sömürünün tarihi meksika

advertisement
“Beş yüz yıllık sömürü, birbirini deviren iktidar heveslileri ile bitmek bilmeyen
ekonomik ve sosyal sorunlar arasında sıkışmış Mayaların bardaklarına sona damla düşmüştü.
Taşıdıkarı, onlara sefalet getiren nedenin en son şekli neoliberalizme ve kendilerini yok sayan
yönetime karşı açılan isyan bayrağıydı.”
ZAPATİSTALAR
Eser Çengel
SBF - Uluslararası İlişkiler
1 Ocak 1994’te Meksika’nın Chiapas eyaletinde Zapatista ayaklanması başladı.
Ayaklanma EZLN tarafından hazırlanmıştı. Tarih olarak NAFTA’nın yürürlüğe girdiği gün
seçilmişti. Ayaklananların kendilerine Zapatista demeleri ise Emiliano Zapata’nın yolunda
yürüdüklerinin göstergesiydi. Ağızlarında üç sözcük vardı: “özgürlük, adalet, demokrasi”.
“(...) Biz mücadele ediyoruz; ama dünyayı kendimize benzetmek için değil, bu dünyada
herkesin yeri olması gerektiğine ve insanlığın mutlu olmaya hakkı olduğuna inandığımız için
mücadele ediyoruz.”
Yardımcı Komutan Marcos
Meksika’nın Chiapas eyaletindeki bu mücadele nedenlerini geçmişten getiriyor.
SÖMÜRÜNÜN TARİHİ MEKSİKA
Bugünkü Meksika topraklarında, Maya uygarlığının da aralarında bulunduğu büyük
uygarlıklar M.S. 100-900 yıllarında yaşadı. 1325’te Aztekler diğerlerini de kapsayacak
şekilde bir imparatorluk oluşturdu.. Bu uygarlıkların tümü ileri durumdaydı. 1517’de başlayan
ve 1540’larda Meksika’nın neredeyse tamamının ele geçirilmesiyle sonuçlanan İspanyol
yayılması, yerli uygarlıklara ölümcül bir darbe vurdu. Artık buraya verilen isim “Nueva
Espaňa / Yeni İspanya” idi. Yeni İspanya topraklarının kuzey sınırı bir belirsizlik döneminden
sonra, 1819 Adams Onís Antlaşması’yla kesin olarak çizildi ve bugünkü Texas, New Mexico
ve California üzerindeki İspanyol egemenliği Amerika Birleşik Devletleri tarafından resmen
tanındı. İspanya Veraset Savaşı sonrasında, hanedanla birlikte Yeni İspanya’daki politika da
değişti; sömürge sistemi kurulması amaçlandı. Bununla beraber göçle gelen beyaz nüfus,
etnik değişime yol açtı. Yerli-İber karışımı “Mestizo”lar nüfusa katıldı. Amerikan
Bağımsızlık Savaşı ve Fransız İhtilalinin yayılan düşünceleri Meksika’da 1808’de bağımsızlık
hareketlerini başlattı. Mücadelenin sonucu 1821’de yapılan Córdoba Antlaşması idi ve
böylece İspanyol sömürge yönetimi yıkıldı; meşruti monarşi ilan edildi.i
Keyfi uygulamalar, iç çekişmeler ve sömürge kurumlarının ortadan
kaldırılamaması, meşruti monarşinin ve daha sonra ilan edilen cumhuriyetin etkili olmasına
imkân vermedi. Kötüleşen ekonomi ile birlikte bu ortamı fırsat bilen ABD, sınıra ilişkin
dayatmalarına hız kazandırdı. Texas, 1836’da Meksika’dan koptu, 1845’te ABD’ye katıldı.
Nisan 1846’da ise Meksika Savaşı çıktı. ABD’nin üstün geldiği savaş sonunda 1848
Guadalupe Hidalgo Antlaşması imzalandı; bugünkü New Mexico, Nevada, Arizona,
California, Colorado, Utah ve Wyoming ABD’ye bırakıldı.ii
Meksika Savaşı sonrasında liberal görüşler yayıldı ve reform dönemine girildi.
Askerlerin ve din adamlarının ayrıcalıklarının kaldırılması, kilise topraklarının satışa
çıkarılması sonrasında, reformlara yasal dayanak kazandıran ve özgürlükleri genişleten bir
anayasanın yapılması, tutucuların büyük tepkisini çekti. 1858’de İspanya, İngiltere ve
Fransa’nın desteklediği tutucular ile Amerika Birleşik Devletleri’nin desteklediği iç savaş
patladı. Reform yanlılarınca kazanılan iç savaş sonrası Juárez 1861’de başkanlığa seçildi.
