Eskisehir - damla projesi

advertisement
T.C.
GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
DAMLA GÖNÜLLÜLÜK PROJESİ
EŞKİŞEHİR İLİ
FAALİYET VE DEĞERLENDİRME RAPORU
EŞKİŞEHİR – AĞUSTOS 2016
GÖNÜLLÜLÜK NEDİR?
Gönüllülük; “Ücret almadan yapılan ve zorunlu olmayan çalışma; yani kişinin ister bir
organizasyon aracılığıyla isterse doğrudan, kendi hane halkı dışındakiler için ücret almaksızın
faaliyet göstermek üzere ayırdığı zaman 1” olarak tanımlanmaktadır.
İnsanlar için yaşadıkları topluluğun ve toplumun yaşamında söz almanın bir yolu da
gönüllülüktür. Bunu yaparak insanlar, aidiyet ve içerilme hissi yaşarlar ve böylece hayatlarına
yön verebilirler. Gönüllülük; kadınlar, gençler, yaşlılar, engelliler, göçmenler ve çeşitli
hastalıklarla yaşayan insanlar gibi sıklıkla dışlanan nüfus gruplarının topluluğa dâhil olmasının
bir yoludur. Gönüllülük, insan davranışının en temel ifadelerinden biridir; karşılıklı alıp
vermeye ve paylaşmaya dayanan eski ve koklu geleneklerden doğmuştur. Özünde, ilişkiler ve
bu ilişkilerin bireylerin ve toplulukların refahını arttırma potansiyeli yatar. Örneğin,
gönüllülüğün olduğu yerde sosyal bağlılık ve güven canlanır.
Birleşmiş Milletler 2001 yılını Uluslararası Gönüllüler Yılı (IYV) olarak ilan etmiştir.
Pek çok ülkede gönüllülük geleneksel inançların ve topluluk adetlerinin içine derinlemesine
kök salmıştır. Örneğin Norveç’te “Dugnad” terimi, kolektif gönüllü çalışmayı tanımlar: Aile,
mahalle, topluluk, coğrafi bölge, meslek sektörü veya ulus gibi bir sosyal grup içinde geleneksel
bir işbirliği şemasıdır. Buna örnek olarak köylerde baharda yapılan yöresel temizlik faaliyeti
verilebilir. Dugnad, zamandan ve paradan tasarruf etmeye katkıda bulunur. Aynı zamanda,
komşular ve topluluk üyeleri arasında ilişki kurulmasına ve topluluk ruhu yaratılmasına hizmet
eder. Arap Dünyası’nda gönüllülük, kutlamalarda ya da zor zamanlarında insanlara yardım
etmekle ilişkilidir; dini bir vecibe ve hayır işi olarak görülür. Arapçada gönüllülük anlamına
gelen sözcük (tatawa’a), bir şey bağışlamak demektir. Aynı zamanda dini vecibe olmayan bir
hayır faaliyeti yapmak anlamını taşır. Kavram bugün modernleşmenin, ayrıca devlet
kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının ortaya çıkması sonucunda yeni biçimler almaktadır.
Güney Afrika’da Ubuntu kavramı, diğerleriyle ilişki içindeki bireyi tanımlar. Nelson
Mandela’nın sözleriyle ifade edecek olursak, “Bir ülkeden geçen bir seyyah bir köyde durur,
yiyecek ya da içecek istemesine gerek yoktur. O köyde durduğunda köylüler ona yiyecek verir,
onu ağırlar. Bu Ubuntu’nun bir veçhesidir ama başka pek çok veçhesi de vardır. Ubuntu
insanların kendilerinin bizzat zenginleşmemesi gerektiği anlamına gelmez. Burada asıl mesele
şudur: Etrafındaki topluluğun daha iyi konuma gelmesi için de aynı şeyi yapıyor musun?”
1
Bu bölümdeki genel tanım ve kavramlar DÜNYADA GÖNÜLLÜLÜĞÜN DURUMU RAPORU 2011, Birleşmiş Milletler
Gönüllüleri (UNV) yayınından yararlanılarak hazırlanmıştır.
Gönüllülükle ilgili çeşitli uygulamalar geçmişte kültürümüz içerisinde de var olmuştur.
Anadolu'daki vakıflar, insanlara yardım ve dayanışmanın en kurumsal biçimleridir. Hatta bu
bağlamda bitki ve hayvanları bile gözeten bir ince düşünüşü geçmişimizde görmek
mümkündür. Yine şifahaneler, bu meyanda önemli hayır kurumlarıdır. Doğal bir sivil toplumu
görünümünde olan cemaatler, dini ve sosyal gruplar toplumda gönüllülüğün yardımlaşma ve
dayanışmanın en etkili organlarıdır. Ahilik kültürü başlı başına bir gönüllülük ruhu taşır.
Mesleki ve insani dayanışmanın önemli bir örneği olarak Ahilik ve diğer yapılarımız maalesef
modernleşme karşısında çeşitli zorluklar yaşamış ve çağımızda bir hayli zayıflamıştır.
Günümüz koşullarında gönüllülüğün tekrar canlandırılması toplumdaki birlikte yaşama,
yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik duyguları için hayati önem taşımaktadır. Damla projesi
kültürümüzdeki bu derin geleneği yeniden canlandırmayı amaçlayan küçük bir adımdır.
ESKİŞEHİR İLİNİN TARİHÇESİ2
Şehrimizin Adı
Bugünkü Eskişehir ili, Eski ve Orta Çağlarda Yunanca Dorylaion, Latince Dorylaeum ismi ile
tanınan bir kentti. Arap kaynaklarında ise şehrin adı Darauliya, Adruliya ve Drusilya olarak
verilmiştir. Dorylaion, antik kaynaklarda önemli yolların kavşak noktasında kaplıcaları ile ünlü,
ticaret ile zenginliğe kavuşmuş bir Frigya (Phrygia) şehri olarak geçer ve şehrin kurucusu olarak
Eretrialı Doryleos gösterilir.
Özellikle Bizans çağında önem kazanan kentte imparator Justinianos'un yazlık sarayının
varlığından söz edilir. 19. yüzyılda birçok gezgin ve bilim adamı, bölgeye yaptığı gezilerin ve
araştırmaların sonucunda Eskişehir'in 3 km kuzeydoğusunda, Porsuk Çayı'nın kuzeyinde yer
alan bugünkü adıyla Şarhöyük ören yerinin antik Dorylaion şehri olduğunu saptamışlardır.
Burası 17 m. yüksekliğinde, 450 m çapında Orta Anadolu'nun orta büyüklükteki höyüklerinden
biridir. Burada 1989 yılında itibaren Kültür Bakanlığı ve Anadolu Üniversitesi adına Prof. Dr.
A. Muhibbe Darga başkanlığında bir ekip tarafından arkeolojik kazılara başlanmıştır. Halen
devam etmekte olan kazılarda, höyükte şimdilik Osmanlı Dönemi'nden ilk Tunç Çağı'na kadar
geri giden sürekli bir yerleşmenin olduğu saptanmıştır.
Dorylaion - Şarhöyük, Bizans'ın Selçuklular'a karşı korunmasında büyük rol oynamış
ancak 1176'da Selçuklu Sultanı II. Kılıçaslan'ın Bizans İmparatoru Manuel Komnenos'u
mağlup etmesinden sonra kent, Selçuklular'ın egemenliği altına girmiştir. Bundan sonra uzun
bir zaman yıkık ve terkedilmiş olan Dorylaion-Şarhöyük'ün yakınında, harabenin güneyinde
yeni bir yerleşme kurulmuştur. W. M. Ramsay'in bildirdiğine göre, büyük olasılıkla Dorylaion
harabelerine Eskişehir adı verilmiş ve bu ad o zamandan günümüze uzanmıştır.
Kurtuluş Savaşına Kadar Eskişehir
İlimiz çok eski bir yerleşme merkezidir. Bölgenin ilk yerleşme noktası şimdiki yerin 6
km kuzeyindeki Dorylaion’dur. Tarihinin çok eski olmasından dolayı da Eskişehir adı
verilmiştir.
2
Eskişehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü sitesi www.eskisehirkulturturizm.gov.tr’ den alınmıştır. (01.12.2016)
Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu çıkan eserlerin verdiği bilgilerden, Eskişehir ve
yöresinin, M.Ö. 3000 yıllarına kadar varan, eski bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.
Anadolu’da M.Ö. 2000 yılında hüküm süren Hititler devrinde de Eskişehir‘in önemi ve yeri
dolayısıyla etilik (Beylik) olduğu görülmektedir.
M.Ö. 1200 yılından sonra Frigler Anadolu’ya girmiş ve Eskişehir bir Frig şehri olarak
Dorylaion adı ile kurulmuştur.
Friglerden sonra şehir Lidyalılar'ın, M.Ö. 546 yılında da Persler'in hâkimiyetine
girmiştir.
M.Ö. 334 yılında İskender’in eline geçen Eskişehir, İskender’ in ölüm tarihi olan M.Ö.
323 yılına kadar Hellenizm dönemini yaşamıştır. Grekler'in, Anadolu’ya bu devirde, kitleler
halinde gelip yerleştikleri, tarihi belgelerden anlaşılmıştır.
M.Ö. 190 yılında Romalılar'ın eline geçen Eskişehir, Roma’nın M.S. 395’de ikiye bölünmesine
kadar Roma İmparatorluğu’nun, sonra da Bizanslılar'ın idaresinde kalmıştır.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında doğudan gelen birçok Türk boyları, Bizanslılar'ın
zayıflığından da istifade ederek Doğu Anadolu’ya yerleşmeye başladılar. Selçuklu Hükümdarı
Alparslan’ın 1071‘de Malazgirt Savaşı'nı kazanmasından sonra Türklere bütün Anadolu
kapıları açıldı. Süratle ilerleyen Türk orduları 1074 ‘de Eskişehir’i aldılar. Bundan sonra
Eskişehir, doğudan devamlı gelen boylar için bir yerleşme noktası oldu.
