TÜRKİYE`DE MADENCİLİK SEKTÖRÜ Ahmet YETİM

advertisement
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
TÜRKİYE’DE MADENCİLİK SEKTÖRÜ
Ahmet YETİM
Madencilik, tarım ile birlikte toplumların hammadde ihtiyaçlarını sağlayan iki temel
üretim alanından biridir.
Sektör, hem ekonomiye doğrudan yaptığı katkı, hem de imalat sektörüne sağladığı
girdiler nedeniyle iki yönlü öneme sahiptir.
Sektörler arasında en yüksek katma değer ve istihdam yaratma kapasitesine sahip
olan madencilik, daha çok kırsal alanlara yakın yerlerde gerçekleştirildiği için kente
göçü önler ve bölgesel kalkınmayı hızlandırır.
Türkiye, karmaşık jeolojisi ve tektoniğinin sonucu olarak çok çeşitli maden
kaynaklarına sahiptir.
Ancak, bu karmaşık jeoloji ve tektonik, aynı zamanda maden yataklarının küçük
boyutlu ve çok parçalı olmasının da bir nedenidir.
Çeşitlilik açısından dünyanın zengin ülkelerinden biri olmasına karşın, gerek toplam
rezerv yönüyle ve gerekse tek tek yatak boyutları kıyaslandığında, Türkiye’nin maden
potansiyelinin bazı madenler dışında çok yüksek olmadığı görülmektedir.
Günümüzde dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden sadece 13’ü ülkemizde
bulunmamaktadır.
Geri kalan 50 çeşit maden açısından ülkemiz zengin ya da çok zengin, 27 çeşit
maden bakımından ise yetersiz kaynaklara sahiptir.
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içinde madenciliğin payı ise son 10 yıl içinde % 1,1 ile
% 1,5 arasında seyretmektedir.
Doğaltaşlar Türkiye toplam maden ihracatının % 43'ünü kapsamaktadır.
Doğaltaşlardan sonra krom, bakır, çinko cevherleri ile tabii boratlar ve konsantreleri
maden ihracatının yoğunlaştığı diğer ürün grupları arasında yer almaktadır.
Türkiye'de bulunan diğer önemli madenler toryum, linyit, mermer, manyezit, trona,
feldspat ve sodyum sülfat olarak sıralanmaktadır.
Zengin maden rezervine rağmen sektörde ithalat, ağırlıklı olarak devam etmektedir.
47
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
Bu konumda net maden ithalatçısı olan Türkiye'de, özellikle kömür ve demir
madenlerinin ithalatı yapılmaktadır. Dünya madencilik pazarında rekabet açısından
ise Türkiye'de özellikle bor madeni dikkat çekmektedir.
Ancak, var olan maden yataklarının çoğunda, en azından bugün için, bilinen rezerv
miktarları veya cevher kaliteleri ekonomik işletmecilik için yeterli veya uygun değildir.
Özellikle, enerji hammaddeleri açısından Türkiye’nin zengin olduğunu söylemek
zordur. Maden potansiyeli açısından Türkiye’de bulunan zengin mineral kaynakları
Bor tuzları, Perlit, Pomza, Feldspat, Bentonit, Barit, Manyezit, Sodyumsülfat,
Kayatuzu, Trona, Jips, Stronsiyum tuzları, Zeolit, Olivin, Asbest, Lületaşı, Sepiyolit,
Profilit, Dolomit, Kalsit, Mermer, Fluorit, Kuvars-kuvarsit, Siliskumu, Zımpara,
Diyatomit, Kireçtaşı, Linyit, Altın’dır.
Önemli sayılabilecek mineral kaynakları; Kaolen, Boksit, Diatomit, Alünit, Turba,
Karbondioksit, Nefelin Siyenit, Tras, Kum-Çakıl, Tuğla Toprağı, Krom, Cıva,
Antimuan, Gümüş, Volfram, Molibden, NTE ve Toryum’dur.
