Özel Eğitime Muhtaç Olmanın Nedenleri-2

advertisement
 Özel Eğitime Muhtaç Olmanın Nedenleri
RTEÜ-Ahmet DUYSAK-2012-2013
Çocuğun anlamı nedir?
 Öncelikle çocuk kadın ve erkeğin ortak ürünüdür. Anneden 23 babadan 23
kromozomun birleşmesiyle oluşan bir üründür.

Çocuğun kadın ve erkek için taşıdığı anlamları şöyle sıralayabiliriz.
 Çocuk ana babanın sağlıklı olduğunun bir göstergesidir.
 Çocuk bir armağandır.
 Çocuk neslin devamıdır.
 Çocuk eşleri birbirine bağlayan bir bağdır.
 Çocuk özlemlerin giderildiği bir araçtır.
 Çocuk ana babanın gelecek sigortasıdır.
 Bazıları içinse çocuk sevgidir.
 Eğer annenin hamilelik döneminde her şey yolunda gider, çocuk beklentilere uygun
olarak doğarsa aile kendisi için önemli olan anlam gerçekleştiği için olayı kutlar.
 Eğer çocukta doğumsal bir yetersizlik varsa aile bu durumla karşılaştığında ŞOK
yaşar.
 Aile uyuyup uyandığında bu durumun düzeleceğini düşünür, aynı olduğunu görünce
bu durumda İNKAR başlar.
 Birey bu aşamada çocuğun durumunu reddetmekte, çocuğa bu tanıyı koyan
doktorları suçlamaktadır. Doktorunu değişir durumunun değişmediğini anladığı
aşama SUÇLAMA aşaması olarak adlandırılır.
 Suçlamadan sonra KABUL aşaması yaşanır. Bu aşamada aile artık mevcut durumda
çocuğa nasıl yararlı olacağı konusunda tutumlar geliştirir.
 Özel gereksinimli çocukların oluşmasına neden olan etmenler üç ana grupta
toplanır.
 Doğum öncesi etmenler,
 Doğum anı etmenler,
 Doğum sonrası etmenler.
Doğum öncesi etmenler
 18 yaş atı hamileliklerde ham yumurta, 35 yaş üstü hamileliklerde bayat yumurta
dölleneceğinden yetersiz birey doğma olasılığı artar.
 Annenin kullanmış olduğu ilaçlar(antibiyotikler, depresyon ilaçları vb.)
 Geçirdiği hastalıklar,
 Maruz kaldığı gıda zehirlenmeleri,
 Sigara, alkol, radyasyon vb. etmenler.
 Beslenme

Bebeğin genel sağlığı ve gelişimi anne beslenmesiyle doğrudan ilişkilidir.

Düzenli ve dengeli beslenme, bebeklerin haftalarına uygun ağırlığa ulaşmasını
sağlarken; annenin genel sağlığı ile doğum sonrası anne sütü ile beslenme, bebeğin
zekâ gelişimini genetik faktörlerin izin verdiği en üst düzeye çıkarır.



