Juárez’in mali sorunları çözmek için dış borçları iki yıllığına ertelemesini fırsat bilen
Fransa, ABD’nin iç savaşta olmasından yararlanarak 1864’te İngiltere ve İspanya ile yönetimi
“cezalandırmak” niyetiyle Meksika’yı kontrol altına aldı; fakat işgalci güçlere karşı
zorlamalar üç yıl sonra Meksika’ya tekrar cumhuriyeti kavuşturdu.iii
1872’de Juárez’in ölmesinden sonra, Porfirio Díaz, askeri darbeyle başkanlığa geldi.
Díaz, 1877’den 1880’e, 1884’ten 1910’a kadar ülkeyi yönetti. Dönemleri arasındaki dört
senede ise görevde Díaz’ın gölge bir adamı başkanlık yaptı. Büyük toprak sahiplerinin ve
kilisenin desteğini alan Díaz, bürokrasiyi de denetimi altına almasıyla ve özgürlükleri rafa
kaldırmasıyla acımasız bir diktatör oldu. Geniş topraklı malikânelerin büyümesi, küçük
çiftçilerin ve köylülerin topraklarını kaybetmesi karşılığında oluyordu. Bu ortamda
borçlarından olayı çalışmak zorunda kalan “borç köleleri”iv ortaya çıktı.
Öte yandan Díaz, yabancı sermayeyi ülkeye çekerek bütçeyi dengeledi. Ülkenin üst
sınıflarına refah getirirken, bunu nüfusun çoğunluğunu oluşturan köylülerin sırtından yaptı.
Gelir dağılımndaki dengesizlik adeta bir uçuruma dönüştü. Diktatörlüğe karşı gelen tepkilere
de baskıların artmasıyla cevap verildi.
1910’da Meksika’da kırsal yaşam sürdüren ailelerin %96’sının toprağı yoktu ve
binden az sayıda olan güçlü toprak sahipleri, on iki milyonluk ülkede tarımsal kaynakları
denetim alında bulunduruyordu. Ayrıca Díaz yönetiminin son zamanlarında Meksika
nüfusunun %60’ı “borç kölesi”ydi. Yolsuzluk ve rüşvetin yaygın olduğu bu dönem, yoksulluk
ve adaletsizlik içinde patlamayı bekleyen bir toplum oluşturdu. Meksika Devrimi’ne giden yol
böyle açıldı.v
MEKSİKA DEVRİMİ
Meksika’nın 19. yüzyılı genel hatlarıyla toprak reformu sorununa odaklanıyordu.
İçerde sürekli mücadelelerin olması, adeta Meksika’nın bir türlü gelişme yoluna
girememesine neden olmuştu. Kapitalistleşme süreci, Meksikalılarca değil, yabancı kredi ve
yatırımlarla yürütülüyordu. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa, bu süreçte rol
oynayan ve İspanya’nın misyonunu üstlenen yeni devletlerdi. Demiryolu yapımı, bankacılık,
özellikle petrolü de içeren yeraltı kaynaklarına bu ülkelerin büyük yatırımları vardı. Para,
Meksika’nın geleneksel tarım ürünleri olan mısır ve şeker kamışının yerine tümüyle pamuk,
kenevir, kahve gibi sanayi ürünlerine eğilimi zorladı ve bunu başardı. vi Elbette bu dış etkenin
içerde bir destekçisi vardı: Porfirio Díaz yönetimi. Díaz dönemi, baskının son derece yüksek
olduğu yıllar olmuştur.