Eskişehir, Anadolu Selçuklular ile Haçlılar arasında yapılan kanlı savaşlara sahne
olmuştur.
Eskişehir Anadolu Selçukluları'nın kuruluşundan yıkılışına kadar bir Selçuklu şehri
olarak kaldığı halde, bu savaşlar nedeniyle fazla Selçuklu eseri yapılamamıştır.
Anadolu Selçukluları'nın tarihi eserleri, o devirde uzun süre uç beyliğin merkezi olan
Sivrihisar’da görülür.
Osmanlı Devleti'nin Kurucusu Osman Bey, 1284 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı
Mesut tarafından gönderilen fermanla aşiret reisliğinden çıkarak uç beyi olmuştur. Osman Bey,
uç beyi olduktan sonra, gün geçtikce kuvvetlenmiş ve 1289 yılında hâkimiyet sahasına
Eskişehir ve İnönü’yü de katmıştır.
Osmanlıların ilk zamanlarında, devletin kuruluş merkezlerinden birisi olması sebebiyle
Eskişehir’e yakın ilgi gösterilmişse de duraklama ve gerileme devirlerinde pek ilgi
gösterilememiştir. Bu nedenle Eskişehir, yakın zamana kadar gelişememiştir.
Şehir, ancak 1877-1878 Osmanlı - Rus Harbi'nden sonra muhacirlerle beraber
kalabalıklaşmaya başlamış ve gelişmiştir. Eskişehir’in asıl gelişmesi demiryolunun işletmeye
açılmasından sonra olmuştur.
Bugün Türkiye’nin sayılı merkezlerinden olan Eskişehir, Fatih’in ilk zamanlarına kadar Ankara
Beyliği'ne bağlı olarak kalmıştır. 1451 yılından sonra Kütahya’nın Beylerbeylik haline gelmesi
üzerine Anadolu İdari Teşkilatı'nda değişiklik olmuş; bu arada Ankara’ya bağlı bulunan
Eskişehir, Kütahya Beylerbeyliği'ne bağlanmıştır.
1841 yılından sonra değişen idari taksimatta Eskişehir, merkezi Bursa olan
Hüdavendigar Eyaleti'ne bağlanmış ve 1923 yılına kadar kaymakamlıkla idare edilmiştir.
Kurtuluş Savaşında Eskişehir
Eskişehir, tarihin her döneminde, önemli bir ticari, ekonomik ve stratejik noktada
olmuştur. Geniş ve verimli ovaları, Anadolu'yu batı doğu ve kuzey güney doğrultularında kesen
doğal yolların Eskişehir'de buluşması, bu yolların askeri ve ticari önemi, bölgenin hep göç
almasının ve savaşların sahnesi olmasının temel nedenleri arasındadır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun, Birinci Dünya Savaşı'ndan müttefikleriyle birlikte yenik
çıkması, askeri vesiyasi açılardan zayıflaması ve 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros
Mütarekesi ile bu yenilginin uluslararası platformda tescil edilmesi, büyük bir devletin sonunu
ve genç, Türkiye Cumhuriyeti'nin de başlangıcını haber veriyordu.
20. yüzyılın başlarında Eskişehir, bağımsız bir mutasarrıflıktı ve çevresiyle birlikte kalabalık
bir nüfusa sahipti. Bugün olduğu gibi o günlerde de tarım, Eskişehir'in yaşamında önemli bir
yer tutuyordu. 1890'lı yıllarda Eskişehir'e gelen demiryolu da gelişerek, doğal ticaret yollarını
takip etmiş, Eskişehir,batıdan gelip doğu ve güneye giden demiryollarının bir kesişim noktası
haline gelmişti. 1892 yılında kurulan Cer Atölyesi, demiryolunun ve demiryolu araçlarının
bakım ve onarımını yapan önemli bir kuruluş olma özelliğini de taşıyordu. Demiryolu
Eskişehir'in ticaretini canlandırmış, burayı ticaretin yanı sıra askeri açıdan da önemli bir
stratejik nokta konumuna getirmişti
Mondros Mütarekesi’nin maddelerinden biri de; İtilaf Devletleri'nin Osmanlı
İmparatorluğu sınırları içindeki önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri
hükmünü taşıyordu. Bu maddeye dayanarak 13 Kasım 1918 tarihinde herhangi bir karşı
direnişle karşılaşmadan İstanbul'a çıkan İngiliz kuvvetleri, İstanbul Bağdat demiryolu hattı
boyunca kendilerince önemli gördükleri yerleri işgal etmeye başladılar, bu işgalden 1919
yılının ocak ayı sonlarında Eskişehir'de nasibini aldı. 520 mevcutlu bir İngiliz birliği Eskişehir
İstasyonu çevresinde karargâhlarını kurdu.
Mondros Mütarekesi’nin maddelerinden biri de; İtilaf Devletleri'nin Osmanlı
İmparatorluğu sınırları içindeki önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal edebilecekleri
hükmünü taşıyordu. Bu maddeye dayanarak 13 Kasım 1918 tarihinde herhangi bir karşı
direnişle karşılaşmadan İstanbul'a çıkan İngiliz kuvvetleri, İstanbul Bağdat demiryolu hattı
boyunca kendilerince önemli gördükleri yerleri işgal etmeye başladılar, bu işgalden 1919
yılının ocak ayı sonlarında Eskişehir'de nasibini aldı. 520 mevcutlu bir İngiliz birliği Eskişehir
istasyonu çevresinde karargâhlarını kurdu. İngilizlerin Eskişehir istasyonu ve çevresini işgal
ettikleri dönemde Eskişehir mutasarrıfı Hilmi Bey'di ve bu kişi Damat Ferit Paşa tarafından
kurulan ve işgalcilere sempati duyan Hürriyet ve İtilaf Hükümeti 'nin adamıydı. İşgal Eskişehir
halkı tarafından nefretle karşılandı ve gösteriler düzenlenmeye başladı. Hilmi Bey işgale karşı
yapılan başkaldırı ve gösterileri "huzur bozucu ayaklanmalar" olarak niteliyordu. Eskişehir'de
17 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgalini kınayan bir miting düzenlendi. Bu miting
sonrasında işgalcilere karşı olan direniş, giderek daha örgütlü hale geldi ve güçlendi; direnişi
başlatanlar Eskişehirli aydınlardı. Bu tarihlerde 20. Kolordu Komutanı olan Ali Fuat Paşa ve
Çerkez Ethem'in de Kuvayı Milliye örgütlenmesine ve Eskişehirli direnişçi aydınlara destekleri
oluyordu. Ayrıca Ali Fuat Paşa, süvari yarbayı Atıf Bey'i de Eskişehir Mıntıka Komutanlığı'na
atamıştı. Atıf Bey, mutasarrıf Hilmi Bey'e karşı olan görüşleriyle de tanınıyordu. Atıf Bey,
demiryolu dolayısıyla Eskişehir'in ne denli önemli bir stratejik noktada olduğunun farkındaydı.
4 Eylül 1919'da gerçekleştirilen Sivas Kongresi, bir başkaldırının, bir direnişin örgütlü olarak
başlamasının da göstergesiydi. Bu kongreye Eskişehir'den üç delege katıldı. Bunlar;
Bayraktarzade Hüseyin Bey. (Akbaşlı) Hüsrev Sami ( Kızıldoğan ) Siyahizade Halil İbrahim
Bey'di. Kongrenin tutanaklarının bastırılması için gerekli maddi kaynak yoktu ve baskı için
Eskişehir delegesi Bayraktarzade Hüseyin Bey 200 Osmanlı Altını bağışta bulundu ve
tutanaklar böylelikle basılabildi ve bu onur Eskişehir'in ve Eskişehirlilerin oldu.
Sivas Kongresi ve kongre sonucunda tüm Anadolu insanının tek bir vücut olarak
kilitlenmesi gerek İstanbul Hükümetinin, gerekse İtilaf devletlerinin hoşnutsuzluğuna neden
oldu. Bu arada Anadolu'da bulunan neredeyse tüm kuvvet komutanları, İstanbul'a karşı bayrak
açmıştı.
Bu arada İngilizler Kuvayı Milliye güçlerine karşı saldırılar düzenlemek üzere
Eskişehir'e yığınak yapmaya başladılar. Ali Fuat Paşa 13 Eylül 1919'da Ankara'dan Sivrihisar'a
intikal etti, 20 Eylül'de ise Batı Anadolu Kuvayı Milliye Komutanı sıfatıyla bir bildiri
yayınlayarak , Eskişehir'de bulunan yerel yöneticilerin İstanbul Hükümeti'nin emirlerini
dinlememesini istedi. Bu arada İngiliz kuvvetlerine de bir çağrıda bulunanarak, İstanbul
Hükümeti'ne karşı başlatılan bu harekatta taraf olmamalarını istedi. Bu tarihlerde Kütahya'da
da bir İngiliz işgal kuvveti bulunuyordu. İsmail Hakkı Bey komutasındaki bir müfreze
Kütahya'ya giderek İngiliz kuvvetlerinin Eskişehir'e doğru çekilmelerini sağladı. Kütahya'da
bulunan İngiliz kuvvetlerinin Eskişehir'e çekilmelerinden sonra Türk birlikleri Eskişehir —
Kütahya Demiryolu üzerinde bulunan Alayunt köprüsünü yıkarak İngilizlerin tekrar
Kütahya'ya gelmesini engelledi. Bu Eskişehir'de bulunan Hürriyet ve İtilaf H ükümeti
yanlılarını rahatsız etti ve Mutasarrıf Hilmi Bey, İngilizlerden yardım istedi, ancak İngilizler bu
çatışmaların Osmanlı İmparatorluğu’nun iç sorunu olduğunu belirterek, Mutasarrıf Hilmi'ye
destek vermediler.
