Bilişsel Gelişim

advertisement
Bilişsel Gelişim: Beden ve akıl arasında ki fonksiyonel ilişkiyi kapsar(Özer, 1998). Bilişsel
gelişim terimi, bilgiyi, belleği, akıl yürütmeyi, sorun çözmeyi, kavramları ve düşünmeyi; bir başka deyişle
Öğrenmeyi ve anlamayı içeren zihinsel etkinliklerin gelişimini kapsar (Yavuzer, 1992).
Zihinsel Gelişim, Biliş (cognition) insanın, kendini ve çevresini anlama/yorumlama ve
öğrenme
eylemlerini gerçekleştirmesini sağlayan zihinsel etkinlikleri gösteren bir
kavramdır. İnsan böylesi zihinsel etkinlikleri gerçekleştirebilen bir organizma olduğu için
“düşünen” bir varlıktır. Doğumundan ölümüne insanın geçirdiği fiziksel gelişimin benzeri
bir biçimde, biliş de gelişim gösterir. Kısaca söylersek, bilişsel gelişim doğumundan
başlayarak insanın anlama/yorumlama ve öğrenme biçiminde hem nitelik hem de içerik
açısından giderek yetkinleştiği bir sürece işaret etmektedir.
Biliş dünyamızı anlamayı, tanımayı ve öğrenmeyi içeren tüm zihinsel süreçleri kapsar.
Biliş denince aklımıza ilk gelen zekâdır, ayrıca algılama kavram oluşturma, dil edinme,
hatırlama, sembolleştirme, kategorileştirme, düşünce, problem çözme ve yaratma gibi zihinsel
aktiviteleri içerir. Bilişsel Gelişim konusunda birçok psikolog çalışmış ve kuram oluşturmuştur.
Bunlardan en önemlisi Jean Piaget’ tir. Bilişsel Gelişim teorisinin babası sayılır.
İnsan yavrusu doğduğu zaman hayatını kendi başına devam ettirebilecek yetenekte değildir.
Yeni doğanda emme, ağlama, yutma gibi refleksler vardır. İsteklerini ancak ağlama şeklinde belli
edebilir. Korku reaksiyonu vardır. Sinir sisteminin gelişimi henüz tamamlanmamıştır. İlk yaşlarda
nöromotor, zekâ ve ruh gelişim düzeyleri basit araçlar kullanılarak (zil, küp, düğme, şişe, kâğıt, kalem
vb.) ve dikkatli bir gözlem ile oldukça doğru bir şekilde değerlendirilebilir. Çocuklar her dönemde
belirli bazı becerileri kazanırlar. Bu becerilerin kazanılması için yeterli bir zekâ gelişimin yanı sıra
sağlıklı bir sinir-kas sistemine ve sağlıklı duyu organlarına ihtiyaç vardır (Kale, 1999).
Kişinin davranışlarını anlatan genel ve geniş bir kavramdır. Gelişimi anlayabilmek için zihnin
işlevlerini tanımak gereklidir. Öğrenme, iş yapabilme, uyum, dil gelişimi, algısal gelişim, kavram
geliştirme, sorun çözme yeteneğinin gelişimi, yaratıcılığın gelişimi bu işlevlerden bazılarıdır, Piaget
zihinsel gelişimin niteliksel evreleri ile ilgili bir kuram geliştirmiştir. Bu kuramda zihinsel gelişimi
dört büyük döneme ayırarak incelemektedir (Günce, 1973).
Yeni doğan çocuğun baş etmesi gereken en önemli problem yaşadığı dünyayı öğrenmesi
anlamasıdır. Bu problem yetişkinlere kolay görünebilir. Yetişkin dünyanın kapsamı hakkında
ayrıntılı bilgi edinmiştir. Çocuk dünyanın kapsamında olan sayısız şeyi öğrenmekle karşı
karşıyadır.
Bireyin, çevresindeki dünyayı anlamasını ve öğrenmesini sağlayan aktif zihinsel
faaliyetlerde gelişime BİLİŞSEL GELİŞİM adı verilmektedir. Bilişsel gelişim; bebeklikten
yetişkinliğe kadar bireyin çevreyi, dünyayı anlama, düşünme yollarının daha kompleks ve etkili
hale gelme sürecidir ( Sönmez, 2000, s. 90 ). Piaget, Bruner ve Vygotsky çocuğun çevresindeki
dünyayı değişik yaşlarda nasıl ve niçin böyle gördüğünü ve algıladığını belirlemeye
çalışmışlardır (Senemoğlu, 2001, s. 39).
