĢa, age,
s. 209
278
54
6.
AsâyiĢin sağlanması için karma milis kuvvetleri oluĢturulacak. Mahalli lisanlar
Türkçenin yanında resmî dil olarak kabul edilecektir..
7.
Ġki karma komisyon, ıslahatları kontrol edecektir. Bu süre zarfında 5000 Belçika
askeri bu karma komisyonun emrinde olacaktır.
AnlaĢma maddelerinden anlaĢılacağı üzere Karadağ‘a bağımsızlık verilmese de
toprak verilerek haklarında iyileĢtirme sağlanmıĢtır. Mahalli lisanın Tükçenin yanında
resmi dil olarak kabul edilmesinin öngörülmesiyse bağımsız bir devlet için yeni bir adım
ve altyapı çalıĢmasısının iĢareti niteliğindedir.
Diğer taraftan, Ahmet Muhtar PaĢa, 21 Aralık 1876‘de seraskerlik makamına
gönderdiği telgrafta, barıĢın kabul edilmesi gerektiğini, aksi takdirde Rusya‘ya karĢı
koyabilecek gücün mevcut olmadığını söyleyerek olası bir Osmanlı-Rus savaĢında
Bosna Hersek‘in kaybedileceğini söylemiĢtir. Ahmet Muhtar PaĢa, telgrafında, “İleride
zifiri karanlığa dalmaktansa şimdiki haksız barışı kabul etmek devleti ikinci bir
felaketten kurtarmaktır” demiĢtir280.
1856 Paris AntlaĢması‘na uygun hareket edilmemesi, ve Kanun-i Esasi‘nin ilan
edilmesine rağmen Avrupalı devletlerin Hırisitiyan unsurların lehine olarak birtakım
isteklerde bulunmaları Bâb-ı Âli tarafından çok haksız bir tutum olarak görülmüĢtür.
Diğer taraftan, yabancı elçiler tarafından kontrol edilmesinin ve Rus askeri terhis
olmadan bu maddeleri kabul etmenin onur kırıcı olduğuna inanılmaktadır281. Tersane
Konferansı‘nda çıkan teklifleri değerlendirmek ve görüĢmek için 18 Ocak 1877‘de
meclis toplanmıĢtır. Mithat PaĢa ve Mahmut Celalettin PaĢa “Rusya’ya karşı koyalım,
Karadağ’a Nikşik ve Kolaşin’i asla vermeyelim, gerekirse Rusya’yla savaşalım.”
görüĢünü hararetle savunmuĢlardır282. 18 Ocak 1877‘deki konferansta alınan kararlar oy
birliğiyle reddedilmiĢtir283.
280
Rıfat Uçaral, Gazi Ahmet Muhtar PaĢa, (1839-1919), Bayrak Matbaacılık, Ġstanbul 1989, s. 46-47,
Turhan ġahin, Öncesiyle Sonrasıyla 93 Harbi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, s. 42. Ahmet Muhtar PaĢa,
―seferberlikten yılgınlıkla‖ suçlanarak Bosna-Hersek Kumandanlığından alınmıĢ ve eski görevi olan
Askerî DanıĢtay BaĢkanlığı‘na getirilmiĢtir. Erol Özbilgen, Osmanlının Balkanlardan ÇekiliĢi
Süleyman Hüsnü PaĢa ve Dönemi, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul 2006, s. 76
281
Azmi Özcan, ―Sultan II. Abdülhamid‖ Türkler, C.12, YTY, Ankara 2002, s. 914
282
Öztuna, age, s. 28 Ayrcıa konferanstan çıkan kararların reddedilmesi yönünde tavır sergileyenlerin
büyük çoğunluğunun Rum ve Ermeni vekiller olduğu belirtilmektedir. Üyeler arasından ―böyle bir teklifi
kabul etmekten ise ölmek ve mahv olmak daha hayırlıdır‖ sesleri yükselmiĢtir. Ahmed Saib, age, s. 130
55
Abdülhamid‘in meclisten çıkan kararı onaylaması ve Tersane Konferansı
maddelerini reddetmesinde Ġngiliz elçi Elliot ve DıĢiĢleri Bakanı Derby‘nin etkisi
büyüktür. Türk dostu olarak gösterilen Salisbury ise bizzat II. Abdülhamid‘in huzuruna
çıkarak ona sunduğu raporda, tekliflerin kabul edilmesi gerektiğini, kabul edilmediği
takdirde Osmanlı-Rus savaĢının kaçınılmaz olacağı uyarısında bulunmuĢtur284.
Rusya‘ya karĢı giriĢilecek bir savaĢın çok kötü sonuçlar doğuracağına ve
Osmanlı Devleti için son derece zor günlerin kapısını aralıyacağına inanan Abdülhamid
zor durumda kalmıĢ ve söz konusu meclis kararını imzalamak zorunda kalmıĢtır285.
Alınan kararların reddedilmesi üzerine büyük devletlerin elçileri kendi yerlerine
temsilcilerini bırakarak Ġstanbul‘dan ayrılmıĢlardır286. Konferans Sırbistan ve Karadağ
ile yapılan mütarekenin 2 ay daha uzatılmasını sağlaması dıĢında faydalı bir sonucu
olmamıĢtır287.
Buradan da anlaĢılacağı gibi Abdülhamid konferanstan çıkan kararların kabul
edilmesi eğilimindeyken aksini yapmak zorunda kalmıĢtır. Konferansta Karadağ ile ilgili
maddeler birkaç madde hariç kabul edilemez maddeler olmamasına rağmen
Abdülhamid‘in henüz yeni olması ve ekibini oluĢturamaması kararlar üzerinde etkisini
gösterememesine neden olmuĢtur.
Mithat PaĢa‘nın Abdülhamid‘i ikna etmeye çalıĢtığı idda edilmektedir. Sultan II. Abdülhamid Han, Devlet
ve Memleket GörüĢlerim, Çığır Yayınları, Ġstanbul 1976, Haz: Alaaddin Çetin & Ramazan Yıldız, s.
122-123
283
Cevdet Küçük, agm, s. 217
284
Enver Ziya Karal, age, C. VIII, s. 34. Her ne kadar ―Türk dostu‖ gibi lanse edilse de Tersane
Konferansı‘nın seyrinde çok önemli bir rol oynayan Salisbury‘nin, kiĢisel olarak Türklere öfke ve kin
besleyen ayrıca Türklerin Avrupa‘dan atılmasını savunan birisi olduğu belirtilmektedir. 1876 Bulgar
olaylarında da uzlaĢmaz tutum sergileyennin Rusya değil Osmanlı Devleti olduğuna inandığı iddia
edilmektedir. Salisbury‘e göre Türk yanlısı olan ve Bab-ı Âli‘nin elini güçlendiren Ġngiltere‘nin
Ġstanbul‘daki diğer temsilcisi Henry Elliot‘tur. Mithat Aydın, ―Osmanlı Ġngiliz ĠliĢkilerinde Ġstanbul
Konferansı (1876)‘nın Yeri‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Tarih Bölümü Cilt: 25 Sayı: 39, Ankara 2006, s. 103-104
285
Yılmaz Öztuna, Avrupa Türkiyesini Kaybımız Rumelinin Elden ÇıkıĢı, Babıali Kültür Yayıncılığı,
Ġstanbul 2006, s. 30
286
Sadrazam Mithat PaĢa, Ġngiltere‘nin yeni bir konferansa öncülük yapması ve desteğini almak için
giriĢimlerde bulundu. Abdülhamid bu giriĢimden hiç hoĢlanmamıĢ, kendisini devireceği Ģâyiaları da
eklenince Mithat PaĢa‘yı görevden azlederek 5 ġubat 1877‘de sürgüne göndermiĢtir. Küçük, agm, s. 217
287
Osman Nuri, age, s. 178
56
D. KARADAĞ ĠLE BARIġ GĠRĠġĠMĠ
Sadrazam Mithat PaĢa‘nın savaĢ yanlısı tutumu nedeniyle azledilerek sürgüne
gönderilmesinin ardından288, II. Abdülhamid, Ethem PaĢa‘yı sadrazam olarak tayin
etmiĢtir289. Sadrazam değiĢikliğinden sonra, Sırplarla barıĢ masasına oturulmuĢtur.
Sadrazam değiĢikliği Rusya tarafından olumlu karĢılanmıĢ ve savaĢ havasının Ģiddeti
azalmaya baĢlamıĢtır. Böyle bir havanın oluĢmasında 26 ġubat 1877‘de Sırplarla yapılan
barıĢ antlaĢması290 ve arkasından 19 Mart‘ta Meclis-i Mebusan‘ın açılmasının etkisi
vardır291.
Sırplarla barıĢ antlaĢması yapıldıktan sonra Karadağ ile de büyük devletlerin
müdahalesi olmadan anlaĢmaya varmak isteyen Sadrazam Mithat PaĢa, daha sürgün
edilmeden günler önce, tıpkı Sırbistan Prensi‘ne gönderdiği telgrafın aynını,
mütarekenin son günlerinde Karadağ Prensi Nikola‘ya da çekmiĢtir. Bu telgrafta savaĢ
ihtimaline değinerek, mütareke tamamlandıktan sonra savaĢın tekrar baĢlayacağını ve
orada yaĢayan halkın bundan çok zarar göreceğini söyleyerek ―Sizi doğrudan doğruya
müzakere yoluyla hükümet-i seniyye ile antlaşma oluşturmaya bizzat davet için açıktan
açığa size müracaat ediyorum” demiĢ ve Ġstanbul‘a davet etmiĢtir292. 8 ġubat‘ta, Prens
288
Abdurrahman ġeref Efendi, Midhat PaĢa‘nın tutum ve davranıĢlarıyla içeride savaĢ eğilimine canlılık
verdiğini söylemiĢtir. Buna karĢın Midhat PaĢa, Osmanlı Rus SavaĢı‘nın ilan edildiği gün, yurt dıĢında
sürgündeydi. Paris‘te görüĢtüğü kiĢilere Ġstanbul Konferansı‘nın reddedilmesini istemesinin nedenini,
―maddelerin hafifletilmesini sağlamak‖ olduğunu söylemiĢtir. Londra Protokolü‘nün reddedilmesine ise
anlam veremeyen Midhat PaĢa, ―madem maddeler hafifletilmiş ve madem Rusya’ya karşı başarı
sağlamamız zor gözüküyor, Bab-ı Ali bu protokolü imzalamalıydı‖ demiĢtir. Abdurrahman ġeref, Tarih
SöyleĢileri (Müsâhabe-i Târihiyye), SadeleĢtiren: Mübeccel ġami Duru, Ġstanbul 1980, s. 156. Ahmed
ġefik Midhat PaĢa (1822 - 1884) Kanun-ı Esâsi‘nin hazırlanmasında büyük pay sahibidir. II. Abdülhamid
tarafından Sadrazamlığa getirilmiĢtir. Daha sonra Abdülhamid, Kanûn-i Esâsî‘nin 113. maddesinin
kendisine verdiği yetkiyi kullanarak 5 ġubat1877'de Mithat PaĢa‘yı sadâretten uzaklaĢtırmıĢ ve sınır dıĢı
edilmiĢtir. Osman Nuri, age, s. 179-185. Daha sonra affedilen Midhat PaĢa, Suriye ve Aydın valiliği
yapmıĢtır. Abdülaziz'in ölümüyle ilgili yargılanmıĢ, 1881‘de Taif‘e sürgün edilmiĢtır. Sürgün
edilmesinden 3 yıl sonra 1884 yılında boğularak öldürüldüğü iddia edilmektedir. Karal, age, C. VIII, s. 911.
289
Sultan II. Abdülhamid, Sultan II. Abdülhamid‟in Hatıra Defteri, Pınar yay, Ġstanbul 1985, Haz:
Ġsmet Bozdağ, s. 25
290
Bu antlaĢmaya göre, Osmanlı Devleti, Sırbistan‘a, isyandan evvelki toprakları aynen verecektir.
Sırbistan‘ın, yenilgiye rağmen savaĢtan önceki haklarına kavuĢmasının, Ġngiltere‘nin desteğinden
kaynaklandığı belirtilmektedir. Ahmet Mithat , age, s. 94-95 Osmanlı Devleti‘nin galip olduğu bir
savaĢtan adeta hiç savaĢ olmamıĢcasına statüko üzerinde karar kılınması yönünde varılan anlaĢmaya onay
vermesi, devletin içinde bulunduğu siyasi ve askeri durumun ne kadar zor olduğunu yansıtmaktadır.
291
Karal, age, s. 38
292
Telgrafın tam metni için bkz. Osman Nuri, age, s. 191
57
Nikola ―status que ante bellum‖ öngören bir barıĢ için masaya oturmayı, Viyana‘da
gerçekleĢmesi koĢululuna bağlasa da293 Karadağlı delegeleri 22 ġubat 1877‘de
Ġstanbul‘a göndermiĢtir. Ama istenen olmamıĢ, Karadağ, Sırbistan‘la birlikte girdiği
savaĢta Osmanlı‘ya karĢı baĢarılar kazanmıĢ ve bazı cephelerde Osmanlı ordusunu
püskürtmeyi baĢardığı iddiasıyla yenik Sırbistan gibi ―statüko‖ esaslı değil, savaĢtan
galip ayrılmıĢ bir devlet gibi muamele görmek istemiĢtir. Bu nedenle Osmanlı
Devleti‘nin teklifini geri çevirmiĢtir294. Bu savaĢta, Karadağ‘ın Osmanlı ya karĢı elde
ettiği baĢarılar Karadağ‘ın isteklerini artırmasına neden olmuĢtur295.
1.
Karadağ‘ın mülkü olarak bazı arazilerin Karadağ‘a bırakılması. Bunlar arasında
Konferansça kararlaĢtırılan arazi, ĠĢkodra Gölü‘de iki ada vardır.
2.
Osmanlı Devleti‘nin Boyana Nehri‘ni temizlemesi, masrafları da Osmanlı Devleti‘nin
karĢılaması
3.
Boyana Nehrinde ve ĠĢkodra Gölü‘nde serbest gemi iĢletmeciliği
4.
Ġspeç Limanı‘nın Karadağ‘a bırakılması
5.
Karadağ‘a mülteci konumunda olan Hersek eĢkıyalarının geri gönderilmesi
Dikkat edilirse Karadağ‘ın istekleri arasında aralarında NikĢik‘in de olduğu
küçük bir toprak parçasının verilmesi dıĢında kabul edilemez istekler yoktur. Osmanlı
Devleti ilk etapta bu tekliflere olumlu bakmamıĢtır. Ama, Karadağlıların mâkul
isteklerini yerine getirirse, Rusya‘nın savaĢ isteği sonuçsuz kalacak ve az bir zararla
kurtulmuĢ olacaktır. Bu nedenle Osmanlı Devleti, NikĢik ve Koç nahiyelerinin
Karadağ‘a verilmesini, Boyana Nehri‘nde gemi ulaĢımında serbestiyet sağlanmasını
mâkul ve mantıklı bir istek olarak görmüĢ ve anlaĢmaya olumlu bakmıĢtır.
Ama Karadağ bu istekle kalacak gibi görünmemektedir. Çünkü istediği yerler
arasında ĠĢboz ve Zabljak kazaları, Selçe, Karinçe, Yukarı ġestan, AĢağı Tükmel, ġuĢa,
Berce köyleri vardır. Karadağ, ayrıca, iki kalenin de bulunduğu Ġspeç (Spitza) köyü ve
limanı, 27 kale ve blokhaus, kısacası Moraça Nehri‘ne kadar bütün yerleri Osmanlı
Devleti‘nin terk etmesini istemiĢtir296. Karadağ‘ın bu kadar rahat istekte bulunmasının
293
New York Times, ―Turkey and The Great Powers‖ February 9, 1877,
Ahmet Mithat, age, s. 97. Osman Nuri, age, s. 204
295
Ahmet Mithat, age, s. 99
296
Ahmet Mithat, age, s. 99-100
294
58
nedeni, mütareke imzalandığı tarihte, Osmanlı Askerlerini tamamen sınır dıĢına itmiĢ
olmaları ve Osmanlı sınırından içeri girmiĢ olmalarıdır297.
Diğer taraftan Girit‘te bulunan ve Karadağ ile yapılacak sınır müzakerelerine
katılmak ve görüĢleri alınmak üzere 24 ġubat 1877‘de Ġstanbul‘a davet edilen Ahmet
Muhtar PaĢa298, 10 kiĢiden oluĢan heyete, Karadağ sınırı ve Hersek âsileri hakkında bilgi
vererek Nevahi-i Âsiyenin uzun bir süredir Karadağ‘ın bir parçası gibi olduğunu ve
buralarda hiç Müslüman ahâlinin kalmadığını anlatmıĢtır. Ahmet Muhtar PaĢa, buraların
Karadağ‘a verilerek ―büyük bir yükten‖ kurtulmuĢ olunacağına inandığını söylemiĢtir.
Realist bir görüĢle değerlendirildiğinde savaĢa girilmemesi gerekmektedir. Ahmet
Muhtar PaĢa‘nın bu önemli tespitleri Abdülhamid‘in düĢüncesiyle de uyuĢmaktadır. II.
Abdülhamid, olası bir savaĢın felaketler getireceğini tahmin etmiĢtir. Zaten mali bir kriz
yaĢanmaktadır ve isyanlar orduyu yıpratmıĢtır. Orduda birçok eksik söz konusudur.
Abdülhamid, bu durumda savaĢa girmenin bir intihar olacağını düĢünmüĢtür299.
Dolmabahçe sarayında yapılan bu olağanüstü toplantıda Ahmet Muhtar PaĢa ve Saffet
PaĢa, Karadağ komiseri tayin edilmiĢlerdir. Ġki Karadağ‘lı memurla ve Ahmet Muhtar
PaĢa, Hariciye Nazırı Saffet PaĢa‘nın konağında müzakerelere baĢlamıĢlardır300.
Ahmet Muhtar PaĢa‘nın görüĢleri Bâb-ı Âli ve Meclis-i Mebusan tarafından
olumsuz karĢılanmıĢtır301. Mebusan Meclisi‘nde ĠĢkodra mebusu Podgoriçeli Yusuf
Efendi bir konuĢma yaparak Karadağlılarla bu Ģartlarda bir sulhun iyi olmayacağını
söylemiĢ ve kaybedilecek yerlerin önemli yerler olduğunu, Karadağlıların amaçlarının
yoksulluktan kurtulmak değil ĠĢkodra‘yı zaptetmek ve sınırlarını Bulgaristan ve
Sırbistan‘la birleĢtirmek olduğunu ifade etmiĢtir. Ġstenen yerlere harita üzerinde
dikkatlice bakılırsa ―Rumeli‘nin kilidi‖ konumunda yerler olduğunu söylemiĢtir302.
Hariciye Nazırı Saffet PaĢa, Meclis-i Mebusan‘da 10-12 Nisan 1877de yapılan gizli
celsede söz alarak, ordunun Sırp ve Karadağ isyanları nedeniyle yorulduğunu ve eğer bu
297
Osman Nuri, age, s. 147
Rıfat Uçarol, Gazi…, s. 51-52
299
Mehmet Hocaoğlu, Abdülhamid Han ve Muhtıraları, Türkiyat Matbaacılık, Ġstanbul 1989, s. 23
300
Ġbnülemin Mahmut Kemal Ġnal, Son Sadrazamlar, C. 4, Dergâh yay, Ġstanbul 1982, s. 1807
301
Turhan ġahin, age, s. 41
302
Podgoriçeli Yusuf Efendi‘nin konuĢmasının metninin tamamı için bkz, Hakkı Tarık Us, Meclis-i
Mebusan (1293- 1877) Zabıt Ceridesi, C. I, Ġstanbul 1939, s. 53, Ahmet Mithat , age, s. 225-227, Ahmed
Saib, age, s. 182-184
298
59
teklif reddedilirse Rusya ile savaĢın kaçınılmaz olacağı uyarısında bulunmuĢ303 lakin
Saffet PaĢa‘nın uyarıları önerinin reddedilmesine mani olamamıĢtır. Karadağ‘a toprak
verilmesi önerisi Meclis-i Mebusan‘da 17 evet oyuna karĢı
68 hayır oyuyla
reddedilmiĢtir304.
20 günlük mütareke süresi de dolmuĢtur305. Bunun üzerine Sadrazam Ethem
PaĢa, Karadağ sınırındaki Osmanlı birliklerine ‗hazır olun‘ mesajı vermiĢ ve hazırladığı
tezkerelerden PadiĢah II. Abdülhamid‘e de göndermiĢtir. PadiĢah, Karadağlılara karĢı
savaĢ yanlısı bir tutum izlenilmemesini, eğer Karadağlılar saldırırsa savaĢa
giriĢilmesinin daha uygun olacağını fermân etmiĢtir. Karadağlılar isteklerini kabul
ettiremeyince hemen savaĢa girmeyip Londra Protokolü‘nün sonucunu beklemeye
baĢlamıĢlardır306.
E. LONDRA PROTOKOLÜNDE KARADAĞ
Tersane Konferansı kararlarını II. Abdülhamid‘e rağmen reddeden olağanüstü
meclis, Avrupalı devletleri telaĢlandırmıĢtır. Son bir gayretle Avrupa baĢkentlerini
dolaĢan Rus elçisi Ġgnatief, Osmanlı Devleti‘nin reformları uygulamaya zorlanması
yönünde temeslarda bulunmuĢtur307. Ġngiltere, Almanya, Rusya, Fransa, AvusturyaMacaristan ve Ġtalya Tersane konferansı‘nda alınan kararların biraz hafifletilmiĢ Ģekliyle
Londra Protokolü‘nü imzalayarak Osmanlı Devleti‘ne sundular. Osmanlı Devleti‘nin 28
ġubat 1877‘de Sırbistan‘la yaptığı barıĢ antlaĢması senet kabul edilmiĢti. Londra
Protokolü‘ne göre, Osmanlı Devleti‘nin sınırları garanti ediliyordu. Rusya da bu
303
Meclis-i Mebusan (1293- 1877) Zabıt Ceridesi, s. 101. Ahmed Saib, age, s. 186 Ġlk Mebusan
Meclisi‘nde mebus sayısı 115 ile 117 arasında değiĢlik arzetmektedir. 69 müslim, 46 gayri Müslim
vekilden oluĢan meclis 31 Mart 1877‘de çalıĢmalarına baĢlamıĢtır. Tunus, Mısır, Romanya, , Sisam,
Umman ve Necid Vilayetlerinin yanında henüz Osmanlı Devleti‘ne bağlı kabul edilen Sırbistan ve
Karadağ vilâyetlerinden de vekil çağırılmıĢ ama buralardan mebus gelmemiĢtir. Ġç iĢlerinde bağımsız olan
bu eyaletler mebus göndermekte mecbur değilerdir. Yılmaz Kızıltan, ―I. MeĢrutiyet‘in Ġlânı ve Ġlk
Osmanlı Meclis-i Mebusan‘ı‖ GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 1 Ankara2006, s.267
304
Osman Nuri, age, s. 207
305
BOA, Ġ.DH, 744/60812
306
Ahmet Mithat: age, s. 102
307
M.S. Anderson, age, s. 193
60
protokole onay veren devletler arasındaydı. Balkanlarda Hıristiyan tebaa lehine birtakım
ıslahatları öngören bu protokole göre Karadağ ile ilgili Ģu maddeler sıralanmıĢtır;308
1.
Karadağ‘a Hersek sancağından Ortodoksların yoğunlukla yaĢadığı yerlerden iki kaza
verilecek
2.
Karadağ Osmanlı Devleti‘ne bağlı olmaya devam edecek
3.
Balkanlar‘da bulunan Osmanlı ordusundaki asker sayısı barıĢ zamanındaki sayıya
çekilecek
4.
Rusya da son zamanlarda silah altına aldığı ordusunu terhis edecek ve seferberliği
kaldıracak
Protokol
maddeleri
incelendiğinde
maddelerin
Tersane
Konferansı
maddelerinden biraz daha hafifletilmiĢ teklifler olduğu açıkça görülür. Karadağ‘ın
Osmanlı Devleti‘ne bağlılığının devam edeceği öngörülürken, toprak verilmesi talep
edilmiĢtir. Talep edilen toprak ise Hersek Sancağı‘ndan iki kazayla sınırlı bırakılmıĢtır.
Rusya dıĢ iĢleri bakanının ve Ġstanbul‘daki Rus elçisinin aksine Ġmparator Çar II.
Aleksandır da savaĢ yanlısı bir tavır takınmamıĢtır. SavaĢ için çok uygun bir zaman
olmadığı için isteklerini azaltmıĢ ve ―NikĢik‖ kazasının Karadağ‘a verilmesi durumunda
savaĢın önüne geçilebileceğini söylemiĢtir. Bu Ģekilde Rus kamuoyunu da teskin etmek
istemiĢtir. Aslında, NikĢik‘in kazanılmasıyla kaybedilmesinin Osmanlı Devleti‘ne
vereceği fayda ve zarar arasında bir fark yoktur. Fakat savaĢa girilir ve savaĢ kabedilirse
Osmanlı Devleti‘nin kaybı büyük olacaktır. Çar, ayrıca Ġngiltere‘nin muhtemel bir
savaĢta Osmanlı Devleti‘nin yanında savaĢa gireceğinden ve içeride ise Panslavist
baskılardan çekinmektedir309. Görüldüğü gibi savaĢ çıkmaması için talep edilen yer artık
sadece ―NikĢik‖ olmuĢtur.
Kont AndraĢi, imzalanan protokolün Osmanlı Devleti‘ne bir hakaret anlamına
gelmediğini, silah terki meselesinin sadece Osmanlı Devleti‘ne verilen bir yükümlülük
olmadığını, Ruslar için de aynı maddenin geçerli olduğunu ve bunu derhal yerine
getireceklerini ifade etmiĢtir. Kont AndraĢi, gönderdiği telgrafta, NikĢik ve KolaĢin‘in
Karadağ‘a terk edilmediği takdirde bütün sorumluluğun Osmanlı Devleti‘ne ait olacağını
308
Öztuna, age, s. 30-32, H. Hikmet Süer, 1877-78 Osmanlı Rus Harbi Rumeli Cephesi, Genelkurmay
ATASE BaĢkanlığı, Ankara 1993, s. 2-12
309
Öztuna, age, s. 30-32
61
belirterek310 Bâb-ı Âli‘yi tehdit etmiĢtir. Prens Gorçakof da bu doğrultuda düĢünmüĢ,
Prensin tekliflerinin çok ―müsait‖ olduğunu söyleyerek
Bâb-ı Âli‘nin, taleplerinde
ısrarcı olmaması gerektiği, aksi takdirde böyle giderse sonucun savaĢ olacağını
belirtmiĢtir311.
31 Mart 1877‘de hazırlanıp 3 Nisan 1877‘de kabul edilmesi için Osmanlı
Devleti‘ne sunulan Londra Protokolü Mecliste görüĢülülüp312, Meclis-i Mebusan ve
Meclisi Âyân tarafından reddedilince313
Bâb-ı Âli 11 Nisan 1877‘de bir nota
yayınlayarak Londra Protokolü‘nün kabul edilemez olduğunu belirtmiĢtir. Bunun en
büyük nedeni ise Karadağ‘a toprak verilmesinin öngörülmesidir314. Ayrıca, Osmanlı
Devleti‘ne tâbi olduğunu kabul etmek Ģartıyla böyle bir sınır değiĢikliğinin
yapılabileceğini; ama Karadağ‘ın bağımsız bir devlet olarak ele alındığı düĢünüldüğünde
böyle bir teklifin kabul edilemez, ―Ģeref ve haysiyet kırıcı‖ olduğu ifade edilmiĢtir315.
DıĢiĢleri Bakanı Saffet PaĢa, Ġstanbul‘da bulunan Karadağlı delegelere NikĢik, Kuçi ve
KolaĢin konusunda Meclisin verdiği kararı söyleyerek söz konusu yerlerin verilmesinin
imkânsız olduğunu; fakat hâlâ üzerinde çalıĢıldığını ifade etmiĢtir. Karadağlı delegeler
ise eğer olumlu bir karar çıkmazsa Ġstanbul‘u terk edeceklerini belirtmiĢlerdi316.
Rusya‘nın bir ―kolonisi‖ olarak görülen ve bir anda Avrupa siyasetinin tam
ortasına oturan317 Karadağ‘a bırakılması istenen NikĢik, Hıristiyan nüfusa sahip,
zenginliği olmayan, genelde
318
kazadır
Osmanlı Devleti‘ne karĢı ayaklanmaların çıktığı bir
. Bütün baskıları göze alarak NikĢik‘i Karadağ‘a vermeyi kabul etmeyen Bâb-
ı Âli, II. Abdülhamid‘e rağmen Rusya ile savaĢı göze almıĢtır. Bu karar, aslında
kazanılması hâlinde bile kayıplarla dolu 1877- 78 Osmanlı- Rus SavaĢı‘nın savaĢın
habercisidir. Tam bu tartıĢmalar sürerken Rusya, Osmanlı Devleti‘ne savaĢ ilan
310
BOA,Y.E.E., 42/86.
BOA,Y.E.E., 42/88.
312
BOA, Y.E.E., 44/16.
313
Ahmed Saib, age, s. 215. Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II‖, age, s. 217.
314
BOA, Y.A.HUS, 159/5.
315
Ġ. Hami DaniĢmend, Ġzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, Türkiye Yay, Ġstanbul 1972, s.299, H.
Hikmet Süer, age, s. 21.
316
New York Times, ―The Turkish Provinces‖ April 12, 1877
317
The New York Times, ―The Princedom of Montenegro‖ April 20, 1877.
318
Öztuna, age, s. 30-32.
311
62
etmiĢtir319. Rusya savaĢ açınca Karadağ da taraf olarak Rusya‘nın yanında savaĢa
katılmıĢtır320.
Netice itibariyle Sırp Karadağ ve Osmanlı SavaĢı‘ndan sonra Karadağ‘a NikĢik
Kazasını vermemek için Rusya ile savaĢ göze alınmıĢtır. Osmanlı Devleti‘nin ve
Karadağ‘ın son 30 yılına damga vuracak geliĢmeler yaĢanmasına neden olacak büyük
bir savaĢa giriĢilmiĢtir. Dolayısıyla Karadağ, Osmanlı Devleti tarihinde son dönem
geliĢmelerinde adeta domino taĢı etkisi yapmıĢ ve taĢları yerinden oynatmıĢtır.
II. OSMANLI- RUS SAVAġI‟NIN BAġLAMASI ve KARADAĞ CEPHESĠ
Osmanlı Devleti‘nin Londra Protokolü‘nü reddetmesi, Rusya için bulunmaz bir
fırsat gibidir. Rusya'nın Balkanlar'da yaĢayan, içlerinde Karadağ‘ın da bulunduğu
Ortodoks Hristiyan halklar üzerinde etkisini artırma gâyesi, 93 harbi diye bilinen bu
savaĢın en önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca, Osmanlı hazinesinin Abdülmecit
devrinde verdiği açığı kapatmak için Balkan halklarından alınan vergide artırıma
gidilmesi, Balkanlar‘da birtakım rahatsızlıklara sebep olmuĢtur. Bu isyanların,
Balkanlar‘a yerleĢtirilen ve Hıristiyan halk tarafından kabul görmeyen Kafkas
göçmenleri tarafından bastırılması ve can kayıpları Avrupa‘yı harekete geçirmiĢ ve
Avrupa kamuoyunda infial yaratmıĢtır321.
SavaĢ baĢlamadan, önce Avusturya-Macaristan,322 ardından Romanya ile
anlaĢan (16 Nisan 1877) Rusya, 24 Nisan‘da sınırı geçmiĢ ve savaĢı resmen ve fiilen
baĢlatmıĢtır323.
319
Ahmed Saib, age, s. 217
Ahmet Mithat, age,s. 102
321
Caroline Finkel, Osman's Dream: The History Of The Ottoman Empire 1300-1923, Basic Books,
NY, 2006 s. 467
322
Daha savaĢ baĢlamadan olası bir savaĢ için destek aramıĢ, Avusturya-Macaristan‘la PeĢte‘de
antlaĢmaya varmıĢtır. Ġstanbul Konferansı‘ndan çıkacak herhangi bir olumsuz karar ihtimaline karĢı
Avusturya ile görüĢmeler yaparak 15 Ocak 1877‘de Budapeşte Konvensiyonu’nu imzalamıĢ, böylece,
Osmanlı Devleti‘ne karĢı muhtemel bir askerî müdahale öncesi yolu açmak istemiĢtir. Böylelikle, Rusya,
Osmanlı Devleti‘ne saldırırsa Avusturya Devleti yardımsever bir Ģekilde tarafsız kalacaktır. Rusya galip
gelirse Bosna Hersek‘i alacaktır. L.S. Stavrianos, The Balkans Since 1453, Hurst& Company, London
2001, s. 406
323
Raif Karadağ, MuhteĢem Ġmparatorluğu Yıkanlar, Emre Yayınları, Ġstanbul 2006, s. 193
320
63
Osmanlı Devleti Rusya‘nın 23 Nisan 1877‘de savaĢ ilan etmesinden önce savaĢ
için hazırlık yapmıĢ ve önlemlerini almıĢtır. Nitekim Karadağ için Tiran, Berat ve
Ġlbasan taraflarından Debre kazalarında on tabur Asakir-i Muavene (Yardımcı
Kuvvetler) tertip edilmiĢtir324. Osmanlı Devleti, ordusunun büyük bir kısmını Rusya‘ya
sevk ederken çok küçük bir kısmını Karadağ Cephesi‘nde bırakmıĢtır.
1856 Paris AntlaĢması‘nın 8. maddesine göre, Osmanlı Devleti‘yle herhangi bir
devlet arasında savaĢ meydana gelirse, antlaĢmaya imza koyan devletler dostane
giriĢimlerde bulunacaktır. Fakat 1856‘nın eski güzel günleri geride kalmıĢtır. OsmanlıRus SavaĢı baĢlar baĢlamaz Ġngiltere, Fransa, Avusturya-Macaristan ve
Almanya
tarafsızlığını ilan etmiĢtir325. Türk-Rus Harbi‘nin baĢlamasında belki de en önemli rolü
oynayan Karadağ ise zaten Osmanlı Devleti‘yle savaĢ hâlindedir. Böylece Rusya‘ya
destek olma yoluna gitmiĢtir. Sırbistan ise Rusların Plevne‘de yenilmesinin ardından
Rusya‘nın yanında savaĢa girmiĢtir326.
A. KARADAĞ CEPHESĠ
Osmanlı kuvvetleri Hersek, Yenipazar ve ĠĢkodra sancaklarındaki kuvvetlerin
birleĢmesinden oluĢmuĢtur. Ahmet Muhtar PaĢa‘nın yerine Karadağ Cephesi‘nde görevi
eline alan Askerî Mektepler eski Nâzırı Ferik Süleyman PaĢa, müĢirlik rütbesi verilerek
Hersek‘e gönderilmiĢtir.327. Süleyman PaĢa, Trebinye karargâh merkezi olmak üzere
Hersek‘te Osmanlı ordusunun baĢına geçmiĢtir. Ali Sâib PaĢa, ĠĢkodra karargâh olmak
üzere Arnavutluk‘ta;
Sırbistan‘ın
güney
Mehmet Ali PaĢa, Rascia‘da Karadağ‘ın doğu sınırında ve
sınırında
Yenipazar
Cephesi
kumandanı
olarak
göreve
baĢlamıĢlardır328. Yenipazar Cephesi kumandanı Mehmet Ali PaĢa ile ĠĢkodra
324
BOA, Ġ.M.M.S, 56/2556, BOA, Ġ.DH., 742/60713
Stephen Pierce Hayden Dugga, The Eastern Question A Study in Diplomacy, The Colombia
University Pres, Macmillian Company, NY 1902, s. 137
326
François Georgeon, Sultan Abdülhamid, Homer Kitabevi, Çev: Ali Berktay, Ġstanbul 2006, s. 96
327
MüĢir Süleyman PaĢa, Abdülaziz‘in tahttan idirilmesiyle sonuçlanan hükûmet darbesine adı karıĢtırğı
içn II. Abdülhamid‘in güven duymadığı isimlerden biriydi. Bu nedenle onu Ġstanbul‘dan uzaklaĢtırmak
için Bosna-Hersek‘e gönderdiği idda edilmektedir. Erol Özbilgen, age, s. 76
328
A. J. Schem, age, s. 231.
325
64
kumandanı Ali Sâib PaĢa birlikte hareket etmiĢler ve iki koldan saldırarak Danilograd‘da
güçleri birleĢtirip Karadağ ordusunu mağlup etmeyi planlamıĢlardır329.
SavaĢın ilk aĢamasında Osmanlı Devleti, Karadağlılara karĢı üstünlük
sağlamıĢtır. Üç cephede de birlikte ve organize hareket edilerek Karadağ‘ın bir an evvel
mağlup edilerek orduların diğer cephelere nakledilmesi arzu edilmiĢtir. Rusya bu
noktada Karadağ‘ın Osmanlı ordusunun üç fırkasını meĢgul etmesi nedeniyle büyük
memnuniyet duymuĢtur330.
Gerçekten de Karadağ Cephesi, Osmanlı Ordularını deyim yerindeyse
oyalıyordu. Büyük Rus ordusuna karĢı koymak için zaten asker sıkıntısının yaĢandığı bir
dönemde, Karadağ, Osmanlı ordusunun üç fırkasını adeta Balkan Dağlarına
hapsetmiĢtir.
Karadağ güçleri ise kuzeyde Duga Geçidi‘nde 25 bin kiĢiydi. Bu güçlerin
baĢında Vukovitch vardır. Kuzey kolorduları Presyeka ve Osdrenitchi‘den oluĢmaktadır.
Güneydeki birlikler Petrovitch‘in kumandasındadır ve
Martinitza‘da ana kolordu
konuĢlandırılmıĢtır. Bir diğer komutan ise General Sotchitza‘dır. Prens Nikola ise
karargâhını NikĢik yakınlarındaki Planinitza‘ya kurmuĢtur331.
Karadağ Cephesinde savaĢlar çok çetin geçmiĢtir. Osmanlı Devleti Karadağ‘ı
hemen mağlub edip birliklerini Rusya cephesine aktarmak istemiĢ fakat Karadağ
cephesini kapatmayı baĢaramamıĢlardır.
a. Osmanlı Ordularının Galibiyeti ve Birliklerin Rusya Cephesi‟ne
Aktarılması
31 Mayıs 1877‘de Süleyman PaĢa, harekete geçerek NikĢik‘te bulunan Osmanlı
Ordusuna erzak ve mühimmat götürmek için yola çıkmıĢtır. Karadağlıların tuttuğu Piva
ve Duga geçitlerinden büyük bir baĢarıyla geçen Süleyman PaĢa, NikĢik‘te çok büyük
çatıĢmalar yapmıĢtır332. Prens Nikola, karargâhını NikĢik yakınındaki Planinitza‘dan
Ostrog‘a taĢımak zorunda kalmıĢtır. 17 Haziran‘da Ostrog‘a hücuma geçen Süleyman
329
A. J. Schem, age, s. 379
Mahmud Celaleddin, age,s . 321
331
A. J. Schem, age, s. 380
332
Erol Özbilgen, age, s. 86-87
330
65
PaĢa, burada Karadağlıları nihayet bozguna uğratmıĢtır333. Dünyanın ―en kan dökücü ve
cesur‖ halkı olarak nitelendirilen Karadağlıların müdafaa ettiği Ostrog boğazını geçen
Süleyman PaĢa, ĠĢboz ve Podgoriça önlerine kadar ilerlemiĢtir334. Daha sonra Hersek ve
Yenipazar‘daki Osmanlı birlikleri, Zeta Vadisi yoluyla ĠĢkodra‘daki birliklerle
birleĢmeyi baĢarmıĢlardır. Karadağlılar, sarp kayalıklar, dik yokuĢlar ve ormanla kaplı
zor arazi koĢullarının olduğu bölgede, Osmanlı askerini zor durumda bırakmıĢtır335.
Bütün zorluklara rağmen savaĢın birinci aĢamasında Osmanlı askerleri Karadağlılara
karĢı galip gelmeyi bilmiĢlerdir.
Karadağ ihtilâllerinin bastırılması dolayısıyla moral ve motivasyon için II.
Abdülhamid Hersek ve ĠĢkodra kumandanlarına telgraf çekerek teĢekkür etmiĢtir (28
Haziran 1877). II. Abdülhamid, mektubunda kısmî zaferden dolayı memnuniyetini dile
getirerek dua etmiĢ ve askerlere birer derece terfi ettiklerini müjdelemiĢtir336.
Karadağ‘daki galibiyetler Mebusan Meclisi‘nde de gündem olmuĢ ve zaferden dolayı
memnuniyet dile getirilmiĢtir337. Fakat bu sevinç tablosu fazla uzun sürmemiĢtir.
Karadağ cephesinde Osmanlı lehine geliĢmeler olurken Rus cephesinde genel
itibariyle büyük bir çöküĢ vardır. Rusya‘nın, görünüĢte Hıristiyan tebaanın çıkarlarını
korumak için Panslavizm politikasını Osmanlı Devleti toprakları üzerinde uygulamak
için baĢlattığı savaĢta tarafsızlığını ilan eden büyük devletlerden Ġngiltere, kendi
menfaatlerinin tehlikeye girmesi karĢısında tepkisiz kalamamıĢtır338. Ġngiltere, savaĢın
bir an evvel noktalanmasını istemiĢ ve bunun için harekete geçerek 10 Temmuz 1877‘de
333
A. J. Schem, age, s.379-385, Batı basını Karadağ‘ın direniĢini ―cesaret‖ ―kahramanlık‖ gibi öğelerle
okurlarını yansıtıyordu. The New York Times, ―Brave Struggle of Montenegro‖ June 16, 1877
334
Erol Özbilgen, age, s. 87
335
Bu muharebede 631 Ģehit, 864 yaralı, toplamda ise 1,495 kayıp olmuĢtur. Bu sayı Süleyman PaĢa‘nın
kendisinin belirttiği rakamlardır. Ölü ve yaralı sayısının bundan çok daha fazla olduğuna inanıldığı
belirtilmektedir. Schem, Karadağlıların kayıbı hakkında ise bir rakam vermemiĢ ve kesin birbilgi
olmadığını söylemiĢtir. Ancak, enaz Türklerinki kadar kayıp verdiklerini belirtmiĢtir. A. J. Schem, age, s.
380 Karadağlıların zayiatı ise Mahmut Celalettin‘e göre 3000 civarında olmuĢtur. Mahmud Celaleddin,
age, s. 324
336
BOA, Y.E.E., 71/8, Ayrıca söz konusu mektupların tam metni için bkz. Mirati Hakikat s. 331-332,
Erol Özbilgen, age, s. 88
337
BOA, Ġ.DH, 749/61204
338
Ali Ġhsan Gencer, ―Ayastefanos AntlaĢması‖ DĠA, C. 4, TDVY, Ġstanbul 1991,s. 225
66
Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında barıĢı tesis etmek için Çetine‘ye konsolos
göndermiĢ 339 fakat bir sonuç elde edememiĢtir.
b. Podgorica, NikĢik, Bar ve Ülgün‟ün Kaybedilmesi
SavaĢın ikinci safhasında Süleyman PaĢa komutasındaki Osmanlı askerleri
hudutlardan kaydırılmıĢtır. Zira diğer cephelerde savaĢ ĢiddetlenmiĢtir. Karadağ
Cephesi‘ndeki Osmanlı askerleri Osmanlı-Rus SavaĢı nedeniyle Tuna Cephesi‘ne
kaydırılmıĢtır340.
Süleyman PaĢa Tuna Cephesine kaydırıldıktan sonra da Osmanlı Devleti orduları
Karadağ‘da baĢarılı sonuçlar almaya devam etmiĢtir. Bar ve Ülgün Limanları ―Aziziye‖
ve ―Orhaneli‖ zırhlıları ve Lübnan kuvvetleri tarafından korunmuĢtur341.
Osmanlı
orduları ayrıca 15 Temmuz 1877‘de Bar civarında Karadağlıları mağlup etmeyi
baĢarmıĢtır342.
Fakat Tuna Cephesinde, Osman PaĢa‘nın Plevne‘de yaralanması ve
teslim olmak zorunda kalmasına müteakip, Osmanlı ordusunda Balkan Cephesi‘nde
çözülmeler baĢlamıĢtır. Sırplar ve Karadağlılar bu andan itibaren Osmanlı Devleti‘ne
karĢı
tekrar
saldırıya
geçmiĢlerdir343.
Karadağ
ordusu,
önündeki
boĢluğu
değerlendirmesini bilmiĢtir.
ġunu da belirtmek gerekir ki Karadağ hakikaten zor bir bölgeydi ve karĢılarında
DerviĢ PaĢa zamanındaki gibi ordular yoktu. Askerlikte ilerlemiĢ ve mükemmel silahlar
tedarik etmiĢlerdi344. Mahmut Celalettin‘in tâbiriyle, Karadağ, dünyanın en ―arızalı‖ ve
stratejik olarak alınması en zor yerlerinden biriydi. BeĢ on hanelik köylerde dağınık bir
Ģekilde dağ köylerinde yaĢayan halkı zaptetmek, Karadağ‘ı tamamen fethetmek mümkün
gözükmüyordu. BaĢkent Çetine‘nin bile fethedilmesi Karadağlılara karĢı bir galibiyet
339
1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı Zaman Dizini, s. 44
Süleyman PaĢa ve askerleri Bar‘a geçerek oradan gemilerle Dedeağaç Ġskelesi‘ne ve oradan da
Edirne‘ye nakledilmiĢlerdi. Süleyman PaĢa Rus Cephesinde mücadele eden Osmanlı askerleri için bir
ümit kaynağı olmuĢtu. Yenipazar kumandanı MüĢir Mehmet Ali PaĢa ise ihtiyat ordusu olarak Sofya‘ya
gönderilmiĢti. Mahmud Celaleddin, age s. 398, Ġ. Halil Sedes, age, s.203
341
Darkot, agm, s. 227
342
Bar komutanı Ġbrahim Bey ve yine Karadağlılara karĢı baĢarılı olan Yakova komutanı Abdullah PaĢa
II. Abdülhamid tarafından taltif edilmiĢtir. 1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı Zaman Dizini, s.47-52
343
François Georgeon, age,. 96
344
Ahmet Mithat, Zübdetül Hakayık, s. 276-277
340
67
sayılmayabilirdi. Çünkü ordunun çekilmesiyle birlikte her Ģey eski hâline dönecekti345.
Karadağ isyanları, Osmanlı Devleti‘nin Rusya ya da Almanya ile yaptığı
mücadelelerden daha az çetin olmamıĢtır. Rusya, Ġtalya ve Avusturya‘dan silah yardımı
gördüğü ve Karadağlı kadınların bile silahlandığı bilinmektedir346. Dolayısıyla herzaman
savaĢa hazır ve dinamik bir kuvvetleri vardır.
Karadağlıları harekete geçiren bir diğer neden ise Osmanlı ordusunun Karadağ
Cephesi‘nde üstünlüğü sağladıktan sonra askerlerini Rus Cephesi‘ne sevk etmesidir.
Karadağlılar bu sevki bir fırsat olarak görmüĢlerdir. Ayrıca, sayıca üstün olmalarına
rağmen Osmanlı ordusu kumandanları birbirlerine haber vermeksizin saldırdıkları için
organize bir saldırı gerçekleĢtiremedikleri iddia edilmektedir347. Kısacası Osmanlı
Ordusu ne sayıca yeterlidir nede zihnî olarak savaĢa hazır değildir. ġunu da unutmamak
gerekir ki Osmanlı Ordusu neredeyse 3 yıldır Balkan sorunu ile boğuĢmakta ve fiili
olarak savaĢmaktadır.
ġimdi, uğruna Osmanlı-Rus SavaĢı gibi büyük bir savaĢın baĢladığı NikĢik‘ten
ve oradaki mücadelelerden bahsederek NikĢik‘in Karadağ‘ın eline geçiĢine değinerek
geliĢmeleri anlatmaya çalıĢalım.
Rus ordusunun Osmanlı ordusu karĢısında üst üste kazandığı baĢarılar ve
Osmanlı ordusunun zor durumda kalması üzerine beklediği fırsatı yakalayan Karadağ,
Bosna topraklarına girmiĢtir. NikĢik‘i almak için Duga Boğazı kalelerini ve Pive ve
Bileke‘yi ele geçirerek NikĢik‘i topa tutmuĢlardır348. Her ne kadar Karadağ‘a yardım
gitmesinin önü kesilmeye çalıĢılsa da349 sonuç değiĢmemiĢtir. Karadağ Prensi tarafından
Rusların da teĢvikiyle ikinci defa kuĢatma altına alınan NikĢik, 8 Eylül‘de, 48 günlük bir
kuĢatmanın ardından Karadağlıların eline geçmiĢtir350. NikĢik Karadağlıların elinde geri
almak için Yenipazar fırkası kumandanı Hâfız PaĢa 10 tabur asker istemiĢ, fakat
345
Mahmud Celaleddin, age, s. 325
Yeni Türk Ansiklopedisi, ―Karadağ‖ C. 5, Ötüken yay, Ġstanbul 1985, s. 1687-1688
347
Ahmet Mithat, Zübdet-ül Hakâyık, Takvim-i Vekâyi Matbaası, Ġstanbul 1295, s. 275-276
348
BOA, Ġ.DH., 752/61422, Mahmud Celâleddin, age, s. 501
349
BOA, Ġ.DH., 751/61371
350
BOA, Y.PRK.ASK, 1/38, 1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı Zaman Dizini, s.56
346
68
gönderilen cevapta bunun imkânsız olduğu belirtilmiĢ, ―olanla idare olunması‖
istenmiĢtir351.
9 Temmuz‘dan 27 Ağustos‘a kadar süren NikĢik savunması sırasında 15 Karadağ
taburu tarafından kuĢatılan NikĢik, 700 nizam askeri, 300‘ü kordonlu ve 300‘ü yerli
halktan olmak üzere, toplam 1300 kiĢi tarafından savunulmuĢtur. 16 bin askerden oluĢan
Karadağlılar, Topçu ateĢiyle NikĢik‘i yerle bir etmiĢlerdir. NikĢik halkı zor durumda
kalmıĢ dıĢarıdan yardım gelmemiĢ, erzak ve yiyecek yokluğu nedeniyle teslim olmak
zorunda kalmıĢlardır. Prens Nikola, bu destansı savunma ve direniĢin ardından Türk
ordusunu ve komutanını, Ģehri büyük bir cesaret sergileyerek savundukları ve
direndikleri için kutlamıĢ, silahlarını hediye olarak geri vermiĢtir. Saffet Bancoviç‘in
aktarmasıyla, NikĢik Nâibi Hüseyin Ruhit Efendi‘ye Prens Nikola Ģöyle bir konuĢma
yapmıĢtır: 352
“…Bu 16 bin asker ve 18 top karşısında yalnızca 1000 tüfek vardı. İşte bu sebeplerdir ki siz
herkesin saygısını kazanmaya ve övülmeye lâyıksınız. Bu eşsiz kahramanlığınız sebebiyle
silahlarınızla birlikte özgürsünüz.”
NikĢik‘in son valisi Hamza MuĢoviç, Karadağ Knezi Nikola‘ya Ģehrin anahtarını
teslim etmiĢtir353. NikĢik tamamen teslim alan Karadağlılar 4 Eylül‘de Medun Kalesi‘ni
muhasara altına almıĢlar, 27 Kasım‘da Bar civarında bulunan Nihaç Kalesi‘ni
zaptetmiĢlerdir354.
Böylece NikĢik Karadağlıların eline geçmiĢtir. Nikola‘nın NikĢikli müslüman
esirlere davranıĢı ise Karadağlı geleneklerinin dıĢına çıkması ve ezber bozması açısından
dikkat çekicidir. Bu hadise de Karadağ‘da yaĢanan toplumsal dönüĢümün devamıdır.
Diğer taraftan Prens Nikola, Podgoriça ve Bar‘ı kuĢatıp ĠĢkodra civarında
dağlarda yaĢayan kabileleri isyana teĢvik etmiĢtir. Âcilen Hersek, ĠĢkodra ve
351
Ahmet Mithat, Zübdet-ül Hakâyık, s. 469-470
Safet Bancoviç, agm, s. 23 Aslında Karadağlılarda esir almak gelenekten değildi. Özellikle Türkleri
esir almıyor onları yakaladıklarında boyunlarını vuruyorlardı. Fakat bu gelenek Nikola döneminde gitgide
hafifletilmiĢ ve bu savaĢ sonunda da alınan esirlere tıpkı medeni toplumlardaki gibi muamele yapıldığı
belirtilmektedir. Yine de bu uygulamanın tamamen ortadan kalkması biraz zaman alacaktır. Diğer taraftan
Alexander Jacob Schem, Karadağlılar‘ın düĢmanlarının (Türkler) kadınlarına ve çocuklarına hiçbir zarar
vermediklerini ve bununla övündüklerini söylemektedir. A. J. Schem, age, s.467
353
Safet Bancoviç, agm, s. 23
354
1877-1878 Osmanlı Rus SavĢaı Zaman Dizini, s.61, 76
352
69
Yenipazar‘a askerî takviye gerekmiĢ, lâkin, takviye yardımcı birliklerin gelmesi bir
yana, bu birlikleri oluĢturmak için gerekli para da bulunamamıĢtır355. Plevne‘de zor
durumdaki Osmanlı güçlerine destek için asker aktarması yapıldığı için Karadağ‘ın
müdafaası zor görünmektedir356. Ocak 1878‘de fırsattan istifade eden Karadağ, Bar
(Antivari) ve Ülgün‘ü iĢgal etmiĢ, 19 Ocak‘ta Ülgün‘ü ve Ülgün Limanı‘nı ele
geçirmiĢtir357. Plevne‘nin düĢmesi Osmanlı ordusu için üzüntü yaratırken Karadağ‘da
moral etkisi yapmıĢ ve üst üste galibiyetler kazanmaya baĢlamıĢlardır358. Sırbistan ise
Osmanlı Devleti‘yle barıĢ antlaĢması imzalamasına rağmen, savaĢın Rusya lehine
gidiĢini görünce 14 Aralık 1877‘de Osmanlı Devleti‘ne yeniden savaĢ ilan etmiĢtir359.
Netice itibariyle Osmanlı Devleti‘nin son yıllarda yaĢadığı en büyük savaĢlardan
birisi olan Osmanlı Rus SavaĢı‘nda, Karadağ, tuttuğu yer, ve meĢgul ettiği Osmanlı
Ordularıyla savaĢın kaderini belirlemiĢtir. Hatırlanacağı üzere Karadağ, savaĢın
baĢlamasında bardağı taĢıran son damla vazifesini görmüĢ, bir bahane de olsa savaĢın
nedenleri arasında yer almıĢtır.
B. EDĠRNE MÜTAREKESĠ ve II. ABDÜLHAMĠD‟ĠN YÖNETĠMĠ ELĠNE
ALMASI
Osmanlı Devleti‘nin Rus cephesinde aldığı yenilgiler ve Balkanlar üzerinden
gelen Rus ilerleyiĢi Ġstanbul‘a doğru ilerlemektedir. Ġstanbul‘un tehlikeye girmesi
üzerine Osmanlı orduları Edirne‘yi bırakarak Ġstanbul‘a doğru çekilmek ve savunma
hattını güçlendirmek durumunda kalmıĢtır360. Çıkarları tehlikeye giren Ġngiltere,
Ġstanbul‘a 25 Ocak 1878‘de bir filo göndermiĢ ve bu filo Çanakkale‘ye demirlemiĢtir361.
Ġngiltere‘nin bu tavrına çok sinirlenen Rusya, zor bir savaĢtan galip ayrılmanın verdiği
rahatlıkla Ġstanbul‘a girmek istemiĢ ve bunu kendi hakkı olarak görmüĢtür362. Ruslar bu
355
BOA, DH.MKT, 1322/110
Mahmud Celaleddin, age, 500-501
357
Ġsmail Hami DaniĢmend, age, s. 307, H. Hikmet Süer, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi, Rumeli
Cephesi, Genelkurmay ATASE BaĢkanlığı yayınları, Ankara 1993, s. 545
358
François Georgeon, age,. 96
359
Ġsmail Hami DaniĢmend, age, C. IV, s. 307
360
BOA, Y.E.E, 42/93
361
Joan Haslip bu tarihi 15 ġubat 1877 olarak verse de bu tashih edilmesi gereken bir durumdur.
362
Aram Andonyan, Balkan SavaĢı, Aras Yayınevi, Istanbul 1999, Çev: Zaven Biberyan, s. 24
356
70
nedenle Ġstanbul‘a asker sevkiyatı baĢlatınca, Osmanlı Devleti Ġstanbul‘da olası bir RusĠngiliz savaĢını göze alamayarak iki tarafı yatıĢtırma yoluna gitmiĢtir. 31 Ocak 1878‘de
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Edirne Mütarekesi imzalanmıĢtır363. Bu mütareke 2
kısımdan oluĢmaktadır. Birincisi sulh mazbatası, ikincisi ise mütareke sözleĢmesidir.
Grandük Nikola, barıĢ görüĢmelerine esas oluĢturmak için 6 maddeden oluĢan sulh
mazbatasının kabulünü istemiĢtir.
2. maddesinde Karadağ’ın bağımsızlığının kabul
edilmesi ve savaşla eline geçen yerle eşit miktarda sınırlarının genişletilmesi Ģartı
konulmuĢtur. Sulh mazbatasında ayrıca iki devletin maddelerini oluĢturduğu mütareke
imzalandığı andan itibaren barıĢ müzakerelerininin devamı süresince ateĢkes ilan
edilecektir. Buna Karadağ da dahildir364. Mütareke maddelerine göre Osmanlı Devleti
Karadağ‘a saldırmaktan vazgeçecek, iki devletin sınırları Rusya‘nın da katılımıyla
belirlenecektir.
10 maddelik mütareke teklifini reddetmek Rusların Ġstanbul‘a girmesi anlamına
gelmektedir. Rus ordusunun Ġstanbul‘a girmesi hâlinde karĢı koyacak askerî güç
yetersizdir. Sonuçta, Edirne Mukavelesi oy birliğiyle imza edilmiĢtir365. Böylece
Karlofça‘dan sonraki belki de en büyük felaketlerden biri olan 93 Harbi de son
bulmuĢtur366.
9 ay 7 gün önce ―Karadağ‘a bir kaza bırakmamak için‖ yapılan savaĢta Osmanlı
Devleti ağır bir yenilgiye uğramıĢtır. SavaĢ yanlısı tutumuyla dikkat çeken ve bu savaĢın
çıkmasında büyük payı olan devlet yetkilileri savaĢ yanlısı olmayan II. Abdülhamid
tarafından bir bir azledilmiĢlerdir. Sadrazam Ġbrahim Ethem PaĢa azledilerek Viyana‘ya
elçi olarak gönderilmiĢtir367.
93 Harbi‘nin tüm hızıyla devam ettiği günlerde Plevne‘yi de abluka altına alan
Rus ordusu, Edirne‘ye kadar gelmiĢtir. Balkanlardan gelen göç akını nedeniyle Ġstanbul
363
BOA, Ġ.DUĠT, 142/56
Sulh mazbatasının tam metni için bkz Mahmud Celaleddin, age, s. 543, Mahmut Muhtar, Maziye Bir
Nazar, Ötüken Yay, Yay.Haz: Erol Kılınç, Ġstanbul 1999, s. 272
365
Mahmud Celaleddin, age, s. 539
366
Bayram Kodaman, agm, D.G.B.Ġ.T, C. 12, s. 141 Abdülhamid‘in kızı ġadiye Osmanoğlu kitabında
babasının yıllar sonra Selanik‘te Alatini KöĢkü‘nde kendisine ―93 harbi için Karadağ‘a bir karıĢ toprak
terk etmekten sakındık fakat sonra bunun yerine az kaldı Osmanlı Ġmparatorluğu‘nu, Ġstanbul kapılarına
yürüyen Rus ordularına teslim edecektik‖ dediğini belirtmiĢtir. ġadiye Osmanoğlu, Babam Abdülhamid
Saray Ve Sürgün Yılları, L&M Yayınları, Ġstanbul 2007, s. 136
367
Yılmaz Öztuna: age, s. 57
364
71
göçmenlerle dolmuĢ368 ve kıtlık baĢgöstermiĢtir. Olağanüstü savaĢ durumundan dolayı
vergi tahsilâtı yapılamadığı için maliyenin durumu iyi değildir. Bu nedenle yönetime
karĢı eleĢtirilerin dozu yükselmeye baĢlamıĢ ve bir isyan çıkması ihtimali belirmiĢtir369.
KarıĢıklıkların çoğaldığı bu zor dönemde, karar organı olması gereken Mecliste ―anarĢi‖
hâkimdir. Partilerin mücadele etmesi gereken bir yer olan Meclis, milliyetlerin mücadele
alanına dönüĢmüĢtür. Anayasanın sağladığı ―Ģahsi hürriyeti‖ muhtariyet olarak
algılayan, istiklâl olarak algılayan vekiller, birbirlerine üstünlük sağlamak için sürekli
çatıĢma içerisine girmiĢlerdir370. II. Abdülhamid, halkın içinde bulunduğu olağanüstü
durumu göz önüne alarak önce Sadrazam Ahmet Hamdi PaĢa‘yı azletti. Daha sonra
Maarif eski Nâzırı Ahmet Vefik PaĢa‘yı ―baĢvekil‖ ilan ederek onu bir kısım yetkilerle
donattı. II. Abdülhamid, Kanun-i Esasi‘nin kendisine tanıdığı yetkileri kulanarak, Ahmet
Vefik PaĢa kanalıyla371 13 ġubat 1878‘de Meclisi tatil etmiĢtir372. Aslında bu, 30 yıl
sürecek olan ve Abdülhamid‘in tek baĢına yönetimde bulunduğu bir dönemin
baĢlangıcıdır. Bu dönemde güç; ‗sultan‘ ve ‗halife‘ sıfatını taĢıyan padĢahın etrafında
toplanmıĢtır. Perlemento olmasa da etrafında oluĢturduğu ―özel danıĢma komitesi‖ ile
istiĢâreler yaparak siyasi, dinî ve askerî mevzular hakkında kararlar almıĢtır373.
C. AYASTEFANOS ANTLAġMASI
Abdülhamid 17 ġubat‘ta Ġngilltere elçisi Layard ile görüĢmüĢ ve ona,
Ġngiltere‘nin Rus isteklerine kayıtsız kalmayacağını umut ettiğini belirtmiĢtir. Layard,
dıĢiĢlerine gönderdiği mektupta Abdülhamid‘in Rus ilerleyiĢinden endiĢelendiğini
368
260 bin Müslüman Ģehit edilirken 500 000 kiĢide yerlerinde olmuĢlardır. Dennis P. Hupchick, The
Balkans From Constantinople To Communism, Palgrave, NY 2002, s. 265
369
Mahmud Celaleddin, age, 518
370
Cedet Küçük, agm, s. 218
371
Abdülhmid Kanun-i Esâsi‘nin kendisine verdiği 113.maddenin yetkisini kullanarak meclisi tatil
etmiĢtir. Mahmud Celaleddin, age, 518.
372
Niyazi Berkes, Türkiye‟de ÇağdaĢlaĢma, YKY, Ġstanbul 2002, Yay. Haz. Ahmet KuyaĢ, s. 335
Abdülhamid Meclisi Mebusan‘ın ve Kanuni Esasi‘nin askıya alınmasında Rusya‘nın baskısının söz
konusu olduğunu kimi yazarlar dile getirmiĢtir. Kanuni Esasi‘nin Rusya‘nın Balkanlardaki emellerine set
çeken bir yapısı olduğu için Abdülhamid‘e elçi vasıtasıyla baskı yaptığı iddia edilse de bunun doğruluğu
Ģüphelidir. François Georgean, age, s. 101-102
373
Niyazi Berkes, age, s. 344
72
söylemiĢtir374. Ġngiltere, daha önce de belirtildiği gibi, Rusların Ġstanbul‘a kadar
ilerleyeceği ihtimalinin güçlenmesi üzerine derhal savaĢ gemilerini Ġstanbul‘a
göndermiĢtir375. Grandük Nikola‘nın buna mukabelede bulunması üzerine Ġstanbul‘da
ipler gerilmiĢ, PadiĢahın huzurunda olağanüstü bir toplantı düzenlenerek her ihtimal
gözden geçirilmiĢtir. Çok farklı fikirlerin tartıĢıldığı toplantıda Rusların Ġstanbul‘a
girmesi olasılığına karĢın saltanatın Anadolu‘ya taĢınması bile teklif edilmiĢtir. Diğer
taraftan Ayastefanos‘a kadar gelmiĢ ve Grandük Nikola, barıĢ görüĢmelerini burada
yapmaya karar vermiĢtir376.
BarıĢ görüĢmeleri için seçilen Ayastefanos‘a (YeĢilköy) Osmanlı Devleti‘nden
ġûra-yı Devlet Reisi Saffet PaĢa birinci ve Berlin Sefiri Sadullah Bey de ikinci temsilci
olarak gönderilmiĢti. Rusları ise General Ġgnatiyef ve Rus Sefareti maslahatgüzarlığı
yapan Mösyö Nelidof temsil etmiĢtir377.
Osmanlı Devleti barıĢ görüĢmeleri için seçtiği temsilcilere, görüĢmeler sırasında
sergilenecek tavır ve politikalar konusunda bilgiler vermiĢti. Karadağ konusunda
muhtemel isteklere binaen Osmanlı Devleti‘nin tavrı Ģu Ģekilde belirlenmiĢti:
―KolaĢin hariç diğer yerlerin geniĢletilmesine muvâfakat edilecek. Bir liman istenilirse,
merkezden izin almaya hâcet kalmadan, Avusturya‘nın menfaatlerine dokunan Storina
Limanı‘nın terk edilmesine razı olunacak. BaĢka liman talep olunursa saltanat merkezinden
müsaade almak gereği ileri sürülerek mazeret beyân edilecek 378.‖ Karadağ‘ın geniĢletilecek
arazisi Ġstanbul Konferansı kararları çerçevesini aĢmayacak. Bir liman istenilirse asla ĠĢkodra
374
Söz konusu belgede ayrıca Abdülhamid‘in üç endiĢesine yer verilmiĢtir. Bunlar Rusların müslümanları
katletmesi, kendisini esir alması, Ġstanbul‘u terk ettiğinde ise tahttan indirlmesidir. Bu nedenle
Ġngiltere‘nin görüĢmelere müdahil olmasını istemiĢtir. Bu belge için bkz. Yuluğ Tekin Kurat,
―Ayastefanos Buhranı Ġle Ġlgili Vesikalar‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, C. 4, S. 6, AÜDTC Fakültesi
Tarih Bölümü, Ankara 1963, s. 428-503.
375
L. S. Stavrianos, age, s. 408-409.
376
Osmanlı Devleti iki tarafla da konuĢarak ikisini de sakinleĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Ġngiltere Hâriciye Nâzırı
Lord Derby, Osmanlı Devleti‘nin Londra Sefiri Musurus PaĢa‘ya bir telgraf göndererek Ġstanbul‘daki
Ġngiliz vatandaĢlarının güvenliğini sağlamak için Çanakkale Boğazı‘nda her ihtimale karĢı bir donanma
bekleteceğini belirtmiĢ ve donanma Ġstanbul‘a doğru hareket etmiĢtir. Grandük Nikola, Çar‘dan ―Eğer
Ġngilizler Ġstanbul‘a girerse harekete geçin.‖ talimatını almıĢtır.Mahmud Celaleddin, age, s. 556-560.
Ayrıca bkz. A. J. Schem, age, s.684-692
377
Ali Ġhsan Gencer, agm, s. 225
378
BOA, Ġ.DUĠT, 142/49. BarıĢ esaslarını kararlaĢtırmak üzere oluĢturulan tayin olunan temsilciler Ģu
Ģekildeydi: Hariciye Nazırı Server PaĢa birinci temsilci, MüĢir Namık PaĢa ikinci temsilci. Ferik Necib
PaĢa, Erkanı Harbiye mirlivalarından Osman PaĢa ve Kaymakam Âgâh Bey mütareke görüĢmeleri için
vazifelendirilmiĢtir. Mir‟ât-ı Hakîkat, s. 523,
73
tarafından verilmeyip Dalmaçya civarından verilecek. Fakat buna karĢılık ĠĢkodra Gölü ve
Boyana Nehri‘nde Karadağ‘a ait gemilerin seyahatine izin verilecek‖ 379.
Görüldüğü gibi artık savaĢ masada gerçekleĢiyordu. Bu nedenle seçilen
temsilciler ikna gücü yüksek ve iyi yabancı dil bilen kiĢiler olmasına dikkat edilmiĢti.
Ġzlenilen strateji gereği, KolaĢin‘deki müslüman nüfusun fazlalığı düĢünüldüğü için
Karadağ‘ın KolaĢin‘e doğru geniĢlemesi konusunda direnilmesi istenmiĢtir. Liman
konusunda da Avusturya‘nın menfaatine dokunan limanın teklif edilmesi, stratejik bir
anlam ifade etmektedir. Bu sayede aralarındaki birliğin bozulması hedeflenmiĢ olabilir.
Eğer baĢka bir limanda ısrar edilirse ―saltanat merkezinden müsaade alınması gerektiği‖
öne sürülmesi tamamen zaman kazanma oyalama taktiği idi.
28 Ocak 1878‘de Vekiller Heyeti, Seraskerlikte bir danıĢma meclisi oluĢturarak
söz konusu tekliflerin kabul edilip edilmeyeceğine karar vermiĢlerdir.
DanıĢma
meclisinin Karadağ‘ın bağımsızlığı maddesi hakkındaki görüĢü Ģu Ģekildedir380.
―Karadağlılar, devletin baĢına daima bir belâ olmuĢlardır. Ve onlar yüzünden görülmedik zarar
kalmamıĢtır. Bağımsızlıklarını tasdik etmenin zararı, kalpten bağlılıklarının devamındaki
zarardan fazla olamaz.‖
Böylelikle Karadağ‘ın bağımsızlığına karĢı karĢı konulmaması görüĢü çıkmıĢtır.
Karadağ‘ın bağımsızlığının Ģimdiki durumdan daha fazla bir zarar getirmeyeceği kanaati
güç kazanmıĢtır.
a. Ayastefanos AntlaĢması‟nda Karadağ‟la Ġlgili Maddeler
GörüĢmeler sonucu en nihayetinde 3 Mart 1878‘de imzalanan ve 29 maddeden
oluĢan, Karadağ‘ın topraklarını üç katına çıkaranAyastefanos barıĢının maddelerinde
Karadağ ve Osmanlı Devleti‘ni ilgilendiren kısımları Ģu Ģekildedir381.
379
Mahmud Celaleddin, age, s. 552
Mahmud Celaleddin, age, s. 544
381
Muâhedat Mecmuası, Cilt IV, s. 183-184; Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih
Metinleri, C. I, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara 1953, s. 387-400, Charles Jelavich &
Barbara Jelavich, The Establishment of the Balkan National States, 1804-1920 (History of East
Central Europe), Universtiy of Washington Press, USA 2000, s. 152-153.
380
74
1. madde: Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında süregelen anlaĢmazlıklara son vermek için
Karadağ hudutları aĢağıda yazılı itiraz kaydı ile basılı harita gereğince aĢağıdaki gibi
düzeltilecektir. Karadağ hududu Dobrustiça Dağı‘ndan baĢlamakla Ġstanbul Konferansı
tarafından gösterilen hat üzerinde ―Bilek‖den geçerek Korino‘ya kadar uzanacak ve oradan
Gaçka‘ya (Metokya, Gaçka Karadağ‘a ait olacaktır) ve Piva ve Tara Nehirlerinin birleĢme
noktasına doğru giderek Drina Nehri‘nin Lim Çayı ile birleĢtiği noktaya kadar kuzeyden yukarıya
çıkacaktır. Prensliğin Doğu hududu da Lim Çayı‘ndan Priyepolye‘ye kadar giderek Rozay
(Rostray)‘dan (Bicor ve Zevari Karadağ‘a bırakılacak) Sukublanina‘ya doğru uzanacaktır. Bahis
konusu hat, Rayova Plava ve Gusinye‘yi içeri doğru aldıktan sonra ĠĢtib ve Baklenden sıradağlar
boyuna doğru Koprivnik Obabavra (Babavırlı) ve Bordra Dağları‘nın tepelerinden de Arnavutluk
hududu boyunca giden Prokleti Dağı‘nın en yüksek tepesine kadar uzayacak ve buradan da
Biskoçik Dağı tepesine doğru Ġpistihati ve Ayinsi Kastrati‘yi ikiye bölerek ĠĢkodra Gölü‘nden
geçip Boyana‘ya varacak ve Boyana Nehri‘nin en derin yerinden denize kadar gidecektir. NikĢik,
Gaçka, ĠĢboz, Podgoriça, Zabljak ve Bar Karadağ‘da kalacaktır .
Osmanlı Devleti ile Karadağ Prensliği tarafından da üye bulundurulmak üzere teĢekkül edecek
bir Avrupa komisyonu, umûmi haritada iki memleketin karĢılıklı menfaat ve emniyetleri
açısından lüzumlu sayacağı değiĢiklikleri üzerinden icra etmekle, prensliğin kesin hudutlarını
tayin edeceği ve iki memleket de bu değiĢikliklerden dolayı arazi bakımından lüzumu tasdik
olunacak bedelleri verecektir. Boyana Nehri‘nde seyredecek gemilerle ilgili madde daima
Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında birtakım anlaĢmazlıklara sebebiyet vermiĢ olduğundan
zikredilen komisyon bu madde hakkında özel bir nizamnâme kaleme alacaktır.
2. madde: Osmanlı Devleti Karadağ‘ın bağımsızlığını kesinlikle tanıyacaktır. Bilhassa
Ġstanbul‘da ve Osmanlı Devleti‘nin lüzum görülecek bazı yerlerinde Karadağ memurlarının
bulundurulması, her iki tarafa iltica eden suçluların iadesi ve Osmanlı topraklarında seyahat ve
ikamet eden Karadağlıların milletlerarası hukuk kaidelerine ve Karadağlılar hakkında konulan
usule göre saltanat kanunlarına ve memurlarına tâbi olmaları hususunda Osmanlı Devleti ile
Prenslik arasında cereyan edecek münasebetleri mahiyeti ileride Rusya ile Osmanlı Devleti ve
Karadağ Prensliği arasında birlikte tayin olunacaktır. Osmanlı Devleti ile Karadağ hududunda
bulunan ahalinin münasebetlerine ve bu hudut üzerindeki müstahkem mevkilere ait meseleleri hal
yoluna koymak için Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında bir sözleĢme imzalanacaktır. AnlaĢma
sağlanamayan hususlar Rusya ve Avusturya Devletleri tarafından hakem sıfatıyla halledilecektir.
Osmanlı Devleti ile Karadağ bundan böyle arazi terki ile ilgili yeni talepler müstesna olmak üzere
kendi aralarında herhangi bir ihtilaf çıkarsa ihtilaflarının halledilmesi husussunu Rusya ile
Avusturya Devletleri‘ne havale edecekler ve bu iki devlet de hakem sıfatıyla meseleyi bir karara
bağlayacaklardır
(Harita-6 ve Harita-3).
75
Karadağ askeri yukarıda yazılı saha içinde olmayan araziyi barıĢ yapıldıktan itibaren on gün
zarfında tahliye edecektir
17. madde: Osmanlı Devleti son olaylarda parmağı bulunan tebaasına umumi bir af ilan eder.
Bundan dolayı hapis veya sürgün edilen kimselerin hepsi derhal salıverilecektir 382..
AntlaĢma maddelerinden anlaĢıldığı gibi Gaçka, NikĢik, ĠĢboz, Zabljak, Bar,
Ülgün, Podgoriça, Karadağ‘a bırakılarak Karadağ‘ın toprakları neredeyse 3,5 katına
çıkarılmıĢtır. Ayrıca Osmanlı Devleti, Ayastefanos AntlaĢması‘nı 2. maddesinde iĢaret
olunduğu gibi Karadağ‘ın bağımsızlığını kabul etmiĢtir. Yine aynı maddedeye göre
ileride yaĢanması muhtemel herhangi bir sorun olursa bunun için Avusturya ve
Rusya‘nın hakemliğine baĢvurulacaktır. 17. maddeyle de Karadağ olaylarına karıĢan
destekleyen ve bölücü faaliyetlerde bulunanların affedilmesi öngörülmektedir. Kısacası
bu maddeler Karadağ‘ın hiç hayal edemiyeceği kadar sürpriz maddelerdir.
ġunu da ifade etmeliyiz ki Ayastefanos BarıĢı, aynı zamanda ―ön barıĢ― olarak
nitelendirilmektedir. Zira Avrupalı devletler barıĢın bir Avrupa konferansında
yapılmasını istemekteydiler.
Son olarak Panslavizm siyasetinin bir zaferi olarak nitelendirilen Ayastefanos
AntlaĢması siyasi dengeyi Rusya lehine tek taraflı olarak bozmuĢtur. Çünkü Karadağ,
Sırbistan ve Romanya istiklâllerini kazanırken, Bulgaristan da muhtariyet idaresine
kavuĢmuĢ ve Rusya‘nın ―nüfuz sahası‖ olmuĢtur383. Ayastefanos AntlaĢması‘nın
menfaatlerine ters düĢtüğünü bilen iki devlet (Avusturya-Macaristan ve Ġngiltere,
memnuniyetsizliklerini gizlemediler384. Dengeleri bozan hatta altüst eden Ayestefanos
AntlaĢması, menfaat çatıĢması nedeniyle kısa süre sonra Berlin Kongresiyle tekrar ele
alınacaktır.
382
Muâhedat Mecmuası, Cilt, IV, s.185-194. Ali Fuad Türkgeldi, Mesâil-Ġ Mühimme-i Siyâsiyye, TTK,
Ank 1987 Haz. Bekir Sıtkı Baykal, s. 49. Mahmud Celaleddin, age, s. 579
383
Mahir Aydın, ġarkî Rumeli Vilayeti, TTK, Ankara 1992, s. 11
384
Enver Ziya Karal, age, s. 68 Ali Ġhsan Gencer, ―Ayastefanos AntlaĢması‖ DĠA, C.4, TDVY, Ġstanbul
1991, s. 225
76
b. Ayastefanos AntlaĢması‟nın Arnavutlar Arasında Yankıları
Arnavutlar, Kigalar ve Toskalar olarak ikiye ayrılırlar. Kigalar, Arnavutluk‘un
kuzeydoğusunda yaĢayan kesimidir. Sünni Müslüman olan bu kesim, dağlarda kabile
hayatı yaĢamakta ve muhafazakâr bir hayat sürdürmektedir. Güneyde yaĢayan, köylü ve
göçebe olan Toskalar da Sünni Müslüman‘dır. Katolik Arnavutlar ise kuzeyde yaĢarlar
ve Malisörler olarak adlandırılırlardı385.
19. yy‘ın ikinci yarısında Tımar siteminin bozulmaya baĢlamasıyla birlikte,
Arnavutluk‘ta ―Feodal Lordlar‖ yetiĢmeye baĢlamıĢtır. Büyük arazi sahipleri, ―paĢalık‖
adıyla faaliyet göstererek Osmanlı Devleti‘ne ekonomik ve politik açıdan bağımlılıkları
azalmıĢtır. Ġlk etapta 1835, 1844, 1856 ve 1865 yıllarında köylü isyanları olarak
karĢımıza çıkan ayaklanmalar, politik bir mahiyet taĢımamakla birlikte, vergilerin
fazlalığından ve Osmanlı memurlarının zulmünden kaynaklanan, bir baĢkaldırı niteliği
taĢımaktadır386.
Ayastefanos AntlaĢması‘nda Karadağ‘a bırakılan yerlerdeki nüfusun büyük bir
çoğunluğunu Arnavutların oluĢturduğu göz önüne alınırsa, Arnavutların sessiz kalması
düĢünülemezdi.
Topraklarının
kendilerine
sorulmadan
Karadağ‘a
bırakılmasını
hazmedemeyen Arnavutlar, yaklaĢık 132 kiĢinin imzasının bulunduğu bir dilekçeyi
Ġtalyan hükûmetine göndermiĢler ve yardım istemiĢlerdir. Nisan 1878‘de Yakova‘da bir
araya gelerek, liderliğini Gusinye Kaymakamı Ali PaĢa‘nın yaptığı gizli bir hareketi
 Arnavutça‘da ―dağlı‖ anlamına gelen Malisör, Kuzey Arnavutluk halkının bir kısmına verilen isimdir.
Bekir Sıtkı Baykal, Tarih Terimleri Sözlüğü, TDK, Ankara 1974.
385
Arnavutların askerlik zorunluluğu olsada genelde gönüllü olarak askerlik yaparlardı. Luigi Villari,
―Races, Religions And Propagandas‖ The Balkan Question, London 1905, Ed, Luigi Villari, s. 158.
386
18.yy Kara Mahmud PaĢa‘nın ve Tepedelenli Ali PaĢa‘nın hareketleri, milli hareketlere bir örnek
olarak gösterilebilir. 18.yy sonlarında ĠĢkodra Valiliği yapan Kara Mahmut PaĢa, önceleri devlete Osmanlı
Devleti‘ne bağlı bir kiĢiyken, daha sonları kuvvetine güvererek ve Kegalara dayanarak istiklal hareketine
giriĢmiĢtir. Her nekadar bu hareket milli hislere dayandırılsa da, Kara Mahmud‘un, saltanat merkezinin
zaafından istifade ederek, mevcut olan derebeyliğini geniĢletmek arzusu içinde olduğu görülür. Kabile
hayatı sürdüren Arnavutlarda, 19.yy‘ın getirdiği milliyetçilik akımı anlamında bir milli hareketi görmek
imkansızdır. Fakat ―insiyâki bir surette milli hissin milli gururun varlığı kabul olunmalıdır.‖ Ayrıca
Tepedelenli Ali PaĢa hareketi ise Arnavutların milli hislerinin daha etkili olduğu bir harekettir. Vezirlik
makamına kadar ulaĢan Tepedelenli Ali PaĢa, Osmanlı Devleti‘ne itaatsizlik gösterdi. Napolyon Devri‘nde
Fransa‘dan maddi ve manevi destek de alan Tepedelenli Ali PaĢa‘nın bu hareketine milli bir ayaklanma
demek mümkündür. Yusuf Akçura, Osmanlı Devleti Dağılma Devri XVIII-XIX Asırlarda, TTK,
Ġstanbul 1940, s. 33
77
baĢlatmıĢlardır387. Ayrıca, ―Arnavutların hukukunu müdafaa‖ gerekçesiyle, Ayastefanos
AntlaĢması kararlarına tepki anlamında Prizren‘de 23–30 Mayıs 1878 tarihleri arasında
yaklaĢık 300 Arnavut temsilcinin katıldığı bir ittihat kongresi düzenlenmiĢtir (Lidhja
Shqiptare Prizrenit)388. ―Arnavut Halkının Haklarını Koruma Merkezi Komitesi‖ olarak
adlandırılan bu teĢkilat, barıĢ içinde yaĢamayı kabul ederken, kendi topraklarını
korumamazlık etmeyecekleri kararını almıĢ, Arnavut topraklarının, Arnavutlara
bırakılmasını istemiĢlerdir389.
Arnavutların
mağduriyetini
gören
II.
Abdülhamid,
Rusya‘ya
kızmıĢ,
Arnavutluktaki bu tepkileri desteklemiĢtir. ĠĢkodra Valisi Hüseyin PaĢa‘ya haber
göndererek Rusların dayatmasına karĢı, Arnavutların seslerini daha çok yükseltmelerini
sağlamasını istemiĢtir. 10 Haziran 1878‘de Prizren‘de toplanan Arnavutlar, Ayastefanos
AntlaĢması uygulanırsa, Gazi Ahmet Muhtar PaĢa komutasında otonomi ilan
edebileceklerini belirtmiĢlerdir390. Hem Sultan Abdülhamid‘e hem de devam etmekte
olan Berlin Kongresi‘ne391 gönderilen yazılı metne karĢı Abdülhamid, yöre halkının
seslerini yükseltmesinin Berlin Kongresi‘nde bir baskı oluĢturacağını düĢünerek
Prizren‘deki bu harekete ses çıkarmamıĢtır392. 1878 yılının baĢlarında Ġstanbul‘da gizli
bir örgüt olarak kurulan Arnavut Ġhtilâl Komitesi Arnavutluk‘taki bu hareketliliğin
temellerini oluĢturmuĢtur393.
Diğer yandan Beaconsfield‘e gönderilen bir mesajda, ―Slav birliğine set olarak
Arnavut çıkarlarını savunması‖ istenmiĢtir. Prizren Birliği tarafından gönderilen bu
mesajın nedeni ise, Ayastefanos AntlaĢması‘nda Arnavutların yok sayılmasıdır. Prizren
387
Peter Bartl, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnasında Arnavutluk Müslümanları, Bedir Yayınları,
Çev. Ali Taner, Ġstanbul 1998, s. 196
388
Münir Aktepe, ―Kosova‖ DĠA, C. 26, TDVY, Ankara 2002, s. 218
389
Constantine A. Chekrezi, Albania Past And Present, Mcmillian Company, NY 1919, s. 51. Abidin
Temizer, Osmanlı Karadağ Sınır AnlaĢmazlıkları ve Çözümü 1878-1912, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Y.Doç.Dr. Mucize Ünlü,
Samsun 2007, s. 33
390
Prizren‘de oluĢturulan bu meclisin Kosova ĠĢkodra Manastır ve Yanya eyaletlerinden üç dini temsil
eden 80 delegeyi bir araya getirdiği belirtilmektedir. Georges Castellan, age, s. 375
391
Berlin Kongresine Arnavut Ġttifakı‘nı temsilen Abdül Fraseheri ve Jani Vreto gitmiĢlerdir. Peter Bartl,
age, s. 203
392
Necip P. Alpan, KuruluĢunun 100. Yıldönümünde Prizren Birliği ve Arnavudlar, ÇağdaĢ
Basımevi, Ankara 1978, s. 45
393
Abdül Frasheri, Ziya PriĢtine, Jani Vreto bu örgütün önemli liderlerindendir. Peter Bartl, age, s. 200
78
Birliği‘nin bir halk ordusu örgütlemesine baĢladığı haberleri yayılmıĢtır. Aslında bu;
Karadağlılara, Yunanlılara ve Bulgarlara karĢı bir savunma savaĢı hazırlığıdır. Böylece
Arnavutlar, ―Millet sistemi‘ öldü, artık ‗Arnavut Millî Hareketi‘ var‖ sinyali
vermiĢlerdir394.
Netice itibariyle Ayastefanos AntlaĢması‘nda, Arnavutların yoğun olarak
yaĢadıkları yerlerin Karadağ‘a terk edilmesi, Arnavutları kızdırmıĢ, ileride kurulacak
Arnavutluk için sosyal ve psikolojik zemin oluĢmaya baĢlamıĢtır. Zira Karadağ‘a
terkidilen Arnavut toprakları, Arunavut halkının üzerinde telafisi imkansız yaralar
açacaktır.
D. BERLĠN KONGRESĠ ve BERLĠN ANTLAġMASIN‟DA KARADAĞ
François Georgeon, Abdülhamid‘in Ayastefanos AntlaĢması‘nın kabul edilemez
çok ağır maddelerini kabul etmesini ―en kötü seçenekten yarar umma politikası‖ olarak
değerlendirerek, maksadının Ġngilizleri Ruslara müdahaleye sevk etmek olduğunu ifade
etmektedir. Her ne kadar savaĢ bunu baĢaramamıĢsa da Ayastefanos AntlaĢması‘nın
bunu baĢarabileceğini düĢündüğünü söylemektedir. Bir yandan Rus baskısı ve
korkusuyla Ġstanbul‘a akın eden muhacirler, diğer taraftan Abdülhamid‘e karĢı giriĢilen
ve ―Çırağan Vakası‖ olarak bilinen darbe teĢebbüsü395Abdülhamid‘in bu zor günlerde
kafasını meĢgul eden hususlardandır. Nitekim Abdülhamid‘in istediği olmuĢ ve
Ayastefanos‘un ağır maddelerine sessiz kalamayan Ġngiltere ve Avusturya, maddelerin
tekrar tartıĢılması için Berlin‘de bir kongre toplanmasını istemiĢlerdir.
394
Misha Glenny, Balkanlar 1804-1999, Sabah Kitapları, Ġstanbul 2000, s. 141-142
Mektebi Sultani eski öğretmenlerinden Ali Suavi “Sultan Abdülhamid meşru padişah Sultan Murat’tan
saltanatı gasperederek onu Çırağan’a hapsetti ve milleti de bu konkunç savaş felaketine sürükledi”
diyerek etrafına topladığı kiĢilerle 18 Mayıs 1878 de bayramlarda halka açık olan Yıldız Sarayı‘na giderek
300 kiĢiyle baskın yapmıĢtır. Lakin baĢarılı olamamıĢ ve orada öldürülmüĢtür. Olaylarda 80 ihtilalci
öldürülürken diğerleride hapse atılmıĢtır. Joan Haslip Abdülhamid‘in bu olaydan sonra Yıldız Sarayı‘na
kapandığını ve tehlikelere karĢı Yıldız Sarayı‘nı adeta bir Ģatoya çevirdiğini söylemektedir. Joan Haslip,
age, s. 163-164. II. Abdülhamid‘e karĢı Ali Suavi‘nin Çırağan Vakası darbe teĢebbüsü sonucu, darbeciler
baĢta Ali Suavi olmak üzere 85 kiĢi çatıĢma sırasında öldürülmüĢtür. Darbe giriĢimi halk arasında Ģok
etkisi yapmıĢtır. Rusların Ġstanbul‘u iĢgal ettiğini sanan halk arasında kargaĢa hakim olmuĢtur. EndiĢeye
kapılan esnaf kepenkleri kapatmıĢtır.François Georgeon, age, s. 107-109
395
79
Dikkat edilirse, Ayastefanos AntlaĢması‘yla Rusya, Karadağ‘ın topraklarını
geniĢleterek ona bağımsızlık sağlamıĢtır396. Bu Ģekilde Rusya Avusturya‘nın Adriyatik‘e
inmesini engellemek istemektedir. Avusturya‘nın bir diğer itiraz noktası da Bosna
Hersek‗tir. Avusturya, Bosna‘ya özerklik verilmesini istemiyordu.
Diğer taraftan
―Büyük Bulgaristan‖ın Avusturya‘nın Selanik‘e giden yolunu keseceğini düĢünmüĢ ve
bir an evvel Ayastefanos AntlaĢması‘nın tekrar gözden geçirilmesini istemiĢtir397.
Ayrıca devletlerin Rusya‘nın etkisinin artmasından rahatsız oldukları net bir Ģekilde
görünmektedir.
Bu arada Berlin Kongresi toplanmadan önce Avusturya-Macaristan, iĢi sağlama
almak için Ġstanbul‘daki Avusturya elçisi, Hâriciye Nâzırı Saffet PaĢa‘ya bir teklifte
bulunarak Bosna Hersek‘i kendilerine bırakmalarını istemiĢtir. Aksi takdirde Berlin
Kongresi‘nde Karadağ, Sırbistan ve Bulgaristan‘ın sınırlarının küçültülmesi ile ilgili
tavrının Osmanlı aleyhinde olacağını söyleyerek, Kadarağ‘ın, Bosna Hersek‘te herhangi
bir ayaklanma çıkarması hâlinde Bosna Hersek‘e asker çıkaracağını iletmiĢtir398.
Osmanlı Devleti, Avusturya‘nın Karadağ‘ı kullanarak yaptığı bu tehdidi ciddiye
almamıĢ teklifi reddetmiĢtir.
Ġngiltere‘nin itirazı, kurulan Büyük Bulgaristan‘ın Ġstanbul ile Avrupa‘nın bağını
keseceği ve Osmanlı Devleti üzerindeki Rus etkisiyle ilgilidir. Ġngiltere‘yi kendi safına
çekmeye çalıĢan Abdülhamid ise Ayastefanos AntlaĢması‘nın Büyük Devletlerin
katılımıyla gerçekleĢecek bir konferansta görüĢülmesini sağlaması için ―Kıbrıs‘ın
idaresinin geçici olarak Ġngilizlere verilmesini‖ istemiĢtir. Ayrıca Abdülhamid,
Ġngilizlere verdiği tavizlerin nedenini yaĢadığı darbe giriĢimlerine bağlamaktadır399.
Öyleki Ali Suavi‘nin Ġngiliz ajanı olduğu ve Çırağan Vakası‘nın da Ġngilizlerin
desteğiyle olduğu iddia edilmektedir400. Nitekim
4 Haziran 1878‘de Kıbrıs
396
Nihat Erim, age, s. 387-388
SavaĢ öncesinde Avusturya ve Rusya‘nın PeĢte AntlaĢması‘nda aldığı kararlarda Bosna Hersek‘e
bırakılmıĢtı. SavaĢ sonrası Rusya tavrını değiĢtirerek Bosna Hersek‘e özerklik isteyerek orada da kendi
etkisini hissettiriyordu.Enver Ziya Karal, age, C. VIII, s. 68
398
Mir‟at-ı Hakikat, s.596
399
François Georgeon, age, s. 114-115
400
Ali Suavi‘nin Ġngiliz ajanı olduğu yönündeki iddialar eĢinin Ġngiliz olmasından kaynaklanmaktadır.
Hüseyin Çelik, Ali Suâvi ve Dönemi, ĠletiĢim yay, Ġstanbul 1994, s. 449
397
80
Konvensiyonu imzalanarak Kıbrıs‘ın yönetimi Sultan adına Ġngilizlere bırakılmıĢtır401.
Abdülhamid‘in ifadeleriyle, Ġngilizler, Rusya‘ya karĢı gibi görünerek Rusya ile birlikte
hareket etmiĢ ve hatta birlikte nota vermiĢtir402.
Ġngiltere ile Rusya arasında söz konusu anlaĢmazlıklar halledildikten sonra
Avusturya, Ġngiltere ve Almanya‘nın arzusuyla, şark meselesini tekrar görüĢmek üzere
Bismarc baĢkanlığında 13 Haziran 1878‘de Berlin Kongresi toplanmıĢtır403. ÇalıĢmalar
bir ay sürmüĢ ve sonuçta 13 Temmuz 1878‘de Berlin AntlaĢması imzalanmıĢtır.
AntlaĢmaya imza koyan devletler Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa, Ġtalya,
Rusya, Ġngiltere ve Osmanlı Devleti‘dir. Bu antlaĢmada Osmanlı Devleti‘ni Nafia Nâzırı
Aleksandr Karatodori PaĢa,404 MüĢîr Mehmet Ali PaĢa ve Berlin Sefiri Sadullah Bey
temsil etmiĢtir. Kongrede Karadağlılar ise Bojo (Boţo) Petroviç ve Voyvoda Stanko
Radonjiç, tarafından temsil edilmiĢtir. AntlaĢma maddeleri 20 oturum sonucunda 64
madde hâlinde belirlenmiĢtir405. Osmanlı Devleti‘nin müzakerecilerinden Aleksandır
Todori PaĢa‘nın layihasında belirttiği üzere,406 PadiĢah II. Abdülhamid ve Bâb-ı Âli
tarafından belirlenen, müzakerelerde takip edilecek yol haritası ve talimatlar Ģu
Ģekildedir: 1. Balkan savunma hattı Osmanlı Devleti‘nde kalacak 2. Varna istihkâmları
Osmanlı Devleti‘nde kalacak 3. Karadağ ve Sırbistan hududunun Arnavutluk yönünde
geniĢlememesi için azami gayret gösterilecektir407.
401
Martin Sicker, The Islamic World in Decline: From the Treaty of Karlowitz to the Disintegration
of the Ottoman Empire, Praeger Publisher, USA 2001, s. 166-167 II. Abdülhamid, Ġngiliz elçisi Sir
Henry Layard‘a Kıbrıs‘ın, Kars, Ardahan ve Batum‘un Ruslar tarafından Osmanlı Devleti‘ne geri
verilinceye kadar geçici olarak Ġngilizlere verildiğini belirtmiĢtir. Bu gizli anlaĢma basına sızmıĢ ve The
Globe gazetesinde yayınlanmıĢtır. Bunun üzerine Fransa Berlin AntlaĢması‘ndan çekilmek istemiĢti.
Bismarkın gayretleriyle tekrar analĢma masasına oturulmuĢ ve Berlin AntlaĢması imzalanabilmiĢti. Michel
de Grece, II. Abdülhamid Yıldız Sürgünü, Milliyet Yay. Çev: Derman Bayladı, Ġstanbul 1995, s. 147148
402
Sultan II. Abdülhamid Han, Devlet ve Memleket GörüĢlerim, Çığır Yay, Ġstanbul 1976, Haz:
Alaaddin Çetin & Ramazan Yıldız, s. 54
403
Bayram Kodaman, agm, D.G.B.Ġ.T., C. 12, s. 146
404
Alexander Karatheodori (1833-1906) Osmanlı Devleti‘nin Fener Rum kökenli devlet adamıdır.
Berlin‘de doğmuĢ, Paris‘te öğrenim görmüĢtür. Osmanlı Devleti‘ndeki bir çok Fenerli Rum gibi o da
devlet memuru olmuĢtur. Ayastefanos AntlaĢması‘nda ve Berlin AntlaĢması‘nda aktif rol almıĢtır. 1879 da
Hariciye Nazırı olarak görevlendirilmiĢtir.
405
Mirat-i Hakîkat, s. 634.
406
BOA, Y.PRK A, 1/109.
407
Alexander Todori PaĢa Layihası hakkında geniĢ bilgi için bkz. Türkgeldi, age, s. 63-64.
81
a. Berlin AntlaĢması‟nda Karadağ ile Ġlgili Maddeler
Karadağ-Osmanlı iliĢkileri açısından bir dönüm noktası diyebileceğimiz Berlin
AntlaĢması‘nın Karadağ‘ı ilgilendiren kısımlarına göz atmakta fayda mülahaza ediyoruz.
Madde 26: Karadağ‘ın bağımsızlığı hem Osmanlı hükûmeti hem de antlaĢmaya imza koymuĢ
bulunan diğer devletler tarafından tasdik olunmuĢtur 408.
Madde 27: AntlaĢmayı imzalayan devletler aĢağıdaki Ģartlarda müttefiktirler. Karadağ‘da din ve
mezhep ayrılığı hiç kimse için lideri ve siyasi haklardan yararlanmakta kamu hizmetinde görev
almakta veya nerede olursa olsun çeĢitli sanat ve sanayinin icrasında ehliyetsiz tutmaklığa ve
mahrum edilmezliğe sebep sayılmayacaktır. Karadağ‘daki yerli ve yabancıların ayinlerini
serbestçe yapmaları sağlanarak gerek çeĢitli cemaatlerin rütbeleri sırasına göre tertibinde ve
gerek ruhani liderleriyle olan münasebetlerinde hiçbir mani çıkarılmayacaktır.
Madde 28: Karadağ‘ın yeni hudutları aĢağıdaki Ģekilde tayin olunmuĢtur: Hudut hattı Klobuk‘un
Kuzey tarafında bulunan Ġlinobrodo‘dan baĢlayarak Hersek‘te kalan Grankarevo‘ya doğru
Trebinçika üzerine inilecek. Bundan sonra çayın Çeplika Çayı ile birleĢtiği yerin aĢağısında bir
kilometre mesafede bulunan noktaya kadar mecrası boyunca çıkacak ve oradan en kısa bir hat ile
Trebinçika etrafındaki tepelere ulaĢacaktır. Bundan sonra Pilatova Köyü‘nü Karadağ‘a bırakarak
bu köye doğru yönelecek ve Somina-Planina ile Çurilo Tepesi arasındaki geçite kadar BilekKorito-Rafo yolundan mümkün mertebe altı kilometre mesafe uzakta durmak üzere kuzey
yönünde tepelerden gidecek ve sözü edilen geçitten Vratkoviçi Köyü‘nü Hersek‘e bırakarak
Orlin Tepesi‘ne kadar doğuya yönelecektir. Bu noktadan itibaren hudut hattı Ravno‘yu
Karadağ‘a bırakarak Leberçnik ve Volucak Tepelerini geçmek üzere doğrudan doğruya kuzey ve
kuzeydoğu tarafından ilerleyecek. Bundan sonra en kısa bir hat ile Piva üzerine inip ve Piva‘yı
geçip Krkvika Nedvina arasından Tara‘ya ulaĢacaktır. Bu noktadan Moykovaç‘a kadar Tara
boyunca çıkacak ve oradan Sisko Jezero‘ya kadar bu mahalden itibaren ġekülar Köyü‘ne kadar
eski hudut ile karıĢacaktır. Oradan yeni hudut Mokra-Planina tepelerinden giderek Mokra köyü
Karadağ‘da kalacak bundan sonra baĢlıca sıradağları ve bir taraftan Lim ve diğer taraftan Drina
ile Sivna arasındaki su bölümü çizgisini tutarak Avusturya Erkan-ı Harp haritasının 2166 iĢaretli
noktasına varacaktır. Hudut hattı bir taraftan Kuçi-Drekaloviçi aĢireti ve diğer taraftan KuçkaKrajna ile Klemanti ve Grudi aĢiretleri arasındaki bugünkü hudutla Podgoriça arasına kadar
karıĢacak ve oradan Klemanti, Grudi ve Hoti aĢiretlerini Arnavutluk‘a bırakarak Plavnika üzerine
yönelecektir. Oradan yeni hudut Gorika-Topal adını taĢıyan adacık yakınında gölü geçerek
408
Thomas Erskine Holland (ed), age, s. 293. Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 126. Nihat Erim, age, s.
403-424. Ayrıca bkz. ―Modern History Surce Book: The Treaty of Berlin, 1878 Excerpts on the Balkans‖
The Internet History Sourcebooks Project, Ed: Dr. Paul Halsall, Fordham University, New York 2006,
<http://www.fordham.edu/halsall/mod/1878berlin.html e.t. 13.11.2008. Nihat Erim, age, s. 403-424.
82
doğruca tepenin en yüksek noktalarına ulaĢılacak oradan da Meguret ve Kalimet arasındaki su
bölümü çizgisini takip ederek Mirkovici Karadağ‘a bırakacak ve Venedik körfezine Kruci‘den
inecektir. Hudut hattının güney batı tarafı Suca (Susona) ve Zupsi Köyleri arasında sahilden
geçen ve Vrsuta-Planina üzerinden bugünkü Karadağ hududunun güney doğu noktası sonuna
varan bir hat ile teĢekkül edecektir.
Madde 29: Bar ile sahilleri Karadağ‘a aĢağıdaki Ģartlarla ilhak olunmuĢtur. Yukarıda tayin
olunan hudut gereğince bu arazinin güney tarafında bulunan yerler Ülgün dâhil olmak üzere
Boyana‘ya kadar Osmanlı Devlet‘ine iade olunacaktır. Ġspiç (Spizza) kasabası hududun mufassal
tarifinde gösterilen arazinin kuzey hattına kadar Dalmaçya‘ya ilhak olunacaktır. Boyana üzerinde
Karadağ için gemicilik tamamen serbest olacaktır. Bu nehir boyunca istihkâmlar inĢa
olunmayacak ve ĠĢkodra mevkiinin mahalli savunması için lazım gelen istihkâmlar müstesna
olup bu istihkâmlar ĠĢkodra Ģehrinden altı kilometre öteye gitmeyecektir. Karadağ‘ın ne savaĢ
gemisi ne de savaĢ bayrağı olacaktır. Bar Limanı ile bütün Karadağ suları her milletin savaĢ
gemilerine kapalı olacaktır. Karadağ toprağı üzerinde göl ile deniz sahili arasında bulunan
istihkâmlar yıkılacak ve bu mıntıka dâhilinde yeni istihkâmlar yapamayacaktır. Gerek Bar‘da ve
gerek Karadağ sahilideki liman ve karantina zabıtası Avusturya Devleti tarafından sahilleri
korumaya mahsus ufak gemiler vasıtasıyla yerine getirilecektir. Karadağ Dalmaçya‘da yürürlükte
bulunan deniz kanunlarını kabul edecektir. Avusturya‘da Karadağ‘ın ticaret gemilerini
konsolosları vasıtasıyla himaye etmeyi taahhüt eder. Karadağ yeni toprakları dâhilinde bir
karayolu ile bir demiryolu inĢa ve idare etmek hak ve salahiyeti hususuna Avusturya ile birlikte
karar verecektir. Bu yollar üzerinde tam bir ulaĢım serbestliği sağlanacaktır 409.
Bu arada Berlin AntlaĢması görüĢmeleri devam ederken 1 Temmuz 1878‘de
Avusturya-Macaristan rapor hazırlayarak Bar ve çevresinin Karadağ‘a bırakılması
gerektiğini belirtmiĢtir. Ġspiç‘in ise Dalmaçya‘ya bırakılmasını tavsiye etmiĢtir. Raporda
Ülgün, Osmanlı Devleti‘ne bırakılması önerisi de yer almıĢtır. Osmanlı Devleti Bar,
KolaĢin, Plave, Gusinye ve Podgorica‘nın Karadağ‘a teslimini öngören rapora itiraz
ederek kabulünün mümkün olmadığını söylese de daha sonra Hersek tarafından toprak
verilmesi koĢuluyla kabul edilebileceğini söylemiĢtir410. Lâkin, konsensüs oluĢmadığı
için konuyu Tahdid-i Hudud Komisyonu‘na havale etmiĢlerdir411.
Tahdid-i Hudut
Komisyonu‘nun raporuyla, 29. madde bu Ģekilde oluĢmuĢtur.
409
Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 128-129, Thomas Erskine Holland (Ed), age, s. 295-296.
Berlin Kongresi Protokolleri Tercümesi, Ġstanbul 1297, 151-152.
411
Onuncu protokolde yer almaktadır. Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 329-330.
410
83
Madde 30: Ġslam ve saireden Karadağ‘a ilhak olunan arazi dâhilinde emlaki bulunup da prenslik
haricinde yerleĢmek isteyenler mülklerini iltizama vererek veya baĢkaları vasıtasıyla idare
ettirerek muhafaza edebileceklerdir. Kimsenin emlaki kanunen kamu yararı için olmadıkça ve
kıymeti önceden ödenmedikçe alınamayacaktır. Osmanlı ve Karadağlı üyelerden oluĢan bir
komisyon devlete ait emlakin ve vakıfların Bab-ı Ali hesabına olarak devredilmesi ve
kullanılmasına dair iĢleri ve onlarda halkın iliĢiği bulunursa bu gibi meseleleri üç sene zarfında
halledecektir.
Madde 31: Karadağ Prensliği Ġstanbul‘a ve Osmanlı ülkelerinin lüzum görünecek diğer yerlerine
Karadağ memurları tayin olunmak hususuna doğrudan doğruya Bab-ı Ali ile müzakere ederek
karar verecektir. Osmanlı topraklarında seyahat veya ikamet eden Karadağlılar milletlerarası
umumi hukuk kaideleri ve Karadağlılarla ilgili olarak konulan adetler ve teamüllere göre Osmanlı
kanun ve mahalli memurlarına tabi olacaklardır.
Madde 32 Karadağ askeri prensliğin yeni hudutları dıĢında halen ellerinde bulunan toprakları
hâlihazır antlaĢmanın tasdik belgelerinin mübadelesinden itibaren yirmi gün zarfında mümkün
olduğu takdirde daha önce tahliye etmeye mecburdurlar. Osmanlı askerleri dahi Karadağ‘a
terkolunan toprakları yine yirmi gün zarfında tahliye edeceklerdir. Müstahkem mevkileri terk
etmek, erzak ve mühimmatını çıkarmak ve derhal çıkarılması mümkün olmayan savaĢ malzemesi
ve sairesinin defterini tanzim etmek için kendilerine fazladan on beĢ gün daha mühlet
verilecektir.
Madde 33 Karadağ‘ın barıĢ antlaĢmasıyla kendisine verilen yeni topraklar için Osmanlı umumi
borçlarından bir hisse alması lazım geleceğinden Ġstanbul'da oturan yabancı devlet sefirleri bunun
miktarını Bab-ı Ali ile birlikte adilane bir eser üzerine tayin edeceklerdir
Madde: 62 Babı Âli din ve ibadet serbestliği kaidesinin en geniĢ Ģekilde tutmakla beraber
muhafaza ve ibka etmek arzusunda bulunduğunu beyan etttğinden andlaĢmayı imzalayan taraflar
bu ihtiyari beyanı senet kabul ederler. Osmanlı toplraklarının her tarafında din ve mezhep ayrılığı
hiç kimse için idari ve siyasi haklardan yararlanmakta kamu hizmeti memuriyet ve Ģerefe
nailiyette ve bütün meslek ve sanatların icrasında engel sayılmayacaktır. Din ve mezhep farkı
gözetilmeksizin mahkemeler huzurunda hepsinin Ģahitlikleri kabul edilecektir. Herkese ibadet
hürriyeti verilecek ve çeĢitli cemaatlerin silsile-i merâtib üzere tertibinde ve ruhâni liderleriyle
olan münasebetlerinde hiçbir mâni çıkarılmayacaktır. Anadolu‘da ve Osmanlı Avrupası‘nda
seyahat eden her milelte mensup ruhban ve ziyaretçiler. Aynı hak ve imtiyazlardan
faydalanacaklardır. Osmanlı topraklarında oturan konsolosların ve siyasi görevlilerin gerek
84
yukarıda zikredililen Ģahısları ve gerek kutsal yerler ve sairede bulunan dini tesisleri ve hayır
eserlerini resmen himaye etmek hakları tasdik olunur 412.
AntlaĢma maddelerine bakıldığında 26. maddeden 33. maddeye kadar olan kısım
Karadağ ile ilgili olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti Berlin Kongresi‘nde
Karadağ‘a Arnavutluk‘tan toprak verilmesini ve Karadağ‘ın istiklâlinin yanında nakden
ve arazi karĢılığında savaĢ tazminatı istenmesi de söz konusu olmuĢtur. Fakat Osmanlı
Devleti bunu ağır bulmuĢtur. Zira Ona göre Karadağ'ın bağımsızlığını kazanması dahi
yeterli olacaktır413. AnlaĢmanın ilgili maddelerinden de anlaĢılacağı üzere, Karadağ‘a
sadece tazminat ödenmesi maddesinden vazgeçilmiĢtir.
Ayastefanos AntlaĢması‘ndan çok mutlu ayrılan Karadağ, Avusturya‘nın
istekleri üzerine Berlin AntlaĢması‘yla hayal kırıklığına uğramıĢsa da,414 kazandığı
bağımsızlık yeterince büyük bir geliĢmedir. Berlin AntlaĢması, bağımsızlık sevinciyle
çalkalanan bu küçük Balkan devletinde yepyeni sorunların da baĢlangıcını teĢkil
edecektir.
b. AntlaĢmanın Devletlerarası ĠliĢkilerdeki Sonuçları
Berlin
AntlaĢması,
Karlofça
AntlaĢması‘ndan
sonra
yapılan
en
ağır
antlaĢmalardan biridir415. Avrupalı devletler tarafından Şark Meselesi olarak adlandırılan
Türklerin Avrupa‘dan atılması amacını taĢıyan sorunun416 ikinci aĢaması 1683 Viyana
bozgunuyla baĢlamıĢtır. Ġkinci aĢamada izlenen stratejiyi iki kısma ayıran Prof. Dr.
Bayram Kodaman, birincisinin Balkanlar‘dan Türkleri atmak, ikincisinin ise
Balkanlar‘daki Türk olmayan Müslüman unsurları Osmanlı Devleti‘nden ayırmak
olduğunu açıklamaktadır. Türkleri Balkanlar‘dan atmak için ise a.Reform safhası b.
Muhtariyet safhası c. İstiklâl safhasının gerçekleĢtirmeye çalıĢıldığını ifade eden
412
BOA, Y.PRK.A, 1/110. Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s.129, The New York Times, ―The New
Ottoman Empire‖ July 15, 1878.
413
BOA,Y.E.E, 84/119
414
Aram Andonyan, age, s. 28
415
Bayram Kodaman, agm, C. 12, s. 148
416
John Mc Donald, Turkey And The Eastern Question, Dodge Publishing Co. NY 1912, s. 36
85
Kodaman‘ın bu sınıflamasına bakıldığında417 reform safhasının geçildiği, muhtariyet
safhasının ise Karadağ özelinde bakıldığında yaĢanmadığı görülmektedir. Lâkin
Karadağ‘ın resmî olarak muhtariyet kazanmasa da fiilî olarak muhtariyet kazandığını
zaten bilinmektedir. İstiklâl safhasının ise Berlin AnlaĢması‘yla gerçekleĢtiği müĢahe
edilmektedir.
Bu antlaĢma sonunda görüldü ki, Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘daki
topraklarını paylaĢma sorunu eskiden olduğu gibi Rusya ve Avusturya arasında
olmayacaktır. Yeni yeni aktörler ortaya çıkmıĢtır. Kendilerini Balkanlar‘daki Osmanlı
topraklarının vârisi olarak gören Balkan milletleri vardı ki, bunlar hep büyümek arzusu
ve hedefinde olan devletlerdir418. Kısacası, büyük devletlerin artık yeni bağımsız
devletleri de hesaba katması gerekmektedir.
Berlin Kongresi‘nin bir diğer etkisi ise Üç Ġmparator Ligi olarak anılan ve
1872‘de kurulan birliğin de dağılmasına yol açmasıdır. Rusya, savaĢı kazanmasına
rağmen, antlaĢmadan pek memnun gözükmediği için Rusya, Avusturya-Macaristan ve
Almanya ile arası açılmıĢ, bu da, ―Üç Ġmparatorlar Ligi‖nin sonunu oluĢturmuĢtur419.
Abdülhamid‘in ―Ġslâm aleyhine bir entrika‖420 olarak nitelediği Berlin
AntlaĢması, Osmanlı Devleti‘nin dağılma sürecini oluĢturan etmenlerden biri olarak
görülmektedir. Söz konusu antlaĢmayla Osmanlı Devleti‘nin 287.510 km2 yer
kaybettiği bir gerçektir. Ayrıca, Berlin AntlaĢması, Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘dan
tasfiyesi gibi gözükse de gerçeği yansıtmamaktadır421. Ġngiltere BaĢbakanı Beaconsfield,
Londra‘ya ―onurlu bir antlaĢma‖ ile dönerken, Rusya, kendisini küçük düĢürülmüĢ
417
ġark Meselesinin birinci safhası Türklerin Ortadoğu‘ya geliĢi ve Batı‘ya doğru yürüyüĢüdür. Bu
ilerleme yani birinci safha 1683 Viyana kuĢatmasında son bulmuĢtur. Bayram Kodaman, Cumhuriyet‟in
Tarihi Fikri Temelleri ve Atatürk, SDÜ, Atatürk Ġlkeler ve Ġnkilap Tarihi AraĢtırma ve Uygulama
Merkezi, Isparta 2002, s. 13. Ayrıca bkz. Bayram Kodaman, ―ġark Meleselesi‖ Prof Dr. Abdülhalik M.
ÇAY Armağanı, Ankara 1998, C. I. s. 632-634
418
Aram Andonyan, age, s. 44
419
Serj Goryanof, Devlet-i Osmaniye-Rusya Siyaseti, Çev: Macar Ġskender ve Ali ReĢad, Kanaat
Matbaası, Dersaadet 1331, s. 451. Fahir Armaoğlu, age, s. 531
420
Caroline Finkel, Rüyadan Ġmparatorluğa Osmanlı: Osmanlı Ġmparatorluğu'nun Öyküsü 13001923, Çev: Zülal Kılıç,TimaĢ Yayınevi, Ġstanbul 2007, s. 435
421
Zira Berlin AntlaĢması‘yla II. Abdülhamid'in izlediği politikalar sayesinde Osmanlı Devleti‘nin
Balkanlardaki varlığı 1913 yılına kadar korunabilmiĢtir. Yılmaz Öztuna, age, s. 62
86
hissetmiĢtir422. Ayastefanos AntlaĢması‘yla büyük darbe alan ―hasta adamı‖423,
Ġngiltere‘nin, Berlin AntlaĢması‘yla koruyuculuk görevinden vazgeçerek parçalamaya
giriĢtiği ve ciddi bir politika değiĢikliği yaptığı anlaĢılmaktadır. Bilindiği gibi Osmanlı
Devleti‘ni 93 Harbi‘ne sokanların en önemli dayanaklarından biri de Ġngiltere‘nin
kendilerine destek olacağı düĢüncesidir. Fakat neyazık ki Ġngiltere, Osmanlı Devleti‘ni
bu noktada hayal kırıklığına uğratmıĢtır. Ġngiltere'nin bu tavır değiĢikliğinde Ģüphesiz
muhalefetteki Liberal Parti lideri Gladstone‘un etkisi büyüktür. Balkan krizi sırasında
Muhafazakâr Parti‘nin Osmanlı Devleti‘ni desteklemesini sert bir Ģekilde eleĢtirmiĢtir.
Ġngiltere her nekadar Ayastefanos AntlaĢması‘nın feshedilmesine yönelik gayret
gösterdiyse de Lord Beaconsfield‘in Osmanlı yandaĢı siyaseti fazla uzun sürmemiĢtir424.
1880 Nisan ayında Ġngiltere‘de Muhafazakâr Parti iktidarı son bulmuĢ ve Liberal Parti
lideri William Ewert Gladstone baĢa geçmiĢtir. Karadağlılardan, “Karadağ’ın kayaları
üzerinde dimdik duran kahramanlar‖
425
diye söz eden Gladstone, Türklerin ―tasını
tarağını toplayıp‖ Balkanları terk etmesini umduğunu belirtmiĢ426 ve Berlin
AntlaĢması‘ndan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etmiĢtir427. Yeni hükûmet de,
Ġngiltere Dersaadet Elçisi Sir Henry Layard‘ın görevine son vererek yerine George
Goschen‘i atamıĢtır. Goschen, Gladstone tarafından Berlin AntlaĢması‘nın tatbiki ve
Karadağ hududunun Ülgün ve Bar‘ı içine alacak Ģekilde geniĢletilmesi ve düzeltilmesi
ile vazifelendirilmiĢtir428.
422
Stephen Pierce Hayden Dugga,The Eastern Question A Study in Diplomacy, Colombia University,
NY, Mc Millian Company, 1902, s. 143
423
J. Milliken Napier Brothead, Slav And Moslem, Aiken Publising, Charleston 1894, s. 210-232
424
Mahmut Muhtar, age, s. 61
425
John Morley, The Life Of William Ewart Gladstone Vol. II (1859-1880}The Macmillan Company,
London 1904, s. 567-568
426
John Morley, age, s. 554 Gladstone ayrıca 1876 yılında Bulgaristan‘daki hadiseler nedeniyle
gerçekleĢen ölümlerden Türk hükûmetini sorumlu tutmuĢ ve muhalefette olduğu dönemde çok sert
eleĢtiriler yönelterek hem Osmanlı yönetimini hem de Ġngiltere hükûmetini Abdülhamid‘le iyi iliĢkileriyle
dikkat çeken Salisbury‘nin tavrını uygun bulmamıĢtır. Lord Derby‘nin ―Bulgaristan’da olanlar kurtlar
kuzular meselesi değil bir nevi vahşi ırkların kendi anlayışlarıyla birbirleriyle savaşmasıdır‖ Ģeklindeki
açıklamasına da anlam verememiĢtir. Türk karĢıtlığı çok açık bir Ģekilde yazılarında görülmektedir. Bkz.
William Ewart Gladstone, Bulgarian Horrors and the Question of the East, John Murray, London
1876, s. 31
427
John Morley, age, s. 576
428
Goshen kesinlikle Layard‘a benzemiyordur. Diplomat kökenli olmaması ve Gladstone ile fikirbirliğinde
olması nedeniyle Osmanlı Devleti ile iliĢkilerinde diplomatik bir dil kullanmıyor gerektiğinde baskı
yapıyordu. Joan Haslip, age, s. 188
87
Fransa, takındığı tarafsız tutumun yanında, 1881 yılında askerî kadro isteğine
olumsuz yanıt alması üzerine II. Abdülhamid‘in Almanya‘ya yönelmesi, Fransa ile
iliĢkileri soğutmuĢtur. Fransa, bu yıllarda hep Rusya‘yla birlikte hareket etmiĢtir. Onun
için Osmanlı‘nın ―tamâmiyât-ı mülkiyesi‖ ve statükonun muhafazası bir denge
meselesinden ileri gelmektedir. Siyasi hedefi ise Balkanlar‘da kendi nüfuzunu kurarak
Alman yayılıĢını engellemektir429.
Almanya‘ya gelince; Berlin Kongresi‘ne baĢkanlık eden Alman Ġmparatroluğu
ġansölyesi Prens Bismarc‘ın, Ayastefanos AntlaĢması‘na nazaran iyi neticeler
alınmasında büyük payı olmuĢtur. Bunun için Abdülhamid, Bismarc‘tan ―sitayiĢle‖
bahsetmiĢ ve onu övmüĢtür430. Ayrıca Avrupa‘daki değiĢen güç dengesi Osmanlı
Devleti‘ni Almanya‘ya yaklaĢtırmıĢtır431. Almanya, özellikle 1890‘dan sonra Ġmparator
II. Wilhelm, ―weltpolitik‖ (dünya politikası) ile yayılmacı bir siyaset güderek
komuyounu ve basını da arkasına alıp bir dünya devleti oluĢturma yolunda432 Osmanlı
Devleti ile dostluk kurmaya ve Ġngiltere‘nin yerini almaya baĢlamıĢtır.
Berlin AntlaĢması sonucu, bağımsızlık verilen devletlerin Müslümanları
topraklarından etmesi, orada yaĢayan Müslümanların, kendilerinin dıĢlandıkları hissine
kapılmalarına neden olmuĢtur. Varlıklarını koruma refleksiyle var olma mücadelesine
giriĢen Müslümanlar aslında yeni bir ideolojinin de doğmasına neden olmuĢlarıdır. O da
II. Abdülhamid‘in sıkça kullanacağı panislamizm‘dir433.
Sonuç olarak Berlin AntlaĢması, yeni devletler ve yeni oluĢumlara kapı
aralamıĢtır. Avrupada taĢlar yerinden oynarken Balkanlarda artık göz önünde
bulundurulması gereken yeni unsurlar ortaya çıkmıĢtır. Karadağ bu yeni unsurlardan bir
tanesidir.
429
Mahmut Muhtar, age, s. 61
Mahmut Muhtar, age, s. 60
431
Ġlber Ortaylı, Osmanlı Ġmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Alkım yay, Ġstanbul 2005, s. 44
432
H. Bayram Soy, ―II. Wilhelm, Weltpolitik ve II. Abdülhamid‖ Türkler C. 13, YTY, Ankara 2002, s.
25-27
433
Kemal H. Karpat, Osmanlıda DeğiĢim, ModernleĢme ve UluslaĢma, Çev. Dilek Özdemir, Ġmge yay.,
Ankara 2006, s. 331
430
88
III. BERLĠN ANTLAġMASI MADDELERĠNĠN UYGULANMASI
Berlin AntlaĢması‘na göre
toprakları bir misli artan Karadağ, Ayastefanos
AntlaĢması‘yla kazandığı toprakların bir kısmını Berlin AntlaĢması‘yla geri vermek
zorunda kalmıĢtır. Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne geri verdiği topraklar arasında
Adriyatik Denizi kenarında bir kıyı kenti olan Ülgün de vardır. Buna rağmen Piva,
NikĢik, KolaĢin, Podgoriça, Jabliak, ĠĢbuz (Spuz), Gusinye, Plava ve Bar Limanı‘nı
kapsayan geniĢ bir alan Karadağ sınırları dâhilinde kalmıĢtır434. Ragnov, Peklin, Gaçka
da Karadağ'a bırakılan yerlerdendir.
Karadağ‘a yüzölçümü itibariyle bırakılan toprak parçası konusunda farklı
rakamlar zikredilmektedir. YaklaĢık olarak ifade gerekirse 4000 km² toprak parçası
Karadağ‘a verilmiĢ ve 9200 km² yükselmiĢtir435. Ayastefanos‘la kıyaslandığında
Karadağ Prensliği, nüfus itibariyle bir misli büyümüĢtür. Daha da önemlisi, nüfusu 200
binin üzerine çıkmıĢtır. 12.500 Katolik Arnavut‘un olduğu göz önünde bulundurulursa,
bölgede eskiden var olan Müslüman nüfusun göç etmek zorunda bırakıldığı ortaya
çıkmaktadır. Fakat, buna rağmen Karadağ‘a bırakılan topraklarda yaĢayan nüfusun
15.000‘inin Müslüman ve 10 bine yakınının Arnavut olduğu ve bu Arnavutların da
büyük bir kısmının Katolik olduğu düĢünüldüğünde, Karadağ‘ın artık sadece
Ortodoksların yaĢadığı bir yer olmaktan çıktığı anlaĢılmaktadır436.
Hersek‘ten 2591 km2 toprak ve 48000 nüfus
Yenipazar‘dan 432 km2 toprak ve 6000 nüfus
Podgoriça ve ĠĢpoz‘dan 379 km2 toprak ve 22000 nüfus
434
BOA, A MKT.MHM, 483/1. Bkz. EKLER, Harita-2
Bu konuda çok farklı rakamlar zikredilmektedir. Süleyman Külçe, 3776 km² bir artıĢın olduğu
söylemektedir. Süleyman Külçe, age, s. 245. Yılmaz Öztuna‘ya göre, 5061 km² artarak 4366 km²
toprakları 9.427 km² ulaĢmıĢtır. Yılmaz Öztuna, age, s. 63-68. Besim Darkot‘un verdiği bilgiye göre
Karadağ‘ın Berlin AntlaĢması‘ ile yüzölçümü 9080 km²‘ye ulaĢmıĢtır. Darkot, agm, s. 227. Alexander
Jacob Schem‘in verdiği rakamlara göre Osmanlı Devleti‘nden Karadağ‘a bırakılan arazi 1,450 square
miles(3755 km²) dir. A. J. Schem, age, s.435. Osman Nuri ise Berlin AntlaĢması‘ndan sonra, Bosna ve
Arnavutluk‘tan Karadağ‘a verilen arazinin 4700 km² olduğunu söylemektedir. Osman Nuri, age, s. 377
436
A. J. Schem, age, S.435
435
89
Kranya, Bar ve Ülgün‘den 376 km2 toprak ve 16000 nüfus Osmanlı Devleti‘nden
Karadağ‘a bırakılmıĢtır437. Buna göre toplamda 92 bin kiĢilik bir nüfusun Karadağ‘a
geçtiği belirtilmektedir. Osman Nuri‘nin verdiği rakamlara göre ise bu sayı 50bin‘dir438.
A. KARADAĞ‟IN TANINMA AġAMASI ve SEFĠR ATANMASI
Berlin AntlaĢması‘yla birlikte hem Avrupa Devletleri hem de Osmanlı Devleti
Karadağ'ın bağımsızlığını tanımıĢtır. Berlin AntlaĢması, Osmanlı-Karadağ iliĢkileri
açısından 30 yıllık bir barıĢ sürecinin de baĢlangıcı olmuĢtur439.
Uluslararası iliĢkilerde tanınma, beraberinde diplomatik iliĢkiyi getirmektedir. Ġki
devletin birbirini tanıması demek, diplomatik düzeyde kendi temsilcilerinin karĢılıklı o
ülkelerde bulunması manasına gelmektedir. Bu Ģekliyle diplomasi, iki ülke arasında
ilişkileri yürütme sanatıdır440. Diplomatik iliĢkilerde ise elçilik kurumu çok büyük bir
önem ifa etmektedir. Almanca Botschafter, Fransızca Ambassadeur, Ġngizcede ise
Ambassador anlamına gelen elçinin görevi daimi ya da geçici olarak gönderildiği ülkede
devletini, temsil etmektir441.
Osmanlı Devleti 1792 yılına kadar baĢka ülkerelere daimî elçi göndermemiĢdir.
Bunun nedeni ise ―hiçbir devleti kendisine eşit görmemesinden‖ ileri gelmekteydi. Eğer
daimi elçi gönderirse, kendi seviyesinde görmediği ve muhatap almadığı bir devleti
tanımıĢ olması anlamına gelirdi ki bunu kesinlikle istemezlerdi. Fakat Osmanlı
Devleti‘nin gücü azalmaya baĢlayınca, etkisi de azalmıĢ ve böylece yenilgiler ardı ardına
gelmiĢtir. Osmanlı diplomasisinde reforma gidilmek zorunda kalınmıĢtır. Böylece daimi
elçi atanmaya baĢlanmasıyla Avrupa devletleri ―muhatap‖ olarak kabul edilmiĢtir442.
Daha sonra diplomatik temsilciliklerle ilgili Viyana Kongresi‘nde 1815 yılında
doğabilecek tartıĢmaların önüne geçmek için düzenlemeler yapılmıĢtır. Ardından 1818
Aux-la-Chapelle protokolüyle temsilciklere yeni bir Ģekil verilmiĢtir. Osmanlı
Devleti‘nin de onayladığı kararlara göre diplomasi memurları üçe ayrılmıĢtır. Bunlar
437
Abidin Temizer, age, s. 40
Osman Nuri, age, s. 377
439
William M. Sloane, age, s. 95
440
Ali Ġbrahim SavaĢ, Osmanlı Diplomasisi, 3F Yayınevi, Ġstanbul 2007, s. 9
441
Longman Dictionary of American English, ―Ambassador‖, Longman, NY, 1983, s. 21,
442
Ali Ġbrahim SavaĢ, age, s. 40
438
90
büyükelçi, ortaelçi (murahhas) ve maslahatgüzar(iĢgüderler)dır. Ayrıca yine 1818de
ortaelçilik ile maslahatgüzarlık arasında mukîm (yerleĢmiĢ) elçilik
konulmuĢtur
443
statüsü
. Fakat daha sonra kaldırılmıĢtır. Büyükelçiler bulundukları devlet
baĢkanının yanında, kendi devlet baĢkanlarını temsil etmeleri açısından diğerlerinden
üstündür. Ortaelçiler ise; devlet baĢkanlarının Ģahsını temsil etmiyorlardı. Onlar
yaptıkları iĢlerinde ülkelerini temsil etmektedirler. Dolayısıyla doğrudan devlet
baĢkanıyla diyaloğa geçemezler dıĢiĢleri bakanı aracılığıyla devletlerinin mesajlarını
iletirlerdi. Maslahatgüzarlar dıĢiĢleri bakanları seviyesinde itimatnamelerini verirlerken
büyükelçi ve elçiler itimatnamelerini devlet baĢkanlarına verirlerdi444.
Ġki devlet arasında tanıma ve elçilik atamalarına dönecek olursak; Osmanlı
Devleti, Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Karadağ‘ı resmen ve ilk olarak tanıyan devlet
olma özelliliğini taĢımaktadır. Karadağ, Ġstanbul‘a ve Osmanlı Devleti‘nin uygun
gördüğü yerlere atayacağı Karadağlı memurların seçimine Bâb-ı Âli ile Karadağ
arasında doğrudan doğruya yapılacak müzâkereler sonucunda karar verecektir445. Bu da
zaten diplomatik iliĢkinin bir gereğidir.
Osmanlı Devleti ülkede elçi atamanın yanında bir de sefarethane açmıĢtır.
BaĢkent Çetine'de açılan sefârethâne Abdülhamid dönemi Karadağ-Osmanlı iliĢkilerinde
büyük rol oynayacaktır. 1879-1912 yılları arasında 12 Osmanlı diplomatı Karadağ‘da
akredite olmuĢtur446. Evliya Çelebi‘nin Seyahatnâmesi‘nde 1651-1653 ―Küçük Çetine
Kasabası Osmanlı toprağıdır.‖ diye bahsettiği Çetine, bir dağın doruğunda kurulmuĢ bir
Ģehirdir447. Büyük Devletler Osmanlı topraklarında ticaret yaptıkları ve imtiyazlı
oldukları Ģehirlere konsolosluklar açmıĢlardır. Fakat Çetine‘de 19.yy sonuna kadar tek
bir konsolosluk dahi yoktur. Bunun nedeni ise oraya nadiren gidip yerleĢen ya da ticaret
yapan yabancıların iĢlerini ĠĢkodra‘daki konsolosları kanalıyla halletme yoluna
443
Hüseyin Âgâh, Diplomasi Usûl-i Kitâbeti, Matba‗A-Ġ Ebû‘z-Ziyâ, Konstantiniyye 1308 , s. 6. Ali
Ġbrahim SavaĢ, age, s. 40
444
Mehmet ĠpĢirli, ―Elçi‖, DĠA, C. 11, TDVY, Ġstanbul 1995, s. 14
445
Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 77
446
Zivko M. AndrijaĢeviç, kitabında 9 elçiden bahsetse de bu bilgi eksiktir. Zivko M. AndrijaĢeviç,
―Montenegro from Ancient Times to the Balkan Wars‖ The History of Montenegro, CICG, Podgorica
2006, s. 126
447
Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, C. 12, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1983, s. 346
91
gitmeleridir448. Berlin AntlaĢması‘ndan sonra 19. yy sonunda Çetine‘ye Ġtalya, Rusya,
Fransa, Avusturya-Macaristan, Ġngiltere, Almanya, Bulgaristan, Belçika, Yunanistan,
Sırbistan, ABD de elçi göndermiĢtir.
Osmanlı Devleti, Karadağ‘da mukim elçilik düzeyinde temsil edilmiĢtir. Fakat
daha sonraları mukim elçilik kaldırılınca ―maslahatgüzarlık‖ ve ardından ortaelçilik
düzeyinde temsilci bulundurmaya baĢlamıĢtır.
B. BOYANA NEHRĠ‟NDE SEYRÜSEFER SERBERSTĠYETĠ
Karadağ dilinde Bojana, Arnavutçada ise Buna olan Boyana Nehri, 41 km
uzunluğunda olup Arnavutluk ve Karadağ‘dan geçerek Adriyatik'e dökülen bir nehirdir.
ĠĢkodra Nehri‘ni Adriyatik‘e bağlamaktadır. Boyana Nehri‘nin Karadağ-Arnavutluk
sınırını oluĢturan kesimi 24 km‘dir. Boyana Nehri, botların boyutlarına göre taĢımacılık
yapılabilen bir nehir özelliği taĢımaktadır. Burada iki hususa değineceğiz. Bunlardan
birincisi Berlin AntlaĢması‘nda Boyana Nehri‘nin konumu ikincisi ise Boyana Nehrinde
temizlik meselesi olacaktır.
Birincisi, Berlin AntlaĢması‘nın 29. maddesine göre Karadağ Devleti Boyana
Nehri üzerinde seyrüsefer serbestiyeti kazanmıĢtır449. Böylece Karadağlılar, Boyana
Nehri üzerinde serbestçe dolaĢabileceklerdir450. Kısacası Boyana Nehri üzerinde
gemicilik tamamen serbest olacaktır.
Fakat kayıklarla silah ve cephane yüklemesi
yapılırsa Osmanlı kıyısına çıkarılmaması, çıkarıldığı takdirde de müdahalenin söz
konusu olabileceği belirtilmiĢtir451. Hububat gibi gıda ya da ticari malzemelerin
taĢınmasına izin verilmiĢtir452. Zaman zaman Osmanlı idaresindeki ĠĢkodra‘da vergi
(rüsumat)t memurları Karadağ gemilerinin nehirden geçmesine engel olmuĢ, bir kısım
zorluklar çıkarmıĢlardır. Berlin AntlaĢması‘na aykırı bu durum, Osmanlı Devleti‘ni de
448
Mehdî FraĢerli, Ġmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Tatbikât-ı Hâzırası, Yayına Haz: Prof. Dr. Fahrettin
Tızlak, Fakülte Kitabevi, Isp.2008, s. 300
449
Darkot, agm, s. 227
450
Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 76
451
BOA, A.MKT.MHM, 493/43
452
Nitekim 1902 yılında Ülgün‘den yollanan hububatın transit bir Ģekilde Boyana Nehri‘nden geçiĢine
izin verilmiĢtir. BOA, Ġ.HUS, 99/1320CA-26
92
zor durumda bırakmıĢtır453. Bu nedenle vergi memurlarına ―daha dikkatli‖ olmaları
yönünde Dersaadet‘ten uyarılar gelmiĢtir454.
İkinci husus ise Boyana nehrinin temizliği meselesidir. Ġki ülke insanı için de
büyük bir role sahip olan Boyana Nehri‘nde alüvyonlar nedeniyle ulaĢım
sağlanamamaktadır. Bu konu ilk olarak Temmuz 1884‘te gündeme gelmiĢtir455. Daha
sonra nehrin temizlenmesinin sağlayacağı faydalar iki ülke sefâretleri kanalıyla
belirtilmiĢ, görüĢmeler yapılmıĢtır456. Çetine Sefiri Cevat PaĢa, yazdığı lâyihasında,
Boyana Nehri‘nin temizlenmesinin ―askerî ve ticari bazı imkânlar‖ sağlayabileceğini,
iki ülke arasında nakliyeyi kolaylaĢtıracağını savunmuĢtur. Bu nedenle Boyana
Nehri‘nin Karadağlılara ait kısmın ortak, Osmanlı'ya âit kısmın münferit olarak
temizlenmesinin çok yararlı olacağını belirtmiĢtir457. Bu sayede Boyana Nehri‘nin gemi
iĢletilecek hâle getirilmesi planlanmıĢtır458. Nehrin debisinin düĢük olmasından
kaynaklanan ĠĢkodra Gölü‘ndeki su yükselmesi, Karadağ arazilerinin su altında
kalmasına neden olmaktadır. Bunu Prens Nikola, Ahmet Cevat PaĢa ile yaptığı Bar
seyahatinde kendisine söyleyerek Ģöyle demiĢtir:
―…Boyana Nehri ta‘mik olunsa buraları kâmilen kuruyacak ve ziraata kabil cesîm tarlalar hâsıl
olacaktır. ġevketlü kudretlu ġehriyârü‘l Osman Hazretleri Boyana‘nın ta‘mîkına müsaade
buyurdukları gün Karadağ için bir yevmi bahriyâri ve bu da semere-i lutf ve müsâade-i Ģehriyâri
olur…459.‖
Demek ki Boyana nehri temizlense su rahatlıkla akacak ve ĠĢkodra gölünde sular
azalacak ve bataklıklar kuruyacak böylece küçük de olsa tarım için arazi oluĢmuĢ
olacaktır. Aslında Prens Nikola‘nın çok yerinde bir tesbit yapmıĢ olduğu görülmektedir.
Zira tarım arazileri yok denecek kadar az olan Karadağ‘da tarımla uğraĢmak bir hayli
zordur. Bu giriĢimle tarımın geliĢtirilmesi ve ekonomik anlamda bir canlanma
sağlanması planlanmıĢtır.
453
BOA,Y.PRK.EġA, 40 /7
BOA, Ġ.HUS, 96/1320M-001
455
BOA, Y.E.E, 46/115
456
BOA, MV, 4/76
457
BOA, MV, 6/88
458
BOA, Ġ.DH., 971/76717
459
Mehmet Mercan, ―Sadrıazam Ahmet Cevat PaĢa‘nın Seyahatnamesi‖ Türk Dünyası AraĢtırmaları,
Haziran S. 102, s. 146
454
93
Boyana Nehri, ĠĢkodra Gölü‘nü Adriyatik Denizi‘ne bağlayan bir nehirdir.
Karadağlıların ve Arnavutların hayatında çok önemli bir yeri olan Boyana,
1890
yılında taĢmıĢ ve bu taĢma sonucu tam Adriyatik‘e döküldüğü yerde bir adacık
oluĢmuĢtur. Bu adacığın kime ait olduğu konusunda ihtilaf yaĢanmıĢ ve karma komisyon
tarafından hazırlanan haritalarda konu tartıĢılmıĢtır460. Çözüm için Boyana Nehri‘nde iki
―talvek hattı‖ çizilmiĢ ve adacık iki devlet arasında kalmıĢtır461.
Bu nedenle iki
haritaya göre adacığın taksim edilmesiyle ihtilaf da sona ermiĢtir.
Netice itibariyle Karadağ Prensi, Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa kanalıyla
temizlik konusunda PadiĢaha istekte ve ricada bulunmuĢtur462. Karadağ Prensi, 1890‘da
Hâriciye Nâzırı‘nı Derin ve Boyana nehirlerinin temizlenmesi meselesini görüĢmek için
Dersaadet‘e göndermiĢ ve II. Abdülhamid'ten Hâriciye Nâzırını huzuruna kabul etmesini
istemiĢtir463. Fakat bu konu üzerine gidilmemiĢ ve kesin bir sonuç alınamamıĢtır.
C. BAR LĠMANI VE KARADAĞ SULARI
Adriyatik Denizi kıyısında bulunan Bar Limanı‘nı ele geçiren Karadağ, çok
önemli bir avantaj elde etmiĢtir. Berlin AntlaĢması‘nın 29. maddesine göre Bar ile
sahilleri Karadağ‘a birkısım Ģartlarla teslim edilmiĢtir. Bu Ģartlardan birisi Karadağ‘ın
savaĢ gemisi ve savaĢ bayrağına sahip olmamaması Ģartıdır. Sadece Bar limanı değil
bütün Karadağ suları her milletin savaĢ gemilerine kapalı olacaktı. Karadağ toprağı
üzerinde göl ile deniz sahili arasında bulunan istihkâmlar yıkılacak ve bu mıntıka
dâhilinde yeni istihkâmlar yapılmayacaktı. Güvenliği ise gerek Bar‘da ve gerek Karadağ
sahilideki limanlarda Avusturya‘nın ufak gemileri sağlayacaktı464. Karantina zabıtalığını
da Avusturya Devleti tarafından sahilleri korumaya mahsus ufak gemilerle yerine
getirilecektir465. Bilindiği gibi Karadağ‘a ait
Kotor Limanı, Viyana AntlaĢması‘yla
Avusturya-Macaristan‘a verildiği466 için Karadağ‘ın Adriyatik ile bağı kopmuĢtu. Bar
460
BOA, DH.MKT, 1698/67
 Boğazlarda ortadan geçtiği varsayılan hat
461
BOA, DH.MKT, 1730/113
462
BOA, Y.E.E., 46 /131
463
BOA, Y.PRK.EġA, 10/95
464
Mesâil-i Mühimme-i Siyâsiyye, s. 76
465
Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 128-129, Thomas Erskine Holland (ed), age, s. 295-296
466
Thomas Fleming, age, s. 88
94
Limanı ve Ülgün‘le Karadağ, Adriyatik Denizi‘ne çıkabilme imkanına eriĢmiĢtir.
Böylece Karadağ bir kara ülkesi olmaktan çıkmıĢ aynı zamanda denize kıyısı olan
ülkeler konumuna eriĢmiĢtir.
Diğer taraftan, Berlin AntlaĢması‘na göre Karadağ Dalmaçya‘da yürürlükte
bulunan deniz kanunlarını kabul ederken, Avusturya ise Karadağ‘ın ticaret gemilerini
konsolosları kanalıyla himaye edeceğini bildirmiĢtir467. Bu da Karadağ ticaretinin
Avusturya etkisi altına kalmasına neden olmuĢtur.
II.MeĢrutiyet‘in ilan edilmesinden sonra Osmanlı dıĢ politikasında II.
Abdülhamid‘in etkisi azalınca Balkanlarda dengeler değiĢmeye baĢlamıĢtır. AvusturyaMacaristan Bosna-Hersek‘i iĢgal ederken, Prens Nikola, Avusturya ile yaĢadığı bu
gerginliği fırsat bilerek Bar Limanı‘nın egemenliğini tamamen eline geçirmiĢtir. 1908
yılında Avusturya, Bosna Hersek‘i iĢgal edince zaten doğal olarak Berlin AntlaĢması
ihlal edilmiĢtir. Ġhlal edilen Berlin AntlaĢması‘nın 29. maddesine de uymanın bir anlamı
kalmadığı için Bar‘ın hâkimiyeti tamamen Karadağ‘ın eline geçmiĢtir. Karadağ, bu
konuda Ġtalya, Fransa, Rusya ve Ġngiltere‘nin desteğini yanına almıĢtır468.
Netice itibariyle Avusturya‘nın Karadağ sahillerinde etkisinin ne derece büyük
olduğu görülmektedir. 1908 yılına kadar Karadağ, sahibi olmasına rağmen Bar limanını
özgürce kullanamamıĢtır. Limanların ülke güvenliği ticareti ve geliĢmesi için pozitif bir
unsur olduğu gözözünde bulundurulduğunda Karadağ‘ın ne büyük bir avantajdan
mahrum edildiği anlaĢılmaktadır. Fakat görüldüğü gibi Karadağ bu avantajdan 1908
yılına kadar yararlanamamıĢtır.
467
Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 128-129, Thomas Erskine Holland (ed), age, s. 295-296
1910 yılında ise Fransa donanması Bar Limanı‘na demir atınca Karadağ‘ın buradaki egemenliği resmen
tanınmıĢtır. Aram Andonyan, age, s. 62
468
95
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
SULTAN ABDÜLHAMĠD ĠLE PRENS NĠKOLA‟NIN DOSTLUK
ĠLĠġKĠLERĠ
I.OSMANLI-KARADAĞ DĠPLOMATĠK ĠLĠġKĠLERĠNĠN BAġLAMASI
Karadağ, 1878 Berlin AntlaĢması göre bağımsızlığını kazanınca, Osmanlı
Devleti, artık bağımsız bir devlet olarak kabul edilen Karadağ ile diplomatik iliĢkileri
baĢlatmıĢtır. KarĢılıklı açılan elçilikler iki ülke arasındaki sorunların halledilmesi
noktasında önemli bir adım olmuĢtur. ġimdi Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘ın baĢkenti
Çetine‘ye atadığı elçilere ve ardından Karadağ‘ın Ġstanbul‘a gönderdiği elçilere göz atıp
kısaca tanıtmakta yarar vardır.
A. OSMANLI
DEVLETĠ‟NĠN
KARADAĞ‟DAKĠ
SEFĠRLERĠ
ve
KONSOLOSLARI
Halil Halid Bey (1879–1881): Halid Bey, Osmanlı-Karadağ iliĢkilerinde köĢe
taĢlarından birini teĢkil etmektedir. Çünkü Karadağ‘ın bağımsız bir devlet olarak
tanınmasının ardından Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘daki ilk elçisi olma özelliğine
sahiptir. Mukîm elçi olarak Mart 1879‘da Çetine‘ye tayin olan Halid Bey (Bkz. Resim27), yayınlanan nâme-i hümâyunla Temmuz 1879‘da Çetine‘ye gitmiĢtir469. Böylece
Karadağ-Osmanlı arasındaki diplomatik iliĢkilerde tarihî bir adım atılmıĢtır.
469
BOA, Ġ.HR, 278/17091, Salnâme-i Nezâret-i Hâriciyye, C. I. Matbaa-Ġ Ebuzziya, Kostantiniyye
1302, Yeni Harflerle Basımı ĠĢaret Yay. Ġstanbul 2003, Yay.Haz. Ahmet Nezih Galitekin, s. 175, Mukim
elçilik yukarıdada ifade ettiğimiz gibi orta elçilik ile maslahatgüzarlık‘ın arasına sonradan ilave edilmiĢtir.
Görülüyor ki mukim elçilik ile Orta elçilik zaman zaman aynı anlamda kullanılmıĢtır. Çünkü bazı
belgelerde Halid Bey‘den ―Mukim elçi‖ diye söz edilirken bazılarında ise ―orta elçi‖ diye söz edilmiĢtir.
96
Süleymaniye Ģehrinde 1840 yılında doğan Halid Bey, Çetine‘ye atanmadan önce
komiser olarak Manastır‘da görev yapmıĢtır470. Halid Bey elçi olarak Karadağ‘a
atandığında Karadağ Prensi Nikola bir tören düzenlemiĢtir. O günkü Karadağ‘ın, resmî
ve en saygın gazetelerinden 27 Ekim 1879 tarihli ―Glas Crnogorca‖ gazetesi olayı haber
yapmıĢ ve Halil Halid Bey‘in Karadağ‘a elçi olarak teĢrifiyle ilgili olarak Prens
Nikola‘nın Ģu değerlendirmeyi yaptığını yazmıĢtır: ―Beni fevkalâde mutlu eden şey
Karadağ ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilişkilerin iyi olmasıdır471.” Nikola
törene müteakip Halid Bey‘in onuruna özel bir akĢam yemeği vermiĢtir472. Karadağ
Prensi Nikola, Osmanlı Devleti ile iyi iliĢkilerin geliĢtirilmesi için bu fırsatı iyi
değerlendirmiĢ ve Halil Halid Bey‘in Osmanlı Karadağ iliĢkilerine olumlu katkılarından
dolayı tebrik etmiĢtir.
Hâriciye Sâlnamesine göre 21 Ağustos 1880‘de Belgrat elçiliğine atanan Halil
Halid Bey‘in Çetine‘deki görevi böylece son bulmuĢtur473. Halil Halid Bey‘in Prens
Nikola‘nın memnuniyetine rağmen tayin edilmesinin nedeni onun bedensel zayıflıktan
kaynaklanan hastalığı olabilir. Zira Ġstanbul‘a yazdığı bir mektupta bu nedenle Atina‘ya
tayinini istemiĢtir474. Ama görülüyor ki daha sonra Belgrad sefaretine gönderilmiĢtir.
Sermet Efendi (1880): 1834 yılında Ġstanbul‘da doğan Sermet Efendi, Niğdeli
Timurtac Beyzâde ailesinden gelmektedir. Çetine Sefaretine 23 Temmuz 1880‘de
Ortaelçi olarak atanan Sermet Bey, daha önce sefir olarak görev yaptığı Belgrat'tan
Dersaadet‘e gelememiĢ ve bu nedenle de Çetine'deki sefirlik vazifesine baĢlayamamıĢtır.
YaklaĢık 7 aylık bir boĢluğun ardından, Çetine‘ye hiç gitmeden Ağustos 1881‘de
Madrid elçiliğine tayin olunmuĢtur475. Bu süre zarfında anlaĢılan o ki Karadağ‘da
herhangi bir Osmanlı sefiri bulunmamıĢtır.
Örneğin bu belgede Halid Bey‘in ―orta elçi‖ sıfatıyla tayin edildiği yazmaktadır. BOA, Ġ.HR, 280/17232,
04/ġ /1296 (Hicrî)
470
Salnâme-i Nezâret-i Hâriciyye, C. I, s. 268
471
Ajdin Rakiç, ―Osmanlı&Karadağ Diplomatik ĠliĢkiler‖ Sancak Bölgesi, <http://www.bosnasancak.net/ haber/ e.t.29.10.2008
472
Glas Crnogorca, 27 October, 1879
473
Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Hâriciyye Nezâret-i Celilesinin Salnâmesidir (D.A.O.H.N.C.S), C. II,
Marbaa-i Osmaniyye, Dersaadet 1306, s. 544.
474
BOA, Y.E.E., 44/3.
475
Salnâmeyi Nezareti Hariciyye, C. I, s. 267, BOA, Ġ.HR, 284/17684, 13/L /1298 (Hicrî).
97
Mehmet Rıza Bey (1881–1884): Çerkez AbdipaĢazâde Rauf Efendi‘nin oğlu
olan Mehmet Rıza Bey, 1851‘de Manastır‘da doğmuĢtur. Çetine sefaretinden önce
BükreĢ sefâreti baĢkitabetinde, ardından Belgrat sefareti baĢkitabetinde çalıĢmıĢ
olmasına rağmen istifa etmiĢtir476. Sermet Efendi‘nin Çetine‘ye gidememesinden
kaynaklanan 7 aylık boĢluğun ardından Rıza Bey, ġubat 1881‘de sefârete ortaelçi olarak
atanmıĢtır477. Rıza Bey‘in atanmasını, PadiĢahın dostane niyetlerinin bir göstergesi