1 Ekim 1919'da Damat Ferit hükümeti istifa etti. Yeni bir hükümet kuruldu, hükümetin
başı Ali Rıza Bey'di, Kuvay-ı Milliye yeni hükümetten birçok istekte bulundu ve bu isteklerini
de kabul ettirdi. Bu arada Eskişehir'de mutasarrıflığına Hilmi Bey yerine Kuvay-ı Milliye
yanlısı Çolakoğlu Sabri Bey getirildi. İbre bir anda tersine dönmüştü. Kuvay-ı Milliye karşıttan
tutuklandı, kaçanlar da İngilizlere sığındıIar.Mutasarrıf Hilmi 4 Ekim 1919'da uğradığı bir
saldırı sonucunda öldürüldü.
16 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan dağıtıldı, 11 Nisan'da ise resmen kapatıldı ve Osmanlı
Devleti hükümetsiz kaldı.
Ankara'yı ve Ankara'daki çalışmaları güvence altına almanın bir yolu İngiliz işgal ve
denetiminde olan demiryolunu tekrar ele geçirmekti, Ali Fuat Paşa 17 Mart 1920'de, 143.
Alay'la yola çıkarak Ankara - Eskişehir arasındaki demiryolunu tekrar ele geçirdi ve denetimi
sağladı. Direnen İngiliz asker ve subayları da tutuklandı.
20 Mart 1920'de Milli Alay'a komuta etmekte olan 20. Kolordu komutan vekili Mahmut
Bey, Eskişehir'deki işgal kuvvetlerine bir uyarı yaptı ve Eskişehir'i bir saat içinde terketmelerini
istedi. Aynı gün, sürenin uzatılması istekleri reddedilen İngiliz kuvvetleri çok sayıda araç gereç
ve mühimmat bırakarak Eskişehir'i terk ettiler.
Eskişehir'in Yunanlılar Tarafından İşgal Edilmesi ve Gelişen Olaylar
Uşak ve Bursa üzerinden Kütahya ve Eskişehir üstüne saldırıya geçen Yunan kuvvetleri,
20 Temmuz 1921'de Eskişehir'i işgal ettiler. Türk Batı Cephesi güçleri Çifteler'e dek geri
çekildi. Durum Türk kuvvetlerinin tümüyle aleyhine dönmüştü. İşgal kuvvetlerinin Ankara
yakınlarına kadar gelmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde rahatsızlıklara neden olmuştu.
Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa Ankara'nın terk edilerek meclis çalışmalarının Kayseri'ye
taşınmasını istiyordu. Ancak TBMM'de kesinlikle Ankara'nın terk edilmemesini yönünde karar
aldı ve 5 Ağustos 1921 tarihinde Mustafa Kemal meclis yetkileriyle donatılarak Başkomutan
oldu.
Yunanlıların Eskişehir'i işgalini ve yaşananları Suzan Albek kitabında şöyle aktarır:
"Türk ordusu Eskişehir'i boşalttıktan sonra, Yunan elini kolunu sallayarak girdi buraya.
Aylardan temmuz, Eskişehir'de zerdali vaktiydi. Yunan ordusu dağınık, perişandı. İlk günler
Aşağı Mahalledeki çarşının dükkanlannı yağmaladılar. Kurşunlu caminin Menzilhanesini erzak
deposu, Aşhaneyi mutfak yaptılar. Semahane Yunan askerleriyle doldu. Kumandanlar Fransız
mektebine, Doğaloğlu hanı ve diğer büyük binalara yerleştiler. Odunpazanndaki Turan
Numune mektebi hastane oldu. İşgalden iki gün önce Ankara yönüne göçmüş zenginlerin
evlerine yerleştiler. Bütün evlere beyaz bayrak asın dediler, astık. Gece dokuzdan sonra sokağa
çıkmayın dediler, çıkmadık. Bahçe duvarlanna delik açtık, sokağa çıkmadan birbirimize gidip
geldik." (Albek, 1991, s. 193)
Bu arada Yunanlıların Eskişehir'i işgallerinden iki gün sonra 22 Temmuz 1921'de
Yunan kralı Konstantin Eskişehir'e geldi, yanında Yunan ordusunun üst rütbeli subayları
bulunmaktaydı. Eskişehir'de yapılan toplantıda kral Konstantin Yunan Orduları Başkomutanı
oldu, bundan beş gün sonra Kütahya'da yapılan bir başka toplantıda ise Ankara'ya saldırı kararı
alındı. Yunan Ordusu yaptığı büyük hazırlıklardan sonra, üç koldan 13 Ağustos'ta Türk
mevzilerine karşı hücuma geçti. Bundan sonraki bölümü kronolojik olarak gün gün ele
alabiliriz:
1 Ağustos 1921: Sivrihisar, 16 Ağustos'ta Mihallıçık işgal edildi.
21 Ağustos 1921: Yunan Ordusu Sakarya Nehri'nin Güneyine geçti, 23 Ağustos'a dek ciddi bir
direnişle karşılaşmayan işgal ordusu komutanı Papulas, Batı Cephesi mevzilerine saldınlması
ve ve cephenin iki yerden yarılmasını istedi.Mangal Dağı'nı tutan Türk birlikleri Mangal
Dağı'nda bir alaylık güç bırakarak geri çekildiler.
24 Ağustos 1921: Yunanlılar Mangal Dağı'nı ele geçirdiler, ancak Türklerin burayı çok çabuk
terk etmelerinden de kuşku duydular. İki gün beklemeyi tercih ettiler. Bu beklemeden
yararlanan Başkomutanlık, mevzilerin arkasına güç yığdı.
25 Ağustos 1921: Yunanlıların saldırısı püskürtüldü. Ancak Yunan kuvvetleri çok geniş bir
alana yayılmıştı.
30 Ağustos 1921: Yunan birlikleri yeni bir saldırı başlattılar, beş gün boyunca süren
çatışmalarda büyük kayıplar verdiler ve Çal Dağı'nı zorlukla ele geçirebildiler.
4 Eylül 1921: Yunan Komutanı Papulas Savaş bakanına yazdığı bir raporda Ankara'ya kadar
ilerlemenin olanaksız olduğunu belirtti.
6 Eylül 1921: Mustafa Kemal, Fevzi Paşa (Çakmak) ve İsmet Paşa yaptıkları toplantıda Yunan
kuvvetlerinin iyicegüç kaybettiği konusunda fikir birliğine vardılar.
7 Eylül 1921: Keşif saldırıları yapıldı ve iyi sonuçlar elde edildi.
10 Eylül 1921:Türk Kuvvetleri " Genel Karşı Saldın" karan aldı ve Dua Tepe ele geçirildi.
Yunanlılar Beylikköprü sırtlarına dek gerilediler.
12 Eylül 1921: Kartaltepe ve Beştepe ele geçirildi
13 Eylül 1921: Yunan birlikleri tümüyle Sakarya'nın batısına geçtiler.
14 Eylül 1921: Yunanlıları izleyen Mürettep Süvari Tümeni Sivrihisar'a girdi.
17 Eylül 1921: Türk Kolorduları Yunanlıları güneyden sarmaya başladı, Papulas Eskişehir'e
çekilmeyi planladı. Aynı gün öncü birlikler Mihalıççık'a girdiler.
20 Eylül 1921: Cephane yetersizliği dolayısıyla oldukça yavaş hareket edebilen Türk birlikleri,
Sakarya'nın batısına geçtiler.
23 Eylül 1921: Yunan birlikleri Eskişehir'e dek geriledi, burada yeni güçler ve
cephanelerle desteklendi. 1921 yılının eylül ayı sonlarında bitebilecek olan Yunan işgali,
malzeme ve cephane yetersizliği dolayısıyla bir yıl kadar uzadı. Bu arada Yunanlıların
Avrupa'da siyasi destek arayışları devam ediyordu, ancak İngiltere ve Fransa gibi güçlü
devletler, savaşın sonunu görmüşlerdi, dönemin Fransa Başbakanı Briand, Yunanlıların
Türklerle bir an önce barış yapmalarını önerdi, İngiliz Başbakanı Lloyd George ise bir an önce
Serv ruhunun terk edilmesi gerektiğini söylemeye başlamıştı. 1922 yılının bahar ayları boyunca
hem Türk birlikleri, hem de Yunan birlikleri karşılıklı saldırı için hazırlıklarını yaptılar. Yunan
Ordusu'nun başına Hacı Anesti getirilmişti.
22 Ağustos 1922: Mustafa Kemal tüm hazırlıkların 15 gün içinde tamamlanması
buyruğunu verdi.
2
4 Temmuz 1922: Yunanlılar İstanbul'u işgal için bir harekata girişti, bu harekat Türk
saldırısının hızlanmasını sağlamaktan başka hiç bir işe yaramadı.
26 Ağustos 1922: Büyük Taarruz başladı.
30 Ağustos 1922: Büyük Taarruz bitti.
1 Eylül 1922: Seyitgazi düşman işgalinden kurtuldu.
26 Ağustos 1922 de Türk Ordusunun başlayan taarruzu sonucu, 2 Eylül 1922 de
Eskişehir düşman işgalinden kurtuldu. Ancak işgalciler geri çekilirken yakıp, yıkmış kenti
harabe haline getirmişlerdi.