Piaget’ e Göre Zihinsel Gelişim Dönemleri:
1. Duyu - Motor (Hareket) Dönemi (0-2 Yaş) : Çocuğa duyular ve duyu organları yolu ile ulaşanlar
önemlidir. Çevresindeki nesnelere dokununca etkileşimde bulunur, bu dönemde çocuğun özgür
hareketlerine engel olmamak gerekir. Bu dönemde çevresi ile ilişkili olarak bazı kavramlar gelişir.
Bebek, bu aşamada dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullandığından bu
döneme duyusal- motor adı verilmektedir.
Bebek doğumunun ilk gününden itibaren çevresini keşfetme çabasına başlar. Keşif çabasında
kullandığı temel araçlar doğuştan getirdiği duyusal ve hareketsel yeteneklerdir. Bilişsel gelişimin
aşamalarından birini çocuk nesnelerin değişmezliğini keşfederek başarır. Önceleri bebek için nesne
ancak kendi görsel alanı içindeyken vardır. Nesne ortadan kaldırılınca nesnenin yok olduğunu artık
var olmadığını düşünür. Bir yaşına doğru çocuk nesnenin değişmezliği kavramını anlamaya başlar
ve göz önünden kaldırılan bir nesneyi etrafına veya masanın altına bakarak arar. Değişikliklerin
olabilmesi için çocuğun çevreyle etkileşim içinde olması gerekir. Olgunlaşma çocuğun sinir
sistemini geliştirerek onun daha karmaşık algılamalar yapabilecek düzeye gelmesini sağlarken,
çocuğun çevresiyle duyusal ve hareketsel etkileşim yapması bilişsel gelişimin temelinde yatan
öğrenme deneyimlerini oluşturur.
Bütün bebekler doğuştan refleksif davranışlara sahiptir. Yeni doğan bebeğin dudaklarınıza
dokunduğunda emmeye başlar; elinizi avucuna koyduğunuzda yakalar. Bu refleksler, çocuğun ilk
biliş şemalarını oluşturur. Başlangıçta kendisini diğer nesnelerden ayıramayan bebek, bu ilk
şemaları, (emme, tutma, yakalama vb.) yoluyla kendi vücudunu keşfetmeye çalışır. Daha sonra,
diğer nesnelerle etkinliklere başlar. Çıngırak, fincan vb. nesneleri tutar, emer, vurur. Onları,
kendisinde var olan şemalarla tesadüfen keşfeder. Örneğin; çıngırağı ağzına götürdüğünde bundan
hoşlanmayabilir. Kendisinde var olan şemayı yeniden düzenleme yoluyla çevresini anlamayı
sağlayacak yeni bilişsel yapılar geliştirmeye başlar. Gelecek sefer çıngırağı eline verdiğinizde,
sadece ağzına götürmez, elinde sallar. Örneğin; yeni doğan bebeğe mama şişesini ters olarak
verdiğinizde de emmeye çalışır. Oysa bir ya da iki ay sonra biberonun ne tarafından emileceğini
öğrenir. Bebeğin, çevresiyle etkileşimleri sonucu edindiği yaşantılarla oluşturduğu yeni bilişsel
yapıla, refleksif davranışlardan, amaçlı davranışlara doğru ilerlemesini sağlar. Artık bebek,
kendisine ilginç gelen bazı davranışları sadece tekrar etmez aynı zamanda bazı basit problemleri
çözmeye de çalışır. Örneğin; beş aylık bebek, gözünün top battaniyenin altına saklandığında onu
aramaktan vazgeçer; oysa sekiz aylık bebek, onu aramaya devam eder. Çünkü bebek, nesne gözünün
önünden kaldırıldığında onun yok olmadığını öğrenir. Nesnenin sürekliliğinin gelişimi, bilişsel
gelişimde önemli bir adımdır. Daha ileri düşünmenin gelişimi için bir basamaktır. Bebek gözünün
önünde kaybolan nesnenin yok olmadığını anladığında, onu zihninde tutacak semboller kullanmaya
başlar. Böylece nesne hakkında düşünebilir. Bellek az gelişmiş olmakla birlikte, bu durum belleği
kullanmaya başladığının göstergesidir. Duyusal-motor dönemde diğer bir önemli gelişme de
deneme – yanılma öğrenmesinin oluşumudur. Örneğin; çocuğun istediği bir topu çocuktan uzağa
bir battaniyenin üstüne koyduğumuzu düşünelim. Çocuk battaniye ulaşabilmekte fakat topa
ulaşamamaktadır. Bu durumda, küçük bebekler topa birkaç kez ulaşmaya çalışır fakat daha sonra
vazgeçer. Daha büyük bebekler, doğrudan topa ulaşamadıklarını gördüklerinde, başka bir yolu
denerler. En sonunda, muhtemelen, battaniyeyi çekerek topa ulaşabileceklerini keşfederler.