olarak gören Prens Nikola, atamadan duyduğu memnuniyeti dile getirerek bir teĢekkür
mektubu göndermiĢtir478. Prensin 1883‘te yaptığı Ġstanbul ziyaretine de eĢlik eden Rıza
PaĢa, Prens Nikola‘dan birinci rütbeden ‗Danilo NiĢanı‘ almıĢtır Aynı sene görevinden
ayrılan Rıza PaĢa sekiz aylık bir boĢluktan sonra ġurâyı Devlet Âzâlığına seçilmiĢtir479.
Diğer taraftan Rıza Bey‘in Çetine elçiliği döneminde sefârette baĢkitabet
görevini Gabriyel Efendi ve onun ardından ġedit Efendi yürütmüĢtür480.
ġunu ifade edebiliriz ki Rıza PaĢa‘nın, Prensin Ġstnanbul seyahatine eĢlik etmesi
ve tarihi bir sürece tanıklık etmesi hasebiyle Osmanlı- Karadağ iliĢkilerinde mühim bir
yeri vardır.
İsmail Paşa (1883-1884): Karadağ Hudud Komisyonu‘nda memur olan Ferik
Ġsmail PaĢa, Çetine Sefâretine atanan dördüncü Osmanlı elçisidir. 5 Kasım 1883‘te
Çetine Sefâretine ortaelçi olarak atanan Ġsmail PaĢa kısa sürede Karadağlıların sevgisini
kazanmıĢ ve Karadağ hükûmeti bu atama dolayısıyla memnuniyetini bildirmiĢtir481.
Prens Nikola‘nın, PadiĢaha olan saygılarını ve samimi hislerini belirtmesi üzerine, buna
karĢılık, atamayla ilgili PadiĢahın fermânına uygun ifadeler konulmuĢ ve çok özenli bir
dil kullanılmıĢtır482.
Ahmet Cevat Paşa (1884–1889): Afyon‘da doğan ve Kabaağaçlıoğlu Mustafa
Asım Bey‘in oğlu olan Ahmet Cevat PaĢa, Çetine Elçiliğine atanmadan önce Berlin
476
D.A.O.H.N.C.S., C.II., s. 552-554.
Salnâmeyi Nezâret-i Hariciyye, C. I, s. 195, BOA, Ġ.HR, 283/17572, 13/R /1298 (Hicrî).
478
BOA, Y.PRKMK, 1/42.
479
D.A.O.H. N.C.S, C. II, s. 552
480
BOA, Ġ.HR, 289/18111, BOA, Ġ.HR, 283/17577
481
BOA, Y.A.HUS, 175/64, BOA, Ġ.HR, 337/21726
482
BOA, Ġ.HR, 337/21729
477
98
AntlaĢması‘nın hükümlerini uygulamak için görev yapmıĢtır483. Cevat ġakir PaĢa olarak
da bilinen Ahmet Cevat PaĢa, Ġsmail PaĢa‘nın tam iki buçuk ay süren memuriyetinin
ardından 20 Ocak 1884‘te Miralay Ahmet Cevat PaĢa Çetine Sefâretine atanmıĢtır. Bu
atamayla ile ilgili Karadağ Prensine bir nâme-i hümâyun yazılarak sefir ataması
hakkında bilgi verilmiĢ ve Prense iltifatta bulunulmuĢtur484. Prens Nikola, PadiĢahın
teveccühüne teĢekkür etmiĢ ve Ahmet Cevat PaĢa‘nın sefir atanmasını memnuniyetle
karĢıladığını ifade etmiĢtir485. II. Abdülhamid, Ahmet Cevat PaĢa‘yı 10 bin kuruĢ maaĢ
ve ihtiyaçları için de ilk etapta 100 kuruĢ, sonra ilaveten 100 kuruĢ daha tahsis ederek
Çetine‘ye yollamıĢtır. Mehmet Mercan, Ahmet Cevat PaĢa‘yı anlattığı biyografik
çalıĢmasında, II. Abüdlhamid‘in Cevat PaĢa‘yı Çit KöĢkü‘nde huzura kabul ederek ona
Ģunları söylediğini aktarmaktadır486:
“Sizi mühim bir memuriyete tayin ediyorum. Karadağ Prensi İstanbul’a geldi, sadâkatini arz
etti. Onun Devlet-i Âliye’ye sâdık kalmasını arzu ediyorum. Prensin Rusya ve Avusturya’nın
menfaatlerine âlet olmayıp Devlet-i Âliye’ye sâdık kalması için mesai sarf ediniz. Bâb-ı Âli’ce bir
zorlukla karşılaşırsanız, tesviyesini vaad ederim. Karadağlılar ile Gusinyeliler arasında çıkmış
olan kavganın tekrarlanmamasına dikkat ediniz. Boş yere askerin idare ve işgâline meydan
vermeyiniz487.”
Görüldüğü gibi II. Abdülhamid, Ahmet Cevat PaĢa‘dan, sınır kavgalarının
tekrarlanmaması için gayret göstermesini istemiĢtir. Ayrıca Abdülhamid, ona Ġkinci
rütbeden ‗NiĢan-ı Osmani‘ vermiĢ ve rütbesini de Mirlivalığa yükselterek geniĢ
yetkilerle donatılmıĢ bir Ģekilde Çetine‘ye göndermiĢtir488. (Bkz. Resim-29)
483
Türk Ansiklopedisi, ―Cevat PaĢa, Ahmet‖ C. 10, MEB, Ankara 1960, s. 264. Ġbnülemin Mahmut
Kemal Ġnal, Son Sadrazamlar, C. IV, Dergâh yay, Ġstanbul 1982, s. 1476. Osmanlı-Rus SavaĢı‘nda Tuna
Cephesi‘nde bulunan Cevat PaĢa, Çetine sefaretine atandıktan sonra 1884‘te mirlivalığa yükselmiĢtir.
Daha sonraları Girit‘te vali vekilliği yapmıĢtır. Girit‘te gösterdiği baĢarılar nedeniyle Abdülhamid
tarafından 1891 yılında müĢir olmuĢ ardından da sadramazlığa getirilmiĢtir. 1895‘te sadramazlık görevi
son verilmiĢ ve ev hapsiyle cezalandırılmıĢtır. Ahmet Cevat PaĢa, Sadrazamlık ev hapsinden bir müddet
sonra Girit‘te çıkan olayları bastırmak üzere bölgeye gönderilmiĢtir. Alman Ġmparatoru Kayzer II.
Wilhelm'in nun Suriye ve Filistin seyahatinde, onun mihmandarı olarak görev yapan Cevat PaĢa, bunun
ardından ġam‘daki 5. Ordu Kumandanlığına tayin edilmiĢtir. 1900 yılında vefat etmiĢtir. Abdülkadir
Özcan, ―Cevad PaĢa‖, DĠA, C. 7, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 430.
484
BOA, Ġ.HR, 292/18403
485
BOA, Y.A.HUS, 176/109
486
Mehmet Mercan, Sadrazam Ahmed Cevad PaĢa, Marmara Üniversitesi Sos.Bil.Ens. Türkiyat
AraĢtırmaları Ens. YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul 1998, s. 15-16
487
Mehmet Hocaoğlu, Abdülhamid Han ve Muhtıraları, Türkiye Matbaacılık, Ġstanbul 1989, s. 67
488
Mehmet Mercan, age, s. 15-16
99
Ahmet Cevat PaĢa‘nın elçiliği döneminde sefâret baĢkitâbetinde sırasıyla ġedit
Efendi,
489
Ali Ġhsan Efendi,490 Emin Bey491 görev yapmıĢlardır. AtaĢemiliterlik
vazifesini ve Türkî kâtipliğini ise Ahmet Cevat Bey‘in öz kardeĢi ġâkir Bey yapmıĢtır492.
Ahmet Cevat PaĢa‘nın elçilik yaptığı dönemde Osmanlı-Karadağ diplomatik iliĢkileri
tam anlamıyla rayına girmiĢtir. Çetine‘de bir elçilik binası yapılmıĢ, ayrıca, yine bu
dönemde halkla daha iyi iletiĢim kurabilmek ve onları daha iyi anlamak adına yerel dile
vâkıf mütercim alınması gündeme gelmiĢtir.493 Karadağ Prensi ile çok iyi diyalog kuran
Ahmet Cevat PaĢa, prens tarafından ―Altın ġecaat Madalyası‖ ile taltif edilmiĢtir494.
Cevat PaĢa, daha sonra sadrazamlık da yapacaktır. Tahsin PaĢa, Yıldız
Hatıraları‘nda Cevat PaĢa‘nın, Abdülhamid‘in sadrazamları arasında “mânen ve
maddeten en çok ina’m ve ihsânına mazhar olanlardan birisi” olduğunu söylemektedir.
Cevat PaĢa, PadiĢahın meslek ve mizâcına çok uygun hareket etmesi bakımından da
dikkat çekmiĢtir495.
Hüseyin Hüsnî (1888–1889 ): Ahmet Cevat PaĢa‘nın görevinin sona ermesiyle,
Gadban Efendi‘nin ismi Çetine elçiliği için gündeme gelmiĢtir. Fakat Gadban Efendi
Rus taraftarı olarak görülmektedir. Karadağ Prensi‘nin de Rusya‘ya sempati beslemesi
nedeniyle, Latin Arnavut malisörlerini yine Latin, fakat Rusya yanlısı Gadban
Efendi‘yle yanına çekme ihtimalini göz önünde tutan Osmanlı Devleti, Onu Çetine
elçiliğine atamaktan vazgeçmiĢtir496. Görüldüğü gibi Osmanlı Devleti Karadağ‘a
gönderdiği elçiler konusunda birliğe ve bütünlüğe zarar verebilecek yaklaĢımlar
sergileyenlerle ilgili titiz bir tavır takınmıĢtır. Bu da Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a
verdiği önemi göstermektedir.
Bunun üzerine Erkân-ı Harbiye Mirlivası Hüseyin Hüsnü PaĢa Çetine Elçiliği
için gündeme gelmiĢtir. 1840‘da dünyaya gelen Hüseyin Hüsnü PaĢa,
Çetine
489
BOA, Ġ.HR, 293/18467
Karadağ Prensi tarafından Çetine Sefareti BaĢkatibi Ali Ġhsan Efendi ile ataĢemiliteri BinbaĢı ġakir
Bey'e altın tütün kutuları hediye edilmiĢtir. BOA, Ġ.HR 303 /19253
491
Tahran Sefareti BaĢkatibi olan Emin Bey, Çetine Sefareti BaĢkatibi Ġhsan Efendi ile becayiĢ yaparak
Çetine sefaretine gelmiĢtir. BOA, Ġ.HR, 306/19449
492
Salnâme-i Nezâret-i Hâriciyye, C. I, s. 220-221
493
BOA, Ġ.HR, 298/18861
494
Ġbnülemin Mahmut Kemal Ġnal, age, s. 1476
495
Tahsin PaĢa, age, s. 44
496
BOA,Y.A.HUS, 213/55
490
100
sefirliğinden önce Kolordu-yu Hümayun‘da müfettiĢlik yapmıĢ, ardından Sanayi
Mektebi‘nin ıslahıyla görevlendirilmiĢtir497. 31 Temmuz 1888‘de Çetine Sefâretine
atanmıĢ ve 21 Ağustos‘ta vazifeye baĢlamıĢtır498. Hüseyin Hüsnü PaĢa yaklaĢık bir yıl
görev yaptığı Çetine‘nin ardından Petersburg sefâretine atanmıĢtır.
Hüseyin Hüsnü PaĢa iyi bir coğrafyacıydı. Eğitimini Pariste görmüĢ, Paris‘te
maslahatgüzarlık ve ateĢemiliterlik görevlerinde bulunmuĢtur. Fransızcayı okulda ders
verecek kadar iyi bilmektedir. Rusçası da babasının Petersburg‘daki vazifesi nedeniyle
çok iyidir. Hüseyin Hüsnü PaĢa tüm bunların yanında Osmanlı- Sırp Karadağ SavaĢında
bulunduğu için bölgeyi çok iyi bilmektedir499. Kısacası çok donanımlı bir kiĢilik ve
olmasının yanında sahip olduğu Coğrafya bilgisi Çetine elçiliğine atanmasında etkili
olmuĢ olabilir.
Son olarak BaĢkitâbet görevini ise sırasıyla Ahmet Cevat PaĢa döneminde
baĢkitâbetlik görevini yürüten ġedit CeyĢ Bey ve ardından Lütfi Bey yürütmüĢtür500.
Seyfullah Paşa ((1889): Mirliva Hüseyin Hüsnü PaĢa Petersburg sefâretine
atanınca, Atina Sefâreti AteĢemiliteri olarak görev yapan Kaymakam Seyfullah PaĢa
Çetine Sefâretine getirilmiĢtir501. 12 Ağustos 1889‘da Prens Nikola‘dan muvâfakatnâme
almıĢ ve görevine baĢlamıĢtır502. Fakat elçilik vazifesine resmî olarak baĢladıktan dört
gün sonra 16 Ağustos‘ta, yerine Ahmet Tevfik PaĢa‘nın atanması ve Nikola‘nın 22
Ağustos‘ta onaylamasıyla 503 Seyfullah PaĢa‘nın görevi ilginç bir Ģekilde son bulmuĢtur.
Seyfullah PaĢa, resmî olarak sadece yedi gün görev yapabilmiĢtir.
ġunu da ifade etmek gerekir ki Çetine, elçilerin severek gittikleri bir yer değildir
ve mahrûmiyet bölgesi gibi algılanmaktadır.
Ahmet Tevfik Bey (1889-1891): 16 Ağustos1889‘da Kaymakam Ahmet Tevfik
Bey, aynı rütbeyle Çetine Sefâretine tayin edilmiĢtir504. Prensin muvâfakatiyle görevine
baĢlayan Ahmet Tevfik Bey, Karadağ Prensi Nikola‘ya itimatnâme ve hediyeler takdim
497
D.A.O.H.N.C.S, C. II. s. 556
BOA, Ġ.HR, 311/19865, BOA, Ġ.HR, 311/19823
499
D.A.O.H.N.C.S, C. II. s. 556
500
D.A.O.H.N.C.S, C. II. s. 606, BOA, Ġ.HR, 311/19878
501
BOA,Y.A.HUS, 228/71
502
BOA,Y.A.HUS, 228/80
503
BOA, HR.TO, 48/17
504
BOA, Ġ.DH., 1147/89469
498
101
etmiĢtir505. (Bkz. Resim-28) Ġki yıl görevde kalan Ahmet Tevfik Bey, Temmuz 1891‘de
görevi Ahmet Fevzi PaĢa‘ya devretmiĢtir.
Ahmet Fevzi Paşa (1891-1908): 1891 yılında Çetine sefirliği için daha önce
1889 yılında Çetine Sefareti için adı geçen Gadban Efendi’nin ismi tekrar gündeme
getirilmiĢtir506. Fakat onun uygun olmayacağı yönünde rapor gelince507 yerine
Petersburg Sefâreti AteĢemiliteri olan Kaymakam Mirliva Ahmet Fevzi Bey uygun
görülerek Çetine‘ye sefir olarak atanmıĢtır508. Karadağ Prensi tarafından niĢan verilen
Ahmet Fevzi PaĢa509 II. MeĢrutiyet‘in ilanı dönemini müteakip iki ay daha sefirlik
vazifesini yürütmüĢtür. (Bkz. Resim-30)
Ayrıca Prens Nikola yaptığı tarihi ikinci Ġstanbul ziyaretinde yanında
bulunanlardan birisi de Ahmet Fevzi PaĢa‘dır. Osmanlı Karadağ iliĢkilerinin geliĢmesine
büyük katkı sağlayan diplomat, Çetine Sefareti‘nde en uzun süreli kalan kiĢi olmuĢtur.
Diğer taraftan Ahmet Fevzi PaĢa‘nın görev yaptığı dönemde baâĢkitabette
sırasıyla Ġskender Efendi, Mehmet Bey, Mustafa Nazım Bey, Kadon Bey, Fatih Bey,
Hüseyin Cevat Bey ve Süleyman Faik Bey görev yapmıĢlardır510.
Son olarak Abdulbaki Bey‘in (Baki Bey) 9 Eylül 1908‘de Çetine Sefâretine
atanmasıyla görevi son bulan Ahmet Fevzi PaĢa, yaklaĢık 17 yıldır sürdürdüğü Çetine
sefirliği görevini noktalamıĢtır511.
Abdulbaki Bey (1908-1910): Hâriciye Nezâretinde görev yapan Abülbaki Bey,
1908 yılında Çetine Sefâretine atanmıĢtır. 9 Eylül 1908‘de II. MeĢrutiyet döneminin
Karadağ‘da görev yapan 2. sefiri olan Abdulbaki Bey, yazıĢmalarda ―Baki Bey‖ diye
505
BOA, HR.TO, 48 /17; BOA, Y.MTV, 40/21.
BOA, Y.A.HUS, 213/55.
507
BOA, Y.PRK.BġK, 20/81.
508
BOA, Ġ.HR, 322/20781; BOA, Ġ.HR, 322/20791. Ayrıca bkz. Salnâme-i Nezâret-i Umûr-u Hâriciyye,
Dersaâdet Alem Matbaası Ahmet Ġhsan ve ġürekâsı, 1320, s. 234
509
BOA, Ġ.TAL, 18 /1310/N-177; BOA, Ġ.TAL, 115/1315/S-074
510
BOA, Y.A.RES, 53/4; BOA, Ġ.HR, 324/20934; BOA, Ġ.DH., 1256/98630; Kadon Bey Karadağ Prensi
tarafından üçüncü rütbeden Danilo NiĢanı‘na layık görülmüĢ ve niĢan kabul edilmiĢtir. BOA, Ġ.TAL, 74
/1312/N-051. Fatih Bey bu görevden önce Ġbrail ġehbenderi olarak görev yapmaktaydı. BOA,
Y.PRK.BġK, 44/88. Hüseyin Cevat Bey‘in bundan önceki görev yeri Atina sefareti ikinci katipliğiydi.
BOA, Ġ.HR, 395/1323/M-09. Cevat Bey‘in göreve baĢlamasından 2 yıl sonra Petersburg Sefareti BaĢkatibi
Süleyman Faik Bey ile becayiĢ yapılarak Süleyman Faik Bey Çetine Sefaretine getirilmiĢtir. BOA, Ġ.HR
406 /1325/R-35
511
BOA, Ġ.HR 415 /1326/ġ -09
506
102
anılmıĢtır512. Karadağ hükûmeti tarafından Danilo NiĢanı verilen513 Baki Bey‘in
baĢkitâbet vazifesini ise Talat Bey vekâleten yürütmüĢtür514.
Sefirliği döneminde Osmanlı Devleti‘nde köklü değiĢiklikler olmuĢ, Ġttihat ve
Terakki yönetimi gücü eline alarak Sultan II. Abdülhamid‘i tahttan indirmiĢtir. Baki
Bey, bu yönüyle gerçekten zor bir dönemde zor bir görev ifa etmiĢtir.
II Abdülhamid‘in tahttan indirilmesinin ardından Balkan SavaĢları‘na kadar
sırasıyla Mehmet Sadreddin Bey (1910–1911), Alfred Rüstem (1911-1912) ve Halil Bey
(1912) Çetine elçisi olarak görev yapacaklardır515.
Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefârethanesi‘ne gelince; Osmanlı Devleti,
Karadağ‘daki sefâret hizmetini ilk etapta Karadağ Devleti‘nin tahsis ettiği bir binada
sürdürmüĢtür. Kançılarya ve elçilik binası Ahmet Cevat PaĢa‘nın sefirliğine değin
kiralıktır. Bir hâne ve sefâret memurları için iki oda yaklaĢık 1700 florin kira bedeli
ödenerek kiralanmıĢtır. Fakat oturulmayacak bir halde bulunan odalar yerine Sefâret
görevlileri, ikâmet için aylık 135 florine bir otele nakledilmiĢlerdir. Kançılarya için de
aylık 30 florine baĢka bir bina kiralanmıĢtır. Ahmet Cevat PaĢa yüksek kira bedelleriyle
uğraĢılması yerine Hâriciye Nezâreti‘ne müracaat ederek 1600 Osmanlı lirasına bir hâne
512
BOA, Ġ.HR, 415/1326/ġ-06.
BOA, Ġ.TAL, 462/1327/ġ-16.
514
Karadağ Prensi tarafından Üçüncü Derece Danilo NiĢanı takdim edilmiĢtir. BOA, Ġ.TAL, 458/1326/Za042.
515
Sadreddin Bey aslında Çetine sefaretini Ahmet Fevzi PaĢa‘nın yerine 8 Aralık 1908 de istiyordu. Hatta
o zamanlar Tahran Sefaretinde maslahatgüzar olan Mehmet Sadreddin, Sadrazam Kamil PaĢa‘ya bu
isteğini bildirmiĢtir. BOA, Y.E.E.KP, 33/3274. Fakat isteği yerine getirilmemiĢ ve Hâriciye Evrâkı
Umûmiye Müdürlüğü vazifesine getirilmiĢti. BOA, Ġ.HR, 422/1328/Ca-12. Mehmet Sadreddin bey ancak
iki yıl sonra 16 Mayıs 1910 tarihinde isteğine ulaĢabilmiĢti. Baki Bey‘in görevine son verildikten sonra
Çetine Sefirliğine getirilerek atama Karadağ Prensi‘ne bir Name-i Hümâyun ile bildirilmiĢtir. BOA, Ġ.HR,
422/1328/Ca-01. Bir buçuk yıl sefirlik vazifesini ifa eden Mehmet Sadreddin Bey Aralık 1911 de görevini
Alfred Rüstem‘e bırakacaktır. Nikola‘nın 1910 yılında kendisini kral ilan etmesinden sonra Çetine
sefaretine atanan Alfred Rüstem ―prenslikle‖ değil ―krallıkla‖ diyaloga geçen bir sefir konumunda
olmuĢtur. Karadağ prenslikten krallığa geçiĢinin ardından yazıĢmalarda ona göre ĢekillenmiĢtir. 13 Aralık
1911‟de Alfred Rüstem Çetine Sefaretine atanmıĢ ve ilgili yazı krallara uygun bir prosedürle yazılmıĢtır.
BOA, Ġ.HR, 427/1329/Z-06. Birinci Dünya SavaĢı patlak vermeden hemen önce Washington
Büyükelçiliği‘ne atanacaktır. BOA, Ġ.HR, 434/1332/C-18. Halil Bey, Karadağ‘da görev yapan elçiler
arasında belki de en zor dönemde tayin olunanlardan birisidir. Onun elçiliği döneminde, sınır çatıĢmaları
artmıĢ ve en nihayetinde Balkan SavaĢı baĢlamıĢtır. Balkan SavaĢı baĢlayınca Halil Bey, 8 Ekim 1912
Osmanlı Hükûmeti tarafından geri çağrılmıĢtır. BOA, Ġ.M.M.S, 154/1330/L-06. Zivko M. AndrijaĢeviç,
age, s. 126. Ayrıca bkz. BOA, Ġ.M.M.S, 154/1330/L-06.
 Türk Dil Kurumu‘nun web adresinde, kançılarya, ―Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili
görevlilerin bütünü‖ diye tarif edilmiĢtir. Bkz. www.tdk.gov.tr, e.t. 07.12.2008
513
103
inĢa edilmesini teklif etmiĢtir.516 Tam bu sırada Karadağ Umur-u Dâhiliye eski Müdürü
(Bakanı) Mösyö Virbıça‘nın oğlu Çetine‘de bir bina inĢa ettirmektedir. Ahmet Cevat
PaĢa, satılık olduğunu öğrendiği inĢaat hâlindeki bu binayı almıĢtır. 13 bin Ġtalyan florini
ödenen konak inĢaatı tamamlanarak517
elçiliğin yeni adresi olmuĢ, eĢyası da
yenilenmiĢtir518. Elçiliğin duvarına asılmak üzere II. Abdülhamid tarafından tuğra
gönderilmiĢ ve bina, Prens Nikola ve damadı Prens Karageorgevic, kayınpederi
Voyvoda Petroviç, Karadağ vükelası ile birlikte Ġngiltere ve Avusturya-Macaristan
sefirlerinin katılımıyla 5 Mart 1886‘da törenle açılmıĢtır519.(Bkz. Resim-35-36—36/1)
Ahmet Cevat PaĢa, açılıĢta yaptığı teĢekkür konuĢmasında “…Bu tuğra bu elçilik
binasını süsledikçe, Hükûmet-i Seniyye ile Karadağ arasındaki zaten var olan iyi
ilişkilerin bir kat daha iyileşeceği ümidindeyim.” demiĢtir. Prens Nikola ise elçilik
bahçesine dikilmek üzere kendi sarayından 100 ağaç göndermeyi ve bir kuyu açtırmayı
vaat etmiĢtir520. Böylelikle, Osmanlı Devleti kira sorunundan kurtulurken, diğer taraftan
yeni bir hizmet binasına kavuĢmuĢtur. Ayrıca, kuyu açtırma ve 100 ağaç gönderme
jestleri521 ise Osmanlı Devleti-Karadağ siyasi iliĢkilerinin geliĢmesine yardımcı
olmuĢtur.
Osmanlı
Devleti‘nin
Karadağ‘daki
temsilciliklerinden
bir
diğeri
ise
Ģehbenderliklerdir. ġehbender Farsça bir kelime olup Konsolos anlamına gelmektedir.
Devletin dıĢ ülkelerde bulunan kendi vatandaĢlarının haklarını korumakla görevlidir.
Bunun yanında bağlı bulunduğu hükümete siyasi ve ticari bilgiler aktarmak, vazifeleri
arasındadır. Konsoloslar ya da eski adıyla Ģehbenderler diplomat sayılmıyorlardı522.
Osmanlı Devleti Bar, Ülgün ve Podgorica'da Ģehbender bulunduruyordu.
Podgorica
Ģehbenderliğini
Kostaki
Petropulo
Efendi(1908),
Bar
ve
Ülgün
516
Mehmet Mercan, age, s. 18
BOA, ĠġD, 74/4372 Ayrıca bkz. BOA, Ġ.HR, 298/18859
518
BOA, Ġ.HR, 298/18886
519
BOA, Y.A.HUS, 189 /12
520
BOA, Y.A.HUS, 189 /12 Karadağ susuzluk çeken bir ülke olduğu için içme suları elde etmek gayesiyle
kuyular açılmaktadır. Susuzluk göz önüne alındığında bu hediyenin anlamının çok büyük olduğu
kavranabilir. Ayrıca Çetine‘de 20 ye yakın kuyu olduğunu ve bu kuyuların ekseriyetinin Fazıl Mustafa
PaĢa‘nın Karadağ seferi sırasında açtırılan kuyular olduğunu Ahmet Tevfik‘in Karadağ Coğrafyası isimli
eserinden öğrenmekteyiz. Ahmet Tevfik, Karadağ Coğrafyası, Muhmud Bey Matbaası, Dersaadet 1329,
Sırpçadan Osmanlıcaya Ter: Mirliva Ahmed Tevfik, s. 7
521
Mehmet Mercan, age, s. 18
522
Hüseyin Âgâh, age, s. 8.
517
104
Ģehbenderliğini ise Balyan Serkiz Efendi(1908) yapmıĢtır523. (Bkz. Resim-26) Dikkat
edilirse ġehbenderlerin isimlerinden Ermeni oldukları anlaĢılmaktadır. O yıllarda
yabancı dil bilen memurlar genelde Ermeni oldukları için ġehbenderlik vazifelerinin
onlara verilmesi tercih edilmiĢtir.
B. KARADAĞ‟IN
OSMANLI
DEVLETĠ‟NDEKĠ
SEFĠRLERĠ
ve
KONSOLOSLARI
Karadağ, Ağustos 1879‘da Osmanlı Devleti baĢkenti Ġstanbul‘a, ilk akredite
elçisini göndermiĢtir. Karadağ‘ın yabancı bir devlete gönderdiği ilk akredite elçi olması
hasebiyle
çok
büyük
bir
önem
taĢımaktadır.
Ġstanbul‘da
Karadağ‘ın
elçi
bulundurmasının temel nedenlerinden biri, sınır tahdidi sırasında Prens Nikola adına
temaslarda bulunmaktır524. Karadağ , Ġstanbul‘da ortaelçi ve maslahatgüzarlık
statüsünde temsil edilmiĢtir.
Stanko Radonjiç (1879): Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne gönderdiği ilk elçi
Stanko Radonjic‘tir. 1841 yılında Nijegusi‘de doğan Voyvoda Radonjiç, aynı zamanda
dıĢiĢleri bakanlığı yapmaktaydı. Radonjiç, III. Napoleon‘un bursuyla Fransa‘da eğitim
almıĢ ve batıyı bilen tecrübeli bir isimdir. Berlin Kongresi‘nde Karadağ delegesi olarak
görev yürütmüĢ ve 1879‘da DıĢiĢleri bakanlığına getirilmiĢtir525. 22 Haziran 1879‘da
―Fevkalâde murahhas Karadağ ortaelçisi‖ olarak Nikola‘yı temsilen Ġstanbul‘a
gönderilmiĢtir526. Lakin görevi uzun sürmemiĢ ve Ağustos 1879‘da sona ermiĢtir527 .
Dibude Radviniç (1879-1883): Karadağ Prensi Nikola‘nın Ġstanbul‘a gönderdiği
ikinci elçi, Dibude Radviniç‘tir. 21 Temmuz 1879‘da
ortaelçi olarak tayin edilen
523
Podgoriça ġehbenderi 1910 yılında Nafilyan Efendi (1326 /1910) Bar ve Ülgün ġehbenderi ise
Abdülhamid döneminden sonra Hüseyin Sabri Bey (1910) olmuĢtur. Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i
Osmaniyye, 1324, s. 380, 503, 523.
524
Zivko M. AndrijaĢeviç, age, s. 126
525
Stanko Radonjic, 1879‘dan 1889 yılına kadar Karadağ DıĢiĢleri bakanlığı yapmıĢ ve 1889‘da ölmüĢtür.
Serb Land of Montenegro- History of Montenegro Online, ―Ministers for Foreign Affairs from the
Establishment of the Ministry of Foreign Affairs - Princedom of Montenegro and Kingdom of
Montenegro in Fatherland and Exile‖,http://www.njegos.org/past/ministers.htm#radonjic e.t.25. 01.
2009
526
BOA, Y.PRK.NMH, 1/65.
527
Stanko Radonjiç Karadağ DıĢiĢleri Bakanlığı (Hariciye Müdürü) da yapacaktır. Salnâme-i Nezâret-i
Hariciyye(1302), Matba‘a-i Ebuzziya, Kostantiniyye 1302, s. 424, Yeni Harflerle Yay.Haz: Ahmet Nezih
Galitekin, ĠĢaret Yayınları, Mayıs 2003, s.332.
105
Radviniç528 22 gün sonra 13 Ağustos‘ta Sultan II. Abdülhamid‘in huzuruna kabul
edilmiĢtir529.
Gavro Vukoviç (1883-1884): 1852‘de doğan Vukoviç, Vasojeviç klanına
mensuptur ve
Karadağlıların meĢhur ismi Miljan Vukov‘un oğludur530. Karadağ
hükûmeti tarafından Saltanat-ı seniyye nezdine maslahatgüzar
olarak tayin edilen
Gavro Vukoviç (Voucovitch) 12 Aralık‘ta Ġstanbul‘a hareket etmiĢtir531. Prens Nikola
Sultan II. Abdülhamid‘e gönderdiği mektupta Ġstanbul‘da Maslahatgüzarlık tesisi için
Gavro Vukoviç‘i tayin ettiğini belirtmiĢtir. Bilindiği gibi 1883 Ağostos‘unda Karadağ
Prensi Ġstanbul‘a bir seyahat düzenlemiĢ ve çok olumlu intibalarla ayrılmıĢtır. ĠĢte bu iyi
iliĢkilerin bir sonucu olarak Gavro Vukoviç Ġstanbul‘a gönderilmiĢ532 ve PadiĢah, Mart
1884‘te Karadağ Maslahatgüzarı Vukoviç‘i huzura kabul etmiĢtir533. Aralık 1884‘te de
Vukoviç, yokluğunda görevini vekâleten Mitar Bakiç‘e devretmiĢtir534. Gavro
Vukoviç‘in, gerek maslahatgüzar olarak gerekse de dıĢ iĢleri bakanı olarak OsmanlıKaradağ iliĢkilerine büyük katkı sağladığı bilinmektedir. (Bkz. Resim-24)
Mitar Bakiç (1884-1887): Hiç Ģüphesiz ki Osmanlı-Karadağ iliĢkilerinde
Ġstanbul‘da uzun yıllar görev yapacak olan Mitar Bakiç‘in yeri tartıĢılmazdır. Buna
Tahsin PaĢa da Yıldız Hatıraları‘nda değinmeden geçememiĢtir. Mösyö Bakiç‘in Prens
Nikola ile Sultan Abdülhamid arasındaki iliĢkileri güçlendirmek için büyük gayret sarf
ettiğini ve bu dostlukta onun payının büyük olduğunu söylemiĢtir.535 Karadağ Dersaadet
Maslahatgüzarlığına tayin edilen ve mukîm elçi sıfatıyla görev yapacak olan Bakiç'in
gelirken Ģehzadelerle bazı memurlara verilmek üzere yanında niĢanlar getirmiĢtir536
528
BOA, Ġ.HR, 280/17241.
BOA, Ġ.HR, 280 /17238.
530
Gavro Vukoviç, 1889 – 1905 yılları arası Karadağ DıĢiĢleri Bakanı olarak görev yapacaktır. Republika
Crna Gora Ministarstvo Inostranih Poslova, (Karadağ DıĢiĢleri Bakanlığı‟nın Resmi Ġnternet Sitesi)
―Gavro Vukovic‖,  http://www.vlada.cg.yu/mininos/vijesti.php?akcija=vijesti&id=1673 e.t. 25.01.2009
531
BOA, Y.A.HUS, 175/76
532
BOA, Y.E.E., 63/11
533
BOA, Y.E.E., 46/44
534
BOA, HR.TO, 282/42. Gavro Vukoviç, 1889 – 1905 yılları arasında Karadağ DıĢiĢleri bakanı olarak
görev yapacaktır.
535
Tahsin PaĢa, Sultan Abdülhamid , Tahsin PaĢa‟nın Yıldız Hatıraları, Boğaziçi Yayınları, Ġstanbul
1990, s. 87
536
BOA, Y.A.HUS, 180 /74
529
106
Mösyö Bakiç‘in Dersaadet Sefirliği üç döneme ayrılmaktadır. Birinci dönemi
1884-1887, ikinci dönemi 1890-1895, üçüncü dönemi ise 1896-1902 yılları arasıdır.
Ocak 1885‘te Bakiç‘in vekâletine Mösyö Döfviç tayin edilmiĢtir537. Bakiç, Kasım
1887‘de izinli olarak memleketine giderken, yerini Mösyö Plamanac‘a bırakmıĢtır.
Mösyö Plamanac (1887- 1889): 29 Kasım 1887‘de Dersaadet Karadağ
Maslahatgüzarlığına, maslahatgüzar statüsünde atanan538 Hâriciye Nezâret-i Kâtibi
Mösyö Plamanac, 25 Aralık 1887‘de görevine baĢlamıĢtır539. Üçüncü
‗Mecidi NiĢanına‘ sahip Mösyö Plamanac,
540
dereceden
Mitar Bakiç‘in izinli olarak memleketine
gitmesi nedeniyle tayin edilmiĢtir541. Ġstanbul‘da ancak 2 yıl çalıĢan Plamanac, Aralık
1889‘da Ġstanbul‘da görevliyken hayatını kaybetmiĢtir542. NaaĢı, Karadağ DıĢiĢleri
Bakanı Gavro Voukoviç‘in ricası üzerine bir süre bekletilmiĢ ve ardından cenaze
alayıyla birlikte Karadağ‘a gönderilmiĢtir. Nakil esnasında da herhangi bir sıkıntı
yaĢanmaması için kolaylık gösterilmiĢtir543.
Karadağ, yaĢadığı sosyal ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle zaman zaman elçi
görevlendirmekte zorluk yaĢamıĢtır. Gerek elçilerin maaĢları ve gerekse de Ġstanbul‘daki
masraflar Kardağ için büyük bir yük oluĢturmaktadır. Elçi görevlendirilememesinin bir
diğer nedeni de eleman sıkıntısıdır544. Plamanac‘ın ölümünden sonra bir müddet elçi
tayin edilememiĢ ve yaklaĢık 6 aylık bir süre Ġstanbul‘da elçi bulunduramamıĢtır.
Mitar Bakiç (1890-1895): Mösyö Plamanac‘ın ölümü üzerine Karadağ Prensi,
Mösyö Bakiç'i tekrar Dersaadet Karadağ Maslahatgüzarlığına tayin etmiĢtir545. 13
Haziran‘da atanan Bakiç, ay sonuna doğru Ġstanbul‘a gelmiĢtir546.
Mösyö Dimitrof (1895-1896): 1895‘ten 22 Aralık 1896‘ya kadar 1 yıl
Ġstanbul‘da maslahatgüzarlık görevini Dimitrof‘un yürüttüğü anlaĢılmaktadır547. Mayıs
1896‘da Dimitrof‘un görevi sona ermiĢtir.
537
BOA, Ġ.HR, 296/18700
BOA, HR.TO, 282/48
539
BOA, Y.A.HUS, 209/28
540
D.A.O. H. N.C.S., C. II, s.445
541
BOA,Y.A.HUS, 209/28
542
BOA, HRTO, 48/41
543
BOA, Y.A.HUS, 232/3
544
Osman Karatay, ―Karadağın Bağımsızlık Mücadelesi‖ age, s. 467
545
BOA, HR.TO, 282/56.
546
BOA, HR.TO, 48/85.
538
107
Mitar Bakiç (1896-1902): Üçüncü kez Ġstanbul‘da elçilik vazifesiyle
görevlendirilen Mitar Bakiç‘e ‗Mecidi NiĢanı‘ verilmiĢ,548 ―mukim elçi‖ statüsünden
―ortaelçi‖ statüsüne çıkarılmıĢtır549. Birkaç ay sonra da Karadağ Prensi bir mektup
yazarak Mösyö Bakiç‘in unvanının fevkalâde ve murahhas ortaelçiliğe terfi ettirildiğini
Dersaadet‘e bildirmiĢtir550. Prensin mektubuna karĢılık PadiĢah II. Abdülhamid de bir
cevabnâme-i
hümâyun
yayınlayarak
Mitar
Bakiç‘in
ortaelçiliğe
terfiini
değerlendirmiĢtir551. Birinci dereceden ‗Osmani‘ ve ‗Mecidi‘ niĢanlarına sahip Bakiç‘in,
ayrıca, altın ve gümüĢ imtiyaz madalyası da vardır552. Bakiç‘in yanında ataĢe olarak
Mösyö Curo Boğdanoviç bulunmuĢtur553.
Normalde Osmanlı Devleti‘nde elçilerin kendi adına tasarruf ve istimlâk hakkı
yoktu. Fakat Karadağ Sefiri Bakiç tarafından arz edilmesi üzerine konu Meclis-i
Vükelâ‘da görüĢülmüĢ554 emlak istimlâk etmesine izin verilmiĢtir555. Görevi sona
erdiğinde bile Prensle PadiĢah arasında dostluk köprüsü olan Bakiç‘in oğluna da maaĢ
tahsis edilmiĢtir556 bir müddet sonra bu maaĢ Bakiç‘in eĢine verilmeye baĢlanmıĢtır557.
Karadağ elçisine sağlanan kolaylıklar ve aile fertlerine gösterilen yakın ilgi, hiç
Ģüphe yok ki Mitar Bakiç‘e verilen değerin yanında Karadağ‘ın içinde bulunduğu zor
durumdan kaynaklanan yetiĢmiĢ eleman yokluğu nedeniyle (kaht-ı rical),558
gelen
elçileri el üstünde tutma ve maddi anlamda Ġstanbul‘daki görevlerini câzip hâle getirme
gayretidir.
547
Dimitrof‘un görevinin baĢlangıç tarihiyle ilgili bir belgeye rastlayamadık lakin Karadağ Prensi‘nin
validesinin vefatı nedeniyle padiĢahın taziyesini Karadağ Maslahatgüzarı Dimitrof'a bildirilmesinden,
1895 yılında Dimitrof‘un görev yaptığı anlaĢılmaktadır. Bkz. BOA, Y.PRK.SRN, 4/100
548
BOA, Ġ.TAL, 96/1313/Za-082
549
BOA, Y.E.E., 59/41
550
BOA, Ġ.HR, 354/1314/N-08
551
BOA, Ġ.HUS, 52/1314/L-34
552
BOA, Ġ.TAL, 184/1317/R-074. BOA, Ġ.TAL, 96/1313/Za-082
553
D.A.O.H.N.C.S, C. II., s.287.
554
BOA, Ġ.HUS, 84 /1318/C-61.
555
BOA, Ġ.HR, 370/1318L-13.
556
BOA, Ġ.ML, 56/1321//B-06
557
BOA, Ġ.HUS, 119/1322/Ca046
558
BOA, Y.A.HUS, 456 /58
108
Karadağ Elçiliğine Rusya Konsolosunun Vekâleten Bakması 1902-1903: Mitar
Bakiç 1902 yılında Ġstanbul‘dan geçici olarak ayrılınca bir boĢluk oluĢmuĢtur. Bu
dönemde Rusya Kançılaryası Karadağ Sefirinin yerine iĢleri yürütmüĢtür559.
Karadağ elçiliğine Rusya Konsolosunun vekalet etmesi Rusya‘nın Karadağ‘ı
koruması ve gözetmesi açısından önemli bulunurken diğer taraftan Karadağ‘ın yetiĢmiĢ
diplomat sıkıntısı yaĢadığının bir göstergesi olarak manidardır. Hem ekonomik sıkıntı
yaĢayan hem de kadro darlığı çeken Karadağ‘da belki de en çok ihtiyaç duyulan Ģey
yetiĢmiĢ kadrolardır.
Mösyö Matanoviç (1903-1907): YaklaĢık bir yıl Rusya Kansolatosuna emanet
edilen iĢler en nihayetinde Mösyö Matanoviç‘in Ġstanbul‘a atanmasıyla son bulmuĢtur.
Çetine‘den Karadağ Hâriciye Nazırıyla birlikte gelen Matanoviç‘in tayini hakkındaki
mektup560 Karadağ Hâriciye Nâzırı tarafından Sultan Abdülhamid‘e iletilmiĢtir561.
―maslahatgüzar‖ statüsündeki Matanoviç‘e niĢan takdim edilmiĢtir562. (Bkz. Resim-25)
Mösyö Curo Boğdanoviç ise tercüman olarak bulunmuĢtur563. Tercüman
Boğdanaviç‘in ardından DuĢan Drezon aynı görevi ifa etmiĢtir564. Drezon bir müddet
sonra kâtip ve baĢtercüman sıfatını alacaktır565.
Duşan Gregoviç (1907-1909): Petrovac‘da 1875 yılında doğan DuĢan Gregovic,
(ö.1923) Ġlk öğrenimini Çetine‘de tamamlamıĢ ve Lise öğrenimi için Ġstanbul‘a Mektebi
Sultanî‘ye (Galatasaray Lisesi) kayıt yaptırmıĢtır. Bitirdikten sonra Karadağ DıĢiĢleri
bakanlığında görev almaya baĢlamıĢtır.566 1905-1907 yıllar arasında Karadağ‘ın ĠĢkodra
Konsolosu olan DuĢan Gregoviç,567 1907‘de Karadağ Maslahatgüzarı olarak Ġstanbul‘a
atanmıĢtır. Mösyö Gregoviç‘in Ġstanbul‘da ilk zamanları gerçekten çok çalkantılı bir
döneme denk gelmiĢtir. Ġstanbul‘da Bebek‘te Osmanlı memurları ile bir tartıĢma yaĢamıĢ
ve zaptiye memurları tarafından rencide edilmesi üzerine sorumlular hakkında gereken
559
BOA, DH.MKT, 2573/28
BOA, Y.A.HUS, 456/74
561
BOA, Ġ.HUS, 110/1321B-004
562
BOA, Ġ.TAL, 356/1322/Za-103
563
Salnâme-i Devleti Aliyye-i Osmaniyye, 1321, s.943
564
Salnâme-i Devleti Aliyye-i Osmaniyye, 1323, s.943
565
Salnâme-I Devleti Aliyye-i Osmaniyye, 1323, Yeni Harflarle Basımı s. 436
566
Serb Land of Montenegro- History of Montenegro Online, agweb, e.t. 25.01.2009
567
BOA, Ġ.HUS, 154/1325R-043
560
109
tahkikat ve soruĢturma baĢlatılmıĢtır568. Mösyö Gregoviç‘e ikinci rütbeden ‗NiĢan-ı
Osmani‘ verilirken eĢine de ikinci rütbeden ġefkat NiĢanı verilmiĢtir569.
Gregoviç, yıllar önce bir öğrenci olarak geldiği Ġstanbul‘da ülkesini temsil
edebilme fırsatına eriĢmiĢtir. Uzun yıllar Ġstanbul‘da okuduğu için hem dil hakimiyeti
hemde yabancılık çekmeme noktasında faydali bir dönem geçirmiĢtir. Gregoviç‘in bir
diğer özelliği ise Abdülhamid döneminin son Karadağ elçisi olmasıdır.
1909 Aralık ayında yeni PadiĢah Sultan ReĢat tarafından Halefi Mösyö Popoviç'le
huzura kabul edilen Gregoviç'in görevi bu ziyaretle sona ermiĢ ve yerini Popoviç‘e
bırakmıĢtır570. Elçilik vazifesi esnasında baĢkitâbet ve baĢtercümanlık görevinde Mösyö
DuĢandre Zon bulunmuĢtur.571 Mösyö Gregoviç II. MeĢrutiyet‘in ilanı döneminin belki
de en çalkantılı günlerinde Ġstanbul‘da bulunmuĢ ve zor bir görev ifâ etmiĢtir.
1910 Rusya Konsolatosu
Popoviç‘in yerine diplomasiyi sürdürken 572 Mösyö
Popoviç, 1911‘de elçilik görevini sürdürmüĢ;573
ancak 1912 yılında da Karadağ
Sefâretinin Rusya Konsolatosu tarafından yürütüldüğü bir yıl geçmiĢtir574. Mart 1912‘de
Mösyö Petar Plamanac elçiliğe atanırken Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ndeki son elçisi
olma özelliğini de taĢımıĢ ve Ekim 1912‘de Balkan SavaĢı‘nın patlak vermesiyle
Ġstanbul‘u resmen terk etmiĢtir575.
568
BOA, Ġ.HUS, 153/1325RA-46
BOA, Ġ.TAL, 429 /1325/B-047
570
BOA, Ġ.HUS, 181/1327z-31
571
Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, 1326, Yeni Harflerle Basımı s. 482
572
Bu dönemde Karadağ yetiĢmiĢ diplomat yokluğundan zor durumda kalmıĢ ve Ġstanbul‘a maslahatgüzar
atayamamıĢtır. Bu zor dönemde Karadağ elçiliğini vekâleten Rusya yürütmüĢtür. BaĢ kitabet ve tercüman
olarak bırakılan Mösyö Terçetiç elçilikte kalan tek Karadağlı olmuĢtur. Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i
Osmâniyye, 1326(1910), s. 512
573
―Maslahatgüzar‖ statüsünde çalıĢan Mösyö Popoviç baĢkitabet ve baĢ tercümanlıkta ise yine Mösyö
Terçetiç bulunmuĢtur. BOA, Ġ.HUS, 181/1327z-31
574
Mösyö Popoviç'in ardından Karadağ Dersaadet‘e elçi bulunduramamıĢ ve Rusya vekâleten görevi
yerine getirmiĢtir. Mösyö Terçetiç eskiden olduğu gibi yine baĢ kitabet ve baĢ tercümanlık görevinin
baĢında bulunmuĢtur Salnâme-i Devlet-i Aliyye-Ġ Osmâniyye, 1328, Yeni Harflerle Basımı s. 552
575
Mösyö Plamanac‘ın elçiliği döneminde, Osmanlı Devleti ile Karadağ Balkan SavaĢı‘nda karĢı karĢıya
gelecektir. II. Abdülhamid döneminin sona ermesinin ardından bozulan iliĢkilerin bir neticesi olarak çıkan
savaĢ sonrası, Kral Nikola tarafından Plamanac, Karadağ‘a geri çağrılacaktır. Osmanlı Devleti‘de
Çetine‘deki temsilcisini derhal geri çağırarak diplomatik iliĢkilere son nokta konacaktır. BOA, MV,
227/239. Plamanac 1913-1915 arası Karadağ DıĢiĢleri bakanlığı da yapacaktır. Bkz. Serb Land of
Montenegro- History of Montenegro Online, agweb, e.t. 25.01.2009
569
110
Karadağ‘ın Ġstanbul‘daki elçilerinin kullandıkları bina, II. Abdülhamid‘in Prens
Nikola‘ya hediye ettiği Emirgan‘daki yalıdır. Bugün Sabancı Müzesi olarak
kullanılmaktadır. Bu binayı ―Verilen Hediyeler‖ baĢlığı altında inceleyeceğiz.
Karadağ‘ın Osmanlı topraklarındaki diğer temsilcilikleri konsolosluklardır. Bu
konsolosluklar iki yerde, ĠĢkodra ve Üsküp‘te açılmıĢtır.
İşkodra Konsolosluğu: 1893 yılında açılan Karadağ ĠĢkodra Konsolosluğu,
Karadağ‘ın Osmanlı Devleti topraklarında bulundurduğu ilk konsolosluktur. 576 ĠĢkodra,
Osmanlı-Karadağ sınırında bulunduğu için sınır sorunları ve yerel çatıĢmalar eksik
olmuyordu. Bu nedenle gerek bürokrasiyi hızlandırmak gerekse de olaylara daha çabuk
müdahale imkânı oluĢturmak için ĠĢkodra‘da bir konsolosluk açılmasının gerekli olduğu
ortaya çıkmıĢtır. ĠĢkodra'da görev yapan Karadağ konsolosları Ģunlardır: Lazar
Mijuskoviç (1893–1902), Slavo Ramadanoviç(1902–1906), DuĢan Gregoviç (1906–
1907),
577
(1912)
578
Petar Plamenac (1907–1910), DuĢan Gregoviç (1910–1912), Ivo Joviçevic
. Ayrıca, 1894 (1312) ĠĢkodra Salnâmesi‘nde Karadağ‘ın ĠĢkodra Konsolosu
olarak Dino Armiyev‘in de ismi geçmektedir579.
Üsküp Konsolosluğu: Karadağ Hükûmeti 1899 yılında Üsküp‘te bir konsolos
bulundurmaya baĢlamıĢtır580. Bununla ilgili teklifi Karadağ Prensi Ġstanbul‘a geldiğinde
Sadrazam nezdinde yaptığı ziyaretinde de dile getirmiĢtir. Sadrazam Halil Rifat PaĢa‘yı
ziyaret eden Karadağ Prensi,
Kosova‘da uygun bir yerde konsolosluk açılmasının
gerekliliğini anlatmıĢ ve ―…Eğer konsolosluk açılırsa irtibatımız daha güçlü ve hızlı
olur, böylece, sınırda meydana gelebilecek herhangi bir kışkırtma ya da sınır ihlalleri
gibi durumları daha seri bir şekilde önlememiz mümkün olur…‖ demiĢtir. Sadrazam
Halil Rifat PaĢa da Karadağ konsolosluğunun açılması için hiçbir engelin olmadığını ve
Üsküp‘te diğer ülkelerin konsolosluğu olduğu gibi Karadağ‘ın konsosluk açmasının da
olumlu karĢılanabileceğini dile getirmiĢtir581. Prens Nikola, konsolosun herhangi bir
576
BOA, Ġ.HR, 342/1311/Ra-07
BOA, Ġ.HUS, 154/1325/R-043
578
Zivko M. AndrijaĢeviç, age, s. 126
579
ĠĢkodra Vilâyeti Salnâmesi, Üçüncü Defa Olarak Vilayet Matbaasında Tab OlunmuĢdur. ĠĢkodra
1312, s. 71-72
580
BOA, Ġ.HUS, 77/1317/Ca-01
581
BOA, Y.A.HUS, 399/68.
577
111
uygunsuz
harekette
bulunması
durumunda görevine
Kosova
Valiliğince
son
verilebileceğini temin ederek azl edebileceğini söylemiĢ ve Osmanlı Devleti‘ne güvence
vermiĢtir582.
Üsküp‘te Avusturya
ve Sırbistan‘ın
ve diğer devletlerden bazılarının
konsolosları, ayrıca, Bulgaristan‘ın tüccar vekili bulunmaktadır. Sırbistan‘ın, Kosova
vilâyetine bağlı PriĢtine Sancağı‘nda dahi bir konsolosluğu vardır. Bu nedenle Karadağ
hükûmeti tarafından Üsküp‘te bir konsolosluk açmasında sakınca görülmemiĢtir583.
Karadağ, bağımsızlığını kazandıktan sonra Osmanlı Devleti‘nin yanında diğer
Avrupa devletleriyle de diplomatik iliĢkilere baĢlamıĢ o ülkelerin baĢkentlerine de
diplomatik temsilciler göndermiĢtir. Rusya, Fransa, Ġngiltere, Avusturya-Macaristan ve
Ġtalya‘da temsilcilikler açmıĢtır. 1881 yılında Yunanistan‘da elçilik açmıĢtır. 1897‘de
Sırbistan ve Bulgaristan ile, 1905 yılında ABD ile, 1906 yılında ise Almanya ile
diplomatik temasa geçerek temsilciler göndermiĢtir. Aynı zamanda tüm bu ülkelerin
Çetine‘de elçilik açtıklarını da unutmamak gerekir584. (Bkz. Resim-33-34)
Avrupalı devletler 1878 öncesinde Karadağ bağımsız değilken orada bir
temsilcilik ve konsolosluk açmamıĢ ya da bir konsolos göndermemiĢlerdir. Bunun
nedenlerinden biri, bölgenin arazi yapısının çok bozuk olmasıdır. Ayrıca, bölge tam
manasıyla Osmanlı Devleti hâkimiyetinde olmadığı için Osmanlı Devleti‘nin Avrupalı
devletlere uyguladığı kapitülasyonlar, yani ―imtiyazat-ı ecnebiyye‖ bu topraklarda hiçbir
zaman yürürlüğe girmemiĢtir.
Avrupalı tüccarlar nâdiren Karadağ‘a gidip ikâmet
ettikleri için Avrupalı devletler, tebaalarının menfaatlerini gözetmek ve onlara yardımcı
olmak için genelde ĠĢkodra konsoloslarına iĢlerini havale etmiĢlerdir. Berlin
Muahedenâmesi‘nin ardından Rusya‘nın da teĢvikiyle Karadağ‘a elçiler gönderilmiĢ ve
Çetine‘de temsilcilikler açılmıĢtır585.
582
BOA, Ġ.HUS, 77/1317/Ca-01.
BOA, Ġ.HUS, 77/1317/Ca-01.
584
ġerbo Rastoder, ― A Short Review Of The History Of Montenegro‖ Montenegro In Transition, Ed.
Florian Bieber, Nomos, Baden-Baden 2003, s. 125.
585
Mehdi FraĢerli, age, s. 300-301.
583
112
II. II. ABDÜLHAMĠD‟ĠN BALKAN POLĠTĠKASINDA KARADAĞ‟IN YERĠ
Osmanlı Devleti‘nin Balkan politikası II. MeĢrutiyet‘in ilanına kadar II.
Abdülhamid‘in kontrolünde iyi bir seyir izlemiĢtir. II. Abdülhamid‘in Balkan
politikasını bu bağlamda iki kısımda incelemek mümkündür. Birincisi II. MeĢrutiyet‘in
ilanına kadar olan dönem, ikinci kısım ise II. MeĢrutiyet‘in ilanından Abdülhamid‘in
halline kadar olan dönemdir.
A.
ABDÜLHAMĠD‟ĠN
II.
MEġRUTĠYET‟ĠN
ĠLANINA
KADAR
BALKANLAR ve KARADAĞ POLĠTĠKASI
Balkanlar‘da denge politikası güderek Bulgarlar, Sırplar Yunanlılar ve
Karadağlıların ittifak yapmalarını engellemek, ―rekabet, zıddiyet ve münafeseti
(çekememezlik, gizli düĢmanlık)‖ sürekli canlı tutmak, Abdülhamid‘in Balkan
politikasının özünü oluĢtur586. Joan Haslip, Abdülhamid‘in Balkan politikasını “hâkim
olmak için dağıt” olarak açıklamaktadır587. Bulgaristan Prensi Ferdinand‘ı husûsi yâveri
yaparak Balkanlar‘da kendisi aleyhinde oluĢabilecek Balkan Birliği‘ni engellemeye
çalıĢmıĢ, aralarındaki anlaĢmazlıkları iyi değerlendirip onları canlı tutarak kendine karĢı
ittifak kurulmasını engellemeye çalıĢmıĢtır588. Osmanlı Ġmparatorluğu gibi büyük bir
devleti, yıkım etkisi yapacak sarsıntılardan korumak için dıĢ siyasette tâvizin zorunlu
olduğunu söyleyen Abdülhamid, bunun, küçük tâvizlerle ancak baĢarılabildiğini
söylemiĢtir589.
Balkan devletlerinin sınırları Berlin AntlaĢması‘ndan sonra belirlense de bu,
daha sonra çıkabilecek muhtemel çatıĢmaların ve sorunların önüne geçememiĢtir.
Abdülhamid döneminde Balkanlar‘da durum, genelde Makedonya‘yı ele geçirmek için
586
Tahsin PaĢa, age, s 85. Enver Ziya Karal, age, (Birinci MeĢrutiyet ve Ġstibdat Devirleri), C. VIII, s. 189
Joan Haslip, age, s. 224
588
Vahdettin Engin, age, s. 27
589
Abdülhamid ―Doğu ve Batı’nın Osmanlı Devleti aleyhine yürüdüğü bir zamanda meydan
okuyamazdım. Eğer Bulgarların Filibe’ye girmeleri üzerine hesapsız kitapsız meydana atılsaydım
Bulgarlarla Sırplar birleşir, Makedonya’yı da alırlardı. Yunanlılar da bunu bahane edip adalar
üzerindeki isteklerini kabul ettirmeye çalışacaklardı. İşkodra’ya inmeyi amaç edinen Karadağ’a da bir
fırsat doğmuş olacaktı. Buna kimse karşı koyamazdı” ifadelerini kullanmıĢtır. Sultan II. Abdülhamid,
Sultan Abdülhamid‟in Hatıra Defteri, Pınar Yay, Haz: Ġsmet Bozdağ, s. 33
587
113
yapılan çete faaliyetleri ve mücadelelerle geçmiĢtir590. Bilindiği gibi Makedonya bölgesi
Vilayet-i Selâse (Üç Vilâyet) olarak adlandırılırmıĢtır. Karadağ‘a komĢu olan Kosova,
bu üç vilayetten birisini oluĢturmaktadır. Dolayısıyla Karadağ‘ın, Büyük Devletlerin
adeta manevra sahası haline gelen Kosova‘ya komĢu olması itibariyle, Abdülhamid‘in
Balkan politikasında büyük bir yeri olduğu muhakkaktır.
Abdülhamid‘in Balkanlarda tehlike hiyerarĢisinde birinci sırada, Ġstanbul‘a
yakınlığı nedeniyle Bulgaristan olmuĢtur. Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ tehlike
potansiyeli açısından ikinci sıradaydılar ve Bulgaristan‘a karĢı müttefik olarak
görülmüĢlerdir591. Bu bağlamda değerlendirildiğinde Abdülhamid‘in Karadağ politikası
dostluğa dayanmaktadır. Zaten Abdülhamid‘in sorunları ve anlaĢmazlıkları çözme Ģekli
savaĢla değil diplomasi ve barıĢ temelinde olmuĢtur. Bu noktada, kaybına kesin gözüyle
bakılan yerleri tâviz olarak vermekte bir sakınca görmemektedir. Karadağ‘a taviz olarak
verilen topraklar her ne kadar Osmanlı toprağı gibi gözükse de buralardaki hâkimiyet
―sözde‖ dir. Bu nedenle, toprak tâvizleri verilmesinde sakınca görülmemiĢtir. OsmanlıRus SavaĢı‘nın çıkmaması için Karadağ‘ın istediği, çoğunluğunu Hristiyanların
oluĢturduğu nahiye gözden çıkarılmıĢtır. Fakat onun gayretleri ve savaĢın çıkmaması
için gösterdiği çabalar sonuç vermemiĢ ve Osmanlı Devleti için zor bir süreç baĢlamıĢtır.
Karadağ bağımsız olduktan sonra, çoğu zaman sorunlar ―dostluk hisleri‖
gereğince diplomasi ve barıĢ yoluyla çözülmeye çalıĢılmıĢtır592. Sınır kentlerinde
yönetim tarzı benimsenmeyen ya da uygunsuz tavırları görülen idarecilerin
değiĢtirilmesi için ricada bulunulması, sorunun siyasi yollarla çözmüne güzel bir örnek
590
Çete faaliyetlerinin ayyuka çıktığı Makedonya‘da büyük devletlerin müdahalesine uygun bir ortam
oluĢmuĢtur. 1903 yılında hazırlanan Mürzsteg Reform Planı da sonuç vermemiĢ Makedonya Sorunu
Balkanlarda büyük bir yara haline gelmiĢtir. GnĢ bilgi için bkz. Uğur Özcan, BaĢlangıçtan 1903‟e Balkan
Sorunu ve Mürzsteg Planı, Osmangazi Üniverstiesi Sos. Bil. Ens. YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
DanıĢman: Yard. Doç. Dr. Zafer Koylu, EskiĢehir 2003. II. Abdülhamid, Balkan devletlerinin Makedonya
üzerindeki emellerinin farkındadır. Sırbistan‘ın Bulgaristan‘ın Romanya‘nın Yunanistan‘ın Sırplarla
Bulgarlar arasındaki anlaĢmazlığını bilmektedir. Bulgarlarla Romanyalıların birbirlerinden nefret ettiğinin
farkındadır. Yunanlıların ise Bulgarlardan hiç hazzetmediğini çok iyi bilmektedir. Bu noktada
Abdülhamid ayrılıkları kullanarak Balkan devletlerinin kendisine karĢı birleĢmesini engellemiĢtir.
Vahdettin Engin, age, s. 31-32
591
F. A. K. Yasamee, ―Ottoman Diplomacy in the Era of Abdulhamid II (1878-1908)‖ ÇağdaĢ Türk
Dipomasisi: Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim 1997, Ankara 1999, s. 229
592
Örneğin Plaveliler tarafından Yezero Tepesi‘nde inĢa edilen kale nedeniyle çıkan sorun, Karadağ
Prensi‘nin bilinen ―dostluk hisleri‖ gereğince zor kullamaktansa iki taraf arasında diyalogla çözülme
yoluna gidilmesinin daha uygun olacağına karar verilmiĢtir. BOA, Ġ.HUS, 159/1325/N-26.
114
teĢkil etmektedir. Yine Karadağ Prensi‘nin, kapanmıĢ olayları yeniden gündeme getiren
yeni Berane Kaymakamının değiĢtirilmesi ya da ikaz edilmesi için Abdülhamid‘den
istekte bulunması593 bu siyasetin bir ürünüdür. AnlaĢılacağı üzere, birbirlerini ezeli
düĢman olarak gören Osmanlı Devleti ve Karadağ, Abdülhamid ve Nikola‘nın iyi
iliĢkilerinin bir sonucu olarak, sorunları diyologla çözme yolunu benimsemiĢlerdir.
Abdülhamid; imparator, kral, devlet baĢkanları, sefirler ve gazeteciler ile yakın
dostluklar kurmuĢ, niĢanlar ve çeĢitli hediyeler vererek onların dostluklarını kazanmıĢtır.
Söz konusu bu dostane iliĢkileri de Abdülhamid, dıĢ politikada kullanmayı bilmiĢtir.
Buna istimâlet politikası594 yani gönül alma politikası da denmektedir595. Balkanlar‘da
dengeyi sağlama adına en çok I. Nikola ile dostluğunun etkili olduğu görülmektedir. Bu
dostluğun zaman zaman Nikola‘nın ―Abdülhamid‘in adamı ve casusu‖ olarak
nitelendirilmesine
neden
olduğunu
hatırlatmakta
yarar
vardır596.
Abdülhamid,
muhatabının dostluğunu kazanmak için, bir diplomat titizliğiyle çeĢitli jestler
düĢünmüĢtür. Tahsin PaĢa‘nın ifadesiyle, Sultan Abdülhamid, Balkan politikasında en
çok Karadağ Prensi Nikola‘dan ―istifade‖ etmiĢtir. Uygulanan siyasetle Sırbistan‘la
Karadağ arasındaki rekabetin arttığı görülmektedir597.
II. Abdülhamid‘in amacının, Karadağ‘ı Rusya ve Avusturya-Macaristan
devletlerinin etkisinden çıkararak kendisine karĢı olumsuz bir tavır sergilemesini
engellemek olduğu iddia edilmektedir. Bunun için çeĢitli vesileleri ve fırsatları
değerlendiren ve gerektiğinde o fırsatları oluĢturan II. Abdülhamid, ayrıca, Prens
Nikola‘nın veliahdı Danilo‘ya da her ay belli bir miktar para yardımı yapmıĢtır598.
Buna ilaveten, Tahsin PaĢa, Yıldız hatıralarında Abdülhamid ile ilgili olarak
Ģunları söylemektedir: “Balkan politikasında en çok Karadağ Prensi Nikola’yı
kollamıştır.” Balkan devletleri arasında rekabet, zıddıyet ve anlaĢmazlıktan istifade etme
593
BOA,Y.PRK.BġK. /11154.
Bazı kaynaklarda istimâlet kelimesinin istimâlât (kullanma) kelimesiyle karıĢtırıldığı
gözlenlenmektedir. Ġstimâlet‘in kelime anlamı gönül çekme teselli etmedir. Istimâlât ise kullanmalar
kullanılışlar anlamına gelir. Bkz. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın
Kitabevi Yayınları, Ankara 1993, s. 460
595
Mücteba Ġlgürel, ‗Ġstimâlet‘, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 362-363.
596
Yeni Türk Ansiklopedisi, Cilt. 5, Ötüken yay, Ġstanbul 1985, s. 1687-1688
597
Tahsin PaĢa, age, s 87.
598
Çetine Elçisine Prens Nikola ile kumar oynatıp bilerek para kaybettirdiği iddiaları ortaya atılmıĢtır.
Süleyman Kani Ġrtem, age, s. 127.
594
115
Ģeklinde tezahür eden bu politikada Abdülhamid‘in Prens Nikola ile dostluğu çok önemli
bir aĢama olmuĢtur. Abdülhamid, Nikola‘yla dostluğuna zarar vermemek için Nikola‘nın
Sırbistan ve Karadağ‘ı birleĢtirerek kendisini Sırbistan Kralı ilan etme düĢüncesine,
kesinlikle karĢı olduğu halde ses çıkartmamıĢ ve Prens Nikola‘ya çeĢitli hediyeler
vermiĢtir. Bunlar arasında Ġstanbul Boğazı‘nda güzel bir yalı da vardır. Abdlhamid‘in
ayrıca, Ġki defa olmak üzere Prens‘e 20 bin altın hediye ettiği söylenmektedir599. Hatta
Nikola, günlüklerinde, PasiĢah‘ın kendisine ―Siz, benim ve imapratorluğum üzerindeki
politikası gerçek, saygın, içten ve samimi olan tek kişisiniz600‖ dediğini aktarmaktadır.
ġunu ifade etmek gerekir ki Abdülhamid‘in Karadağ‘ı kullandığı yönündeki
tespitler her ne kadar yanlıĢ olmasa da, ―kullanmak‖ ya da ―kullanılmak‖ tarafların
algısına göre değiĢiklik arz etmektedir. Abdülhamid karĢıtı bir yazar olan Süleyman
Külçe‘ye göre Karadağ Prensi Nikola Abdülhamid‘i ―kullanmıĢtır.‖601 Tahsin PaĢa‘ya
göre ise Abdülhamid Nikola‘yı ―kullanmıĢtır‖. Kanaatimizce Nikola‘nın, Abdülhamid‘in
siyasetinde bir ―aktör‖ olduğu iddia edilse de Karadağ Prensi Nikola açısından da
Abdülhamid‘in bir aktör olduğunu düĢünülmesini engelleyecek bir durum söz konusu
değildir. Kullanılma durumundan olumsuz etkilenen bir taraf varsa o zaman ezilen bir
ülkeden bahsedilebilir. Fakat duruma bakıldığında, Osmanlı Devleti‘nin uyguladığı
politikadan Karadağ‘ın avantajlı çıktığı görülmektedir. Böylece Karadağ kalkınma fırsatı
bulmuĢ ve 25 yıla yakın bir barıĢ dönemi geçirmiĢtir. Abdülhamid‘in Balkan
devletlerinin birleĢmesini engelleyen politikasının, Karadağ‘ın iĢine gelmeyeceği, II.
Abdülhamid‘in 1909‘da tahttan indirilmesiyle çok açık bir Ģekilde ortaya çıkmıĢtır.
Nitekim, Ġtthat ve Terakki yönetimiyle, Balkan milletlerinin ittifak yaptıklarını ve bunun
sonucunda Balkan SavaĢları ve Balkan SavaĢları‘nı takiben Dünya SavaĢları‘nın çıktığı
müĢahede edilmektedir. Kullanmaktan ya da kullanılmaktan olumsuz etkilenen bir taraf
olmadığına göre, buna ―iĢbirliği‖ demekten baĢka çare kalmamaktadır.
Abdülhamid, Karadağ Prensi‘nin ĠĢkodra ile ilgili politikasına dair ĠĢkodra
vilâyetinden gelen telgrafa cevaben;
599
Tahsin PaĢa, age, s. 87
Marco Houston, age, s. 174.
601
Süleyman Külçe, age, s. 311.
600
116
―Her ülkenin birtakım emellerinin olması tâbi olup yapılacak Ģey hükûmet görevlilerinin
görevlerini en iyi Ģekilde yerine getirmeleri ve ahâlinin hükûmetin adaletinden tamamıyla
faydalanmasını, rahat ve huzur içinde birbirleriyle iyi geçinmelerini sağlamaktır
602
.” demiĢtir.
Böylelikle Abdülhamid, Karadağ Prensi‘nin Balkanlar ya da Arnavutluk
üzerindeki emelleri ne olursa olsun, önemli olanın, valilerin, kaymakamların,
mutasarrıfların, âmirlerin ve memurların âdilâne bir yönetim izlemeleri olduğunu ve
görevlerini tam olarak yaparlarsa düĢmanın bu emellerinde baĢarılı olamayacaklarını
ifade ettiği anlaĢılmaktadır.
Osmanlı Devleti Balkanlar‘da toprağı olan bir devlet olarak Balkan devletleriyle
savunma antlaĢmaları da yapmıĢtır. Nitekim, 1889‘da Osmanlı-Karadağ, Sırbistan
arasında Ortak Savunma AntlaĢması imzalanmıĢtır603. Bir sonraki sene de Osmanlı
idaresinde 1890‘da ―Balkan Heyet-i Müttefikası‖ kurulmuĢtur. Bu organizasyonda, baĢta
Osmanlı Devleti olmak üzere Karadağ, Sırbistan, Yunanistan ve Romanya yer
almıĢtır604. Balkan Ligi giriĢimlerinin sonuncusu da 1906-1908 yılları arasında olmuĢtur.
Bu Balkan Ligi giriĢmlerinin Osmanlı Devleti Ģemsiyesi altında ve Osmanlı liderliğinde
yapıldığı görülmektedir605.
Fakat zaman zaman Balkan devletlerinin, kendi aralarında gizli antlaĢmalar
yaptıkları anlaĢılmaktadır. 1897‘de mevcut hududun korunması yönünde Karadağ‘ın
Bulgaristan ve Sırbistan‘la gizli bir ittifak antlaĢması yaptığı duyulmuĢtur606. Progras
gazetesinde, ardından Gaulois gazetesinde bu doğrultuda haberler yayımlanmıĢtır607.
New York Times gazetesi de 20 Nisan 1897 tarihli nüshasında Karadağ‘ın Sırbistan ve
Bulgaristan ile ittifak anlaĢması yaptığını yazmıĢtır608.
Ġngiltere‘de Morning Post gazetesinde çıkan bir habere göre de Karadağ
Prensi‘nin, yönetimi altında Osmanlı aleyhinde olarak Balkan hükûmetlerinden oluĢan
bir ittifak heyeti meydana getirme planları telaffuz edilmiĢtir609. Nikola‘nın, Sırbistan ve
602
BOA, Ġ.HUS, 24/8ġ1323
BOA, Y.PRK. TKM, 16/33
604
BOA, Y.PRK EġA, 12/53
605
F. A. K. Yasamee, age, s. 230
606
BOA Y.PRK.BġK. 51 /43
607
BOA Y.PRK.EġA. 26/82, BOA, Y.A.HUS, 371/52
608
New York Times, ―Neutral Alliance Formed‖ 20 April 1897
609
BOA Y.A.HUS, 412/67
603
117
Bulgaristan‘ın dahil olduğu bir Slav birliğinin baĢına geçmeyi planladığını Abdülhamid
de bilmektedir. Zira Nikola Ġstanbul‘a geldiğinde bunu bizzat kendisi söylemiĢ, Sırbistan
Kralı olmayı hedeflediğini belirtmiĢtir. Abdülhamid Nikola‘yla dostluğuna zarar
vermemek için karĢı olduğu bu düĢünceye ses çıkartmamıĢtır610.
Abdülhamid, Balkanlar‘daki böyle bir ittifak ya da birlikteliğin kendisine zarar
vereceğinin farkındadır. Hatta Karadağ Prensi‘nin oğlu Mirko‘nun memuriyeten
bulunduğu Sırbistan‘daki Obronoviç Hanedanından 50 lira maaĢ alacağı ve Rusya‘nın
da böyle bir teklifte bulunduğunu öğrenince Prens Mirko‘ya 60 lira maaĢ bağlanması
doğrultusunda bir karar aldırmıĢtır611. Abdülhamid, Karadağ, Sırbistan ve Bulgaristan
arasındaki her birliktelikten haberdar olmak istemiĢ ve bu konuyla ilgili alınan her
bilginin kendisine iletilmesini istemiĢtir612. Alınan haberlere göre ise Sırbistan, Karadağ
ve Bulgaristan'ın ittifakı pek mümkün değildir613. Gazetelerde çıkan böyle haberlerin
Avusturya‘nın ―entrikası‖ olduğu iddia edilmiĢtir614.
Haziran 1904‘te Karadağ, Bulgaristan ve Sırbistan arasında bir ittifak antlaĢması
yapılmıĢtır615. Yapılan bu ittifak antlaĢmasına göre; devletlerden biri savaĢa girerse ya
da saldırıya uğrarsa diğer ikisi müttefik olarak savaĢa girecekdir. Yalnız, bu ittifakın
sadece Rusya ve Avusturya devletlerine karĢı bir ittfak olduğu özellikle belirtilmiĢtir.
Diğer taraftan Osmanlı Devleti, Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan'dan meydana gelen
―Balkan Birliği‖ üzerinde Avusturya
nüfuzu olduğunu bilmektedir. Bu devletleri
Avusturya‘nın etkisinden kurtarmak için Osmanlı Devleti, Ġtalya‘dan ve diğer Avrupa
devletlerinden yardım istemiĢtir616. Her Ģeye rağmen, Abdülhamid tahttan ininceye
kadar617 tam bir ittifak sağlayamamıĢlar ve ittifak kuramamıĢlardır.
610
Tahsin PaĢa, Sultan Abdülhamid, Tahsin PaĢa‟nın Yıldız Hatıraları, Boğaziçi Yay, Ġstanbul 1990,
s. 87
611
BOA, Y.A.HUS, 426/124
612
BOA, Y.PRK.BġK, 70/50
613
BOA, Y.PRK.EġA, 43/49
614
BOA, Y.PRK.EġA, 44/9
615
BOA, Y.PRK.MK, 19/36
616
BOA, Y.PRK.EġA, 47/52
617
Abdülhamid‘in 1909 da tahttan indirilmesiyle birlikte kral sıfatıyla Nikola, Bulgaristan, Sırbistan ve
Hırvatistan‘ı da ―Balkan Ligi‖ne çağırmıĢtır. Ġttifakın ardından Balkan SavaĢları ve buna müteakiben ı.
Dünya SavaĢı patlak verecektir. John Mc Donald, age, s. 86
118
Abdülhamid, Osmanlı Hükümeti önderliğinde Balkan devletlerini; Karadağ,
Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan hükûmetlerini toplayarak bir ―konfederasyon‖
oluĢturmak istemiĢtir618. Böylelikle, Osmanlı Devleti, hem Balkan devletlerini kontrol
altında tutabilecek hem de kendisinden habersiz oluĢumlara meydan vermemiĢ olacaktır.
Sonuç olarak Osmanlı Devleti‘nin, Balkanlar‘da, kendi aleyhinde oluĢabilecek
ittfaka karĢı bir politika izlediği görülmektedir. Eğer böyle bir ittfak ya da birleĢme söz
konusuysa, Osmanlı Devleti, bu ittifakın bizzat içinde yer alacak ve kontrol altında
tutacaktır. Gerek Balkan Heyet-i Müttefikası‘nda gerekse de 1904 yılında konfederasyon
giriĢiminde Osmanlı Devleti‘nin kontrolü elden bırakmayarak aktif bir rol oynamaya
özen gösterdiği anlaĢılmaktadır.
B. ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET‟ĠN ĠLANINDAN ABDÜLHAMĠD‟ĠN
HAL‟LĠNE KADAR OSMANLI DEVLETĠ‟NĠN KARADAĞ
POLĠTĠKASI
Sultan Abdülhamid‘in dıĢ politikada etkisinin azaldığı ve kontrolün kendi
elinden çıktığı ikinci dönemde ise Osmanlı Devleti‘nin Balkan politikası farklı bir seyir
izlemiĢ ve dengeler bozulmuĢtur. Abdülhamid‘in tek elden yönetimini benimsemeyen
büyük bir Jöntürk muhalefeti oluĢmaya baĢlamıĢtır. Jöntürkler, II. Abdülhamid‘i,
Osmanlı Devleti‘ne büyük güçleri bela etmekle, içte ise millet çatıĢması meydana
getirmekle suçlamıĢlardır. Abdülhamid‘in bir ulusu diğerine karĢı kullanma politikasını
eleĢtiren Jön Türkler, onun ―yapay çatıĢmalar‖ çıkarttığını savunmuĢlardır. Zaten 1907
yılında Paris‘te toplanan 2. Jön Türk Kongresi‘nde, yabancı güçleri ülkeye müdahaleye
davet ettiği ve Osmanlı topraklarını küçülttüğü için Abdülhamid‘in bu politikası
jöntürkler tarafından sert bir Ģekilde eleĢtirilmiĢtir. Jöntürkler, böyle giderse diğer
milletler de bağımsızlıklarını ilân eder ve ülke bölünür endiĢesini taĢımıĢlardır. Onlara
göre, MeĢrutiyet ilân edilirse din, dil, ırk ve millet farkı gözetilmeyecek ve temsil hakkı
618
BOA, Y.PRK.HR, 34/36
119
olacaktır. Bu da Avrupalı devletlerin Osmanlı tebaası olan milletleri suistimal etmesini
engelleyebilecek, reform bahaneleriyle devletin iĢine karıĢamayacaklardır619.
1908 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti‘nin Karadağ ve Balkan politikasında
değiĢmeler meydana gelmiĢtir. Abdülhamid‘in yönetiminden memnun olmayan Jön
Türk‘ler Arnavutlar‘ın da desteğini alarak II. MeĢrutiyet‘in ilanını istemiĢlerdir.
Firzovik‘te sayıları 20.000‘i bulan silahlı Arnavutların Osmanlı Terakki ve Ġttihad
Cemiyeti‘ne destek verdiği bilinmektedir620. Arnavutların Firzovik kasabasında yapılan
gösterileri âdeta Yıldız‘da ―psikolojik yılgınlık‖ oluĢturmuĢtur621.
22 Temmuz‘da
Resneli Niyazi Bey ve Eyüp Sabri Bey cemiyetten aldıkları emir doğrultusunda Manastır
Ordu Kumandanı Tatar Osman PaĢa‘yı dağa kaldırmıĢlardır622. 23 Temmuz‘da
Makedonya‘daki cemiyetin askerî ve sivil erkânı, hürriyeti ilân etmiĢlerdir. Yine aynı
gün Kanun-i Esasi‘nin yürürlüğe girmesi, PadiĢahın yayınladığı bir iradeyle
gerçekleĢmiĢtir623. ĠĢ baĢında bulunan hükûmetin zayıflığı, Balkanlar‘daki kaynaĢmalar
ve Rumeli‘de karargâhlarını oluĢturmuĢ olan II. ve III. Kolordu subaylarının
Selanik‘teki baĢkaldırıya verdiği destek nedeniyle Abdülhamid zor durumda kalmıĢ ve
Jön Türklerin dediğini yapmak zorunda kalmıĢtır624. Böylece 1878‘de Meclis-i
Mebusan‘ın tatil edilmesiyle askıya alınan Kanun-i Esasi, II. MeĢrutiyet‘le birlikte tekrar
yürürlüğe girmiĢtir625.
619
Mim. Kemal Öke, ― ġark Meselesi ve II. Abdülhamid‘in Garp Politikaları (1876-1909)‖ The Journal
of Ottoman Studies, III, Ġstanbul 1982, s. 274-275.
620
ġükrü Hanioğlu, agm, s. 481
621
Ahmet Turan Alkan, Ġkinci MeĢrutiyet Devrinde Ordu Ve Siyaset, Ufuk Kitapları, Ġstanbul 2001, s.
57-58
622
Ahmet Niyazi, age, s. 223
623
Abdurrahman ġeref Efendi, Son Vakanüvis Abdurrahman ġeref Efendi Tarihi, TTK, Ankara 1996,
Haz: Prof. Dr. Bayram Kodaman & Prf. Dr. Mehmet Ali Ünal, s. 11. ġükrü Hanioğlu, agm, s. 481
624
Angelo Iacovella, age, s. 36. Meydana geliĢ itibariyle halk ihtilali olmayıp askerî bir ihtilal özelliği
taĢıyan bu harekete, bütün ordu destek vermese de en kritik hudutları bekleyen ııı. Orduda orta ve daha alt
dereceden subayların söz konusu bu harekete verdiği destek, bizi bu hareketin bir ―askerî‖ özelliği olduğu
noktasında ikna etmektedir. Ahmet Turan Alkan, age, s. 91. Çetelere karĢı verdikleri mücadelelerde ele
geçirdikleri asilerin ya padiĢah affıyla ya da genel afla birlikte salıverilmesi, genç subayları çileden
çıkartıyordu. Fikret Adanır, age, s. 250-260
625
Kanuni Esâsi Osmanlı Devleti‘nin 1876 yılında kabul edilen ilk anayasasıdır. Kanun-i Esâsi Meclisi
Mebusan‘ın kapalı olduğu yıllarda da Osmanlı salnâmelerinde baĢ tarafta tam metin olarak yayınlanmıĢtır.
GnĢ bilgi için bkz. M. Akif Aydın, ―Kanuni Esasi‖ DĠA, C. 24, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 330. Suna Kili,
Türk Anayasaları, Tekin Yayınevi, Ġstanbul 1982, s. 1-34
120
Ġlk haftalar müslim ve gayrimüslim bütün unsurların MeĢrutiyet‘i kutlayan
abartılı ve samimi olmayan gösterisiyle geçmiĢtir626. Karadağ‘dan gençler ĠĢkodra‘ya
gelerek MeĢrutiyet için sevgi gösterisinde bulunmuĢlardı. Karadağlı gençlere özel ilgi
gösterilmiĢ, masrafalrı ise mal sandığından karĢılanmıĢtır627.
Dikkat edilirse Ġtihat Terakki‘nin dıĢ politika açılımı görülmemektedir. Tek
amaç, II. MeĢrutiyet‘i ilan ederek devleti parçalanmaktan kurtarmaktır628. Dolayısyla içe
dönük politikalar ve hedefler taĢımaktadır. DıĢ politikayı yönlendiren Kâmil PaĢa 5
Ağustos 1908‘de Ġttihad ve Terakki‘nin isteği ile sadrazam olmuĢ629 ve onun tarafından
kurulan ilk hükûmet, 13 Ocak 1909‘da görevine baĢlamıĢtır630. II. MeĢrutiyet‘in ilânının
dıĢ siyasetteki iliĢkilerdeki yansımaları çok ağır olmuĢtur. DıĢ iliĢkiler tamamen
―felâket‖ olarak nitelendirilmiĢtir. 1908 devrimi, devletlerin istekleri konusunda baskı
yapma fırsatını doğurmuĢ ve Balkan SavaĢı‘na zemin hazırlayan geliĢmeler ortaya
çıkmıĢtır631. ġark Meselesi‘nin çözümü için bir âcil çıkıĢ kapısı olarak görülen
MeĢrutiyet üzerinde
fazlaca iyimser bir yaklaĢım sergileyen Jön Türkler, dünya
konjonktüründeki geliĢmelerden ve dengelerden habersizce ve acemice çıkıĢlar
yapmıĢlardır. Tek istedikleri Ģey bağımsızlık olan Osmanlı Devleti‘ndeki ulusları ne
MeĢrutiyet‘in ilânı ne de ıslahatların tatmin edemeyeceği gerçeği görülememiĢtir632.
II. MeĢrutiyet ilan edilmesinden hemen sonra Bulgaristan çok geçmeden 1 Ekim
1908‘de bağımsızlığını ilân etmiĢtir. Avusturya-Macaristan ise Bosna Hersek‘i kendisine
kattığını söylemiĢtir. Bunun üzerine, Osmanlı Devleti; Rusya, Ġngiltere ve Sırbistan‘ın
yanında Karadağ‘ın da Avusturya-Macaristan‘ın bu iĢgaline karĢı duracağı düĢüncesiyle
Avusturya-Macaristan‘a bir protesto mektubu göndermiĢtir633. Kâmil PaĢa, büyük
devletleri bu hadiseye müdahaleye çağırmıĢtır. Zira bu apaçık bir Ģekilde Berlin
626
Sokaklarda hocalarla Ermeni Rum Bulgar papazlar birbirlerine sarılıyorlardı. Sansür kalktığı için
geleceğe ―güvenle bakan‖ ve buna inanan herkesin ―yüreği sevinçle doluyordu‖ Yusuf Hikmet Bayur,
age, C. I, Kısım II, s. 67-68
627
BOA, DH.MKT, 2637/90
628
Orhan Koloğlu, ―Ġttihat ve Terakki Partisi‘nin DıĢ Politikası‖ ÇağdaĢ Türk Diplomasisi: 200 Yıllık
Süreç, 15-17 Ekim 1997 Sempozyuma Sunulan Tebliğler, TTK, Ankara1999 s. 232.
629
Ayfer Özçelik, Sahibini Arayan MeĢrutiyet, Tez Yayınları, Ġstanbul 2001, s. 11
630
Kemal Beydilli, agm, s. 119.
631
Malcolm Edward Yapp "Ottoman Empire" Encyclopædia Britannica Online, <http://www.
britannica.com/EBchecked/topic/434996/Ottoman-Empire> e.t. 26 Sep. 2008
632
Mim. Kemal Öke, agm, s. 275.
633
William Miller, The Story of the Nations …s. 467
121
AntlaĢması‘nın bitiĢinin göstergesidir. Ardından Girit Adası‘nın Yunanistan‘a
bağlandığının bildirilmesi ise Osmanlı Devleti‘ne üçüncü bir darbe niteliğindedir634.
Kâmil PaĢa‘nın redif askerini silah altına alması, Bulgaristan‘la bir savaĢın sinyalleridir.
SavaĢın eski rejimin tekrar kurulmasına meydan vermesinden çekinen Ġttihat ve Terakki
hükûmeti, Bulgaristan ile ikili görüĢmeler yaparak sorunu barıĢçıl yollarla çözmeye
çalıĢmıĢtır. Ġngiltere ise konunun Berlin AntlaĢması‘na imza atan devletleri
ilgilendirdiğini söyleyerek uluslararası bir konferansın toplanmasından yana tavır
koymuĢtur. Rusya da Avusturya-Macaristan karĢısında Karadağ ve Sırbistan‘dan yana
tavır sergilemiĢtir. Bulgaristan ile görüĢmeler, tepkiler üzerine, durdurulmuĢtur. Fakat Ģu
da bir gerçektir ki, konferans yoluyla sorun halledilirse Karadağ ve Sırbistan‘a da bir
―sus payı‖ verilir ve bundan da Osmanlı Devleti zararlı çıkardı. Osmanlı Devleti
konferans teklifinden de geri durarak Bulgaristan‘la görüĢmeler yolunda devletleri ikna
etmiĢtir.
Bu arada Kâmil PaĢa hükûmeti Ġttihatçıların sık sık müdahaleleriyle
karĢılaĢmıĢ ve baskılar neticesi kısa bir süre sonra yerini 14 ġubat 1909‘da Hüseyin
Hilmi PaĢa‘ya bırakmıĢtır635.
Hüseyin Hilmi PaĢa döneminde ise Avusturya-Macaristan ile bir protokol
imzalanarak 26 ġubat 1909‘da Yenipazar Osmanlı Devleti‘ne geri verilirken, bunun
karĢılığında Bosna-Hersek Avustura-Macaristan topraklarına katılılmıĢtır. Âdeta bir
―oldu bitti‖yle Bosna Hersek Avusturya Devleti‘ne katılmıĢtır. Buna karĢılık Avusturya,
2.5 milyon altın lira alan Osmanlı hükûmetine, 30 yıldır bir kısmını iĢgal ettiği
Yenipazar Sancağı‘nı geri vermiĢtir. SavaĢ atmosferi oluĢunca Rusya ve Sırbistan bu
kararı kabul etmek zorunda kalmıĢtır636.
Balkanlar‘da dengeler de değiĢmeye baĢlaması Arnavutluk‘taki milliyetçi
cereyanları tetiklemiĢtir. Bu durumda Karadağ Devleti de alarm hâlindedir.
Podgoriça‘daki Müslümanlara silah dağıtan Karadağ hükûmeti, bu silahlanmanın
634
Meclis‘in açılıĢından 13 gün sonra Ġstanbul Mebusu Hüseyin Cahit Bey tarafından verilen bir gen soru
önerisiyle ardarda gelen bu geliĢmeler Kamil PaĢa‘ya sorulmuĢ ve konu Mecliste tartıĢılmıĢtır. Ayfer
Özçelik; age, s. 20
635
Kemal Beydilli, agm, s. 119
636
Murat Yılmaz, Sancak: Drina‟nın Öbür Yakası Kimlik OluĢumu ve Otonomi, ĠHH Yayınları,
Ġstanbul, 2004, s. 140.
122
Avusturya‘ya karĢı olduğunu söylemiĢtir637. ĠĢkodra tarafında Liyes Dağı'na büyük
toplar yerleĢtirilip asker sevkıyâtı yapılmıĢtır. Muhtemel bir Avusturya saldırısının
buradaki açıktan geleceğini düĢünen Prens Nikola, ĠĢkodra Gölü‘yle deniz arasındaki
sınırda gerekli önlemleri almıĢtır638. Amerika‘daki Karadağ diasporası, Çetine‘yi telgraf
yağmuruna tutmuĢ ve ―Gelelim biz savaşa hazırız.‖ mesajı vermiĢtir639. Nikola bu
hazırlıkları yaparken diğer taraftan da yanlıĢ anlaĢılmaları engellemek için PadiĢaha iyi
niyetle bağlı olduğunu beyân etmiĢtir640.
Görüldüğü gibi MeĢrutiyet‘in ilanı Balkanlarda bir domino taĢı etkisi yapmıĢ ve
Avusturya Macaristan Bosna‘yı iĢgal ederken paniğe kapılan Karadağ Bar limanında
kontrolü eline almıĢtır.
MeĢrutiyet ilan edildikten sonra, Osmanlı Karadağ iliĢkilerinde çok önemli bir
unsur olan Anavutlar arasında kaynaĢmalar baĢlamıĢtır. Umumi af ilan edilmiĢ ve isyan
ederek Karadağ‘a kaçan Arnavutlar af nedeniyle geri dönmüĢlerdir. Affedilenlerin
geride bıraktıkları arazi, arazi hâsılatları ve emlak mazbataları da geri verilmiĢtir641.
Fakat bu olumlu hava fazla uzun sürmemiĢtir. 1908 Jön Türk devrimine verdikleri
destek ve verilen sözler nedeniyle642 Arnavutluk‘ta yeniden açılan Arnavut okulları ve
Bahskim Kulüpleri‘nin yanında Arnavutça yayınlar, Ġttihat ve Terakki‘nin yönetimi
tamamen eline almasıyla birlikte son bulmuĢtur. Okullar kapatılmıĢ ve Arnavutça
yayınlara yasak getirilmiĢtir643. MeĢrutiyet‘in ilânında oynadıkları büyük role rağmen,
arka plana itilmiĢliğin verdiği bir eziklikle644 Arnavutlar, otonomi isteklerine hız
vermiĢler ve Ġttihat Terakki‘ye değil; Anayasaya, Arnavutluk‘a ve Arnavutçaya bağlılık
yemini etmeye baĢlanmıĢlardır. ĠĢkodra‘da anayasal düzenin Ģerefine düzenlenen bir
kutlama toplantısında, konuĢmalarda her ne kadar Osmanlılık vurgusu yapılsa da artık
her Ģey değiĢmeye baĢlamıĢtır. Jön Türk subaylarından birisi olan Kâzım Bey, ―Şu
637
BOA, DH.MKT, 2662/97.
BOA, DH.MKT, 2736/59.
639
Aram Andonyan, age, s. 59.
640
BOA, Y.PRK.NMH, 10/87.
641
BOA, DH.MKT, 2635/71
642
Gazmend Shpuza, ―Arnavutluk ve Jöntürk Devrimi‖ Osmanlı-Siyasi, C. 2, YTY, Ankara 1999, s. 472
643
―Arnavutluk‖ Ġnönü Ansiklopedisi, MEB, C. III, Ankara 1949, s. 374-375.
644
Bayram Kodaman, ―Osmanlı Siyasi Tarihi 1876-1920‖ D.G. B.Ġ.T., C.12, s. 130. Ahmet Turan Alkan,
age, s. 58.
638
123
andan itibaren hiçbir Müslüman, Hıristiyan ve diğer milletler mevzu-u bahis değildir,
sadece Oslanlı milleti vardır.” dese de onun sözünü kesen bir Arnavut, “Arnavutlar
sadece Arnavuttur ve onlar, Sultanın hâkimiyeti altında bağımsız Balkan Devletleri
Konfederasyonu içindeki ve hür Arnavutluk’taki yerlerini aldıkları zaman ancak hür
olacaklardır” demesi, 645 Arnavutluk‘taki bu ayrıĢmanın bir delili niteliğindedir.
II. MeĢrutiyet‘in ilânıyla birlikte Osmanlı BarıĢını (Pax Ottomano) hedef alan
millet sistemi ―çürümüĢ‖tür. YanlıĢ teĢhis ve yanlıĢ politikalarla Ġmparatorluk, zor
durumdan kurtarılmaya çalıĢılmıĢtır646. Karadağ‘ın, Osmanlı komĢusu Arnavutluk‘ta
meĢrutiyet algısı çok farklıdır. Ġttihat ve Terakkicilerin yansıttığı MeĢrutiyet‘le Arnavut
halkının hayal ettiği MeĢrutiyet çok farklı yerlerdedir. Halk âdeta ―Ġlahi bir devrin‖
baĢladığına inanmıĢtır. Onlar için MeĢrutiyet demek sınırdaki sorunların dolayısıyla
Karadağ sorununun halledilmesi demektir. Tüm bunların aksine bölgede ―Ġttihatçı‖larla
sıradan halka adâletin
farklı Ģekilde iĢletilmesi, Arnavutları küstürmüĢtür647.
Ġttihatçıların, Abdülhamid‘in neviĢahsına münhasır politikasıyla kendine bağladığı, övgü
ve iltifatlar sunduğu Arnavut liderlerinin nüfuzunu kırmaya çalıĢmaları, Arnavutluk
çapında pek hoĢ karĢılanmamıĢtır. Karadağ, Avuturya, Ġtalya, Yunanistan gibi ülkelerin
kendi topraklarına göz diktiği Arnavutlar, isyana âdeta teĢvik edilmiĢtir. Ġttihatçıların
yanlıĢ politikası nedeniyle Katolik Malisörler, Karadağ ile anlaĢmıĢ ve bu anlaĢma
Nikola‘nın bir baĢarısı olarak görülmüĢtür648.
Ġttihatçıların en çok eleĢtirdikleri ve muzdarip oldukları husus, Abdülhamid‘in
hâfiye teĢkilatıdır. MeĢrutiyet‘in ilân edilmesiyle birlikte bunun sona ermesi için
giriĢimler baĢlatılmıĢtır. Lâkin, Karadağ sınırında geliĢen bazı hadiseler, Karadağlıların
645
Peter Bartl, age, s. 274.
Ġlber Ortaylı, Osmanlı BarıĢı, Ufuk Kitap, Ġstanbul 2003, s. 12. Ayrıca bkz. Ġlber Ortaylı, ―Osmanlı
BarıĢı‖ Türkiye Günlüğü, Ġstanbul 1999, S. 58, s. 12-17.
647
MeĢrutiyet‘in ilan edildiği gün yaĢanılan sevinç gösterileri biraz abartırlmıĢ Mitroviça‘da devlet
yetkilileri bile halkla birlikte havaya ateĢ açarak kutlamıĢlardı. Birkaç gün süren bu kutlamalarda, 18
yaĢında Müslüman bir Arnavut genci eline silah alarak kutlamaya katılmıĢ, lakin yanlıĢlıkla birini
vurmuĢtur. Vurduğu kiĢi ise Hristiyandır. Bir infaal uyandırabilecek bu korkunç hadise nedeniyle kurallar
ve kanunlar gereği genç, idam edilmiĢtir. Fakat dört gün sonra yine Mitroviça‘da Süleyman Külçe‘nin
Ģahit olduğu bir hadise vardır. Buna göre askeri hastanede Ġttihat ve Terakki üyesi bir hademe, Mülazim
Zihni‘yi öldürmüĢtür. Süleyman Külçe‘nin gözleri önünde meydana gelen hadisenin ardından katil, sırf
Ġttihat ve Terakki üyesi olduğu için bir müddet hapis yattıktan sonra serbest bırakılmıĢtır. Bununla
kalmamıĢ birikmiĢ maaĢları da toplu halde verilmiĢtir. Süleyman Külçe, age, s. 355.
648
Aram Andonyan, age, s. 65.
646
124
vermiĢ olduğu rahatsızlık ve dağlı Arnavutlar‘ın olumsuz çalıĢmalarını önlemek ve
engellemek için bir istisna yapılarak, ĠĢkodra Vilâyetine hafiyelik için bütçe ayrılmasına
karar verilmiĢtir649.
Anayasa‘nın ilânından sonra kurulmaya baĢlanan 21 tane ―Bashkimi‖ denilen
Arnavut Birlik Cemiyeti, Abdulhamid‘in tahttan indirilmesine kadar olan süreçte birçok
Ģehirde faaliyete geçmiĢtir.650. 1908 yılında Bashkimi Cemiyetleri bir beyanname
yayınlayarak ―muhtariyet‖ isteklerini yinelemiĢlerdi. Osmanlı Hükümeti bunun üzerine
Arnavutların ellerindeki silahları toplama kararı almıĢtır. Karara Ģiddetle karĢı çıkan
silahlı Arnavutlar, Karadağ‘a kaçmıĢlar ve iltica etmiĢlerdir651.
Politik ve siyasi istikrarsızlık içte bir kısım çalkalanmaların meydana gelmesine
sebep olmuĢtur. Böylece yönetime karĢı giriĢilen bir ayaklanma niteliği taĢıyan 31 Mart
Vakası meydana gelmiĢtir. 13 Nisan 1909 da gerçekleĢen 31 Mart (Rumi) Vakası
Ġstanbul‘da ―irtica‖ hareketi olarak algılanmıĢ, MeĢrutiyet‘i kuran aydın kesimi
endiĢelendirmiĢ ve Ġstanbul‘daki ayaklanmaları bastırmak amacıyla içlerinde Arnavut
redif taburları ve Bulgar komitacılarında bulunduğu ―Hareket Ordusu‖ ismi verilen özel
bir kuvvet hazırlanmıĢtır. Ġstanbul‘a gelen Hareket Ordusu, Mahmud ġevket PaĢa‘nın
kumandasına girmiĢ ve ayaklanma bastırılmıĢtır. Son derece üzücü hadiselere ―seyirci‖
kalmakla suçlanan Abdülhamid, Said PaĢa‘nın baĢkanlığında 26 Nisan 1909‘da
oluĢturulan Meclis-i Umumi Millî kararıyla652
653
yayınlanarak tahttan indirilmiĢtir
27 Nisan 1909‘da hâl fetvası
.
649
BOA, DH.MKT, 2628 /26.
Peter Bartl, age, s. 276
651
Abdülhamid devrinde vergi indirimlerinden ve muafiyetlerinden yararlanan Arnavutlar, Ġttihat ve
Terakki iktidarında her türlü vergiyi vermek zorunda kalmıĢlardır. K. Süssheim, ―Arnavutluk‖, ĠA, C. 1,
MEB, Ġstanbul 1975, s. 590-591
652
Kemal Beydilli, agm, s. 120. Sina AkĢin, ġeriatçı Bir Ayaklanma: 31 Mart Olayı, Ġmge Kitabevi
Yayınları, Ankara 1994, s. 75
653
Iı. MeĢrutiyet‘in ilanının ardından toplanan meclis, Adülhamid‘in halline karar vermiĢtir. Abdülhamid
hallinden sonra Çırağan Sarayı‘nda kalmak istemiĢ, lakin kabul edilmeyerek Selanik‘e götürülmüĢtür.
Beraberindeki 38 kiĢiyle Selanik‘te kalan Abdülhamid, eĢyasını dahi alamadan birkaç valizle trenle
Selanik‘e götürülmüĢtür. Selanik‘te Alatini KöĢkü‘nde kalan Abdülhamid marangozculuk ve demircilikle
uğraĢarak vaktini geçirmiĢtir. Ġttihat ve Terakki Hükûmetiyle birlikte iliĢkiler de bozulma noktasına
gitmiĢ ve Balkan SavaĢı patlak vermiĢtir. I. Dünya SavaĢı‘nın yaĢandığı yıllarda Enver ve Talat PaĢalar
onun tecrübelerinden istifade etmek için düĢüncelerine baĢvurmuĢlardır. Abdülhamid, 10 ġubat 1918 de
vefat etmiĢtir. Cevdet Küçük, ―Abdülhamid ıı‖, DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 223. Ayrıca bkz.
Francis McCullagh, The Fall Of Abd-Ul-Hamid , Methuen & Co. Ltd. London 1910, s. 267-273
650
125
Böylece 33 yıllık II. Abdülhamid yönetimi sona ermiĢtir. II. MeĢrutiyet‘in
ilanından sonra Abdülhamid‘in yetkileri azaltılırken dıĢ politikada yönlendirme ve
insiyatif de Hükümete geçmiĢtir. Ġktidarı önce dolaylı daha sonra da tam olarak ele
geçiren Ġttihat Terakki hak ve özgürlük vaadeden bir parti olarak ortaya çıkmıĢ olmasına
rağmen, zamanla ―otokrat‖ bir hal almıĢtır. Muhaliflerini sindirmede kıyasıya
eleĢtirdikleri Abdülhamid‘ten daha da ileri giderek, tartıĢılacak kararlara imza
atmıĢlardır654. Ġttihat Terakki‘nin hakim olduğu Mebusan Meclisi‘nde alınan kararlarla
Abdülhamid‘in Balkanlarda kurduğu denge bozulmuĢtur. Abdülhamid ve Nikola hatırına
ayakta duran Osmanlı Karadağ ĠliĢkileri Abdülhamid‘in tahttan indirilmesiyle bozulma
sürecine girmiĢtir.
Abdülhamid‘in ardından tahta çıkan V. Mehmed ReĢad, 27 Nisan 1909-3
Temmuz 1918) Ġttihat ve Terakki‘nin giderek artan baskıcı ve diktatoryal yönetimiyle
muhaliflerini ezen bir yönetim anlayıĢıyla çok yıpranmıĢtır655. 3 Temmuz 1910‘da Ġttihat
ve Terakki Partisi mensupları bir kanun çıkartarak kilise ve mekteplerin milletlerin nüfus
oranlarına göre tayin edilmesi kararı almıĢtır. ĠĢte bu madde Balkanlar‘daki Ġttifakın
654
Ayfer Özçelik, Kimliğini Arayan MeĢrutiyet, Ġlgi Kültür Sanat, Ġstanbul 2006, s. 13
Ġttihat ve Terakki yönetiminde parti çekiĢmeleri muhalefet iktidar kavgalarıyla geçmiĢtir. Ayrıca değiĢk
din ve ırktan olan insanları ―Türklük‖ etrafında birleĢtirme gayrerletini mecliste ve mahalli yönetimerde
uygulamaya çalıĢması mevcut olan memnuniyetsizliği daha da artırmıĢ ve milliyetçi cereyanların artarak
devam etmesine neden olmuĢtur. Nitekim 1910 yılında uygulamalardan duyguğu memnuniyetsizlik ve
verilen sözlerin yerine getirilmemesi nedeniyle Arnavutlar isyan bayrağını kaldırmıĢlardı. Kemal Beydilli,
agm, s. 121
655
126
önündeki engelin kaldırılması anlamına gelmektedir656. Bundan sonra da Balkan ülkeleri
ittifak yoluna gitmiĢlerdir657.
III. PRENS NĠKOLA‟NIN OSMANLI VE BALKAN POLĠTĠKASI
Karadağ, fakirlik ve son derece küçük yüzölçümüne rağmen, ĢaĢırtıcı bir biçimde
uluslararası platformda çok önemli bir yer edinmiĢti. Çetine‘de 13 yabancı konsolosluk
ve ironik bir biçimde sadece bir otel bulunması, Karadağ‘ın uluslararası dıĢ politikadaki
yerinin en açık delilidr658. Tabii, bunda Prens Nikola‘nın teĢkilatçı yapısının yanında
diplomatlıkta gösterdiği maharetin de büyük payı vardır. Berlin AntlaĢması‘ndan sonra
denize kıyısı olmuĢ, yeni topraklar elde etmiĢti ve artık sadece Rusya‘ya bağımlı kalma
zamanı geride kalmıĢtır. Dolayısıyla, devletlerarası iliĢkileri geliĢtirmek ve yeni hedefler
için destek aramaktadır. Bunun için, Nikola, bütün komĢularıyla iyi iliĢkiler kurmaya
çalıĢmıĢ ve bu doğrultuda ―asırlık düĢmanı‖ Osmanlı Devleti‘yle de iyi iliĢkiler kurmaya
baĢlamıĢtır. Gerilla sistemiyle, bir kısım eĢkiyalık hareketleriyle bu iĢin yürümeyeceğini
656
Fatih Sultan Mehmet Ġstanbul‘u fethettiğinde Fener Rum Patrikhanesi‘ni Avrupa Türkiyesindeki bütün
Hristiyan reayanın hem ruhani ve hem de cismani lideri olarak atamıĢtı. Rum kiliseleri elde ettikleri bu
üstünlüğü diğerleri üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanıyordu. Böylece Kilisler arasında ve bunlara
bağlı bulunan cemaatler arasında hep bir sürtüĢme ve anlaĢmazlık süregelmiĢtir. Böylece birbirlerini
düĢman olarak görmüĢlerdir. Kiliseler kanunun değiĢtirilmesiyle birlikte, hangi unsurun nüfusu ihtilaflı
olan kilise, mektep ve mukaddes yerlerde fazlaysa orası ona ait olacaktır. Balkan devletlerinin ―ekmeğine
yağ süren‖ bu kararla birlikte Kiliseler kanununun değiĢtirilmesinden kısa bir süre sonra Bulgar - Sırp
AntlaĢmasını 29 Mayıs 1912'de Bulgar -Yunan AntlaĢması takip etmiĢtir. Ağustos 1912'de Karadağ
Bulgarlar ile sözlü bir anlaĢma yapmıĢ ve böylece Balkan Ġttifakı tamamlanmıĢtır. Ġsmet Görgülü, On
Yıllık Harbin Kadrosu 1912 - 1922, TTK, Ankara 1993, s. 9-44. Bulgar ve Yunan Kilisleri Ortadoks
olmalarına rağmen ayrıydılar. Bulgar kilisesine ekserhhane, Rum Kilisesi‘ne patrikhane denilmektedir.
Bulgar kilisesinin olmadığı yerlerde Bulgarlar Rum Kiliselerine gidiyordu. Bu da cemaatler arasında
dinsel çatıĢmalara sebeb oluyor ve siyasi bir yöne doğru kayıyordu. Enver Ziya Karal, age. C. IX, s. 132.
Kiliseler meselesinin halledilmesi ile ilgili geniĢ bilgi için bkz. Ayfer Özçelik, age, s. 19-79
657
Abdülhamid, ―İttihatçıların sergiledikleri “aşırı milliyetçi” tavır ve “lüzumsuz gururları” olmasaydı
bu üç devlet ve Karadağ Kralı asla birleşemezlerdi” demiĢtir. Joan Haslip, age, s. 331 Balkan
milletlerinin Osmanlı Devleti aleyhinde birleĢebilmelerinin nedenlerinden birisi olan ―Kilise Kanunu”nun
çıkarılmasıyla oluĢan bu durum, yani Balkan devletlerinin (Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan)
ittifak haberini kendisini Ġstanbul‘a götürmeye gelen heyetten almıĢtır. Gazeteleri takip etmesine müsaade
edilmediği için gündemdeki geliĢmeleri bilmeyen Abdülhamid‘in, bu birleĢmeden haberi yoktu. Bu
duruma çok üzülen Abdülhamid, Balkan Ġttifakı‘nı hayretle karĢılamıĢtır. Kendisini almaya gelen heyete
―Kilise Meselesi‖nin halledilip halledilmediğini sormuĢ ve halledildiğini öğrenince söz konusu bu ittifakın
gerçekleĢme sebebini anlamıĢtır. Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II‖, DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s.
223
658
Barbara Jelavich, Balkan Tarihi, C.2, s. 279
127
anlamıĢtır659. Nikola, eğitimini Venedik‘te ve Fransa‘da aldığı için Avrupa âdetlerine ve
görgüsüne olduğu kadar siyasetine de âĢinadır660. Dolayısıyla Nikola‘nın dıĢ politikada
Avrupâi yaklaĢımlar sergilemesinde, sahip olduğu bu altyapının büyük etkisi vardır.
A. KARADAĞ‟IN ANTĠK SIRP ĠMPARATROLUĞU‟NU YENĠDEN
KURMA EMELĠ
Karadağ‘ın hedeflerinden biri, hiç Ģüphesiz ki ĠĢkodra‘ydı. Bu Ģehri ele geçirmek
ve orayı hâkimiyeti altına almak tarih hedeflerinden biriydi. Bu hedefe ulaĢmak için
zaman zaman akrabalık iliĢkilerini kullararak Ġtalya ve Avusturya‘yla iĢbirliği
yapacaktır. Özellikle Rusya ile bu noktada iĢbirliği yaptığı bilinmektedir. 661 Mebusan
Meclisi‘nde ĠĢkodra mebusu Podgoriçeli Yusuf Efendi bir konuĢma yaparak
Karadağlılarla bu Ģartlarda bir sulhun iyi olmayacağını söylemiĢ ve kaybedilecek
yerlerin önemli yerler olduğu, Karadağlıların amaçlarının yoksulluktan kurtulmak değil
ĠĢkodra‘yı zaptetmek ve sınırlarını Bulgaristan ve Sırbistan‘la birleĢtirmek olduğunu
ifade etmiĢtir. Ġstenen yerlere harita üzerinde dikkatlice bakılırsa Rumeli‘nin kilidi
konumunda yerler olduğunu söylemiĢtir662.
Prens Nikola‘nın bir diğer amacı ise akraba devlet olarak gördüğü Sırbistan‘la
birleĢerek Sırbistan Krallığı‘nın baĢına geçmek ve Antik Sırp Ġmparatorluğu‘nu yeniden
canlandırarak Ġmparatorluğun ―Çar‖ı ya da ―Prizren‖i olmak istiyordu. Nikola
kendisinden önceki vladikaların aksine, ―vatanseverlik‖ üzerinde durmuĢ, Ģiirler, Ģarkılar
yazmıĢtır. Bir Ģarkısında ―Let me see Prizren- For it is mine. I shall come to my home!‖
(Benim olan Prizren‘i görmeme izin verin, Evime geleceğim!)diyerek, Prizren
üzerindeki emellerini de söylemiĢtir663.
659
Aram Andonyan, age, s. 60
Mehmed Suphi, Karadağ ve Ordusu Karadağ‟ın Ahvâl-i Tarihiye ve Coğrafyasıyla Kuvve-i
Askeriyesinden Bahistir, Kütüphane-i Ġslam ve Askeri Tüccarzâde Ġbrahim Hilmi, Kostantiniyye 1317, s.
15
661
Bilgin Çelik, age, s. 48
662
Podgoriçeli Yusuf Efendi‘nin konuĢmasının metninin tamamı için bkz Ahmet Mithat Efendi, age, s.
225-227
663
M. Edith Durham, ―King Nikola of Montenegro‖ Contemporary Review, Volume. 119, (1921, JanJune), s. 473
660
128
Diğer bir husus ise Karadağ Prensi‘nin Bulgaristan prensi olmak istemesidir664.
Ġleride Bosna kralı olacağı ve Rusya‘nın Karadağ prensi idaresinde bir Sırbistan istediği
bilinmektedir665. Aynı sene Karadağ Prensi‘nin kızının evlilik merasimi için
Petersburg‘a gitmesi, bu idiaları güçlendirmiĢtir666.
Ayrıca, Prens Nikola, kızlarını Avrupalı prenslerle evlendirerek kendine
müttefikler sağlama yoluna gitmiĢtir. Örneğin; Ġtalya‘nın gelecekteki kralı olan Emanuel
ve Sırbistan Kralı Peter Karacorceviç ile kızlarını evlendirerek onların ―kayınbabası‖
olmuĢtur.667 M. Edith Durham, bu durumu, Nikola‘nın Avrupa‘yı ―barıĢçıl bir sızmayla‖
fethetmesi olarak açıklamıĢtır. Kalan iki kızı Xenia ve Vera‘yı Bulgaristan ve
Yunanistan prensleriyle evlendirmeyi düĢündüğünü belirtmiĢtir668. Kurduğu akrabalıklar
ve iyi iliĢkiler nedeniyle, bu gidiĢle Karadağ‘ın Balkan sorununda çok önemli bir
―element‖ haline gelebileceği gazetelerde dile getirilmiĢtir669.
BaĢka bir açıdan bakıldığında Rusya ile Avusturya arasında denge siyaseti güden
Karadağ, Rusya‘dan para yardımı almayı baĢarmıĢtır670. Avusturya, Karadağ‘ı
endiĢelendiren bir devlet konumundadır. Berlin AntlaĢması‘ndan bu yana denizden ve
karadan Bosna Hersek üzerinden ve Novipazar üzerindeki emellerinde bariz bir Ģekilde
Karadağ‘a karĢı olumsuz fikirler beslediği sezilmektedir. Nikola için, bu noktada hem
Viyana‘yla hem de Petersburg‘la iyi iliĢkiler kurma zorunluluğu vardır. Lâkin Rusya ile
Avusturya‘nın arasının iyi olmadığı göz önünde bulundurulursa, bu iĢin hiç de kolay
olmayacağı âĢikârdır. Çok ―esnek‖ bir siyaset güderek iki tarafın arasında kalmamaya
özen göstermiĢtir. Avusturya‘nın Selanik yoluyla Akdeniz‘e çıkma hedefi ancak
Novipazar yolundan gerçekleĢebilirdi. Sırbistan‘la birlikte hareket ederek Novipazar
yolunu her an kapatmaları ihtimali karĢısında Avusutrya, Karadağ‘a karĢı hep hazır
beklemiĢtir671.
664
BOA, Y.E.E., 46/122
BOA, Y.PRK. TKM, 15/20
666
BOA, Y.PRK. UM, 15/25
667
Meydan Larousse, C. 9, s.354
668
M. Edith Durham, Twenyt Years Of Balkan Tangle, George Allen& Unwin Ltd, London 1920, s. 3435
669
New York Times, ―The Revival of Montenegro‖ 29 September 1896
670
Barbara Jelavich, Balkan Tarihi, C.2, s. 35
671
Aram Andonyan, age, s. 60
665
129
Karadağ Prensi bununla da kalmamıĢ Ġtalya Kralı Vittor Emanuelle ile kızını
evlendirerek onların hem maddi hem de manevi desteğini almıĢtır. Böylece,
Balkanlar‘da Avusturya‘nın etkinliğine karĢı olan Ġtalya‘nın Karadağ‘a maddi yardım ve
yatırım da yapmasını sağlamıĢtır672.
Sırbistan‘la iliĢkilerinde ise bir taraftan dostluğu benimserken diğer taraftan da
rekabeti göz ardı etmemiĢtir. Nikola, vârisi olmayan
Sırbistan Prensi Mihailo ile
anlaĢma yaparak ileride birleĢme kararı almıĢlardır673. 1866 yılında Avrupa‘da
baĢgösteren krizden istifade ederek Sırbistan‘la anlaĢan Karadağ, Mihailo‘nun
önderliğinde ―Balkan Ġttifakı‖nı oluĢturmaya çalıĢmıĢtır. Bunun için de ortamın
hazırlanması gerekmiĢtir. Karadağ, komĢu köylerdeki Hıristiyan ve Müslüman halkın
Osmanlı‘ya karĢı olan memnuniyetsizliklerini destekleyerek bir isyan çıkarmak ve bu
isyanı destekleyerek birleĢme arzusundadır. 1868 yılında Sırbistan Prensi Mihailo bir
suikasta kurban gidince bütün planlar suya düĢmüĢtür.674 Nikola, bunun üzerine tahta
oturma ihtimali olan iki Sırp hanedanıyla akrabalık tesis etmiĢtir. Henüz tahttan uzak
olan Petar Karageorgevich ile kızını evlendiriken, diğer taraftan, tahtta olan Kral
Aleksandır Obrenoviç‘in ailesinden bir kızı, oğlu Mirko ile evlendirerek her iki ihtimali
de değerlendirmiĢtir675. Karadağ Prensi Ġstanbul ziyaretlerinden birinde Abdülhamid‘e
hayallerinden birinin Karadağ ile Sırbistan‘ı birleĢtirmek ve Sırbistan kralı olmak
olduğunu söylemiĢtir676. Oğlu Mirko‘yu da Sırbistan Kralı Aleksandır Kostantinoviç‘in
kuzeni Natalie Kostantinoviç ile evlendirince, oğluna Sırbistan kralı olma yolu
açılmıĢtır. 1903 yılında Kral Aleksandır suikaste kurban gidince herkes Mirko‘nun artık
Sırbistan kralı olacağını düĢünmeye baĢlamıĢtır. Bu da Nikola‘nın hedeflerine çok
yaklaĢtığı bir zamandır. Lâkin, Rusya için artık Nikola ―tek dost‖ değildir. Rus dıĢ
politikası değiĢmiĢ ve Karadağ‘a bu konuda destek verilmemiĢtir677. Hatırlanacağı üzere
1895 yılında Rusya, Balkanları ―ikinci öncelik‖ haline gitirerek yönünü uzak doğuya
672
Aram Andonyan, age, s. 60
Jelavich, age, C.2, s. 35
674
Jelavich, age, C. 2, s. 364-365
675
Marco Houston, age, s.180-183, BOA, Y.A.HUS. 429/51, Aram Andonyan, age, s. 61
676
Tahsin PaĢa, age, s 87
677
M. Edith Durham, ―King Nikola of Montenegro‖ age, s. 474-475
673
130
çevirmiĢtir678. Bu da baĢta Karadağ olmak üzere Balkan devletleri üzerindeki Rus
baskısının azalmasına, Osmanlı Devleti ile iliĢkilerin yumuĢamasına yol açmıĢtır. Zaten
1912 yılına kadar bir daha da Balkanlar‘da bir Slav birleĢmesi söz konusu olmayacaktır.
Nikola‘nın buradaki amacı, geçici olarak tahttan ferâgat etse de, Mihailo‘nun ölümünün
ardından Büyük Sırbistan‘ın baĢına geçme hayalidir679.
Son olarak kimi yazarlara göre Nikola, Abdülhamid‘in ―vesvese ve
idaresizliğini‖ çok güzel kullanmıĢtır. Böylece Nikola, büyük hadiseler çıkartıp büyük
devletlerin tepkisini çekmek yerine sınırda küçük hadiseler ve sınır çatıĢmaları
çıkartarak manipülasyonla olayları büyütmek ve bu Ģekilde büyük devletlerin dikkatini
çekmek planını uygulamıĢtır680. AnlaĢılıyor ki küçük sınır çekiĢmelerini Nikola, ülke
menfaatine daha uygun görmektedir.
B. PRENS NĠKOLA‟NIN ERMENĠ MESELESĠ ve OSMANLI-YUNAN
SAVAġINDAKĠ TAVRI
Osmanlı Devleti, 19. yy sonlarında özellikle 1895 yılı itibarıyla Ġstanbul ve
Balkanlar‘da meydana gelen Ermeni olaylarıyla çalkalanıyordu. 1895‘te Ermeni Hınçak
Komitesi Ġstanbul‘daki sefâretlere Fransızca yazılmıĢ bir bildiri gönderererek, yasak
olmasına rağmen Ġstanubul‘da gösteri yapacaklarını ilan etmiĢtir. Ġzinsiz gösteri yapan
2000‘e yakın Ermeni, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karĢılaĢmıĢ ve yaklaĢık 172
kiĢi bu olaylarda can vermiĢtir. Ağustos 1896‘da Osmanlı Bankası‘na baskın düzenleyen
Ermenilerle güvenlik güçleri arasında silahlı çatıĢmalar meydana gelmiĢ ve birçok insan
ölmüĢtür681.
Tam bu sırada Prens Nikola, Ġstanbul‘daki maslahtgüzârlığa bir emir göndererek
Ermeni olaylarıyla çalkalanan Ġstanbul‘da yaĢayan Karadağlıların, Ermeni göstericilere
kesinlikle destek vermemeleri ve
iĢtirak etmemelerini istemiĢtir682. Bunun anlamı,
678
Yuluğ Tekin Kurat, ―1878-1919 Arasında Türk-Rus ĠliĢkileri‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, C.16 S.
27, AÜDTCF Tarih Bölümü, Ankara 1992, s. 133-143
679
Elisabeth Roberts, age, s. 234
680
Süleyman Külçe, age, s. 311
681
Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1983, s. 149,165
682
BOA, Y.PRK.BġK, 46/40
131
Ermeni meselesinde Prens Nikola‘nın, tavrını net olarak Osmanlı Devleti‘nden yana
koymasıdır.
Son olarak Ģunu da ilave etmeliyiz ki, Karadağ Hâriciye Nâzırının, Prensi
temsilen geldiği Ġstanbul‘da, Ermenilerden ele geçirilen ve Tophane-i Âmire'de
sergilenen humbaraları ziyaret etmesi683 de Ermeni sorununda Osmanlı Devleti‘ne
verdikleri desteği sembolize etmesi açısından çok önemli anlamlar içermektedir.
Unutulmamalıdır ki diplomaside sembolik ziyaretlerin taĢıdığı büyük mesajlar vardır.
Karadağ‘ın Osmanlı-Yunan SavaĢındaki tavrı ise yine Osmanlı Devleti‘nden
yanadır. Bilindiği gibi Yunan meselesi, 19. yy sonlarında Osmanlı Devleti‘ni meĢgul
eden bir diğer meseledir. Bağımsızlığının ardından toprak talepleriyle gündeme gelen
Yunanistan, Osmanlı Devleti‘yle savaĢa giriĢmiĢ ve yenilmiĢtir.
Daha savaĢ devam ederken, New York Times gazetesi 20 Nisan 1897 tarihli
nüshasında Karadağ‘ın Sırbistan ve Bulgaristan ile ittifak anlaĢması yaptığını yazmıĢtır.
Söz konusu bu birlğin Avusturya ve Osmanlı Devleti‘ne karĢı yapılan bir anlaĢma
özelliği taĢımasının yanında ―panhelenik‖ yayılmacı giriĢimlere karĢı da bir birlik
olduğu vurgusu yapılmıĢtır. Karadağ, direkt olarak Osmanlı Devleti‘nin tepkisini üzerine
çekmemek için tarafsızlık konusundaki kesin tavrını koruyacağını ve Osmanlı Yunan
çekiĢmesinde Yunanistan‘ı desteklemiyeceğini belirtmiĢtir684. Zaten o yıllarda
gündemde olan Osmanlı Yunan savaĢı göz önüne alındığında böyle bir ittifak
anlaĢmasının doğal bir refleks olduğu anlaĢılmaktadır. Harbin sonunda II. Abdülhamid‘e
bir tebrik mesajı göndererek savaĢtan galip ayrılmasını kutlamıĢtır. Osmanlı Devleti‘nin
Osmanlı-Yunan SavaĢı‘nda Dömeke‘deki baĢarısının ardından galibiyet haberi
27
Mayıs 1897‘de Prens Nikola‘nın beĢinci kızı Prenses Anna (1874–1971)‘nın Battenberg
Prensi Franz Joseph (1861 –1924) ile evlenme merasimi münasebetiyle tertip edilen özel
gösteri için sarayda bulunduğu sırada kendisine iletilmiĢtir. Osmanlı ordusunu ve Sultan
Abdülhamid‘i tebrik ederek
Osmanlı ordusuna övgüler yağdırmıĢtır. Osmanlı
kumandanları hakkındaki hoĢnutluğu göstermek için vesile arayan Prens Nikola, Çetine
Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa‘ya, taĢıdığı askerî rütbeden dolayı hem Sultan Abdülhamid‘in
683
684
BOA, Y.PRK.ASK, 115/34
New York Times, ―Neutral Alliance Formed‖ 20 April 1897
132
hem de Osmanlı askerlerinin bir vekili sayarak kendisine birinci dereceden ‗Danilo‘
niĢanını küçük tâcıyla beraber ―askerî liyâkat altın madalyası‖ takdim etmiĢtir685. Yine
bu vesileyle Prens Nikola, Sefâret-i Seniyye Ġkinci Kâtibi Nâzım ve Kâtib Hakkı Nef‘î
Beylerle Ülgün ġehbenderi Serkiz Efendi‘ye de gümüĢ madalya takdim etmiĢtir686.
Osmanlı Devleti‘nin Osmanlı- Yunan SavaĢı‘nda gösterdiği baĢarı büyük yankı
uyandırmıĢtır. Öyleki, Prens Nikola, Osmanlı Devleti‘yle taarruz ve savunma ittifakı
kurmak istediğini dile getirmiĢti687. Karadağ‘ın PadiĢaha ve Osmanlı Devleti‘ne karĢı
―samimi‖ bir siyaset uyguladığı görülmektedir. Bu samimi siyasetin devamı için Bâb-ı
Âli‘den hassasiyet isteniyordu688. William Le Quex, 1907 yılında Yakındoğu‘ya yaptığı
gezide, yanına uğradığı Prens Nikola‘ya Osmanlı Devleti‘yle iliĢkisini sorduğunda
―…Şu anda barış içindeyiz. Şunu memmuniyetle ifade edebilirim ki, Türkiye ile çok iyi
ilişkiler içindeyiz.” demiĢtir689.
1896 yılı, Karadağ‘ın silah ve mühimmat sevkiyatı yaptığı ve savaĢ hazırlığı
içinde olduğu söylentilerinin sıkça duyulduğu bir yıldır. Ayrıca, Karadağ, bu yıllarda
çok büyük mali kriz içerisindedir. Ekonomisi, dıĢ güçlerden para yardımı ve borç alacak
derecede bozulmuĢtur690. Bu durumda Rusya‘nın Karadağ‘a yardım olarak verilen otuz
bin tüfeğin, cephanesiyle birlikte Karadağ askerine dağıtıldığı, yaklaĢık 4000 askerin
silah altına alındığı rivayetleri691, akıllara ―Acaba Karadağ savaĢa mı hazırlanıyor?‖
sorusunu getirmiĢtir. Karadağ‘dan yapılan açıklamada ise askerleri ve halkı ―yoklama‖
ettiklerini ve savaĢa hazır olmaları tavsiyesinde bulundukları ifade edilmiĢtir692. Kosova
Fırkası Kumandanlığının verdiği istihbari bilgiye göre de bir savaĢ hazırlığı söz
685
BOA, Y.A.HUS, 374/3
Metin Hülagu, Osmanlı Yunan SavaĢı Abdülhamid‟in Zaferi, Yitik Hazine Yayınları, Ġzmir 2008, s.
249-250
687
BOA,Y.PRK.EġA, 27/87
688
BOA, Ġ.HUS, 148/1324/L-049
689
William Le Queux, An observer in the Near East, Doubleday, Page & Company, New York 1907, s.
32
690
BOA, Y.PRK EġA, 15/25
691
BOA, Y.PRK.EġA, 21/21. BOA, Y.A.HUS, 343/37. Otuz bin tüfeğin bir kısmı çifte atıĢlı modern
silahlardır. BOA, Y.A.HUS, 383/114, 24/Za/1315 (Hicrî) YaklaĢık bir ay sonra gelen bir telgraftada 50
bin Nikolas tüfeği verildiği yazmaktadır. BOA, Y.MTV, 177/215, BOA, Y.A.HUS, 320 /137
692
BOA, Y.MTV, 132 /135
686
133
konusudur693. Silahlanma ve savaĢ ihtimali arttıkça, endiĢeler de artmıĢtır. Özellikle
KolaĢin tarafında otuz kırk araba cephane ve asker sevkiyatı dikkat çekmiĢtir694.
Prens Nikola, endiĢeleri biraz olsun dindirmek ve Osmanlı Devleti‘nin yanında
olduğunu göstermek için ĠĢkodra Valisi ile görüĢme talebinde bulunmuĢtur695.
Podgoriçe'de bulunduğu sırada Karadağlı yetkililere, karıĢıklığa mahal vermemeleri ve
Osmanlı vatandaĢları ile ilgili iĢlerin bir an evvel yerine getirilmesi emrini vermesi696
tansiyonu düĢürmeye yönelik adımlar olmuĢtur. Ayrıca, Nikola, Rusya'dan Karadağ'a
silah ve mühimmat geliĢinin iki ülke arasındaki ―münasebet-i haseneyi‖ bozmayacağı
konusunda teminat vermiĢ ve Podgoriçe'ye gelerek PadiĢah hakkında iltifat dolu sözler
söylemiĢtir697. Çetine Sefâretine gönderilen bir yazıda geliĢmeler sorulmuĢ ve ―Prensin,
PadiĢaha sadık olduğu‖ cevabı alınmıĢtır698.
Dikat edilirse, Karadağ‘daki silahlanma giriĢiminin olduğu yılların, OsmanlıYunan SavaĢı‘nın arefesine denk geldiği görülecektir. 1897‘de meydana gelecek olan
Osmanlı-Yunan SavaĢı‘nın öncül sarsıntıları belirince, Balkanlar‘da da doğal olarak bir
endiĢe
meydana
getirmiĢtir.
Karadağ‘daki
silahlanmayı
Balkanlar‘daki
siyasi
geliĢmelere bağlamak mümkündür.
Karadağ‘ın 1905 ve 1910 yılları arasında da aralıklarla silahlanma faaliyeti
içerisinde olduğu bilinmektedir. Maddi sıkıntılara rağmen Karadağ; Rusya, Avuturya,
Ġtalya ve Almanya‘dan gelen silah ve cephanelerle askerî teĢkilatını donatmıĢtır699. Edith
Durham, 1905 yılında NikĢik‘te Rusya‘dan gelen askerî vagonlarda silahlardan
bahsederek Rusya‘nın askerî mühimmatını yenileme kararı aldığı zaman, genelde eski
silahları ve mühimmatı Karadağ‘a gönderdiğini söylemektedir700. Rusya 1905‘te silah
693
BOA, Y.MTV, 132 /235
BOA, Y.A.HUS, 345 /39. BOA, Y.PRK.A, 10 /81
695
BOA, Y.A.HUS, 341/132
696
BOA, Y.A.HUS, 343 /67
697
BOA, Y.A.HUS, 337 /44. BOA, Y.MTV, 138 /16
698
BOA, Y.A.HUS, 349 /34
699
Karadağda mali sıkıntılar nedeniyle daimî tabur sıcaklar bahane edilerek terhis edilmiĢtir. BOA,
Y.PRK.EġA, 36/4
700
M. Edith Durham, age, s. 116-118
694
134
yardımı yapmıĢ, Ġtalya‘dan toplar getirilmiĢ, Almanya‘dan cephane ve top satın
alınmıĢtır701.
Karadağ‘ın silahlanması, Balkan SavaĢı‘na kadar devam etmiĢtir. 1905-1910
arası silahlama nedenini siyasi konjonktür ve dıĢ politikadaki geliĢmelere karĢı alınan
önlemler olarak nitelendirmek doğru olabilir. Ayrıca, Arnavutluk-Karadağ sınırında
yaĢayan malisörlerin bu süreçte miliyetçilik cereyanının etkisiyle ayaklanma
teĢebbüsleri, çok sık karĢılaĢılan bir durum hâline gelmiĢtir. Dolasıyıyla, Osmanlı
Devleti istemese de sınırda baĢına buyruk hareket eden malisörlerin çıkardığı
karıĢıklıklar ve gruplar hâlinde yaptıkları baskınlar702 (üç bin kiĢiye varan gruplarla),
Karadağ‘ı böyle bir silahlanma içine itmiĢtir.
Osmanlı Devleti‘nde II. MeĢrutiyet‘in ilanına mütaakip Balkanlarda domino taĢı
etkisi yapan geliĢmelerden Karadağ da etkilenmiĢtir. Bu geliĢmelerden birisi de
Avusturya-Macaristan‘ın Bosna-Hersek‘i iĢgal etmesidir. Karadağ, en çok AvusturyaMacaristan‘ın Bosna Hersek‘i sınırlarına dâhil etmesine tepki göstermiĢtir. Nikola,
tehlikenin
Ġstanbul
değil
Viyana
olduğunu
anlamıĢtır703.
Bosna-Hersek‘in
Avusturyalıların eline geçmesi, Karadağ ve Sırbistan‘ı endiĢendiriyordu. Bu,
Karadağlılar ve Sırplar için millî hedeflerinden taviz vermek anlamına gelmektedir.
Prens Nikola, Avusturya‘nın Bosna Hersek‘i almasını engelemek için gerekirse
―kanların feda edilmesi‖ çağrısında bulunmuĢtur. Karadağ ve Sırbistan Yenipazar
konusunda 22 Ekim 1908‘de ittifak antlaĢması yapmıĢlardır. Bunun anlamı,
Yenipazar‘da ortak bir sınır oluĢturmaktır704.
Görüldüğü gibi II. Abdülhamid‘in, yönetime hakim olduğu birinci dönemde
Osmanlı-Karadağ iliĢkileri iyi bir seyir izlerken, etkisinin azaldığı ikinci dönemde ise iki
ülke iliĢkilerinin durağanlaĢtığı ve hatta hayal kırıklığına uğratılan Arnavutlar‘ın sınırda
meydana getirdiği rahatsızlıklar nedeniyle iliĢkilerin bozulmaya baĢladığı müĢahade
edilmektedir. Karadağ Prensi‘nin genel itibariyle Osmanlı politikasının da olumlu
701
BOA, Y.PRK.ASK, 240/67. BOA, Y.MTV, 267/67. BOA, Y.MTV, 279/82
 Arnavutluk‘un kuzeyinde özellikle Karadağ sınırında yaĢayan katolik Arnavutlar
702
BOA, Y.E.E., 46/93
703
William Miller, The Story of the Nations …s. 467
704
Murat Yılmaz, age, s. 140.
135
olduğu göz önünde bulundurulduğunda, iki devlet iliĢkilerinde Abdülhamid ve Nikola
faktörünün bariz bir Ģekilde ön plana çıktığı anlaĢılmaktadır.
IV. ĠKĠ HÜKÜMDAR ARASINDA DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠ
Abdülhamid ile Nikola‘nın Ģahsi dostluğu, Osmanlı-Karadağ iliĢkilerine çok
olumlu etki yapmıĢtır. Bu dostluğun Ģifrelerini çözmek ve köklerine bakmak için
öncelikle Abdülhamid ve Nikola‘nın kiĢisel özelliklerine ve etrafındakiler üzerinde
bıraktıkları etkiyi incelemekte yarar mülahaza ediyoruz.
A. AVRUPA ve BALKANLAR‟DA TÜRK ĠMAJI ve ABDÜLHAMĠD‟ĠN
GAYRETLERĠ
Abdülhamid‘in gerek yabancı devlet sefirlerine gerekse resmî ziyarette bulunan
hükümdarlara gösterdiği misafirperverlik, yabancı basın mensuplarına verdiği niĢanlar
ve hediyler bir ―imaj politikası‖ olarak da değerlendirilebilir. ġehzadelik yıllarından
itibaren Batının nezdindeki Osmanlı imajı ve dolayısyla Türk imajının çok kötü olduğu
görülmektedir. Abdülhamid, Avrupalıların, bu yanlı yayınlar sayesinde Osmanlı
toplumu hakkında yanlıĢ bilgiler edindikleri ve bunların düzeltilmesi gerektiğine
inanmaktadır. Tahta çıktığında da hem tahta çıkıĢ Ģekli nedeniyle hem de Meclis-i
Mebusan‘ı dağıtılması nedeniyle imajı bozuktur ve ―acımasız bir müstebid‖ olarak
görülmektedir705. Batı basınında gazete ve dergilerde çıkan yazılar ve karikatürlerde
Osmanlı Devleti ve II. Abdülhamid, genel anlamda olumsuz olarak lanse edilmiĢtir.
―Hasta adam‖ olarak karikatürize edilmiĢ Osmanlı Devleti ve Abdülhamid‘in ―Der
Floh‖, ―Kikerike‖, Ulk‖ gibi dergilerde yer alan karikatürlerinde yansıtılan Osmanlı
imajı,706 Abdülhamid‘in çizmek istediğinin tam tersi bir noktadadır.
705
Özellikle Ġngiltere‘de libarellerin baĢındaki isim Gladstone‘un yazdığı ―Bulgarian Horrors‖ isimli
kitapçık binlerce basılmıĢ ve tüm avrupaya dağıtılmıĢtı. Bu olumsuz kampanya 1878 de Ġngiltere
hükûmetini Osmanlı Devleti‘ni desteklemesini engellemiĢti. François Georgeon, age, s. 317-318
706
Necmettin Alkan, Avrupa Karikatürlerinde II. Abdülhamid Ve Osmanlı Ġmajı, Selis Yayınları,
Ġstanbul 2006, s.110 Abdülhamid Ermeni ve jöntürk kampanyalarının etkisiyle Avrupa‘da olumsuz Türk
imajının bir yansıması oarlak ―kan kızılı sultan‖ ―büyük kan akıtıcı sultan‖ olarak karikatürüze edilmiĢtir.
136
Tam bu noktada Abdülhamid, bir ―imaj politikası‖ ya da ―halkla iliĢkiler
politikası‖ izleyerek Batıdaki bozuk Osmanlı imajını düzeltmeye çalıĢmıĢtır. Bir taraftan
Avrupada oluĢturulan olumsuz havayı temizlerken diğer taraftan yeni ve pozitif bir
Osmanlı görüntüsü oluĢturmak için çeĢitli yollar kullanmıĢtır707. Öncelikle konuklarını
ağırlamakle iĢe baĢlamıĢtır. Ġstanbul‘a Yıldız Sarayı‘na gelen konukları nâzik, görgülü,
hassas ve ince bir kiĢilikle karĢılaĢmıĢlardır. Yabancı konukların âdeta gönlünü fetheden
Abdülhamid,708 ―her türlü önyargıdan uzak‖ bir anlayıĢla ―olumlu‖ tasvir edilmiĢtir709.
Kendi hakkındaki bu olumsuz ―kampanyayı‖ Avrupalı basın mensuplarına para
dağıtarak, övgü dolu sözler içeren yazılar yazdırarak gizlemeye çalıĢtığını da iddia eden
yazarlar vardır710.
Ünlü
Amerikalı
iletiĢimci
Antony
Robbins,
―İletişim
güçtür,
etkili
kullanabilenler kendilerini, dünya deneyimlerini ve dünyanın onlar üzerindeki
deneyimlerini geğiştirebilirler.” demektedir711.
Gerçekten de Abdülhamid, iletiĢim
vasıtalarını etkili kullanabilen bir kiĢiliğe sahiptir. Huzuruna kabul ettiği ziyaretçiler,
onun hakkında hep iyi Ģeyler söylemiĢlerdir. En çok vurgu yaptıkları husus ise nezâketi,
etkileyiciliği, iltifatlarıdır. Vambery, onun iltifat etme sanatında usta olduğunu ifade
etmekte ve kibar olduğunu söylemektedir712. Birtakım jestler yaparak karĢısındakini
etkilediğini belirten Vambery, buna örnek olarak, misafirinin sigarasını kendi elleriyle
yakmasını ve onu kapıya kadar uğurlamasını göstermiĢtir. DıĢarıdaki yanlıĢ imajıyla
Francois Georgeon, ―II. Abdülhamid‖ Osmanlı- Siyaset C. 2. YTY, Ankara 1999, s. 272. Ayrıca 19. yy
avrupasında Abdülhamid ―kan dökücü gerici bir tiran‖ olarak tanımlanmaktaydı. Eric Jan Zürcher,
ModernleĢen Türkiye Tarihi, ĠletiĢim Yay, Çev: Yasemin Saner Gönen, Ġstanbul 1999
707
Selim Deringil, Ġktidarın Sembolleri ve Ġdeoloji, II. Abdülhamid Dönemi (1876-1909), Çev: Gül
Çağalı Güven, YKY, Ġstanbul 2002, s. 142
708
François Georgeon, age, s. 317-318
709
Alman kayzeri ıı. Wilhelm 1898‘de yaptığı doğu gezisinde, ziyaret ettiği Ġstanbul‘da Abdülhamid
tarafından karĢılanıĢı ve iyi iliĢkiler karikatürlere de yansımıĢ ve Abdülhamid Viyana‘da Der Floh da
1898de yayınlanan karikatürde iki hükümdarın ayakta durduğu yer iç dizaynıyla Avrupa sarayını
aratmayacak ölçüde güzel bir salondur. II. Wilhelm ve diğer karikatürlerin aksine çok Ģık duran
kıyafetlerle resmedilen II. Abdülhamid Avrupa halkını ĢaĢırtmıĢtır. Necmettin Alkan, age, s. 152
710
Nikolae Jorga, Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi, C. 5, Çev: Nilüfer Epçeli, Yeditepe Yay., Ġstanbul
2005, s. 514
711
Antony Robins, Sınırsız Güç, Ġnklap Kitabevi, Çev: Dr. Mehmet Değirmenci, Ġstanbul 1993, s. 8
712
GnĢ bilgi için bkz. Mim Kemal Öke, Ġngiliz Casusu Prof. Armnius Vambery‟nin Gizli
Raporlarında II. Abdülhamid ve Dönemi, Üç Dal NeĢriyat, Ġstanbul 1983. Cont Chedomille
Mijatovich, The Memoirs Of A Balkan Diplomatist, Cassell And Company Ltd. London, Newyork,
Toronto, Melbourn, 1917, s. 83
137
konukları üzerinde bıraktığı imajı arasındaki farktan çok iyi yararlandığı ifade
edilmektedir. Öyleki, ―Kanlı bıçaklı düşmanları dahi bu çekiciliğe kapılırlar.‖ Ģeklinde
ifadeler kullandığı belirtilmektedir. Konuklarının dikkatini çeken bir diğer özelliği ise
sadeliğidir. GösteriĢten uzak olması, konuklarını etkilemiĢtir. Gerektiğinde ise
konuklarına Osmanlı Devleti‘nin azametini sergilemek için onları ―debdebeyle‖
karĢılarmıĢ ve misafirperverliğini göstermiĢtir713. Abdülhamid, büyükelçilere ve
ortaelçilere bile zaman zaman hediyeler vermiĢ ve onlarla iliĢkileri iyi tutmuĢtur714.
Abdülhamid, bozulan Osmanlı imajını değiĢtirmek için uluslararası sergileri ve
fuarları da çok iyi değerlendirmiĢtir. Devletin ―folklorik, etnoğrafik, egzotik‖ yüzünden
ziyade modern yüzünü göstermeye çalıĢmıĢtır. Hazırlattığı fotoğraf albümleriyle,
Osmanlı Devleti‘nin geliĢen yüzünü tanıtmaya çalıĢmıĢtır715.
Netice itibariyle Abdülhamid hem Avrupa‘da hem de Balkanlarda halkla iliĢkiler
operasyonu diyebileceğimiz bir Ģekilde Ġstanbul‘a gelen resmi ziyaretçilere gösterdiği
yakın ilgi ve alakayla, daha öncesinde yanlıĢ aksettirilmiĢ olan Osmanlı Ġmajı düzeltme
yolunda önemli adımlar atmıĢtır.
B. KARADAĞ‟IN BATIDAKĠ ĠMAJI ve NĠKOLA‟IN GAYRETLERĠ
Nikola‘nın Abdülhamid‘le olan benzerliğinden birisi de ülkesinin ve milletinin
imajını düzeltme çaba ve gayretidir. Nikola, gerek Grahova SavaĢı sırasında Temmuz
1853‘te yapılan KolaĢin baskınında, gerekse uzlaĢmaz bir tutum içinde olan Danilo
döneminde bozulan Karadağ imajını düzeltmeye çalıĢmıĢtır. Ülkesine ziyaretçi sayısını
artırmanın yollarını aramıĢtır716. Danilo döneminde 1858‘de 300 kiĢilik baĢıbozuk
713
François Georgeon, age, s. 160
Süleyman Kani Ġrtem, Bilinmeyen Abdülhamid Hususi ve Siyasi Hayatı 1, Haz: Osman Selim
Kocahanoğlu, Temel Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 141
715
1893 ABD‘deki Chigago Sergisi bunlara bir örnektir. Bu sergi için 7500 liralık bir bütçe ayarlanmıĢ ve
Chigago‘ya Osmanlı sanayi ve sanat ürünlerinin sergilendiği Sultanahmet çeĢmesisin birebir kopyası,
çarĢısı ve camisiyla adeta bir Osmanlı Köyü kurulmuĢtur. Fotoğrafı da imaj için kullanan Abdülhamid
kendi zamanında yapılmıĢ ülkenin dört bir tarafındaki eserleri fotoğraflattırmıĢ ve albüm haline
getirmiĢtir. 1893 yılında bin dokuzyüz civarında fotoğrafı içeren 51 albümü kongre kütüphanesine
göndermiĢtir. Söz konusu bu albümlerde okullar, sanayi kuruluĢları, köprüler, saraylar, labaratuar
görüntüleri vb. bir sürü fotoğraf vardır. François Georgeon, age, s. 320-321
716
Elisabeth Roberts, age, s. 234
714
138
grubuna,717 uyguladığı ―Ģok taktiği‖718 ve
davranıĢlar,
719
―onur‖ olarak gördükleri bir kısım
Karadağ‘a gelen maceraperest gezginlerin, diplomatların, ziyaretçilerin
kalemine yansımıĢtır720. Modern dünyadan çok farklı bir savaĢ anlayıĢlarını anlatan
kitaplar, Amerika‘da,721 Ġngiltere‘de hatta Avustralya ve Kanada‘da yayımlanmıĢtır722.
Batının Balkanlar‘ı algılayıĢ Ģeklinin Osmanlı‘yı algılayıĢ Ģeklinden pek farklı
olduğu söylenemez. Bir Alman yazarın ifadesiyle, Balkanlar, ―Asil Batı Avrupa
villasının yanında, birbirleriyle anlaşamayan ve sürekli kavga eden birçok halkı
barındıran bir barakaydı.‖ Ayrıca, ―VahĢi Avrupa‖ olarak nitelendirilmektedir723.
Ġngiltere
BaĢbakanı
Disraeli‘nin
1876‘da
Berlin
Meorandumu‘nun
kendisine
danıĢılmadan hazırlandığını söyleyerek Rus Elçisine ―Ġngiltere‘yi Karadağ ve Bosna
yerine koydunuz724‖ demesi, aslında o dönem Batılı devletlerin Karadağ‘ı algılayıĢ
Ģeklini çok açık ve net bir Ģekilde ifade etmektedir. 18 ve 19. yy‘da baĢta Avusturya
Devleti olmak üzere Karadağ‘a gelen Avrupalı seyyahlar, turistler ve politikacıların,
Karadağ‘ın bu olumsuz imajına etkileri çok büyük olmuĢtur. Bunlara göre, Karadağlılar
―soylu vahĢi‖ olarak tanımlanırken, Natasha Margulis‘in aktarımıyla Lary Wolf‘un
kitabında ―medeniyetle barbarlık arasında‖ bir yer gibi ifadeler kullanılmıĢtır725. Zaman
zaman Viyana kaynaklı Nikola aleyhinde yazılar batı basınında yer almaktadır. Aynen
717
Karadağ‘lı savaĢ geleneği olduğu söylenen bir eylem gerçekleĢtirerek kimi askerlerin dudaklarını
kimilerinin de burunlarını keserek Hüseyin PaĢa‘ya korku saldıkları ifade edilmektedir. Bu Ģekilde
Osmanlı askerine korku salmak niyetindeydiler. Elizabeth Roberts, Realm Of The Black Mountain,
Cornell University Pres, NY 2007, s. 226
718
Hersek Novi‘de Napolyon‘un askerlerini, düĢmanlarının kesilen kafalarını kaleye asarak ―Ģok taktiği‖
uygulamıĢlar ve Fransız askerleri demoralize olmuĢlardı. Cristopher Boehm, Blood Revenge, The
Anthropology Of Feuding In Montenegro And Other Tribal Societies, University Press Of Kansas,
USA 1984, s. 34
719
Karadağlı savaĢçı bir çarpıĢmada çok kötü bir Ģekilde yaralanırsa, onun kanından olan birisi, düĢmanın
eline geçmemesi için kafasını keserdi. Bu bir Karadağlı için onur sayılıyordu. Cristopher Boehm, age s.
34.
720
Barbara Jelavich, age, C.1, s. 169.
721
George M. Towle, A Brief History of Montenegro, James R. Osgoob and Compony , Boston, 1877, s.
47-54.
722
Roy Trevor, Montenegro A Land Of Warriors, Adam&Charles Black, London 1913, s. 44.
723
Bozidar Jezernik, VahĢi Avrupa Batıda Balkan Ġmajı, Çev: HaĢim Koç, Küre Yay. Ġstanbul 2006, s.
2.
724
Kemal Baltalı, ―1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslar Arası Bir Nitelik Kazanması‖, Belleten, C. LI,
S.199, TTK, Ankara 1987, s. 219.
725
Natasha Margulis, age, s. 5.
139
Abdülhamid‘in ―ruh sağlığı‖ ile ilgili yapılan haberler gibi Nikola‘nın ―akıl sağlığı‖ ile
ilgili haberler çıkmıĢtır. Chronicles‘in Viyana muhabiri Karadağ Prensi‘nin ―akli
melekelerinde bir sorun yaĢadığı ―Ģiddetli sinirsel iritasyon‖ yaĢadığı belirtilmiĢtir.
―Prens Akıl hastası oluyor‖ baĢlığıyla verilen haberde Prensin ―despotik‖ tavırlar
sergilediği ve iki rahibin yardım dilemek için Petersburg‘a gittiği yazmıĢtır726.
Bu arada Nikola‘nın, Osmanlı ve Avrupa kamuyoundaki Karadağ ve Karadağlı
imajını ve anlayıĢını değiĢtirme yolundaki çabalarına da değinmeden geçemeyeceğiz.
Prens Nikola, Ġtalya ve Fransa‘nın en saygın okulunda eğitim görmüĢ, modernizmi
benimseyen, çağdaĢ, dolayısıyla Karadağ sınırlarını aĢarak Avrupa‘yı ve Rusya‘yı
görmüĢ, seleflerine nazaran açıkgörüĢlü bir yapıya sahipti. Bu, onun siyaset anlayıĢına
da yansımıĢtı. Karadağ‘ı kabile anlayıĢından çıkararak modern bir devlet haline getirme
gayreti içine girmiĢti. Toplumsal bir dönüĢüm yaĢayan Karadağ toplumunda, Nikola,
1862 yılında ―kafa kesme âdetine‖ son vermiĢtir. Bu gibi âdetleri yasaklayarak birtakım
tedbirler almıĢtır727.
George M. Towle, Nikola‘yı ―en ilgniç kiĢiliklerden birisi‖ olarak tanımlamıĢtır.
Gelen her turist ve seyyah üzerinde olumlu bir etki bırakmaya çalıĢan Nikola, bir turistin
ifadesiyle, ―dürüst, centilmen ve nâzik birisi‖ idi728. Bu sözler, ziyaretçiler üzerinde
bıraktığı intibalardan biridir. 1907‘de kendisiyle baĢ baĢa görüĢme fırsatı bulan Ġngiliz
araĢtırmacı William Le Queux ise Nikola‘nın yakın ilgisiyle karĢılaĢmıĢtı. Kendisine
timsah derisi sigaralığından sigara ikram ediĢi ve sigarasını kendi elleriyle yakması,
güzel bir etki bırakmıĢtır729. 1908 yılında otomobille Çetine‘ye giden Hutchinson,
Prens‘in sadeliğine ve halka olan sevgisine değinerek “Prens olmasına kaşrın, kepi,
uyruklarının giydiğiyle aynıydı. Halkını sevecen bir gülümseyişle selamladı ve sigarasını
tüttürerek geçti.” demiĢtir. Ayrıca, onun Dalmaçya‘dan Karadağ‘a gelen yeni yol
726
New York Times, ―A Prince Becoming Insane‖ 20 October 1892.
Safet Bancoviç, ―Müslümanların Karadağ‘dan 19. Yüzyıldaki Göçü‖, Muhacirlerin Ġzinde, Derleyen,
Hayri KolaĢinli -Editör, Mirze Mehmet Zorbay, Lotus yayınları, 2004, s. 16
728
George M. Towle, age, s. 25 William Denton, 1877 yılında yazdığı eserinde Prens Nikola ile ilgili
olarak centilmen cesur ve kahraman birisi olarak bahsetmektedir. Denton ayrıca yazdığı kitabı ona ithaf
etmiĢtir. William Denton, Montenegro: Its People and Their History, Daldy Isbister&Co. 1877, s. 1
729
William Le Queux, An Observer in the Near East, Doubleday, Page & Company,New York 1907,
s.32
727
140
güzargâhını onaylayarak yabancıların Karadağ‘ı ziyaretini kolaylaĢtırdığını ifade
etmiĢtir730.
Prens Nikola, bağımsızlık sürecinde Panslavist siyasetten etkilenmiĢ ve bağımsız
bir Karadağ Devleti kurmak için büyük çaba sarf etmiĢtir. Türklere karĢı duyduğu
düĢmanlık siyaseti ebedi değildir. Zira II. Abdülhamid‘le uzun süren dostlukları olduğu