Kanlı biçimde bastırılan grevler, yönetimi zor duruma düşürdü. Díaz, 1910’da
demokratik başkanlık seçimine izin vereceğini açıkladı.viiBu seçime aday olanlardan biri
Francisco Madero, halk arasında geniş bir destek buldu. Göz ardı edilemeyecek bu destek
karşısında Diáz yönetimi yeniden sertleşti; Madero tutuklandı. Ekim 1910’da Temsilciler
Meclisi Díaz’ı tekrar başkan seçti. Madero hapisten kaçıp 20 Kasım’da halkı silahlı
ayaklanmaya çağırdı. Coahuila eyaleti valisi Venustiano Carranza da ona katıldı. Bu ortamda
kuzeyde Pancho Villa, güneyde Emiliano Zapata gibi önderler de bu hareketle birleşti ve
orduyla çatıştı. Devrimcilerin ortak düşmanı Díaz’dı.viii Kazanılan başarılarla Díaz yönetimi
çözüldü. Madero 6 Kasım 1911’de başkan seçildi. Fakat Madero, hem devrimcilerin hem de
eski rejim yandaşlarının tepkisini çekti. Demokrasiyi getirmek isterken alt yapının da
yenilenmesi gerekliliğini unutmuştu. Üstelik Madero, Díaz’ın ordusu ve bürokrasisi üzerinde
herhangi bir değişiklik yapmamış, yönetime bu şekilde devam etmiştir.ix Gönülsüzlüğü ise,
Zapata ve diğer devrimcilerle anlaşmaya yanaşmamasıyla göze çarpar. Zapata, ellerinden
alınmış toprakların yerlilere hemen geri verilmesi isteğinin reddedilmesiyle Madero’ya karşı
tavır aldı. Kuzeyde de Orozco aynı yolu benimsedi. 1913’te General Victoriano Huerta,
Madero’yu devirdi ve yönetimi ele geçirdi. Bu yeni despotik yönetim ise Carranza’nın bir yıl
içinde zorla yönetime gelmesiyle son buldu. Carranza yönetimi, malikâne yönetimine son
veren, tarımda kapitalist kalkınmayı başlatan, topraksız köylere toprak kazandıran ve yabancı
müdahalesini kırmayı amaçlayan adımlar attı. Hazırladığı yasada işçi hakları güvence altına
alınıyor, Katolik Kilisesi ayrıcalıkları sınırlandırılıyordu. Muhaliflerini tasfiye eden Carranza,
1919’da da Zapata’yı öldürttü. Villa ise mücadeleyi bıraktı. Böylece yerel direnişler son
buldu. Yine de Carranza’nın yönetimi fazla uzun sürmedi. Yandaşlarının desteğini
yitirmesinin ardından 1920’de Obregon, yeni başkan oldu.
EMILIANO ZAPATA
Emiliano Zapata, Meksika Devrimi’nde ayaklanan önderlerden biriydi. Yaşadığı
eyalet olan Morelos’taki diğer köyler gibi Zapata’nın köyü de yüzyıllardır tarımla varolmakta
ve dışarıyla çok az bağlantı kurmaktaydı. Babasının ölümünden sonra çiftliğin sorumluluğunu
üzerine alınca Zapata, kendisini köylülerle malikane sahipleri arasındaki çatışmaya girmiş
buldu. Köy Savunma Komitesi’nde görev aldı. 1909’da komitenin başkanlığına seçildi.
Toprak sahibiyle ekim alanı için görüşen köylüler olumsuz yanıt alınca, Zapata önderliğinde
bu toprakları işgal ettiler. Bir süre sonra da Zapata, Díaz yönetimine karşı ayaklanma başlatan
Madero’ya katıldı; fakat Madero, Morelos’ta kanun yoluyla toprak reformu yapacağı sözünü
tutmayınca Zapata, muhalif bir tavır aldı. Zamanla Madero da Zapata’yı isyancı olarak
görmeye başladı. Aslında Madero’nun tutucuların işine gelen davranışlarının nedeni, geldiği
yerde yatıyordu: Meksika’nın en zengin toprak sahibi ailelerinden birinin oğluydu. Bu açıdan
Madero’yla yaptığı ikinci görüşmede de sonuç alamayan Zapata, Ayala Planı’nı açıkladı. Bu
plana göre, Madero, devrimin hedeflerini yerine getiremeyecekti, devrimin yeniden
canlandırılması ve seçimler için elverişli ortam hazırlanıncaya kadar geçici bir başkan
atanması,
büyük
toprak
sahiplerinin
çiftliklerinin
1/3’ünün
tazminat
ödenerek
kamulaştırılması, bunu kabul etmeyenlerin çiftliklerine zorla el konulması öngörülüyordu. x
Madero’dan sonra 1913’te yönetimi ele geçiren ve toprak sahiplerine dayanan Huerta
hükümeti doğal olarak Zapata’yla uzlaşamadı. Bu yönetimin askeri müdahalesi de bir etkinlik
göstermedi. Amerika Birleşik Devletleri’nin müdahalesiyle Huerta devrilince liberal Carranza
ve Obregon ile köylü devrimciler Zapata ve Pancho Villa karşı karşıya geldiler. Zapata-Villa
cephesi, bir ara Meksiko’yu denetim altına aldı; fakat Amerika Birleşik Devletleri desteğini
arkasına alan Carranza karşısında fazla direnemediler. Meksiko’daki kısa süreli zaferle,
Zapata, toprak dağıtımı amacıyla toprak komisyonları kurdu. İç savaşın devam ettiği bu
dönemde Villa, Ayala Planı’nı kabul etti. 1919’da ise bir kumpas kurularak Zapata öldürüldü.