Hakimiyeti Milliye Gazetesi'nin muhabirine göre; Yunanlılar geri çekilirken 250 kişiyi
öldürmüş, kent merkezinde 2 bin hane, 22 otel ve han, 2 bin mağaza ve dükkan, 5 hamam, 4
fabrika, 2 cami, 3 mescit ve 10 mektep yakmışlardı. Köylerde ise 13 bin hane ve 2 bin davar
ağılı ateşe vermişlerdi. 150 bin dönüm ormanlık alan da kül haline getirilmişti.O günkü
kaynaklara göre kent ve çevresinde 150 milyon lira zarar meydana gelmişti.
Görüldüğü gibi işgalin bilançosu ağır olmuş ve son elli yıldır sosyal, ekonomik ve kül türel
açıdan canlanmaya başlayan kenti yok olma aşamasına getirmiştir. Savaşın yarattığı dehşeti
tarihe kaydetmek üzere alanları dolaşan Anadolu'da Yeni Gün Gazetesi muhabirinin ilk
izlenimleri ise şöyledir:" Eskişehir'e girdiğimiz zaman ( 2 Eylül akşamı) otomobilimiz yamadan
görülmez bir hale gelmiş, tam manasıyla eski Osmanlı imparatorluğu'nu andırı yordu. Birçok
harabelerden geçtikten sonra yine o harabeler arasında durduk, pek iyi bildiğim Eskişehir'i hiç
tanıyamayacak bir halde buldum. Düşman kasa bayı hemen baştan aşağı yakmış. Oto mobilimiz
Köprübaşı denilen mevkide durmuştu. Etrafımız yanan dükkan, mağaza ve evlerin siyah ve
korkunç enkazıyla sarılı idi”
TBMM Hükümeti, korkunç manzaraya rağmen idari mekanizmayı kurmakta gecikmedi.
Eskişehir'in işgalinden sonra memurlarıyla birlikte Sivrihisar'a taşınmış olan Mutasarrıf
İbrahim Bey, geri dönerek yönetimi ele aldı.
Kurtuluştan sonra yapılan ilk icraat, Eskişehir'i istanbul ve Ankara'ya bağlayan tren
raylarının ve köprülerinin onarımına başlanması oldu. Zira bu icraata öncelik verilmesinin
temel nedeni, stratejik olmasının yanısıra, sosyal ve ekonomik yaşamla da yakından ilgi li
olmasıdır. İki ay içinde tren hattı onarılarak işletmeye açıldı.
Bunun yanında adliye örgütü, kentte eğitim ve öğretime başlanması için eğitim
kurumları ve yangından zarar gören kentin su ve elektrik tesisatı yeniden yapılandırıldı.
Kentin imarı ve canlandırılması süre cinde yaşanan ilginç olaylardan biri de TBMM'nin
Eskişehir'e nakledilme si konusudur. 11 Ekim 1922 de ken tin ileri gelen kişilerinden
oluşturulan bir heyet, TBMM Başkanı Mustafa Ke mal Paşa ile görüşerek Meclisin daimi olarak
Eskişehir'de toplanmasını istediler. Ancak bu teklif uygun bulunmadı.
Mustafa Kemal Paşa' nın 15 Ocak 1923'te Eskişehir'e yaptığı gezi de gerek Türkiye'nin
geleceği açısından gerek Eskişehir'in imarı konusunda, bir dönüm noktası oldu. Mutasarrıflık
Dairesi'nde (Hükümet Konağı) yaptığı konuşmada, Ulusal Kurtuluş Savaşında büyük acılar
çeken Eskişehir halkının gösterdiği özveriyi takdirle karşıladığını açıkladı. Ayrıca, Mustafa
Kemal Paşa Mutasarrıflık Dairesi'nde, üst düzey memurlardan kentin imarı konusunda bil gi
aldı ve ihtiyaçlarının neler olduğunu öğrendi. Mustafa Ke mal Paşa ilgililerden acilen
hayvanların ıslahı ve hastalıklardan korunması, tohumluk dağıtımı, yolların yapılması, yeni
okul binalarının inşası, mevcut ormanların haritasının çıkarılması gibi konulara eğilmeleri
gerektiği direktifini verdi. Mustafa Kemal Paşa'nın bu direktifleri ve Eskişehir'in
kalkındırılmasına yönelik hassasiyeti Belediye Başkanı Hasan Basri Bey'i harekete geçirdi.
Özetle Kurtuluş Savaşının 5 önemli meydan muharebesinin üçü Eskişehir'de geçmiştir.
M.Kemal Atatürk'ün önderliğindeki T.B.M.M. mazlum halklara örnek olacak galibiyetlerin
ilkini I.İnönü Savaşı ile Eskişehir topraklarında kazanmıştır. Eskişehir, Ulusal Kurtuluş
Savaşının kilit noktalarından birini oluşturduğundan, savaşta maddi manevi olarak çok
yıpranmıştır. Kurtuluştan sonra geriye yanmış, yıkılmış bir kent kalmış, ancak yöneticilerin ve
halkın kenti yeniden canlandırma azmi yok olmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk, 15 Ocak
1923'te Hükümet Konağında yaptığı konuşmada vurguladığı gibi Eskişehir, zaferin
kazanılmasında büyük katkı yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa, bu nedenle kentin imarıyla
yakından ilgilenmiştir. Cumhuriyet döneminde yapılan yatırımlarla kısa zamanda modern bir
kent yaratılmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet Döneminde Eskişehir
Cumhuriyetin ilanından sonra, sancak ve mutasarrıflıkların il yapılmaları üzerine,
Eskişehir'de 1923 yılında il olmuştur.
1926 yılında Eskişehir'in Sivrihisar, Mihallıçcık ve Seyitgazi olmak üzere üç ilçesi
bulunuyordu. 28.06.1954 tarihinde 6321 sayılı kanunla Çifteler, Mahmudiye, 27.06.1957
tarihinde 7033 sayılı kanunla Sarıcakaya ilçe haline getirildi ve Eskişehir'in ilçe adedi 6'ya
çıkmış oldu.
Daha sonra 19.06.1987 tarihinde 3392 sayılı kanunla Alpu, Beylikova, İnönü; 9.05.1990
tarih ve 3544 sayılı kanunla Günyüzü, Han ve Mihalgazi ilçe haline getirilmiştir. Böylece ilçe
sayısı 12'ye çıkmıştır.
DAMLA PROJESİ NEDİR?
Gençlerin maddi karşılık beklemeden, başka bir çıkar beklentisi içinde olmadan, ailesi
ya da yakın çevresi dışındaki bireylerin yaşam kalitesini artırmak veya genel olarak toplumun
yararına olduğu düşünülen bir hedefe ulaşmak için, yalnızca içinden gelerek ve doğru olduğuna
inanarak, bir toplumsal girişime destek olmalarını sağlamak amacıyla başlatılması hedeflenen
bir projedir.
Damla; logosundan da anlaşılacağı gibi, logonun içinde bulunan lale sevgi ve barışı temsil
ediyor iken uzatılan eller ise dünyadaki bütün gençlerin ellerinin birleşmesini anlatmaktadır.
Yani damla, aslında sadece Türkiye bazlı değil, aynı zamanda dünya gençlerinin bir araya
gelerek yaptıkları bir çalışmadır. Bu projeye katılan bütün gençler, oluşturacağımız okyanusun
sadece birer damlasıdır. Aynı ülkede aynı şehirlerde yaşamıyor olabilirler, fakat aynı
gökyüzünün altında aynı yıldızlara baktıklarının farkındadırlar.
Proje ile ülkemiz üniversitelerinde öğrenim gören yerli ve yabancı gençlerin 19 – 28
Ağustos 2016 tarihleri arasında gönüllülük esasına göre ziyaret edecekleri 3 ilde (Eskişehir,
Afyonkarahisar ve Uşak) 10 gün boyunca düzenlenecek olan çeşitli etkinlikleri
gerçekleştirme, yöre halkını tanıma fırsatı bulacaklardır. 19-23 Ağustos 2016 tarihleri arasında
Eskişehir, 23-26 Ağustos 2016 tarihleri arasında Afyonkarahisar 26-29 Ağustos 2016 tarihleri
arasında da Uşak illerinde gerçekleştirilmiştir.
Proje, katılımcı 36 gencin Eskişehir’de toplanması ile başlamıştır. İkamet ettikleri
illerden Eskişehir’e gelen gençlerle 19 Ağustos 2016 tarihinde tanışma toplantısı düzenlenmiş,
proje ile ilgili bilgilendirme yapılmış daha sonra ilk gün etkinliklerine geçilmiştir.
23 Ağustos 2016 tarihinde Eskişehir ilindeki etkinlikler bitmiş, Afyonkarahisar ilinde
faaliyetlerde bulunmak üzere Afyonkarahisar’a geçilmiştir.
Proje ile yerli ve yabancı gönüllü gençler, ülkemizi, proje kapsamındaki illeri, yöre
halkını ve o yöredeki farklı kültürleri daha iyi tanımaları sağlanmaya çalışılmıştır. Bölge
hakkında gençlerle halk arasında dayanışma sağlanacak ve kültürler arası kaynaşma imkânı
elde edilmiştir.