Yetersiz Olan Mineral Kaynaklar ise; Bakır, Kurşun, Çinko, Demir, Nikel, Manganez,
Alüminyum, Arsenik, Kükürt, Fosfat, Grafit, Maden Kömürü, Talk, Mika, Kil
Mineralleri, Boya Toprakları, Zirkon ve Titan’dır.
Sektörün Ekonomik Boyutu
Sektör, sanayi ve enerji sektörünün çeşitli kollarına güvenli ve ekonomik hammadde
sağlamayı amaçlamaktadır.
Bu çerçevede; hammadde üretim ve satımına dayalı bir pazar anlayışından kurtulup,
dünya pazarlarına katma değeri daha yüksek olan mineral hammadde kaynaklı
ürünlerle girilmesi gerekmektedir.
Bunun için madenciliğin, diğer imalat sanayi ile ortak üretim politikaları geliştirebilen
bir sektör olması ülkemiz için önemlidir.
Dünya genelinde yılda 10 milyar/ton olan maden üretimi 1.5 trilyon ABD doları
dolaylarında ekonomik hacim ifade etmektedir.
Üretim kapasitesinin % 10’u metalik madenler, % 15’i endüstriyel hammaddeler ve %
75’i enerji hammaddeleri olarak dağılmaktadır.
Dünya piyasalarındaki talebin büyüklüğü ve yurt içinde sağlanan üretim hacmi,
ülkemizde madenciliğin gerçekleştirdiği ihracat üzerinde belirleyicidir.
Küresel piyasalardaki gelişmeler özellikle metalik cevher ihracı üzerinde etkili
olmaktadır.
Günümüzde dünya piyasalarındaki elverişli ekonomik konjektür Türk madenciliğine
önemli gelişim fırsatları sunmaktadır.
48
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
Dünya madencilik sektörünün 2003 sonrasında gösterdiği pozitif gelişmenin
arkasında yer alan birincil etken Çin’in maden piyasalarında yükselen talebi ve ticari
konumudur.
Yerli üretimin yüksek olduğu bu ülkede dahi, maden ihtiyacı dış kaynaklarla
desteklenmeden tamamen karşılanamamaktadır.
Metallik cevherlerde Çin’in öncülüğünü yaptığı dış kaynaklara yönelik talep–arz
dengesinin tutarsız gelişmesi son 5 yılda metal fiyatlarında artışa sebep olmuştur.
Bu durumun; Çin dışında mevcut ülkelerde yer alan maden üreticilerine de önemli
fırsatlar sunacağı ve maden fiyatlarının, konjonktürel dalgalanmalar olmakla beraber
genel olarak artmaya devam edeceği söylenebilir.
Diğer taraftan mimar ve tasarımcıların dünyada ihtiyaç duyduğu temel yapı ve
dekorasyon malzemeleri olarak kullanılan doğal taşların, madencilik sektörünün
ihracat kapasitesi içerisinde giderek artan bir güce ulaştığı söylenebilir.
Dünya ekonomisinde doğal taş üretimi gerçekleştiren Çin, Hindistan ve Güney Afrika
ülkelerinde üretim çeşitliliğinin granitle sınırlı olması, bugüne kadar ihracat liderliğini
elinde tutan İtalya ve İspanya gibi ülkelerde rezervlerin giderek azalması, ülkemizde
mevcut mermer ve traverten potansiyelinin stratejik üstünlüğünü desteklemektedir.
Doğal taşların dünya mimar ve tasarımcıları arasında doğal güzelliği ile giderek daha
fazla tercih ediliyor olması, dünya genelinde doğal taş üretiminin 2025 yılında 320
milyon/ton’a çıkacağı yönündeki tahminleri desteklemektedir.
Türkiye’de Madencilik Üretimi ve GSMH
Maden üretiminin GSYH’ya oranı % 1,1 ile % 1,5 arasında değişmektedir.(Tablo 1)
Tablo 1: Türkiye’de Maden Üretim ve GSYH.