Yirminci yüzyılın ilk büyük köylü hareketinin lideri olarak anılan Zapata, böylece tarihte
Meksika Devriminin bir kahramanı olarak yerini aldı.
BELİNİ DOĞRULTAMAYAN MEKSİKA
Meksika Devrimi’nden sonra başa gelen Obregon, anayasanın öngördüğü reformların
uygulanmasını sağladı. Köylüye toprak dağıtımı başladı. İşçi sendikalarına destek verildi,
eğitim yaygınlaştırıldı. Obregon’dan sonra yönetime gelen Calles, aynı çizgiyi sürdürmekle
beraber petrol sanayisini ulusal çıkar çerçevesine sığdırdı, kilisenin gücünü kırmaya çalıştı.
Fakat 1930’a doğru bu uygulamalar hız kesti. Öte yandan Calles, PRIxi’da (Kurumsal
Devrimci Parti) nüfuzlu askeri-siyasal çevrelerle işçi ve köylü önderlerini buluşturdu. 1930’da
göreve gelen Lázaro Cárdenas ise Meksika ekonomisinin bağımsızlaşması yolunda çok
önemli adımlar attı. Toprak dağıtımını hızlandırdı ve köylülerin ortak toprak (ejido)
çerçevesinde örgütlenmesini sağladı. Bir sisteme sahip olmayan işçi örgütlerinin Meksika İşçi
Konfederasyonu (CTM - Confederación de Trabajadores de México) kapsamında
birleşmelerinin adımını attı. Yabancı petrol şirketlerini millileştirdi ve yabancıların
denetimindeki demiryollarına el koydu. Cárdenas, 1911’de 15 yaşındayken Madero’nun
saflarına katılmıştı. 1930’da yönetime geldiğinde Zapata’nın hayalini, toprak reformunu
gerçekleştirdi. Bu, dünyada çok geniş çapta yapılan toprak reformlarından biriydi. Bu
dönemde Meksikalıların hayat standardı yükseldi; fakat Cárdenas’ın halefleri, onun kadar
idealist olmadı. 1940’larda başlayan sağa kayış, II. Dünya Savaşı’ndan sonra sanayileşme ve
kentleşmeyle devam ederken, 1960’larda çok hızlı nüfus artıyla birlikte Meksika, muazzam
ekonomik ve sosyal sorunlarla yüzleşti.xii
1977’de başlayan José López Portillo dönemi, sermayenin çıkarlarını ön plana alan,
işçi sınıfını sindirmeyi hedefleyen bir programa sahipti. Yeni petrol yataklarının bulunması ve
petrol fiyatlarının artacağı beklentisi, sınırsız borçlanmayı ve ithalat artışını getirdi. Fakat
petrol fiyatlarının düşüşü ve enflasyon, 1982’de bir bunalım doğurdu. 1982’de başkan olan
Miguel de la Madrid ile birlikte neoliberal politikalar da uygulanmaya başlandı. Ekonominin
son derece zayıfladığı bir döneme girildi. Öyle ki, asgari ücret %42 düştü.xiii 1989’da şaibelixiv
olarak başa gelen Carlos Salinas de Gortari ile neoliberal politikalar sağlam bir temele
oturtuldu. Artık Amerika Birleşik Devletleri desteği vardı. Ülke yabancı sermayeye açıldı,
özelleştirmeler başladı, devlet ekonomiden çekildi. Salinas döneminin önemli bir icraatı ise
1917 Anayasası’nda toprak reformunu öngören 27. maddenin yürürlükten kaldırılmasıdır.xv
NAFTA VE CHIAPAS
Meksika ekonomisi, NAFTA (North American Free Trade Agreement / Kuzey
Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) üyeliği ile esas ve kalıcı darbeyi yedi. Kanada, Amerika
Birleşik Devletleri ve Meksika arasında yapılan anlaşma, üç ülke arasındaki gümrüklerin ve
diğer ticaret engellerinin kaldırılmasını ve böylece ticaret, hizmet ve sermaye akışının
hızlandırılmasını hedefliyordu.xvi Fakat daha önceki neoliberal politikalarla büyüme(!)
kaydeden Meksika, NAFTA bir yılını doldurmadan krizin içine düştü. Aralık 1994’te
1980’lerden bu yana en büyük çöküntüyü yaşadı. NAFTA’nın ulusal sanayii destekleme
imkanını ortadan kaldırması, Meksika gibi dış ortamda mücadele edemeyecek olan bir devleti
bunalıma sürükledi. Oysa NAFTA’yla gelen vaatler iş imkanlarının doğacağı, Meksika’dan
Amerika Birleşik Devletleri’ne göç akımının duracağı yönündeydi.