çeĢitli kaynaklardan, Osmanlı belgelerinden net bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Prens
Nikola, yazdığı bir ―Türk‘e‖ isimli beyitte
Sen benim eski düĢmanım isen de ,
Senin kıymetini düĢürmek isteyenlere kızarım!
Cenkte sana kim denk olabilir sorarım!
Biz müstesna! Biz bir avuç fıkara
ġimdi ki artık birbirimizi tanıyoruz
ġeci kalplere lâyık olan karĢılıklı hürmet ve takdiri birbirimize gösterelim‖
731
.
Görüldüğü gibi, beyitte, dostluğa davet vardır. DüĢmanlığın sonsuza kadar
olmadığı vurgusu yapılmaktadır.
C. ABDÜLHAMĠD
ve
NĠKOLA‟NIN
DOSTLUK
ĠLĠġKĠLERĠNĠ
ETKĠLEYEN TEMEL FAKTÖRLER
Abdülhamid ve Nikola‘nın dostluklarının temelinde bazı ortak paydalar yattığı
da müĢahede edilmiĢtir. ġöyle ki; Fransızca bilmeleri, yaĢıt olmaları, ikisinin de 9 kız
çocuğu sahibi olması, tiyatro sevmeleri, Ģâirlik yönleri, sigara tutkuları, dinî kimlikleri,
misafirperverlikleri sayabileceğimiz ortak yönlerdendir. Ġkisi de Batıya dönük; ama
geleneklerine bağlı idi. Kısacası, bir araya geldiklerinde konuĢacak, tartıĢacak çok
mevzuları vardı ve kuĢak çatıĢması yaĢamaları en büyük ortak paydalardan biridir.
Abdülhamid ve Prens Nikola‘nın bu denli iyi diyalog kurmalarında birtakım
ortak noktaların ve benzerliklerin de etkili olduğu söylenmektedir. ĠletiĢim, dostlukta
anlaĢma ve diyalog da çok önemli bir etkendir. Dil, bu noktada vazgeçilmez bir iletiĢim
730
Frances Kinsley Hutchinson, Motoring in The Balkans, Along The Highways Of Dalmatia,
Montenegro, the Herzegovina and Bosnia (1909) A.C.McClurg, Chicago 1909. Eserin türkçesi için de
bkz. Frances Kinsley Hutchinson, Otomobille Ġlk Gezi Balkanlar 1908, Dalmaçya, Karadağ, BosnaHersek Yollarında, Show Kitap, Çev: Gül Çağalı Güven, Ġstanbul 1999, s. 174
731
Süleyman Kani Ġrtem, Osmanlı Devletinin Makedonya Meselesi Balkanların Kördüğümü, Temel
Yayınları, Haz: Osman Selim Kocahanoğlu, Ġstanbul 1999, s. 126.
141
aracıdır. Abdülhamid ve Nikola‘nın diyaloglarında tercüman bulundurmamaları ve
Fransızca ortak paydasıyla hareket ederek birbirileriyle rahatlıkla anlaĢabilmeleri, iyi
iletiĢim kurmalarında bir aĢamasıdır. Nikola, yurt dıĢı eğitimi almıĢ, Fransa‘da egitim
görmüĢtür ve çok iyi Fransızca bimektedir. 1852‘de Triyeste‘de, daha sonra 1856‘da
Paris‘te bulunmuĢ, Fransa‘nın en meĢhur liselerinden biri olarak kabul edilen Louis le
Grand‘da okumuĢtur732. Nikola, ayrıca, yazıĢmaları da Fransızca yapmaktadır.
Abdülhamid‘e gönderdiği mektuplar ve yazıĢmalar Fransızcadır. 19. yy Avrupa‘sında
Fransızcanın diplomasi dili olduğu hatırlanırsa ve Avrupa‘ya gönderilen aydınların
Fransızca
konuĢma
modasını
yaygınlaĢtırdıkları
göz
önünde
bulundurulursa,
Abdülhamid‘in de Fransızcayı öğrenmiĢ olmasında bir tezatlık söz konusu
olmamaktadır. Abdülhamid‘in özellikle Fransız Gardet‘ten aldığı dersler733, Fransızcaya
hâkim olmasına katkıda bulunmuĢtur. Ayrıca, Macar seyyah Vambrey, Asya seyahatine
çıktığında Ġstanbul‘da bir müddet PadiĢah kızlarına Fransızca dersler vermek için Sultan
Abdülmecid‘in kızı Prenses Fatma‘nın konağına gelmiĢ ve henüz 13 yaĢında olan
Abdülhamid de bu Fransızca derslerinden istifade etmiĢtir. Prenses Fatma “Siyah
gözlerini hocasının üzerine dikerek onun ağzından çıkacak her Fransızca kelimeyi
koparır gibi çekip almak isterdi” diyerek Abdülhamid‘in Fransızca konusundaki
merakını açıklamıĢtır734.
Abdülhamid‘in kapalı bir toplum olan Karadağ‘ı ve Karadağlıları anlama gayreti,
Çetine Sefâretine yerli halkın dilini bilen ve anlayan, lisana vâkıf mütercim alınmasında
da çok açık bir Ģekilde görülmektedir735. Ahmet Cevat PaĢa‘nın Çetine‘ye elçi olarak
atanmasında onun yabancı dil bilmesinin, özellikle Fransızcaya hâkim olmasının etkisi
vardır736. Dolayısıyla, iki devlet adamının da birbirlerini hem devlet adamı olarak hem
de kiĢilik olarak tanıma ve anlama gayreti içerisinde oldukları fark edilmektedir.
732
Elisabeth Roberts, age, s. 231
Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II.‖ DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 217
734
Abdülhamid Yıllar sonra sarayı tekrar ziyaret eden Vambrey‘le, tercümansız konuĢuyordu. Joan
Haslip, Bilinmeyen Sultan II. Abdülhamid, IQ Türk Sanat Yayıncılık, Ġstanbul 2001, Çev: Nejlet
Öztürk, s. 54-55
735
BOA, Ġ.HR, 298/18861
736
Mehmet Hocaoğlu, age, s. 66
733
142
a. Sanatçı Kimlikleri
Abdülhamid‘in ve Nikola‘nın ortak yönlerinden biri de tiyotraya olan
tutkularıdır. Hatta en son görüĢmelerinde tiyatrodan da bahsetmiĢlerdir. Bunun yanında
Nikola‘nın bizzat kendisinin yazdığı piyesi vardır737. Fransa‘ya gittiğinde tiyatro ve
opera gibi etkinliklere katılması, tiyatro merakı olan Nikola için bir keyiftir. 1884
Mart‘ında Prens tarafından Çetine'de inĢa ettirilen tiyatronun açılıĢında bizzat Prensin
yazdığı bir oyun gösterime sunulmuĢtur738. Bu oyun, aynı zamanda, Avrupa‘da birçok
Ģehirde oynanmıĢtır739.
Abdülhamid de operayı ve tiyatroyu seven birisidir. Bu tiyatroları elçilerle
birlikte izleyeceği zaman onları akĢamdan yemeğe davet etmiĢtir. Daha sonra tiyatro
çıkıĢında da elçilerin hünkâr yâverleri ve hünkâr çavuĢları eskortluğunda sefâretlerine
kadar götürülmesini söylemiĢtir740. Osmanlı saraylarında, Tanzimat‘tan sonra gelen
misafirleri opera dinletmek üzere tiyotroya götürmek gelenek hâline gelmiĢtir.
Abdülhamid, misafirleri için Yıldız‘da bir tiyatro salonu inĢa ettirmiĢtir. Osmanlı
sarayında Avrupa saraylarında olduğu gibi bir tiyatronun olması ve II. Abdülhamid‘in
bunu gelen yabancı konuklara göstermesi, yabancı gözünde Osmanlı imajını değiĢtirme
çalıĢmalarından biri olarak görülebilir741. Abdülhamid‘in operetler ve komedi dâhil
çeĢitli türde Fransızca tiyatrolar yazdığı, ―hedef aldığı seyirciler üzerinde‖ çok büyük bir
etki bıraktığı söylenmektedir742.
Ġlginç benzerliklerden biri de, her ikisinin de Ģâirlik yönüydü. Nikola‘nın,
Ģiirlerinin yer aldığı bir kitabı vardır. ġiirlerinde Slavların Türklere karĢı kahramanlık
temaları iĢlenmiĢtir.
737
Nicolas I. Petrovich Niegosh, The Empress Of The Balkans The Drama In Three Acts, Adapted
Servian Ortiginal By W. M. Petrovich And D. J. Volnay, Eveleigh Nash, London 1913.
738
BOA, Y.A.HUS, 177/20.
739
Bunlar arasında Novi Sad, Belgrat, Berlin, Petersburg, Londra vardır. National Museum Of
Montenegro, King Nikola`s Museum Court Library (Fourth Room) , <http://www.mnmuseum.org/Start.
htm> e.t. 13/09/2008.
740
Ali Said, age, s. 40.
741
Abdülhamid bu tiyatro salonunu Alman Ġmparator ıı. Wilhelm‘in geleceği yıl 1889da yaptırmıĢtır.
Fatmagül Demirel, Dolmabahçe ve Yıldız Saraylarında Son Ziyaretler Son Ziyafetler, Doğan Kitap,
Ġstanbul 2007, s. 41.
742
Orhan Koloğlu, Abdülhamid Gerçeği, Pozitif Yayınları, Ġstanbul 2007, s. 317.
143
b. Halka Yakınlıkları , Vatanperverlikleri ve Dînî Kimlikleri
Abdülhamid‘le Nikola arasında, halkla iç içe olmaları yönünden de bir benzerlik
olduğu söylenebilir. II. Abdülhamid‘in baĢa geçtiğinde II. Mahmud döneminden beri
yapılmayan bir Ģeyi yapması, seraskerlik kapısında subaylarla yemek yemesi, tersaneye
giderek bahriyelilerle
birlikte olması,
onlarla oturup
asker
yemeği
yemesi,
Abdülhamid‘in halk nezdinde iyi bir yer edinmesini sağlamıĢtı. O yıllarda HaydarpaĢa
Hastanesi‘ne Rusya SavaĢı nedeniyle Balkan Cephesi‘nden gelen yaralı Osmanlı
askerlerini ziyaret etmesi,743 camilere giderek halkla beraber saf tutması744 ile Nikola‘nın
kendi yaralı askerlerini ziyaret etmesi, hatta yaralı bir Karadağ askerini alnından öpmesi
(Avrupa basınında kapak olmuĢtur), aslında halkıyla bütünleĢme adına yaptıkları
gösteriler olarak nitelendirilebilse de kendi halklarına olan yaklaĢımları ve insani
özellikleri bakımından farklılık arz etmediği ortadadır.
Ġki hükümdarın ortak özellikleri arasında sahip oldukları dini kimlikleri
gösterilebilir. Dinî kimlik, hem Abdülhamid hem de Nikola‘da etkin bir yere sahiptir.
Abdülhamid ―halife‖ sıfatını taĢımaktadır. Ġslamda siyâsî ve hukukî yönetim makamına
ve yönetime verilen bir isim olan Halife ve Halifelik makamı Ġslam dünyasında Hz.
Muhammed‘in vefatının ardından islam toplumlarının liderliğini yapma vazifesi olarak
ortaya çıkmıĢtır. Hilafet makamı 16.yyda Osmanlı Devleti‘ne geçmiĢ ve Yavuz Sultan
Selim ve ondan sonra gelen padiĢahlar II. Abdülhamid de dahil olmak üzere Ġslam‘ın
halifesi olarak kabul edilmiĢlerdir.
Diğer taraftan Nikola ―bishop‖ geleneğinden gelmektedir, dinine bağlı
Ortodoks bir Hıristiyandır. Temel inanıĢlar noktasında Abdülhamid ile aynı
düĢünmekteydiler. Bu ortak inanıĢlardan birisi de ―kader‖dir. Yeniyıl münasebetiyle
Turhan PaĢa‘ya yazdığı cevâbi mektupta Nikola;
743
Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II.‖, DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 217. A. H. Ongunsu,
―Abdülhamid II.‖, ĠA, C.1. MEB, Ġstanbul 1978, s. 76-80
744
Niyazi Berkes, age, s. 345
 Bishop hristiyan piskoposluğunun ruhani güce ve yönetsel otoriteye sahip en büyük üyesi, hrisitiyan
kiliselerinde rahip ve baĢrahipleri denetlemek için görevlendirilen kiĢi olarak tarif edilmektedir. WordNet
A Lexical Database For The English Language, Princeton University 2006, <http://wordnetweb.
princeton.edu/perl/webwn?s=bishop>, e.t. 13.12.2008
144
―Salicedid! (yeniyıl) Acaba tali‘ (kader) bu sene zarfında bizim içün neler
beslemekdedir ve acaba bunu bilmeyi mercuhdur.? Siz Ģarklıların kafası gibi ben de kader
mu'tekid (inanmıĢ, dindar) olduğundan –elimde olsa bile- esrarı istikbâli keĢfe çalıĢmak
istemem. Olacak olsun taraf-ı semâdan her ne gelir ise hayr üzredir. Bir insan ki ânen fânen
ölmeye hazır ve âmâde degildir, ne iyi bir hristiyan ne iyi bir müslümandır745.‖
Görüldüğü gibi dinleri farklı olsada sahip oldukları dini kimlikleri onların
savaĢda ordularına enerji kaynağı olmalarını sağlarken öte taraftan barıĢta ve diplomatik
iliĢkilerde daha mutedil daha barıĢçıl bir siyaset gütmelerinde etkili olmuĢtur.
c. KuĢak ÇatıĢmasının Olmaması
Abdülhamid ve Nikola arasında yaĢ farkı yoktu. Nikola, Abdülhamid‘ten sadece
10 ay büyüktür. Abdülhamid 21 Eylül 1842‘de doğarken, Nikola, 7 Ekim 1841‘de
doğmuĢtur. YaĢ meselesi küçümsenmeyecek bir durumdur. Zira birbirleri arasında bir
kuĢak çatıĢması ve karmaĢası yaĢanmaması, birbirlerini anlayabilmeleri açısından
önemli bir konudur. Aynı kuĢağın liderleri olmaları, dünya konjönktüründeki
geliĢmelere
hakimiyet ve tanıklık noktasından hareketle bir eĢitlik sağladığı
muhakkaktır.
Ayrıca, Abdülhamid‘in 17 çocuğundan 9‘u kızdır. Nikola‘nın ise 12 çocuğu
vardı, bunların 9‘u kızdır. Nikola, kızlarından dördünü St. Petersburg‘a eğitime
göndermiĢti. Bunlardan birisi de Helena‘ydı. Müziğe karĢı son derece kabiliyetli
birisiydi746. Abdülhamid‘in kızı AyĢe Sultan da müzikte baĢarılı birisidir ve sık sık
babasına konser vermiĢtir747. Abdülhamid‘in oğlu Burhaneddin‘in de bestekâr özelliği
vardır ve Karadağ Prensi, Ġstanbul‘a geldiğinde baĢ baĢa görüĢme sırasında
Burhaneddin‘i dinlemiĢ ve çok memnun kalmıĢtır748.
Aynı görüĢme sırasında
Burhaneddin‘in ardından Prens Nikola‘nın oğlu Prens Mirko Karadağ Milli MarĢını
745
BOA, Y.PRKEġA, 39/41
Catherine Radziwill Princess, The Royal Mariage Market Of Europe, Funk And Wagnalls
Company, Ny 1915, s. 108-113
747
Abdülhamid‘in kızı ġadiye Osmanoğlu, babası II.Abdülhamid‘in çalıĢma saatleri bittiğinde kendisi
tarafından hazırlanan müzik dinletilerini ve tiyatro gösterilerini ilgiyle takip ettiğini belirtmektedir. ġadiye
Osmanoğlu, Babam Abdülhamid Saray ve Sürgün Yılları, L&M Yayınları, Ġstanul 2007, s. 32.
748
Sultan Abdülhamid, Siyasi Hatıratım, Dergah Yayınları, Ġstanbul 1999, s. 157.
746
145
canlı performasla söylemiĢtir. Her ikisine de iltifatlar edilmiĢ, niĢanlar verilmiĢtir749.
Dikkat edilirse ailelerine gösterdikleri ilgi ve ailelerine bağlılıkları belirgin Ģekilde
hissedilmektedir.
Abdülhamid ve Nikola sigara tiryakisiydi. Sigaralarını yakmadan evvel
konuklarına ikram ederler, daha sonra konuklarının sigaralarını kendi elleriyle
yakarlardı. Bu, basit bir iĢlem gibi gözükse de çok ince bir nezâket kuralıydı. Kahve
konusunda da aynı tavrı sergiliyorlardı. Zaten o devirde kahve kültürü Doğuya has bir
kültürdü. Sultan Abdülhamid‘e, TütüncübaĢı Ali Efendi‘nin hazırladığı harmanlı
sigaralar kutu içinde Abdülhamid‘e takdim edilirdi. En kaliteli tütünlerden oluĢturulan
sigaralar, gelen önemli misafirlere ikram ederdi750. Nikola‘nın da timsah derisinden bir
sigaralığı vardır. Konuklarına o kutudan sigara ikram etmiĢ ve sigaralarını kendi
elleriyle yakmıĢtır751.
Netice itibarıyla, insan olarak iki liderin az da olsa ortak paydaları vardır. Bu
ortak paydalarını olumlu yönde kullanarak iki ülke iliĢkilerini geliĢtirmeye çalıĢan
Abdülhamid ve Nikola, hükûmetlerin çözemediği sorunlarda da paratoner vazifesi
görerek karĢılıklı anlayıĢla çözüme ulaĢmayı bilmiĢlerdir.
D. RESMÎ ZĠYARETLER
Karadağ Prensi Nikola, Avrupa‘nın çeĢitli kentlerine geziler düzenlemiĢti.
Bunlar arasında Avusturya, Ġngiltere, Rusya, Fransa gibi ülkeler vardı. Bunlar arasında,
Osmanlı Devleti‘ne Ġstanbul‘a yaptığı gezilerin müstesna bir yeri vardır. Osmanlı
topraklarına yaptığı ziyaretler bununla sınırlı değildir. ÇeĢitli zamanlarda ĠĢkodra‘ya
ziyaretleri vâkîdir. ġimdi, sırasıyla, Osmanlı topraklarına yaptığı gezilere değinerek
sonuçlarını irdeleyelim.
749
Marco Houston, age, s. 175.
Tahsin PaĢa, age, s. 213.
751
William Le Queux, An observer in the Near East, Doubleday, Page & Company,New York 1907, s.
32.
750
146
a. Nikola‟nın Birinci Ġstanbul Ziyareti ve Yansımaları
Prens Nikola‘nın Dersaadet‘e ilk ziyareti, sınırların tespiti görüĢmelerinin devam
ettiği sıralarda, Ağustos 1883‘te gerçekleĢmiĢtir. Kotor Limanı‘ndan Ġstanbul‘a hareket
eden Prens, kendisine eĢlik etmek üzere yanına Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefiri Rıza
Bey‘i de almıĢtır752.
Günler öncesinden baĢlayan hazırlıklar göz doldurmuĢtur. Karadağ Prensi‘nin
Dersaadet‘e gelmesi için Ġzzettin Vapur-u Hümâyunu hazır hâle getirilmiĢ753 karĢılama
görevi verilen memur ve hademeye de dört yüz elli beĢ lira verilmiĢtir754. 20 Ağustos‘ta
üst düzeyde bir diplomatik törenle karĢılanan Nikola,755 Ġstanbul'a Ġzzettin Vapuru‘yla
teĢrif ettiğinde756 yirmi bir pâre top atıĢıyla selamlanmıĢ ve MüĢir Gazi Osman PaĢa ve
Hâriciye
Nâzırı
Arif
PaĢa
tarafından
karĢılanarak
Dolmabahçe
Sarayı'na
götürülmüĢtür757. Nikola ve beraberindekiler, gezi boyunca Ġstanbul‘un rağbet gören çok
nezih mekânlarından biri olan Göksu Kasrı‘nda758 (Bkz. Resim-10) misafir edilmiĢtir759.
Karadağ Prensi‘nin birinci Ġstanbul ziyaretine Prenses Milena eĢlik etmemiĢtir.
Karadağ Prensi‘nin dosyasında iki konu vardır. Birincisi sınır tahdidi ile ilgili
pürüzlerin halledilmesi760, ikincisi ise Avusturya‘nın Makedonya‘ya taarruz hâlinde
752
BOA,Y.A.HUS, 174/44. BOA, Ġ.HR, 291/18260.
BOA, Ġ.HR, 290/18239, Ġzzettin Vapur-u Hümayunu bilindiği gibi misafir devlet adamlarının
karĢılandığı bir vapurdur. Resim için bkz. EKLER, Resim-7
754
BOA, Ġ.DH., 890/70850.
755
Zivko M. AndrijaĢeviç, age, s. 126.
756
BOA, Ġ.HR, 291/18272.
757
BOA,Y.E.E., 42/40.
758
PadiĢahlar saltanat kayıklarına binerek oraya gittikleri bilinmektedir. ġehzadeler, sultanlar, devlet
ricali, hrisitiyan tebaanın ―kalbürüstü‖ kesimi oraya akın etmiĢtir adeta. Mısırı patlıcanı, panayırı çok
meĢhurdur. Ayrıca tiyatrosu da mevcuttur.Davul zurna, ip canbazları, kahve bu mekanda sunulan
güzelliklerden bir kısmıdır. Sermet Muhtar, ―Göksu ve Alemleri‖ Resimli Tarih Mecmuası, S.22, Ekim
1951, s. 1032 Küçüksu Kasrı diğer ismiyle Göksu Kasrı, Ġstanbul'un Küçüksu semtinde bulunmaktadır.
Bu kasır, Göksu Deresi ile Küçüksu Deresi arasında, sahilyolu üzerindedir. Sultan Abdülmecit tarafından
mimar Nigoğos Balyan'a yaptırılmıĢ, 1856 yılında tamamlanmıĢtır. Bilidiği gibi Kasırlar PadiĢahların
mülküdür ve saraydan küçük köĢkten büyük binalar olarak tarif edilmektedir. PadiĢahlar kasırları
dinlenme ve vakit geçirme mekanları olarak kullanmıĢlardır. Bunun yanında av amaçlı olarak kullanılan
bir ―biniĢ kasrı‖ özelliğini de taĢımaktadır. Milli Saraylar, ―Küçüksu Kasrı‖ T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı, < http://www.kultur.gov.tr/> e.t. 25.12.2008.
759
BOA, Y.A.HUS, 174/56.
760
BOA, Y.PRK.A, 3/67.
753
147
gerekli olacak askerî tedbirlere birlikte karar vermek, bir nevi Avusturya‘ya karĢı ittifak
yapmaktır761.
Karadağ Prensi Nikola‘nın Dersaadet‘i ziyaretinden çok memnun olan Sultan
Abdülhamid, Prens Ġstanbul‘da kaldığı müddetçe masrafları için 10.000 altın vermiĢ ve
bütün masraflar762 hazine-i hassa tarafından karĢılanmıĢtır763. GörüĢmeleri sırasında
aralarında geçen diyaloglar ve kullanılan samimi ifadeler, iki ülke iliĢkilerinde bir
dönüm noktasıdır764. Bunun yanında karĢılıklı iyi niyet gösterisi olarak niĢanlar takdim
edilmiĢti765. Karadağ Prensi Nikola ile beraberinde gelen yetkililere çeĢitli derecelerde
Mecidi NiĢanları verilirken, Prens Nikola ise Osmanlı Devleti yetkililerine muhtelif
derecelerde Danilo niĢanı vermiĢti766.
Nikola günlüklerinde Abdülhamid ile ilgili izlenimlerini aktararak pozitif
değerlendirmelerde bulunmuĢtur. Abdülhamid‘in çok kabiliyetli ve iyi bilgilendirilmiĢ
birisi olduğunu ve Osmanlı Devleti‘nin politik sorunlarını ne kadar karıĢık olursa olsun
çözebilecek kapasite ve yeteneğe sahip olduğundan hiç Ģüphesi olmadığını
belirtmiĢtir767. Ziyaretin sona ermesinin ardından Nikola,
Ġstanbul‘da gördüğü
misafirperverlik karĢısında bir teĢekkür telgrafı göndererek, ziyaretten fevkalade olumlu
intibalarla ayrıldığını söylemiĢtir768. Sultan Abdülhamid de
teĢekkürüne cevaben bir mektup göndermiĢ,
Karadağ Prensi‘nin
bu dostuluğun devamını temenni
etmiĢtir769.
Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul‘da PadiĢah tarafından kabul edilmesi ve ağırlanması,
Karadağlıların olduğu kadar, siyaset dünyasının da ilgilisini çekmiĢtir770. Bu ziyaretin
ardından, Karadağ Prensi, Osmanlı Devleti‘nin desteğini eksik etmemek için,
düzenlediği çok özel davetlere Osmanlı Sefirini de çağırmayı ihmal etmemiĢtir.. OluĢan
761
BOA, Y.E.E., 42/46.
BOA, Ġ.DH., 901/71649 Karadağ ve Bulgaristan prensleri için yapılan masraf Haleb‘te açık artrımayla
satılan mülklerden gelen miktara karĢılık tutulmuĢtur. BOA, DH.MKT, 1700 /132.
763
BOA, DH.MKT, 1672 /82.
764
Süleyman Kani Ġrtem, Bilinmeyen Abdülhamid, s. 302-303.
765
BOA, Ġ.HR, 291/18297.
766
BOA, Ġ.HR, 291/18301, Karadağ Prensi‘nin, niĢan verdiği kiĢiler arasında, kendisini Ġstanbul‘da
Ġzzeddin Vapur-u Hümâyunu ile taĢıyan Osmanlı memurlrı da vardır. BOA, Ġ.DH., 896 /71306.
767
Marco Houston, age, s. 172-173.
768
BOA, Y.PRK.NMH, 2 /53.
769
BOA, Y.PRK. NMH, 2 /51.
770
BOA, Y.A.HUS, 174 /94.
762
148
olumlu havanın bir yansıması olarak, Osmanlı Devleti Çetine Sefiri Ġsmail Bey‘i, kendi
damadının kardeĢi olan Prens Karagorgeviç ile birlikte yemeğe davet etmiĢtir771.
Abdülhamid ile Nikola arasındaki nâzik üslup, yazıĢmalara da yansımıĢtır. PadiĢaha olan
―saygısını ve samimi hislerini‖ bildiren Prense karĢı uygun ifadeler, fermânlarda da
görülmektedir772. Ġstanbul‘da maslahatgüzârlığının açıldığını ve Gavro Vukoviç‘in tayin
edildiğini bildiren bir mektup yazan Nikola, Ġstanbul‘daki kabulde gösterilen teveccüh
için bir kez daha teĢekkür etmiĢtir773. Buradan da anlaĢılacağı üzere gezinin oluĢturduğu
olumlu etki ertesi yıl da devam etmiĢtir.
II. Abdülhamid, Prens Nikola‘nın bizzat görüĢtüğü ikinci Osmanlı PadiĢahıdır.
Abdülaziz‘in Avrupa seyahatinda Fransa‘yı ziyaret ettiği sırada Paris‘te bulunan Nikola
PadiĢah tarafından huzura kabul edilmiĢti774. O zaman bağımsız bir devletin lideri
olmayan Nikola, Ģimdi bağımsız bir devlet lideri olarak II. Abdülhamid tarafından
ağırlanmıĢtır.
Netice itibariyle Ģunu söyleyebiliriz ki Prens Nikola‘nın Ġstanbul‘a yaptığı bu ilk
ziyaret Osmanlı Karadağ iliĢkilerinde önemli bir dönüm noktasıdır. Adeta tabular
yıkılmıĢtır. Yüzyıllarca düĢman olarak bildikleri ve gördükleri Osmanlı Devleti‘ne
yapılan bu ziyaret sonucunda dosluk iliĢkilerine yönelik daha güçlü adımlar atılmıĢtır.
b. Nikola‟nın Ġstanbul‟u Ġkinci Ziyaret TeĢebbüsü ve Ziyaretin
Ertelenmesi
Nikola, 1883 yılındaki ilk ziyaretinden 13 yıl sonra yeni bir ziyaret
gerçekleĢtirme düĢüncesindedir. 30 Mayıs 1896‘da her Ģey planlanmıĢ, hangi güzergâhı
kullanacağı bile tespit edilmiĢtir.775 Osmanlı Çetine Sefiri de Prens Nikola ile birlikte
Ġstanbul‘a gelme talebinde bulunmuĢtur776. Prens Nikola 1896 yılının aralık ayında
Abdülhamid‘e yazdığı Fransızca mektupta “Size olan sonsuz dostluğum, saygım ve son
771
BOA, Y.A.HUS, 174 /103.
BOA, Ġ.HR, 337 /21729.
773
BOA, Y.E.E., 63 /11.
774
Ahmed Lûtfî Efendi, Vakânüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. XI, Haz. Prof. Dr. M.Münir Aktepe
TTK, Ankara 1989, s. 110.
775
BOA, Y.PRK.BġK, 46/25
776
BOA, Y.A.HUS, 352/87
772
149
derece bağlılığımı bildirir ve bu bağların daha sık olmasını temenni ederim” demiĢtir.
Nikola mektubunu ―Sizin hizmetinizde olduğumu unutmamanızı dileyerek sonsuz
saygılarımı iletirim777.‖ cümlesiyle noktalamıĢtır.
Karadağ Prensi, Rusya seyahatinden döndükten sonra, Karadağ‘ın yüzüncü
senesi kutlamaları merasimine katılacak ve ardından Ġstanbul‘a gidecekti778.
Prens
Nikola, o günlerde Petersburg‘daydı ve ayağındaki dayanılmaz ağrılar nüksetmiĢti.
Sultan Abdülhamid, kendisine Petersburg Sefâret-i Seniyyesi kanalıyla geçmiĢ olsun
dileklerini iletmiĢ, iltifatlarda bulunarak ―Dersaadet’in havasının Prens Hazretlerinin
vücuduna daha elverişli olması” nedeniyle Ġstanbul‘a uğramasını arzu ettiğini
iletmiĢtir779. PadiĢahın bu yakın ilgisinden çok memnun olan Nikola, cevabi yazısında,
romatizma rahatsızlığından dolayı çok ağrılarının olduğunu söyleyerek, kendisini iyi
hissettiği zaman onbeĢ günlük bir Avrupa seyahatine çıkacağını belirtmiĢtir. Ayrıca,
PadiĢahın iltifatlarından ve sağlığıyla yakından ilgilinmesinden duyduğu memnuniyeti
ise Ģu kelimelerle ifade etmiĢtir:
―Bunca müessir iltifata ve teveccühe karĢı Zât-ı Hümâyun-u Mülükânelerine nasıl teĢekkür
edeceğimi bilemiyorum. Beyan ve tebliğ için kelime bulamıyorum 780.‖
Fakat beklenmeyen bir hadise, Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul gezisini ertelemek
zorunda kalmasına neden olmuĢtur. Prensin küçük oğlu Mirko, Ģiddetli bir hastalığa
yakanmıĢtır781. Bunun üzerine, hemen Prens Nikola‘ya gidilerek, PadiĢah‘ın üzüntüleri
dile getirilmiĢtir. Her ne kadar Ġstanbul‘a gitmek için Rusya Bahriye Nezâreti‘nden bir
vapur tahsis edilmiĢ olsa da, Nikola, oğlunun iyileĢmesinden sonra, Viyana‘da onunla
birleĢerek, ya da Çetine‘ye vararak oradan Klik Limanı‘ndan deniz yoluyla Ġstanbul‘a
gitmeyi planlamıĢtır. Ve bunun için, PadiĢahtan, vapur-u hümâyun tahsis edilmesini
istirham etmiĢtir782. Prens Nikola, ailesiyle birlikte çıkarak Belgrat‘a uğrayıp, Sırbistan
777
BOA, Y.E.E., 59/41
BOA, Y.A.HUS, 352/105
779
BOA, Y.PRK.EġA, 24/56
780
BOA, Y.PRK.NMH, 7/14
781
BOA, Y.A.HUS, 352/124
782
BOA, Y.PRK.EġA, 24/56.
778
150
Kralı‘nın onbeĢ gün kadar misafiri olarak Belgrad‘da kalacak, oradan da Çetine‘ye
gidip iki gün dinlenecek ve doğrudan Ġstanbul‘a gelecektir783.
Bu arada Prens Nikola‘ya tahsis edilecek olan Emirgân'daki yalının eksikleri
tamamlanmıĢ, tamiratı yapılmıĢtı784. Yalıya ayrıca iki tatlı su isale hattı döĢenmiĢti785.
Karadağ Prensi tüm hazırlıklara ve yapılan planlamalara rağmen, ailevi nedenlerden
dolayı Ġstanbul gezisini ertelediğini belirterek özürlerini iletmiĢtir786. Ziyaretini erteleme
sebeblerini anlatmak, teĢekkür ve tazimlerini Ģifâhen bildirmek için kendisini temsilen,
Karadağ Hâriciye Nâzırı Gavro Vukoviç‘i, Ġstanbul‘a temaslarda bulunmak üzere
göndermiĢtir787. Mösyö Vukoviç, PadiĢahın huzuruna çıkmıĢ ve Prensin yazmıĢ olduğu
nâmeyi ona teslim etmiĢtir788. Karadağ Prensi, mektubunda, ―kederine iĢtirakinden‖
dolayı PadiĢaha teĢĢükürlerini bildirmiĢtir789.
c. Nikola‟nın Ġkinci Ġstanbul Ziyareti‟nin GerçekleĢmesi ve Sonuçları
Prens Nikola, 1896 yılında ertelediği ikinci Ġstanbul seyahatini gerçekleĢtirmek
için uygun bir zaman kollamıĢtır. Bu fırsatı 1899 yılında yakalayan Nikola,
Abdülhamid'in kendisine hediye etmek istediği Boğaziçi'ndeki yalı vesilesiyle Ġstanbul'a
gelmek için harekete geçmiĢtir790. 24 Ağustos 1899‘da PadiĢah‘ın cülûs günü kutlama
merasimlerine katılmak, Osmanlı Bankası kanalıyla yapılan para yardımına mukabil
teĢekkürde bulunmak791, Kosova‘da konsolosluk açılması için temaslarda bulunmak792
ve PadiĢaha olan hürmetlerini sunmak üzere Ġstanbul‘a gelmeye karar vermiĢtir793.
783
BOA, Y.A.HUS, 353/50.
BOA, Y.MTV, 143/5.
785
BOA, Y.PRK.ġH, 7/61.
786
BOA, Y.PRK.NMH, 7/25.
787
BOA, Y.E.E., 63/36.
788
BOA, Ġ.HR, 352/1314R-04.
789
BOA, Y.PRK.NMH, 7/24.
790
BOA, Y.E.E, 46/124 Kataloglarda belge tarihi 1327 olarak geçse de bunun sehven 1317 yerine 1327
Ģeklinde yazıldığı düĢünülmektedir.
791
BOA, Y.PRK.ML, 19/7.
792
BOA, Y.A.HUS, 399/68.
793
BOA,Y.A.HUS, 399/30.
784
151
Buarada Emirgan‘daki sahilhane, belediye tarafından tamir ettirilmiĢ masrafları
da maliye tarafından ödenmiĢtir794. Belediye baĢkanı bizzat Mirgün‘e giderek sokakların
güvenliği ve temizliği noktasında titiz davranılması talimatını vermiĢ ve hazırlıkları
yerinde incelemiĢtir. Ayrıca PadiĢahın hizmetinde çalıĢan hademeler (Hademe-i hassa-i
Ģahâne), Prens Hazretlerinin hizmetine verilmiĢtir795.
Prens, Prenses ve oğulları Mirko (Grahovaç ve Zeta Voyvodası) bir hafta kadar
kalmayı planladıkları ziyarette, beraberlerinde Hâriciye Nâzırı Mösyö Gavro Vukoviç
ve eĢi, Prens Nikola‘nın yâveri Mösyö Martinoviç, Prenses Milena‘nın Dame
d’honneuru(Nedime) Matmazel Nayikom, hususi kalemi Mösyö Charles Puigget ve
Doktor Peraziç gelmiĢlerdir796. Nikola‘ya, Çetine Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa da eĢlik
etmiĢtir797.
Prens
Nikola‘nın
Ġstanbul‘a
ikinci
seyahati
yine
bir
Ağustos
günü
gerçekleĢmiĢtir. Sultan Abdülhamid, bu nâzik ziyaretten çok memnun olacağını
bildirerek onu ve ailesini getirmek üzere Ġzmir Krovazörü‘nü tahsis etmiĢtir798. Karadağ
Prensi Nikola‘nın, eĢi Prenses Milena ve küçük oğlu Mirko ile yaptığı ziyaretle ilgili
olarak, Sultan Abdülhamid‘in emri üzerine, ilgili gazetelerde ilanlar verilmiĢ, makaleler
yazılmıĢtır799. Ġzmir Vapur-u Hümâyunu, Prensi karĢılamak için, TeĢrifat-ı Hâriciye
Muavini Galib Bey ile Yaverlerden Mirliva Rıfat PaĢa ve Miralay Tevfik Bey de hazır
bulunmuĢlardır800. Prens ve Prenses‘e resmî karĢılama yapmak için mülki ve askerî
erkân, Ġzmir Vapuru‘na giderek karĢılama törenine katılmıĢlardır. Diğer taraftan ġûrâ-yı
Devlet Mükiye azâlarından Turhan PaĢa, özel bir heyetle birlikte Nikola‘yı ve ailesini
limanda karĢılamıĢtır801.
794
BOA, Ġ.HUS, 155/1325Ca-21.
Ġkdam 30 Ağustos 1899, s. 2.
796
Ġkdam 30 Ağustos 1899, s. 2. Çetine‘den ayrılırken küçük oğulları Petar ağlamıĢ ve gelmek için
diretmiĢti. Nikola bunun üzerine Prens Petar‘a “Eğer gelirsen, Sultan seni okullarından birine alır,
bırakmaz seni‖ deyince gelmekten vazgeçmiĢtir. Nikola‘ya son bir kez sarılırken Petar ―gerçekten Sultan
beni bırakmaz mı Baba?‖ diye çocuk masumiyetiyle sorusuna karĢın Nikola Ģu cevabu vermiĢtir. ―Tabii
ki de bırakmaz oğlum! Ve bu bizim için çok büyük bir onur ve şeref olur ‖ demiĢtir. Marco Houston, age,
s. 173. Bkz. EKLER, Resim-9-10-11.
797
BOA, Y.PRK.BġK, 60/32.
798
BOA, Ġ.HUS, 76/1317R-34.
799
BOA, DH.MKT, 2242/92.
800
BOA, Ġ.HUS, 76/1317/R-38.
801
Ġkdam, 31 Ağustos 1899, s 2.
795
152
Abdülhamid, konukları Karadağ Prensi Nikola, eĢi ve oğlu Prens Mirko Ģerefine
bir ziyafet tertip ederek bu ziyafete Prens Nikola eĢi Prenses Milena oğlu Prens Mirko
prensin mihmandarlığını yapan Turhan PaĢa, Karadağ Hariciye Nazırı Mösyö
Vukouvich ve Karadağ sefiri Mösyö Bakiç, diğer zevatlar ve Mabeyni Hümayun
memurları hazır bulunmuĢtur802. Ziyafet salonuna alınan misafirleri PadiĢah, nazik bir
Ģekilde karĢılamıĢtır. Abdülhamid sol tarafında Prenses Milena‘ya, sağ tarafında ise
Prens Nikola‘ya yer vermiĢtir. Prens ve prenses‘in tam karĢılarında Ģehzadeler
oturmuĢtur. Onlardan birisi de Burhaneddin Efendi‘dir. Burhaneddin Efendi‘nin sağ
tarafında Prens Mirko oturuken sol tarafında ise Karadağ Hariciye Nazırının eĢi Madam
Vukoviç yer almıĢtır803.
Yemeğin ardından Abdülhamid, Prens Mirko‘yu çağırarak müzik yeteneğini
sergilemesini rica etmiĢtir. Mirko‘nun performansı göz doldurmuĢ ve ilgi odağı
olmuĢtur. Mirko‘dan sonra sıra Abdülhamid‘in oğlu Burhaneddin‘e gelmiĢtir.
Burhaneddin Efendi, bilindiği gibi müziğe son derece kabiliyetli birisiydi. Prens
Mirko‘nun bu nazik jestine o da Karadağ Milli marĢını çalarak karĢılık vermiĢtir. Bu
küçük gösterinin ardından her ikisine de ödüller verilmiĢtir804. Nikola‘nın günlüklerinde
de bu konuyla ilgili detaylı bilgi bulabilmek mümkündür. Prens Nikola‘ya ―neler
konuĢtunuz‖ sorusu yöneltilmiĢ ve bu soruya Nikola ―herşeyden konuştuk. Resim, müzik,
sana,t vapur…‖ demiĢtir. Abdülhamid ise hatıratında Karadağ Prensi Nikola‘ya oğlu
Burhaneddin‘in bestelediği parçaları bizzat Burhaddin Efendi‘nin kendisinden
dinlettiğini söylemiĢ ve Nikola‘nın bunu çok beğendiğini ifade etmmiĢtir805. Görüldüğü
gibi görüĢmeler resmi bir havadan ziyade daha samimi bir aile ortamında
gerçekleĢmiĢtir.
Abdülhamid‘in Prens onuruna verdiği yemeğin ardından, Prens Nikola, Emirgan
yalısında bir takım gösterilere de Ģahit olmuĢtur. Bahriye Nezareti‘nden kendisi için özel
802
BOA, DH.MKT, 2242/95.
Ġkdam, 2Ekim 1899, s 2-3.
804
Marco Houston, age, s. 175.
805
Sultan Abdülhamid, Siyasi Hatıratım, Dergah Yayınları, Ġstanbul 1999, s. 157.
803
153
olarak gönderilen duba üzerinde, ateĢ gösterisi ve havai fiĢenk gösterileri düzenlenmiĢ
ve atılan fiĢenkler boğazda büyüleyici bir atmosfer oluĢturmuĢtur806.
Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul‘dan ayrılması nedeniyle Sadrazam ve Hariciye
Nazırı PaĢa, Mabeyn-i Hümayun‘a gelmiĢtir807.
Prens ve Prenses, PadiĢah
Abdülhamid‘in kendilerine gösterdiği bu ilgi iltifat ve alakadan dolayı teĢekkürlerini
iletmiĢlerdir808. Ertesi gün Karadağlı konuklar
onuruna bir ziyafet daha verilmiĢ
gazetelerde ilan edilmiĢtir809.
KarĢılıklı verilen niĢan ve madalyaların ardından
810
Abdülhamid Karadağ Prens
Prenses ile beraberindekilere, Hereke fabrikası ürünlerinden olan ve masrafları hassa
hazinesi tarafından karĢılanan811 kumaĢ, halı, seccade gibi çok değerli hediyeleri takdim
etmiĢtir812. Prens Nikola, Abdülhamid‘e “Karanlık dağlarımıza döndüğümüzde bu
hediyelerin hiçbir değeri kalmayacak Majesteleri” demiĢtir. Bunun üzerine Abdülhamid
“Sizin o güzelim dağlarınız, Siz onların lideri oldukça daima aydınlık olacaktır”
sözleriyle iltifatta bulunmuĢtur813.
Prenses Milena ise Harem dairesinde ağırlanmıĢtır. Daha çok kırsal kültürüyle
yoğrulmuĢ olan Prenses Milena‘nın çekingen tavrı ön yargılarla örülmüĢ düĢünceleri
Harem dairesinde Valide sultan tarafından ağırlanması ve orada verilen ziyafetler ve
iltifatlar sonucunda yerini rahatlığa bırakmıĢtır. Milena, Harem dairesinde bu
ağırlamadan fevkalade memnun olmuĢtur. ġerefine çeĢit çeĢit meyveler tatlılar ikram
edilmiĢ ve kahveler içilmiĢtir. Sazlar çalınmıĢ Ģarkılar söylenmiĢtir. Milena, harem
dairesinde Abdülhamid‘in kızlarıyla ve eĢleriyle tanıĢmıĢtır814. Böylelikle Prenses
Milena‘nın da kafasında ki endiĢeler ve önyargılar kırılmıĢtır. Anlatılanlardan ve
duyduklarından farklı bir tabloyla karĢılaĢmıĢ ve bundan birhayli memnun olmuĢtur.
806
Ġkdam, 2 Ekim 1899, s. 2.
BOA, Ġ.HUS, 77/1317ca-03.
808
BOA, Y.PRK.HR, 28 /1.
809
BOA, DH.MKT, 2244/45.
810
Bkz. Verilen NiĢan ve Madalyalar .
811
BOA, Y.MTV, 194/116.
812
BOA, Y.MTV, 194/19.
813
Marco Houston, age, s. 175.
814
Valide Sultan, Prenses Milena‘ya, yıllar önce ağırladıkları kızı Stana‘dan ve onun güzelliğinden
bahsetmiĢtir. Marco Houston, age, s. 175.
807
154
Gerçekten dolu dolu geçen onbir günlük seyahatte Prens Nikola dersaadet
elçilerinin hepsine, Emirgan‘daki yalısında ziyafet vermiĢ padiĢaha ve bütün oradaki
elçilerin hükümdarlarına sağlık ve sıhhat için kadeh kaldırmıĢtır. Karadağlılarla, ruhani
liderlerle görüĢmüĢtür. Bunun yanında Beylerbeyi vapuruyla Sirkeci Ġskelesi‘ne gelerek
oradan araba ile Topkapı Sarayı Hümâyuna gitmiĢtir. Saray-ı Hümayun‘u, Hazine-i
Hümâyun‘u ve müze dairesini gezen Prens Nikola daha sonra Ayasofya Camii‘ni ziyaret
etmiĢ ardından Sultan Mahmud Türbesi‘ne de uğramıĢtır. Prens‘in Emirgan Yalısı‘nda
Osmanlı Devleti yetkililerine ve Ġstanbul‘daki bütün sefirlerin davetli olduğu ziyafette
Tophane-i Âmire Mızıkası da eĢlik etmiĢtir815. Burdan da anlaĢılacağı üzere Nikola‘nın
gezi için seçtiği mekanlar manidardır. Ayasofya Camii‘ni ziyaret etmesi II. Mahmud‘un
türbesini ziyaret etmesi ve kutsal emanetlerin bulunduğu Topkapı Sarayı‘nı gezmesi çok
anlamlıdır.
Onbir gün süren süren ziyaretin ardından 10 Eylül‘de Ġstanbul‘dan Marmara
Vapur-u Hümâyunu‘yla törenle816 Atina‘ya uğurlanan Karadağ Prensi Nikola, Prenses
Milena ile oğulları Mirko817 memnun ayrılmıĢlardır. DıĢ basında ve Avrupa‘da büyük
etki oluĢturan bu ziyaret, Avrupa basınında da yer bulmuĢtur. Ġkdam Gazetesi‘nde
Prens‘in temasları gün be gün yayımlanmıĢtır818. Malumat Gazetesi ise giriĢ sayfasından
birinci gün Nikola‘nın ve Prenses Milena‘nın fotoğraflarını yayımlamıĢtır819. Ġkinci gün
ise Prens Danilo ve eĢinin fotoğrafını giriĢ sayfasından yayınlamıĢtır. Vatan, Sabah gibi
Osmanlıca yayın yapan gazetelerin yanında Karadağ‘ın ulusal gazetesinde Abdülhamid‘i
öven yazı neĢredilmiĢ820 ve Neue Freie Press gazetesinde bu ziyaretle ilgili detaylar yer
almıĢtır821.
Ziyaretin üzerinden üç ay geçmesine rağmen Karadağ Prensi Ġstanbul'u
ziyaretinde gördüğü misafirperverliği unutmamıĢ ve gösterilen samimi alakadan dolayı
815
Ġkdam 5 Eylül 1899 s. 2
BOA, DH.MKT, 2244 /121
817
BOA, Y.PRK.ASK, 154 /83)
818
Ġkdam, 24 Ağustos 10 Eylül 1899
819
Malumat, 24 ağustos 10 Eylül 1899
820
BOA,Y.A.HUS, 400 /51
821
BOA, Y.A.HUS, 400 /110
816
155
Abdülhamid‘e teĢekkür mektubu göndermiĢtir822. Artık Nikola‘nın gözünde Türk imajı
değiĢmiĢtir. Ona göre Türkler, elit, cesur ve asil bir millettir. Bu millet artık
Karadağlıların ezeli düĢmanı değildir. Öyleki 93 Harbi‘ni bile kendi içinde sorgulamıĢ
savaĢın hiç yaĢanmamıĢ olmasını umut etmiĢtir823.
Sonuç olarak, gerçekleĢen ikinci ziyaretle birlikte, iliĢkilerin daha iyi bir düzeye
geldiği görülmektedir. Birinci ziyaretle kıyaslandığında daha ihtiĢamlı ve daha gösteriĢli
bir karĢılama olduğu sezilmektedir. Birinci ziyarette yanında Prenses Milena‘yı
getirmezken ikincisinde Prenses Milena‘yı beraberinde getirmiĢtir. Denebilir ki bu
ziyaret birinci ziyaretin meyvesidir. Artık tesis edilen dostluk iliĢkilerinin sonuçlarının
alınmaya baĢlandığı bir döneme girilmektedir.
d. Nikola‟nın Osmanlı Elçiliklerini Ziyaret Etmesi
Bir ülkenin elçiliği, bulunduğu ülkedeki temsilcisi konumundadır. Oraya yapılan
bir ziyaret, o ülkeye verilen bir mesaj
niteliğindedir. Prens Nikola'nın Osmanlı
Devleti‘nin Çetine Sefaretine ziyarette bulunması
824
1881 yılı Eylül ayında sınır
sorunlarının çözülmesine yönelik atılan adımlara desteğin bir göstergesidir. Beraneli
Hıristiyanlar meselesinde olduğu gibi çözümü siyasi yollarla ve diyalogla arama
çabasının bir sonucu olarak ―hüsn-i niyetini temin için‖ Osmanlı Sefaretini ziyaret
etmiĢti825. Özellikle yurt dıĢı gezilerinde Osmanlı sefaretlerini unutmayan Nikola,
Rusya‘ya gittiğinde de Petersburg Sefaretine gelerek ziyarette bulunmuĢtu826.
1884‘te yaptığı Fransa seyahati dönüĢünde Paris‘ten ayrılan Prensi, Bar
(Antivari) Ġskelesi‘nde karĢılamak üzere Çetine Sefiri Cevat PaĢa görevlendirilmiĢ,
kendisine gerekli izinler, harcırah ve maiyyetinde bulunmak üzere bir vapur
verilmiĢtir827. KarĢılama esnasında PadiĢahın selam ve iltifatları kendisine bildirilen
822
BOA, Y.PRKAZJ, 39/108
Marco Houston, age, s. 175
824
BOA,Y.PRK.MYD, 2 /11
825
BOA, Y.A.HUS, 386 /24
826
BOA, Y.A.HUS, 171/98
827
BOA, Ġ.HR, 337 /21752. Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa hakkında gnĢ bilgi için bkz. s. 98
823
156
Nikola,828 Abdülhamid‘in, karĢılama için tahsis ettiği vapura çok ĢaĢırmıĢ ve
mumnuniyetini gizleyememiĢtir829.
Cenova‘da kendisiyle yapılan bir mülakatta, geçtiği yerlerde Osmanlı
Ģehbenderlerinin gösterdiği güzel muameleden müteĢekkir olduğunu söylemiĢtir830.
1886‘da yine Fransa‘ya yaptığı Paris ziyaretinde Nikola'nın Fransa sınırında Sultan II.
Abdülhamid adına karĢılanması831 ve Karadağ Prensi‘nin Osmanlı Devleti‘nin Paris
Sefiri Esad PaĢa ve onunla birlikte sefarette çalıĢan Osmanlı memurlarına niĢanlar
takdim etmesi832 , Abdülhamid-Nikola dostluğunun bir yansımasıdır.
Prens, sadece yurt dıĢı gezilerine değil, yurt içi gezilerine de Osmanlı Sefirini
çağırmıĢ ve bereberinde götürmüĢtür. Öreneğin; Bar seyahati833 ve Karadağ‘ın diğer
yerlerine yaptıkları seyahatlere834 özellikle Çetine sefirinin de katılmasını istemiĢtir835.
O yıllarda Osmanlı Devleti‘nin Çetine sefiri olan Ahmet Cevat PaĢa, bu gezinin
ardından izlenimlerini bir lâyiha olarak PadiĢaha sunacaktır. Bu seyahat hem Karadağ
toplumunun
Osmanlı
gözüyle
tanınması
hem
de
sorunların
çözüm
odaklı
değerlendirilmesine yardımcı olmuĢtur.
ÇeĢitli açılıĢlarda Prens, Osmanlı Devleti‘ni unutmamıĢtır. NikĢik'te küçük
zabitan mektebinin açılıĢında Çetine Sefiri Cevat PaĢa‘nın hazır bulunduğu ve Osmanlı
Sefirinin ona refâkat ettiği bilinmektedir836. Prens Nikola bazen de Osmanlı Elçisini
ikâmetgâhına davet etmiĢtir. Çetine Osmanlı Sefirinin babası ve Sabri Bey‘i kıĢlık
ikâmetgâhı olan Riyeka‘ya davet edip iltifatlarda bulunması837 her ne kadar sıradan bir
hadise gibi gözükse de sembolik anlamları olan ve iki ülke iliĢkilerini sağlamlaĢtıran,
güven tazeleyen giriĢimlerdir. Elçinin, PadiĢahı temsil ettiğini göz önünde tutarsak,
yapılan jestin sembolik anlamını da kavranabilir. Hatta zaman zaman yaptığı ―av
828
BOA, Y.A.HUS, 177/83.
BOA, Y.A.HUS, 177/98.
830
BOA, Y.A.HUS, 187/61.
831
BOA, Y.PRK.AZJ, 11/24.
832
BOA, Ġ.HR, 301/19121.
833
BOA, Y.PRK.HR, 7/56.
834
BOA, Ġ.HR, 293/18488.
835
BOA, Y.A.HUS, 178 /37.
836
BOA, Ġ.HR, 301/19102.
837
BOA, Y.A.HUS, 200/111.
829
157
partilerinde‖
yabancı
temsilcilerin
yanında
Osmanlı
Sefirinin
de
olduğunu
görülmektedir. (Bkz. Resim-14)
Ayrıca Prens Nikola, Çetine‘de Osmanlı Elçiliğinin yeni binasının açılıĢında,
elçilik bahçesine dikilmek üzere kendi sarayından 100 ağaç göndermiĢ ve bir kuyu
açtırmayı vaad etmiĢtir838. Kuyu açtırma ve 100 ağaç gönderme jestlerinin Osmanlı
Devleti- Karadağ siyasi iliĢikilerinin geliĢmesine yardımcı olduğunu839 daha önce de
belirtmiĢtik. Hatırlanmalıdır ki Karadağ, suyun bol bulunduğu bir yer değildir. Ve
müthiĢ su sıkıntısı yaĢanmaktadır. Ġnsanlar sularını Ģehrin çeĢitli yerlerinde açılmıĢ
yirmiye yakın kuyudan tedarik edilmektedir. Dolayısıyla su kuyusunun son derece
önemli ve değerli bir jest ve hediye olarak kabul edildiği bilinmelidir.
Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefaretine atanan Ahmet Tevfik PaĢa, itimatnâmesini
Karadağ Prensi‘nin takdim ettiği merasimde, Prensin son derece nâzik bir Ģekilde Tevfik
PaĢa‘yı kabul etmesi ve merasimin ardından da kendisine iltifat dolu cümlelerle hitap
ederek yaklaĢımı, iki ülke iliĢkilerinin seyri açısından ümit verici bir görüntü
çizmiĢtir840. Aynı gün, Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarı Mösyö Plamanac,
Abdülhamid tarafından Nikola‘ya verilen niĢandan dolayı Nikola‘nın memnuniniyet
mesajını iletmiĢtir841.
Ağustos 1899‘da Karadağ Prensi, oğlunun evlenme merasimine Abdülhamid
tarafından özel temsilci olarak gönderilen Mehmet ġakir PaĢa‘ya, birinci rütbeden
Danilo NiĢanı‘nın yanında bizzat kendi göğsündeki altın askerî madalyasını çıkartarak
vermiĢtir. Nikola, bununla da kalmamıĢ ve ġakir PaĢa‘ya altından mamul bir sigaralık,
bir de altın kibrit kutusu hediye etmiĢtir842. Bunlar sembolik, küçük ama taĢıdığı anlam
açısından bakıldığında büyük önem taĢıyan hediyelerdir.
838
BOA, Y.A.HUS, 189/12
Mehmet Mercan, age, s. 18
840
BOA, Y.A.HUS, 230/9
841
BOA, Y.A.HUS, 230/13
 Mehmet ġakir PaĢa (1855-1919), Çetine elçiliği de yapan Ahmet Cevat PaĢa‘nın kardeĢidir. Ahmet
Cevat PaĢa‘nın yanında ateĢe olarak görev yapmıĢ ve bölgeyi bilen birisidir. Halikarnas Balıkçısı olarak
tanınan Cevat ġakir Kabaağaçlı‘nın babasıdır.
842
BOA, Y.E.E, 13/15
839
158
e. Karadağlı Bakanların, Nikola‟yı Temsilen Yaptıkları Ziyaretler
Prens Nikola, PadiĢah nezdinde Ġstanbul‘a yaptığı ziyaretlerin yanında, bir çok
kez
kendi
adına,
bakanlarını
Osmanlı
topraklarına
göndermiĢ
ve
iliĢkileri
sağlamlaĢtırmaya özen göstermiĢtir. Ġstanbul‘a gelen Karadağlı bakanlardan ilki,
ĠçiĢleriBakanı Bojo Petroviç‘tir. Ağustos 1884‘te Nikola adına Ġstanbul‘a gelen Petroviç,
ziyaretinde II. Abdülhamid‘le görüĢme Ģansı bulmuĢ ve ona Nikola‘dan hediyeler
getirmiĢtir843.
1890 yılında Ġstanbul‘un Karadağ‘lı misafiri ise Karadağ Hariciye Müdürü
Vekilidir. Boyana Nehri‘nin temizliği meselesini görüĢmek için gelen bakan vekili,
Prensin ricası üzerine844 Abdülhad‘in huzuruna kabul edilmiĢtir. Huzurda kendisine
Mecidi
NiĢanı‘nın takdim edildiği845
bakan vekili, temaslarının ardından ülkeden
ayrılmıĢtır.
Prens Nikola adına 1892 yılında ĠĢkodra‘ya yapılan resmî ziyaret de, sorunların
masada çözülmesinde bir insiyatif ortaya koyma açısından dikkat çekicidir. 1892 yılının
Mayıs ayında iade-i ziyaret maksadıyla Karadağ ĠçiĢleri Bakanı Voyvoda Bojo Petroviç
beraberindeki heyetle ĠĢkodra‘ya gitmiĢlerdir. Konuklara saygı ve hürmet gösterisi
olarak ĠĢkodra Kalesi‘nden top atılmıĢtır846. Osmanlı Askeri‘nin gösterisi ve intizamlı
duruĢu, kıyafetleri, konukların çok ilgisini çekmiĢ, hiçbir orduda görmedikleri nizam ve
intizamı takdirle karĢılamıĢlardır. Verilen ziyafet ve ardıdan askerî hastanenin
gezdirilmesi, heyeti bir hayli memnun etmiĢtir847. Resmî heyet, ĠĢkodra Valisi ve
Kumandanı Ferik Abülkerim PaĢa ile görüĢmüĢler ve Karadağ Prensi tarafından
gönderilen niĢanları takdim etmiĢlerdir848.
Yine aynı yıl, yani 1892 yılında Prens‘in görevlendirmesi üzerine Karadağ
Harbiye Nâzırı, Osmanlı topraklarına ziyarette bulunmuĢtur.
KolaĢin tarafında
Karadağlılarla Osmanlı vatandaĢları arasında meydana gelen mücadeleyi soruĢturmak ve
843
BOA, Y.E.E., 46/126
BOA, Y.PRK.EġA, 10/95.
845
BOA, Y.PRK.TKM, 17/10.
846
BOA, Ġ.DH, 1274/100158.
847
BOA, Y.MTV, 62/44.
848
BOA, Ġ.HR, 325/21049.
844
159
sorunların halledilmesi için çözüm üretmek amacıyla KolaĢin‘e giden849 Harbiye Nâzırı,
Kosova kumandanı ile müzakerede bulunmuĢtur. Karadağlı bakan, KolaĢin‘de Edhem
PaĢa ile buluĢmasında, Osmanlı Devleti tarafından kendisine verilen gümüĢ imtiyaz
madalyasını kaybettiğini söylemiĢ ve yenisinin verilmesini arzu ettiğini bildirmiĢtir.
Bunun üzerine Karadağ Harbiye Nâzırına yeni bir madalya takdim edilmiĢtir850. Bu da
Osmanlı Devleti‘nin verdiği madalyaya çok büyük bir değer atfedildiğinin bir kanıtıdır.
Karadağ Prensi, Ġstanbul ziyaretine baĢlamadan bir ay önce Kosova‘ya vali
olarak atanan Hafız Mehmed PaĢa‘ya, kutlama ziyaretinde bulunmak için heyet
göndermiĢ851 ve Valiye niĢan vermiĢdir.852 1895 yılının ġubat ayında bu kez ĠĢkodra
Valisi Abdülkerim PaĢa Çetine‘ye giderek resmî ziyarette bulunmuĢ ve Karadağ
Prensiyle görüĢmüĢtür853.
1896‘da Ġstanbul gezisi son anda iptal edilen Prens Nikola, mazeretini iletmek ve
Abdülhamid‘e tazimlerini Ģahsen bildirmek için
Ġstanbul‘a göndermiĢtir
854
Hariciye Nazrı Mösyö Vukoviç‘i
.1896‘da, daha önce de değindiğimiz gibi, Prensin Ġstanbul‘a
ziyareti söz konusu olmuĢ ve bütün hazırlıklar yapılmasına rağmen Karadağ Prensi‘nin
oğlunun âni rahatsızlığı nedeniyle gezi ertelenmiĢti855. ―Hamilen ve memuren‖
Ġstanbul‘a gönderilen Mösyö Vukoviç, II. Abdülhamid‘le görüĢme talebinde
bulunmuĢ856 ve kabül sırasında Karadağ Prensi‘nin, gezisini iptal etmesinden duyguğu
mahçubiyeti iletmiĢtir. Ayrıca hastalanan oğlu için kederine ortak olan Abdülhamid‘e,
teĢekkürlerini bildiren bir mektubu huzurda kendisine takdim etmiĢtir857. Mösyö
Vukoviç, Ġstanbul‘da bulunduğu bir ay zarfında bugün Pera Müzesi olarak bilinen
849
BOA, Y.A.HUS, 258/102.
BOA, Y.A.HUS, 258 /7.
851
BOA, Y.A.HUS, 397/144.
852
BOA, Ġ.TAL, 181/1317/Ra-105.
853
BOA, DH.MKT, 342/7.
854
BOA, Y.E.E., 63 /36.
855
BOA, Y.A.HUS, 352 /124.
856
BOA, Ġ.HR, 352/1314R-04.
857
BOA, Y.PRK.NMH, 7 /24.
850
160
Bristol Oteli‘nde858 ikâmet etmiĢ, kırk beĢ buçuk lira tutan masrafları ise Maliyece
ödenmiĢtir859.
Karadağ Hariciye Nazırı Gavro Vukoviç‘in bakan olarak Ġstanbul‘a bir diğer
ziyareti, 1903 yılının Eylül ayında gerçekleĢmiĢtir. Hâriciye Nâzırı Gavro Vukoviç,
Dersaadet‘e maslahatgüzar olarak tayin olunan kâtiple birlikte gelmiĢ,860 kendisine
birinci dereceden Mecidi NiĢanı takdim edilmiĢtir861. Gavro Vukoviç‘in Ġstanbul
temaslarında temel mevzuu, sınır sorunları ve istikraz anlaĢmasıdır.
Osmanlı Devlet‘i tarafından Karadağ‘a yapılan ziyaretler arasında ĠĢkodra
Valisi‘nin Çetine'ye yaptığı ziyaret dikkat çekmektedir. 1904‘te gerçekleĢen bu ziyarette,
resmî geçit düzenlenmiĢtir. Çetine Sefaretine yazılan bir yazıyla, bu geçit töreni için
fazla masraf yapılmasına gerek olmadığı
bildirilmiĢtir862.
Sınır sorunları ile ilgili
temaslarda bulunmak üzere Osmanlı Devleti tarafından gönderilen heyete gösterilen
hüsn-i kabul,863 iliĢkilerde savaĢın değil diyaloğun ön plana çıktığı bir anlayıĢın
sonucudur.
Sonuç olarak Ģunu söyleyebiliriz ki Karadağ Prensi, bakanlarını, iki devlet
arasındaki birtakım sorunları halletmek ve iliĢkileri geliĢtirmek için Osmanlı Devleti‘ne
göndermiĢtir. Bu giriĢimlerin de olumlu sonuçlar verdiği görülmüĢtür.
E. KARġILIKLI VERĠLEN HEDĠYELER
Hediye Arapça bir kelime olup Tükçe karĢılığı ―armağan‖dır. ―Ġnsanlar arasında
dostluk ve sevgi niĢanesi olarak ya da muaĢeret kaidesi uyarınca karĢılıksız verilen
nesne‖ olarak tanımlanmaktadır. Genelde bütün toplumlarda görülen hediyeleĢme
âdetinin tarihi çok eskidir. Herhangi bir karĢılık beklemeksizin verilen hediyelerin
yanında, karĢılıklı hediye verme ve bu vesile ile sosyal bir bağ kurma, sosyal bir itibar
ve onur kazanma maksatlı hediyeleĢmelere, tarihî süreç içerisinde karĢılaĢıldığı
858
1893‘te mimar Achille Manoussos‘un yaptığı, Bristol Oteli bugün Suna ve Ġnan Kıraç Vakfı tarafından
Pera Müzesi olarak 2005‘te açımıĢtır. Bkz.
Ġstanbul AraĢtırmaları Vakfı, ―Pera Müzesi‖,
<http://www.peramuzesi.org.tr/> e.t. 02.12.2008
859
BOA, Ġ.HUS, 49/1314R-63
860
BOA,Y.A.HUS, 456/74
861
BOA, Y.PRK.EġA, 43/65
862
BOA, Y.A.HUS, 475/90.
863
BOA, Y.PRK.NMH. 9/100.
161
antropologların tespitlerindendir864. Nadir Özbek‘ten naklen Bronislaw Malinowski‘ye
göre ise hediye, karĢılıksız değil; aslında karĢılıklıdır. Verilen hediye, mutlaka, herhangi
bir Ģekilde geriye döner. PadiĢah hediyelerinde ise aynı zamanda ―siyasi mesaj‖ da söz
konusudur865.
II. Abdülhamid, hediye ya da niĢan verme iĢini ―büyük bir tatlılıkla‖
yapmaktadır. Öyleki, karĢısındaki kiĢide ―satın alınma‖ duygusunu uyandırmamıĢtır.
Devletlerarası iliĢkilerde insanları etkileme sanatını büyük bir ustalıkla kullanmıĢtır866.
Ali Said, hatıralarında, Abdülhamid‘in, ecnebilere verdiği kıymetli hediyeler ile kıtalar
kurtardığını söylemektedir. Ayrıca, aleyhinde bulunan kiĢilere rütbe, niĢan ve para
vererek, olası bir tehlikeyi bertaraf etmeyi bilmiĢtir867.
BaĢka bir açıdan bakılacak olursa II. Abdülhamid islâm halifesidir. Bu noktada,
hediye vermede Hz. Peygamber‘i örnek aldığı düĢünülebilir. Zira Hz. Peygamber,
hediyeyi; sevgiyi pekiĢtirme, gönül kazanma, Ġslâm'a yönlendirme, dostlukları
kuvvetlendirmenin yanında, muhtemel kötülükleri önleme için bir araç olarak
kullanmıĢtır868. Karadağ Prensi‘ne verdiği hediyelerde de, muhtemel kötülükleri önleme
açısından Hz. Peygamber‘i referans alması, onun bu hediyeleri vermesine bir meĢruiyet
zemini oluĢturmaktadır.
Karadağ Prensi de bu konuda cömerttir. Ahmet Cevat PaĢa‘nın Karadağ
Seyahatnâmesi‘nde anlattığına göre, uzun bir yolculuğun ardından Ahmet Cevat
PaĢa‘nın atının yorulduğunu görünce kendi atlarından birini Ahmet Cevat PaĢa‘ya
864
Ali Bardakoğlu, ―Hediye‖ DĠA, C. 17, TDVY, Ġstanbul 1998, s. 151-155 Encyclopædia Britannica,
"Gift Exchange". <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/233393/gift-exchange> e.t. 02 Oct.
2008.
865
Nadir Özbek, Osmanlı Ġmparatorluğunda Sosyal Devlet, Siyaset, Ġktidar ve MeĢruiyet (18761914), ĠletiĢim yay, Ġstanbul 2004, s. 121.
866
Ġngiliz Daily Telegraph Gazetesi muhabirinin oğlunun atları sevdiğini iĢitince ona küçük bir at hediye
etmesi ayrıca elçi kızlarından birisinin köpek sevdiğini duyunca ona sürpriz olarak cins bir köpek hediye
yollaması onun etkileme sanatını ne derece iyi kullandığını göstermektedir. Orhan Koloğlu, Abdülhamid
Gerçeği, Pozitif Yayınları, 5.Baskı, Ġstanbul 2007, s. 313.
867
Ali Said, Saray Hatıraları Sultan Abdülhamid‟in Hayatı, Nehir yay, Ġstanbul 1994, Haz. Ahmet
Nezih Galitekin, s. 45
868
Yusuf Macit, ―Hz. Muhammed'in Bazı ĠletiĢim Ġlkeleri”, <http://www.sonpeygamber.info/tr/
content/view/1338/75/lang,tr/> e.t. 10.11.2008
162
hediye etmiĢtir869. O dönemde atın, özellikle Karadağ gibi, yolların bile olmadığı dağlık
bir yerde ne kadar kıymetli bir ulaĢım aracı olduğunu hayal etmek zor değildir.
a. Emirgan Yalısı
Abdülhamid, evlenme merasimleri ve düğünlerin komĢuluk iliĢkilerinde ve
dostlukta çok önemli bir yeri olduğunun farkındadır. Özellikle sultanların düğünlerinde
cömert davranır, huzur ve mutluluk içinde yaĢamaları için onlara saray ve köĢkler tahsis
etmiĢtir870. Abdülhamid‘in Karadağ Pensine hediye ettiği en dikkat çekici Ģey,
Emirgan‘da bugün Sabancı Müzesi olarak kullanılan, eski adıyla Atlı KöĢk olarak
bilinen Emirgan Yalısı‘dır871. Eylül 1884‘te o zaman Emirgan Mustafa PaĢa‘nın yalısı
olarak bilinen mülk, bedeli Maliye
hazinesinden karĢılanmak üzere satın alınarak
Karadağ Prensi için hazırlanmıĢtır872.
Mısır Kapıkethüdâlığına ait bu yalı, sahibinin ferâgat etmesi ve Mısır
Hidivliği‘nin de olurunun alınmasıyla satın alınmıĢ, tapu senetleri Karadağ Prensi‘nin
üzerine geçirilmiĢtir873. Ġçindeki eĢyaların satın alınması ve odaların donatılmasına kadar
en ince ayrıntısına kadar takip eden Abdülhamid, birkaç odanın teĢrifâtıyla da kendisi
ilgilenmiĢtir874. Sahilhanenin hemen arka tarafında bulunan ve Bolu Redif Kumandanı
Mirliva Mehmed PaĢa‘nın sahibi olduğu arsa satın alınarak buraya ilave edilmiĢtir.
Ayrıca Prens‘in atları için bir de ahır inĢa edilmiĢtir875. Karadağ Prensi‘nin yalısına dâhil
869
Mehmet Mercan, agm,s.
Süleyman Kani Ġrtem, Bilinmeyen Abdülhamid, s. 137-138
871
Halen Sabancı Üniversitesi'ne bağlı Sakıp Sabancı Müzesi olarak hizmet vermektedir. KöĢkün
bulunduğu arazi bir çok kez el değiĢtirmiĢtir. KöĢk 1925'te Hıdiv Ġsmail PaĢa'nın torunu Prens Mehmed
Ali Hasan tarafından satın alınacaktır. Mimar Eduard de Nari‘nin yeniden dizayn edeceği KöĢk‘ü Hacı
Ömer Sabancı 1951'de satın alarak ikametgah olarak kullanmıĢtır. "Atlı KöĢk" adı ise yine Hacı Ömer
Sabancı‘nın Mahmud Muhtar PaĢa'nın Moda'daki konağında yapılan müzayededen satın aldığı bronz at
heykelinin Sahilhanenin bahçesine yerleĢtirilmesinden kaynaklanmaktadır. Sabancı Üniversite‘sine
devredilmesi ise 2002'de gerçekleĢecektir. Nihan Özyıldırım, ―Emirgân: ‗Emirgüne Bahçesi‘nden
Bugüne‖ Ġstanbul Dergisi, Sayı 50 (Temmuz 2004), Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul 2004. Bkz. EKLER,
Resim-5.
872
BOA, Y.A.HUS, 179/111. Bkz. EKLER, Resim-3-4-5-6.
873
BOA, Ġ.HR, 337/21782.
874
BOA, Y.PRK.BġK, 9/2, BOA, Ġ.DH., 933/73914.
875
BOA, Ġ.DH., 931/73784.
870
163
edilmiĢtir876. Zaman zaman tâdilat ve tamirat geçiren yalıya, 1886 yılında masraflar için
iki yüz elli bin kuruĢ ayrılmıĢ, sonradan 500 lira daha ilave edilmiĢtir877.
1896 yılı Ağustos ayında Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul‘a gelme ihtimali belirince
Emirgân‘daki (Mirgun) yalıya iki tatlı su isale hattı döĢenmiĢ, badanası yapılmıĢ, rıhtım
üzerindeki kaldırımlar tamirden ve temizlikten geçirilmiĢtir. Bütün bu iĢlemlerin
masrafları Abdülhamid tarafından karĢılanırken, sahilhanenin biriken vergileri de
affedilmiĢtir878. AnlaĢılacağı üzere yalı, en ince ayrıntısına
ve bütün detaylarına
varıncaya kadar özenle hazırlanmıĢtır.
Prens Nikola, 1899 yılında yaptığı Ġstanbul ziyaretinde burada ikâmet etmiĢtir.
Yalının arka tarafında mükemmel bir bahçe yapılmıĢtır. Ġki merdivenle çıkılan zemin
katta bir seyir salonu, bir yemek salonu ve çeĢitli odalar vardır. Boğaza nâzır bu yalıda
yine Boğaza bakan tarafında ―yazımhane‖ vardır.
Yatak odası son derece zarif
döĢenmiĢ, sanatkârane döĢenen odanın duvarları da kırmızı çiçeklerle süslenmiĢtir. Aynı
Ģekilde tavanı da süslenmiĢtir. Mavi ve kırmızı tonlar dikkat çekmektedir879. Bu renk
uyumu özellikle seçilmiĢ gibidir. Zira Karadağ millî renkleri kırmızı, mavi ve beyazdır.
b. Timsah Vapuru
Karadağ Prensine Abdülhamid‘ten önce 1866‘da Sultan Abdülaziz bir jest
yapmıĢ, Karadağ heyetini Ġstanbul'da ağırlayarak, Prens Nikola‘ya gönderilmek üzere
buharlı bir gemi hazırlatmıĢtı880. Silistre isimli buharlı gemiyi 1867 yılbaĢında PadiĢah
Abdülaziz, Karadağ Prensine hediye etmiĢtir881. Daha Abdülaziz döneminde temelleri
atılan diyaloğun Abdülhamid ile birlikte geliĢerek devam ettiği görülmektedir.
876
BOA, Ġ.HR, 301/19098.
BOA, Ġ.DH., 974/76977. BOA, Ġ.DH., 978/77215.
878
BOA, Y.PRK.ġH, 7/61. BOA, DH.MKT, 2422/103. BOA, Ġ.DH, 1378/1318B-27. BOA, YA.RES,
28/9.
879
Ġkdam, 31 Ağustos 1899, s 2
880
BOA, HR.SYS, 209/46 Karadağ Prensi‘nin gönderdiği bir kaç kiĢilik heyet Tarabya‘da bir lokantada
misafir edilmiĢti. Ahmed Lûtfî Efendi‘nin anlattıklarına göre, Karadağ‘da gezecek fazla bir yer olmadığı
için misafirler büyük bir heyecanla bütün güzelliğiyle duran Ġstanbul‘u gezmek istemiĢler ve bu isteklerini
bildirmiĢlerdi. Hemen Tersane-i Amire‘den bir vapur tahsis edilerek boğaz gezdirilmiĢtir. Daha sonra
Misafirler, Sultan Abdülaziz‘in huzuruna çıkarak Prens Nikola‘nın isteklerini ve arzularını iletmiĢlerdir.
Mecidiye niĢanı ila taltif edilen heyet aynı vapurla Karadağ‘a yolcu edilmiĢlerdir. Ahmed Lûtfî Efendi,
age, Cilt.XI, Ankara 1989, s. 21
881
BOA, Ġ.DH, 557/38813.
877
164
1896 yılında Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul'a gelebileceği ihtimali ortaya çıkınca882
Abdülhamid‘in emri üzerine Kardağ Prensi için Tersane-i Âmire‘de, ĠĢkodra Gölü ve
Nehri‘nde dolaĢabilecek küçük bir vapur inĢa edilmeye baĢlanmıĢtır. Aslında Tersane-i
Âmire‘de yapılmıĢ vapurlardan biri, kızakta, denize inmeyi beklemektedir. ĠĢkodra
Gölü‘nün kıyılarının sığlığı nedeniyle, ―lâyıkıyla‖ gezemeyeceği düĢünüldüğü için 60
kadem uzunluğundaki bu vapurdan, vazgeçilmiĢ, 45 kadem (17 metre) uzunluğunda
yeni bir vapur inĢa edilmiĢtir. Her ne kadar diğer vapurdan ufak olsa da yeni ve zarif
olduğu için göl ve nehrin her tarafına yanaĢabilmesi bakımından çok kullanıĢlı bir
vapurdur. Ayrıca, baĢka bir deniz aracına konulup ĠĢkodra Gölü‘ne götürülebilecek
kadar da ufaktır. Süsleme ve boyama iĢlemi yapıldıktan sonra Karadağ Prensine
gönderilecektir883.(Bkz. Resim-8)
Fakat aradan geçen sekiz aya rağmen, yapılması için söz verilen vapurun inĢası
henüz tamamlanmamıĢtır. Bu nedenle vapurun inĢası tamamlanıncaya kadar kullanmak
üzere baĢka bir vapurun, ―Adana Vapuru‖nun, iç süslemeleri yapılarak hazır edilmiĢ,
Prens‘e gönderilmiĢtir884.
Esas
hediye
edilmesi
planlanan
yatın
yapımı,
ancak
Ocak
1899‘da
tamamlanabilmiĢtir885. 9 bin liraya mal olan yat, Karadağ Prensi‘nin Osmanlı Devleti ile
olan iyi iliĢkilerine binaen bir dostluk göstergesi olarak Karadağ‘a gönderilmiĢtir886.
―Timsah ‖ adı verilen, Karadağca belge ve kitaplarda ―Zmaj‖ olarak geçen yat, Bar
Limanı‘nda Karadağlı yetkililere teslim edilmiĢtir. Nikola, bu çok kıymetli hediye vapur
için PadiĢah‘a teĢekkürlerini arz etmiĢtir. Ama Timsah Yatı‘nın,
Bar Limanı‘nda
barınması için gerekli olan Ģamandıraları o civarda bulmak zordur. Bunun için Nikola,
Sultan II. Abdülhamid‘den Ģamandıra istemiĢ ve ayrıca, model vapurlar merakı olan
882
BOA, Y.A.HUS, 353/50
 Bir kadem 22.7322 metre yaklaĢık 23 metre
883
BOA, Y.PRK.ASK, 115/73.
884
BOA, Y.MTV, 161/229. BOA, Y.MTV, 167/19.
885
BOA, Y.MTV, 186/27.
886
BOA, Y.MTV, 223/106. BOA, Ġ.BH, 3/1316/L-1.
 Zmaj Karadağ BoĢnak ve Sırp dilinde ―Dragon‖ yani ―Ejderha‖ anlamına gelmektedir. Aslında bu
adlandırma ―Timsah‖ kelimesinin yanlıĢ çevirisinden kaynaklanmıĢtır. Branislav Grujiç & Ilijana Srdeviç,
Novi Standardni Reçnik, Obod, Cetinje, s.755.
165
küçük oğluna (Petar) da vapur modelleri ihsan buyurursa mutluluğunun kat kat
artacağını söylemiĢtir887.(Bkz.Belge-4)
Prens Nikola, daha sonra Timsah Vapuru‘nun zâbitlerine ve mürettebatına
niĢanlar ve madalyalar vermiĢtir.888 Ġki Bahriye zâbiti bir süreliğine, Karadağ
makinistlerini eğitmek için Karadağ‘da kalmıĢtır. Bu süre içinde maaĢlarını zamlı alan
zâbitlere, harcırahları da verilmiĢtir.889
1901 yılında Timsah Vapuru, Ġtalya‘da bozulmuĢtu. O sırada Karadağ Prensi‘nin
kızı ve Ġtalya kraliçesi Elena hamileydi ve doğum için bir ay sonra Çetine‘den Roma‘ya
gidecekti. Abdülhamid‘e durum iletilince gereği yapılmıĢ, Timsah Yatı Cenova‘da tamir
edilerek Elana‘ya yetiĢtirilmiĢtir890. Görüldüğü gibi Abdülhamid, vapuru hediye etmekle
kalmamıĢ vapurla ilgili karĢılaĢılan sorunlarla da ilgilenmiĢtir.
Timsah Vapuru, denize elveriĢli olmasına rağmen büyük denizler için çok da
elveriĢli değildir. Gerçi Ġstanbul‘dan Bar Limanı‘na götürülürken denenmiĢ ve tecrübe
edilmiĢ, dayanıklı olduğuna kanaat getirilmiĢtir; ama,
Prens Nikola, Timsah Yatı‘nın,
fırtınalı hava Ģartları göz önüne alındığında büyük denizler için çok küçük olduğunu
belirtmiĢ ve daha büyüğünün yapılıp yapılamıyacağını sormuĢtur. Bahriye Nâzırlığından
yapılan açıklamada ise Timsah Yatı‘nın dayanıklılığı vurgulanarak muntazam ve
mükemmel bir vapur olduğu ifade edilmiĢtir891. Fakat Ģunu hatırlamalıyız ki daha 1899
Ağustos‘unda Ġstanbul‘a Abdülhamid‘in daveti üzerine gelen Nikola, hediye edilen
Timsah Vapuru için teĢekkür etmiĢ ve Abdülhamid buna karĢılık ―Fakat çok küçük.
Daha büyüğünü yaptırmak isterim. Böylece ailenizle daha rahat bir şekilde seyahet
edebilirsiniz” diye mukabelede bulunmuĢtur892. Dolayısıyla Prens Nikola‘nın böyle bir
talebi olmadan Abdülhamid daha büyük vapur teklifinde bulunmuĢtur.
887
BOA, Y.PRK.ASK, 149/19.
BOA, Ġ.TAL, 174 /1316/Z-218.
889
BOA, ĠBH, 3/1317B-2.
890
BOA, Y.PRK.ASK, 168/34
891
BOA, Y.MTV, 223/106
892
Marco Houston, age, s. 174
888
166
Sonunda 1902 yılında Timsah Vapuru, Samsun römorkorüyle
getirilmiĢ
893
Dersaadet'e
ve Karadağ Prensi için Timsah Vapurundan daha büyük ve büyük denizlere
daha dayanıklı yeni bir yat hediye edilmesi için çalıĢmalara baĢlanmıĢtır894.
c. Zaza Yatı
Timsah Vapuru, küçük olması ve sık sık arızalanması nedeniyle bir römorkorle
Ġstanbul‘a getirilmiĢti. Daha sonra araĢtırmalara baĢlanarak daha büyük bir yat için
temaslara geçilmiĢtir. Ġlk etapta Ġngiltere‘de 10 yaĢında ―Frohat?‖ isimli bir yat
beğenilmiĢtir. Fakat söz konusu yat, o günlerde Amerika‘da olduğu için, dönmesi uzun
zaman alacaktır. Bu durumda, fiat teklifi de yapmak zordur. Çünkü uzun yoculuğun
ardından vapurda mutlaka hasarlar oluĢacaktır. Bu nedenle, Osmanı Devleti Viyana
Sefiri, Prens Nikola‘nın, eğer yenisi varsa mâkul bir fiyata yenisini almaktan yana
olduğunu belirterek, 19500 Ġngiliz altınına Ģekil itibarıyla ―Frohat?‖la aynı; fakat
makinesi daha mükemmel ve teknesi daha muntazam bir vapur yaptırılmasını önermiĢ,
ve Ġngiltere‘deki satıcıdan yazılı teklif almıĢtır895. Bunun üzerine yapılan değerlendirme
sonucu, yatın Karadağ Prensi‘ne, ilave masraflarla 20 bin liaraya mal olacağı
belirtilmiĢtir896.
Daha sonra yeni bir vapur inĢa ettirmekten vazgeçen Prens Nikola, 1904’te
Londra‘da satılık bir yat tespit etmiĢ ve çok beğenmiĢtir. ―Zaza‖ isimli bu yat için Sultan
Abdülhamid‘e haber göndererek kendisine hediye edilmesini rica etmitir. Londra Sefiri,
Zaza Yatı‘nın sahibiyle irtibata geçerek, 13 bin 750 Ġngiliz lirası talep ettiğini
öğrenmiĢtir. Pazarlık sonucu 13 bin 200 Ġngiliz lirasına razı olan Ġngiliz satıcı, kömür ve
tayfa masrafları ödendiği takdirde yatı bir ay içinde Ġstanbul‘a gönderebileceğini
belirtmiĢtir. Abdülhamid, Ģartları kabul ederek
yatın satın alınmasına ve Karadağ
Prensi‘ne hediye edilmesine yönelik bir irade yayınlamıĢtır897.
Londra‘daki banka
893
BOA, Y.PRK.ASK, 182/11
BOA, Ġ.HUS, 114/1321Z-14
895
BOA, Y.PRK.EġA, 41/37.
896
BOA, Ġ.HUS, 103/1320z-069.
897
BOA, Ġ.HUS, 121/1322B-112.
894
167
Ģubesine derhal 12 bin 610 Ġngiltere altını tutarı olarak 13 bin 870 Osmanlı lirası
898
yatırılarak satın alınan yat, 1904 yılı Kasım ayında, Bar Limanı‘nda Karadağlı yetkililere
teslim edilmiĢtir899. Karadağ Prensi, PadiĢahın bu hediyesini çok beğenmiĢ, ve Karadağ
belgelerinde ve kitaplarında ―Rumija‖900 olarak adlandırılan Zaza yatı için minnet ve
Ģükran hislerini ifade etmiĢtir901. Abdülhamid böylelikle Nikola‘nın beğendiği bu yatı,
kendisine hediye ederek dostlukların pekiĢmesi yolunda bir adım daha atmıĢtır. (Resim8A)
d. Atlar
At, gerek Türk toplumunda gerekse Karadağ toplumunda çok önemli bir yere
sahiptir. Öteden beri at, Türk toplumunda güzelliği, yakınlığı, gücü, sürati sabrı ve
insancıl özellikleriyle edebiyatta kendine yer bulmuĢtur. Maddi ve askeri açıdan at, bir
zenginlik anlamına gelmektedir902. Hem ulaĢım aracı hem de varlık ve statü simgesi
olarak at, her ne kadar 20. yy itibarıyla önemini yitirmeye baĢlasa da, özellikle Karadağ
gibi dağlık bir bölgede yolların dar ve engebeli olduğu mekânlarda çok büyük bir
ehemmiyet arz etmeye devam etmiĢtir.
II. Abdülhamid‘in Nikola‘ya gönderdiği hediyeler arasında atlar da vardır.
Abdülhamid, Anadolu‘nun çeĢitli yerlerindeki at çiftliklerinde (çiflik-i hümayunlar)
yetiĢtirilen bu safkan Arap atlarını, zaman zaman hediye olarak gönderirdi903. Karadağ
898
BOA, Y.A.HUS, 481 /13.
BOA, Ġ.HUS, 123/1322N-028.
900
Bkz. DuĢanka Bojaniç, Turske Vojen Zastave u Cetinjskim Muzejima, Beograd-Cetinje 1981, s. 36.
Rumi yatının sonu çok trajik olmuĢtur. Karadağ‘ın denizcilik tarihinde önemli bir yer tutan bu yat, Balkan
savaĢlarında ve I. Dünya SavaĢı‘nda Adriyatikte‘ki tek silahsız deniz aracıydı. Avusturya-Macaristan‘a ait
bir torpidonun çarpması sonucu Kotor limanında sulara gömülmüĢtür. 1967 yılında ve 1972 yılında bu
batık ile ilgili çalıĢmalar ve giriĢmlerde bulunulmuĢsa da bir sonuç elde edilememiĢtir. Ţeljko Miloviç,
―Rumija Kao Zgnječena Konzerva‖ Montenegrina- Digitalna Biblioteka Crnogorske Kulture-Istoria,
<http://montenegrina.net/pages/pages1/istorija/dokumenti/zeljko_milovic_rumija_kao_zgnjecena_konzerv
a.htm> e.t. 10.04.2009
901
BOA, Y.PRK.NMH, 9 /58.
902
Mehmed Emin Bars, ―Köroğlu Destanı‘nda At, Kadın, Silah‖ Turkish Studies, International
Periodicals for the Language, Literature, and History of Turkish or Turkic, Volume:3/2 spring 2008, s.
168
903
Örneğin, 1879‘da Leopard, Lindentree diye adlandırılan safkan iki Arap atını Amerika BirleĢik
Devletleri BaĢkanına hediye olarak göndermiĢtir.1893‘teki Chigago Fuarı‘na da 45 Arap atı
göndermiĢtir.1893 daki Chigago uluslararası fuarın da sergilenmek üzre 45 safkan arapatı göndermiĢti.
Bunlardan ikisini Amerikan BaĢkanı Thedore Roosvelt‘e hediye etmiĢti. Arabian Horse History &
899
168
Prensi Nikola‘ya da belli aralıklarla atlar gönderdiği tesbit edilmiĢtir. Ġlki 1887 yılında
olmak üzere, iki adet Arap atı, vergiden muaf Ģekilde Nikola‘ya gönderilmiĢtir904. Yine
Abdülhamid‘in bir hediyesi olarak
1891 yılında iki "re's-i rehvâr‖ vapurla Bar
Limanı‘na gönderilmiĢ ve daha sonra Çetine‘ye ulaĢtırılmıĢtır905.
Hediye atların üçüncüsü, 1894 yılında gönderilmiĢtir. Özel olarak iki at satın
alınarak, Ġstanbul‘dan Çetine‘ye gönderilmiĢtir906. Bu da Sultan Abdülhamid ve Karadağ
Prensi arasındaki dostluğa verilebilecek bir diğer örnektir.
Diğer taraftan Karadağ Prensi‘nin de atlara verdiği önem bilinmektedir. O da
hediye konusunda imkanları ölçüsünde özellikle Osmanlı Devleti yetkililerine cömert
davranmıĢtır. Örneğin Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa‘yı da yanına alarak yaptığı yurt
içi seyahatinin ardından, Ahmet Cevat PaĢa‘ya bir at hediye etmiĢtir. Ahmet Cevat
PaĢa‘nın 18 Mayıs 1884‘te Prens Nikola‘nın daveti üzerine katıldığı ve 28 gün süren
yurt içi seyahatindeki izlenimlerinden oluĢan seyahatnâmesinde Ģöyle denilmektedir:
―11 saatlik yolu 7 saatte katederek NikĢik‘e varmıĢtım. Bir sıkı yağmura tutulup beĢ saat sonra
yetiĢebilen Prens Hazretleri, kullarını görünce elini uzatıp ‗Bir kazak gibi, binici bir Karadağlı
gibi meĢakkate mütehammil olduğunuza binaen hakikaten tebrik ederim. Ancak bîçâre
hayvanınızda hâl kalmamıĢ ve ayakları tutulup berbad olduğunu iĢittim.‘ diyerek, ahırından
getirmiĢ olduğu genç bir kısrağı göstererek ‗Bunu kabul etmenizi temenni ederim.‘ dedi.‖
Ahmet Cevat PaĢa, Sultan II. Abdülhamid‘ten baĢka hiç kimsenin minneti altına
girmek istemediği için münasip bir dille bu nâzik teklifi reddetmiĢtir. Bunun üzerine
Prens, “Adem-i kabulde ısrar ederseniz bir tüfenkle vuruveririm.” diyerek hediye
konusunda ısrarını latifeyle sürdürmüĢtü. Bunun üzerine Cevat PaĢa, Karadağ Hâriciye
Nâzırına,
―Prens Hazretlerinin Ģu seyahatte hakkımda gösterdiği
misafirpeverlik, bendenizi zaten
minnettar eylemiĢtir. Bir de bu hediyeyi kabul edersem bütün bütün mahçup olurum.‖
diyerek, almıĢ kadar memnun olduğunu belirtmiĢ, teĢekkürlerini iletmiĢtir907. Buradan
da anlaĢılacağı üzere Prens Nikola‘nın bu dostane tavrını sergilerken kullandığı argüman
―at‖tır. Ayrıca atı kabul etmesi için yapılan latifeli bir ısrar da yakınlığı göstermektedir.
Heritage ―Introduction of Arabian Horses to North America‖ http://www.arabianhorses.org/
education/education_history_north.asp e.t. 12.09.2008.
904
BOA, Ġ.DH., 1046/82169.
905
BOA, Y.E.E., 48/5. BOA, Y.PRK.UM, 22/17.
906
BOA, Ġ.RSM, 3/1312S-2.
169
e. Diğer Hediyeler
Ġki liderin gönül almak ve dostluklarını hoĢ tutmak için birbirlerine verdikleri
hediyeler dikkat çekicidir. PadiĢah tarafından Karadağ Prensine hediye edilen revolver
ve kabza908 bu hediyeler arasındadır. Ayrıca Karadağ Prensi‘nin 1884‘te Hâriciye
Nâzırıyla PadiĢaha gönderdiği hediyelere mukabil, Abdülhamid‘in, Prens Nikola‘ya
hediye ettiği saat de909 buna örnek olarak gösterilebilir. Yine yaldızlı tabanca ve altın
pala, av tüfeği
gibi çok çeĢitli hediyeler910 takdim edilmiĢ ve aradaki diyalog ve
dostluğun canlı tutulmasına gayret gösterilmiĢtir.
Abdülhamid‘in Prense gönderdiği hediyeler arasında çok değerli çiniler de
vardır. Yıldız‘da kurulan Çini Fabrikası‘nda Avrupa ayarında çok kaliteli malzemeler
üretilmektedir. Üretilen özel çinilerden, hükümdarlar ve mûteber kiĢiler için hazırlanan
hediyeler, devletlerarası iliĢkilerde olumlu yankı bulmuĢtur911. Nitekim Abdülhamid,
Prens Nikola için hazırlattığı çini vazonun üzerine Nikola‘nın resmini nakĢettirmiĢtir912.
(Bkz. Resim-21)
Ayrıca Nikola‘ya gönderilen hediyeler arasından, Hereke Fabrikası‘nın
ürünlerinden olan kumaĢ, halı, seccade gibi eĢyalar özellikle Hereke halıları dikkat
çekmektedir913. Halıların desenlerinin bizzat Abdülhamid tarafından seçilmesi ise hediye
halılara çok daha büyük bir değer katmıĢtır914.
Diğer taraftan Karadağ Prensi‘nin Çetine Sefâreti BaĢkâtibi Ali Ġhsan Efendi ve
AteĢemiliteri BinbaĢi ġâkir Bey‘e verdiği altın tütün kutularının hediye olarak kabul
edilmesi ayrı bir anlam ifade etmektedir915. 1886 yılında Abdülhamid‘in Ġmtiyaz
NiĢanı‘nı takdim etmek üzere gittikleri Çetine'de Prens Nikola, niĢana mukabil çeĢitli
907
Mehmet Mercan, agm,s. 154.
BOA, Y.PRK.NMH, 2/73.
909
BOA, Y.E.E., 46/126.
910
BOA, Y.E.E., 46/125. BOA, Y.E.E., 46/17. BOA, Y.MTV, 40/21.
911
Tahsin PaĢa, age, s. 213.
912
Bu vazonun resmi için bkz. Yıldız Albümü, 90525/26, Ġstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler
Kütüphanesi.
913
BOA, Y.MTV, 194/19.
914
Tahsin PaĢa, age, s. 213.
915
BOA, Ġ.HR, 303/19253.
908
170
hediyeler vermiĢtir916. Karadağ küçük ve fakir bir devlet olmasına rağmen PadiĢahın
verdiği hediyelere mukabil hediye ile karĢılık vermesi bir iyi niyet göstergesidir.
F. KARġILIKLI VERĠLEN NĠġANLAR ve MADALYALAR
NiĢan; altın, gümüĢ ya da kıymetli madenlerden yapılan, boyuna ya da göğsün
sol tarafında takılan madenî parçaya denir. Osmanlı Devleti‘nde her niĢanla birlikte
berat da hazırlanmıĢtır. Özenle hazırlanan bu niĢanlar, çok özel kiĢilere belirli bir hizmet
ya da baĢarı karĢılığında takdim edildiği gibi, kurumlara da verilebilirdi. NiĢanların
masrafları hazineden karĢılandığı için çok büyük meblağlar tutardı917. Abdülhamid‘in
verdiği niĢanları ‗Mecidi NiĢanı‘, ‗Osmânî NiĢanı‘, ‗ġefkat NiĢanı‘, ‗Sanayi NiĢanı‘,
‗NiĢan-ı Âlî Ġmtiyaz‘, ‗Maarif NiĢanı‘, ‗Hanedân-ı Âlî Osmanî NiĢanı‘ olarak sıralamak
mümkündür. II. Abdülhamid, Osmanlı padiĢahları arasında en çok niĢan veren padiĢah
olarak tarihe geçmiĢtir. DıĢ siyasette ve iç siyasette uyguladığı ―niĢan verme siyaseti‖
sayesinde içeridekileri daha sâdık, dıĢarıdakileri ise daha az zararlı hale getirmeyi
baĢarmıĢtır918.
a. Abdülhamid‟in Nikola‟ya ve Yakınlarına Verdiği NiĢanlar
Nişan-ı Âlî İmtiyaz: 1878‘de çıkarılan bu niĢan; ilmiye, mülkiye ve askerî
sınıflarına mensup kiĢilere, ayrıca, olağanüstü hizmetleri görülen kiĢilere verilmekteydi.
Altından olan bu niĢanlar için PadiĢah‘ın iradesi gerekiyordu. NiĢan üzerinde
Abdülhamid‘in ―el-gazi‖ unvanı ve ―hâmiyet, gayret, Ģecaat, sadâkat‖ kelimeleri
iĢlenmiĢtir. En itibarlı niĢanlardan biri olan ‗NiĢan-ı Âlî Ġmtiyaz‘; krallara, hükümdarlara
bizzat PadiĢah tarafından takdim edilmiĢtir919.
Daha önce Ġran ġahı için yaptırılan Ġmtiyaz NiĢanı‘nın bir eĢi, Karadağ Prensi
için kuyumcu esnafından Artin Efendi‘ye 75 bin kuruĢa imal ettirilmiĢtir920. Hazırlanan
916
BOA, Y.E.E., 7/23.
.‖NiĢan‖, Meydan Larousse, C.9, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 3681850 yılında para darlığı
nedeniyle daha önceden dağıtılan niĢanlar toplanarak eritilmiĢ ve tekrar kullanılmıĢtır Meydan Larousse,
.‖NiĢan‖,C.9, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 368.
918
Ġhsan Süreyya Sırma, Belgelerle II. Abdülhamid Dönemi, Beyan Yay, Ġstanbul 2000, s. 226.
919
Ġbrahim Artuk, agm, s. 154-155.
920
BOA, Ġ.DH., 982 /77540. BOA, Ġ.DH., 1003, /79232.
917
171
bu imtiyaz madalyası, 1886 yılında törenle verilmek üzere resmî heyetle Karadağ‘a
gönderilmiĢtir921. NiĢanın takdim töreninde, masraflarını Osmanlı Devleti‘nin karĢıladığı
büyük bir ziyafet verilmiĢ ve
‗Ġmtiyaz NiĢanı‘ törenle takdim edilmiĢtir922. Prens
Nikola, duyduğu memnuniyeti ve teĢekkürlerini Fransızca olarak kendi el yazısıyla
yazdığı mektubunda dile getirmiĢtir923.
İftihar Nişanı: Abdülhamid‘in Nikola‘ya verdiği ikinci niĢan, ‗Ġftihar NiĢanı‘dır.
II. Mahmud döneminde altın ve gümüĢten imal edilmiĢ olan bu madalyalar elmasla
süslenmiĢtir924. 1899 yılında Prens Nikola‘nın Ġstanbul‘a ikinci ziyaretinde kendisine
‗Murassa Ġftihar NiĢanı‘ takdim edilmiĢtir925.
Şefkat Nişanları: Üç rütbeden ibaret olan ġefkat NiĢanı, II. Abdülhamid
döneminde, kadınlara özel bir niĢanın gerekliliği üzerine
1878‘de yapılmıĢtır. Bu
niĢanlar deprem, yangın, su baskını gibi durumlarda ya da savaĢ zamanlarında bedenen
ya da madden yararlılık gösteren kadınlara verilmek için tasarlanmıĢtır. Üzerinde II.
Abdülhamid‘in ―El-gâzi‖ unvanı ve ―insaniyet, muavenet, hamiyyet‖ kelimeleri yer
almaktadır926. Altından imal edilmiĢ bu niĢan, beĢ köĢeli yıldız Ģeklindedir927.
Son derece zarif ġefkat NiĢanı‘nın Karadağ Prensi‘nin eĢi Prenses Milena'ya
birinci dereceden verilmiĢ olması, çok anlamlı bir giriĢimdir928. Prensin büyük oğlu
Danilo‘nun eĢi Prenses Jutta dö Mecklenburg’e birinci rütbeden, kızı Prenses Kaseti‘ye
ise ikinci rütbeden ġefkat NiĢanı verilmiĢtir929.
.
Mecidî Nişanı: Ġlk olarak 1852 yılında ihdas edilen Mecidi NiĢanı, Batı tarzında
ilk niĢan olup 5 rütbeden oluĢmaktadır. Belli sayıda üretilmiĢtir. Lâkin, yabancılara
verilen Mecidi NiĢanlarında herhangi bir sınırlandırma söz konusu değildir930.
921
BOA, Ġ.DH., 991 /78243.
BOA, Ġ.HR, 301 /19125.
923
BOA, Y.E.E., 63/22. Abdülhamid, ayrıca, Karadağ Hâriciye Nâzırı Mösyö Gavro Vukoviç'e altın ve
gümüĢ ‗Ġmtiyaz Madalyası‘ vermiĢtir. BOA, Ġ.TAL, 184/1317/R-070.
924
Ġbrahim Artuk, agm, C.33, s. 154.
925
BOA, Ġ.TAL, 184/1317/R-084.
926
Ġbrahim Artuk, agm, C.33, s. 154.
927
Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.III, MEB, Ġstanbul 2004, s.
315.
928
BOA, Ġ.TAL, 181/1317/Ra-012.
929
BOA, Y.E.E., 13/15. BOA, Ġ.TAL, 181/1317/Ra-012.
930
Ġbrahim Artuk, agm, s. 154-155.
922
172
Abdülhamid , Karadağ Prensiyle birlikte Ġstanbul‘a gelen Prensin oğlu Mirko‘ya
Murassa Mecidi NiĢanı vermiĢtir931.
Nişân-ı Osmânî: 1861‘de çıkarılan Osmânî NiĢanı ilk baĢlarda üç rütbeden
oluĢturulmuĢtur. Daha sonra dördüncü rütbe de çıkartılmıĢtır. Birinci rütbe Murassa
Osmânî NiĢanı, toplamda 408 pırlanta içermektedir.932. ĠĢte böylesi bir niĢan birinci
rütbeden Karadağ Prensi‘nin küçük oğlu Prens Mirko'ya verilerek taltif edilmiĢtir933.
Mirko kadar Prens Nikola için de büyük anlamlar ifade eden bu madalyanın veriliĢi
gazetelerde de ilan edilmiĢtir934. Karadağ Prensi‘nin amcasının oğlu olan Voyvoda Bojo
Petroviç‘e Murassa NiĢân-ı Osmânî verilmiĢtir935. NiĢan-ı Osmânî takdim edilenlerden
biri de Karadağ‘ın Dersaadet Sefiri Mösyö Mitar Bakiç‘tir. Mitar Bakiç‘e bu NiĢan
birinci rütbeden verilmiĢtir936.
Hanedan-ı Âli Osman Nişanı:1893 yılında II. Abdülhamid tarafından çıkarılan
bu niĢanın imtiyazlı bir niteliği vardır. Devlete ―fiilen ve manen‖ yardımı dokunan
yabancı devlet adamlarına, hükümdarlara, hanedan erkânına üstün hizmette bulunmuĢ
kiĢilere verilmesi kararlaĢtırılmıĢtır937.
Sanayi Madalyası: Çok önemli addedilen iĢlerin baĢarılmasının hatırası olarak
altın, gümüĢ, bakır ve nikelden yapılan, bir defaya mahsus olarak verilen bir ―mükâfat
ve Ģeref armağanı‖ olarak tarif edilen madalyalar arasında, 1892-93‘te basılan Ziraat ve
Sınaat Madalyası da vardır. Bu madalyalar altın, gümüĢ ve bronz olarak ortaya
çıkmıĢtır938.
Ağustos 1899‘da Prens‘in Ġstanbul‘a yapacağı ziyaretten günler önce
Karadağ Prensi‘nin oğlu Mirko'ya bir Sanayi Altın Madalyası verilmiĢ, beratı da
hazırlanmıĢtır. Ġstanbul‘a geldiklerinde PadiĢah, özel ilgi gösterdiği Prens Mirko‘ya
Sanayi Madalyası vermiĢtir939. (Bkz. Belge-1)
931
BOA, Ġ.TAL, 184 /1317/R-084 .
Ġbrahim Artuk, agm, s. 154-155.
933
BOA, Ġ.TAL, 60 /1312/S-105.
934
Bu gazetelerden birisi de Ġkdam Gazetesi‘ydi. Ġlanda ―Karadağ Prensi ikinci mahdumu Prens Mirko‘ya
Birinci Rütbeden NiĢan-ı Âli Osman ihsan buyurulmuĢdur‖ Ġkdam, Ağustos 1899, s.2
935
BOA, Ġ.TAL, 187/1317CA-013.
936
BOA, Ġ.TAL, 184 /1317/R-074.
937
Ġbrahim Artuk, agm, C.33, s. 154-155.
938
Ġbrahim Artuk, ―Madalya‖ DĠA, C.27, TDVY, Ankara 2003, s. 301-302.
939
BOA, Y.PRK.A, 12 /32.BOA, Ġ.TAL, 184 /1317/R-079.
932
173
b. Karadağ Prensi‟nin Abdülhamid‟e ve Yakınlarına Verdiği
NiĢanlar
Karadağ Devleti‘nde madalya ve niĢanlar Ģu Ģekildedir. Cesaret Madalyası,
Obilic Madalyası, Danilo NiĢanı, Saint Petar NiĢanı, Gayret Madalyası 940.
Danilo Nişanı: Karadağ‘ın basılan ilk devlet niĢanıdır. 1853‘te Prens Danilo
Petroviç NjegoĢ tararafından Karadağ‘ın bağımsızlığı için ortaya çıkarılmıĢtır. 1861‘de 3
rütbe, 1873‘te bir rütbe daha eklenerek 4 rütbe olarak tasarlanmıĢtır941. (Bkz. Resim- 45)
Bu niĢanlardan en önemlisi ve prestijlisi Danilo NiĢanı‘dır. Karadağ Prensi
Nikola, 1884 yılında Abdülhamid‘e Birinci dereceden Danilo NiĢanı takdim etmiĢtir.
(Bkz. Belge-6)
Gelenekte Osmanlı padiĢahları yabancılara niĢan verebilmelerine
rağmen yabancılardan gelen niĢanları kabul etmezlerdi. Fakat nadiren de olsa kabul
ettikleri niĢanlar olmuĢtur. Bunun nedeni ise dostane iliĢkilerin devamını sağlamaktır942.
Nitekim, 1884‘te Abdülhamid‘e Karadağ Prensi tarafından verilen niĢan ve düzenlenen
berat, kabul edilmiĢtir943. Böylelikle tesis edilen dostane iliĢkilerin devamı sağlanmıĢtır.
Abdülhamid, Prensin oğullarını ve kızlarını unutmazken, Karadağ Prensi de
Abdülhamid‘in oğlu Mehmed Selim Efendi ve yeğenleri Mehmed ġevket ile Mehmed
Tevfik Efendileri unutmamıĢ, onlara niĢanlar vermiĢtir. Abdülhamid ise 28 Aralık
1884‘te yazdığı cevabi mektupta, bu son derece nâzik davranıĢ için, ayrıca oğlu ve
yiğenlerine gönderdiği niĢanlar için teĢekkür etmiĢtir944.
NiĢan ve madalyaların özellikle sınır sorunlarının halledilmesi yönünde olumlu
geliĢmelerin olduğu dönemlerde verildiği, ayrıca, iliĢkileri iyi tutmak maksadıyla takdim
edildiği bilinmektedir. Karadağ Prensi‘nin Osmanlı Devleti ile sınır olan vilayetlerdeki
valilere ve kaza kaymakamlarına verdiği niĢanlar, sınır sorunlarının çözümü için bir iyi
niyet göstergesidir. Vulçıtrın Kaymakamı ġerif Bey‘e, KolaĢin Kaymakamı Hafız Salih
940
Cultural Heritage of Montenegro, ―Montenegrin Decorations‖, <http://www.heritage.cg.yu/
muzealije/odlik_e.htm> e.t 13/09/2008
941
Order of Prince Danilo I, ―Order of Prince Danilo I‖ <http://www.orderofdanilo.org/en/history/
index.htm> e.t.13/09/2008
942
Meydan Larousse, ―NiĢan‖, C.9, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 368
943
BOA, Y.PRK.NMH, 3/24
944
BOA, Y.PRK.NMH, 3/5.
174
Efendi‘ye,
Berane Kaymakamı Mahmud Beye ve Miralay Hamdi Bey‘e, Akova
Kaymakamı Murad Gani Bey‘e niĢan vermiĢtir. Hudut Komisyonu‘nda bulunan Tahir
PaĢa'ya ve Bedri Bey'e, Seniçe Kumandanı Mirliva ġemsi PaĢa'ya, Tuzi Kaymakamı
ġaban Bey'e, TaĢlıca Mutasarrıfına, ĠĢkodra Valisine, Poka Kazası Kaymakamı Mehmed
Fethi Efendi'ye verilen çeĢitli derecelerde Danilo niĢanları945 buna çok güzel bir örnek
teĢkil etmektedir.
Ġstanbul‘a tayin edilen elçiyle birlikte bir kısım hediyeler ve niĢanlar da
gönderilmiĢtir. Ġstanbul Karadağ Maslahatgüzarlığına tayin edilen Mösyö Mitar Bakiç,
beraberinde, Ģehzadelerle bazı memurlara verilmek üzere bir takım niĢanlar
getirmiĢtir946. Karadağ Prensi‘nin Danilo NiĢanı verdiği kiĢiler arasında Osmanlı
Devleti‘nin elçileri ve dıĢ temsilcileri de vardır. Petersburg Sefiri Hüsnü PaĢa, Napoli
BaĢĢehbenderi Emin Bey, Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa, Bar ġehbenderi Nikola
Zavoyari Efendi, Ülgün ġehbenderi Serkiz Efendi, Yodorgoviç ġehbenderi Erkân-ı
Harbiye BinbaĢılarından Sabri Bey çeĢitli rütbelerden Danilo niĢanı verilen devlet
adamlarından bazılarıdır947.
Prensin niĢan takdim ettikleri kiĢiler arasında din adamları da vardır. Kudüs Rum
Patriğine, Antakya Rum Patriği Ġspiradon Efendi‘ye, Yanya Metropolidi Grigoryus
Efendi'ye, verilen niĢanlar Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmiĢtir948. Hristiyan din
adamlarına verilen bu niĢanlar da Prens‘in Hristiyan kimliği ve dindarlığından
kaynaklandığı düĢünülmektedir. Bu Ģekilde kendi dinlerine yaptıkları hizmeti bir
anlamda takdir ettiğini göstermiĢtir.
Obiliç Madalyası: 1847 yılında II. Petar Petrović-Njegoš tarafından basılan bu
madalya, sadece çok büyük cesaret ve kahramanlık sergileyen kiĢilere verilirdi. Karadağ
945
BOA, Ġ.HR, 316/20316. BOA, Ġ.TAL, 271/1319/L-145. BOA, Ġ.HR, 318/20464. BOA, Ġ.HR, 294
/18506. BOA, Ġ.TAL, 211/1318/M-109. BOA, Ġ.HR, 295/18643. BOA, Ġ.TAL, 262/1319/C-155. BOA,
Ġ.TAL, 264 /1319/B-127. BOA, Ġ.TAL, 255 /1319/Ra-187
946
BOA, Y.A.HUS, 180 /74
947
BOA, Ġ.TAL, 72/1312/ġ-031. BOA, Ġ.HR, 311/19844. BOA, Ġ.HR, 302/19153. BOA, Ġ.TAL, 267
/1319/ġ-190. BOA, Ġ.TAL, 74 /1312/N-051, 02/N /1312 (Hicrî)
948
BOA, Ġ.DH., 991/78280. BOA, Ġ.TAL, 102/1314/RA-017. BOA, Ġ.TAL, 118 /1315/R-013
175
Prensi, 1899 yılında gerçekleĢtirdiği ikinci Ġstanbul seyahateinde, bu altın Obiliç
Madalyası‘nı Ferik Talat PaĢa'ya vermiĢtir949.
Netice itibariyle, verilen niĢan ve madalyaların sadece bir kısmına burada yer
verilebilmiĢtir. Çok çeĢitli kesimlerden ve rütbelerden, bahçıvandan çiçekçibaĢına,
mimar ve muallimlere kadar birçok kiĢiye madalyalar ve niĢanların karĢılıklı olarak
takdim edildiği belgelerden anlaĢılmaktadır. Bunları klasik resmî prosedür olarak
görmek, yanlıĢtır. Verilen niĢan ve madalyaları, iki ülke arasında üst düzeyde iyi iliĢkiler
olduğunun bir kanıtı olarak görmek gerekmektedir. Buna ek olarak Ģunu ifade edebiliriz
ki niĢan ve madalyalar belirli bir kesime verilmemiĢ ve toplumun her kesiminden
insanlara verilmiĢtir. Bu da iki devlet arasındaki iyi iliĢkileri tabana yaymak ve
toplumsal anlamda kaynaĢmaya zemin oluĢturmak açısından fevkalade önemlidir.
G.
ĠKĠ LĠDERĠN BĠRBĠRLERĠNĠN AĠLELERĠNE GÖSTERDĠKLERĠ
YAKIN ĠLGĠ
Sultan II. Abdülhamid‘in Karadağ Prensi ile olan dostluğu, ailevi bazı faktörlerin
de eklenmesiyle, önemli bir noktaya gelmiĢtir. Abdülhamid, Prens‘le ve onun aile
efradıyla yakından ilgili olduğunu göstermek, onların hâl ve hatırlarını sormak,
hediyeler göndermek, hastalıklarında desteklerini bildirip yurt içi ve yurt dıĢında
yanlarında olduğunu hissettirmek suretiyle ―aile dostluğu‖ kurmuĢtur. Örneğin;
Abdülhamid‘in, Ġtalya Kralı Vittor Emanuel‘e, kayınvalidesi için sıhhat temennisinde
bulunarak geçmiĢ olsun dileklerini iletmesi,950 ĢaĢırtıcı bir durum değildir. Zira, daha
önce de bahsedildiği gibi, Ġtalya Kralı‘nın Kayınvalidesi Karadağ Prensi‘nin eĢi Prenses
Milena‘dan baĢkası değildir.
Ayrıca aile fertlerini daha iyi tanımak için Abdülhamid ve Nikola birbirlerine
fotoğraflar göndermiĢlerdir. Nikola, 1898‘de Çetine Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa, Prensin
aile fotoğraflarını Abdülhamid‘e vermiĢtir. Bu resimlerde, Nikola‘nın büyük oğlu Danilo
ile eĢi Prenses Milena‘nın birer kıta büyük ve her ikisinin de birlikte çekildiği
949
BOA, Ġ.TAL, 186/1317/R-188 Ġttihat Terakki‘nin kurulmasında etkin rol oynayan Talat PaĢa ile
karıĢtırılmamalıdır.
950
BOA, Y.PRK.NMH, 9/84
176
fotoğrafları vardır. Ayrıca, fotoğraflar arasına, küçük oğlu Mirko‘nun fotoğrafı da ilave
edilmiĢtir951.(Bkz. Resim-13) Prens Nikola ise, ikinci Ġstanbul ziyareti sırasında
Abdüldahmid‘den fotoğraflar istemiĢ, ve isteği yerine getirilmiĢtir952.
PadiĢah‘ın
Prenses
Milena‘ya
verdiği
ġefkat
NiĢanı‘ndan
daha
önce
bahsedilmiĢti. Son derece zarif olan bu niĢandan önce, 1883‘teki Ġstanbul ziyaretinin
hemen ardından II. Abdülhamid, Prenses Milena‘ya gümüĢten yapılmıĢ değerli bir
Ġstanbul albümü göndermiĢtir953.
Zira Prenses Milena, Ġstanbul‘a gelememiĢ ve
Nikola‘ya eĢlik edememiĢtir. Nikola, görüĢmesi sırasında, Abdülhamid‘in jestleriyle
karĢılaĢmıĢ ve ailesine gösterdiği ilgi onda, Petroviç ailesi hakkında çok iyi
bilgilendirildiği imajını uyandırmıĢtır. Nikola günlüklerinde Abdülhamid‘in
bu
ilgisinden bahsederek Ģu ifadeleri kullandığını belirtmektedir. ―Onun yaptığı işleri
ilgiyle takip ediyorum. Lütfen kendisine ona hayran olduğumu iletiniz”954
Bu sözler, gerçekten Karadağlı bir prensesin kalbini fethedecek sözlerdir. Zira
yıllarca hep ikinci planda tutulan ve avrupalı gezginlerin gözüyle ―köle‖ muamelesi
gören Karadağ kadınının Türkler hakkındaki ön yargılarını yıkabilecek fevkalade önemli
ve etkili sözlerdir.
Prensin oğularına gelince; Nikola‘nın büyük oğlu Danilo, aynı zamanda veliahttı.
hanedanlık ailelerinde belli bir yaĢa gelindiğinde yapılan rüĢde erme törenlerinden biri
de Danilo için yapılmıĢtır. Prens Nikola, rüĢte erme günü münasebetiyle düzenlenen
Ģenlikler öncesinde Sultan II. Abdülhamid‘e bir mektup yazarak PadiĢahtan, oğlu
Danilo‘ya bir kılıç hediye etmesini istirham etmiĢtir. Bunu yaparsa kendisini çok
bahtiyar hissedeceğini de ilave etmiĢtir955. Sultan Abülhamid‘in Prens‘in bu ricasını
kırmayarak içinde kılıç da bulunan çeĢitli hediyeler göndermesi, memnuniyet verici
951
BOA,Y.PRK.EġA, 31/30. Abdülhamid bunları Yıldız Albümü‘nde saklamıĢtır Yıldız Albümü,
91479/3, Albümler Kataloğu, Ġstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi
952
BOA, Y.PRK.BġK, 60/26
953
Bu albüm hâlen Karadağ Milli Müzesi‘nde, (National Museum Of Montenegro) Nichola‘s Museum‘da
Birinci Odada (Court Library) sergilenmektedir. National Museum Of Montenegro, Court Library
(First Room) Dispatched Letters, F. XXXI, Doc.No.189, Dated 24 September 1883
<http://www.mnmuseum.org/StartE.htm> e.t. 2.11.2008
954
Marco Houston, age, s. 173
955
BOA, Y.PRK.EġA, 9/50
177
olmuĢtur. Karadağ Prensi
956
iletmiĢtir
yazdığı bir
mektupta Abdülhamid‘e teĢekkürlerini
. (Bkz. Belge-2)
Hatırlanacağı üzre Nikola, model vapurlar merakı olan küçük oğlu Petar için
Abdülhamid‘ten vapur modelleri istemiĢ ve ―ihsan buyurursa mutluluğunun kat kat
artacağını‖ söylemiĢtir957. Vapur modellerinin gönderilip gönderilmediğini bilemiyoruz.
Ama Petar‘ın gönlünü kazandığı bilinmektedir.
Ayrıca Nikola‘nın 1899 Ġstanbul gezisinde baĢbaĢa görüĢmelerinde yanlarında
bulunan Mirko‘ya, Sultan Abdülhamid, özel olarak hazırlanmıĢ sarma tütünlerden ikram
etmiĢtir. Prens Mirko bu özel sarma sigaralardan bir tane alarak cebine koymuĢ ve
―Ömür boyu saklayacağım‖ demiĢtir. Bu hadise Sultan Abdülhamid‘e duyulan saygının
yansımasıdır.
Diğer taraftan, Prensin ortanca oğlu Mirko‘ya Hükûmet-i Seniyye tarafından 60
Napolyon maaĢ bağlanmıĢtır. Aslında bunun siyasi bir anlamı da vardır. Zira
Sırbistan‘da
memuren
bulunduğu
sırada
Obronoviç
Hanedanının
da
Prens
Kostantinoviç‘in Mirko‘ya 50 Napolyon lirası maaĢ bağlaması ve Rusya‘nın da böyle bir
teklifte bulunması, dıĢ siyasi geliĢmeler göz önüne alındığında, eskiden beri Sırbistan‘la
birleĢmek isteyen Karadağ‘ın bu emelinin gerçekleĢmesi yolunda bir adım olduğu
düĢüncesini ortaya çıkarmıĢtır. Osmanlı Devleti 60 lira maaĢ bağlayarak hem Mirko‘nun
hem de Karadağ Prensi‘nin minnettarlığını kazanmıĢtır958.
PadiĢah II. Abdülhamid, sadece Karadağ Prensine değil, onun aile efradına da
yakın ilgi göstermiĢti. ġimdi Prensin yakınlarının Ġstanbul ziyaretlerine ve onlara karĢı
uygulanan misafirperverliğe bakalım.
Önce, 1890‘da, Karadağ Prensinin kızı Prenses Milica959 ve Rusya Ġmparator
hanedanından damadı Grand Duke Peter Nikolaevich PadiĢahın ―Ģerefine nail olmak‖
için Ġstanbul'a gelmiĢlerdir. Abdülhamid, bu ziyaretten büyük memnuniyet duymuĢ,960
956
BOA, Y.PRK.NMH, 4/45
BOA, Y.PRK.ASK, 149/19
958
BOA, Ġ.HUS, 95/1319 Z-092. BOA, Y.A.HUS, 426/124
959
26 Temmuz 1889 evlenen Prenses Milica, Karadağ Prensinin ikinci kızıdır.
960
BOA, Y.A.HUS, 238/100
957
178
Karadağ Prensi ise kendi evladına PadiĢah tarafından gösterilen bu ilgi nedeniyle
müteĢekkir olmuĢtur961.
Ġkincisi, Nikola‘nın, 1892 yılında, Danilo ve Prenses Milena‘yı kıĢı geçirmek
üzere Ġstanbula göndermeyi planlamasıdır. ġubat 1892 , Prens Danilo ve annesi Prenses
Milena‘nın, kıĢı geçirmek üzere Ġstanbul‘a gelecek olmaları büyük bir memnuniyetle
karĢılanmıĢ962 ve Karadağ Prensi‘ne daha önce hediye edilen Emirgan‘daki yalı Prensin
yakınları için tamir edilmiĢ ve hazır hale getirilmiĢ963 ama neyazık ki bu ziyaret
gerçekleĢmemiĢtir. GerçekleĢmesi ihtimaline binaen yapılan hazırlıklar ve yazıĢmalar
bile memnuniyet verici olmuĢtur.
Nikola‘nın akarabalarının üçücü ziyaret giriĢimi ise 1900 yılında gerçekleĢmiĢtir.
Temmuz ayında Ġstanbul‘a gelen, Karadağ Prensi‘nin bir diğer kızı ve damadının bu
ziyaretinden büyük bir mutluluk duyan Sultan Abdülhamid,
Nikola‘ya duyduğu
memnuniyeti dile getirerek konuklarının âfiyette olduklarını ifade etmiĢtir964. Karadağ
Prensi‘nin kızı Elena (Jelena) ve Ekim 1896‘da evlendiği eĢi Ġtalya Prensi Vittor
Emmanuel Ġstanbul‘a geldiklerinde Sultan Abdülhamid; Prens ve Prenses‘e, Nikola‘nın
kızı ve damadı olması hasebiyle de ayrı bir ilgi göstermiĢ, onlara iltifatta bulunmuĢtur965.
Yıldız Sarayı‘nda Ģereflerine ziyafet verilmiĢ ve niĢanlar takılmıĢtır966. Ayrıca, Hereke
Fabrikası‘nın ürünlerinden olan nâdide hediyeler takdim edilmiĢtir967. Ġtalya Kralı‘nın 29
Temmuz 1900‘de suikasta kurban gittiğiyle ilgili haber968 Abdülhamid‘e iletildiğinde,
Abdülhamid, Veliahd Vittor Emmanuel ile birlikte tiyatro izlemekteydiler. Oyunun
sonunda ise Abdülhamid, çıkarken, Veliahda, krallar için kulanılan ―majeste‖ diye hitap
ederek, onu durumdan haberdar etmeye çalıĢmıĢtır. Veliahdın
durumun farkına
varamaması üzerine, Abdülhamid, 101 pâre top atıĢı yaptırarak Vittor Emanuel‘in
krallığını kutlamıĢtır. Abdülhamid, bu konuyla ilgili olarak, ―Veliahd daha bizim suları
terk etmeden kral oldu. Bu da ahbaplığımıza vesile teşkil etti.‖ diyerek Vittor Emanuel
961
BOA, Y.PRK.NMH, 4/88
BOA, Y.PRK.BġK, 25/25
963
BOA, Y.PRK.ASK, 79/60
964
BOA, Y.PRK.BġK, 62/58
965
BOA, DH.MKT, 2372/64
966
BOA, DH.MKT, 2373 /75
967
BOA, Y.MTV, 205/19
968
BOA, Y.A.HUS, 409/22
962
179
ile olan dostluğuna vurgu yapmıĢtır969. Karadağ Prensi‘nin damadı Victor Emmanuel,
III, Ġtalya Kralı olduğu haberini Abdülhamid‘den alırken, onun eĢi ve aynı zamanda
Karadağ Prensi‘nin kızı Elena ise Ġtalya Kraliçesi (Regina Elena d'Italia) ünvanını
aldığında yine Abdühamid‘in misafiridir.
Sonuçta, Nikola‘nın akrabaları Ġstanbul‘da ihtiĢamlı bir Ģekilde karĢılanmıĢ ve
misafir edilmiĢtir. NiĢanlar takdim edilimiĢ, madalyalar verilmiĢtir. Prensin kayınpederi
Prenses Milena‘nın babası Voyvoda Piyer Vogotiç'le, damadı Prens Karageorgeviç'e970
niĢanlar takdim edilirken Karadağ Prensi‘nin damadı Prens Karageorgeviç'in yeğeninin
gezinti maksadıyla Ġstanbul'a gelmesi dahi geri plana atılmamıĢtır971. Görüldüğü gibi
Prens Nikola, Dersaadet‘te kredibilitesi yüksek birisidir ve selamı geçmekte, onun
uzaktan da olsa akrabası olmak yetmektedir.
H. ÖZEL GÜN ve GECELERDE GÖNDERĠLEN MESAJLAR
Abdülhamid ve Nikola‘nın dostluk iliĢkilerinde özel gün ve gecelerde yazılan
mesajlar çok önemli bir yer tutmaktadır. Sıradan ve resmi bir çizginin ötesine geçilerek
samimi ifadelerin kullanıldığı mektuplar, dikkat çekicidir. Taziye mesajları, kutlama ve
tebrik mesajları bu dostluk iliĢkisinin kanıtları niteliğindedir.
a. Taziye ve GeçmiĢ Olsun Mesajları
Taziye Mesajları: Gerçek dostlar sadece iyi günlerde değil, kötü günlerde de
yanında olandır. Ölüm, bu zor günlerden biridir. Ġnsan, hiç beklemediği bir zamanda
ansızın gelen bu acıyı çekerken arkadaĢlarından, dostlarından tesseli bulur. Gerek Nikola
gerekse Abdülhamid bu acıyı defalarca yaĢamıĢlardır. Tespit ettiğimiz kadarıyla, iki
hükümdar böyle zor günlerde birbirlerinin yanında olduklarını göstermiĢlerdir.
Abdülhamid, 1887‘de Prensin torununun (Prenses Zorka ve Sırbistan Prensi
Petar Karadjordjeviç‘in çocuğu) bir yaĢındayken ölümü üzerine büyük üzüntü yaĢayan
969
Sermet Muhtar Alus, ―Yıldız Sarayında Opera ve Operetçiler‖ Tarih Hazinesi, S. 15, Nisan 1952, s.
785-787
970
BOA, Ġ.HR, 337/21838.
971
BOA, Y.A.HUS, 191/93.
180
Nikola ve ailesine taziyelerini bildirmiĢtir972. Aradan 3 yıl geçmemiĢtir ki Prenses Zorka
1890‘da yeni bir bebek dünyaya getirirken hayatını kaybetmiĢtir. Kendi adına taziye
ziyaretinde bulunulması için Çetine Sefirine talimat verilirken, diğer taraftan da Sultan
II. Abdülhamd de Karadağ Prensi‘ne bir nâme-i hümâyun yazarak üzüntülerini dile
getirmiĢtir973.
Yine 1889‘da Karadağ Presi‘nin damadının kardeĢinin vefat etmesi üzerine
düzenlenen cenaze alayına Osmanlı Devleti‘ni temsilen Çetine Sefiri de iĢtirak
etmiĢtir974. 1895‘te ise Prens Nikola‘nın annesi Stana Martinoviç‘in 1895‘te vefatı
üzerine Abdülhamid, Karadağ Ġstanbul Maslahatgüzarı Dimitrof‘u çağırarak taziyelerini
bildirmiĢtir. Prense çekilecek telgrafta da duyulan üzüntü aktarılmıĢ ve kederlerine ortak
olunmuĢtur975. Buna karĢılık Nikola, bir teĢekkür telgrafı göndermeyi ihmal
etmemiĢtir976.
1897‘de yılında Karadağ Prensi‘nin yeni Nafia Müdürü Philip Petroviç vefat
etmiĢ ve
Çetine Sefâreti kanalıyla resmî taziye kendisine iletilmiĢtir977. Prensin,
Petroviç hanedanından geldiğini hatırlayacak olursak Philip Petroviç‘in ölümünün
ardından iletilen taziyenin ayrı bir anlamı olduğu görülmektedir.
Bir diğer taziye mesajı ise Ġtalya Kralı‘nın, 29 Temmuz 1900‘de suikasta kurban
gitmesi üzerine yayınlanmıĢtır. Ölüm haberinin ardından Sultan II. Abdülhamid, Prens
Nikola‘ya, kızının kayınpederinin öldürülmesi nedeniyle taziye mesajı göndermiĢ buna
mukabil Karadağ Prensi de teĢekkürlerini iletmiĢtir978.
Diğer taraftan, Prensin kayınpederi, yani Prenses Milena‘nın babası Voyvoda
Petar Vukotiç‘in vetafı nedeniyle taziye mektubu
gönderen Abdülhamid, Prens
Nikola‘nın muhabbetini kazanmıĢtır. Abdülhamid, daha Prens‘in kayınpederi ölmeden
972
BOA, Y.PRK.EġA, 6 /30.
BOA, Y.A.HUS, 234 /71.
974
BOA, Ġ.DH., 1115 /87199.
975
BOA, Y.PRK.SRN, 4 /100.BOA, Ġ.HUS, 34/1312ġ-044.
976
BOA, Y.A.HUS, 320 /26.
977
BOA, Y.A.HUS, 376 /130.
978
BOA, Y.A.HUS, 409 /22.BOA, Y.PRK.NMH, 8/29.
973
181
önce onun durumunu sormuĢ ve Ģifa dileklerini iletmiĢtir; ama Prens, kayınpederinin
hâlinin ―ümitsiz‖ olduğunu belirmiĢtir979. Karadağ Prensi, PadiĢahın taziyesine:
“Duçâr olduğum mâteme lütf-u iĢtirak buyurularak beyân buyurulan hissiyat-ı ta‘ziyetkârâneden
dolayı teĢekkürât-ı samimenin kabulunü zât-ı hümâyun-u mülükânelerinden rica ederim.‖
Ģeklinde cevap vermiĢtir980.
Geçmiş Olsun Mesajları: 21 Temmuz 1905‘te Sultan Abdülhamid, bir suikast
giriĢiminden kıl payı kurtulmuĢtur. Ermeni sorununun gündemde olduğu bir dönemde
Ermeni TaĢnak Cemiyeti‘nden olan bir suikastçi tarafından ve ―Türkiye Ermenileri
hesabına yapılan ihtilâl denemelerinin son perdesi‖ olarak adlandırılan suikast
giriĢiminde Abdülhamid, arabasına yerleĢtirilen bombalardan, cuma selamlığında
ġeyhülüslâmla konuĢmasının uzaması sayesinde kurtulmuĢtur981. Bu önemli olayın
ardından Karadağ Prensi PadiĢahın kurtulması nedeniyle bir tebrik mesajı göndermiĢtir.
Cinayet teĢebbüsünün ardından Karadağ Prensi bizzat Osmanlı elçilik binasına gelerek
bu teĢebbüsten duyduğu nefreti dile getirmiĢ, suikastten kurtulduğu için PadiĢaha
tebriklerini iletmiĢtir. ―Cinayet-i mel‘ûne‖yi kınamak için bir saat sonra da Prensin
büyük oğlu Danilo gelmiĢtir. Ardından bütün Karadağ Vükelâsı, sefirler, Prensin mülkî
ve askerî erkânının yanında
Çetine‘de ikamet eden Osmanlı vatandaĢları Elçiliğe
gelerek söz konusu terör eylemini nefretle kınamıĢlardır982.
Sultan II. Abdülhamid, hem Prens Nikola‘nın hem de ailesinin sağlığıyla
yakından ilgilenmiĢ, herhangi bir hastalığa yakalanır ve yatağa düĢerlerse ya da kronik
rahatsızlıklar nedeniyle tedavi yolları ararlarsa onlara yardımcı olmak için âdeta bütün
imkânları seferber etmiĢtir. Hiçbir Ģey olmasa dahi hâl hatır sormuĢ ve muhatabını
unutmadığını göstermiĢtir. Yine böyle bir zamanda Abdülhamid, Karadağ Prensi‘ne
979
BOA, Y.A.HUS, 441 /13. BOA, Y.PRK.NMH, 9/41 Her nekadar belge tasniflerinde bu belgenin tarihi
11 Za 1321 (29 Ocak 1904) yazsa da belge üzerindeki tarih 29 Kanun-i Sâni 1903 (29 Ocak 1903)
yazmaktadır. Doğrusu da budur.
980
BOA, Y.PRK.NMH. 10 /23.
981
Abdülhamid suçluları affetmiĢtir. Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, TTK, Ankara 1983, s. 167
982
BOA, Y.A.HUS, 490/45. Ġki yıl önce Karadağ Prensi Nikola kendisi ve ailesini bombalamaya
hazırlanan suikastçılardan son anda kurtulmuĢtur. BOA,Y.PRK.HR, 33/15.
182
selam gönderip sıhhatini ve âfiyetini sormuĢ Nikola ise
983
göndermiĢtir
teĢekkür
mektubu
.
Abdülhamid, Nikola‘nın eĢi
Prenses Milena‘ya da hâl hatır sormayı ihmal
etmemiĢ ve selam göndermiĢtir. Kendisine iletilen ―selam-ı Ģahâne‖ye kayıtsız kalmayan
Prens Nikola,984 ―her vesile ile dostlarını hatırlamasından‖ dolayı minnettar olduğunu
bildirmiĢtir985.
Karadağ Prensi, kendisi ve ailesi zaman zaman tesavi maksadıyla Paris‘e gider,
orada tedavi olurdu. PadiĢahın, kendisinin, Prenses Milena‘nın ve çocuklarının
sağlığıyla yakından ilgilenmesi, Karadağ Prensini ziyadesiyle mutlu etmiĢtir. Yine
tedavi için Parise gittiği 1891 yılında Abdülhamid‘in yakın ilgisiyle karĢılaĢmıĢ ve
Osmanlı Devleti‘ni övücü ve methedici ifadeler kullanmıĢtır986. PadiĢahın bir mektupla
kederine ortak olduğu Karadağ Prensi, cevaben ―…Kederime
iştirak buyurmuş
olmalarından dolayı zât-ı hümâyun-u şahanelerine kalbim hissiyat-ı minnettâri ile
meşhun olduğu halde…‖ diye hislerini belirterek teĢekkürlerini sunmuĢtur987.
Abdülhamid‘in Nikola‘ya göndereceği mektup ya da mesajlar için özel bir neden
olmasına gerek yoktur. Çünkü zaman zaman arayıp sorması Prens ve Prensesi çok mutlu
etmektedir. Nitekim, hâl hatır sormanın mukabilinde Nikola, yazdığı mektupta ―Hakpâyı
şahânelerine teveccühümle beraber teşekkürlerimi arz ederim.‖ diyerek memnuniyetini
dile getirmiĢtir988.
1886 yılında tedavi için gittiği Paris‘te Osmanlı Elçisi tarafından karĢılanmıĢ ve
Osmanlı Devleti adına kendisine alâka gösterilmiĢ, uğradığı yerlerde çok güzel
ağırlanmıĢtır989.
1894 Temmuz‘unda sol ayağından rahatsızlanan Nikola, tedavi maksadıyla 1895
Nisan ayında Triyeste yoluyla kaplıca için Karlsbad'a gitmiĢtir990. Karadağ Prensi‘nin
sağlık durumunun ciddileĢmesi üzerine Çetine Osmanlı Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa
983
BOA,Y.PRK EġA, 6/7.
BOA, Y.PRK EġA, 5/4.
985
BOA, Y.PRK.NMH, 8/50.
986
BOA, Y.PRK EġA, 14/5.
987
BOA, Y.PRK.NMH, 7/24.
988
BOA, Y.PRK.NMH, 8/50.
989
BOA, Ġ.HR, 301/19099. BOA, Ġ.DH., 974/76925.
990
BOA, Y.PRK.EġA, 21/48.
984
183
ziyaretine giderek, Prens için Kotor‘dan bir doktor getirilmiĢtir. On günlük sıkı bir
tedavi sürecine sokulan
Prens Nikola‘nın sağlık durumuyla ilgili geliĢmeleri
Abdülhamid, an be an takip etmiĢ ve ilgilenmiĢtir991.
Prensin, ayağındaki rahatsızlıktan dolayı bu kez Ġsviçre‘deki kaplıcalara gitmesi
gündeme gelmesi992 üzerine Abdülhamid, Prens‘e bir doktor göndermeyi teklif etmiĢtir.
Bu teklif kabul edilince, Abdülhamid, kendisine Askeri Tabip Mirliva Ahmet Fevzi
PaĢa‘yı göndermiĢ ve tedavisine yardımcı olmuĢtur993. Abdülhamid‘in bu davranıĢı,
sadece Karadağ Prensi‘nin değil, bütün Karadağ halkının memnuniyetini kazanmıĢ ve
Karadağ‘da
yayımlanan
resmî
gazetede
Karadağ
halkının
minnettarlığına
değinilmiĢtir994.
1906 yılında yine aynı rahatsızlıktan dolayı yürümekte zorlanır olan Nikola,
kendisine gösterdiği alâkadan dolayı yazdığı mektupta “Fevkalâde memnun ve
minnetdar olduğum halde Hazret-i Şehriyârilerine kalben teşekkürler ederim.” diyerek
hastalığının gidiĢatından ve son durumundan bahsetmiĢtir. Günden güne iyileĢtiğini
söyleyen Nikola, altı haftadan beri yürüyemediğine değinerek “Dün ilk defa olarak
kalkıp araba ile gezmeye çıkabiliyorum. Kaplıcalara gidebilmek içün kuvvet ve kudret
almaya elimden geldiği kadar gayret idiyorum.‖ diyerek
durumu hakkında bilgi
vermiĢtir995. Diğer bir mektubunda da Karadağ Prensi,
―Çetine‘ye bugün avdet etdim. Âfiyet ve sıhhatim hakkında lütfen ve tenezzülen ibraz ve beyân
buyurulan
merhamet
dolu
sözlerinizden
dolayı
Ģefkatli
ĢehinĢâhilerine
teĢekkürat-ı
minnettarânemi arz ederim. Henüz temamiyle iyileĢemedim. Fakat Ģimdiye kadar gördüğüm
tedaviye memleketimin havasıyla birlikte iade-i sıhhat edecegimi ümid etmekteyim.‖
demiĢtir.
Abdülhamid ise yazdığı telgrafta Ģu ifadeleri kullanmıĢtır:
―Çetine‘ye avdet buyurululduğuna dair telgrafname-i fehimânelerini kemâl-i memnuniyetle
aldım. Bundan ve beyan olunan hissiyât-ı samîmiyeden dolayı teĢekkür ederim. Sıhhat ve âfiyet-i
fehimânelerince tedavinin güzel havayla birlikte çok büyük faydası olacağına mutmainim.
996
991
.‖
BOA, Y.MTV, 135/84. BOA, Y.PRK.EġA, 23/83. BOA, Y.A.HUS, 344/109. BOA, Y.A.HUS,
344/117. BOA, Y.MTV, 135 /141.
992
BOA, Y.A.HUS, 348 /120.
993
BOA, Y.MTV, 141/6. BOA, Ġ.HUS, 46/1313za-18.
994
BOA, Y.A.HUS, 352/76.
995
BOA, Y.PRK.NMH, 9 /85.
996
BOA, Y.PRK.NMH, 9 /96.
184
ġubat 1907‘de de Sultan II. Abdülhamid, Karadağ Prensi‘ne yazdığı telgrafla
―iade-i afiyet‖ temennisinde bulunmuĢtur997.
Abdülhamid‘in, Prens Nikola‘nın yanı sıra onun eĢi ve çocuklarının sıhhatiyle de
yakından ilgilenmesi, Abdülhamid-Nikola dostluğunun geliĢmesine yardımcı olmuĢtur.
Prenses Milena, 1886‘da Abdülhamid‘e gönderdiği mektupta sıhhatte ve afiyette
olduklarını söyleyerek teĢekkürlerini iletmiĢtir. Mektubun altında ise Nikola‘nın imzası
bulunmaktadır998. Ayrıca Nikola, yazdığı baĢka bir mektupta, Prensesin sıhhatiyle
ilgilenen Abdülhamid‘e müteĢekkir olduğunu beyan etmiĢtir999.
Abdülhamid, Ġtalya Kralı Vittora Emanuel‘e gönderdiği bir mektupta
kayınvalidesi için sıhhat temennisinde bulunmuĢtur. Bilindiği gibi, Ġtalya Kralı Vittora
Emanuel‘in kayınvalidesi, Prens Nikola‘nın eĢi Karadağ Prenses‘i Milena‘dır1000.
1891‘de Prens‘in kızlarından birinin hastalığıyla ve yine Prensin büyük oğlu
Danilo‘nun, Temmuz 1894‘te yakalandığı “su çiçeğî‖ hastalığıyla Abdülhamid,
yakından ilgilenmiĢtir1001.
Diğer taraftan, Prensin ikinci oğlu Mirko, Eylül 1897‘de bir trafik kazası
geçirmiĢtir. Kazadan sağ kurtulan Mirko için, Çetine Osmanlı Sefiri kanalıyla bir mesaj
göndererek, Mirko‘nun bu ölümcül kazadan sağ kurtulmasının verdiği sevinç
paylaĢılmıĢtır1002.
Kutlama Mesajları
b.
Yeniyıl
kutlamaları:
Abdülhamid‘in
yeniyıl
kutlamaları
ise
dostluğun
geliĢtirilmesi adına bir baĢka vesiledir. Bu bağlamda, neredeyse her yıl kutlama mesajı
gönderildiği anlaĢılmaktadır. Abdülhamid 1887 yılbaĢında gönderdiği ve Fransızca ―Son
Altesse Le Prince
du Montenegro‖ hitabı kullanılarak yazıdığı tebrik mesajında,
997
BOA, Y.PRK.NMH, 10 /31.
BOA, Y.E.E., 46 /123.
999
BOA, Y.PRK.NMH, 10 /38
1000
BOA, Y.PRK.NMH, 9 /84
1001
BOA, Y.PRK.NMH, 4 /101. BOA, Y.PRK.NMH, 6 /47
1002
BOA, Y.A.HUS, 376 /65
998
185
Prensin, eĢi Prenses Milena‘nın, kızlarının ve oğullarının yeniyılını tebrik etmiĢtir.
Abdülhamid yazdığı mektupta Ģöyle demiĢtir:
―Sâl-i cedid münasebetiyle zât-ı fehimanelerini tebrik eder ve bu vesile-i hasne ile zât-ı
efhamileriyle zevce-i muazzezeleri Prenses Hazretlerinin ve muhadim-i kerâmlerinin seadet
…temenniyat-ı hâlisânesinin tecdidiyle kesb-i mahzûziyet eylerim.‖ 1003
Karadağ Prensi, yılbaĢı münasebetiyle verdiği ziyafette, PadiĢahın kendisine
gösterdiği iltifattan ne kadar memnun olduğunu anlatmadan geçememiĢtir1004. 1886
yılbaĢında Prens Nikola‘nın düzenlediği yılbaĢı balosunda Sultan Abdülhamid hakkında
övücü ifadeler kullanmıĢtır1005. Bir sonraki yıl 1887 yılbaĢında bukez Abdülhamid‘in
Nikola‘ya yazdığı yılbaĢı tebriğine Ģahit olmaktayız. Abdülhamid Fransızca ve hemen
altında Osmanlıca çevirisiyle yazdırdığı mektupta Ģunları söylemiĢtir;
“Sal-i cedid münâsebeityle zâtı fehimânelerini tebrik eder ve bu vesile-i hasne ile zâtı
fehimâneleri ile zevce-i muazzezeleri Prenses Hazretlerinin mahâdim kerâimlerinin saadet hâli
temenniyat-ı halisânesinin tecdîdiyle kesb-i mahzûziyet eylerim‖. (Bkz.Belge-5)
1901 yılbaĢında ise Prens, PadiĢahın yeniyıl kutlama mesejına yazdığı cevâbi
mektupta Ģu ifadeleri kullanmıĢtır:
―Sene-i cedîdenin hulûsu vesilesiyle hakkımızda ibraz buyurulan iltifat-ı letâfaat-ı hazret-i
ĢehinĢahilerinden dolayı Prenses Milena ile beraber zât-ı hümâyun-u mülükânelerine teĢekkürat-ı
faika-i hâlisanemizi arz eyler ve temenniyât ve hissiyât-ı müntedarânemizden kabulünü zât-ı
Ģevketsemat hazreti tacdârilerinden rica ederim1006.‖
Prens‘in PadiĢah‘a duyduğu saygıyı ve muhabbeti en net açıklayan sözler ise
ġûrayı Devlet Âzalarından Turhan PaĢa‘ya yazdığı mektuptaki satırlarda gizlidir.
Karadağ Prensi Nikola'nın Turhan PaĢa'ya yeniyıl münasebetiyle yazdığı cevabî iyi dilek
1003
BOA, Y.PRK.NMH, 3/70
BOA, Y.PRK EġA, 8/82
1005
BOA, Y.MTV, 73/169
1006
BOA, Y.PRK.NMH, 7/63
1004
186
mektubu ―hususi‖ olması hasebiyle de içinde zikredilen duyguların gerçekliği açısından
önem arz etmektedir. Kendisi ve eĢi Prenses Milena adına yazdığı mektupta ―Bizi
hatırlamakla gerçek bir vefâkârlık örneği gösterdiniz. Devletinizin temennileri bizim içi
kıymetlidir.‖ diyerek Osmanlı yetkilileri tarafından kendisine gösterilen nezaketten ve
teveccühten bahsederek, mektubunun sonunda, Sultan II. Abdülhamid ile bir saatlik
konuĢma fırsatı bulma arzusunu da Ģu sözlerle dile getirmiĢtir:
―Oh! Zât-ı âsifâneleriyle biraz, yalınız bir saatcik konuĢabilsek zât-ı Ģevketmeâb Hazret-i
ġahriyâri, hakpây-ı hümâyunlarına ne sâdık bir dost olduğumu bir kere daha kesb-i teminât
buyuracaklardır.‖ 1007
Turhan PaĢa cevaben, Nikola‘nın bu arzusunu PadiĢaha ilettiğini ve Sultan
Abdülhamid‘in, samimi iltifat dolu ifadelerden müteessir olduğunu yazarak görüĢme
teklifinin yakında yerine getirileceğini söylediğini ifade ederek Ģunları söylemiĢtir:
―Kalem-i fehimâneleri hissiyât-ı kalbiyeyi tasvirde o mertebe beliğ esbiyandır ki bir tasvirâtı en
âli Ģiâr derecesinde kalbi meshur eylemektedir. Ganimet-i akdes ve i‘zam hakkında bu sûret-i
beliğânede izhâr buyurulduğunuz muhabbet-i hâlisa-i resmiyyey-i âcizlerini zât-ı fehimânelerine
o derece meclûb eylemiĢdir ki taraf-ı asilânelerinden gördüğü müessir iltifata kıymet tasvir
edememekdeyim1008.‖
PadiĢah ve Nikola arasındaki yeniyıl kutlama yazıĢmalarıda dikkat çeken diğer
bir husus, PadiĢah‘ın, mesajlarında sadece Nikola‘ya değil, eĢi zevce-i muazzezeleri diye
bahsettiği Prenses Milena‘ya da yer vermesidir. Nikola ise cevabî mektuplarında hem
kendi adına, hem de Prenses adına teĢekkürlerini sunmuĢ, pek ziyâde memnun olduğunu
belirtmiĢtir1009.
Netice itibariyle Yeniyıl kutlamalarının Abdülhamid‘in tarafından yapıldığı
görülmektedir. Zira Osmanlı kültüründe hem yeni yıl kutlaması diye bir adet olmaması
hemde Hicri takvime göre hareket edilmesi nedeniyle kutlama mesajları Nikola‘dan
1007
BOA, Y.PRK.EġA, 39/41
BOA, Y.PRK.EġA, 39/41.
1009
BOA, Y.PRK.NMH, 9/13. BOA, Y.PRK.NMH, 9/61.
1008
187
değil Abdülhamid‘ten gelmiĢtir. Farklı takvimler kullanmalarına rağmen gönderilen bu
kutlama mesajları ilgi çekicidir.
Doğum Yıldönümü Kutlamaları: Doğum kutlamaları ve doğum yıldönümleri iki
hükümdar arasında bir diğer diyalog vesilesydi. 1879 yılında Karadağ Prensi Nikola‘nın
ikinci oğlu Mirko dünyaya gelince Sultan Abdülhamid, Nikola‘nın bu sevincini
paylaĢmak istemiĢ ve tebrik mesajı göndermiĢti.
―Mumaileyhin tevellüdüyle husûlu tabii olan memnuniyetlerinden hasbel muhalesa hissadar
olduğum gibi kemâl-i âfiyetiyle nâil ömr-ü tavil olmasını Cenâb-ı Hak‘dan temenni ederim.‖
diyerek dua etmiĢti. O günlerde yaĢanılan sınır ihtilaflarının da aĢılacağı ümidini
taĢıdığını belirtmiĢtir1010. Görüldüğü gibi bu mesajlar aynı zamanda iki devlet arasındaki
sorunların çözülmesi yönünde iyi dilek temennileri vazifesini de yürütmektedir.
Karadağ Prensi, 1879 yılında ikinci oğlu Mirko doğduğunda, sevincini
Abdülhamid ile paylaĢmıĢ ve ona bir oğlu olduğunu iletmiĢtir. Bunun üzerine Sultan
Abdülhamid, yazdığı tebrik mesajında, Nikola‘yı kutlamıĢ ve Mirko için duada
bulunmuĢtur1011. Karadağ Pensi‘nin, bilindiği gibi, üç oğlu vardır. Bunlardan birincisi,
Prens Danilo‘dur ve 1871 yılında doğmuĢtur. Dolayısıyla Abdülhamid‘in hükümdarlığı
dönemine denk gelmemektedir. Fakat 1879‘da doğan Mirko, ve 1889‘da dünyaya gelen
Petar‘ın doğum haberleri, Karadağ Prensi için Abdülhamid‘le paylaĢılması gereken çok
güzel haberlerdir. ġunu da unutmamak gerekir ki, pederĢâhi bir toplum özelliği taĢıyan
Karadağ‘da erkek evlat, hanedanın devamiyeti anlamına geldiği için fevkalâde
önemlidir. (Bkz. Resim-13)
Doğum günü kutlamaları da iki hükümdar arasında yapılan yazıĢmalar
arasındadır. Bilindiği gibi, Sultan Abdülhamid‘in doğum günü 21 Eylül 1842‘dir. Hicrî
takvime göre ise 15 ġaban 1258‘dir. Hicrî takvime göre doğum günü kutlandığı için,
Karadağ Prensi 15 ġaban 1301 (9 Haziran 1884)‘de Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefiri
1010
1011
BOA, Y.PRK.NMH, 1/55.
BOA, Y.PRK.NMH, 2/57.
188
Ahmet Cevat PaĢa‘yı saraya davet etmiĢtir. PadiĢah onuruna verdiği ziyafette ―sıhhat-i
humâyun Ģerefine‖ kadeh kaldırmıĢtır1012.
Abdülhamid‘in 1890 yılındaki doğum günü münasebetiyle, Karadağ Prensi
tarafından gönderilen bir diğer kutlama mesajında kullanılan ifadeler, dikkat çekicidir.
Prens, mektubunda Ģunları söylemiĢtir:
―Benim Ģevketlüm velâdet bâhir-i saâdet-i Ģehriyârilerinden dolayı Ģan ve Ģirket-i saadet ve ikbal
hazret-i tacdâri içun ifa itmekde bulunduğum ed‘iyyei- hayyriyye ile tebrikat-ı halisânemin hüsnü kabûlünü niyaz ederim1013.
Sultan Abdülhamid ise, Hicrî takvime göre, kendisinin 45. yaĢ gününü kutlayan
Prens Nikola‘ya aynı nezaketle yazdığı teĢekkür mektubunda:
―Velâdetimiz münasebetiyle ibraz-ı iĢar buyurulan hissiyât-ı âliye ve tebrikat muhalasat ayât-ı
fehimânelerine cidden ve hakîkaten beyân-ı memnûniyet ile hakk-ı âli fehimânelerindeki murat-ı
latifîdeme ve hakkı izhar buyrulan hissiyât-ı dostanelerine olan îtimad-ı kâmileme mazhar
olmanızı ve bu vesileyle hakkımda ibraz muhabbet eyleyen ahâli-i Ģecianıza selâmımı tebliğ
buyurmanızı zât-ı fehimânelerinden ricâ ederim.1014‖(Bkz. Belge-3)