Proje Kapsamında:
19-23 Ağustos 2016 Eskişehir – Erkek Dönemi
İllerde Gerçekleştirilecek Etkinlikler:
Şehitlik Ziyareti ve Çevre Temizliği, Kuş Yemliği Yapma Etkinliği, Huzurevi Ziyareti, Tarihi
ve Kültürel Mekânların Ziyareti, Sığınmacı Aile Ziyareti, Kitap Okuma Etkinliği, Engelli
Bireylerle Yapılan Etkinlikler, Kur’an Kursu Ziyareti, Çocuklarla Yapılan Etkinlikler
PROJEDEKİ GÖNÜLLÜLÜK FAALİYET VE TEMALARI
 HUZUREVİ ZİYARETİ
 SIĞINMACI AİLE ZİYARETİ
 ŞEHİTLİK ZİYARETİ VE ÇEVRE TEMİZLİĞİ
 KİTAP OKUMA ETKİNLİĞİ
 ENGELLİ BİREYLERLE YAPILAN FAALİYETLER
 KUŞ YEMLİĞİ YAPMA ETKİNLİĞİ
 TARİHİ VE KÜLTÜREL MEKÂNLARIN ZİYARETİ
 ÇOCUKLARLA YAPILAN ETKİNLİKLER
 KUR’AN KURSU ZİYARETİ
TEMA 1 – HUZUREVİ ZİYARETİ
Güzel anılarla ayrıldığımız Maide Bolel Huzurevi ziyaretinin ardından toplu fotoğraf
karesi.
AMAÇ:
 Yaşlılarımıza karşı saygıyı ve ödevlerimizi hatırlamak ve hatırlatmak
 İleride herkesin yaşlanabileceğini göstererek, bu konuda empati kurabilmeyi sağlamak
 Yaşlılarımızın tecrübelerinden faydalanmak
 Yaşlılarımızın unutulmadığını göstererek onlara moral vermek
 Gençlerin, yaşlılara vefa borcu olduğunu göstermek
UYGULAMA: Eskişehir Maide Bolel Huzurevi yetkilileri Damla Projesi katılımcılarını
karşılayarak, kurum ve huzurevinde kalan yaşlılar hakkında katılımcılara kısa bir bilgi
vermiştir. Bu kısa bilgilendirmenin ardından katılımcılara yaşlılara verilmek üzere daha
önceden hazırlanan karanfiller dağıtılmış, katılımcılar da huzurevinde kalan yaşlıların yanına
dağılarak yaşlılarla tanışma, sohbet etme, onların deneyimlerinden faydalanma imkânı
bulmuştur. Sıcak ve samimi bir ortamda geçen ziyarette huzurevinden ayrılma zamanı
geldiğinde bazı katılımcıların huzurevinden ayrılırken, ayrılmak istemediği, bir süre daha
huzurevinde kalmak istediği gözlemlenmiştir.
Damla Projesi Gönüllülerinin Görüşleri;
 …huzurevinde, dedelerimizle ve ninelerimizle istişarelerde bulunduk. Onların engin
bilgilerinden kendimize ders çıkardık. Hayatta her zaman yanımızda olacak bilgileri
ceplerimize koyduk. Gözlerinde yükselen o mutluluk görüntüsü her şey için yeterdi bize.
 …bugün 84 yaşında bir amca ile tanıştım. Dört üniversite bitirmiş, 16 ülke dolaşmış.
İmkânı olursa hukuk okumak istediğini söyledi. Bizlere eğitimin önemi hakkında rol
model oldu. Çok bilgili bir amcaydı. Eminim onunla tanışan herkes kendine bu amcayı
örnek alır ve almıştır.
 …toplumun bağrındaki dev çınarlar belki sulanmayı unutulup, ihmal edilmişti. Bizler
de onların köklerine damlamaya, yüzlerinde tebessüm oluşturmaya, umutlarını
yeşertmeye niyetlendik. Bizim vereceklerimizin yanında, alacağımızın da olduğunu
haykıran yılların birikiminin hapsedildiği gözlerle ve yüzlerle temas kurduk. Seksenleri
aşmasına rağmen emeği elden düşürmeyen elleri öpüp, başımızın üzerine koyduk.
Huzurevinin, isminin hakkını ilk defa bu kadar verdiğini düşündük.
 …ziyarete gittiğimizde, aslında annelerimizin ve babalarımızın ne kadar önemli
olduğunu ve yaşlandıklarında huzurevine bırakmamamız gerektiğini öğrendik.
Huzurevinde yaşayan yaşlılarımızı ara sıra ziyaret edip, onların hayat tecrübelerinden
faydalanmamız gerektiğini anladık.
KAZANIMLAR
 Unuttuğumuz, belki de göz ardı ettiğimiz yaşlılarımızı hatırlama
 Projenin amacına da uygun olarak yaşlılarımızın gönüllerine dokunma
 Akran dışı sosyallik kazandırma
 Yaşlılarımızın hayati tecrübelerinden, kendi hayatımıza dair çıkarımlarda bulunmak
 Sevmek, mutlu olmak, üretmek gibi kavramların yaşı olmadığını öğrenmek
 Daha önce huzurevi ziyaretinde bulunmayan katılımcıların, huzurevlerinin ziyaret
edilmesi gerekliliği yönünde farkındalık oluşturmak.
TEMA 2 – SIĞINMACI AİLE ZİYARETİ
AMAÇ:
 Savaş nedeniyle ülkemize sığınan insanlara yardımda bulunmak
 Savaşın zorluklarını müşahede etmek moral desteğinde bulunmak
 Sığınmacıların yaşadığı problemleri yerinde görmek
 Aile ziyaretleri yoluyla yardımlaşma ve dayanışma duygularını güçlendirmek
 Merhamet ve şefkat başta olmak üzere insani değerleri pekiştirmek
 Sığınmacılara yönelik farkındalık oluşturmak
UYGULAMA: Eskişehir Gençlik Merkezi tarafından belirlenen sığınmacıların evlerine
ziyaret edilmiştir. Damla Projesi gönüllüleri gruplara ayrılarak, grupların başında yetkili
kişilerle birlikte ziyaretler yapılmıştır. Bu ziyaretler esnasında sığınmacı ailelere çeşitli
hediyeler verilmiş, aileler projeyle ilgili bilgilendirilmiştir. Sıcak ve samimi bir ortamda
gönüllüler kendileri ve ülkeleri ile bilgiler vermiş olup, kültürler arası bir tanışma ve
kaynaşma amacı güdülmüştür. Yakın coğrafyamızda yaşanan olumsuzluklar nedeniyle
ülkemize sığınan insanların yaşadıkları olumsuzluklar yerinde görülmüş olup, evlerin
yaşam standartların altında olduğu gözlemlenmiştir.
Damla Projesi Gönüllülerinin Görüşleri;
 …insanların ülkelerini bırakıp buralara gelmeleri gerçekten üzücü ve düşündürücü.
Daha önce belki de çok mutluyken şimdi zor şartlar altında yaşıyorlar. Empati
yapıyorum da onların yerinde olmayı hiç istemezdim.
 …aile ziyaretine gittiğimizde, çocukların bizleri gördüklerinde gözlerindeki ışıltı bizlere
doğru yolda olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Çocukların gözünde korku yerine umut
vardı.
 …bu dünyada bir çocuğun gülümsemesinde daha güzel bir şey var mı? Ancak bugün
kaç çocuğun gülüşünü gördük. Çok basit bir ziyaretimiz onları ne kadar da mutlu etti.
 …evlerine girdiğimiz andan çıkana kadar yüzlerinden gülümseme hiç eksik olmadı. Biz
de zaten bunun için gitmiştik. Yüzlerindeki o masum güzel gülümseme için. Huzur ve
mutluluğumuzu anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor.
 …aile ziyaretindeki samimiyet beni çok etkiledi. Herkesin içindeki saf duygu ile birlikte
bu ziyaret oldukça faydalıydı. Bizim böyle ortamlara ihtiyacımız var.
KAZANIMLAR
 Farkındalık, şükür, paylaşım ve yardım severlik
 Kişisel muhasebe
 Medya algısını sorgulama,
 Savaşın sonuçlarını görme
 Barışın değerini fark etme
 Hayata tutunmaya çalışan insanların bu çabasına bir nebze de destek olma
Gidilen Evden Bir Enstantane;
İlk önce Suriyeli ve halısız bir aile kapılarını bize açmıştı. Elimizdeki erzak kutusu ve
birkaç çocuk kıyafeti onların sıcak ve samimi muhabbetine talip olmanın naçizane
bahaneleriydi. Evde halı yoktu. Halısız ve Suriyeli olmak nasıl bir duyguydu acaba sorusu ilk
önce aklıma düştü. Çünkü bizim evimizde her zaman halımız vardı fazlasıyla. Daha sonra bu
insanların zamanında halısı olan evde oturduklarını, mülteci kavramını televizyondan sağdan
soldan duymuş olabilecekleri geldi aklıma. O an kendimi yabancı bir ülkenin tanımadığım bir
mahallesinde bir apartmanın giriş katında sığınmacı kisvesine bürünmüş olarak buldum.
Evimizin halısız olması canımı acıtan tek nokta da değildi. Üstelik çalışmıyor olmam konu
komşudan gelecek yardımlar dışında geliri olmayan bir mülteci olmam da göz ardı edilemezdi.
Çevremde kırmızı yelekli güzel yüzlü çocuklar merhametli gözlerle bakıyor, ne yapsak da mutlu
etsek sorularıyla boğuşuyorlardı. Derken, içinde bulunduğum kısa süreli tahayyülü kesen;
içten ama bir o kadar da sarsıcı bir konuşma duydum.
“Haydi dedi gidelim, diğer aileler bizi bekler”
TEMA 3 – ŞEHİTLİK ZİYARETİ VE ÇEVRE TEMİZLİĞİ
Gönüllümüz, kuşların yemesi için şehitliğin üzerine buğday serperken
Gönüllülerimiz, Eskişehir Şehitliği’nde şehitlerimiz için dua etti.