İlkin neoliberal politikalarla görünürde bir iyileşme sağlanmış, daha sonra 1988’de
IMF reçeteleriyle yük daha da artmış ve NAFTA da bu anlamda en öldürücü darbe olmuştur.
Meksika’nın güneydoğusunda yer alan Chiapas eyaleti de, ülkenin içinde bulunduğu
ekonomik durumdan ve süreçten etkilendi. Chiapas, Maya kökenli yerlilerin yaşadığı bir
bölgedir. 74.211km2’lik yüzölçümüne sahip olan eyalet, Meksika’nın temel gıda maddesi
mısırın üretiminde üçüncü, petrolde ikinci ve kahvede birinci sırada yer alıyor. Chiapas,
ihracatının karşılığını ekonomik açıdan kendine yetme olarak bile alamıyor. Bu topraklarda
çalışan köylülerin sadece %18,4’ünün evinde su var, %2 ise, elektriği olanların oranı. xvii
Bununla beraber bölge halkı hükümet baskısı altında ve demokratik süreçten yoksun yaşıyor.
Yerlilerin bu durumu, PRI’nın politikaları ve bu politikalardan istifade eden Mestizolar’la
daha da kötüleşiyor.
ZAPATİSTA AYAKLANMASI
1970’lerde çözülen Maoist FLN (Front for National Liberation / Ulusal Kurtuluş
Gücü) örgütünden on kişi, 1982’de Chiapas’a gitti. Che Guevera tarzı bir devrimci örgüt
kurma amacında olan bu gerillalar yerli dilini bilmediklerinden bölgeye yabancılaştılar ve
sonrasında dağıldılar. Fakat bu gerillalardan bir olan Marcos, Chiapas’ta kaldı. EZLN
(Ejercito Zapatista de Liberacion Nacional / Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu) 1983’te
kuruldu. Marcos’un çabaları sonucu 1990’larda hükümetin habersiz olduğu silahlı bir köylü
örgütü vardı.xviii
EZLN, sesini 1 Ocak 1994’te duyurdu. Zapatista ayaklanması, Sen Cristobal de Las
Casas’taki askeri tesislere saldırıyla başladı. Aynı gün NAFTA yürürlüğe girmişti. “Ya Basta!
/ Yeter Artık!” sloganıyla baş gösteren ayaklanma on iki gün sürdü. Hükümetle ateşkes
yapıldığında yaklaşık on iki bin Zapatista üç şehri; Margarita, Ocausinco ve Sen Cristobal de
Las Casas’ı kontrol altına almıştı.xix Meksika ordusunun saldırıya karşılık vermesiyle yüz kırk
beş kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı. Daha sonra barış görüşmeleri yapıldı; fakat Zapatista
toplulukları hükümetin önerisini reddetti. Durgunluk on bir ay sürdü ve gerginlik tekrar
tırmandı. Meksika Kongresi diyalog zemini için Uzlaşma ve Derhal Barış Kanunu’nu çıkardı.
Aynı adı alan komisyon da görüşmelere yeniden başlamakla görevlendirildi. San Andres
görüşmeleri sırasında yerli hakları ve kültürü konusunda Ulusal Reform Antlaşması
imzalandı. Bu ilk adım hükümetin sertleşen politikasıyla gelişemedi. Bu arada
“Neoliberalizme Karşı I. Kıtalararası Buluşma” Chiapas’ta kırk iki ülkeden beş bini aşkın
temsilcinin katılımıyla gerçekleşti.xx Hükümet, Uyum ve Barış Komisyonu ile EZLN
arasındaki süreç olumlu noktalanmadı.
Bununla birlikte egemen siyasi nüfuzun yumuşamayı kabul etmemesi iki suikastle
açığa çıkıyordu. PRI içinde demokratik reformları savunan ve muhalefetle ilişkileri geliştirme
yanlısı olan iki politikacı, Luis Donaldo Colosio Mart 1994, José Francisco Ruiz Massieu ise
aynı yılın eylül ayında öldürüldü. Bu cinayetlerin arkasında PRI olduğundan şüphelenildi.xxi
Salinas’ın altı yıllık başkanlığından sonra Aralık 1994’te yerine Ernesto Zedillo Ponce de
León geçti. Zedillo, çöküşe doğru giden ekonomiye devalüasyonla müdahele etmek istedi.