Yıllar
Üretim(Bin TL)
GSYH(Bin TL)
2000
1.658.124
166.658.021
2007
10.536.592
853.636.236
2008
13.458.457
950.534.251
2009
14.235.361
953.973.862
2010
11.351.000
1.098.799.000
2011
15.635.224
1.294.893.000
Kaynak: TUİK ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği, 2010-2011.
Pay(%)
0,99
1,23
1,37
1,49
1,03
1,22
GSYH ile karşılaştırıldığında 2000 yılından sonraki en düşük üretim oranı 2010
yılında % 1,03 ile gelmiş, bunda 2008 ve 2009 küresel ekonomik sorunlarının
yarattığı belirsizlik etkili olmuştur.
Bugün Madencilik sektörü doğrudan 115 bin dolaylı olarak 750 bin kişiyi istihdam
etmektedir.
49
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
Maden bulunduğu yerden çıkartıldığı için bu istihdam Türkiye’nin farklı bölgelerinde
oluşmakta ve böylece iç göçe karşı da önemli bir tedbir niteliği taşımaktadır.
Dünyada ticareti yapılan yaklaşık 90 çeşit madenden 77'sinin Türkiye'de varlığı tespit
edilmiştir.
Bunlardan günümüzde 60 civarında maden türünde üretim gerçekleştirilmektedir.
Bu kapsamda dünyada 132 ülke arasında toplam maden üretim değeri itibarıyla
28'inci sırada yer alan Türkiye, maden çeşitliliği açısından ise 10'uncu sırada
bulunmaktadır.
Madencilik Sektörü Dış Ticareti
Türkiye, belli zenginlik ve kalitede olan maden kaynaklarını ihraç ederken;
sanayisinin gerek duyduğu ve yurt içi kaynaklardan yeterli miktar ve /veya kalitede
üretemediği madenleri de ithal etmektedir.
Dünya piyasalarında yaşanan gelişmelere paralel olarak, ülkemizde de sektör
ihracatının 2003 yılından itibaren önemli bir ivme kazandığı ve 2009’a kadar olan son
altı yıllık dönemde % 262 oranında büyüme kaydettiği görülmektedir,
Türkiye’nin ihraç ettiği başlıca madenler ermer ve doğaltaşlar, Bor konsantreleri ve
ürünleri, Krom, Na-Feldispat, Manyezit, Bakır, Çinko, Alçı, Barit, Pomza’dır.
İthal edilen başlıca madenler ise; Kömür, Demir, Mermer ve doğal taşlar, Fosfatlar,
Bakır, Manyezit, Feldispat, Krom, Kükürt, Silis kumu, Grafit’tir.
2006 yılında 85,8 milyar dolara ulaşan ülkemiz toplam ihracatında en yüksek artışın
gerçekleştiği Madencilik Sektörü ihracatı, % 36,43 artış ile 2 milyar doları aşmıştır.
Sektörün böylelikle 2006 yılında toplam ihracattan aldığı pay % 2,4’e yükselmiştir.
Dünya talep büyümesine paralel olarak küresel ölçekte ekonomik sarsıntının
yaşandığı 2009 hariç, sektör ihracatı süreklilik kazanan bir ivme yakalamıştır.
2008 yılında ilk defa 3 milyar barajını aşarak 3.241 milyar Dolara çıkan ihracat, 2009
yılında 2.508 milyar Dolara gerilemiş, bu tarihten sonra da artış trendini koruyarak
3.655 milyar Dolara ve 2011 yılında 3.876 milyar Dolara çıkmıştır.
Sektörde en fazla ihraç edilen maden ürün grupları arasında doğal taşlar ilk sırada
yer almakta, onu metalik cevherler ile endüstriyel hammaddeler ve maden dışı olarak
nitelendirilen ürünler takip etmektedir.
Maden ihracatında diğer önemli ihraç ürünleri olarak blok mermer, krom cevheri tabii
boratlar ve konsantreleri ile feldspat sıralanmaktadır.