Yapısal ve Genetik Bozukluklar
Tüm doğumların %2-3’ünde yapısal anormallikler görülmektedir.
Bunların bir kısmı son derece basit, düzeltilebilir anomaliler olabileceği gibi bir kısmı
da zihinsel ve ağır yapısal bozukluklar ile seyredebilir.
Yapısal bozuklukların önemli bir kısmında birden fazla etken vardır(Genetik ve
çevresel faktörler).
Bazı anomaliler yaşamla bağdaşmaz ve bebek ya anne karnında ya da doğumdan
sonraki erken dönemde kaybedilir.
Buna karşın Down Sendromu(Mongolizm) gibi bazı anomalilerin önemli bir kısmı
yaşamaya devam ederler.
Eğitmeye çalışmak ve destek dışında bir tedavi söz konusu değildir.
Bu durum aile ve toplum için manevi ve maddi sorunları beraberinde getirir.
Bu vakaların bakımı, eğitimi ve idamesi özel kurumlar ve kişiler tarafından
yapılmaktadır.
Yapısal anormalliklerin bir kısmında genetik bozukluklar vardır, bunun tersi de
doğrudur; genetik bozuklukların bir kısmında da yapısal bozukluk izlenir.
(Örnek: Down Sendromu olan bebeklerin %40’ında doğumsal kalp hastalığı saptanır.
Tüm doğumsal kalp hastalıklarının %15-40’ında kromozomal bozukluk saptanır.)
Burada “genetik hastalık” tanımını biraz açalım; İnsan hücresinin çekirdeğinde
genetik yapıyı barındıran 23 çift kromozom vardır.
Çiftin biri anneden diğeri babadan gelir. Bu kromozomlarda, bütün özelliklerimizi ve
yapımızı belirleyen yaklaşık 30.000- gen vardır.
Genlerde oluşabilecek değişiklik ve hasarlar olumsuz sonuçlara yol açabilmekle
birlikte en sık görülen genetik hastalıklar kromozomlardaki sayısal
bozukluklardır.(Örnek: toplam sayının 46 yerine 47 olması).
Sayısal bozuklukların en sık sebepleri sırasıyla 21, 18 ve 13. kromozomların iki yerine üç
adet olmasıdır.
Bunlar arasında en sık görülen de Down Sendromu’dur(Trizomi 21 veya 21.
Kromozomun üç adet olması)
Down Sendromu(Mongolism) 800 doğumda bir görülen, düşük zeka seviyesi ve bazı
iç organ anormallikleri ile birlikte seyredebilen bir durumdur.
Hücre transfer hataları
Yarık damak,
Spina Bifina
 Spina bifida ayrık veya açık omurga anlamına gelir. En sık görülen doğuştan olma
hastalıklardan birisidir.
 Bebek, spina bifidalı doğmuşsa omurilik denen bu tüp kapanmamış demektir.
 Bu nedenle, omuriliği örten omurga ve deri de kapanmamış demektir.
 Bebek, sırtında bir açıklıkla doğmuştur ve sinirlerinden emirlerin geçmesinde bir
güçlük vardır.
 Sinirlerle beyin arasında düzgün bir bağlantı olmadığı zaman da, değişik derecelerde
felçler(hareket etme ve hissetme kaybı veya yetersizliği) ortaya çıkar.
 Hangi sinirlerin etkileneceği, sırttaki açıklığın bulunduğu yere bağlıdır.
 Sırttaki açıklık ne kadar yukarıda ise daha çok sayıda sinir etkilenmiş ve daha ağır bir
felç durumu var demektir.

Bu nedenle spina bifidalı bazı kişiler hiç veya pek az cihaz kullanırken bazıları
tekerlekli sandalye kullanma durumunda kalmaktadır. Etkilenen kaslar yalnız hareket
etmeyi sağlayan kaslar olmayıp idrar ve dışkı kontrolünü sağlayan kaslar da birçok
hastada olaya katılır.
 Spina bifidalı hastaları %85’inden fazlasında hidrosefali de görülür.
 Hidrosefali, beyin ve omurilikte düzenli olarak dolaşan sıvının bu dolaşımının
bozulması sonucu aşırı miktarda artması ve beyin içindeki boşluklarda yüksek basınca
yol açmasıdır.
 Bebeklerde kafa kemikleri henüz tam sertleşmemiş olduğundan baş büyüyerek bu
basıncı düşürmeye çalışır.
 Ancak erken dönemde tedavi edilmez ise beyin hasar görür.
 Hidrosefali gelişmesi ve beynin hasar görmesi zamanında tedavi edilerek önlenebilirse
spina bifidalı çocukların zekaları normalden farklı olma
TERATOJEN (BEBEKTE ANOMALİ YARATAN) ETKENLER

Yenidoğan bebeklerin yaklaşık %3'ünde doğumda yapısal ya da işlevsel bir anomali
(kusur, sakatlık) bulunur. Bu anomalilerden bir kısmında neden belirlenebilirken,
büyük bir kısmında neden olan etken ya tahmin edilebilir ya da bilinemez.

Bazen doğumda bariz olmayan işlevsel anomaliler bebeğin yaşı ilerledikçe ortaya
çıkabilmektedir (zeka geriliği, ya da bazı içorgan hastalıkları gibi). Bu anomaliler de
hesaba katıldığında yenidoğan bir bebeğin anomalili doğma olasılığı %6-7'ye kadar
çıkabilmektedir.

Doğumsal anomaliler yaşamın ilk bir yılındaki ölümlerin başta gelen nedenidir.

Erken doğan ve/veya ölü doğan bebeklerde de bedensel sakatlıklara sıklıkla
rastlanmaktadır.