Fakat ekonomi politikasının zayıflığı, pesonun önce %12, daha sonra %50 değer
kaybetmesine yol açtı.xxii Bununla birlikte Zedillo, Chiapas politikasını da sertleştirdi ve
Marcos’u terörist ilan etti. Dahası, ayaklananları “ne yerli ne Chiapaslı bir avuç gerilla
tarafından yoldan çıkarılmış yoksul köylüler” olarak niteledi. Ardından orduyu üzerlerine
gönderdi. Zedillo döneminde ordu, Chiapas’ta sivilleri hedef alan düşük yoğunluklu savaş
stratejisi izledi.xxiii Bu yöntem Salinas tarafından da benimsenmişti. Askeri harekatlarda
1998’de Acteal’da kırk beş, 1999’da San Cristobal’de ise dört kişi öldü.xxiv Öte yandan, eski
başkan Carlos Salinas’ın kardeşi Raúl Salinas, Ruiz Massieu cinayetiyle ilişkisinin
kanıtlanması sonucu, Ocak 1999’da elli yıl hapse mahkum edildi.xxv
Göreve geldiğinde reformlardan söz eden Zedillo, bu konuya çok itinalı yaklaştı.
Ancak Kongre’de ve uluslararası alanda oluşan baskı havası PRI’yı bir dizi değişiklik
yapmaya itti. Bu değişikliklerden biri, vatandaşların valiyi ve kent meclisi üyelerini
seçmelerine olanak tanıyordu. 1997’de PRI, yapmak durumunda kaldığı bu değişiklikten
darbe yedi, başkentin valiliğini muhalefetteki PRD’nin (Partido Revolucionario Democratico /
Devrimci Demokratik Parti) adayı kazandı.xxvi Diğer yandan Zapatista hareketi, sesini gür bir
şekilde duyurmuştu. Ülke içindeki yardımlar toplanıp Chiapas’a gönderilirken dünyanın
çeşitli yerlerinde (Avrupa, Latin Amerika, ABD, Avustralya) destek gösterileri ve eylemler
yapıldı.xxvii
1997 seçimlerindeki değişim, Aralık 2000’deki başkanlık yarışında kendini gösterdi.
PRI’nın yetmiş bir yıllık saltanatı sona erdi. Yeni başkan Vicente Fox idi. Göreve gelince ilk
olarak Zapatista topluluklarının yaşadıkları bölgelerden orduyu çekmek ve parlamentoya
“yerli halkları yasa tasarısı”nı sunmak oldu.xxviii Bu tasarı onaylandı ve 15 Ağustos 2001’de
yürürlüğe girdi. Fakat yine de ekonomik yönelim anlamında Fox’un, kendinden öncekilerden
pek de farklı olmadığı görülüyor.xxix
EZiLENLER
Direnişin Farklılığı
Zapatista hareketini incelediğimizde, kendisinden önceki sol gerilla oluşumlarından
daha farklı özelliklere sahip olduğunu görüyoruz.
İlk olarak Zapatistaların iktidarı ele geçirme gibi bir hedefleri yok. Yönetimi devirip
kendi sistemini oturtma gibi bir amacı olmayan Chiapas isyancıları, yerli Maya kimliğinin
tanınması ve özerklik isteğiyle yola çıkıyorlar. Amaçlarından biri yeni bir siyasal kültür
yaratmak.xxx
EZLN, iktidar isteğinin olmamasıyla birlikte, kendi içinde de geniş katılımlı bir
demokratik düzen uyguluyor. Bünyesindeki tüm topluluklar fikirlerini temsilcileri aracılığıyla
iletiyor ve böylece tüm kararlar bir bütünlük arzediyor. Bu doğrultuda, Zapatistaların özerklik
talepleri ortaya çıkıyor. Çünkü yerli halk, (beş yüzyıl önce elinden alınmış) kendi toprağını
istiyor ve bu toprak üzerinde yaşamayı, kendi geçimini sağlamayı arzuluyor. Bu bağlamda,
yerli haklarının tanınması, toplumsal egemenlik, bu egemenliğin serbest seçimi ve
kararlaştırılması ile eşitlik ve egemenlik önerilerinin hazırlanabilmesi; yani özgürlük, adalet
ve demokrasi, EZLN’nin bir başka sloganı oluyor.xxxi
Öte yandan Zapatista hareketinin kendini ifade ederken kullandığı yöntem de değişik
ve ilginç. Öyle ki, Chiapas’ın isyancıları farklı bir dil kullanıyor. Getirdikleri,
politik
dil
yerine şiir, felsefe ağırlıklı geniş sınırlı bir dil. Söylemlerindeki romantizmi büyük oranda
Marcos’a borçlular. “Yardımcı komutan”, ironik-mizahi anlatımıyla dikkat çekiyor.xxxii
Söylemek istediklerini farklı araçlar kullanarak ortaya koyabiliyorlar.