Maden ürünleri ihracatında, ülke grubu bazında, ihracatın 1/3’ünün yapıldığı Avrupa
Birliği Ülkelerinin ağırlığı görülmektedir. AB ülkelerini % 20 ile Kuzey Amerika Ülkeleri
izlemektedir.
50
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
Ülke bazında ise, ABD % 20 payla maden ürünleri ihracatının yapıldığı en büyük
pazar konumundadır.
Onu Çin Halk Cumhuriyeti, İspanya, İtalya ve Bulgaristan izlemektedir.
Bulgaristan, Rusya, Finlandiya ve Hindistan’a yapılan ihracatın değer bazında da
artış gösterdiği belirtilmelidir. (Tablo 2)
Tablo 2: Yıllara Göre Maden İhracatı
Yıllar
Toplam İhracat
Maden ihracatı
(Milyon USD)
(Milyon USD)
2000
27.774
568.9
2001
31.334
574.0
2002
35.080
684.6
2003
46.877
847.3
2004
62.770
1207.8
2005
73.426
1525.3
2006
85.761
2080.7
2007
107.154
2.715.8
2008
132.000
3.241.0
2009
102.165
2.508.6
2010
113.900
3.655.3
2011
134.954
3.876.0
Kaynak: Dış Ticaret Müsteşarlığı-Ankara, 2012.
Yüzde (2/1)
2,0
1,8
2,0
1,9
1,9
2,1
2,4
2,5
2,5
2,5
3,2
2,9
İthalat miktarı veri alınan tüm dönemlerde ihracat değerlerinin üzerinde seyretmiş,
denge ithalat lehinde bozulmuştur.
Kuşkusuz bunda maden potansiyelinin hammadde olarak ihraç edilmesi, karşılığında
işlenmiş olarak katma değeri yüksek halde ithal edilmesinin payı büyüktür.
Toplam ithalat içerisinde 2004 yılından itibaren toplam ithalat değeri sürekli yükseliş
göstermektedir (Tablo 3). 2009 yılında bu oran % 3’tür.
Türkiye, kullandığı doğal gazın % 98’sini, petrolün % 90’ını, kömürün % 20’sini,
altının % 95’ini, demirin % 50’sini, alüminyum ve bakırın % 80’ini ithal etmektedir.
51
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
Tablo 3:Yıllara Göre Maden İthalatı
Yıllar
Toplam İthalat
(Milyon USD)
2000
54.502
2001
41.399
2002
51.553
2003
69.340
2004
97.540
2005
116.774
2006
139.576
2007
169.987
2008
202.000
2009
140.775
2010
185.900
2011
240.833
*Ham petrol ve doğalgaz hariç
Kaynak: Ernst Young, 2012
Maden ithalatı(*)
(Milyon USD)
900.7
500.4
998.9
1.255
1.625
2.181
3.094
3.530
4.541
4.247
Yüzde (2/1)
1.7
1.2
1.9
1.8
1,7
1.9
2,0
2,1
2,2
3,0
-
2000-2008 yılları itibarıyla maden ithalat değerleri 2002 yılından itibaren sürekli artış
göstermiş olup, 2004 yılında 1,6 milyar dolar civarında olan maden ürünleri
ithalatımız 2009 yılında 4,2 milyar dolara ulaşmıştır.
İthalatta en büyük artış, demir-çelik sektörünün ana ham madde girdisi olan demir
cevheri ve koklaşabilir taş kömüründe olmuştur.
2009 yılı toplam ithalatı 140,9 milyar dolar; toplam maden ithalatı ise (ham petrol ve
doğal gaz hariç) 4,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
2009 yılında maden ithalatının toplam ithalat içindeki payı % 3 olmuştur.
Tablo 4: Maden Ürünleri Dış Ticaret Dengesi
Yıllar
Toplam İhracat
Toplam ithalat
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
(Milyon USD)
396
346
384
466
649
798
1.145
1.657
2.094
1.582
(Milyon USD)
901
500
999
1.255
1.615
2.181
2.814
3.530
4.541
4.247
52
Yüzde (2/1)
44
69
38
37
40
37
41
47
46
37
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, ve TUİK Muhtelif Verileri
Ülkemiz maden ihracatı ve ithalatı arasında 2000-2009 yılları arasındaki 10 yıllık
dönemde toplam 13 milyar dolar açık olmuştur.