Çocuklar, duyusal-motor döneminin sonlarına doğru başlangıçtaki deneme- yanılma yoluyla
problem çözme davranışlarından, daha planlı bir yaklaşımla zihinsel olarak sembolleştirir,
resmederler. İşte bu duruma düşünmenin başlangıcı adı verilir. Nesne ve olayların içsel
temsilcilerinin oluşturulması kavram ve dil gelişiminin başlangıcını oluşturur. Çocuk gözünün
önünde olmayan nesne ve olayları zihninde temsil edebilir. Düşünmenin başlangıcı olarak
nesnelerin zihinde sembolleştirilmesi bilişsel gelişim önemli bir adımdır. Örneğin; oyun parkında
oynayan bir çocuk dışarıya kaçan topunu almak için çevresini gözler; topa ulaşmasını sağlayacak
bir nesneyi (çubuğu vb.) bulur ve kullanır. Burada çocuk problemi deneme–yanılma yoluyla
çözmemiştir. Problemi düşünüp, anlayarak, çözümü tasarlamış ve zihinsel olarak sonuca ulaşmıştır.
Bu dönemin zihinsel gelişim kazanımlarını kısaca
-Kendisini dış dünyadan ayırt etme
–Refleksif davranışlardan amaçlı davranışlara geçme
–Nesnenin sürekliliğini kazanma, başlıkları altında toplayabiliriz,
2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş) : Bu dönemde nesnelerin yerini simge alır. Deneyimlerine göre
akıl yürütür. Nesneleri sınıflandırır, oyunlarda simgesel işlem görülür.
Bu devrede daha önce kazanılan iç temsil süreçleri daha karmaşık ve çok yönlü olmaya başlar.
Çocuk bu devrede kelime kullanmaya ve ilkel bir düzeyde ilk olarak bir sembol ile bu sembolün
temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar. Çocuk iç temsilden başka bir deyişle kelime,
kavram ve sembollerin verdiği zenginlikten faydalanarak oyun yaşamına yeni zenginlikler getirir.
Örneğin; bir ağaç dalını at gibi kullanmaya, ana-baba rollerine girerek arkadaşlarıyla yetişkin
ilişkilerini taklit oyunları oynamaya başlar. Bu yaşta sembolik oyun sıkça gözlenir. Sembolik
oyunlar aracılığıyla çocuklar, çatışmalarını ortaya koyabilir ve dengelerini sağlayabilirler. Çocuklar
büyüdükçe sembolik oyunları anlaşılmaz hale gelebilir. Bu sembolik, hayali ve oyunsal maceralar
sayesinde çocuk yavaş yavaş gerçek yaşama hazırlanır. Çocuklar bu dönemde, nesnenin dikkat
çekici özelliklerine odaklanmakta diğer özelliklerini gözden kaçırmaktadır. Korunumun
kazanılmamasında bu özellikleri etkili olmaktadır. Örneğin; eşit miktarda dolu olan iki süt
bardağından birini, ince uzun bir bardağa, diğerini geniş bir bardağa çocuğun gözünün
önünde boşaltalım. İnce uzun bardaktaki süt daha yüksek göründüğünden çocuk, o
bardaktaki sütün daha çok olduğunu söyleyecektir. Çocuğun bu yaşta becerdiği önemli
adımlardan biri nesneleri kategorilere ayırmayı öğrenmesidir. Nesnelerin büyüklük, renk, biçim gibi
belirli duyusal özelliklere göre sınıflandırması, nesnenin değişmezliği aşamasından sonra kendini
gösterir. Beş yaşına ulaştığında çocuk, bir nesneyi ayrı, bağımsız bir nesne olarak değil, o nesnenin
ifade ettiği sınıfın bir temsilcisi olarak görebilir. Piaget’ e göre dil gelişimi, çocuğun bilişsel
gelişiminin belirli bir aşamaya ulaşmasının doğal sonucudur. Bilişsel gelişimin temelinde dil
gelişimi değil, aksine dil gelişiminin temelinde bilişsel gelişim yatar.