Bu dili kullanırken, EZLN görsel olarak da bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Tüm üyeler
kar maskeli. Dışardan bakıldığında sadece gözleri görünen insanlar olarak duruyorlar.
Tanınmıyorlar ve ayırt edici özellikleri olmuyor.
Bu tarz her zaman (fotoğrafta, hükümet yetkilileriyle görüşürken v.s.) devam ediyor.
Bunu belki de en iyi Marcos dile getiriyor:
“Mücadele ve savaş bizi kahramanlaştırdı. İsimlerimizle, eylemlerimizle yerliler
arasında kahramanlaştık. Biz EZLN’nin ve kendimizin yüceltilmesini, isimlerimizin,
yüzlerimizin tanınmasını istemiyoruz. Çünkü barış ve demokrasi sağlandığında, bizler
maskelerimizi çıkarıp halkın arasına karıştığımızda onlarla eşit sivil yurttaş olarak beraber
olmak istiyoruz. Kahramanlığımız, isimlerimiz ve yüzümüz bir ayrıcalık oluşturmasın diye
maske takıyoruz.”
Yine Marcos’un bir diğer kar maskesi çıkarımı şöyle:
“Evet, kar maskeleri var; çünkü bunlar Zapatistalar’ın sembolü. Kar maskeleri, kendi
yüzlerini gösterdiklerinde hükümetin onları görmediğine işaret ediyor. Ne kar maskesine ne
silaha gerek kalmaması için Zapatistalar’ın diğer yurttaşlar gibi siyaset yapmasına olanak
sağlansın. (…)”
Öte yandan, EZLN, geçmişte uyuşturucu kaçakçılığının çok yoğun olarak yapıldığı bir
bölgede üslenmesine karşın bir kez bile uyuşturucu ticaretiyle birlikte anılmadı. Üstelik
ticaretin yapılmasına engel bile oldu.
EZLN’nin farklı oluşu iletişiminde ve dünyayla irtibatında da kendini gösteriyor.
Zapatistalar interneti çok iyi kullanıyorlar ve bu ağ üzerinde oldukça etkililer. İletişimin
önemini bilen Marcos, bunun baskıcı rejimler için endişe verici olduğunu biliyor. EZLN
bildirileri tüm dünyaya ulaştırılıyor. Zapatistalar, dünyanın birçok yerindeki oluşumlarla
bağlantı kurdular. Bu ise, Zapatista hareketinin küresel bir özelliğinin olmasıyla, yani
neoliberalizme karşı duruşuyla ortaya çıktı.
Neoliberalizm Karşıtlığı
EZLN’nin neoliberalizm karşıtlığı, Chiapas’ın mahvolma sebebinin bu tür politikalar
olduğu görüşünden doğuyor. Neoliberalizm “Yeni Dünya Düzeni”yle birlikte gelen
kavramlardan biri. Bu yolla gümrük vergisi gibi korumacı önlemler uygulama alanlarını
yitiriyor ve çok hızlı olan sermaye hareketleri sınır tanımıyor. Sermayenin aniden yer
değiştirmesi, bıraktığı yerin ekonomik anlamda alt üst olmasına neden oluyor. Bu durum
gelişmesini tamamlayamamış ekonomiler içinse tam bir felaket demek. Zapatistaların
neoliberalizm karşıtlığı da bu sürecin işlemesine başkaldırılarında kendisini buluyor. Bu
açıdan, yerel özelliklere sahip olan ayaklanma, nedeni küresel oluğu için kendi bölgesini
aşıyor. Ayaklanmanın NAFTA’nın yürürlüğe girdiği tarih olan 1 Ocak 1994’te başlamasını ve
ayaklananların “Ya Basta! / Artık Yeter!” sloganıyla ortaya çıkmalarını dikkate almak,
Zapatistaların neyin karşısında olduklarını kavramada kolaylık sağlar. Nitekim NAFTA,
Meksika ekonomisini olduğundan daha kötü bir duruma getirdi. Ülke, NAFTA’ya girişinden
bir yıl sonra elli milyar dolar yardım almasına rağmen bununla borçlarının faizini bile
ödeyemedi. Meksika’da 1995’in ilk altı ayında sekiz yüz bin kişi işinden oldu. xxxiii Marcos da
üçüncü dünya savaşını kapitalizm-sosyalizm arasındaki mücadele olarak niteledikten sonra,
dördüncü dünya savaşının büyük finans şirketleri arasında yaşandığını belirtiyor.xxxiv
Neoliberal politikaların Meksika’daki uygulamalarına isyan bayrağı açan Zapatistalar,
1996’da Chiapas’ta ve 1997’de İspanya’da “Neoliberalizme Karşı İnsanlık İçin Buluşma”ları
düzenlediler. Davet ettikleri uluslararası sivil toplum yöneticileri konferanslar sonucu kendi
hareketlerini dünya dayanışma ağıyla birleştirmeye başladılar.
