Word`e Aktar - Yazanel Edebiyata Dair

advertisement
ÇANAKKALE RUHU
Açıklama: Son zamanlarda herkes kendi penceresinden Çanakkale’yi anlatmaya çalıştı.
Kimi hayâsızca bu savaşın halkların kardeşliğini anlatan bir savaş olduğunu, kimi binlerce kilometre
uzaklardan ülkemi işgale gelen Anzakların ne kadar da insancıl olduğundan, kimi de aslında bu
savaşla birlikte hümanist bir dünya kardeşliğinin doğduğundan dem vurmaya çalıştı.
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 08.Mart.2012
Geçerli Tarih: 19.Temmuz.2017, 08:54
Site: Yazanel Edebiyat
URL: http://www.yazanel.com/yazar.asp?yaziID=42
EĞER O RUHU YAŞAMAZSAN ON YIL SONRA YAŞAYACAK TOPRAK DA
BULAMAYABİLİRSİN.
Son zamanlarda herkes kendi penceresinden Çanakkale’yi anlatmaya çalıştı. Kimi hayâsızca
bu savaşın halkların kardeşliğini anlatan bir savaş olduğunu, kimi binlerce kilometre uzaklardan
ülkemi işgale gelen Anzakların ne kadar da insancıl olduğundan, kimi de aslında bu savaşla birlikte
hümanist bir dünya kardeşliğinin doğduğundan dem vurmaya çalıştı.
Ama anlatmadılar, son mermiyi namluya süren Seyit Onbaşı’ya kulpsuz, kolsuz 275 kiloluk
o gülleyi kaldırtan gücün İslam’ın imanından
doğduğunu…
Hiç kimse bahsetmedi dualarla uğurlanan son
gemimize doğru gelen torpile kendini siper eden
askerden geriye sadece başparmağının kaldığından…
Ya da bahseden oldu mu bilemiyorum, Nusret Mayın
gemisindeki yüzbaşının gece rüyasında
peygamberimizi gördüğünü ve o yüce zatın yüzbaşıya
“Mayınları kıyıya paralel döşe.” Dediğinden…
Aslında bana acı gelen; ne Çörçül’ün savaşta
kullandırttığı kimyasal silahın sebebini soranlara;
“Tamam, kimyasal silah savaşta insanlara karşı
kullanılmamalıdır. Ama Türkler insan değil ki.”,
demesi... Ne de metre kareye 6 bin mermi veya üç
şehidin düşmesi değil.
Hatta Hindistan’dan, Bangladeş’ten topladıkları
Müslümanlara “Sizi yamyamlarla harbe götürüyoruz.”, diyerek kandırılan dindaşlarımızın sıktığı
kurşunlar da sarsmadı fazlaca…
Ama ülkemizde Helen medeniyetine alkış tutan, onların terbiyesiz tanrılarına, tanrıçalarına,
Afrodit’ine, Helen’ine övgüler dizip Büyük Akif’in; “Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne
bela” dediği aşağılık bir medeniyetin zulmünü görmezden gelen Truva atı temsilcilerine
bakıyorum da “Çanakkale Geçildi mi ki?”, diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bizim, Kaz Dağı’ndaki Allah’a sadakatle bağlılığın sembolü Sarı Kız hikayesini bilmeyen
neslimiz acıdır, Çanakkale’nin azgın köpeği İngilizlerin aynı dağdaki terbiyesiz tanrısı Afrodit’in,
Helen’in hem kız kardeşi hem de karısından olma çoban oğlu ile yaşadığı ahlaksızlığı sözüm ona
medeniyet adına dillendirmektedir.
Görüyorum ki, neslimiz Çanakkale’deki ruhu meyhane köşelerinde, başıboş sokaklarda,
istikametsiz yollarda kaybetmiş.
Görüyorum ki, beyinleri ürperten nesepsizlik, harap olan din, türap olan
iman, Çanakkale’nin geçildiğine işaret eder olmuş.
Görüyorum ki, ilimden, imandan, Kuran’dan bihaber neslin ahvali Çanakkale ruhunu
unutturmuş.
Ey Asım’ın nesli:
Sana kanla emanet bırakılan, gözyaşlı dualarla emanet edilen, kınalı kuzuların şanına layık
ol. Çanakkale’yi de, Sakarya’yı da, Dumlupınar’ı da Türk- İslam kültürünü yaşayarak yaşat.
Eğer o ruhu yaşamazsan on yıl sonra yaşayacak toprak da bulamayabilirsin.
Gazi KARABULUT, Asım'ın neslini bizlere tekrar hatırlattı.
Download