Bu dönemin zihinsel gelişim kazanımlarını kısaca
-Çevresindeki olay ve nesneleri çeşitli sembollerle ifade etme
-Tek yönlü sınıflandırmalar yapma
-Başlangıçtaki ben merkezlilikten giderek azalma, başlıkları altında toplayabiliriz,
3.
Somut İşlem Dönemi (7-11 Yaş) : Bu dönemde maddenin korunması, ağırlıkların korunması
ilkeleri gerçekleşir. Yani; geniş bir kapta bulunan suyu, uzun bir cam şişeye doldurduğumuzda,
miktarının değişmediğini söylemektedir. Daha önceki dönemlerde bunu başaramamaktaydı. İlkokul
yıllarına rastlayan bu dönemde öğrencinin derslere ilişkin faaliyetlerinin deney, ders levhası,
maketler, modellerle gerçekleştirmesi, ağırlık, alan ve hacim ölçülerinin somut olarak sınıfa
getirilmesi
gerekir.
Somut
işlemler
dönemindeki
çocuklar
benmerkezcilikten
uzaklaşmışlardır. Olayları ve dünyayı, başkaları açısından da görebilirler. Ancak bu
dönemde, düşünme süreçleri çocuk tarafından gözlenebilen gerçek olaylara yöneliktir.
Doğumdan 2-3 ay sonra nesnelerin yok olduğunu düşünen çocuk, 12 ay civarında nesnelerin
değişmez olduğu aşamasına ulaşır. Beş yaşına doğru çocuk nesneleri zihinsel olarak temsil eder
ancak bu kavramlar ve semboller üzerinde zihinsel işlemler yapamaz. Çocuk yedi yaşına doğru
yaklaştıkça toplama, çıkarma gibi bilişsel işlemleri yapmaya başlar. Örneğin; benim beş
portakalım, senin dört portakalın var. İkimizin portakallarını bir araya getirdiğimizde kaç
portakal eder? Diye sorduğumuzda problemi zihinsel olarak çözebilirler. Bu dönemde çocuk
olayları başkalarının gözünden görmeye başlar. Bu yaş evresinde çocuk iki önemli beceriyi
geliştirir. Becerilerinden biri sınıf içerme becerisidir, başka bir deyişle bir sınıfa ait olan nesnelerin,
başka bir sınıfın alt dizisi olabileceğini çocuk anlar. Örneğin köpekler hayvanlar sınıfının bir alt
dizisini oluşturabilir, veya motorlu taşıt araçlarına otomobiller ve kamyon vb., diğer taşıt
araçları olarak gruplayabilir, otomobilleri de, benzinle çalışanlar ve mazot vb. yakıtla
çalışan diğer otomobiller olarak sınıflandırılabilirler. Çocuğun kazandığı ikinci önemli beceri
daha önceki evrede ancak nesnelere dokunarak gerçekleştirebildiği sınıflama sürecini sembolik
olarak yapabilmesidir.
Bu evrede çocuğun bilişsel alanda başardığı değişiklikler 3 temel grupta toplanabilir
1.
Çocuk nesnelerin ve olayların renk, biçim, yükseklik gibi dış duyusal özelliklerinin baskısından
kurtulup, onların kitle, hacim, sayı gibi iç özelliklerini kavrayabilecek hale gelir. Bu değişiklikler
çocuğun cinsiyet anlayışında, sayı kavramının gelişmesinde, mekân ilişkilerini kavramasında
kendini gösterir.
2. Okul çağındaki bir çocuk bir olayı diğer insanın gözüyle görebilmeyi zamanla daha iyi becermeye
başlar. Bu dönemde çocuğun düşünce tarzı Piaget’ e göre ego merkezli (egocentric) düşünce
tarzıdır. Ego merkezli olmaktan kurtulup, diğer kişinin gözüyle dünyayı görebilmek çocuğun sosyal
ilişkilerinde yeni bir aşamaya yol açar.
3.
Çocuk dış dünyadaki nesnelerin yerine kafasında geliştirdiği semboller ve zihinsel operasyonlar
aracılığı ile işlemler yapmaya başlar. Gördüğü nesneleri sınıflar, aralarındaki ilişkileri gözler ve dış
dünyada bir değişiklik yapmadan kendi zihin dünyasında o yaşa göre oldukça karmaşık zihinsel
buluşlara ulaşır.