Karadağ Prensi, Abdülhamid‘in doğum gününü kutlamak için Çetine Sefirini
sarayına çağırdığı gibi, bazen de Çetine Sefâretine bir temsilci göndererek tebriklerini
bildirmiĢtir1015.
Bayram Tebrikleri: Bayram günlerinin, tüm Ġslâm âleminde olduğu gibi, Osmanlı
Devleti‘nde de çok özel bir yeri vardır. Bu özel günlerde, Prens Nikola‘nın II.
Abdülhamid‘e kutlama ve tebrik mesajları gönderdiği tespit edilmiĢtir. Nikola 6 Ağustos
1883‘te dînî bayram vesilesiyle gönderdiği tebrikte Ģunları söylemiĢtir:
―Zât-ı Ģevketmeâb hazreti padiĢahilerinin ı‘yd münâsebetiyle tebrikâtı İhtiramkârânemi zât-ı
akdesi hümâyunlarının mesudet-i Ģahaneleriyle devleti zî kudretlerinin saadet hâli hakkındaki
1012
BOA, Y.A.HUS, 178 /76.
BOA, Y.PRK.NMH. 4 /70.
1014
BOA,Y.PRK.NMH. 3 /48
1015
BOA, Y.A.HUS, 234 /144
1013
189
temmenniyât-ı hâlisânemi lütfen kabul buyurulmalarını rica ederim. ĠĢbu hissiyat-ı zât-ı
Ģahânelerin
olmaktayım
Ģifâhen
beyan
edebilmek
zamanının
takrib
etdiğini
görmekle
bahtiyar
1016
.‖
Prens Nikola, bayram tebriklerini sarayından yaptığı gibi, bazen de bizzat
elçiliğe giderek kutlamıĢtır. Onun, Ġslam âleminin ve PadiĢahın bayram gününü
kutlamak için göstermiĢ olduğu içten tutuma bir örnek de, 1886 yılının Temmuz ayında
yaĢanmıĢtır. Bütün müslümanların bayram günü kutladığı günlerde Prens Nikola,
romatizma hastalığından muzdariptir ve bir müddettir dıĢarı çıkamamıĢ ve
yüyüyememiĢtir. Kendisini biraz iyi hissedince, arabasıyla dolaĢmaya çıkmıĢ ve
Osmanlı Çetine Sefarethanesi‘nin önünde arabasını durdurarak ziyarette bulunmuĢtur.
Merdivenleri çıkamadığı için hemen orada, PadiĢah‘ın ve tüm Müslümanların bayramını
tebrik etmiĢtir1017.
Cülus kutlamaları: Cülus, kelime anlamıyla ―oturmak‖ anlamına gelmektedir ve
Osmanlı Devleti‘nde Ģehzadelerin tahta çıkmalarına verilen addır. ġehzadeler tahta
çıkınca cülus bahĢiĢi dağıtırlardı. Bu, baĢlangıçta padiĢahların bir ―ihsanı‖ Ģeklindeyken,
daha sonraları zorla alınan bir ücret hâlini almıĢtır. Her ne kadar Yeniçeri Ocağı‘nın
kaldırılmasıyla birlikte bu âdet tarihe karıĢsa da, PadiĢah II. Abdülhamid tahta
çıktığında, 60.000 altın tutarında cülus bahĢiĢi dağıtmıĢtır. Aslında dinî hadiseler dıĢında
bir yıldönümü kutlamasından söz edilememektedir. Fakat II. Abdülhamid, gerek cülus
yıldönümlerine gerekse doğum yıldönümlerine ayrı bir önem vermiĢtir1018. Cülus
yıldönümlerinde II. Abdülhamid, mâbeyne çıkarak vekillerin, vezirlerin, müĢirlerin ve
yabancı sefirlerin tebriklerini kabul eder, akĢam da harem halkı ve aile fertleriyle
tebrikleĢirdi. Cülus kutlamalarının belki de en dikkat çekicisi 25. yıl kutlamalarıdır.
Sultan Abdülhamid, bu törende ġale KöĢkü‘nde kabul ettiği her elçinin ülkesinin millî
marĢını çaldırarak ve o ülkenin niĢanını takarak kutlamaları ve hediyeleri kabul
etmiĢtir1019.
1016
BOA, Y.PRK.NMH, 2 /49.
BOA, Y.A.HUS, 349 /56.
1018
Abdülkadir Özcan, ―Cülûs‖, DĠA, C.8, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 113
1019
AyĢe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitapları, Ġstanbul 2008, s. 85
1017
190
Karadağ Prensi‘nin cülus yıldönümü kutlamalarının hiçbirini kaçırmamıĢtır. Bu
kutlamaları, dostluğun geliĢmesi ve iki ülke iliĢkilerinde yaĢanılan sorunların aĢılması
için bir vesile ve bir fırsat olarak görmüĢlerdir. Örneğin; 1885 yılı Ağustos ayında
yapılan cülus yıldönümü kutlamalarında, Prens‘in gönderdiği tebrik mektubuna cavaben
PadiĢah;
―Zât-ı asilâneleriyle handân-ı âlilerinin saadet hallerini temenni ederim‖
demiĢ ve teĢekkür etmiĢtir1020. Prens Nikola, bu nazik mektuba; ―Samimi sadakat
hislerim bir kat daha arttı.” diye karĢılık vermiĢtir1021.
1885 yılı cülus kutlamaları Ģenliklerle devam etmiĢtir. ġenliklerin bir diğer
mekânı ise Emirgan‘da Karadağ Prensi‘ne ihsan buyrulan sahilhanedir. Diğer taraftan,
Karadağ‘da da cülus Ģenlikleri ve kutlamalar yapılmıĢtır. Abdülhamid, 10 Eylül 1885‘te
yazdığı telgrafnâmede, bu Ģenliklerin iki ülke arasındaki dostluğun ―mevcud olan
revâbıta halise-i dostânenin bir delili‖ olduğunu söylemiĢtir1022. Gerçekten de gerek
cülus kutlamalarında gerekse de padiĢahın doğum günü kutlamalarında sergilenen ortak
Ģenlik tablosu dostluk iliĢkilerinin bir delilidir.
1 Eylül 1890 tarihi, Hicrî takvime göre 16 Muharrem 1308, yani, Hicri yılbaĢı
iken Rumî takvime göre 20 Ağustos 1306 olup PadiĢah‘ın cülus yıldönümüdür.
Dolayısıyla hem yılbaĢı kutlamaları hem de cülus yıldönümü kutlamaları aynı zamana
denkgelmiĢtir. Ġstanbul‘daki kutlamalar bir tarafa, ilginç olan, Podgoriça‘daki
Karadağlılar tarafından yapılan kutlamalardır. PadiĢahın cülûsu nedeniyle Karadağlılar
tarafından Podgoriçe‘de top atıĢı yapılmıĢ ve kandiller yakılmıĢtır1023. Karadağ Prensi,
cülus günlerinde Ġstanbul‘da bulunan elçisini görevlendirerek gerekli muamelenin
yapılmasını istemiĢtir1024.
1901 yılındaki cülus kutlamalarında Karadağ Prensi, PadiĢaha övgüler
yağdırarak cülusunu tebrik etmiĢ ve saltanatını medhetmiĢtir. PadiĢahın kendisini,
―Güzel ve üstün nitelikleriyle meftûn ve hayran bıraktığını‖ söyleyerek mektubunu Ģu
duayla tamamlamıĢtır:
1020
BOA, Y.PRK NMH, 3/21
BOA, Y.PRK NMH, 3/21
1022
Belgenin Osmanlıcası ve Fransızcası ayrı dosyalardadır. Osmanlıcası için bkz. BOA, Y.PRK NMH,
3/21. Bu belgenin Fransızcası için bkz. BOA, Y.PRK.NMH, 3/22
1023
BOA, Y.PRK UM, 18/38
1024
BOA, Y.MTV, 206 /37
1021
191
―Gününü ihata iden iĢbu rûz-u mâsivada senakâr Ģükrügüzarleade Cenâb-ı Kadir-i Mütâllık‘ın
zât-ı Ģahânelerine atvel-i ömür ile mâmur buyurması içun yargâh-ı kibriyaya ezel-i can-ı arz
daavât idiyorum1025.‖
Sultan Abdülhamid‘in 1905 yılındaki cülus
yıldönümü münasebetiyle,
Karadağ‘ın NikĢik kentinde de kutlamalar yapılmıĢtır. Prens Nikola kendi ikâmetgâhının
salonunda bir ziyafet vermiĢ ve PadiĢahın cülus yıldönümünü tebrik etmiĢtir1026. Bir
sonraki yıl yani 1906‘da Prens Nikola, Abüdlhamid‘e yazdığı mektupta, Ġstanbul‘a iki
defa geldiğini hatırlatarak, o iki ziyareti de yâd etmiĢtir. Abülhamid ise cevabî
telgrafında ―Yaptığımız mülâkâtın hâtırasını yâd ile mahzuz bulunğumu beyân ederim.”
demiĢtir1027.
AnlaĢılacağı
üzere
cülus
yıldönümlerinde
gönderilen
mesajlarda,
diplomatik dilin yanında nazik ve samimi bir üslup da sezilmektedir.
Kutlama mesajlarının gönderilme nedenini oluĢturan bir diğer husus ise isim
günleridir. Karadağ‘da isim günü, özel günlerden birisi olarak görülmektedir. Bu günde
Karadağ‘ın baĢkenti Çetine‘de Ģehrin en büyük kilisesinde dualar okunur, askerî ve
mülki erkân resmî kıyafetleriyle hazır bulunurdu. Ardından sarayda kabule devam eden
Karadağ Prensi, aralarında Osmanlı Devleti‘nin Çetine elçisininde bulunduğu elçilerle
tek tek ilgilenirdi1028.
Diğer taraftan Petroviç Hanedanı‘nın ikiyüzüncü yıldönümü olan 1896
senesinde, Çetine‘de Ģenlikler planlanmıĢtır. Bu Ģenliklerde kulanılmak üzere Prens
Nikola, çadırlar istemiĢ ve seraskerlik tarafından bu çadırlar hiç vakit kaybedilmeden
gönderilmiĢtir1029. Osmanlı Sefiri de Hâriciye Nezâreti‘nin
talimatıyla kutlamalara
katılmıĢtır1030.
Prens Nikola‘nın prenslikte 40. yılı kutlamaları da iki liderin mektuplaĢmalarına
sahne olmuĢtur. Abdülhamid, Nikola‘ya tebrik mesajı gödererek bu özel gününde onu
yalnız bırakmadığını göstermiĢtir. Nikola‘nın, 40. yıl dolayısıyla yazıĢmalarda artık
altes royal
ünvanının kullanılmasını ima etmesi üzerine Meclis-i Vükelâ‘da konu
1025
BOA, Y.PRK.NMH, 8 /68
BOA, Ġ.HUS, 133 /1323/B-12
1027
BOA, Y.PRK.NMH, 10 /1
1028
BOA, Y.A.HUS, 343 /77
1029
BOA, Y.PRK.BġK, 47/17
1030
BOA, Y.MTV, 145/132
1026
192
tartıĢılmıĢ1031 ve Abdülhamid‘in göndereceği
1032
kullanılmasına karar verilmiĢtir
telgrafta
altes royal unvanının
. Altes Royal ünvanı, prens ve prensesler için
kullanılmakta olan bir hitap Ģeklidir. ―His highness ya da her highness‖ diye baĢlayan
bir telgrafnâme-i hümayun gönderilmesinin sembolik bir anlamı da söz konusudur. II.
Abdülhamid, çektiği telgrafta hem altes royal ünvanını kullanmıĢ, hem de tebriklerini
bildirmiĢtir. Karadağ Prensi ise bu son derece anlamlı telgraftan duyduğu memnuniyeti
PadiĢaha iletmiĢtir1033.
Evlilik Kutlamaları : Evlilik kutlamaları, iki lider arasında yapılan yazıĢmalarda önemli
bir yer tutmaktadır. Karadağ Prensi I. Nikola, Prenses Milena‘yla 8 Kasım 1860‘ta
küçük bir Ulah kilisesinde evlenmiĢlerdi. Evlendiği yıllarda henüz selefi Danilo‘nun
öldürülmesinin yası tutuluyordu. Bu nedenle Ģenlikli bir düğün olmamıĢtı1034. Çetine
Sefiri Cevat PaĢa, Kasım 1885‘te Prens‘in evlilik yıldönümünü haber verince1035 Sultan
Abdülhamid bir telgraf yollayarak evlilik yıldönümlerini kutlamıĢtır. Nikola ise Ailesi
hakkında iyi niyeti ve iltifatları için teĢekür ederek Ġstanbul‘a seyahat etmek istediğini
dile getirmiĢtir1036.
Prenses Zorka ve Prens Petar Karadjordjeviç’in Düğünleri: Prenses Zorka, Prensin en
büyük kızıdır. Petersburg‘da eğitim gördüğü sırada Karadağ‘a dönmeden evvel Sırbistan
Prensi Petar Karadjordjeviç ile niĢanlanmıĢtır. Prens Nikola‘nın bu evlilikleri,
diplomatik ve stratejik evlilik olarak değerlendirmedeki mahareti bilinen bir
gerçektir1037. Abdülhamid, kızının evliliği için Petersburg‘a giden Karadağ Prensi‘ne
teveccühte bulunmuĢ, Nikola ise bu teveccühün devamını dilemiĢtir1038. Ayrıca 11
Ağustos 1883‘te Prens‘in birinci Ġstanbul ziyaretinin hemen öncesinde, Çetine‘de dünya
1031
BOA, Ġ.HUS, 83/1318R-073
BOA, Ġ.HR, 368/1318R-18
1033
BOA, Y.PRK.NMH, 8/54
1034
Marco Houston, age, s.27
1035
BOA, Y.E.E., 46/137
1036
BOA, Y.PRK.NMH, 3/34
1037
Marco Houston, age, s.180-183
1038
BOA, Y.PRK EġA, 9/92
1032
193
evine giren çifte, Abdülhamid çok görkemli ve muhteĢem bir takı hediye etmiĢtir. Bu
muhteĢem takı, düğünde kendisine verilen en görkemli hediyedir1039.
Prenses Elena (Jelena) ve İtalya Prensi Vittorio Emmanuel: Jelena (Elena) ile Ġtalya
Kralı‘nın oğlu Prens Vittorio Emmanuel‘in Çetine‘de niĢanlanması Ģerefine Ģenlikler
düzenlenmiĢtir. 18 Ağustos 1896
ve
24 Aralık 1896‘da Roma‘da düzenlenen bir
düğünle evlenmiĢlerdir1040. Prens Vittorio Emmanuel ile Karadağ Prensi‘nin kızı Prenses
Elena‘nın Roma'da gerçekleĢtirilen düğün merasiminde, PadiĢahı temsilen Osmanlı
Devleti‘nin Roma Sefiri görevlendirilmiĢ ve tebrikleri kendilerine iletmiĢtir1041. Ġtalya
Prensi Victor Emmanuel, Prenses Elena ile birlikte, Ekim 1896‘da Ġstanbul‘a gelmiĢler,
PadiĢahın özel ilgisiyle karĢılanmıĢlardır. Bu ilginin nedenlerinden biri, Nikola‘nın kızı
ve damadı
olmalarıdır1042. 1900
öldürüldüğünde1043
veliahtı
yılında
Vittorio
Ġtalya
Emmanuel
Kralı
ve
Umberto‘nun
eĢi
Prenses
suikasla
Elena
Ġstanbul‘daydılar1044. Abdülhamid‘in özel misafirleri olarak bulundukları sırada, kral
ilan edilen Vittorio ve İtalya Kraliçesi (Regina Elena) ünvanını alan Elena, tarihi bir gün
yaĢamıĢlardır.
Prenses Anna ve Prens Franz Joseph Battenberg : Karadağ Prensi‘nin yedinci çocuğu
olan Anna , Battenberg Prensi Franz Joseph Battenberg ile 1897‘ de evlenmiĢtir.
Çetine‘de düzenlenen merasimle dünya evine giren çiftin hiç çocukları olmamıĢ; ama
mutlu bir evlilikleri olmuĢtur. II. Abdülhamid‘in de temsilci göndermek suretiyle
katıldığı merasime1045 iĢtirak eden ülkeler arasında Rusya, Avusturya, Macaristan,
Sırbistan da vardır. 1883‘te Prenses Zorka‘nın düğününden bu yana Çetine‘de
düzenlenen
ilk düğün olma özelliğini taĢımaktadır. Mütevazi bir düğün olmuĢtu.
1039
Marco Houston, age, s. 186
BOA, Y.MTV, 145 /63
1041
BOA, Ġ.HUS, 50 /1314/Ca-23
1042
BOA, DH.MKT, 2372 /64
1043
BOA, Y.A.HUS, 409 /22
1044
BOA, DH.MKT, 2372/64. Ġtalya Kralı Umberto‘nun ölüm haberi Abdülhamid‘e Vittoria Emanuelle
ile birlikte tiyotra izlerken verilmiĢti. Abdülhamid tiyatro çıkıĢı kendisine Krallara hitaben kullanılan
―Majeste‖ ifadesini kullananmıĢtı. Lakin ilk etapta bunu fark etmeyen Vittoria Emanuelle neden sonra 101
pare top atıĢı yapılınca Krallığının kutlandığını anlamıĢtır. Sermet Muhtar Alus, ―Yıldız Sarayında Opera
ve Operetçiler‖, Tarih Hazinesi, S. 15, Nisan 1952, s. 785-787
1045
BOA, Y.A.HUS, 373/97.
1040
194
Bilindiği gibi, kraliyet ailelerinin evlilikleri aynı zamanda siyasi anlamlar da içeriyor ve
evlilikler yoluyla ittifaklar söz konusu oluyordu1046.
Prensin Büyük Oğlu Danilo’nun Evlenme Merasimi: 27 Temmuz 1899‘da Prens
Nikola‘nın Ġstanbul gezisinden hemen önce Çetine‘de Prens Danilo‘nun evlenme
merasimi vardır ve Mecklenburg-Strelitz Grand Dükü Adolf V. Friedrich‘in kızı DüĢes
Jutta Mecklenburg ile dünya evine girmiĢtir. Törene büyük bir önem veren II.
Abdülhamid, tören için Çetine‘ye bir ekip göndermiĢtir. Bu evliliği PadiĢah adına
kutlamak ve hediyeler takdim etmekle görevlendirilen ekipte ġâkir PaĢa ve Tevfik Bey
vardır1047. Törenle ilgili bir rapor hazırlayan Mehmet ġâkir PaĢa, bu raporu PadiĢaha
sunmuĢtur1048.
Ayrıca törende PadiĢah nâmına takdim edilen hediyeler, herkesi
ĢaĢırtmıĢtır. Svenska Dagblad gazetesi, düğünde verilen hediyeler hakkında yayın
yaparak Sultan II. Abdülhamid‘in, Prenses Jutta dö Mecklenburg‘e bir gerdanlık hediye
ettiğini, birinci dereceden Şefkat Nişanı takdim ettiğini, Prens Danilo‘ya ise birinci
rütbeden “Nişanı Âli Osman” verdiğini yazmıĢtır. Gazete ayrıca, Prens Nikola‘ya
yüksek meblağda paranın ―ikraz‖ değil ―ihdâs‖ edilmesinin ĢaĢkınlıkla karĢılandığını
belirterek, eski iki düĢmanın bu derece dostane bir tavır sergilemelerini ―gizli anlaĢma‖
sinyali olarak yorumlamıĢtır1049.
Danilo‘nun evlilik merasimi Osmanlı basınında da yer bulmuĢ ve tören,
detaylarıyla anlatılmıĢtır1050.
Prensin Oğlu Mirko’nun Evlenme Merasimi: Prens Nikola‘nın küçük oğlu Prens Mirko
ile Alexander Kostantinovich‘in kızı Natalija Kostantinovic, Çetine‘de 25 Haziran
1046
Marco Houston, age, s. 225-227
BOA,Y.PRK.NMH, 8/3
1048
BOA, Y.E.E., 13/15
 Ġsveç‘te yayınlanan günlük gazete
1049
Bu gazetede yayınlanan söz konusu makale Osmanlıcaya çevrilerek Berlin Sefiri tarafından PadiĢaha
iletilmiĢtir. BOA, Y.A.HUS, 399/37
1050
Ayrıca bu evlilik haberi Malumat Gazetesi‘nin 2 Ağustos 1899 tarihli nüshasında birinci sayfadan
Danilo ve Milena‘nın fotoğrafları basılarak haber yapılmıĢtır. Fotografın altında ―Karadağ Prensi’nin
büyük mahdumu olub bukere resmi izdivacları icra edilen Prens Danilo hazretleriyle refika-i muhteremesi
Milena Hazretleri‖ yazılmıĢtır. Malumat, 25 Ra 1317(Hicri), 2 Ağustos 1899 s. 1. Ġkdam Gazetesi de bu
törene 3 Ağustos‘ta birinci sayfasından vermiĢ ve büyük bir sütün ayırmıĢtır. 30 Temmuz ve 1-3 Ağustos
1899 tarihli nüshalarında söz konusu bu evlilikten bahsedilmiĢtir. Ġkdam, 30 Temmuz 1899, s. 2. 1
Ağustos 1899 s. 2. 3 Ağustos 1899, s. 1.
1047
195
1902‘de evlenmiĢtir1051. Bilindiği gibi Mirko, ailenin ikinci erkek evladıdır. Danilo‘nun
hiç çocuğu olmayınca, hanedanın devâmiyeti için Mirko‘yu el üstünde tutan Nikola,
onun evliliğine de çok büyük bir önem vermiĢtir. Abdülhamid‘in Prens Mirko‘ya
gösterdiği misafirperverlik, 1899 Ağustosu‘nda yaptıkları Ġstanbul ziyaretinde kendini
göstermiĢtir. Mirko, annesi ve babasıyla geldiği o yıl, Abdülhamid tarafından
onurlandırılmıĢ ve kendisine çeĢitli hediyeler ve Murassa Mecidi NiĢanı verilmiĢtir1052.
Abdülhamid’in kızı Zekiye Sultan'ın Evliliği ve Nikola’nın Tebriği: Karadağ Prensi,
Abdülhamid‘in, kendi çocukları için gösterdiği bu ilgiden memnundur. Prens Nikola,
Sultan Abdülhamid‘den gördüğü nezakete, nezaketle mukabele etmiĢtir. O da
Abdülhamid‘in kızı Zekiye Sultan‘ın, Plevne kahramanı Gazi Osman PaĢa‘nın oğlu
Nureddin PaĢa ile evlenmesi1053 münasebetiyle Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarı
Mösyö
Plamenatz
vasıtasıyla
kutlama
memnuniyetini bildiren bir cevap yazmıĢ
mesajı
1054
göndermiĢtir.
Abülhamid
ise,
ve böylece iki lider dostluklarını
pekiĢtirmiĢlerdir.
I. ĠYĠ ĠLĠġKĠLERĠN HALKA YANSIMASI
Prensin Abdülhamid ile olan dostluğu, onun ve Karadağ halkının Osmanlı
askerine bakıĢ açısını da değiĢtirmiĢtir. Ġstanbul ziyaretinden yaklaĢık bir yıl sonra,
Kasım 1884‘te Berane‘den Tuzi‘ye giden Osmanlı askerine Karadağ Prensi, büyük bir
ziyafet vermiĢtir. Bu ziyafet sırasında Karadağ halkının yaptığı hizmet ve Osmanlı
askerine gösterilen hürmet1055 nedeniyle Prensin harp yâveri Mösyö Livaç‘a Mecidi
NiĢanı verilmiĢtir1056. ĠĢte bütün bunlar, Prensin Abdülhamid‘le olan dostluğunun tabana
doğru bir yansıması olarak görülebilir. Mustafa Âsım PaĢa'ya ve Asâkir-i ġahâne‘ye
1051
BOA, Y.A.HUS, 429 /51
BOA, Ġ.TAL, 184 /1317/R-084.
1053
BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi‘nde zikredilen belge hakında katalogda Aliye Sultan diye
bahsedilmektedir. Fakat belgenin içeriğinde her hangi bir isim geçmemektedir. BOA, Ġ.DH., 1122/87682,
12/C/1306 (Hicrî) Ayrıca o dönemde padiĢahın kızlarından evlenen bir isim vardır. O da Zekiye
Sultan‘dır. AyĢe Osmannoğlu, Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitap, Ġstanbul 2008, s. 263,
1054
BOA, Y.PRK.NMH, 4/32.
1055
BOA, Y.PRK.TKM, 8/13
1056
BOA, Ġ.HR, 295/18666
1052
196
karĢı gösterilen bu ―hürmetkâr‖ tutum, problemlerin çözümü adına atılmıĢ önemli bir
adımdır1057.
Üst düzey iliĢkilerdeki dostane tutumun tabana yayılmaına bir diğer örnek de
Osmanlı- Karadağ sınırında yaĢanmıĢtır. Karadağ sınırında bulunan Osmanlı
kulelerinde, Berane‘de meydana gelen hadiseler nedeniyle erzak sıkıntısı çekildiği
sırada,
sınırın diğer tarafındaki Karadağlılar Osmanlı askerlerine bir kuzu hediye
etmiĢlerdir. BaĢka bir karakolda bulunan Osmanlı askerine de yine erzaksızlık nedeniyle
Karadağ halkı tarafından bir çuval un hediye edilmiĢtir. Osmanlı askeri, her ne kadar bu
hediyeleri kabul etmemekte dirense de Karadağlılar da vermekte ısrar etmiĢlerdir.
Israrlar üzerine Yâverân-ı Hazreti ġehriyâriden Ferik Sa‘deddin PaĢa, hediyeleri
nezâketen kabul etmiĢtir. Verilen bu yiyeceklere ve gösterilen hürmete karĢılık,Osmanlı
Devleti, kendi askerleri için gönderdiği erzaktan, Karadağ halkına kuzu ve un
vermiĢtir1058.
Bu tarz bir yaklaĢım Podgoriça‘da da yaĢanmıĢtır. Mart 1892‘de Podgoriça‘ya
gelen Prens, bölgedeki Osmanlı askerlerinden çadır talep etmiĢ ve talep yerine
getirilmiĢtir1059. Yine Prens Nikola‘nın Osmanlı Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa‘yı da
beraberine alarak yapacağı yurt içi gezisinde Podgoriça yakınlarında ihtiyaca binaen
ĠĢkodra Valiliği‘nden istediği çadırlar Prense derhal tahsis edilmiĢtir1060.
Osmanlı Askerlerinin Karadağlılar tarafından misafir edilmesine bir örnekte
1894 yılında Vasojeviçi‘de yaĢanmıĢtır. Üç nehrin birleĢtiği ağaçlı tepelerin arasında
bulunan Vasojeviçi, Karadağ sınırları dahilinde Andrijevica nahiyesine bağlı bir köydür.
Osmanlı toprağı olan Berane ise Andrijevica‘nın sınır komĢusudur. W. H. CozensHardy, 1894‘te geldiği bölgede Osmanlı Karadağ sınırında Osmanlı askerlerinin
Karadağlı memurlar tarafından misafir edildiğini anlatmıĢtır. ―CümbüĢ içinde bir fırsat
doğmuĢtu bize.‖ diyen W. H. Cozens-Hardy, Osmanlı askerlerinin misafir edilmek
üzere ikiĢer ikiĢer barakalara dağıtıldığını anlatmıĢtır: “İşin rahat tarafı, Türklerin
hiçbirisi tek kelime Karadağca bilmiyorlardı. Barışın gücü baskın gelmişti. Ekmek yüklü
1057
BOA, Y.E.E., 46/110
BOA, Y.PRK.ASK, 140/8
1059
BOA, Y.PRK.ASK, 80/74
1060
BOA, Y.E.E., 86/74
1058
197
atın gecikmeli olarak gelişinden sonra, oradaki bütün insanlar, o geceyi bizim barakada
toplanarak geçirdi.” Yakılan ateĢin etrafında Ģarkılar söylenmiĢ, kuzu çevirme yapılmıĢ
ve elmalar yenmiĢtir. “Hiç kimsenin bizi rahatsız etmediği bir geceydi. Düşmanlıklar bir
anda yok olmuştu.” diye tarif edilen bu hadisenin ertesi sabahı Karadağlılar,
misafirlerine Türk sınırına kadar eskortluk yapmak istemiĢlerdir. Karadağlılar, bütün
gece yapılan güzellikler için teklif edilen ücretleri kabul etmemiĢlerdir1061.
Bu da gösteriyor ki, bir barıĢ ortamı ve diyalog ortamı olduğu takdirde iki kesim
arasında bir sorun kalmayacak, karĢılıklı iyi niyetle sorunlar aĢılabilecektir.
Abdülhamid ve Nikola arasındaki dostana iliĢkilerin halka olumlu yansımasına
önemli bir örnek de Abdülhamid‘in doğum günü kutlamalarında yaĢananlardır.
Abdülhamid‘in doğum günü kutlamalarına, Karadağ halkının da büyük bir iĢktiyakla
katıldığı ve Ģenliklere iĢtirak ettiği görülmüĢtür. 1902 yılında Karadağ‘da seyahat için
bulunan iki Ġngiliz seyyah da Abdülhamid‘in Karadağ‘daki doğum günü kutlamasına
Ģahit olmuĢtur. Halkın duygularındaki karmaĢıklığı göz önünde bulundurarak Sultan için
yapılan doğum günü merasimine ĢaĢıran gezginler, hayretlerini gizleyememiĢlerdir. O
sabah kasabanın bütün devlet görevlilerinin Türk Konsolosluğu‘na uğradığını belirten
Ġngiliz seyyahlar, bir alay tertip edilerek hep birlikte Karadağ sancağıyla baĢ camiye
kadar büyük bir tören düzenlendiğini ifade etmiĢlerdir. DönüĢlerinde hanedan selamı
kaleden ateĢlenmiĢ, akĢamleyin hava karardığında kasaba ıĢıklarla aydınlatılmıĢtır. ―Bu,
hiç kimsenin unutamayacağı harikulâde bir manzaraydı.‖ diyen seyyahlar, her evin
penceresinde, hem de Prens‘in emriyle kandiller yakıldığını ifade etmiĢlerdir. Pazar yeri
ve SavaĢ Anıtı‘nın lambalarla çevrelendiğini anlatan seyyahlar, bunlar arasında belki de
en etkileyici sahnenin, kasabanın hemen arkasında bulunan küçük tepedeki aydınlatma
olduğunu söylemiĢler ve Ģöyle devam etmiĢlerdir:
1061
W. H. Cozens-Hardy, ―Montenegro and Its Borderlands‖ The Geographical Journal, Vol.4, No:5,
(Nov. 1894), s. 394-395
198
―Bu tepe, kasabayı yukarıdan görüyordu. Sıra sıra fenerlerle boydan boya aydınlatılmıĢtı.
Caddelerde Türkler, Arnavutlar ve Karadağlılar kalabalıkta birbirlerine karıĢıyorlardı.
sınıftan insan sadece bir geceliğine de olsa barıĢ içinde eğleniyorlardı‖
Her
1062
.
Ülgün‘de ise, Karadağ vapurlarının Müslüman kaptanları, herhangi bir zorlama
olmaksızın, gemilerini bayraklarla donatmıĢlardır1063.
AnlaĢılacağı üzere Karadağ‘da hem Arnavutlar, hem de Karadağlıların
Abdülhamid‘in doğum gününü büyük bir coĢkuyla kutlamaları iki halk arasında
kaynaĢma vesilesi olmuĢtur. Kutlamaların ortak yapılması ise iĢin ayrı bir boyutudur.
J. OSMANLI DEVLETĠ ĠLE KARADAĞ ARASINDAKĠ YARDIM
FAALĠYETLERĠ
a. Karadağ‟a Osmanlı Mâli Yardımı
Karadağ, bilindiği gibi, bulunduğu konum itibarıyla çok verimsiz topraklara
sahiptir. Ayrıca ekonomik darboğazda olan Karadağ, kimi zaman açlık ve kıtlıkla
boğuĢmaktadır. Böyle bir durumda Karadağ‘a iki sene vadeli hazine senetleri ile borç
verilmiĢtir1064. Karadağ, 40 bin liralık ihtiyacı için Osmanlı Devleti Maliye Hazinesini
kefil göstermiĢtir. Her ne kadar ―himmete muhtaç bir hâlde iken baĢkasına himmeti
esirgemediği‖ için yoğun eleĢtirilere maruz kalsa da, Abdülhamid, tüm bunlara rağmen
Karadağ‘la iliĢkilerini iyi tutmaya çalıĢmıĢtır1065.
1892 yılında Karadağ, kurak geçen bir yılın ardından çok fakirleĢmiĢtir. Ġtalyan,
Venedik ve ĠĢkodra tüccarlarına, Osmanlı Posta ve Telgraf Ġdaresine, AvusturyaMacaristan Posta ve Telgraf Ġdaresine ödenmek üzere toplam 108 bin florine, yani 10
bin Osmanlı lirasına ihtiyacı vardır. Her sene Avusturya‘nın yol yapımı için verdiği 32
bin florin (3800 Osmanlı lirası) kesilince, Karadağ Maliyesinin dengesi bozulmuĢtur.
1062
Reginald Wyon, Gerald Prance, The Land Of The Black Mountain Adventures Of Two
Englishmen in Montenegro, Methuen&Co, London 1905, s. 245-246.
1063
BOA, Y.PRK.HR, 19 /3.
1064
BOA, Y.PRK PT, 4/65.
1065
Süleyman Kani Ġrtem, Bilinmeyen Abdülhamid Hususi ve Siyasi Hayatı 1, Haz: Osman Selim
Kocahanoğlu, Temel Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 141.
199
Avrupa‘da mali kurumlar gezilmiĢ, Viyana, Paris ve Bürüksel bankalarından olumlu
yanıt alınamamıĢtır. Borç için Venedik tüccar ve sarrafına da müracaat eden Karadağ
Maliye Nâzırı olumlu bir yanıt alamamıĢ, bir türlü gerekli parayı bulamamıĢtır. Üstelik,
Karadağ memurlarının maaĢları yedi aydır verilememektedir. Esnaf da bu durumdan çok
rahatsızdır ve ―sızlanmağa‖ baĢlamıĢtır.
Bunun üzerine Karadağ Prensi, Dersaadet
Sefiri Mösyö Bakiç kanalıyla Sultan Abdülhamid‘e durumu iletince, Osmanlı
Bankası‘ndan ihtiyaca karĢılık ‗10 bin Napolyon‘luk küçük bir istikraz akdi imzalanmıĢ
ve böylece Karadağ Maliyesi, içinde bulunduğu buhrandan kurtarılmıĢtır.
Mösyö
Bakiç, NikĢik‘te bulunan Nikola‘ya durumu haber verince, Prens Nikola çok memnun
olmuĢ ve teĢekkürlerini bildirmiĢtir1066.
25 Ocak 1898‘de Osmanlı Devleti‘nin kefil olmasıyla1067 Osmanlı Bankası‘ndan
25 bin Fransız altını, yani 500 bin frank borç anlaĢması yapılarak söz konusu para 5 sene
zarfında her sene 100 bin frank
geri ödenmek koĢuluyla Karadağ‘a verilmiĢtir.
Karadağ‘ı Dersaadet Sefiri Mitar Bakiç‘in, Osmanlı Devleti‘ni ise Maliye Nâzırı Tevfik
PaĢa‘nın temsil ettiği bir anlaĢma, Osmanlı Bankası ile yapılmıĢtır1068. 1321‘de
Karadağ‘a tekrar avans verilmiĢ1069 ve bu avans Osmanlı hükûmetinin kefâlet ve
teminatıyla verildiği için miktarı Hazinece kapatılmıĢtır1070. Mabeyn-i Hümâyun
BaĢkitâbetinde çalıĢan Tahsin PaĢa, hatıratında, Abdülhamid‘in Prens Nikola‘ya iki
defa 20 bin altın hediye ettiğini belirtmiĢ,1071 ayrıca, her yıl 400 liralık senelik yardım
yapmakta olduğunu söylemiĢtir. 1896 ve 1897 yıllarında söz konusu senelik yardımlar
verilemeyince, Prens Nikola, Çetine Sefâreti kanalıyla durumu PadiĢaha duyurmuĢtur.
Abdülhamid, 400 liralık miktarın hazineye tesiri olabileceğinin bilincinde olarak,
Karadağlıların Osmanlı Devleti‘ne olan yakınlıklarının devamını sağlamanın ve
minnettarlığını
kazanmanın yanında, söz konusu bu miktarın bir hiç mesabesinde
olduğunu belirtmiĢtir1072.
1066
BOA, Y.PRK EġA, 16/29.
BOA, YARES, 91/4.
1068
BOA, Ġ.HR, 357/1315N-14.
1069
BOA, Y.PRK.BġK, 69/118.
1070
BOA, YA.RES, 121/51.
1071
Tahsin PaĢa, age, s. 87.
1072
BOA, Ġ.HUS, 26/10R1315. Ayrıca bkz. Vahdettin Engin, age, s. 116.
1067
200
b. Ġnsani Yardımlar
Osmanlı Devleti ve Karadağ aradasında yardımlaĢmalar da iki ülke iliĢkilerine
olumlu katkı sağlamıĢtır.
YardımlarlaĢmalar deprem, kıtlık gibi doğal afet sonucu
oluĢan olumsuzluklara karĢı olduğu gibi, demiryolu seferberliği gibi insanlık ortak
paydasına hizmet edecek projelere destek Ģeklindede kendisini göstermiĢtir.
1900-1908 yılları arasında II. Abdülhamid tarafından ġam‘dan Medine‘ye kadar
inĢa ettirilen ve aynı zamanda dönemin en önemli projelerinden birisi olarak
nitelendirilen Hicaz Demiryolu Projesi, bu ortak paydalar arasındadır. Maliyeti tahminî
olarak 4 milyon liradır. Lâkin bu, Osmanlı Maliyesi için az bir meblağ değildir. Gerek
dıĢ borçlar gerekse artan memur maaĢları, projenin finansmanını zora sokmuĢtur. Bunun
üzerine finansman meselesini Müslümanlardan toplanacak bağıĢlarla çözmeye karar
veren Osmanlı Devleti, bunun için bir iane komisyonu oluĢturmuĢtur. BaĢta PadiĢah
olmak üzere birçok devlet adamı bağıĢta bulunmuĢtur. Bütün dünya Müslümanlarının bu
projeye yardımları yağmur gibi gelmiĢtir1073. ĠĢte bu kampanyaya destek olanlardan biri
de Karadağ Prensi‘nin oğlu Prens Mirko‘dur. Mirko, bu kampanya için 500 frank
bağıĢlamıĢtır. Podgoriça Müslümanlarının bağıĢlarıyla birlikte toplam 4650 frank Çetine
Sefâretine teslim edilmiĢtir1074.
Diğer taraftan, istasyon binalarının yapımı, köprü, tünel, kanal gibi inĢaatların
yapımı, ayrıca, kayaların kırılarak ve kesilerek yollar açılması gibi gerçekten zor iĢlerin
yapımında Osmanlı Devleti, yabancı iĢçilere baĢvurmuĢtur. Bunların baĢında Ġtalyanlar
ve Karadağlılar da vardır. Ġtalyan ve Karadağlı toplam 450 iĢçinin Hicaz demiryolu
yapımında çalıĢtıklarını hatırlatmakta yarar vardır1075.
Kuraklık ve kıtlık bir diğer yardımlaĢma vesilesi olmuĢtur. 1894 yılında yaĢanan
kuraklık, Karadağ‘ı derinden yaralamıĢtır. Ülkenin zaten az olan nüfusu Osmanlı Devleti
topraklarına doğru göç vermeye baĢlamıĢtır1076.
1073
Ufuk Gülsoy, Wiliam Ochsenwald, ―Hicaz Demiryolu‖ DĠA, C. 17, TDVY, Ġstanbul 1998, s. 441445.
1074
BOA, Y.A.HUS, 414/73.
1075
Metin Hülagu, Bir Umudun ĠnĢası Hicaz Demiryolu, Yitik Hazine Yayınları, Ġzmir 2008, s. 96.
1076
BOA, DH.MKT, 1703/2.
201
1909 yılında da kıtlıkla karĢı karĢıya kalanKaradağ‘da, özellikle dağlık araziden
dolayı hiçbir geliri olmayan ve kıtlıktan etkilenen dağ köylerine1077 Osmanlı Devleti
tarafından yardım edilmiĢtir1078. Bizzat
Sultan Abdülhamid‘in talimatıyla Çetine
Sefâretine bir telgraf gönderilerek kıtlık görülen dağlık nahiyelere zahire ve para yardımı
yapılması istenmiĢtir1079. Fakat ĠĢkodra‘nın ve Karadağ‘ın kıtlık görülmeyen
taraflarından buğday aktarıldığından para ve zahire yardımına gerek kalmamıĢtır1080.
Ġki ülkeyi yakınlaĢtıran hadiselerden birisi de depremdir. Ġstanbul‘da 1894
yılında yaĢanan büyük depremde Osmanlı Devleti‘nin yardımına koĢan ülkelerden biri
de Karadağ‘dır. Bilindiği gibi, birinci derece deprem bölgesinde olan Ġstanbul‘da 10
Temmuz 1894'te meydana gelen Ġstanbul depremi çok büyük can ve mal kaybına neden
olmuĢ birçok cami yıkılırken, Marmara Denizi 200 metre geriye çekilmiĢ ve bir tsunami
etkisi yapmıĢtır. KapalıçarĢı da depremden nasibini almıĢtır. Ġstanbul harabeye dönmüĢ,
insanlar geceyi dıĢarıda geçirmiĢlerdir1081. Ağustos 1894‘te Ġstanbul depremzedeleri için
bir iane komisyonu kurularak yardım toplanmıĢtır. Her gün gazete sayfalarında kimlerin
yardım yaptığı sayfa sayfa verilmiĢtir. Yardım yapanlar arasında 100 lira bağıĢla
Karadağ Prensi Nikola da vardır. Nikola‘nın bu yardımının ardından, Prens‘e, Çetine
Sefâreti kanalıyla memnuniyet bildirilerek teĢekkür edilmiĢtir1082.
Bu teĢekkür, 18
Ağustos 1894 tarihli Ġkdam Gazetesi‘nde de ilan edilmiĢtir1083.
1905 yılının Haziran ayında ĠĢkodra'da büyük bir deprem olmuĢ ve birçok ev
yıkılırken can ve mal kaybı meydana gelmiĢtir. Karadağ Prensi, Osmanlı Devleti‘nin bu
zor gününde ilgisini göstermiĢ ve her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu bildirmiĢtir.
Deprem nedeniyle ―fevkalade müteessir‖ olduğunu belirten Nikola, ―hemcivar ve dost
bir memleket‖ olarak nitelediği Osmanlı topraklarında depremden etkilenenlere
1077
BOA, Y.E.E., 46/88.
BOA, Y.E.E., 46/105.
1079
BOA, Y.E.E., 46/84.
1080
BOA, Y.E.E., 46/85.
1081
―Tarihi Ġstanbul Depremleri‖ Sabah Gazetesi, 17 Ağustos 2007, Ayrıca adı geçen makale için bkz.
<http://www.sabah.com.tr/ozel/new805/dosya_157.html> e.t. 3.11.2008.
1082
BOA, Ġ.HUS, 28/1312S-057.
1083
Birinci sütunun ilk haberi olarak Ģunlar yazılmaktaydı. ―Dersaadet‘de hareket-i arzdan musâb olanlara
yüz lira iane edecekleri Karadağ Prens Hazretleri tarafından Çetine Sefâret-i Seniyyesi vasıtasıyla arz
ittiba atabe-i ulya kılınmıĢ ve prens müĢarünileyh tarafından ibraz olunan iĢbu insaniyet nezdi hümayun-u
mülükanelerinde müstelzim muhzuziyet olduğunun sefarete bildirilmesi Ġkdam, 12.S .1312 (18 Ağustos
1894), s.1.
1078
202
yardımda bulunacağını söylemiĢtir1084. Prens‘in gösterdiği yakınlığa ve insanlığa
Osmanlı hükûmeti memnuniyetini bildirirken,1085 iki ülke halkı arasında yakınlaĢma
meydana getirmiĢtir.
Görülüyor ki Ġnsani yardımlaĢmalar iki devlet arasında resmi iliĢkileri olduğu
kadar iki halk arasındadaki iliĢkileri de olumlu anlamda etkilemiĢtir.
c. Eğitim Alanında Karadağ‟a Verilen Destek
Karadağ Prensi 1860‘ta baĢa geçtiğinde okullaĢma çok azdır. Öyle ki halk
arasında ―okumak, papazların görevidir‖ anlayıĢı hakimdir. Bu nedenle halkın büyük bir
çoğunluğu okuma yazama bilmiyordu. Ülkesinin geleceğini eğitimde gören Nikola,
Çetine‘de 3 liseyi (Biri erkek lisesi, biri kız lisesi, diğeri de normal liseydi.) ülke çapına
yaymak için giriĢimlerde bulunmuĢ, (Bkz. Resim-20) ayrıca, 80 civarında ilkokul
yapıltırmıĢtır1086. Fakat bütün çabalara rağmen ülkedeki okulların yetersizliği ortadadır.
Prens Nikola, baĢta Ġstanbul olmak üzere, yurt dıĢına öğrenci göndermeye karar
vermiĢtir. II. Abdülhamid‘in eğitime verdiği önem zaten tartıĢılmazdır. Zira, 33 yıllık
salatanatı süresince RüĢdiye Mekteplerinin sayısı 250‘den 600‘e; Ġdadi sayısı 5‘ten
104‘e çıkmıĢtır. Öğretmen yetiĢtiren ‗Darülmuallimîn‘lerin sayısı 1876 öncesinde 4 iken
Abdülhamid döneminde bu sayı 32‘ye çıkmıĢtır. Ġbtidâîler‘in sayısı ise 200‘den 40005000‘e kadar çıkmıĢtır. 10 bine yakın Sıbyan Okulu açılmıĢtır1087. Abdülhamid
dönemini kıyasıya eleĢtiren ve onun ―jurnalcilik, sürgün ve rüĢvet yöntemleriyle‖
aydınları sindirdiğini savunanlar dahi, Abdülhamid‘in eğitim konusundaki yatırımlarını
―düzeltiler‖ olarak ele alarak takdir etmiĢlerdir1088.
Ġki ülke arasındaki eğitim konusundaki yardım faaliyetleri, iki Ģekilde karĢımıza
çıkmaktadır. Birincisi Karadağlı öğrencileri Ġstanbul‘da burslu okutmak, ikincisi ise
Karadağ‘a eğitimci ve eğitmen desteği sağlamaktır.
1084
BOA, Y.A.HUS, 488/9.
BOA, Ġ.HUS, 130/1323/R-004.
1086
William M. Sloane, age, s. 98.
1087
Bayram Kodaman, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999, s. 164.
1088
Ahmet Mumcu,Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve GeliĢimi, Ġnkilap Yayınevi, 9.
Baskı, Ġstanbul 1986 s. 16.
1085
203
Karadağlı öğrenciler Ġstanbul‘da farklı okullarda eğitimlerini sürdürmüĢlerdir.
Karadağlı öğrencilerin en çok rağbet ettiği okul, Mekteb-i Sultâni‘ydi. Bugünkü adıyla
Galatasaray Lisesi olan mektep, Fransızlar tarafından 1868‘de açılmıĢtır. Eğitim dili
Fransızca olan, müdürü ve öğretim üyelerinin de Fransızlardan seçildiği, Müslüman,
Rum, Ermeni, Yahudi öğrencileri Fransız dili ve kültürüyle yetiĢtirerek birbirlerine
yakınlaĢtırmak, ―OsmanlılaĢtırmak‖ amacını taĢıyan bu okullar, ―ayrı dinlere mensup
olan milletlerin arasında Fransa uydusu bir Osmanlılık birliğini besleme‖ açısından da
büyük bir öneme sahiptir1089. Ġlk etapta Müslümanların bu okula ilgisiz kaldığı görülse
de daha sonraları gerek basının desteği gerekse hükûmetin teĢvikiyle zenginlerin rağbet
ettiği bir okul hâline gelmiĢtir. Bayram Kodaman‘ın “Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi‖
isimli eserinde Mekteb-i Sultani‘ye müdür olarak atanan Ali Suavi‘nin 24 Ağustos 1877
tarihli raporuna yer verilerek Ģunlar nakledilmektedir:
―Mekteb-i Sultani Nizamnamesi‘ne göre fakir ve iktidarı olmayanlara devletçe verilecek para
yalnız ‗tebaa-i Osmaniyeye‘ mahsus iken, bu haktan 4 Moskof, 16 Fransız, 8 Ġtalyan, 2 Ġngiliz, 2
Yunanlı olmak üzere toplamda 32 ecnebi dahi yararlanmaktadır‖1090
Görüldüğü gibi, Nizamnameye göre Osmanlı Devleti‘nde burslu okumak için
Osmanlı vatandaĢı olma Ģartı varken, 1877 yılı itibarıyla 32 yabancı öğrenci bu
haklardan yararlanmıĢtır. 1890 yılından itibaren ise Karadağlı öğrencilere de kapı
aralanmıĢtır. Karadağlı dört öğrencinin, ilk olarak 1890 yılında Türk diliyle Ġstanbul‘da
eğitim görmelerine izin verilmiĢtir1091. Daha sonra bir öğrenci daha eklenerek beĢ
Karadağlı öğrencinin Mekteb-i Sultani olarak anılan bugünkü Galatasaray Lisesi‘ne
kaydı yapıltırılmıĢtır1092. Karadağ Prensi‘nin ricası, Karadağlı öğrencilerin kayıtlarında
etkili olmuĢtur. Prensten ―iltimaslı‖ torpilli olan beĢ öğrenciye yüzer kuruĢ da maaĢ
verilmiĢtir1093. 1894‘te de altı yedi talebe1094 Ġstanbul‘a gönderilerek fakir dört çocuk
DarüĢafaka‘ya, diğerleri de Sanayi Mektebi‘ne yerleĢtirilmiĢti. Harcırahları1095 ve elbise
1089
Niyazi Berkes, Türkiye‟de ÇağdaĢlaĢma, YKY, Yayına Hazırlayan: Ahmet KuyaĢ, Ġstanbul 2002, s.
242.
1090
Bayram Kodaman, age, s. 137.
1091
BOA, Y.PRK.EġA, 11/67.
1092
BOA, Y.PRK.EġA, 11/85.
1093
BOA, ĠML, 2/1310R-36.
1094
BOA, Ġ.HUS, 29/1312RA-027.
1095
BOA, Ġ.HUS, 29/1312RA072.
204
bedelleri Osmanlı Bankası kanalıyla ödenmiĢtir1096. Bu talebeler arasında Karadağlı
Müslüman çocukları olduğu gibi, Karadağlı Hristiyanlar da vardır1097. 1895‘te ise iki
öğrenci, Prens‘in ricası üzerine Mekteb-i Sultani‘ye kaydettirilmiĢtir1098.
1897‘de Mekteb-i Sultani‘de bulunan Karadağlı öğrenci sayısı 21‘dir. Ve bu
talebelere ayrılan maaĢ, her birine eĢit Ģekilde dağıtılmıĢtır1099. 1905 yılında Karadağlı 5
çocuk, Mekteb-i Sultani‘nin yatılı kısmına ücretsiz olarak kabul edilmitir1100. Mekteb-i
Sultani‘de gayrimüslim öğrenci sayısı gitgide azalırken, Karadağlı öğrenci sayısında
artıĢ görülmesi manidardır. II. Abdülhamid döneminde ―millî veya Osmanlı hüviyetine‖
kavuĢtuğu için, gayrimüslimler için çekiciliği azalan bir okul olmuĢtur. 1901 yılında
ücretsiz yatılı gayrimüslim öğrenci sayısının 132 olduğunu söyleyen Bayram
Kodaman‘ın bu tespitini1101 göz önüne alırsak, bundan 5 sene önce 1897‘de Mekteb-i
Sultani‘deki Karadağlı öğrenci sayısının 21 olması ve artarak devam etmesi
düĢünüldüğünde de Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a karĢı tutumunun farklılığı
sezilmektedir.
Karadağlıların Dersaadet‘e gönderdiği öğrenciler, sadece Mekteb-i Sultani‘yle
sınırlı kalmamıĢtır. DarüĢĢafaka Sanayi Mektebi, Mekteb-i Tıbbiye, Mekebi Harbiye,
Mekteb-i Hukuk-u ġahâne gibi okullarda Karadağlı öğrencilerin mevcudiyetini
bilmekteyiz. Kleant Efendi, Prensin ricası üzerine Mekteb-i Tıbbiye‘ye kaydolunan
öğrencilerden birisidir. Prens Nikola, kaydına vesile olduğu talebelerin durumlarını da
takip etmiĢtir1102. Karadağlı öğrenciler okullarını baĢarıyla bitirerek yüksek tahsilleri için
de Ġstanbul‘daki ―Mekteb-i Harbiye, Mekteb-i Hukuk-u ġahâne‖ gibi okulları tercih
etmiĢlerdir. Sultan II. Abdülhamid‘in emri üzerine Mekteb-i Sultani‘den mezun olan
DuĢan Grogoriç isimli öğrenci, Mekteb-i Harbiye-i ġahâne‘ye kabul edilirken, Srefan
Grogoviç Mekteb-i Hukuk-ı ġahâne‘ye kaydedilmiĢtir. Bu talebelere, okulu bitirinceye
1096
BOA, DH.MKT, 349/23.
Bar‘lı Hakkı b. Emîn Agiç, Ülgün‘lü Savo veled-i Milo Cura ġukoviç, Persiyeka‘lı Bojo veled-i
Karlu, Lobotin‘li DüĢan veled-i Anderya
Dereçün, NijeguĢ‘lu Bilaju veled-i Ġstafo, Kotor‘lu Bojo
veled-i Ġslavo Curkoviç ve Curo veled-i Bayo Kamataroviç BOA, Ġ.HUS, 30/1312R-035.
1098
BOA,Y.PRK.BġK, 43/31.
1099
BOA, Ġ.HUS, 59/1315b-070.
1100
BOA, Ġ.HUS, 134/1323ġ-55.
1101
Bayram Kodaman, age, s. 140.
1102
BOA, Y.MTV, 59/32.
1097
205
kadar da maliye hazinesinden sekiz yüz kuruĢ maaĢ bağlanmıĢtır1103. DuĢan Grogoviç
daha sonra Karadağ Dersaadet malahatgüzarı olarak görev yapacaktır.
Jan Yuvonoviç isimli Karadağlı öğrenci de Mekteb-i Sultani‘yi bitirdikten sonra
Hendese-i Mülkiye‘ye kaydedilirken, Sadık ġerbenç isimli talebe de Mekteb-i
Tıbbiye‘ye yazdırılmıĢtı. Bu öğrencilerin maaĢları eskiden olduğu gibi aynen verilmeye
devam etmiĢti1104.
1899 yılında Karadağ Prensi Ġstanbul‘a geldiğinde, Emirgan‘da ona tahsis edilen
yalısına doğru ilerlerken, Ġstanbul‘daki okullarda okuyan, Mekteb-i Sultani, Mekteb-i
Tıbbiye, Mühendishane-i Berr-i Hümâyun, Mekteb-i Harbiye-i ġahâne‘deki Karadağlı
öğrenciler sevgi gösterisinde bulunmuĢlardır. Prens Nikola, kendisine sevgi gösterisinde
bulunan bu Karadağlı öğrencilere Karadağca sözcüklerlerle ―zibobo‖ diyerek karĢılık
vermiĢtir.
Ayrıca öğrenciler, Prenses Milena‘ya bir buket çiçek takdim ederek
―HoĢgeldiniz‖ demiĢlerdir1105.
Diğer taraftan, Ġstanbul‘a okumak için gönderilen Karadağlılar arasında
Müslümanların da olduğu bilinmektedir. Bunun yanında, Müslüman öğrenciler ayrıca
Tahsil-i Ulûm-ı Şeriyye yani Ģer‘i ilim tahsil etmek için Ġstanbul‘a gönderiliyordu.
Podgoriçeli Ali, Balekzâde Hâfız Ġsmail ve Bar'dan bir öğrenci Ġstanbul‘daki
medreselere kabul edilmiĢlerdir1106. Bu iki öğrenci, maddi durumları yerinde olmadığı
ve fakir oldukları için harcırahları devlet tarafından ödenmiĢ ve eğitimleri müddetince
onlara yüzer kuruĢ maaĢ tahsis edilmiĢti1107.
Eğitimci ya da Eğitmen Desteği: Eğitim konusunda destek denilince akla gelen
ikinci bir husus, eğitimci ya da eğitmenler, öğretmenlerdir. Karadağ Prensi bir süvari
takımı oluĢturmak istemesine rağmen, süvari takımını eğitecek ve örnek alınacak
eğitimci mevcut değildir. Abdülhamid‘ten bu konuda talepte bulunan Prens Nikola‘ya
cevap gecikmemiĢtir. Prens Nikola‘nın isteği üzerine bir nâme-i hümâyun gönderilerek
kendisine bu konuda yardımcı olunmuĢtur. Bir zabit yüzbaĢı ve iki süvari çavuĢu
1103
BOA, Ġ.HUS, 59/1315b-098.
BOA, Ġ.HUS, 60/1315Ģ-66. BOA, Ġ.HUS, 64/1315z-71
1105
Ġkdam, 2 Ekim 1899, s. 2
1106
BOA, Ġ.ĠLM, 5/1323ZA-1
1107
BOA, DH.MKT, 1099 /22
1104
206
muallim sıfatıyla Karadağ‘a gönderilmiĢtir. Bunların yanında, silah ve ordu techizatı için
kullanılabilecek malzemeler (eyer takımı, püskül vb.) gönderilmiĢtir1108. Gönderilen
muallim yüzbaĢılardan birisi BinbaĢı Ahmed Tevfik Bey ve onun refakatinde görevli
Teğmen Mehmed Hamdi Efendi1109 ile Hassa Ordusu Süvâri Dördüncü Alayından
YüzbaĢı Mustafa Efendi‘dir1110. Prens, refâkatine tayin edilen muallimlerden çok
memnun kalmıĢ, onlara niĢanlar takdim etmiĢtir1111. Süvari muallimlerinin görevi Eylül
1894‘te sona ermiĢtir1112.(Bkz. Resim-12)
Karadağ‘a gönderilen eğitimciler bununla sınırlı kalmamıĢtır. 1899‘da Karadağ
Prensi için hazırlanan Karadağ‘ın Bar Limanı‘na gönderilen ―Timsah‖ yatının nasıl
kullanılacağı konusunda Karadağlı kaptanları eğitmek için iki bahriye zabiti, Karadağ‘da
bir süreliğine kalmıĢlardır. Bu iki bahriye zabitine, yaptıkları eğitmenliğin karĢılığında
zamlı maaĢ ve harcırah verilmiĢtir1113.
V. OSMANLI DEVLETĠ‟NDE HIRĠSTĠYAN KARADAĞLILARIN SEBEP
OLDUĞU OLAYLAR
Karadağlılar‘ın kâhir ekseriyeti koyu Ortodoks Hristiyanlardan oluĢmatadır. ve
hep din eksenli bir yaĢam tarzı sürdürmüĢlerdir. Zaten Karadağ Vladikalığı, dînen
Arnavutluk‘taki Ġpek Patrikhanesi‘ne bağlıdır. Ġpek Patrikhanesi‘ne verilen nasp
fermanlarında her zaman Karadağ, ruhani daireye giren yerler arasında sayılmıĢtır. 18.
yy sonlarında Ġpek Patrikliği kaldırılınca Karadağ Vladikalığı direkt olarak Ġstanbul
Patrikliğine bağlanmıĢtır1114. Daha Nikola dönemine kadar vladika-bishop denilen dinî
ve dünyevi yetkilerle donatılmıĢ kiĢiler tarafından yönetilen Karadağ, II. Danilo
döneminde din ve devlet iĢlerini ayırarak din iĢlerini bishoplara devretmiĢtir. Nikola
döneminde bu sistem devam etmiĢtir. Gerek Rusya gerekse Sırbistan, din yoluyla da
1108
BOA, Y.PRK.NMH, 4 /89
BOA, Y.MTV, 77/120.
1110
BOA, Y.PRKASK, 65/124.
1111
BOA, Ġ.TAL, 16 /1310/ġ-147, Ġ.TAL, 65 /1312/Ca-006.
1112
BOA, Ġ.HUS, 29 /1312/RA027.
1113
BOA, Ġ.BH, 3/1317B-2.
1114
Karal, age, C. VI, s. 71.
1109
207
Karadağ‘la iliĢkilerini sürdürmeye devam etmiĢtir. Bir propaganda vasıtası olarak
kullanılan kiliseler, Pansalvizmin bir aracı hâline gelmiĢtir. Bu bağlamda, Osmanlı
Devleti sınırları içinde bulunan Ġpek Sancağı Kilisesi ve Decan Kilisesi Karadağlıların
―Hıristiyan kardeĢleriyle‖ irtibatı için çok önemli bir rol üstlenmiĢtir. Ġpek ve Decan
Kiliseleri baĢrahipleri Rafeel ve Safranyan, zaman zaman fesat faaliyetlerinde bulunarak
Osmanlı aleyhindeki çalıĢmalar yapmıĢlardır1115. Bu nedenle Arnavutların tepkisini
çekmiĢtir. BaĢrahiplerin iddiasına göre, Ġpek Sancağı‘ndaki Hıristiyanlar, Arnavut
vatandaĢlarının zulmüne uğruyorlardı. Daha sonra böyle bir Ģeyin söz konusu olmadığı
ortaya çıkmıĢ1116 ve fesat faaliyeti yürüttüğü düĢünülen iki baĢrahibin yerleri
değiĢtirilmiĢtir. Bunun üzerine Karadağ Prensi harekete geçmiĢ ve söz konusu bu
değiĢikliğe tepki göstermiĢtir1117. Öyleki, Nikola‘nın “Decan Kilisesi Başrahibi Rafael’e
ilişirseniz ben de Podgoriça’da kalan Müslümanlara ve cami imamlarına karşı bir tavır
alırım.” Ģeklinde çektiği rest, bir anda dikkatleri bu bölge üzerine çekmiĢtir. Fakat
Osmanlı Devleti, kırk beĢ elli kadar rahibin olduğu bölgede diğer rahiplere
dokunulmaması delil gösterilerek bu iki rahibin zararlı faaliyetler yürüttüğünden dolayı
yerlerinin değiĢtirileceğini bildirmiĢtir. Nikola, bu iki rahibin hiç olmazsa Karadağ‘a
gelmesine izin verilmesini istemiĢtir1118. Ardından, Ġpek ve Decan Kiliseleri papazlarının
bütün uyarılara rağmen malisörler yardımıyla Karadağ‘a gitmeleri tansiyonu daha da
yükseltmiĢtir1119.
Karadağ‘ın, özellikle sınır kentlerindeki Hıristiyanların koruyuculuğunu yapması
Gusinye, Berane gibi Karadağlı Hıristiyanların bulundukları yerlerde kalkıĢmalara,
çatıĢmalara yol açabiliyordu. Örneğin; Gusinye‘deki Ġrjaniçe karyesi Hristiyan ahalisinin
kendilerinden toplanılan tekâlif-i emriyyeyi vermek istememelerinin Karadağ‘ın
himâyesinden
getirmiĢtir
1120
kaynaklandığı yönünde bir kısım iddialar rahatsızlık meydana
. Ayrıca, Hıristiyan ahali, zaman zaman diğer devletlerin kıĢkırtmalarıyla
karĢı karĢıya kalmıĢlardır. 1902‘de PriĢtine‘de Sırp Konsolosunun KolaĢin Nahiyesi‘nde
1115
BOA, Y.PRK. UM, 16/13.
BOA, Y.PRK. BġK, 17/42.
1117
BOA, Y.PRK. HR, 12/81
1118
BOA, Y.PRK UM, 16/93
1119
BOA, Y.PRK UM, 16/100
1120
BOA, DH.MKT, 47/1388
1116
208
köyleri dolaĢarak Hıristiyan ahali ile gizlice görüĢmeler yapması ve diğer devletlerin
konsoloslarının da aynı Ģekilde Hıristiyan ahaliyle gizlice görüĢmeler yapması Osmanlı
Devleti‘ni harekete geçirmiĢtir. Sultan Abdülhamid, bu durumun Hıristiyan halkı isyana
teĢvik ettiğini belirterek Babiali‘den, bu gibi usulsüz ve devletin aleyhine olabilecek
hadiselerin önüne geçilmesini istemiĢtir1121.
Hristiyanların Karadağ sınırındaki kentlerinde meydana getirdiği hadiselerden
biri Berane Olayıdır. Kosova'ya tâbi olan Berana kazası, Karadağ-Osmanlı sınırında ve
Karadağ‘ın kuzeydoğusunda bulunan ve çizilen sınırlar neticesinde Osmanlı tarafında
kalmıĢ, Kosova‘nın Ġpek Sancağı‘nın Gusinye Kazasına bağlı küçük bir kasaba olan
Berane‘de Karadağlı Hıristiyanlar da yaĢamaktadır. Bu nedenle, Karadağ-Osmanlı
iliĢkilerinde önemli bir yer tutmuĢtur.1122 Beraneli Hıristiyanların Karadağlılar tarafından
silahlandırıldığı ve isyana teĢvik edildiği hep söylenegelmiĢtir. Bunun gerçeklik payı
yok değildir. Zira Berane‘nin Hıristiyan köylerinin bir kısmı Karadağ sınırında
bulunduğu için silah tedarik etmekte zorluk çekmemiĢlerdir1123. Karadağlıların,
Berane‘deki Hıristiyanları Karadağ‘a çağırarak Osmanlı hükûmeti aleyhinde bir kısım
telkinlerde bulunup tâlim ve terbiyeden geçirdikleri iddia edilmiĢtir. Öyleki, Berane
âdeta Karadağ‘a bağlı bir yer hâline gelmiĢtir. Bölgedeki Hıristiyan halk, davalarını
Karadağ mahkemelerinde görmeye ve hatta Karadağ‘a vergi vermeye baĢlamıĢlardır1124.
Berane‘de düzenli olarak iĢleyen bir posta teĢkilatından söz etmek mümkün
değildir. Osmanlı Devleti‘yle olan iletiĢimi, Karadağ ile ya da diğer komĢu devleterle
olan iletiĢiminden daha iyi değildir. Bu da Berane‘ye Karadağ‘dan zararlı bir kısım
yayınların kolayca girerek halkı Osmanlı Devleti‘nden uzaklaĢtırmanın önünü açmıĢtır.
Hem Karadağ‘ın bu etkisini engellemek hem de Berane ile haberleĢmeyi kolaylaĢtırmak
için Berane-Gusinye arasında Osmanlı Posta TeĢkilatı kurulmasına karar verilmiĢtir.
Ayrıca, telgraf ücretlerinde de indirime gidilerek irtibat güçlendirilmeye çalıĢılmıĢtır1125.
Hıristiyan halkın Karadağ‘a göçünü engellemek için daha önceden yapılmıĢ bir
1121
BOA, Ġ.HUS, 54/17 RA 1320. Ayrıca bkz. Vahdettin Engin, age, s. 124
BOA, DH.MKT, 1505/103.
1123
BOA, Y.PRK.UM, 41/57.
1124
Süleyman Külçe, age, s. 314.
1125
BOA, DH.MKT, 2520/109.
1122
209
uygulama
vardı. Büyük bir çoğunluğu Hıristiyan olan Berena halkının emlak ve
temettuat vergisi ile bedel-i askeriyeye getirilen zamdan olumsuz etkilenerek Karadağ‘a
firarlarına neden olduğundan, bu bölge için istinai bir uygulama yapılarak zamların bu
bölgede yürürlüğe konulması iptal edilmiĢti1126. Karadağ‘a göç etmelerinin bir diğer
nedeni de bazı kaymakamların kötü yönetimiydi. 1891 yılında o zamanın görevde olan
kaymakamı Murad Ağa‘nın Berane‘deki Hıristiyan halka iyi davranmadığı sebebp
gösterilerek, Kosova vilayetine Ģikâyette bulunmuĢ ve gereğinin yapılmasını
istemiĢlerdir1127.
Bazı cinayet ve öldürme haberleri de Avrupa basını tarafından, dinsel bir
çatıĢmayı tetikleme amacıyla kasıtlı olarak yayımlanıyordu. Bunlar her ne kadar derhal
tekzip edilse de iki halk arasında derin yaralar açmıĢtır1128.
Görüldüğü gibi bölgede suni olarak büyütülen ve ortaya çıkarılan dinsel
çatıĢmalar dıĢ mihrakların da desteğiyle ve bölgenin koĢullarındaki zorluklar nedeniyle
bölgede kendine zemin bulmayı baĢarmıĢtır.
Hıristiyan-Müslüman çatıĢmasının yaĢandığı ve Karadağ‘ın desteğini gören bir
diğer yer, KolaĢin‘dir. 1905 Haziran ayında KolaĢin‘de bir hırsızlık meselesi yüzünden
Hıristiyanlarla Müslümanlar çatıĢmıĢ, Karadağlılar dört beĢ taburluk bir güçle müdahale
etmiĢlerdir1129. Bu çatıĢmalarda 30-40 kadar Müslüman köyü yakılmıĢtır. Hayvanları da
gasp eden Hristiyanlar, Karadağ‘a firar etmiĢlerdir1130. Halkı yatıĢtırmak ve çatıĢmaları
önlemek için görevlendirilen Ferik ġemsi PaĢa, derhal KolaĢin‘e giderek duruma
müdahale etmiĢtir1131. Yapılan tahkikat sonucunda, Pariçe ve Estejor köyleri etrafında
inĢa edilen kulelere ve Graraç bölgesinde müfreze yerleĢtirilme çalıĢmalarına tepki
gösteren Hıristiyan halkın, Karadağ‘ın da yardımıyla isyan ettiği tespit edilmiĢtir.
Karadağ‘ın bu kıĢkırtması nedeniyle sınırda, Hıristiyan halkın Karadağ‘a giriĢ çıkıĢı
kontrol altına alınmaya baĢlanmıĢt ve bu doğrultuda Karadağ hükûmetiyle diplomatik
1126
BOA, DH.MKT, 1505/103.
BOA, DH.MKT, 1800/40.
1128
Standart Gazetesi'nin, Gusinye kasabasında müslümanların on Hıristiyanı öldürüp bir çocuğu da
yaraladıklarını yazmıĢtır. Yalan olduğu ortaya çıkan haber tekzip edilmiĢti. BOA, DH.MKT, 2512/59.
1129
BOA, Y.A.HUS, 488/34.
1130
Süleyman Külçe, age, s. 314.
1131
BOA, Y.MTV, 275/56.
1127
210
temasa geçilmiĢtir1132. Hıristiyan ahalinin, bundan
böyle Osmanlı Devleti‘ne vergi
vermek zorunda oldukları ve silah taĢıyamayacakları endiĢesini taĢıdıkları için firar
ettikleri anlaĢılmıĢ1133, ġemsi PaĢa‘nın Karadağlılarla giriĢtiği mücadele neticesinde
çatıĢma son bulmuĢtur1134. Temmuz 1906‘da Karadağ eĢkıyalarıyla birlikte hareket
ederek hayvanlarını da alıp Karadağ‘a geçen KolaĢin'in Puriskin köyünden 10 Hristiyan
aile Pariça, Karviçe köylerinden Hristiyanlar, ġemsi PaĢa‘nın bu teĢebbüsüyle geri
dönmüĢlerdir. Dönen köylülerin cezalandırılmaları gündeme gelmiĢ; lâkin affedilerek
ceza verilmemiĢ,1135 sadece Karadağ‘a geçirdikleri hayvanlardan vergi alınarak olay
tatlıya bağlanmıĢtır1136.
AnlaĢıldığı üzere bölgede toplumsal yapı nedeniyle Müslümanlar ve hristiyanlar
arasındaki küçük hırsızlık hadiseleri sınırdaki Karadağlıların desteğiyle büyük bir
çatıĢmaya dönüĢmüĢtür.
VI. KARADAĞ‟DA MÜSLÜMAN AHALĠNĠN DURUMU
Karadağ-Osmanlı iliĢkisinde bir diğer önemli husus da Karadağ‘daki
Müslümanlardır. Berlin AntlaĢması ile birlikte bağımsızlığını kazanarak sınırlarını
geniĢleten Karadağ, yeni kazandığı topraklardaki Müslüman nüfusla birlikte,
azımsanamayacak oranda Müslüman oranına ulaĢmıĢtır. AntlaĢmadan sonra Karadağ,
artık sadece Ortodokslardan oluĢan bir devlet olmaktan çıkmıĢ, sınırları içinde
Müslüman ve Katolik nüfusu da barındırır olmuĢtur. ġerbo Rastoder, Nikola‘nın
Müslüman ve Katalolik nüfusun haklarına saygı gösterdiğini belirterek, onları, kendi
dinî liderlerini seçmelerinde özgür bıraktığını söylemektedir. Karadağ Müftülüğü‘nün ve
Ġslâm Kominitesi‘nin kuruluĢunun 1878‘e kadar dayandığı iddia edilmektedir. Ortodoks
1132
BOA, DH.MKT, 1082/39.
BOA, DH.MKT, 1108/20.
1134
Süleyman Külçe, age, s. 314.
1135
BOA, MV, 113/140.
1136
BOA, DH.MKT, 1094/50.
1133
211
bir devlette ve hatta Balkan devletlerinde böyle bir komitenin kurulmasının bir ilk
olduğu düĢünüldüğünde, karĢımıza ilginç bir tablo çıkmaktadır1137.
ġunu da unutmamak gerekir ki Abdülhamid‘in Ġslâm Birliği politikası
çerçevesinde bütün Müslümanların halifesi olarak Panislamist siyasette1138 Karadağ‘daki
Müslümanlara da yer vardır. Halife sıfatıyla ve otoritesiyle Pan-Ġslmancılığın en büyük
savunucularından birisi olarak kabul edilen Abdülhamid, bu gücü siyasi amaçları
doğrultusunda baĢarıyla kullanmıĢtır1139. 1884‘te Karadağ‘da kalan sekiz bine yakın
Müslüman, PadiĢaha bağlılıklarını bildirmiĢlerdir1140. (Bkz. Resim-15-28-29-30-31-32)
Diğer taraftan Prens Nikola, Balkanlar‘da dinî bakımdan en hoĢgörülü hükümdâr
olarak anılmaktadır. Onun Müslümanlara karĢı tutumunu, Haziran 1876‘da yayımladığı
―Hersek Halkına Ġlan‖ isimli bildiriyle daha iyi anlaĢılmaktadır1141. Karadağ Prensi
Nikola‘nın Müslümanlara karĢı izlediği bu politika, Ģüphesiz ki, Abdülhamid ile
iliĢkilerinde bir zeytin dalı etkisi yapmıĢtır.
Abdülhamid-Nikola dostluğu, Karadağ halkını da rahatlatmıĢtır. Artık onlar
Osmanlı
Devleti‘ni,
Türkleri,
bağımsızlıkları
karĢısında
bir
―tehlike‖
olarak
görmemekteydiler. Onları endiĢelendiren tek Ģey, Sultan Abdülhamid‘in de yatıĢtırmakta
zorlandığı Arnavutlar ve Yenipazar‘daki göçmenlerdir1142.
Karadağ Müslümanlarının Ġslâm dininin gereklerini yerine getirme ve ibadet
esaslarını doğru bir Ģekilde öğrenme imkânları olmadığı için bazı yanlıĢlıklar
yapılmıĢtır. Hem bunu önlemek hem de Karadağ, Romanya, Yunanistan, Sırbistan, ve
1137
ġerbo Rastoder, ―A Short Review Of The History Of Montenegro‖ Montenegro In Tansition,
Nomos, Baden-Baden 2003, Ed: Florien Bieber, S. 124
1138
Abdülhamid‘in Halifelik sıfatına ve gücüne, harici ve dahili siyasette bir dayanak olarak kullanmak
için ayrı bir önem atfettiği bilinmektedir. A. H. Ongunsu, ―Abdülhamid II‖ ĠA, C. 1, MEB, Ġstanbul 1978,
s. 76-80
1139
Pan-Ġslamizm, dünyadaki bütün Müslümanları aynı yönetim çatısı altında birleĢtirme amacını güden
politik akım olarak tarif edilmektedir. 1872 ve 1882 yılları arasında Fransa ve Ġngiltere ile Osmanlı
Develti‘nin arasının açılması sonucu, Fransa Tunus‘u, Ġngiltere ise Kıbrıs‘ı ve Mısır‘ı iĢgal etmiĢtir.
Yoğunlukla müslümanların yaĢadığı bu yerlerde, toprakları gasp edilen ve ezilen insanlar, Ġslamiyet çatısı
altında birleĢmek için harekete geçmiĢlerdir. Bu topraklardaki müslümanlar Avrupalılara karĢı öfke
duymaya baĢlamıĢlardır. Özellikle bu dönemde Panislamizm, politik bir düĢünce olarak güç kazanmaya
baĢlamıĢtır. Kelam H. Karpat, Ġslam‟ın SiyasallaĢması, Çev: ġiar Yalçın, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
Ġstanbul 2004, s. 24
1140
BOA,Y.PRK.EġA, 4/31
1141
ġerbo Rastoder, ― Karadağ‘dan Müslüman Göçleri‖ Muhacilerin Ġzinde Derleyen: Hayri KolaĢinli,
Lotus Yayınları, Ankara 2004, s. 88.
1142
William Miller, age, s. 49
212
Bulgaristan'da bulunan Müslümanların ibadet esaslarının herkesin anlayabileceği tarzda
gayet açık bir Ģekilde tanzim edilmesi, zamana göre tadilatı ve tashih edilmesi ile ilgili
103 maddelik bir tâlimat kaleme alınmıĢtır. Ġslâm‘ın beĢ Ģartı madde madde açıklanarak
bölge Müslümanlarının anlayacağı Ģekilde yazılmıĢtır1143.
Müslüman çocuklarının eğitim sorunu baĢlı baĢına bir konudur. Yirmi beĢ
Karadağlı Müslümanın, Ülgün‘de bulunan Karadağ Mektebi‘nden çocuklarını gerekli
dinî eğitimi alamamaları nedeniyle almaları ve göç etmek istediklerini söylemeleri
üzerine harekete geçen Nikola, çocukların okula devam etmeleri hakkında bir ilannâme
yayınlayarak tedris ve ta‘limlerin Müslüman muallimlere havale olunacağı ve Ġslâm
dininin kurallarına dokunur bir Ģey olmadığını belirterek tekrar dönmelerini
sağlamıĢtır1144.
Ayrıca, çocukların dinî eğitimleri için Karadağ, Osmanlı Devleti‘nden, müftü
tayinini bir an evvel yapmasını istemiĢtir. Prens Nikola, Karadağ Müftüsü Salih
Efendi‘yi azlettikten sonra yerine Prizren‘de müftülük yapmıĢ ve Karadağ‘a iltica etmiĢ
olan Ömer Efendi‘yi getirmek istemiĢtir.
Müftülerin azli ve tayininin, Karadağlı
Müslümanların bağlılıklarını bildirdiği II. Abdülhamd‘e ait olduğu hatırlatılınca bundan
vazgeçmiĢtir. Atanacak müftünün Saltanat-ı Seniyye‘nin güvenini kazanmıĢ, dinî
ehliyete sahip, Sırp ve Arnavut lisanına âĢina kiĢilerden olması gerekmektedir. Fakat
Karadağ Prensi, müftünün Arnavutlar arasından olmamasını, Karadağ lisanını bilsin ya
da bilmesin, baĢka bir kavimden müftü tayin edilmesini, gerekirse kendisinin Müslüman
bir tercüman atayabileceğini söylemiĢtir1145. Daha sonra Karadağ Müftülüğüne Hasan
Ġsmet Efendi tayin edilerek müftü sorunu çözülmüĢtür.
Hasan Ġsmet Efendi‘nin 1889‘da istifa etmesinin ardından1146, Karadağ
Müftülüğüne Mustafa Hilmi Efendi getirilmiĢtir. Prens Nikola, iyi iliĢkiler çerçevesinde
Karadağ Müslümanlarının gönlünü kazanmak için müftü Mustafa Hilmi Efendi‘ye
Danilo niĢanı vermiĢ ve bu da Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmiĢtir1147. Zira
1143
BOA, Ġ.M.M.S, 80/3470.
BOA, Ġ.M.M.S, 93/3916.
1145
BOA, Ġ.M.M.S, 93/3916.
1146
BOA, HR.TO, 47/143.
1147
BOA, Ġ.TAL, 113/1315/M-077.
1144
213
Karadağ Müslümanları, Müslümanların halifesi sıfatını taĢıyan II. Abdülhamid‘e
bağlılıklarını bildirmiĢlerdir. Ayrıca, Mustafa Hilmi Efendi, II. Abdülhamid tarafından
‗Mecidi NiĢanı‘ ile taltif edilmiĢtir.1148 Karadağ Müftüsü‘nün maaĢının yarısını Karadağ
Devleti verirken, yarısını da Osmanlı Devleti üstlenmiĢtir1149.
Bununla birlikte Müslümanların yoğun olarak yaĢadıkları yerler arasında
bulunan Ülgün ve Bar‘da, öteden beri açık olan okul mevcuttur. NikĢik ĠĢboz ve
KolaĢin‘de Müslüman nüfusu göç nedeniyle azalmıĢtır. Dokuz hane Ġslam ahalisinin
çocukları NikĢik‘te Zağra‘lı bir muallimin idaresindeki okula gidebiliyorlardı. ĠĢboz ve
KolaĢin‘de üç beĢ hane Müslüman ahali olduğu için oralarda okul açılmasına gerek
yoktu. Dolayısıyla genel itibariyle bakıldığında müslümanlaırn yaĢadığı yerlerde
Podgoriça haricinde hepsinde Müslümanlar için okul vardır. Podgoriça‘da harap halde
olan iki Müslüman mektebinin yerine ise yeni bir RüĢdiye Mektebi yapılması
gerekmiĢtir. Bunun için Sultan II. Abdülhamid 100 lira bağıĢlamıĢtır1150. Bu bağlamda
Podgoriça‘da Karadağ Müftüsü ile Podgoriça ġehbenderi nezaretinde bir okul
yapılmasına müsaade edilmiĢtir. Masrafları Osmanlı Devleti tarafından karĢılanan ve
1892‘de Prens Nikola‘nın onayıyla inĢaatı baĢlatılan okul1151
bir yıl içinde
tamamlanmıĢtır.
ĠnĢaatı tamamlanmasına rağmen okulun bir yıl boyunca kapalı kalması,
Karadağ‘lı Müslümanları üzmüĢtür. Karadağ müftüsünün harekete geçerek durumu
Karadağ Prensi‘nin ikinci oğlu Mirko‘ya bildirmesi, müslümanları biraz olsun
ümitlendirmiĢtir. Zira Mirko, Abdülhamid‘in cülus gününe denk gelen günde, okulu
törenle faaliyete açacağını bildirmiĢtir1152. Nitekim Mirko vaadini yerine getirmiĢ ve
okulu törenle açmıĢtır. Prens Mirko‘ya o gün, Nişan-ı Osmânî takdim edilmiĢtir1153. Her
nekadar Karadağ, Müslüman mekteplerine pek iyi gözle bakmasa da Podgoriça‘da
1148
BOA, Ġ.TAL, 187/1317/Ca-047
Ahmet Tevfik, age, 18
1150
BOA, Y.PRK.EġA, 20/34
1151
BOA, MF.MKT, 147/130
1152
BOA, Y.MTV, 103/38
1153
BOA, Y.A.HUS, 310 /2
1149
214
Müslüman mektebinin açılıĢına Prensin oğlu Mirko‘nun bizzat katılması Karadağlı
Müslümanları olduğu kadar Çetine Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa‘yı da memnun etmiĢtir1154.
Karadağdaki Müslümanlara Osmanlı Devleti‘nin verdiği eğitim desteği bununla
sınırlı kalmamıĢtır. Karadağ Ġslam ahalisinden, Ġstanbul medreselerinde Ģer'i ilim tahsili
için talebeler kabul edilmiĢtir. Bu Ģekilde Ġstanbul‘a gönderilen iki talebe, durumları iyi
olmadığı ve fakir oldukları için, yol masrafları Osmanlı Devleti tarafından ödenmiĢ,
ayrıca yüzer kuruĢ maaĢ verilmiĢtir1155. Bu cümleden anlıyoruz ki Panislamist siyaset
güden Abdülhamid, Karadağ‘daki Müslümanların dinlerini iyi ve tam bir Ģekilde
öğrenebilmeleri için, onların eğitimlerini de ihmal etmemiĢtir.
Karadağ Müslümanlarının, II. Abdülhamid‘e olan bağlılıklarını çeĢitli Ģekillerde
ortaya
koydukları görülmektedir. Öreniğin padiĢahın doğum gününde Ülgün'deki
Karadağ vapurlarının Müslüman kaptanlarının, her hangi bir zorlama olmaksızın
gemilerini bayraklarla donatmaları1156 padiĢaha olan sevgilerini, saygılarını ve
bağlılıklarını göstermesi açısından manidardır.
Prens Nikola‘nın, Müslümanları, Karadağ‘ın bölünmez bir unsuru haline getirme
çabası içine girdiği görülmektedir. Bu çabanın bir tezahürü olarak Nikola, askere
katılarak yiğitlik ve yüreklilik örneği
gösteren Podgoriça Müslümanlarıyla iftihar
ettiğini söylemiĢ ve onlar hakkında bir ―lisân-ı sitayiĢle‖ bahsetmiĢtir1157.
Karadağ Müslümanlarının, Ģer‘î bazı hususlarda ihtiyaçlarının giderilmesi ve
sorunlarının çözümü için Osmanlı Devleti tarafından bir Kadı bulundurulmasına izin
verilmesi de karĢılıklı iyi iliĢkilerin seyrinden kaynaklanmaktadır. Müslümanların
hukukunu korumak maksadıyla ġehbender1158
vardır.
bulundurduğunu da hatırlatmakta yarar
Ayrıca müslümanların Karadağ Ġdari teĢkilatında da rol aldığı müĢahede
edilmektedir. Dokuz kazaya ayrılan Karadağ‘da her kazada bir kaymakam ve bir
kaymakam yardımcısı teĢkil edilmiĢtir. Zeta Kazası‘nın kaymakamı Hristiyan
1154
BOA, Y.PRK.EġA, 20/34
BOA, DH.MKT, 1099/22
1156
BOA, Y.PRK.HR, 19/3
1157
BOA, Y.MTV, 140/30
1158
Ahmet Tevfik, age, 18
1155
215
kaymakam yardımcısı ise Müslümandı. Diğer taraftan Bar ve Ülgün kaymakamları
Müslümanken yardımcıları ise Hristiyandı1159.
Netice
itibariyle,
çok
dinli
bir
yapıya
alıĢmaya
çalıĢan
Karadağ‘da
Müslümanların bir unsur olarak kabul edilerek onlara yönetimde söz hakkı verilmesi
dinlerini yaĢama noktasında adımlar atılması önemsenecek bir giriĢimdir. ―Halife‖
sıfatını taĢıyan Abdülhamid‘in Karadağ‘daki Müslümanlar üzerindeki etkisini ve
nüfuzunu bilen Prens Nikola ülkedeki Müslümanlar üzerinde hakimiyet kurmanın
anahtarının da Abdülhamid olduğunu görmüĢtür.
1159
Mehmet Suphi, age, s. 26-29
216
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI-KARADAĞ SINIR SORUNLARI VE TAHDÎD-Ġ
HUDUD KOMISYONU
I. TAHDÎD-Ġ HUDUD KOMĠSYONU ve ÇALIġMALARI
Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında, bağımsızlık öncesinde dahi en önemli
sorunlardan birisi sınır sorunlarıydı. Önce Ayastefanos daha sonra Berlin AntlaĢmalarına
göre Karadağ‘a bırakılan topraklardan, Osmanlı Develti‘in çekilmesi sürecinde yaĢanan
sorunlar ve o bölgede yaĢayan halkın topraklarını terk etmek istememesi neticesi oluĢan
anlaĢmazlıklar, bir komisyon teĢkiliyle çözülmeye çalıĢıĢmıĢtır. Bağımsızlık öncesi daha
çok Avrupalı devletlerin temsilcilerinden oluĢan bir komisyonla sınır sorunları
halledilirken, bağımsızlık sonrası iki ülke arasında oluĢturulan karma komisyonlar
vasıtasıyla bu sorunlar halledilmeye çalıĢılmıĢtır. Tahdid-i hudud komisyonunun
kuruluĢundan ve çalıĢmalarından bahsetmeden önce iki ülke arasında, sınır sorunlarına
konu olan yerlerdeki idari yapılanmayı açıklamakta yarar vardır.
A. OSMANLI
DEVLETĠ‟NĠN
BALKANLAR‟DAKĠ
ĠDARĠ
YAPILANMASI
Osmanlı Devleti gerileme sürecine girdiğinde idari yapıda bir kısım
değiĢikliklerin yapılması gereksinimi doğmuĢtur. 19 sancaktan oluĢan Rumeli
Beylerbeyliği, 1826 yılında 5 eyalete bölünmüĢtür. Bunlar Tuna (Rusçuk), Selanik,
ĠĢkodra, Yanya, Manastır ve Kosova (Üsküp) eyaletleridir.
Tanzimat reformlarının bir gereği olarak, 1864‘te büyük eyaletler
küçültülerek, valilerin yönettiği vilâyetlere dönüĢtürülmüĢtür. 1864 nizamnâmesine göre
vilâyet/liva/kaza/karye Ģeklinde bir örgütlenme sağlanırken; vilâyetlere vali, livalara
217
kaymakamlar, kazalara müdürler, karyelere ise muhtarlar bakmaktadır.1160 Abdülhamid,
valilere bölgesel özerkliğe yol açabilecek kadar büyük yetkiler vermek istememiĢtir. O,
vilâyetleri dıĢ güçlerin etkisinden koruma ve olabildiğince merkezileĢtirme çabasındadır.
Valilerin ―modernleĢmenin birer taĢıyıcısı‖ olmalarını istemiĢtir. 1871 yasasında karye
ile kaza arasında bir orta basamak nahiye oluĢturulması gündeme gelmiĢtir. Lâkin,
Abdülhamid‘e göre nahiye teĢkili Balkanlar‘da Hıristiyanların amaçlarına hizmet
edeceğinden, bu fikre biraz ihtiyatlı yaklaĢılmasına rağmen, az da olsa nahiyelerin teĢkil
edildiği
görülmektedir1161.
1871
nizamnâmesine
göre
idare
vilâyet/liva/
kaza/nahiye/karye olarak Ģekillenirken, vilâyete vali, livaya mutasarrıf, kazaya
kaymakam, nahiyeye müdür, karyeye muhtar bakar olmuĢtur1162.
VĠLAYET
(VALĠ)
LĠVA
(MUTASARRIF)
KAZA
(KAYMAKAM)
NAHĠYE
(MÜDÜR
KARYE
MUHTAR
Ayrıca Sırbistan, Romanya ve Karadağ gibi vasal devletler Osmanlı idari
sisteminden ayrı tutulmuĢtur. 1877 yılına gelindiğinde, özellikle Berlin AntlaĢması‘ndan
sonra Balkanlar‘da Karadağ‘a sınır teĢkil eden Osmanlı idari sistemi Ģöyle Ģekillendiğini
görmekteyiz
a. ĠĢkodra Vilâyeti
1867 öncesinde Rumeli eyaletinin bir sancağı olan ĠĢkodra, 1867 yılında Üsküp
Sancağı‘yla birleĢtirilerek ĠĢkodra Eyaleti oluĢturulmuĢtur. ĠĢkodra Eyaleti; ĠĢkodra,
1160
Abdülkadir Kırmızı, Abdülhamid‟in Valileri Osmanlı Vilayet Ġdaresi 1895-1908, Klasik Yay,
Ġstanbul 2007, s. 89-90
1161
Francois Georgeon, age, s. 202-204.
1162
Abdülkadir Kırmızı, age, s. 89-90.
218
Prizren ve Debre sancaklarından ibaretken, 1877‘de Prizren, Kosova Eyaleti‘ne dâhil
edilmiĢ ve Debre Sancağı da Manastır Eyaletine bağlanmıĢtır. 1881 yılında mutasarrıflık
olan ĠĢkodra, 1908 yılında Dıraç Kazası sancak yapılarak ĠĢkodra Sancağı‘yla birlikte
ĠĢkodra Eyaletini oluĢturmuĢtur1163.
Durres Sancağı: Durres kazası, Tiran kazası, Kavaja (Kavaya) kazası, Shjaku kazası
ĠĢkodra Sancağı: ĠĢkodra, Tuzi, Puka, Mirdita (Merdita), Kruja (Akçahisar), Lezha
(Selimiye) kazalarından müteĢekkildi.
b. Kosova Vilâyeti
PriĢtine, Ġpek (Peç), Prizren, Üsküp, Yenipazar (Novi Pazar) ve TaĢlıca
sancaklarından oluĢmaktadır.
Üsküb: Üsküp, Kumanovo, Kaçanik, Štip, Kratovo ve Koçani.
Prizren: Prizren (Pirzerin) ve Tetovo (Kalkandelen)
Ġpek: Ġpek, Yakova, Gusinye, Berane, ve TirgoviĢte kazalarından oluĢmaktaydı.1164
PriĢtine: PriĢtine, Kosovska Mitroviça, Vulçıtrın, Gjilan ve PreĢova
Yenipazar (Novi Pazar): Novi Pazar, Seniçe, KolaĢin, Nova Varoš (Yeni VaroĢ) ve
Prijepolje (Akova)
Ayrıca, Yenipazar sancağında Karadağ hududunda ViraneĢ ve Moykovaç nahiyeleri
birleĢtirilip KolaĢin-i Zir kazası oluĢturulmuĢtur1165.
Taçlıca (Pljevlja): Daha önce Hersek PaĢalığına bağlı bir yerdi. Berlin AntlaĢması‘ndan
sonra Avusturya-Maceristan‘ın etkisi altına girmiĢti. 1908 yılında Avusturya-Macaristan
orduları bölgeden çekilmiĢ ve burası Kosova Vilâyeti‘nin bir kazası olarak teĢkil
edilmiĢtir. 1908‘de müstakil bir sancak olarak teĢkil edildi. TaĢlıca ve daha önce
Yenipazar‘a bağlı olan Prijepolje (Akova) kazaları vardır.
Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Kosova Vilâyeti‘nin, Yenipazar sancağı hariç,
çoğunluğu yerli halktan müteĢekkil bir komisyon tarafından yönetilmesine karar
verilmiĢtir. Yenipazar Sancağı‘nın yönetimi ise Osmanlı Devleti‘ne bırakılmasına
1163
Türk Ansiklopedisi, ―ĠĢkodra‖ MEB, Cilt. XX, Ankara 1972, s. 424.
1874 tarihli salnâme‘de verilen bilgilere göre 9981 Müslüman, 814 Ortodoks, 387 Katolik Hıristiyan
ve 1025 Çingene mevcuttu. Machiel Kiel, ―Ġpek‖ DĠA, C. 22, TDVY, Ġstanbul 2000, s.367
1165
BOA, Y.PRK MYD, 3/42
1164
219
rağmen Osmanlı Devleti‘nin Yenipazar‘da denetlemek ve güvenliği sağlamak için
Avusturya-Macaristan Devleti asker bulundurmuĢtur. Avusturyalılar, tepkiler artınca bu
kez sadece TaĢlıca Sancağı‘nda asker bulundurmaya baĢlamıĢlardır1166.
Osmanlı Devleti‘nin Karadağ ile sınırı olan vilâyetleri Kosova ve ĠĢkodra‘dır.
Bosna ve Hersek vilâyetleri Berlin AntlaĢması‘nın ardından Avusturya-Macaristan
etkisine girmiĢ ve Osmanlı devri Bosna ve Hersek‘te sona ermiĢtir. Bosna
Müslümanları, Avuturya-Macaristan‘ın iĢgaline karĢı dirennmiĢlerse de baĢarılı
olamamıĢlar ve Bosna, 20 Ekim 1878‘de tamamen iĢgal edilmiĢtir. 7 Ekim 1908‘de de
resmen Avusturya-Macaristan toprağı olduğu kabul edilmiĢtir1167.
Görüldüğü gibi Karadağ Osmanlı iliĢkilerinin temel noktası ĠĢkodra ve Kosova
Vilayetleridir. KomĢuluk iliĢkileri ve sınır ile alakalı bütün geliĢmeler ĠĢkodra ve
Kosova‘da olmuĢtur. Bosna-Hersek‘in yönetimi Osmanlı Devleti‘nin elinden çıktığı için
Bosna-Hersek tarafında herhangi bir sınır ve buna bağlı bir sorun söz konusu olmamıĢtır.
B. KARADAĞ‟DA ĠDARĠ YAPI
Karadağ bağımsız olmuĢtu olmasına ama henüz tam manasıyla bir anayasaya ve
çağdaĢ kanunlara sahip değildir. 1796‘da Vladika I. Petro‘nun hazırlattığı anayasaya,
1803 ve 1855‘teki yeni maddeler ilave edilerek kanunlar modernleĢtirilmeye çalıĢmıĢtır.
1855‘te 75 madde daha eklenerek aile, verâset ve evlilikten bahseden maddeler
konulmuĢtur. Nikola döneminde, yürürlükte olan kanunlarla bir yere varılamayacağı
anlaĢılmıĢ ve Mösyö Yogisice‘ye anayasa taslağı hazırlama görevi verilmiĢtir. 1878‘de
baĢlanılan yeni anayasa çalıĢmaları 1887‘de sonuçlanmıĢtır1168.
17 yy‘a kadar Karadağ beĢ bölümden oluĢmakta1169 17 yy‘da bu bölümler
―nahije‖ (Osmanlı Devleti yönetiminden kalan ―nahiye‖) olarak ayrılmıĢtır. Her nahiye
bir ―Serdarî‖ tarafından yönetilmekteydi. Bu beĢ nahiye; Katunska, Ljubotin, Pjesivci,
1166
Münir Aktepe, ―Kosova‖ DĠA, C.26, TDVY, Ankara 2002, s. 218
Branislav Djurdjev, ―Bosna-Hersek‖ DĠA, C.6, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 301
1168
Yeni kanunlar 1033 maddeden oluĢmaktaydı. 766 maddesi kanunların nasıl tatbik edileceğinden
bahsediyordu. Ġkinci kısım mülkiyet hakkından bahsediyordu. Karadağ‘da hiçbir yabancı, Prens
tarafından hediye olarak verilmedikçe, mülk sahibi olamazdı. Mehdi FraĢerli, age, s. 300-301
1169
Büyük Sırp etnoloğu ve coğrafyacı Jovan Cviji, ―Eski Karadağ‖ın 4 nayiheden oluĢtuğunu ve 21
kabilenin mevcudiyetinden bahsetmektedir.‖ The Clans of Old Montenegro” <http://www.
njegos.org/clans/clans.htm> e.t. 18.10.2008.
1167
220
Crnica ve Ljeskoplije idi. Katunska Nahija, Riyeçka Nahiye, Crnica Nahija, ve buna
ilave olarak Osmanlı sınırındaki Brda* kabilesinin oluĢturduğu Bjelapavliça, Piperi,
Rovaçka-Moraçka, Vasoyeviçi, Bratonoziçi ve Kuçi‘den oluĢan 9 nahiye olarak idari
bölümlere ayrılmıĢtır1171. 18.yy‘da 5 serdarî ya da ―kaptan‖ ve onların yönetiminde 9
vojvoda, voyvodaların yönetiminde ise 34 knez bulunmaktadır. 19. yy baĢında 240
kasabada yaĢayan 36 kabilenin,1172 baĢka bir kaynakta da 374 köyün varlığından söz
edilmektedir1173.
Ahmet Cevdet PaĢa, Tezakir‘inde, Karadağ‘a ―Nevahi-i Erbaa‖ denildiğini ve
bunların da Çerniça, Rieka, LiĢanska, Katunska nahiyeleri olduğunu söylemektedir.
Gusinye, KolaĢin, ĠĢboz, Podgoriça ise Nevâhi-i Broda olarak adlandırılmaktadır1174.
Ahmet Cevdet PaĢa‘nın bu bilgileri 1862 yılına ait bilgilerdir. Dolayısıyla Karadağ
henüz bağımsızlığını kazanmamıĢtır. Fakat nahiyeleri göstermesi açısından önemli
bilgilerdir.
1890 yılında ġemseddin Sami, Kamûsu’l-A’lâm isimli ansiklopedik eserinde
Karadağ‘ın 15 nahiyeden oluĢtuğunu ve her bir nahiyenin birkaç kaptanlığa
bölündüğünü, her kaptanlığın da birkaç çeteden oluĢtuğunu söylemektedir. Ġdari
taksimatın da askerî sisteme göre yapıldığı Karadağ‘da, nahiye müdürleri hem
kumandan hem mülki memur olurken aynı zamanda hâkimlik de yaptıkları
belilrtilmektedir1175. Mehmet Suphi ise 1899 tarihli eserinde Karadağ‘ın 9 kazaya ve 15
nayiyeye bölündüğünü yazmaktadır1176. 15 nahiye Ģunlardı:
* Brda, Ahmed Cevdet PaĢa‘nın kitabında Broda olarak kullanılmıĢtır. Ahmet Cevdet PaĢa, Tezakir-i
Cevdet, 13-20, s. 188.
1171
Natasha Margulis, age, s. 16-19, Steven C. Calhoun, agm, s. 37.
1172
Georges Castellan, age, s. 314-315.
1173
A. J. Schem, age, s. 146-147.
1174
Ahmet Cevdet PaĢa, Tezakir-i Cevdet, 13-20, s. 188.
1175
Kâmus-ul A‟lâm, C. 5, s. 3637.
1176
Mehmet Suphi, age, s. 26-29.
221
Eski Nahiyeler
Sonradan Yeni Katılan Nahiyeler (1878)
Katunska,
Banyani ve Bodin
Ervaniçe
NikĢik ve Doğa
Riyeka
Piva
LiyĢanska
Drobyak ve Pira
Biyele Polye
KolaĢin ve Sarancı
Peperske
Podgoriça ve ĠĢboz
Moraçka
Kranya, Bar ve Ülgün
Vasoyaviçka
Toplamda: 15 Nahiye
Ahmet Tevfik ise Karadağ‘ın 10 nahiyeye ayrıldığını ifade etmektedir. Ahmet Tevfik‘in
Karadağ Coğrafyası isimli eseri,
1177
Sırpçadan tercüme bir eser olması ve Karadağ‘da
ders kitabı olarak okutulan bir eserin tercümesi olması hasebiyle biraz daha resmî
bilgiler içeriyor denebilir.
Kaza
Kaza Merkezi
Katunsaka
Çetine
NikĢik
NikĢik
Brdiska
Danilograd
Moraça
KolaĢin
Vasovik
Andraviçe
Zeta
Podgoriça
Riyeka
Riyeka
Çerniça
Virpazar
Porimva
Ülgün-Bar
Dikkat edileceği üzere özellikle Nahiye sayılarında ve idari yapısıyla ilgili
kaynaklarda verilen bilgiler farklılık arzetmektedir. Bilgiler farklılılığı, 200 bin civarında
Ortodoks, 15 bin civarında Müslüman ve 13 bin civarında Katoliğin yaĢadığı sanılan
Karadağ‘ın idari yapısının yeni yeni oturmaya baĢlamasından ve bir kısım terimlerin
Türkçe ve Ġngilizce çevirilerinden kaynaklandığı düĢünülmektedir.
Ġdari Ģema Ģu Ģekildeydi:
1177
Eski Kıtada 7 ve yeni kıtada 3 nahiyeye ayrıldığını söylemektedir. Ahmet Tevfik, age, s . 4
222
Nahije (Nahiye)
Tribes (Plemena) yani Kabile, Kaptanlık
Sela yani köy aynı zmanda bir Klan
Kuça (aile)
Kabilenin lideri Voyvoda idi. Voyvoda olmanın Ģartlarından biri, savaĢta kahramanlık
göstermek ve ―Türk’ün kellesini almak‖tır. Bu Ģekilde cesareti ve gücünü göstermiĢ olan
kiĢi, voyvoda olabilme Ģansını elde etmiĢtir. Serdar, voyvodadan sonra gelmektedir. Her
köyde bir klan bulunur, ve Klanın baĢındakine ise ―knez‖ denilmektedir. Klanı
oluĢturanlarsa aynı aileden ve sülaleden gelen, aynı kanı taĢıyan kiĢilerdir. Ailenin
baĢındakine ise ―domaçin‖ ya da ―staraĢina‖ denmektedir. Onun görevi, ailesini
tehlikelerden ve kan davalarından korumaktır1178.
Nikola, 1904 yılına gelindiğinde ülkenin idari sistemini yeniden düzenlemiĢtir.
Ülke 5 idari bölgeye ayrılmıĢ ve her bölge de kaptanlığa ayrılmıĢtır. 1904 yılı itibarıyla
56 kaptanlık vardır1179. Ayrıca Karadağ tarihinde ve devletin oluĢumunda kabileler çok
önemli bir mekanizma görevi üstlenmiĢtir. Karadağ Umumi Meclisi‘nde ise her
kabilenin reisi bulunmuĢtur. Bu meclis, aynı zamanda Karadağ halkıyla Osmanlı
yetkilileri arasında bir arabulucu vazifesi görümüĢtür. Atalarınının izinden giden Prens
Nikola, Karadağ‘ın politik sistemini merkezîleĢtirmiĢtir. Senatonun yerine Devlet
Konsülü ve Yüksek Mahkeme sistemlerini getiren Nikola döneminde halk, eğitimsiz ve
çok az maaĢ verilen idarecilerin rüĢvet almaları ve keyfî uygulamaları nedeniyle,
devletin büyüyen gücüne pek alıĢamamıĢtır1180.
Karadağ‘da Devlet idaresindeki
yönetim kademesine bakacak olursak;
BaĢkanlığını Prensin yaptığı ġûra-yı Hükûmet 5 kiĢiden oluĢmaktadır. Bunlar; Dâhiliye
Nâzırı Voyvoda Bojo Petroviç-Nijegoviç, (Dahiliye Müdürü, Nafia Müdürü, Bahriye
Müdürü ve Polis), Hâriciye Nâzırı Voyvoda J. Vukoviç (Hariciye, TeĢrifat ve NiĢan),
Harbiye Nâzırı Ġlya Plamanaç (Harbiye, Nüfus), Maliye Nâzırı N. Matanoviç (Maliye,
1178
Natasha Margulis, age, s. 16-19
Thomas Fleming, age, s. 107
1180
Thomas Fleming, age, s. 107
1179
223
Ticaret ve Vergiler), Maarif
ve Mezahip Nâzırı S. Popoviç (Eğitim, Diyanet)‘ten
oluĢmaktadır. Adliye Nâzırı Doktor B. BojiĢiç, bu beĢ kiĢilik Ģûra içinde yer
almamaktadır1181.
Abdülhamid dönemi Osmanlı Karadağ diplomatik iliĢkilerinde büyük rol
oynayan yukarıda isimleri yazılı olan ġurayı Devlet üyelerinin çok sık değiĢmediği
bilinmektedir. Zira yetiĢmiĢ devlet adamı eksikliği ve yokluğu yaĢayan Karadağ zaman
zaman zorluklar yaĢamıĢtır.
C. TAHDĠD-Ġ HUDUD KOMĠSYONU OLUġTURULMASI
Sınır tesbiti anlamına gelen tahdid-i hudud, komĢu olan ülkeler arasında
yaĢanması muhtemel sorunlardan en önemlilerinden birisidir. Özellikle Balkanlar gibi
etnik anlamda karmaĢık bir yapıya sahip olan bölgede hudud tahdidi, içinden çıkılmaz
bir problem halini alabilmektedir. Kendisini fiili olarak Osmanlı Devleti‘ne hiçbir zaman
bağlı görmeyen Karadağ Prensliği‘nin, daha 1852 yılında Paris AntlaĢması hükümleri
gereğince Avrupalı Büyük Devletler tarafından sınırları tespit edilmiĢtir. Tam bağımsız
olmadığı için belirlenen sınırlara da ―imtiyaz hattı‖ denmiĢtir. 1853 Karadağ Ġsyanı‘nın
ardından Karadağ ile imtiyaz hattının belirlenmesi için çalıĢmalar devam etmiĢtir1182.
1858 Karadağ Ġsyanı‘ndan sonra sınır tahdidi tekrar gündeme gelmiĢtir. 8 Kasım
1858‘de Fransa ve Rusya‘nın araya girmesiyle görüĢmeler yoluna gidilmiĢ ve
Ġstanbul‘da bir ‗Elçiler Konferansı‘ toplanmıĢtır. Ġstanbul‘da toplanan Ġngiltere, Rusya,
Prusya ve Fransa temsilcileri Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında ilk sınır tespitini
yapmıĢlardır. Ülkelerin temsilcilerinin katıldığı bir konferansla, Karadağ‘ın sınırları
belirlense de 1183 hudut tespit çalıĢmaları aralıklarla uzun yıllar devam edecektir.
1853 ve 1858 Karadağ ihtilâlleri gösterdi ki, Karadağ‘ın coğrafi olarak çok iyi
tetkik edilmesi ve detaylı bir haritasının çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca, bölgede
özellikle isyan çıkan bölgelerin yerlerini ve isimlerini tam tespit için bir harita çalıĢması
yapılması gerekmiĢ ve Mühendis Komisyonu oluĢturulmuĢtur1184. Mühendisler
1181
Mehmet Suphi, age, s. 22-25
Süleyman Külçe, age, s. 309.
1183
Bayram Kodaman, agm, s. 94.
1184
BOA, A.AMD, 82/94.
1182
224
çalıĢmalarını Temmuz 1859‘da tamamlayarak Erkân-ı Harbiye Litografyası'nda Karadağ
haritası basılmıĢtır1185. 1862 Hersek Ġsyanı‘nın ardından karma bir komisyon
oluĢtururlarak sınır tespit çalıĢması yapılmıĢtır1186. Son olarak 1875 Hersek Ġsyanından
sonra Karadağ sınınırını belirlemek için Bab-ı Ali‘de bir komisyon teĢkil edilerek
komisyona Hasan Edip PaĢa ve Hristiyan tebadan Kostan Efendi memur edilmiĢtir.
Fakat iĢin ilginç tarafı bu kiĢiler Karadağ‘ı bilmiyorlardır1187. Bölgeye ve sınırı çizilecek
olan mahalli tanımayan bu memurların atanması sınır tesbitini zorlaĢtırmıĢtır.
1878 Berlin AntlaĢması‘nın XXVIII. Maddesine göre , sınır düzenleme
çalıĢmaları, Avrupa devletleri nezdinde oluĢturulacak ―Tahdid-i Hudud Komisyonu‖na
bırakılmıĢtır. Karadağ Tahdid-i Hudud Komisyonu, 30 Nisan 1879‘da Karadağ-Osmanlı
sınırının tahdidi için toplanmıĢtır. 8 Eylül‘deki son toplantısına kadar 26 kez bir araya
gelen ve 26 protokol hazırlanan Karadağ Tahdid-i Hudud Komisyonu‘da Almanya‘dan
Kaptan Testa, Avusturya-Macaristan‘dan General Lippic ve Kaptan Sauerwald,
Fransadan General Comte Colonna Ceccaldi, Ġngiltere‘den Kaptan Sale, Ġtalya‘dan
Liutennant Ottolenghi, Karadağ‘dan Simo Popoviç, daha sonraki protokollerde Niko
Matanoviç de yer almıĢtır.
Rusya‘dan Baron Nicolas Kaulbars1188,
Osmanlı
Devleti‘nden ise General Veli Rıza PaĢa (Çetine Sefiri), Bedri Bey, Sabri Bey,1189
Pszenny Efendi, DaniĢ Efendi (9 Temmuz 1879, 15. protokolden itibaren Pszenny
Efendi‘nin yerine) yer almıĢtır1190. Karadağ hududundan tahdidi için ilk etapta Osmanlı
Devleti adına Mustafa Âsım PaĢa görevlendirilmiĢ; fakat Gusinye ve Plave‘nin Osmanlı
Devleti‘nden ayrılmasına kesinlikle karĢı olan Gusinyeli Ali PaĢa‘nın muhalefetiyle
karĢılaĢınca bu görevlendirme tehir edilmiĢtir1191.
Uluslararası komisyon sınır tesbiti çalıĢmaları sırasında çeĢitli sıkıntılar
yaĢanmıĢtır. Bu sıkıntılardan birisi de yapılan ölçümler sırasında yaĢanmıĢtır.
1185
BOA, Ġ.DH., 433/28678.
Süleyman Külçe, age, s. 309.
1187
Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi, bu bilgisizliğin ozamana kadar Karadağ‘ın Devleti Aliyye hududu
dahilinde bir yer olarak algılanmasından ileri geldiğini düĢünmektedir. Ahmed Lûtfî Efendi, Vakanüvis
Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. XV, TTK, Ankara 1993, Haz. Prof. Dr. Münir Aktepe, s. 46.
1188
Beitullah Destani (Ed.) Montenegro: Political And Ethnic Boundaries 1840–1920, Volume I,
Cambridge University Press Archive Editions, UK 2001, s. 517.
1189
BOA, Y.A.HUS, 170/116.
1190
Beitullah Destani, age, s. 517.
1191
Süleyman Külçe, age, s. 310.
1186
225
Podgoriça‘nın hemen yakınında sel suları nedeniyle oluĢan
―Goriça Topal‖ Adası
vardır. Sel sularının bir kısmının çekilmesini fırsat bilen komisyon üyeleri Podgoriça
Ovası‘nın topoğrafik yapısını incelemek ve ölçümler yapmak için tepelere gitmiĢlerdir.
Lâkin, Osmanlıların hâkim olduğu tepelerde herhangi bir çalıĢma yapılmasına izin
verilmemesi üzerine araya giren komisyonun Osmanlı üyesi Rıza PaĢa, emir vererek
komisyon üyelerinin çalıĢmalarına engel olunmaması ve izin verilmesini istemiĢtir.
Fakat ertesi gün yine sınır tahdidi için çok önemli olan ölçümlerin yapılması -emre
rağmen- engellenmiĢtir. Tahdid-i Hudud Komisyonunun kendi içinde oluĢturduğu
topoğrafik komisyon, çalıĢmalarını, askerî engellemeler nedeniyle güçlükle yürütmüĢtür.
Tepeciklerde yapılacak keĢifler son derece önemlidir. Komisyon üyesi Kaptan Sale,
Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanı Salisbury'e yazdığı mektupta ―Engellemelerin yerel güçlerden
kaynaklandığını belirtmeliyim. Osmanlı hükûmetinin herhangi bir engellemesiyle
karşılaşmadığımızı belirtmeliyim.” diyerek1192 Osmanlı Devleti‘nin sınır tespiti
konusundaki barıĢçıl yaklaĢımına ve iyi niyetine vurgu yapmıĢtır.
Topoğrafya Komisyonu, sel sularının çekilmesini fırsat bilerek zaman
kaybetmemek için tepelerde topografik ölçümler yapmak için
Ġngiliz kaptan Sale
baĢkanlığında toplanmıĢtır. Öncelikle harita çalıĢması yapan Komisyon, devletlerin
getirdikleri haritaların en uygunu üzerinde birtakım çalıĢmalar yürütmüĢlerdir1193. Taslak
harita üzerinde yürütülen çalıĢmalarda bazı yerlerin isimlerinin yanlıĢ yazılması ve
olduğundan abartılı bir biçimde büyük çizilmesi zaman zaman anlaĢmazlıklara yol
açmıĢtır1194. Ayrıca doğa Ģartları okadar ön plana çıkmıĢtır ki sınırların tesbitinde
politikacılaırn teorileri değil de coğrafyacıların teorileri ve coğrafi özellikler sorunların
çözümüne daha yakın olmuĢtur1195.
Ülgün‘ün Karadağ‘a bırakılmasının ardından sınır tespit çalıĢmaları OsmanlıKaradağ yetkilileri arasında yürütülmüĢtür. Üyeleri zamanla değiĢmiĢ, yeni atamalar
yapılmıĢtır. 1882-1887 yıllarına kadar hudut belirleme komisyonunda Gusinyeli Ali
1192
25 Mayıs 1879 ĠĢkodra‘dan yazdığı mektupta Kaptan Sale Marques‘un Salisbury‘a gönderdiği mektup
Beitullah Destani, age, s.528-529
1193
Beitullah Destani, age, s.549
1194
Beitullah Destani, age, s.549
1195
George Brodrick, M. T. Sale, T. W. Legh, J. A. R. Munro, ―Montenegro and Its Borderlands:
Discussion‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No: 5 (Nov. 1894) s. 405-407
226
PaĢa‘nın görev aldığını görmekteyiz. Zira, kendisi 1845 yılından beri Gusinye
Kaymakamı olarak görev yapmaktadır. Hudut tespitinde de bizzat kendisine ait
toprakların olduğu Gusinye‘nin sınırlarını elden geldiğince tam tutmaya gayret
göstermiĢtir1196. 1883 yılında Karadağ hududundaki ihtilafı ortadan kaldırmak içi Erkânı Harbiye Kaymakamı Bedri Bey vazifelendirilmiĢtir1197. 1884 Ocak ayında Karadağ
hududunun tahdidine Devlet-i Âliye komiserleri Mustafa Âsım, Ġsmail Hakkı, Ahmet
Tahir, Bedreddin Bey ve Sabri Bey 1198 memur edilmiĢtir.
1885 yılına gelindiğinde ise Karadağ Hududu Komiserliğine Ahmet Cevat PaĢa
tayin edilmiĢtir1199. 1887‘te, Karadağ hududunun kalan kısmının tesbiti, Kosova Valisi
baĢkanlığında Ġpek Mutasarrıfı Çetine Sefiri ve Hudud Komiseri ve Karadağ
hükûmetinin gönderdiği Karadağlı bir memurdan oluĢturulan karma bir komisyon
tarafından yürütülmüĢtür1200. 1890‘da yine sınır tahdidi ile ilgili olarak Ahmet Tahir
PaĢa görevlendirilmiĢtir1201.
1905 yılında Karadağ, tahdid-i hudud meselesi için komisyon oluĢturulması
talebinde bulunmuĢtur. 1906‘da Osmanlı Devleti‘nden Ferik Enver PaĢa ve Karadağ
hükûmeti‘nden Karadağ Harbiye Nâzırı General Vukoviç'in baĢkanlığındaki heyetlerce
bir lâyiha hazırlanarak raporlar oluĢturulmuĢtur.1202 Bundan iki yıl sonra da 1908‘de
sınır sorununu daha geniĢ kapsamlı olarak ele almak için Osmanlı Devleti‘ni ĠĢkodra
Valisi Bedri PaĢa‘nın temsil ettiği bir komisyon görevlendirilmiĢtir1203. KarĢılıklı olarak
iki devletin kendi bünyelerinde oluĢturdukları Tahdid-i Hudud komisyonları
müzakerelerle sınır tespitine devam etmiĢlerdir1204.
1196
Peter Bartl, age, s. 204 Gusinyeli Ali PaĢa aslen Plave‘lidir. Berlin AntlaĢması hükümlerine karĢı
gelereken isyan etmesiyle ün kazanarak isminden söz ettirmiĢtir. Sınır tesbitinde ilginç yöntemler
kullanmaktaydı. Bir seferinde Karadağlı murahhaslar ona, atının nerden geçerse orasının sınır olması
yönündeki teklifi üzerine Ali PaĢa‘nın atı yürütülmüĢ fakat sonra potokol hazırlanırken atın nereden
geçtiği konusunda tartıĢmalar ve anlaĢmazlıklar yaĢanmıĢtı. Süleyman Külçe, age, s. 310
1197
BOA, Y.PRK ASK, 15/62
1198
BOA, Y.E.E., 100/22.
1199
BOA, Y.E.E., 46/18.
1200
BOA, MV, 16/9.
1201
BOA, Ġ.M.M.S, 114/4868.
1202
BOA, Y.E.E., 100/45.
1203
Devleti Aliyye-i Osmaniye ile Karadağ Hududu Tarifnâmesi, Matbaa-i Askeriye, Ġstanbul 1324, s.
4-19.
1204
BOA, MV, 162/61.
227
Süleyman Külçe, hudut anlaĢmazlıklarından kaynaklanan ölümlere değinirken,
―Bitmez tükenmez hususiyetler, pek çok kanlar dökülmesine sebep olmuştur.‖
demektedir. Bu uğurda ölen ve öldürülen insanların yan yana konulması hâlinde
Karadağ-Osmanlı sınırını boydan boya katedebileceğini belirterek, Osmanlı-Karadağ
hudut tahdidi iĢinin çetrefilli ve zor bir iĢ olduğunu vurgulayarak, Karadağlıların
―geniĢleme‖ ve ―para koparma‖ çabaları sınır tesbitini zora sokduğunu; Türkler‘in ise
―vatan kıskançlığı‖ sınır tesbitinin uzamasına yol açtığını iddia etmiĢtir1205.
Görüldüğü gibi Osmanlı Karadağ sınırını tam olarak tesbit etmek için kuruluan
Tahdid-i Hudud Komisyonları‘nın görevleri uzun yıllar sürmüĢtür. Abdülhamid
döneminin sonuna kadar bu komisyon, Kosova-Karadağ sınırını tesbit etmeye
çalıĢmıĢlardır. Fakat sorunu çözmüĢlerdir kanaatine varmak gerçekten çok güçtür.
Komisyonların uzun yıllar süren faaliyetlerinden de anlaĢıldığı üzere Osmanlı Karadağ
sınırının tesbiti hiç kolay olmamıĢ ve bir takım zorluklarla ve engellerle karĢılaĢılmıĢtır.
ġimdi, Sınırları tesbit edilen yerlere göz atarak sınır tespitinde karĢılaĢılan sorunları
analiz edelim.
a. Podgoriça ve ĠĢboz‟un Karadağ‟a Terk Edilmesi
Osmanlı Devleti‘nin ilk defa 1466 yılında tam olarak hâkimiyeti altına aldığı
Podgoriça, Zeta Vadisi‘nde bulunan önemli bir Ģehirdir. Kısa bir süre Türkçe
―Depedöğen‖ olarak zikredilmiĢ, daha sonraları eski ismiyle telâffuz edilmiĢtir. Osmanlı
öncesinde pazar yeri olarak kullanılırken, Osmanlı devriyle birlikte önemli bir Ģehir
hâline gelmiĢtir. ĠĢkodra Sancağı kurulduktan sonra bu sancağa bağlanan Podgoriça,
1756‘da Hersek Sancağı‘na, 1835 yılında tekrar ĠĢkodra Sancağı‘na bağlanmıĢtır.
Evliya Çelebi‘nin Seyahatnâme‘sinde, 300 haneli küçük bir kasaba ve ĠĢkodra
Sancağı‘na (Ġskenderiye Sancağı) bağlı subaĢılık olarak tarif edilen Podgoriça1206, Berlin
AntlaĢması‘nın 28. maddesi gereğince Karadağ Devleti‘ne bırakılmıĢtır1207.
1205
Suleyman Külçe, age, s. 311.
Evliyâ Çelebi 1651-1653 yılları arasında Rumeli seyahatine çıkmıĢtır. Evliya Çelebi; Evliyâ Çelebi
Seyahatnâmesi, 9. Kitap, Zuhuri DanıĢman Yayınevi, Ġstanbul 1970, 226-227.
1207
Adnan Pepiç, ―Podgoriça‘nın Kısa Bir Tarihçesi‖ OTAM, Sayı 18‘den Ayrı Basım, Ankara
Üniversitesi Basımevi, Ankara 2006, s. 273-282
1206
228
Berlin AntlaĢması‘nın söz konusu maddesi uyarınca Karadağ, Bâb-ı Âli‘ye
baĢvurarak Karadağ‘a bırakılan yerleri terk ve teslim etmesini istemiĢtir. Ayrıca,
antlaĢmaya imza koyan devletler de tahdid-i hudut için komiserler tayin etmiĢlerdir1208.
Bu sırada Podgoriça‘dan Osmanlı askerlerinin çekilme iĢlemi baĢlatılmıĢtır. Askerler
çekilirken kesinlikle halka silah ve mühimmat bırakılmaması istenmiĢtir. Çünkü terk
edilmesi gereken yerlerde Arnavutlar yaĢıyordu. Onların yatıĢtırılması ve teskin edilmesi
baĢlı baĢına bir iĢtir. Yıllardır o topraklarda doğup o topraklarda büyüyen insanları
vatanlarından bir çırpıda koparıp atmak, beraberinde isyanları, baĢkaldırıĢları
getirebilirdi. Bu nedenle, Podgoriça halkı teskin edilmeye çalıĢılmıĢtır1209.
nihayetinde
26 Ocak 1879 tarihinde
En
Osmanlı Devleti Podgoriça ve ĠĢboz‘u
―dağdağasızca‖ Karadağ‘a bırakmıĢtır1210.
Podgoriça‘nın Karadağ‘a terki sürerken diğer yandan da Karadağ hükûmeti,
Podgoriçalılardan, Karadağ yönetiminden memnun olduklarına ve Osmanlı hâkimiyetini
istemediklerine dair imza toplayarak kamuoyu oluĢturmaya çalıĢmıĢtır1211. Böylelikle
Karadağ‘ın, Osmanlı Devleti karĢısında elini güçlendirme gayreti içerisine girdiği
anlaĢılmaktadır. Zaten Podgoriça'nın teslimini Osmanlı Devleti‘nin geciktirmesi, büyük
devletlerin tepkisini çekmiĢ ve Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Lord Salisbury, Osmanlı
Devleti‘nin bu davranıĢının Arnavutluk meselesini büyütebileceğini söylemiĢtir.
Salisbury, dost devletlerin Osmanlı Devleti‘ni bu yönde ikna etmelerini istemiĢtir1212.
20. yy baĢlarında bölgeyi ziyaret eden seyyahlar Podgoriça'da Bosna Hersek gibi
hâlâ canlı bir Türk yaĢamını sezinlemenin mümkün olduğunu söylemektedirler1213.
Osmanlı sınırında yer alması nedeniyle Arnavut saldırılarının her günkü hadiselerden
olduğu bu kent aslında konum itibarıyla ve yüzey Ģekillerinin elveriĢliliği nedeniyle
baĢkentlik yapabilecek bir yerdir1214.
1208
Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137
BOA, A MKT.MHM, 483/2
1210
Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137Adnan Pepiç, agm, s. 281-282,
1211
BOA, A MKT.MHM, 483/65
1212
BOA, Y.PRK.EġA, 1/83
1213
Bozidar Jezernik, age, s. 287
1214
Reginald Wyon, Gerald Prance, age, s. 66. Podgoriça bugün, Karadağ Cuhmuriyeti‘nin baĢkentidir.
1209
229
Dikkat edilirse Podgoriça, ĠĢboz, Bar gibi yerlerin Karadağ‘a terki sırasında çok
büyük
olaylar
yaĢanmamıĢtır.
Bunun
nedeni,
buraların
savaĢ
sonucunda
kaybedilmesidir. SavaĢta kaybedildiği için halk istemeyerekte olsa topraklarının
Karadağ‘ın eline geçmesine karĢı büyük bir direniĢ göstermemiĢtir. Esas terkinde sorun
yaĢanan ve baĢ ağrıtacak yerler savaĢta değil de antlaĢmayla terk edilmesi istenen
yerlerde görülecektir. Arnavutlar, savaĢta kaybetmedikleri halde topraklarının masa
baĢında ―tarihi düĢman‖larının eline geçmesine sessiz kalmayacaklardır.
b. Gusinye ve Plave‟nin Karadağ‟a Terki ve Arnavutlar‟ın Tepkisi
Gusinye ve Plave halkı genellikle Arnavutlardan oluĢmaktadır. Bu nedenle
Gusinye ve Plaveliler, Karadağ‘a dâhil olmayı içlerine sindirememiĢler ve direniĢ
göstermiĢlerdir1215. O bölgede yaĢayan Hıristiyan Arnavutlar da Karadağ‘a terk
edilmekten memnun değillerdir1216. Nitekim, aradan birkaç yıl geçmeden isyan
etmiĢlerdir.
Arnavutların örgütlenmesi Berlin AntlaĢması‘ndan sonra daha da artmıĢtı.
Temmuz 1878‘de ―Arnavut Ligi‖ adı verilen bir örgüt kuran Arnavutlar, Gusinye ve
Plave‘yi Karadağlılara vermemek için silahlanmıĢlardır. Karadağlılar ise antlaĢmayla
aldıkları toprakları teslim almak için harekete geçince Arnavutların direniĢiyle
karĢılaĢmıĢlar ve geri çekilmek zorunda kalmıĢlardır. Bunun üzerine Karadağ, Berlin
AntlaĢması‘na imza koyan devletlere baĢvurarak, Osmanlı Devleti‘nin tutumundan
Ģikâyetçi olmuĢtur. Osmanlı Devleti ve Karadağ sınırını belirlemek için toplanan
uluslararası komisyona gönderdiği protestoda ―Arnavutların rızası olmadan hiçbir
Arnavut toprağı transfer edilemez.” denilmiĢtir. Lâkin Avrupalı devletler Arnavutların
bu protestolarına ―sağır‖ kalmaya devam etmiĢtir1217. 1875–77 Doğu Krizi ve 1878
Berlin AntlaĢması, Arnavutlar arasındaki söz konusu bu milliyetçilik cereyanına politik
bir boyut katmıĢtır1218. Berlin Kongresi‘nde Bismarc‘ın ―Arnavutluk milleti yoktur!‖
1215
AndlaĢma hükümlerine rağmen burası 1913 yılına kadar Osmanlı sırnırları içinde kalmıĢtır. Yılmaz
Öztuna, age, 62-68
1216
M.S. Anderson, The Eastern Question 1774-1923, Macmillan, London 1966, s. 221
1217
Constantine A. Chekrezi, age, s. 52.
1218
Georges Castellan, age, s. 375.
230
sözüne bir hayli üzülmüĢlerdir. Arnavutların genelde Müslümanlardan oluĢması,
Osmanlı Devleti‘nin unsurlarından biri olarak algılanmasına neden olmuĢtur1219.
Arnavutlar, sahip oldukları toprakların Balkan milletleri yararına dağıtıldığı, kurban
edildiği düĢüncesine kapılmıĢlardır1220. Berlin'de temsilcisi olmayan tek Balkan halkı
olarak ĠĢkodra‘da örgütlenen Arnavutlar, Ġngiliz heyeti baĢkanı Lord Beaconsfield‘e bir
nota vererek ―Arnavutlar kendi dili olan, kültürü olan ayrı bir millettir” demiĢtir.
Arnavutlar
ayrıca,
slav
tehlisesi
karĢısında
Arnavut
milletinin
gelinemeyeceğini vurgulayarak Ġngiltere‘nin desteğini istemiĢlerdir
devam ederken
1221
görmezden
. Berlin Kongresi
yayınladıkları bir beyannâmede de otonomi isteklerini dile
getirmiĢlerdir1222.
Diğer taraftan Müslüman ve Hıristiyan Arnavutlar din ve milliyetlerini muhafaza
etmek için Osmanlı Devleti sınırları içinde kalmak istediklerini belirtmiĢler
Abdülhamid‘ten bu konuda isteklerde bulunmuĢlardır. Arnavutların yaĢadığı vilâyet ve
sancakların tek bir vilâyet çatısı altında birleĢtirilip, baĢına ehliyetli bir valinin tayin
edilmesini isteyen Arnavutlar, aksi takdirde, Arnavutluk‘un tamamen elden gideceği
uyarısında bulunarak bunun da Osmanlı Devleti‘nin Rumeli‘deki varlığının sonu demek
olduğunu belirtmiĢlerdir. Arnavut temsilciler, Abdülhamid‘ten ayrıca bu sorunu çözmek
için bir komisyon teĢkil etmesini arzu ettiklerini belirtmiĢlerdir1223.
Ayrıca Arnavutlar, 2 Ekim 1879‘da Prizren‘de Prizren Heyet-i Ġttihadiyesi‘ni
kumuĢlardır. Arnavut vilâyetlerinin tek bir vilâyet çatısı altında birleĢtirilmesini isteyen
cemiyet, aksi hâlde hiçbir ıslahatı kabul etmeyeceklerini bildirmiĢlerdir. Prizren
1219
Peter Bartl, age, s. 195.
Constantine A. Chekrezi, Albania Past and Present, McMillian Company, NY 1919, s. 51.
1221
Peter Bartl, age, s. 200-201.
1222
15 Haziran 1878 de 38‘i Müslüman 5‘i Hiristiyan olmak üzere 43 kiĢi Prizren'de MaraĢ tekkesi
denilen yerde toplanmıĢlar ve Arnavutluk hakkında bir kısım kararlar almıĢlardır. BeĢ maddelik bu
kararlarda Sultan Abdülhamid‘e bağlılık vurgulanmıĢtır. Arnavutlar‘ın yaĢadığı toprakların Osmanlı
Devleti‘nden koparılarak alınmasına karĢı koymak için Prizren‘de Bayraklı Camii‘nde toplanarak Berlin
Kongresi devam ederken yayınladıkları beyannamede Arnavut ileri gelenleri, ―komĢuları tarafından
gerçekleĢtirilecek herhangi bir saldırı karĢısında sessiz kalmayacaklarını bereberce karĢı koyacaklarını‖
bildirmiĢlerdir. Beyanname ayrıca, Tevhid-i Vilâyet adıyla yeni bir idare, Gazi Ahmet Muhtar PaĢa yeni
teĢkil edilecek bu BirleĢik Vilayetlere reis olarak teyin edilmesi, Ġttihat Meclisleri oluĢturulması, Jandarma
teĢkilatı oluĢturularak BirleĢik Vilayetler için vergi toplanması, Milis kuvvetler oluĢturulması gibi
maddeleri içeriyordu. Süleyman Külçe, age, s. 250.
1223
BOA, Y.PRK AZJ, 1/25.
1220
231
Cemiyet-i Ġttihadiyesi, Arnavut askerleri tertip ederek Yakova, Ġpek ve Gusinye
kazalarını Karadağ‘a karĢı müdafaa edecekleri kararı almıĢdır1224. Arnavutlar arasında
da Karadağ‘daki Müslümanlara kötü muamele yapıldığı Ģâyiası yayılırken,1225
Gusinye'yi Karadağ‘a terk etmek istemeyen Arnavutlar, bukez Kasım 1879‘da ―Yakova
Cemiyyet-i Ġttihadiyesi‖ isimli bir örgüt kurarak ve halktan yardım toplayarak cemiyete
adam katmaya çalıĢmıĢlardır1226.
Görülüyor ki Osmanlı Devleti, iki taraflı bir sıkıĢtırmayla karĢı karĢıya kalmıĢtır.
Bir tarafta büyük devletlerle imzalanan antlaĢma gereği Karadağ‘a bıraktığı topraklardan
çekilmek zorunda oluĢu, diğer yandan ise Arnavutların direniĢi. Osmanlı Devleti,
öncelikle, Arnavutların oturduğu bölgelerde bağımsızlık için mücadele eden ve faaliyet
gösteren cemiyetlere müsahama gösterilmemesi doğrultusunda bir karar almıĢtır1227. Bu
karar hem büyük devletleri sakinleĢtirmek için hem de çözüm odaklı bir politika
izlendiği intibaını uyandıran iyi niyet göstergesi olarak sunulmuĢtur. Karadağ ise
Gusinye ve Plave‘yi terk etmekte geciken Osmanlı Devleti‘nin bu tavrını uluslararası
arenaya taĢımak istemiĢtir.
II. Abdülhamid‘in, Arnavut milletinin haklarını savunan cemiyetlere ilk etapta
sessiz kaldığı bir gerçektir. Abdülhamid bu sayede Büyük Devletlere, Karadağ‘a
bırakması istenilen toprakların terk edilmemesine bir mazeret sunmuĢtur1228.
Arnavutların yaĢadıkları yerlerin tek bir çatı altında toplanması teklifi hükûmetçe kabul
edilmeyince Arnavutlar yaklaĢık 10.000 kiĢiyi silahlandırmıĢlardı. Gusinyeli Ali PaĢa
kumandasında 12 bayrağın birleĢmesiyle saldırıya geçen Arnavutlar, Anderviça
Kilisesi‘ni yakmıĢlardır. Karadağ, önce Rusya daha sonra büyük devletleri devreye
sokarak durumdan duyduğu endiĢeyi dile getirirken aynı zamanda da Mark Milan
kumandasında 10-15 bin kiĢilik bir kuvvetle Ali PaĢa üzerine saldırarak Berlin
AntlaĢması‘nın hükümlerini zorla uygulamaya yönelmiĢtir. Ġpek, Gaç, Kristiç
1224
Kosova, Debre, PriĢtine, Prizren, Üsküp, Yenipazar, Preveze, Yanya, Ergiri ve Berat Sancakları‘nın
ileri gelenleri MaraĢ Tekkesi‘nde toplanmıĢlardı. BOA, Y.PRK MYD, 2/1_3-4.
1225
BOA, Y.A.HUS, 162/81.
1226
BOA, Y.A.HUS, 162/103.
1227
BOA, Y.PRK BġK, 2/36.
1228
Daha sonraları bu cemiyetlerin Arnavut Krallığı‘nın kurulmasında çok büyük payı olduğu
bilinmektedir. Mustafa L. Bilge, ―Arnavutluk‖ DĠA, C. 3, TDVY, Ġstanbul 1991, s. 386.
232
taraflarından Arnavutların desteklediği Gusinyeli Ali PaĢa, Pepiç ve NikĢik taraflarında
Karadağlılarla çok kanlı çatıĢmalara tutuĢmuĢtur1229.
Sonuç olarak; Karadağ‘a terk edilen yerlerdeki Osmanlı Arnavutları, topraklarını
bırakmamakta kararlıydılar. Bu durumda yapılabilecek iki altarnatif vardır. Birincisi,
Arnavutları ikna etmek; ikincisi ise büyük devletleri baĢka bir seçenek üzerinde
anlaĢmaya götürmek. Bunun dıĢındaki çözüm altarnatifleri, savaĢ ve yeni bölünmeleri
getirebilirdi. Bu noktada en barıĢçıl çözüm olan nasihat yolu seçilmiĢtir.
Osmanlı Devleti Arnavutlara nasihatte bulunarak onları teskin etmek ve
istenmeyen olayların önüne geçmek, silahsızlanmaları yönünde çalıĢmalar yapmak1230,
Berlin AntlaĢması gereğince Sırbistan ve Karadağ'a bırakılacak yerlerin teslimini
sağlamak için1231 Mehmet Ali PaĢa‘yı bölgeye göndermiĢtir1232. Diğer taraftan, M. Ali
PaĢa, kendisinin Arnavutluk Olağanüstü Komiseri olarak tayin edildiğini Karadağ
Prensi‘ne iletmiĢtir1233.
Ayrıca, Kosova‘ya kadar ki Osmanlı-Karadağ sınırının tespitini de yapacak olan
Mehmet Ali PaĢa, vali ve Arnavutluk reisleriyle görüĢmüĢ, Osmanlı Devleti‘nin niyetini
ve emirlerini anlatmaya çalıĢmıĢtır1234. ĠĢkodra, Debre, PriĢtine, Ġpek, Yakova ve diğer
yerlerin ileri gelenlerini Prizren‘de toplayan Mehmet Ali PaĢa, onlara, Gusinyeli Ali
PaĢa‘nın baĢlattığı hareketin doğru olmadığını ve söz konusu bu Arnavut Ġttihat
Kuvveti‘nin bir an evvel dağılması gerektiğini anlatmaya çalıĢmıĢtır1235. Prizren'den
Yakova'ya geçen Mehmet Ali PaĢa, 6 Eylül‘de iki bin civarında Arnavut‘un
toplanmasına neden olmuĢtur. Tam o sırada Abdullah PaĢa‘nın konağında üzerlerine ateĢ
edilerek öldürülmüĢtür. Mehmet Ali PaĢa‘nın refâkatinde bulunan Nizamiye Askerleri onların da çoğunluğu Arnavutlardan oluĢmaktadır- kendi vatandaĢlarına karĢı kurĢun
1229
Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Ġzmir 1944, s. 247-248
Fahir Armaoğlu, age, s. 540
1231
BOA, Ġ.M.M.S, 59/2772 Mehmet Ali PaĢa Arnavutluk‘ta Maxhari Mehmed Ali PaĢa olarak bilinirdi.
Almanya‘da Brandeburg da doğmuĢtur. Peter Bartl, age, s. 203. Ali Fuad Cebesoy‘un dedesidir. Bkz.
Ayfer Özçelik, ―Cebesoy, Ali Fuat‖, DĠA, Cilt 7, Ġstanbul 1993, s. 194-195.
1232
Prusya‘da Brandeburg‘da doğmuĢ bir Fransız olan Mehmet Ali PaĢa on beĢ yaĢındayken istabula
kaçmıĢ ve Müslüman olmuĢtur. Harbiye mektebini bitiren Mehmet Ali PaĢa 1875te MüĢir rütbesiyle Tuna
Garp Ordusu baĢkumandanlığı yapmıĢtı. Mehmet Ali PaĢa Berlin AntlaĢması‘nda Karatodori PaĢa ile
ikinci murahhas olarak görev almıĢtır. Süleyman Külçe, age, s. 257.
1233
BOA, HR.SYS, 126/22.
1234
BOA, Y.PRK.A, 2/10.
1235
Süleyman Külçe, age, s. 257.
1230
233
sıkmaktan kaçınmıĢlardır1236. Arnavutlar, Yakova Kadısı liderliğinde Mehmet Ali PaĢa
ve Abdullah PaĢa‘yı davaya ihanet eden şahıslar 1237 olarak görerek öldürmüĢlerdir1238.
ġunu da unutmamak gerekir ki Mehmet Ali PaĢa‘nın Berlin AntlaĢması‘nda
imzası olan kiĢilerden birisi olma özelliğini taĢımaktadır. Arnavutların Mehmet Ali
PaĢa‘ya olan öfkelerinin bu denli büyük olmasının arkasında yatan nedenlerden
birisidir1239.
Mehmet Ali PaĢa‘nın öldürülmesi Karadağlıları büyük bir endiĢeye
sevketmiĢtir. Karadağlılar, Gusinye'ye girmek için harekete geçerken Gusinyeliler ise
savunma için hazırlıklara baĢlamıĢlardır. Ġpek ve Yakova‘dan Arnavutların müdafaa için
bölgeye akın etmeye baĢladığı istihbaratı gelince Bâb-ı Âli, olayların daha fazla
büyümemesi için Manastır Valisi ve 3. Ordu Kumandanı MüĢir Ahmet Muhtar PaĢa‘yı
derhal Gusinye'ye göndermiĢtir1240.
Arnavutlar arasında bu kaynaĢmalar olurken Prens Nikola, gönderdiği telgrafta,
Podgoriçe ve ĠĢboz kalelerinin Karadağ askerine teslimini istemiĢtir1241. Karadağ
Maslahatgüzarı da Bâb-ı Âli‘ye verdiği notada, Osmanlı ordusunun 10 gün içinde söz
konusu yerler boĢaltmaması hâlinde, Karadağ askerinin Gusinye'ye gireceğini
bildirmiĢtir1242. Gusinye ve Plave‘nin terki ile ilgili maddeyi Karadağlı yetkililerle
müzakere etmeden önce sorunun Avrupa Komisyonu tarafından halledilmesi gündeme
gelmiĢtir1243.
Öyle görünüyor ki Mehmet Ali PaĢa‘nın öldürülmesi Arnavutların Gusinye ve
Plave Konusundaki kararlı olduklarını kanıtlamıĢtır. Ne arnavutların nede Karadağlıların
ikna yoluyla silahlı mücadelelerinden vazgeçmesi kolaydır. Burada Karadağlıların
ısrarcı tavırları da yaraya adeta tuz basmıĢtır.
1236
Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137. Peter Bartl, age, s. 203.
Arnavutların Mehmet Ali PaĢa‘ya karĢı müthiĢ bir öfke oluĢmuĢtur. Fakat daha sonraları bu husumet
duyguları kaybolmuĢ ve Kuzey Arnavutluk‘ta Mehmed Ali PaĢa‘nın kabri bir türbe haline
getirilmiĢtir.Süleyman Kani Ġrtem, Makedonya Meselesi, Temel Yayınları, Ġstanbul 1999, s. 132.
1238
Nicolae Jorga, Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi, C. 5, Yeditepe Yayınları, Çev: Nilüfer Epçeli,
Ġstanbul 2005, s. 490. Önce yaralanan müĢir Mehmet Ali PaĢa‘nın baĢı vücüdundan ayrılarak bir sopaya
geçirilmiĢ ve üç gün davul zurna eĢliğinde sokak sokak gezdirilerek teĢhir edilmiĢtir. Mehmet Ali PaĢa‘ya
1897 yılında kabir yapılmıĢtır. Süleyman Külçe, age, s. 259.
1239
Süleyman Külçe, age, s. 260.
1240
Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137.
1241
BOA, Y.E.E., 100 /1.
1242
Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137.
1243
BOA,Y.A.HUS, 160/28.
1237
234
Karadağ‘ın 1879 Ağustos‘unda Osmanlı Devleti‘nden Gusinye ve Plave'nin bir
an evvel boĢaltılmasını istemesi üzerine, Bâb-ı Âli gereğini yapmıĢ ve Müslüman halka
söz konusu yerleri boĢaltmalarını söylemiĢtir. Hatta bu noktada göç etmek isteyenlere
ĠĢkodra, Manastır ve Kosova‘daki köylerden yerler verilecek ve kendilerinden 10 yıl
vergi alınmayacağı ilan edilmiĢtir1244.
Ayrıca
Saffet PaĢa,1245 hazırladığı bir tezkirede ilginç tespitlerde bulunarak
muharebe neticesinde Rumeli'de çok önemli yerlerin elden çıktığını, Sırp ve
Karadağlıların Arnavutluk‘a doğru yayılmaya baĢladıklarından dolayı Arnavutluk‘un
muhafazası için buralarda ıslahata giriĢmek ve bunun masrafı için kesinlikle ―zor
kullanılmayıp haysiyetli kimselerin görevlendirilip çalıĢtırılması suretiyle idareye
bakılması‖nı öngörmüĢtür. Saffet PaĢa, vergilerin toplanabilmesi için de bu konunun
önemine değinmiĢtir1246.
Diğer taraftan Karadağ Prensi, Gusinyeli Müslümanların teslim olmaları hâlinde
âdilâne muamele göreceklerini, aksi hâlde merhametsizce hareket edileceğini ifade
etmiĢtir1247. Ne var ki, Nikola‘nın bu çağrısının yanında Karadağlı General Bojo
Petroviç, Gusinye ve Plave tarafında Arnavutların bizzat Bâb-ı Âli tarafından
desteklendiğini, Ahmet Muhtar PaĢa'nın Gusinyeli Ali PaĢa‘ya 500 martini tüfek ve bol
miktarda mühimmat teslim ettiğini iddia etmiĢtir1248. GeliĢen hadiseler karĢısında
Karadağ meselesinin çok geç olmadan ―münasip bir Ģekilde‖ halledilmesi için Osmanlı
Devleti‘nin ―dikkatinin çekilmesi‖ gerekmiĢtir1249.
Ahmet Muhtar PaĢa‘nın Arnavutluk‘a gönderilmesi de Osmanlı Devleti‘nin
Arnavutları tekrar kazanmasını sağlayamamıĢtır1250. Ahmet Muhtar PaĢa Arnavutların
―beyhude kan dökmemeleri için‖ ayaklanmadan vazgeçmeleri doğrultusunda verilen
nasihatleri tesir ettirmek amacında olduğunu, dolayısıyla ―fiiliyyat‖tan ziyade
1244
Peter Bartl, age. s. 204.
Mahmut Esat Saffet PaĢa II. Abdülhamid‘in Saltanatında 4 Haziran 1878 - 4 Aralık 1878 tarihleri
arasında altı ay sadrazamlık yapmıĢ Osmanlı devlet adamıdır.
1246
BOA, Y.E.E., 102/43.
1247
BOA, Y.A.HUS, 163/30.
1248
―Mr. Kirby Green to Marques of Salisbury 17 January 1880 Cettinje‖ Beitullah Destani (Ed.) age,
Volume I, s. 640.
1249
BOA, Y.PRK.EġA, 2/11.
1250
Armaoğlu, age, s. 540.
1245
235
―kavliyyat‖, kaba kuvvet yerine söz ile sorunun halledileceğini söylemiĢtir. Ahmet
Muhtar PaĢa, topraklarının Karadağ‘a verilmesinden rahatsız olan Arnavutlara Prizren,
Kosova, ĠĢkodra, Manastır ve Ergiri gibi yerlere hicret edebileceklerini ve gittikleri
yerlerde mîrî çiftliklere yerleĢtirileceklerini, ziraat ve tarımla uğraĢmak için kendilerine
ziraat aletleri ve tohumluk verileceğini söylemiĢtir. Birkaç yıl da vergiden muaf
tutulacakları beyân edilse de ikna ve barıĢ yöntemiyle sorunu çözmek gayreti iĢe
yaramamıĢtır1251.
Arnavutlar kendi rızaları olmadan topraklarının Karadağ‘a verilmesinin kabul
edilemez olduğunu söylüyorlardı. Halkı ikna etmek için bir görevli göndererek soruna
çözüm arayan Osmanlı Devleti‘nin gönderdiği temsilcinin Arnavutlar tarafından
öldürülmesi iĢleri iyice içinden çıkılmaz hâle getirmiĢtir. Arnavutlara baskı uygulanması
ise Osmanlı Devletine bağlılıklar bilinen Arnavutları büsbütün soğutmuĢtur. Dolayısıyla
farklı bir altarnatif üzerinde düĢünmek gerekmektedir.
c. Gusinye ve Plave‟nin Yerine Kuçka Kraina‟nın Verilmesi Teklifi
Berlin AntlaĢması‘nın 28. maddesine göre Karadağ-Osmanlı sınırı Kuçi
Drekoloviçi ile Kuçka Kraina arasından geçmektedir. Kuçka Kraina; Hoti, Grudi,
Klemendi kabileleriyle birlikte Osmanlı Devleti‘ne bırakılmıĢ ve Gusinye Plave Vadisi
Karadağ‘a bırakılmıĢdır. Kuçka, Kraina ve Kuçi Drekoloviçi‘yi ayırma meselesi zordur.
Zira iki yerde bulunan insanlar aynı kabiledendiler. Kuçka Kraina genelde
Karadağlıların yaĢadığı bir yer olmasına rağmen Berlin AntlaĢması‘na göre Osmanlı
Devleti‘ne verilmiĢtir. Ġngiltere‘nin teklifine göre Kuçi Kraina Karadağ‘a verilse ve
Gusinye
ve Plave de Osmanlı‘ya bırakılsa bir denge sağlanır ve iki tarafın da
mumnuniyeti sağlanmıĢ olacaktır. Bu teklif Karadağ‘a iletildiğinde Nikola kabul
etmemiĢtir. Çünkü Gusinye ve Plave, Kuçka Kraina‘dan kat kat iyi verimli ve
değerlidir1252. Bir sonuca ulaĢamayan komisyon, 8 Eylül 1879‘da dağılmıĢtır.
1251
1252
Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 138. BOA, Ġ.M.M.S, 66/3104
―Memorandum By Captain Sale, 14 October 1879‖, Beitullah Destani(Ed.), age, Volume I, s. 625-626
236
d. Gusinye ve Plave Yerine Gruda, Klemendi ve Hot‟un Karadağ‟a
Verilmesi: Kont Corti Mukavelenâmesi
4 Aralık 1879‘da Karadağlılar ile topraklarını vermek istemeyen Arnavutlar,
Osmanlı Devleti‘ne rağmen, Novic-Velika'da karĢı karĢıya gelmiĢlerdi. Gusinyeli Ali
PaĢa
liderliğinde
Karadağ
ordusuna
karĢı
savaĢan
Arnavutlar,
Karadağlıları
Andrijeviça'ya kadar sürmüĢlerdir. Bu yenilgi üzerine Karadağlılar, Gusinye ve Plave'yi
zor kullanarak iĢgal etmenin kolay olmadığını görmüĢlerdir1253.
Dersaadet‘te bulunan Karadağ Murahhası Voyvoda Gabroye âcilen memleketine
gitmek istemiĢtir. Sebebi ise Gusinye maddesinden dolayı Karadağlıların muharebe
çıkartmak niyetinde olduklarının anlaĢılmasıdır. Bölgeye yapılan bazı sevkıyatlar söz
konusudur. Prens Nikola, Gusinye'nin 3–4 gün içinde boĢaltılması, aksi takdirde
Karadağ askerinin Gusinye'ye gireceği mesajını iletmiĢtir. Ayrıca, büyük devletlere de
muhtıra gönderen Karadağ, Ģikâyetlerini bildirmiĢtir. Osmanlı Devleti‘nden bu
gecikmenin bedeli olarak 2 milyon frank tazminat istemiĢ ve Berlin AntlaĢması
hükümlerinin tamamını yerine getirinceye kadar Karadağ‘a terk edilen arazilerden göç
eden Müslüman ahâlinin mallarına haciz koyduğunu belirtmiĢtir1254. Arnavutluk‘a
çözüm için gönderilen Mehmet Ali PaĢa‘nın öldürülmesi ve ardından onun yerine
gönderilen Ahmet Muhtar PaĢa‘nın çabalarının sonuçsuz kalması, Osmanlı Devleti‘nin
Arnavutlar üzerindeki etkisini azaltmıĢtır.
ġunu da belirtmek gerekir ki, Arnavutluk‘taki millî kalkıĢmayla en çok Ġtalya
ilgilenmektedir. Avusturya‘nın Arnavutluk‘a müdahale etme potansiyelinin olduğunu
bilen ve bundan çekinen Ġtalya, bir an evvel Osmanlı Devleti ile Karadağ arasındaki
sorunun çözülmesi taraftarıdır. Sorun ne kadar çabuk çözülürse o kadar iyidir1255.
Arnavutların Gusinye ve Plave‘nin Karadağ‘a verilmesine büyük tepki
göstermesi üzerine 2 Nisan 1880‘de bir araya gelen Berlin Kongresi üyesi büyük
devletlerin temsilcileri sorunu masaya yatırdılar. Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında
aracılık yapmak için kolları sıvayan Ġtalya temsilcisi Kont Corti, Gusinye ve Plavye
yerine Gruda, Hot ve Klemend'in verilmesini teklif etmiĢtir. Çünkü Gruda, Hot ve
1253
Peter Bartl, age, s. 204
Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 138
1255
Armaoğlu, age, s. 540-41
1254
237
Klemendi çoğunlukla Katolik Arnavutlardan oluĢmaktadır. Sonuçta Hot, Gruda,
Klemendi‘nin Karadağ‘a bırakılması yönünde görüĢ birliğine varılmıĢtır. Kont Corti adı
verilen antlaĢmaya1256 göre;