Tüm bunlar bize bir şeyi hatırlatıyor; tarih halen yazılıyor.
Ana Britannica, C.XV., İstanbul, Ana Yayıncılık, 1989, s.524.
John David Ragan, Emiliano Zapata, New York, Chelsea
House Publishers, 1989, s.25.
iii
Ana Britannica, C.XV., s.526.
iv
Ragan, op.cit., s.17.
v
ibid., s.25.
vi
Fikret Başkaya, Temel Demirer ve Sibel Özbudun, Dünyanı Balkonundaki İsyancılar, Ankara, Öteki
Yayınevi, 1998, s.45.
vii
Ana Britannica, C.XV., s.525.
viii
Ragan, op.cit., s.15.
ix
Robert P. Millon, Zapata, İstanbul, Sosyalist Yayınlar, 1994, s.12.
x
Ana Britannica, C.XV., s.538.
xi
Bu partinin ilk adı Ulusal Devrimci Parti (PNR) idi. 1938’den sonra Meksika Devrimci Partisi (PRM) adını
adlı ve nihai adına 1946’da kavuştu.
xii
Ragan, op.cit., s.105.
xiii
Hayri Kozanoğlu,, “Meksika’da Kriz”, Birikim, İstanbul, No.75, Temmuz 1995, s.57.
xiv
1988 seçimlerinde sol muhalefetin adayı Cárdenas çok güçlü durumdaydı. Yaygın kanıya göre PRI, seçimde
hile yaparak Salinas de Gortari’nin başkan olmasını sağladı.
xv
Özgür Gökmen, “Tarih Zapatistalar ile Sürüyor”, Birikim, İstanbul, No.75, Temmuz 1995, s.66.
xvi
İlhan Uzgel, “ABD ve NATO’yla İlişkiler”, (ed.)Baskın Oran, Türk Dış Politikası, cilt II, İstanbul, İletişim
Yayınları, 2001, s.251.
xvii
Özbudun, Demirer ve Orhangazi, op.cit., s.81.
xviii
ibid., s.92.
xix
Burton Kirkwood, The History Of Mexico, London, Greenwood Press, 2000, s. 209.
xx
Özbudun, Demirer ve Orhangazi, op.cit., s.79.
xxi
Kirkwood, op.cit., s.210.
xxii
ibid., s.211.
xxiii
Subcommandante Marcos, Sözümüz Silahımızdır, (Haz.) Juana Ponce de León, İstanbul, Bakış yay., 2001,
s.439.
xxiv
Kirkwood, op.cit., s.210.
xxv
ibid., s.212.
xxvi
idem.
xxvii
Sub. Marcos, op.cit., s.444.
xxviii
Özgür Gökmen, “Chiapas’ta Barış Sesleri”, Birikim, İstanbul, No.101, Eylül 1997, s.10.
xxix
Gökmen, loc.cit., s.12.
xxx
Özbudun, Demirer ve Orhangazi, op.cit., s.10.
xxxi
http://www.geocities.com/CapitolHill/Senate/7479/fusun2.htm, 23.05.2002.
xxxii
Sezai Sarıoğlu, “Zapatistalar, iyi ki varlar…”, Birikim, İstanbul, No.144, Nisan 2001, s.101.
xxxiii
Kirkwood, op.cit., s.212.
xxxiv
Marcos’un Ağustos 1997’de Le Monde Diplomatique’de yer alan yazısı; Marcos, “Dördüncü Dünya Savaşı
Başladı”, (çev.) Ömer Laçiner, Birikim, no: 101, Eylül 1997, s.57.
i
ii
Download