Bu dönemin zihinsel gelişim kazanımlarını kısaca
-Mantıksal düşünme yeteneğinde gelişme
-Konumu kazanma
-Üst düzeyde sınıflama yapma
-Ben merkezlikten uzaklaşma
-Somut yollarla problem çözme, başlıkları altında toplayabiliriz,
4.
Soyut İşlem Dönemi (12-...) : Bu dönemde çocuk yetişkin gibi soyut düşünebilir. Ergen bu
dönemde tümevarım ve tümden gelim yolları ile düşünebilme yeteneğini kazanır. Ergen,
tümdengelim ve tümevarım akıl yürütme yollarının her ikisini de birlikte kullanabilir.
Bilişsel yöntemle denenceler üretim her birinin sırasıyla test ederek problemi çözebilir.
İnhelder ve Piaget’ye göre ergenlikte beynin olgunluğu, bu işlemleri yapmaya uygun hale
gelmekle birlikte, soyut işlemleri yapabilmesi çevreden gelen taleplere bağlıdır. Yani,
ergenin soyut işlemleri başarabilmesi için beynin olgunlaşmasının yanı sıra soyut işlem
yapmasını gerektirecek bir çevrede bulunması da gereklidir. Diğer bir deyişle, tüm
gelişimde olduğu gibi, soyut işlemler döneminin özelliklerini kazanabilmek içinde,
olgunlaşma ve ergenin çevresiyle etkileşimlerin sonucu yaşantı kazanması gerekmektedir.
Piaget, bir çok yetişkinin soyut işlemleri geliştirmediğini ifade etmektedir. Bunun nedeni
de: içinde yaşadıkları çevrenin niteliğidir. Örneğin; ilkel bir toplumda yaşayan bireyin soyut
işlemler yapmasına: bir problemle ilgili dereceler geliştirip bunları teker teker denemesi ve
sonuca ulaşmasına gerek olmayabilir. Kısaca bireyin soyut işlemleri yapabilmesi için, bu
tür düşünme tarzını gerektirecek karmaşık problemlerle karşılaşması gerekir. Öğretim,
ergenin bilimsel yöntemi kullanmasını sağlayacak içinde düzenlenmelidir. Piaget ve
İnherder, ergenlerin bilişsel gelişim aşamalarını test etmek için ergenlere, dört farklı renk
değiştiren sıvı vermişlerdir. Bunlar: sayı olarak 1, 2, 3, 4 olarak etiketlenmiştir. Bir de “g”
etiketli küçük bir şişe sıvı verilmişti. “g” etiketli bu sıvı karışıma birkaç damla eklenerek
rengi ortaya çıkarmayı sağlamak için kullanılmaktadır. Ergenlerden istenen ise şudur: “ bu
dört tür sıvıdan hangi iki sıvının karışımı, turuncu rengi meydana getirmektedir?” Somut
işlemler döneminde olan çocuklar, düşünmeksizin 1ve 2’yi, 3 ve 4’ü, 2 ve 3’ü, sonuç olarak
bütün kombinasyonları, tesadüfen turuncu rengi buluncaya kadar denemişlerdir. Oysa soyut
işlemler dönemindeki denencelerini daha sınırlı sayıda kombinasyonlarla geliştirmiş ve
doğru olup olmadığını sırasıyla test etmişlerdir.
Somut işlem döneminden soyut işlem dönemine geçişin nasıl olduğu kesin olarak bilinmemektedir.
Piaget bunu ergenlik çağının başlarında görülen nörofizyolojik yapı değişikliğine bağlamaktadır.
Bunun yanı sıra, bireyin içinde yaşadığı toplumun toplumsal ve kültürel yapı ve özelliklerinin de
bunda rol oynadığı kabul edilmektedir.
Bu dönemin zihinsel gelişim kazanımlarını kısaca
-Soyut düşünme
-Bilimsel yöntemle problem çözme
-Değer ve inanç sistemini yapılandırma
-Fikir dünyasıyla aktif olarak ilgilenme ve düşüncesini etkinliklerine yansıtma,
başlıkları altında toplayabiliriz,
Bu dönemlere ilişkin bilgiler Tablo l'de sunulmuştur.