Sınır denizdeki ―Vakroçi‖den baĢlayıp göle kadar gidecektir. Oradan gölü geçecek ve
Kastrati ve Hoti Gölleri ortasından Tuzi ve Hoti Dağları zirvesinden Zam Nehri‘ne
varacaktır. Zam Nehri‘nin yatağından GoliĢ Dağı‘nın eteğine kadar çıkacak ve Yeznika
Dağı‘nın zirvelerini takiben VermoĢ Vadisi‘nden geçerek Stoviça Dağı‘nın tepesine
kadar gidecektir. Liboviça Zerintin zirvelerinden geçen sınır Velika Karyesi‘ni
Karadağ‘a bırakırken, Okra Plantya‘yı Osmanlı Devleti‘ne bırakarak sona ermektedir.

Söz konusu yerler imza tarihinden sonraki 10 gün içerisinde boĢaltılacaktır.

Tahliyeden 24 saat önce Karadağ Podgorica Kumandanlığına saat kaçta geçecekleri
haber verilecek ki, Osmanlı kumandanları, söylenilen saatte geçebileceklerdir. Osmanlı
Devleti tahliye iĢlemini gerçekleĢtirdikten sonra terk edilen arazideki olaylardan
sorumlu olmayacaklardır.

Terk olunan yerlerdeki ahâli mülkleri yine kendilerinin olacaktır. Fakat göç etmek
isteyenlere PadiĢahın Kosova ve Manastır vilâyetlerinde bulunan ―Çiftlikât-ı
Hümâyun'dan hangilerini isterlerse, Ģimdiden ihsan buyrulduğunun güzelce tebliğ
edilmesi‖ istenmiĢtir.
Karadağ Prensi Nikola antlaĢmayı kabul ederek II. Abdülhamid‘e Çetine Elçisi
vasıtasıyla teĢekkür mesajı göndermiĢtir. Osmanlı Devleti Hâriciye Nâzırı Sava PaĢa ile
Karadağ
Maslahatgüzarı
Gavro
Vukoviç
arasında
12
Nisan‘da
yayınlanan
memorandumla mesele çözüme kavuĢmuĢtur. Böylece Ġtalyan temsilcisi Kont Corti‘nin
önderliğinde ve onun adını taĢıyan antlaĢma imzalanarak sınır belirlenmiĢtir. 18
Nisan’da yapılan bir protokolle Berlin AntlaĢması‘na imza koyan devletler tarafından da
kabul edilerek1257 yürürlüğe konmuĢtur1258. Mayıs 1880‘de ĠĢkodra Vali ve Kumandanı
Ġzzet PaĢa‘ya, Arnavutların Tuz ve Hot‘u boĢaltmaları için tebligat yapılmıĢtır1259.
1256
AntlaĢmanın tam metni için bkz. Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 353-356
Bazı kaynaklarda bkz. Abidin Temizer, age, s. 44-46 VermiĢ vadisi ile Hot, Gruda ve Klemendi
yöreleri için farklı andlaĢmalar yapıldığı sonucunu uyandıran tesbitler vardır. Lakin yaptığımız
araĢtırmalara göre Hot Gruda ve Klemendi, VermiĢ ya da VırmoĢ Vadisi aynı antlaĢmayla yani Kont Corti
antlaĢmasıyla Karadağa bırakılmak istenen yerlerdir. Düveli Muazzama murahhasları tarafından imzalan
protokolün tam metni için bkz. Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 357. Beitullah Destani, age, V.2, s. 65-67.
1258
BOA, Y.PRK BġK, 2/71.
1259
Süleyman Külçe, age, s. 261. bkz. EKLER, Harita-2
1257
238
Maddelerdende anlaĢılacağı üzere Gusinye ve Plave‘nin yerine teklif edilen Hot
Grude ve Klemend‘in verilmesini makul kılabilecek unsur olarak Hristiyan Arnavutlar
gösterilmektedir. Yani Hristiyan Arnavutların Hristiyan Karadağlılarla bir sorun
yaĢamayacağı sanılmıĢtır. Hiçbir Ģey Kont Corti‘nin beklendiği gibi olmamıĢtır. Hot ve
Gruda halkı
böyle bir duyum alınca harekete geçmiĢler ve aĢiret liderleri ve
ihtiyarlarından oluĢan 26 kiĢilik bir grup, Kirby Green‘e bir bir mektup göndererek
―kanlarının son damlasına‖ kadar savaĢacaklarını ifade ederek direniĢ sinyali
vermiĢlerdir1260. Hot, Gruda, Ksatrat (Kastrati), ĠĢkirek (Skhreli) ve Repol halkı
Karadağlılarla mücadele edeceklerini belirterek karara tepki göstermiĢler ve 4 Nisan‘da
altı devletin ĠĢkodra'daki temsilcilerine bir yazı göndermiĢlerdir. Yazıda söz konusu
iĢgali protesto ederek, Ģöyle denmiĢtir:
―…Yüzyıllardan beri haĢmetmeabları Sultanımıza itaatli bir sadakatle bağlıyız. Mutlu bir Ģekilde
yaĢadığımız hürriyetimizi teneffüs ettiğimiz için gururluyuz. Hâlihazırdaki statükomuzu ve
kaderimizi değiĢtirecek olan herkesle savaĢacağız…‖ 1261.
Böylece Hot, Guruda ve Klemendi kabile liderleri bir araya gelip ―Besa Andı‖
içerek mücadeleye giriĢecekleri belirtmiĢlerdir. Bunun yanında ĠĢkodra, Prizren, Ġpek,
Yakova, Debre, Elbasan ve Tirana‘ya telgraflar çekilmiĢ ve yardım istenmiĢtir1262. 10
Nisan 1880 tarihinde de II. Abdülhamid‘e bir beyanname yollayarak daha önce de dile
getirdikleri otonomi isteklerini yineleseler de, II. Abdülhamid, isteklerini kabul
etmemiĢtir. Ama onları tamamen reddetmekten de kaçınmıĢtır. Arnavutlara taltif
maksatlı olarak moral verici bir telgraf çekmiĢtir. Telgrafında Arnavutluk halkının
kendisine ne kadar bağlı insanlar olduğunu bildiğini söylemiĢtir. Onlara duyduğu
muhabbeti dile getirmiĢ ve Arnavut toprağından bir karış dahi vermenin kendisini
rahatsız ettiğini, lâkin ―politikanın zorlaması‖ sonucu bunu yapmak zorunda olduklarını
ifade etmiĢtir. Osmanlı Devleti‘ne sadakati olan Arnavutlar, din ve devletlerine
gerçekten bağlılıkları söz konusuysa Hot ve Klemend taraflarını hemen Karadağ
hükûmetine terk etmelidirler. Eğer oradaki halk arazilerindeki haklarından vazgeçerlerse
1260
Beitullah Destani , age, Volume I, s 628-629.
Peter Bartl, age, s. 205.
 Arnavutça bir kelime olan Besa, Arnavut yemini anlamına gelir. Ayrıca Kan güden hasımlar arasında
yeminle akdolunan anlaĢmaya da Besa denmektedir.
1262
Süleyman Külçe, age, s. 261
1261
239
kendilerine o araziler kıymetinde, Berat ve sair yerlerindeki Çiftlikât-ı Hümâyun‘dan
olan arazilere iskân edilecek ve parasını da devlet karĢılayacaktır1263. Bazı
yükümlülüklerden de
muaf olacaklardır1264.
Böylelikle hem
kendilerini
hem
Arnavutluk‘u hem de Osmanlı Devleti‘ni büyük bir tehlikeden kurtarmıĢ olacaklardır.
Abdülhamid buna ilaveten, Arnavutlar Hot ve Klemend'i terk etmemekte direnirlerse
devleti tehlikeye düĢürmüĢ olacaklar ve ―Allah’ın ve kendisinin gazabına uğrayacakları‖
uyarısında bulunmuĢtur. Bâb-ı Âli‘nin kararı gereği tehdit için gönderilen bir fırka
askerin gidiĢini tehir ettirdiğini belirterek
―Allah ve Resul-i Ekrem aĢkına olsun sevdiği Arnavut ahâlisine karĢı ruhunun sevmediği bir
muamele-i Ģedideye fırsat vermemeleri, terk etmek zorunda kaldığımız araziler Cenab-ı Hakk‘ın
inâyeti ve Peygamber-i ZîĢân Efendimiz Hazretleri‘nin imdâd-ı ruhâniyesi ile ileride tekrar
elimize geçeceği için kesinlikle ümitsizliğe kapılmamaları gerekir 1265.‖
demiĢ ve toprakları Karadağ‘a verilen Arnavutlara moral vererek onları ikan etmeye
çalıĢmıĢtır.
Bir yandan Arnavutları ikna etme gayretleri sürerken diğer yandan Osmanlı
ordusunun çıkmasının hemen ardından Arnavutların, tahliye edilen yerlere girmesi iĢleri
tekrar çıkmaza sokmuĢtur1266. Ġngiltere Büyükelçiliğinde toplanan büyük devletlerin
sefirleri, 24 Nisan 1880‘de Osmanlı Devleti‘ne protestonâme vererek Ģu durumda
yapılacak tek Ģeyin Osmanlı Askerinin tahliyeden önceki yerine geri dönmesi olduğu
belirtilmiĢtir1267.
Büyük Devletler Osmanlı Devleti‘ne sundukları ortak bildiride Osmanlı
Devleti‘nden bölgeyi tekrar iĢgal etmesini ve Arnavutlardan temizleyerek çıkmasını
istemiĢlerdir1268. Osmanlı Devleti, büyük devletler tarafından belirtilen isteğe göre
boĢalttığı Hot ve Gruda'ya tekrar girme niyetindedir. Lâkin bunu yaparken Arnavutları
1263
Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 146-146
BOA, Y.A.HUS, 164/57
1265
Türkgeldi, age, s. 146-146
1266
Armaoğlu, age, s. 540-41
1267
Türkgeldi, age, s
1268
Peter Bartl, age, s. 206
1264
240
incitmeden barıĢçıl bir yaklaĢımla kan dökmeden halletmek için süre istemiĢtir1269.
Erkân-ı Harp mirlivalarından Veli Rıza PaĢa, dört tabur askerle birlikte ĠĢkodra‘ya
gelerek Arnavutları ikna etmeye çabalamıĢtır. Arnavut isyancıların baĢındaki isim olan
Hodo Bey‘e mirlivalık rütbesi vererek isyancıları baĢsız bırakıp dağıtmaya çalıĢmıĢsa da
yeni bir lider seçerek yollarına devam etmiĢlerdir1270. Silahlı Katolik dağlı kabileler,
Mirditler ve Müslüman Arnavutlar Tuzi'de toplanmıĢlardır. Orta Arnavutluk‘tan gelen
Müslümanlarla birlikte 10.000 civarında silahlı Arnavut bir araya gelmiĢtir1271.
Corti Mukavelenamesi‘ne göre Osmanlı ile Karadağ arasında tespit edilen
sınır1272 göz önüne alınarak sorunun halledilmesi ve mübadele maddelerinin ivedilikle
yerine getirilmesi için düğmeye basılmıĢtır. Tahliye için gerekli askerî ve maddi destek
de sağlanmıĢtır1273. Manastır‘da bulunan Gazi Ahmet Muhtar PaĢa da eĢkıya ile
mücadele için asker talep etmiĢtir1274. Corti Mukavelesi‘yle tayin edilen hattın
Arnavutlara nasihatla kabul ettirilmesi, eğer olmazsa asker marifetiyle zor kullanılarak
tahliye edilmesi talimatı verilmiĢtir. Ayrıca, herhangi bir tatsızlığa meydan verilmemesi
için gereken neyse yapılması istenmiĢtir1275. Fakat Arnavutlar nasihat heyetini kabul
etmeyeceklerini Ferik Necip PaĢa‘ya ilettikleri için1276 nasihat yönteminden vazgeçilmek
durumunda kalınmıĢtır.
Neticede, Osmanlı Devleti en azından ―AntlaĢmaya sadığız, gerekeni yapmaya
çalıĢıyoruz.‖ görüntüsü vermeye çalıĢsa da gerçekten sorunun halledilmesi kolay
değildir. Ġtalya‘nın büyük umutlarla ortaya koyduğu çözüm önerisinin de iĢe yaramadığı
ortaya çıkmıĢtır. Arnavutların kararlı tutumları Berlin AntlaĢması üzerinde tekrar
düĢünmeyi gerektirmiĢtir. Abdülhamid‘in, nüfuzunu kullanarak bölgede barıĢçıl bir
Ģekilde çözümü bulma çabaları Arnavutların bu kararlı tutumu nedeniyle sonuçsuz
kalmıĢtır.
1269
Türkgeldi, age, s.145
Süleyman Külçe, age, s. 262
1271
Peter Bartl, age, s. 206
1272
BOA, Y.PRK.UM, 1/102
1273
BOA, Y.PRK.KOM, 2/75
1274
BOA, Y.E.E., 147/12.
1275
BOA, Y.E.E., 101/16.
1276
BOA, Y.A.HUS, 164/160.
1270
241
e. Ġngiltere‟nin GiriĢimleri, Gusinye ve Plave ile Ülgün‟ün
Mübadele Edilmesi Teklifi
Ülgün, Ortaçağ‘dan önce Adriyatik Denizi korsanlarının baĢĢehri olarak bilinen
Adriyatik sahilinde bir kıyı kentidir. Evliya Çelebi burasının 1478‘de Fatih Sultan
Mehmet‘in
veziri
Hersekoğlu
Ahmed
PaĢa,
Venediklilerin
elinden
aldığını
söylemektedir. Daha sonra ĠĢkodra Sancağı (Ġskenderiye Sancağı) Beyi‘nin hası olan
Ülgün, 1867‘den sonra Rumeli eyaletine bağlı ĠĢkodra Vilâyeti‘nin bir kazası hâline
getirilmiĢtir. 1879 yılı itibarıyla Ülgün‘de nüfusun büyük bir çoğunluğunu Müslümanlar
oluĢturmaktadır. 1881‘de nüfusu 10100‘dür ve tamamı Arnavutlardan oluĢmaktadır1277.
Evliya Çelebi, 17. yy‘da 1651-1653 yılları arasında yaptığı Rumeli seyahatinde Ülgün
hakkında bilgiler vermektedir. ĠĢkodra Sancağı‘na bağlı 150 akça geliri olan bir kaza
olarak bahseden Evliya Çelebi, Ülgün‘ün Voyvodası ve 700 kale muhafızının olduğunu
belirtilmektedir1278.
Kont Corti Mukavelesi‘nin iĢe yaramaması üzerine fikir babalığını Ġngiltere‘nin
yaptığı bir çözüm planı ortaya atılmıĢtır. Daha önce de Avrupa elçileri tarafından
Osmanlı Devleti‘ne verilen bir notada, Berlin AntlaĢması‘ndaki yerlerin teslimi
uygulanamazsa bunun yerine Ülgün‘ün teslim edilmesi gündeme getirilmiĢtir. Ağustos
1878‘de yayınlanan bu nota Arnavutlar tarafından terki imkânsız olduğu bilindiği için
baĢkaca altarnatifler uygulanmıĢtır1279.
Aradan geçen 2 yıl içerisinde Ġngiltere‘de Liberal Parti iktidara geçmiĢtir. Liberal
Parti‘nin liderliğini ise Türk düĢmanlığıyla ön plana çıkan William Gladstone
yapmaktadır. Ġngiltere‘deki bu yönetim değiĢikliği Ġngiltere‘nin Osmanlı Devleti ile
ilgili politikalarında çok ciddi bir değiĢiklik yaĢanmasına neden olmuĢtur. Abdülhamid‘i
endiĢelendiren bu değiĢikliğin ardından1280 Ġngiltere BaĢvekili Gladstone, ―küçük
1277
Ġngizilizce Ulcinj, Arnavutça Ulqin ya da Ulqini, Karadağca/Sırpça kiril: Улцињ, Ġtalyanca: Dulcigno,
Yunanca: Ολοκαίνιον, Olokénion) olarak geçmektedir. Ülgün‘de 1881 yılındaki verilere göre 8400
müslüman, 1500 Katolik, 200 Yunan-Ortadoksu‘nun yaĢadığı söylenmektedir. Peter Bartl, age, s. 206.
1278
Evliya Çelebi; age, s. 228, Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, s. 346
1279
BOA, Y.E.E., 101/15
1280
40 yıldır ―Turcophil‖ bir politika izleyen Ġngiletere nisan 1876daki Bulgar ayaklanmasındaki Osmanlı
tavrı nedeniyle Haziran 1876‘da zaten fazlasıyla ajite olmuĢtur. Ġngiltere halkı, Gladston‘un yazdığı ―The
Bulgarina Horrors And The Question Of Hte East‖ adlı eserininin 200 bin kopye basılması ile birlikte
tamamen Osmanlı aleyhine dönmüĢtür. M.S. Anderson, age, s. 221, 184
242
devletlerin hamisi‖ rolüne bürünerek özellikle haklarını savunmaya değer gördüğü
Karadağ için büyük çaba sarfetmiĢtir1281. Ġngiltere‘nin bu politikası, Osmanlı Devleti‘ni
―koruma‖ politikasından ―parçalama‖ politikasına geçiĢ dönemidir1282. Gladstone‘un
Disraeli‘nin yürüttüğü Osmanlı Devleti‘nin birliği politikasını bir kenara itip Balkan
milliyetçiliğini destekleyen politikası, Ġlber Ortaylı‘nın deyiĢiyle, ―Tarihin son Roma
Ġmparatorluğu‘nun‖ gerilemesine neden olmuĢtur1283.
Ġtalya‘nın aracılığıyla 12 Nisan 1880‘de yapılan Kont Corti AntlaĢması‘nda,
antlaĢmada yaĢanılan fiyaskonun sorumlusu olarak Osmanlı Devleti‘ni gören Ġngiltere
DıĢiĢleri Bakanı Lord Grandville,1284 4 Mayıs 1880‘de, içinde Karadağ‘ın meĢru
isteklerinin desteklenmesinin de bulunduğu bir teklif paketi hazırlayarak büyük
devletlere sunmuĢtur1285. Berlin AntlaĢması‘nın bazı maddelerinin yerine getirilmesinin
bir Avrupa sorunu olduğunu söyleyen Gladstone, altı devletin Ġstanbul‘daki elçileri
vasıtasıyla Osmanlı Devleti‘ne nota verilmesini istemiĢtir. Karadağ ve Yunanistan‘da
sözlerin vakit geçirilmeden bir an evvel yerine getirilmesini isteyen Gladstone,
Arnavutlara da ―özerklik‖ verilmesi gerektiğini savunmuĢtur. Söz konusu paket 11
Haziran 1880‘de elçiler kanalıyla Bâb-ı Âli'ye sunulmuĢtur1286. Osmanlı Devleti‘nin,
Karadağ‘a yönelik sözlerini yerine getirmezse geciktirmeden dolayı oluĢabilecek vahim
neticelerin sorumlusunun kendisi olacağı da ilave edilmiĢtir. Osmanlı Devleti Kont Corti
AntlaĢması‘nı uygulamamakla ve Karadağ‘a bırakılan yerlerin Arnavutlar tarafından
zaptına göz yummakla suçlanmıĢtır. Büyük devlet elçilerinin ayrı ayrı Bâb-ı Âli‘ye
sundukları notada, Arnavutlar ile Karadağlılar arasında meydana gelebilecek herhangi
bir çatıĢmadan Osmanlı Devleti‘nin sorumlu olacağı ifade edilmiĢ ve Corti
AntlaĢması‘nın ―fiilen‖ ve ―serian‖ uygulanması istenmiĢtir1287.
Arnavutların önlenemeyen direniĢi üzerine Ġngiltere; Karadağ ve Osmanlı
Devleti arasındaki sorunu gündeme getirerek çözüm için derhal toplanılmasını istemiĢtir.
1281
Joan Haslip, age, s. 190
Armaoğlu, age, s. 541
1283
Ġlber Ortaylı, ―Son Universal Ġmparatorluk ve II. Abdülhamid‖ age, s. 896
1284
Türkgeldi, age, s144.
1285
BOA, Y.A.HUS, 164/83.
1286
BOA, Y.A.HUS, 165/22.
1287
Türkgeldi, age, s. 144, 358.
1282
243
Büyük Devletler, 16 Haziran 1880'de Berlin‘de bir araya gelerek Karadağ ve Yunanistan
sorunlarını görüĢmüĢlerdir1288. 26 Haziran 1880‘de Ġngiltere kabinesi Karadağ-Osmanlı
arasındaki sınır sorununa alternatif bir çözüm önerisi sunmuĢtur. Buna göre; Hot ve
Grode arazisine denk ĠĢkodra ve Adriyatik Denizi arasında Ülgün‘ü de içinde
bulunduran Boyana Nehri‘ne kadar olan arazinin Karadağ‘a terki ve tashih-i hudut
çalıĢması yapılması, Arnavutların tepkisini azaltmak için de yine Osmanlı Devleti‘ne
bağlı olmak kaydıyla, otonom bir Arnavutluk Devleti kurulmasını teklif etmiĢ; ama
karĢılık bulmamıĢtır. Bunun yerine, Arnavutlara en azından meĢru emellerine
gerçekleĢtirmeleri için kolaylıklar sağlanmasını ve onlara idari bazı ayrıcalılar
tanınmasını istemiĢlerdir1289.
Karadağ‘da bu geliĢmeler olurken diğer taraftan Ġngiltere‘nin Ġstanbul
Büyükelçisi Goshen, özel ve önemli bir mesajı iletmek için huzura kabul edilmiĢtir1290.
PadiĢahın huzurunda Ġngiltere Elçisi “Eğer Zât-ı Şahâne, bahis konusu kasabaları
teslimi reddederse İngiltere donanması Zât-ı Şahânenin toprakları içinde bulunan ve adı
şimdilik açıklanmayacak olan büyük bir limanı işgal edecektir.” diyerek PadiĢahı açıkça
tehdit etmiĢtir. Fakat Sultan Abdülhamid kararlılığını bozmamıĢtır. Ülgün ve Bar‘ın
verilmesini net bir dille reddetse de bunu bir blöf olarak algılayan Ġngiltere, savaĢ
gemilerini harekete hazır hale getirmiĢtir1291. Bu arada Ġngiltere‘nin iĢgalle tehdit ettiği
yer, Ġzmir Limanı‘dır1292. Ayrıca, Ülgün‘e ortak bir donanma göndereceklerini ve
Osmanlı Devleti‘nin de kendilerine destek olmasını istemiĢlerdir1293. Buna karĢın
Hıristiyan ya da Müslüman, neredeyse bütün Arnavutlar,
topyekün mücadeleye
giriĢmiĢlerdir.
Hariciye Nazırı Abidin PaĢa 18 Ağustos‘ta altı devlet temsilcilerine verdiği
cevapta Tahdid-i Hudut Mukavelenâmesi tanzim edilmesini istemiĢtir. Ayrıca Gusinye
ve Plave‘nin boĢaltılması yerine Ülgün‘ün boĢaltılmasına olumlu bakıldığını söylemiĢtir.
1288
Armaoğlu, age, s. 541.
Belgenin tam metni için bkz. Türkgeldi, age, s. 364.
1290
BOA, Y.PRK.TKM, 3/16
1291
Bu hadise Ġngiliz elçisiyle Abdülhamidin bağlarını koparmıĢ ve Osmanlı Ġngiliz iliĢkileri neredeyse
kopma noktasına gelmiĢtir. Joan Hoslip, age, s. 192-194
1292
Malcolm Maccoll, The Sultan And The Powers, Longmans, Green And Co. London Newyork and
Bombay 1896, s. 43-44
1293
Thomas Erskine Holland (ed), age, s. 295
1289
244
Verimli stratejik bir araziye sahip olan Ülgün‘ü terk etmekteki maksadın bir takım
çatıĢmaların ve savaĢın önüne geçmek olduğunu söyleyen Abidin PaĢa, Ülgün‘ü
boĢaltmak için verilen 21 günlük sürenin çok az olduğuna değinerek birkaç hafta daha
ilave edilmesini istemiĢtir.
17 Eylül 1880‘de yeni DıĢiĢleri Bakanı Âsım PaĢa
gönderdiği takrirde, Ülgün ahâlisinin büyük bir kısmının Müslüman olduğu ve
―hükûmet-i ecnebiyye tabiiyyetine girmekten nefret eden bir memleketin‖ o kadar kolay
boĢaltılamayacağını belirtmiĢtir. Orada yaĢayan Arnavut halkı kaderlerine razı etmek
için onları ikna etmek ve onların Osmanlı Devleti topraklarında iskânlarını sağlamak
için bölgeye taburlar sevk edilmiĢtir. Hicret edeceklere Emlak-i Emriyye‘den tahsis
olunan araziler için gerekli para gönderilmiĢtir. BoĢaltma süresinin birkaç hafta
uzatılması istenmesine karĢın1294 Osmanlı Devleti‘ne ve sınırlarındaki Arnavutlara baskı
uygulamak için1295 Altı Devletin Ülgün‘e donanma göndermesi Ġngiltere‘nin Gladstone
politikasından ileri gelmektedir. Bu Ģekilde kaba kuvvetin nasıl sonuçlar doğuracağının
çok iyi bilen ve bu konuda cebir kullanmanın yanlıĢ olacağını düĢünen Osmanlı Devleti,
kendi halkına karĢı ―arzu etmedikleri bir hükûmete tâbi olmaları‖ için ―diyaneten ve
siyaseten‖ hiç de doğru olmayan bir muameleye zorlamaktadır1296.
Her ne kadar 3 Ağustos‘ta büyük devletler, verdikleri notayla, Ülgün‘ün teslim
edilmemesi hâlinde savaĢ gemilerini Adriyatik‘e demirleyeceklerini bildirseler de
aslında 21 Temmuz‘da Osmanlı Devleti Londra ve Roma Sefâretinden gelen telgraflarla
böyle bir harekâttan haberdar olmuĢtur1297. Büyük devletler, Osmanlı Devleti‘nin bir
takım ihmalleri olsada Karadağ sorununu çözmek için elinden geleni yaptığını
bilmektedir. Bu gösterinin tek amacı, topraklarını vermek istemeyen Arnavtuları
korkutmak içindir1298.
1294
Belgenin tam metni için bkz. Türkgeldi, age, s. 368-369
Armaoğlu, age, s. 541
1296
Türkgeldi, age, s. 368-369
1297
BOA, Y.A.HUS, 165/21.
1298
BOA, Y.PRK.ASK, 4/36. Constantine A. Chekrezi, age, s.53. Dubrovnik (Raguza) Limanı‘na
demirleyen Altı Devlet donanması 3 Fransız, 2 Ġngilzi, 2 Avusturya, 2 Ġtalyan, 1 Rus ve 1 Alman
gemisinden oluĢmaktadır. Peter Bartl, age, s. 207-208.
1295
245
Gönderilen donanma 1880 Eylül ayında Ülgün‘e varmıĢ ve yaklaĢık 2 ay orada
kalmıĢtır1299. Bu sadece bir gözdağı, bir tehdit niteliğindedir. Zira kaptanlara, ateĢ
etmeme emri verilmiĢtir. Tehdit iĢe yaramamıĢ ve Ülgün‘ü Karadağlılara vermemekte
kararlı olan Arnavutlar direniĢe geçmiĢlerdir. Diğer taraftan Osmanlı Devleti‘nin tahliye
iĢini ağırdan alması ve Arnavutlara karĢı güç kullanmaktan ziyade onları ikna yoluyla
çıkartma çabası göstermesi Ülgün‘ün tahliyesini geciktirmiĢtir. Ġngiltere Osmanlı
Devleti‘nin bu ―umursamaz‖ tavrına kızmıĢ ve Rusya ve Ġtalya‘yı yanına alarak Ġzmir‘i
iĢgal etmeyi teklif etmiĢtir1300. Ġtalya ve Rusya‘nın desteklemesine karĢın bu teklifi,
Avusturya-Macaristan ve Fransa yeni sorunlar yumağı oluĢturacağı düĢüncesiyle
desteklemekten kaçınmıĢtır. Ġngilizler her Ģeye rağmen donanmasını Ragusa önlerinden
Kotor‘a sevk etmiĢtir. Gerekçe olarak da mevsim Ģartlarını öne sürse de bunun bir tehdit
olduğu çok açıktır. Lâkin, Ġzmir konusunda devletlerden tam desteği göremeyince bu
giriĢimden vazgeçmek zorunda kalmıĢtır1301.
Zor durumda kalan Abdülhamid, Büyük Devletlerin baskılarına karĢı
Almanya‘dan yardım ve destek istemiĢtir. Abdülhamid‘in Ġngiltere‘ye karĢı kullandığı
unsurlardan biri olan Rusya‘nın, Uzak Doğu‘da ve Türkistan‘da seferlerle uğraĢması
nedeniyle boĢluk oluĢmuĢtur. Abdülhamid, bu kez Ġngiltere‘ye karĢı Avrupa‘da yeni bir
güç olarak ortaya çıkan Almanya faktörünü kullanma yoluna gitmiĢtir. Coğrafi
bakımdan da Almanya‘dan zarar gelmeyeceğini göz önüne alan Sultan Abdülhamid,
Almanya Sefirine bizzat baĢvurarak Ülgün‘den çekilme konusunda devletlerin teminat
vermeleri için Almanya‘nın desteğini istemiĢtir1302. II. Abdülhamid, Almanya
Ġmparatoru I. Wilhelm‘e yazdığı telgrafta, devletlerin donanmalarının Osmanlı
Devleti‘ni ―maddeten ve manen‖ çok güç duruma düĢürdüğünü ve sorunu daha karmaĢık
hâle getirdiğini söylemiĢtir. Ġmparatordan devletlere müdahale etmesini isteyen1303
Abdülhamid, ―Avrupa kabinotlarına müracaat etmesini Asaletli Prens Bismarck
Hazretleri’ne
emir
buyurmanızı
rica
ederim.‖
diyerek
Almanya‘dan
yardım
1299
BOA, Y.PRK ASK, 4/49. Francis Seymour Stevenson, A History Of Montenegro, Elibron Classics,
London 2005, s. 202,
1300
Armaoğlu, age, s. 542.
1301
Türkgeldi, age, s. 160
1302
Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya AÜDTCF yay, Ankara 1970, s. 126.
1303
BOA, Y.PRK.NMH, 1/99.
246
istemiĢtir1304. Abdülhamid ayrıca Alman Ġmparatoruna Karadağ meselesine gösterdiği
olumlu tavır nedeniyle ―iltimasnâme-i hümâyun‖ yazmıĢtır1305.
Baskılara daha fazla dayanamayan II. Abdülhamid, Altı Devletin Ġzmir
Limanı‘nı kuĢatma konusunda ihtilafa düĢtüklerini ve ittifaklarında delik açıldığını
görünce Ülgün‘den kesin olarak çekilme kararı almıĢtır1306.
Durumdan ve gidiĢatdan hiç hoĢnut olamayan Ülgün halkı memleketlerinin
Karadağ‘a terk edilmemesi için devletlerden teminat istemiĢler, eğer bir teminat
veremezlerse Karadağ‘a saldıracaklarını belirtmiĢlerdir1307. Sultan Abdülhamid ise
Ülgün terk edildikten sonra Ģifahen verilen donanma gösterisinin bitirileceği sözlerine
inanmamıĢtır. Büyük Devletlerin amacının Osmanlı Devleti‘ni ―bir kuru topraktan‖
ibaret bırakmak olduğunu ve bu nedenle yazılı bir teminat alınmasının elzem olduğunu
söylemiĢtir1308. Böylece, Gusinye ve Plave‘nin yerine Ülgün‘ün belirli Ģartlarda terk
edilebileceği belirtilerek bazı esasların yerine getirilmesi ve tarafsızlık konusunda
devletlerden teminat vermeleri istenmiĢtir1309. Karadağ‘a, terk olunacak yerlerdeki
halkın mallarına, dinlerine ait meseleler Berlin AntlaĢması‘nda zaten teminat altına
alınmıĢtır. Abdülhamid‘in böyle bir teminat istemesindeki neden, donanma gösterisini
yapan Altı Devletin Ülgün‘ün boĢaltılmasından sonra baskılarına devam edip Yanya
meselesinde de Osmanlı aleyhinde çalıĢmalar yapacağı ve baskı oluĢturacağı
endiĢesidir1310.
Teslim Ģartlarını içeren bir mukavelenâmenin de imzalanmasını isteyen Osmanlı
Devleti, Ülgün kasaba ve kazasından çekilmesinin iyi niyet göstergesi olduğunu ve
donanma nümayiĢinin de çekilmenin ardından sona ereceğini ümit etmekte olduğunu
bildirmiĢtir. Devir teslim ile ilgili detaylar ise yine bu mukavelenâmede belirtilecektir.
Terk ve teslim iĢlemini yürütmek için Osmanlı Devleti, Meclis-i Vükelâ kararıyla Rıza
PaĢa‘ya talimat verilmesi üzerine Rıza PaĢa 10 Ekim 1880‘de 6 tabur askerle birlikte
1304
Belgenin tam metni için bkz Türkgeldi, age, s. 380-381
BOA, Y.PRKA 2/81
1306
Türkgeldi, age, s. 161
1307
BOA, Y.PRKA, 2/79
1308
Sultan II. Abdülhamid Han, age, s. 76-77
1309
BOA, Y.E.E., 76/83, BOA, Y.PRK HR, 5/35
1310
Türkgeldi, age, s. 157
1305
247
uygulama için derhal bölgeye hareket etmiĢtir1311. Diğer taraftan Ülgün‘ün teslimi için
Amiral Simor‘un tanıdığı süre de son bulmuĢtur1312. Söz konusu teslim Ģartlar Meclis-i
Vükelâ‘ca hazırlanarak rapor hâlinde büyük devletlere sunulmuĢtur 1313.
Osmanlı Devleti, Ülgün‘ü Karadağ‘a terk etme kararı almasına ve bunu
uygulamaya koymasına rağmen büyük devletlerin donanmaları hâlâ Adiyatik‘te demirli
vaziyette duruyordu. II. Abdülhamid, donanma gösterisinden bir an önce vazgeçilmesini,
zira Ülgün meselesinde üzerlerine düĢeni yaptıklarını söylemiĢtir1314. ĠĢkodra Valisi
Rıza PaĢa, 16 Kasım‘da Osmanlı Devleti‘ni temsilen Miralay Bedri Bey‘i Karadağ
sınırları içindeki Rijeka‘ya göndererek, Karadağ memurlarıyla görüĢtürmüĢ ve Ülgün‘ü
boĢaltma Ģartları Karadağ‘lı yetkililere sunulmuĢtur. Buna göre:
1.
ĠĢkodra'nın doğu bölgelerinin statüleri korunacak
2.
Emlak-ı Mevkufa (vakıf malları) akıbeti bir anlaĢmayla belirlenecek
3.
Ülgün Müslümanları ticaret gemilerinde Türk flamaları taĢıyabilecek
4.
Göç etme serbestiyeti sağlanacak
5.
Karadağ lehine daha baĢka toprak talepleri olmayacaktı 1315.
6.
Teslim edilecek bölgedeki Türk harp malzemeleri Osmanlı Devleti‘ne teslim
edilecek1316
Ülgün‘ün devir teslimi için görevlendirilen Miralay Bedri Bey ile Karadağ
memuru
anlaĢmaya
varamamıĢlardır.
Ülgün
boĢaltılmadığı
takdirde
donanma
nümayiĢinin devam edeceğini sefirleri kanalıyla Osmanlı Devleti‘ne hatırlatan Düvel-i
Sitte, baskısını artırmıĢtır1317.
Diğer
taraftan
Arnavutlar
ĠĢkodra‘da
büyük
devletlerin
konsoloslarına
protestonâmeler göndererek Ülgün‘ün terkine karĢı çıktıklarını Ülgün‘ün silah zoruyla
Karadağ‘a teslim edilmesi yönünde herhangi bir giriĢim olduğu takdirde nereden gelirse
1311
BOA, Y.E.E., 101/29. Türkgeldi, age, s. 162. Nuray Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve
Arnavut Ulusçuluğu'nun GeliĢimi, Boyut Yayın Grubu, Ġstanbul, 1997, s. 200-202
1312
BOA, Y.PRK PT, 1/31
1313
BOA, Y.E.E., 100/39. BOA, Y.E.E, 100/43. Buna göre, 1. Devletler donanma gösterisinden
vazgeçecekler, 2. Terk olunan kasaba ahâlisi din, mesken ve hayatlarını ilgilendiren konularda, can mal ırz
güvenliği din ve mezhepleri ve hukukları korunacak teminat altına alınacak. 3.Müslüman ve Katolik
halkın hakları garanti edilecekti. 4.Podgorica hattı hududu devletlerce kabul olunacaktır Türkgeldi, age, s.
156. Peter Bartl, age, s. 208
1314
BOA, Y.E.E., 100/41. BOA, Y.E.E., 100/40.
1315
Peter Bartl, age, s. 208.
1316
Peter Bartl, age, s. 208.
1317
Türkgeldi, age, s. 163.
248
gelsin Hıristiyan ve Müslüman bütün Arnavutların birlikte mücadele edeceklerini
bildirmiĢlerdir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Ülgün‘ü boĢaltmak için Arnavutlara güç
kullanma kararı almıĢ ve Ekim 1880‘de Selanik vilâyetinde bulunan MüĢir DerviĢ
PaĢa‘yı Arnavutluk‘a kendine bağlı Arnavut kuvvetlerini Ülgün‘den çekmek üzere
Fevkalade kumandan olarak göndermiĢtir. DerviĢ PaĢa, 4 Kasım 1880‘de Ġstanbul ve
Mecidiye gemileriyle 1300 kiĢilik bir askerî kuvvetle Ülgün‘e gelmiĢtir1318.
Zaten DerviĢ PaĢa Ülgün‘ün Karadağ‘a bırakılmasının geciktirilmesinin bir
kısım sakıncalar doğuracağını belirterek bu bölgenin ya Karadağlılarca iĢgaline müsaade
edilmesini ya da Osmanlı askerinin Ülgün‘e girerek Osmanlı idaresini isteyenleri oradan
çıkarması ve geri kalanının bırakılmasını tavsiye etmiĢtir1319. Konu Meclis-i Vükelâ‘da
görüĢülerek ikinci seçeneğin daha uygun olduğu belirtilmiĢ ve Osmanlı Devleti
tabiiyyetinde kalmak isteyenlerin Osmanlı askeri himayesinde yeni çizilen sınıra
nakledilmesi öngörülmüĢtür. Yerlerinde kalmak isteyenlerin bunda serbest olduğu
ahâliye ilan edilmiĢtir. Ülgün‘ün teslimi için bir gün ve saat kararlaĢtırılarak Karadağ
askerine, usulüne uygun bir Ģekilde teslim edilip gerekli teslim evrakları aldıktan sonra
Ülgün‘den tamamen çıkılması talimatı verilmiĢtir1320.
ĠĢkodra Fevkalade Kumandanı DerviĢ PaĢa‘ya Sait PaĢa tarafından yazılan bir
telgrafta da gerekirse güç kullanmaktan çekinmemesi belirtilerek Ülgünlülere; daha önce
Gusinye ve Plave, Hot, Grode ve Klemend‘in boĢaltılması konusunda zamandan istifade
ederek geciktirilmesi ve ağırdan alınması gibi bir durumun söz konusu olduğu, ama
Ülgün konusunda kesinlikle böyle yapılmaması, bir an evvel boĢaltması gerektiğinin
hatırlatılması DerviĢ PaĢa‘dan istenmiĢtir1321. Zira ayaklanma çıkaran ve direnen kiĢilere
her türlü Ģiddetli tedbir uygulanması yönünde Hükûmet-i Seniyye‘nin aldığı karara
uymaya davet etmiĢlerdir. Ülgünlülere, karara uydukları takdirde PadiĢahın iradesiyle
kendilerine arazi, mal ve mülk verileceği, zarara uğratılmayacağı ilan edilmiĢtir. Tüm bu
1318
Peter Bartl, age, s. 209.
BOA, Y.PRK.MYD, 1/59.
1320
Türkgeldi, age. s. 164
1321
Peter Bartl, age, s. 209
1319
249
uyarılara ve iyi niyete rağmen ayaklanmaya ve direnmeye giriĢenler hakkında gerekenin
yapılacağı söylenmiĢtir1322.
DerviĢ PaĢa‘ya verilen bu talimat üzerine ĠĢkodra‘dan Osmanlı askeriyle birlikte,
ayaklanma giriĢiminde bulunanlara zor kullanarak ayaklanmayı bastırmıĢ ve 23 Kasım
1880‘de Ülgün‘e girmiĢtir. Karadağ‘dan bir memur göndermelerini isteyerek Osmanlı
Devleti Murahhası Bedri Bey ve Karadağ memuru arasında mukavelenâme hazırlanarak
26 Kasım‘ı 27 Kasım‘a bağlayan gece (1880) Karadağlılar Ülgün‘e girmiĢtir1323. Aynı
gece Asım PaĢa tarafından Büyük Devletlerin elçilerine de bildirilmiĢ ve 5 Aralık
1880‘de donanma gösterisine son verilmiĢtir1324.
Diğer taraftan, Ülgün‘ün Karadağ‘a terki, baĢta Ġngiltere olmak üzere1325 büyük
devletler kamuoyunda sevinçe karĢılanmıĢtı1326. 1876‘da yayınladığı broĢürle Osmanlı
Devleti‘nin Balkanlar‘daki politikasını acımasızca eleĢtiren ve Balkan halklarının
―ezildiğini‖ söylerek Ġngiliz kamuoyunu etkileyen Gladstone, baĢa geçtikten sonra da
Ülgün‘ün Karadağ‘a bırakılması konusunda Karadağ‘a verdiği destek gerek Karadağ
halkı gerekse de Prens Nikola tarafından takdirle karĢılanmıĢtır. Glanstone‘un politikası
nedeniyle Ġngiltere‘yi en büyük dost olarak gören Prens Nikola, Karadağ halkının ona
karĢı büyük bir sevgi duyduğunu söylemiĢtir1327.
Olumlu tepkilerin yanında olumsuz tepkiler de çoktur. Mısır ümerasından
Mirimiran Ülgünlü Ġsmail PaĢa, Ülgün‘ün Karadağ‘a terkine karĢı çıkmıĢtır. Tepkisini
muhalif tarzda çeĢitli mektuplar ve makaleler yazarak basın yayın yoluyla gösteren
Ġsmail PaĢa‘nın bu yazılarında istiklâl ve muhtariyet fikri ağır basmaktadır. Söz konusu
bu ―fesat mektupları‖nın derhal önüne geçilmiĢ ve yayını yasaklanmıĢtır1328.
Halk da çok büyük tepki göstermiĢ ama karar kesin olduğu için ancak tepkileri
azaltmak için nutukçular gönderilere halk teskin edilmeye çalıĢılmıĢtır. Karadağ sınırı
dahilinde kalacak olan Arnavutların can ve mal güvenliğinin korunacağı teminatı verilse
1322
Belgenin tam metni için bkz. Türkgeldi, age, s. 385-386
BOA, Y.E.E., 101/66. BOA, Y.E.E., 101/61
1324
BOA, Y.PRK.KOM, 2/87. Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 166
1325
BOA, Y.PRK.HR, 05/38
1326
BOA, Y.A.HUS, 165/141
1327
William Le Queux , An observer in the Near East, Doubleday, Page & Company, New York 1907,
s. 32.
1328
BOA, Y.PRK.BġK, 3/65.
1323
250
de1329, bu hadise yeni bir göç dalgasına neden olacak ve gerek muhacirlerin malları
gerekse borçları iki devlet arasındaki sorunlar arasında yerini alacaktır.
Neticede çoğunluğu Arnavut Müslümanlardan oluĢan Ülgün ve Bar, Gusinye ve
Plave‘nin yerine Karadağ‘a bırakılmıĢtır. Büyük devletlerin tümünün desteği alınarak
yapılan bu mübadelenin etkisi uzun yıllar devam edecektir. Var olan bir sorun çözülmüĢ
lakin çözüm, birçok sorunu da beraberinde getirmiĢtir.
Arnavutlar yıllarca bağlı bulundukları devletin kendilerine sahip çıkmayarak
büyük devletlere boyun eğmesini hazmedememiĢlerdir. Osmanlı Devleti, DerviĢ PaĢa
kumandasında üzerlerine ordu gönderdiğinde ―bütün dünyanın kendilerine cephe aldığı
hissine‖ kapılmıĢlardır.
Arnavut aĢiret reislerinden Gusinyeli Ali PaĢa, Sultan
Abdülhamid'e ithafen “Bu ana kadar seni babam olarak görüyordum; ama beni senden
ayırdığından ve Karadağ’ın eline bıraktığından beri artık senin değilim.” diyerek
kırgınlığını dile getirmiĢtir.1330
Avusturya-Macaristan ve Ġtalya‘nın kendi çıkarlarını gözeten bir politika
uygulayarak Arnavutlara destek sağlaması, Arnavutluk milliyetçiliğinin yükselmesine
neden olmuĢtur1331. Özellikle Ġtalya ile yaptıkları ticaretlerle, Arnavutlar arasında yeni
bir zümre oluĢmuĢtur. Büyük devletlerin çıkar çatıĢmaları ve yurt dıĢında bulunan
Arnavutların Arnavut dili, edebiyatı ve kültürü üzerine çalıĢmalar yapmaları Arnavut
milliyetçiliğini tetikleyen etmenlerdendir1332.
Küstürülen Arnavutların devlete bağlılıklarını sağlamak için Abdülhamid, Hasan
PaĢa‘yı Prizren, Gusinyelı Ali PaĢa‘yı da Ġpek Mutasarrıflığına getirmiĢtir. TergoviĢte
ormanları Gusinyeli Ali PaĢa‘ya ihsan edilerek gönlü kazanılmıĢtır1333. Böylece,
Arnavutluk tekrar merkezî hükûmetin hâkimiyeti altına girmiĢ, kontrol tamamen
sağlanmıĢtır. Arnavut Ġttifakı
1334
bölgedeki hâkimiyetini yitirmiĢtir1335.
1329
BOA, Y.PRK.ASK, 4/56.
Misha Glenny, Balkanlar, Çev. Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, Ġstanbul 2002 s. 143
1331
Banu ĠĢlet Sönmez, II. MeĢrutiyetle Arnavut Muhâlefeti, YKY, Ġstanbul 2007, s. 15
1332
Bilgin Çelik, Ġttihatçılar ve Arnavutlar : II. MeĢrutiyet Dönemi‟nde Arnavut Ulusçuluğu Ve
Arnavut Sorunu, Büke yay., Ġstanbul 2004, s. 33
1333
Süleyman Külçe, age, s. 265-267
1334
Arnavutluk Ligi‘nin amaçlarından birisi Yanya'yı Yunanistan‘a verdirmemekti. 1881 de bunu
baĢarmıĢlardır. Ġkinci hedefleri ise özerkliktir. Aralık 1881 de geçici Arnavut hükûmetini ilan eden ve
ġubat 1881'de Debre'de bir kongre toplayan Arnavutlar Süleyman VokĢi önderliğinde ayaklanma
1330
251
D. KRANYA
KASABASININ
AĠDĠYETĠ
SORUNU
ve
GUSĠNYE
TARAFINDAKĠ KARADAĞ SINIRININ BELĠRLENMESĠ
Kranya kasabası, iki devlet arasında ihtilaf olan mevzulardan biriydi. ĠĢkodra
Gölü‘nün batısında yer alan Kranya Nahiyesi, Berlin AntlaĢması‘yla Karadağ‘a
bırakılmıĢtır. Ama halk Osmanlı Devleti‘nden ayrılmak ve kopmak istemiyordu. ġubat
1883‘te, eğer öleceklerse de Osmanlı topraklarında ölmek istediklerini dile getirmiĢlerdi.
Osmanlı Devleti ise antlaĢmayı delmek istememiĢtir. Ülgün ve Gusinye hadisesinde
olduğu gibi büyük devletleri duruma müdahil etmenin zararlı olacağını düĢünüyordu.
Karadağ‘ı ―akça kuvvetiyle ikna― yönetimiyle sorunun çözülebileceği ihtimali de
Karadağ Prensinin böyle bir durumda Düvel-i Muazzamaya haber vermekteki ısrarı
nedeniyle zor görünmektedir. Üçüncü çözüm yolu ise Kranya‘daki ahâlinin Osmanlı
topraklarına hicret ettirmektir. Hicret edecek olanlara da terk edecekleri araziye mukabil
iki üç misli arazi verilmesi, hanelerinin inĢa edilmesi ve yol masraflarının da hazineden
karĢılanması gibi kolaylıklar sağlanacaktır. Ayrıca, hicret eden halktan kendi rızasıyla
geldiklerine dair yazı da alınacaktır. Fakat bu maddenin de Kranya halkına ―akça
kapısı‖nı aralayacağı ve sınırdaki diğer ahâliyi de harekete geçireceğinden kötü sonuçlar
doğrubilme ihtimali vardır1336.
Karadağ ise Kranya‘nın kendisine bırakılmasını istemiĢtir. Hatta bu amaç doğrultusunda
bir kıta Karadağ askeri Kranya‘ya girmiĢ1337, daha sonra statüko hattının korunması
konusunda anlaĢmıĢlardır. Bu sefer Hot, Guruda, Kastrati, EĢkirel, Garije, Noplik,
Repol‘ün reisleri statüko hattına karĢı çıkmıĢlardır1338. Hâl böyle olunca Kranya hududu
tespit çalıĢmaları da ileriki bir tarihe ertelenmek zorunda bırakılmıĢtır.
teĢebbüsünde bulunuca II. Abdülhamid, DerviĢ PaĢa komutasında 20. bin kiĢilik bir ordu göndererek
isyancıları dağıtmıĢ elebaĢlarını Rodos‘a ve Anadolu'ya sürgün ettirmiĢtir. Münir Akçatepe, ―Kosova‖
DĠA, C.26, TDVY, Ankara 2002, s. 218. Sürgün edilenler arasında ölüme mahkum edilen fakat daha
sonra affedilen Abdül Frasheri ve 4000 kiĢi vardır. Gerorges Castellan, age, s. 376, Yanya valisi Mustafa
Asım PaĢa yakaladığı Arnavut Ġttifakı elebaĢlarını tutuklayıp Çanakkale‘ye göndermiĢtir. Peter Bartl, age,
s. 211-212.
1335
Peter Bartl, age, s.217
1336
BOA, Y.E.E., 100/10
1337
BOA, Y.E.E., 100/9.
1338
BOA, Y.E.E., 100/7.
252
Gusinye ve Plave‘nin Berlin AntlaĢması‘na göre Karadağ‘a terki lazım gelirken
Arnavutların büyük direniĢiyle karĢılaĢılması üzerine Gusinye ve Plave yerine Ülgün‘ün
Karadağ‘a terki gerçekleĢmiĢti. Osmanlı Devleti Ülgün‘ü Kardağ‘a terk etmesine
mukabil Kardağ, iĢgal ettiği Gusinye‘deki bazı köyleri boĢaltmak istememiĢtir1339. Yeni
bir protokol akdine de hoĢ bakmamıĢlardır1340.
Osmanlı Devleti, karmaĢık bir düğüm hâline gelen sorunu çözmek için ilginç bir
teklif önermiĢtir. Arnavutlar belli ki topraklarının Karadağ‘a terk edilmesine kesinlikle
razı değillerdir. Ama iki taraftan birisinin geri adım atması Ģarttır. Aksi takdirde,
çözümsüzlük devam edebilir, tekrar uluslararası bir mesele hâline gelebilirdi. Nisan
1883‘te Osmanlı Devleti Nikola‘ya Tuz taraflarında ısrarlı olduğu araziden vazgeçtiği
takdirde kendisine PadiĢah tarafından niĢan verileceğini ve Osmanlı Devleti‘ne olan
borçlarının bir kısmın silineceğini teklif etmiĢ ve Nikola teklifi kabul etmiĢtir1341.
Göksu Mukavelenamesi: Ġki ülke komiserlerinin Lim Vadisi güzergâhında
tahdid-i hudud çalıĢmaları sırasında ihtilaflar ortaya çıkmıĢ ve çalıĢmalar içinden
çıkılmaz bir hâl almıĢtır. Prens Nikola‘nın Ģifahi olarak yaptığı teklif ve Karadağ
hükûmeti tarafından teklif edilen güzergâh, pratikte tam olarak yerini bulmuyordu.
YanlıĢlığı düzeltmek ve iyi bir neticeye kavuĢturmak için Prens Nikola, Ġstanbul ziyareti
sırasında misafir olarak kaldığı Göksu Kasrı‘nda, (Küçüksu) bu yönde temaslarda
bulunmuĢtur. 19-31 Ağustos 1883 tarihleri arasında gerçekleĢen görüĢmelerin
sonucunda Prens Nikola, Karadağ Hâriciye Nâzırı M. Radoniç ve Osmanlı Devleti‘ni
temsilen ise Nusret PaĢa, Münir Bey ve Arif PaĢa arasında yapılan müzakereler ve fikir
alıĢ veriĢi sonucunda Ģu kararlar alınmıĢtır1342:

Lim Vadisi‘nde bulunan ve Karadağ tarafından iĢgali ve yönetiminde bulunan
karyeler Karadağ‘a bırakılackatır.

Prens Hazretleri iĢgal olunmayan ve muahede gereğince Karadağ‘a aid olan
bütün karyeleri Hıristiyan olsun ya da olmasın Devlet-i Âliye‘ye bırakacaktır.
1339
BOA, Y.PRK.UM, 5/104.
BOA, Y.PRK.UM, 5/103.
1341
BOA, Ġ.DH., 1295/-3/102094.
1342
BOA, Y.A.HUS, 174/66.
1340
253

Köyler, nahiyelerin sınırlarıyla belirlenecektir. ―Sisko Jezero‖ ve ― Moikovach‖
arasında olduğu gibi Berlin Muahedenâmesi‘nde açıkça belirtilen yerler
müstesna tutulacaktır.

KararlaĢtırılan sınır güzergâhı üzerinde Karadağ komiserleri Devlet-i Âliye
komiserleriyle birlikte arazi üzerinde tatbiki olarak
bulunacaklardır
1343
tahdid çalıĢmalarında
.
Görüldüğü gibi Mukavelename, Berlin AntlaĢması maddelerine aykırı değil
bilakis Berlin AntlaĢması‘nı koruyan bir mukavelename görünümündedir. Berlin
AntlaĢması‘nda
sınırları
açıkça
çizilen
yerler
müstesna
tutulmuĢtur.
Göksu
Mukavelenamesi‘nde, Berlin‘de muallakta kalan sınırlar üzerinde çalıĢma yapıldığı göz
önünde bulundurulursa, bu mukavelenâmenin Berlin AntlaĢması‘nı tamamlayıcı bir
özelliği olduğu anlaĢılmaktadır.
Bu vesile ile Prens Nikola iki devlet arasında meydana gelen yanlıĢlıkların
giderilmesi yönündeki fikirlerinden ve iyi niyetli giriĢimlerinden dolayı Bâb-ı Âli‘ye
teĢekkür etmiĢtir.1344 Göksu Mukavelenâmesi‘nin imzalanması iki ülke iliĢkileri
açısından çok önemli bir geliĢmedir. Harita üzerinde detaylı olarak sınırlar çizilmiĢ ve
anlaĢma yapılmıĢtır. Bu da sınırdaki anlaĢmazlıkları ve çatıĢmaları tamamen bitirmese
de en azından azaltma yolunda büyük bir adım olarak görülmektedir.
AntlaĢma imzalandıktan sonra hudud komiseri Mustafa Asım PaĢa‘ya gerekli
talimatlar verilmiĢtir1345. Karadağ hududunun tahdidiyle memur Osmanlı komiserleri
Mustafa Asım (Berana Serkomiseri), Ġsmail Hakkı, Ahmed Tahir, Bedredtin ve Sabri
Beyler, 1884‘te Gusinye ve Plave‘deki Karadağ-Osmanlı hududunun tespit edilemeyen
kısımlarına tespitine devam etmiĢlerdir1346.
Bir diğer sınır belirleme çalıĢması ise Ülgün -Pilaninçe (Planinitza) Hattının
Tesbiti çalıĢmalarıdır. Osmanlı-Karadağ hududunun son Ģekliyle belirlenmesinde kesin
bir anlaĢmaya varımak üzere Ġstanbul Karadağ Maslahatgüzarı G. Voucovitch, Osmanlı
delegeleri MüĢir DerviĢ ve Nusret PaĢalara bir muhtıra göndermiĢtir. Muhtırada, Velika
Karyesi‘nin Karadağ‘a bırakılmasının ardından Müslümanların memnuniyetsizliklerinin
1343
BOA, Y.A.HUS, 174/66.
BOA, Y.A.HUS, 174/66.
1345
BOA, Ġ.HR, 337/21725
1346
BOA, Y.A.HUS, 205 /83
1344
254
önemli boyutlara ulaĢtığı ve bu nedenle Berane tarafındaki Hıristiyan ahâli ile Velika
Karyesi‘ndeki Müslümanların mübadele edilmesi öngörülmüĢtür1347.
Ġstanbul‘da yapılan görüĢmeler neticesinde Karadağ Dersaadet Malahatgüzarı
Gavro Voukovitch ve Osmanlı Devleti‘nden Nusret ve DerviĢ PaĢalar ve Çetine Sefiri
Rıza PaĢa, Pilaninçe (Planenitza) ile ġekülar arasında Osmanlı Devleti ve Karadağ
hududunun kesin bir Ģekilde belirlenmesi için bir mukavele imzalamıĢlardır. Söz konusu
bu mukavelede özellikle ayaklanma emareleri gösteren Planenitza‘da hudud tesbiti ve
düzenlemesi yapılması öngörülmüĢtür. Mukaveleye göre1348;