AMAÇ:
 Katılımcılarda farkındalık oluşturmak
 Manevi yerlerin her zaman temiz kalmasının gerekliliği konusunda katılımcılarda ve
çevrede farkındalık oluşturmak
 Bu vatan uğruna can veren şehitlerimizi anmak
UYGULAMA: Eskişehir Hava Şehitliği ziyaret edilmiştir. Katılımcılara hijyenik koşullar
gözetilerek eldiven ve çöp torbaları dağıtılarak çevre temizliği yapılmıştır. Ayrıca her
katılımcıya şehitliklerin üstüne serpmesi ve kuşların yemesi amacıyla bir miktar buğday
verilmiştir. Bazı katılımcıların çevredeki bidon ve şişeler yardımıyla şehitlikleri suladıkları
gözlenmiştir. Temizlik ve sulama işlemleri bittikten sonra toplanılarak tüm şehitlerimiz için
dualar edilmiştir.
Damla Projesi Gönüllülerinin Görüşleri;
 …şehitlik ziyaretinde, vatan için can veren şehitlerimize ne kadar çok şey borçlu
olduğumuzu, vatan için yaptıklarımızın azlığının farkındaydık. Bundan sonra yapmamız
gerekenlerin sözünü kendi kendimize yeniledik. Vatanı korumanın, onun değerlerinin
korunmasından geçtiğinin bilinciyle günün devamına adımlarımızı attık.
 …şehitlik ziyaretinde şehitlerin bu vatan için vazgeçilmez birer değer olduklarını, onlar
her daim hatırlamamız gerektiğini ve onlar gibi vatanımız için mücadele etmemiz
gerektiğini öğrendim.
KAZANIMLAR
 Yaşadığımız çevrenin her zaman temiz olması gerekliliğinin uygulamalı olarak
öğrenilmesi
 Çevreye karşı duyarlılığının arttırılması
 Bir insan için sadece yaşarken değil öldükten sonra bir şeyler yapılabileceğinin
gösterilmesi
 İslamiyet’te ve Türk toplumunda çok değerli bir yeri olan şehitlerimizi anma ve onlara
duyduğumuz minneti bir kez daha hatırlama ve hatırlatma
 Şükür, muhasebe ve kardeşlik duygularının pekiştirilmesi
 Sorumluluklarımız hususunda vicdan muhasebesinin yapılması
TEMA 4 – KİTAP OKUMA ETKİNLİĞİ
Kitap okuma konusunda farkındalık yaratmaya çalışan gönüllülerimiz, üzerlerine düşen
görevi yaptı.
Gönüllülerimiz, kitap okurken
AMAÇ:
 Her yerde ve her durumda kitap okunabileceğini göstermek
 Kitap okuma bilincini herkesin görüp, örnek almasını sağlamak
 Kendini geliştirme yollarından biri olan “kitap okuma”nın farkındalığını oluşturmak
 Nitelikli zaman geçirmek
UYGULAMA: Eskişehir Tiryakizade Kıraathanesinde gönüllülerimiz kitap okuma etkinliğini
yapmıştır. Unesco’nun 2013 verileri3ne göre dünyada %21 olan kitap okuma oranı ülkemizde
0,0001dir ve ihtiyaç maddeleri listesinde 235. sırada yer almaktadır. Dünya genelinin oldukça
altında olan ve ihtiyaç listesinde de oldukça geride olan kitap okumanın gerekliliğinin
farkındalığı konusunda üzerlerine düşen görevi yerine getiren gönüllülerimiz kısıtlı zamanlarını
nitelikli bir şekilde değerlendirmişlerdir.
KAZANIMLAR
 Kitap okuma konusunda farkındalık oluşturma
 Halkla kaynaşma
 Nitelikli zaman geçirme
Bu bilgiler Unesco’nun 2013 yılında yaptığı araştırmadan alınmıştır.
http://www.trthaber.com/haber/gundem/avrupada-yuzde-21-turkiyede-10-binde-1-72919.html (21.07.2016)
3
Gönüllülerim Tiryakizade Kıraathanesi’nde kitap okurken
TEMA 5 – ENGELLİ BİREYLERLE YAPILAN FAALİYETLER
Gönüllülerimiz, görme engelli bireylerle Tiryakizade Konağı’nda öğle yemeği yerken
Gönüllülerimiz, Sivrioğlu Konağı’nda görme engelli bireylerle sohbet etti
AMAÇ:
 Engelleri ortadan kaldırmak
 Her sağlıklı insanın, engelli adayı olduğunu hatırlatmak
 Engelli insanın da toplumdan ayrı bir birey olarak değerlendirilmemesinin
farkındalığını oluşturmak
 İstenildikten sonra her şeyin yapılabileceğinin gösterilmesi
 Engelli bireylerin yanında olup onlara destek vermek
 Kısa süre de olsa dünyaya engellilerin penceresinden bakabilmek
UYGULAMA: Eskişehir’de Tiryakizade Kıraathanesi’nde öğle yemeğinde görme engelli
bireylerle bir araya gelinmiştir. Burada gönüllülerimiz hem engellilerle sohbet etme imkanı
bulmuş, hem de engellilerin yemek yemesine yardımcı olmuşlardır. Sivrioğlu Konağı’nda
engelli bireylerle yine biraraya gelen gönüllülerimiz burada engelli bireylerin dertlerini
paylaşmış, dünyaya onların penceresinden bakma şansına sahip olmuşlardır. Daha sonra hep
birlikte dualar edilmiştir. Bu aktiviteler esnasında gönüllülerimiz ve engelliler arasında samimi
bir ortam oluşmuş, hayatlarında ilk kez karşılaşan bu gruplar sanki daha önceden de
birlikteymiş gibi aralarında çok kuvvetli bir bağ oluştuğu gözlenmiştir.
Damla Projesi Gönüllülerinin Görüşleri;
 …bizler hayata çok bencilce bakıyoruz. Her an başımıza ne geleceğini bilemeyiz. Bizler
sahip olduğumuz her şeyin bizlere emanet olduğunu ve bunun da bir külfeti olduğunu
idrak edememişiz. Hayatlarını zorluk ve sıkıntı ile devam ettiren engelli bir çok insan
olduğunu, onların neler yaptığını, nasıl yaşadıklarını hiç düşünmedik ve hiç empati
kurmadık. Onlarla birlikte yaşayan ailelerin sorunlarını hiç dinlemedik, onları topluma
kazandırmak için bir şeyler yapmadık. Çocuğu görme engelli olan bir annenin
çocuğunu nasıl eğiteceğini, onlara nasıl davranacağını bilmeyen bir çok aile var. Bizler
onlara elimizi uzatmazsak, onların topluma kazandırılmasına yardımcı olmazsak
üzerimizdeki mesuliyetin hesabını hiç veremeyiz.
 …birlikte yemek yediğimiz amcayla birlikte 10 dk. kadar yürüyüş yaptık. Görmenin ne
kadar önemli bir şey olduğunu amcayla birlikte yaptığımız yürüyüşte anladım. Yürüyüş
esnasında, yaşadıkları her an nasıl zorluklar yaşadıklarını anlama fırsatım oldu.
Sivrioğlu konağında bizimle konuşan engelli amca da; bize sadece bir 10 dk. kadar
gözlerinizi bantlayıp Eskişehir sokaklarında dolaşın. O zaman anlarsınız engelli olmayı
ve zorluklarını. Hayatta her şeyin her an olabileceğini, buna hazırlıklı olmamız
gerektiğini ve herkesin birer engelli adayı olduğunu işte o an bir kez daha anladım.
 …görme engelli abi bizimle konuşurken geçmişte yaşadıkları zorluklardan bahsetti.
Onların geçmişte okumaları istenmezmiş. Hocaları; onlara, okuyup da ne olacaksınız
derlermiş ve onları işe yaramaz insanlar olarak görürlermiş. Sonra bizler mücadele
ettik ve kendimizi eğitim alanında geliştirdik. Her yerde ve her alanda var olduğumuzu,
olacağımızı insanlara gösterdik.
 KAZANIMLAR
 Engelli bireyin neler yapabileceğinin uygulamalı olarak gösterilmesi
 Toplumda göz ardı ettiğimiz engellilerin hatırlanması
 Bir şeyler yapmaya, hiçbir şeyin engel olamayacağı
 Biz duygusunun vurgulanması
 Şükür, muhasebe ve kardeşlik bağlarının pekiştirilmesi
Tiryakizade Konağı’ndaki etkinlikten bir fotoğraf karesi
Sivrioğlu Konağı’ndaki etkinlikten sıcak bir fotoğraf karesi
TEMA 6 – KUŞ YEMLİĞİ YAPMA ETKİNLİĞİ
Gönüllülerimiz, Yunus Emre Park’ında kuş yemliklerini hazırlarken
Yunus Emre Park’ında, gönüllülerimiz kuş yemliklerini asarken
AMAÇ:
 Sadece insanlar için değil, yaşayan tüm canlılar için bir şeyler yapabilmek
 Kullanılmayan pet ürünleri geri dönüşümle farklı ve yararlı amaçlar için kullanmak
 Doğaya saygı ve hayvan sevgisi konusunda farkındalık oluşturmak
UYGULAMA: Çöpe atılacak durumda olan boş plastik şişeler ve yoğurt kabı kapakları
usulüne uygun olarak hazırlanıp içine kırık buğday konularak ağaçlara asılmak üzere hazır
hale getirilmiştir. Katılımcılar hazırladıkları kuş yemliklerini Yunus Emre Parkında
ağaçlara asmıştır. Bu sayede geri dönüşüm, doğa ve hayvan sevgisi konularında farkındalık
oluşturulmaya çalışılmıştır.