Tablo 1 Piaget' in Düşüncenin Gelişimine ilişkin Dönemleri
DUYU HAREKET DÖNEMİ
(Doğum – 2 Yaş)
İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM
( 2 Yaş – 6 Yaş)
SOMUT İŞLEMLER DÖNEMİ
(7 Yaş – 11 Yaş)
SOYUT İŞLEMLER DÖNEMİ
( 12 Yaş ve Üstü)
Bebeğin zekâsı çevresiyle gitgide daha
uyumlu hale gelen duyu - hareket
etkileşimlerinde kendini gösterir. Bebek
zihinsel düşünme ya da anlama anlamında
"bilmez" ya da "düşünmez"; daha çok
duyu-hareket eylemleriyle tutarlı ve akla
yakın yollarla çevresinin değişik yönleri
üzerinde yaptığı işlemlerle "bilir" ve
"düşünür". Bu dönemde doğruda duyu
organlarının etkisinde bir motor gelişim
görülür.
Bu düzeyde düşünce mantık dışıdır ve anlık,
görünür koşullara son derece bağımlıdır.
Zihinsel tasarımlama şimdi olanaklı olsa da,
bilgi sistemli biçimde işlenmez. Küçük
çocuklar belirli bir zamanda bir durumun
yalnızca bir yönünü ele alma yeteneğine
sahiptirler.
Çocuk nesnelerle ilgili olan görülüp elle
tutulabilen yani somut olan şeyleri düşünür.
Çocuklar şimdi bilgiyi sistemli ve mantıklı
biçimde işleyebilirler, ama bunu yalnızca
bilgi somut biçimde verildiği zaman
yapabilirler. Soyut bilgiler verildiğinde yetersiz görünürler, ilkokul çağındaki çocuklar
somut bir dönüşümü zihinsel olarak tersine
çevirebilir ve belirli bir zamanda bir
durumun birçok yönünü ele alabilirler.
Birey artık göremedi, dokunamadığı
unsurları da algılamaya, yorumlamaya
başlar. Soyut işlemlere ulaşan ergenler
varsayımlar kurabilir, mantıksal sonuçlar
çıkarabilir ve ister somut ister soyut biçimde
sunulsun, karmaşık sorunları sistemli
biçimde çözebilirler.
Duyu motor veya duyu hareket dönemi incelendiğinde bu evrede bebekler, hareketleri ile bu
hareketlerin sonuçları arasındaki ilişkileri keşfetmekle meşguldürler. Örneğin, bir nesneyi
yakalamak için ne kadar uzanmaları gerektiğini, yemek tabaklarını masanın kenarından ileri
ittiklerinde ne olduğunu, ellerinin vücutlarının bir parçası olduğunu, karyola parmaklığının ise
vücutlarının bir parçası olmadığını öğrenirler. Bebekler, sayısız ‘deney’ le dış dünyadan ayrı
olarak kendilerinin kavramını oluşturmaya başlarlar. Bu evredeki önemli bir kesif nesne
kalıcılığı kavramıdır; bir nesnenin, duyularla algılanmadığı zaman da var olmaya devam etmesi.
Büyük bebek, görüş alanı dışında olduğunda da nesnenin var olduğunu kavramış
görünmektedir. Nesne kalıcılığı kavramını edinmiştir. Ancak bu yaşta da arayış sınırlıdır.
Bebek bir yerde saklanan oyuncağı art arda geri getirmeyi başarırsa, bir erişkinin nesneyi yeni
bir yerde sakladığını görse dahi eski noktaya bakmaya devam eder. Bebek, nesneyi en son
gördüğü yere bakmaktansa daha önce oyuncağı elde etmiş olduğu hareketi tekrarlar. Bebek
ancak 1 yaşına geldiğinde bir nesneyi, daha önceki denemelerde ne olduğundan bağımsız olarak
en son kaybolduğunu gördüğü noktada arar.
İşlem öncesi döneme geldiğinde çocuklar dili kullanmaya başlarlar. Kelimeler simge olarak,
nesneleri ya da nesne gruplarını temsil edebilirler. Bir nesne de bir başkasını temsil
edebilir(simgeleyebilir). Böylece, 3 yaşında bir çocuk oyun oynarken bir dengeyi bir atmış gibi
kullanabilir ve değneğe binerek odada dolaşabilir; tahta bir küp bir araba olabilir; bir oyuncak
bebek, anneye, diğeri bir bebeğe dönüşebilir.
Download