Günümüz bilgilerine göre bebekte anomali yaratan etkenlerin yüzdesel dağılımı şu
şekilde özetlenebilir:

Genetik nedenler

Anomalili doğan bebeklerin %20-25'inde genetik bozuklar saptanır. Bu kromozomal
bir bozukluk olabileceği gibi tek bir gen bozukluğuna bağlı olarak da yapısal
anomaliler meydana gelebilir.






Anomalili doğumların %3-5'inde etken anne adayının geçirdiği ve bebeğe de bulaşan
enfeksiyonlardır. Bunlar arasında en önemlileri , rubella (kızamıkcık), ve sifilizdir
(frengi).
Anne adayının hastalıkları
Anne adayının kronik hastalıkları %4 oranında anomalili bebek doğmasına katkıda
bulunur. Bunlar arasında en önemlileri anne adayında şeker hastalığı ve epilepsi (sara)
hastalığıdır.
Anne adayının kullandığı ilaçlar, alkol ve diğer alışkanlıklar, maruz kalınan radyasyon,
bu grupta yer alan etkenler sakat doğumların %1'inden daha azını oluştururlar!
Bilinmeyen nedenler
Sakat bebek doğmasında %70 oranında sorumlu olan etken belirlenemez.





Muhtemelen söz konusu olan ve henüz aydınlatılamamış olan etken, bebeğin
kalıtımsal (genetik) özelliklerin yarattığı eğilim nedeniyle bebekte kolaylıkla sakatlık
anomali yaratabilmektedir.
İlaçlar ve kimyasallar
Enfeksiyon
Kronik hastalıklar
Kan uyuşmazlığı
Doğum Anı Etmenler
 Bebeğin doğum anın da fazla basınca maruz kalması,
 Doğum sırasında çocuğa bulaşan hastalıklar. Frengi, verem ve çeşitli mikro
organizmalar çocuğun gözüne bulaşıp körlük nedeni oluşturabilir.
 Doğum anı anoksiya : Doğum süreci sırasında bebeğin yeterli oksijen alamaması
anoksiya olarak adlandırılır.
 Bu durum bir çok nedenle ortaya çıkabilir.
 Bunlar arasında plasentanın anne karnından erken ayrılması, göbek bağının bebeğin
boynuna dolanması, bebeğin ters gelmesi, anormal ve uzamış doğum ya da kadına
doğumda ilaç verilmesini sayabiliriz.
Apgar:
 Apgar testi, doğumdan 1 dakika sonra uygulanan ve 5 dakikalık aralarla
tekrarlanan, bebeğin genel sağlık durumunu değerlendirmek amacıyla yapılan bir
testtir.
 Apgar testi sonucunda elde edilen skor, bebeğin soluk alıp vermesine ilişkin olarak
herhangi bir acil tedbir alınıp alınmayacağının da göstergesidir.
 Test, şu konularda yapılır: Kalp atışı, solunum yeterliği, kas yapısı, burun deliğine
konan içi boş bir tüpe (kateter) tepki ve cilt rengi.
 10 puanlık bir skor bebeğin mümkün olabilecek en iyi durumda olduğunu gösterir.
 Bu durumda, kalp atışı dakikada 100 den fazladır; bebek iyi soluk alıp vermekte ve
ağlamaktadır; aktiftir, burun deliklerinden birine kateter sokulduğunda hapşırır ve
öksürür; cilt rengi, elleri ve ayakları da dahil olmak üzere, tamamen pembedir.
 Skorun 0 ila 4 arasında gerçekleşmesi durumunda bebeğin kalp atışı yavaştır ya da
az duyulur ve cilt rengi, soluk ya da mavidir; refleks tepkisi yoktur ya da hafiftir.

Çoğu bebekler 7 ila 9 puan arasında bir skor ortaya koyarlar ve soluk almalarını
engeleyen mukozanın temizlenmesinden başka bir müdahale gerektirmezler.

Doğumdan sonraki birinci dakikada 4 ya da daha az puan içeren bir skor kaydedilen
bebekler soluk alıp vermelerini sağlamak için acil yardıma gereksinim duyarlar.

Bu test sonuçlarından daha ileri düzeyde sonuçlar çıkarılamaz:

Apgar testi skoru, çocuğun gelecekteki gelişme ve zekâsının bir göstergesi olamaz.
Doğum Sonrası Nedenler
 Kalıtım: Bir kuşaktan ötekine öncelikle kromozomlar yoluyla geçen niteliklere
kalıtım denir.

6 kuşak soya çekim olabilir.

Çevresel etkiler

Konu Sonu
Download