İthalat ihracattan daha hızlı artış göstermektedir.
2009 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı % 37 gibi oldukça düşük bir seviyeye
gerilemiştir. (Tablo 4)
Dış ticaret verileri incelendiğinde, ülkemizin madencilikte hammadde ihraç eden bir
ülke konumunda olması ticaret dengesinde önemli bir eksi olarak göze çarpmaktadır.
Bazı madenler dışında maden ihracat değerinin her yıl artması, her yıl biraz daha
artan ticaret açığı anlamına gelmektedir.
Bakır konsantresi ihraç edip bakır tel, krom ihraç edip paslanmaz çelik, nikel, kobalt
ihraç edip alaşımlı metal ithal edilmektedir.
Devletin madencilik sektörüne yönelik uzun vadeli planlı bir politikası olmaması bu
ürünlerin yeterince değerlendirilememesini getirmektedir.
Bu da üretim ve ticarette bir dizi yanlışı beraberinde getirmektedir.
Yıllardan bu yana feldispat neredeyse maliyetine ihraç edilmektedir.
Örneğin Feldispat üreten firmalar kendi aralarında gereksiz rekabete girmekte, bu
kaynaklarımız yok pahasına üretildiği gibi ihraç edilmektedir.
Ülkemiz bor madenleri açısından oldukça şanslı konumda olup, dünya rezervlerinin
% 72’si ülkemizde bulunmaktadır.
Bordan ülkemizin kazandığı para yılda 600 milyon doları ancak bulmaktadır.
Bunun yanı sıra bordan asıl kazancı ihraç ettiğimiz ülkeler elde etmektedir.
Ülkemizde bor ürününü kullanan yerli sanayicimiz, zengin bor rezervlerimize karşın,
uluslararası pazarlarda rekabet edebilmek için bu avantajımızdan yararlandırılmamış,
bor madenimizin değerlendirilmesinde yerli yatırımcıyı teşvik etmek yerine dış
piyasaya iç piyasadan daha ucuza bor vermiştir.
Altın madenciliğinde de benzer gelişmeler görülmektedir. Ülkemizde altın madenciliği
ile ilgili politika; altın üretiminin yerli, yabancı ya da devlet tarafından yapılıp
yapılmamasından öte "altının ülkemizde ürettirilmemesi" üzerine kurulmuş 1994
yılından bu yana altın politikamız; toplumun en duyarlı olduğu "çevre-siyanür" ilişkisi
üzerine odaklanmıştır.
Toplumun çeşitli kesimleri bu konuda tartıştırılırken görünüşte yerli ama özünde
yabancı sermaye kaynaklarımızı transfer etmeye devam etmektedir.
53
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
Örneğin Tuvönan olarak sattığımız maden ihracat değerleri miktar ve parasal olarak
büyümektedir.
Ancak hammadde de olsa birim satış bedellerine bakıldığında artış yerine düşüş
gözlenmektedir.
Bunun nedeni de dış ticarette söz sahibi olmamamızdan kaynaklanmaktadır.
Ülkemizin hammadde üretip satan bir ülke konumundan çıkıp, ürettiğini kendi
sanayisinde hammadde olarak kullanan, sanayi ürünlerini satan bir ülke konumuna
gelmesi gerekmektedir.
Madencilikle ilgili uzun vadeli stratejinin olmaması nedeniyle örneğin 500 yıllık bor
rezervi olan bir ülkede devletin kurumları metal madenleri arama yerine hala bor
madeni aramaktadır.
Ülkemizde mevcut 8.3 milyar ton kömür rezervine 5 milyar ton daha rezerv ilave
edildiği ifade edilirken, bu kaynakların kullanılarak enerjide dışa bağımlılıktan
kurtulmak adına hiçbir adım atılmamaktadır.