Morina Karyesi Karadağ‘a

Pepiç Karyesi Osmanlı Devleti‘ne

Rjenitza Karyesi Osmanlı Devleti‘ne

Velika Karyesi ise Karadağ‘a

Mokra Pilanina Osmanlı Devleti‘ne bırakılacaktır.
Hıristiyan köyleri bu mukavelede Karadağ‘a bırakılmıĢtır1349. Böylece, 29 Ağustos 1883
tarihli Göksu Mukavelenâmesi tasdik edilmiĢtir1350.
Karadağ Prensi Nikola, hudud sorununu bitirdiği düĢünülen bu mukaveleden çok
memnun kalmıĢtır. Hemen Dersaadet Maslahatgüzarı Gavro Voukoviç vasıtasıyla hudut
meselesinin halli dolayısıyla, hapiste bulunan bazı Karadağlıların affedilmesini rica
1347
BOA, Y.E.E., 109/17
―Gusinye ve Plave cihetindeki hatt-ı hudud zaten İşkodra cihetinde tahdid kılınmış olan hatt-ı
hududun nümâyiş bulunan Plamanice noktasından beddi ile Dreci-Ossour noktasına ve oradan Borava
Glava ve İlina Glava (Ylina Glava)Tepelerinden geçerek Yahova Tepesi’ne ve bu noktadan Tomoo-Kamen
Dağı .?....sına gidip oradan Slieva-Glava ve Baliasta-Glava tepelerini geçtikten sonra doğruca Golesin
Dağı (Golesich Dağı) tepesine gideceklerdir. Ve bu son noktadan dahi Morinya (Morina) veya Pepiç
Karyeleri hududu kadime-i müştereklerini takib iderek Lim’e vasıl olacak ve Morina Karyesi’ni
Karadağ’da, Pepiç Karyesi’ni Devlet-i Aliyye’de bırakacakdır. Hatt-ı hudud Lim’den
Maşniçe(Machnitza), Rjenitza karyelerinin hududu müştereke-i kadimelerini bittâkip Velika ile Rjenitza
karyeleri hududu müştereke-i kadimelerine vâsıl olacak ve buradan Rjenitza Karyesi’ni Devlet-i Aliyye’de
bırakmak üzere hududu kadime-i müştereke-i mezkûre ile tekrar Lim’e inecektir. Hatt-ı hudud buradan
dahi Lim suyunun sağ tarafını takip ile Velika ile Novchitch karyeleri arasında hudud-u müştereke-i
kadîmelerinde mübdî olan noktaya girecekdir. Ve oradan Velika Karyesi’ni Karadağ’a bırakmak üzere
Velika ile sair kurây-ı İslâmiye hudud-u müştereke-i kadîmelerini takip iderek Velika Mokrasına kadar
girecekdir. Hatt-ı hududun tekmil bir kısım bilâdüzzikr ve ta’dar olunan nekata ve sudur kara arazi
üzerinde bilfiil bulundukdan sonra tahdid ve tayin idilecekdir”. BOA, Y.E.E., 100/44
1349
Thomas Erskine Holland, age, s. 295.
1350
DerviĢ Ġbrahim, Rıza PaĢa, Nusret PaĢa ile Karadağ Dersaadet Maslahtgüzarı G. Voucovich (Gavro
Vukoviç) arasındaki bu mukavele 12 Aralık 1884 te tanzim olunmuĢtur. BOA, Y.E.E., 100/44.
1348
255
etmiĢ1351 ve nitekim Karadağ vatandaĢı olup Osmanlı hapishanelerinde hapis bulunan
Ģahıslar çok geçmeden serbest bırakılmıĢtır1352.
Sonuç olarak sınır tesbitlerinin tamamlanması iki halk arasında da bir
rahatlamaya ve huzura neden olmuĢtur. Fakat Ģunu da unutmamak gerekir ki sınır
sorunlarının halledilmesinden ve barıĢtan rahatsız olan kesimler boĢ durmamıĢ çeĢitli
hadiseler çıkartarak iki ülke iliĢkilerini sekteye uğratma yoluna gitmiĢlerdir.
E. TARA VE POLYE HADĠSESĠ
Karadağ hükûmeti Aralık 1885‘te yeni bir hudud teklifinde bulunmuĢtur. Buna
göre Karadağ, ġekular Karyesi‘nin suyun öte tarafında bulunan kısmını terk etmeyecek;
fakat Ġrjaniçe ve Ġstoyiçe‘yi
Osmanlı Devleti‘ne bırakacaktır. ġeküler‘in zikredilen
kısmının Karadağ‘da kalmasını ve hududun diğer kısımlarının da yeni teklife göre
olmasını istemiĢ, eğer olmazsa ―Avrupa
1353
söylemiĢtir
Komisyonuna müracaat edecegini‖
.
Avrupalı devletlerin Karadağ meselesine karıĢmasını hiç istemeyen Osmanlı
Devleti, teklife olumlu bakmamıĢtır. Karadağlılar bu arada Bodige Karyesi‘ni istila
ederek Martonik Karyesi‘ni de abluka altına almıĢlardır. Bu sırada Karadağlıların, Tara
Nehri‘nden karĢıya
geçmek isteyen halka ateĢ ederek öldürmeleri, iliĢkileri tekrar
bozulma noktasına getirmiĢtir1354. ĠĢgal edilen yerlerdeki Polye, Bodige, Beyelvik‘teki
Müslümanlar Karadağ vatandaĢlığını reddedip Osmanlı Devleti‘ne göçe baĢlamıĢlardır.
Bunda Karadağ idaresi altında yaĢamayı kabul etmiĢ olanlara ―Karadağ âdet ve
kanunlarının uygulanacağının‖ duyurulmasının etkisi çok büyük olmuĢtur1355.
Osmanlı Devleti hemen Karadağ istilasının soruĢturulması ve Tara Nehri‘nden
ġekülar‘a kadar tartıĢmalı olan sınırın belirlenmesi için ikinci komiser Bedri Bey ve
AteĢemiliter ġakir Bey‘i görevlendirmiĢtir1356. Gusinye ve Plave hattında yapılan tahdid
1351
On Karadağlı mahkumun isim listesinin de yer aldığı Karadağ maslahtgüzarının imzasını taĢıyan
mektup 1 Ocak 1885‘te PadiĢah‘a sunulmuĢtur. BOA, Y.PRK.MYD, 4 /13.
1352
BOA, Ġ.DH., 958/75775.
1353
BOA, Y.E.E., 46/19.
1354
BOA, Y.PRK.HR, 9/52.
1355
BOA, Y.PRK.ASK, 32/37.
1356
BOA, MV, 9/18.
256
çalıĢmaları bütün çabalara rağmen tam anlamıyla halledilememiĢtir. 1886‘da tekrar
anlaĢmazlık çıkınca Ferik Rıza PaĢa'nın baĢkanlığında oluĢturulan karma komisyon
1886 yılının Temmuz ayında bazı kararlar almıĢtır. Buna göre Perloça Yaylası Plave
tarafında
bırakılırken,
ġekular
Karyesi‘nden
bir
miktar
arazi
de
Karadağ'a
bırakılmıĢtır1357.
Bazı arazilerin Karadağ‘a verilmesine rağmen çatıĢmalar durmamıĢtır.
Karadağlıların KolaĢin‘i iĢgale hazırlandıkları yönünde haberler gelmeye baĢlamıĢtır1358.
Karadağlıların saldırılarından muzdarip olan Osmanlı tebaasının haberleri gelirken, diğer
taraftan Temmuz 1886‘da Karadağ Hâriciye Müdürü (Nazırı), Çetine‘deki Osmanlı
Sefiri Ahmet Cevat PaĢa‘ya, bir mektup yazarak, üç bin kadar Osmanlı vatandaĢının
Tara‘yı geçip önlerine geleni katlettiğini ve bu tecavüzün derhal önlenmesini
istemiĢtir1359. Osmanlı Devleti tebaasından olan saldırganların Karadağ komiseriyle
kaptanını katletmeleri olayın boyutlarını büyütmüĢtür1360. Karadağ Hâriciye Nâzırı,
sınırdaki Arnavutların kaynaĢmasının bir an evvel durdurulup asayiĢin sağlanmasını
istemiĢ ve bu yönde Osmanlı Devleti‘ni uyarmıĢtır. Ona göre, suçlu, sınırda asayiĢi
sağlayamayan Osmanlı yönetimidir. Karadağ Hariciye Nazırı ayrıca, asayiĢ bir an evvel
sağlanmaz ise oluĢabilecek üzücü hadiselerin sorumlululusunun Osmanlı Devleti
olacağını belirtmiĢtir1361. Ġki ülke iliĢkileri bir anda gerilmiĢtir.
Tara Olayı ile gerilen iki ülke iliĢkileri, Karadağ Prensi ve Abdülhamid‘in
devreye girmesiyle yatıĢmaya baĢlamıĢtır. Karadağ Prensi Nikola, Tara Olayı ile ilgili
Sultan Abdülhamid‘e telgraf çekmek istemiĢ; lâkin ―Buna cüret edemedim.‖ diyerek ne
denli üzüntülü olduğunu bildirmiĢtir1362. Polye Hadisesi nedeniyle de çok üzüntülü
olduğunu söyleyen Nikola, 24 Temmuz 1886‘da tarihli telgrafında ayrıca, ―bu gibi
hadiseler dostluğa halel getirmesin‖ dileğinde bulunmuĢ ve üzüntülerini beyan
etmiĢtir1363. Var olan iyi iliĢkileri kesintiye uğratabilecek bir hadiseyi en az zararla
1357
BOA, YARES, 34/5.
BOA, Y.PRK.ASK, 32/23.
1359
BOA, Y.E.E., 46/23.
1360
BOA, Ġ.DH., 997/78729.
1361
BOA, Y.E.E., 46/24.
1362
BOA, Y.E.E., 46/13.
1363
BOA, Y.E.E., 46/15.
1358
257
atlatmaya çalıĢan Prens Nikola, bir iyi niyet göstergesi olarak, esir alınan Osmanlı
tebaasının serbest bırakılması için emir vermiĢtir1364. Avusturya-Macaristan ile iĢbirliği
yaptığı Ģâyialarınıda yalanlayarak Rumeli‘deki Osmanlı askerlerinin çokluğu ve
mükemmeliyetinden memnuniyetini dile getirmiĢ ve Avusturya alayhine sözler sarf
ederek Osmanlı Devleti‘yle dostluğun devamı yönünde ifadeler kullanmıĢtır1365.
Sınırda yaĢayan Müslümanlar ile Karadağlılar arasında meydana gelen hadisenin
bir daha tekrarlanmaması için Karadağlılardan teminat alınmıĢtır. AnlaĢmazlıkların
çözümünün hudud meselesinin halledilmesine bağlı olduğu gerçeği çok açık bir Ģekilde
oraya çıkmıĢtır1366. Bu nedenle Prens, 1886 yılında, hudud meselesinin halledilmesinin
bir an evvel gerçekleĢmesi için Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarının Çetine'ye
dönüĢünü geciktirmiĢtir1367.
Prens‘in çabalarına rağmen çatıĢmalar bir müddet devam etmiĢtir. Tara Nehri‘nin
öbür yakasında iki köyün daha iĢgal edilmesi ve on iki tabur Karadağlı askerin 3 Nisan
1887‘de birçok kiĢiyi Ģehit etmesi iki ülke iliĢkilerinde son derece olumsuz bir durum
oluĢturmuĢtur1368. Kosova‘nın Plave kasabasına doğru ilerleyen Karadağlılara karĢı
Kosova Valiliğine, askerî tedbir alınması talimatı verilmiĢtir1369. Osmanlı Devleti‘nin bu
tedbirleri yersiz değildir. Zira Karadağ‘da, dikkat çekici bir Ģekide silahlanma giriĢimi
göze çarpmaktadır. Bir taraftan Avusturya‘dan alınan tüfenkler, Almanya‘dan sipariĢ
edilen silahlar ve Rusların Bar Limanı‘na bıraktığı mühimmat Osmanlı Devleti‘ni son
derece rahatsız etmiĢtir1370. Ayrıca, Berane‘deki Hıristiyan nüfusun
Karadağlılar
tarafından silahlandırıldığı ve isyana teĢvik edildiği Ģâyiaları ortalığı karıĢtırmıĢtır. Prens
Nikola, Mart 1887‘de Karadağ‘daki silahlanmayı
―mevcud siyasi geliĢmeler‖e
dayandırmıĢ, alınan silahların ―Osmanlı silahı gibi hizmet edeceğini söyleyerek savaĢ
hazırlığının Osmanlı‘ya karĢı değil, Sırplara karĢı olduğunu belirtmiĢtir. Karadağ Prensi,
Silistre ve Rusçuk ihtilâllerin yatıĢtırılmasına rağmen kuvvetlenerek yayılacağından
1364
BOA, Y.E.E., 46 /25.
BOA, Y.E.E., 46 /55.
1366
BOA, Y.PRK.MYD, 5/29.
1367
BOA, Y.E.E., 46/62.
1368
BOA, Y.E.E, 46/50
1369
BOA, DH.MKT, 1408/131
1370
BOA, Y.PRK.TKM, 10/43. BOA, Y.PRK.BġK, 8/85. BOA, Y.E.E., 46/59. BOA, Y.PRK.TKM, 15/33
1365
258
endiĢe duyması nedeniyle bir anlamda önlem aldığını ifade etmiĢtir1371. Prens, ayrıca,
silah tedarikinin diğer bir sebebinin de ―eski silahları yenisiyle değiĢtirmek‖ olduğunu
belirtmiĢtir1372.
Diğer yandan Karadağlıların verdikleri silah ve cephane ile isyana teĢvik edilen
Beraneli Hıristiyanların itaat altına alınması için Kasım 1886‘da gerekli olan asker
bölgeye sevk edilmiĢtir1373. 1887 Nisan ayına gelindiğinde Kardağlıların düĢüncesinin
Gusinye ve Pilave'ye saldırarak Prizren'e kadar ilerlemek olduğu iddia edilmiĢtir1374.
Karadağ'ın silahlanması sebebiyle Gusinye ve Plave halkı heyecana kapılmıĢ ve
mücadele için hazırlıklara baĢlamıĢlardır1375. Görüldüğü gibi 1887 yılına Tara ve Polye
Olaylarının gölgesinde girilmiĢtir.
F. 1887 YILI TAHDĠD-Ġ HUDUD ÇALIġMALARI ve VELĠKA KÖYÜ
SORUNU
1886 yılı Nisan ayında baĢlayan ve Tara Vukuatı olarak adlandrırlan Karadağ
saldırısından sonra sınırdaki gerilimin artmasını Nikola‘nın demeçleri önleyememiĢtir.
Olayların durdurulması ve tansiyonun düĢürülmesi için Kosova Valisi Faik PaĢa‘nın
baĢkanlığında Karadağ hükûmeti tarafından yerinde oluĢturulacak bir komisyon teĢkil
edilerek bir an önce görüĢmelere baĢlanmıĢtır1376. Komisyonda Bedri ve Sabri Beyler de
vardır. Terbice Köyü‘nde görüĢ alıĢ veriĢinde bulunarak kavga konusu olan meralar
üzerinde görüĢmeler yapılmıĢtır1377.
Velika Karyesi hakkında bir anlaĢmazlık söz konusu olmuĢtur. Ġstanbul‘da
DerviĢ PaĢa, Nusret PaĢa, Veli Rıza PaĢa ile Mösyö Gavro Voukoviç arasında yapılan
anlaĢmanın maddelerine göre hudud tayini bir yere kadar halledilmiĢtir. Ġki taraf
halkının ifadeleri ve Ģahitlikleriyle tespit edilmiĢtir. Fakat Velika sınırı ve Plave
arazisine gelince her iki hükûmet komiseri farklı farklı beyanatlarda bulunmuĢlardır.
1371
BOA, Y.PRK.EġA, 6/50. BOA, Y.E.E, 46/59.BOA, Y.PRK. ASK, 29/36. BOA, Y.E.E., 46/55
BOA, Y.E.E, 46/74
1373
BOA, Y.PRK.MYD, 4/62. BOA, DH.MKT, 1377/106
1374
BOA, DH.MKT, 1414/118
1375
BOA, Y.E.E, 46/65
1376
BOA, AMKT.MHM, 493/22
1377
BOA, DH.MKT, 1426/24
1372
259
Tabii, halk da kendi hükûmetlerinin ifadeleri doğrultusunda Ģahitlik edince ortalık
karıĢmıĢtır.
Bunun üzerine, ertesi yıl Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa bölgeye giderek
gerekli soruĢturmayı yapmak için ―Çakor Yaylası‘nda Velika‘nın gerçek sınırını
öğrenmek için harekete geçmiĢtir. Plave‘de saygın ve öndegelen kiĢilerden Velika
Karyesi‘nde toprakları olduğuna dair ―tapu senetlerinin‖ çıkartılmasını istemiĢtir. Fakat
Plaveliler, komisyon heyetini Çakur Yaylası‘na götürmeyi reddetmiĢtir. Zira o bölgenin
Karadağ‘a bırakılacağını düĢünmüĢlerdir. Sahip oldukları haklara zerre kadar zarar
gelmeyeceğini temin eden Ahmet Cevat PaĢa, Ġstanbul‘daki Göksu Mukavelesi‘nin
dıĢında ―bir karıĢ toprak‖ verilmeyeceğini söylemiĢtir1378.
Ayrıca, söz konusu itirazların bir sebebinin de Gavro Vukovich olduğu iddia
edilmektedir. Gerek komisyon çalıĢmalarındaki tavırları gerekse de bölgede halka
davranıĢı çözümsüzlüğe yol açmıĢtır. Eğer Mösyö Gavro komisyonda kalmaya devam
ederse çözüme ulaĢmak zordur. Bunun üzerine, hem tahdid-i hudud çalıĢmalarını
sekteye uğratmamak hem de bir an evvel sorunu halletmek için Mösyö
Gavro
Voukovich‘in görevden alınmasını Prens Nikola‘dan rica etmiĢlerdir. Prens de bu
yaklaĢımı olumlu bulmuĢ ve komisyondaki Karadağ komiseri Gavro Voukovich‘i
görevden alarak Karadağ Hâriciye Müdürü Mösyö Radoniç‘i tayin etmiĢtir1379.
1887‘de Tahdid-i Hudud Komsiyonu yeniden ĢekillenmiĢtir. Ocak 1887‘de
Kosova Valisi Faik PaĢa‘nın baĢkanlığında Ġpek Mutasarrıfı Ali PaĢa, Çetine Sefiri
Ahmet Cevat PaĢa,
Miralay Bedri ve BinbaĢı Sabri Bekir Bey yer alırken1380
Karadağ‘dan Mösyö Ġlya Radoniç birinci ve Harbiye Müdürü Mösyö Plamanac ikinci
1378
BOA, Y.E.E, 46/11.
BOA, Y.E.E, 46/11 Bu belgenin her nedar katologda 06/R /1327 (Hicrî) tarihli olduğu yazıyorsa da
bunun sehven yazıldığı kanaatindeyiz. Söz konusu belge tarihsizdir. Ayrıca içinde Ahmet Cevat PaĢa‘nin
ismi hiç geçmemektedir. Lakin gerek anlattığı dönem gerekse komisyondaki diğer üyelerin isimlerini
zikrettiği için bu kiĢinin Ahmet Cevat PaĢa olduğu anlaĢılmaktadır. Katalogdaki tarihin doğru olması
imkansızdır. Çünü Ahmet Cevat PaĢa‘nın ölüm tarihi 1900‘dür.
1380
BOA, MV, 16/9. BOA, DH.MKT, 1426/24.
1379
260
komiser olarak atanmıĢtır. Komisyon, Velika karyesi sorununu halletmek için Çetine‘de
Mösyö Radoniç baĢkanlığında toplanmıĢtır1381.
AnlaĢmazlığa neden olan toprakların kime ait olduğu konusundaki bilgiler tapu
kayıtlarında, tapu tahrir defterlerinde vardır. Çayır, mera ve yaylakların hangi cemaate
ve hangi karyeye ait olduğu tespit edilebilirdi. Nitekim Osmanlı komiserleri, sorunun
halledilmesi için tapuların çıkartılması önerisini sunmuĢtur. Böylelikle, sağlıklı bir sınır
tespiti mümkün olabilecektir. Özellikle Bayaluha ve Vağaniçe yaylaklarının kimin
tarafında olduğu konusunda tartıĢmalar olduğu için baĢka bir çözüm gözükmüyordu1382.
Karadağ komiserleri ise bu teklife yanaĢmamıĢlardır. Zira onlar, Velika halkının
Plave Beylerinin kayıtsız çiftçileri olduğu ve ellerinde bir tapu bulunmayacağını
söylemiĢlerdir. Buraların çok uzun yıllardan beri Velika halkının istifadesinde olduğu ve
sadece Velika halkı değil Plave ve civarındaki Müslümanlarının da Ģahitlikleriyle oralara
baĢka kimsenin gelmediğini isbat edebileceklerini söylemiĢlerdir. Osmanlı komiserleri
ise ―Bayaluha, Çakur ve Vağaniçe yaylakları ile ilgili Velika ahalisinin, buraların bizzat
Velika karyesine aid olduğunu ispat eder bir resmi senet ve tapu göstermeleri
gerektiğini‖ tekrarlamıĢlardır. Komisyona çağırdıkları Velikalı bir Ģahıs dört kıta tapu
ibraz eyleyince Karadağlı komiserler daha baĢka belgeye gerek olup olmadığını
sormuĢlardır. 1175 tarihli tapu senetlerinde Çakur ve Vağaniçe yaylaklarının
Plavelilerden ocaklık olarak tahsis edilen yerler arasında ismi olmasına rağmen verilen
beratta Bayaluha yaylağının ismi geçmemekte ve Çakur ve Vağaniçe yaylaklarınınsa
Dukakin Sancağı‘na tâbi olduğu yazmaktadır. Bağlı olduğu nahiye ve karye yazmadığı
için geçerli kabul edilemeyeceği Osmanlı komiserleri tarafından beyan edilmiĢtir1383.
Karadağlıların gösterdiği belgeleri çürütmek ve ihtilâfın halledilmesi için
Gusinye ve Plave ileri gelenleri, ellerinde tapu senetleriyle Çetine‘ye davet edilmiĢtir.
Lâkin, gitmeyi reddetmiĢler ve ―Eğer Velika karyesi Karadağ‘a terk edilirse Gusinye1381
BOA, Y.E.E, 46/11.
BOA, Y.E.E, 46/11.
 Fetihlerde yararlılığı görülen mahalli beylere ya da ümerâya yani eski sahiplerine verilen topraklardır.
Belli bir ailenin elinde bulunur. GniĢ bilgi için bkz. Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi,
Isparta 1997, s. 230-231
1383
BOA, Y.E.E, 46/11.
1382
261
Berane yolu kapanır.‖ demiĢlerdi. Ama, gidilmediği takdirde Karadağlıların iddialarını
kuvvetlendirmekten baĢka bir iĢe yaramayacağı söylenince Çetine‘ye gitme konusunda
ikna olmuĢlardı.1384
Karadağ komiserleri Boyaluha arazisi için gösterdiği tapu gibi Vaganiçe yaylağı
için de gösterirlerse Göksu Mukavelenâmesi gereği Osmanlı Devleti, bu iki yeri
Karadağ‘a terk etmek durumunda kalacaktır. Fakat Bayaluha, Plavelilerin çok değer
verdiği ve önem atfettiği bir yaylak olduğu için buna sessiz kalacaklarını düĢünmek
zordur. Ġpek ve Plave yolu Bayaluha Merası‘nın hemen altından geçmekteydi. Eğer
Karadağlılar bu meraya sahip olurlarsa Plave ve Ġpek yolu hep tehlikede olacaktı. Bunun
için Ahmet Cevat PaĢa yerinde incelemeyi teklif etmiĢtir. Bu yaylağın ―her ne surette
olursa olsun‖ Karadağ‘ın elinden kurtarılması gerektiğine değinmiĢtir1385. Tahdid-i
Hudud Komsiyonu üyeleri birlikte Terbice karyesine gitmiĢler, kavga konusu olan
meraları yerinde görmüĢlerdir. Oradan da Vağaniçe yaylağına gitmiĢlerdir1386. Velika
karyesinde topoğrafik çalıĢmalar yapan Komisyon,1387 en doğru kararı vermeye
çalıĢmıĢtır.
Ahmet Cevat PaĢa
Vağaniçe‘nin o kadar ehemmiyetli olmadığını ve
Plave‘ye uzak olduğunu söylemiĢtir. Karadağlılar Boyaluha ve Vağaniçe yaylakları
konusunda ısrar ederlerse Bayaluha‘yı Osmanlı Devleti‘nde bırakarak yoğunlukla
Hıristiyan ahâlinin yaĢadığı ġekülar‘ın Karadağ‘a terk edilmesini öngörmüĢtür.
Gerekirse Karadağlıların ikna edilebileceğini savunan Ahmet Cevat PaĢa, meselenin bir
an önce çözüme kavuĢturulmasının önemine değinmiĢtir. Plave ahâlisinin mümkün
olduğu kadar has dairede tutulmasını önermiĢtir1388.
Gereken yapılmıĢ ve Kosova Valisi Faik PaĢa‘nın önderliğindeki komisyon
Karadağ hududunun Gusinye, Plave ve Rugova tarafındaki bölümü eksiksiz ve tam
1384
BOA, Y.PRK UM, 8/56
BOA, Y.E.E, 46/11
1386
BOA, DH.MKT, 1426/24
1387
BOA, MV, 21/11
1388
BOA, Y.E.E, 46/11.
1385
262
olarak tahdid edilerek hazırlanan haritayla sınırlar belirlenmiĢtir1389. Sınır kulelerinin
yapımına her an baĢlanabileceği için1390 gerekli hazırlıklarda tüm hızıyla yürütülüyordu.
Böylece Hudud sorununun çözülmesi iki hükümdar tarafından da memnuniyetle
karĢılanmıĢtır. Karadağ Prensi Nikola, Abdülhamid‘e gönderdiği mektubunda sorunun
giderilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirmiĢ ve Sultan Abdülhamid‘in kendisine
gönderidiği ‗Ġmtiyaz NiĢanı‘ndan dolayı teĢekkür etmiĢtir.
II. Abdülhamid ise 28
Temmuz 1887 tarihli cevabî telgrafnâmesinde hudud meselesinin çözümünden dolayı
memnun olduğunu belirterek Ģöyle demiĢtir: ―İşbu tesviyeden dolayı ben dahi zât-ı
fehimânelerini tebrik ederim1391.‖
Karadağ
hududundaki
sınır
taĢı
çalıĢmaları
da
kısa
bir
süre
için
tamamlanmıĢtır1392. Karadağ Prensi Nikola hudud üzerinde meydana gelebilecek ve
barıĢ komisyonunun faaliyetlerini engelleyebilecek herhangi bir hadiseyi önlemek için
çaba harcamıĢtır1393. Sınırlarda bu çalıĢmaları engelleyici olaylara kesinlikle müsamaha
gösterilmemesi yönünde iki ülke arasında ortak tavır sergileme kararı alınmıĢtır1394.
Karadağ‘la anlaĢmaya varılması bazı Karadağlı suçluların 1888‘de serbest
bırakılmasına da sebep olmuĢ ve iyi niyet göstergesi olarak serbest bırakılmıĢlar ve
memleketlerine gönderilmeleri için Karadağ Mazlahatgüzarına teslim edilmiĢlerdir1395.
Bunun üzerine Prens Nikola ve Hâriciye Nâzırı, 24 ġubat 1888‘de Sultan Abdülhamid‘e
―minnet ve Ģükran‖ hislerini iletmiĢlerdir1396.
Tüm bu güzel geliĢmelere rağmen sınır sorunlarının bittiğini söylemek
imkânsızdır. Nitekim çok geçmeden ―Berane Olayı‖ patlak vermiĢtir. ġimdi kısaca
Berâne Olayı diye adlandırılan bu hadiseden bahsederek etkilerini inceleyelim.
1389
BOA, Y.A.HUS, 206/10.
BOA, DH.MKT, 1443/3.
1391
Hakk-ı Âlîlerinden olan hissiyât-ı müverretkarânemizin derecesi zât-ı fehimânelerince ma‘lum
olacağını bildiğimden Devlet-i Aliyyemiz ile Emâret-i fehimânelerinin de cebrî olan münâsebet-i hasnenin
an bean te‘kid ideceği ...emir eyler. BOA ,Y.E.E, 63/22.
1392
BOA, DH.MKT, 1450/30.
1393
BOA, DH.MKT, 1519/28.
1394
BOA, DH.MKT, 1519/76.
1395
Bunlardan birisi Sırbistan'da aldığı eğitimden sonra Karadağ‘a dönerken yanında taĢıdığı ―iki muzır
kitap‖ nedeniyle Adana‘ya müebbed sürgün cezası verilen ve PriĢtine hapishanesinde yatan Spasoiye
Filipof‘dur. BOA, DH.MKT, 1486/19. BOA, Ġ.DH, 1069/83880
1396
BOA,Y.A.HUS, 211/30
1390
263
Kosova'ya tâbi Berana Kazası Karadağ-Osmnalı sınırında yer alan, Karadağ‘ın
kuzeydoğusunda bulunan ve çizilen sınırlar neticesinde Osmanlı tarafında kalmıĢ bir
kazadır. Berane‘de Karadağlı Hristiyanların da yaĢaması, Berane‘nin Karadağ- Osmanlı
iliĢkisinde önemli bir yer tutmasına neden olmuĢtur1397. Beraneli Hıristiyanların
Karadağlılar tarafından silahlandırıldığı ve isyana teĢvik edildiği hep söylenegelmiĢti.
Bunun gerçeklik payı yok değildir. Zira Berane‘nin Hıristiyan köylerinin bir kısmı
Karadağ sınırında bulunduğu için silah aktarımı sağlanmıĢtır1398.
1897‘de Karadağlılar sınırı geçmiĢler ve Berane‘ye saldırarak, kasabada bulunan
sınır kulelerini yakmıĢlar, içindeki Osmanlı askerlerini öldürmüĢlerdir. Bir süre
bekledikten sonra kendilerine mukavemet gösterilmediğini gören Karadağlılar Berane
kasabasına girmeye kalkıĢmıĢlardır. Bunun
üzerine Osmanlı askerleri Kâzım Bey
kumandasında kaleden top atıĢıyıyla Karadağlılara karĢılık vermiĢler ve onları etkisiz
hâle getirmiĢlerdir. Hiç beklemedikleri bir mukavemetle karĢılaĢan Karadağlılar, derhal
Berane‘deki kiliseye sığınmak zorunda kalmıĢlardır1399.
ÇeĢitli kıĢkırtmalar neticesinde patlak veren olaylarda Berane Kaymakamlık
binası tamamen yanmıĢtır.
Çıkan hadiselerde Berane Kaymakamı Cemal Bey‘in
olumsuz tutumunun da etkisi vardır. Karadağ Prensi, Karadağ Hudud Komiserliğine
getirilen Berane Kaymakamı Cemal Bey‘den,1400 Hıristiyan ahâliye karĢı takındığı
olumsuz tavır ve ―kapanmıĢ dosyaları açması‖ nedeniyle, hiç memnun değildir. Prens
Nikola bu memnuniyetsizliğini dile getirmiĢ ve Berane Kaymakamı‘nın azlini Osmanlı
Devleti‘nden istemiĢtir1401. Prensin isteği yerine getirilmiĢ ve Cemal Bey azledilerek
Berane kazası kaymakamlığına Rauf Bey getirilmiĢtir1402. Osmanlı Devleti bu
hareketiyle bölgede barıĢın sağlanması için olumlu ve iyi niyetli adımlar atdığını
göstermiĢtir.
1397
BOA, DH.MKT, 1505/103
BOA, Y.PRK.UM, 41/57
1399
Süleyman Külçe, age, s. 313
1400
BOA, DH.MKT, 2085/3
1401
BOA, Y.PRK.BġK, 54/111
1402
BOA, Ġ.DH, 1351/1315/C -12
1398
264
G. FERĠK ENVER PAġA‟NIN TAHDĠD-Ġ HUDUD ÇALIġMALARI
1892 yılına gelindiğinde sınır sorunlarının tamamen çözüldüğünü söylemek
imkânsızdır. Hâlâ Osmanlı Hükümeti ile Karadağ hükûmeti arasında sınır konusunda
ihtilaflar söz konusudur1403. Zaten hudud meselesinin çözümsüzlüğü bazen valileri bile
istifanın eĢiğine getirmiĢtir. ĠĢkodra Valisi Abdülkerim PaĢa bunlardan birisidir. Hudud
meselesini halletmekten ―âciz kaldığını‖ söylerek görevden affını istemiĢtir1404. Karadağ
sınır anlaĢmazlıklarına ve pürüzlere son vermek için iki taraftan oluĢturulan komisyon
üyeleri Tuz‘da görüĢme kararı almıĢlardır. Karadağ hükûmeti tarafından Hâriciye Nâzırı
memur edilmiĢtir1405.
1903‘te Karadağ hududu üzerinde ihtilaflar oluĢmuĢ ve bir komisyon teĢkili
yoluna gidilmiĢtir1406. 1903 yılının Eylül ayında Prens Nikola Ġstanbul‘a Karadağ
Hâriciye Nâzırını Gavro Vukoviç Dersaadet‘e
kâtiple
birlikte
1407
göndermiĢtir
.
Ziyaret
maslahatgüzar olarak tayin olunan
sırasında
bazı
önemli
sorunlar
neticelendirilmiĢtir. Özellikle Moykovaç ve KolaĢin‘e birer siyasi komiser tayin
edilmesi, ayrıca, Karatoprak arazisi ile ilgili sorunların çözüme kauvuĢturulması için
önemli adımlar atılmıĢtır. Fakat bu görüĢmelerin ve anlaĢmaların yapılmasının üzerinden
aylar geçmesine rağmen herhangi bir irade yayınlanmaması ve komiserlerin görev
yerlerine gitmemesi Karadağ‘ı endiĢeye sevk etmiĢtir. KolaĢin ve Moykovaç‘a bir an
evvel siyasi komiserin tayin edilerek görev yerine gitmesinin son derece elzem olduğu
belirtilmiĢtir1408.
1906 yılına gelindiğinde bile Karadağ ile Osmanlı sınırlarının tam anlamıyla
tahdid edildiğini söylemek zordur. Sınırdaki olayların dinmemesi üzerine Osmanlı
Devleti, Ferik Enver PaĢa‘yı hudud tahdidi için görevlendirmiĢti. Yâverân-ı ġehriyârî
Ferik Enver PaĢa ve Karadağ hükûmeti tarafından Karadağ Harbiye Nâzırı General
Vokotiç'in baĢkanlığını yürüttüğü heyetler, sınır sorununu detaylı olarak incelemek ve
1403
BOA, Ġ.HUS, 2/1310/M-111
BOA, Y.A.HUS, 297/42
1405
BOA, Y.A.HUS, 296/29
1406
BOA, Ġ.HUS, 109/1321/C-160
1407
BOA, Y.A.HUS, 456/74
1408
BOA, Y.PRK.EġA, 44/80
1404
265
kesin sonuca ulaĢmak için lâyiha ve raporlar hazırlamıĢlardır. Serasker Rıza, Rumeli
MüfettiĢ-i Umûmisi Hüseyin Hilmi, ĠĢkodra Vali ve Kumandanı Ferik Salih Zeki,
Kosova Valisi Ferik Mahmud ġevket, Çetine Sefiri Erkân-ı Harp Mirlivası Ahmed Fevzi
PaĢaların mütalaalarının ardından TeftiĢ-i Umumi-i Askerî Komisyonu Reis-i Sânisi
MüĢir Ġbrahim Edhem ve azâdan Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Vekili MüĢir Ömer
RüĢdü PaĢaların istekleri üzerine konu 16 Ekim 1906‘da Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ‘ya
taĢınmıĢtı1409.
Enver PaĢa, Karadağ Hâriciye Nâzırı General Vukotiç ile birlikte
sınırdaki
hadiseleri önlemek için bir kararname hazırlamıĢlardır. Kararnamede sınırın mıntıkalara
bölünmesi, sınıra bir komiser tayin edilmesi, inzibat ve asayiĢin sağlanması, sınır
üzerindeki altı noktaya (Pirhaban, Moikovaç, Lehice, Niska, Piste, Pepiç) sınır
kapılarının inĢa edilmesi gerektiği yer almaktaydı1410.
Enver PaĢa, 1906‘da görevi sırasında hazırladığı lâyihada Akova‘da iki Redif
Taburu oluĢturulması, 1905 yılı KolaĢin hadiselerinde Müslüman ve Hıristiyanlara af
çıkartılması ve Ġpek Sancağı‘na bağlı olan TirgoviĢte ve Berane Kazalarının Yenice
Sancağı‘na bağlanması, son olarak Kosova Vilâyeti‘nde dört ve ĠĢkodra Vilâyeti‘nde
beĢ olmak üzere toplam dokuz sınır kapısı oluĢturulması gerektiği ifade edilmiĢtir. Sınır
kapıları Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir1411:
Kosova Vilâyeti
1.
kapı TaĢlıca ile NikĢik arasında Nefertara Kapısı
2.
kapı Atik ve TaĢlıca ile KolaĢin-i Bala arasında Moykovaç Kapısı
3.
kapı Berane ve Atik ile Adraviçe arasında Daniliska kapısı
4.
kapı Gusinye ve Pilave ile yine Andraviçe arasında Pepiç kapısı
ĠĢkodra Vilâyetine
1.
kapı Tuz ve Malisiya ile Podgoriçe arasında Zim Köprüsü Kapısı
2.
kapı ĠĢkodra ile Planinçe ve Riyeka ve Virpazar arasında ĠĢkodra Ġskelesi
3.
kapı ĠĢkodra ile Bar arasında Sokofça diğer bir ismiyle TaĢ Köprü Kapısı
4.
kapı ĠĢkodra ile Ülgün arasında ġenkirek Kapısı
5.
kapı ise ġenkin ile Ülgün arasında Polay, diğer bir adıyla Çayağzı Kapısı
1409
BOA, Y.E.E., 100/45
BOA, Y.E.E., 100/45
1411
BOA, Y.E.E., 100/45 Bkz. EKLER, Harita-1
1410
266
Hazırlanan haritada da söz konusu bu sınır kapılarının yerleri gösterilmiĢtir1412.
Sınır kapılarının yerlerinin tespit edilmesi, hudud meselesinin tamamen halledilmesi1413
için bir umut ıĢığı niteliğindedir. Enver PaĢa‘nın lâyihasında öngörülen redif taburu
oluĢturulması fikri ise ―şimdilik kuvve-i hazıra ile idare-i maslahat olunması‖
düĢüncesiyle uygun görülmemiĢtir1414. Daha sonra Karadağ-Osmanlı sınırlarını gösteren
yeni bir harita basılmıĢtır1415.
H. YEZERO TEPESĠ SORUNU ve ĠRJANĠÇE HADĠSESĠ
Gusinye ile Ġpek arasında bulunan Velika Karyesi‘nin bir uzantısı olan Yezero
Tepesi, hiç beklenmeyecek Ģekilde iki devlet arasında sorun olmuĢtur. Gusinye ve
Plava‘nın tek geçidi konumundaki Yezero Tepesi, Karadağlılar tarafından abluka altına
alındığı takdirde o taraftaki yaylaların yolu kesilmiĢ olmaktaydı. Bu da Gusinye ve Plave
halkı için kabul edilemez bir durumdur. Ayrıca hayvancılıkla geçinen halkın,
saldırılardan ve sınır ihlallerinden canı yanıyor ve tek geçim kaynakları olan hayvanlara
ve otlaklara zarar verililiyordu. Yine sınırda olay çıkaran Karadağlılar Osmanlı tarafına
saldırmıĢtı. Saldırı haberini alan Gusinye ve Plave halkı devletten yardım istemiĢ,
sorunun halledilmesi yönünde çağrı yapmıĢtı. Bunun için Osmanlı Devleti, Mitroviçe
XVIII. Nizamiye Fırkası Erkân-ı Harp Reisi Fevzi Bey‘i (1876-1950) Aralık 1906‘da
bölgeye göndermiĢ1416, delegelerle görüĢmeye yetkili kılmıĢtır1417. Karadağ tarafından
ise Karadağ Hudud Komiseri BinbaĢı VeĢoviç görevlendirilmiĢtir1418. Sınır tesbiti için
çalıĢan komisyon, harita ve sınır üzerinde yaptığı çalıĢmaların neticesinde, numaralı
iĢaretleri, tesbit edilen sınıra yerleĢtirilecek, bir müddet sonra da iĢaretlenen yerlere
1412
BOA, Y.E.E., 100 /45
BOA, MV, 131/33
1414
BOA, Y.PRK.BġK, 76/66
1415
BOA, Y.MTV, 292/179
 Asıl adı Mustafa olan Fevzi PaĢa, tanınmıĢ bir asker ve devlet adamıdır. Aldığı maraĢallik rütbesiyle
Cumhuriyet döneminde MaraĢal Fevzi Çakmak olarak anılmıĢtır. 1898‘de kurmay yüzbaĢı olarak orduya
katılmıĢ 1899‘da Kosova Vilayeti‘nin Mitroviçe Kazası‘nda bulunan XVIII. Nizamiye Fırkası‘na Erkan-ı
Harp Reisi olarak atanmıĢtır. Daha geniĢ bilg. Ġçin bkz. Ayfer Özçelik, ―Çakmak, Fevzi‖ DĠA, C. 8,
TDVY, Ġstanbul 1993, s. 190
1416
Süleyman Külçe, age, s. 317
1417
BOA, Y.MTV, 300/55
1418
Süleyman Külçe, age, s. 317
1413
267
tarassut ve istinat kuleleri inĢa edilecektir. Fakat çok geçmeden Ağustos 1906‘da
Karadağlılar hemen kule inĢaatlarına baĢlamıĢlardır. Gusinye‘yi Ġpek‘e bağlayan yola
hakim bir konumda olan Velika‘da inĢa edilen kuleler stratejik önem arzetmektedir. Her
ne kadar diplomatik temaslarla kule yapımı ertelense de bir müddet sonra Karadağlılar
kule yapımına hız vermiĢ ve daha geniĢ, kale tarzı kuleler yapmaya baĢlamıĢlardır1419.
Ġki taraf yetkilileri, Yezero Tepesi‘nde anlaĢmazlığa neden olan yerde daha önce
imzalanan protokol ve haritalar olduğu halde, uygulamada problem yaĢanmıĢ ve
anlaĢmazlık çıkmıĢtır. AnlaĢmazlığın çözümü için bir pantometre getirilerek ölçümler
yapılmıĢ, açılar hesaplanarak Yezero Tepesi‘nin hangi tarafa ait olduğu tespit edilmiĢtir.
Küçük bir bölümünün Karadağ‘a ait olduğu diğer kısımlarının ise Osmanlı Devleti
tarafında olduğu, ayrıca, Yezero Tepesi‘ne hâkim bir konumda olan ―Goveçi KırĢ‖
Tepesi‘nin de Osmanlı Devleti tarafında olduğu tespit edilmiĢtir1420.
Goveçi KırĢ Tepesi Karadağlıların her nasılsa elinde bulunmaktaydı. Fevzi PaĢa
―Goveçi KırĢ Tepesi‘ni verin, Yezero Tepesi‘ni alın‖ teklifinde bulunmuĢtu.
Karadağlılardan yanıt gelmeyince bir süre sürüncemede kalan konunun bir an evvel
halledilmesini isteyen tarafları memnun etmek için üç dört ay uğraĢan Fevzi PaĢa,
sonunda, 30 Ağustos 1907‘de gerekli kereste, taĢ, kireç gibi yapı malzemelerini
toparlayan halkla birlikte üç gün içinde Yezero Tepesi‘ne bir kule inĢa etmiĢlerdi.
PadiĢah‘ın adına izafeten ―Hamidiye‖ ismini verdikleri bu kulenin yapımı, Karadağlılara
fark ettirmeden gizlice tamamlanmıĢtır. Karadağlıların itirazı üzerine çatıĢmanın çıkması
an meselesi olmuĢ, Mirliva Salih PaĢa ve Ġpek Mutasarrıfı ve Kumandanı Hasan Bey
Yezero Tepesi‘ne intikal etmiĢtir1421.
1419
Nilüfer Hatemi, MaraĢal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, C. I, YKY, Ġstanbul 2002, s. 69-72. Nilüfer
Hatemi, Yezero Tepesi‘ndeki kule mevzuunda verdiği bilgiler tashih gerektirmektedir. Arnavutların inĢa
ettikleri Hamidiye kulesinin yıkılmasına direnmek için Abdülhamid ile yaptıkları yazıĢmaları,
Arnavutların, teĢekkür mesajı olarak yansıtılması, düzeltilmesi gereken bir husus olduğu kanaatindeyiz.
Ayrıca Hatemi, Yezero kulesini Karadağlıların inĢa ettğini ve Arnavutların da bu kulenin yıkılması
yönünde verilen karar ile ilgili memnuniyetlerini dile getirdiklerini söylemiĢtir. Ama bu kule Süleyman
Külçe‘nin de belirtiği gibi Arnavutlar tarafından inĢa edilmiĢtir.
 ―Pantometre Aleti dürbünsüz veya dürbünlü olmak üzere iki türden oluĢan üzerinde 0-360 derece
bölümü olan bir silindir üstünde gözleme için yarıklar olan arazi ölçümünde kullanılan bir alettir.
Silindirin üstüne bir de pusula konmuĢtur.‖ Muzaffer ġerbetçi, Türk Haritacılığı Tarihi (1895 - 1995),
HKMO, Ġstanbul 1999, s. 83
1420
Süleyman Külçe, age, s. 317
1421
Süleyman Külçe, age, s. 317
268
Mitroviça‘da bulunan ġemsi PaĢa‘nın Abdülhamid‘den yetki istemesi üzerine,
sorunun barıĢçıl yöntemlerle çözülmesi için 28 Eylül 1907‘de bölge halkının kültürünü
ve âdetlerini yakından tanıyan ġemsi PaĢa Yezero Tepesi‘ne tayin edilmiĢtir1422.
Karadağ hükûmeti ise General Lakik baĢkanlığında bir komisyon oluĢturarak bölgeye
göndermiĢtir1423. Ġki heyet Yezero Tepesi yakınında Çakura Kulesi‘nde buluĢmuĢlardır.
Ġki taraf yetkilileri Yezero Tepesi‘ne giderek yerinde inceleme yapmıĢlar ve 3 günde
inĢa edilen Hamidiye Kulesi‘nin bir köĢesinin bir buçuk metre Karadağ sınırını ihlal
ettiğine karar vermiĢlerdir1424.
Durumdan memnun olmayan Karadağlılar, bunun ―sınır ihlali‖ olduğunu ve
kulenin derhal yıkılması gerektiğini söylemiĢlerdir. Karadağ heyetinin bu isteği üzerine
Abdülhamid‘e durum bildirilmiĢ ve Karadağ Prensi ile dostluk hislerini göz önüne
alan1425 Sultan Abdülhamid, kulenin yıkılması yönünde talimat vermiĢtir. Fakat bu kez
Gusinye ve Plave halkı yıkım kararına karĢı çıkmıĢlar, ―Padişahın adına yaptırdığımız
kulenin yıkılması ona karşı bağlılığımızı azaltır.” diyerek kuleyi yıkmamakta kararlı
olduklarını göstermiĢlerdir. Gusinye, Plave, Ġpek ve Rugova halkı ―nikâhları‖ üzerine
yemin ettikleri kararlarından dönecek gibi değillerdi. ġemsi PaĢa her ne kadar iki metre
geriden, istenilen büyüklükte yeni bir kule yapılacağını söylese de halk, kararından
dönmemiĢtir. Abdülhamid, durum kendisine bildirilince, âdeta ―çıplak bir tepe‖olan
Yezero için bu kadar çekiĢmeye değmeyeceğini ve Karadağlılara bırakılmasının uygun
olacağını söylemiĢtir1426.
Diğer taraftan, Karadağlılar, kulenin yıktırılması için bir hafta süre tanımıĢ, aksi
hâlde Karadağ Dersaadet Maslahtgüzarını geri çağıracaklarını belirterek bir ültimatom
göndermiĢlerdir. Sultan Abdülhamid bunun üzerine ġemsi PaĢa‘ya telgraf çekmiĢ, olayı
1422
BOA, Ġ.HUS, 158/1325/ġ-045
Bosna ve Arnavutluk sınırında bulunan TirgoviĢte‘de doğan ġemsi PaĢa bu topraklarda büyümüĢtür.
Dolayısıyla yerel halkın anlayıĢına, geleneğine, göreneğine, diline vâkıftır. Kabile reislerini tanıması ve
halk üzerindeki etkisi, böyle görüĢmelere onu çok elveriĢli kılmıĢtır. Süleyman Külçe, age, s. 340
1424
BOA, Y.MTV, 303 /43
1425
BOA, Ġ.HUS, 159/1325/N-26
1426
Süleyman Külçe, age, s. 317
1423
269
çıkaranlara ―rütbe ve nişanlar‖ vermek suretiyle
karıĢıklıkların giderilmesini ve
önemsiz olan Yezero Tepesi‘nin Karadağ‘a terk edilmesini istemiĢtir. Fakat bunun
bölgedeki Müslümanları inciteceği gerçeğini de hesaba katan ġemsi PaĢa, PadiĢaha
yazdığı cevabî telgrafta, ĠĢkodra‘dan Avusturya‘ya kadar Osmanlı-Karadağ sınır
tahdidinin yeniden yapılmasının gerekliliğine değinmiĢtir. Karadağlılar bu olumsuz
cevap üzerine ĠĢkodra‘daki sınırda bulunan Grabom ve Hacı Tahir Kulelerine
saldırmıĢlardır. Saldırıyı haber alan Hot ve Grude malisörleri Karadağlılara mukabelede
bulunmuĢlardır1427.
Ġki devlet neredeyse savaĢın eĢiğine gelmiĢlerdir. Karadağlılar, 5 Kasım 1907‘de
Osmanlı sınırları içindeki Ġrjaniçe Köyü‘ne saldırarak bir nevi Yezero Tepesi hadisesinin
öcünü almak istemiĢlerdir. Ġrjaniçe‘nin ilginç bir konumu vardır. Üç tarafı Karadağ
sınırıyla çevrili olan bu köyün, bağlı bulunduğu Osmanlı topraklarıyla arasında, Lim
Nehri vardır. Bu nedenle savunması güç olan Ġrjaniçe Köyü‘ne1428,
köprü ve yeni
kaleler yapılması için ödenek ayrılsa da henüz köprüyle bağlanamamıĢtır1429.
Ġrjaniçe Köyü‘nde bulunan Ġrjaniçe karakolu kumandanı Mülazım-ı Evvel Veli
Efendi, mühimmat eksikliği nedeniyle destek istemiĢtir. O an Berane‘de bulunan ġemsi
PaĢa, kendisine telgrafla haber verilince bölgeye intikal etmek üzere harekete geçmiĢtir.
Bu esnada Erkân-ı Harb Fevzi Bey ve Hudud Komiseri Ali Bey, Ġrjaniçe‘nin
müdafaasına baĢlamıĢlardır. ―Bir buçuk metre‖ için Ġrjaniçe‘nin kaybedilmesi endiĢesini
yaĢanırken, Veli Efendi‘nin yardım isteği üzerine Lim Nehri‘nden geçilerek Ġrcaniçe‘ye
asker ve cephane desteği sağlanabilmiĢtir. Ġrjaniçe‘deki kuleye yardım ulaĢtığını gören
Karadağlılar, kuĢatmadan vazgeçerek barıĢın korunması yönünde tavır sergilemiĢler ve
yapılan ateĢkesin ardından olay tatlıya bağlanmıĢtır. Sultan II. Abdülhamid, Fevzi
1427
Süleyman Külçe, age, s. 317
Süleyman Külçe, age, s. 321-322
1429
BOA, TFRI.KV, 180 /17956
1428
270
PaĢa‘yı terfi ettirerek Miralaylığa yükseltmiĢtir1430. Olay sırasında zarar gören halka ise
yetmiĢ beĢ bin kuruĢ tahsis edilmiĢtir1431.
1908‘de yapılan Tahdid-i Hudud Komsiyonu çalıĢmalarında , ĠĢkodra Gölü ile
Venedik Körfezi arasında bulunan güzergâh ile ĠĢkodra Gölü‘nün kuzeyinden Tara
Nehri‘ne kadar olan sınır, detaylı bir biçimde yazılmıĢtır. ―Devlet-i Âliye-i Osmaniye ile
Karadağ Hududu Tarifnâmesi‖ ismiyle 1324(h)‘te basılan hudud tarifnâmesine1432
rağmen sorunların çözülmediği görülmektedir. Arnavutların yoğunlaĢan MeĢrutiyet
isteklerine mukabil, Ġttihat ve Terakki‘yi desteklemeleri ve beraberinde gelen Ġttihat ve
Terakki yönetimi, bölgedeki Arnavutları hayal kırıklığına uğratmıĢ ve Arnavutlar
bağımsızlık için harekete geçmiĢlerdir.
II. OSMANLI-KARADAĞ SINIR SORUNLARI
Karadağ bağımsızlıkğını kazandıktan sonra Osmanlı Devleti ile Karadağ Devleti
arasında sınır tesbit çalıĢmaları yapılmaya baĢlanmıĢtır. Sınır
tesbit çalıĢmalarında
zorluklarla karĢılaĢılmıĢtır. Karadağ hükûmetiyle, Hükûmet-i Seniyye arasında ihtilaflar
bir türlü aĢılamamıĢ, bu da hudud tahdidini geciktirmiĢtir. Bunlara zorlu doğa koĢulları
da eklenince özellikle kıĢ aylarında sınır çalıĢmaları neredeyse imkânsız hâle
gelmiĢtir1433. KıĢ Ģartlarında erzak yetersizliği baĢgöstermiĢ ve asker telef olmuĢtur.
Sınırdaki askerler elbisesizlikten ve çamaĢırsızlıktan Ģikâyet etmiĢlerdir1434. Bu zorlu
Ģartlara rağmen güçlükle de olsa çalıĢmalar yürütülmeye çalıĢılmıĢtır1435.
Hudud tahdidini geciktiren nedenlerden biri de iki taraf arasında anlaĢmazlık
çıkmasıdır1436. Tam her Ģey çözüldü ve anlaĢma sağlandı derken sorun olarak kabul
1430
Süleyman Külçe, age, s. 321-322. Fevzi PaĢa (Çakmak), 1907 yılında 37 yaĢındayken Miralay
olmuĢtur. Bilindiği gibi Fevzi PaĢa, 1899‘da Kosova Vilayeti‘ne bağlı olan Mitroviçe‘de bulunuan XVIII.
Nizamiye Fırkası Erkan-ı Harp Reisliğine atanmıĢtı. Ayfer Özçelik, agm, 190
1431
BOA, Ġ.HUS, 161/1325/Za-21
1432
Devleti Aliyye-i Osmâniye ile Karadağ Hududu Tarifnâmesi, Matbaai Askeriye, Ġstanbul 1324, s.
4-19. Ayrıca belgenin transkribe edilmiĢ tam metni için bkz. Abidin Temizer, age, s. 59-61
1433
BOA,Y.PRK.ASK, 21/44
1434
1902 yılında Sırbistan ve Karadağ Hudud MüfettiĢi olan Ahmed Hamdi PaĢa‘ya bir telgraf çekerek
durumlarını anlatmıĢlardır. BOA, Y.MTV, 227 /162
1435
BOA, Y.PRK MYD, 3/28
1436
BOA, Y.PRK MYD, 3/12
271
edilmesi bile imkânsız küçük bir pürüz, çalıĢmaları sekteye uğratıyordu. Öyleki,
komisyonda çalıĢan memurlar görevini yapamaz hâle getirilmiĢ ve engellenmiĢtir1437.
A. ARAZĠ SORUNLARI
a. Meralar ve Metruk Araziler
Karadağ‘da, coğrafi yapı itibarıyla tarıma elveriĢli arazi çok azdır. Öyleki,
Karadağlılar, kayalıklar arasındaki küçük toprak parçalarını bile değerlendirmeye gayret
etmiĢler ve kendilerine küçük ekim alanları oluĢturmuĢlardır1438. Doğal Ģartlar
Karadağlıları hayvancılık sektöründe yoğunlaĢmaya itmiĢtir. Hayvancılık, gelir getiren
tek iĢtir1439. Ekim yapılabilecek arazinin azlığına karĢın hayvancılık noktasında zengin
sayılabilirlerdi. Aile baĢın 21 koyun, 10 keçi, yaklaĢık 4 büyükbaĢ hayvan düĢmekteydi.
Bu rakamların diğer balkan ülkelerinin oranlarıyla kıyaslandığında ortalamanın üzerinde
olduğu görülmektedir1440. Keçi, koyun gibi küçükbaĢ hayvanlar yetiĢtiren halk için
meralar vazgeçilmez hayati önem taĢıyan alanlar konumuna gelmiĢtir1441. Meralar
konusunda Karadağlılar ve sınırdaki Arnavut halk arasında temel olarak Ģu sorunlar
yaĢanmıĢtır:

Hayvan Otlatma

Ot biçme

Yaprak kesme1442

Odun kesme
Çok yağmur almasına rağmen tarım açısından o derece verimsiz olan kayalık
arazilerle kaplıdır. Hayvancılık bu nedenle temel geçim kaynağını oluĢturmaktadır1443.
1437
BOA, Y.PRK TKM, 7/11
YetiĢtirilen ürünler mısır ve patatesten ibarettir. Ahmet Tevfik, Karadağ Coğrafyası, Mahmud Bey
Matbaası, Dersaadet 1329, Sırpça‘dan Osmanlıcaya Tercüme: Mirliva Ahmed Tevfik, s. 5
1439
M. Mercan, age, s. 158 , Ahmet Tevfik, age, s. 4
1440
Michael Palairet, Balkan Ekonomileri 1800-1914 Kalkınmasız Evrim, Çev: AyĢe Edirne, Sabancı
Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul 2000, s. 164
1441
Barbara Jelavich, Balkan Tarihi C. 1, s. 273
1442
BOA, Ġ.HUS, 30/1312R-044. Karadağlılar da Tiriçe Merası‘na gelerek yaprak kesiyorlardı. BOA,
Y.MTV, 106/69
1443
Bir Karadağ özdeyiĢine göre Tanrı dünyayı yaratırken kayaları bir çuvalla dağıtıyormuĢ. Tam
Karadağ‘ın üzerine gelmiĢ ki çuval patlamıĢ ve bütün kayalar bu mutsuz topraklara dökülmüĢ. W. H.
1438
272
Temel geçim kaynağı hayvancılık olan toplumlarda otlaklar çok mühim bir yer iĢgal
etmektedir. Otlakları mümkün olduğunca en verimli Ģekilde kullanmaya çalıĢan
Karadğalılar, mevsimine göre hayvanları farklı meralarda yayarak, kıĢa hazırlık olarak
da ot toplamıĢlardır1444. Bunun yanında Karadağ Sınırında yaĢayan Arnavutlar ya da
Karadağlılar sınır tespiti yapılan ya da yapılamayan arazilerde hayvanlarını otlatmak için
sınır ihlali yapıldığı görülmüĢtür1445. Bu ihlaller zaman zaman kanlı çatıĢmalara bile
dönüĢebilmiĢtir. Çoban öldürme, mera meselesinde fitili ateĢleme iĢlemlerinden birisidir
âdeta1446. Aslında Karadğalıların sınır ihlali yapmaları kendilerince bir zorunluluk haline
gelmiĢti. Çünkü
yüksek
dağlarda konuĢlanan Karadağlılar için kıĢın hayvanlarını
otlatabilecekleri bir alan bulabilmek çok zordu. Onlarda sürülerini otlatmak için daha
aĢağılara inmek durumunda kalıyorlardı. Bu da doğal olarak komĢu toprakların ihlal
edilmesine neden olmaktaydı1447. Hayvanları yaymak, bir mesele çıkarmanın aracı
gibidir1448. Karadağlı çoban için Arnavutluk sınırındaki Osmanlı arazisine hayvanlarını
sürmek, cesaret sergileme ve güç gösterisi olarak kabul edilmiĢtir1449.
Nitekim Gusinye‘nin EĢkürlava Çayırları Karadağ sınırları içinde gösterilmiĢtir.
Ama Gusinye halkı için çok ehemmiyetli olan bu çayırlar, hayvancılıkla geçinen halk
için olmazsa olmazdır. Abdülhamid, Karadağlılarla bir otlak meselesi yüzünden karĢı
karĢıya gelmemek için çok defa irade yayınlamasına rağmen sorun çözülememiĢtir.
Abdülhamid‘e göre EĢkürlava Çayırı ―hiçbir değeri olmayan‖ bir yerdir. Ve kesinlikle
kan dökmemeye ve dostluk iliĢkilerini güçlü tutmaya çalıĢtığı Prens Nikola ile bu
konuda ters düĢmeye değecek bir sorun değildir. Nihayet Abdülhamid Ģöyle bir çözüm
yolu bulmuĢtur: Gusinyeliler otlaklarda hayvanlarını serbestçe otlatabilelekler, bunun
karĢılığında otlakların sahipleri olan Karadağlılara ot bedeli olarak her yıl 300 altın
Cozens-Hardy, ―Montenegro and Its Borderlands‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No: 5 (Nov.
1894), s. 387
1444
Michael Palairet, age, s. 165
1445
BOA, DH.MKT, 1528/109
1446
Örenğin Velika'da Osmanlı tebaasından çobanlara ateĢ açılmıĢtır. Ġvan Polye Kulesi'ndeki Osmanlı
askerlerinin Velikalılara cevap vermesiyle devam eden olaylar Karadağ askerlerinin de Osmanlı
askerlerine ateĢ açmalarıyla iyice büyümüĢtür. BOA, Y.PRK.UM, 50/84
1447
Michael Palairet, age, s. 166
1448
BOA, Ġ.HUS, 142/1324R-13.
1449
Roy Trevor, Montenegro A Land Of Warriors, Adam&Charles Black, London 1913, s. 38-39.
273
verilecektir. Abdülhamid böyle bir teklifte bulunmuĢ ve sorun çözülmüĢtür1450. Bilindiği
gibi, Arnavut halkı Osmanlı hükûmetinden ziyade Sultan Abdülhamd‘i dinliyor, onun
sözüne itimat ediyorlardı. Tahsin PaĢa‘nın ifadesiyle ―yalnız PadiĢah iradesini
tanırlardı.‖1451
Her yıl düzenli olarak ödenen ot bedeli gecikmeye uğradığı zaman iĢ kontrolden
çıkmıĢ ve mesele uluslararası bir sorun hâline getirilmiĢtir1452. Prens Nikola durumun
vehametinin farkındadır ve öncelikle
otlak meselesi yüzünden çıkan çatıĢmaları
önlemek amacıyla diplomatik yollardan çözüme ulaĢmak için Abdülhamid‘e bir telgraf
yollamıĢtır. Diğer taraftan, Rusya da olaya müdahil olmuĢ ve Ġstanbul‘daki elçisi
kanalıyla sorunun çözülmesini istemiĢtir. Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarı da
baĢkitâbete gelerek otlak meselesinden çıkan sorunu dile getirmiĢtir. Prens Nikola‘dan
gelen Fransızca telgraf tercüme edilerek PadiĢaha sunulmuĢtur. Sultan Abdülhamid
telgrafhaneye giderek Arnavut ileri gelenlerinin telgraf baĢına gelmelerini istemiĢtir.
Gusinye Kaymakamı Ahmet Hamdi‘ye Arnavut ileri gelenlerine iletilmesi için nasihat
içeren tebligat iletilmiĢ ve sorun çözülmüĢtür. Abdülhamid, daha sonra Karadağ
Maslahatgüzarı Mösyö Bakiç‘i huzuruna çağırarak EĢkürlava sorununun halledildiğini,
yanmıĢ ve yıkılmıĢ evlerin yeniden inĢası için gerekli mali kaynağın aktarılacağını
Nikola‘ya derhal iletmesini söyleyerek hem Rusya‘nın müdahalesine fırsat vermemiĢ
hem de otlak meselesi gibi küçük bir meseleden doğan çatıĢmayı anında önlemeyi
baĢarmıĢtır1453.
Karatoprak Merası iki ülke iliĢkilerini kriz noktasına getiren arazilerden birisidir.
―Crno Zemlja (Black Earth)‖ diye adlandırılan Karatoprak arazisinin kimin tarafında
olduğu noktasında bir anlaĢmazlık olduğu için iki tarafın da bu araziye girmesi
yasaklanmıĢtır. Âdeta ―sahipsiz toprak‖ hâlini alan ve çok geniĢ otlaklar yeĢerdiği için
1450
Tahsin PaĢa, Tahsin PaĢa‟nın Yıldız Hatıraları Sultan Abdülhamid, Boğaziçi Yay, 1990, s. 207208. Yine Karadağ daki Mokra çayırları sorunu nedeyinle Karadağlılar ile Rogova, Gusinye, Plave,
Malisör ve Arnavudluları arasında çatıĢmalar söz konusu olmuĢtur. Mokra çayırları meselesinin halli için
tarafsız bırakılmıĢ ―bîtaraf araziler‖ olarak kaydedilmiĢtir. Çayır hasılatına mukabil Karadağlılara yıllık
belli bir miktar para verilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. BOA, DH.MKT, 479/12.
1451
Tahsin PaĢa, age, s. 207-208.
1452
Bir keresinde de yıllık ot bedeli verilmediği için Karadağlılar EĢkürleva‘ya toplu halde girerek otları
kesip götürmüĢlerdir. Bunun üzerine Gusinye‘den yardım için gelen Arnavutlarla Karadağlılar
mücadeleye tutuĢmuĢlardır. Tahsin PaĢa, age, s. 208.
1453
Tahsin PaĢa, age, s. 208.
274
Karadağlı ve Arnavut çobanların birbirlerinden gizli bir Ģekilde hayvanlarını otlattığı bir
yer olmuĢtur1454. ĠĢkodra Vilâyeti‘nin Tuz Kazası‘na
bağlı Grode
malisörleriyle
Karadağ‘ın Zena Nahiyesi ahâlisi arasından tartıĢmalı, Karatoprak arazisindeki1455
―koyun sürüleri sevk ettirilmesi‖ sorununun çözümü hiç de kolay olmamıĢtır1456. Bâb-ı
Âli ile Karadağ Devleti arasında halledilmedikçe kıĢkırtmanın önüne geçebilmenin
mümkün
olmadığı
belirtilse
de1457
Karatoprak
Merası‘ndaki
anlaĢmazlık
giderilememiĢtir. En sonunda altı kiĢiden oluĢan bir komisyon oluĢturularak çözüm
bulma noktasında gayret gösterilmiĢtir1458.
Meraların paylaĢılamadığı böyle durumların ötesinde bir de Ģahıs malı olan
arazilere girilerek otların kesilip toplanması vardır. Bazı Karadağlıların Tara Nehri‘nden
karĢıya geçerek KolaĢinli Hasan Ağa‘nın Ģahsi malı olan Payalonya arazisinin otlarını
biçmeleri, ot biçme problemine bir örnektir.1459 Bazen de iki taraf köylülerinin ortaklaĢa
kullandıkları meralarda ot biçme sırasında anlaĢmazlık çıkmıĢtır1460. Ayrıca
ot
yığınlarının yakılması Ģeklinde tezahür eden kundaklama olayları, silahlı çatıĢmaya
dönüĢebilen olaylar arasında yer almaktadır. Velikalılar, Gusinye‘nin NevaĢin
karyesinde ot yığınlarını yakınca ortalık birbirine girmiĢ iki taraf arasında silahlar
konuĢmuĢtur. Sınırda bulunan Osmanlı karakolu olaya müdahale etmek zorunda
kalmıĢtır1461.
Mukro Çayırı‘nda Karadağlılar ile Rugovalı Arnavutlar arasında benzer ihtilaflar
yaĢanmıĢ, bu ihtilafın halli için bir komisyon teĢkil edilmiĢtir1462. Ġlk önce Ahmed
Hamdi PaĢa sorunun halledilmesi için görevlendirilirken, baĢarısız olması üzerine ġemsi
PaĢa görevlendirilmiĢtir1463. Ardından, irade-i seniyye yayınlanarak1464 Karadağlılara
1454
Roy Trevor, age, s.39.
BOA, Ġ.HUS, 32/1312C-043.
1456
BOA, Y.A.HUS, 404/91.
1457
BOA, Y.MTV, 107/46.
1458
BOA, Ġ.AS, 10 /1312/C-19.
1459
BOA, DH.MKT, 1528/109.
1460
MaĢince ve Kosova'nın Ġsermanice-i Bala köylülerinin arasında olduğu gibi. Bkz. BOA, DH.MKT,
429/13.
1461
BOA, DH.MKT, 1196/76.
1462
BOA, Ġ.HUS, 97/1320S-079.
1463
Süleyman Külçe, age, s. 313.
1464
BOA, Ġ.HUS, 98/1320R-49.
1455
275
arazilerinin karĢılığında her sene bedel ödeneceği bildirilerek sorun hallolmuĢtur1465. Her
ne kadar çözüme ulaĢtı gibi gözükse de anlaĢmalar hep pamuk ipliğine bağlı olmuĢtur.
Velipolye Merası ise
Klemendlilerle Koçlular arasında paylaĢılamayan bir
araziydir1466. Velipolye Yaylası, Osmanlı Devleti sınırları içindedir ve Mîrî arazidir.
Karadağ
idaresindeki
Koçluların
bu
araziye
kesinlikle
müdahale
etmemesi
istenmiĢtir1467. Arazinin tasarrufu ve Karadağlılarla olan anlaĢmazlıkların çözümü için
bir komisyon teĢkil edilmiĢtir1468. OluĢturulan bu komisyon vasıtasıyla Mera
çatıĢmalarının
Karadağlı
ve
Osmanlı
heyetleri
arasında
―hüsn-i
suretle‖
neticelendirilmesi1469 amaçlanmıĢtır.
Grebin, Zeletin yaylaları gibi 12 yayladan oluĢan Gusinye‘deki yaylalar da
Karadağlılar ve Gusinyeliler arasında çatıĢma mevzuu olmuĢtur1470. Rikalar Çayırı,
Beluce Yaylası, Petriçe Meraları, Vezir Yaylası1471 küçük otlak meselelerinin siyasi kriz
hâline geldiği yerler arasındadır. Karadağ-Osmanlı sınırında ġakular (EĢkular) ve
Rogova köyleri de çayır ve yayla anlaĢmazlıklarının en sık yaĢandığı yerlerden biridir.
AnlaĢmazlıkların zaman zaman silahlı çatıĢmaya kadar varabilmesi sebebiyle bölgeye
asker gönderilmesi gerekmiĢtir1472. Ragovalılarla Velikalılar, Ragovalılarla Beraneliler,
Hotlularla Karadağ'ın Trpiçe karyesi1473 bu tip sorunların çok sık yaĢandığı yerlerdendir.
Son olarak sınır tespitinin ardından, toprakları karĢı tarafta kalan ahali için bir
sorun daha ortaya çıkmıĢtır. Ekinleri karĢı tarfta kalan ahali, ekinlerini hasat etmek ve
ekinlerininin zayi olmasını önlemek için karĢı tarafa geçmeleri gerekmiĢtir. Bu nedenle
Karadağ hükûmetinden teminat alınmıĢtır1474. Teminata göre; Osmanlı tebaası silahsız
olarak Karadağ sınırını geçip ekinlerini hasat edebilecektir. Fakat herhangi bir taĢkınlığa
meydan verilmemesi için Karadağlı bir gözlemci bulunacak, ekin yüzünden bir
1465
BOA, Ġ.HUS, 98/1320R-17.
BOA, Y.PRK.HR, 13/44.
1467
BOA, Y.MTV, 51/22.
1468
BOA, A.MKT.MHM, 601/4.
1469
BOA, Y.A.HUS, 294/102.
1470
Süleyman Külçe, age, s. 315
1471
BOA, Ġ.DH, 1237/96909. BOA, DH.MKT, 1424/87. BOA, Ġ.HUS, 30/1312R-044. BOA, Y.MTV,
234/56.
1472
BOA, Y.PRK.UM, 17/13.
1473
BOA, Y.MTV, 44/10. BOA, Y.PRK.UM, 17/14. BOA, Ġ.HUS, 7/1310/C-40.
1474
BOA, Ġ.DH, 1229/96264.
1466
276
çatıĢmaya meydan verilmeyecektir1475. Osmanlı Devleti, ekinlerin biçilememe ya da
biçtirilememe ihtimaline karĢı, köylülerin mağduriyetini önlemek için ekinlerin
muhtemel bedelinin hazîneden verileceğini vaad etmiĢ1476, sınırda yaĢayan Osmanlı
vatandaĢı köylüleri rahatlatmıĢtır.
b. Arazileri Karadağ‟da Kalan Osmanlıların Arazi Bedelleri
Berlin AntlaĢması‘ndan sonra bağımsızlığını kazanan ve toprakları geniĢleyen
Karadağ sınırları içinde Osmanlı tebaasının arazileri kalmıĢtı. BaĢta Gusinye ve Plave
ahâlisi olmak üzere sınırda yaĢayanların Karadağ‘daki arazileri ve çiftlikleri tapularla
sabittir1477. Özellikle sınır tespitinde zorlanılan bölgelerde sıklıkla karĢılaĢılan bu sorunu
halletmek için dörtleme hasılatı sistemi kurulmuĢtur. Buna sistem, arazileri Karadağ
sınırları içinde kalan Osmanlı tebaasının arazi hâsılat bedellerinin Karadağ Devleti
tarafından toplanması ve Osmanlı yönetimine verilmesi ve Osmanlı yönetiminin de bu
paraları arazi sahiplerine vermesi Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir. Özellikle Gusinye ve
Plaveliler, bu Ģekilde her sene dörtleme hâsılatı olarak Karadağ‘dan aynî ya da nakdî
olarak bedel almıĢlardır1478. Dörtleme hâsılatı, hudut belirlemede anlaĢmazlığın olduğu
noktalardan biri olarak göze çarpmaktadır1479. Karadağ‘ın bazen söz konusu bu bedeli
ödeyemediği olmuĢtur. Nitekim 1890‘da dörtleme hâsılatı ödenmeyince Gusinye ve
Plave halkı paralarının bir an önce verilmesi
yönünde çağrılar yapmıĢlardır1480.
Dörtleme sorununun uzaması nedeniyle Gusinye ve Plaveliler Yakova ve Ġpek
malisörlerinin de desteğini alarak Karadağ‘a saldırma planları bile yapmıĢlardır1481. En
sonunda
Temmuz 1891‘de
dörtleme hâsılatının ödenmesi için Meclis-i Vükelâ
mazbatası kaleme alınmıĢtır1482.
Osmanlı Devleti, Karadağ‘ın bu parayı vermekte zorlandığını görünce kendi
vatandaĢını mağdur etmemek ve siyasi bir krize mahal vermemek için, arazileri Karadağ
1475
BOA, A.MKT.MHM, 602/7.
BOA, Y.A.HUS, 301/100.
1477
BOA, Y.PRK.MK, 4/55
1478
BOA, Ġ.HR, 316/20295
1479
BOA, Y.MTV, 54/79
1480
BOA, Y.PRK.ASK, 62/31
1481
BOA, Y.PRK.ASK, 73/119
1482
BOA, Y.A.HUS, 249/51
1476
277
sınırları içinde kalan Gusinye, Plave, Polya ve KolaĢin halkına ait dörtleme hâsılatının
bir kısmını kendisi ödemiĢtir.1483 Bu doğrultuda Karadağ‘da arazisi ve mülkü kalan
ahâliye irade gereği ―Elli bin kuruĢ‖u verilmiĢtir1484. Eylül 1899‘da Karadağ‘ın ödemesi
gerekip de ödeyemediği dörtleme hâsılatlarının bu kez hazineden verilmesi yoluna
gidilmiĢtir1485.
B. KABĠLE ÇATIġMALARI
Arnavutlar, din ve mezhep açısından bölünmüĢ durumdaydılar. Kuzeyde dağlık
bölgelerde yaĢayan Kigalar ile güneyde yaĢayan Toskalar arasında toplumsal, kültürel
ve idari açıdan farklar vardır. Kigalar kabilesel bir örgütlenmeye sahipti. Karadağlı
komĢu kabilelerde de aynı yapı söz konusdur. ―Fis‖ yönetimde temel birimdir. Klanın en
yaĢlı erkeği fisi yönetirdi. Ayrıca ―bayrak‖ fisi siyasi açıdan tamamlayan birimdir.
Bayraktarın konumu kalıtsaldır ve Kabile birkaç bayraktan oluĢmuĢtur. Kabile, içinden
ileri gelen aileden birine mensup bir erkek tarafından yönetilmektedir. Yazılı olmayan
gleneksel kurallarla yönetilen kabileler vergi yükümlükleri olmasına rağmen vergi
toplamak, coğrafi Ģartların elveriĢsiz olması ve bunun da ulaĢımda güçlükler
yaĢanmasına sebep olması nedeniyle pek mümkün değildir1486. Özellikle Arnavutluk‘un
kuzey yarısında yaĢayan Kigalar, güneydeki Toskalara nazaran aĢiret geleneklerine sıkı
sıkıya bağlıydılar. 19. yy‘a kadar merkezî otoriteye doğrudan bir bağlıkları olmamıĢtır.
Kabilesel bir yönetim Ģekli olan bayraklar halinde örgütlenmiĢlerdir. Bögede Kigalarin
yaĢadığı yerlerde Nizamiye Mahkemeleri tesis edilememiĢtir. Vergi toplanamamıĢ,
nüfus sayımı da yapılamamıĢtır. Kendi kabile reisleri ve PadiĢah kabul ettikleri tek
otorite olmuĢtur. Her ne kadar Tanzimat döneminden itibaren kabile geleneklerini
―törpülemek‖ için bölgede Sıbyan Mektepleri açılsa da Berlin AntlaĢması‘ndan sonra
Arnavutlar arasında Osmanlı Devleti‘nin kalıcı olmayacağı düĢüncesinin hızla yayılması
nedeniyle baĢarılı olunamamıĢtır1487.
1483
BOA, Y.PRKA, 9/85
BOA, Ġ.ML, 26/1315Za-09
1485
BOA, Y.E.E, 150/55
1486
Banu ĠĢlet Sönmez, age, s. 46
1487
Selçuk AkĢin Somel, ―Osmanlı ModernleĢme Döneminde Periferik Nüfus Gurupları‖ Toplum Ve
Bilim, S. 83, 1999-2000 (KIġ), Birikim Yayınları, s.192.
1484
278
Karadağ‘da ise 19. yy‘da gerçek otoritenin kabilelerin elinde olduğu
görülmektedir1488. KabileleĢmenin en yoğun olarak yaĢandığı yerlerden birinde yaĢayan
Arnavutların Karadağ‘la komĢu olduklarını ve yıllarca iç içe yaĢadıklarını düĢünürsek
Karadağ‘ı, Slav topluluklarını etkiledikleri ve orada da benzer bir yapının oluĢtuğunu
algılamamız zor olmayacaktır. Karadağ‘daki kabile sisteminin soy sop temeline
dayanmadığını iddia eden Osman Karatay, Arnavutluk‘taki bu toplumsal yapının
aynısının Karadağ‘da da geliĢmesine zemin hazırladığını ve kolaylaĢtırdığını
belirtmiĢtir1489. Güneydoğu Avrupa‘da Karadağ, Hersek, Kuzey Arnavutluk ve
Sancak‘ın bir bölümünde kabile toplumu anlayıĢının hüküm sürdüğü bilinmektedir.
Fakat içlerinden sadece Karadağ‘da bu kabile sistemi devletin temelini oluĢturmaktadır.
Daha Zeta Devleti dönemindeyken Osmanlı askerlerine karĢı, kan bağıyla bağlı klanlar
oluĢturup bunu bir savunma mekanizması olarak kullanma yöntemi geliĢtirmiĢler ve
uygulamaya baĢlamıĢlardır. Klan anlayıĢının bozulmadan geliĢerek devam etmesi
Osmanlı
Devleti‘nin
Karadağ‘a
nüfuz
edememesinin
nedenleri
arasında
gösterilmektedir1490.
Karadağlı Koçililer ile Osmanlı tebaasından Selçeliler ve Kalimendlilerin
mücadelesine
sık
sık
rastlanmaktadır1491.
Zanberiçelileri arasındaki mücadele de
1492
Selçe
Arnavutları
ile
Karadağ‘ın
iki ülke arasında meydana gelen çatıĢmalar
arasında yerini almıĢtır.
C. KAN DAVALARI VE MÜSÂLAHA-Ġ DEM KOMĠSYONLARI
Balkan tarihçisi Maria Todorova ―Balkanları Tayahhül Etmek‖ isimli ünlü
eserinde Henry de Windt‘in tespitlerine yer vererek Karadağ‘da anlatılan bir kan davası
olayının ―Balkan gaddarlığı‖ olarak lanse edilmesine değinmiĢ ve yazarın Ģu sözüne yer
vermiĢtir. ―Burada hayat neredeyse Çin ve Japonya’da olduğu kadar ucuzdur‖1493
1488
Barbara Jelavich, Balkan Tarihi, C. 1, s. 273.
Osman Karatay, ―Osmanlı Hakimiyetinde Karadağ‖ age, s 368.
1490
Steven C. Calhoun, ―Montenegro‘s Tribal Legacy‖ Military Review, July-August 2000, Kansas, s. 36
1491
BOA, A.MKT.MHM, 602/6.
1492
BOA, A.MKT.MHM, 603/3.
1493
Maria Todorova, Balkanları Tahayyül Etmek, Çev: Dilek ġendil, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2003,
s. 242
1489
279
Arnavutluk‘un Karadağ tarafında yaĢayan Kigalar‘da Ģeriat yerine kan davası esasına
dayalı olan geleneksel nitelikli Dukagin kuralları daha baskın bir hâl almıĢtır1494. Kan
davası gerçeği, Avrupalıların Karadağ‘a ve Osmanlı‘ya bağlı Arnavutluk topraklarına
bakıĢ açısını göstermesi babından çok güzel bir örnek teĢkil etmektedir. Balkanlar‘ı
anlamak, özellikle Karadağlıları ve Arnavutları anlamak için o bölgedeki yerliler gibi
yiyip içmek, uyumak, hatta yaĢamayı öğrenmek gerektiğini belirten Edith Durham,
antropolojik değerlendirmeler yaparak Karadağ ve Arnavutluktaki kabile yaĢamını
araĢtırmıĢ ve benzerlikler kurmuĢtur.1495
Ġngliliz Archibald Lyall, Paris‘te ya da Chigago‘da cebindeki para için
öldürmenin Ģekli Balkanlar‘da ―dava‖ için ―ya da siyasal görüĢlerinizi beğenmediğiniz
için ya da büyük amcası sizin ikinci dereceden kuzenlerinizden birini bir zamanlar
vurduğu için‖ öldürme Ģekline büründüğünü söylemektedir1496.
Kuzeyin Arnavut savaĢçıları Karadağ‘lı komĢulaıryla pek çok geleneği
paylaĢmaktadır. Bunlardan biri de ―besa‖ (Gjakmarrje) idi. ġeref kavramı içinde
değerlendirilen bu hususlar Arnavutlarla Kardağlıların ortak geleneklerinden biridir1497.
Besa, ―aileleri, kabileleri, kişileri bağlayan ve bunlar arasında barış ve dayanışmayı
sağlayan yemine dayalı geleneksel bir kural‖ olarak adlandırılmaktadır1498.
Ayrıca, Arnavutlar arasında ―Dukagin Kanunları‖ olarak bilinen yazılı olmayan
kurallar
bütününün
varlığına
inanılmaktadır.
Arnavutların
―Mecelle‖si
olarak
nitelendirilen Dukagin Kanunları, özellikle Malisörlerv ve Merditalılar tarafından
benimsenmiĢtir. Söz konusu bu kanunların Arnavutlar arasındaki yıkıcı tesirleri çok
büyük olmuĢtur. Osmanlı Devleti yönetimi altında birtakım tedbirler alınmıĢ olsa da
önüne geçilememiĢtir. Süleyman Külçe‘nin ―Bu yanlıĢ ananeden Ģikâyet etmeyen tek bir
Arnavut yokken onun hükümlerinden sıyrılmayı, mesela kan gütmemeyi Ģerefsizlik
saymıyan da kimse yoktu.‖ ifadeleri her Ģeyi özetlemektedir. Bu kanuna göre birisi birini
1494
Selçuk AkĢin Somel, agm, s. 192.
Detaylı bilgi için bkz. M. Edith Durham, The Burden Of The Balkans. Thomas Nelson&Sons,
London 1905.
1496
Maria Todorova, age, s. 259, ayrıca bkz. Archibald Lyall, The Balkan Road, Methuen, Londra 1930,
157-158
1497
Misha Glenny, Balkanlar 1809-1999, Sabah Kitapları, Ġstanbul 2000, s. 141-142.
1498
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (Iı. MeĢrutiyet Ve I. Dünya SavaĢı), C. IX, TTK, Ankara 1995, s.
242
1495
280
öldürdüğü zaman ölenin varisleri katili öldürmek durumundadır1499. Katil nereye kaçarsa
kaçsın bir gün öldürüleceği bilincinde hazır beklemektedir1500. Kan davası sürüp
gider1501. BarıĢırlarsa iki aĢiret büyük bir yemek organize edip bir araya gelerek bunu
gösterirler. BarıĢtıklarını söyler ama yemeğe gelmezlerse bu da barıĢmadıkları anlamına
gelir1502. Dukakin kanunlarının baĢlıca özelliklerinden bir diğeri de silah taĢımaydı.
ReĢit olan her çocuk silah taĢımaya baĢlardı ve yanından hiç ayırmazdı. Silah âdeta
hayatın bir parçası oluyordu. Bunun sebebi de kan davalarıydı 1503. Aynı ―Dukagin
kanunları‖ Karadağ‘da da uygulanmaktadır1504. Arnavutlar ile Karadağlıların kimi
kabileler arasında kan davaları söz konusuydu. Daha Berlin AntlaĢması imzalanmadan
ve Karadağ bağımsızlığını kazanmadan önce bu konu üzerinde durulmuĢ ve Arnavutlar
arasındaki kan davasının çözümü için karma komisyon toplanmıĢtır1505.
John Foster Fraser da dağlı Arnavutları 16. yy Ġskoçyalıların yaĢantısına
benzeterek ortak noktalarına değinmiĢtir. Kan gütme, vatan sevgisi gibi hususlara dikkat
çeken Fraser, aslında Karadağlılarla Arnavutların yaĢam tarzlarındaki benzerlikleri de
dolaylı olarak anlatmıĢtır.1506 Karadağ halkı ile Arnavut halkının yaĢam tarzı olarak
benzeĢtikleri, Ģüphe götürmez bir gerçektir. Kan davası gütme olayı da bu ortak
yönlerden birisidir. Ünlü Ġngiliz yazar Alexander Devine, o dönemde Karadağ‘da hala
kabile yaĢamının sürdürüğü ve Babaerkil bir aile hayatı yaĢandığını belirterek
Karadağlıların, intikam duygusu taĢıyan kiĢiler olduğunu söylemiĢtir. Bir Karadağlı için
1499
1500
Süleyman Külçe, age, s. 380.
William Le Queux, An observer in the Near East Doubleday, Page & Company,New York 1907, s.
27.
1501
John Foster Fraser, Pictures From The Balkans, Cassel& Company, London-Paris-NY 1906, s. 233256.
1502
Evladı öldürülen bir ana, ağlamaları için kadınlar tutar. Kadınlar ağlarken cennaze gömülür. Bu yas
her yıl devam eder. Her önemli günde devam eder. Ne zaman onu öldüren kiĢi ya da ailesinde birisi
öldürülür o zaman öc alınmıĢ olur ve cünbüĢler yapılır Ģerbetler içilir. Süleyman Külçe, age, s. 376-378
1503
Enver Ziya Karal, age, C. IX, s. 240.
1504
Süleyman Külçe, age, s. 380
1505
BOA,Y.PRK.BġK, 1/23
1506
John Foster Fraser, age, s. 233-256. ĠĢin ilginç tarafı aynı benzetme Karadağlılar içinde yapılmıĢtır.
Karadağlıların Avurpa‘nın Ġskoçyası olduğu belirtilmiĢtir. Whitney Warren, Montenegro The Crime of
The Peace Conference, Brentano‘s, NY. 1922, s. 56-57.
281
ailesinin onuru çok önemlidir ve bu konuda çok hassastırlar. Bu hassasiyet ―vendetta‖
yani kan davalarının uzun süre devam etmesine neden olmuĢtur1507.
Hudutta yaĢayan Müslüman ve Hıristiyan kabileler arasındaki anlaĢmazlıkların
kabileler arasındaki kan davalarından kaynaklandığı anlaĢılmıĢtır1508. Nitekim, Berana
kazası Hıristiyanları ile Gusinye ve Rugova Arnavutları arasındaki çatıĢmalar kan
davasından kaynaklanmıĢtır1509. ĠĢkodra‘da bir Karadağlının öldürülmesi1510, Plaveli
birinin babasının intikamını almak için Karadağ‘ın bir köyünde yaĢayan kanlısını
öldürmesi1511 Karadağlılar için bir intikam vesilesi olmuĢtur.
Toplumsal bir sorun olan kan davası sorunu, sınırlarda yaĢayan Osmanlı ve
Karadağ tebaasından olduğu gibi kendi aralarında da olmuĢtur1512 ve zaman zaman
siyasi bir buhrana dönüĢebilmiĢtir. Bu gibi olayları barıĢ yoluyla halletme çâre ve
yollarını arayan devletler, zaman zaman baĢarılı olmuĢlardır. BarıĢı tesis etmek ve
birbirlerine kan güden iki kesimi barıĢtırmak için ―Müsâlaha-i Dem Komisyonları‖
(BarıĢ Komisyonları) tesis edilmiĢtir. Daha 1881 yılında Kiga Arnavutları arasında kan
davalarını önlemek için Müsâlaha-i Dem meclisleri oluĢturulurken1513 diğer taraftan
Klamendlilerle Karadağ‘a bağlı Vasovikliler arasında süregelen kan davası barıĢ yoluyla
sonlandırılmıĢtır. Aynı Ģekilde, barıĢtırma giriĢimlerinin ĠĢkodra ve Kosava‘nın Karadağ
sınırındaki bölgelerde yaĢayan kabileler arasında da uygulanmasına baĢlanmıĢtır1514.
Zaten kan davası olaylarının önlenmesi için bir komisyon oluĢturulması konusunda iki
taraf da mutabıktır1515.
1507
Alexander Devine, ―Montenegro The Warrior People Of The Balck Mountain‖ Peoples of All
Nations, Their Life Today and the Story of Their Past Vol V: Japan to Oman, Ed: J.A.Hammerton,
Educational Book Co. Early Edition., London 1922-24, s. 3121-3888, s.40
1508
BOA, Y.E.E, 86/88
1509
BOA, DH.MKT, 1729/101
1510
Karadağ eski Dahiliye Nazırı‘nın kardeĢi ĠĢkodra‘da öldürülünce Karadağlılar intikam için harekete
geçmiĢlerdir. BOA, Y.A.HUS, 173/25
1511
Plavalı Ömer Karadağ'ın Velika köyünden Yovan ViĢnova'yı babasının intikamını almak için
öldürmüĢtü. Bunun üzerine Velikalılar'ın da cevap vermekte gecikmemiĢ sınırı geçip Metih köyünde bir
kaç müslümanı öldürmüĢlerdir. BOA, Y.PRK.UM, 75/58.
1512
Littell‟s Living Age (1844-1896), ―Montenegro and Its Neighbors‖ March 19, 1853, 36/461, s. 575.
1513
BOA, Y.PRK.AZJ, 4/98.
1514
BOA, DH.MKT, 1490/48.
1515
BOA, Y.E.E, 46/37.
282
1890 yılında Ġpek‘e bağlı Rugova‘nın reislerinden biri olan Halil Turko‘nun
kardeĢi Karadağ sınırında Karadağlılar tarafından öldürülünce
Rugovalılar derhal
toplanarak büyük bir kuvvet teĢkil etmiĢler ve Karadağ‘a saldırmıĢlardır. Kosova Vali ve
Kumandanı MüĢir Edhem PaĢa, olayı soruĢturmak için bölgeye gönderilmiĢtir. Karadağ
tarafından ise General Lakiki, müzakere için gönderilerek YeçmiĢta hududu mevkiinde
toplanan iki taraf delegeleri yaklaĢık on gün süren görüĢmeler sonucunda bir protokol
imzalayarak olayı tatlıya bağlamıĢlardır. Ethem PaĢa, imzalanan protokolün ardından
Gusinye ve Plave‘ye geçerek Arnavut halkı teskin etmiĢtir1516.
1891 yılında da kan davalarını çözmek ve daha sistemli bir Ģekilde barıĢtırıp
asâyiĢi tesis etmek için1517 Musalaha-i Dem Komisyonu (BarıĢ Komisyonu)
oluĢturulmuĢtu1518. Komisyonda Karadağlı memurlar ve Arnavut reislerinden kiĢiler
bulunmuĢtur. Prensin böyle davaların barıĢçı yolla çözülmesine inanması da çok önemli
bir duruĢtu1519.
1520
baĢlamıĢtır
ÇalıĢmalarına hızla baĢlayan komisyon, kısa sürede sonuç almaya
.
Her iki kesimin de korkulu rüyası olan kan davasını barıĢ yoluyla çözme iĢi
Karadağ Prensini de bir hayli memnun etmiĢti1521. 1893‘te Berana'da Musalaha-i Dem
Komisyonu üyeleri gösterdikleri bu performans neticesinde ödüllendirilmiĢlerdir1522.
1894‘te bir uzlaĢma ve barıĢ törenine Ģahit olan W. H. Cozens- Hardy The
Geographical Journal‘da yayımladığı makalesinde bu buluĢmayı anlatmıĢtır. KaradağArnavutluk sınırında
Vinicka‘da Lim Nehri kenarında gerçekleĢen bu görkemli
buluĢmada iki taraf arasında süregelen kan davası son bulmuĢ ve barıĢla neticelenmiĢtir.
Yıllarca süren kandavasında Karadağlılardan 87 kiĢi öldürülmüĢ birçok kiĢi
yaralanmıĢtır. Arnavutlardan ise 104 kiĢi öldürülürken çok az sayıda yaralı vardır. Yaralı
ve ölü sayısı toplandığında bir denge sağlandığı anlaĢılmaktadır. Bunun üzerine iki tabur
Osmanlı askeri ve iki tabur Karadağ askeri, tespit edilen bir bölgede buluĢarak Lim
1516
Süleyman Külçe, age, s. 279.
BOA, DH.MKT, 1865/115.
1518
BOA, Y.PRK.UM, 23/56.
1519
BOA,Y.PRK.HR, 17/37.
1520
BOA, Y.PRK. UM, 22/67.
1521
BOA, Y.MTV, 73/111.
1522
BOA, Ġ.TAL, 16/1310/ġ-126.
1517
283
Nehri kıyısında nehre dik gelecek, yüzleri birbirine dönecek Ģekilde iki sıra
oluĢturmuĢlardır. Törenin ilk kısmı dinî törendir. Ġki tarafın da katıldığı bu dinî töreni
Karadağ Ortodoks Papazı ve Arnavut Müslümanlarının Ġmamı idare etmiĢ ve böylece
barıĢma ve uzlaĢma töreni baĢlamıĢtır. Karadağlı ve Arnavut liderler, Lim Nehri‘nin
kıyısında sıralanan askerlerin arasından ikiĢer ikiĢer geçerek bir taĢ almıĢlar ve birlikte
dört elle turarak taĢı nehre atmıĢlardır. Ardından ―Aynen bu taşın nehirde yıkanıp akıp
gittiği gibi aramızdaki kan davası da son bulsun ve kaybolsun gitsin.‖ sözleri birlikte
söylenmiĢtir. Her iki tarafın liderleri de bu ritüeli tamamlayarak tören son bulmuĢtur1523.
1909‘da Karadağ‘da Müslüman ve Hristiyanlar arasında bu âdet tekrar ortaya
çıkınca1524 ĠĢkodra vilâyeti ile Karadağ‘ın sınır beldelerine komĢu olan halk arasındaki
kan davasını tamamen kaldırmak ve barıĢı sağlamak için hudut üzerinde bir ziyafet
verilmiĢ, iki taraf ahâlisi bu ziyafette bir araya getirilerek barıĢtırılmıĢtır1525.
D. ADAM KAÇIRMA VE HAYVAN HIRSIZLIĞI
Ġki devletin sınırda yaĢadığı problemlerden adam kaçırma, hayvan hırsızlığı,
kayıp ve çalıntı eĢyalar halk arasında çok önemli bir sorun hâline gelmeye baĢlamıĢtır.
Hırsızlığın ve adam kaçırmanın önüne geçmek için siyasi bir çözüm yolu bulmanın
gerekliliği ortaya çıkmıĢ1526, sonunda iki ülke yetkilileri bu sorunu masaya yatırmak için
bir araya gelme konusuda mutabakata varmıĢlardır1527.
GörüĢmeler sonucu bir
komsiyon kurulması kararı alınrak oluĢturulan komisyona Osmanlı Devleti adına Hassa
Ordusu Dördüncü Alayı Ġkinci Tabur BinbaĢısı Mehmed Bey tayin edilmiĢtir1528.
Bölgede böyle hadiselerin sebebi Ethem PaĢa‘nın Ģu sözlerinde gizliydi: ―Karadağlılar
haydutluktan şeref duyarlar.‖
1529
Fakat Ģunu da unutmamak gerekir ki, yağmacılık,1530
1523
W. H. Cozens- Hardy, age, s. 404 Böyle bir törenden William Miller da bahsetmektedir. Bkz. William
Miller, The Story Of The Nations The Balkans Roumania Bulgaria Servia And Montenegro, New
York G. P. Putnam‘s Sons London: T. Fisher Unwin 1907, s. 467.
1524
BOA, Y.E.E., 46 /35.
1525
BOA, Y.E.E., 46 /101.
1526
BOA, Ġ.HR, 338 /21863
1527
BOA, DH.MKT, 1489 /107
1528
BOA, DH.MKT, 1492 /60
1529
BOA, Y.E.E., 44 /13
1530
BOA, Ġ.HUS, 21/1311ġ-039
284
sığır, koyun ve keçi hırsızlığı ekonominin bir parçası olarak görülüyordu. Halkı
besleyecek bir zenginlik söz konusu olmadığı için kendilerini buna mecbur
hissediyorlardı1531. Karadağ‘da hırsızlık çok sık karĢılaĢılan bir Ģey değildi aslında.
Çünkü Karadağ‘da böyle bir hadiseye karıĢan suçlu elleri arkadan bağlı bir Ģekilde 40
civarında kabilenin yani her kabileden temsilcinin buluduğu silahlı kurulun önüne geçer,
kaçması için küçük bir mesafe bırakılır ve aynı anda ateĢ edilirdi. Bu durumda, kaçması
ve sağ kurtulması çok küçük bir ihtimal olurdu1532.
1888‘de gaspedilen koyunların ya da eĢyanın iadesi gerçekleĢene ve suçlular
yakalanana kadar karĢı tarafın ülkedeki mallarına el koyularak müsadere edilmesiyle
mağduriyet giderilmeye çalıĢılmıĢtır1533. Diplomatik giriĢimler sonucunda, gasp edilen
eĢyalar iade edilebiliyordu1534. Yakalanan ve hayvan gaspına yeltenenleri cezasız
bırakmayan yetkililer, onları çeĢitli cezalara çarptırıyorlardı. Nitekim, ĠĢkodra
ahâlisinden Sadık Bayro isimli birisi, Karadağ sınırına tecavüz ve sık sık hayvan gaspı
giriĢiminde bulunmaktan dolayı ceza almıĢ ve Yemen‘e sürgün edilmiĢti 1535. Hırsızlık
ve gasp hadiseleri 1910 yılına değin aralıklarla devam edecektir1536.
E. BALIK AVLAMA SORUNU
Osmanlı Karadağ sınırında yaĢanılan sorunlardan biri de balık avlama sorunudur.
Bunun en sık yaĢandığı yer ise Tara Nehri ve ĠĢkodra Gölü‘dür. Tara Nehri, Vasoyeviçi
ve KolaĢin nahiyeleri derelerinin birleĢmesiyle oluĢmaktadır. Kuzeye doğru akan nehir,
TaĢlıca ve Yenipazar sancaklarında Osmanlı- Karadağ sınırını oluĢturmaktadır1537.
Dolayısıyla bu noktalarda sınır ihlali balıkçıların kayıklarla geçiĢi ya da balık avlarken
öldürülme Ģeklinde zuhur ediyordu. Ġki ülkenin sınırından geçen Tara Nehri ve ĠĢkodra
Gölü, balıkçılık için elveriĢli yerlerdir. 17. yy‘da Evliya Çelebi‘nin Seyahatnâmesi‘nde
1531
19. Yyda Karadağlılar için açlık en önemli sorunlardan birisiydi. Bu Nedenle Sırbistan‘a Rusya‘ya Ve
Avusturya‘ya göçler yaĢanmıĢtır. Barbara Jelavich, Balkan Tarihi C. 1, s. 273, Hatırlanacağı üzere ı.
Petar döneminde birçok insan yaĢanan açlık ve kıtlık nedeniyle hayatını yakbetmiĢ bir kısmı da Sırbistana
ve Rusyaya göç etmiĢtir. Thomas Fleming, age, s. 88.
1532
The Eclectic Magazine of Foreign Literature (1844-1898), ―Montenegro‖ March 1853, 28/3, s. 380.
1533
BOA, Y.E.E, 46/40.
1534
BOA, Ġ.DH., 1148/89482.
1535
BOA, DH.MKT, 1020/1.
1536
BOA, DH.MKT, 1083/50.
1537
Mehmed Suphi, age, s. 20.
285
ĠĢkodra
Gölü‘nde
sazan,
levrek
ve
kefal
pisi
balıklarının
çıkarıldığından
bastedilmektedir. Ayrıca, Evliya Çelebi, ĠĢkodra Gölü‘nden çıkarılan yılan balığı
türünün sadece bu gölde olduğunu söylemekte ve güzel kokusuyla meĢhur olan bu
balığın ağrıya ve hummaya iyi geldiğine inanıldığını belirtmektedir1538.
Avrupa‘nın en büyük içme suyu kaynağı olarak adlandırılan Tara Nehri
kenarında ve ĠĢkodra Gölü kenarında yaĢayan ve balıkçılıkla uğraĢan halk, kimi zaman
balık avlama konusunda anlaĢmazlığa düĢmüĢtür. Genelde balık avlayanların karĢı
taraftan açılan ateĢ sonucu öldürülmesi Ģeklinde vuku bulan hadiseler1539 iki ülke
arasında diplomasiyle aĢılmaya çalıĢılmıĢtır. Balık avlama nedeniyle meydana gelen
hadiselerden en önemlisi 1907‘deki hadisesidir. Osmanlı tebaasından on iki kiĢi balık
avlamak için Tara Nehri'ni geçmiĢ ve Karadağlıların kurduğu pusu sonucu sekizi
ölürken biri kaybolmuĢ, biri yaralı olmak üzere üç kiĢi sağ kurtulmuĢtur1540.
Diğer taraftan Tuz kazasındaki MenagoĢ köyü Müslümanlarından iki kiĢi sınırda
balık tutarken Karadağlılar tarafından saldırıya uğramıĢ ve yaralanmıĢtır. Karadağ
hükûmeti bu hadise üzerine Osmanlı Devleti‘ne teminat vererek suçluların cezasını
çekeceğini söylemiĢtir. ĠĢkodra Valiliği de sınırda gerekli güvenlik tedbirlerini
almıĢtır1541.
F. SINIR GÜVENLĠĞĠ ĠÇĠN ALINAN ÖNLEMLER
Karadağ-Osmanlı arasındaki sınır sorunlarının meydana gelmesinde arazi yapısı
baĢta olmak üzere iki devlet askerlerinin halka karĢı tavrının da önemli bir payı vardı.
1898‘de Gusinye‘de Osmanlı askerinin bu uygunsuz hareketlerinin nedeni maaĢlarını ve
erzaklarını düzenli olarak alamamalarından kaynaklanmaktadır1542. Tam olarak
disiplinden de söz edilememektedir. Disiplinin bozulması, istenmeyen hareketlerin
oluĢmasına da sebibiyet vermiĢtir.
ġimdi, hudut güvenliği için ne gibi çalıĢmalar
yapıldığına göz atmakta fayda görüyoruz.
1538
Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, C.12, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1983, s. 346, Robert
Dankoff, Robert Elsie, age, s. 38.
1539
BOA, DH.MKT, 1556/83.
1540
BOA,Y.E.E, 46/102.
1541
BOA, DH.MKT, 950/39.
1542
BOA, Y.PRK.ASK, 150/1
286
Karadağ-Arnavutluk sınırının, 200 yıl öncesine kadar çok sık ormanlarla kaplı
olduğu söylenmektedir. Karadağ-Arnavut çekiĢmeleri nedeniyle savunma amaçlı olarak
gerek Karadağlılar gerekse de Arnavutlar ağaçları yok etmiĢlerdir. Amaç, düĢmanın
sızmasını engellemektir. Ağaçlar kesilince verimli topraklar da yağmur ve erezyonla
akıp gitmiĢtir.1543 Fakat yine de engebeli bir araziye sahip olan Karadağ-Osmanlı
sınırında hudut güvenliğini sağlamak zordur.
Sınır güvenliğini sağlamak için alınan tedbirlerden bincisi katır tedarik etmektir.
EĢkıyaların faaliyetleri bölge halkını bir hayli rahatsız ederken, buna engel olmak için
çeĢitli çözüm önerileri üzerinde durulmuĢtur. Hududun sarp dağlarla kaplı olması
nedeniyle çetelerin takibinde sıkıntı yaĢanmıĢtır. EĢkıya takibinin verimli bir Ģekilde
yapılabilmesi için Manastır ve Kosova vilâyetleri tarafından üç yüz katır satın alınmıĢ ve
―Kuvve-i Seyyâre‖ denilen seyyar birlikler oluĢturulmuĢtur. 1544
Ġkinci önlem ise hudut iĢaretleridir. Ġki devlet arasında sınır çizgileri belirlenirken
iki tarafın üzerinde anlaĢtığı porotokole göre önce piramitler konulur, daha sonra da
tarassut ve istinat kuleleri inĢa edilirdi. Böylelikle iki devlet birbirinden ayrılmıĢ
olurdu1545. Sınır çalıĢmaları yapılırken bir taraftan da sınır tespitinin tamamlandığı
yerlere sınır kuleleri ve kaleler inĢa edilmesine baĢlanmıĢtır1546. Çakur ve Vağaniça
tarafında dört kulenin inĢasına baĢlanırken, diğer taraftan, Luma‘da da sınır iĢaretleri
için kaynak ayrılmıĢtır1547. Zaptiye askerlerinin kalacağı bu kuleler, aynı zamanda,
malisörlerin tecavüzünü önlemenin yanında,1548 Karadağlılarla Arnavutlar arasında
yaĢanan mera kavgalarına da son verme amacını taĢımaktadır1549. Karadağ inĢaatlara
karĢı çıksa da1550
asâyiĢin ve güvenliğin temini için yapılan bu kulelerin imarının
engellenmesi Osmanlı Devleti tarafından tepkiyle karĢılanmıĢtır1551. Bunun üzerine
Karadağ, Osmanlı karakolhanelerine karĢı misilleme olarak kendi karakolhanelerini
1543
Kurt Hassert, ―Journeys in Montenegro‖ The Geographical Journal, Vol. 3, No: 6(June 1894), s.
508-510
1544
BOA, DH.MKT, 2070/4
1545
Süleyman Külçe, age, s. 309
1546
BOA, DH.MKT, 1443/3
1547
BOA, Ġ.MMS, 93/3914
1548
BOA, DH.MKT, 1499/71.
1549
BOA, Y.PRK.BġK, 18/58.
1550
BOA, Ġ.HUS, 6/1310CA032.
1551
BOA, Y.A.HUS, 267/50.
287
inĢa etmeye baĢlamıĢtır. Karadağ‘ın yaptığı bu kuleler de Arnavut malisörlerine karĢı
güvenlik içindir. Karatoprak‘ta malisörlere karĢı bir ―tarassud noktası‖ oluĢturma
amacını taĢımaktadır1552. Bu kez Osmanlı Devleti Karadağ‘ın kulelerine muhalefet
etmiĢtir. Çünkü Karadağ‘ın bu vesileyle Osmanlı hududunu ihlal etme düĢüncesini
taĢıdığını idda etmiĢtir1553. 1901 yılında da iki ülke arasında aynen Sırbistan sınırında
olduğu gibi piramit ve tarassut kuleleri yapılarak belirli geçiĢ noktaları, bir nevi sınır
kapıları oluĢturması kararlaĢtırılmıĢtır1554. 1905‘ten 1909‘a kadar inĢa edilen kuleler iki
ülke arasında âdeta sembol hâline gelmiĢtir. Karadağlıların bu kuleleri hedef alması ve
orada bulunan askerleri Ģehit ederek, kuleleri yıkmaları1555, sınırda yaĢayan
Karadağlıların bu kulelere sembolik anlam yüklediklerinin bir göstergesidir.
Alınan önlemlerden üçüncüsü ise silahsızlanmayı sağlamaktır. ġüphesiz ki bölge
halkının silah kullanma konusunda bir zaafiyeti söz konusudur. Herhangi bir saldırı
anında hemen silaha sarılmaları sonucunda ölümlü hadiseler meydana gelmektedir. Bu
nedenle, her ne kadar önleyici tedbirler alınsa da silahlar ortadan kalkmadan
çatıĢmaların önüne geçmenin imkânsız olduğu ortadadır.
Bilindiği gibi Karadağlı bir bebek doğduğunda vaftiz sırasında yapılan
törenlerden birisi de silah kabzasının bebeğe öptürülmesidir. Daha sonra bu
silah
bebeğin beĢiğine konulur, ―yatağında ölmemesi‖ dilenirdi1556. Karadağ‘da silah
taĢımayan erkeğe erkek gözüyle bakılmıĢ ve silahsızlığın efemine bir anlayıĢın ürünü
olduğu savunulmuĢtur. Tabii, bunda bölge halkı arasında yaygın olan kan davaları ve
sınırdaki olayların etkisi vardır1557. Bu nedenle geç de olsa 1909 yılında Karadağlıların
Osmanlı sınırı dâhilinde bulunan köy ve kasabalara silahla girmelerine yasak
getirilmiĢtir1558.
Tabii, Osmanlı Devleti‘nde uygulanan silahsızlandırma giriĢiminin
1552
BOA, Y.A.HUS, 311 /105.
BOA, A.MKT. MHM, 603/8 .
1554
BOA, Y.MTV, 222/115.
1555
BOA, Y.MTV, 282/53.
1556
William Denton, Montenegro: Its People and Their History , Daldy Isbister&Co. 1877, s. 82-83
1557
William Le Queux, An Observer in the Near East Doubleday, Page & Company,New York 1907, s.
21-24
1558
BOA, DH.MUĠ, 3-3/20. Bu, durduk yere alınan bir karar değildir. Zira o günlerde Karadağ
Maslahatgüzarının Emirgan‘daki ikâmetgâhındaki kapıcı, orada misafir olarak bulunan bir Karadağlının
revolverinden çıkan kaza kurĢunuyla ölmüĢtür. BOA, DH.EUM.THR, 6/41. Bu ve bunun gibi hadiselere
1553
288
Karadağ‘da uygulandığı pek söylenemezdi. Karadağ‘da silahsızlanma bir tarafa, silah ve
cephane yığılarak çeteler oluĢturulduğu iddia edilmektedir.
Köylerin ve yerleĢim yelerinin boĢaltılarak nakledilmesi beĢinci güvenlik
tedbiridir.
Nahiye
merkezine
uzak
olan
köyler
için
nahiye
merkezleri
oluĢturulmuĢtur1559. Böylece, sınırda sürekli olarak tehlikeyle karĢı karĢıya kalan
insanlar bir araya toplanarak güvenlik altına alınmaya çalıĢılmıĢtır.
a. Pasaport Uygulaması ve Gümrük Kapıları
Güvenlik için yapılan uygulamalardan biri de pasaport uygulamasıdır. Bu
doğrultuda Podgoriça‘ya gidip gelenlere pasaport uygulaması yapılırken,
1560
1908‘de
özellikle Karadağ‘da iĢçi olarak kaçak yollarla gelenleri önlemek ve kontrol altına almak
için Ġstanbul‘a gelen Karadağlılara da vize uygulaması baĢlatılmıĢ, vizesiz pasaportla
gelenler gözaltına alınmıĢtır1561. 1908‘de Karadağ sınırı üzerinde pasaport memurları
istihdam edilmiĢ1562 ve Osmanlı Devleti sınırlarından ruhsatsız geçen Karadağlılara
iĢlem yapılmaya baĢlanmıĢtır1563.
Enver PaĢa, 1906 yılında hazırlamıĢ olduğu lâhiyada, yukarıda da değindiğimiz
gibi, Kosova Vilâyeti‘ne dört, ĠĢkodra Vilâyetine de beĢ olmak üzere toplam dokuz sınır
kapısı oluĢturulması gerektiğini söylemiĢtir1564. Bir yıl sonra bu kapılar faaliyete
geçmiĢtir1565.
Sınır kapılarının oluĢturulmasıyla kaçakçılığın da önüne geçilmeye çalıĢılmıĢtır.
Bu bağlamda, tuz
1566
ve silah kaçakçılığı ön plana çıkıyordu. Fakat en önemlisi silah
kaçakçılığıydı ve iki ülke iliĢkilerini tehdit eder bir durumdaydı. Osmanlı Devleti,
ĠĢkodra Valiliği kanalıyla Karadağ yetkililerinden bir an evvel kaçakçılar konusunda bir
meydan vermemek için Osmanlı Ģehirlerine geldiklerinde silahlarını polis dairesine teslim etmiĢler ve
Karadağ‘a dönerken silahlar kendilerine iade edilmiĢtir. BOA, DH.EUM.THR, 4 /72
1559
BOA, TFR.I.KV, 88 /8767
1560
BOA, AMKT. MHM, 602/10
1561
BOA, ZB, 385/133 Genelde iĢ bulma ümidiyle Istanbul yolunu tutan Karadağlılar kaçak yollarla
Ġstanbul‘a geliyorlardı. BOA, ZB, /88390
1562
BOA, TFR.I.KV, 209/20835,
1563
BOA, DH.MUĠ, 26/-2 /39
1564
BOA,Y.E.E., 100 /45
1565
BOA, Ġ.DH., 1455/1325/R-30
1566
Ġtalya tuzları Osmanlı devleti topraklarından transit geçirilerek Karadağ‘a naklediliyordu. Bu kaçak
vakalarının önlenmesi için müfettiĢ görevlendirilmiĢ. BOA, A. MKT. MHM, 494/10
289
giriĢimde bulunmasını ve önlem almasını istemiĢtir1567. Çok geçmeden Karadağ
hükûmeti silah kaçakçılarını Osmanlı hükûmetine teslim etmeye baĢlamıĢtır1568.
1898-99 yıllarında, bilindiği gibi, Makedonya sorunu uluslararası bir sorun
hâline gelmiĢ ve gerek Bulgar çeteleri1569 gerekse de Sırp ve Yunan çete faaliyetleriyle
sorun, karmakarıĢık bir hâl almıĢtır. Makedonya‘daki çete ve örgütlere el altından silah
sağlanıyordu. Kaçakçıların Makendonya‘ya silah ulaĢtırmak için kullandığı yollardan
biri
de
Karadağ‘dır.
Kaçakçılar,
silahları
Karadağ
üzerinden
Makedonya‘ya
ulaĢtırıyorlardı1570. Bu nedenle, inĢa edilen sınır kapıları, söz konusu kaçakçılığı büyük
ölçüde azaltmıĢtır.
Diğer taraftan, ĠĢkodra Gölü‘ndeki kaçakçılığı önlemek için ĠĢkodra gambotu
gölde bulundurulmuĢ ve Ġstanbul Tersanesi‘nde üretilen bu küçük vapura iki gemi topu
yerleĢtirilerek hem gölün güvenliği sağlanmıĢ hem de kaçakçılığın önüne geçilmeye
çalıĢılmıĢtır. Nakliyatı da gözaltında bulunduran ĠĢkodra gambotu, deniz subay ve
erleriyle donanımlı Ģekilde Boyana Nehri kanalıyla ĠĢkodra Gölü‘ne gönderilmiĢtir1571.
b. Suçluların Ġadesi
Karadağ sınırındaki Osmanlı Ģehirlerinde suç iĢleyenlerin cezadan kurtulma
yöntemi, Karadağ‘a kaçmaktır. Karadağlı suçluların da
Osmanlı Devleti‘ne kaç.
Suçluları yakalamak için devletlere baĢvuru yapılarak suçluların yakalanması
isteniyordu. Örnenğin; 1884‘te Malisör Ġsyanı‘nın elebaĢlarından biri olan Sokol
Baço‘nun Karadağ‘a sığınması üzerine Osmanlı Devleti, Çetine Sefiri Cevat PaĢa
kanalıyla Prens Nikola‘dan iade talebinde bulunmuĢtur1572. ĠĢin ilginç tarafı, Sokol Baço
Ġngiliz seyyahların dikkatini çekmiĢ ve onunla sohbet etmiĢler ve fotografını dahi
çekmiĢlerdir. Kısaca hayatını anlatan Sokol Baço, yıllarca Osmanlı Devleti için
1567
BOA,Y.MTV, 54/2
BOA, Ġ.HUS, 7/1310/C-20
1569
Makedonya‘da faaliyet gösteren Bulgar çetesi hakkında geniĢ bilgi için bkz. Selahittin Özçelik,
Bulgar Terör Örgütünün Anatomisi Balkanlarda Kimlik ArayıĢı, Ġlgi Yayınları, Ġstanbul 2006.
1570
BOA, Y.PRK.EġA, 32 /63
1571
Türk Ansiklopedisi, ―ĠĢkodra Gambotu‖ MEB, Cilt. Xx, Ank 1972, s. 424
1572
BOA, Y.E.E, 46/140
1568
290
savaĢmıĢ, uzun boylu, 50 yaĢlarında gösteren; ama 60 yaĢlarında birisi olarak
tanımlanmaktadır. Sultan Abdülhamid‘in meĢhur ―tüfenkçi taburu‖da yer almıĢtır.
Memleketine döndüğünde Arnavutların silahsızlandırılması kararı çıkınca bunu
reddetmiĢ ve karĢı koymuĢtur. Dağa çıkan Sokol Baço, bir müddet sonra Karadağ‘a
gitmiĢ ve Nikola‘nın yanında görev yapmaya baĢlamıĢtır1573. Karadağ, Arnavutluk‘ta
ceza yemiĢ, hüküm giymiĢ ve özellikle siyasi suçlular için âdeta bir sığınak noktası
olmuĢtur. Lâkin, herhangi bir iade-i mücrimin antlaĢması olmadığı için iade
edilmemiĢlerdir1574.
ĠĢkodra Sandık Emini Ali Bey Vakası‘nın, iki devlet arasındaki suçluların iadesi
meselesinde ilginç bir konumu vardır. Zira, ĠĢkodra Sandık Emini Ali Bey, zimmet
suçundan yargılamıĢ ve müebbet kalebend cezasına çarptırılmıĢtır. Fakat Ali Bey
Karadağ‘a sığınmıĢ, Karadağ vatandaĢlığına geçerek Prens Nikola‘nın fahri yâveri bile
olmuĢtur. Bu noktada diplomatik giriĢimlere baĢlanmıĢ ve Hâriciye Nâzırlığı harekete
geçmiĢtir1575.
1887 yılında adam öldürme ve hırsızlık gibi suçlardan sanık olan kiĢilerden
Karadağ‘a firar edenlerin Osmanlı Devleti‘ne iade edimesine ve bir ―iade-i mücrimin
mukavelesi‖ imzalanmasına yönelik giriĢimler baĢlatılmıĢtır1576. Fakat, bir kısım siyasi
nedenlerden dolayı1577 ―iade-i mücrimin‖ antlaĢması imzalanamamıĢtır. Yapılacak tek
Ģey, Karadağ‘a kaçan suçlulara engel olmaktır1578.
Ya da kaçan suçluların giriĢini
beklemek ve Karadağ sınırından Osmanlı Devleti topraklarına giriĢ yaptığı an
tutuklanmalarını sağlamaktır1579.
Her ne kadar suçluların iadesi konusunda bir anlaĢma imzanlamasa da Osmanlı
Devleti, yakaladığı Karadağlı suçluları Karadağ Maslahatgüzarının talebi üzerine,
1888‘de memleketlerine gönderilmek üzere teslim etmiĢtir1580. Diğer taraftan, 1890‘da
1573
Reginald Wyon, Gerald Prance, age, s. 101.
Reginald Wyon, Gerald Prance, age, s. 101.
1575
BOA, DH.MKT, 1384/76.
1576
BOA, DH.MKT, 1452/111.
1577
BOA, A.MKT.MHM, 497/7.
1578
BOA, DH.MKT, 1508/17.
1579
BOA, DH.MKT, 1818/77.
1580
BOA, DH.MKT, 1552/46.
1574
291
Ülgün‘de hapse atılan Arnavut malisörlerin Osmanlı memurlarına teslim edilmesi de1581
karĢılıklı iyi niyet gösterisi olarak geliĢen hadiselerdendir.
En nihayetinde, 29 Temmuz 1891‘de ―iade-i mücrimin‖ konusuyla ilgili anlaĢma
yönünde somut adımlar atılarak bir mukavele imzalanmıĢtır1582. Böylelikle, iki devlet,
güvenlik konusunda yeni bir adım atmıĢtır.
c. Karadağ EĢkıyası ve Arnavut Malisörlerine KarĢı Güvenlik
ĠĢbirliği
Arnavutçada ―mali― dağ anlamına gelmektedir. Malisör ―dağlı‖, malisya ise
dağlık anlamına gelir. Arnavutluk‘un kuzey bölgesinde ve Karadağ sınırında yer alan 27
dağ kabilesinden bahsedilmektedir. Her cibal, hükûmetin atadığı nahiye müdürü
kontrolünde birer bölükbaĢı ile idare edilmektedir. Yukarıda da değindimiz üzere Roma
Ġmparatorluğu‘ndan beri, aralarında Dukagin kanunları denilen yazılı olmayan sözlü
kanunlarla, yani töre ile yönetilmekteydiler. Hukuki davalara ya da sorunlara merkez
vilâyette müteĢekkil ―Cibal Komisyonunda‖ bakılırdı. Miras, arazi, cinayet davaları gibi
konulara da bu komisyon bakardı. Her cibal reisinden bir kiĢi azâ sıfatıyla bu
komisyonda bulunurdu. Her cibal azâsına, Osmanlı hükûmeti tarafından maaĢ
verilmekteydi. Komisyona ise Osmanlı Devleti‘nin atadığı bir devlet yetkilisi baĢkanlık
ederdi1583.
Malisörler,
Osmanlı-Karadağ
sınırında
Kuzey
Arnavutluk‘ta
yaĢayan
Arnavutlardan oluĢmaktaydı. Katolik Hıristiyanların oluĢturduğu malisörler çete
faaliyetlerine giriĢir ve baskınlar yaparlardı. Özellikle 1891‘de malisörlerin Karadağ‘a
saldırmaları, Osmanlı Devleti‘ni harekete geçirmiĢ ve önlem alma yoluna gidilmiĢtir.
Saldırıların nedenlerini soruĢturmak ve araĢtırmak için ġûra-yı Devlet azâlarından Ziya
Bey görevlendirilmiĢtir1584.
söylenmektedir.
Malisörlerin Avusturyalılar tarafından silahlandırıldığı
Avusturya böylelikle, silahlandırdığı Katolik malisörleri Karadağ‘a
1581
BOA, Y.PRK.UM, 20/4 ve BOA, Y.PRK.MYD, 10/1
BOA, Ġ.DH, 1237/96891
1583
IĢkodra Vilayeti Salnâmesi, Üçüncü Defa Olarak Vilayet Matbaasında Tab OlunmuĢdur. ĠĢkodra
1312, s. 71-72
1584
BOA, Ġ.DH, 1216/95220
1582
292
karĢı kullanmaya çalıĢmıĢtır1585. Karadağ‘a gezmeye giden The National Geographic
yazarları Çetine‘de Arnavutluk‘a gitmek istediğini söyleyince ―Kesinlikle gitme. Nerede
Arnavut orada dert.‖ diye cevap vermiĢlerdir1586. ĠĢin ilginç tarafı, aynı tepki bir Ġngiliz
gezgine de verilmiĢtir1587. Dolayısıyla bu, Arnavutluk sınırındaki malisör hareketlerinin
Karadağ‘a yansıyıĢ Ģeklinin pek iyi olmadığını göstermektedir.
Malisörlerin sınırda çıkardıkları hadiseler olağan hadiseler olmaya baĢlamıĢtır.
Osmanlı Devleti, kendi tebaası olan Malisörleri durdurmak ve Karadağlılara
saldırmalarını engellemek için Üçüncü Ordu‘dan üç dört tabur asker sevk etmiĢtir1588.
ÇatıĢmanın hemen engellenmesi ve ―serkeĢlikte‖ ısrar edenlerin yakalanarak
cezalandırılması gerekmektedir. EĢkıyalarla mücadele için bir batarya ‗top‘un bölgeye
intikal ettirilmesi gerekmektedir1589.
ÇatıĢmaların siyasi sorunlar çıkarma ihtimaline
binaen, hassasiyet gerekiyordu.1590 Malisörlerle Karadağlıların çatıĢmasını önlemek için
Osmanlı askeriyle Karadağ askeri ortaklaĢa hareket etme kararı almıĢtı. Bunun için
ĠĢkodra Kumandanlığına ve Bâb-ı Âli kanalıyla Karadağ hükûmetine söz konusu bu
ortak hareket etme teklifi sunulmuĢ ve uygulamaya konulmuĢtur1591. ÇatıĢmaların
yoğunlaĢtığı ĠĢkodra ile Tuz arasındaki bölgede
Malisörlerle Karadağ çetelerinin
çarpıĢmalarını önlemek için ĠĢkodra Gölü kullanılarak askeri sevkıyat yapmak amacıyla,
Bahriye Nezâretinden duba ve çatanalar getirtilmiĢtir1592.
Osmanlı Devleti ile Karadağ, aynı ortak iradeyi 1904‘te de göstermiĢ,
Malisörlerle Karadağlılar arasında meydana gelen anlaĢmazlıkları ve öldürme
hadiselerini sona erdirmek için iki taraf memurlarından oluĢan bir komisyon
oluĢturmuĢlardı1593.
Görüldüğü gibi, Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında meydana gelen
çarpıĢmalar iki devlet arasında değil, sınırlarda yaĢayan ve hiçbir otorĠte kabul etmeyen
1585
BOA, Y.PRK.UM, 30/26
Marian Cruger Coffin, agm, s. 320
1587
William Le Queux, age, s. 21
1588
BOA, Y.MTV, 111/32
1589
BOA, Ġ.HUS, 30/1312/R-058
1590
BOA,Y.A.HUS, 311/4
1591
BOA, Ġ.HUS, 30/1312 R-075
1592
BOA, Y.MTV, 107/30
1593
BOA, Ġ.HUS, 121/1322B-007
1586
293
çeteler arasında meydana gelmiĢtir. Zaten bu noktada iki devlet askerleri de tavırlarını
koymuĢlar ve ortak hareket ederek karıĢıklığın önüne geçmeye çalıĢmıĢlardır.
III. MUHACĠRLER MESELESĠ
ġüphesiz ki gerek 1876 SavaĢı gerekse Osmanlı-Rus Harbi ve ardından Berlin
AntlaĢması gereği boĢaltılan Ülgün, Podgirica, ĠĢboz gibi yerlerde Osmanlı hâkimiyetini
isteyen Müslüman Arnavutlar da göç etmek zorunda kalmıĢlardır. SavaĢlarda dinî ve
siyasi göçlerde bir otorite söz konusudur. SavaĢı izleyen zamanlarda demografik yapı
yalnız ölme suretiyle azalmaz. Galiplerden bazılarının mağluplara uyguladıkları sert
politikalar1594 ve içinde yaĢanılan durumun imkânsızlığı nedeniyle1595 oradaki halk göç
etmek zorunda bırakılır.
A. MUHACĠRLER SORUNUNUN DOĞMASI ve GÖÇÜN NEDENLERĠ
Karadağ‘dan yapılan göçün dört temel nedeni vardır: Karadağlıların baskısı, dinî
baskılar, ekonomik nedenler ve askerlik meselesi. Karadağlıların Müslüman Arnavutları
göçe zorlamasının altında yatan amaç Rusya‘nın Balkanlar‘daki Panslavist emelleri
doğrultusunda Slav Birliği oluĢturarak, Müslümanların Balkanlar‘dan temizlenmesidir.
Rusya‘nın, Slav kardeĢler olarak nitelendirdiği Karadağ‘ı, bu amacı ve çıkarı
doğrultusunda kullandığı iddia edilmektedir1596. Berlin AntlaĢması‘ndan sonra
bağımsızlığını kazanan Karadağ‘a el altından yapılan silah yardımlarının, Müslümanları
göçe zorlamak amacıyla yapıldığı savunulmaktadır.
Karadağ‘ın Müslümanları göçe zorlamasının diğer bir nedeni, Karadağlıların
gözündeki olumsuz Müslüman imajıdır. Karadağ‘da, daha 18. yy baĢlarında
Müslümanlar (Türkler ve BoĢnaklar) ―can düĢmanı‖ olarak görülmekteydi. Karadağ dinî
liderlerinden birisi olan Danilo Petroviç, yazdığı Istrazi Poturica isimli eserinde
Karadağlılara Müslüman nüfusunun yok ediliĢ reçetesini vermekte ve Gorski Vijenic
1594
Nedim Ġpek ―Kafkaslardan Anadoluya Göçler (1877-1900) Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, Samsun, 1991, S. 6, s. 97
1595
Enver Özkalp, Sosyolojiye GiriĢ, Anadolu Üniverstiesi, EskiĢehir 1998, s. 270-71
1596
Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, age, s. 356
294
adlı destansı eserinde Ġslam dinini kabul ederek TürkleĢenleri ―gebeş ve ensesi kalın‖
olarak nitelendirerek halkın arasına sızan ―sinsi hainlerle‖ mücadele edilmesi gerektiğini
savunmuĢtur. Dinî kimliğin, mensup olunan halk kimliğiyle eĢdeğer olduğu fikri
yaygınlaĢmaya
baĢlayınca,
Karadağ‘da
HıristiyanlaĢtırma
faaliyetleri
artmıĢtır.
Vasoyeviçi‘de 30 yıl zarfında demografik yapının büyük değiĢime uğradığı
görülmektedir. Aslında, yürütülen baskıcı politikalar, TürkleĢtirilmiĢ kitlenin Müslüman
olduğu için değil ―Türklerle özdeşleştirildikleri‖ içindir1597.
1876-1879 yılları arasında yaĢanan Sırp ve Karadağ-Osmanlı SavaĢı, ardınan
Osmanlı-Rus SavaĢı ve ona müteakiben Berlin AntlaĢması‘yla NikĢik, KolaĢin, Gusinye,
Plave, Ülgün, Bar, Podgoriça gibi yerlere daha önceden göç etmiĢ olan Müslümanlar,
(Türk, BoĢnak ve Arnavutlar) Bosna Hersek, Sancak, Arnavutluk yönünde anavatana
doğru göç etmek zorunda bırakılmıĢlardır1598. Osmanlı-Rus SavaĢı‘nda Karadağ
Cephesinde, Karadağ ordusuna karĢı büyük bir direniĢ örneği gösteren NikĢikliler, 29
Ağustos 1877‘de teslim olmak zorunda kalmıĢlardır. Nikola‘nın NikĢik halkına, göç
etmemelerini ve NikĢik‘te özgürce yaĢayabileceklerini söylemesine rağmen Nikola‘nın
etrafındaki adamları, müslüman halkın ileride büyük bir tehlike oluĢturacağını ve
takiyye yaptıklarını düĢündükleri için göç etmelerinin onlar için faydalı olacağını
söylemiĢlerdir. Her ne kadar Nikola‘nın güven telkin eden sözleri hoĢ karĢılansa da,
NikĢikliler kendilerini güven altında hissetmemiĢlerdir1599.
Dinî baskılar, yapılan göçlerin bir diğer nedenidir. Mülümanların Rusya‘dan
gelen papazlar tarafından vaftiz edileceği ve kalpak giyme zorunluluğu getirileceği
söylentileri çıkmıĢtı. Bu iddiaları Nikola kabul etmese de, Ġspeç ve Porgoriça‘daki
Müslümanlardan 600 ailenin âniden göç etmesine engel olamamıĢtır. Ġngiltere ĠĢkodra
Konsolosu Kirby Green, vaftiz iddiasından çok, mollalar hâricinde bütün Müslümanlara
kalpak giymenin dayatılmasının göçe sebep olduğunu ve bu dayatmanın Müslümanları
1597
Safet Bacoviç, agm, s. 116-17
Aleksander Popoviç, Balkanlarda Ġslam, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 193, Abidin Temizer, age,
s. 69
1599
Safet Bacoviç, agm, s. 116-17
1598
295
çok rencide ettiğini söylemiĢtir1600. Slav dilini Müslüman çocuklara öğretmek için baskı
uygulanması ve Ģiddet hareketleri Müslümanların göç etmesinin bir diğer nedenidir1601
Ekonomik nedenler de göçe neden olmuĢtur. Karadağ‘ın koyduğu yüksek oranda
vergilerden bunalan ―Latin milletinden‖ 144 hanede bulunan 886 kiĢi ĠĢkodra‘ya göç
etmeyi tercih etmiĢtir1602. Bar, Ülgün, NikĢik, Podgoriça gibi kısmen verimli araziler
Berlin AntlaĢması‘yla Karaadağ‘a bırakılınca, oralarda yaĢayan Müslüman toprak
sahipleri Karadağlıların baskısı altında kalmıĢlardır. Karadağ yönetimi, yeni toprakların
bir kısmını askerlerine paylaĢtırırken Müslüman toprak sahipleri, hem kötü muameleye
maruz kalmıĢlar hem de ekonominin darboğaza girmesiyle nefes alamaz duruma
gelmiĢlerdir. Bu nedenle, Ģehir ekonomisini canlı tutan Müslüman toprak sahipleri göç
edince Slav nüfus buraları doldurmakta zorlanmıĢtır1603.
Askerlik yapma zorunluluğu da göçün sebeplerindendir. Türk ve Müslüman halk
Hıristiyan bir devletin ordusunda askerlik yapmak ve onların üniformasını taĢımak
istememiĢti1604.
Kâmil PaĢa‘nın Ġngiltere‘nin ĠĢkodra Konsolosu Kirby Green‘den
yardım istemesi üzerine Prens Nikola ile temasa geçen Green, Prensten, ―Müslümanların
endiĢelerini gidermesi‖ ricasında bulunmuĢtur1605. Ġngiltere‘nin ricası üzerine1606 Prens
Nikola‘nın
emriyle
Voyvoda
Plamenantz
1879‘da
yayınladığı
beyannâmede
Müslümanların ―Karadağ ya da Osmanlı vatandaĢlığını‖ özgürce seçinceye kadar
askerlik meselesinin ertelenmesinden söz edilmektedir1607.
Kasım 1880‘de Gusinye ve Plave yerine Ülgün‘ün Karadağ‘a terk edilmesine
müteakip Ülgün‘deki Müslümanlardan göç etmek isteyenlere kolaylık gösterilmiĢtir.
1600
Nikola, böyle bir Ģeyi kabul etmediğini ve herkese eĢit davranılmasını emrettiğini söylemiĢtir. Bilal
ġimĢir, Rumeliden Türk Göçleri Belgeler, Cilt II, Türk Kültürünü AraĢtırma Enstitüsü. Ankara 1970, s.
156-157
1601
Nedim Ġpek, ―Balkanlar, Girit ve Kafkasya‘dan Anadolu‘ya Yönelik Göçler‖ SDÜFEF, Sosyal
Bilimler Dergisi, Isparta 1995, S. 1, s. 200-2001
1602
Nedim Ġpek, ―Balkanlar, Girit.., s. 200-201
1603
Michael Palairet, The Balkan Economies C. 1800-1914, Cambridge Universtiy Press, Cambridge
2002, s. 212-213
1604
Faruk Kocacık, agm, s. 141-142
1605
Bilal N. ġimĢir, age, C.II, s. 190-191, Belge no: 45
1606
Ġngiltere‘nin ĠĢkodra Konsolsosu Kirby Green, Karadağ DıĢ ĠĢleri Bakanı M. Radonich‘e 31 Mart
1879 da yazdığı telgrafta göçün durdurulması için tavsiyelerde bulunmuĢtur. Bilal N. ġimĢir, age, C. II., s.
191
1607
―Proclamation to the Muhammedan Inhabitants of Podgoritza‖ Bilal N. ġimĢir, age, C. II, s. 232
296
Karadağ vatandaĢlığına geçmek isteyenlere de herhangi bir zorlama yapılmamıĢ ve
seçimleri özgür iradelerine bırakılmıĢtır1608.
1901 yılına gelindiğinde de Podgorica‘daki Müslümanlar baskı altında
olduklarını iddia ederek Karadağ‘dan göç etmek istemiĢlerdir1609. Karadağ‘dan göç
edenler sadece Müslümanlar değildir. Karadağ‘daki tarım alanlarının kısıtlılığı,
kuraklığın getirdiği kıtlık nedeniyle, açlık yaĢayan Hıristiyan Karadağlılar da Osmanlı
topraklarına göç etmek zorunda kalmıĢlardır1610.
―Krvena osveta‖ yani kan davası da göçün nedenleri arasında sayılabilir. Kan
davası nedeniyle ölümü bekleyen aileler, çâreyi Osmanlı Devleti‘ne göç etmekte
bulmuĢtur. Karadağ‘dan Osmanlı Devleti‘ne göçlerden birisi de iĢçi göçüdür. Ekmek
parası kazanmak ve geçimlerini sağlamak için iĢçi olarak Osmanlı Devleti‘ne,
Sırbistan‘a,
Avrupa‘ya,
Rusya‘ya
ve
Amerika‘ya
göçlerin
gerçekleĢtiği
görülmektedir1611.
Her ne kadar Berlin AntlaĢması, olası bir göç akımını engellemek için tedbirler
öngörüyorsa da bu tedbirlerin çeĢitli nedenlerden ötürü baĢarılı olamadığını
görmekteyiz. Ġki devlet iliĢkilerini ilgilendiren muhacirler sorununda Ģu önemli hususlar
dikkat çekmektedir: Muhacirlerin arazileri, vakıflar ve borçlar.
B. MUHACĠRLERĠN ĠSKÂNI VE ĠAġELERĠ
Son yıllarda yaĢanan toprak kaybının, nüfusu hareketlendirme açısından fetih
dönemindeki hareketlilikten daha fazla bir etki oluĢturduğu muhakkaktır. XVIII. yy‘ın
ikinci yarısından itibaren göç dalgalarına sahne olan Türk toprakları üzerinde Osmanlı
Devleti bir iskân politikası güderek göçmenleri belirli yerlere yerleĢtirmiĢti. XIX yy‘da
içe doğru göçlerin daha da arttığı görülünce 1860 yılında ―Muhacirîn Komisyonu‖
kurulmuĢ ve böylece göçmenlerin iskânı daha sistemli bir Ģekilde yapılabilmiĢtir1612. Bu
1608
BOA, Y.PRK.M, 1/82
BOA, A MKT. MHM, 514/30
1610
Natasha Margulis, age, s. 14
1611
Natasha Margulis, age, s. 14
1612
Nedim Ġpek, Rumeliden Anadoluya Türk Göçleri, TTK, Ankara 1999, s. 155
1609
297
komisyon 1875 yılında kaldırılarak iskân iĢlerinin Zaptiye Nezâretine bağlı bir heyet
tarafından sürdürülmesine karar verilmiĢtir1613.
Kosova‘da 1879-1880 arası 100 bin göçmenden söz edilmektedir. Tabii, bu
göçmenlerin bir kısmı Karadağ‘dan göç edenler olmakla birlikte, ekseriyetle Sırbistan ve
Bulgaristan göçmenleridir. Bu göçmenlerin yerleĢimi ve idaresi için komisyon teĢkil
edilmiĢ, fakat bu komisyon, azâlarının fahri azâ olması nedeniyle, iskân iĢini pek iyi
yürütememiĢtir. Mevcud göçmenleri tespit edip kaydetmek, yardıma muhtaç olanlara
kaynak aktarmak ve ziraate teĢvik etmek üzere ĠĢkodra eski Mektupçusu Emin Efendi
7500 kuruĢ maaĢla Kosova Vilâyeti‘ne ―Ġskân-ı Muhacirin Memuru‖ sıfatıyla
görevlendirilmiĢtir. Bunun yanında, yerli halktan 11 kiĢi kâtip olarak vazife almıĢtır1614.
SavaĢlar ve ardından Berlin AntlaĢması‘yla Karadağ‘a terk edilen yerlerden
gelen Karadağ göçmeleri ĠĢkodra, Manastır ve Kosova vilâyetlerinde bulunan mîrî
arazilere yerleĢtirilmiĢlerdir. Tuz Kazası‘nda bulunan göçmenler iskâna elveriĢli bir
arazi tespit edilemediği için yerleĢtirilememiĢ, derme çatma kulübelerde barınmak
zorunda kalmıĢlar, geçimlerini ise yerli halkın arazilerinde çiftçilik ve ―orakçılık‖
yaparak sağlamaya çalıĢmıĢlardır. 1889‘da meydana gelen kuraklık nedeniyle zor
duruma düĢen bu göçmenler, açlık tehlikesiyle karĢı karĢıya kalmıĢlar ve yardıma
muhtaç duruma düĢmüĢlerdir. Bu mağduriyetlerini gidermek için 21.500 kıyye mısır
temin edilerek ahâliye verilmiĢ, ayrıca, Hazineye ait çitliğe yerleĢmelerine izin
verilmiĢtir1615. Podgoriça göçmeleri sınırdaki bir köye yerleĢtirilirken,1616 Ülgün
muhacirleri ĠĢkodra‘da çiftliklere iskân edilmiĢtir. Bunlar arasında Kavalalı Ġbrahim
Bey'den alınan çiftlikler ve Gavzer-i Hümâyun Çiftliği de vardır1617.
Yenipazar sancağı dâhilinde ve Karadağ hududunda bulunan Pola karyesinden
göç eden 41 aile, Akova ile KolaĢin Kazalarında iskân edilmiĢtir. Oturacakları evlerin
1613
Faruk Kocacık, ―Balkanlardan Anadolu‘ya Yönelik Göçler 1878-1890‖ Osmanlı AraĢtırmaları, S. I,
Ġstanbul 1980, s. 158
1614
Nedim Ġpek, Rumeliden …s. 175
1615
Nedim Ġpek, age, s. 175
1616
Nedim Ġpek, ―Balkanlar, Girit..‖agm, s. 201
1617
BOA, Ġ.DH., 1295/-1 /101803
298
kerestesi iâne yoluyla elde edilerek, inĢaat masrafları Hazine tarafından karĢılanmıĢtır.
ve masraflar karĢılanmıĢtır1618.
Karadağ'ın KolaĢin-i Bala kazasından gelen muhacirler ise Vulçıtrın karyesinde
iskân edilmiĢ; arpa, mısır ve yulaf
yardımında bulunulmuĢtur1619. TirgoviĢte'deki
KolaĢin-Bala muhacirlerine de geçimlerini sağlamaları için arazi yardımı yapılmıĢtır1620.
Ülgün muhacirlerinden 263 kiĢi ĠĢkodra‘ya yerleĢtirilmiĢ, ağaç kesme ve deniz
nakliyatı iĢlerinde istihdam edilmiĢler, fakat ağaç kesiminin yasaklanmasıyla zor
durumda kalmıĢlardır1621. Sonuçta ĠĢkodra‘daki ormanlık bölgelerde istihdam edilmeleri
uygun görülmemiĢtir1622. Bu karĢılık bataklık halinde bulunan arazileri kurutarak
oralarda ziraatle uğraĢabilmeleri için olanak sağlanmıĢtır1623.
Karadağ hududunda bulunan Berane kasabasına yerleĢtirilen NikĢik muhacirleri
daha sonra Ġstanbul‘daki semtlerde iskân edilmiĢlerdir.1624 Diğer taraftan, 252 Podgoriça
muhaciri ise ĠĢkodra sınırında Hamidiye köyünü kurmuĢlardır.1625
Göç edenler sadece Müslümanlar değildir. Bunlar arasında Hristiyanlar da vardır.
144 hane Hıristiyan muhacir ĠĢkodra‘ya yakın bir nahiye civarına yerleĢtirilmiĢtir1626.
Hristiyan halk da kıtlık ve ekonomik çıkmaz nedeniyle göç etmiĢtir1627. Hristiyanların
göç ettikleri yerlerden birisi Sırbistan‘dır. Fakat Sırbistan‘la Karadağ arasında bulunan
TaĢlıca ve Yenipazar Sancakları Osmanlı Devleti toprağıydı ve oradan transit
geçebilmeleri, Osmanlı Devleti‘nin iznine bağlıydı. Karadağlılardan yaklaĢık iki bin
hane, Sırbistan‘a göç için yollara dökülmüĢtür1628. Gerekli muameleler yapılarak
1629
pasaportlu pasaprotsuz bin üç yüz elli dört Karadağlının olaysız bir Ģekilde Sırbistan‘a
1618
BOA, DH.MKT, 1442 /66. BOA, DH.MKT, 1461 /90
BOA, DH.MKT, 1497/73
1620
BOA, DH.MUĠ, 93/3
1621
BOA, DH.MKT, 1492/94
1622
BOA, DH.MKT, 1545/23
1623
Nedim Ġpek, ―Balkanlar, Girit…‖agm, s. 201
1624
BOA, Ġ.HUS, 13/1310Z-14
1625
Nedim Ġpek, Rumeliden…s. 175
1626
BOA, Ġ.DH., 1210/94767
1627
John B. Allcock, "Montenegro." Encyclopædia Britannica Online, <http://www.britannica.com/
EBchecked/topic/390727/Montenegro>. E.t. 26 Sep. 2008.
1628
BOA, Y.PRK. ASK, 57/96
1629
BOA, Y.PRK.A, 5/46
1619
299
geçmesi sağlanmıĢtır.1630 Herhangi bir can kaybı ya da tatsız bir olayın yaĢanmaması ve
yapılan insani muamele Sırbistan‘ın takdirini kazanmıĢ ve bu davranıĢ nedeniyle
Sırbistan bir teĢekkür mektubu göndermiĢtir1631.
C. MUHACĠRLER VE VAKIFLAR KARMA KOMĠSYONU
1878 Ekim ayında Sadrazam Saffet PaĢa, Prens Nikola‘ya yazdığı telgrafta
Ülgün ve Bar‘ı boĢaltıp Aranvutluk‘a göç eden muhacirlerin durumunun içler acısı
olduğunu belirterek; Karadağlıların, muhacirlerin mallarını paylaĢtığını söylemiĢ ve en
kısa zamanda paylaĢılan bu malların sahiplerine geri verilmesini istemiĢtir. Ayrıca
Muhacirlerin can ve mal güvenliğinin sağlanması temennisinde bulunmĢtur1632. Prens
Nikola ise cevaben, bunun ancak Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında yapılacak genel
kapsamlı bir anlaĢmayla çözülebileceğini söylemiĢtir1633.
meseleleriyle ilgili Karadağ Prensi‘yle görüĢülerek
1634
edilmiĢtir
. Daha sonra
Muhacirlerin durumu ve
bu konuda iĢbirliği teklif
Muhacirin ve Evkaf-ı Muhtelif Komisyonu adıyla bir
komisyon oluĢturularak Karadağ‘da Müslümanların geride bıraktıkları vakıfları ve
muhacirlerle ilgili sorunları tespit etmek için harekete geçilmiĢtir. Karadağ Devleti, bu
komisyon için her ne kadar hudut tahdidi yapılıncaya kadar birisini görevlendirmeyi
düĢünmediğini ifade etse de1635, bir müddet sonra komisyona Mösyö Dokoniç‘i memur
etmiĢtir1636. Komisyona Osmanlı Devleti tarafından ise ġekib Bey komiser olarak
görevlendirilmiĢtir.1637
Hatırlanacağı üzere Berlin AntlaĢması‘na göre, göç eden Müslümanlar,
Karadağ‘daki arazileri ve mallarını koruyabileceklerdi. Bunun için Müslümanlar
mallarını ya iltizama verecekler ya da geride kalan dost ve akrabaları kanalıyla idare
etmek suretiyle mallarını muhafaza edebilme imkânına sahip olacaklardır1638.
1630
BOA, Y.PRK ASK, 59/123
BOA, Y.PRK EġA, 10/52
1632
Bilal N. ġimĢir, age, C.I, s. 657
1633
Bilal N. ġimĢir, age, C.I, s. 660
1634
BOA, Y.PRK.EġA, 3/41
1635
BOA, Y.A.HUS, 169/35
1636
BOA, Ġ.HR, 298/18854
1637
BOA, Ġ.HR, 284/17632
1638
Berlin Protokolleri Tercümesi, s. 261. Mesâil-i Mühimme-i Siyâsiyye s. 77.
1631
300
Ülgün‘den göç edenlerin mallarının bedelleri de akçe olarak ödenirken1639
Podgoriça muhacirlerinin Karadağ‘da bıraktıkları mülklerin bedelinin tespiti için Aralık
1881‘de oluĢturulan komisyon, bir rapor hazırlayarak tespit edilen emlak bedelinin 4
taksitte ödenebileceğini belirtmiĢtir. Mülk sahibi, tespit edilen bedeli kabul etmek
zorunda olmadığı gibi, arzu ettiği bedel ödenene kadar mülkünde tasarruf
edebilecektir1640. Muhacirlerin Karadağ‘daki mülklerine 1882‘de yapılan tespitte toplam
50 bin lira değer biçilmiĢtir1641. 1890‘da ise NikĢik muhacirlerinin Karadağ'da kalan
arazi ve emlakinin hâsılatını belirlemek için bir komisyon oluĢturulmuĢtur. Bu
komisyona Vulçıtrın Kaymakamı ġerif Efendi ve KolaĢin Kaymakamı Salih Efendi
getirilmiĢtir1642.
Muhacirlerin Karadağ‘da bıraktıkları mal varlıkları hak ettiği fiata satılmayıp çok
ucuza gittiği iddia edilmiĢtir1643. Karadağlılarda muhacir emlakını alacak kadar para ve
sermaye olmadığı için, fiatlar da düĢmüĢtür. Sonuçta Karadağ yönetimi arazileri genelde
kendi istediği fiattan satmıĢtır1644. Temmuz 1886‘da da Ülgün muhacirlerinin
Karadağ‘daki mallarını bir ay içinde satmaları için vekil tayin etmedikleri takdirde, satıĢ
iĢleminin Karadağ
hükûmeti tarafından gerçekleĢtirileceği söylenerek bir an evvel
satılması istenmiĢtir1645. Diğer taraftan, herhangi bir sınır ihlali ve koyun gaspı hadisesi
olduğunda, suçlular bulunup gaspedilen hayvanlar geri verilinceye kadar, muhacirlerin
mallarının müsadere (açık artırma) yönetimiyle satılması kararı muhacirlerin mallarnı
tehlikeye sokmuĢtur1646. 1890 yılında ise yol yapım çalıĢmalarına hız veren Karadağ
Prensi Nikola‘nın, Ülgün‘den sınırdaki ġengirek karyesine kadar uzanacak yolun
geçeceği güzargâh ĠĢkodra‘ya hicret eden Ülgün muhacirlerinin arazilerinden geçtiği
için Ülgün muhacirlerinden arazileri nisbetinde para talep etmesi 1647 ĢaĢkınlıkla
karĢılanmıĢtır.
1639
BOA,Y.PRK.ASK, 5/45
Temizer, age, s. 84
1641
ġimĢir, age, C. III, s. 448. Temizer, age, s. 84.
1642
BOA, DH.MKT, 1696 /8
1643
BOA, Y.E.E., 46 /46
1644
ġimĢir, age, C. III, s. 405-406, 688
1645
Temizer, age, s. 85,
1646
BOA, Y.E.E, 46/40
1647
BOA, DH.MKT, 1715/106
1640
301
1885 yılına gelindiğinde Karadağ, tahrip edilen ve yağmalanan muhacir emlakını,
yapılan eylemin anlaĢmaya aykırı olması münasebetiyle tazmini yoluna gitmiĢtir1648.
Ayrıca memleketlerine geri dönmek isteyen muhacirlerin bir kısmının mallarını Karadağ
Prensi ganimet olarak askerlerine dağıtmıĢtı. Muhacirlerin tekrar geri dönmelerini
beklemeyen Nikola, zor durumda kalmıĢtır. Diplomatik giriĢimler sonucunda Prens
Nikola muhacirlerin geri dönmelerini kabul etmiĢse de1649 Muhacirlerin bir kısmı geri
dönmek yerine Karadağ‘da kalan arazilerine karĢılık Osmanlı Devleti‘nden arazi talep
etmiĢlerdir1650. Örneğin Gusinye‘de yaĢayan iki kabileye (Kolonya ve Receb Ağik?)
Karadağ‘da kalan arazilerine karĢılık, 40 hanelik çiftlik, devlet tarafından sahibinden
satın alınarak verilmiĢtir1651.
D. MUHACĠR BORÇLARI ĠÇĠN KOMĠSYON TEġKĠLĠ
Karadağ hükûmeti ile 14 Temmuz 1884‘te göçmenlerin sorunlarıyla ilgili bir
anlaĢma yapılmıĢtı1652. 8 maddeden oluĢan bu anlaĢmada Ģu Ģekildedir:
1.
Karadağ‘a bırakılan yerlerden göç etmiĢ olanların istekleriyle ilgi iddiaları incelemek üzere
Türk- Karadağ karma komisonu kurulacak.
2.
OluĢturulacak olan komisyon Podgroiça‘da iĢe baĢlayacak.
3.
Komisyon, yaptırım gücü olan kararlar alacak.
4.
Toplakların iĢletim Ģartları incelenecek, toprak iĢçileri bu Ģarlara riayet ettirilecek.
5.
Osmanlı vatandaĢı göçmenler ile Karadağlılar arasında olabilecek ihtilaflardan yalnız Karadağ
mahkemeleri yetkili olacak.
6.
Borçlarını ödeyebilmeleri için borçlu göçmenlere belli bir mühlet tanınacak.
7.
Borcunu ödeyemeyen göçmenlere ait emlaklar açık artırmaya tâbi tutulacak.
Karadağ Karma Komisyonu 11 Ağustos 1884‘te Podgoriça‘da görevine
baĢlamıĢtır1653. Muhacirlerden bazılarının Karadağlılara olan borçlarının tahsili için
1648
ġimĢir, age, C. III , s. 689
Nedim Ġpek, agm, s. 201
1650
DerviĢ Havrik isimli Ģahıs, Karadağ‘da kalan arazisine karĢılık ĠĢkodra‘da arazi istemiĢtir. BOA,
Y.PRK.AZJ, 11/11 Podgoriçalı Mustafa Ağa ise Podgoriça‘da kalan arazisine karĢılık Ġskenderiye
kazasında bulunan Peltoye Köyü‘ndeki Gedik tımarını istemiĢtir. BOA, Y.MTV, 30/55
1651
BOA, TFR.I.KV.,148/14736, 17/L /1324 (Hicrî).
1652
ġimĢir, age, C.II, s.612-613. Temizer, age, s. 97
1649
302
Karadağ, muhacirlerin arazilerini satıĢa çıkarmıĢtır. Borcu olan muhacirlerin borçlarını
iki ay içinde ödemesi gerektiği uyarısında bulunarak1654 Karadağ‘da mahkemeye
gelmeyenlerin borçlarına mahsuben mallarına el konulacağı bildirilmiĢtir1655. SatıĢta
önceliği boçlu olan muhacirlerin arazilerine veren Karadağ, özellikle bu arazileri çok
ucuza sattığı iddia edilmiĢtir1656.
Bu borç davaları ancak ortak bir komisyon tarafından1657 halledilebilirdi. ĠĢkodra
vilâyeti, böyle bir komisyon kurulmasında ısrar etmiĢ ve çalıĢmalar baĢlatılmıĢtır1658. Bu
esnada Karadağ, 1887‘de borçların ödenmesi için muhacirlerin geride bıraktığı malların
satılması ve borçlarına da faiz uygulanması yoluna gitmiĢtir. Hâriciye Nezâreti
tarafından Karadağ‘ın bu teĢebbüsü çok ağır bulunmuĢ ve uygulamada esneklik
gösterilmesi ve hafifletilmesi yönünde istekte bulunulmuĢsa da, nihai bir anlaĢmaya
varılamamıĢtır1659. Mukavelenâme taslağında bazı maddelerde değiĢiklik yapılarak1660
tekrar görüĢmeler yapılmıĢ, Çetine Sefâret-i Seniyyesi ile Karadağ arasında düzenlenen
mukavelenâmeyi Karadağ Prensi 15 Mart 1888‘de kabul etmiĢtir1661. Mukavele gereği
oluĢturulan bu komisyona Korfu ġehbenderhanesi Ġmamı Resul Efendi memur
edilmiĢtir1662.
E. NĠKOLA‟NIN GÖÇÜ DURDURMA ÇABALARI
NikĢik‘in Karadağ‘a verilmesi nedeniyle 1877‘de büyük bir göç baĢlamıĢtı.
Kaynaklara göre NikĢik‘te 410 Müslüman ailenin 391‘i Osmanlı topraklarına göç etmek
zorunda kalmıĢtır. Buna rağmen Prens Nikola, Balkanlar‘da dinî bakımdan en hoĢgörülü
hükümdar olarak anılmaktadır1663.
1653
ġimĢir, age, C. III , s. 549-550
Temizer, age, s. 85
1655
ġimĢir, age, C. III , s. 597-598-603
1656
BOA, Y.E.E, 46 /46
1657
BOA, DH.MKT, 1414/112
1658
BOA, DH.MKT, 1452/105
1659
BOA, DH.MKT, 1470/16
1660
BOA, DH.MKT, 1487/34
1661
BOA, DH.MKT, 1494/105
1662
BOA, DH.MKT, 1495 /98. BOA, DH.MKT, 1499/63
1663
ġerbo Rastoder, ―Karadağ‘dan Müslüman Göçleri‖ Muhacirlerin Ġzinde, Derleyen: Hayri KolaĢinli,
Lotus Yayınları, Ankara 2004, s. 88.
1654
303
a. Nikola‟nın Hersek Halkına Bildirisi
Prens Nikola‘nın Müslümanlara karĢı tutumunu Haziran 1876‘da yayınladığı
―Hersek Halkına Ġlan‖ isimli bildiriyle daha iyi anlamaktayız:
― Özgür Hersek‘te özgürce yaĢayacaksınız. Kanun burada herkes için aynı, herkes için âdil
olacak. Dininizin kutsallığı kabul edilecek ve ona hiç kimse dokunmayacak. Bunu sizlere ben
garanti ediyorum. Sizlerin dinine mensup olup da, benim adaletime size karĢı sevgime Ģahit olan,
memleketimin ve benim Ģahsımda her zaman kardeĢlik bulan, yardım ve niĢanlar alan, yüzlerce
insana sesleniyorum. Siz ey Muhammedîler! Sizleri, kanlarınızın aynı olduğu Hristiyan
kardeĢlerinize karĢı silah kaldırmamaya davet ediyorum. Hristiyan kardeĢlerinize, ortak
düĢmanımız olan Osmanlılara karĢı mücadelelerinde yardım edemiyorsanız bile, en azından
sakin bir Ģekilde yerlerinizde kalmaya davet ediyorum. Böyle davrandığınız takdirde canlarınız
ve mallarınız her türlü tehdit ve salrıdıya karĢı güvende olacak. Aksi takdirde; yani barıĢı değil de
savaĢı tercih ederseniz, içimdeki üzüntüye rağmen size düĢmana karĢı göstertiğim muameleyi
uygulayacağım1664.‖
Müslüman nüfusu ülkede tutmak isteyen Nikola, 18 Kasım 1880‘de Müslüman
göçmenlere, aralarında siyasi suçluların, vatana ihanetle ve düĢman ajanlığıyla suçlanan
insanların da bulunduğu bütün Müslüman göçmenlere genel af ilân etmiĢtir. Nikola,
Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Karadağ Devleti bağımsızlığını kazanınca ülkeden
Bosna‘ya doğru göç eden Karadağ Müslümanlarına bir bildiri yayınlayarak
Müslümanların göç etmesini engellemeye çalıĢmıĢtır1665.
Bilindiği gibi, KolaĢin, Berlin AntlaĢması kararlarıyla Karadağ‘a bırakılan
yerlerden biridir. 4 Ekim 1878‘de teslim edilen KolaĢin‘den göçen Müslümanlar‘ın bir
kısmı, Nikola‘nın 13 Temmuz 1881 tarihli ―Göç Eden Karadağ Müslümanlarına İlân‖ı
yayınlamasıyla geri dönmüĢtür1666.
Prens Nikola, muhacirlerin geri dönmesini sağlamak için onların Karadağ‘da el
konulan malarınının iade edileceğini, ayrıca, can ve mal güvenliklerinin sağlanacağını
söyleyerek altı aylık bir süre tanımıĢtır1667. Fakat Prens Nikola‘nın insiyatifi dıĢında
geliĢen hadiseler Prens Nikola istemese dahi bir takım zorlamalara ve yıldırmalara
1664
ġerbo Rastoder, agm, s. 88. Ayrıca söz konusu beyanname için bkz. Nikola Petroviç, Politiçki Spisi,
Cetinje-Titograd 1989, s. 144
1665
ġerbo Rastoder, agm, s. 90
1666
ġerbo Rastoder, agm, s. 91
1667
BOA, HR SYS, 424/19. Temizer, age, s. 97
304
sebebiyet vermiĢ ve göç kaçınılmaz olmuĢtur. Bunun üzerine Karadağ Prensi, Osmanlı
Devleti‘ne yönelik göçü engelleyebilmek için Sultan II. Abdülhamid‘den yardım
istemiĢtir1668.
b. Muhacirlerin Karadağ‟a Geri Dönmeleri
Daha önce 1875 Hersek Ġsyanı‘ndan kaçarak Karadağ‘a göç eden Hıristiyanlar
vardı. Bunlar bir müddet sonra memnuniyetsizliklerini arz etmeye baĢlamıĢlardır.
Mallarını Karadağ‘daki çetelere kaptıran Hersekli Hıristiyanlar, sefalet içine düĢmüĢ,
onda ikisi çetelere yönelmeye baĢlamıĢlardır1669. Muhacirin Komisyonu, böyle
hadiselere meydan vermemek ve Karadağ‘a olası bir göçü engellemek için bazı kararlar
almıĢtır. Karadağ‘a iltica edip de Osmanlı tabiiyyetini terk edenlerin kanuni haklarının
da kaybolması anlamına geldiğine yönelik bir karar almıĢtır1670. Bu kararla, Karadağ‘a
yapılan göç engellenmeye çalıĢılmıĢtır.
Karadağ‘a yapılan göçlerde
emlak ve temettuat vergisi ile bedel-i askeriyeye
zam yapılacağı söylentileri de etkili olmuĢtur. Örneğin KolaĢin Hıristiyanlarından iki
hane bunu bahane ederek Karadağ Kumandanı Lazar'ın da teĢvik etmesiyle Karadağ'a
göç etmiĢlerdir1671. Fakat Karadağ Hâriciye Nâzırı, KolaĢin Hıristiyanlarının yeni
vergilerden dolayı Karadağ'a göç ettiğini ve kendilerinin ahâliyi göçe teĢvik için
herhangi bir telkinlerinin söz konusu olmadığını söylemiĢtir1672. Osmanlı Devleti ise
vergilerin ―emsalinden aĢağı seviyede‖ olduğunu göçlerin Komutan Lazar‘ın
teĢvikinden kaynaklandığını iddia etmiĢtir1673.
Karadağ‘dan Osmanlı Devleti‘ne göç edip sınırda iskân edilenlenler de zaman
zaman kıtlık ve açlık nedeniyle göçle karĢı karĢıya kaldıkları görülmektedir. 7 Ekim
1878‘de bir grup muhacir Ġngiltere‘nin ĠĢkodra Konsolosu Kirby Green‘e gönderikleri
mektupta ĠĢkodra‘da çok zor durumda olduklarını, içlerinden 249 kiĢinin açlıktan
1668
BOA, Y.PRK.TKM, 45 /11
Naci ġahin, ―XIX. Yüzyıl Sonrasında Anadoluya Yapılan Göç Hareketleri ve Anadolu
Coğrafyasındaki Sosyo-Kültürel Etkileri‖, AKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, C. VIII, S. 1, Haziran 2006,
s.68.
1670
BOA, Y.PRK.DH, 2/41.
1671
BOA, DH.MKT, 1503/26.
1672
BOA, DH.MKT, 1518/92.
1673
BOA, DH.MKT, 1553/8.
1669
305
öldüğünü ve kendileri için çok büyük bir acı olsa da artık kendi topraklarına dönüp
arazilerinde çalıĢmak istediklerini ve kendilerine aracı olmalarını istediklerini bildiren
bir mektup yazmıĢlardır1674.
Doğup büyüdüğü toprakları terk etmenin kolay almadığını ve çok büyük
sıkıntılar yaĢandığını gören Müslüman mühacirler, bir müddet sonra civar vilâyetlerden
Karadağ‘a göç etmiĢlerdir. Karadağ Prensi‘nin masrafları karĢılaması pek mümkün
gözükmüyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti tarafından muhacirlerin ihtiyaçlarını
karĢılamak için1675 Karadağ hükûmetine verilmek üzere Osmanlı Bankası aracılığıyla
Çetine Sefâretine para gönderilmiĢtir1676. Yıllık 400 lira Karadağ‘daki Bosna Hersekli
Müslüman muhacirlerin masrafları için verilmiĢtir. Fakat 1896 ve 1897 yıllarında söz
konusu
miktarın
verilememesi
Prens
Nikola‘yı
rahatsız
etmiĢ
ve
Ģikâyette
bulunmuĢtur1677. Daha sonra aksaklık giderilmiĢ ve gerekli meblağ her sene düzenli
olarak ödenmeye devam etmiĢtir1678. 1909 yılında da Karadağ Prensi‘nin davet etmesi
üzerine Hersek ahâlisinden 100‘den fazla kiĢi Çetine'ye gelmiĢlerdir. Müslüman
muhacirler hususunda Ġngiltere, Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a ―maddi ve manevi‖
desteğini sürdürmesini istemiĢti1679. Karadağ Prensi, Müslüman halkın göç etmesinin
olumsuzluklarıyla yüzleĢmek istemiyordu. Müslüman halk göç etmeden önce
arazilerinde tarımla uğraĢıyorlar ve arazileri iĢliyordu1680. Fakat Müslümanlar göç etmek
zorunda kalınca en verimli araziler âdeta boĢ kalmıĢ, ülkenin ekonomisi de olumsuz
etkilenmiĢtir. Ekonomik dengenin sağlanması için de muhacirlerin
yerlerine
dönemesinde çok büyük yarar vardır.
Son olarak Ģunu ifade etmeliyiz ki, Prens Nikola‘nın ve halkının ilk bağımsız
olduğu yıllarda müslümanlara karĢı tutumuyla ilerleyen yıllardaki tutumları değiĢiklik
arzetmektedir. Kapalı bir toplumdan açık bir topluma dönüĢüm sancıları çeken Karadağ
1674
Bilal N. ġimĢir, age, C. I. s. 642-643
BOA, A.MKT.MHM, 602/11
1676
BOA, DH.MKT, 280 /10
1677
BOA, Y.A.HUS, 380 /11
1678
BOA, A.MKT.MHM, 604/4. BOA, Ġ.HUS, 109/1321C-147. BOA, Ġ.HR, 397/1323Ca-21. Bu miktar
geriye göç edenlerin sayısındaki azalmaya çoğalmaya göre farklılık arzetmektedir. Abidin Temizer bu
miktarın 1900‘lü yılların baĢlarında 34bin, 1909 yılında ise 29.100 kuruĢ olduğunu arĢiv belgelerine
dayanarak söylemektedir. Bkz. Abidin Temizer, age, s. 96
1679
BOA, Y.E.E, 42/138
1680
Michael Palairet, age, s. 212-213
1675
306
toplumu, devlet olduktan sonra Nikola ve Abdülhamid‘in iyi iliĢkilerinin bir meyvesi
olarak farklı dinlere farklı kültürlere ve inanıĢları daha ılımlı bakmaya baĢlamıĢtır.
F. OSMANLI DEVLETĠ‟NĠN GÖÇÜ DURDURMA ÇABALARI
Nikola muhacirlerin geri dönmeleri için gayret sarfederken, Osmanlı Devleti,
Karadağ‘a göçü önlemek için birtakım teĢviklerde bulunmuĢtur. Kosova'ya bağlı olan
Berana kazası genelde Hıristiyanların yaĢadığı bir yerdir ve
Karadağ sınırında
bulunmaktadır. Olası bir vergi zammının bölgede uygulanmasının bazı sakıncalar
doğuracağı ve Karadağ‘a firar etmelerine neden olacağı endiĢesiyle bu bölge vergi
zammından ve askerlik bedeline getirilecek zamdan muaf tutulmuĢtur1681. Alınan
önlemlere rağmen Berane‘dem Karadağ'a göçler söz konusu
olmuĢtur1682.
Hıristiyanlardan Karadağ‘a ve Sırbistan‘a göç edenlere geri dönmeleri için birtakım
kolaylıklar sağlanmıĢ ve açık kapı bırakılmıĢtır. Buna göre, göç edenler, vatandaĢlığını
değiĢtirmeden geri dönmeleri halinde, hane ve tarlalarına tekrar kavuĢabileceklerdir.
Ayrıca, geri dönenlerin, birikmiĢ askerlik bedeli borçlarının hepsinin affedileceği
belirtimiĢ1683 ama mallarını 5 yıl süreyle satmaları yasaklanmıĢtır1684. Karadağ‘a firar
eden Hıristiyanlar, Sultan II. Abdülhamid tarafından affedildikleri haberini alınca teslim
olmaya baĢlamıĢ ve çağrıya olumlu yanıt vermiĢlerdi1685.
Karadağ muhacirlerine getirilen askerlik muafiyeti de zaten mallarından ve
yurtlarından olan Müslüman halkı bir nebze olsun rahatlatabilmiĢtir. Podgoriça, ĠĢboz ve
Zabljak kazalarından hicret edenlere askerlikten muafiyet getirilerek bu muafiyet bir
sisteme oturtulmuĢtur1686. Diğer taraftan, Tuz'a tâbi olan DinoĢa ve Vilodina
karyelerinde iskân edilen muhacirlerin kıtlık nedeniyle baĢka yerlere gitmeleri ihtimali
artmıĢtı. Bu göçün önüne geçmek için gerekli olan mısırın bir an evvel gönderilmesine
karar verilmiĢtir1687.
1681
BOA, DH.MKT, 1505 /103
BOA, DH.MUĠ, 64/-1 /22
1683
BOA, Ġ.M.M.S, 107/4580
1684
BOA, Y.PRK. BġK, 22/85
1685
BOA, Y.MTV, 246 /44
1686
BOA, Y.PRK.ASK, 57/74
1687
BOA, DH.MKT, 1563 /78
1682
307
Fakat bütün bu çabalara rağmen sonunda Karadağ‘a dönmeye karar veren
muhacirler ile ilgili olarak bu kez arazilerini sahiplenen ve ―ganimet‖ bilip iĢleten
Karadağlıları razı etmek meselesi ortaya çıkmıĢtır. Muhacirlerin arazilerindeki
Karadağlılar,
bu
nedenle
muhacirlerin
dönmelerini
istememiĢler
ve
sorun
çıkartmıĢlardır1688.
1688
B. N. ġimĢir, age, C.III, s. 498-499
308
SONUÇ
Balkanlarda küçük ve dağlık bir ülke olan ve bugün bağımsız olarak devletler
platformunda yerini alan Karadağ, tarihte Osmanlı Devleti ile iliĢkileri 14. yy‘a kadar
dayanmaktadır. 15. yüzyılda gerçekleĢtirilen Karadağ üzerindeki Osmanlı hâkimiyeti,
bir müddet sonra sadece kâğıt üzerinde hâkimiyet Ģeklini almıĢtır. Zira Osmanlı
Devleti‘nin Karadağ‘a tam anlamıyla hâkim olamadığı, bir gerçektir. Gerek dağlık ve
verimsiz araziler gerekse ekonomik yapı itibarıyla de zayıf
olan Karadağ, fetih
hareketleri için çok câzip bir yer olmamıĢtır. Ayrıca, Karadağ halkının savaĢçı kimliği
ve herhangi bir otoriteyi kabul etmeyiĢi, onları Osmanlı Devleti‘ne karĢı koyabilir hâle
getirmiĢtir.
1696 yılından itibaren Karadağ‘da Petroviç hanedanlığı yönetimi eline almıĢtır.
1918 yılına kadar yönetimi elinde bulunduracak olan bu hanedanlıkta liderliğin, II.
Danilo dönemine kadar, Prens-Bishop (Vladika) tabir edilen dini liderlerin evlenmeme
adetlerine bağlı olarak, babadan oğula değil, amcadan yeğene ya da, amca torununa
Ģeklinde geçtiği görülmüĢtür. II. Danilo‘nun bu geleneği bozarak laik bir sistem kurması
ve evlenmesi, amcadan yeğene geçme adetini bozmaya yetmemiĢtir. Zira sadece bir kız
çocuğu olan Danilo, ölümünün ardındna yerini yeğeni Nikola‘ya bırakmıĢtır.
19. yy‘dan itibaren Batı‘nın ilgisini çekmeye baĢlayan Karadağ, özellikle
Panslavik siyaset güden Rusya‘yla dirsek temasına geçerek onların koruyuculuğuna
girmiĢtir. Rusya‘nın, Küçük Kaynarca AntlaĢması‘ndan sonra
Ortadoksların
koruyuculuğunu
üstlenmesi,
Karadağ‘ı
Rusya‘ya
Balkanlar‘daki
biraz
daha
yaklaĢtırmıĢtır. Rusya‘nın Panslavik hedeflerine çok uygun hareket eden Karadağ, gerek
Fransız Ġhtilâli ve gerekse Panslavik etkiler nedeniyle tam bağımsızlık düĢüncesini
benimsemeye baĢlamıĢtır. 1838, 1853, 1858, 1862‘de Osmanlı Devleti aleyhinde isyana
kalkıĢan Karadağlılar, bu isyanlarla, bağımsızlık isteklerini güçlendirmiĢlerdir.
Bağımsızlığa o kadar kilitlenmiĢlerdir ki Tanzimat Dönemi‘nde özerklik teklif
edilmesine rağmen kabul etmemiĢlerdir.
309
1860 yılında Karadağ‘ın baĢına geçen I. Nikola, o zamana kadar kabile
anlayıĢıyla yönetilen Karadağ‘ı modernleĢtirme yönünde çok büyük adımlar atmıĢtır.
Batıda aldığı eğitim ve dünya görüĢüyle kendinden öncekilere nazaran fevkalade açık
görüĢlü ve Batı yanlısı bir kiĢilik profili ortaya koymuĢtur. Kabile tarzı yönetim ve klan
anlayıĢından ülkesini sıyırarak Karadağ‘da toplumsal bir dönüĢüm gerçekleĢtire Nikola,
barıĢçıl tarzıyla da dikkatleri çekmiĢtir. Kızlarını Ġtalya, Rusya, Sırbistan gibi kraliyet
aileleriyle evlendirirken, Avrupa‘nın ―kayınbabası‖ sıfatını alan Nikola, bu Ģekilde,
devletlerin ilgi odağı olmuĢ ve uluslararası arenada ve kurtlar sofrasında kendisine yer
bulabilmiĢtir. 1875 Hersek Ġsyanı‘ndaki rolüyle bağımsızlığa doğru ilerleyen Karadağ
için 1875 Hersek Ġsyanı, bir dönüm noktasıdır denebilir. Zira, bu isyana verdikleri destek
ve ardından 1876‘da Sıbistan‘la ittfak yaparak Osmanlı Devleti‘yle savaĢa girmeleri
Avrupalı Devletleri harekete gerçirmiĢtir. Böylelikle, Büyük Devletler Osmanlı
Devleti‘ni Balkalar‘da birtakım reformlara zorlarken, onun, Karadağ‘ın bağımsızlığını
kabul etmesini istemiĢlerdir. Osmanlı Devleti, Büyük Devletlerin tekliflerinin ve
Karadağ‘a bırakılması öngörülen toprak parçasının kabul edilemez olduğunu söyleyince
ipler kopmuĢ ve Osmanlı-Rus SavaĢı baĢlamıĢtır. Karadağ, ardından Sırbistan‘ın da
Rusya lehine giriĢtiği savaĢta Osmanlı Devleti büyük yara almıĢ ve yenilgiye uğramıĢtır.
Önce Ayastefanos, sonra Berlin AntlaĢması ile Osmanlı Devleti tarihinin en ağır
antlaĢmalarını imzalamak zorunda kalmıĢtır. Berlin AntlaĢması, Osmanlı Devleti için
menfi anlamda bir dönüm noktası olurken, Karadağ için gayet olumlu bir durum teĢkil
etmiĢtir. Karadağ bu antlaĢmayla, bağımsızlığını kazanmasının yanında, topraklarını iki
katına çıkarmıĢ ve Osmanlı Devleti ile diplomatik ikiĢkiler de resmen baĢlamıĢtır.
Osmanlı Devleti‘nde 1876‘da baĢa geçen
II. Abdülhamid ve Karadağ‘da 18
yıldır hüküm süren Nikola‘nın aralarındaki dostluk daha Çetine‘ye ilk Osmanlı Elçisinin
gönderilmesiyle baĢlamıĢtır. Abdülhamid, Karadağ Prensi‘ni Balkanlar‘daki aleyhte
oluĢumlardan çekmek, Arnavutluk sınırındaki çatıĢmalara son vermek ve Balkanlarda
dengeyi kurmak için iyi niyetli giriĢimlerde bulunmuĢtur. Böylece dıĢ politikasında
uyguladığı dostluk siyasetiyle Osmanlı Devleti‘ni savaĢtan uzak tutmuĢ, Balkanlar‘da
olası bir Slav birliğini de engellemeyi baĢarmıĢtır.
310
Tarihten gelen öfkeleriyle yoğrulan Karadağlıların, Osmanlı Devleti‘ne karĢı
bakıĢ açıları pek iyi sayılmazdı. Bunun da nedenleri Karadağ‘ın içe kapanık yapısı, dıĢ
dünyayla iletiĢiminin olmayıĢıydı. Ayrıca, kabile anlayıĢının ve klan sisteminin hüküm
sürdüğü ve çok katı ve merhametsiz savaĢ anlayıĢlarının olduğu toplumlarda ve farklı bir
onur anlayıĢının olduğu toplumlarda böyle bir öfkenin var olması garipsenemez.
Diğer taraftan, Osmanlı Devleti tebaası olan Arnavutlarla Karadağlılar kabile
toplumu anlayıĢı noktasında benzeĢmekteydiler. Zaten genelde sorunlar Arnavutların ve
Karadağlıların toplum yapısından kaynaklanmaktaydı. Abdülhamid ve Nikola,
kurdukları diyalogla, aĢılmaz gibi gözüken engelleri aĢmayı bilmiĢlerdir. Ġki devlet
arasında ufak sınır çatıĢmalarının hâricinde , 1878‘den 1909‘a yani Abdülhamid‘in
tahttan iniĢine kadar herhangi bir savaĢ meydana gelmemiĢtir.
Arnavutlarla Karadağlılar arasındaki sınır çatıĢmalarının nedenini, Berlin
AntlaĢması‘ndan sonra Karadağ‘ın Arnavut topraklarına doğru geniĢlemesinin ve
Osmanlı Devleti‘nin buna göz yummasının Arnavutlar üzerinde oluĢturduğu kırgınlıkta
arayabiliriz. Normalde sorun diye görmeyeceğimiz hususlar onur/ savaĢçılık/
klancılık/aile kavramlarıyla içi doldurularak sınırda sorun hâline gelmiĢtir. Otlak sorunu,
hırsızlık, ot biçme, balık avlama gibi hususlar yeni çizilen sınırlarla birlikte gelen
sorunlardı. Aslında küçük sorunlar olmasına rağmen, bölge halkının sosyo kültürel
yapısı ve iki tarafın da dirençli tutumu nedeniyle en ufak meseleler büyütülmüĢtü. Tam
bu noktada krizleri aĢma anlamında Nikola ile Abdülhamid‘in paratoner vazifesi
gördüğü müĢahede edilmektedir. AĢılamayan bir kriz Nikola‘nın Abdülhamid‘e çektiği
bir telgrafla ya da mesajla aĢılabilmiĢtir. Abdülhamid‘in sorunları çözmedeki baĢarısı ve
mahareti burada da kendini göstermiĢtir. ÇatıĢan kesimleri onure etme, onlara niĢanlar
vererek inatlarından vazgeçirme gibi yöntemler kullanan Abdülhamid, onların gönlünü
hoĢ tutmaya çalıĢmıĢtır. Bilindiği gibi, Arnavutların sözüne itibar ettiği tek kiĢi olan
Abdülhamid, özellikle Arnavutluk‘un kuzey kesimlerinde Karadağ sınırında yaĢayan,
Osmanlı hükûmetini bile tanımayan Kigalar tarafından, sayılıyor ve tanınıyordu.
Her ne kadar devlet politikaları devamlılık arzetse de hükümdarların Ģahsi
çabaları gayretleri ve yönetimde gösterdikleri baĢarı, iliĢkilerin düzeyinde çok etkilidir.
KiĢisel dostlukların dıĢ politikaya olumlu yansımaları muhakkak ki küçümsenmeyecek
311
bir durumdur. Bu bağlamda Abdülhamid ile Nikola, iki devlet arasındaki problemleri
çözmede kolaylaĢtırıcı bir unsur olmuĢtur. Kurdukları sıkı dostluk sayesinde olaylara
çözümsel olarak yaklaĢabilmiĢlerdir. Bu dostluk, Abdülhamid‘in Nikola‘ya, yat, yalı, at
gibi çok değerli hediyeler göndermesi, para yardımı yapması ve onun ailesine gösterdiği
yakın ilgi sayesinde olmuĢtur. Özel günlerinde Nikola‘yı yalnız bırakmayan
Abdülhamid‘in, çocuklarının düğünlerinde gönderdiği mesajlar, hediyeler, yılbaĢı
tebrikleri ile Nikola‘ya ―Mutlu gününde yanındayım.‖ mesajı verdiği görülmektedir.
Abdülhamid, Nikola‘yı acı gününde de yalnız bırakmamıĢ, bir yakını, çocuğu,
kayınvalidesi ya da bir akrabasının vefatı durumunda taziyelerini bildirmiĢ, üzüntüsünü
paylaĢmıĢtır. Hastalandığında doktor göndermiĢ ve hastalığı nedeniyle Fransa‘ya gitmek
istediğinde Çetine Elçisi vasıtasıyla onun yanında olmuĢtur. Nikola‘nın da bu jestlere
aynı nezaketle karĢılık vediği görülmüĢtür. O da dinî bayramlarda, doğum günlerinde
Abdülhamid‘e tebriklerini iletmiĢtir. Doğal felâket durumunda da birbirlerinin yanında
olmaları, Karadağ-Osmanlı yakınlaĢmasına vesile teĢkil etmiĢtir. Abdülhamid‘in
onuruna Çetine‘de yapılan doğum günü kutlamaları ise kelimenin tam anlamıyla bir
dostluk göstergesidir. Podgoriça‘da Müslümanlar için inĢa edilen okulun açılıĢını yapan
Prens Nikola‘nın oğlu Mirko‘nun, aynı zamanda, Abdülhamid‘in ve bütün Ġslâm
âleminin âdeta bir seferberlik ilân ederek yapmaya çalıĢtığı Hicaz Demiryolu‘na bağıĢ
yapması da Osmanlı-Karadağ yakınlaĢmasına katkı sağlamıĢtır. Bu, bize, iki devlet
liderinin kiĢisel diyalog ve dostluk iliĢkileriyle savaĢı önleme, barıĢ atmosferi oluĢturma
yönünde çok etkili bir siyaset yaptıklarını göstermektedir.
Abdülhamid ve Nikola‘nın dostluğunun Karadağ-Osmanlı siyasetine olumlu
yansımaları muhakkak ki olmuĢtur. Lâkin, bu etkiler, hem Abdülhamid‘e hem de
Karadağ Prensine karĢı, kendi içlerinde oluĢan muhalefetin (Genç Türkler ve Genç
Karadağlılar) eleĢtiri oklarını üzerlerine çevirmeleri nedeniyle engellenmiĢtir. Önce
Abdülhamid‘in tahttan inmesi ve ardından Ġttithat ve Terakki hükûmetinin dıĢ politikada
yaptığı geri dönülmez hatalar, iliĢkileri gittikçe bozmuĢtur. Jön Türklerin, II.
MeĢrutiyet‘in ilânında desteklerini istedikleri Arnavutlar, umduklarını bulamadıkları ve
hayal kırıklığı yaĢadıkları için Abdülhamid dönemini arar hâle gelmiĢlerdir.
312
Prens Nikola‘ya tepkiler ve muhalefet nitelik açısından Abdülhamid‘e yapılan
muhalefet ve suçlamalardan farksızdı. Abdülhamid‘in muhalifleri gibi Nikola‘nın
muhalifleri de bizzat kendi elleriyle yurtdıĢına okumaya gönderdiği talebelerden
çıkmıĢtır. Nikola da tıpkı Abdülhamid gibi baskıcılık ve yasakçılıkla suçlanmıĢtır.
II. MeĢrutiyetin ilanından kısa bir süre sonra Arnavut isyanları patlak vermiĢ ve
bu da Karadağ‘ı olumsuz etkilemiĢtir. Avusturya‘nınsa MeĢrutiyet‘in ilânıyla birlikte
Bosna Hersek‘i iĢgali Karadağ‘a ikinci bir darbe niteliğindedir. ‗Kilise Meselesi‘nin
Ġttihatçılar
tarafından
halledilmesi,
Balkanlar‘da
Osmanlı
Devleti‘ne
karĢı
oluĢturulabilecek bir birliğin ve ittifakın önündeki engelin kaldırılması anlamını
taĢımıĢtır. Ardından, çok geçmeden birleĢen Balkan Devletleri, Balkan SavaĢlarını
baĢlatmıĢlardır. Böylece Osmanlı-Karadağ iliĢkileri son bulmuĢtur.
313
KAYNAKÇA
A. ARġĠV BELGELERĠ
Sadaret Âmedî Kalemi Belgeleri (A.AMD),
Sadaret
Mektubî
Kalemi:
Nezaret
ve
Devâir
YazıĢmalarına
Ait
Belgeler
(A.MKT.NZD), Umum Vilayet YazıĢmalarına Ait Belgeler (A.MKT.UM)
Cevdet Askeriye (C.AS)
Dahiliye: Dahiliye Emniyeti Umûmiye Tahrîrat Kalemi Belgeleri (DH.EUM.THR)
Dahiliye Mektub-u Kalemi (DH.MKT), Dahiliye Nezareti Muhâberât-ı Umûmiye
Ġdaresi Belgeleri (DH.MUĠ),
Hatt-ı Hümayûn Tasnifi (HAT)
Hariciye: Hariciye Nezareti Mektubî Kalemi Belgeleri (HR.MKT),Hariciye Nezareti
Siyasi Kısım (HR.SYS), Hariciye Nezareti Tercüme Odası (HR.TO), Hariciye
Nezareti ĠstiĢare Odası (HR.HMġ.ĠġO)
İradeler: Ġradeler Askeri (Ġ.AS), Ġradeler Bahriye (Ġ.BH), Ġradeler Dahiliye (Ġ.DH),
Ġradeler Hariciye ( Ġ.HR), Ġradeler Hususi (Ġ.HUS), Ġradeler Maarif Ġ.MF), Ġradeler
Maliye (Ġ.ML), Ġradeler Meclis-i Mahsus (Ġ.MMS), Ġradeler Yunanistan
(Ġ.MTZ.GR), Ġradeler Rüsumat (Ġ.RSM), Ġradeler ġurayı Devlet (Ġ.ġD), Ġradeler
Taltifat (Ġ.TAL), Ġradeler Dosya Usulü (Ġ.DUĠT), Ġradeler Ġlmiye (Ġ.ĠLM), Ġradeler
Telgraf ve Posta ( Ġ.PT)
Maarif Nezareti Mektub-u Kalemi (MF.MKT)
Meclis-i Vükelâ Mazbataları (MV)
TeftiĢat-ı Rumeli Evrâkı Rumeli MüfettiĢliği Kosova Evrakı (TFR.I.KV)
TaĢra Evrakı Bosna MüfettiĢliği Evrakı (TġR.BN.M).
Yıldız Esas Evrâkı (YEE).
Yıldız Mütenevvî Maruzat Evrakı (Y.MTV),
Yıldız Sadaret: Hususî Maruzat Evrakı (YA.HUS), Resmî Maruzat Evrakı (YA.RES),
314
Yıldız Perakende Evrakı: Mabeyn BaĢkitabeti (Y.PRK.BġK), Askerî Maruzat
(Y.PRK.ASK), Yıldız Sadaret (Y.PRK.A), Arzuhal Ve Jurnaller (YPRK.AZJ),
Elçilik-ġehbenderlik ve AtaĢemiliterlik (Y.PRK.EġA), Hariciye Nezareti Maruzâtı
(Y.PRK.HR), MüfettiĢlikler ve Komiserlikler Tahriratı (Y.PRK.MK), Maliye
Nezareti
Maruzatı
(Y.PRK.ML),
Name-i
Hümayunlar
(Y.PRK.NMH),
Serkurenalık Evrakı (Y.PRK.SRN), ġehremaneti Maruzâtı (Y.PRK.ġH), Tahrirat-ı
Ecnebiye Ve Mabeyn Mütercimliği (Y.PRK.TKM), Umum Vilayetler Tahriratı
(Y.PRK.UM), Dahiliye Nezareti Maruzatı (Y.PRK.DH), Komisyonlar Maruzatı
(Y.PRK.KOM), Posta ve Telgraf Nezâreti Maruzâtı (Y.PRK.PT), Sıhhıye Nezareti
Maruzatı (Y.PRK.SH), TeĢrifatı Umumiye Dairesi (Y.PRKT.ġF), Zaptiye Nezareti
Maruzatı Analitik Envanteri (Y.PRK.ZB), Yâverân ve Maiyyet-i Seniyye Erkân-ı
Harbiye Dâiresi (Y.PRK.MYD)
Zaptiye Nezareti Belgeleri (ZB)
Yıldız Albümü, Albümler Kataloğu, Nadir Eserler Kütüphanesi, Ġstanbul Üniversitesi
B. GAZETELER
GLAS CRNAGORCA, Çetine, Karadağ (Kril)
ĠKDAM
MALUMAT
NEW YORK DAILY TIMES,
THE NEW YORK TIMES
SABAH,
THE GEOGRAPHICAL JOURNAL
THE NATIONAL ERA
THE NATIONAL GEOGRAPHIC MAGAZINE
THE WASHINGTON POST
VAKĠT
315
C. YAYINLANMIġ VESĠKALAR
Berlin Kongresi Protokolleri Tercümesi, Ġstanbul 1297.
Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye ile Karadağ Hudûdu Târifnâmesi, Matbaa-i Askeriye,
Ġstanbul 1324.
Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye Hâriciyye Nezâret-i Celîlesinin Salnâmesidir, C. II.
Matbaa-i Osmâniyye, Dersaâdet, 1306.
ERĠM, N., Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, Ank. 1953.
ĠĢkodra Vilâyeti Salnâmesi, Üçüncü Def‘a Olarak Vilâyet Matbaasında Tab
OlunmuĢdur, ĠĢkodra 1312.
Muâhedat Mecmuası, C.IV, Tıpkı Basım, TTK Ank. 2008.
DESTANĠ B.(Ed.), Montenegro: Political And Ethnic Boundaries 1840–1920, Volume
I-II, Cambridge University Press Archive Editions, Wilts 2001.
Osmanlı ArĢiv Belgelerinde Kosova Vilayeti, BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel
Müdürlüğü, Ġstanbul 2007.
Salnâme-i Nezâret-i Hâriciyye, C. I Matba‘a-i Ebuzziya, Kostantiniyye 1302, Yeni
Harflerle Yay.Haz: Ahmet Nezih Galitekin, ĠĢaret Yayınları, Mayıs 2003.
Salnâme-i Nezâret-i Umûr-u Hâriciyye, Dersaadet Alem Matbaası, Ahmet Ġhsan ve
ġürekası, 1320.
ġĠMġĠR, B. N.; Rumeliden Türk Göçleri Belgeler, Cilt I-II-III,
Türk Kültürünü
AraĢtırma Enstitüsü, Ank. 1970.
The European Concert In The Eastern Question A Collaction Of Treaties And
Other Public Acts, Ed: T. E. HOLLAND, Oxford University Press, Oxford
1885.
US, H. T., Meclis-i Mebusan (1293- 1877) Zabıt Cerîdesi, C. I, Ġstanbul 1939.
316
D. KĠTAPLAR
ABDURRAHMAN ġEREF EFENDĠ, Son Vakanüvis Abdurrahman ġeref Efendi
Tarihi, Haz: Prof. Dr. B. KODAMAN & Prf. Dr. M. A. ÜNAL,TTK, Ank. 1996,
_____, Tarih SöyleĢileri (Müsâhabe-i Târihiyye), SadeleĢtiren: M. ġ. DURU, Ġstanbul
1980
ADANIR, F., Makedonya Sorunu, Çev: Ġ. CATAY, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġst
1996
AHMED LÜTFĠ EFENDĠ, Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. X-XI-XV, Haz.
Prof. Dr. M. AKTEPE, TTK, Ank. 1993.
AHMED SAĠB, Sultan II. Abdülhamid ve Saltanatının Ġlk Yılları, Haz.Yard. Doç. Dr.
A. KARA, IQ Kültür Sanat Yayınları, Ġstanbul 2008.
AHMET CEVDET PAġA, Tarih-i Cevdet, C. 3, SadeleĢtiren: D. GÜNDAY, Üçdal
NeĢriyat, Ġstanbul 1994
_____, Tezâkir-i Cevdet, 13-20, Haz. C. BAYSUN, TTK, Ankara 1960.
_____, Ma‟rûzat, Haz: Y. HALAÇOĞLU, Çağrı Yayınları , Ġstanbul 1980.
AHMET MĠTHAT, Üss-i Inkılâp, Cilt. 1-2, Haz: T. G. SERATLI, Selis Kitapları,
Ġstanbul 2004.
_____, Zübdetül Hakayık, Takvim-i Vekâyi Matbaası, Ġstanbul 1295
AHMET TEVFĠK (Ter), Karadağ Coğrafyası, Sırpça‘dan Osmanlıcaya Tercüme:
Mirliva AHMED TEVFĠK, Muhmud Bey Matbaası, Dersaâdet 1329.
AKÇURA, Y., Osmanlı Devleti Dağılma Devri XVIII-XIX Asırlarda, TTK, Ġstanbul
1940
AKġĠN, S. (Yay.Yönetmeni), Türkiye Tarihi 3, Osmanlı Devleti 1600-1908, Umut
Matbaacılık, Ġstanbul 1997.
_____, ġeriatçı Bir Ayaklanma: 31 Mart Olayı, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara
1994
ALEKSEEVNA, N. O., ―Is Russia Wrong?‖ A Serrios Of Letters By A Russian Lady
Olga Novikova (To The Memory Of Nicolas Kireeff The First Russian
Killed In Servion July 1876), Hodder And Stoughtan 1877
317
ALĠ SAĠD, Saray Hatıraları Abdülhamid‟in Hayatı, Nehir Yay, Ahmet Nezih
Galitekin, Ġstanbul 1994
ALKAN, A. T., Ġkinci MeĢrutiyet Devrinde Ordu Ve Siyaset, Ufuk Kitapları, Ġstanbul
2001
ALKAN, N., Avrupa Karikatürlerinde Iı. Abdülhamid Ve Osmanlı Ġmajı, Selis
Yayınları, Ġstanbul 2006.
ALPAN, N. P., KuruluĢunun 100. Yıldönümünde Prizren Birliği Ve Arnavudlar,
ÇağdaĢ Basımevi, Ank. 1978
ANDERSON, M. S., The Eastern Question 1774-1923, Macmillan, London 1966
ANDONYAN, A., Balkan SavaĢı, Çev: Z. BĠBERYAN, Aras Yayınevi, Ġstanbul 1999.
ARBUTHNOT, G., Omer Pacha and The Christians Rebels, Longman Roberts&
Green, London 1862.
ARMAOĞLU, F., 19.yy Siyasi Tarihi 1789-1914, TTK, Ank. 2003.
ATASE, 1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı Zaman Dizini, Genelkurmay ATASE
Yayıları, Ank. 2004.
AYDIN, M., ġarki Rumeli Vilâyeti, TTK, Ank. 1992.
AYDIN, M. (Mithat), Balkanlarda Ġsyan Osmanlı Ġngiliz Rekabeti, Yeditepe
Yayınevi, Ġstanbul 2005.
BABACAN, H., Mehmet Talat PaĢa 1874-1921, TTK, Ank, 2005.
BALLINGER, P., History In Exile, Princeton Universtiy Pres, NJ 2003.
BARTL, P., Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnasında Arnavutluk Müslümanları,
Çev. Ali Taner, Bedir Yayınları, Ġstanbul 1998.
BAYKAL, B. S., Tarih Terimleri Sözlüğü, TDK, Ankara 1974
BAYUR, Y. H., Türk Ġnkilabı Tarihi, C. I, Kısım. I-II, TTK, Ankara 1991.
BERKES, N., Türkiye‟de ÇağdaĢlaĢma, Haz. A. KUYAġ, YKY, Ġstanbul 2002.
BOEHM, C., Blood Revenge, The Anthropology Of Feuding In Montenegro And
Other Tribal Societies, University Press Of Kansas, USA 1984.
BROTHEAD, J. M. N., Slav And Moslem, Aiken Publising, Charleston 1894.
CARTY, Justin Mc, Osmanlı‟ya Veda Ġmparatorluk Çökerken Osmanlı Halkları,
Çev: M. TUNCEL, EtkileĢim Yayınları, Ġstanbul 2006.
318
CASTELLAN, Georges, Balkanların Tarihi,
Çev: A. YARAMAN-BAġBUĞU,
Miliyet Yayınları, , Ġstanbul 1995.
CHEKREZI, Constantine A., Albania Past and Present, McMillian Company, NY
1919.
CREAGH, J., Over the Borders of Christendom and Eslamiah: A Journey through
Hungary,
Slavonia,
Servia,
Bosnia,
Herzegovina,
Dalmatia,
and
Montenegro, to the North of Albania, in the Summer of 1875. Volume 2,
Elibron Classics, BookSurge Publishing (December 17, 2003 (Facsimile Reprint
of a 1876 Edition by Samuel Tinsley, London)
ÇELĠK, Bilgin, Ġttihatçılar Ve Arnavutlar : II. MeĢrutiyet Döneminde Arnavut
Ulusçuluğu Ve Arnavut Sorunu, Büke Yayınları, Ġstanbul 2004.
ÇELĠK, Hüseyin, Ali Suâvi ve Dönemi, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1994.
DANIġMAN, Z., Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi C. XII- Xııı, Zuhuri DanıĢman
Yayınları, Ġstanbul 1966.
DANĠġMEND, Ġ. H., Ġzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, Türkiye Yayınları,
Ġstanbul 1972.
DANKOFF, R., R. ELSIE, , Evliya Çelebi In
Albania And
Adjecent Regions
(Kosova, Montenegro, Ohrid), Tuta Sub Aegide Pallas, Bril, Leiden, Köln,
Boston 2000.
DE GRECE, M., II. Abdülhamid Yıldız Sürgünü, Milliyet Yay. Çev: Derman Bayladı,
Ġstanbul 1995.
DEMĠREL, F., Dolmabahçe Ve Yıldız Saraylarında Son Ziyaretler Son Ziyafetler,
Doğan Kitap, Ġstanbul 2007.
DENTON, W. , Montenegro: Its People and Their History (Hardcover), Daldy
Isbister&Co. 1877.
DERĠNGĠL, S., Ġktidarın Sembolleri ve Ġdeoloji, II. Abdülhamid Dönemi (18761909), Çev: Gül Çağalı Güven, YKY, Ġstanbul 2002.
DEVELLĠOĞLU, F., Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Ank,
1993.
DEVINE, A., Zemlja Slobodara Crna Gora, Grafos Dignitas, Cetinje 1997.
319
DUGGA, S. P. H., The Eastern Question A Study in Diplomacy, The Colobia
University Press, Macmillian Company, NY 1902.
DURHAM, M. E., The Burden Of The Balkans. Thomas Nelson&Sons, London 1905.
_____, Twenty Years Of Balkan Tangle, George Allen& Unwin Ltd. London 1920.
EDMNONS, P., To The Land of the Eagle Travels in Montenegro and Albania,
George Routledge& Sons, Ltd. London 1927.
ENGELHARDT, Tanzimat ve Türkiye, Kaknüs yayınları, Türkçesi: Ali ReĢat, Ġstanbul
1999.
ENGĠN, V., II. Abdülhamid ve DıĢ Politika, Yeditepe Yayınları, Ġstanbul 2007.
EVLĠYÂ ÇELEBĠ, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 6. Kitap, Haz: S.A. KAHRAMAN Dr. Y. DAĞLI, YKY, Ġstanbul 2002.
_____, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 9. Kitap, TükçeleĢtiren: Z. DANIġMAN, Zuhuri
DanıĢman Yayınevi, Ġstanbul 1970.
FINKEL, C., Osman's Dream: The History Of The Ottoman Empire 1300-1923,
Basic Books, NY 2006.
_____, C., Rüyadan Ġmparatorluğa Osmanlı: Osmanlı Ġmparatorluğu'nun Öyküsü
1300-1923, Çev: Z. KILIÇ, TimaĢ Yayınevi, Ġstanbul 2007.
FLEMING, T., Montenegro The Devided Land, Chronicles Press Rockford, Ilinois
USA 2002.
FORBES, N., A. J. TOYNBEE, D. DIMITRAY, D.G. HOGARTH, , The Balkans,
Oxford University Press, Oxford 1915.
FRASER, J. F., Pictures From The Balkans, Cassel& Company, London-Paris-NY
1906.
GALLENGA, A., Two Years Of The Eastern Question,Vol. II, Samuel Tinsley,
London 1877.
GEORGEON, F., Sultan Abdülhamid, Çev: A. BERKTAY, Homer Kitabevi, Ġstanbul
2006.
GLADSTONE, W. E., Bulgarian Horrors and the Question of the East, John Murray,
London 1876.
320
GLENNY, M., Balkanlar 1809-1999, Çev. M. HARMANCI, Sabah Kitapları, Ġstanbul
2000.
GORYANOF, S., Devlet-i Osmaniye-Rusya Siyaseti, çev: MACAR ĠSKENDER ve
ALĠ REġAD, Kanaat Matbaası, Dersaadet 1331
GÖRGÜLÜ, İ., On Yıllık Harbin Kadrosu 1912 - 1922, TTK, Ank.1993.
GRUJIÇ, B. & SRDEVIÇ, I., Novi Standardni Reçnik, Obod, Cetinje.
GÜRÜN, K., Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1983.
HAMMER, J., Büyük Osmanlı Tarihi, C. 8, Çev: R. ÖZDEK, Üçdal NeĢriyat, Ġstanbul
1994.
HASLIP, J., Bilinmeyen Sultan Iı. Abdülhamid, Çev: N. ÖZTÜRK, IQ Kültür Sanat
Yayıncılık, Ġstanbul 2001.
HATEMĠ, N., MareĢal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, C. I, YKY, Ġstanbul 2002.
HOBSBAWM, E., Devrim Çağı (1789–1848), Dost Yayınları, Ank. 2005.
HOCAOĞLU, M., Abdülhamid Han ve Muhtıraları, Türkiyat Matbaacılık, Ġstanbul
1989.
HOUSTON, M., Nikola &Milena King and the Quin of The Black Mountain, Leppi
Publication, London 2003.
HUPCHICK, D. P., The Balkans From Constantiople To Communism, Palgrave, NY
2002.
HUTCHINSON, F. K., Motoring In The Balkans, Along The Highways Of
Dalmatia, Montenegro, the Herzegovina and Bosnia (1909): A. C. McClurg,
Chicago 1909.
_____, Otomobille Ġlk Gezi Balkanlar 1908, Dalmaçya, Karadağ, Bosna-Hersek
Yollarında, Çev: G. ÇAĞALI GÜVEN, Show Kitap, Ġstanbul 1999.
HÜLAGU, M., Bir Umudun ĠnĢası Hicaz Demiryolu, Yitik Hazine Yayınları, Ġzmir
2008.
_____, Gazi Osman PaĢa Yaralı MareĢal, Yitik Hazine Yayınları, Ġstanbul 2006.
_____, Osmanlı Yunan SavaĢı Abdülhamid‟in Zaferi, Yitik Hazine Yayınları, Ġzmir
2008.
321
HÜSEYĠN ÂGÂH, Diplomasi Usûl-Ġ Kitâbeti, Matba‗a-i Ebû‘z-ziyâ, Konstantiniyye
1308.
IACOVELLA, A., Gönye ve Hilal Ġttihad Terakki ve Masonluk, Çev: T. ALTINOVA
Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul 1998.
ĠNAL, Ġ. M. K., Son Sadrazamlar, C. IV, Dergâh Yayınları, Ġstanbul 1982.
ĠNALCIK, H., Osmanlı Ġmparatorluğu Toplum Ve Ekonomi, Eren Yayınları,
Ġstanbul 1996.
ĠPEK, N., Rumeliden Anadoluya Türk Göçleri, TTK, Ank. 1999.
ĠRTEM, S. K., Bilinmeyen Abdülhamid Hususi ve Siyasi Hayatı, Haz: O. S.
KOCAHANOĞLU, Temel Yayınları, Ġstanbul 2003.
_____, Osmanlı Devleti‟nin Makedonya Meselesi Balkanların Kördüğümü, Haz: O.
S. KOCAHANOĞLU,Temel Yayınları, Ġstanbul 1999
JELAVICH, B., Balkan Tarihi C. 1-2, Çev: Ġ. DURDU/ H. KOÇ/ G. TUNALI KOÇ,
Küre Yayınları, Ġstanbul 2006
JELAVICH, C. & B. JELAVICH., The Establishment of the Balkan National States,
1804-1920 (History of East Central Europe), Universtiy of Washington Press,
USA 2000.
JEZERNIK, B., VahĢi Avrupa, Batıda Balkan Ġmajı, Çev: H. KOÇ, Küre Yay.
Ġstanbul 2006.
JORGA, N., Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi, C 5, Çev: N. EPÇELĠ, Yeditepe
Yayınları, Ġstanbul 2005.
KARADAĞ, R, MuhteĢem Ġmparatorluğu Yıkanlar, Emre Yayınları, Ġstanbul 2006.
KARAL, E. Z., Osmanlı Tarihi, C. 5-6-7-8-9, TTK, Ank. 1995.
KARARGÂH-I UMÛMÎ ĠSTĠHBARAT ġUBESĠ, Karadağ Ordusu, Karargâh-ı
Umûmî Ġstihbarat ġubesi , Hizmete Mahsusdur, TeĢrîn-i evvel 1331.
KARPAT, K. H, Balkanlarda Osmanlı Mirası Ve Ulusçuluk, Çev, R. BOZTEMUR
Ġmge Yayıncılık, Ġstanbul 2004,
_____, Ġslam‟ın SiyasallaĢması, Çev: ġ. YALÇIN, Bilgi Üniversitesi Yayınları,
Ġstanbul 2004
322
_____, Osmanlıda DeğiĢim, ModernleĢme ve UluslaĢma, Çev: D. ÖZDEMĠR, Ġmge
Kitabevi Yayınları, Ankara 2006.
KAYNAR, R., Mustafa ReĢit PaĢa ve Tanzimat, TTK, Ankara 1985.
KIRMIZI, A., Abdülhamid‟in Valileri Osmanlı Vilâyet Ġdaresi 1895-1908, Klasik
Yayınları, Ġstanbul 2007
KĠLĠ, S., Türk Anayasaları, Tekin Yayınevi, Ġstanbul 1982.
KODAMAN, B., Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Türk Tarih Kurumu, Ank. 1999.
_____, Cumhuriyetin Tarihi Fikri Temelleri Ve Atatürk, SDÜ, Atatürk Ġlkeleri ve
Ġnkilap Tarihi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi, Isparta 2002.
KOHN, H., Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, Çev. A. O. GÜNER, Türk Dünyası
AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul 1991
KOLOĞLU, O., Abdülhamid Gerçeği, Pozitif Yayınları, 5.Baskı, Ġstanbul 2007.
KURAT, A. N., Rusya tarihi, TTK, Ank. 1948
KÜLÇE, S., Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Ġzmir 1944.
LE QUEUX, W., An Observer in the Near East, Doubleday, Page & Company, New
York 1907.
LYALL, A., The Balkan Road, Methuen, Londra 1930.
MACCOLL, M., The Sultan And The Powers, Longmans, Green And Co. London
Newyork and Bombay 1896.
MACDONALD, J., Turkey And The Eastern Question, T.C.&E.C. JACK (London)
and Dodge Publishing (New York) 1912.
MAHMMUD CELALEDDĠN PAġA, Mir‟at-ı Hakîkat, Cilt I-II-III, Haz: Prof. Dr. Ġ.
MĠROĞLU, Berekât Yayınevi, Ġstanbul 1983.
MAHMUT MUHTAR, Mâziye Bir Nazar, Ötüken Yayınları, Haz: E. KILINÇ, Ġstanbul
1999.
MARDĠN, ġ., Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908, ĠletiĢim Yay, Ġstanbul 2003.
MARGULIS, N., Njegos‟s Montenegro, The Great Powers and the Moderniazations
in the Balkans 1830-1851, Unpublished Phd. Dissertation, University Of
Cincinnati, Cincinnati USA 2004.
MCCULLAGH, F., The Fall Of Abd-Ul-Hamid , Methuen & Co. Ltd. London 1910.
323
MEHDÎ FRAġERLĠ, Osmanlı Devletinde Kapitülasyonların UygulanıĢı (Ġmiyâzât-I
Ecnebiyenin Tatbîkât-I Hâzırası) Haz: Prof. Dr. F. TIZLAK, Fakülte Kitabevi,
Isparta 2008.
MEHMET SUPHĠ, Karadağ ve Ordusu (Karadağ‟ın Ahvâli Tarihiyye ve
Coğrafyasıyla Kuvve-i Askeriyesinden Bahistir), Kütüphane-i Ġslam ve
Askeri, Kostantiniyye 1317.
MERCAN, M., Sadrazam Ahmed Cevad PaĢa, Marmara Üniversitesi Sos.Bil.Ens.
Türkiyat AraĢtırmaları Ens. YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul 1998.
MIJATOVICH, C., The Memoirs Of A Balkan Diplomatist, Cassell And Company
Ltd. London, Newyork, Toronto, Melbourn 1917.
MILLER, W., The Story Of The Nations The Balkans Roumania Bulgaria Servia
And Montenegro, New York G. P. Putnam‘s Sons London: T. Fisher Unwin
1907.
_____, Travels And Politics In The Near East, T. Fisher Unvin, London 1898.
MORLEY, J., The Life Of William Ewart Gladstone Vol. II (1859-1880}The
Macmillan Company, London 1904.
MRVALYEVIÇ, J., Kraj Crnogorskog Kraljevstva, Iz Dvosrskih Albuma Knjiga III,
Cetinje 1989
MUMCU, A., Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri Ve GeliĢimi, Ġnkilap
Yayınevi, 9. Baskı, Ġstanbul 1986.
MUSTAFA NURĠ PAġA, Netâyic ül Vukuat, Kurumları ve Örgütleriyle Osmanlı
Tarihi. C. III-IV., Haz: Prof. Dr. N. ÇAĞATAY, TTK. Ankara 1979.
NAMIK KEMAL., Osmanlı Tarihi-2, Transkribe: M. DEMĠREL, Bilge Kültür Sanat,
Ġstanbul 2005.
NIKOLA PETROVIC-NJEGOS, The Empress Of The Balkans The Drama In
Three Acts,
Adapted Servian Original By W. M. PETROVICH - D. J.
VOLNAY, Eveleigh Nash, London 1913.
_____, Nikola I. Memoari, Ed: D. VUKSAN, Cetinje 1969.
_____, Politiçki Spisi, Cetinje-Titograd 1989,
324
OKANDAN, R. G., Amme Hukukumuzun Anahatları : (Türkiye‟nin Siyasi
GeliĢmesi), Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ġstanbul 1977.
ORTAYLI, Ġ., Ġmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1999.
_____, Osmanlı Ġmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Alkım yay, Ġstanbul 2005.
_____, Osmanlı BarıĢı, Ufuk Kitap, Ġstanbul 2003.
OSMAN NURĠ, II. Abdülhamid ve Saltanatı, C. 1, Türkçesi: K. KARABULUT,
47Numara Yayıncılık, Ġstanbul 2008.
OSMANOĞLU, A., Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitapları, Ġstanbul 2008.
OSMANOĞLU, ġ., Babam Abdülhamid Saray Ve Sürgün Yılları, L&M Yayınları,
Ġstanul 2007.
ÖKE, M. K., Ġngiliz Casusu Prof. Armnius Vambery‟nin Gizli Raporlarında II.
Abdülhamid ve Dönemi, Üç Dal NeĢriyat, Ġstanbul 1983.
ÖZBEK, N., Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Sosyal Devlet, Siyaset, Ġktidar ve
MeĢruiyet (1876-1914), ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2004.
ÖZBĠLGEN, E., Osmanlının Balkanlardan ÇekiliĢi Süleyman Hüsnü PaĢa ve
Dönemi, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul 2006.
ÖZCAN, U., BaĢlangıçtan 1903‟e Balkan Sorunu ve Mürzsteg Planı, Osmangazi
Üniverstiesi Sos. Bil. Ens. YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman:
Yard. Doç. Dr. Z. KOYLU, EskiĢehir 2003.
ÖZÇELĠK, A., Kimliğini Arayan MeĢrutiyet, Ġlgi Kültür Sanat, Ġstanbul 2006.
_____, Sahibini Arayan MeĢrutiyet, Tez Yayınları, Ġstanbul 2001.
ÖZÇELĠK, S. Bulgar Terör Örgütünün Anatomisi Balkanlarda Kimlik ArayıĢı, Ġlgi
Yayınları, Ġstanbul 2006
ÖZKALP, E., Sosyolojiye GiriĢ, Anadolu Üniverstiesi, Eskisehir 1998.
ÖZTUNA, Y., Avrupa Türkiyesini Kaybımız Rumelinin Elden ÇıkıĢı, Babıali Kültür
Yayıncılığı, Ġstanbul 2006.
_____, Büyük Türkiye Tarihi, C. 12, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1983.
PAKALIN, M. Z., Maliye TeĢkilatı Tarihi(1442-1930), Maliye Bakanlığı Tetkik
Kurulu Yayını, Ankara 1977.
_____, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. III, MEB, Ġstanbul 2004.
325
PALAIRET, M., Balkan Ekonomileri 1800-1914 Kalkınmasız Evrim, Sabancı
Üniversitesi Yayınları, Çev: AyĢe Edirne, Ġstanbul, 2000.
_____, The Balkan Economies C. 1800-1914, Cambridge Universtiy Press, Cambridge
2002.
PITCHER, D. E., Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Tarihsel Coğrafyası, Çev: B.
TIRNAKÇI, YKY, Ġstanbul 2001.
POPOVIÇ, A., Balkanlarda Ġslam, Türkçesi: Komisyon, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul
1995.
RADZIWILL, C., The Royal Mariage Market Of Europe, Funk And Wagnalls
Company, NY 1915.
RIZOFF, D., The Bulgarians in Their Historical, Ethnographical And Political
Frontiers (Atlas With 40 Maps), Königliche Hoflithographie, Hof-Buch- Und
-Steindruckerei Wılhelm Greve, Berlin 1917.
ROBERTS, E., Realm of the Black Mountain, A History of Montenegro, Cornell
University Press, New York 2007.
ROBINS, A., Sınırsız Güç, Ġnklap Kitabevi, çev: Dr. Mehmet Değirmenci, Ġstanbul
1993.
SAVAġ, A. Ġ., Osmanlı Diplomasisi, 3F Yayınevi, Ġstanbul 2007.
SCHEM, A. J., The War In The East, An Illustrated Hıstory Of The Conflict
Between Russia And Turkey, H. S. Goodspeed & Co.,New York, Cincinnati,
1877.
SEDES, Ġ. H., 1876-1877 Osmanlı Karadağ Seferi, Askeri Matbaa, Ġstanbul 1936.
SICKER, M., The Islamic World in Decline: From the Treaty of Karlowitz to the
Disintegration of the Ottoman Empire, Praeger Publisher, USA 2001.
SIRMA, Ġ. S., Belgelerle II. Abdülhamid Dönemi, Beyan Yay, Ġstanbul 2000.
SLOANO, W. M., The Balkans, A Laboratory Of History, Jennigs&Graham,
Cincinati 1914.
SÖNMEZ, B. Ġ., II. MeĢrutiyet‟te Arnavut Muhalefeti, YKY, Ġstanbul 2007.
STAVRIANOS, L. S., The Balkans since 1453, Hurst&Company, London 2001.
STEVENSON, F. S., A History Of Montenegro, Elibron Classics, London 2005.
326
SULTAN II. ABDÜLHAMĠD, Siyasi Hatıratım, Dergah Yayınları, Ġstanbul 1999.
_____, Devlet ve Memleket GörüĢlerim, Haz: A. ÇETĠN & R. YILDIZ, Çığır Yay,
Ġstanbul 1976,
_____, Sultan II. Abdülhamid‟in Hatıra Defteri, Haz: Ġ. BOZDAĞ, Pınar Yayınları,
Ġstanbul 1985.
SÜER, H. H., 1877-78 Osmanlı Rus Harbi Rumeli Cephesi, Genelkurmay ATASE
BaĢkanlığı, Ankara 1993.
ġAHĠN, T., Öncesiyle Sonrasıyla 93 Harbi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara 1988.
TAHSĠN PAġA, Tahsin PaĢa‟nın Yıldız Hatıraları Sultan Abdülhamid, Haz. A.
ERGENEKON, Boğaziçi Yayınları, Ocak 1990.
TAPPAN, E. M., (ed)., The World's Story: A History of the World in Story, Song
and Art, Vol. VI (Russia, Austria-Hungary, The Balkan States, and Turkey),
Houghton Mifflin, Boston 1914.
TEKĠNOĞLU, H., Abdülhamid Han‟ın Yönetim ve Liderlik Sırları, Kum Saati
Yayınları, Ġstanbul 2007
TEMĠZER, A., Osmanlı Karadağ Sınır AnlaĢmazlıkları Ve Çözümü 1878-1912,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, DanıĢman: Y.Doç.Dr. Mucize Ünlü, Samsun 2007.
TEPEDELENLĠOĞLU,
N.
N.,
Sultan
II.
Abdülhamid
Ve
Osmanlı
Ġmparatorluğunda Komitacılar, Divan Yayınları, Ġstanbul 1978.
THE RELIGIOS TRACT SOCIETY, The Ottoman Empire, The Sultans The
Territory And The People, Printed By W. TYLER, London 1859,
TODOROVA, M., Balkanları Tahayyül Etmek, Çev: D. ġENDĠL, ĠletiĢim Yayınları,
Ġstanbul 2003.
TOWLE, G. M., A Brief History of Montenegro, James R. Osgoob and Compony ,
Boston 1877.
TREVOR, R., Montenegro A Land Of Warriors, Adam&Charles Black, London
1913.
TÜRKGELDĠ, A. F., Mesâil-Ġ Mühimme-Ġ Siyâsiyye, TTK, Ank 1987 Haz. Bekir Sıtkı
Baykal.
327
UÇAROL, R., Gazi Ahmet Muhtar PaĢa, (1839-1919), Bayrak Matbaacılık, Ġstanbul
1989.
_____, Siyasi Tarih, Filiz Kitabevi, Ġstanbul 1995.
UZER, T., Makedonyada EĢkiyalık Tarihi Ve Son Osmanlı Yönetimi, TTK, Ank.
1999.
UZUNÇARġILI, Ġ. H., Osmanlı Tarihi C. II ve C. IV. Kısım 1., TTK, Ankara 1995.
WARREN, W., Montenegro The Crime of The Peace Conference, Brentano‘s, NY.
1922.
WYON, R., G. PRANCE, The Land Of The Black Mountain The Adventures Of
Two Englismen In Montenegro, Methuen&Co, London 1905.
YILMAZ, M., Sancak: Drina‟nın Öbür Yakası Kimlik OluĢumu ve Otonomi, ĠHH
Yayınları, Ġstanbul 2004.
ZÜRCHER, E. J., ModernleĢen Türkiye Tarihi, Çev: Y. S. GÖNEN, ĠletiĢim
Yayınları, Ġstanbul 1999.
E. MAKALELER
AKARLI, E., ―II. Abdülhamid Hayatı Ve Ġktidarı‖ Osmanlı- Siyaset C. 2. Yeni Türkiye
Yayınları, Ank. 1999, s. 255.
AKÇATEPE, M., ―Kosova‖ DĠA, C.26, TDVY, Ank. 2002, s. 218.
AKTEPE, M., ―Abdülhamid I.‖ DĠA, C. 1., TDVY, Ġstanbul 1988, s. 214.
ALUS, S. M. ―Yıldız Sarayında Opera ve Operetçiler‖ Tarih Hazinesi, S. 15, Nisan
1952, s. 785-787
ANDRIJAġEVIÇ, Z. M., ―Montenegro from Ancient Times to the Balkan Wars‖ The
History of Montenegro, CICG, Podgorica 2006, s. 126.
ARTUK, Ġ., ―Madalya‖ DĠA, C.27, TDVY, Ank. 2003, s. 301-302.
_____, Ġ., ―NiĢan‖ DĠA, C. 33, TDVY, Ġstanbul 2007, s. 154.
AYDIN, M. A., ―Kanuni Esasi‖ DĠA, C. 24, TDVY, Ġstanbul 2001,s. 330.
328
AYDIN, Mithat., ―19.Yy Ortalarında Panslavizm Ve Rusya‖ Pamukkale Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 15, Yıl. 2004, s. 10.
_____, M., ―Bosna Hersek Ayaklanmasında Panislavizmin Etkisi Ve Sırbistan Ve
Karadağ‘ın Rolü‖ Belleten, LXIX, Aralık 2005, S. 256, Ank. 2005, s. 917.
_____, ―Osmanlı Ġngiliz ĠliĢkilerinde Ġstanbul Konferansı (1876)‘nın Yeri‖ Tarih
AraĢtırmaları Dergisi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Tarih Bölümü Cilt: 25 Sayı: 39, Ank. 2006, s. 103-104.
BALLOU‘S PICTORIAL DRAWING- ROOM COMPANION,
―The People of
Montenegro‖ Ballou‟s Pictorial Drawing- Room Companion (1855-1859),
March 26, 1859, 16/13, Boston, Massachusetts, s. 197.
_____, ―Prince Daniello, Vladika of Montenegro‖, Ballou‟s Pictorial Drawing- Room
Companion (1855-1859), Feb. 26, 1859, 16/9, Boston, Massachusetts, s. 133.
BALTALI, K., ―1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslararası Bir Nitelik Kazanması‖,
Belleten, C. LI, S. 199, Ank. 1987, s. 205.
_____, ―1875 Hersek Ayaklanması Sırasında Sırbistan‘ın Osmanlı Devleti‘ne KarĢı
SavaĢa Girmek Amacıyla Karadağ‘la Yaptığı GörüĢmelere Dair Bazı Önemli
Belgeler‖ Belleten, L/198 TTK, Ankara 1986, s.833
_____, ―1875-1878 Balkan Buhranı‖ Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Yıl 1982, S. 68-69, s.
55.
_____, ―1875-1878 Balkan Buhranı-II‖ Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Yıl. 1984, S. 7475, s. 38-39.
BANCOVIÇ, S., ―Müslümanların Karadağ‘dan 19. Yüzyıldaki Göçü‖, Muhacirlerin
Ġzinde, Der: H. KOLAġĠNLĠ Ed.: M. M. ZORBAY, Lotus yayınları, 2004, s. 16.
BARDAKOĞLU, A., ―Hediye‖ DĠA, C. 17, TDVY, Ġstanbul 1998, s. 151-155.
BARS, M. E., ―Köroğlu Destanı‘nda At, Kadın, Silah‖ Turkish Studies, International
Periodicals for the Language, Literature, and History of Turkish or Turkic,
Volume:3/2 spring 2008, s. 168.
BAYKAL, B. S., ―ġark Buhranı Ve Sabah Gazetesi (1876)‖ Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. VI, S. 4, Eylül-Ekim 1948, Ank., s. 222.
329
BAYSUN, M. C., ―Cevdet paĢa‘nın ĠĢkodra‘ya Memuriyetine Dair Vesikalar‖, Tarih
Dergisi, C. 16, S. 21‘den ayrı basım, Ġstanbul Edeb. Fak. Matbaası, Ġstanbul
1966, s. 49.
BEYDĠLLĠ, K., ―Küçük Kaynarca AntlaĢması‖ DĠA, C. 26, TDVY, Ank. 2002, s. 524527.
_____, ―Küçük Kaynarca‘dan YıkılıĢa Osmanlı Siyasi Tarihi‖ Osmanlı Devleti Tarihi
(Devlet Ve Toplum) C. 1, Ed: Prof. Dr. E. ĠHSANOĞLU, IRCICA, s. 119
BĠLGE, M. L. , ―Arnavutluk‖ DĠA, C. 3, TDVY, Ġstanbul 1991, s. 386
BRODRICK, G., Sale, M. T., Legh,T. W., Munro, J. A. R., ―Montenegro and Its
Borderlands: Discussion‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No: 5 (Nov.
1894) s. 405-407.
CALHOUN, S. C., ―Montenegro‘s Tribal Legacy‖ Military Review, July-August 2000,
Kansas, s. 36.
COFFIN, M. C., ―Where East Meets West, A Visit To Picturesque Dalmatia,
Montenegro And Herzegovina” The National Geographic Magazine, Vol.
XIX, No: 5, May 1908 Washington DC, s. 319.
ÇAKMAK, Z., ―1875 Hersek Ġsyanı‖ Fırat Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi,
S.8, Elazığ 2003, s. 248.
DARKOT, B., ―Karadağ‖ Ġslam Ansiklopedisi C. 6, MEB, Ġstanbul 1967, s. 226
DAVISON, R. H., ―Mithat PaĢa and Ottoman Foreign Relations‖ The Journal of
Ottoman Studies, III, Ġstanbul 1982, s. 167.
DEVINE, A., ―Montenegro The Warrior People Of The Balck Mountain‖ Peoples of
All Nations, Their Life Today and the Story of Their Past, Vol V: Japan to
Oman, Ed: J.A.Hammerton, Educational Book Co. Early Edition., London 192224, s. 3121-3888 .
DJURDJEV, B., ―Bosna-Hersek‖ DĠA, C.6, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 301.
DURHAM, M. E., ―King Nikola of Montenegro‖ Contemporary Review, Volume.
119, (1921, Jan-June), s. 473.
330
EMERSON‘S MAGAZINE AND PUTNAM‘S MONTHLY, ―A Visit to Montenegro‖
Emerson‟s Magazine And Putnam‟s Monthly (1857-1858), Nov. 1857, Vol.
V, No: 557.
GENCER, A. Ġ., ―Ayastefanos AntlaĢması‖ DĠA, C. 4, TDVY, Ġstanbul 1991, s. 225.
GEORGEON, F., ―II. Abdülhamid‖ Osmanlı- Siyaset C. 2. Yeni Türkiye Yayınları,
Ank. 1999, s. 272.
GÜLSOY, U., OCHSENWALD, W., ―Hicaz Demiryolu‖ DĠA, C. 17, TDVY, Ġstanbul
1998, s. 441-445.
HANĠOĞLU, M. ġ., ―Yakın Tarihimizde Perspektif ve Ölçü Meselesi ve Ġdeolojik Tarih
Yazımı‖ Zaman Gazetesi, 1 Ekim 2008, s. 20.
HANĠOĞLU, ġ., ―Ġttihat Ve Terakki Cemiyeti‖ DĠA, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s.
476.
HARDY, W. H. C., ―Montenegro and Its Borderlands‖ The Geographical Journal,
Vol. 4, No:5, (Nov. 1894), s. 397.
HASSERT, K., ―Journeys in Montenegro‖ The Geographical Journal, Vol. 3, No:
6(June 1894), s. 508-510.
ĠLGÜREL, M., ‗Ġstimâlet‘, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 362-363.
ĠNALCIK, H., ―Tanzimatın Uygulanması Ve Sosyal Tepkiler‖, Belleten, C. XXVII,
(1964), s. 624-690.
ĠNÖNÜ ANSĠKLOPEDĠSĠ, ―Arnavutluk‖ MEB, C. III, Ankara 1949, s. 374-375.
ĠPEK, N., ―Balkanlar, Girit Ve Kafkasyadan Anadoluya Yönelik Göçler‖ SDÜFEF
Sosyal Bilimler Dergisi, S. 1, Isparta 1995, s. 200-201.
_____, ―Kafkaslardan Anadoluya Göçler (1877-1900) Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 6, Samsun 1991, s. 97.
KARAHASAN, M. K., ―Tanzimat ve Balkanlardaki Slav Milletleri‖ Tanzimat‟ın 150.
Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu, Ankara: 31 Ekim-3 Kasım 1989, s.
420-421.
KARATAY, O., ―Karadağ‘da Bağımsızlık Mücadelesi‖, Balkanlar El Kitabı, C. 1,
Karam&Vadi Yayınları, Ank. 2006, s. 459–460.
331
_____, ―Osmanlı Hakimiyetinde Karadağ‖ Balkanlar El Kitabı, C. 1, Karam&Vadi
Yayınları., Ank. 2006, s. 368.
KARPAT, K., ―Balkanlar‖ DĠA, C.5, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 25.
KIEL, M., ―Ġpek‖ DĠA, C. 22, TDVY, Ġstanbul 2000, s.367.
_____, “ĠĢkodra” DĠA, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 434.
_____, ―Nevesin‖ DĠA, C. 33, TDVY, Ġstanbul 2007, s. 44.
KIZILTAN,Y. ―I. MeĢrutiyet‘in Ġlânı ve Ġlk Osmanlı Meclis-i Mebusan‘ı‖ Gazi
Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 1, Ank. 2006, s.267.
KOCACIK, F., ―Balkanlardan Anadolu‘ya Yönelik Göçler 1878-1890‖ Osmanlı
AraĢtırmaları, (The Journal of Ottoman Studies) C. I, Ġstanbul 1980, s. 173174.
KODAMAN, B., ―ġark Meleselesi‖ Prof Dr. Abdülhalik M. ÇAY Armağanı, C. I.
Ankara 1998, s. 632-634.
_____, ―Osmanlı Siyasi Tarihi
(1876-1920)‖ DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam
Tarihi, C. 12, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 93.
KOLOĞLU, O., ―Ġttihat ve Terakki Partisi‘nin DıĢ Politikası‖ ÇağdaĢ Türk
Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, 15-17 Ekim 1997 Sempozyuma Sunulan
Tebliğler, TTK, Ank. 1999, s. 232.
KOSTICH, D. D., ―Montenegro‖, Encyclopedia International, Grolear Incorporated,
Canada , 1970, s. 254
KUNERALP, S., ―Bir Osmanlı Diplomatı K. Muzurus PaĢa― Belleten, 1970/3, TTK,
Ank. 1970, S.429
KURAT, A. N., ―Panslavizm‖, A.Ü.DTCF Dergisi, C.XI, S. 2-4, Ank. 1953, s. 241246.
KURAT, Y. T., ―1877-78 Osmanlı Rus Harbinin Sebepleri‖ Belleten, XXVI, S. 103,
TTK, Ank. 1962.
_____, ―Ayastefanos Buhranı Ġle Ġlgili Vesikalar‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, C.
4, S. 6, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü,
Ankara 1963, s. 428-503
KÜÇÜK, C., ―Abdülhamid II‖, DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 223.
332
_____,―Murad V‖ DĠA, C. 31, TDVY, Ġstanbul 2006, s. 183-185.
LITTELL‘S LIVING AGE, ―Montenegro and Its Neighbors‖, Littell‟s Living Age
(1844-1896), March 19, 1853, 36/461, s. 575.
MERCAN, M., ―Sadrıazam Ahmet Cevat PaĢanın Seyahatnamesi‖ Türk Dünyası
AraĢtırmaları, Haziran S. 102, s. 146.
MEYDAN LARAUSSE, ―Karadağ‖, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995 s. 924-925.
_____, ―NiĢan‖, C.9, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 368.
MOACANIN, N., ―Karadağ‖ DĠA, C. 24, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 384.
MUHTAR, S., ―Göksu ve Alemleri‖ Resimli Tarih Mecmuası, S.22, Ekim 1951, s.
1032.
NEW YORK DAILY TIMES, ―The Levant‖ New York Daily Times, June 26, 1853,
The New York Times, s. 2
NEW YORK OBSERVER AND CHRONICLE, ―Montenegro-Danubian Provinces‖
New York Observer And Chronicle, July 8, 1858, 36/27, s. 214
ONGUNSU, A. H., ―Abdülhamid II.‖, ĠA, C.1. MEB, Ġstanbul 1978, s. 76-80
ORTAYLI, Ġ., ―Son Universal Ġmparatorluk ve II. Abdülhamid‖ Türkler, C. 12, YTY,
Ankara 2002, s. 896
_____, ―Osmanlı BarıĢı‖ Türkiye Günlüğü, Ġstanbul 1999, S. 58, s. 12-17.
ÖKE, M.. K., ― ġark Meselesi ve II. Abdülhamid‘in Garp Politikaları (1876-1909)‖ The
Journal of Ottoman Studies, III, Ġstanbul 1982, s. 274-275.
_____, ―Son Dönem Osmanlı Ġmparatorluğu‖ DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam
Tarihi, C. 12, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1993, s. 214-217.
ÖZCAN, A., ―Cülûs‖, DĠA, C.8, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 113.
_____, ―Sultan II. Abdülhamid‖ Türkler, C.12, YTY, Ank. 2002, s. 914.
ÖZÇELĠK, A., ―Cebesoy, Ali Fuat‖, DĠA, C. 7, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 194-195.
_____, ―Çakmak, Fevzi‖ DĠA, C. 8, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 190.
ÖZYILDIRIM, N., ―Emirgan: ‗Emirgüne Bahçesi‘nden Bugüne‖ Ġstanbul Dergisi, Sayı
50 (Temmuz 2004), Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul 2004.
PARLIAMENTARY PAPERS "Correspondence Respecting the Affairs of Turkey, and
the Insurrection in Bosnia and the Herzegovina.", Parliamentary Papers 1876,
333
vol. 84. The Memorandum was handed by Bismarck to Odo Russell on May 3,
1876.
PARMAKSIZOĞLU, Ġ.: ―Karadağ‖, Türk Ansiklopedisi, C. XXI, Milli Eğitim
Basımevi, Ank. 1974 s. 267.
PEPĠÇ, A., ―Podgoriça‘nın Kısa Bir Tarihçesi‖ OTAM, Sayı 18‘den Ayrı Basım,
Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 2006, s. 273-282.
PETROSYAN, Y. A., ―1876 Anayasası ve Türk Tarihindeki Rolü‖ Türkler C.12, Çev:
Damla Günay, YTY, Ankara 2002, s. 907.
QUATERT, D., ―Zonguldak Maden ĠĢçilerinin Hayatı 1870-1920 BaĢlangıç Niteliğinde
Bazı Gözlemler‖, Toplum ve Bilim, S.83, 1999-2000 KIġ, Birikim
Yayıncılık,Çev: Tansel Demirel s. 82-85.
RASTODER, ġ., ― A Short Review Of The History Of Montenegro‖ Montenegro In
Transition, Ed. Florian Bieber, Nomos, Baden-Baden 2003, s. 125.
_____, ― Karadağdan Müslüman Göçleri‖ Muhacilerin Ġzinde Derleyen: Hayri
KolaĢinli, Lotus Yayınları, Ank. 2004, s. 88.
SEDES, Ġ. H., ―1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı‖ Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Dün/
Bugün/Yarın. 1987, S.34, 64-67.
SHPUZA, GAZMEND, ―Arnavutluk Ve Jöntürk Devrimi‖ Osmanlı-Siyasi, C. 2, YTY,
Ank. 1999, s. 472.
SOMEL, S. A., ―Osmanlı ModernleĢme Döneminde Periferik Nüfus Gurupları‖ Toplum
Ve Bilim, S. 83, 1999-2000 (KIġ), Birikim Yay., s.192.
SOY, H. B., ―II. Wilhelm, Weltpolitik ve II. Abdülhamid‖ Türkler C. 13, YTY, Ank.
2002, s. 25-27.
STOĠANOVĠCH, T., ―Russian Domination in The Balkans‖ Between East And West
The Balkan And Mediterranean Worlds, V. 4, Aristide D. Caratzas Publisher,
New Rochelle, NY 1995 s.82.
SÜSSHEĠM, K., ―Arnavutluk‖, ĠA, C. 1, MEB, Ġstanbul 1975, s. 590-591.
ġAHĠN, N., ―XIX. Yüzyıl Sonrasında Anadoluya Yapılan Göç Hareketleri Ve Anadolu
Coğrafyasındaki Sosyo-Kültürel Etkileri‖, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, C. Vııı, S. 1, Haziran 2006, s.68.
334
ġEMSEDDĠN SAMĠ ―Karadağ‖ Kamûsü‟l-a‟lâm, C. 5, Mihran Matbaası, Ġstanbul
1306-1316(hicri), 1889-1899(miladi) 1891, s. 3636.
ġENTÜRK, H., ―Tuna Vilayetinin TeĢkiline Karadağ Ve Hersek Vukuatına Dair (1861)
Cevdet PaĢa Tarafından Kaleme Alınan Layiha“ Belleten , TTK Yayınları.
Ank. 1995 (Aralık) , Sayı : 226 - Cilt : 59 , s. 722.
ġERBETÇĠ, M. ,Türk Haritacılığı Tarihi (1895 - 1995), HKMO, Ġstanbul 1999, s. 83
TEKELĠ, Ġ., S. ĠLKĠN, ―Ġttihat Ve Terakki Hareketinin OluĢumunda Selanik‘in
Toplumsal Yapısının Belirleyiciliği‖ Türkiye‟nin Sosyal Ve Ekonomik Tarihi
(1071-1920) Ed: Osman Okyar, Halil Ġnalcık, Ankara 1980, s. 375-376.
THE ANGLO AMERICAN, ―Visit to the Vladika of Montenegro‖ The Anglo
American, Nov. 21, 1846:8,5, s. 103.
THE COLUMBIA ENCYCLOPEDIA, ―Balkan Peninsula‖
Sixth Edition, Columbia
University Press, Columbia 2007.
THE ECLECTIC MAGAZINE OF FOREIGN LITERATURE, ―Montenegro‖ The
Eclectic Magazine Of Foreign Literature (1844-1898), March 1853, 28/3, s.
380.
THE NATIONAL GEOGRAPHIC MAGAZINE, ―Servia and Montenegro‖, The
National Geographic Magazine No:11, Washington DC 1908, s. 774.
THE NATIONAL MAGAZINE, ―The Voice- Telegraphes of Montenegro‖, The
National Magazine, Nov. 1857: 11, s. 406.
THE NEW YORK TIMES, ―Brave Struggle of Montenegro‖ The New York Times,
June 16, 1877.
_____, ―The New Ottoman Empire‖ The New York Times, July 15, 1878.
_____, ―The Princedom of Montenegro‖ The New York Times, April 20, 1877.
_____, ―The Turkish Provinces‖ The New York Times, April 12, 1877.
_____, ―Turkey and The Great Powers‖ The New York Times, February 9, 1877.
TUKĠN, C., ―Girit‖ DĠA, C. 14, TDVY, Ġstanbul 1996, s. 91-92.
TÜRK ANSĠKLOPEDĠSĠ, ―ĠĢkodra Gambotu‖ MEB, Cilt. Xx, Ank 1972, s. 424
_____, ―ĠĢkodra‖, MEB, Cilt. Xx, Ank. 1972, s. 424
335
UZUNÇARġILI, Ġ. H., ―1908 Yılında II. MeĢrutiyetin Ne Suretle Ġlan Edildiğine Dair
Vesikalar‖ Belleten Dergisi, 77, Cilt: XX - Sayı: 77 - Yıl: 1956 Ocak, s. 103-174
_____, ―II. Abdülhamid‘in Ġngiliz Siyasetine Dair Muhtıraları‖, Ġ.Ü. Tarih Dergisi, VII,
1954, s. 453-460.
VILLARI, L., ―Races, Religions And Propagandas‖ The Balkan Question, Ed: L.
VILLARI, London 1905, s. 158.
WANK, S., ―Aehrenthal and the Sanjak of Novibazar Railway Project: A Reappreisal‖
Slavonic and East European Review, 42/99(1964:June), s. 361.
YAMAN, E., "II. Abdülhamidin DıĢ Siyaseti," Sıla Dergisi, Sorgun-Yozgat, Sayı :
2,3,4.
YASAMEE, F. A. K. ―Ottoman Diplomacy in the Era of Abdulhamid II (1878-1908)‖
ÇağdaĢ Türk Dipomasisi: Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim
1997, Ankara 1999, s. 229
YENĠ TÜRK ANSĠKLOPEDĠSĠ, ―Karadağ‖ C. 5, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1985, s.
1687-1688.
YERLĠKAYA, Ġ., ―Sırp-Karadağ ve 93 SavaĢı‘nın Vakit Gazetesi‘nde ĠĢleniĢi”. Askeri
Tarih Bülteni. S. 41, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1996, s. 26-42.
F. ĠNTERNET KAYNAKLARI
ABOUT.COM:GEOGRAPHY, "Balkans", <http://geography.about.com/library/misc/
ucbalkans.htm> e.t. 01.08.2008.
ALLCOCK, J. B., "Montenegro" Encyclopædia Britannica Online <http://www.
britannica.com/EBchecked/topic/390727/Montenegro> 26 Sep. 2008.
ARABIAN HORSES, ―Arabian Horses‖ <http://www.arabianhorses.org/education/
education_history_ north.asp> e.t. 12.09.2008
CIA- THE WORLD FACTBOOK, ―Montenegro‖ CIA- The World Factbook
<https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/mj.html> e.t.
06.12.2008.
336
CULTURAL HERITAGE OF MONTENEGRO, , ―Montenegrin Decorations‖ Museum
Heritage, <http://www.heritage.cg.yu/ muzealije/odlik_e.htm> e.t 13/09/2008
DEPARTMENT OF INTERNATIONAL RELATIONS, ―Lord Odo Russell to the Earl
of Derby on the Insurrection in Bosnia and Herzegovina, May 1876‖ Mount
Holyoke College, South Hadley, Massachusetts, < http://www.mtholyoke.edu/
acad/intrel/ odo.html> e.t. 13.11.2008.
ENCYCLOPÆDIA BRITANNICA "Gift Exchange" <http://www.britannica.com/
EBchecked/topic/233393/gift-exchange> e.t. 02 Oct. 2008.
_____, "Treaty of Campo Formio" http://www.britannica.com/EBchecked/topic/
91381/Treaty-of-Campo-Formio>. e.t. 25.10. 2008.
_____,"Treaty
of
Passarowitz."
<http://www.britannica.com/EBchecked/topic/445669/ Treaty-of-Passarowitz>.
25 Oct. 2008.
HALSALL, P.(Ed), ―Modern History Surce Book: The Treaty of Berlin, 1878 Excerpts
on the Balkans‖ The Internet History Sourcebooks Project,
Ed: Dr. P.
HALSALL, Fordham University, New York 2006, <http://www.fordham.edu/
halsall/mod/1878berlin.html> e.t. 13.11.2008.
HISTORY OF MONTENEGRO, Zemun, 1850, s. 92–93, 98–99 Translated by Stefan
Branisavljevic <http://www.njegos.org/petrovics/1796e.htm> e.t. 25.10.2008.
HISTORY OF MONTENEGRO, ―Montenegro under Nicholas I Petrovic (18601918)‖ History Of Montenegro <http://www.montenet.org/history/nikola.htm>,
e.t. 7.11.2008.
MACĠT, Y., ―Hz. Muhammed'in Bazı ĠletiĢim Ġlkeleri‖, Sonpeygamber.info,
<http://www.sonpeygamber.info/tr/tr/insan-iliskileri/hz.-muhammedin-baziiletisim-ilkeleri.html> e.t. 10.11.2008.
MILOVIÇ, Z., ―Rumija Kao Zgnječena Konzerva‖ Montenegrina- Digitalna
Biblioteka Crnogorske Kulture-Istoria,<http://montenegrina.net/pages/pages1/
istorija/dokumenti/zeljko_milovic_rumija_kao_zgnjecena_konzerva.htm>
10.04.2009
337
e.t.
NATIONAL MUSEUM OF MONTENEGRO, Dispatched Letters, F. XXXI,
Doc.No.189,
Dated 24 September 1883, <http://www.mnmuseum.org/
Start.htm> e.t. 2.11.2008.
NATIONAL MUSEUM OF MONTENEGRO, King Nikola`S Museum Court Library
(Fourth Room), <http://www.mnmuseum.org/Start.htm> e.t. 13/09/2008.
RAKĠÇ,
A.,
―Osmanlı&Karadağ
Diplomatik
ĠliĢkiler‖
Sancak
Bölgesi,
<http://www.bosna-sancak.net/haber/> e.t.29.10.2008.
RAKOVIC, A. (ed.), ―The Clans of Old Montenegro‖ Serb Land Of Montenegro
History Of Montenegro Online, <http://www.njegos.org/clans/clans.htm> e.t.
18.10.2008.
REPUBLIC OF MONTENEGRO, ―Montenegro‖ <http://www.montenegro.yu/english/
podaci/geography.htm>, e.t. 27/09/2008.
SABAH GAZETESĠ, ―Tarihi Ġstanbul Depremleri‖ Sabah Gazetesi 17 Ağustos 2007,
<http://www.sabah.com.tr/ozel/new805/dosya_157.html> e.t. 3.11.2008.
SESLĠ SÖZLÜK, ―Pandour‖ <http://www.seslisozluk.com/> e.t. 13/09/2008.
YAPP, M. E., "Ottoman Empire" Encyclopædia Britannica. <http://www.britannica.
com/EBchecked/topic/434996/Ottoman-Empire>. 26 Sep. 2008.
338
EKLER
A.HARİTALAR
B. BELGELER
C. RESİMLER
ÖZGEÇMİŞ
Kisisel Bilgiler:
Adı ve Soyadı : Uğur ÖZCAN
Dogum Yeri: Çifteler/ESKİŞEHİR
Dogum Yılı : 1977
Medeni Hali: Evli
Egitim Durumu:




Lise: 1988 -1995, Ösel, Anadolu Lisesi/ANKARA
Lisans : 1995-1999 Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Ed. Fak., Tarih
Bölümü, ISPARTA
YL : 1999-2004, Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Tarih
ABD, Yakınçağ BD, ESKİŞEHİR.
Doktora:
2004-2009 Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Tarih ABD, Yakınçağ BD, ISPARTA
Yabancı Diller ve Düzeyi:
l. İngilizce- İleri Düzey
2. Almanca-Orta
3. Boşnakça-Başlangıç
İş Deneyimi:




2005, İngilizce Öğretmenliği, MEB Şirinevler Mahallesi, BURSA
2005, İngilizce Öğretmenliği, YDS Hazırlık Deshanesi, BURSA
2005-2006, Özel Eğitim Kurumu, Tarih Öğretmenliği, SAKARYA.
2007-2008, Özel Eğitim Kurumu, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği, SAKARYA
Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar:



"Accounting System In Ilhanians And A Sample Practice", The Balkan
Countries’ 1 st International Conference On Accounting And Auditing, 8-9
March 2007, Edirne, Turkey. (Yrd.Doç.Dr.Cemal ELİTAŞ, Yrd.Doç.Dr.
Mehmet ERKAN ve Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan AYDEMİR ile Birlikte)
"Accounting Practices In Abbasids And A Sample Practice", The Balkan
Countries’ 1 st International Conference On Accounting And Auditing, 8-9
March 2007, Edirne, Turkey. (Yrd.Doç.Dr.Cemal ELİTAŞ, Yrd.Doç.Dr.
Mehmet ERKAN ve Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan AYDEMİR ile Birlikte)
Uğur Özcan, “Accounting Education for the Practice of Stairs Method in the
Ottoman State”, 12th World Congress of Accounting Historians, Juyl 20-24,
2008, Istanbul-TURKEY, Congress Proceedings Vol. 1, s. 703 (Doç.Cemal
ELİTAŞ, Doç.Dr. Mehmet ERKAN ve Oğuzhan KALKAN ile birlikte)
Download