KAZANIMLAR
 Geri dönüşüme gönderilebilecek malzemelerden faydalı şeyler üretmek
 Bu dünyada canlı olarak sadece insanların yaşamadığını, başka canlıların yaşadığını ve
onların da ihtiyaçları olduğunu hatırlamak ve toplumda bu konuda farkındalık yaratmak
 İnsanlara doğa ve hayvan sevgisi aşılama çabasında bulunmak
Gönüllülerimiz, küçük asistanlarıyla kuş yemliklerini asarken
TEMA 7 – TARİHİ VE KÜLTÜREL MEKÂNLARIN ZİYARETİ
Gönüllülerimiz, Sazova Bilim ve Kültür Park’ında
Gönüllülerimiz, Battal Gazi Türbesi’nde
AMAÇ:
 Eskişehir ilinin tarihi ve kültürel mekânlarını ziyaret etmek
 Şehrin kültürel ve tarihi dokusu hakkında bilgi sahibi olmak
 Farklı medeniyetlere ait yapıları görerek kültürel açıdan zenginleşme
UYGULAMA: Sazova Bilim ve Kültür Parkı, Eti Sualtı Dünyası ve Türk Şaheserleri,
Eskişehir Havacılık Müzesi, Bor Madeni Müzesi, Odunpazarı Evleri, Kurşunlu Külliyesi,
Lületaşı Müzesi, Frig Vadisi ve Battal Gazi Türbesi ziyaret edilmiştir. Katılımcıların özellikle
Battal Gazi Türbesi’nden oldukça etkilendiği gözlemlenmiştir.
KAZANIMLAR:
 Eskişehir’in tarihi ve kültürel dokusunu keşif
 Tarihi ve kültürel birikimini zenginleştirme
 Üzerinde yaşadığımız toprakların tarihi ve kültürel olarak ne kadar değerli olduğunu
anlama fırsatı
Gönüllülerimiz, Tarihi Odunpazarı Evlerinde
Gönüllülerimiz Frig Vadisi’nde
TEMA 8 – KUTSAL MEKANLARIN ZİYARETİ
Gönüllülerimiz, Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde Camii ile ilgili bilgi
alırken
Gönüllülerimiz, Kurşunlu Camii’nde
AMAÇ:
 Eskişehir ilinin kutsal mekânlarını ziyaret etmek
 Şehrin kültürel ve tarihi dokusu hakkında bilgi sahibi olmak
UYGULAMA: Kurşunlu Camii ve Külliyesi, Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii
ziyaret edilmiştir. Çok farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan topraklar üzerinde inşa edilmiş
yapılar hakkında katılımcılara bu yapılar hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca camilere
girildiğinde de camilerin imamları katılımcılara yine bilgi vermiş daha sonrasında da dualar
edilmiştir. Katılımcıların binaların mimarisinden etkilendiği gözlemlenmiştir.
KAZANIMLAR:
 Eskişehir’in tarihi ve kültürel dokusunu keşif
 Tarihi ve kültürel birikimini zenginleştirme
 Medeniyetimize ait kutsal yapıları yakından görme
Gönüllülerimiz, Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde
TEMA 9 – ÇOCUKLARLA YAPILAN ETKİNLİKLER
Gönüllülerimiz, Yunus Emre Park’ında küçük kardeşleriyle eğlenceli zamanlar geçirdi
Gönüllülerimiz, Dede Korkut Park’ında küçük kardeşleriyle hayallerini çizdi
AMAÇ:
 Çocuklarla diyalog kurmak, kaynaşmak
 Çocuklarda farkındalık oluşturmak
 Çocuklara biyografik paylaşımlar yoluyla rol model olmak
 Çeşitli etkinliklerle çocuklarla nitelikli zaman geçirmek
 Farklı kültürlerden ve jenerasyonlardan bireylerin kaynaşması
 Çocuklara bilgi ve beceri paylaşımında bulunmak
 Yurtdışında eğitim görmenin, yabancı dil öğrenmenin çok da zor olmadığını uluslararası
katılımcılar vasıtasıyla göstermek
UYGULAMA: Eskişehir’de çocuklarla çeşitli etkinlikler yapılmıştır. Etkinliklerde
çocuklara şapka ve balon dağıtılmıştır. Yunus Emre Parkında çocuklarla biraraya gelen
gönüllülerimiz, onlarla keyifli ve nitelikli zaman geçirmiştir. Çocuklarla eğitici oyunlar
oynamış ve onlara ilerisi için rol model olmaya çalışmıştır. Uluslararası öğrenciler, çocuklara
yurtdışında eğitim görmenin yeni diller öğrenmenin çok da zor olmadığını anlatmıştır. Ayrıca
çocuklarla birlikte yemek yiyen gönüllülerimiz ve çocuklar arasında oldukça sağlam bir bağ
olduğu gözlemlenmiştir. Daha sonra Sivrioğlu Konağı’nda Eskişehir Gençlik Merkezi’nde
satranç eğitimi alan çocuklarla, gönüllülerimiz satranç oynamıştır. Katılımcılar ve satranç
eğitimi alan çocuklar arasında dostane bir rekabet yaşanmıştır. Dede Korkut Parkında da
gönüllülerimiz ve çocuklar birlikte resimler yapmıştır. Etkinliğe katılan herkes hayallerini
çizme imkanı bulmuştur. Çocuklarla yapılan bu üç farklı etkinlikte de farklı kültürlerden,
jenerasyonlardan bireyler tanışma ve kaynaşma imkanı bulmuş; aralarındaki sıcaklık ve
samimiyet gözlemlenmiştir.
Damla Projesi Gönüllülerinin Görüşleri;
 …hayatın tüm olumsuzluklarını tebessümle silen o minik yüreklerle biraraya geldik.
Gözlerimin önünde binlerce mutlu yürek gözümün içine bakıp gülümseyen o gözler
anlatıyordu ki yeni gönül köprüleri inşa ettiğimiz ve bu köprünün başında sonuna kadar
mutluluk, samimiyet olduğunun ifadesiydi.
 …bugün adaşımla tanıştım, benim için çok özel biri oldu. Birlikte vakit geçirdik ve bu
beni çok mutlu etti. Balonumuza bir barış daha çizdik ve onu patlamaması için koruduk.
Balona şapka taktık. Bir çocuğun hayatının en güzel gününde yer aldığımı söylemesi,
ona yemeğini götürmek ve gözlerinin beni araması kendimi çok özel hissettirdi.
Adaşımla böylesine özel bir gün geçirmek güzeldi, ayrılmaksa çok zordu.
 …küçük kardeşlerimizle oyunlar oynadık. Gözlerindeki ışığı, gelecekte yer almalarını
istediğimiz damla projesine yansıtma gayretinde bulunduk. “Elimizden tutan olmadı”
cümlesinin kurbanı bir nesil daha olmasın diye el ele tutuştuk, el ele verdik ve oyunlar
oynadık resimler çizdik.
 …çocuklarla yaptığımız etkinlikler çok güzeldi. Piknik yaptık, oyunlar oynadık. Her
saniyesi çok değerliydi. Onların gözündeki ışığı görmek, mutluluklarının kaynağı
olmak çok özeldi.
 …iki öğrenci beni çok etkiledi. Onlarla iletişim kurmaya çalışırken ortak noktalarımızı
bulmaya çalıştım. Konuşmak için çeşitli konular açtım. Onlarla yemek yedim,
yemeklerini bitirmeleri gerektiğini söyledim. Onları bu yönde etkilemeye çalıştım ve
başarılı olduğuma inanıyorum.
KAZANIMLARI:
 Hem katılımcılar hem de çocuklar açısından farklı insanları yakından görme
 Değişik kültürlerle tanışma zihinsel çoğulculuğun gelişmesi.
 Yaşamın amaçlarına yönelik farkındalık oluşması.
 Mesleki kariyer bakımından bilinçlenme.
 Ekip çalışması
 İnsanlık ailesine aidiyet, hoşgörü, paylaşım ve gönüllük konusunda duygusal ve fikirsel
gelişim kıvılcımların yakalanması.
 Şükür, muhasebe ve kardeşlik bağlarının pekişmesi.
 Yurtdışında eğitim görmenin, yeni diller öğrenmenin çok da zor olmadığının
uygulamalı olarak gösterilmesi
Sivrioğlu Konağı’nda gönüllülerimiz küçük kardeşleriyle satranç oynadı
Yunus Emre Park’ında gönüllümüz küçük kardeşiyle sıcak bir sohbet esnasında
Sivrioğlu Konağı’nda gönüllülerimiz ve küçük kardeşleri satranç oynarken
Yunus Emre Park’ında gönüllülerimiz öğle yemeğini küçük kardeşleriyle birlikte yedi
Satranç Etkinliğinden Bir Enstantane;
Bir önceki gün piknikte tanıştığım Mehmet benimle satranç oynamak istedi. Ben de bu
kardeşimin isteğini kabul ettim, ancak oynamaya başlamadan önce kuralları çok iyi
bilmediğimi dolayısıyla da yeni sayılabilecek bir durumda olduğumu söyledim. Oyun başladı.
Mehmet başlarda gayet sakin bir şekilde oynuyordu. Oyunun ilerleyen zamanlarında istediği
hamleleri yapamamasıyla birlikte bu sakinlik hırsa dönüşmeye başladı. Ellerinin titremeye
başladığını fark ettim. Oyun esnasında “ yapabileceğin en mantıklı hamle bu” dedi. Ben de
söylediğini yaptım. Sonrasında güldü ve “yapabileceğin başka hamle de vardı” dedi. Ben de
beni neden kandırdığını sordum ve “oynamasaydın” dedi. Mehmet hırsını ortaya çıkarmaya
başlamıştı. Oyun aleyhine bir şekilde devam ediyordu. Vezirini almamla birlikte tahtada güçlü
sayılabilecek çok az sayıda taşı kalmıştı. Bundan sonra Mehmet’in daha da hırslandığını fark
ettim İlerleyen zamanlarda piyonum en sona ulaştı ve piyonumun ikinci bir vezir olabileceğini
söylemedi. Bir başka arkadaşı uyardı, ona kızar gibi oldu.