Maden rezervlerimiz orta ve küçük ölçekli olup ülkemizde yıllardan bu yana yüzey
madenciliği yapılmıştır.
Artık yüzeyde üretilebilecek maden kalmamış, derinlere inilmesi gerekmektedir.
Ülkelerin kalkınmaları ve yaşam seviyelerinin belirleyicisi olarak kabul edilen sanayi,
enerji ve tarım sektörlerinin temellerini de madencilik oluşturmaktadır.
Bu nedenle madenlerimiz mutlaka etkin bir planlama yapılarak üretilmelidir. Üretim
yapılırken, ülkenin ihtiyaçları göz önüne alınmalı, çevreye duyarlı bir şekilde ve kamu
yararı öncelikli olarak değerlendirilmelidir.
Madencilik faaliyetlerinin kaynak kaybına yol açmadan, çevreyle uyumlu, akılcı ve
ekonomik kurallara göre ve iş güvenliği- işçi sağlığı esasları çerçevesinde
yürütülmesi, bilimsel ve teknik bilginin kullanımı ile mümkündür.
Bu amaçlarla, uluslararası tekeller tarafından madenlerimizin talan edilmesine ve
sömürülmesine engel olacak bir Maden Kanunu hazırlanmalıdır.
İkinci önemli adım, ülkemizde üretilen hammaddenin kendi
kullanılmasına olanak sağlayacak yasal bir düzenleme yapılmasıdır.
sanayimizde
Bu düzenlemede madenlerimizin ülkemiz içinde kullanılması teşvik edilmeli, yabancı
firmaların ülkemizi bir hammadde deposu olarak görmeleri engellenmelidir.
Devlet, maden aramacılığını teşvik etmeli, daha derinlerde maden aranmasına
destek olmalıdır.
54
AR&GE BÜLTEN
2012 EYLÜL – SEKTÖREL
İş kazalarının önlenmesi çalışmaları başta olmak üzere, Ulusal madencilik
politikalarının oluşturulması için, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı‘nın
koordinatörlüğünde tüm sektör bileşenlerinin, meslek odalarının ve üniversitelerin
katılacağı Madencilik Şurası toplanmalıdır.
Madencilik Bakanlığı kurulmalıdır.
Enerji maliyetlerindeki vergi yükü azaltılmalı, teşvikler sağlanmalıdır.
Üretimde kullanılan enerji ve akaryakıt üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır.
Madencilik faaliyetleri için bölgesel yerine sektörel teşvik uygulanmalıdır.
Sektörün Güçlü Tarafları
Maden yataklarının çeşitliliği ve zenginliği,
Yabancı yatırımcıların sektöre ilgisinin artması,
Türkiye'nin ihraç pazarlarına yakınlığı,
Enerji sektörü ve imalat sanayinin hammaddesi olması nedeniyle dünya
genelinde hammadde talebinin sürmesi,
AB üyelik süreci,
Türkiye'nin dünyanın en büyük bor rezervine (% 72) sahip olması.
Sektörün Zayıf Tarafları
Maden yataklarının rezerv ve cevher kalitesi bakımından ekonomik
işletmeciliğe uygun olmaması,
Özellikle enerji ham maddesinde kaynak yetersizliği,
Finansal ve teknolojik güce sahip kamu veya özel işletmeci kuruluşların
yetersizliği,
Yaşanan küresel kriz nedeniyle büyümenin yavaşlaması, ekonominin
durgunlaşması, dolayısıyla maden üretimi ve ihracatında daralmanın
beklenmesi,
En önemli maden ürünlerimizden biri olan bor ürünlerinin AB ülkeleri
tarafından tehlikeli madde olarak sınıflandırılması.
KAYNAKÇA
MİGEM
İMMİB
TUİK
İstanbul Maden Mühendisleri Odası,
Maden Tetkik Arama Enstitüsü,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Devlet Planlama Teşkilatı,
Hazine Kontrolörleri Derneği
Ernst-Young
55
Download