Mehmet’in yenilgiye karşı aşırı tepkili bir çocuk olduğunu fark ettim. Onun bu tarzı onu
centilmenlikten uzaklaştırıyordu. Galip gelebilmek için kuralların biraz dışına çıktığını, bunun
yanlış olduğunu ve oyunu hakkıyla bitirmesi gerektiğini ona defalarca söyledim. Mehmet’i
bilerek yendim. Bunun bir oyun olduğunu, kazanmanın da kaybetmek kadar doğal olduğunu ve
bir dahaki oyunda onun beni kandırmadan hakkıyla oynayarak kazanabileceğinden bahsederek
ona sarıldım. İkinci oyunu oynayacak vaktimiz olmadı. Ama bu mağlubiyet onun gözlerini
kızartacak kadar sinire sebebiyet verdi. Ben de ona sosyal medya hesabımın adresini verdim
ve beni eklerse internetten ikinci bir oyunu oynayabileceğimizi söyledim.
İlginç bir şekilde diğer arkadaşlarımla da konuştuğumda onların da satranç oynadığı
çocukların yenilgiye karşı tahammülsüzlük gösterdiklerini öğrendim. Sanırım bu yeni
bilgisayar jenerasyonun bütün oyunlarında tek bir sonuç var, o da galibiyet.
TEMA 10 – KUR’AN KURSU ZİYARETİ
Gönüllülerimiz, Kur’an Kursunda küçük kardeşleriyle bir arada
Kur’an kursu ziyaretinden sıcak bir fotoğraf karesi
AMAÇ:
 Çocuklarla diyalog kurmak ve kaynaşmak
 Çocuklarda farkındalık oluşturmak
 Çocuklara biyografik paylaşımlar yoluyla rol model olmak
 Çocuklarla nitelikli zaman geçirmek
 Bilgi ve beceri paylaşımında bulunmak
 İslam ümmetinin farklı coğrafyalarından gelen bireylerin kaynaşması
 Birlik ve beraberlik duygusu
 Yurtdışında eğitim görmenin, yabancı dil öğrenmenin çok da zor olmadığını uluslararası
katılımcılar vasıtasıyla göstermek
 Akran dışı sosyallik
UYGULAMA: Eskişehir Gençlik Merkezi tarafından daha önce belirlenen bir Kur’an kursu
ziyaret edilmiştir ve bu kursta eğitim gören çocuklarla bir araya gelinmiştir. Çocuklara şapka
ve balon dağıtılmıştır. Çocuklarla sohbet edilmiş ve ileriye dair konuşmalar yapılmıştır.
Gönüllülerimiz çocuklara rol model olmaya çalışmış ve kendi hayatlarından örnekler vermiştir.
Farklı kültürlerden gelen bireyler arası kültürel kaynaşma göze çarpmış olup, Kur’an kursuna
giden çocuklar farklı coğrafyalardan gelen abilerini tanıma onların kültürlerine dair bilgilenme
şansına sahip olmuştur. Daha sonra hep birlikte dualar edilmiştir. Çocuklarla ve gönüllü
gençlerimiz arasındaki sıcak ve samimi ortam göze çarpmıştır.
KAZANIMLAR:
 Hem katılımcılar, hem de Kur’an kursundaki çocuklar açısından farklı insanları
yakından görme
 Değişik kültürlerle tanışma, zihinsel çoğulculuğun gelişmesi
 İnsanlık ailesine aidiyet, hoşgörü, paylaşım, gönüllülük konusunda duygusal ve fikirsel
kıvılcımların yakalanması
 Yaşamın amaçlarına yönelik farkındalık oluşturması
 Yurtdışında eğitim görmenin, yabancı dil öğrenmenin çok da zor olmadığını örneklerle
gösterilmesi
 Şükür, muhasebe ve kardeşlik bağlarının pekişmesi
Kur’an kursu ziyaretiyle gönüllülerimiz küçük kardeşlerini sevindirdi
Damla Projesi Gönüllülerinin Proje İle İlgili Görüşleri;
 …ümmet bir okyanus, bakanlığımız bir bulut ve her birimiz ise birer damlayız. Aynı
okyanusa yağan damlaların çoğalması dileğiyle.
 …her geçen gün huzurumun arttığını hissediyorum. Huzurun arttığını hissediyorum.
Huzurun mu yok arkadaş. Bunun ilacı insanlara hizmet etmektir. Ne kadar huzurlu ve
mutlu olmak istiyorsan o ilaçtan o kadar kullanmaya, gönüllere dokunmaya, gönül
almaya, o kadar gönül almaya bak.
 …mutluluk benim için çocukların, yaşlıların gözlerindeydi. Onları sevindirmek ve
mutlu etmek gerçekten çok önemli. Özellikle şehitlik ziyaretleri de çok önemli.
Ülkemizdeki savaşta dört akrabam şehit oldu. Onlar bizler için hayatlarını feda etti. Bu
gerçekten çok önemli ve hiç unutulmaması gereken bir durum.
GENEL SONUÇ ve ÖNERİLER
Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan Damla Projesinin bireysel ve
grup görüşmelerinde elde edilene verilere bağlı olarak gönüllük, çıkar gözetmeden yardımda
bulunma ve farkındalık oluşturmak gibi temel hedeflerine ulaşma konusunda büyük ölçüde
başarılı olduğunu ifade etmek gerekir. Eskişehir ayağında 4 günlük faaliyet ve etkinlikler hem
katılımcılar hem de proje kitlesi üzerinde çok etkili duygular oluşturmuştur. Bu bağlamda:
 Proje her şeyden önce gençler arasında gönüllülük ve yardımlaşma anlamında derin bir
farkındalık oluşturmuştur.
 Proje gençlere farklı kültür ve etnisitelerle tanışma ve kaynaşma fırsatı sağlamıştır.
 Eskişehir’e ilk defa gelen gençler bu bölge hakkında ilk elden sağlam bilgilere ulaşma
imkânına kavuşmuştur.
 Proje sayesinde gençlerin kişisel olgunlukları derinleşmiş, birikimleri zenginleşmiştir.
 Gelenekleri tanıma, tecrübe etme anlamında önemli deneyimler ve yaşantılar icra
edilmiştir.
 Proje sayesinde gruptaki çeşitli konulardaki ön yargı ve peşin hükümler izale olmuştur.
 Yaşam tarzları ve geleneksel değerler bağlamında kendinden izler bulan gençlerde ortak
bir medeniyetin parçaları olduğu fikri pekişmiştir.
 Samimiyet, misafirperverlik, paylaşımcılık ve şükür önemli moral değerler olarak
gençlerde yerleşmiştir.
 Gençlik Spor Bakanlığı hakkında gönüllülerin fikirleri değişmiş toplumsal yarar
sağlayan bu tür projeler için bakanlığa yönelik olumlu kanaatler ifade edilmiştir.
 Gençlik Spor Bakanlığının bu projesi gençler arasında gönüllülük fikrini derinleştirmiş
benzeri projelerde yer alma fikri oluşmuştur.
 Projenin faaliyetleri grupta erdemli olmak, hayatın verdiklerini kabullenmek, toplumsal
adalet, yardımsever olmak, geleneklere saygılı olmak, dünyada barış istemek,
sorumluluk sahibi olmak, alçakgönüllü olmak, çevreyi korumak, manevi bir hayat,
gerçek arkadaşlık gibi temel insani değerlerin olgunlaşmasına imkan sağlamıştır.
 Projedeki yemek hizmetleri, ulaşım ve barınma hizmetleri kısmi eleştirilere rağmen
grupça yeterli görülmektedir.
 Projede zaman yönetimi ve programa uyma konusunda bazı eleştiri ve öneriler söz
konusudur. Sonraki programlarda dikkate alınmalıdır.
 Proje sayesinde hem grup içinde hem de bölge halkıyla bütünleşme ve kaynaşma imkanı
oluşmuştur.
 Katılımcılar; projeye katıldıktan sonra eksik taraflarını gördüklerini, projeden
öğrendikleriyle bu eksikliklerini gidermeye çalışacaklarını belirtmişlerdir.
 Katılımcılarla yapılan görüşmelerde projenin devam etmesi teklif edilmekte ve gençler
böyle projelerde tekrar yer almak istediklerini belirtmektedir.
Damla projesi önemli yararlar sağlayan bir gönüllülük faaliyetidir. Farklı kültürlerin
kaynaşması, unuttuğumuz manevi değerleri su yüzüne çıkarma çabası açısından için son derece
önemlidir. Bireylerin ben duygusunun ağır bastığı bu dönemlerde biz duygusunun
hatırlatılması, topluma faydalı birer birey olma açısından katılımcılarda ve çevrede farkındalık
yaratması projenin sağlayacağı en önemli yararlardandır. Yukarıda da belirtildiği üzere
katılımcıların iç dünyasında eksik kaldığını düşündükleri yönlerini tanıma ve tamamlama
açısından oldukça faydalı olduğu söylenebilir. Bu 36 gönüllü genç yaptıklarıyla, yaptıklarının
da katkısıyla gelecekte içinde yaşadıkları topluma faydalı olacak işler yapma hususunda
oldukça yüksek potansiyele sahiptir. Çünkü projenin yoğun temposuna rağmen hiç yorulmadan
çalışan gönüllüler ileride her türlü zorlukta taşın altına elini koymaktan çekinmeyecektir.
Bireysel ve toplumsal olarak yüksek düzeyde fayda sağlama potansiyelli Damla
Projesinin devam etmesi son derece uygundur.
Download